Ekşi Duyuru

Tango ve yükselişli deyince direkt Itzhak Perlman-Tango düşündüm de söz falan yok zaten.

Dmitri Shostakovich - Waltz No. 2 mi acaba? Eyes wide shut'ta çalıyordu.

Dogumgunu 4 Temmuz olabilir mi? Filmi izlemedim ve sahneyi bilmiyorum ama tekerlekli sandalyede olan bir asker vardi.

spoiler

asker olmayı çok isteyip de askerlik esnasında ben savaşa karşıyım yaa diye trip atıp komutanlarını dellendiren bir tipin başrol oynadığı film vardı. neymiş efendim, insan öldürmezmiş beyefendi. oğlum o zaman burda ne işin var denince, ben de sıhhıyeci olayım o zaman? diyor ve olaylar gelişiyor. bir sürü insan kurtarıyor savaşta. hatta düşmanı bile kurtarıyor. o esnada bacağı kopan bi komutan beni burda bırak diyor ama o sürükleye sürükleye kurtarıyor. sonunda komutan tekerlekli sahnede görüntüleniyor galiba. bir yamaca kurduğu ipli asansör düzenekle 100lerce yaralı askeri aşağı indiriyor, başka türlü hayatta kalma şansları yokmuş güya.

spoiler

filmin adını hatırlayamadım, okuyan arkadaşlar çıkaracaktır.

felç değildi, iki bacağını birden kaybetmişti ama "Forrest Gump" olmasın.
forrest komutanını ziyarete gittiğinde bahsettiğine çok benzeyen bir sahne yaşanmıştı.

onemoremile'ın anlattığı film hacksaw ridge olsa gerek.

aynen o sir.

forrest gump +1

fırında mücver

Karnıyarık

Kıymalı (sarımsaklı) makarna

tereyağlı peynirli şehriye pilavı.

kabak patlıcan patates kızartma + sarımsaklı yoğurt

No country for old mendeki adam öyleydi sanki

dexter da diyebiliriz sanirim.

Dirty Harry de diyebiliriz sanırım.

steven seagal'ın herhangi bir filminde herhangi bir karakteri.

Fargo dizisinin ilk sezondaki Billy Bob Thornton oynadığı karakter.

Tony Stark- Hatta adam sakin olmakla kalmayıp bir de işi dalgaya alıyor.

Snake Plissken

Titanikteki muzisyenler sayilir mi?

• riddick
• judge dredd
• tyler durden
• ray tango
• ramona flowers

(bkz: gustavo fring)

Bence akşam yemeğini erken yiyip geç yatıyorsun. Ben de 1-2 gibi açılıp kokoreç yiyorum. 7-8 gibi ye, 10-11'de meyve ye, sonra zıbar yat.

şöyle bu entry girmiştim. senin çözümün bu olabilir

(bkz: #75467572)

benim masam da böyle. pc dışında bişey yok. dağınıklık sevmiyorum. bence kötü bişey değil.

Herkes sever diye bi şey yok ki.

Minimalist biri olabilirsin. Görüntüye değil fonksiyona önem veriyorsundur. Masanın alanı dardır.

Olur yani. Değiştirmek istersen de klişeden kaç. Zevklerinle uyumlu şeyler koy/as. Seni yansıtsın, evinde hissettirsin, mutlu etsin.

i.imgurp.com

www.instagram.com

Oğuz Atay - Tutunamayanlar

"Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."

yabancı dil öğrenebilirsin.. uzun ve keyifli bi süreç aslında..
daha sonra da o dilin konuşulduğu ülkeye gitmek güzel oluyor tavsiye ederim..

insan doyumsuz olduğu için isteklerinin sınırı yok. benim sana söylediklerimi yapabilecek gücün kuvvetin var mı? daha da önemlisi isteğin var mı? her şeyi bitirdim zannettikçe daha aşırı uçlarda isteklerin olacak. ucu bucağı yok.
galip tekin'in acayip hikayeler diye bir dizisi varmış. ilk bölümünde senin gibi bir adam var.
www.youtube.com

Sorunuza tam cevap olmayacak ama hayat bir "check list" değil diye düşünüyorum. Kişi merak ettikleri, ilgi alanları, zevkleri kadar mutlu olabiliyor. Gün doğumunu izlemekten keyif almak örneğin, yapılacaklar listesinde yer alacak bir madde değil belki ama benim yolumdan çıkıp manzarası güzel bir yerde izlemek için uykusuz kalmayı göze alabileceğim, karşılığında da beni çok mutlu eden bir şey. Hayatta her şeyim olsa bunun gibi pek çok ufak görünen şeye daha fazla zaman ayırmaya çalışırdım.


"Daha başka ne yapabilirim" sorusunun cevabı sizde. Siz ne yapmak istiyorsunuz? Neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Nelere ilginiz var? Nelerde "daha iyi" olmak istersiniz?

Dünyayı gezerdim (yurtiçi, yurtdışı)

Manevi olarak da kendimi tatmin etmenin fırsatlarını kollardım. Hemen aklına dini fasiliteler gelmesin. Mesela kış geliyor bir iki çocuk için kıyafet, ayakkabı, kırtasiye ürünlerini temin edebilirsin. Sokakta mendil satan veya terazi ile dolaşan bir çocuğun karnını doyurabilirsin. 2,3 kg et veya biraz alışveriş yapıp bir evin önüne bırakıp kaçabilirsin. Huzur evini ziyarete gidebilirsin. Uzun süredir ziyaretine kimsenin gitmediği yaşlılar çok. Ben muhabbetlerini seviyorum. Belki de yapıyorsundur ama aklıma bunlar geldi.

yapmak istedigim seyleri neden yapmak istiyorum? bu isteklerin kaynagi nedir? once bunu sorgular, cevabini bulmaya calisirim.

cevap, egoik kisiligimin istekleri ise o istekler kalsin anacim, o istenilen seyleri ben istemiyorum, egom istiyor. egomun kendini tamamlamis hissetmesi icin omrumu ve bedenimi kullanamam. bedenimi, dusuncelerin kendini orgazm etmesi icin kole yapamam.

ana mantik su: dusunceler beni kullanamaz. ben dusunuceleri kullanir, yaratici urunler elde etme cabasi icinde olurum.

hayat, su andir. varilacak ve tamamlanacak bir sey degil. su anda hicbir sey eksik degil.
dusunceler kendini eksik gorup, kendini tamamlamak isteyebilir. bu da beni ilgilendirmez.

o an icimden ne gelirse, ne yapmam gerekiyorsa yaparim. kendimi tamamlamis hissetmek amaciyla plan yapmam. cunku zaten tamamim, hicbir zaman da eksilmedim, eksilmeyecegim. keza ayni sekilde artmayacagim da.

Çok istediğim bir bölümü okurdum. İş falan için değil sırf ilgimi çektiğinden, zevk için.

her istediğim olsa üşenmez öteki taraf için çalışırdım

8-9 yil once ermenegildo zegna takim almistim 1000 liraya.

1. yatak+baza 1200 tl, 2016
2. düz siyah spor ayakkabı 300 tl, bu sene başı. o kadar para verince giymeye kıyamıyorum, şimdiye kadar 3-5 kere giydim müşteriye giderken fln.

evet fakirim, ruhum da fakir.

mobilya muhtemelen deri koltuk, 8 bin vermiştim tek koltuğa. ikili koltuk gibi tasarım bişey bişey.

kıyafet moncler mont almıştım iki sene önce veya tüvit takım elbisem var o olabilir. ikisinin de fiyatları yine 5 6 bin lira civarıydı. o zamanlar çalışıyorum tabi para bok... piii.

edit: şimdi çaya püsküt banıyorum.

2013 te timberland bot almıştım. 495 TL. çok pahalı gelmişti.

Koltuk almıştım lazyboy 7bin liraydı
Armani mont almıştım 5 sene önce 2500 liraydı
Brietling saat 5500 yuro
Kahve makinası 8bin aklıma gelenler bunlar

hic mobilya islerine girisecek hayatim olmadi, ailemin yanindan ayrildiktan sonra heredeyse hep mobilyasi olan yerlerde yasadim.

bu baglamda;

mobilya; yok, yani ucuz dekoratif bir iki bir sey aldim ama 3 haneli rakami bulur bulmaz.
giyim; 4 sene evvel 550 tlye bot almistim, artik boyle paralar harcamiyorum. mesela su an pantolon alacagim, yeni alirsam maks butce 200 tl, ama muhtemelen ikinci el alirim cok daha hosuma giden seyler cikiyor. kismet.

not; yasam alani; avrupa. botlari turkiye'den almistim

1- 3600 tl enza l koltuk
2- 400 tl zara mont

2011 yılında 800 TL tek kişilik yatak aldım

Mobilya bende genelde ikinci el. Antika giysi dolabına 1200 Euro vermiştim. Diğer her eşyam ucuzdur.

Hoodlamb nordik montum pre-order hala, 549 Euro verdim. 6-7 sene giyerim.

bir yerde yiyip içtiğimde ihtimama bakarım, ekstra bir şey (güleryüz, sıcaklık, samimiyet) yoksa vermem, varsa 10-100 arası değişir mekanına göre
kuryeye ise 3-4 tl ne varsa vermeye çalışıyorum

40 lira ortalamaya doyuyorum diyebilirim

Personel ilgisiz ise bahsis falan yok, isini severek yapiyorsa yardimci oluyoruz. Ama artik sadece kart kullanima gecti metropollerde cogu genc kesim, bahsis devri bitti bu noktada, kartla odeme yapiyo herkes.

100 lira üstü bir hesap gelirse %10 veriyorum. Genelde 40-50 lira civarı ödüyorum öğlende. İstanbul - Ataşehir.

sadece ekstra ilgi ve alaka varsa bahşiş veriyorum. kartla ödesem bile nakit bahşiş bırakırım. miktar olarak 5 tl oluyor genelde. (50+ hesap geldiyse) moto kuryelere sadece yağmurlu, karlı havalarda veririm bahşiş o da sabit 2 tl olur.

bir öğünde doyma miktarı yere ve mekana göre değişir bir standardı olmaz.

Taşranın gözünü seveyim 10-15 TL arası harika köfte, kaliteli tabldot yemekleri yiyoruz. Bahşiş için 30-40 liralık hesapta gelen bozuk paraları bırakıyorum. Fakat servisi beğendiysem bunu yapıyorum genelde 1-2 TL arası bırakıyorum.

5 lira ve üstü.

hiç bahşiş vermem(toplam hayatım boyunca 3 kere falan). 15-25 tl arası doyarım.

ay sonunu zor getiriyorum, maalesef 0.

yemek sonunda çay gelmiyorsa bahşiş bırakmıyorum.

Genelde bunun raconu hesabın %10-12'si kadar bahşiş bırakmaktır. Hatta yurt dışında bazı restoranlarda fişte yazar bu.

500 liraya kadar %10, 500 liranın üstünde 50 TL.

eve siparişte bozuk para varsa elime ne gelirse 2-3-4 tl, yoksa 5 tl.

dışarıdan yemekle doymaktan bahsediyorsun sanırım, özel bir yemek değilse, balık içki vs yoksa 40-60 TL arası.

Mekanı sevdiysek ve daha sonra da geliriz diyorsak kesenin ağzını açıyoruz, 50 liradan başlıyor bıraktıklarımız.

Diğer türlü sabit 10-20 hesaba göre artık..

Doyma da buralarda 100 liradan açılıyor.

verip, vermeme ve ne kadar vereyim diye hesabım yok, tamamen o anki ruh hali. Keyfim yerinde hayatımda iyi şeyler oluyorsa (ki çok nadirdir) %50-%60'a çıktığım oluyor

evire çevire komple bir kompresörden geçirin. elinizde fırçayla irili ufaklı pisliklerini alın. sonra giderek sertleşerek bıçak vasıtası ile kazıyın. suyun da yardımını kullanın. bu şekilde bir parçayı oldukça temiz bir hale getirmişti babam.
ama sabır isteyen bişey haberiniz olsun.

dambıl

dambıl, uzun bar, z bar, sehpa, ağırlık.

tek bir alet olacaksa "barfiks" derim.

barın altına geçiyorsun ve burpees yapıyorsun. sadece zıpladığında barfiks de çekiyorsun. aşağı yukarı tüm vücut çalışmış oluyor.

Dambıl deyip geçmişler...

Sporu ne için yapacaksınız?? Çok kiloluysan alete gerek yok, bir yoga/pilates matı ve internetten bulacağın “hiit” antrenmanı yeter. Kardiyolojik olarak sorun yoksa tabi!!

Az kiloluysan, yürüyüş yap mahalle sokak vs. Çık yürü işte.

Kilo derdin yoksa evde spor sana göre değil zaten.

Yoga mati ve dambil

Eliptik bisiklet. Hatta tam marka/model de vereyim.

www.domyos.com.tr

Yer varsa“ kurek aleti” derim. Hepsi icinde

barfiks ve trx (trx yerine domyos'un ürününü kullanıyorum ama jenerik marka olmuş artık trx). ikisini birleştirince voltron oluşuyor. neredeyse her alete sahip olmuş oluyorsun.

www.hepsiburada.com

Bundan al.

çok anlamam bu işlerden ama zemin katta oturuyorsan ve zeminin sağlamsa ancak iş görür bu. apartmanda işe yaramaz mesela, altında başka bir daire varsa. müstakil ev için belki ama o zaman da refleks olarak dışarı çıkmak daha pratik ve mantıklı görünür zaten.

es geçilen bir şey var.
istanbul için en karanlık gerçek şu ki, bir enkazda hayatta kalsan bile gelip seni kurtaracak güç, koşul, imkan yok. bu gerçekle kimse yüzleşmiyor.

benim aklıma I demirden bunun büyüğünden ve aşırı sağlamından yapmak geldi aslında ama 2 3 ton çeker kafadan, işe yarar yaramasına da 3 tonu apartman katı çeker mi, alt kata inmeyelim.

bu gösterdiğin son derece dayanıksız kağıt gibi olur gider, o zamanlardaki evler 1 2 katlı ve genelde ahşap ağırlıklı. 10 katlı beton apartmanda işe yaramaz.

Olmaz.
Ortada bir toplam enerji var. Sen cark ile bu enerjinin bir kismini hizdan alip torka veriyorsun. Yani guc sabit.

Elektrik motoruna giden voltajı dusurdugunde soz konusu enerjiyi azaltmis oluyorsun, hizdan kaybedip ayni oranda tork artması için sisteme giren enerji sabit olmali. Sen gücü (hp/kw) azaltmis oluyorsun enerjiyi kısarak.

Çarkla, dişliyle gücü arttırmıyoruzki. Mesela gücün formülü(beygir olarak) tork*rpm/5252. Dişliyle rpm'i düşürüp torku arttırıyoruz veya tam tersi. Farklı tipte elektrik motorları var bunları elektronik sürücüyle kimi zaman frekansı değiştirerek, kimi zaman voltajı değiştirerek hız/tork kontrolü yapabiliyoruz.

Dişli kullanılma sebebi direk torku yüksek seviyelere çıkarabilmek. Motorun stall torku(yani kalkış/maksimum torku) belki 1Nm, bunu redüktörle direk ihtiyacımıza göre katlayabiliriz. Öte yandan hız düşecek.

ben şantiyede kullanıyorum ama öyle ses çıkartmıyor falan diyemem markası da dewalt. hemen hemen hepsi çıkartır gibime geliyor. ambalaj kutularının üzerinde dBA seviyeleri yazar oradan bakıp alabilirsiniz. titreşim için de özellikler yazar el kol sinir uygun olan 5 m/s^2'den az varsa çok iyi. ses için ise 87dba'dan var ise. bu değerleri yakın olanını alabilirsiniz.

Dekupaj testereler ses çıkartmak ve sarsmak için vardır. :) @turbo'nun dediği gibi bazı iyi markalar bu titreşim konusuna dikkat eder ve insana zarar vermeyecek düzeyde tutarlar. Hiç titreşim yapmayan, kullanan kişiyi sarsmayan bir testere bulamazsınız. O şekilde malzemeyi kesemez çünkü. Az ses çıkararak da kesemez.

uzun zaman oldu izleyeli. aklimda kaldigi kadariyla.
kiz evlendi cocugu da evlendigi adama onun cocugu diye yutturdu.

Bende izleyeli cok uzun zaman oldu ama o son sahnede Ada nin yanindaki kadin kötü yola düsmüs bir kadin degilmiydi? Hani fantazi sahnelerinde falan gözüküyordu.

Sanki Ada da onunla gösterilerek, gecinmek icin böyle seyler yapiyor a getirilmisti. Yada ben ölümüne salliyorum :)

kesin emin olmamakla birlikte, bunlar ayrıldı, kız 3-5 yıl yalnız takıldı sonra başkasıyla evlendi, çünkü çocuğun yaşı küçük. kötü yol vb gibi bir şey hiç hatırlamıyorum.

Herkes ne çabuk unutmuş yahu (:

Ada başka biriyle evlendi ve çocuk sahibi oldu, Alper ise yıllarca boşta takıldı durdu.

Bir de Ada'nın ona asla söylemediği bir sırrı vardı o da ondan gizli onun anne evine gittiği, yatağına yatıp onun hatırasını yaşadığına dair ve Alper'in bundan asla haberi olmayacaktı.

maddi sıkıntın yoksa can sıkıntısı başlıyor.
hobiler filan da çare olmaz, geçici şeyler. Schopenhauer bu konuda tek çözüm olarak genelde tek başına yapabilecegin zihinsel faaliyetler oneriyor.

hayatın genel bi anlamı olmasına gerek yok, ne büyütüyoruz kendimizi abi. o an için uğraşacak is lazım. sürekli abi kapitalizm, abi gezip tozalim, abi dünyayı gezelim.. bunlar müthiş güzel şeyler olarak empoze ediliyor ama senin gibi beni de pek sarmıyor bu işler. benim kafamın meşgul olması gerekiyor yoksa başlıyorum saçma sapan şeyler düşünmeye. 3d maketlerle uğraşmak güzel bi şey, acayip kafa dağıtıyor. yazılım, teknolojiye ilgili varsa phyton vs öğrenip raspberry pi ile sıfırdan akıllı ayna yapan bi arkadaşım vardi aynı bu kafada. en son IoT işine girmişti. ben de bu yüzden tutup tutamayacağını takmadan yeni bi iş fikrim vardı, ona başladım. en kötü tecrübe oluyor, kafam doluyor, yeni şeyler öğretiyor. bi şeyler yapıyormuş hissi veriyor.

Evlen çocuk yetistir bence hayatın anlamı burada

Bence cok guzel bir yerdesin.
Sorgulamaya baslamissin.

Hayatini anlamli kilmak icin cocukken en cok neyi yapmayi severdin hatirla.
Saatleri unuttugun, yukseldigin mutlaka bir sey vardir.
Onu tekrar yapmayi dene.

En onemlisi gorev adamligimi birak ve teslim ol.
Dur ve etrafina bak.
Inandigin ne ise ona sor, sana isaret gondersin. Onlari yorumla mesela..

Ben bu sorgulamaya 40mda basladim ve buldum. Oldugun yer cok kiymetli.

Hayatın en üst tatmini kendini aşıp başkalarına faydalı olabilmekte. O da her yiğidin harcı değildir. İster pasifist ol ister aktivist... ama örnek ol.

Ayrıca hayat bir varış noktasıyla değil yolculuğun hiç bitmemesiyle alakalı. Yapabileceğin sonsuz şeyler varken tüm achievementleri tamamladım kafasına giriyorsan hayatı yaşamaya henüz başlamamışsın diyeyim.

İçinde bulunduğun nokta muhtemelen mediocritik bir plato ve sen bu platoda biraz kaybolmuşsun. En kısa vadede senin için anlamlı bir tepe bulup tırmanmaya başlamazsan kehanetin gerçek olacak: hayatın bir anlamı yok.

Hacı 40 yaşına gelmişin evlen yahu hiç mi hanım hanımcık kız yok çevrende!

Daha 2 gün evvel hayati anlamlı kılmak üzerine bir kitap buldum. Belki senin de ilgini çeker. Bedava indirmeye açık

www.lamayeshe.com

kuran okumanızı tavsiye ederim.

2000'den beri sadece 2002-2003 ve 2019. Excel'de kolayca yapılıyor. Mail adresi verirsen ilgili excel dosyasını göndereyim. Filtreleme yapmayı bildiğin sürece o tabloyla bakacağın her gün ve tarih 5 saniyeni almaz.

edit:
Biraz daha detay vereyim. 30 saniyede 2000'den bugüne kadar olan günleri (isterseniz 1900 de yapabilirsiniz size kalmış) şu şekilde tablo yapıyoruz. prntscr.com daha sonra üstten önce 21 sonra 4 (nisan) sonra da pazar günlerini filtreliyoruz ve karşımıza şöyle bir görüntü çıkıyor. prntscr.com

Google asistan veya Siri ile sesli yanıt alabilirsiniz bence deneyin.

1996'da kesin pazar günü. Çünkü ben doğdum ordan biliyorum :D

Kalanı hakkında fikrim yok shhssh

Çözümü şu sanırım, migrostan alışveriş yaptıktan sonra fişi saklayın sonra ilerde aynı ürünleri almak için başka bir markete gidip fiş kontrolü yapın. Genelde migros daha pahalı zaten. Gerçi bugün okuduğum bir habere göre soğan patates gibi bazı ürünlerde bimden bile ucuzmuş migros bu günlerde.

ben dikkat ediyorum, ama surekli almadigim bir urunse ve sadece bir kez alacaksam market market gezmem, nerede denk gelirse alirim

migros genelde pahali zaten ayni urunu daha ucuza bulabiliyorum a101 ya da bim'de oradan aliyorum

ediyorum ama kaliteyi gözeterek.
örnekse makroda ve migrosta ;ya da karfur gurmede ve düz karfurda, ekspress karfurda ve karfur semtte aynı markalı ürün arasında fiyat farkı olabiliyor; karfur gurmeden alacağıma düz karfurdan alırım. ama yine aynı markanın karfur semt için özel üretim (düşük kalite) yaptığını bildiğimden ucuz olsa da olmasa da oradan almam.
benzer durum şok, mopaş vs için de geçerli.
bim/a101 tarzında yerlerden yenebilir bırak tüketim ürünlerini bile almıyorum yani genel olarak gitmiyorum.
bütçe kısıtlıysa pazarlar her zaman en güzelidir. yani "paramız yok apla o yüzden bime gidiyoruz" kafasını asla anlayamıyorum.

yani söylediğiniz gibi günlük fiyatlarda (kampanya haricinde)5 liralık bir fiyat farkı falan varsa özel üretim kategorisinde olabilir. daha vahimi ithal olabilir.ithal bakliyatların (kanada) daha ucuz oluşu (because gdo) ya da kimyasal yemiş savaş topraklarından;suriyeden gelen patateslerin ucuz oluşu gibi.

özetle; yağı, salçayı peyniri,balı zaten özel olan memleketinden al/getirt. ucuz olsun diye değil; kaliteli olsun diye.
sebze meyve için mümkünse en azından 2 haftada bir hızlıca bi pazar,
diğerleri için migros falan..

fiyat kontrolü için migros sanal marketi kullanabilirsin/gitmeden internnetten fiyatları görmüş olursun. aynı şey sanırım diğer büyük marketle için de vardır.

ek:acı bir gerçek var ki ; bim benzeri marketlerden alış veriş yapanların yüzlerine fiziksel sağlıklarına bir bak; elbette sosyal koşullar vs de etkiliyordur ama fiziksel sağlığın önemli bir etkeninin beslenme olduğuna inanıyorum. market yumurtası ya da patlıcandan bile neden/nasıl ucuz olabildiğini sorgulamadıkları market tavuğuyla beslenen bireylerle aynı bütçeyle köyünde köy pazarından mis gibi beslenen ya da şehrinde daha kaliteli marketlerden beslenen bireylerin yüzlerinden bile okunuyor sağlık durumları.

Vavien.

Tüh ben yazacaktım.
Sütlü + 1

burada semasi var

video.orgubiliyorum.com

Vavien +1.

Fransızca'da gitmek ve gelmenin karşılığı olan Va et Vient kelimelerinin birleşiminden dilimize geçmiş.

elalem gidiyor ceviz kütük dilimlettiriyor, formika frezesi ile içini dışını oyup saksı yapıyor 300 500 den koyuyor, ee koyduklarına göre satılıyor demek ki.

i.hizliresim.com

Ahşap oyuncak.

google'a "handmade wood products" yazınca çıkanlar güzel fikirler verebilir.

Bu ses bombası, hoparlör gibi aletleri nostaljik radyo tasarımı içinde satiyorlar ve sırf tasarımından dolayı çok ilgi görüyor.yaslilar kendileri için orta yaşlılar hatıra için vs alıyor. Buradan yola çıkarak: Gemi, radyo, fotoğraf makinesi şekilli hediyelik eşyalar insanlara her zaman cazip gelir, romantik ve nostaljik bulunur.bu şekillerde bişey üretip eskitme görünümlü boyalarla boyayıp çok rahat satarsiniz meraklısına

sabun olabilir.

İçinde pektin ve de glikoz şurubu olmayan reçel yaparsan ben alırım.
Ama öyle üzerine kenarına dantel yapılmış bi parça çuval bezi iliştirip, eşek yüküyle para istemeyeceksin. Fiyatı makul, mantıklı olacak.

Kuksa

Ev yapımı reçel marmelat kavurma yoğurt yapıp bir pazarda satılabilir. Ya da moda gibi yerlerde sokak tezgahı açıp.

kuksa demeye geldim. yapıp satanlar var bisürü. ben almam ama. ahşap oyuncak da güzel fikirmiş onu alabilirim, hatta böyle puzzle/tangram gibi olan bişey yapabilirsen tadından yenmez, misal: www.google.com

Abi uygun fiyata büyüük çoook büyüük boy ahşap çerçeve yapma şansın var mı kaça olur 80x120 mesela

Ben olsam 1 seçerdim.

Siz 1 e geçin fakat bir yandan da bu iki seçeneğin dışında bir iş arayın çalışırken.

Kafa yorgunluğu var birde vücut yorgunluğu var. Vücudun yorulursa gece uyudugunda geçiyor, ama zihnin yorgun olursa ne uykuyla geçiyor ne başka şeyle. Yani kısaca ben olsam zihnimin yorulacagi işi secmezdim.
1 diyorum yani.

1

Valla ben ayakta duramıyorum. Ayakta bekleyemiyorum. Mesela buradan yürüyelim şuraya kadar de 1 saat 2 saat 3 saat yürürüm. Ama ayakta dikilmek bence işkence gibi bir şey.

maaş olarak arasında uçurumlar yoksa tercih 1 olmalı. fiziksel yorgunluk bir noktada alışabileceğin bir şey. ama mental yorgunluk adamı bitiren, tüketen bir şey. fiziksel olarak rahatsız edecek bir engelin, rahatsızlığın yoksa ve maaş farkı çok değilse 1 numarayı seçmeni önereceğim.

1. ama düşününce ikisinin de sürdürülebilirliği yok çok. 40 yaşında daha ne kadar koşturma temposunda çalışabilirsin?

7/24 olayı hele çok rahatsız edici.

fiziksel yorgunluk kötü ama kafan rahat olduktan sonra tercih ederdim.

o telefonlar yüzünden yaşanan kalp çarpıntısı ve stres yüzünden istifa etmişliğim var, başkasının telefonu çalınca zıplıyordum artık. çekilir dert değil. o yüzden şimdilik 1 ama uzun vadede -eğer mümkünse- alternatif bakmalısın.

www.youtube.com

birde belediyelerin ucretsiz ahsap isleri kurslari oluyor.

Bira kasası yap, sonra evde kendi biranı da yapıp kasaya doldur iç,önümüz yaz :)

Wild strawberry, frambuaz, yaban mersini, acı biber diyorum.

Yılbaşı çiçeği, mum çiçeği, leş kaktüsü (polis çiçeği)

Az bakım gerektirir bunlar. Yormaz.

limon

çok zevkli bence. büyümesi, çiçeklenmesi, çiçeklerin meyveye dönüşmesini seyretmek keyifli. çiçek açtığında tozlaşmalarını gerçekleştirmen lazım. arı börtü böcek gelmezse senin yapman lazım.

tohum para değil ki? 10 tanesi 1 tl n11 de.

sarı, yeşil, mavi, dev çilek, saksı çileği bi sürü çeşidi var.

Migros'tan geçen gün afrika menekşesi aldım. Çok zevkli gerçekten çiçek bakması. Maydonoz falan da büyüteceğim, çilek de güzel fikirmiş.

Mutlaka deneyin balkonumda yapmistim cok tatlis oluyor beklemesi kendi cileginizi yemesi :)

Oluyor arada. Biz de bilemiyoruz, bocalıyoruz bazen. Sonra hallledilmesi gereken ilk soruna yoğunlaşıyoruz.

uzun sureli birseyse hobi bul kendine (yemek, dil, cizim, spor kursu vs..)
kisa sureli birseyse en sevdigin komedi dizilerini izle, kendini simart(masaj, spa, hamam) vs..

evet, bu durumu çok sık yaşıyorum. okulu uzattığımda da "napıyorum ben" diyordum, gecenin 3'ünde buzdolabı kapısını da açıp "napıyorum ben" diyorum. genel bir sorgulama ve varoluşsal bunalım halinde yaşıyorum hayatımı. :D

Nein. Yaptıkların anlamsız geliyorsa muhtemelen anlamsız şeyler yapıyorsundur. Bir de hayatla bir şey yapılmaz, başka şeyler yapılır, o hayat olur.

Dünya hayatının geçici ve anlamsız olmasından kaynaklanıyor. Nasıl bir hayat yaşarsak yaşayalım ortalama 70-80 yaşında öleceğiz. Bu nedenle bunun farkında olmak ve tanrı’nın çağrısına kulak vermek gerekir. Alın elinize bir kutsal kitap türkçe olarak okuyun. O bahsettiğiniz anlamı sadece din verir.

Kalpler ancak tanrı’yı anmak ile huzur bulur.

Sevdiğin bişi bul sırf onun için bile neşeyle uyanabilirsin kedi beslemek de olur dünyayı gezmek de. Ama severek yaptığın bişi bul ve bulana dek yeni şeyler dene. Denerken zaten hayatı yaşamış olacaksın

Evet mümkün. Denize düşenden bile veri kurtarıyorlar. Bence çok kurcalamadan bir telefoncuya götürün. Belki sadece bataryanın degişmesi yeterli gelir.

batarya değiştirdim. yine açılmıyor.