Ekşi Duyuru

Trafik güzergahının yönleneceği bir cadde olduysa bina altlarındaki dükkanlar değerlenir, ama aksine daireler için gürültü ve toz dezavantaj.

ikamet edenler için doğrudan bir etkisi olmaz, muhtelif yerlere uzun bir süre daha cadde ya da sokak şeklinde adres verebilirsiniz ama cadde oldu ise bundan sonra adres verirken cadde olarak vermeniz elbette daha doğru olacaktır. Bunun dışında başta yol yapım çalışmaları olmak üzere çeşitli mevzularda büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyesi arası görev-yetki paylaşımı mevzuları olabilir. Bu konuda google layınca muhtelif bilgiler çıkıyor. Ör: www.hurriyet.com.tr

daha çok vergi

Emlak vergisi artabilir.

Abi yanlış anlama hayvan gibi çalışıp hala karın kası belirgin olmayan insanlar varken senin isteğin biraz komik ama stomach vacuum hareketini bi araştır yine :)

göbek varsa yağ vardır, yağ yakınca su çıkar.

yani göbeğin kadar terlemediğin sürece imkansız.

oturarak nasıl terlersin ona bak bence.

"Moderatör Notu: 'Soruya cevap içerse bile; soru sahibini/soruyu/kullanıcıyı/cevabı hedef alan, tartışma yaratan tüm cevaplar cevap niteliğine bakılmaksızın silinir, devamı halinde kullanıcının hesabı kapatılır." uyarısı üzerine temel birkaç fizyolojik bilgi vererek başlayalım.
vücutta yanan yağın yaklaşık %80'i nefes yoluyla dışarı atılır. kalanı da idrar, dışkı, ter vs ile. bu sebeple sauna eşofmanı, ısıtıcıların yanında oturmak gibi vücudun soğutma sistemini zorlayacak eylemler işlevsel değildir. bu önemli bilgi cepte.
ikinci olarak ise kas yapmak denen şey aslında oradaki mevcut kasın kasılma yönü doğrultusunda, zorlayıcı hareketler yaparak kasta mikro yırtıklar oluşturmak ve sonrasında uyku sırasında protein senteziyle o yırtıkların yamanarak hacimlenmesini sağlamaktır.
üçüncüsü; karın bölgesinde üç temel kas grubu bulunuyor. en içte, gövdeni korse gibi saran, hareket yönünde işlevsel olmayan, iç basıncı dengeleyen transversus abdominis. bunun kuvvetli olması karın bölgesinin daha düz görünmesini sağlar.
bunun üstünde yanlarda, çift kat olacak şekilde çapraz halde iç ve dış obliqueler var. bunlar göğüs kafesinin ön tarafını leğen kemiğine yaklaştırırken aynı zamanda gövdeyi döndürmeye yarar. belin daha güzel görünmesi için kuvvetlendirilmesi şarttır fakat çoğu zaman ihmal edilir.
karnın önünde ise rectus abdominis yani nam-ı diğer six pack ve hatta baklavalar bulunur. bunun görevi de göğüs kafesinin önünü leğen kemiğine yaklaştıracak şekilde gövdeni öne katlamaktır (fleksiyon). six pack ismi de biraz şaibeli. kimi insanda 4 kiminde 6 kimisindeyse 8 adet olur. nadiren tek sayılarda da bulunabilir. eğer 4 adet baklavanız varsa her gün milyon tane mekik de çekseniz 5 veya 6'ya çıkamaz. ameliyat ile fibrillere müdahale edilmediği sürece sayısı değişmez, değişemez.

bu üç temel bilgi doğrultusunda masabaşında mucize beklememek gerekir.
sandalyede otururken doğrudan baklavalar üzerine çalışmak fizik kuralları gereği çok etkili değil.

"karın kasları spor salonunda yapılır, mutfakta görünür" diye güzel bir söz var. istediğin kadar kuvvetlendir, eğer üzeri yağ tabakası ile kaplıysa orada baklava dilimlerini görmen imkansız. aşırı kuvvetli karın kaslarına sahip olup lömbür lömbür yağ ile dolu olabilirsin.

oturduğun yerde yapabileceğin -bana göre- en faydalı egzersizi yazı ile ne kadar açıklayabilirim bilmiyorum fakat deneyeyim.
sandalyenin iyice ucuna otur ve bacaklarını uzat. ayaklarını yerden biraz kaldır. kalça fleksörlerin, quadricepsin ve karnın zorlanmaya başlayacaktır. dengeni korumak için gövdeni biraz arkaya doğru eğimli tutman gerekecektir. bunu yaptığından sırtın bir yere değmesin. bu pozisyonda sağ omuzunu leğen kemiğinin sol tarafına yaklaştırmaya çalış. hafif bir katlanma ve dönüş hareketi yapmış olacaksın. ardından sol omuzu leğen kemiğinin sağ tarafına yaklaştır. bir sağa bir sola sırasıyla dön.
bu hareketin asıl hedefi baklava olarak bilinen rectus abdominis değil, obliqus abdominstir ama inan bana sadece baklava çalışmaktan çok daha düzgün bir forma sahip olmanı sağlar.

illaki sadece rectus abdominis çalışmak istiyorum dersen de kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştıran köpek gibi bir hareket yaparak leğen kemiğini arkaya eğimli (posterior pelvic tilt) hale geitrerek bir nebze baklava çalışmış olabilirsin.

dizlerini birleştir, üzerine bi kaç top a4 koy, sırt dik, hafif öne eğil, karnını kas ve dizlerini yere değdirmeden indir kaldır. hali hazırda karın kasları aktif ise işe yarar.

hazır kış geliyor, bir bakım yaptırın bence. gelen çalışana da sorarsınız böylece.

bi sürü sebebi olabilir, bizim buradan bişey diyemeceğimiz kadar tehlikeli, bi yerde gizli kaçak olabilir.

veya su basma valfine geri kaçıyor olabilir, şebeke basıncı az olabilir, havası kaçmış olabilir, gauge yani basınç saati bozuılmuş olabilir. olabilir de olabilir.

belki de 1.5 barı geçince suyu drain ediyodur, bizdeki safety valf 3 barı görünce fışkırtıyor.

büyük ihtimalle genleşme tankı ile alakalı sorun. bisiklet pompası ile genleşme tankına hava basmayı deneyebilirsiniz (youtube'da aratınca modele göre nasıl yapılacağı yazar). ama genleşme tankı patladıysa (ki olabiliyor) değişmesi gerekir. o da biraz masraflı olur maalesef. en garantisi kombi servisini çağırıp bakım yaptırmanız ama.

Gösterge zımbırtısı tıkandığı için.

Misty+1 kireçli sudan dolayi tikanabiliyor. Çıkarıp bi iğne sokunca düzeliyor. Anlamiyorsaniz uğraşmayın.

Saat arızalı olabilir, genleşme tankı olabilir +1

Çalışmada bi problem yoksa saatte ne gördüğün çok da önemli değil aslında. Herhangi bir arıza ya da bakımda ona da baktırırsın.

Şu an ısıtmada sorun yoksa yeterli basınç var demektir.

Enparanin bonus ya da alışverişe puan uygulaması yok, hiç olmadı

enpara kredi kartının bonus para gibi bir özelliği yok. aidatsız kredi kartı ve taksit özelliği hariç başka bir özellik bulunmuyor.

Enpara kredi kartının tıpkı enpara banka hesabı gibi tek avantajı masrafsız olması. Onun dışında mil ya da bonus kazanmanız mümkün değil.

benimde en para kredi kartım var;

taksit yapmak istediğimde alışverişten sonra imkan veriyor.
aidat yok
faturaları öderken masraf almıyor.

bu yüzden kullanıyorum

maaş aldığım bankanın kartı bonuslu kartını da kullanıyorum, orada bonusflaştan takip ediyorum, yıl içerisinde baya bonus kazanıyorum.

enparanın kredi kartını kullanıyorum memnunum. diğerlerinin her sene söz ver paranı iade edelim, yemin et bir yıl daha kullan paranı verelim gibi saçmalıkları var.

World eco var, aidatsız olup her kampanyaya girip, çatır çatır puan kazandığım. On numaradır.

Gümrük bürosu diye aklımda kalmış.

Gümrük müşavirliği olması lazım.

5-6 yıla sorun olacağını sanmam ama neden dizel? tüketim avantajı epeyce azaldı çünkü.

ekonomi 101 : arz - talep dengesi gereğince dizel araçların sıfır arzı azaldıkça ama talep azalmadıkça (benim şahsi fikrim azalmaz)

1 - dizel araçların sıfır fiyatları ufak ufak artacak.
2 - dizel araçların sıfırlarının ikamesi olarak ikinci el dizel araçların fiyatları artacak

burada önemli olan şu. devletin mevcut dizellere bir yaptırım uygulaması mümkün değil. sadece sıfır araçlara yaptırım uygulayabilirler. şu anda dizel araç alsanız satarken problem olmaz.

ama @orient blue'ya katılıyorum. neden dizel? canavar gibi benzinliler var. daha az bakım masrafı, neredeyse aynı tüketim. en önemlisi de, titremeyen bir araba:D

Dizeller kalkıyor muhabbeti bazı ülkelerde 0 satışı kalkıyor. Bizde o yönde bir gelişme yok, 10 yıl içerisinde de olacağını sanmam. Daha Paris iklim anlaşmasını bile imzalamamış bir ülkeyiz. O yüzden bir sıkıntı olmaz.

Çok yol yapacaksan dizel mantıklı olabilir ama yılda 10-15 bin km yapacaksan benzinli al.

dizel kalkıyor da dizel yakıt üretimi kalkmıyor. türkiye'de sıkıntı yaşayacağını zannetmiyorum. mecburen dizel aldım.
bir de bayi, dizel araç türkiyeye gelmeyecek. gelecekte satarken daha kolay satarsın demişti.

Satarken falan sıkıntı olmaz da dizeli mantıklı kılacak derecede yol yapmıyorsan benzinli almak daha mantıklı ya. Hem traktör gibi sesi yok, hem bakımı daha basit, hem de çok yakın yakıyor şu anda bir çok modelde.

Uzun yol yapmayıp sık sık şehir dışına çıkmayacaksan dizel ilk yatırım maliyetinin, bakımlarının ve yedek parçaların yüksek olması nedeniyle mantıksız.
Ama illa alacaksan, Türkiye'de 20 yıldan önce dizel otomobiller kalkmaz. Gönül rahatlığıyla alabilirsin.

türkiye'de önümüzdeki min 5 yıl, ortalama 10 yılda dizellerin alım satımında bi problem olmaz. ben bi defa peugeot 3008 için dizel vs benzinli hesabı yapmıştım. yıllık 10-15bin km için dizelin parası kerizlik gibi bişey çıkmıştı. 40 bin lira daha pahalı olan dizel aracın maliyeti çıkartmak için arkadaşların dediği gibi 20-25bin km'leri göreceksen anca al derim

Dizel satışının kısıtlanacağı ülkelerde elektrikli otomobiller için ciddi altyapı yatırımı var ve ciddi elektrikli otomobil satışı yapılıyor. Ayrıca devletler teşvik veriyor elektrikli otomobil alanlara.

Bizde ne altyapı ne de teşvik olduğu için daha uzun yıllar dizel kullanılır. Sorun yaşamazsınız.

5.000 afyon dinarı yeter.

Ahşap 5.000
Betonarme 10.000
Çelik konstrüksiyon 20.000
Benzin deposu 13.500
Su deposu 2.250

neyle yapacagina gore degisir. insaatlik cikma kereste kullanirsan ucuza gelir, gidip ozel silinmis kereste alirsan ayri. ince bir temel atip tugla yaparsan farkli, gazbeton farkli.

1.5 tonluk galvaniz su deposu, malzeme ve işçilik dahil 2700 lira dediler geçen hafta.

ne kartı? çift taraflı bant?

telefon numarası içinse bir takım malzemeler var, vantuzlu, yada numara belirten numaratör şeklinde.

kelebek camı varsa o araya sıkıştırın. duruyor orda.

başka bir etki olmadığına eminsiniz değil mi?

başka bir etki yok şu an sadece kolum sureklı agrıyor.

Mikrop kapmış olmasın? Şişlik var mı?

Bana aynı şeyi zatürre aşısı yapmıştı, neredeyse iki hafta sürdü kolumdaki şişlik ve ağrı. Sonra geçti kendi kendine. Aşıyı yapandan kaynaklandığına karar verdim, belki yüzeye daha yakın yapınca daha çok şişiyordur falan. Ama geçiyor sonuçta.

Normalde pandemi nedeniyle işverenin buna hakkı vardı işten çıkarma yasağı kapsamında. Ama bu yasak 30 Haziran'a kadar uzatılmıştı. Yeni bir açıklama gelmedi. Şu an durum biraz muallak gibi ama tekrar uzatılmadığına göre pandemi öncesi kanunlar geçerli olacaktur diye düşünüyorum.

Onun için de şuraya gözatmakta fayda var: www.sozcu.com.tr

işten çıkarma yasağı bir karar çıkmadığı için bugün fiilen sona erdi. ücretsiz izne çıkarabilir ve kısa çalışma ödeneğinden faydalanamaz. zaten uzatılmazsa binlerce kişi işsiz kalabilir.

1- Sayı yeterli. Herkesin bölgesi var. Pauile, o genç mal çocuk vs. herkesin kendine ait bölgesi var. Sayıları az da değil.

2- Yaşlılar ve fiziksel güce niye ihtiyaç duysunlar. Bu türk dizisi değil. O yüzden farklı gelebilir.

3- Mafyadan birine düşmanı bile zarar veremez izin alinmadan. Ve turk dizisindeki gibi kimse aptal ve sonuclardan etkilenmeyen şahıslar değil. Tony'ye zarar vermenin kime yarari var? Adam işleri güzelce yürütüyor ve varsa anlasmazlik veya intikam isteği veya husumet vs oturup konuşuyorlar. Sana şurayı verelim veya para verelim gibi. Birilerini öldürmenin kimseye yararı yok. Düşman yaparsın karşı aileyi ve iş için bir yararı yok.

4- Tehdit yok ki. Herkes daha cok para kazanmanin peşinde.

5- Ihale, mekan koruma, kaçak mal, hirsizlik vs.

Sayıca az değiller. Gördüğün her adamin kendine bagli ekibi var. 1 kisi goruyorsan 10 kisi ona bağlı. O 10 kisinin de is yaptigi kendi arkadaslari var.

dizide gorunur olmayan ciddi bir kas gucu oldugu izlenimi olmustur bende hep, biz hikayenin bir tarafini goruyoruz sadece...

tefecilik, kumar, koruma, sendikal islere mudahale(maas zammi isteyecek bin iscilik bir sendikanin liderinin gozunu korkutuyor, patron bin isciye zam yapmaktansa tony e avanta veriyor, iyi para...) sonucu ciddi paralar kazaniliyor, ama detayina cok girilmiyor evet dogru...

3. tony hep yalnız değil, hatta sabahları furio falan almaya geliyor da adamın karısı furio'ya öyle aşık oluyor.
yerine sonra başkası geçiyor, adını unuttum.
hem şoförlük hem yalnız kalmama açısından biriyle birlikte çıkıyor evden genelde.
"tony'i alalım" falan gibi laflar da geçiyor arada, yani tony'i yalnız bırakmamaya çalışma konusu hep var.
illa biri eşlik ediyor.
yolda da bazen arkaya falan bakıp takip edilip edilmediklerini konuşuyorlar.

4. tony'nin kulüpte gözünü kör ettiği barmen-koruma arası bir adam vardı mesela.
koruma yok değil ama mafyanın olduğu yere elini kolunu sallayarak girecek kadar akılsız insan da yoktur zaten.
caydırıcılıkları var, haberlerde adı geçip duran bir mafya ailesinden bahsediyoruz.

5. nasıl göstermiyorlar?
bir sürü iş konuşuluyor.
çıkan olayların yarısı, "senin payın, benim payım" meselesinden.
sürekli ihalelerle ilgili birbirlerini yiyip duruyorlar.
yukarıda da sayılmış.
tefecilik, kumar, koruma, kaçakçılık, hırsızlık dışında katıldıkları inşaat, belediye ihaleleri falan da var.
belediye başkanıyla giriyorlar hatta bazı işlere.

biz kişisel hayatlarını görüyoruz, sabahları çıplak ayakla gazetesini bahçeden alan adam haline şahit oluyoruz ama soyadlarını duyan herkes tanıyor bu insanları.
milyon dolarların döndüğü işler var ortada, çete değiller yani bu çok belli ediliyor bence.
yaşanan evlerden, sürülen arabalardan bile belli, ki tony'nin milyon dolarlarının olduğu falan defalarca laf arasında geçiyor.

bunun dışında bir de italyan mafyasının geleneksel saygı sınırları falan var.
yani it kopuk serseri ya da kedi köpek gibi birbirlerini yemiyorlar.
her şeyi adabına usulüne göre yapıyorlar, dolayısıyla günlük hayattaki itiş kakış da az oluyor.
kendilerince medeniler.

5) bahis işleri yapıyorlardı onu hatırladım şimdi. illegal bahis o muhtemelen ve orada tefecilik de vardır

1- aslında sayıları göründüğünden çok. dizi çoğunlukla sadece new jersey'in en kıdemlileri (capo, yani önce junior sonra tony) ve onların yardımcılarına (captain) odaklı. bir de her captain'in kirli iş, kas gücü gerektiren iş vesaire gibi her türlü ayak işini gören soldier'ları var. bunlar da dizide arada görünüyor. örneğin chris'le takılıp sonra onu vuran iki denyo, furio, tony'nin dövdüğü body'ci kel vs. bir sürü soldier var.

ikincisi ve daha önemlisi , mafya olmak sayı çoğunluğuna dayanan bir olgu değil. 120 yıla yakındır süren katı bir düzenin uygulayıcıları bu adamlar.

2- bu sorunun cevabı ilk maddede gizli. biz kıdemlileri görüyoruz + fiziksel güce çok ihtiyaçları olmuyor.

3- bunu bilmiyorum ben de. zaten dizide birkaç kere suikaste de uğruyor. "boss" değil "capo" olmasıyla alakalı olabilir. bir de dizi evreninde ortamlar gerilince yalnız gezmiyor.

4- mekân dediğin birlikte takıldıkları domuz kasabının önüyse orada koruma filan yok, doğru ama zaten kalabalık ve silahlılar. silvio'nun mekânı gibi işettikleri yerlerse korumaları var.

5- mafyalık yapıyorlar işte. uyuşturucu, kumar, çek senet, ihale vs. illegalden gelen kara parayı belediye işlerinde filan da aklıyorlar bir şekilde. dizi belki senaristinin o tarafta zayıf kaldığından pek girmemiş olabilir ama dediğim gibi 120 yıllık bir düzeni var örgütün, ona göre de bir hiyerarşisi ve ödeme sistemi var.

ben de geçmişte sormuştum benzer soru
www.eksiduyuru.com
son sezonu hala izlemedim. o kadar güzeldi ki bitirmek istemiyorum diziyi :(

bir bölüm hariç kalabalık dolaştıklarını veya altlardaki o kas gücünü görmedim. bizdeki kabadayılar gibi diyebiliriz. racon belirlenmiş gibi.

italyan dizi gomorra var. orda böyle değil mesela. sonuçta yaşadıkları şehir modern bir yer, kırsal değil. mafyalar arası belirlenmiş bazı anlaşmalar.

ilk başlarda o genç çocuk öldürmüştü mezbahada birini. babası tonynin mesela birinin parmağını kesmiş ilk başta mafya olmadan önce hatırladığım kadarıyla. bana da bunlar küçük geliyor ama iş görüyor işte. o mahallede bir daha kimse karşı gelememiş.

tony tek dolaşırken genç bir çocuk gelip öldürse boss olmayacak. bir kaç güne kalmadan öldürülecek. Bir faydası olmayacak. rakip çete öldürebilir belki ama zaten hepsi ilişkide o şehirdeki.

bizde de bazı filmler var böyle cüneyt arkının filan böyle baba olup tek dolaştığı vs.

bana garip gelense o yaşlı adam, 6000 usd kira alacak diye çocuktan peşine düşüyordu bir dükkanı kiralayınca. 6000 usd nedir garip gelmişti. tony de onbinlerce dolar aklıyordu. godfatherdaki gibi milyonları görmedim bu dizide. "the wire" dizisindeki siyahlarla filan aynı şehirde olsalar zorlanırlardı gibi.

uyuşturucu işindeler mi hatırlayamadım daha çok fuhuş ve haraçtı hatırladığım

nasil bir kamu kurumu ya orasi? sana hafta sonu icin gorevlendirme yazisi yazarlar, eger cevirme olursa onu gosterirsin. en kotu sen bir dilekce ile hafta sonu gorevli olduguna dair bir yazi isteyebilirsin.

bölünmesi için nasıl bir sebep var ki? birden fazla mı ortak var?

Tarım arazilerinin bölünmesi kanunen yasak, tarla vasfından çıkıp arsa olduysa, kadastro geçip planları belediyeye asıldıysa, ekstrem durumlar hariç bölünmesine engel bir durum yok.

Tabi ki tapunun birden fazla kişiye ait olduğunu varsaydım.

İşgal durumuna girerseniz o kısmı yıktırır belediye. Ya da işgal ettiğiniz mülkün sahibine arsa parası ödersiniz

imar planına uyulmazsa bir kere iskan alamazsınız. iskan alamazsanız belediyeden elektrik, su, doğalgaz gibi hizmetleri alamazsınız. şantiye elektriği vs formunda alırsınız bu da size pahalıya patlar

iskansız bu şartlarda otururum derseniz, evet oturursunuz. fakat belediyeler kat irtifakı tapulu yapılara da denetleme yapabiliyorlar. şayet imar planına uymuyorsa yapınız hem para cezası alırsınız hem de yapıyı imar planına uygun şekilde yıkım-revize taahütü verirsiniz. üstelik ceza ödenmezse ya da aynı şekilde tekrar ceza yerseniz hapse kadar yolu var.

sorunu çıkaran belediye fen işleri müdürlüğü :)

Uzmanı değilim, anne tarifi ile yapmıştım, güzel olmuştu. Kavurma etin kendi yağında kavrulur. Yağlı kısımları küp küp doğrayın, tencerede eritin. Erimeden kalan kıkırdak kısımları çıkarın. Küp doğradığınız etleri ekleyip yüksek ateşte renkleri dönene kadar kavurun. Sonra çok kısık ateşte arada bir karıştırarak 1.5 saat pişirin. (Tuz sanırım son yarım saatte katılıyordu. Bunu hatırlayamadım)

doğrama biçiminden kullanılan bıçağa, saklama koşullarına kadar bir sürü sebep var.

Ben de bu dertten muzdarip idim. Olay su eklemekteymiş. Kuzu olsun dana olsun kavurma su istiyor. Önce bir salıyor kendi suyunu yüksek ateşteyken, sonra çekmeye başlayınca kısık ateşe alıp kaynar su ekliyoruz. Yumuşak kıvama gelene kadar su ekleyerek pişirmek gerekiyor. Bu sırada suyu tamamen çekip tencereye/tavaya yapışarak eti kurutmamaya dikkat ediyoruz.

tencereyi isitiyorum once, eti ekliyorum renkleri kahverengi olana kadar ceviriyorum. sonra kisik ateste pisiyor, suyunu arada kontrol ediyorum, kendi suyu bitmisse sicak su ekliyorum.

belki konuyla alakasız ama beef ragu makarna yaparken eti 2 saat pişiriyorsun. içine azaldıkça sürekli su ekliyorsun. 2 saatin sonunda bildiğin dağılıyor et. ben bunu alelade bir etten yaptım ve inanılmaz yumuşak oldu.

bence olay uzun ve ağır pişirmekte. kurumasına da izin vermemek lazım.

Su ekleyerek uzun süre pişirmek +1

En az 1.5 saat orta kısık ateşte pişirdikten sonra suyu çektirip yağ eklereyek kavuruyoruz. Yağ olarak da genellikle iç yağını erittikten sonra kalan sıvı kısmı kullanılıyor.

bildiğim, gördüğüm kadarıyla kuyruk yağı önemli.

geçmiş gönderileri kimlerin göreceğini sınırla seçeneği var ancak bu sadece herkese veya arkadaşların arkadaşlarına açık gönderileri sadece arkadaşlara açık hale getirmeye yarıyor. sadece ben için hepsini tek tek yapmanız gerekir.

kısıtlı bi zamanı var, bir süre sonra göç etmek zorunda kalacak ve diğerlerine göre daha yavaş gelişen yavru gereksiz yere besin tüketiyor olacak.

bakabileceğinden fazla yavru, diğerleri için de problem demek.

zayıf olan yavrular öldürülür ki, diğer yavrular yeteri kadar yiyecek yiyebilsin. bunu bazen ebeveynler yerine kardeşler de yapar. güçlü olanlar hayatta kalıyor yani.

bu yine öldürmüş, direkt yuvadan da atıyorlar: www.youtube.com

eğer herkese yetecek yemek yoksa bu şekilde kemer sıkıyorlar diye okumuştum.

doğrusu "yed-i emin"dir. "Güvenilir el" demektir. Bir malın hukuki durumu (satışı, haczi, devri, satışı vs) gerçekleşinceye kadar emanet edilen yerdir.

noterler gibi özel teşebbüstür. fakat devletle (adalet bakanlığı) anlaşmalıdır.

Adı yed-i emin,eski türkçeden geliyor emin bildiğin emin güvenilir demek yed de güç,mülk gibi anlamları var.anlaşmazlık durumunda emanetin geçici korumasını yapar.
2- özel ama adalet bakanlığından izinle olunuyor.
3-çok
4-bunu onlara sorman lazım.

Yed i emin otoparkta hacizli,mahkemelik ya da trafik tarafından araçların çekildiği otopark.

görmedim ama Allah bilir yandaş çoğu. içinde polis ofisi var. çekilen araçları falan oraya götürüyor polis.

Merak ettiğim ve sormak istediğim bir soruydu. Bir akşam evime 1km kala polisler arabamı çekti. Arabamı apartmanın arkasındaki yedi emin otoparkına çekin uzak olmaz en azından hemen alabilirim dedim. Kendileri başka bir çekici çağırdı ve 35 kilometre uzaklıkta bir yerdi emin otoparkına çektirdiler. Çekici zaten hazır bekliyordu polis çevirmesinde. Kilometre başına dünya para ödeyip arabayı aldım ertesi gün.

Bence gene de iyisin. Rahmetli babamın yeddi eminde aracı vardı. Fakat ismine muhalif yeddi eminci araçları akıp kacmisti. Ortadan kaybolmustu anliycagn.

@lancelot du lac : noterlerin özel teşebbüs olduğu nereden çıktı?

@co2s2
noterlik kanunundan çıktı.

noterler resmi daire değildir. noterlik de resmi bir görev değil serbest meslektir. noter ve çalışanları da devlet memuru değil serbest çalışanlardır. zaten resmi daire olsa makbuzu adalet bakanlığı adına kesilir, noter adına değil.

ancak noterler adalet bakanlığı ile anlaşma gereği "resmi daire" statüsünde sayılır.

netflixte bazıları dublajlı. amazonu bilmiyorum.

amazon : türkçe değil. diğer diller mevcut.

netflix : çoğu dizi türkçe dublajlı.

@false pretension

türkçe seslendirmeli yapımlar var amazon prime'da.

netflix'teki içeriklerin %90'ı türkçe dublajlı, %100'ü türkçe alt yazılı.

amazon prime'daki içeriklerin hepsinde alt yazı bile yok.

ceza derken. geçiş ücreti hgs de bakiye varsa düşer. yoksa ruhsat sahibine yazılır.

kaçak geçmekten bahsediyorsanız onun cezası ruhsat sahibine

arabayı eski sahibinden satın aldıktan (devirden önce) önceki hgs borçları ona, sonraki kaçak geçişler size ait diye biliyorum. mantıklı olan da budur sanırım.

eder. eskisinin ustunde ne yaziyorsa ondan alin.

@konetsu'ya ek olarak, amper ne kadar yüksekse o kadar uzun sürer şarjı.

Zaten belirli boyuttaki bataryalarda öyle iki katı filan fark olmaz.

hangi ilden gideceğine bağlı, izmir'den eskişehir'den, istanbul'dan, ankara'dan gidersen alışman zor olabilir. ama düzce'den, bayburt'tan, çorum'dan gidersen rahat alışırsın.

kışın soğuk olur mesela. ama neye göre? erzurum'dan gideceksen soğuk gelmez.

Bir dönem günübirlik uğruyordum Bolu merkeze. Nedense ısındığım bir şehir oldu. Hatta 2 ay kadar da Ankara'da kaldım hiç sevemedim mesela. İstanbul'dan sonra bana ufak ve sakin yerler iyi geliyor olabilir. Sürekli hareketli sosyal hayat, şu mekana gideyim, bu mekana akayım vs. bunlara cevap veremez tabii ki.

Ufacık ama çok şirin, temiz havası olan, insanı genel anlamda yumuşak, zaman zaman çok sıkıcı olabilecek bir şehir.

2015'te orada 1 yila yakin kaldim. gayet guzel bir sehir ama soguk. agustos ayinda sabahlari gomlek ve hirka ile santiyeye gidiyordum sizi baglar mi bilmem yemegi ve kizlari cok guzel.
esnafi da sessiz sakin. rahat insanlar. ayi ve sivrisinek sorunu var baska da bir sey yok.

Yapması zor değil şu an her yer erik, alıp reçelini yapsan, youtube da bir sürü örnek çıkar

Ama şekersiz, elma suyu ile tatlandırılan yenigün diye bir marka da var

İçindekileri oku. Pektin maddesi varsa alma bence. Doğal yöntemlerle kıvam tutturamıyorsa yemem ben o reçeli.

Hicbiri.

Hepsi bogazini yakar, anne receli gibi olmaz.

Yenigün.

www.migros.com.tr

hiçbiri +1.
kullanılan şeker boğazımı yakıyor. en doğalı bile maliyeti ucuza çıkarmak için evinize almayacağınız ürünler kullanıyor. doğallıklarına emin olduğum Portakalbahcem.com'dan aldım mesela, o yakmasa da bir garip geldi.

evde reçel yapmak insanın en çok bir saatini alıyor. bence hazır merak salmışken deneyin derim. ekşi seviyorsanız limon reçeli mesela. ya da vişne. youtube'daki videolardan izlediğinizde bile "bu muymuş yani" diyeceksiniz. bir de, insan uğraşınca, kendi emeği olunca daha da tatlı oluyor. minik kavanozlara koyup arkadaşlarıma da hediye ediyorum ben :)

Yenigünün şekersiz olanını kullanıyorum, elma suyu limon ve vişne içeriyor sadece vişne reçeli. Ben evde yapsam sofra şekeri koyacağım bi de. Bir bakın Yenigün'e.

yenigün +1
gold seri süper.

bir de pektin elmayla elde edilebilen bir şey ve reçele kıvamını veren o.
yani pektin de, hangi pektin?
nasıl pektin?
pektinin kimyasal işlem görmüşü ya da kimyasal olarak oluşturulmuşu falansa iyi değil ama normalde elmadan elde edilir.
o yüzden yenigün'de de elma var zaten ve doğal.

st dalfour 3 dolar, turkiye'de 40 lira. oha aq ya. ayip artik, yazik bu millete ya.

Hiçbiri +1
Ayrıca ev yapımı da olsa reçel yerine marmelat tercih etmek bence daha sağlıklı. Çünkü marmelatı şekersiz yapabilirsin ama reçel şekersiz olmaz.
Bu sene hayatımda ilk kez erik marmelatı yaptım, şuan her sabah yemeye doyamadığım için kışa kalmayacak sanırım.

www.mgm.gov.tr

Buradan en sağdaki yıllık ortalamalara bakıp sıralayabilirsiniz. Ortalama en sıcak en soğuk diye sıralamak mümkün olsa da mantıklı olur mu bilmiyorum. Misal doğuda sert kış olan bazı yerlerde yazın kavurucu sıcaklar olabilir. Fakat iskenderun gibi yerlerde yılın 300 günü güneşlidir, kışın kar yağmaz. O açıdan en sıcak yer akdeniz sahil şeridinden bir yerdir.

Öncelikle 2 tür titan var. Birincisi beyinsiz rastgele saldıranlar, ikincisi akıllı titanlar, stratejik davranıp diğer akılsızları da yönlendirip saldırtıyorlar. Duvarların içindeki insanlar aslında bir soydan geliyor ve o soy bunların kurucusuymuş. O soyu önce duvarların içine hapsetmişler, sonra da titanlarla hepsini öldürtüyorlar. Beyinsiz titanlar da duvarın dışında olup da ihanet eden veya o soydan bulunan insanlardan üretilip salınıyor. Askerlerse duvarın dışındaki medeniyetin askerleri.

Migros Sanalmarket çoğunlukla. İstegelsin veya getir de kullanıyorum daha acil ihtiyaçlar için.

Hepsi de güvenilir ve hiç sıkıntı yaşamadım pandemi başladığında sarkmalar ve stok sorunları dışında.

Fiyatlar migros seviyesinde, daha ucuzu için pazara gidiyorum.

Migros sanal market +1

Genelde verdikleri saat aralığında geliyorlar. Bazen çok şey alıyorum, getiren eleman taşımakta zorlanıyor, o biraz kötü. Ürün fiyatları marketle aynı, ekstra kargo ücreti oluyor.

Özellikle sebze/meyve için çürük çarık getirdiklerine hiç şahit olmadım. İyi yani epey.

Yol üstü satış yaptığı adamı bağlamasına gerek yok. Herkesi tek atımlık görüyor ondan.

arnold hakli olmakla birlikte genel olarak bizim esnafta biz adam carpma anlayisi var evet. yani musteri doner dolasir gelir kaygisi olmasa hemen hepsi carpacak da allahtan musteriyi baglama durumu var o yuzden bazilari carpmiyor :)

Hele pandemi sonrasi iyice azittilar sanki...

(bkz: köylü kurnazlığı)

köylü milletinde utanma diye bir şey yok ki, çocukluğum geçti köylerde hepsi çıkarcı ve kıskanç tipler. iyilik yapmayı enayilik olarak dürüst olmayı da mallık olarak gören tipler.

muhtemelen senin arkandan şöyle demiştir "lan zaten ucuza satıyorum(kime göre) bi de gelmiş pazarlık yapıyor aldım 20 lirasını kaç kilo geliyosa 10 kilo diye yolladım" diye kahvede anlatıyodur

Türk esnafı yarını düşünmez üstat, günü kurtarma derdindedir, vizyondan ve stratejiden anlamaz, o anda cebine girecek olan paranın derdindedir.

Ben yan komşum olan kırtasiyeden bir koli a4 kağıdı soruyorum 110 TL fiyat çekiyor aynı marka kağıdın bir kolisi piyasada 60-70 TL civarı. Türk esnafının geneli vurkaç şeklinde gerilla taktiği uygulamayı dedelerinden genetik olarak almış, müşterinin tekrar gelip gelmemesi umurunda bile değil.

esnaf değil herkes böyle
eksisozluk.com

Bu ülkede herkes birbirini çarpmaya çalışıyor

kaldırıp indirirken 10 kilo olmadığını nasıl farketmediniz ben ona takıldım.

herkes dolandırıcı

Yukarıda gayet iyi anlatmışlar sebeplerini. Çok derin analiz yapmaya gerek yok aslında. Ticareti veya üretimi düzgün, yasal ve iyi yapmak oldukça zordur. Bir fabrikada da, bir dükkanda da bunun örneklerini görebilirsin. Ama uzun vadede işini iyi yapan kazanıyor. Bu yüzden işletmelerin yüzde 80'i ilk 2 yılda kapatıyor. Burada tercih müşteriye kalıyor. Riski azaltmak mümkün. Misal, alkol alırken büyük market zincirinden alırım. Özellikle rakı ve viski vb sahtesinin çok olduğu şeyleri. Elektronik alacaksam güvenilir yerlerden almaya çalışırım. Farklı yerlerden fiyat alıp, gerekli araştırmayı yaparım. Dolandırılmadan, kazıklanmadan alışveriş yapmak yüzde 99 bizlerin elinde.

Yalova-Pendik iskelesi önünde salatalık satarlar, 4 kilo diye başlıyor. Eşimin el tartısı iyidir. Kaç sene önceydi, tartarım ben bunu arabadaki tartıyla dedi,nitekim 2,5 kilodan biraz fazla geldi. Neden böyle yapıyorsun dedik, yılık yılık gülüyor. Herkesin arabasında tartı mı var, yol boyu yiyecen bitecek işte, dedi.
Ahlaki yozlaşma Turgut Özal döneminden beri gittikçe arttı, ama artık yakalanınca utanma da kalmadı.

Genellememek lazım beş parmağın beşi bir değil.

Ben de biraz seytanin avukatligini yapayim. :)

Kendimizi koylunun yerine koyalim. Butun sene ugrasmisim bir urun yetistirmisim. Biraz bahce tarla olayini bilenler hadisenin ne kadar me$akkatli oldugunu bilir, bunun capasi var, tohumu var, gumresi var, sulamasi var, bocegi ilaclamasi var allah var. Biz patates sogan der geceriz, ama arkasinda ciddi bir alin teri var.

Ulkede zaten tarimin degeri yerle yeksan olmus. Araci bir suru cakal var, senin normalde kilosunu 5 liraya satman gereken seye 1 lira vermiyorlar. Sen de aradaki cakallari ortadan kaldirmak alin terinin hakkini almak icin yol kenarina tezgah kurmussun satmaya calisiyorsun. Butun gun 40 derece gunesin altinda mal gibi beklemek zorundasin ki eldeki mali curumeden satabilesin. Her duran yerli turist pazarlik yapiyor, senin fiyatini kirmaya calisiyor. Ayni adamlar buyuk marketlerden urun alirken pazarlik yapamiyor ama..

Valla ben de bir noktadan sonra eksik tartmaya baslardim herhalde, acik soyliyim. Oyle basa boyle tarak.

Ben koylu ile pazarlik yapmiyorum, hatta cogu zaman ustu kalsin cekerim. Adamlara ne zaman velinimet gozuyle bakip ona gore muamele cekeriz, o noktadan sonra onlardan duzgun davranislar beklemeye yuzumuz olur. Su anda ben adamlara pek hak vermiyor degilim. Uzucu ama durum bu.

hic gecmiyor muhtemelen o lokasyonda hurdaci piyasasi hareketli.

evet ben de evden calismaya baslayinca fark ettim cok fazla hurdaci, eskici ve zerzevatci geciyormus mahalleden.

Geçen sene bu kadar hurdacı yoktu. Bu sene ekonomiden dolayı bu alanda bir patlama var. Bunun yaninda dolar bazlı olarak demir fiyatlarının çok artması da bir etken olabilir.

Aynısını ben de düşünüyorum 2 aydır.

ben yerel belediyeye şikayet ettim, düzenli olarak kontrol edilmektedir gibi bir mesajla salladılar.

Bizim burda da aynı hacı. Ekmek peşinde adamlar. O yüzden pek laf etmiyoruz biz..

ellerinizi yikadiktan sonra dezenfektan kullanmayin, acilan hücrelerden girerek ele daha da zarar veriyor. Bunun disinda el kremi kullanin.

aynı durumdayım sık yıkama, kolonya sürme sebebiyle 3 aydır ellerimin tüm derileri kalkal oldu avuç içinde.

normal krem denedim bi fark yaratmadı, ayrıca elleri yapışkan bir hale getirip daha çok mikrop tuttuğunu düşünüyorum.

mutlaka çok kişinin başına gelmiştir, varsa önereceğiniz ilaç ben de kullanmak isterim.

mümkün olduğunca dezenfektan yerine el yıkamayı tercih edin ve vazelin kullanın.

Senelerdir elde vıcık vıcık kalmayan, cildin gerçekten emdiği, ellerimiz ıslanınca tekrar kaygan şekilde ortaya çıkmayan tek krem bence bu: www.nivea.com.tr
Bunu gün içerisinde veya uyurken sürerseniz müthiş olur.

Bir de şu var tırnak etleri ve sertleşen deriler için, ayaklarda da kullanılabilir. Tırnaklara sürerseniz manikürlü gibi uyanırsınız: www.watsons.com.tr

Bepanthol merhem de çok başarılı diye düşünüyorum. www.bepanthol.com.tr uyumadan önce ellerinizin tamamına bol bol sürerseniz sabah muhteşem uyanırsınız. Etrafa bulaşmasın derseniz bez eldivenler satılıyordu sanırım gratis’te.

Kurt kendi kendine oluşmuyor sonuçta, sinek larvası onlar.

Kaliteli bir yerse marka değerine zarar gelmesin diye ekstra önem gösterecektir, merdiven altı bşr restoran ise çok da sağlıklı değildir.


Kurttan ziyade çiğ balık ürünleri ile bulaşan bakteriler var, onların ürettiği toksinler zararlı, hastalık yapıyor vs.

Kısaca marka güveni önemli

Düzgün bir yerde yedikten sonra sıkıntı olmaz. Salata yerken de kurt girebilir.

Kaliteli yeri tercih edin. Evimin yakınında Quick China var, oradan yiyorum genelde. Ankara Ümitköy’deki Chinabloom’dan ve Mustafa Kemal Mahallesi’nde Mahall’deki Çin Seddi’nden paket servis söylemiştim onlar da çok iyiydi. Yemeden önce ben de çok evham yaptım ama şimdi her ay nasıl lahmacun yemem lazım krizi geliyorsa suşi yemem lazım krizi de geliyor, afiyet olsun.

Eve sipariş verirsen bakteri üremesi açısından çok daha riskli. Seviyorsan yerinde taze taze yemeni öneririm.

Suşi niye zararlı olsun. Vejetaryen vegan suşiler de var, onlara yönelebilirsiniz.

soğuk durumuna göre çatlar.

memleketine ve basıncına ve izolasyonuna bağlı.
örnek veriyorum istanbul'da kolay kolay donmaz. ama sivasta hastanenin içindeki borular bile patlamıştı. ,
dirençli borular da var bu arada.

İstimlak edilecekse zarar edeceksiniz tabi. İleride imar durumuna göre 5-6 katlı apartman yapabilecekken tarla parasını alacak oturacaksınız aşağıya.

ne kadarını istimlak edeceklerini öğren, bu işlerde biraz ateşlemek lazım .malının peşine düş yoksa komple yokederler tarlanı. bizimde zamanında öyle bir durum oldu herkes 3-5 ateşledi adama . ateşlemeyip kavga çıkaran adamın arsası da komple yola gitti.

betonu sağlam atılmışsa zor, ideali keski ve balyoz gibi duruyor..

şarjlı matkapla falan olmaz o iş. deneme bile, ya ucunu kırrsın ya da cihaza fiziksel zarar verirsin.

Elektrik yoksa balyoz tek çözüm.

makitanın şarjlı kırıcıları var ancak öyle bişeyle olur.
şarjlı matkap diye satılan vidalama aletleriyle ancak betonda ufak izler açarsın.

niye delik açıyorsunuz ki anlamadım. onlar zaten hazır geliyor. delik açmak için herhangi bir şarjlı pnomatik matkap işinizi görür. belki de altı açıktır sonrada doldurmuşlardır.

kaliteli (pahalı) sarjlı maktap delebilir ama yedek pil kullanman gerekebilir.

Kaç metre bu direk?

Harç hazırlaman lazım ya da hazır harç karışımı.bir su terazisi lazım dik mi o direk diye.yada L şeklinde lama benzeri bir şeyler.direğin bir kaidesi varsa önce kaideyi kurmak lazım.

toprağa bir çukur açıyorsun direğin boyu ağırlığı burada önemli,
eğer 3 m. den uzun ve/veya normalden kalın ve ağır olması halinde sabitlemek için direk çukurunu min 50cm derinliğinde 30-40 cm çapında açınız.
en ufağı yumruk büyüklüğünde irili ufaklı sağlam taşlar toplayınız. direği dik konumda(dik olması isteniyor ise) çukura yerleştirip etrafına irili ufaklı taşları doldurunuz. taşların arasında boşluk olmalı ancak birbirlerine sağlam dayanmaları gerekmektedir.
Varsa çimento ile çukuru doldurunuz yoksa toprakla doldurup sıkıştırınız. Sıcak hava sayesinde sıkıştırdıktan sonra çukurun üzerine su döküp toprağın taşların arasına tam dolmasını sağlayabilirsiniz. Sağlamlığını elinizle kontrol ediniz.
Çimento dökülmesi halinde çimento kuruduğunda sapa sağlam bir direğiniz olacaktır.

İlçe

Arsanın önünde bir kadastro yolu varsa büyük ihtimal kapı numarası verilmiştir zaten.

Atıyorum sokağın ilk girişinde bir yapı var ve numarası 2 ise, bu yapıdan sonra 10 parsel varsa ve sizinki 11. parsel isesizin kapı numaranız 24 olur.

Pardon ya, fiziki olarak basılı kapı numarasını mı sordunuz?

neden böyle bişey istiyorsunuz ki? 2 günlük eğlence için mi?

yaz sıcağında hangi mama hangi su 1 haftayı çıkarır? değil haftayı iki güne bayatlar zaten ne koyarsanız koyun.

hayvanın canı sıkılır, mutsuz olur.

bakacak başka biri varsa belki olabilir ama siz iki günlük hayvan sahipliği yapacaksanınız diye kalan 5 gün için yazık etmeyin hayvana.

kesinlikle olmaz. tavuk degil bu.

Sokağa bırakın daha iyi. Bir köpek 2 yaşındaki bir çocukla aynı zekaya sahiptir. 2 yaşındaki bir çocuk kendi kendine yemek yiyebiliyor olsa haftanın 5 günü bir bahçede yalnız bırakır mısınız?

Hayvanlarin bitkiler gibi sadece yemek ve suya ihtiyacı olduğunu sanıyoruz.

kışın nasıl olacak ?

yok artik nihat dogan.
akillica bi hareket olmaz kopek kacti mi atladi mi havladi mi bir yerine bir sey mi oldu haberin olmaz. ayrica o hayvan orada cok darlanir.
kopek sahibi degil de gunah sahibi olursun kesin \(°_°)/

Bahçeden kaçar, bahçeyi pisletir

köpekler günlük ilgi gerektiren hayvanlardan, gün içerisinde iletişim kurmayı, oynamayı severler, eğer bütün hafta siz hariç başkaları ile (yoldan geçen vs.) muhattap olursa bi hafta sonu size saldırıverir. hayvanların şirazesi ile oynamayın.

Köpeklere haftada 2 gün oyuncak muamelesi yapmak biraz şımarıkça bir davranış. Bir de alacağım diyorsun. Sahiplenmek bile değil. “Fıstık benim olacak” desen bu kadar olmazdı. Köpeklerin ihtiyacı olan şey yem ve su değil.

ille alicam diyorsaniz bari 2 tane sahiplenin barinaktan arkadas olsunlar, dijital mama kaplari var. her gun otomatik belirli bir miktar veriyor ondan koyun (su icin de boyle seyler var)

dondurman gereken ürünler varsa alınmalı, pek gerek duymuyorsan o kadar da çok alınmamalı.

Al. Aldıktan sonra bu zamana kadar derin dondurucusuz ne yapıyormuşum ben dersin.

Uzun süre kullandım sonra da fişini çekip depo yaptım. Sonra da hurdacıya verdim. Neden? Kol gibi fatura geliyor. İçine koyduğun sebzeleri lâzım olunca al daha ucuz. Fatura işini abartmıyorum yarı yarıya düştü. Dondurmacı falan değilsen ev kullanıcısı için aşırı gereksiz.

Hatta atınca bunca yıl boşuna fatura ödemişim diye de hayıflandım bayağı. Kilosu 5 liradan aldığın yeşil fasülye nin 1 yıl sonra maliyeti 20 lira oluyor rahat. Ben arçelik kullandım ama hepsi de aynı teknoloji.

buzluk yetmiyorsa alabilirsin

x571 e katılıyorum boşuna almışım diyorum onun yerine büyük bir buzluklu buzdolaını tercih edermişim.
he illaki alacağım diyorsanız kucuk alın 5 cekmeceli alıp sonra tek cekmece için haldır haldır calıstırmak durumunda kalmazsınız

Hem çalışıp hem de evde yemek yapayım, sağlıklı olsun diyorsanız almanız faydalı olur. Ben işin maliyetinde değilim. Mevsiminde yerim sebzesini, meyvesini. 6 ay bezelye yemesem de olur. Ya da marketten alırım dondurulmuşundan. Ancak benim için yemek 20 dakikada hazırlanabilir olmalı ki bu da daha önceden sebzemi / etimi derin dondurucuya koymaktan geçiyor. Ben gardrop tipi buzdolabı aldım, yarısı derin dondurucu. Çok seviyorum kendisini. A+ enerji grubu.

Yazın ve kışın sevdiğimiz şeyleri depolamak için hem hesaplı hem kullanışlı.Böyle şeyleri seviyorsanız alın bence.Mesela dün mahallede bir vişne ağacı var topladık,yıkadık,ayıkladık,attık dolaba sos vs içinn sonrasında.

www.umutspot.com

www.umutspot.com

www.ugur.com.tr
no frostmuş bu mesela. altusta da gördüm.

Elma alacağım ama armut yazmıyor ki diye sormuşsunuz.

İki tip soğutma sistemi var;

1- Derin dondurucu
2- No Frost

Derin dondurucu alacağınıza göre nofrost değil derin dondurucu alacaksınız. No frost sistemde ısı taşınım ile çekilir yani soğuk üfleyerek soğutur. Derin dondurucuda dolabın yüzeylerinden soğuk akışkan geçirilerek derin dondurma işlemi yapılır.

maalesef bazı modellere yüklenmiyor. bizim tv de lg (eski bir model) hiç bir şekilde yükleyemedik.

lg ile alakalı bir durum değil o
BluTv yazılım ekibi, sizin televizyonun işletim sistemine göre app yazmamış.
Olmayan app'i kendiniz yazıp yüklemeyecekseniz yüklemenin bir yolu yok.

televizyonun içindeki browser bir çare olabilir.
son model apple tv alabilirsiniz, onda var blu tv uygulaması
tvden izlersiniz böylece.

yegane çözüm.
(git: )www.hepsiburada.com

Kafada canlandırması, kıyaslaması daha kolay oluyor.

Daha kısa bir soru, fonetik olarak da ağızdan çıkışı daha kolay. Bir de belli zamanlara aidiyet hissiyatı yaratmak için olabilir. Mesela 1984'lüyüm dediğin zaman 90'larda çocukluğunu yaşamış olduğun, milenyumun başında üniversite yıllarını geçirdiğin falan gelir akla ama 36 yaşındayım dediğinde bunlar pek düşünülmeyebilir. Bu düşünceyi tetiklemek için soruluyor olabilir. Çok fena sıkıyorum şu anda ama mantıklı geldi :D

bana yaşımı sorsalar da doğum yılımı söylüyorum. "yaş hesaplamayı bilmiyom ben, o yüzden ehiehi" diyorum sonra da. çünkü üpo'nun dediği gibi herkes ayrı bi hesap yapıyor.

küba'nın özgürlük hikayesi, vahsi kırlar

Tabi ki

fazlasıyla

Ruski standart su gibi giderken istanblue gibi ürünler ilaç içiyormus gibi olur. O sebepten zaten icine bir suru meyve suyu vs karistirip anca icilebiliyor.

Kesinlikle

Örneğin Beluga, Belvedere gibi kaliteli votka içtikten sonra İstanblue, Smirnoff, Absolut gibi votkaları içerseniz farkı çok daha iyi anlarsınız.

farkeder, ozellikle de icim yumusakliginda cok farkediyor. once binboa sonra da russian standart icince daha anlasilir oluyor fark.

Fiyat performans için finlandia diyorum.

lcd'nin içine su giremez orası kapalı bir cam. panel ile backlight veya polarizer arasına su girmiş büyük ihtimal. kendi kendine gitmez ama azalır ve beyaz görüntülerde fark edilen bir leke olarak kalır.

benim önerim içinin açılıp alkol ile temizlenmesi. aksi halde film kablolar ve konnektörlerin olduğu bölgelerde zaman içinde korozyon oluşur.

Konut sigortanız varsa karşılar sigorta, bilginiz olsun.

Elleme dursun, ortalık karışık.

öyle bir başlık yazmışsın ki sanki 20 bin Euro var..

bişi yapamazsın zaten. Değerini koruyacak bir yerde dursun enflasyon erimesini önle birikimde dursun işte.

2008'den beri devam eden ekonomik kriz bizim gibi sıradan vatandaşın belini bükmeye 2017'de başladı. Fiyat artışları, uçan kaçan döviz fiyatları... O zamandan beri bazen yüksek şiddette bazen daha sakin sürekli bir ekonomik kriz içindeyiz. Yani durum sürekli kötüleşiyor, bazen ise karambol oluyor. Şu anda ise krizin en belirsiz, en curcunalı günlerini yaşıyoruz. Kimsenin bir dediği tutmaz bu dönemde. Benim tavsiyem ise şu anda pek bir hareket yapmaman.

%50 altin, %50 dolar.

Ben olsam su an likitte kalip firsat beklerdim.

Dolar,euro,altin hepsi pahali.Borsa hafif bir tepki verme cabasinda ama tekrar 85 binlere iner bence.Tamami yuksek geliyor bana su an

Aynı durumdaydım. Bugün gümüş satın aldım. Denemeye değer.
Not:YTD

Kafam rahat olsun diyorsan altın al. Yok uzun süre dokunmayacam diyorsan bankaların yurtdışında hisse senedine yatırım yapan fonlarından al.

farklı bir açıdan değerlendireyim.

lisanslı depoculuk ile buğday al. buğdayın ekiliş alanlarının azalması ve ithal edememe gibi nedenler olacak gibi, koronadan zaten ortalık karışık. ithal olsa bile dolar kurunun artışı ile zarar etmen zor, kar elde etmen muhtemel.

tabi ki, YTD.

kriz ortamlarının yatırımı fiziki altındır. kuyumculardan gram altın topla.
euro ve dolara yaklaşma, banka fonları da kısa-orta vadede tatmin etmez. tek çare fiziki altın..

öyle bir yoğunlukta hastane seçip gidebileceğini mi düşünüyorsun cidden? italya'da kapasite yetmediği için doktorlar hangi hastayı makineye bağlayacaklarına karar vermek ve diğerlerini ölüme terk etmek zorunda kalıyorlar. atıyorum ankara'da 3 bin tane makine olsun, solunum için bu makineye ihtiyaç duyan hasta sayısı ise 5 bin olsun. herhangi bir hastaneyi tercih edip de tedavi görebileceğini mi düşünüyorsun gerçekten?

corona'nın yol açtığı paniğin sebebi tam olarak bu: sağlık sistemi çöküyor ve cumhurbaşkanının oğlu falan değilsen kimsenin umrunda bile olmuyorsun. çünkü hepimize yetecek kadar ekipman veya doktor kalmıyor hasta sayısı çok fazla olduğu için.

kimsenin umrunda olmayacaksın+1

yapılabilecek tek mantıklı şey henüz hala vakit varken, bağışıklığı çeşitli metotlarla ve desteklerle max seviyeye çekmek. hastalanma halinde bir ihtimal kurtulabilmek için.

zaten görüldüğü üzere şu anda bile; sistem çökmemişken yani, iyileştirme oranımız çok çok düşük.

son olarak seni zaten 112 ambulansla gelip alacak, beni geçerken şu hastaneye bırakıverin falan diyemeyeceksin.

Seçme şansı olmayacak.
Solunum cihazları da zaman içinde yetmeyecek zaten.

sabun yeterli corona icin
sabun yoksa dezenfektan da olabilir.

@inter

dışarısı için dedim sabun olmadıgı zamanlarda. işte dezenfaktan yok kolonya yeterlimi?

kolonya yeterli alkol oranına sahip olsa da uçucu olduğu için olmuyormuş sanırım. alkolün deride 30 saniyeden fazla durması mı ne gerekiyor yazmıştı birisi burada.

Elinizi ağzınıza burnunuza gözünüze sürmeyin dışarıda, her fırsatta el yıkayın. Aksıran tıksıran insandan uzak durun, toplu taşımada vs yüzyüze nefes almamaya çalışın, arkanızı filan dönün.

Kolonya da hiç yoktan iyidir.

bence kolonya yeterlidir. ancak yarım kolonya yarımda dezenfenktan alkolü birleştirirsen hem alkolün kötü kokusundan yırtarsın hemde daha etkili olur. Ben öyle yapıyorum.

Elinizi yuzunuzun herhangi bir yerine degdirmemek gerekiyormus. Virusun girebilecegi bir suru yol varmis. Heralde bu siyah noktalar, sivilceler vs.?

Dün akşamki oytun hocanın da katıldığı programda 3 doktorun da hemfikir olduğu konu kolonya idi. Burada daha çok bile var belliki adamların dediği 80 derece kolonya iyidir etkilidir yüzde 60 alkol oluyormuş öyle olunca fslan filan

o sarımsaklı bir yağ. tabii ki içinde başka şeyler de var. ben little kayzere sormuştum nereden bulurum bu sosu diye abi valla bize de gönderiliyor bilmiyorum demişti. büyük ihtimalle bulamazsın bu tür ürünleri. ben bi ara cinemaximum'da satılan cips ve salsa sosa takmıştım kafayı tedarikçisini buldum ulaştım perakende satışınız var mı dedim var dediler okey dedim bana şu üründen yollayın. nerede satacaksınız dediler, dedim yiycem. haa o zaman veremeyiz dediler.

yani demem o ki aynısını bulamazsın. ne kadar benzerini bulursun bulabilirsen onu da bilmiyorum.

sarımsak tozu + yağ kombinasyonunu deneyin. zaten sarımsak tozu alıp kokladığınızda çok yakın gelecek kokusu.

bence tam sayıyı bilmiyorlar ki saklasınlar.

Hayır. Sakladıklarını sanmıyorum zaten WHO ile birlikte hareket ediyor bütün dünya.

Futbol ekonomisi cok buyuk reis. Futbolcular belirlemiyor bu rakami. Bence futbol maci bilet fiyatlari da cok yuksek. Evden izleme de yuksek. Ama talep var.

sanırım tek kelimeyle özetlemek gerekirse, "izlendiği" için.

ayrıca @begegnungen +1

şuradan kulüplerin gelirlerine bakabilirsin: www.google.com

böyle büyük bir ekonomide futbolculara asgari ücret + yol + yemek komik olur. senelik 20 milyon alan oyuncu yeri geliyor 1 gol atıyor takımı maçı kazanıyor ve takım 2.7 milyon liralık galibiyet primi alıyor. ha hak adalet bu mu? bence değil. kapitalizm böyle çalışıyor.

başlığı "üst liglerdeki futbolcu maaşları neden bu kadar yüksek" şeklinde açsaydın daha doğru olurdu. ptt ligi tff 2. lig ve tff 3.lig bu ligler de profesyonel lig ama alınan maaşlar lig düştükçe otalama bir beyaz yakalı maaşından düşüktür.

1) piyasası bu.
2) ortalama maksimum 35 yaşına kadar yapılan bir iş. hayatının geri kalan ortalama minimum 35 yılında ne yapacaklar. Ki ilk 35'te iş dışında hiç bir şey yapamadığını düşün.

@mutantking antrenör yardımcılığı, teknik direktörlük gibi işlerle devam edebiliyorlar. Futbolculuğun uzantısı olduğundan yaş bu açıdan sorun teşkil etmiyor bence .Hatta üst liglerdekiler tv lerde spor yorumculuğu yaparak kat kat daha fazla kazanıyor. istisnai olarak magazinsel tipler yarışma programlarına bile katılıp futboldan fazla kazanıyor. örn: Bu gözler Dünya kupasında altın gol atıp jüri önünde paten kayan ilhan mansızı gördü. Ya da survivor gibi yarışmalardakiler...alakasız gelse de sonuç itibarıyla futbolun devamında buralara gelebildiler. tabi bunlar istisna. Hiç bir şey bulamıyorsa gider bir futbol okulunda hocalık yapar yine futbolculuğundan ekmek kazanmaya devam ederler.

ne idüğü belirsiz işsiz tipleri toplayıp bekçi diye aldıkları için. ne insanla konuşmasını, ne insana kendini güvende hissetirmesini biliyorlar. mahalle kabadayısı gibi gezip artislik yapıyorlar.

hangisi doğru düzgün kolluk kuvveti eğitimi almış göstersinler. hangi özelliklerinden dolayı bekçi yapılmışlar mesela? akp-mhp gençlik kollarındaki işsiz tipler oldukları için olabilir mi?

Ne kadar gençlik kolları üyesi varsa torpili büyük olan hiç bir işe yaramaz insanları bekçi ve itfaiyeci yaptılar çünkü. Bedavadan 5k para alıyorlar. Sen ben okuduk, yüksek lisans yaptık. O paraları görünce iyi maaş diyebiliyoruz sadece

teoride öyle ama pratikte değil o yüzden. o olay çıkaran it kopuk dediğin insanların içinden bile bekçi olanlar var. üstlerine üniforma, ellerine silah, arkalarına devleti aldılar bir de. polisin bile eğitimi, olaylara müdahalede yeterliliği tartışılırken hiç bir eğitim vs. almadan bunları saldılar bir de ortalığa.

Çünkü;
1- Onlar olmadan önce de "istisna yerler hariç" rahat rahat yatıyorduk, çünkü polis vardı.
2- Polis demişken evet böyle bir meslek var. Neden "yeterince eğitim almış" polis değil de çok az eğitim almış "bekçi" ?
3- Ayrıca bu "yetersiz eğitime" rağmen neredeyse polis kadar yetkileri ve maaşları var.
4- Eğitim seviyesinden midir yoksa başka sebepten midir vatandaşla nasıl konuşulacağını bilmeyenler var, bizzat gözümle gördüğüm bir olay var üç bekçi gece bir cafeye oturup gelen garson kızı rahatsız ettiler. Kız ağlayarak patronuna söyledi ve patron kovdu elemanları.

Saydığım sebeplere benzer bir çok sebep var. Bekçi parasına polis alsınlar illa bekçi ise düzgün eğitilsinler.

Ayrıca sadece ekşi de değil bu "düşmanlık" 2 hafta önce arka sokaklar adlı polisiye dizi bile eleştirdi bunları istersen o kısma youtube dan bi bak sorunun tam olarak cevabı bence.

bunlar cok konusuldu, tartisildi duyuruda. keske onlari okusaydiniz.
dua edin, siz bir gun bu vasifsiz ve partizan insanlar tarafindan suclu muamelesi gormeyesiniz...

Ne kadar naifsiniz ^^

İt kopuk bekçi oldu çünkü. Ve artık ellerinde yetki, bellerinde silah var, eğitim vs. hak getire zaten öyle saldılar bunları sokağa.

Beşiktaş'ta sürekli görüyorum, üç dört tanesi bir arada ellerinde sigara ve telefon sallana sallana yürüyorlar. Ben erkek halimle onları görünce güvende hissetmiyorum açıkçası, kadınların ne güzel bizi güvende tutuyorlar dediğini hiç sanmıyorum.

birden çok sebebi var.

-hükümeti yani siyasal islamı ve onun ideolojisini temsil ediyorlar.
-liyakatla değil, akp networkünün içinden seçiliyorlar.
-bütün gün çay sigara içip öğretmenle aynı maaşı kazanıyorlar.
-eğitimsizler, kaba sabalar, profilleri güven vermiyor.

özetle akp sempatizanı değilsen sevilecek yanları yok. ülkede polisin itibarı bile bu kadar düşükken daha da düşük itibarlı bir meslek grubu yarattılar.

asasasasaj devlet ne zaman vatandaşın güvenliğini düşündü acaba ?
trafik kazası yapsam, polis gelmiyor.
evime iki kere hırsız girdi. doğru dürüst ilgilenmediler.
tam polis kamerasının önünde yoldan geçiyordum, birisi beni kırmızı ışıkta geçip ezecekti. polisi aradım uğraştırma bizi diye fırça attı.
zar zor hapse atılan hırsız uğursuza aflar indirimler gelip duruyor.
.....

siz askere gitmediniz herhalde,

askerde onbaşı, çavuş olan niteliksiz bir kişi terör estirir. bunlar bunun bin katı düzeyde güce sahipler.

Aldıkları maaş sebebiyle kıskançlıktan ve görev itibariyle polisleri hatırlattıkları için de sözde muhalif tutumlarından kaynaklanıyor. normalde zamanlarda cadde veya sokaklarda giderken normal zamanlarda hiç işimizin olmadığı/olmayacağı bir mesleğin mensuplarını kafaya takmak ayrı bir sorun. Oysa başımızın sıkıştığı zamanlarda ise ne kadar gerekli olduklarını anlamak çok zor değil.
Corona virüsü için bile bir anda popüler olan ve tedbir amaçlı kullanılan maskelerin ne kadar gerekli olduğu bu kadar bariz iken sosyal hayattaki caydırıcı unsurları da anlamak,tanımak gerek.

evimizin arabamızın güvenliğini mi sağlıyorlarmış? troll soru galiba.
diğer bir seçenek de bu soruyu soran kişinin bir bekçi olması.

ekşi'de bir başlık nasıl başlıyorsa genelde öyle devam ediyor. İstediklerini yukarı istediklerini aşağıya taşıyorlar istediklerini yerin dibine sokuyorlar. Devlet bekçiler sayesinde ciddi olarak asayişi sağladı. kılcal damarlara girdi. Polisin yetersiz kaldığı durumlarda ve devriye açısından bekçi çok etkili. Mesela bir mahalelede hırsızlık ihbarı geldiğinde bekçiler polis gelene kadar 2 3 dakika içinde olay mahaline giderek güvenliği sağlıyorlar. Ayrıca gbt sorgulamalarıyla suçlulara fırsat vermiyorlar. Artık suçlular sokaklarda rahat dolaşamıyor çünkü biliyorlar ki bekçi var. Bekçilerimizi haset ederek hakaret edip aklınca küçümsemeye çalışan zibidiler emin olun bekçiliğe giriş için aranan şartları sağlayamazlar. Ayrıca şimdiye kadar karşılaştığım tüm bekçiler eli yüzü düzgün vatanşa gayet nazik seçmece tiplerdi.