[]

çamaşır makinesi tahliye borusunun bağımsızlığını ilan etmesi

gibi'yi izleyenler hatırlayacaktır: geçmişe gittikleri, yılmazların çok gariban olduğu bir bölüm vardı ya... şu an aynı o moddayım. yılmaz gibi "yeter, yeter, gerçekten yeter!" diye bağırmak istiyorum küfürleri de ekleyerek.

yeni taşındık sayılır, ilk 3-4 yıkamada sorunsuz çalışan çamaşır makinesi devamında balkonu perişan etmeye başladı. yıkamanın anca sonunda fark ettim, tahliye borusu bildiğiniz boşta sallanıyor, oradan çıkan su direkt balkonu basmış haliyle.

fotoğraflar şöyle,

FORTUM: prnt.sc

DELİK: prnt.sc

***

ben geldiğimizde ve ilk kullanımlarımızda nasıldı hatırlamıyorum bile ama hortumun bu delikten fırladığını düşünüyorum. bu işlerden HİÇ anlamam. sadece şunu biliyorum: çamaşır makinesi bir yerden temiz su alır, diğerinden kirliyi tahliye eder ve o kirli su da ucu açık olarak mekânın içine akmaz...

ev gördüğünüz gibi zaten 70 öncesi ankara evi, perperişan.

biz bu sorunu ucuz yollu kendimiz çözebilir miyiz? bantlasak filan dedik ama yok, suyun tazyiği yine patlatır muhtemelen, yalama olmuş zaten boşluk içinde hiçbir şey durmaz onun.

birini çağırsak şak diye 2 bin lira filan sokar. ev sahiplerimizden hiç bahsetmek bile istemiyorum, kendi sorumlulukları olsa dahi bir kuruş ödemektense ölmeyi tercih ederler.

kısacası bu nedir ya ne yapabiliriz buna? yeri de o kadar saçma ki yani en başta nasıl oraya sokmuşlar bilmiyorum.

 
productimages.hepsiburada.net

nalbura gidip bi tane şu gider borusu lastiğinden alıp lastiği deliğe takıyorsun, hortumu da buna takıyorsun. o sıkıca tutuyor. hortumun da öyle emaneten sadece ucunu sokma, azıcık sal içeri.

tahliye suyu öyle hortumu duvardan attıracak kadar tazyikli çıkmaz. lastik takar, biraz da içeri salarsan çıkacağını sanmıyorum.
  • kibritsuyu  (13.11.24 21:40:18) 
abi yine hiç bilmediğimden soruyorum ama bu delik bildiğin özelliksiz, pespaye bi delik, lastiği tutar mı? sen deyince gugılladım da bu lastikler tırtıklı sanırım. boruyu sağlam tutar mı dersin? yani her halükarda öncelikle bunu deneyeceğim sanırım çünkü hem yapabileceğim hem de ucuz bir yönteme benziyor ama delik o kadar güven vermiyor ki... sanki boruyu tuttursak bu sefer duvarları dökecek gibi. geberip gitmesek bari şurda


  • mark greg sputnik  (13.11.24 21:47:51) 
yani o deliğin arkasında lavabo gideri gibi kanalizasyona giden bir boru olması lazım, makineden çıkan su borudan kanalizasyona karışacak. bizim hortum da o borunun içinde duracak, suyu boruya verecek.

yani umarım borusuz falan sadece delik değildir, suyu tuğlaların içine versin. değildir ya.
  • kibritsuyu  (13.11.24 22:24:40 ~ 22:25:01) 
ahaha yok abi sanırım o kadar değildir çünkü gece karanlığında (ışığı yok) telefondaki fenerle uzaktan bakabildim de içinde tırtıklar var. dediğin gibi bi yere bağlı orası yani sanki. ha ama etrafındaki duvar niye perişan durumda onu bilmiyorum, sızdırıyordur belki. neyse evi su basmasın da :/


  • mark greg sputnik  (13.11.24 22:43:15) 
bazı köy evlerinde görüyorum suyu banyonun ya da tuvaletin giderine veriyorlar. şimdilik öyle deneseniz.


  • sanemkk  (13.11.24 22:59:37) 
mümkün değil apla, makine balkonda çünkü, bayağı uzak kalıyor. gerçi hortumu uzatabilirsek pencereden küvetin içine sarkıtabiliriz sanırım djfdj


  • mark greg sputnik  (14.11.24 12:22:42) 
Balkon kapalı mı değilse yağmurda yaşta zarar görmez mi? Banyoya taşıma şansınız yok mu?


  • sanemkk  (14.11.24 14:56:23) 
[]

büyük duygusal bağ kurduğunuz, keşke içinde olsam dediğiniz romanlar?

var mı dostlar? altını çizerek özellikle söylüyorum: çok sevdiğiniz romanlardan bahsetmiyorum. tarihiyle, kültürüyle, içinde geçtiği dönemle sizi yakalayan ve "oraları tecrübe etmek isterdim, keşke bu karakterlerin hepsi gerçek olsaydı da onlarla beraber yaşasaydım" dedirten eserlerden söz ediyorum. sık okuyanların zaten onlarca, belki yüzlerce favori romanı vardır. sorduğum bu değil. okurken müthiş keyif almış olabilirsiniz... ben daha ziyade böyle resmen özlediğiniz, sanki karakterleriyle arkadaş olmuşsunuz hissi uyandıran romanları soruyorum.

mesela benim için durgun don ve ardından uyandırılmış toprak bunun zirvesidir, ilki 1914-17 arası rus çarlığı'nın yıkılışını, ikincisi sovyetler birliği'nin ilk yıllarındaki tarımın kolektifleştirilmesi işini anlatır. iyi kötü okumuş bir insanım; bayıldığım, bitirince ağladığım, çok sevdiğim romanlar oldu ama hiçbirinin "içinde" yer almayı bu kadar istememiştim mesela.

sorduğum tam olarak bu. sizde var mı böyle bi şeyler?

 
Jane Austen ve kitapları. Bir de Charlotte Bronte'un Jane Eyre kitabı.

O zaman Jane Eyre.
  • Amaranta ursula  (10.11.24 20:22:16 ~ 11.11.24 11:30:28) 
yahu seçmen lazım ama amaranta aynı anda beş tane romanın içinde yer almayı isteyemezsin sry sistem izin vermiyor


  • mark greg sputnik  (10.11.24 20:23:33) 
Küçük bir çocukken Vadideki Zambak'ı okuduğumda o kadar fazla betimlemeye maruz kalmıştım ki rüyamda sürekli uçsuz bucaksız Fransız çayırlıklarında koşarken görüyordum kendimi süper bir histi, sonra bir daha yaşamadım öyle bir şey.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (10.11.24 20:43:34) 
hyunam-dong kitabevi.
kitabın kapağı bile sıcacık.

yazarına bu kitap sıcak bir teselli gibi diyorlarmış. ben de öyle hissettim.
kitabevinde çalışan, oraya gidip gelen insanların arasında kurulan bağı, sessiz dayanışmayı anlatıyor, insanlar naif, kimse paragöz, çıkarcı, manyak filan değil. gözlerim dola dola okudum. keşke öyle bir çevrem olsaydı.
  • visnebahcesi  (10.11.24 21:17:13) 
Yerdeniz evrenini baya seviyorum ben...


  • burka  (10.11.24 21:25:12) 
otostopcunun galaksi rehberi serisi


  • robert bosch  (10.11.24 21:40:57) 
Küçük Ağa da İstanbullu hoca karakterini yaşamayı aşırı istiyorum. 30 senedir 10 defa okudum doyamadım.

Yine çocukken Robinson Cruise in 800 sayfalik orijinal metnini okumuştum. Öyle bir zorluk içinde olmayı da çok isterdim.

Henning mankell in kurt wallander serisinin tamamını okudum. Wallander karakterini kendime çok yakın buluyorum. Onunla aynı olayları çözmek cok tatmin edici olurdu.

3 silahşörler ve monte Kristo kontu da çok iz bırakanlardan.
  • deer hunter  (10.11.24 21:55:01) 
Ergenken Çalıkuşu nu okurken çok etkilenmiştim. Feride ile köy köy dolasmistim adeta :)


  • aslagülümseyenbirkediyegüvenme  (10.11.24 22:09:38) 
Hahahah :D o kadar spesfik tarif etmişsiniz ki dürüst cevap vermekten kaçamadım. Benim bu tarz, doğrudan karakterlerle gerçekten yakın hssettiğim roman bayat bir web novel. Nasıl oldu bilmiyorum ama olaylar bu şekilde gelişti :D Adı my vampire system.


  • akhenaten  (10.11.24 22:32:44) 
var. hatta bazen ben de düşünürüm bunu.

ruhum bir süredir genel olarak 19.yüzyıl fransası ya da avusturyasını arıyor.

kitap olarak spesifikleştirirsem monte kristo kontu.
  • AlsterWasser  (10.11.24 23:29:32) 
harry potter


  • deartheodosia  (11.11.24 08:33:34) 
"özlediğiniz, sanki karakterleriyle arkadaş olmuşsunuz hissi uyandıran" dediğin için Çalıkuşu. Cidden özlüyorum, dönüp okuyorum ara sıra. Ama o çağda orada yaşamak eksik kalsın, hiç istemem.


  • kobuzchu kiz  (11.11.24 08:35:41) 
hyunam-dong kitabevi görünce yorumlarda şaşırdım biraz çok popüler kültür kitabı değil çünkü ama ben de onu yazacaktım. Yek mekan filmleri gibi olay tek mekanda geçiyor fakat karakterleri o kadar iyi işlenmiş ki artık tanıdığın, bildiğin birer dosta dönüşüyorlar. Kitapta insanların mükemmel olmadığı kenarlarımızda köşelerimizde çıkıntılar varmışçasına uyumsuzluklar yaşadığımız, o çıkıntıları birbirimize çarpa çarpa yani aslında birbirimizi yaralayarak uyumlu hale gelip yaşadığımız tasviri var. Dolasıyla kitabevine gelen karakterlerin iyi kötü yönlerini bilsen de öylece kabul ettiriyor ve sevdiriyor yazar. Çok güçlü işlenmiş ve çok beğenmiştim ben, o kitabevinde oturup o karakterler ile tüm gün vakit geçirmeyi isterdim :)


  • titanic kemancısı  (11.11.24 09:31:54) 
[]

işyerinde izin sorusu

daha çok işte öğrencilikte yapılan, pek hatta hiç vasıf istemeyen, vardiyanın haftalık ve çalışanların programına göre belirlendiği ama sigortası filan da olan işleri düşünün dostlar. şimdi bildiğim kadarıyla ilk senemizde ücretli izin hakkımız direkt yok. peki önceden haber vermek kaydıyla bir hafta izin istesek bunun usulü, yolu yordamı nedir? legal olarak ücretsiz olduğu ve işveren de kabul ettiği sürece istediğimiz kadar izin alabiliyor muyuz? misal iş yükü yoğun değilse veya yeteri kadar eleman varsa, patron tamam derse ben işin henüz üçüncü ayında "bana 5 gün müsaade" deyip ücretsiz izin yapabiliyo muyum?

KOCA BİR SENE üç gün izin hakkının bile olmaması bana acayip saçma ve distopik geliyor ya benim gözden kaçırdığım bi şey mi var? hadi hastalansan rapor alırsın vs. ama insanız abi keyfi olmasa bile mesai saatleri içinde bazen işin çıkabilir, öyle bi günde işten iki saat erken çıkarak çözemeyeceğin durumlarla karşılaşabilirsin vs... böyle zamanlarda ne yapılıyor?


 
eğer uygun görürlerse bir sonraki sene kazanacağın izin hakkından borçlandırabilirler.


  • theseachange  (09.11.24 22:40:28) 
Ilk cumlenden anlaşılıyor zaten izin haketmedigin gercegi. Bu vasifsizlikla issizlikte is bulmussun. Yat kalk sukret. Ne izni?


  • luluki  (10.11.24 07:10:49) 
ironi yaptığını varsaymak istiyorum, o yüzden bir şey söylemeyeceğim.


  • mark greg sputnik  (10.11.24 20:20:29 ~ 20:26:12) 
saçma gelsede yasal durum tam olarak bu ancak, yöneticinle aran iyiyse, işini yapıyorsan, dediğin gibi uygunluk da varsa gelecek izninden borçlanabilirsin yasal olarak 6 aydan sonra yasa borçlanmana izin verir ama iş verenin insiyatifindedir. Yine aranızdaki ilişkiye göre direkt ücresiz izin alabilirsin.


  • kuzey li  (10.11.24 21:26:34) 
[]

karaciğer dostumuz kendine gelir mi

(daha önce benzer duyuru açmış ve çok doyurucu cevap alamamıştım açıkçası, duyuru kurallarına göre bildiğim kadarıyla üzerinden üç gün geçmişse aynı/benzer soru sorulabiliyor, hatam varsa necip türk milleti affetsin)

merhaba arkadaşlar,

30 yaşındayım. 18'ime kadar essahtan tank gibi adamdım çok şükür ama sonra sakatlık, depresyon, üniversite vs. derken öyle böyle saçmalamadım. fazla kilo, hareketsiz yaşam, berbat beslenme, rafine şeker, üstüne korkunç boyutlarda alkol tüketimi vs...

geçen rutin, tırt bir işe giriş sağlık raporu işleminde doktor karaciğerimin uzatmaları oynadığını, mümkünse meyve bile yememem gerektiğini söyledi. ALT/AST değerlerim şöyle çıkmıştı,

AST 104 (referans aralığı 0-37)

ALT 155 (referans aralığı 0-45)

***

bir yandan 30 yaşında tekrar yeni yeni kendime geldiğim, "olur lan bu iş" dediğim, terapiyle ilaçla dostla gardaşla beraber mücadele etme gücü bulduğum bir zamandayım...

ama diğer taraftan bu beni gerçekten üzdü. sonuçlara şaşırmıyorum. hatta bana sorarsanız hala görece "normal" yaşayabiliyor olmam bile mucize.

bu sayılar buradan döner mi? hani 90 yaşını göreyim diye bir iddiam zaten yok ama 50-60 yaşında kendi işini kendi görecek, çalışabilecek, toplumun SEXSİ VE FONKSİYONEL üyesi olabilecek seviyeye gelebilir miyim?

doktora da kızmıyorum, bir dakikada dört hasta bakmaları gerekiyor, adam imzayı atıp "olm karaciğerin çok kötü la" deyiverdi, fazla detay da duyamadım.

toparlanabilecek bi noktada mıyım, bilen veya en azından aile/kişisel/tanıdık tecrübesi olanlar görüşlerini paylaşabilir mi?

yani rakamlar referans aralığının çok üstünde evet ama neblim işte "üç ay dikkat et aşama kaydedersin" düzeyinde mi, "kardeşim bir bira daha içersen karaciğer kanseri garanti" mi... onu bilemiyorum.

 
Abi şimdi burdan çok bilimsel yorum yapamam ve dahiliyeci de değilim hatta klinik dışı branşta olduğum için bu işlerden baya uzak da kaldım ama karaciğer, rejenerasyon yeteneği yüksek bir organımız. Yaşın da genç daha. Beslenmene dikkat edip alkolle arana bir süre mesafe koyarsan titreyip kendine gelebilir gibi. Sen yine sırf bu iş için bi dahiliyeciye git. Testlerini göster. Ne yapayim diye sor. Ama dediğim gibi karaciğer dayanıklı bir organdır yani vücudumuzun cefakar abisi gibi. İyileşir sen iyi davranırsan diye düşünüyorum


  • nundu  (08.11.24 23:28:21) 
testleri tekrarladınız mı?
alkol kullandıktan sonra aynı şekilde karaciğer değerlerim yüksek çıkmıştı, 2 ay sonra tekrar yaptırdım normal çıktı bu sebeple olabilir.
eğer yine yüksek çıkarsa alkol tüketimi olmadan gastroenteroloji randevusu alın bi usg baksınlar.
  • eja  (09.11.24 00:00:58) 
@eja, hocam alkolü hep kullanıyorum djfdjf benim için son üç senede "hah içmedim al bakalım" diyebileceğim sadece iki kez üç aylık ara söz konusuydu, onlarda da alkol değilse meşrubat tüketiyordum. karaciğerim vücut bulsa muhtemelen ağzımı burnumu kırardı.

@nundu, abi çok teşekkür ederim. ben de aslında biraz bundan ümitliydim. rejenerasyon becerisi yüksek bir organ diye biliyorum, kesince bile sakal gibi daha gür çıkıyor eşşolusu. eziyet etmeyi bıraksam, kilo versem, alkol/şeker almasam insafa gelir belki. zaten bu noktadan sonra bunu umut etmekten başka yapabileceğim bi şey yok açıkçası, geri dönüşü olmayan bir hasar verdiysem maksimum 10-12 yıl içinde helvamı versiniz herhalde.
  • mark greg sputnik  (09.11.24 00:22:44) 
Alkolü bırakıp kakan yeşil olana kadar bitki yersen düzelir bence.


  • buluty  (09.11.24 00:51:03) 
Yazdıklarından anladığım senin karacigerini yerine getirmek gibi bir niyetin yok. Önce kafanda zararlı olarak adlandırılan tüm yiyecek ve içeceklerden uzak durulması gerektiğini netleştir ve kararlaştır, sonra doktora git.
Karacigerin yarısı ile hatta 1/3 u bile iş görüyor. Ama sende bitiyor iş.

  • dedeminhirkasi  (09.11.24 10:24:45) 
değerler benzerdi aralık ayında,
full diyete başladım ve ağustos ayında hepsi referans aralığına düşmüştü.

  • tchuck  (09.11.24 10:30:22) 
valla burada duser diye yazanlar olmus. umut vermisler ama sen gevseyip ayni yasam tarzina devam edebilirsin gibi geliyor bana. o yuzden reddit'te gecenlerde okudugum bir ornekten bahsedeyim ben de perspektif olsun. senin yaslarda bir eleman yine asiri alkol tuketiminden karacigerini eline almis, rejeneratif siniri gecmis ve birkac yil omrum kalmis doktorlara gore diyordu.

yani bu islerin sakasi olmaz. nasil olsa duzelirmis diyip rehavete kapilma. geberip gidersin bak saka degil.
  • antikadimag  (09.11.24 17:31:12) 
Benim de değerlerim seninki gibiydi. Değerlerinin kötü olması karaciğerinin zarar gördüğü anlamına gelmeyebiliyor.
Fibroscan diye bir şey yapıldı. İleri derecede yağlanma çıktı ama karaciğerde sertleşme de sıfır ayarındaydı. Yani karaciğer hiç hasar almamış, insan gibi yaşamayla tamamen normale dönebilir dendi.
1 ay bir damla bile içki içmedim ve 154 olan alt değerim 60'lara ast ise 30'lara indi.

33 yaşındayım. Rutin bir iş yeri tektikleri bana yaşlandığımı hatırlattı, artık 20 yaşında olmadığımı hatırlattı. Eskiden haftada 28-30 bira, bir tane de 35'lik viski içiyordum artık 6 ile sınırlayacağım.
  • denizgonen  (09.11.24 18:22:53) 
bildiğim kadarıyla dönmesi için 2-3 aylık değil de ciddi bir beslenme alışkanlığı değişikliğine ihtiyacın var.
yani bu tür organsal fonksiyon bozukluklarında çat diye götürmüyor sanki. süründürüyor olmalı. gerçekten birkaç saatlik "zevk" için buna değer mi? hayatın ve bedenin mi, bu karanlık mı?

alkol hakkında gerçekleri bilsen bence korkar bırakırdın da, şu an algılatmayabilirler.
  • janderzel zartanyan  (09.11.24 20:00:05) 
[]

bilkent metrodan otobüs durağı için hangi çıkış

bilkent metro istasyonunda inip 13186 numaralı duraktan lojmanlar yönüne otobüse geçeceğim. daha önce bilkent'te bulunmadım, fazla vaktim olmayabilir, bazen iki dakika mesafedeki yeri ararken bile çok dolaşıp vakit kaybediyorum o yüzden önceden sormak istedim. otobüs durağı için ne taraftan çıkmam lazım? zaten kavşaklı filan sıkıntılı tipik ankara durağına benziyor ters taraftan çıkarsam 20 dakika sürer herhalde geri dönmem.




 
Diyanet İşleri başkanlığı- Ahmet Hamdi Akseki Camii çıkışı işinizi görür hoca. ODTÜ tabelası da o yönde ama oraya doğru devam etmeyin, ana çıkış yürüyen merdivenlerden çıkıp köprü altından ilerlerseniz zaten solunuda durağı görürsünüz ( Taksi durağının yanı). İnince zaten otobüslere yönlendirme yapan tabela da vardı diye hatırlıyorum.


  • Nerdian  (09.11.24 16:05:34) 
[]

özel ders vermek istiyorum. önerilerinize ihtiyacım var

zamanında benzer bir soruyu "yapabilir miyim" diye sormuş ve "yok yapamazsın, olmaz" şeklinde cevaplar alıp üzülmüştüm. bu sefer öyle sormuyorum. yapacağım, yapmam lazım. hikayemi çoğunuz zaten biliyorsunuzdur ama kısaca özetleyeyim: 30 yaşındayım, aç karnımı doyurmamı sağlayacak ve günlük yaşantıma engel olmayacak bir online işim var ama özellikle borçlardan dolayı ek gelire ihtiyacım var. aynı zamanda öğrenciliğim devam ettiği için full time çalışamıyorum hatta part-time işlerin bile çoğu okula ciddi anlamda engel oluyor. yakın zamanda bir fast food restoranında işe girmiştim ama bir hafta sonunda bıraktım. ben yaşlı ve sağlıksız bir adamım, SABAHIN 4'ÜNDE bütün restorana paspas atmak sürekli yapabileceğim bir iş değil. aslında ortamı çok sevmiştim ama ayda sadece 10 bin lira için bu topun altına giremedim açıkçası, bana fazla ağır geldi.

başlangıç seviyesinde rusça dersi vermek istiyorum, bunu yapacak rusçam da resmi yeterliliğim de var (rus dili-edb 4. sınıf öğrencisiyim, konuşma pratiğim zayıf olsa da gramer canavarıyım, c5 ingilizcem var, başka kurumdan a1-a2 bildiğime dair [ÖĞRETEBİLECEĞİME DAİR DEĞİL] belgem var, hangi kurumdan olduğunu hatırlamadığım olimpiyat plaketim bile var vs).

tabii ki tecrübem olmadığı için piyasa fiyatının altında çalışacağım. şu aşamada bu işten ayda 5-6 bin kazansam bile inanılmaz olur benim için, 10-15 filan zaten şahane, hayatım kurtulur öyle söyleyeyim.

ama kuzene/kardeşe/arkadaşa ihtiyaç doğrultusunda yabancı dil öğretme haricinde tecrübem yok.

bu aşamada nasıl bir yol izlemeliyim? belli bir kaynak kitap seçip onu mu alayım mesela? öğrenciye fotokopi veririm belki. ben sıkı gramerciyim. o açıdan dilin inceliklerini, detaylarını, sağlam temelini atmak isteyen kişilerle çalışmayı tercih ederim. yani elimde ne tür materyaller olması lazım, bu işin raconu nedir, genel olarak bunu merak ediyorum.

özel ders veren varsa yol gösterebilir mi bu konuda?

ben kendi bilgime ve yeteneğime güveniyorum. senelerce sınıf arkadaşlarıma bile derslerin çoğunu kendim verdim resmen. sağolsunlar hepsi de "olm ne güzel anlatıyon lan" dediler. başlangıç aşamasında malum, hedef dili konuşan hoca türkçeyi çok iyi bilmediği için detayları açıklayamayabiliyor. ama ben bir türk rusça öğrenirken neyi iyi anlar, neyi anlayamaz, nerede sorun yaşar vs. biliyorum. bu açıdan yardımcı olabilirim. evet konuşma pratiği ya da ileri düzeyde kurs için iyi bir öğretmen değilim ama "ben bu işe giricem" diyen insana alfabesinden başlayarak anlatırım, açıkçası çok da güzel anlatırım.

şu aşamada ne yapmam gerekir sizce? ilan verebileceğim platformlar olsun, kullanılabilecek materyal türü olsun vs. her türlü öneriye açığım. yani atıyorum matematik-ingilizce öğretiyorsunuzdur, siz ne kullanıyorsunuz, ne yapıyorsunuz tarz olarak paylaşabilirseniz benim için çok faydası olur. açık etmek istemem derseniz özelden yazabilirsiniz.

ben komünist bir adamım, emek edip iş yapan her insana saygım sonsuzdur ama açıkçası 30 yaşında mcdonalds'ta tuvalet temizleyince "olm sen ayda 10 bin lira para kazanmak için bunu yapmak zorunda değilsin ki amk??" demedim değil. çalışma arkadaşlarımı çok sevdim, asla onları küçümsemiyorum ama bana özellikle FİZİKSEL olarak çok ağır geldi bu iş. o yüzden becerebilirsem dil öğreteyim, fikir-sanat işleriyle uğraşayım istiyorum. yoksa icra gelecek yakında donuma kadar alacaklar, okul mokul gt altına gidecek.

mesela şu an tecrübesiz birisi için rusçada 300 lira saatlik ders ücreti + tavuk döner + ayran (evin altındaki dükkandan) uygun mudur? öğrencinin evine gittiğinizde daha fazla ücret alıyo musunuz?

bu konuda çok fazla sorum ve yardımınıza ihtiyacım var. umursamazlık etmeyin dostlar, çoğunuz beni 10 yılı aşkın süredir tanıyorsunuz, bir an önce "şöyle sakin yormayan bir iş" bulmazsam gerçekten yok olup gideceğim. toparlamam gereken çok fazla şey var. babam çok ters zamanda öldü maalesef. fikir, öneri, gazlarınızı bekliyorum. teşekkür ederim.

(konum ankara bu arada. "gel la bana rusça öğret notunu vereyim" diyen varsa çarşamba günü aç lan gapıyı diye ünal baba gibi kapısına dayanırım. yalnız yol parasını sizden alırım tşk)

 
Sorduğun sorulara verebileceğim bir cevap yok maalesef. Sadece şunu söylemek istiyorum; sen hangi işe el atsan alnının akıyla çıkarsın. Ben de böyle motive edeyim :)


  • rock n roll  (04.11.24 20:26:44) 
@rock n roll, öyle deme yahu ağlatacaksın, zamanında o kadar tartıştık kavga ettik bunların hiç mi önemi yok djfdk


  • mark greg sputnik  (04.11.24 20:30:11) 
Ergenlerle savaşa girilmemesi gerektiğini öğrendim der meister :))

Özel ders veriyorum diye duyuru aç, üste de sabitlesin mod, belki buradan bile bulursun.
  • rock n roll  (04.11.24 20:36:14) 
öneri için teşekkür ederim ama sen böyle laf soktuktan sonra kimse beni ciddiye almaz ya, gelirler 100 lira verip dalga geçer giderler :((


  • mark greg sputnik  (04.11.24 20:40:45) 
bol şans.

bir de udemy gibi sitelerde kurs oluşturup satanlar var, çok kazançlı oluyor mudur, emeğine değiyor mudur bilmiyorum. matematik kursu almıştım, benim gibi 15 bin kişi daha satın almıştı çünkü hoca iyi anlatıyordu. öğretmenlikte ifade gücü çok önemli ve sizde de o kumaş var bence. birebir dersin de altından kalkacağınızı düşünüyorum.
  • visnebahcesi  (04.11.24 20:50:34) 
aaa der meister mısın sen :))


  • high hopes of the sozluk  (04.11.24 21:47:32) 
evet


  • mark greg sputnik  (04.11.24 22:14:29) 
Dershanelerde LGS ingilizce dersi verebilirsin. Min asgarî ücret verirler.


  • sekizdokuzon  (04.11.24 22:48:04) 
Turkiye'ye tasinan ya da tasinmayi dusunen Ruslara Turkce ogretmek de bir secenek olabilir belki.


  • sertac akin  (04.11.24 22:50:30) 
@sertac,

abi gelenlerin kesin eşi filan oluyor, öyle zart diye çıkıp gelen hiç görmedim. varsa da ankara'da yok.

açıkçası şu an ilan platformu olarak da kafa karışıklığı yaşıyorum çünkü sözde özel ders için kullanılabilecek çoğu site aptal ötesi, ilan vermek mümkün değil.
  • mark greg sputnik  (04.11.24 23:06:29 ~ 23:07:08) 
Selam,
Ben matematik özel dersi veriyorum ve öğrencilerimin evine gidiyorum. Uzun zamandır bu işi yaptiğim için bir çevrem var ve ücret olarak bana yetiyor.
İnternet sitelerinde yüksek ücrete bulmak zor. Türkçeci bi arkadaşım armuttan yabancılara Türkçe dersi vererek sürümden iyi kazanmaya başladı. Genelde buraya gelenlerin sevgilileri, eşleri, çocukları vs. Sizin diller için nasıl olur bilemem. Armutun sistemde siz teklif veriyosunuz ücret karşılığı, bana uygun değil ama inceleyin bi isterseniz.
Sahibindene de ilan verebilirsiniz.
Orta Asya'dan gelenlerle Türkçe pratik de yapabilirsiniz siz.
  • bumbum  (04.11.24 23:21:13) 
Bence olay ödev vermek. 1 saatte her şeyi halletmen mümkün değil. kendisinin de zaman ayirmasi ilerlemeyi sagalayan en onemli sey


  • abuzer  (05.11.24 05:21:25) 
Olay sadece bilmek ya da herhangi bir şeyi anlatmak değil de dil öğrenirken kullanılan yöntemlere, araçlara hakim olup öğrenciye hangisi ne kadar, ne şekilde yararlı olur onu tespit etmekle ilgili. Mobil uygulamalarla falan başka bir yerde artık dil öğretimi, bazıları sadece zaman kaybı bazıları gerçekten ilerletiyor. Bunları ayırmak lazım. Kişiye özel bir plan yapabilmek yani. O yüzden hiçbir araştırma yapmadan “ben çok güzel anlatırım”a güvenmeyin sadece. Naçizane fikrim.


  • sibertenik  (05.11.24 10:12:06) 
işin teknik tarafı hakkında en ufak bir fikrim yok, pedagoji bambaşka bir hikaye ancak şunu biliyorum, hangi işi yaparsanız yapın önemli olan müşteri bulmaktır. hiç utanmadan sıkılmadan her yere ilan verin, bırakın.


  • co2s2  (05.11.24 10:44:07) 
Abim yakin zamanda online Turkce anlatimli Hollandaca dersi vermeye basladi. Facebook'a Turkce olarak ilan verdi. Bati Trakya, Yunanistan'dan gelen bir kadin denk gelmis, gene Bati Trakyali Hollanda'da yasayan baska Turkleri de olaya dahil etmis. Su anda sinifta 12 kisiyiz genelde, 10 tanesi Bati Trakyali, birbiriyle baglantili kisiler. Neyse ozetle ilan verilebilir.

Sertac akin +1, Turkiye'de az cok Rus nufusu var, Ruslara hitap eden Turkce dersleri icin ilan verilebilir. Yoksa mevcut dinamiktelerde Rusca ogrenmek isteyen Turkler cok kucuk bir kume gibi geliyor.

Kuzenim de Udemy'de Arapca kursu baslatti. Ana gelir kaynagi olacak kadar gelmiyor ama var az cok hareket. Normal klasik ders anlatimi seklinde ilerliyor. Oyle cok ust duzey kalite falan degil bence.
  • mbond  (05.11.24 12:53:46) 
  • bumbum  (12.11.24 23:33:42) 
[]

bi şarkı arıyorum, sanırım pitbull'undu

böyle çok komik ve saçma bi sesle nı nı nı nı nı nı diye giden bi kısmı vardı. kafama takıldı. bu tarz işte na na na nuh nuh gibi aratınca hep yakın zamandan bi şarkısı var, o çıkıyor. benim bu bahsettiğim şarkı eski, 10-12 senesi olabilir belki. bayağı popülerdi o dönem, en meşhurlarından biridir sanırım ama biraz baktım bulamadım.




 
Bilgiler bana yetersiz geldi Mike. Bir şey daha eklersen buluruz bence.

www.youtube.com
  • nawar  (04.11.24 16:35:40) 
çok komik ve saçma ses bana sadece bunu hatırlattı:

www.youtube.com
  • matilda  (04.11.24 16:37:50) 
ahahahaha teşekkür ederim @matilda evet bundan bahsediyordum, aklımda pitbull diye kalmış hep öyle aratıyordum. çok keyiflendim gülmekten yazasım gelmiyor djfdf


  • mark greg sputnik  (04.11.24 16:43:42) 
nı nı nı diyince aklıma wiggle wiggle geldi ama pitbull değildi


  • nundu  (04.11.24 16:46:06) 
Aa bulunmuş ben yazana kadar neyse :D


  • nundu  (04.11.24 16:46:21) 
@mark, nı nı nı ile şarkı bulmadım demem bu vesileyle efsaneyi hatırlayalım:

galeri0.uludagsozluk.com
  • matilda  (04.11.24 17:34:53) 
Hahaha çok güldüm ben de na na nuh dan nasıl buldunuz tebrik ederim :) @mathilda
Paylaştığınız caps sizi anlatmış

  • hain kostokk  (05.11.24 00:22:26) 
[]

chrome'da bir sayfanın otomatik yenilenmesini engellemek mümkün mü

flashscore'da puan tablolarını takip ederken değişimi kendim görmeyi seviyorum ama site maç bittikten hemen sonra otomatik güncelliyor tabloyu. mesela şurası: www.flashscore.com

şu an kocaeli-karagümrük maçı var, bittiğinde bu linkteki sıralama otomatik değişecek.

ben istiyorum ki ondan bu yetkiyi alayım, tablo sadece ben sayfayı yenilediğimde değişsin. yıllar önce böyleydi zaten sen basmadan yeniyi göremiyordun, şimdi kendi yeniliyor serseri.

bunu öyle çok teferruata girmeden, neblim işte sağ tıklayıp vs yapma şansım var mı? bütün tablolar için yapacağım çünkü. link açtığım haliyle kalsın, yeni veri SADECE ben yenileyince görünsün. olabilir mi öyle bi şey?

 
adres çubuğuna şunu yazıp aratın : chrome://flags/#automatic-tab-discarding

orada bir ayarı vardı, sekme aktif değilse pasif duruma al gibi

bulamazsanız chrome eklentileri var bunun için
  • pislick0  (02.11.24 20:38:38) 
[]

ankara'da ders çalışmalık kafe (kızılay'a ne kadar yakın o kadar iyi)

arkadaşım için soruyorum, ben kafede ders çalışma konseptine aşina değilim o yüzden hiç bilmiyorum.

bu çocuklar ankara'ya yabancı. bir araya gelip hem çay çorba içilebilecek, uzun saatler oturulup bilgisayar eşliğinde ders çalışılabilecek bir mekan istiyorlar. kızılay ve çevresi en iyisi. anladığım kadarıyla öyle herkesin işinde gücünde olduğu çok sessiz bir yer olmasına gerek yok yani ama defter kitap yaydıklarında "kalkın gidin lan" denmesin.

yeni nesil kahvecilerin çoğu herhalde böyledir ama en azından birkaç spesifik mekan önerebilirseniz memnun olurum. hatta direkt google maps şeysi atarsanız daha bile iyi olur. teşekkürler şimdiden.

 
Kara balık.


  • Amaranta ursula  (02.11.24 20:14:56) 
teşekkür ederim ama burası 15 dilde internet sitesi filan olan bi yer amaranta ya fazla ciks geldi bana. arkadaşlara starbucks'ın görece sakin versiyonu lazım gibi anladım ben. burada sanki bi kahve içmeye kalksan donuna kadar alırlar, bende uyandırdığı izlenim o en azından


  • mark greg sputnik  (02.11.24 20:36:25) 
Hayır öyle bir yer değil, fiyatlar Ankara ortalamasında. Gidip saatlerce oturabilirsin. Kimse de bir sye iç diye baskı yapmaz.


  • Amaranta ursula  (02.11.24 20:48:08) 
Atatürk Bulvarı'ndaki coffee lab olabilir.


  • playing star again  (02.11.24 22:49:04) 
Uyanık Kütüphane'ye bakabilirsiniz, bir giriş ücreti var galiba detaylı bilmiyorum.


  • kendi helvasını kavuran zombi  (02.11.24 23:13:33) 
Sıhhiye Genç akademi diye arayın Büyükşehir Belediyesi'nin. Normalde kartlı giriş ama ilk gün için idare ederler. Kantini var dışarıdan ucuz. Sesli çalışılabilir.

Adnan Ötüken il Halk kütüphanesi yer bulmak zor olabilir ancak yemek yiyip içmek için çevrede çok yer var. İçeride otomatlar var.

100 yıl gençlik kütüphanesi İzmir 2 caddesi

Kolej Ankaray istasyonunda çalışma alanı var.


Nevada coffee tuna caddesi üst katında çalışma alanları var.

*Bunların hepsi tüm kriterleri karşılamıyor olabilir ancak çalışma alanı kütüphane arayanlar için not düşeyim dedim.
  • anon1m  (03.11.24 00:28:31 ~ 00:30:30) 
Kolej istasyonu +1


  • primetime  (03.11.24 08:48:46) 
[]

faturaya ikinci isim eklemek

dostlar bu işlem yapılıyor mu, nasıl yapılıyor bilen var mı?

ev arkadaşım yabancı. yaşlı ev sahiplerimizi güç bela bir dümen olmadığına ikna edip notere götürdük geçen "noter onaylı kira sözleşmesi" alabilmek için ama göç idaresi sanırım bunun üstüne ayrıca arkadaşımın adına fatura istiyor. ya adamın elinde zaten NOTER ONAYLI KİRACI SÖZLEŞMESİ var ben anlamıyorum kaçak göçek olsa bu kadar uğraştırmazlar.

buraya yeni taşındık sayılır, ben abonelikleri kendi adıma açtırdım. mesela elektrik faturasına arkadaşımı da eklemek istesem bunu yapabiliyor muyum? ankara'dayız, firma enerjisa mı ne. internette bununla ilgili hiçbir şey bulamadım, hep işletmelerin kestiği faturalarla ilgili bilgiler çıkıyor.

fıttırıcam aq az kaldı çocuğu sevmesem ve ödeyeceği kiraya ihtiyacım olmasa "AUSLANDER RAUS" deyu vurucam tekmeyi, bu ne ya illa afgan mı olması lazım

 
hocam bir faturada iki isim olmaz ama faturalardan birini (su en kolayı olur muhtemelen) arkadaşınız adına değiştirtin bence.


  • shadowfollower  (31.10.24 09:06:57) 
o değiştirme işini nasıl yapabilirim peki hocam? e-devlet üzerinden deneyeyim diyeceğim ama sanırım işlemi onun gerçekleştirmesi gerekir, yabancılar e-devlet'ten işlem yapabiliyor mu bilmiyorum. bu arada kendisi geçen sene yine yabancı kız arkadaşıyla türkiye'deyken faturada ikisinin isminin de yer aldığını iddia ediyor ama ben de hiç görmedim faturada iki isim.

su kartlı sistem bizde, o yüzden doğalgaz-elektrik ikilisinden biri olacak o durumda aman nasıl yapılır ona dair bi şey hiç bulamıyorum.
  • mark greg sputnik  (31.10.24 09:16:05) 
hocam elektriği değiştirmek biraz sıkıntılı diye biliyorum. gaz için de başkentgaz'ı arayıp sorun bence. ben su ve gaz için kendi sitelerinden yapıp e-devletten belge onaylamıştım sanırım ama yabancılar için süreç nasıl işler emin değilim.


  • shadowfollower  (31.10.24 09:18:13) 
evet hocam öyle yaptım. kira kontratı ve kimlik fotokopisiyle gidip ben hiç yokmuşum gibi kendi üstüne alabiliyormuş. umarım bunu kendi siteleri üzerinden yapabiliriz yoksa çıldırcam valla suyu elektriği ikameti doğalgazı evcek manyak olduk bir aydır bu kadar karışık olmamalı bu işlemler ya


  • mark greg sputnik  (31.10.24 09:23:35) 
Adrese gelen cep telefonu faturasi vs olmuyor mu acaba?


  • kuehles blondes  (01.11.24 12:56:42) 
[]

kaliteli vpn önerir misiniz? premium alacağım

öncelikle bilgisayarda kullanmak için istiyorum ama bunların zaten mobil app'leri de oluyordur sanırım. şöyle sakin yormayan, hızı yüksek, kafama göre ülke seçebileceğim, bankacılık işlemleri dışında filan hep açık tutabileceğim güvenilir güzel bi şey istiyorum. kullandığınız, önerebileceğiniz bir servis var mı? senelik 1000-2000 lira verdikten iki gün sonra patlamayalım.




 
R11 e git github edu al, ordan kendi vps ini kur


  • lapaz  (27.10.24 17:04:41) 
abi ben anlamam öyle şeylerden yav


  • mark greg sputnik  (27.10.24 17:06:59) 
Kaspersky tavsiye ediyorum burda ve çevremde soran herkese. Wikipedia yasaklarından beri kullanıyorum gayet memnunum. Fiyat olarak da uygun


  • nundu  (27.10.24 17:17:06) 
  • lapaz  (27.10.24 17:17:18) 
  • lapaz  (27.10.24 17:18:14) 
protonvpn'i bir araştırın


  • elite crew  (27.10.24 17:50:51) 
Mullvad, proton güvenilir ve kalitelidir


  • herzan  (27.10.24 18:23:10) 
[]

ankara'da çok tırt olmayan ama görece uygun fiyatlı ayakkabı

alabileceğim, bu yönüyle öne çıkan bir çarşı-pazar var mı?

ayağım zaten sakat, şimdi işten dolayı sürekli ayaktayım ve inanılmaz acı çekiyorum. normalde ayağımı hiç sıkmayan ayakkabıyı çorapsızken ve bağcıkları çözülmüşken bile ıkınarak güçlükle çıkarabiliyorum yani öyle şişiyor.

mümkünse tabanı kaymayan, suya nispeten dayanıklı, öyle tank gibi bot gibi ağır olmayan, bilek desteği de olan bi şeyler almak istiyorum. farkındayım çok fazla kriter oldu, ucuz olmayacaktır ama demek istediğim işte üç gün sonra dağılıp dökülmesin ve 4-5 bine satılan markalılardan olmasın. f/p ürünü arıyorum kısaca ne kadar olursa.

 
Mekap ayakkabı öneririm. Angara'yı bilmem ama iş kıyafetleri satan yerlerde olabilir. Kaydırmaz, sıcak yağ dökülmesine dayanıklıdır. Restorandaki arkadaş kullanırdı ben de ona özenip almıştım.


  • herzan  (26.10.24 23:21:06) 
[]

tam zamanlı başladım ama part-time'a geçmek istiyorum, haklarım neler

dostlar slm, yakın zamanda bir fast food restoranında çalışmaya başladım. amacım en başından part time idi fakat müdür beni öyle bir gaza getirdi ki vardiyalarımı da ders saatlerine göre öyle kağıt üstünde çat çat yazıverince "iyi madem" deyip tamam dedim. sonra işe girişim yapıldı, başladım. vardiya haftalık yazılıyor, aslında esnek sayılır, hafta içinde bile oynama yapmama müsaade ediyorlar çünkü en baştan hem öğrenciliğimin devam ettiğini hem başka bir iş daha yaptığımı söylemiştim. işte kartlı sistem var, yarım saat mola, sekiz saat mesai, asgari ücret.

yalnız sadece üç gün bu sistemi böyle devam ettiremeyeceğimi anlamama yetti. çünkü işe gidişi, gelişi, diğer işi derken HAFTANIN ALTI GÜNÜ EN AZ 12 SAAT çalışmış oluyorum. bunun üstüne okula gitmem lazım. olmuyor. dersim olmasa bi süre günde 13-14 saat çalışma temposunu kaldırırım eyvallah ama benim amacım zaten okul bitene kadar bir, belki iki sene ek gelir oluşturup borçlarımı kapatmak, maddi açıdan rahatlamaktı. bu şekilde batağa saplanmış olacağım, okul asla bitmeyecek.

***

şimdi yeni vardiya yazılmadan önce müdüre meramımı anlatıp part-time'a geçmek (4 gün) istediğimi söyleyeceğim ama bozuk atmasından, "bizde o zaten var aslanım" deyip kovmasından yahut "part-time olmaz tam zamanlı çalışacaksın" demesinden korkuyorum.

böyle bir senaryoda yasal olarak haklarım neler? yani 6 gün değil de 4 gün kart basarsam saatlik ücretim asgari ücret üzerinden ona göre hesaplanmaz mı yine, ayrıca bir düzenleme yapılması gerekir mi?

benim çalışmaktan yana şikayetim yok, 4 gün 8 saat seve seve gelirim ama tam zamanlı olmayacak. öyle ısrar ederlerse bırakırım, bana ayda 8-10 lira bile fazla fazla yardımcı olur açıkçası, haftada dört akşam barda garsonluk yapsam yine alırım o parayı diye düşünüyorum. bu durumda önlüğü atıp çıkmaya kalkarsam ihbar süresi muhabbetinden dolayı bir kuruş alamayıp üstüne borçlu filan çıkar mıyım?

hem müdürümü hem de ortamı gerçekten sevdim, her şeyden önce insani olarak onları mağdur etmek istemem ama kendim de gt altına gitmek istemiyorum. ben dicem işte part-time'a çevirin diye, yok olmaz derlerse ondan sonra nasıl devam etmem lazım? sigortalı kayıtlı işin de böyle sorunu var canım bissürü prosedür giriyo işin içine püh.

 
İse daha yeni baslamadiniz mi? Deneme süresi var zaten, detaylar sozlesmenizde yazıyordur ki deneme süresi her iki taraf için de geçerli.

Part time kısmını bize açıkladığımız gibi onlara da açıklarsanız, sistemlerinde part time çalışma da varsa bence kabul edebilirler.
  • fraise  (24.10.24 13:54:29 ~ 13:54:56) 
evet cumartesi başladım, bu akşamla beraber beş gün çalışmış olacağım.

valla önüme 50 tane kağıt koyup imzalattılar, hiç bakmadım standart prosedür diye.

sistemlerinde part time çalışma kesinlikle var, çoğu kişi zaten öyle çalışıyor. bu teklifimi seveceklerini hiç zannetmiyorum ama bence kabul ederler çünkü ben geldiğimden beri iki tam zamanlı çalışan ayrıldı ve aktif olarak eleman aradıklarını biliyorum. bence 32 saat çalışması hiç çalışmamasından iyidir deyip "tamam" diyecekler ay hadi inş
  • mark greg sputnik  (24.10.24 14:11:48 ~ 14:12:56) 
[]

bağkurluyken sigortalı işe girince ne oluyor

kendi işimden dolayı şahıs şirketim var ama çalıştığım yerin isteği üzerine, onların atadığı mali müşavirin gözetiminde yapılmış bi şey. bana her ay maaşa ek olarak şirket için ödemem gereken vergiler ve bağkur primi ödeniyor.

geçenlerde bildiğimiz düz sigortalı işe girdim. o kadar yorucu ve kaotik bir süreçti ki valla hiç uğraşmadım "bi sorun çıkarsa onlar bana söyler zaten" dedim. giriş yapıldı, neredeyse bir hafta olacak, şu an çalıştığım iki yerden de ses yok.

bildirmeyerek hata mı ettim acaba şimdi yarın bi gün patlamayalım bu yüzden? şimdi nolur mesela iki farklı yerden emeklilik olmuyo herhalde ama ben iki işte de devam edeceğim yani biri yüzünden diğerini kaybetmek istemiyorum. düz sigortalı olan zaten kolay da neblim iş yaptığım firma iki ay sonra "ulan sen zaten sigortalısın biz sana bağkur primi yatırıyoz onları geri ver" demesin?

özetle bu sistem nasıl işliyor yani hem kendimi hem de birlikte çalıştığım insanları mağdur etmemek için yapmam gereken bi şey var mı? para lazım diye öyle daldık kafamıza göre ama?

 
sigortali bir isyerine girerseniz size artik Bagkur primi cikmaz. Bagkur prim yukunuz ortadan kalkar yani. Bu durumda 2 taraftan sigortali olmamis olursunuz sadece 4a dan sigortaniz yatacak. Kendi sirketinizin islemleri devam edebilir onunla ilgili bir problem yok sadece bagkur priminden muafsiniz.

Bazen bagkur priminde cakisma olabiliyor. yani halen bagkur primleri gorunmeye devam ediyor. Eger boyle bir cakisma olursa yeni sirketiniz farkedebilir. SGK li oldugunuz andan itibaren eger bagkur primi cikarsa odemeyin ve sgk yi arayip danisin bu durum olursa.
  • nuevo  (22.10.24 13:53:31) 
hocam o zaman anladığım kadarıyla benim iş yaptığım firma bana artık bağkur primi ödemeyecek değil mi, dolayısıyla atıyorum bağkur primi için 2 bin toplamda 20 bin veriyorlarsa artık 18 bin yatırmaları lazım? olur da bir sonraki maaş günü aynı miktarı yatırırlarsa mali müşaviri mi bilgilendireyim öncelikle bak ben artık bağkurlu değilim bunu yatırmayın diye? aslında korktuğum şey buydu yani adamlar bağkur için göndermeye devam eder, iki ay sonra "hop hemşehrim geri ver o parayı der" vs.


  • mark greg sputnik  (22.10.24 15:25:24) 
@nuevo açıklamış, sosyal güvenlik tekliği var bizim ülkemizde, hem bagkurlu hem ssk'lı olmak isteseniz de olamazsınız ama malesef bagkur sistemden düşürmez. Bu yüzden SSK'lı oldugunuz zaman mutlaka bagkura gidip ben ssk'lıoldum bana bagkur primi işletmeyin diye söylemelisiniz.


  • liberal  (22.10.24 15:31:42) 
@mark bagkur priminden komple muaf oluyorsunuz. yani borc cikmayacak.

Kaldi ki siz devlet memuru degilsiniz farkli bir yere is yapma yasaginiz yok. Bahsettigim cakisma olayi denk gelirse bile onceden sahis sirketim vardi henuz kapatamadim o yuzden gozukmus der gecersiniz. Yani cok kafaniza takmayin derim.
  • nuevo  (22.10.24 15:45:48) 
[]

çıktı fiyatı

dostlar iyi geceler,

elimde yaklaşık 700 sayfalık bir metin var. bunu siyah-beyaz olarak bastırmak istiyorum, arkalı-önlü. öncelikle merak ettiğim şey şu: bu mekanlar arasında fiyat farkı oluşturacak bir miktar mı? değilse zaten sanırım çok önemi yok. yok eğer öyleyse, ankara'da bunu en ucuz nerede yaptırabilirim? cilt vesaire aramıyorum, 350 küsür sayfaya basıp verse yeterli.

aşağı yukarı ne kadar olur maliyeti bir de bunu merak ediyorum.

 
Üniversitelerin çevresindeki bir copy center bul (buradan tavsiye gelebilir) veya direkt İstanbul'da bir yere bastır kargoyla al.

www.deltacopycenter.com
sayfası 18 kuruş diyor güncelse.

www.vivacopy.com
bu 28 kuruş diyor.

Ben birkaç yıl önce bile sayfasına 1 tl alan yerler de görmüştüm :D Bu sebeple çok sık baskı alan böyle merkezler iyi. 350 yaprak diyince ona göre fiyat da söylerler herhalde.
  • nhk ni youkosu  (17.10.24 23:12:39) 
Kök çarşısı ya da Beta copy


  • Amaranta ursula  (17.10.24 23:17:30) 
[]

AST/ALT değerlerinden anlayan doktur bey ve hanımlar

arkadaşlar referans aralığına bakıp google'dan aratmayı ben de biliyorum, o yüzden spesifik olarak işi bilenlerin fikrini almak istiyorum. kişisel tecrübe de paylaşabilirsiniz tabii "benim emmoğlunun alt 130'du öldü" gibisinden, o ayrı.

bugün tamamen başka bi sebeple kan tahlili yapılmıştı, sonuçlar,

antihbs > 1000.00 pozitif mIU/ml H(<10)

AST 104 (referans aralığı 0-37)

ALT 155 (referans aralığı 0-45)

***

karaciğerimin iyi durumda olmadığını zaten biliyordum, yavrucağızımın sevmediği ne varsa onunla iştigal ediyorum maalesef ama daha 30 yaşındayım lan doktor "bugünden tezi yok meyve bile yemesen iyi edersin, uzatmaları oynuyorsun resmen" dedi çok üzüldüm. kaldı ki konunun bununla alakası bile yoktu, belli ki dikkat çekici ve böyle bir uyarıyı gerektirecek kadar kötü.

tabii haddinden fazla yorgunluk, hımbıllık filan var ama gücüm kuvvetim yerinde aslında, hani neblim bana "şu an sağlık sorunun var mı?" deseler sadece kötü beslenme ve dombililik sebepli genel bi düşük yaşam kalitem var derdim, bu kadar kötü olduğunu düşünmemiştim.

şimdi ben kızartma, şeker, alkol vs. bırakıp paso ot ve enginar yesem en azından hasarı geri alabilir miyim? yoksa bu değerler "dikkat etmezsen 40-45 gibi ölürsün, dikkat edersen de 50'den sonra karaciğer elinde gezersin" değerleri mi?

çünkü bilmiyorum yani işte bazı yerlerde yazmışlar SÜREKLİ bu kadar yüksek değilse, düşebiliyosa hallolur, bazı yerlerde de direkt mezar taşı reklamı verecekler yani utanmasalar o kadar kötü demişler.

şahan'ın gözüne dondurma saplanan adam skecindeki dayıt gibi hissediyorum kendimi. ÇÖZÜMÜ YOGHH. MİLYONDA BİR. GALDI CİĞERDE HASAR GALDI LA :(

velhasıl cenaze hazırlıklarına başlayayım mı yoksa düzgün yaşarsam toparlanabilir mi bu?

 
Öncelikle doktor değilim, uzman tavsiyesi değildir , sorumluluk kabul etmiyorum :)

Hepatit antikoru yüksek ama hepatitin kendiside yüksek mi ?
Benim hepatit değerleri düşük antikorlar yüksekti,
aile hekimim dahiliyeye yönlendirdi,
Daha iyi işte bağışıklığın var dedi.

Et ve proteinli şeyler fazla tükettiğimde benimde karaciğer enzimlerim çok yükseliyor, zamanında 1 ay peyniri bile yasaklamıştı doktor.

Normal zamanlarda da sınırlarda geziyor, bünye bu şekilde ne kadar dikkat etsemde, bunun için gittiğim dahiliye doktoru devedikeni içerikli ilaç önermişti devlet karşılamıyor takviye diye geçiyor sizde bir dahiliye doktoruna görünün.

Alt ast enzimini spor yapmak bile arttırıyor diye hatırlıyorum ek bilgi olarak
  • kararsızataletfilozofu  (15.10.24 07:20:49) 
Karaciger enzim yuksekligi genc insanlarda genelde ya alkol/madde/bir ilactan, ya da karaciger yaglanmasindan (sagliksiz beslenme, kilo) kaynaklanir, ki sanirim sizin durumunuz bu. Karaciger kendini cok hizli ve iyi bir sekilde yenileyebilen bir organ. Degerleriniz yuksek evet de öldüm bittim denilecek bir sey yok, duzgun beslenme, alkolden uzak durma ve sporla toparlar.

Ayrica diger bazi degerleri gormeden net bir sey denmez ama anti hbs yuksekligi hepatit b’ye bagisikliginiz oldugunu gosteriyor, muhtemelen aşınız var. onun yuksek olmasi iyi yani.
  • gibicibicis  (15.10.24 09:11:01) 
[]

komünist yazın

bu işlere meraklı birisi olarak özellikle günümüz kapitalist sistemi içerisinde OLABİLDİĞİNCE komünizme yakın yaşama temelinde merakım var. bu konuda önerebileceğiniz kitap, belgesel, söyleşi vs. var mı? komünist manifesto filan demiyorum yani mümkünse son 20-30 senede yazılmış olsa daha iyi hatta. illaki "komünizm süper" demesine gerek yok, eleştirel de olabilir. aslında GOMANİZM DAVETİ aldım ama ironik şekilde işten güçten dolayı vaktim olmayacak dfjdfkd bu motivasyonla insanlarla buluşmam, görüşmem çok mümkün değil en azından şimdilik.

yani demek istediğim bu alandaki tarihsel, ekonomik, sosyolojik, hatta edebi çalışmalar filan hepsi uyar. ne okuyabilirim? bende sadece temel var ama ötesinde nereye gidebilirim bilmiyorum. çok fazla teoriye boğulmak da istemiyorum. evet o da lazım ama dediğim gibi mesela şu an kapitalist bir ülkede, kapitalist sistemde yaşayan ve başka şansı olmayan birisi EN KOMÜNİST nasıl yaşar? bu konuda nasıl fikirler var?

etrafımdaki sol görüşlü insanlar maalesef israil'e filan sempati duyuyor, kediyle kafayı bozmuşlar vs bir şey öğrenmek mümkün değil.

 
Eskiden de asker parkası giyip Birinci sigarası içerlermiş. İlla ki şekilcilik olacak. Ancak İsrail'e sempati duyan şeklini ilk defa duydum. Pilistin'e desen FKÖ ile birlikte silah pratiği öğrendikleri günlerden bir nostalji hissi derim bak.

Komünizm bir kişisel yaşam tarzı değil bir devlet yönetim şekli. Ama ben bireysel olarak tecrübe edeceğim diyorsan minimalist bir yaşam tarzına geçmekle işe başlayabilirsin. Yılmaz Güney'in Arkadaş filmini bulup bir seyret mesela. Sonra Yol da iyidir. Fikir vericilik açısından.

Bir kıvılcım düşsün de önce. Bakalım volkan olup yakar mı?

İktisadi düşünceler tarihi diye bir kitap ara Google'da. Al bi oku. Adam Smith i, Keynes'i çözmeden Marks'a yürüyebilir misin? Olmaz yani bence.
  • Mirket  (13.10.24 19:42:23) 
abi şimdi ben de "komünizm uzmanı" değilim ama kendi ahlakıma, inancıma, bildiğime göre bunu hiçbir yere sığdıramıyorum açıkçası. benzer şekilde abd'de demokratların "aşırı solcu" gösterilmesi de bana korkunç geliyor. bence dünyanın en alakasız şeyleri.

öneriler için teşekkür ederim. smith ve keynes konusunda haklısın, komünizmin temelde ne olduğunu biliyorum ama karşısında ne var en azından teorik olarak onu da bilmek lazım.

komünizm kişisel yaşam tarzı değil elbette ama ben şöyle düşünüyorum abi, yani bir gün olur da gelirse insanlar istediği için gelecektir. benim kendi pozisyonum da bu şekilde zaten. eskiden balici gibi asıp keseyim ortalığı yıkayım derdim. şimdi "olm sen işinde gücünde, akıllı, insanları etkileyebilecek bi adam olursan bu tohumları ekme şansın olur; yoksa bugün devrim yapmaya kalksan gtüne çubuğu sokarlar, perişan olursun" diye düşünüyorum.

"bireysel komünistleşme" fikri o yüzden hoşuma gidiyor. yani şimdi ben bir asgari ücretli olarak komünist devrim yapamam ama 20 sene sonra yeğenim beni görüp "dayı ne değişik adamsın amk böyle düşüyo mu bari" dese, bu işe merak salsa... böyle böyle "herkes bi lira verse" bu bilinç ve istek uzun vadede yerleşir belki.
  • mark greg sputnik  (13.10.24 19:46:35) 
her şeye şuradan başlayabilirsin:

"etrafımdaki sol görüşlü insanlar", onlar sol liberal falan. diğer yazdıklarınızla hiçbir alakası yok.
  • patronaj1  (13.10.24 21:13:17) 
tr.m.wikipedia.org

Kesinlikle yobaz tayfa degil. Bunlara atayizler de katilabiliyor. Tkp den falan daha makul fikirleri var.
  • halk  (14.10.24 08:26:44) 
[]

milton kasırgasının abartılmış balon olması

az önce ekşi'de yazdım. tarihin en büyük kasırgalarından biri olacağı söyleniyor. ventusky'dan bakıyorum, en kuvvetli yerde bile hızı şu an 100km/sa civarı ki bu cat 1. fırtınanın bir tık üstü yani, abd bundan daha yıkıcı onlarca kasırga görmüştür.

karaya yaklaştıkça gücünün artacağı mı varsayılıyor, ondan mı yapılıyor bu değerlendirme? işe hakim birisi aydınlatabilir mi?


 
Kasırganın kategorisinin sadece rüzgar hızı üstüne olması tartışmalı bir konu. Bikaç gün önce nytde öyle bir makale vardı. Sel, taşkınlar en büyük hasarı veriyor ama biz haberlerde sadece rüzgarı konuşuyoruz diyorlardı . Çok fazla etken, değişken dinamik var. hasara göre düşünürsen zaten her şey olup bittikten sonra kesin kategoriyi belirleyebilirsin. Şu an bayağı önlem alınmış durumda hasar beklentisi yüksek evet.


  • sibertenik  (09.10.24 03:05:00) 
Twitterda takip ettiğim biri var Miami'de yaşıyor yanlış bilmiyorsam, an an haberleri paylaşıp duruyor da mesela Tampa şehri baya etkilenecek, Buccaneers takımı muhtemelen bu sezon başka yerde oynamak zorunda kalacak, Orlando'yu vurma ihtimali de var Magic de yer değiştirebilir sezon sonuna kadar tarzı haberler vardı. Diğer haberler daha subjektif de bunlar net bir tahmin olduğu için belirttim spor da takip eden biri olarak kafanda canlandırması açısından.


  • nundu  (09.10.24 18:19:17) 
[]

mekdanıs'ta işe giriyim mi ne dersiniz, şartları nasıldır

iyi akşamlar,

yaşı ilerlemiş uzatmalı öğrenciyim. şu an çoğunlukla günde 3-4 saati aşmayacak şekilde, bilgisayar başından yaptığım ve aylık 20 bin civarı kazandıran bir işim var ama borçlardan dolayı en azından 3-4 ay hatta tutturabilirsem sonrasında da çalışmak istiyorum. yani bi nevi artık "okul bitsin de hele" demeyip günün 8-10 saati aktif olma gayretindeyim, sonuçta bundan sonra hayat böyle olacak, ertelemenin ya da kaçmanın manası yok.

yarın bi mekdanıs şubesiyle görüşcem, müdür hoş bi insana benziyo açıkçası, ilanı garson olarak vermişler ama saatleri işi vs. yüz yüze konuşucaz. genelde bu tür fast food zincirlerinden nefret edildiğini görüyorum, iş ağır ve kötü diyorlar.

benim için avantajı şu: açıkçası kafam atarsa çıkabilecek lükse sahibim ama tabii ki mücadele etmeyi tercih ederim, cebim biraz mangır görsün. ders programım da uygun sayılır. hafta içi bir günüm boş. hafta sonu zaten boş. derslerin erken olduğu bi günü de eklersek haftada dört gün sorunsuz çalışma fırsatım oluyor part-time için 30-32 saat.

siz ne dersiniz, tecrübesi olan varsa paylaşabilir mi? açıkçası zaten gel derlerse "yok gelmem" demeyeceğim, daha ziyade önceden bi fikrim olsun istiyorum.

kariyer için bu yola girmiş olsam üzülebilirdim ama açıkçası mobbingmiş üstlerin ters tavrıymış vs. onlar pek takılacağım şeyler değil. bi iş yapıyorsam elimden gelenin en iyisini veririm ama diğer taraftan spesifik olarak bu işe muhtaç da değilim. o açıdan çocuklar mark abilerine eşek muamelesi yapmış filan çok takılmam.

ne dersiniz güzel bi macera olur mu yoksa walter sobchak'ın dediği gibi YOU ARE ENTERING A WORLD OF PAIN durumu mu yaşarım?

18'imden beri çalışıyorum ama hep yazı yazdım ben, doğrudan insanlarla çalıştığım bi işim olmadı. o açıdan hiçbi şey değilse "insan içinde olmak" açısından bile iyi olur diye düşünüyorum. haksız mıyım?

 
ben çalıştım. türkiye'deki birçok fast food restoranından iyi şartları. saatiniz bittiği dakika çıkarsınız, aşırı hassas değilseniz üstlerle hiçbir sorun yaşamazsınız. ancak part time'da yemek dahil değildi yanlış hatırlamıyorsam. restoran içindeki pozisyonunuz da sabit olmayacak; yeri gelecek kasada olacaksınız, yeri gelecek üretim kısmında, yoğunluk varsa dışarıdaki masaları temizleyeceksiniz -bu iş için elemanları olsa bile yetişemiyor onlar.

özetle asgari ücretli işler skalasında dünyanın en kötü işi değil.
  • herzan  (08.10.24 21:25:08) 
insan içinde olmak gibi düşündüğün şey ile bu aynı değil, sürekli ayaktasın, sürekli ses, sürekli parlak ışıklar, işin kötüsü bu yorgunluk eve gittiğinde geride kalmıyor, kafanda dinmeyen bir uğultu ile oturuyorsun, herhangi bir ses duymak, bir görsel görmek istemiyorsun. Bütün gün dış uyaranlara maruz kalmak delirtici


  • grimavi  (08.10.24 21:29:19) 
@grimavi, hocam günün 8-9 saatini verilen hiçbir iş kolay değildir, o konuda bir illüzyon içerisinde değilim açıkçası, muhakkak zorlayacaktır. ama benim gibi asosyal bir sığır yavrusu için o ışıkların içinde bulunup sabahtan akşama o gürültüde olmak muhtemelen uzun vadede zarardan çok fayda sağlar. her ay hesabıma 20-30 bin lira gönderseler ben de çalışmayayım ama öyle bir dünya yok, keşke olsaydı jdfdjk


  • mark greg sputnik  (08.10.24 21:34:03) 
gir ya, nolcak. sevmezsen çıkar burger'a girersin...


  • nolmus yani  (08.10.24 22:15:38 ~ 09.10.24 09:25:40) 
Üniversitede olsaydın kesinlikle çalışmak isterdim o yüzden ben go on diyorum


  • respect  (08.10.24 22:57:04 ~ 22:58:09) 
[]

dolap letgo gibi uygulamalarda kıyafet satılıyor mu

elimde birkaç parça mont tarzı bi şeyler var. 2 bin lira borç takıp üstüne bavulumu çalan eski ev arkadaşımdan kaldı. onları satayım diyorum. öyle ahım şahım değiller ama önümüz kış, tam bu mevsime uygun, sıfırları en dandik yerde bile 700-800'den aşağı değildir diye düşünüyorum.

talep oluyor mu, uğraştığıma değer mi? bissürü var çünkü tek tek fotoğrafını çek, ilan oluştur vs.


 
dolapta satılıyor. dolaptan bana göre oldukça çirkin swarovski kalem bile sattım taşlı ucunda kelebek sallanan :) ayrıca alışveriş de yapıyorum etiketi üzerinde bir ayakkabıyı 3te 1 fiyatına satın aldım. bence azımsanmayacak kadar kişinin alışveriş alışkanlıkları değişti,ben ve çevremdeki birkaç kişi bu platformlara uğramadan satın alma yapmıyoruz. mağazada çılgın indirim yoksa tabi.


  • denef  (08.10.24 15:20:41) 
ucuza koyarsan gidiyor valla
letgo ile hiç uğraşma bence. Dolap daha yaygın, Gardrops sanki daha az kullanılıyor ama orada da denebilir.
kadın ve çocuk kıyafetleri daha çabuk gidiyor ama erkeklerin de gidiyor dolap'ta.
  • high hopes of the sozluk  (08.10.24 15:27:36) 
dolapta arkadaşım baya herşeyi satıyor ama arada arıza çıkartan oluyormuş, teslim almayıp ürün sana x2 kargo fiyatına patlıyormuş, iade ederlersede aynı şekildeymiş.


  • eja  (08.10.24 15:35:08) 
Zebramo ve Dolap'ta gider. Dolap hatta ilk çıktığında yalnızca hanımların kıyafet al sat yaptığı bir yerdi sonra diğer kategoriler çoğaldı. Zebramo'da da her gün giyim listeleyen görüyorum orada da hatrı sayılır bir kadın kullanıcı var.

Let go zaten söylemişler hiç uğraşmayın canınız sıkılır. Oraya spotçu gözüyle bakmak gerekiyor, x ürün lanet olsun diye bedavadan biraz pahalıya koyunca biri gelip evinizden alıyor :D
  • hedep  (08.10.24 20:11:27 ~ 20:12:08) 
özellikle dolap ve gardrops çok yaygın ancak çok ciddi komisyonlar alıyorlar. özellikle 2. el yada uygun birşey satayım diyorsan, kestikleri komisyondan sonra hayrına birine vereyim bununla mı uğraşacağım diyebilirsin.


  • mchslmdnc  (09.10.24 10:06:38) 
[]

çocuk sevmeyenlere sorum - neden?

BAHSETTİĞİM ŞEY ÇOCUK SAHİBİ OLMAK DEĞİL.

bazı insanlar çocukları hiç sevmez. etraflarında bulunmasını istemezler. şimdi ebeveynler zaten aşırı zor olsa bile muhtemelen kendi çocuklarından bıkmıyorlardır, yani en azından "keşke olmasa!" diyemiyorlardır. amca, teyze, dayı, hala vs. desen zaten premium üye, çocukla keyifli vakit geçirip sıkılınca anasına babasına verebiliyorlar.

ama genel olarak hani mesela işte arkadaşıyla buluşurken onun bebeğini de getirmesine bile kızan, bebeklerle, çocuklarla aynı ortamda bulunmayı hiç sevmeyen insanları merak ediyorum.

ben her zaman çok sevmişimdir mesela, yaş çok fark etmez, ergenliğe kadar hepsini aşırı sevimli buluyorum. bi yandan çok saflar, diğer taraftan bizim asla aklımıza gelmeyecek düşünceleri olabiliyor. bebek zaten sevimli ve saftirik, biraz daha büyükleri "anaa harbi lan!" dedirtecek bissürü enteresan fikir üretebiliyor vs...

bir çocuğun devamlı sorumluluğunu almak dünyanın muhtemelen en zor işidir, ona itirazım yok ama neblim hani çocuk deyince yüzü düşen insanlar var. onu merak ediyorum. niye sevmiyosunuz? ağladığı için mi? makul bi şekilde iletişim kurulamadığı için mi?

 
Çocuk bence çok büyük sorumluluk. ekonomik açıdan ve ilgilenme açısından bana yük geliyor.


  • ferenc  (05.10.24 18:28:20) 
Ben çocuk sesinden nefret ediyorum bağran çağıran zırlayan bi çocuk hayattan soğutuyor beni.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (05.10.24 18:29:44) 
e arkadasinla oturup iki muhabbet edeceksin ya cocuk orda ses yapacak ya ilgilenilmesi gereken bi seyler olacak. laf bolmek zaten hepsinin yaptigi bi sey sonuc olarak rahat degil. hele is yerine getirmek, daha fazla yorum yok


  • ala09  (05.10.24 18:31:26) 
Çok çocuklu ailede büyümüş (birisi 3 diğeri 4 kardeş) iki arkadaşım da çocuk istemiyor. Kardeşlerine anne babalık yapmak durumunda kalmışlar ve bıkmışlar öyle söylüyorlar


  • kullanicadi  (05.10.24 18:36:35) 
Sürekli bitmeyen bir ses... Ve o ses kulaklarini tirmalayacak seviyede olmadığında bile ilgini çekecek herhangi bir şey anlatmiyor


  • abuzer  (05.10.24 18:44:01) 
Ben o yüzü düşen kişiyim. Çünkü doğası gereği hareketli, meraklı ve gürültülü oluyor. Sınır kavramları da yok. Duygusal bağımın olmadığı çocuklar sevimli gelmiyor o yüzden. Bir çocuğa sevgi besleyip tahammül edebilmem için ya öğrencim ya da kan bağımın olması gerekiyor. Diğer türlü uzaktan seviyorum yetiyor.


  • ruhen hastayim ben  (05.10.24 18:47:51) 
Çocukları değil ebeveynlerini sevmemek aslında konu. Tek vasfı hamile kalmak-hamile bırakmak olan kişiler anne-baba olunca şımarık, sürekli ağlayan, bağıran, etrafı dağıtan, olay çıkaran insanların 2 saat dinlenmek için gittikleri yerin içine sıçan veletler ile hayvanlara ve kendilerinden daha küçüklere işkence eden p*çler doğuyor. Yoksa insan evladı gibi çocuklar ile ilgili sorunum yok. Baldan tatlı çocukları olan arkadaşlarım var.


  • nawar  (05.10.24 18:59:30 ~ 19:00:58) 
@nawar, güzel nokta hocam. buna kesinlikle katılıyorum. bebek istediği kadar saçmalasın neticede birkaç senelik insan evladıdır, laf anlatsan da anlamaz ama çocuk yaptığı için kendini takdire layık gören sorumsuz ve dangalak ebeveynler gerçekten çekilmiyor.


  • mark greg sputnik  (05.10.24 19:00:29) 
Kaleci sacli +1
Nawar +1

  • mor oje  (05.10.24 19:48:41) 
Çocukları "sevmeyen" biri değilim, onlarla iletişimi beceremeyen, kısa süre sonra elinde olmadan bunalan, darlanan, zaman zaman (çocuğun şımarıklığına, ailesinin ona yaklaşımına göre) sinirlenen biriyim. Hiçbir zaman hiçbir çocuğa hiçbir şekilde zarar gelmesini şstemem ve zarar vermem. Fakat çocuklarla bir arada olmak beni fena halde darlar, bunalırım, bazen sinirlenebilirim. Uzaklaşırım, elimden geldiği kadar da sorumluluk almam,bir arada durmam.

Dediğin örneği de cevaplayayım,

Arkadaşımla buluşmaya gelirken bebeğini getirmesi beni çok bozmaz, ama 2 yaştan itibaren o bir bebek değildir çocuktur ve çocuk sürekli anne ilgisini üzerinde ister, ben ise annesini ondan çalıyormuş gibi hissederim ve bu histen nefret ediyorum. Ayrıca bir çocuk hiçbir zaman büyüklerin kendi aralarındaki sohbetleri dinlememeli, duymamalıdır. Çünkü bilinçaltı bunlaro kaydeder ve kendi hayatımda yaşadığım gibi hayata dair bazı şeylerden nefret yahut korku geliştirebilirler. Bunu çok şiddetli yaşıyorum, onun için arkadaşımla görüşürken yanımda çocuk istemem.

Çocukları severim, çocukluğun o hesapsız ve korkusuz coşkusuna çok imrenirim ama bir arada duramam, bunalırım. Belki ben baskı altında (kime göre neye göre baskı) büyüdüğüm içindir, bilmiyorum.
  • muhayyer divan  (05.10.24 20:02:47) 
Bebeklere agucuk gugucuk yapmak hoşuma gitmiyor. Yani bebekler sevimli gelmiyor bana, bi de kontrol edilemeyen, iletişime geçilemeyen canlılar olması da rahatsız ediyor. Gürültü de zaten söylenmiş.

Şöyle 7-8 yaşından itibaren en azından sohbet edilebilir seviyedeki çocuklarla bir sorunum yok. Hele böyle spesifik bir ilgi alanı olan, meraklı ve hafif büyümüş de küçülmüş çocuklarla sohbet etmekten keyif de alırım. Ama ne bileyim gel boyama yapalım, evcilik oynayalım tarzı işlerde de yokum :D

Ben genelin aksine ergenler konusunda daha pozitifim. Tabii ki bu salak kanzi tip ya da zevzek ergenler değil de biraz okuyan eden ergenlerle sohbet etmek keyifli oluyor.

Benim kardeşimle aramda 11 yaş var, bebekken doğru düzgün zaman geçirmişliğim yoktu neredeyse. Büyüdükçe, bir şeyler paylaşabildikçe yakınlaştık ve şimdi 17 yaşında bir ergen olarak kendisini çok seviyorum. Kendi öz kardeşimi bebekken pek sevmiyodum yani, elin veledi de kusuruma bakmasın :D
  • nundu  (05.10.24 21:10:41) 
Neyi neden sevip neden sevmediğimizi pek bilmeyiz aslında. Çok daha derinden gelen şeyler bunlar en fazla justify edebiliriz bi bahane açıklama uydururuz hemen aslında şundan dolayı diye.

Yani seven anlaşan bi şekilde seviyor, sevmeyen de sevmiyor dünyanın en bayağı dandik yanıtı gibi dursa da mevzu böyle cidden.

Ben sevmeyen taraftayım niye sevmiyorum diye düşündüğümde ne yapacağı belli olmayan kontrolsüz, ayarsız, salyalı yüksek sesli inanılmaz dikkat edilmesi gereken bi yaratık sonuçta diyorum. Tanımadığım çocuklarla ilgili sıkıntım var sanırım. (bunu beni tanımadan okuyunca vay g*t herif deniyor çok doğal olarak da öyle değil durum yani dediğim gibi mantıklı bi sebep aradığımda aklıma bunlar geliyor)

Ha çocuk görünce goblin görmüşüm gibi kaçmıyorum çok iyi anlaştığım çocuklar da oldu, yeğenlerimle gayet güzel vakit geçirdim ufaklıklarında çok da seviyordum. Ama 20 yaş altı olmayan bi yere gönder beni ay çocuk seveyim göreyim demek aklıma 20 sene gelmez sanıyorum.
  • hedep  (05.10.24 21:27:09) 
sevgi dolu ortamda buyumemistir, genel olarak iletisim sorunu da vardir muhtelemen.
cok kalabalik ortamda buyumustur nefret etmistr
bir suru sebep olabilir
  • kurcalamabozarsin  (05.10.24 22:34:04) 
Ben de pek sevmem ya çocukları çünkü anlaşamam ve onu anlamaya çalışacsk sabrı gösteremem.

*geçen gün havuza gittim, çalışanlardan birinin çocuğu da gelmişti. Suya atlayıp bağrınıp çığrınıp duruyodu. Sabahın 8inde 2 kulaç atıcam, yarım saat 1 saat yüzüp gidicem, çocuk huzur bırakmadı.

*metroya biniyorum, bebek arabasıyla terör estiren biri biniyor, zaten sıkıl tepiş gidiyoz, bi de arabadaki çocuk zırıl zırıl ağlıyor, moral filan kalmıyor.

*bayram günü akraba evine gidiyorum, kahvaltımı yapıp kahvemi içip milletle sohbet edicem sanıyorum, çocuk eğlemekten başka bi şey yapmadan dönüyoruz eve. Acıkıyolar oyun istiyolar.

*bi ara amcamın evine gidemiyorduk çünkü kızı 4-5 yaşındaydı, gittiğimiz andan çıkana kadar barbi bebeklerle oynama simülasyonuna giriyoduk, oynamazsak mızmızlanıp ağlıyodu. Korkunç bi dönemdi.

Bu gibi şeyler yani. Ben de sevmiyorum. Zaten şöyle bi söz duymuştum çocuklar osuruk gibidir kimse kendisininkinden başkasına katlanamaz fjfkfkgk

Bi gün kendi çocuğum olursa bu bana yük gelmez muhtemelen içgüdüler sayesinde ama şu an başkasının çocuğunu pek de sevecek bi psikolojide değilim fmgkgkf
  • turuncu tonlarda  (05.10.24 22:34:39) 
çok yeni bir şey söylemeyeceğim görünüşe bakılırsa:

çocuklarla çalışmayı seviyorum ama arkadaşlarımın çocuklarıyla ilgili toplumsal zorunlulukları yerine getirmek (örneğin, ilgilenmek, sevgi gösterisinde bulunmak, beğeni ifade etmek, hediye almak) istemiyorum. içimden gelirse bunları zaten yapıyorum, ama çok zaman söz konusu çocuk, benimle arkadaşımın arasındakı kopuşun "sorumlusu" oluyor. çünkü birlikte geçirilen zamanlarda çocuk bir şekilde odakta oluyor, veya çocuksuz bir insan olarak çocuklu akranlarınla geçirdiğin zamanlarda görünmez kalıyorsun senin bir hayatın yokmuş gibi. bezin kaç para olduğu da ilgimi çekmiyor, 3 yaşındaki çocuklarını kreşe vermek için milyor milyar gerekmesi de.

genelde de çocuktan çok, sorumsuz veya umursamaz ebeveynlerine kızıyorum. çocuğa yapacak bir şey yok, çok günahı veya sorumluluğu yok davranışlarında (mizaç olarak kiminin yamyam olduğunu kabul etmek gerek. ayrıca hepsinin öyle çok saf olduğunu da hiç düşünmüyorum).

arkadaşlarımın çocukları bir yana, hiç alakam olmayan insanların çocukları söz konusu olduğunda tahammülüm kendilerine ve ebeveynlerine çok çok daha düşük.
  • harfitarif  (06.10.24 00:17:24) 
Açıkçası benim şahsen en zorlandığım şey çocuklu bir arkadaşla buluşup sohbet edebilmek. Sohbetin "Tamam yavrum, efendim canım, yapma evladım" gibi bir şeyle bölünmeden 10 saniye devam edebilmesi mümkün değil. Haliyle insan konuştuğundan da buluştuğundan da bir şey anlamıyor. Ha bir de tabi çocukla gelen kısıtlar var; oraya gidemeyiz, o saatte ayakta olamayız, onu yapamayız; o da zaman zaman zorlayıcı oluyor.


  • salihdt  (06.10.24 04:23:42) 
güzel noktalara değinilmiş aslında insanların sevmediği eğitimsiz şımarık çocuklar, ailesi biraz kaliteli ilgi alaka gösterip doğru şekilde ahlak kurallarını verirse insanları rahatsız etmeyen oyun oynayıp başkalarını üzmeyen çocuklar ortaya çıkabiliyor.

ha bazı çocuklar o yaşta o eğitimi reddediyor bazısı reddetmiyor olay çok değişkenli.

ben küçükken düzgün aile eğitimi almış çocukları seviyorum ama her bir halta ağlayan zırlayan mızmızlanan şımarık çocukları sevemiyorum. deniyorum oynamayı iletişimi vs baktım olmuyor hadi yoluna diyorum yok güzelce anlaşırsak tüm gün oynuyoruz.
  • basond  (06.10.24 10:01:03 ~ 10:02:01) 
Ben anneyim ve kendi çocuğumu çok seviyorum ama başka çocukları hiç sevmiyorum maalesef. Doğurmadan önce de sevmezdim çocukları.

Çünkü çok gürültü yapıyorlar, kontrol etmek zor, strese giriyorum, sürekli korumak gerekiyor, ilgi istiyor. Sevmiyorum arkadaş buluşmasında çocuk.
Ama kendi çocuğumda bunları kontrol edebildiğim için çok seviyorum.
  • kaptan maydanoz  (06.10.24 11:40:51) 
çocukları sevmeyenler bence sevenlerden fazla. çoğu insan seviyormuş gibi rol yapıyor.

çocuklar sevilmez çünkü ağlarlar, zırlarlar, inatçıdırlar, şımarırlar
sürekli oyun oynamak isterler, yorarlar.
agucuk gugucuk yapmayı sevmiyorum. yapmadığım zaman ay ne soğuk diyorlar. bizim çocugu sevmedi, bizi de sevmiyor diyip gönül koyuyorlar.
agucuk yapıp çocuğu eğlendirince şımarıyor, bu sefer yapışıyor hep istiyor. ciddi olman gereken yerde de yapışıyor. hatta geçen başıma geldi, ciddi bir şey konusuluyor çocuk yapıstı konusup duruyor 4 yaşında falan. bir sus da diyemiyorsun anlamıyor.
ayrıca çocuklar her şeyi hemen söyler. adamı ipe götürür valla. anne bu bana böyle dediii diye hemen ispiyonlar. olay yanlış anlaşılır saçma sapan yerlere gider. bu sefer annesi ile aran kötü olur.
çocukların çoğu çirkindir. kirpi yavrusunu pamugun diye severmiş. herkese kendi çocugu yegeni güzel geliyor ama çogunlugu çirkin. foto gösteriyorlar bak ne kadar güzel diye, halbuki güzel falan değil.
geçen gün şöyle dedi diye anlatır dururlar halbuki her çocugun söyleyeceği normal şeyleri söylemiştir. ama annesi teyzesi öyle bir anlatır ki çocuk süper zeka sanki.
olur olmadık şeylere ağladıklarını söylemişmiydim
  • abelardo  (06.10.24 12:09:17) 
[]

yabancılarla daha rahat hissetmek

bu durumu yaşayan var mı? normalde oldukça çekingen biriyim ama yanımda özellikle "ilgilenmem gereken" bir yabancı varsa çok daha rahat, atılgan davranabiliyorum. daha önce yaklaşık altı ay yabancı sevgilimle birlikte yaşadım. sokakta hayatımda hiç olmadığı kadar rahat ve özgür hissettim (ki ağır bir sosyal fobi geçmişim, ilaç kullanmışlığım var). üzerinden yük kalkması mı, yanında yabancı olduğu için sakarlıklarının hoş görüleceği inancı mı, "yabancı" kişilerin beni kendi ortamımda yargılayamayacağı düşüncesi mi içten içe bilmiyorum ama kendimi çok iyi hissetmiştim. dediğim gibi dünyanın en çekingen adamı olarak kendi arkadaşlarımın önünde bi sunum yapacak olsam muhtemelen kalp atışım 200'ü bulur ama hiç tanımadığım yabancıların karşısında dünyanın en sevimli, rahat, cool adamı olabiliyorum.

benzer sendromu yaşayan var mı? sizce sebebi ne? çünkü mesela bunu genel hayatıma uygulayabilirsem gerçekten çok daha başarılı, sağlıklı, aktif, enerjik bir insan olabilirim gibime geliyor.

normalde turizmdir rehberliktir hiç ilgimi çekmez ama sırf bu yüzden bu yola girsem mi diye düşünmeye başladım. normalde "sosyal şarj"ı iki saatte tükenen birisi olarak yabancı dilde iletişim kurduğum veya bir çeşit "kültür aktarımı" yaptığım insanlara karşı çok daha rahat hissediyorum. netekim şahsi gözlemime göre yabancı birkaç yakın arkadaşım beni türk yakın arkadaşlarıma kıyasla çok daha fazla sevip iyi birisi gibi görüyor, onlara karşı çok daha öküzce davrandığım halde.

bunun bir yandan aslında normal ve tahmin edilebilir bir tavır olduğunu düşünüyorum, aranızda yaşamış olanlar olduğundan da eminim ama kökenine dair hiçbir fikrim yok açıkçası. sizin yorumunuz, değerlendirmeniz nedir? yabancıya yardımcı olunca kendini iyi hissetme, işe yarama fikri mi? "ben buralıyım, buradayım, beni onlar yargılayamaz" düşüncesinin rahatlığı mı? başka bi şey mi vs? sizin için neydi bu mesela, bi çıkarımda bulunabiliyor musunuz?

 
"Nereden mezunsun, ne okudun, ne iş yaptın, nasıl bir aileden geliyorsun" gibi bizim statü belirtir zannettiğimiz şeyler çoğu batı ülkeleri için bir şey ifade etmiyor. Bir de özel hayat kavramı yabancılarda bizde olmadığı gibi çalıştığı için geçmişinin eşelenmeyeceği bilinci, sana olmak istediğin kişi gibi davranmak konusunda bir rahatlık veriyor. Bahsettiğin rahatlık en fazla bu olabilir. Ama diğer yandan kendini bu konularda hiç açmak zorunda kalmamak o iletişimde ya da duruma göre kurduğun o ilişkide seni eksik hissettiriyor. Uzun vadede kendi tecrübelerim bu yönde oldu. Çok sosyal çok açık fikirli biri değilsen eğer mutlaka aidiyet, kendini kabul ettirme sorunları yaşıyorsun.


  • beyfendi  (05.10.24 19:36:30) 
ozguvensizlik. baskalari ne der diye dusunmek. yabancida o aidiyet hissi olmadigi icin daha rahat davraniliyor. ozguven kazandikca digeri de gecer.


  • antikadimag  (05.10.24 19:47:45) 
cocukken cok yarginlandiysan uzerine yapismistir o kaygi ama cok sukur ki uzerine kafa yorarsan bir hamlede söküp atabilirsin de, onlarla kurdugun iletisimdeki rahatligi herkesle olan iletisime yayarsin yavas yavas


  • kurcalamabozarsin  (05.10.24 22:39:25) 
Bunun şöyle bir versionu var: Bazı batılı turistler uzakdoğu ülkelerine gittiklerinde kendi ülkelerinde yapmayacakları türden davranışlar ve umursamazlıklar sergileyebiliyorlar. Çünkü orada utandırıcı bir duruma da düşseler, suç da işleseler, oradan ayrılıp ülkelerine döndüklerinde kimse bunu bilmiyor olacak ve o "geçmişle" bağlantılarını tamamen koparabilecekler. Ama kendi ülkende kendi çevrendeki insanlar arasında yaşayacağın şeyleri silemezsin, başka şehre göç etsen bile her zaman için tekrar yüzleşmen, karşılaşman ihtimali var. TR'de tanıştığın yabancıların da çok fazla TR içinde çevresi olmaz doğal olarak ya da olsa bile o çevreyle de bağlantın olması düşük ihtimal. Yabancıyı hayatından çıkarmak çok daha kolay. Yabancının yanındayken kendi kültüründe çok nahoş bir harekette bulunsan, yabancı kişi bu durumu tam olarak yorumlayamaz "burada normal sayılıyor olabilir" diye düşünebilir ve yargılamaktan kaçınır. Yani hem "beni yargılamazlar" (çünkü anlamazlar yediğim naneyi) mantığı, hem de "yargılasalar kimin umrunda" (çok daralırsam, siler geçerim) mantığından söz edebiliriz. Sonuç olarak yerlinin ve yabancının yanında bir miktar farklı davranmak normal ama tamamen ayrı kişilikler sergilemek hiç sağlıklı değil. Yerlinin yanında daha çok kendin olman ve yabancının yanında da makul dozu kaçıracak kadar gevşek olmaman daha hayırlı olur derim.


  • mikro patlama  (06.10.24 00:01:32) 
sayılanlara hak veriyorum, bir de türkiye'de bir yabancıyla olmak veya o yabancının ülkesinde yabancı olmak arasında fark var. türkiye'de rahatsanız sebebi kontrolün koşulsuz sizde olması ve yaptıklarınızın toplumca "evet çünkü yanında yabancı var" algısıyla kolaylıkla kabullenilebileceği, misafirken ise kontrolün tamamen karşıda olması ve size söylenenler dışında pek bir şeyi sallamak zorunda olmamak durumunun getirdiği rahatlık var. kafada roller net olunca yapacaklarınızın sonuçları hakkında bir kaygı da kalmıyor.


  • engelbert humperdinck  (06.10.24 03:28:30) 
[]

tuvalete tuvalet kağıdı atmak

dostlar selam,

kısa süre önce taşındık. ev 75 öncesinden, bütün odaların salona açıldığı klasik, eski ankara evi. daha önce benzer bir yerde yaşamış, tuvalet kağıdıyla ilgili problem yaşamamıştım.

burada ev sahibi özellikle uyardı lütfen atmayın, bina eski, sorun olabiliyor diye. tamam dedim eyvallah ama şimdi adama soramadım da, affedersiniz yav totomuzu filan siliyoruz sonuçta, tuvalet zaten küçücük, çöp kutusunun içinde olsa bile o kadar bklu peçeteyi ben orada tutmak istemiyorum açıkçası.

bu "tuvalet kağıdı atmayın" uyarısı daha ziyade görece temiz peçeteler için mi geçerli, bunun adabı nasıl normalde? gerçekten HİÇ atmayacaksak napcaz yani her gün bklu peçete mi taşıcaz çöpe?

ben zaten peçete dışında bi şey atmam ama incecik tuvalet kağıdı abicim bu, tesisat 50 yıllık da olsa bunu kaldırabilmesi lazım bence :(

kısacası bu kardeşinize tuvalet eğitimi verin plz

 
Altyapı kaldırmıyordur herkes atınca alt katta tıkanacaktır tecrübeyle sabit eninde sonunda size masraf çıkarır


  • olaylar olaylar  (05.10.24 14:17:29) 
Yatay gider borularının ve dirseklerin yoğun kullanıldığı binalarda hep derttir bu tuvalet kağıdı olayı.
Eski yıllarda tuvalet kağıtları suda çözülürdü. Artık çözülmüyorlar.
Çok şahit oldum, sadece tuvalet kağıdıyla tıkanmış gider borusu.
Yani, tuvalette bir adet çöp kutusu bulundurun.
  • Mirket  (05.10.24 14:18:30) 
Daha önce burda baya tartıştım insanlarla bu konuda. Türkiyede taharet kültürü olduğu için tamamen suda çözünen tuvalet kağıdı işlevsel değil yani çok detaya girmek istemiyorum malum ama kurulama işleviyle de kullanıldığı için mantıken suda çözünmemesi lazım kağıdın tamamen.

Öyle olunca da özellikle eski tesisatlı binalarda tuvalet kağıdının klozete atılması riskli. Yani bi parça kullanıp attıysan belki de 3-4 parça falan sıkıntı olabilir.

Bizim eski ev aynı sorunları yaşatıyordu bi de zemin kattaydık çok sıkıntı çektik üst komşular yüzünden. Şimdiki evin tesisatları daha iyi ama yine de çöp kutusuna atıyoruz.

Klozetin yanında kapaklı çöp kutusuna çöp poşedi geçirip kullanabilirsiniz. Kapağı kapalı olduktan sonra boklu da olsa koku yapmıyor, görmüyorsun da. Çöp kutusu dolunca da ağzını bağlayıp dışarda konteynıra atıyosun normal şekilde. Yıllardır bu konuda hiç sıkıntı yaşamadım.
  • nundu  (05.10.24 14:26:08) 
gecen bunu konustuk arkadaslarla. Yunan'da her yerde tuvalet kagidini cope atmayin yazar. yeni binalarda bile. bizim isyerinde bile ki yepyeni bina.

icimizden biri universitede ogretim gorevlisi olan bir abimiz, bunun deneyini yapmis ve tuvalet kagidini kat kat sarip suya atinca eridigini bizzat gormus. o yuzden evinde tuvaletteki cope "no, hayir" yani buraya atmayin yazmis cunku kakali kagit temizlemek istemiyorlar dogal olarak.

bizim apartmnda da not var. ben kendi evimde, ilk 2-3 yapragi atiyorum, sonrakileri cope atiyorum.
bu sanirim kagidi eline dolayip dolayip adeta yeni bir rulo olusturup kullananlar yuzunden oluyor. her ne kadar erise de miktar fark ediyor. ha bir de burnunu silip tuvalete atan var, ped med vs. yani tabi tikamayi acan icin hos olmasa gerek.
  • supergirl  (05.10.24 14:27:35) 
Sonraları tamirici tesisatçı gelmesini istemiyorsanız çöp kutusunu o tuvalette bulundurun.


  • diyecevaplandı  (05.10.24 15:02:13) 
çöp kutumuz zaten var da hem kendisi hem tuvalet çok küçük ya. büyükçe çöp kutusu koyabilsek iyi olurdu. o zaman evet kapağı kapalı kalır, dolduğunda ağzını bağlayıp atarsın, yine kötü sayılmaz ama oraya da mini boyun ötesinde çöp kutusu girer mi bilemedim. tüh.


  • mark greg sputnik  (05.10.24 15:12:14) 
Atılmıyorsa o evde yaşanmaz. Ishal oldun diyelim falan ne olacak yani.
Tıkanma riski fazla diye öyle diyorlardır.

  • ferenc  (05.10.24 15:53:38) 
tuvalet kağıdı neyse de ıslak mendil atan gördüm. erimiyor, kalıp gibi çıkıyor. defalarca uyardım. küçük bir kova. en geç 2 günde bir boşaltılması ortamı temiz tutar.


  • phonex  (05.10.24 15:58:05) 
Eski tesisatlar da bazı yeni binalarda bütçeden kısan müteahhitlerin yaptığı tesisatlar da kaldırmaz bunları. Atmayın. Zaten tuvalette kolay çözülen tuvalet kağıtları dışında bir şey atmayın normal şartlarda da.


  • nawar  (05.10.24 16:14:02) 
Bizzat anneannemin oturduğu apartmanın giderleri sürekli tıkanıyor, çünkü bağlantıları düzgün yapılmamış ve bu kadar yapılaşmaya uygun tasarlanmamış, hatta alafranga tuvaletlere ve tuvalet kağıtlarına göre de tasarlanmamış. 1973-74 yılında bitmiş ve içine yerleşmiş bir apartman. Sürekli olarak 6 daireye ikaz geçilir, sürekli herkese "lütfen tuvalete tuvalet kağıdı, ped vs atmayın" denir.

Bizim 12 yıllık 14 +1 (giriş) +1 (bodrum) katlı apartmanımızda şimdiye kadar böyle bir sorun olmadığını zannedenler yanılıyor, her yeni taşınıp gelene tuvalet kağıdı, ped, çocuk bezi, ısıtılmış katı yağ atmayın diye ikaz geçilir. Ben her gün b.klu tuvalet kağıdı poşeti atıyorum çünkü gerçekten çekilecek dert değil.

Apartman yeni de olsa bence atılmaması lazım yani.
  • muhayyer divan  (05.10.24 20:12:31) 
abd’de bazı tuvaletlerde flush 3P’s only ibaresi bulunur, yani pee, poop ve paper.

flush3p.org

tuvalete bal gibi de tuvalet kağıdı atılır, tabii insan gibi 2-3 yaprağı geçmeyecek şekilde. tıkananlar tuvalet kağıdını insan gibi kullanmayanlar, bebek bezi, kulak çubuğu, ıslak mendil, saç, kondom atanlar yüzünden tıkanıyor, tesisatla ilgisi yok.
  • phoarbix  (05.10.24 21:28:08) 
eski tahliye boruları çok ince. tıkanabiliyor. bir kişi 20 30 tane kullanırsa onlar yenilerde bile tıkanabiliyor. ama çoğu suda eriyor aslında ama bir arada topak olunca uzuyor işte süre.

3-5er tane atıp sifon çekince pek bir şey olmaz ama o da zor tabi sürekli sifon çek at
  • ShadowOfMoon  (05.10.24 23:09:47) 
[]

aski su aboneliği

merhaba,

taşınacağım adrese su aboneliği açtıracağım. ev sahibi deprem sigortası poliçesini, kartı (kartlı sistem), sayaç değişim makbuzunu vs. verdi ama benim yapacağım işlem "abone değişikliği" olacak di mi? ilk su aboneliği de var. yani evde tesisat var, sayaç var, ben değişim başvurusu yapacağım herhalde? onlara da sorarım ama yaşlı insanlar, zaten bissürü işin içinde aski'ye de dafalarca gitmek istemiyorum.

ikinci sorum da elektrik ve gaz başvurusunu internet üzerinden yaptım e-devlet'ten. yarın tamamen taşınacağız. bu işlemler hemen hallolur dediler kendileri ama bilemedim ya. kaç gün elektriksiz/susuz yaşamaya hazırlıklı olalım?

son olarak bu işlemler için evde olmamız gerekiyor mu? araç olmadığı için eşyaları parça parça taşıyacağım, zaten yakın ama ben tam eski eve gelmişken ekip gelirse geri gitmesin adamlar?

 
elektrik-su 1 gün içinde açılıyor. yasal olarak hemen açılması zorunlu. Askiye de online abonelik yaptırabilmeniz lazım. Abone değişikliği falan bunların hepsi yeni abonelik diye geçiyor zaten. E devlette aski yeni abonelik var oradan yapabilirsiniz eğer mani olan bir durum yoksa.

Gazın gelmesi biraz daha gecikebilir ve gaz için evde olmanız gerekiyor tesisatı kontrol ediyorlar. Diğerleri için evde olmanıza gerek yok. Gelmeden önce sms atıyorlar genelde.
  • nuevo  (03.10.24 17:19:15 ~ 17:21:19) 
[]

bar/kafe gibi yerlerde sigortasız çalışma

arkadaşlar slm,

biliyorsunuz "şöyle hafif sakin yormayan iş" arayışım var, daha doğrusu niyetim var. ağırlıklı olarak akşam 6-7'den gece 2-3'e kadar ve hafta sonları çalışırım, o açıdan işte bardır kafedir öyle yerleri düşündüm.

yalnız ben halihazırda bağkurluyum, tek isteğim ekstra gelir elde etmek. sigorta yapmayıp daha fazla alma şansım var mı? işverenler genelde bu tip öğrenci işlerinde nasıl tavır takınıyor? yani "ulan iki ay sonra çıkcan zaten bi de senin sigortanla mı uğraşcaz" mı derler, "sigortasız adam çalıştırma riskine giremeyiz baboli" mi derler, "nasıl istiyosan öyle çalış çok tatlısın" mı derler vs?

 
sigortasız çalıştırıp aynı parayı verirler.


  • brakgn  (02.10.24 16:26:33) 
Ben barda çalışıyorum da hafif bir iş derken :) özellikle senin gibi ekstra çalıştıracak yerlerde o iş hafif olmaz, sürekli ayaktasin, türlü türlü insanlar, 10 saat ve asgarinin biraz üstü maaş, yemek Allah ne verdiyse...


  • fakat  (02.10.24 16:37:30) 
Sigortasızsın diye daha çok kazanacağını düşündüren, sigortasız çalıştıran işletmede hafif iş olduğunu düşündüren bu saflığını hep koru karşim. Umarım hayat seni bozmaz.


  • alice in potatoland  (02.10.24 19:05:07) 
Hiç para bile vermeyebilirler. Kime şikayet edecen? cafecilerin çoğu barzo.


  • ferenc  (02.10.24 19:16:37) 
dostlar ekşi'deki "şöyle hafif sakin yormayan film" başlığına ithaftı o yanlış anlamayın, türlü türlü insanla uğraşıp saatlerce ayakta durmak tabii ki kolay değil. tam aksine zaten işte düze çıkabilmek için çoğumuzun yapmak zorunda kaldığı bir "amelelik". ondan öyle dedim yani küçümsediğimden veya basit gördüğümden değil.


  • mark greg sputnik  (02.10.24 20:14:08) 
[]

ev konusunda ne yapmak daha mantıklı olur şu an bizim için?

daha önce de bahsetmiştim ev sahibimiz yabancı, sözleşmesiz kalıyoruz vs. detaya girmeyeceğim ama muhtemelen çok kısa sürede buraya gelmesi gerekecek, biz de çıkacağız. şu an kaldığımız ev eşyalı, 3+1 ama bir odası kilitli, üç kişiyiz, ortak alan yok, herkesin kendi odası var, kira olarak 22 bin 500'de anlaşmıştık eylülden itibaren.

direkt bir altımızdaki dairenin kirası 18 bin ama ev boş. işin komik yanı daha yeni yabancı bi arkadaş geldi. aracımız yok. spotçudan ev dizmeye kalksak dünya para. işte verilik ilanları vs oluyor ama onlar da dediğim gibi araçsızlıktan dolayı sıkıntı olacak.

şu an incesu caddesi üzerindeyiz, hepimizin işi gücü farklı yerlerde ama hem muhit olarak hem de toplu taşımaya yakın olduğu için memnunuz.

emlakçıya verecek param yok, olsa hiç derdim değil ama şu an altından kalkamayız. şu durumda sizce ne yapmamız en mantıklısı olur? sahibinden satılıklara baksam benzer lokasyon ve konfor düzeyinde güzel bi şeyler çıkar mı ankara'da? yoksa fantezi aramayıp alt kata mı insek?

şu anki iki arkadaş da benden sonra geldi, o yüzden bi nevi evin başı benim, sorumluluk da hissediyorum. canım çok sıkıldı.

 
Alt kata inin, ekstra bir oda doğacak kilitli odayı hesaba katarsanız. Oraya birini daha bulun. Artan parayla ev dizin yavaş yavaş.


  • playing star again  (01.10.24 19:13:43) 
abi onu istemem açıkçası ya. birincisi eşyasız eve arkadaş bulmak daha zor. ikincisi şimdi mecburiyetten kimse sesini çıkarmıyor, en başta ben burdaydım o yüzden hangar gibi salonu kendime aldım ama şimdi oraya geçince çocuklar haklı olarak "niye büyük odayı sen alıyon?" diyebilirler. henüz ortada olmayan bir ev arkadaşına eşya finansmanı için güvenemem açıkçası ama teşekkür ederim öneri için


  • mark greg sputnik  (01.10.24 19:17:16) 
alt kata inmenizle başka bir eve taşınmanın bir farkı yok şu aşamada sizin için eşyanız olmadığı için. evdeki 3 kişiyle anlaşabiliyorsanız, civar yerlerde eşyalı kiralık bir ev bakıp oraya geçin hep beraber.

büyük oda muhabbeti için de toplam kirayı, odaların metrekaresine oranlayıp ona göre bölüşüm yapın.

diğerlerine mahçup olacağınız bir durum yok, ev sizin değil ve sizin dışınızda bir durum gelişmiş. erkenden anlatın onlara da durumu.
  • brkylmz  (01.10.24 19:36:35 ~ 19:37:22) 
[]

ankara ulaşım/esenboğa sorusu

1) toplu taşıma gece 1'e kadar çalışıyor di mi hala? en son öyleydi ama bayağıdır kullanmıyorum o saatlerde, o yüzden bilgim yok.

2) gece 2-3 gibi esenboğa'dan incesu tarafına toplu taşımayla gelmem mümkün mü? havalimanından otobüs saat başı oluyor sanırım ama kızılay'da indiriyordu diye hatırlıyorum. kızılay'dan taksiyle fazla yazmaz sanırım, en mantıklısı öyle mi olur dönüş için? bavul olmasa aslında kızılay'dan yürürdük bile ama bavul var.


 
[]

kilo VERMEDEN kas yapmak ve güçlenmek

iyi geceler dostlar,

178 boyunda 115 kilo bir ayı yavrusuyum. çocukluk/ergenlik dönemimde ciddi spor yaptığım için aslında aşağıda kas var ama malumunuz şu an yağ tulumuyum, bünye kaldırmıyor. okuldan dolayı askerlikten bir sene daha yırtabilmek için 110 kilonun altına düşmemem lazım önümüzdeki altı ayda. bu süreçte boş durmak istemiyorum. okul aradan çıkınca sonrasında zaten askere de giderim, kilo verme kısmında sorun yok, benim hem şişman hem güçlü kalmam lazım. şu an sadece şişmanım.

bu noktada ne önerirsiniz? ağırlık antrenmanı yapıp ayı gibi yemeye devam etsem faydası olur mu? muayene dikkate aldıkları tek şey kilo çünkü, görüntünün önemi yok. 178 boyla sağlıklı olmanın mümkün olmadığının farkındayım ama atıyorum yağ kütlem yüzde 40 olacağına yüzde 30 olsun mesela.

ben işte bel, üst vücut, alt vücut vs. ayrı ayrı çalışayım diye düşündüm. yeme konusunda sorun yok zaten öküz gibi yiyorum. gider mi böyle, ne dersiniz? yoksa sinsi gibi 115'te bekleyip seneye kilo vermeye mi uğraşayım?

 
Kilo vermeden kas alman için kalori fazlasında olman lazım, ki zaten kalori açığındayken matematiksel olarak kas alamazsın, kas alman için kalori fazlasında olman ve ağırlık antrenmanı yapman lazım, ne kadar kalori alacağını bulabileceğin araçlar internette var onlara bakabilirsin, senin kilonda birinin en az 4000 kalori alması lazım, o bile az gelebilir belki çünkü şişmansın, kilo ne kadar fazlaysa bazal metabolizma o kadar yüksek olur yağ/kas oranından bağımsız, o nedenle yüksek kalori alman ve Upper/Lower ya da Push-Pull-Legs gibi çalışmalar yapman ama bunu da gerçekten yapman lazım, misal ilk 2 setin tükeniş çevresi son setin tükeniş olduğu çalışmalar yapman lazım, böyle yaparsan kas kütlesi alırsın aksi halde sadece yağlanırsın.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (26.09.24 00:02:18) 
abi kaloriyi alırım, o sorun değil ama ben genelde pis kalori alıyorum. zaten en başta o yüzden şişmanladım. eşek gibi ağırlık antrenmanı yapsam ve aynı şekilde yemeye devam etsem bu iş olur mu dersin o zaman? 5 kilo kas ekleyeceksem 120 olabilirim mesela sorun yok. hatta muhtemelen fiziksel olarak çok daha iyi hissederim. gönül isterdi ki 10 kilo kas alayım, 5 kilo yağ atayım, 110'a sabitleyelim hem ağırlık azalsın hem kas artsın ama sanırım o çok zor.


  • mark greg sputnik  (26.09.24 01:25:51) 
Olabilir, bazı makrolara dikkat edersen tabii. Yani proteini eksiksiz alıp karbonhidratın da en az yarısını düzgün kaynaklardan alırsan dirty bulk gibi olur kas alırsın ama yağlanırsın da tabii.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (26.09.24 01:30:42) 
[]

asker kaçağı cezası

iyi akşamlar,

geçenlerde eve kağıt geldi. yaklaşık iki ay asker kaçağı kalmam sebebiyle 1400 küsür ceza yazmışlar. o ara o kadar yoğundum ki tamamen aklımdan çıktı bu, şimdi gelmişken sormak istedim.

bunu iptal etmek mümkün mü acaba? şu yüzden soruyorum: benim tecilim 2023 yılı sonunda bitti. o tarihten sonra e-devlet'te asker kaçağısınız, SENE İÇİNDE yoklama işlemlerinizi yaptırın diyordu. ben 20 şubat civarı başlattım işlemleri, muayene olup bir ay erteleme aldım. bu kağıt ise bana 20 ağustos gibi gönderilmiş.

"e kardeşim ben sizin bana verdiğiniz süre içerisinde zaten işlemleri yaptım ki??" deyip cezayı iptal ettirebilir miyim? sonuçta sistemde bana tecilimin bittiği, 2024 yılı içerisinde işlemleri yapmam gerektiği söyleniyordu. NETEKİM öyle yaptım, iki ay bile bekletmedim. çat diye geçirmişler 1400 lirayı.

hayır oradaki ibareye güvenip eylül-ekim'e bırakmış olsam çok daha büyük borç çıkacaktı. halbuki hiçbi yerde 1 ocak'ta hemen askerlik şubesine koş, yapmadığın her gün ceza yazılır demiyor. aa.

 
Bu belgeyi hazirlayan subeye degil, herhangi bi subeye sorun. Yol gosterirler. Maliyeden ya da itirazdan halledilecek bi durum gibi gözükmüyor.


  • halk  (11.09.24 06:25:18) 
[]

bileğimdeki yara diyabetik ülser kaynaklı olabilir mi?

sol ayak bileğimin dış kısmında bir yara çıktı, normalde 1-2 günde kabuk bağlar, bu geçmek bilmedi. kabuk bağladıkça geri atıyor sanki. sigara için balkona çıkarken bazen duvara sürtmek zorunda kaldığım oluyor ama ben böyle yarıp geçecek kadar sert sürttüğümü de hatırlamıyorum son zamanlarda. bildiğim kadarıyla en son şeker hastası değildim fakat kullandığım ilacın yan etkileri arasında kan şekeri dengesizliği var. zaten maalesef yaşam tarzım da şeker hastası olmaya çok müsait.

fotoğrafı iğrenç bulduğum için burada paylaşmayacağım. benzerlerini görmüş, işi bilen birileri eğer ilgileniyorlarsa mesaj atarlarsa çok sevinirim, direkt özelden paylaşmış olayım.

yahu beş gün önce sapasağlam adamdım hiçbir şey yoktu şimdi bu enfekte olur filan hoop ayak gitti tövbe estf olacak iş değil

 
Ayaklarında his kaybı var mı? Diyabetik nöropatide özellikle el ve ayaklarda his kaybı olur. Belki sert vurmuşsundur ama daha az hissetmişsindir? Ama yani önceden diyabet tanın yoksa bu kadar kısa sürede pek olmaz diye düşünüyorum yine de bi dahiliyeye git, şekerine ve hemoglobin a1c düzeyine baksınlar. Yaraya da pansuman yaptır


  • nundu  (09.09.24 15:56:54) 
Öncelikle geçmiş olsun. Özelden fotoğrafın linkini yollarsanız bir değerlendirme yapabilirim.


  • plastik turambar  (10.09.24 10:13:52) 
[]

hacettepe beytepe kampüsüne ulaşım

dostlar iyi akşamlar,

incesu parkı/caddesi, libya caddesi, kolej vs. tarafından hacettepe beytepe kampüsüne en kestirme yoldan ulaşım nasıl sağlanır? yani beytepe metrosu var oradan ring geçiyor diye biliyorum ama hani direkt kolej tarafından dolmuş vs. varsa tek seferde yardırmalık daha iyi olur, ondan soruyorum.


 
Raylı sistem:
Kolej - Kızılay (Ankaray)
Kızılay - Beytepe (metro)

Otobüs direkt yoktur
  • yap desem yapmazsin he  (08.09.24 18:04:38) 
Doğrudan ulaşım yok.

Ankaray > Kızılay
Metro > Beytepe
Otobüs > 550 (okul)
  • heritage  (08.09.24 18:37:13) 
Ah be o dediğin eski Turkiyede vardı. Maalesef şu an üstteki arkadaşların yazdıkları dışında seçeneğin yok.


  • primetime  (08.09.24 22:33:42) 
[]

okuldan atılınca ders saydırma oluyor mu?

bugün arkadaş söyleyince dank etti. şöyle bir senaryo düşünün: öğrenci 7 sene sonunda okuldan atılmış, 50-60 kredisi kalmış. sanırım aynı okula tekrar girilemiyor ama sınava girip başka bir üniversitede aynı bölümü kazanma şansı var.

böyle bir durumda bu arkadaş girdiği üniversitede daha önce almış olduğu dersleri saydırabilir mi? yoksa atıldığı için bütün dersleri verilmemiş mi sayılır?

kuralı soruyorum bu arada yani üniversite şu ya da bu dersi kabul etmeyebilir o ayrı bi şey ama verilmiş/geçilmiş dersler okuldan atılmış olsak bile başka yerde teorik olarak saydırılabiliyor mu, merak ettiğim o.

 
evet alabilirsin, transkriptini ve ders içeriklerinin onaylı, imzalı mühürlü halini kayıttan hemen sonra götür. aynı üniversiteye neden giremeyesin? onu bilmiyorum ama af zaten sürekli çıkıyor diye biliyorum


  • hoot  (29.08.24 18:19:01) 
@arbre, ulan yuh resmen skandal. umarım üniversite özelinde bir uygulamadır bu, diğerlerinde aynı değildir. hadi tamam yine hepsini sayma da üç sene okumuşuz birader 15 kredi ne, yazık günah.

@hoot, hocam aslında ondan da emin değilim, öyle duydum :/ resmi olarak nereden bakıp teyit edebilirim onu da bilmiyorum. af benim için en iyisi olur. çıktığım gibi geri girerim. ama onda da galiba kurallar oluyor ya. yani işte depremdir, şudur budur vs. sebep arıyorlar. "EVET BEN 2017'DE GİRDİĞİ BÖLÜMDEN 2025'TE ATILMIŞ BİR EŞEĞİM" deyince geri almıyorlar :/ keşke alsalar. hayır tamam ben kimseyi suçlamıyorum, çok fazla hatam oldu ama bırakın bitireyim ulan zaten harç parası da alıyorsunuz, sanki benim işgal ettiğim bir kontenjanı alan adam uzaya çıkacak. bitirmiyorsam zararı bana zaten size ne oluyor. kaydımı yaptıran aktif öğrenciyim, bırakın okuyayım, allah allah.
  • mark greg sputnik  (29.08.24 18:28:02) 
benim kontrolümde olan bi şey değil ki artık. iki dönemde 124 kredi verirsem zaten peygamberliğimi ilan ederim. ben olabildiği kadar ders verip sonrasında af ya da saydırma yoluyla totoyu kurtarma derdindeyim, buradan mezun olacağımı hiç zannetmiyorum.


  • mark greg sputnik  (29.08.24 18:55:32) 
Olur ancak bunun belli bir limiti var. Almış olduğu tüm dersleri saydıramaz. Yönetmeliğe bakmak lazım.

Af beklemek daha mantıklı. Kaldığın yerden devam ediyorsun.
  • ferenc  (29.08.24 19:07:15) 
Mucizeler her zaman olabilir, atılma limitine geldiğimde tam hatırlamamakla birlikte 14 dersin 11'ini tek ders sınavında vermiştim, sonra atılma kalktı.

Saydırılacak dersler için yatay geçiş için örnek verebilirim. Transkript, ders içeriklerini ve açıklamalarını içeren okul imza ve kaşeli belge verilir, kurul toplanır, hangi derslerin sayılacağına karar verir.

Ben 3 farklı universitede 1. sınıf okudum, ilki farklı bölüm, ikincisinde 4.0 ile bölüm birincisi olup yatay geçiş yaptım, üçüncüsünde programlama dersi hariç hiçbir dersi saymadılar.

Özetle başka üniversitede ders saydırma hayalini unutmanız lazım. Hedefiniz tek ders sınavı, yaz okulu vs ne kadar şansınız varsa kullanıp af beklemek olmalı.
  • kimlanbu  (30.08.24 09:30:44) 
[]

nasıl iş bulabilirim

daha önceki duyurumda da bahsettiğim gibi okuldan atılma arifesinde 30 yaşında zırtapozum. internet üzerinden yaptığım bir iş var ama şu aşamada sadece kira-faturalar-yemek çıkıyor, ödemem gereken borçlar olduğu için kesinlikle gelirimi arttırmam lazım. şu anki işimi bu açıdan yok sayabiliriz, saatleri büyük oranda ben belirliyorum ve çok fazla vakit almıyor.

kafamda dönen ana düşünceler şöyle,

1) sürekli eleman arayan kafe/bar gibi mekanlara dal. akşamları çalış. hem derslerine engel olmaz hem eccuk sosyalleşirsin güzel olur. hem de muhtemelen az bile olsa hızlı nakit akışı sağlarsın, günlük/haftalık alırsın.

2) olm daha önce hiç insanlarla çalışmamış şişman/sakat herifsin, kolay mı sanıyon öyle işleri? o kadar yazıyon çiziyon ingilizcen var rusçan var daha kalifiye bi şeyler bulmaya çalış.

3) e iyi de para en kısa zamanda lazım, okul var hem, napcan dış ticaret firmasında akşam 7 sabah 3 arası mı çalışcan, kalifiye işi sonra yaparsın şimdi kariyer düşünecek durumda değilsin aç karnını doyur.

***

kısacası şu anki durum benim için keşfedilmemiş toprak biraz, daha önce hiç böyle bir çıkmaza girmemiştim. aklıma mesela otellere sormak geldi işte gece resepsiyonda otururum dedim ama hem annem hem kardeşim "sen prezentabl değilsin öküz gibi adamsın seni koyarlar mı oraya" deyip üzdüler.

yıllar önce sırf heves edip laps diye önüme çıkan ilk hamburgerciye girmiş, oradan sora sora bi şubelerine gitmiştim ama oradaki müdür resmen dalga geçmiş "öğrencisin yea siz iki gün sonra bırakıp gidiyosunuz" deyip tam zamanlı bile çalışabileceğimi söylediğim halde kabul etmemişti. tek iş arama tecrübem bu.

sizce nabiyim nasıl bi yol izleyeyim? çevrem filan da yok. şehir ankara bu arada.

(günlük işler olmaz, devamlı çalışmam lazım. sigortalu memuriyet beklemiyorum tabii de spesifik, düzenli yaptığım/gittiğim bi iş olmalı, günlük kurtarmaz)

 
Part time mi full mu?


  • floydian  (20.08.24 13:30:28) 
Turkiye'de tip turizmi baya guclu malum, dil bilmeniz baglaminda bu tarz yerlerde iletisim kurmak icin sizden faydalanilabilir diye dusunuyorum.


  • mbond  (20.08.24 14:23:03) 
Tur operatörü ol. Buradan Rusya’ya, Rusya’dan buraya turist, iş adamı, emlak almak isteyen olur, organizasyonlar yap.


  • gabe h coud  (20.08.24 15:14:20) 
geçiçi işler olabilir mi? bisikletli kurye falan gibi? veya armut vb. yerlerden bilgin tecrüben olduğu konularda danışmanlık versen?

birde kimisi öküz sever :) sizinkiler sevmiyor diye başkası da sevmeyecek diye bişi yok.
  • selam  (20.08.24 15:20:31 ~ 15:22:14) 
aynı zamanda okula gitmem gerekiyor dostlar, o yüzden tam zamanlı mümkün değil. haftada 40 saat çalışırım mesela ama zamanı benim belirleyebilmem gerekir öyle bir durumda. uzatmalı öğrenci olduğum için ders saatlerim de abuk subuk olacak muhtemelen. o açıdan akşam/gece çalışsam daha uygun olur diye düşündüm. ha mesela ders saatime göre plan yapabilecek bir yer olsa gece gündüz hiç fark etmez 40-50 saat doldururum. hatta hiç değilse pazar gününü boşa çıkarmaya çalışırım. işime bile gelir. ama kimse de o kadar esneklik göstermez herhalde.


  • mark greg sputnik  (20.08.24 19:21:50) 
Beldiye veya kamu kurumlarında şöförlük tarzı işleri takip et. Bunlar özel sektörden iyidir. Türkiye'de kamu dışında çalışılmaz.

Forklift falan gibi işler de düşünebilirsin. Öğrenmesi kolay ve geliri fena değil. Masabaşı kafasından çık. Artık dünyanın masabaşında oturacak adama ihtiyacı yok.
  • ferenc  (20.08.24 20:05:05) 
abi ben öğrencilik devam ederken ve halihazırda başka iş yaparken borç ödemek/maddi anlamda biraz daha rahatlamak için çalışmaktan söz ediyorum kamuda şoförlük, forklift diyorsunuz ya. farkındayım çok uzun yazıyorum ama okumak veya okumuyorsanız cevap vermek zorunda değilsiniz.


  • mark greg sputnik  (21.08.24 13:45:25) 
forklift doğru diyor hacı abi.


  • gabe h coud  (21.08.24 15:05:49) 
abi forkliftle bir sorunum yok zaten hatta tam benlik iş severek yaparım ama bana atıyorum eylül sonuna kadar en azından 8-10 bin lira ekstra gelir lazım. ondan sonra eylül sonuna kadar yine o aralıkta kazanmam lazım. öngörülebilir bir süre için böyle gidecek. benim gtümde don yok forklift sertifikası alıp forklift operatörü mü olayım şimdi? hadi elimde şimdi belgem olsa bile adamlar "ohoo birader pazartesi sabah 8'de çalışamam, çarşamba öğleden sonra çalışamam seninle mi uğraşcaz sttir git okulunu bitir madem" demezler mi?


  • mark greg sputnik  (21.08.24 15:20:57) 
kolay yahu. dediğin gibi senin de seveceğin bir iş. part time da çalışma olabilir, osb'lerine gidip bir gününü ayırsan, görüşsen bir şey çıkar.


  • gabe h coud  (21.08.24 15:28:38) 
Okulu bitirmek sart mi?


  • floydian  (21.08.24 17:27:10) 
bizim isyerinde forklift var, kullanmayi ogrenmek 2 saat surdu, alismasi da 2 gun. egitimi zaten 3 saatlik dandik bir ders.

cevirmenlik yap coco, rusca/ingilizce/turkce..
"gercek anlamda" yabanci dil bilen kimse tr'de ac kalmaz.
telefonu kaldirip rusya ile konusacak durumda isen korkacak bisey yok.
  • cooperr  (21.08.24 18:17:13) 
valla tartismayi forklift uzerinden yurutmenin bir manasi yok da, arac ehliyeti olan ve uzundur arac kullanan birisi forklift ile sikinti yasamaz.

forklifti zor gorenin zaten tir yuklemeyle, lojistikle falan isi olmamali, gitsin masa basinda calissin.
  • cooperr  (21.08.24 21:11:03) 
@floydian, şimdilik evet. benim şu an istediğim iş kariyer yoluyla alakalı değil yani, önceliğim az da olsa para kazanmak. hassas bir denge var, onu korumaya çalışıyorum. hiçbir şekilde kolay değil onun farkındayım ama hem okula gidebileyim hem de düzenli işim olsun istiyorum. hani o açıdan şuralara başvur/şöyle bir yol izle gibi bir tavsiye alabilir miyim diye düşünerek açtım duyuruyu. forkliftçi olacak olsam tam zamanlı meslek edinirim onu zaten, şu an onu yapabilecek durumda değilim.

@cooperr, abi ehliyetim yok. sen sanırım daha önceki duyurulardan lojistik/dış ticaret hevesim olduğu için böyle söylüyorsun. ben şu an okulu bitirebilmek için finansman yaratma derdindeyim, yani "ben bu mesleği yapacağım!" diyerek gireceğim bir şey aramıyorum. öylesini denk getirebilirsem, atıyorum bi şirkete girsem ingilizce-rusça kullanarak iş öğrensem ballı kaymak olur ama o da tam zamanlı çalışamadığım için çok zor maalesef.
  • mark greg sputnik  (21.08.24 21:18:39) 
Yok ya forkliftcilik onerisine hic girmem zaten bence olmaz.

Ankarada acayip saglik turizmi var. Bi bakabilirsin belki rusca ise yarayabilir.

Yine birlik tarafinda ruslar cok fazla. Oradaki kalburustu mekanlar ruca bilen garson isteyebilir.
  • floydian  (21.08.24 21:22:30) 
[]

kontrat sözleşmesi / göçmenlik / noter

dostlar merhaba,

ben şimdi evime potansiyel bir arkadaş buldum ama kendisi yabancı öğrenci ve "kontratımız olsun ki geçici ikamete başvurayım" diyor. sorun şu ki biz kontratsız kalıyoruz. ev sahibine durumu izah etsem aslında kontrat imzalanır. kendi adımı ve çocuğun adını yazarım, imzalayıp ev sahibine göndeririz (başka şehirde yaşıyor) o da imzalayıp geri gönderir, öylelikle olur herhalde. yalnız çocuk diyor ki ev sahibi veya emlakçının noterde olması lazım o işlem için.

daha önce bu şeyi erasmus'a gelen eski sevgilimle yaşadım hatta o zaman da eyvah ne yapacağız, ev sahibi burada değil ki durumu olmuştu ama biz sözleşmeyi verince noterde çat çat parasını alıp yapmışlardı işlemi. kısacası sadece kiracı ve "yancısı" olarak ben gittik, kimse ev sahibi filan sormadı.

daha yakın zamanda bu işlemi yapmış ya da prosedürü bilen birisi var mı? biz ev sahibiyle sözleşme imzaladık, ben bu çocuğu alıp notere götürdüm diyelim, yapılır mı işlem? yoksa hem ikimiz de boşuna uğraşacağız hem de süreç uzayacağı için ekstra kira masrafı olacak bana.

 
O olaylar bizim ülkede pek tutmuyor. Notere gitsen oradaki görevli bile ne yapması gerektiğini bilmez.
Üzerine faturalardan birini alsın, su elektrik vs. En garanti yöntem bu.

  • numlock  (19.08.24 11:28:17) 
Ev sahibi olmadan, noter onaylı sözleşme olmaz sanırım.
www.ascconsulting.com.tr

  • PhoenixRising  (19.08.24 11:31:32) 
Konudan bağımsız ama düşeceğiniz durumla alakalı, böyle kendi evine yabancı ev arkadaşı alan biri vardı duyuruda.
Evi zamanla ele geçirmişti kira falan ödemeden kalıyordu. Sonra birini daha mı getirmişti falan. Tehditler vs. Devam etmişti. Okursa hatırlatır.

Kalıyorsa kontratsız kalsın. İşinize gelmezse valizini kapı önüne koyarsınız. Neden resmileştiriyorsunuz? Kontrat onun üzerine olduğunda aynı şeyi size yapma ihtimali var.
  • artci sarsinti  (19.08.24 16:59:29) 
[]

bir üniversite sorusu da benden (atılma)

hazırlığı saymıyorum, eylül 2018 girişliyim. iki dönemim kaldı ama muhtemelen bütün kredileri veremeyeceğim çünkü neredeyse dört dönemlik yük var. yönetmeliği okuyorum, emin olamıyorum. öğrenci işleriyle görüşmem gerekirse bunu mesela bu dönem başında mı yapayım? atıyorum bana belki 1-2 dönem hakkı daha verebiliyorlardır belki, öyle bir şey için önce bu dönemi bitirip son dönem öncesinde mi konuşmak gerekir?

bi de diyelim ki atıldım, ne sıklıkla af çıkıyor yahut bu aflar her öğrenciyi kapsıyor mu? mesela depremden dolayı sanırım çıkmıştı ama onda benim gibi eşekler geri alınmıyordu diye hatırlıyorum.

son olarak bu noktada okulu sadece diploma almak için inat edip bitirmeye karar vermiş birine ne önerirsiniz?

benim aklıma sınava girip aynı bölümü yazmak ve mümkün olduğu kadar çok dersi saydırmak geliyor. bunu yapabilirim, puanım yeter her türlü. gerçi derslerine ne kadarını sayarlar onu da bilmiyorum ama bizim bölümde dersler her okulda üç aşağı beş yukarı aynı. böyle belki bi sene uzatmalı ve başka okuldan da olsa kaparım diplomayı.

 
Af olayı çok değişkenlik gösteriyor. Bugün maalesef bir tane muhalif tweet attıysan seni afetmezler mesela :)
Sana tavsiyem diplomanı al ama hayat memat meselesi haline getirme. Diplomadan bol ne var ülkede.
Bir şeyleri başarmaya bak, hep o yolda yürü.
  • numlock  (19.08.24 11:23:37) 
yoo twitter kullanmıyorum, yani daha doğrusu kimliğimi açık ederek aktif twit attığım bir hesabım yok, haber takip ediyorum sadece.

durum benim açımdan kişisel ya. ayağıma dolandı, okulu bitireyim diye diye hiçbir şey yapamadım. yaş 30 oldu. çok da sevdiğim bir bölüm. en azından lisans diplomasını alamadan ölürsem çok üzülürüm. bir de benim dil bilmek dışında bi olayım yok. buradan mezun olsam sırf elimde diploma var diye iş bulabilirim hatta iyi yerlere gelebilirim. trakya'da onlarca fabrikayla iş yapan tanıdıklarım var kendileri diyorlar "olm al şunu gel artık" diye. kısacası ben diplomayla vezir, diplomasız rezil olacak durumdayım. ya da şöyle söyliyim diplomayla şansım var, diplomam yoksa hiçbir şeyim yok. 30 yaşında lise mezunu adam. iş tecrübesi var tabii de hani atıyorum 10 senedir yazılımcı olursun o sektörde tecrübelisindir, benimki öyle değil, spesifik alan yok. o yüzden mezun olmazsam hiçbi işe yaramam. hadi hasbelkader bi iş buldum diyelim, iki sene sonra çıkarsalar tekrar bulmam yine çok zor olur.
  • mark greg sputnik  (19.08.24 11:28:14) 
O zaman ilk hedefin ama öyle ama böyle diplomayı almam olmalı. Yaşın da genç daha.


  • numlock  (19.08.24 11:31:07) 
Öğrenci işleriyle konuşun ancak fazladan 1-2 dönem verilmesi gibi bir durum yok, sonradan öyle bir imkan geldiyse bilmiyorum. Benim en son bildiğim sistemde 2018'liyseniz bu yıl son yılınız olmalıydı ama, o yüzden bu dediğimi takmayın, konuşun.

Bu işin en kolayı hayatsız şekilde derslere odaklanıp bitirmek. 2 Döneminiz varmış, yapılmayacak iş değil. En azından alternatiflere kıyasla daha belirgin, düz ve daha kolay bir yol. Olmazsa ne yapacağınızı planlayacak vaktiniz olacak önünüzde. Siz bence şu an bu ihtimali düşünmeden elinizdekine odaklanın. Benim arkadaşlarımdan birisi benzer bir durumda elektrik-elektronik mühendisliğini bitirebildi. Her seneden dersi vardı. Kütüphanede yattı kalktı, bir şekilde oldu.
  • akhenaten  (19.08.24 11:47:19 ~ 11:49:05) 
Okuldan okula, bölümden bölüme değişir. Misal bütün derslerin devam zorunluluklarını verdiysen toplu sınav hakkı verebilirler, dönemlik kredi limitini kaldırabilirler, silkelendin tek ders kaldı, tek ders sınavı verebilirler.

Öğrenci işleri mazlumun yanındadır, vakit geçirmeden başvurun.

Benim zamanımda okuldan atılma vardı, tam bütün dersleri verdim, bitirme ve stajım kaldı, okuldan atılma kalktı.
  • kimlanbu  (19.08.24 11:51:17) 
@akhenaten, hocam matematiksel olarak iki dönemde bitirme şansım yok ki. önümüzdeki dönem zaten sadece 30 kredi alabiliyorum. ortalamayı yükseltirsem bir sonrakinde 40 olur. bazen dersler tam uyuşmadığı için birkaç kredi fire olabilir zaten. haliyle iki dönem kendimi parçalasam da vereceğim 70 kredi, daha üstüne 50 civarı kalıyor. işte üç ders sınavı, 5 kredi verene 1 kredi bizden tarzı bi şeyler varsa anca öyle olur jdfd. yaz okulu yok, hiçbi şey yok bizde.

bu arada ben şu ana kadar tamamen kendi hayatımdaki durumlar sebebiyle düzenli devam edemedim okula. dediğim gibi bölümü çok seviyorum ve dersler benim için zor değil açıkçası. düzenli devam edip de veremediğim tek ders olmadı. pandemide tamamen koptum, depresyona girdim, çalışırken okula gitmek zor geldi vs. ondan dolayı patladım.

bi de kütüphanede geceli gündüzlü devam etmek mümkün olmayacak çünkü geçimimi sağlamak için iki iş birden yapmak durumundayım. şikayet etmek için söylemiyorum, kendi b*k yemem neticede ama "sık dişini bitir" noktasında değilim artık ne yazık ki. ben yine her türlü sıkacağım zaten ama zaman geldi, vuracaklar totoma tekmeyi. b senem daha olsa şov yapardım. gerçi kaç senem vardı... püh.
  • mark greg sputnik  (19.08.24 11:52:03) 
Kafala okuldan birkaç hocayı, gitme derslerine.


  • numlock  (19.08.24 11:55:22) 
@numlock, gitmeden geçilmez yahu bizimkiler. okuması oluyor ödevi oluyor kırtasiyeden notları alınabilecek bir bölüm değil


  • mark greg sputnik  (19.08.24 12:15:02) 
[]

sadece belli bölgelerde yaygın olan isimler biliyor musunuz?

illa yaygın demeyeyim ama hani oradan başka hiçbir yerde duyulmayan, çok nadir rastlanan ama belli yörelerde hiç garipsenmeyen isimler soruyorum. öncelikle türkiye için tabii ama biliyorsanız başka coğrafyalardan da olur.

benim aklıma bestami/ökkeş geliyor mesela. bildiğim kadarıyla antep-maraş-osmaniye taraflarında nadir değil. ne kadar tutuyor bilmiyorum. bunun gibi böyle belli bölgelerde insanların tercih ettiği, ülke genelinde ise nadir sayılabilecek hangi isimler var aklınıza gelen?


 
sivas ve etrafındaki alevi köylerinde hacı ismi.


  • janderzel zartanyan  (18.08.24 15:49:50) 
Adıyaman'da Abuzer çoktur.
Hatta Hacı Abuzer fıkrası bile vardır internette bulabilirsin

  • etna  (18.08.24 15:50:40) 
idris, dursun gibi isimler genelde karadenizde oluyor.


  • buenosdias  (18.08.24 15:54:05) 
Adıyaman için Abuzer'e ek olarak Zeynal.


  • Amaranta ursula  (18.08.24 15:57:18) 
başlığı okuyunca direkt aklıma ökkeş gelmişti ki siz yazmışsınız zaten.
antalya, mersin köylerinde anaadın kız ismi yaygındır.

  • dedim ben sana  (18.08.24 16:07:17) 
Ejder ve Memik. Antep ve Maras bolgesinde cok yaygin diye biliyorum.
Mumin Bulgaristan gocmenlerinde cok rasladim

  • freedonia  (18.08.24 16:10:47) 
Aynı bölgeden gidelim; Antep ve Maraş çevresi için:
Cuma, Vakkas, İslim, Murtaza, Kanber, Selver.

  • goodz  (18.08.24 16:12:00) 
Tokat satılmış


  • numlock  (18.08.24 17:00:31) 
[]

ankara'da ev arkadaşı arayan var mı?

dostlar iyi geceler,

daha önce zaten kendi ev sahibimle ilgili bir soru sormuştum. adam incesu'da salon ve iki tane odası olan yer için 25 bin istiyor. ev arkadaşlarım çıkacak bu gidişle ve oraya yaklaşık 9 bin lira kirayla birini bulabileceğimi sanmıyorum.

eylül ayında yanına taşınabileceğim, eşyalı evi olan birisi var mıdır? iş-okul sebebiyle sıhhiye/kızılay tarafına yakın olma taraftarıyım ama benim için çok fark etmez. hatta iki kişilik yer varsa şu anki ev arkadaşlarımdan biriyle gelebilirim - ikimiz de kendi halinde işinde gücünde adamlarız. ben zaten iş/okul dolayısıyla bilgisayar yahut kitap başındayım. 10 yıl civarı ev arkadaşlığı tecrübem var. problem yaşatacak biri değilim, en kötü sevmediniz "kardeş bas git" dersiniz çıkarım yani, problem değil.

kira aralığı belirtmiyorum çünkü benim için ne kadar ucuz olursa o kadar iyi. mesaj yoluyla ulaşabilirsiniz, şimdiden teşekkür ederim.

 
[]

ankara'da kira durumları - fikir/öneri

iyi akşamlar dostlar,

şu an ben incesu caddesi üzerinde, kolej durağına koşarak 7-8 dakika mesafede oturuyorum. evin bir odası kilitli ev sahibinin eşyaları filan var. onun dışında iki oda bi salon. eşyalı. benim için konum olarak ideal. sıhhiye, kızılay, cebeci, medeniyetin merkezi kurtuluş parkı vs. hepsine yakın yani ben seviyorum.

kiramız 15 liraydı ama eylülde ev sahibi geri geleceği için ayrılacaktık. ben açıkçası üzülmüştüm, devam etmek isterdim. salonu kendime aldım, iki odayı kiraya verdim, faturalarla beraber ayda 6 lira ya ediyor ya etmiyordu.

bu arada iki arkadaşım da ayrılmak istediğini söyledi. birisi yeni staj yerine uzak kaldığını söylüyor, diğeri ortak alan olmadığı için bunalmış ve pek ısınamamış eve. çok üzerinde durmadım, zaten ağustos kirası verildi, ne aceleniz var olm ben ankara'ya dönünce birlikte bakarız veya ayrı ayrı yolumuza devam ederiz dedim, öyle bıraktık.

bugünse ev sahibi aradı, gelemeyeceğini ve dolayısıyla istersem altı ay hatta daha fazla kalabileceğimi söyledi FAKAT kaldığı yerdeki ev sahibi 25 bin yapmış kirasını. kendisi de eşi de öğrenci ve bu evin kirasıyla yaşıyorlar, o yüzden başka şansım yok diyor. iyi çocuk ben seviyorum, "emlakçılarla da görüştüm, inan abi 30-35'e bile veririz dediler ama ben mümkün olursa senin devam etmeni isterim, sana güveniyorum, bu işlerle uğraşmayı hiç istemiyorum tekrar" dedi yalanı varsa günahı boynuna.

şimdi önümdeki seçenekler şöyle,

* eylül başında bir ya da iki ev arkadaşımla beraber yeni ev arayışına girmek. bu durumda taşınma masrafı, emlakçı bedeli, depozito bedeli vs. masrafı olacak. altından kalkmam çok zor.

* "herkes başının çaresine baksın" deyip evi kapatmak, ev sahibine kiracı bulmasını söylemek, bavulu toplayıp sil baştan ankara'da eşyalı oda, yanına çıkabileceğim bir ev arkadaşı aramak.

* bu zammı bir şampiyon gibi kabullenmek, iki kişi daha bulup kelle başı 8333 liradan devam etmek. yalnız son seçeneğin riski şu ki herkese ait sadece birer oda var, bi de banyo-mutfak-balkon var. kısacası gerçek anlamda "başını sokacak oda" söz konusu ve buna 9 bin lira verecek DÜZENLİ GENCO AKIŞI sağlayabilir miyim bilmiyorum... "salonu boş bırak şerefsiz sen lord musun" derseniz o zaman bi odayı ben alırım, bi odayı kiralarım ama bu sefer adam başı 12.5 lira olur kira. kimseye faydası yok.

en bombası da benim aylık net gelirimin şu an 17-18 bin lira civarında olması. devam ettiğim iş online olduğu için özellikle akşamları müsait olabilirim, ikinci bi iş daha bakacağım ankara'da (öğrenciyim hala o yüzden tam zamanlı mümkün değil). yani akşamları bi barda garsonluk yapsam bile hiç değilse 30'a yaklaştırabilirim diye düşünüyorum toplam geliri. ama işte daha elimde bi şey yok, bunlar hep risk.

***

şu durumda sizce ne yapmalı? kısacası fakirim ve ankara'da yaşamam gerek. halihazırda evim ve aramın iyi olduğu bir ev sahibim var, hiç düzenimi bozmayabilirim fakat 15'ten 25'e artış çok geliyor gözüme...

diğer taraftan çıksam ne yapacağım onu hiç bilmiyorum. buraya pahalı deyip sonra hiç istemediğim bi yerde anlaşamayacağım birileriyle 11 bin liraya oda için el sıkışmaktan korkuyorum.

şu anki ev arkadaşlarımı çok seviyorum ama onların da şu an staj/okul yerleri ters düştü, muhtemelen üçümüz birlikte devam edemeyeceğiz; ben onlara uyarım ama onlar birbirlerine uymaz.

dişimi sıkıp risk alıp burda devam etmeli miyim sizce yoksa pavlike münih deyip bavulumla yollara mı düşeyim tekrar?

piyasalar nasıl şu an, neblim iki ay sonra çok pahalanır mı? ya da sizce ev sahibim gerçekten bu daireyi 30-35'e okutabilir mi yoksa ben kalayım diye dümen mi yapıyor?

 
daire nasıl bilmiyorum ama bence 35 palavra. 25 de çok geldi bana. semt sorun değilse kiraların daha düşük olduğu bi semte bakabilirsin.


  • jelly bear  (05.08.24 21:09:11) 
olm 30 yaşında adamım, özel yurtta tek kişilik oda her zaman ev arkadaşlığından daha pahalı olur. ayrıca istediği kira fazla olabilir, ona bi şey diyemem, soruyu zaten o yüzden sordum ama allahın ankarası dediğin yer türkiye'nin başkenti ve ev hem halihazırda yaşadığım hem de okula yürüyerek gidebileceğim mesafede.


  • mark greg sputnik  (05.08.24 21:27:55) 
kira sözleşmen yok mu ? direkt 15-25 yapamaması lazım kanunen. bu yüzden 20 gibi zorlayabilirsin belki. ardından da gene 7k civarı odaları kiraya verirsin. ihtiyacı olan için 7k düzgün ev kaçırılmayacak bir fırsat.


  • orpheus  (05.08.24 21:39:26) 
bana biraz ev sahibi sıkıyor gibi geldi. oturduğun muhitteki evlere sahibindenden bak bakalım tavan-taban kira neymiş bir fikir elde edersin ki ben sanmıyorum kurtuluşta evler 30-35'ten gitsin. ayrıca burda devam etsen 6 aydan sonra ne yapacaksın? tekrar ev araman gerekecekse şimdiden başka ev bulmak mantıklı bence. gün geçtikçe kiralar artıyor.


  • sparky  (05.08.24 21:41:38) 
sözleşmemiz yok. ben buraya aslında birinin yanına diye gelmiştim. sonra o başka bir şehirde iş bulunca kendim üstlendim. o yüzden bir nevi ev bana kalmış oldu. resmi olarak hiçbir sorumluluğum yok. haliyle yaptırım gücüm de yok.


  • mark greg sputnik  (05.08.24 21:42:48) 
Muhitin gayet güzel ve avantajlı. Evden çıkma. Ama verdiğin para zaten güncel rakamlara yakın, konuş indirim yapsın sende kalmaya devam et.


  • primetime  (06.08.24 03:24:30) 
aylık gelirin çok düşük olduğu için lükslerinden vazgeçmek demek. sıfırdan eve geçmek zaten şu aşamada imkansız gibi. hem ekstra masrafı çok hem de 25ten aşağı ev bulamazsın ki yine. ama aynı evde kalsan sürekli hem kiracı olacaksın hem kendine kiracı bulmaya çalışacaksın, boşa stres. yerinde olsam uygun fiyatlı ev arkadaşlığı arardım başka yerde.


  • elorelia  (06.08.24 08:44:21) 
üstte yer alan yorumlar çok doğru, ev sahibine söyle 25 bin çok fazla 20 bine anlaşın. Emlakçının 35 bin demesiyle 35 bin olmuyor öyle.


  • uzaydan kumanda  (06.08.24 08:57:59) 
Neden ayri ev diye zorluyorsun bu durumda. Annen vardi diye hatirliyorum. Yalniz mi degil, evi musait mi degil. Bir sure aileden birinin yanina tasinip isini, duzenini kur. Bu sekilde hayatta kaliyorsun sadece. Ha mecbursan tamam ama varsa kalabilecegin bir yer su ev/oda kiralama macerana bi sure ara ver. Biraz kendini topla.

Onun haricinde 20ye baglamaya calisirdim. Yoksa da oda arardim evden cikip. Sonucta ev arkadaslarinin yari yolda birakma olasiligi olacak hep.
  • Kittie  (06.08.24 09:05:17) 
"6 ay daha kalabilirsin" kismi cok kotu. Ev sahibi kira artisi yapiyorsa sana en az 12 ay ekleme vermeli. 6 ay sonra ev bakmak zorunda kalacaksan simdi cik bence.

"emlakçılarla da görüştüm, inan abi 30-35'e bile veririz dediler" - kismina hadi oradan diyorum. bir odasi kilitli, ev sahibi esyasi bulunan daireye kimse full piyasa kirasi odemez.
  • hot potato  (06.08.24 18:20:53 ~ 19:28:07) 
@kittie, annem başka şehirde yaşıyor. benim okula gitmem lazım. yoksa evet onun yanına yerleşebilirdim, açıkçası şikayetçi olacağım bir şey de değil. maddi açıdan büyük rahatlık sağlardı. ama işte insan hem başka yerde "bi şeyler" yapmakla uğraşıp hem de salak olunca böyle oluyor :/


  • mark greg sputnik  (06.08.24 18:36:29) 
[]

jetizz'le tecrübesi olan var mı?

siparişim için hiç araştırıp etmeden bunları seçmiştim ücretsiz diye. ürün sevk edilmiş görünüyor, en az 24 saat oldu. gönderi koduyla kendi sitelerinden sorguladığımda "gönderi bulunamadı" diyor. firma da bana sadece jetizz'in gönderi kodunu verdi, sorgu yapabileceğim başka bir bilgi yok doğal olarak.

hafta sonuna denk geldi diye arada filan kalmış olabilir mi? yorumları okuyunca korktum çünkü, az para da harcamadım yani peşin ödedim, elime geçmezse üzülürüm.


 
Kargomu beni arayıp sormadan başka daireye bırakıp gitmişlikleri var. Söyleyeceklerim bu kadar.


  • Bluesque  (04.08.24 21:27:28) 
Bu jetizz ile aras kargonun bir bağı olabilir mi? Bana hem jetizz hem de aras kargodan sms geldi. İki ayrı kargo sandım, aynı kargo çıktı, anlamadım. Zamanında getirdiler ama. Koton’dan verdiğim bir siparişti.


  • hrvl  (05.08.24 07:58:33) 
yok zaten aras kargo'ya aitler, nasıl çalışıyorlar ben de anlamadım. bana ne sms ne mail geldi, siparişi verdiğim site üzerinden bakıyorum. ne orada ne de yönlendirdikleri jetizz sorgulama ekranında bir şey görünüyor.


  • mark greg sputnik  (05.08.24 13:17:28) 
[]

don kişot (yky)

iyi akşamlar,

www.yapikrediyayinlari.com.tr

fotoğraftaki kitap don kişot'un sadeleştirilmiş, daha çok çocuklar için düzenlenmiş bir hali mi acaba bilen var mı? yapı kredi yayınları olunca ben orijinale yakındır diye düşünmüştüm, kardeşim ısrarla "bu çocuklar için, içinde resimler var" diyor.

kısacası don kişot'u bir yetişkin olarak, olduğu gibi okumak istiyorum ama bu versiyonu nedir emin olamadım. eğer bu yetişkinler için değilse yayınevi/çeviri vs. önerebilir misiniz?

 
Hocam Don Kişot normalde yaklaşık 1000 sayfa, bu kitap 292 sayfa, sen hesap artık içeriği orijinale ne kadar yakındır.

Roza Hakmen çevirisi orijinale en yakın çeviridir: www.yapikrediyayinlari.com.tr
  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (01.08.24 22:46:43) 
Bende de Roza Hakmen çevirisi var, 2 ciltlik. Amazon'da 359 liraymış. Link vermeye çalıştım ama link uzay boşluğuna kadar yol aldı ben de sildim.


  • pispinti  (01.08.24 22:48:28) 
Çeviren Reşat nuri olduğuna göre sadeleştirmiş değildir. Argo yoktur sadece.


  • numlock  (02.08.24 01:14:41) 
cocuk kitabi degildir tabiki oku bence bunu elinde varsa. don kisot cok guzeldi ama bin sayfa da okunmaz simdi


  • aydonno  (02.08.24 02:52:46) 
ben roza hakmen çevirisi ile okudum. bi çırpıda bitti.
1000 sayfa demeyelim. 500'er sayfalık 2 kitap diyelim.

ikinci kitabı, ilkinden on yıl kadar sonra yazılmış çünkü.
  • biseysorcaktim  (02.08.24 07:53:38) 
[]

trakyalıların yunanistan-bulgaristan'a daha rahat gitmesi

iyi akşamlar dostlar,

ben trakya'da doğup büyüdüm ama aslen oralı değilim, yani ninelerin dedelerin bölgeyle bağı ve göçmen geçmişi yok.

o zaman dikkatimi çekmiyordu da şimdi düşününce fark ettim: çevredeki çoğu insan yunanistan ve bulgaristan'a görece rahat girip çıkabiliyordu. hepsinin çifte vatandaşlığı olduğunu sanmıyorum. bizzat tanıdıklarım dışında herhangi bir sohbette de rastgele çok duyduğum olurdu yani işte "bulgara gittik şunu aldık" gibilerinden. tanıdığım dediğim insanlar da yıllardır görüşmediğim kişiler şimdi gidip "sen daha kolay mı giriyosun??" diye sorulmaz.

sınıra yakın yaşayanlar yahut ne bileyim günübirlik gidenler vs. bu konuda herhangi bir kolaylık görüyor mu? şimdi bu çifte vatandaşlık daha popüler tabii ama o dönemde zaten böyle "nenem orada doğup büyümüş, vatandaşlık veriyolarmış" durumu da o kadar yaygın değildi.

bu insanlar nasıl o kadar sık gidip gelebiliyor? ülkeyle bir bağları ya da istedikleri gibi vize alacak paraları mı var hepsinin? gerçi öyledir herhalde, yunan pasaport polisi "aaa senin ikamet edirne'ymiş, sen üç gün gelebilirsin vizeyi boşver" demiyordur ama neblim değişik geldi.

 
bahsettigin bolge insani, bulgaristan falan ab'ye girmeden onceden beridir (yani hicbir cazibesinin olmadigi donem, 25 sene once falan mesela) gidip geliyorsa gumrukte belli bir guven ve tanisiklik olusmus olabilir


  • hot potato  (29.07.24 21:11:52) 
eskiden vize zorluğu yokmuş hiç. isteyen Avrupaya girip çıkıyormuş. 80 darbesinden sonra cunta hükümeti Avrupaya istekte bulunuyor bizimkilerin Avrupaya kaçmasını zorlaştırmak için. şu anda da aynı olay devam ediyor aslında, trakyayla falan ilgisi olduğunu sanmıyorum.


  • titanyum22  (29.07.24 21:17:23) 
Hocam hangi tarihlerden bahsediyorsun bilmiyorum fakat 80'li yılların başına kadar AB öncesi AET ülkelerine vizesiz girilebiliyordu, isteyen istediği ülkeye girebiliyordu yani, belki Yunanistan'a ve Bulgaristan'a bunun rahatlığıyla giriyor olabilirler.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (29.07.24 21:24:41) 
Bu dediğin aynısını ben de yaşadım Edirne’de tanıdıklar aynı şekilde giriş çıkışta problem olmuyor diyordu ben de senin gibi sormak istemedim hem de ihtiyacım yoktu ama ben de merak ediyorum


  • coner  (30.07.24 01:04:49) 
Söylerken bizim Kendimize az gidişimiz var bıyık altından güler gibi söylüyordu ama detayını sormadım


  • coner  (30.07.24 01:05:40) 
Öncelikle vizesiz girme gibi bir durum yok,

Edirnede hem bulgar hem yunan konsolosluğu var.yerel halk vize almak istediğinde diğer yerlere göre nispeten daha kolayca vize alabiliyor.adamın kütük edirne,ikametgah da edirne olunca kimse sorun çıkarmıyor.bulgar konsolosuyla bir kaç kere yemek yerken benim bile karşılaşmışlığım var.arada işimiz düştüğünde istanbuldan sıra almak yerine edirneden yardımcı oluyorlar.

Vize sonuçta 60-80 euroluk bir mevzu,adamlarda ordalar,aksam yemek yemeye yunan,kumar oynamaya bulgara geciyorlar.svilengrad ta bir grupla tanışmıştım,edirne de oto sanayide çalışan adamlar.4-5 kişi vizeleri almışlar,eski bir tüplü arabayada sigorta yapmışlar.her gün iş çıkışı arabaya atlayıp casinoya geliyorlar.10-20 euro ne varsa makinede şansını deniyor,yemeğini yiyor,yanlışlıkla 50-100 euro yaparsa ,ablalarla kısa bir görüşme yapıp,edirneye dönüyorlardı.kısaca target 35 euro.

Gelirken içki falan alıp masrafıda öyle çıkarıyorlar.

Yine tanıdığım bir kız var,uzunköprüden ,her gün arabasına binip bulgara geliyor.gelirken paraya çevirebileceği bir şeyler getirip orada satıyor,misal deterjan vs.çokta değil 3-5 tane.bazen türkiyeden istediğimiz bir şey varsa ona söylüypruz getiriyor,giderkende bir kaç şişe içki,gofret vs.paraya çevirebileceği ne varsa alıyor,gidiyor,en kötü günlük 100 euro yapıyor kendisine.

Birde tabi edirne özelinde çok memur ve emeklisi var.yeşil pasaportlu çok.onlarda çokça gelip gidiyorlar.
  • duptıs  (30.07.24 02:27:21) 
[]

uçakta puset/bebek arabası/bebek durumları

dostlar iyi akşamlar,

kız kardeşim ilk kez bebeyle uçağa binecek (5 aylık) ve biz gereken araştırmayı yapmamıza rağmen hala panik yapıyor kardeşim de yanında geleceği halde. size de sorayım, özellikle tecrübesi olanlar cevaplarsa biraz kafası rahatlar sanırım.

firma ajet. bagaj ve kabin bagajı sınırı konusunda sorun yok ama kız tutturdu ya puseti (anakucağı dediğimiz şey, puset diye geçiyo galiba, ben bilmiyom) ve bebek arabasını kabul etmezlerse diyor. firmanın sitesinde eğer çocuk da yanlarındaysa bunların ücretsiz taşınacağı yazıyor.

1) şimdi bu dostlar check-in yaparken puset ve bebek arabasını da bagajla beraber mi verecekler? ücretsiz alıyorlar mı bunları? veya uçağa mı alıyorlar, nasıl oluyor?

2) uçağa sıvı alma durumu nasıl? benim bildiğim 100ml'yi geçmeyecek miktarda, ayrı ayrı maksimum 1 litreye kadar alınabiliyor ama kontuardan verilen bagaj için sınırlama yok. yani atıyorum 5 litre suyu uçağa sokamıyoruz ama check-in yaptırırken bagaja gönderebiliriz. doğru mudur?

yani kısacası bebek arabası ve puset için fazla para isterler mi, almazlar mı vs. diye çok panik yapıyor, benim de kafamı karıştırdı zalımey. hayır ben yanlarında olacağım zaten en kötü bagaj ücretini verip koydururuz veya ben alır geri getiririm, sonra kargoyla gönderirim vs. ama sakinleştiremedik kızı.

 
Para istemezler uçağa kadar kendiniz getiriyorsunuz uçağın önümde sizden alıp çıkışta veriyorlar.


  • rodeocu  (24.07.24 21:47:08) 
1- kabin boy bebek arabasiysa ucagin icine de alirlar (yine de bu biraz oradaki ilgilinin inisiyatifine kaliyor bazen kabin boyu bile kabul etmeyebiliyorlar). kabin boy harici bir cesitse check in sirasinda thy koca bir puset poseti veriyor, ucaga binene kadar puseti kullanabiliyorsunuz, ucaga binerken ucak kapisinda posete koyup teslim ediyorsunuz, cogunlukla inerken yine kapida teslim ediyorlar, bazen bagajla geliyor ama cok cok nadir oluyor, ben denk gelmedim diyeyim. bu soylediklerimin tamami ucretsiz bu arada. ucret istemezler ya olursa kesinlikle itiraz etsinler, yetkilisine sordurtsunlar vermesinler sakin para.

2- bebek mamasi konularinda sivi olayini esnetiyorlar ama tabii yine damacanayla binemezsiniz :) ama termosta veya biberonda su/sut/mama/corba icin sorun cikaran kimseye denk gelmedim ve biz cok uctuk bebekle. sorun olmuyor cogunlukla, yine de alenen su sisesi, icecek tasimaktansa biberon ve termos gibi bebege ait oldugu asikar olan seyleri kullanmayi tercih etsinler.

tavsiye: uzun bir ucus olacaksa cogunlukla en on koltuklarda basinette oluyor, o koltuklara ucretsiz check in yapilabiliyor bebekli bilete. online check in yaparken erkenden yapmaya calissinlar, o koltuklar bossa onlari ayarlamaya calissinlar. kisa ucuslar icin cok onemli olmaz ama ozellikle bebisin uyku saatine denk gelecek bir ucus yapilacaksa o basinette cok is goruyor.

bu dediklerimin hepsi thy icin gecerli bu arada, farkli sirket tecrube etmedim bebekle ama bebek arabasi ucretsiz tasiniyor o sirketler ustu bir kural.
  • in vino veritas  (24.07.24 22:59:27 ~ 23:02:52) 
bize bir keresinde katlanınca tek parça oluyor mu diye sormuşlardı. 5 aylık bebek için olan pusetliler bazen tek parça katlanamıyor. bunu da arasın bi teyit etsin. ama normal şartlarda bebek arabasını uçağın kapısında teslim ediyor. inince de kapıda teslim alıyor.

2. evet doğrudur. ama ikinci güvenlikten geçtikten sonra otomattan su alırsanız o suyla ml sınırına takılmadan uçağa binebilirsiniz. sorun olmaz. ya da biz bebek maması için kafenin birinden ılık su istemiştik çay termosu gibi bi şeyden vermişlerdi. onun dışında uçak altı bagajda sıvı kısıtlaması yok evet.
  • elorelia  (25.07.24 09:40:39) 
[]

alkol yoksunluğu bu kadar etkiler mi ya?

hem ilaç kullandığım hem de çeşitli bağımlılıklarıma zamanında son vermeye çalıştığım için aslında sürece ve vücudumun/beynimin acayip tepkilerine alışığım. bana o yüzden tuhaf geldi.

çok abarttığımı düşündüğüm bir süreçte "bi süre alkolü ağzına sürme" dedim kendime, 37 gün oluyor sanırım bugün.

yalnız mental olarak, biraz daha iyi olmakla beraber hala "boş" hissediyorum ya. nasıl desem hevessiz, isteksiz, heyecansız... yahu sigarada, şekerde bile bu his 5-6 günde geçerdi.

sizce bu mental apışıp kalma ve hüzün durumunun sebebini başka bi yerde aramalı mıyım artık? yani bu kadar sürmemesi lazım bunun, saçma geldi bana.

çok içtiğim süre de 2 ay civarı ha öyle 15 senelik alkolik değilim.

benzer yoldan geçmiş olanlar tecrübelerini paylaşabilir mi? neblim "kardeş alkol sigaradan daha beter, kafanın resetlenmesi aylar sürer, sabret" mi dersiniz, "benim dayı amatem'e yattı bi ay sonra fabrika ayarlarına döndü, iki ay içtin diye bu kadar bozulmazsın, başka bi şeydendir o" mu dersiniz?

hayatımda ilk kez "çok içtin, durman lazım" dedim açıkçası, normalde bu sürecin nasıl işlediğini bilmiyorum :( dediğim gibi daha önce sigara, şeker vs. bırakırken 5-6 gün mızıldanırdım sonra geçerdi. bu ne yav.

 
Yerine alkolün yaptığını (tamamen olmasa da tatmin edici oranda) yapan bir şey koymazsan alkol yoksunluğu aşk acısından beterdir. Bitti sandığın yerde yeniden başlar. Benim deneyimim bu yönde, bilimsel bir dayanağım yok ki dayanayım.


  • sekizdokuzon  (17.07.24 19:50:50 ~ 19:52:00) 
@sekizdokuzon, eski düzene döndüm aslında. alkolün olmadığı zamanlardaki gibi akşamları çay içip kitap okuyorum filan. bundan aldığım keyif yavaş yavaş artıyor, bunun farkındayım ama ne yalan söyliyim eskisi gibi değilim. "içmicem" deyince durabiliyorum, bu çok güzel fakat özlemiyorum ve istemiyorum dersem yalan olur. pü.

@bir ben var benden şurada,

tam olarak bundan bahsediyorum aslında... yahu bu reseptörler sigarayı bile 4-5 günde aşıyordu. şimdi niye ölü taklidi yapıyorlar? ilaç mı bozdu acaba?
  • mark greg sputnik  (17.07.24 19:56:20) 
Alkollü halinle ayık halin arasındaki kontrast ne kadar fazlaysa o kadar hızlı ve derin bir bağımlılık geliştiriyorsun. Sen yine iki ayda "Noluyoruz?" demişsin, ben neredeyse üç yıldır arama mesafe koymaya çalışıyorum.

Şey yapmaya çalışıyorum. Alkol aldığımda yapmamı engelleyen işler bulayım dedim kendime. Nedir mesela, spor. Sonra işte gün içinde sürekli bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum, alkol evet odaklanmayı arttırıyor bende ama ertesi gün hiçbir şey öğrenecek halim kalmıyor, bu konuda eksiye düşüyorum. Bu süreçte de karşıma hep alkolden hayatı kaymış insanlar çıktı. "Buraya doğru gidiyorsun" diye fısıldıyor bir şeyler. Zor, çetrefilli bir süreç. Erken önlem almışsın, tebrik ediyorum.
  • sekizdokuzon  (17.07.24 20:01:43) 
Alkol problemim olmadı ama diyorumki, bu olayın üzerine çok düiünme, GEÇİCEK. Şuan arınma aşamasındasın, kolay olucak denmedi. Ama sonsuza kadar da böyle sürmeyecek. Arınıyorsun, sık dişini


  • füt  (18.07.24 00:23:51) 
Hiç yapmadığın şeyler yap, evcil hayvan al, yoksullara ihtiyaç sahiplerine yardım et. Kendini meşgul tut. Koşuya başla. Anahtar kelime; arınma


  • füt  (18.07.24 00:30:49) 
[]

arabada uyumak

iyi aksamlar,

kucuk bir alanimiz var ve ben cok horladigim icin digerleriyle beraber uyumak istemiyorum.

arabada uyusam zehirlenir miyim? sineklerden dolayi cam acmak istemiyorum pek. acmamak tehlikeliyse mecbur acarim tabii, en azindan oylesi guvenli olur mu?

insan, hayvan gelmesi riski filan yok yani gerekirse komple kapilar acik da yatarim ama sabaha karsi asiri soguk olur oyle.

 
Hahaha ne insalar ne hayatlar var ya :)

Uyu uyu bişey olmaz, sinek falan da gelmez.
  • numlock  (07.07.24 21:52:09) 
Arka camlardan birini açıp önüne penye gibi bir şey koyarsan hem hava gelir hem de sinek istilası bayağı kesilir diye düşündüm.


  • sekizdokuzon  (07.07.24 21:54:52) 
abi yanlis anlasilma olmasin, hayat benim degil, misafirim ben. zengin erkek seven kizlar eqlemesin.


  • mark greg sputnik  (07.07.24 21:55:37) 
kesinlikle cam kapalı uyuma.


  • hrskrs  (07.07.24 22:01:18) 
kendi nefesinle boğulursun,
camı aç kadın çorabı gibi bir şey geçir kapıya hem hava gelir hem sineklik olur.

  • basond  (07.07.24 22:13:10) 
Bogulursun


  • abuzer  (07.07.24 22:22:19) 
arkadaşlar ne kadar da narinsiniz.

bi halt olmaz abi, babam hastanede acildeyken içeride kıçımı devirip biraz uzanacak bekleme sandalyesi bulamayıp defalarca uyudum arabada. kışın soğuk oluyor üşüyorsun da şu mevsimde bir halt olmaz. pencereyi 2 parmak aç, el girmeyecek kadar, yatır koltuğu devril uyu. belki sabaha karşı biraz soğuk olabilir, üstüne bi battaniye atarsın, mis gibi de uyursun. mayıs'ta muğla'da, eylül'de ankara'da açık otoparkta sabaha karşı çok üşümüştüm ama üstüm de inceydi. bi hırka falan olsa idare ederdi.
  • kibritsuyu  (07.07.24 22:36:21 ~ 22:37:57) 
pencereyi iki parmak aç +1

deprem zamanında hatay'a gittiğimde uyumuştum. elbette sabaha doğru iyice hava soğuyor ama yapacak bir şey yok.

zehirlenme olayı ise klima açıkken oluyor:

m.haberturk.com
  • tabudeviren  (07.07.24 23:01:00) 
99 depreminden sonra ilk hafta arabada uyumayı baya denedim. Çekilecek eziyet değil yazın.
Onun yerine çadır ve hatta açık alan daha rahat geldi. Aşırı sıcak havasız nemli oluyor. Ergonomik olmaması da bir o kadar önemli.

Birkaç sene önce de bir otelde organizasyon hatası yüzünden epey kilolu bir arkadaşla kalmak zorunda kaldım. Öyle bir horluyordu ki kış günü Trakya'da arabada uyudum. Sabah beni ön koltukta battaniyeye sarılı dürüm gibi görenler durup inceliyorlardı uyandığımda.
  • nop  (08.07.24 00:29:52) 
sineği bu kadar kafaya takıyorsan git apartta yat başkan. sıcakta camı kapatıp uyunur mu? ben klima altında bile terliyorum.


  • mikahakkinen  (08.07.24 09:40:37) 
hocam şundan alıyorsun;
www.trendyol.com

camı 2 parmak açık bırakıyorsun. kapıları kitleyip sabaha kadar mışıl mışıl uyuyorsun.
  • trajikomix  (08.07.24 13:58:12) 
len çat diye boğulursun yazmışlar:) bişey olmaz tabiki ölmezsin ama rahat edemezsin, hafif arala en azından bir camı tül gibi file gibi bişey koyarsan o boşluğa sinek de gelmez. olm ben nerelerde uyudum da ölmedim araba ney. bişi olmaz.


  • entropik  (08.07.24 15:43:04) 
[]

4 aylık yeğenimde dikkatimi çeken durum

yeğenim ay başında dördüncü ayına bastı, ellerinizden öper diyeceğim ama öpemez, en fazla agu magu. yaklaşık 20 gündür aynı ortamı paylaşıyoruz, kendisini bolca gözleme fırsatım oldu.

şimdi bu çocuk normalde en fazla göz teması kuran, arada kafasına göre gülen, belli belirsiz ses çıkaran bir tip. anladığım kadarıyla gelişimi normal ilerliyor, anormal bir durum yok.

yalnız belli bi pozisyona geçtiğimiz zaman direkt konuşmaya çalışıyor. ben yatıyorum. dizlerimi kaldırıyorum. onu da göbeğime oturacak şekilde (tabii ki destekleyerek) dikiyorum karşıma.

bunu her yaptığımda istisnasız gözlerini bana dikip auu vauu diye sesler çıkarmaya başlıyor. öyle rastgele değil, bi şey söylemek ister gibi. bazen dakikalarca.

ağlıyorsa susuyor mesela, "bak ne anlatıcam" der gibi dikiyor gözleri, başlıyor konuşmaya.

belki normal bi şeydir ama bana çok enteresan geldi bu ya. yaşım tuttuğu halde kendi kardeşlerimde, kuzenlerimde vs. böyle bi şey gördüğümü hatırlamıyorum.

kısacası eleman oturur ve yüzü bana dönük vaziyetteyken bülbül gibi şakımaya başlıyor, aynı tavrı başka hiçbir konumda göstermiyor. arada aguladığı, konuşmaya çalıştığı oluyor tabii ama bu şekilde göz dikmeli ve konsantre bir efor yok.

şimdi "ee birader?" diyebilirsiniz, açıkçası ben de dedim ama neblim, bu bi şeylerin işareti olabilir mi? kesinlikle keyifsiz görünmüyor hatta gülüyor ama belki "dayı bu şekilde ben zorlanıyorum, dört aylık adam böyle oturtulur mu" filan diyordur?

hani biraz da şundan soruyorum belli hareketler çocuklarda belli anlama geliyosa işi daha iyi bilen birisi söyler diye. belki çok normal bi şeydir, bilemedim.

 
O aylarda çok dikeltmeyin cocugu7, canı acıyor büyük ihtimalle.


  • sekizdokuzon  (03.07.24 21:05:35) 
Annesi babasi o sekilde oturtup konusuyorsa onlardan ogrenmistir, ogrendigini uyguluyordur.


  • hrskrs  (03.07.24 22:45:44) 
anormal bir durum değil normal bir durum. bebeklerde gördüğünü netleme 6 aydan sonra. kokudan tanıyordur ve duyusal birleştiriyordur.


  • mikahakkinen  (04.07.24 10:59:28) 
[]

çamaşır makinesinin altından gelen su

lavaboda çerçöp birikmişti, bulaşık yıkarken haliyle su da yükseldi biraz. sonra açtım ben gideri, su akmaya başladı. bir noktada ise şırıl şırıl hemen yandaki çamaşır makinesinin altından dışarı aktığını gördüm. dikkat çekmek istediğim nokta şu ki su akarken aynen alttan gitmiyor. yani belli bir yere kadar birikiyor sanki, ondan sonra içeridekinin hepsi çıkıyor.

giderin kendi borusunda hiçbir problem yok. etrafı nemli bile değil. o lavabodan duvara bağlanan hortum sapasağlam yani.

çamaşır makinesini de öyle bir yere koymuşlar ki onu çıkarmak için buzdolabının filan da yerini değiştirmem lazım, bu akşam üşendim açıkçası yarın bakacağım.

yine altını çizmek istediğim nokta bu su makinenin kendisinden, o alttaki filtre kısmından gelmiyor. lavaboda su olduğu zaman geliyor. çamaşır makinesinin altından gelmesi muhtemelen sadece hortumla boruyla alakalı. makinenin kendisinde bi şey yok.

böyle bi durumla karşılaşan oldu mu? kendim çözemezsem, tesisatçı çağırsam filan aynı gün içinde yaparlar mı? maliyeti aşağı yukarı ne kadar olur?

ben yarın gece gidiyorum çünkü, yani işi ev arkadaşlarıma da bırakabilirim ama normalde evin bu tip işleriyle "ilk gelen" olarak ben ilgileniyordum hep, kocaman adamlar sonuçta ihtiyaç olsa yaparlar ama ben halletsem kafam rahat olurdu.

hayır boru patlamış olsa gidere giden su olduğu gibi dışarı çıkar. onu da anlamadım. duruyor duruyor, belli bir noktadan sonra içerideki bütün suyu veriyor.

 
Duvar içindeki ana boruda tıkanıklık var. Lavaboda fazla birikince çamaşır makinesinin gider borusunun duvara bağlandığı yerden tepiyor.

Eğer öyleyse git bir spiral al. Çamaşır makinesinin gider hortumunu çıkarıp o delikten spirali salla. Açarsın sen onu.
  • Mirket  (12.06.24 20:54:46) 
makinenin hortumlarını gidere çok fazla itelemiş olablirsiniz. öyle olunca lavabodaki su hızlı gidemiyor ve geri tepiyor. lavabonun altındaki gidere sokulan kısımdaki hortumları geri şekin ve sadece3-4 cm girecek şekilde yeniden sokun. düzelecektir. benim de başıma gelmişti.

bu işlemi yaparken pis su akabilir. hortumu giderden çıkartırken altına leğen kova falan hazır bulundurun.

şuradan bahsediyorum prnt.sc
  • exlibris  (12.06.24 21:11:35) 
hocam bu dediğiniz çok mantıklı geldi çünkü her zaman olmamakla beraber bizim çamaşır makinesi bazen yürüyüşe çıkmayı seviyor. birkaç kez yıkama sonrasında bayağı öne geldiğini gördüm. ve haliyle geri ittim. orada arkada bir şeyler cortladı galiba.


  • mark greg sputnik  (12.06.24 21:47:42) 
Valla bende de, geçici olarak bulunduğum evde , bazen duş alırken çamaşır makinesinin altında su sızıyor bir süre sonra, ama makine çalışırken hiç olmadı :D , duştan hızlı gidemiyor su demek ki diğer delikten geri basıyor


  • jülsezar  (12.06.24 23:14:38) 
bizde bulaşık makinesinde aynı problemi yaşadık. borunun girdiği yerden donraki tesisatta tıkanıklık vardı. usta çağırdık, açtırdık. 1000küsür tl bi ücret almıştı.


  • elorelia  (13.06.24 08:43:19) 
@exlibris
O fotoğraf senin giderin fotoğrafıysa, koku yapmıyor mu abi o gider?

  • Mirket  (13.06.24 11:12:59) 
[]

kilit değiştirmek ne kadar maliyetlidir?

evden çıktıktan sonra anahtarı teslim etmeyen, evde hala bazı eşyaları olan bir "muhterem" var. yakında ev ahalisi olarak bir süre şehir dışında olacağız. ben bu şahsın bizim bilgimiz ve kontrolümüz olmaksızın eve erişebilmesini istemiyorum. borç takmaktan tutun daha rahat taşınsın diye verdiğim bavulu BİR AYDIR zahmet edip getirmemesi gibi davranışlarından dolayı kendisine asla güvenmiyorum. o yüzden kilitleri değiştirmeyi düşündüm.

bunun maliyeti nedir aşağı yukarı? apartman dairesinin çelik kapısında alt taraftaki kilit değişecek sadece, anahtarı zaten saymıyorum.

ikinci sorum şu ki kiracı olarak bunu ev sahibine bildirmeme gerek var mı veya sorun yaşayabileceğim bir şey mi? kendisi başka şehirde, evle hiçbir şekilde bağlantısı yok. değişim masrafını ben üstleniyorum, çıkacağımız zaman da zaten yeni anahtarları teslim edeceğiz. hani haber vermesem "niye kafanıza göre iş yapıyosunuz" durumu olur mu sizce? gerçi adam anahtarları verince kilidin değiştiğini bile anlamaz ki herhalde.

son sorum bu işlem kapıya zarar verebilecek ya da malın değerini düşürebilecek bi şey mi? çilingir kapı açarken bayağı hırpalıyor diye biliyorum mesela. yoksa biri sökülüp diğeri tertemiz takılır mı?

 
kendiniz bile takarsiniz, hicbir sey olmaz eger kapi cok ozellikli bir kapi degilse, duz celik kapiyi ben kendim takabilmistim.

eski kilidi atmazsiniz, isterseniz evi bosaltmadan once tekrar takarsiniz eger o kisi bos eve veya yeni tasinan kisilere de dadanmayacaksa. dadanacaksa da degistirdiginizi soylemeyebilirsiniz, fark etmez bile bence, ki zaten yeni eve tasininca ilk is kilit degistirmek olmali,ev sahibinde neden benim evimin anahtari olsun sonucta. onemli olan ayni kalitede bi kilit almak, bazi kilitler dandik oluyor, ucuza kacmayin derim.

kilit fiyatlari da sanirim guncel 500 tl filandi, gecen anahtar cogaltirken gozume carpmisti ama bundan cok emin degilim, bir anahtarciya sorabilirsiniz.

ozetle zor bir islem degil, hic endiselenmeyin.
  • aferin cok iyi dusunmussun  (07.06.24 02:54:54) 
çok maliyetli olmaz ancak kilidin ölçülerine dikkat edin, kapının iki tarafında da farklı uzunluklar olması olası. bazı kapılarda anahtar deliği koruması gibi şeyler de oluyor, kilit mekanizmasını ve kapıyı iyice ölçmek biçmek lazım. bu bilgilerle siz kilidi söküp ölçüp ona göre bir kilit alabilirsiniz, ya da işçilik bedelini de ödeyip direkt anahtarcıya bu işi yaptırabilirsiniz.

aferin cok iyi dusunmussun +1 diyorum ayrıca, zaten kiracıysanız bence yapılacak ilk işlerden biri kilidi değiştirmek olmalı (diğeri de klozet kapağını değiştirmek bence bu arada). kilidi değiştirin, evden çıkarken eskiyi takıp size ait olanı alın derim.
  • semyasa  (07.06.24 03:52:05) 
kilidi değil göbeği değiştireceksin sadece. bu ucuz bir şey. işten anlıyorsan kendin yaparsın. birine yaptırırsan fazla para isteyebilir.


  • ferenc  (07.06.24 08:35:27) 
kilidi kendiniz alıp değiştirebilirsiniz. çilingire gerek yok. eski anahtar ve bir tornavida olması yeterli.

kapıyı açın, kapıdan kilide giden bir vida var onu tornavida ile sökün. eski kilidi kendinize doğru çekerken anahtar ile hafifçe açın, dili kilit deliği ile hizalansın. sonra yeni kilidi aynı şekilde takın.

her girdiğim evde ilk yaptığım şeylerden biri kilitleri değiştirmek oldu. eski kilidi saklayın evi boşaltırken tekrar takarsınız. yeni gittiğiniz evde de halihazırda kullandığınız anahtarı kullanmış olursunuz.

kilit alırken tuzaklı olmasına dikkat edin.
  • inheritance  (07.06.24 08:55:52) 
  • numlock  (07.06.24 09:11:11) 
kiraladığım evde yerleşmeden önce ilk yaptığım şeylerden biri kilidi değiştirmektir. kiracı olarak bu zaten sizin hakkınız. birisi anahtarı kopyalamış olabilir veya eski bir kiracı kendisindeki anahtarla eve girebilir.

misalen söylüyorum ev sahibi bunu problem yapacak birisi bile olsa kaldığınız sürece kendi kilidinizi kullanırsınız çıkarken eski kilidi takarsınız böylece kimse bir şey diyemez.
  • bravoteam  (07.06.24 09:11:54) 
500 tlye değiştirdik 1-2 ay önce. kilit dahil ücrete.


  • jelly bear  (07.06.24 10:10:53) 
Yeni taşındığınız evde, ilk iş olarak kilidi değiştirmeden, kaç kişide ve kimlerde anahtar olduğunu bilmeden, bilemeden, gönül rahatlığıyla nasıl oturuyorsunuz, nasıl uyuyorsunuz, tatile nasıl gidiyorsunuz yahu?

Eve gelen çilingirin çırağının kendine de bir yedek anahtar yapmayacağı ne malum deyip ben hep kendim değiştiririm o kilidi. Ben mi paranoyağım siz mi genişsiniz birader?
  • Mirket  (07.06.24 10:30:11) 
[]

no country for old men'i izlemiş olanlara soru (Spoiler)

şuradaki sahneden bahsediyorum,

www.youtube.com

ben bunun devamında ne olduğunu hatırlamıyorum. muhasebeci dayıyı vuruyor muydu anton? yoksa ona ilişmeden çıkıp gidiyor muydu?

 
Hatirlamadim ama altta yorumlarda gordum:
Ethan Cohen said he let the accountant live, in case anyone was curious.

Oyle cok anlamli, irdelenecek bir sey degil ama bir piskopatin anlik karar mekanizmasidir sadece
  • freedonia  (05.06.24 20:39:12) 
Filmde göstermiyor.


  • logisticsmanager  (05.06.24 22:37:30) 
[]

canım deli gibi peynir istiyor sürekli

dostlar iyi akşamlar,

ben peyniri normalde de severim ama kötü beslendiğim için sık tükettiğim bir şey değildir. yani eve nadiren peynir alıp yerim. kahvaltı zaten etmiyorum, haliyle kullanım alanı kısıtlı oluyor.

yalnız son 10-12 gündür filan böyle uyuşturucu bağımlısı gibi peynir istiyor canım. her sabah iki yumurtaya 50 kilo peynir karıştırıp yer oldum. bunu yaptım ya mesela 6-7 saat sonra karnım acıktı, CANIM YİNE PEYNİR ÇEKİYOR.

bu vücudun bir çeşit sinyali olabilir mi? öyleyse neyim eksiktir? son 2-3 ayda alkol tüketimim fazlasıyla arttı mesela, onun alıp götürdüğü bi şeyler mi oldu acaba nedir?

şakasız söylüyorum "ulan sigarasızlıktan başım çatlıcak" hissini peynirle yaşıyorum artık her gün. yediğim peynir de süpermarketteki tırt beyaz peynir yani öyle çok değişik, lezzetli bi şey yemiş de tadına bayılmış değilim. bildiğimiz peynir yani yıllardır yediğim şey.

bunun bi sebebi olabilir mi yoksa kafayı mı yedim?

 
geçen benim de ananasa aynısı oldu. dilimlenmiş aldım önce. 2gün öyle dilimlenmiş ananas aldım marketten. sonra kesmedi bütün ananas aldım giriştim bıçakla. 3 gün üst üste günde 1 ananas yedim. ağzımda hassasiyet oldu bir iki noktada yiyince yakmaya başladı xD , yana yana yedim 1 gün daha. sonra saldım. ama hala arzum tamamen geçmiş değil.

insanın canını çektiği şeyi hunharca yemesi güzel oluyor
  • jülsezar  (05.06.24 18:34:39 ~ 18:35:22) 
Hocam o kadar değilse bile peynir düşkünlüğü bende de var ya. Bu kadar değildi. Ne zaman masaya otursam çeyrek kalıp peynir yiyorum. Gün içinde bir daha, bu sefer karpuzla. Vallahi ilginç olay


  • kel aynak kusu  (05.06.24 21:24:24) 
Bilimsel bir dayanağım yok ama bu durum bende de var. Peyniri kahvaltıda zaten arıyorum ama yoğurt konusu iyice abartılı bir durumda. Kahvaltı hariç her öğün yemeğin eşlikçisi yoğurt veya ayran. Bir Alman için bira neyse benim için yoğurt o.

Ek olarak, aciklayamasam da vucudun bir ihtiyacina bagli bu durum olusuyordur diye dusunuyorum.
  • mbond  (05.06.24 21:50:29 ~ 06.06.24 10:44:00) 
kalsiyum+1


  • jamswety  (05.06.24 23:32:16) 
[]

gibi'nin altıncı sezonu olacak mı?

net bilgi var mı bu konuda? diziyi izliyorum ama onun dışında kulistir şudur budur takip etmem. feyyaz yiğit ya da başkasının bu konuda bir açıklaması oldu mu?




 
olacak


  • jelly bear  (01.06.24 00:32:41) 
1234  Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.