Ekşi Duyuru

gezmek içinse hayır.

Oturum;
Vatandaşlık, iş, okul vb. Varsa evet
Turistik amaçlı hayır.

Oturum yoksa almiyorlar, fb'ta gormustum birini geri cevirmisler.

türkçe: boğaziçiliden özel ders

organic chemistry tutor
krista king
patrickJMT

Rehber matematik diye kanal var ama sanırım üniversiteye hazırlıyor. Sırf temel bilgilerimi kuvvetlendireyim diye bakıyorum arada.

10 yılda 25 feet boyuna ulaşıyormuş.

şöyle düşün bardağı suya batırmaya çalış ters bir biçimde. içi suyla dolmaz. bu şekilde oluşuyor hava boşlukları.

Masaüstü tarayıcıdan aşağıdaki adımlarla sildim.

Masaüstünde İnstagramdan Telefon Silme Çıkarma
1 . Https://www.instagram.com adresine gidin ve kimlik bilgilerinizi kullanarak giriş yapın.

2. Profil simgesine ve ardından Profili Düzenle‘ye tıklayın.

3. Telefon numarası alanına tıklayın ve telefon numarasını silin.

4. Kaydetmek için Gönder düğmesini tıklayın.

kablonet - 69-TL memnunum

Superonline fiber 200mbit 149 lira. Upload hızları daha iyi olabilirdi ama genel anlamda memnunum.

Türk net 88 (ev telefonu ve 1000dk görüşme de dahil) hepsi bakır kablo ile aynı hızı veriyor dolayısıyla taahhütsüz olması ve ekstra telefon paketi ile memnunum.

kablonet memnunum +2

Teledünya ile kampanyadan faydalanmıştım zamanında. Ne kadar verdiğimi hatırlamıyorum.

100 mbit turknet 88 tl galiba son fiyat.


arada bir kopuyor bağlantı. 1-2 dakika sonra geliyor. günde 1 2 kere oluyor. 70-80 mbit civarı hız veriyor. eh işte memnun sayılırım.

convertio'dan çevirip aç

Videoyu herhangi bir yerden çektiyseniz DVR kayıt özellikli bir TV'den lisans anlaşmaları gereği kilitli çıkar açılmaz. sadece çekilen yerde oynatılır.

Vlc’nin converti ile cevirebilirsiniz.

cosmicstring +1

hocasına göre değişiyor, 2 kişi ile sınıfta yapan da var klasik tahtaya anlatmalı, odasın da yapanda. kalabalık/isim yapmış ünilerde, 2-3 kişi değil mevcut.

Herkese +1. Hatta bazen her hafta ders de olmaz; hoca çok okuma verirse/araştırılacak bir konu verirse bunların tartışılacağı derse kadar 1-2 haftalık aralar da olabiliyor.

atanan kimseyi tanımıyorum. sadece önlisans'tan atanan bir tanıdığım var. ayrıca lise için olana girmek için üniversite okumamış olmanız lazım. eğer diplomanız varsa atanamazsınız. aynısı önlisans için de geçerli.

KPSS genelde memur atamak için değil para toplamak için yapılır

üniversitede okurken bir arkadaşım zevkine girmişti, 2011-12 gibi tam emin değilim. Şoför olarak atandı 1 ay falan takılıp, sonra istifa etti.

Kuzenim liseyi bitirdikten sonra KPSS'ye girip gardiyan olmuştu. Lise yıllarımda da bu sınava girip çeşitli devlet dairelerine atanan birkaç kişi hatırlıyorum.

tcdd +1
açıktan üniversite bitirdi sonra ama işinden memnun, devam ediyor.

Var, her ikisi de zorunlu.

Haziran-temmuz gibi normale dönmeye başlar diye düşünüyorum. Ama bu salgın süresince baya fazla yıpranacağız bu yüzden gerçekten bu günlerinin etkisinin geçmesi anca seneyi bulabilir :(

Ağustos...
Ancak tekrar kış geleceği için vakalar devam edecektir, aşı bulunmazsa sonumuz iyi değil.

hollanda'da karantina haziran'a kadar uzatılmış. bizim avrupanın gerisinden geldiğimiz düşünülürse yaza kadar hatta kışa kadar böyle devam edilebilir. allah yardımcımız olsun.

1-2 aya kadar normalleşir bence. temmuza ağustosa uzarsa ekonomik olarak hayatta kalamaz insanlar.

mayis sonu haziran başı.

Nisan marttan kotu olur. Mayis nisandan iyi olur. Sonra iyileserek gider bence.

benze salginlar bir fikir verebilir. 1900lerin basindaki ispanyol gribi 2 yil surmus, su anki salginin babasi SARS salgini kasim 2002'den Mayis 2004'e kadar surmus. yanlis hatirlamiyorsam asi 18.aydan sonra bulunmustu.

mevcut virusun sars'tan daha hizli yayilan bir virus oldugunu dusunurseek, asi bulunmadigi takdirde seneye yaza kadar bu sekilde devam edebilir. tabi asinin bulunmasi bu sefer daha hizli olabilir.

sirkette yeni toplanti yaptik. simdilik gorunen iyi senaryo haziran ortasi, kotu senaryo eylul dediler.

Ben temmuzda bu olayın gündemimizde düşeceğini tahmin ediyorum. Eğlence, tatil, özgürce dışarı çıkmak gibi alışkanlıklarımizi geri kazanırız. Ancak oluşturduğu ekonomik yaraların etkisi bir süre devam edebilir.

bence saçları daha gür değil, aksine seyrek ve ince bence. ama bence. cilt konusunda bir şey diyemiyorum ama, iklimle ilgili olduğuna dair bir yazı okumuştum. bulursam editlerim.

sac seyrekligi ulkeden ulkeye gore cok degiskenlik gosterebiliyor. ingiltere'de ornegin, kellik cok normal birsey su asiri kirecli hem yikaniyoruz hem iciyoruz. zaten gelenlerin saclari bi sure sonra dokulmeye basliyor

cilt = daha az gunes isigi.
bu insanlar yazin sokaga cikarken bile gunes kremi suruyor, biz de bir cok kisi plajdan plaja.

Açık renkli saçlar seyrek algısı yaratıyor, bence de daha gür saçlılar, kellik daha az sanki, sebebini bilemiyorum, keşke bilsem :) Genetik deyip geçiyorum.

Cilt: güneşe maruz kalmamak ve soğuk havanın cildi sıkı tutması.
Saçları bence daha gür değil. Ama onların suyu bizim saçlara iyi geliyor.

ciltleri hem genetik, hem de güneşe çok maruz kalmıyorlar, enlemden ötürü. bir de beyaz tenli olunca daha sağlıklı ve parlak izlenimi oluyor. saçlaeı ise gür değil, yine açık renk olduğu için size öyle geliyor.

bence sebebi hayatlarinda stresin az olmasi.

Genetik + refah seviyesi yükseliği + az stres, nüfus az daha az rekabet, daha fazla kişi başına düşen refah, kaynak. İtalya, İspanya, Yunanistan tembel, tatilci, gevşek tayfa. Öğle arasında müze kapatan tipler. Bunlar kanımca daha çok stressizlikten kotarıyor. Batı Avrupa genetik + refah yüksekliği. Bir tarafında darbeler, savaşlar, diktatörlüklerle yönetilen ezilmiş, yokluk görmüş halklar ile bunların aynı olması beklenemez. Doğu Avrupa'da genetikten bence. Olum siz savaş mavaş gördünüz git Sırbistan'a Polonya'ya hepsi boy pos yerinde mübarek, uçaktan inmiş basketbol kafilesi gibi dolaşıyor bütün halk, sağlam genetik var adamda. Bir de bir kısım bebek yüzlü tayfa var Avrupa'da. Adam-kadın 40-50 yaşında çocuk gibi cildi, yüzü oluyor. Tr'de, ortadoğuda, afrikadaki 20lik lerden daha genç gösterebiliyor. Mesela Avrupa'da 1.80den kısa adam da nadir yani, binde bir. Özellikle yeni nesil 20-30 yaş arası, hepsinde vücut, boy pos da yerinde, insanlar beslenmesine, dış görünüşüne daha fazla dikkat ediyor. Bireyselci toplum vs geniş aile toplumları artı muhabbeti. Okuldan çıkıp koştura koştura dersaneye etüde yetişmekle geçiyordu lan bizim çocukluğumuz, lgs, öss kasıyorduk deli gibi. Üniversitesi ayrı stres, trafiği ayrı iş bulması ayrı. Bu adamın saçı dökülmeyecek de kimin dökülecek:)

Hiç katılamıyorum. Çoğu 20 yaş ortasında kırışmaya başlıyor, göz çevreleri ele veriyor, kuru cilt ve hassas cilt daha yaygın. Orta ve Batı Avrupa’da kaliteli tarım ürünlerine ulaşım çok daha kolay ama. Organik ürün çeşitliliği ve ulaşımı Türkiye’den farklı. Sonuçta, ne yiyorsak oyuz. Stres, hava kirliliği vs. de etkendir tabii ki.

Güney Avrupa zaten bol bol güneş alıyor, sanmıyorum ki bizimkinden inanılmaz farklı cilt ve saç tipleri olsun.

1- hava temizliği
2- az stres

anaları babaları tipsiz olmadığı, sağlıklı beslendiği için

bizim nesiller de düzeliyor

Saclari kesinlikle daha az ve ince. Ortalama bir Türk kizi burada kadinlardan da erkeklerden de hep saclariyla ilgili iltifat duyar.

Cilt icin de söyleyebilecegim günes daha az ve sadece tatillerde degil, yazin günlük hayatta da günes kremi kullaniyorlar.

Spor yapip beslenmelerine dikkat ettikleri icin daha saglikli gözükmeleri normal.

Saçları gür değil tam tersi seyrek cilt ise güneşten sanırım

Saçları gür değil diyenler, siz hangi Avrupa'dan bahsediyorsunuz? Gerçi haklı olabilirsiniz. Bulgaristan'ın köyü, Portekiz'in taşrası da Avrupa. Genel olarak saçtan tut boy pos, vücüt, giyim kuşam olarak adamların bir tık gerisindeyiz, bunu kabul edin. Sen Türk'e benzemiyorsun denince mutlu olan, gece klübünde İtalyanım falan diyen insanlarız bırakın bu işleri:)

Spor yapmak, duzgun beslenmek, sigara icmemek gibi seyler daha yaygin. "refah seviyesi yükseliği"nden ziyade bunlar bireysel yapilan seyler. Her seyi de devletten beklemeyin.

@phot potato ya bırak her taraf beton, balkona çıksan karşı dairedeki ile göz göze geliyorsun. Doğru düzgün park bir şey desen yok. Çocuklukta beden eğitimi dersi var, haftada 2 saat oda 29 ekim, 19 mayıs bilmemne asker gibi yürümekle geçiyor. Bu insan sporu sevmesi alışkanlık kazanması Alah tarafndan vahiyle falan yükleme yapılması lazım. Spor salonları, vücut geliştirme falan yeni yeni türedi. O da instagram facebook sayesinde millet görünüşe önem vermeye başladığı için. Artı bu ülkede mesai saatleri uzun, Günde 9-10 çalışan adam trafikten bilmemneden sonra bir de spora zaman mı ayırabiliyor. Refahla alakası çok fazla anlayacağın

(bkz: 2001 a space odyssey)

-bence-

sinemayla bu kadar iç içe olup kubrick'i gömen birini ilk defa gördüm ve şaşırdım. 2001 bir uzay macerası'nı izlerken ne hissettin mesela? sadece detaylar gözüne çarpmış olmasa gerek. bilim kurgu sinemasının temellerini oluşturmuş bu filmde, sırf bu yüzden, yani vizyonerliği ve standart yaratmasıyla bile alkışı hak ediyor.

diğer nokta kamerayı kullanma becerisi ve sinematografiye hakimiyeti. günümüz sinemacılarında görüntü yönetmenleri bu iş için daha fazla sorumluluğu yönetmenlerin üstünden alıyor ama kubrick zamanında her ikisini de, özellikle kamera kullanımı(açılar-özellikle close-up'lar) konusunda bu kadar yetkin insan çok azdı. sinema tarihindeki çığır açıcı özelliklerinden biri de budur bence. işin teknik yönüne çok fazla eğilmiş, günümüzde kullanılan birçok temel sinematografik detayı bir standarta oturtmuştur(muhtemelen en sevdiğin yönetmenlerin ilham aldığı yönetmenler arasında vardır kendisi). benim gibi simetri, düzen takıntısı olan insanlar için bu adamın filmlerini izlemek orgazm yaratıyor resmen.

karakter işleyişinden de bahsetmek lazım bi de. dehümanizasyon konusunu şiddetle o kadar güzel yedirip seyirciye sunar ki kötü karakteri bir insan gibi görüp yargılamaz, aksine doğuştan gelen bir kötülükmüş ve hiç değişmeyecekmiş gibi kabullenir ve kurbana acımaya, onu kurtarmaya odaklanırsın.

kısacası; sinemanın teknik yönü işin içindeyken kubrick'e sallayabilmek zor. öyle en favori yönetmenim falan da değildir ama yadsınamaz katkıları var sinemaya.

Eti çıkarmak için diş etlerini fazla zorlamış olabilir misiniz? Tuzlu suyla gargara vs rahatlatabilir.

Diş ipine aynı yerden birkaç düğüm atıp öyle deneyin, düğümler ipte çıkıntı oluşturup yemek artığına takılıyor, böylelikle inatçı artıklar çıkabiliyor

www.watsons.com.tr linkindeki gibi kurdanli dis ipleri daha zor bölgelere ulaşabiliyor, Watsons rossmann gibi yerlerde satılıyor, dene derim.

o kadar ciddi.
para akıp gidiyor resmen.

yasanir elbette, ama elleri siki olmali ve iyi planlama yapmalari gerekir. Tasinmasalar, mumkunse ayni maasa tasrada kalsalar daha iyi. neden Istanbul'a geliyorlar?

rahat yasarlar

yaşanır da sadece yaşanır yani. pek para biriktirilmez, allah korusun sağlıkla ilgili ekstra harcama vs çıkarsa zor duruma düşülür.

ama mesela aileleri zengindir, gerektiği durumda arka çıkabilecek birilerine güveniyorlardır. o zaman sorun yok.

3 kişi mi 7500 tl ile geçinecek yoksa eşinin de maaşı var mı? Bu önemli.

Çocuk dediğin zaten maaşının yarısını götürüyor. Ben zorlanırdım.

Yasanir ama epey sikintili olur. O civarlarda yasamak icin kira+fatura bi 3500'u cikar bi kere. Kaldi 4000. mutfak masraflari, cocugun giderleri vb... Para gercekten su gibi gidiyor istanbul'da. Disari cikilmayacaksa falan belki idare edilebilir ama o kadar.

Araba da varsa biraz zor. Toplu tasimayla gidilip, harcamalara dikkat edilirse olur.

Cocuk kucukse yine iyi ama okula vs gidiyorsa hepten zor.

Tek başıma o paraya anca geçiniyorum. Kira yok, fatura yok ona rağmen anca geçiniyorum. Lüks harcamam da yok. Biraz giyineyim biraz yiyeyim diyince hemen bitiyor. Haftasonlaeı dışarı bile çıkmam. Geçen gün ağlayasım geldi ben böyleysem millet çoluk çocukla nasıl geçiniyor diye. Yani geçinirler yine elbet atıyorum ben kıyafet alıyorum onlar almazlar. Ucu ucuna anca olur.

Kira vermiyorsa, çocuk da devlet okuluna gidiyorsa yaşanabilir. Sadece yaşanır ama.
Ve evet durum çok ciddi.

geçinemez net. istanbulda her adımın para. yaşam alanının daraltman lazım.

eğer borçları yoksa (borçsuz insan yok ama)

kira 2500
mutfak (cocuk dahil ) 1250
faturalar (en iyi ihtimal) 750
harcama esktra (dışarda yemek, kıyafet vb) 800
araba varsa yakıt ve masraflar 1000

böyle yaşarlarsa yaşayabilirler

7500 net ise bahsedilen muhitlerde ucu ucuna yasarlar o da cocuk devlete giderse ve borclari yok ise buyuk bir harcama cikarsa patlarlar. metropollerde kari koca calismak lazim artik tutunabilmek icin eger eger bireylerden birinin maasi cok cok iyi degilse.

bahsettiğiniz semtlerde bu gelirle yasamak cok zor. kiranın daha uygun olduğu bölgelerde yasayıp her gün toplu taşıma çilesi çekilerek olabilir.

yasanmaz.

biz ( anne-baba ve 2 yasinda bebe) 9.000 ile beceremedik ki 3 sene oncesi dolar henuz 3 tl idi.

ustelik ev kira degilken, araba ve benzin sirketten olmasina ragmen. her ay basabas yada ekstra bir masraf cikinca eksiye dustuk.

7500 ile sikinti yasamalari muhtemel, yasanmaz mi? yasanir. ama surekli bir kisma, gitmeme, yapmama, idare etme durumu ile.

tek maaş mı var?
15.000 gelir olursa ancak.

evet, o kadar ciddi.

Bu sorunun bi cevabı yok. Fark ettiysen herkes farklı bi cevap vermiş. Yaşam standardına, çocuğunu nasıl yetiştirmek istediğine bagli. Söyle örnek vereyim Benim 5000tl maaş alan bekar arkadaşım vardı Maltepe’de oturuyodu ve yetmiyor diyodu iyi bir geçişle 10bin lira alıyor suan. Beşiktaş’ta oturuyor ve yine geçiremiyorum diyor.

Umarım anlatabilmişimdir.

Kıt kanaat

Diğer örneklere bakarsan bitmeleri, yerlerini başka bir şeyin almasıyla oluyor. Instagram'ın da yerini bir şey alınca o da bitecek.

Bence de bitecek. Hatta sosyal medyada surekli kendi fotofralarinin paylasilmasini psikolojik rahatsizlik olarak degerkendirenler var. elbet bu devir de gececik cunku simdiden cok rahatsiz edici bu instagram icin surekli poz veren guruh.

twitter'da 8-10 senedir zirvede.

instagram 10 senedir zirve değil. 2013-2014 gibi falan çok kullanılmaya başlandı. daha 5-6 yaşında. ayrıca yavaştan çöküş sürecine girdiğini söyleyebiliriz. çünkü ciddi bir kesim kullanmayı bıraktı. mesleki bir saygınlığı olmayanların (doktor mühendis ftr'ci) ego kastığı, pazarda 20 liraya satılmayacak üst baş ayakkabı satan tiplerin olduğu bir platfrom'a dönüştü. aklı başında olupta burayı düzenli aktif kullanan insanlar yok gibi. @euteamo dediğine de katılıyorum

facebook bitmedi ki. halen en çok kullanılan sosyal medya. twitter baya aşağılarda hatta. sandığınız kadar çok değil.

www.statista.com

ICQ ve MSN Messenger'i bitiren hayat instagram'a neler yapmaz? hepsinin populer oldugu ve zirve yaptigi bir donem oluyor, insta muhtemelen su siralar zirvesini oynuyor, 5-6 senesi vardir daha, yeni bir seylerin cikip digerlerini ikinci siraya itmesi gerekiyor

o degil de en uzun omurlu olani bence youtube olur. pek severim

Instagram şu an hiç olmadığı kadar iyi durumda bence.

Influencerlar falan tabii ki toplanıp gidecekler ama yakın zamanda şey yaptılar:

*Arkadaşlarınızın beğendiği şeyleri, takip ettikleri kişileri artık göremiyorsunuz.
*Like sayıları vs. ortadan kalkıyor.

Daha public bir platform olmak yerine, sizin ve arkadaşlarınızın aranızda bir platforma dönüyor, ki bence daha hoş oldu. Kendimi daha sık kullanıyor buluyorum.

Bitecek bence, başka bişey olucak onun yerine.
Mesela hikayemize bakanları neye göre sıraladığını bildiğimiz bi uygulama olsa ona kayarız şuan djfjş

kesinlikle doğru. bir arkadaştan biliyorum :)

2 sene barda çalıştığım dönemlerden bire bir bildiğim tek bir şey var, hiç bir garsona kötü davranmayın, ne yiyip ne içtiğinizi bilemezsiniz.

Elinden yemek yediğin insana yamuk yapılmaz.

öğrenciyken 3.5-4 yıl kadar barda çalıştım. garsonların kendilerine kıllık yapanın yemeğine/içkisine herhangi bir şey yaptığını hiç görmedim.

bardaki insanlar hafif dalga geçer ama. mesela bazen bize kokteyller geri geliyordu müşteri "alkolü az" dediği için. kokteyller belli bir ölçüyle yapıldığından ötürü bir karşılığı yok bu şikayetin. öyle olunca biz de pipetin içine bir iki damla içki damlatıp, geri yollardık mesela. "dostum harikasın" falan derlerdi sbfhgsdf

Can dostum filmindeki psikiyatr Robin Williams ile.

Tabi ki true romance- alabama whitman.

kaplan ve ejderha'daki genc kiz ile. (Zhang Ziyi'nin oynadigi)

mr. darcy

edward fairfax rochester

Ninja kallumgalardaki April ile. Cok guzel, citi piti bir sey. Cunku Megan fox.

black widow

Juliette binoche

sayın duyurucular soru “en beğendiğiniz ünlü” değil. karakter soruyorum.

Muhtemelen Balkan filmlerindeki karakterlerden biri olurdu. Filantropica'daki sekreter örneğin.

Ingiliz Hasta - Count Almasy

Marla singer

About Time'daki Tim Lake ile.

The hobbit- Bard the bowman

sanırım yok ama spotify'da birini engelleme sebebi ne olabilir merak ettim

şuan öyle bi özellik yok malesef,

@ateslizenci en basitinden şarkı dinliyosan o an senin online olduğunu görebiliyor olması.

@nahtoderfahrung, tek sorun o ise dinleme aktivitesi ayarlardan kapatılabiliyor (ayarlar > sosyal).

yakışıklı, sempatik, düzgün ve yetenekli bir adam.

türk popuna yön veren kişilerle çalıştı sürekli (sezen aksu, zerrin özer, nazan öncel)

tarkanın çıkış yaptığı yıllarda erkek hiper star olacak başka kimse yoktu.

o zamanki erkek pop sanatçılarını bir inceleyelim, tarkan, ozan orhon, saksafoncu tayfun. aklıma başkası gelmedi.

neyse tarkan çok yetenekli, şöyleki tsm konservatuarı mezunu, çok güzel bir sesi var, tsm de söyler, pop da söyler, işine karşı aşırı disiplinli, bu güne kadar dünya çapında en iyi insanlar ile çalıştı. başkaları gibi zırt pırt porgramlara tv ye çıkıp yüzünü eskitmedi. insanlar bu yüzden hep tarkanı merak eder oldu.

daha ne olsun ki? ozan orhon'la ,saksafoncu tayfun mu hiperstar olsun?

bildiğiniz gibi türkiyede pop müzik mafyası sezen aksudur. he demedikten sonra hiç bişey olamazsın. tarkanla sezen aksu aynı levelde.

tarkan hayranı değilim, ikinci albümünden sonraki hiç birini dinlemedim, konserleri de hep playback ya da şov maksatlı abidik gubidik oluyor ama adam harbiden star yani.

abin star bebeğim heheheh

Iyi bir muzisyen olmanin yani sira olay saglam danismanlik hizmeti almis olmasi. Marka degerini arttirmak icin saglam PR lazim.

sesi çok güzel ve eğitimli.

'manken yakışıklısı' diyemeyiz ama çok çekici, albenisi tartışılmaz. dansı, bakışı, hali-tavrı kendine hayran bıraktı / bırakıyor.

doğru insanlarla çalışıp doğru şarkıları söyledi.

sosyal medya öncesi dönemin starlık kavramı bugünkünden farklıydı. erişilmez olmanın yadsınamaz bir etkisi var ki bu 'halk'la arasına bir mesafe koyuyor, onu hep 'yukarlarda bi yerde' tutuyor. gizemli olmanın çok ciddi bir artısı var.

son albümleri öncekiler kadar olay yaratmasa da belirli biz çizginin altına hiç düşmedi.

başta söyleyeceğimi de sonda söyleyeyim; bir bütün olarak 'star ışığı' denilen şey gerçek. bu vardır ya da yoktur. tarkan'da bu çook yüksek.

Çok fazla TV karsisinda olmadığı için yarattığı bir gizem de etkili bence. Kendisi hakkında yargıda bulunacak kadar çok şey öğrenemedik. Belki böylesi daha iyi oldu yoksa onu da harcardık

kimse yazmamış, ilginç. tarkan söz yazan ve beste yapan bir sanatçıdır. sadece yorumcu değildir. en güzel şarkılarının büyük çoğunluğunda kendi imzası vardır. üreten sanatçı her zaman daha uzun ömürlü olur.

onun menajerini tanıyan birinden duydum; her türlü müziği dinliyor ve müzik piyasasındaki tüm yenilikleri çok sıkı takip ediyormuş. dünya çapındaki birçok tarza hakimmiş. yani kendini geliştiriyor.

elbette izlediği PR politikasının da etkisi vardır. yüzünü eskitmiyor, zevzekçe konuşmuyor. ayrıca ben, ölürüm sana ve karma albümlerinin ekmeğini ye ye bitmez diye düşünüyorum.

geçtiğimiz senelerde sanırım şu tarkan'ın yeni albüm çıkardığı zamanlar.

isim vermek istemiyorum türkiye'de ki en büyük müzik otoritelerinden birisi olan arkadaşımla sohbet ediyorum. aynı zamanda da prodüktör, şu gün piyasada tepelerdeki sanatçıların yarısından çoğunun yolu düşer bu insana. neyse ne lan bu böyle böyle albüm mü olur abidik gubidik dedim, tarkanın albümü için, zaman değişiyor moruk, herkes senin gibi değil ki, sana hitap eden albüm yapsak zaten kimse dinlemez, bence cuk diye oturtmuş, mükemmel bir albüm, zamanın ruhunu yakalamış dedi. ben valla tarkan 96 dan başka albüm tanımam abicim dedim, o da dediki şimdiki gençler için de bu albüm öyle dedi.

sonra çalıştığı isimlerden konuştuk, mix masteringe girdik biraz, şöyle böyle olsa daha iyi olmazmıydı acaba diye, çat çat çalıştığı tüm isimleri saydı ve nasıl insanlar olduklarını da anlattı iş konusunda.

yani hakkaten en iyileri ile çalışıyor ve gerçekten aşırı disiplinli.

sonra da sezen aksunun dedikodusunu yapmıştık heheh

Tarkan'in uzun yıllardır durumu artik işinden, yaptıklarından ziyade marka değeri ve konumlandığı yer ile alakalı. O yeri nasıl yaptı derseniz guzel bazı söz besteleri var iyi bir ses ve yorum ama bence abartıldığı kadar değil.

sadece çıktığı zamanlarda ve sonrasında (iyi ya ya da kötü) onun kadar risk alan daha önce yapılmamış sexy şarkı sözleri klipler çoğu erkek sanatçının yapmaya cesaret edemedigi danslar vs ile o günkü yabancı starları gercekten taklit eden tek isimdi ve buna büyük bir paye verildi. Sadece halk değil media tarafından da.

Belki hak ederek belki yokluktan tartisilir ama bir numara erkek popstar ilan edildi ve bu sürdürüldü. Nasıl Ajda Pekkan "süperstar"dir ve kotu şarkı çıkarsa ya da konserde performansı iyi olmadığı icin playback yapıyor şarkıları daha çok vokalistlerine okutuyor olsa da kimse birşey diyemiyor Tarkan da öyle şimdi. Konser biletleri çok yüksek bile olsa o Tarkan ve sadece Tarkan konserine gittim demek için bile alınır durumda.

Tabi bütün bunların yanında yazıldığı gibi kendisini marka olarak doğru yönetmesi vs de var elbette. Nasıl demet akalın bugün hiç sesi olmadığı halde bazı şeyleri doğru yapması doğru şarkı seçimleri kariyer yönetimi vs sayesinde yıllardır star konumundaysa Tarkan'ın hikayesi de (tabiki sesi ve söz beste kabiliyeti vs olan) benzer versiyonudur bence.

yüzde 25'i gider diye biliyorum.

yağ oranına bağlıdır. tr deki kıymalar genelde 25-30 yağlı yüzde olarak.
mesela başka ülkelerde yağ oranı paket üstünde yazıyor. yağsız, 5, 10 ,15 ,20 ,25 gibi seçeneklerin oluyor.

Suda var içinde buharlaşıyor?

De/da ayırmayan otomatik düzeltmeye mobil edit :/

Dostum ben bizzat denedim, yariya iniyor direkt. 500gr gibi dusunebilirsin.

Matematik için temelin iyiyse hocalara geldik iyidir. En çok karıştırılan noktaları vurgulayıp geçiyorlar tertemiz

benim hocam kanalı tüm dersler için iyidir.

ilyas güneş gibi ramazan yetgin gibi hocalar muazzam anlatıyorlar.

buders.com

ceviz.

banana

Lapa pirinç, ayrıca ev yapımı ekmek de tüketirim az miktarda.

ekmek tuketmeyinca karbonhidrat acigi olusmuyor ki? o kulturel bir hurafe.

karbonhidrat acigi falan yok. ekmek karbonhidrat fazlasi yaratiyor sadece. 50-100 gram iyi karbonhidrat cok cok yeter.

discogs'ta beatles detayları var
türk müzik verisi çok zengin değil
yine de bakın

www.youtube.com

Kırıntı
www.youtube.com

10 Minutes
www.youtube.com

eksisozluk.com

şuraya da göz atılabilir

Cahit çeçen yazın YouTube a, her filmine bayılacaksınız.

bir de şu vardı şimdi geldi aklıma, akademi ödüllü.

www.imdb.com
www.youtube.com

10 minuta - www.youtube.com
animasyon da olur diyorsanız:
skhizein - çok etkilenmiştim. vimeo.com

çarkıfeleği kaç paraya çeviriyoruz? bedava ise tabi ki çarkıfeleği çevirmek.

2. 1 diyen de memurdur.net

var olan ülke şartlarındaysa elbete garanti 1 lira

2

2

Konu ben olunca 2'yi şu şekilde güncellemek lazım ;
"hiç bir şey kazanmama olasılığınız % 89, 1 milyon tl kazanma olasılığınız % 10 ve 2.5 milyon kazanma olasılığınız % 1.

o yüzden 1.

Memurum 1

Memur değilim. 1. 1 milyonu 2.5 yapabilirim. 0 TL'yi 2.5 yapamam. Ayrıca %10 ihtimalli, ekstra 1.5 milyon, riske değer bir olasılık değil.

1 çünkü 1 milyonu katlayabilecek yeteneğim var :P

1 cunku 2.5e zaten ihtiyacim yok.

Ikinci secenegin beklenen faydasi 1.14 milyon. aklin yolunu takip edip 2 derim.

İstatistiksel olarak 2, köylü olarak 1 diyorum.

Memurum
Şanssızım

1

eski parayla mı?

Hayır. Hatta o da beni stalklamasın diye engelli duruyor. Bir keresinde hesabıma bişeyler olmuştu engellenenler yok olmuştu, bir hikaye paylaştım ve hemen görmüştü. Engellemenin ne kadar mantıklı olduğunu o zaman anladım.

muhtemelen her şeyi öğrenir ama öyle tek tıkla değil.

seçmen üye muhabbetine devletin milletin özel sektörün her yerinde kayıtlı olan, 12 yıllık telefon numaramı bulamayıp dıdısının dıdısından almışlardı numaramı, polnet'e kayıtlı değilmiş lol

Polnette suc, adres, iletisim ve nufus bilgileriniz yer alir. Fazlasi icin siradan bir polisten daha fazlasi olmaniz gerekir.

Ehliyet almaya gittiğimde polis kullandığım kapanmış ailenin kullandığı benim adına kayıtlı her telefon numarasını görüuordu

yaş: 20
90-100 filandır en fazla.

yaş: 23

kitap: 200 civarıdır. Ama bunların en az 150'si çocukken ve ilk gençlik döneminde okuduğum kitap serileridir. Özellikle ilkokulda çok okuyordum Thomas Brezina gibi yazarları. Onun dışında Doğan Egmont'tan çıkan hemen her seriyi bitiriyordum lisede.

Daha "ciddi" klasik tarzı diyebileceğim kitap sayısı işte 40-50 kadardır.

Saymadım ama 16 yaşımdan beri haftada bir kitap ortalamasından hesaplarsam yaklaşık bir değer bulurum diye düşünüyorum. Ama sayıya takılmak insanı çok da doğru bir yere götürmez.

28 yaş
300’ü geçmiştir

22'nin sonları. 250 falandır heralde. ama çoğu ilkokul sonları-lisede okuduğum başta jules verne olmak üzere biraz çocuk kitaplarıydı. son 4-5 senede 10 kitap okumamışımdır.

yaş 30 aşağı yukarı 100 dür. ancak yaş 25 iken de aynıydı. son 5 yılda okuduğum kitap sayısı 15'i geçmez.

yaş: 24

Toplasan 15 tane yoktur ^^

hiç saymadım ama çocukluğumdan beri okurum, her zaman kitapla gezerim. birkaç bini geçmiştir belki?

yaş 24. liseden bu yana(14-23 yaş arası) 150 civarı kitap okumusumdur. (ayda 1 veya 2 okuduysam) çocukluğuma ait bir veri giremiyorum o zamanlar bir okuma planım, kitap listem yoktu ama çocukken deli gibi okurdum(100 temel eser aldirmistim zorla), sonra internet çağına girip hızlı tüketme açlığı baş gösterince zevk alamamaya başladım okuduğumdan ne yalan söyleyeyim.

bir de kütüphanedeki ablamın çocukluğuna ait gençlik/aşk romanlarıyla anneme ait kişisel gelişim kitaplarına elimi bile sürmedim, merak edip bile bakmadım.

Goodreads kullanmaya başladığımdan beri (2010) 203 kitap okumuşum. Ondan öncesi 50'yi geçmez muhtemelen. Birkaç tane popüler fantastik seri ve Türkçe klasikten ötesini hatırlayamadım. Yaş 31.

25.

0 kez. Ben okuyamayanlardanim.

Yaş 29. 200 civarı okumuşumdur.

21 yaşındayım ergenlik kitaplarıyla beraber taş çatlasın 100 dür bence.. ki severim da okumayı ama sanmıyorum öyle 300 leri falan bulduğunu

Yaş 29. 200 vardır diyorum ben de.

Cevaplar içimi ferahlatti çünkü yıllardır kitap okuyamadigim için kafayı yiyorum. (Dikkat eksikliği yüzünden)

19 yaşına kadar 190-200 kadar, 19'tan 23'e kadar 10 tane bile etmemiştir.

35 yas. 320 civarinda

27 en az 1000, muhtemelen daha fazla. 100 tanesi aşk, macera, aksiyon vs. çıtır çerez kitaplardır. 250si psikoloji ile ilintili, kalanı ingilizce/türkçe romandır, az bir kısmı masal, şiir, deneme olabilir.

Hiç okumadım. Eksiciler sürekli ovuyor.

Enes Batur denen zirzopla ismi neredeyse aynı. Arada kimden bahsedildiğini karıştırıyorum. :(

Ben biraz cahilim. ama uzun sure yav bu enis batur'da ulkede epey unlu oldu milet okuyor herhalde diye sevinmistim ben pek okumasam da. sonra baktim kazin ayagi oyle degil.

cok iyi seyler dusunmuyorum hakkinda ama kebdi dusuncelerim degil aslinda. bir hocam elit ailelerin kisilerin edebiyat dunyasini domine etmesi, bu adamlarin cok buyuk edebi kisilikler olmadigi halde oyleymis gibi herkesin onunde el pence divan oldugu, gerek yaslari gerek konumlari yuzunden, gayet eksiklikleri, yetersizlikleri oldugu halde asla elestirilmediklerinden falan soz etmisti. durum oyleyse gercekten, ben de ayni sekilde pohpohlanan bi kisilik oldugundan supheleniyorum.

oha, cevaplara bak...

sıradan bir okur olarak yazdıklarını sıradan okura göre bulmam, ama sadece yky döneminde türkçe’ye kazandırdığı eserler için dahi mühim isimdir. düzelteyim; epey mühim isimdir.

Ne kastettiğini tam olarak anlayamadım biraz daha açıklar mısın ?

Gölgelemekten kasıt daha az görünür yapmaksa word de oynayabilirsin

support.office.com

@same idiot Evet daha az görünür yapmayı kastediyorum.

İstiyorsan resmi bana özelden yollayabilirsin eğer PS elinde yoksa. Diğer türlü zaten böyle bir şeyi PS dışında yapmana gerek yok.

15

dedem 25 ananem 15, ananemin dayısı dedemin asker arkadaşıymış

Dedem 25, babannemi bilmiyorum.

23-25. ananem ve dedem.

60 yasin üstündeyken dedem, 30 yasinda anneannem ile evlenmis.

dedem 23
anneannem 18

Dedem 17 anneannem 13. Evlendikten hemen sonra dedem askere gidiyor. Tam 4 sene askerlik yapıyor. Askerliğinin sonlarına doğru adam evlendiğini unutmuş.

Dedem 20'li yaşlarının başıbaymış. Ninem de 15-16 yaşlarındaymış.

Babaannem 14 yaşında babamı doğurmuş... yani 13 yaşında falan evlendi sanırım. Dedemle aralarında 12 13 yaş var diye biliyorum.

metacritic

sundance, berlin ya da cannes film festivallerinde ödül alan ya da yarışmaya kabul edilen filmleri izleyebilirsiniz.

festivallerin websitelerinin arşiv bölümleri mevcut
sonra yavaş yavaş daha lokal ama bilinen festivallere yürürsünüz. bi valit gelir, müze ya da kültür derneklerindeki film haftalarını takip etmeye başlarsınız. öyle işte

criterion collection

iyi filmden kasıt nedir?

artık tek bir imdb puanı kategorizasyonu yetmiyor tabii ki. algılar da çok değişti. eskiden the matrix, yeşil yol ne bileyim esaretin bedeli ve titanic gibi filmler vardı ve neredeyse herkesin harika bulduğu filmlerdi ama artık fast and furious, twilight serilerini en iyi filmler olarak seven de var marvel yapımlarını baştacı edenler de var nuri bilgeden başka film izlemeyenler de var.

yirmibirinci yüzyılda tüm şerbetler nabza göre...

Kaş

muğla köyceğiz.
çanakkalede belli başlı yerler.Pek güzel değil ama dingin olduğunu düşünüyorum.
izmirin popüler olmayan koyları olabilir(araştırmalısın)
muğla,aydın taraflarına bakın en iyisi

tekne

Sakin dingin popi olmayan diyor kaş yazmışsınız ya...

Böyle bir yer arıyorsan kaştan geçme bile. Bodrum mazı köyü, marmaris bozburun,göcek, çıralı falan sayılabilir. Ama yerleşimyeri olmayan deniz kıyısı tesisleri de var onları keşfetmek lazım.

Selimiyeden uzak durun. Alacati olmaya calisiyor, coook pahali ve surekli hesaplar ekstra bisiler eklenerek menuden cok ddaha fazla geliyor. Datcaya gidin.

bizim kürsüde 5 hoca'da katılıyor mülakata.

ben de kendi sorularımla katılmak istiyorum ama asistan olduğum için almıyorlar... sonrasında ebru gündeş'in fırtınalar klibini tartışamayan, künefe yemeyen doktora öğrencileri...

kadro açılırsa olur (görevli değil üye, görevli dışarıdan bile olur)

Öğretim görevlisi olabilir.

Araştırma görevlisi olup doktora bitince öğretim görevlisi olabilir ama bunun için kadro açılması gerek. E o kadro açılıyorsa öğretim üyesi kadrosu açsınlar daha iyi.

Öğretim göörevlisi olabilir; ancak bunda da araştırma görevliliği gibi 35 yaş şartı varmı bilmiyorum. Doktor öğretim üyesi de olur ilana başvurarak ama büyük ihtimalle blümde çiğ çiğ yerler (ve epey sağlam torpil olmadan bu olmaz).

yapıyoruz. çok ilginç parti parti değişiyor.

mesela bazen kavurması şahane çıkıyor, bazen ise koca paketi atmak durumunda kalabiliyoruz.

ben büyük ölçüde rezalet ile karşılaştım, mete kudur'un dediği gibi

mesela kavurma bazen iyi çıkıyor bazen gerçekten ağzına bile süremiyorsun. kemik parçaları sinirler ne ararsan var.

kıyması özellikle iğrenç ötesi vıcık vıcık sinir ve kemik dolu.

yani eti güzel bile olsa işleme kalitesi çok düşük. tavsiye etmem, en dandik kasap, et işleme, kavurma, sucuk yapma, hatta kıyma çekmede bile bin basar bunlara.

fiyat olarak ucuz değil zaten ama insan bizimgibi 3 5 defa yahu devlet kurumudur üçkağıt yoktur ayağına gidip nasibini alıp tövbe ediyor.

et ve süt kurumunun istanbulda şubesi yok diye biliyorum nerden alıyorsunuz?

dostlar alışverişte görsün.

Piyasa değerini artırmak, göz önünde olmak, unutulmamak. Marka gibi düşünebilirsin kişiyi, her paylaşım da reklam.

Bunları umursamayanlar benim gibi hesap bile açmıyor instagram'da.

Kendini catherine zeta jones/michael douglas sanmak olabilir.

ilgi görme, tatmin olma, onaylanma vb. istekler. bu kadar kompleks bir konu değil. ekşi'ye "insta kullanmıyorum" yazıp bununla övünen tipler de farklı değil. birisi içtiği çayı paylaşarak göz önünde kalmak isterken diğeri de bir şeyi yapmıyor olmakla övünüyor, böyle takdir bekliyor.

şimdi insta'da fotoğraf paylaşan insanla sanatçıyı aynı kefeye koymak biraz öküzlük olacak ama sanat eserleri de büyük ölçüde insanların kendilerini anlatmak istemesi nedeniyle ortaya çıkmıştır. çok sayıda müzisyenden, yazardan "ben kendimi ifade etmek zorunda hissediyorum" gibi cümleler duyabilirsin. insanlar doğaları gereği sevilmek, ilgi görmek, kabul edilmek, onaylanmak, pohpohlanmak ya da bunların hiçbirini değilse de "bunlar olmadan da iyi olabilmek" ister. sosyal medyayı hiç kullanmayan ve o şekilde daha güzel yaşadığını düşünen biri, sosyal medyayı kullanmadığı takdirde daha iyi ve dolayısıyla daha başarılı, sevilmeye değer vs. olduğunu düşünür; sonuç itibariyle hepsi çok temel içgüdülere çıkar.

ayrıca instagram her zaman umuma açık olmayabilir. bir insan pekala sadece yakın çevresiyle, tanıdığı insanlarla paylaşabilir fotoğraflarını.

bence asıl sorun "bu d0ru mu", "bunu yapacak birini etiketle" gibi insan zekasına hakaret eden sözde mizah sayfalarının 3-5 milyon takipçisi olması. sürekli bi' şeyler gönderdikleri için mecbur bunlara takip isteği attım. iq'm yarı yarıya düştü. sınıftan bir arkadaşımın fotoğrafını görmek beni hiç rahatsız etmiyor ama bu tip sayfalar ve gönderiler midemi bulandırıyor. bireysel olarak hepimizin ilgi çekme ya da gerzek olma özgürlüğü var başkasına zarar vermediğimiz sürece. asıl mücadele etmemiz gereken şey kollektif gerzeklik bence.

velhasıl çok zorlamayalım arkadaşlar, hepimiz kendi imkânlarımız ve yaşam tarzlarımız ölçüsünde "cool" olmaya çalışıyoruz işte. bırakın ne yapıyosa yapsn insanlar, böyle abuk sabuk şeyleri sorgulayınca elinize hiçbir şey geçmez.

Bu sorunun sosyolojik olarak cevabini ben de merak ediyorum.

Sevdiğin işi yapmak

@veritaslibertas öyle de olsa dünyada tek sevdiğin şey işin olmayabilir.

50sinden sonra anca. Maalesef..

Zamanı kullanmada ustalaşınca yapılabilir. Zamanınızı iyi organize ederek, zamanınızı çalan size bi faydası olmayan olguları hayatınızdan çıkararak başlayın. Gerisi gelecek.
50'nizden sonraya bırakmayın o zaman bir çok şeyi yapacak mecal kalmıyor. Yapsan da gençlik gibi olmuyor daha başka oluyor.

Hem çok çalışıp hem de hayatı ıskalamayacağın bir hayat mümkün. Zamanı ve parayı iyi kullandıktan sonra gayet yapılabiliyor.

hiçbir şeyi kaçırmadan çok başarılı olanlar da var. iş hayatında çok disiplinli çalışmak ve boş yapmamak bence kilit nokta. iş yapman gerekirken “dur azıcık sosyal medyada takılayım” ya da “çocuklarla geyik yapayım” diyorsan, gene istersen çok başarılı olursun ama normalden fazla çalışman gerekeceği için hayatta kaçırdığın çok şey olur.

bir de bunun dengesini kurabilmek önemli. ne kadarlık bir başarı senin için çok başarı demek? dünyanın en iyisi olmaksa hedefin, iş hayatında çok disiplinli de çalışsan baya bişeyi kaçıracaksın mecburen. ama yükselip iyi bir yerlere gelmek ve alanında uzman ve tutulan bir kişi olmak da çok başarılı olmak demek.

para için çalışmayıp , paranın senin için çalışmasını sağlayacak bir sistem kuruncaya kadar malesef zor gibi.
en az bir 5-10 yıl it gibi çalışıp sistemini kurman gerekiyor gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var.

çok çalışmadan bilim yapamazsın.
büyük başarıdan kastın bilim ise bir yolu yok.

para ise, güzel arabalar, güzel evler ise o kadar çok çalışmana gerek yok
yıllarını boşa heba edersin.

büyük başarının ne olduğuna bakarak değişir yani.

bilim için şunu da not edeyim.
kendini bir şeye vakfetmek, hayatını onu adayabilmek bir eğitimin ürünüdür.

çok başarılı olmaktan kastın ne? hangi alanda başarılı olmak? siyaset alanında başarılı olmakla akademik alanda başarılı olmak arasında hem süreç hem de sonuç olarak fersah fersah fark var.

ayrıca çalışmanın niteliği nedir? sen afedersin it gibi sabahtan akşama kadar çalışırsın en fazla takım lideri / şefi gibi bir konuma yükselirsin ama seninle aynı atölye, lab yada ofisteki bir başka adam/kadın, bilgi, deneyim yada zeka olarak senden artıları olduğu için senin çalışma eforunun belki de yarısını harcayarak senden çok daha üstün bir konuma gelebilir.

ha ayrıca kendi alanım için diyeyim -tasarım- hem başarılı olup hem de eğlenebiliyor insan. vardı böyle tanıdığım bir kız üniversitedeyken, ortak proje de yaptık. hatun yeri geldi it gibi çalıştı, yeri geldi başkalarını kullandı, yeri geldi yarışmalar için oy dilendi milletten ama her hafta sonu zil zurna sarhoş olmayı ihmal etmedi. şu an yurt dışında, inanıyorum ki 10 sene içerisinde "yurtdışındaki ünlü türk modacı" diye ismini duyacağız.

6.5

güzel filmdi vizyondayken izlemiştim.

8.5

4
Güzel çekilmiş ama safi duygu sömürüsü.

duygu sömürüsü +1

5

8

8

4

6.5

enerji içerdiği için faydalı, senin yaşamanı sağlıyor. protein, kalsiyum da vücudun için en gerekli besinler.

Günlük süt (cam şişe) pastörize ediliyor.
Karton kutular uht dediğimiz daha yüksek sıcaklıklara hızlıca çıkartılıp indiriliyor.

Uht daha dayanıklı aylarca duruyor. Ama tabi içindeki proteinler daha fazla bozuldu yıkıldı pastörize ye göre. Hatta bu ısıtma işleminin zararlı maddecikler oluşturduğu iddia ediliyor.

süt yetişkin insanların pek ihtiyacı olan bir şey değil, bolca şeker (laktoz) içeriyor ve dünya sağlık örgütüne göre yetişkin insanların %50'si bu laktozu sindiremiyor. kefir veya yoğurt bu şeker sayesinde fermente oluyor dolayısıyla şeker nerdeyse tamamen yok oluyor. fermentasyon sonucunda da probiyotik bakteriler ürediğinden kefir ve yoğurt hali faydalı, ama sütün kendi halinin bir olayı yok.

laktoza ek olarak süt kazein isimli bir protein de içeriyor ve aynı laktozda olduğu gibi bu proteinde de ciddi duyarlılık olduğunu savunuyor dünya sağlık örgütü. bu protinin vücuttan atılması için epey işler dönüyor fln.

yani kabaca özetlemek gerekirse sindirim sistemine getirdiği yük toplamda sağlayacağı faydadan daha büyük olduğu için bazı doktorler süt tüketimini gereksiz buluyor, sütten alınacak faydaların sebzeler ile alınması gerektiğini savunuyor, çünkü sebzeler sindirilirken vücuda daha az yük biniyor. ancak süt kullanılarak ortaya çıkan yoğurt, kefir gib ürünler baş tacı, bunun da sebebi bağırsak florasını destekliyor olması.

kefir veya yoğurt yapacaksanız günlük sütler daha faydalı evet, çok yüksek ısıda işlem görmedikleri için içindeki sevdiğimiz bakteriler daha ölmemiş oluyor, bu sütten yapılan kefir/yoğurtta probiyotik çeşitliliği daha zengin oluyor.

sadece içmek için ikisinin de bir faydası yok diyen hekimlerin görüşünü doğru kabul ediyorum ben.

movie maker yok mu pcde?

@candide yok. bulup da indirsem hd kalitedeki mp4 uzantılı videoları kesebilir mi?

mac içinse imovie işini fazlasıyla görür hatta harikalar yaratır.

@reanarchy mac değil windows.

free-video-cutter-joiner.tr.softonic.com
sourceforge.net

word'de 1.15 satır aralığı seçeceği var. onu kastediyor olmalı.

diğer için de; düzen>kenar boşlukları>normal

support.office.com

Evet kenar boşluğu ile oynamayın

Boş döküman açtığınızda sol yukarıda Calibri ya da Times New Roman yazan yere tıklarsanız orda bilgisayardaki yazı tiplerini görürsünüz. Cambria'yı seçin.

Hemen aynı yerde sağdaki kutucuk punto ya da yazı büyüklüğünü ifade eder. 11'i seçin.

Sola daya/ortala/sağa daya tuşlarının hemen yan tarafında aşağı yukarı oklu dört çizgili ikona tıklarsanız paragraf boşluğu menüsü çıkar. 1,15 i seçin.

Başka bir şey değiştirmenize gerek yok, kalanlar varsayılan özellik zaten. Sayfa sayısını tutturmanız yeterli.

paragraf boşluğundan kasıt (enter)'a basıldığında ve yeni cümle yazıldığında iki paragraf arasındaki boşluk mu?

evet.

Yukaridakilerden bir tek youtu.be u kullaniyorum. Değişiyor süresi. Bazen yoğunluktan hiç bakamiyorum bazen birilerine şarkı gondermek icin linki kopyalayip çıkıyorum. Bazen de konser kayitlari, yeni sarkilar derken 1 saat kadar oluyor. Ama masaüstü calisirsam arkaplanda sarkilar acik oldugu icin 3-4 saati de bulabiliyor.

sadece instagram kullanıyorum. yapacak hiç işim gücüm yoksa ve wifi a bağlıysam instagrama bakıyorum, her açışta 2-3 dk geçiriyorum. günde 6-7 kez bakıyor olabilirim uygun şartlarda.

haberleri ve gündemi youtube ve twitter'dan takip ediyorum ve sadece ciddi hesapları takip ediyorum veya videoları izliyorum. yani oturup oyun videoları, 200ton slime yaptık, 1 tam kokoreç yedik videoları izlemiyorum. dolayısıyla bağımlılık veya hastalık olarak görmüyorum. çünkü gündemi tarafsız olarak takip edebileceğin başka ortam kalmadı. o yüzden ne kadar açmışım bakmışım takibini yapmıyorum.

face, insta, snap vb. başka tabii. hiç takılmıyorum...

ekran süresinden baktım 2 saat 38 dakika geçirmişim bugün.

Ekşi sözlük 1 saat
İnsagram 1 saat
Twitter 8 dakika
Youtube 30 dakika

Youtube'u kullanıyorum. Diğerleri umurumda bile değil.

Kaç saat kullanıyorumdur tam olarak bilemem ama 1 saat anca oluyordur herhalde.

1) twitter 30-40 dk, facebook 0, instagram akşamdan akşama 25-30 dk, youtube duruma göre 1 saat de oluyor 20 dakika da oluyor. 1 saati geçtiği nadir olur ama olursa da geyik programlarını dinliyorum çalışırken iyi gidiyor.

ortalama 1 saat 20 dakika civarı bir takılma sürem oluyor(youtube'yi tv gibi düşünüyorum).

instagramı kullanıyorum en aktif, her gün çektiğim fotoğraflardan bi hikaye paylaşırım genelde. fotoğraf odaklı kullanıyorum takip ettiğim hesapları da. saat bilemem ama en yoğun buradayım.

akşam da yemek yerken youtube'a bakıyorum, takip ettiğim kanallardan elbet biri bir video paylaşmış oluyor, onu izliyorum. 20 dk ile 1 saat arası diyelim.

vpn üzerinden giriyordur
ya da bottur

örümcektir. gerçek kişi değil, çeşitli arama motorları veya bazı servisler linkten linke geçerek tararlar böyle. önemli bi durum yok yani.

bana ettiler şimdiye kadar üç kere falan.

hayır. çok saatlerimi geçirmişimdir de yani. güzel bir kız olmadığım için olabilir :-)

yanlış hatırlamıyosam 1 kere etmiş olabilirler (karta para yüklerken sorun oluşmuştu)

Oldu birkaç kere, birinde okuldaki starbucksta muhabbetimin olduğu bi baristaydı birinde de akşam geçti, bol filtre kahve vardı ordan vermişti.

bana verdiler. çok şekerler. :p

Siparisi yanlis almadilarsa hic etmediler. Bence oyle bisi varsa o ikrami kendilerine yapiyolardir =D

evet yeni bir kahveyi pek beğenmemiştik onlar bunu telafi için başka kahve ikram etmişlerdi.

%25 civarı bi ikram almışımdır, hatta vakti zamanında iş yerimin dibindeki şube hiç bi şekilde ücret almazdı benden.

edit: aklıma geldi bak, dünya kahve günü mü ne vardı, kendileri kahve bile getirmişti bana :)

Kasalarında bir problem vardı, sadece kart ile ödeme kabul ediyorlardı. Benim de üzerimde sadece nakit vardı, o zaman ikram etmişlerdi. Daha önce de birkaç defa ettikleri olmuştu ama onların nasıl olduğunu hatırlamıyorum.

Ediyorlar yani, birde öyle günde 2 ile falan sınırlı olduğunu sanmıyorum. Zaten aldığınız kahveyi beğenmedim derseniz direk yenisini yaparlar mesela, o yüzden sayı tutmaları pek mümkün değil.

hic denk gelmedi.

bana da birçok kez ettiler starbucks mobilde problem olunca...

(bkz: 10 Aralık 2015 starbucks memnuniyeti)

ettiler, erkegim :p

tam da isten kovulmustum 10dk oncesi, derdo derdo arkadaslari arayacaktim oturup. gunumu guzellestirdi herif.

Yaza özel içecekleri vardı. İlle de dene dediler. Ok dedim ve denedim. Sevdin mi diye sordular. Hayır dedim. Sonra Kahve ikram ettiler.

yep.

Genelde kalabalık saatlerde gittiğim için siparişimi bile zor alıyorlar. Bazen yanlış anlıyorlar, onu neyse ki düzeltiyorlar. Bir keresinde de küçük boy parası verdiğim halde yanlışlıkla büyük boy vermişlerdi, söylediğimde ikramımız olsun demişlerdi. Bunun dışında bir ikram görmedim.

bize de edildi, iki kişiydik ama bir tane de iyiydi.

multinet makinası bozuktu, kredi kartı vardı ondan çekin dedim. gerek yok dediler, ikram ettiler.

japonyada ikram etti türkiyede hiç denk gelmedim

eğer fark varsa, bence köy yumurtasının besin değeri daha düşüktür çünkü bildiğin bok yiyorlar.

besin değerini bilmiyorum ama bizim köyde normal toprak üstünde gezen, solucan börtü böcek filan yiyen tavuklarımız var. yazın sürekli gider yumurta yerim. bariz daha lezzetli.

Markette satılanlar içinde numarası 0la başlayan "organik" lerden almıyorsanız bol bol gdo, antibiyotik vs yükleniyorsunuz. Aynı şey tavuk için de geçerli.Hiç tüketmemek daha iyi.

Köy yumurtası, bu tip antibiyotik vs kimyasal atık içermediği gibi pek tabiiki kalsiyum, sodyum, potasyum protein ve vitamin açısından bin kat evladır.

Konuya ilişkin bilimsel bir çalışma: dergipark.gov.tr

Yumurtaları ticari, köy ve serbest olarak gruplandırıp yaptıkları incelemede tazelik, iç kalite ve dış kalite açısından pek de fark olmadığını görmüşler.

Ben ticari yumurtalarla köy-organik yumurtalar arasında pek fark olmadığını, insanların ticari yumurtalardaki “yabancı maddeleri” abarttığını düşünüyorum.

Düşüncemi yanlışlayan bilimsel çalışma görmediğim sürece de böyle düşünmeye devam edeceğim.

Şimdi 30 tane köy yumurtası aldım. Farkı ne dersen valla en ufak fikrim yok. Sadece köye daha çok para verdim. Ama köy yediğim için daha sağlıklı hissediyorum. Ploesebo.. mu yazamıyorum bile ondan da olabilir. Köy yumurtası yediğimde güne daha güzel başlıyorum. Reklam gibi oldu.

Yumurtalarda üretim şeklini belirten numaralar var.

Seri numarası 0TR ile başlayanlar organik, 1 ile başlayanlar serbest gezen, 2 ile başlayanlar kümes, 3 ile başlayanlar kafes tavuklarıdır.

(Not: Organik ile serbest gezen tavuk arasında tavukların yemlerinin de organik olması, bulundukları arazinin daha az ilaçlanmış olması gibi farklar mevcut)

0 veya 1 numaralı yumurtalar kabaca bu şekilde hayat süren tavuklardan geliyor:

eksiup.com

2 numaralı yumurtalar bu şekilde hayat süren tavuklardan geliyor. Yapay ışıkta büyüyen bu hayvanların hareket alanı çok kısıtlı. kümesler hayvanlar topluca kesime gittikçe temizleniyor:

eksiup.com

3 numaralı yumurtalar bu tavuklardan geliyor, kafes dışına sadece kesim için çıkıyorlar:

eksiup.com

buna göre vicdanınız el verdiğince karar verebilirsiniz hangisini tüketmek istediğinize.

ben şahsen özellikle 3 nuamralı yumurtaları satın almayı büyük vicdansızlık olarak görüyorum,gerekirse hiç yumurta yemem ama şu zulme ortak olmam. daha az yumurta tüketirim ama 0 veya 1 olanını tüketirim, en azından tavuğu görece iyi bir hayat yaşamış olduğunu düşünürüm.

Ben de tat bakımından değil de hayvanın yaşam şartlarını düşünerek serbest gezen alıyorum.

(bkz: lobotomi)

Sef cok iyi bikiyor ki mcmurphy bu sekilde yasayacagina olmeyi tercih edecek tipte bir insan, hastanenin ve sistemin ne kadar cikissiz oldugunu bildigi icin kendince onun adina karar veriyor.

Benim için fikirler önemli o yüzden ağırlık twitter'da. insta'ya da bakıyorum ama tabii, verilen pozlar, açıklama kısmına yazıalnalr bazen çok iyi bir bilgi verici oluyor.

Evet, bulabildiğim her şeye bakarım, geçenlerde birinin iş başvurusndan KPSS puanını bulmuştum. :D

1-) değişiyor.
2-) tırnak içinde google'lıyorum, başka isim soyadı kombinasyonlarını da çıkarabiliyor öbür türlü.

birinin ismini soyismini öğrendikten sonra baktığım ilk yer instagram. pozları/giyimi kuşamı/gittiği yerlere bakıyorum. böylece yaşam tarzının benimkine benzeyip benzemediğini anlamaya çalışıyorum. instagramdan sonra google araması yapıyorum, sonra tüm çıkanlara tek tek bakıyorum.

ya nasıl yapıyorsunuz bana da öğretsenize. ben birinin soyadını bile öğrenemedim :/

öğrensem google'da aratırım herhalde, sosyal medya hesapları çıkar (çıkar değil mi?) onlara bakarım. evet sosyal medyaya çok uzağım.

Valla ben sosyal medya kullanmadığım için sadece 2 yi yapabiliyorum. Sonra zaten benzer bir sürü isim çıkıyor ya da sosyal medya hesaplarindaki isimlerde giriş/ üyelik vs isteyince öff amaan kim ugraşacak deyip vazgeçiyorum aramaktan.

google scholar'dan başlıyorum sonra departmanın web sitesine geçiyorum. Jstor'da da aratıyorum (*-*)

stalk'tan anlamam ben de, bende numarası varsa whatsapp'ına bakarım, instagram fb yok zaten, bir de google'a sorarım. 1-2 denemede bulamazsam vazgeçerim.

internet var tuvalet var, bütün gün otursan da karışan yok, kahve ucuz, ses de o kadar rahatsız eden bir şey değil orda.

çalışmak için rahat ortam. bir kulaklık her şeyi çözüyor. konsantre olup kulaklığı takarsanız etrafta olup bitenleri farketmeden saatler geçirebilirsiniz.

Evde odaklanmak gercekten cok zor olabiliyor. Hadi yemek yiyeyim, hadi uzanayim, hadi porno izleyeyim diyemiyorsun cafeye gittiginde.

Her starbucks boyle degildir ama Bostanci’dakinde mesela ust kat ders calisma salonu gibiydi. Giden hemen hemen herkes ogrenci ve calisiyor oldugundan cit cikmazdi. Ders calismak icin gelmediyse de birisi ortamin sessizligini bozmayacak duzeyde konusurlardi. Ses illa bir sorun oluyor degil yani.

Traveller'in dedigi sebepten tam olarak.
Gurultu de herkesi o kadar etkilemiyor. Beni direkt dibimde konusulmadikca pek etkilemez ornegin.

Spotify'ın okuma, çalışma listelerinden birini açıyorum. Kafam önümdeki kitapta ya da bilgisayarda oluyor. Açık alan çok gürültülü olmasına rağmen sigara için orada oturuyorum. İçeceğini içerden alıyorsun gelip yerine geri oturuyorsun. Garson diye bir şey yok, taciz yok.

Benim müziksiz çalışıp okumam mümkün değil ama kimi için müzik dikkat dağıtıcı oluyor. O durumda starbucks fazla gürültülü evet.

edit: Bunlar da listeler. Çoğu 'Odaklan' kısmından.

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

Traveler +1
Yemek yediğin, uyuduğun, oyun oynadığın, dizi/film izlediğin ortamda ders çalışmak daha zor. Ayrıca bazı insanlar ortam gürültüsünde daha iyi odaklanabiliyor. Sırf bu amaçla yapılmış ses kayıtları vardı çalışmak için.

starbuckslardan daha sakin otogarlar, semt pazarları gördüm. benim için oturup kahve içmek için bile fazla gürültülüyken insanların ders çalıştığını söylemesi bana da inanılmaz garip geliyor.

Valla inanılmaz çalışıyorum hem de. Ev sessiz ama üst komşu ayıdan hallice, senelerdir laf geçiremiyoruz. Sessiz evde bir ayının anırma sesi çok sinir bozucu olabiliyor. Oysa Starbucksta herkes işiyle meşgul, ses var ama motive eden meşguliyet sesi. Kimse kimseyi kesmiyor herkes önünde bir şeyle ilgileniyor. Mobildeyim link atamıyorum, benim de bu konuyla ilgili duyurum var "niye ekşide bizi gömüyorlar" temalı. Cevaplar belki yardımcı olur.

Ve sıcak kahveyle çalışmak çok zevkli bişey ya.

kpssye hazırlandığım zaman ya kütüphaneye gidiyordum (milli kütüphaneye bir de) çünkü insanlar aşırı sessizdi ve ortamdaki bu aşırı sessizlik mecburen önümdeki kitaba odaklanmamı sağlıyordu.

ayrıca starbuckslarda da çalışmayı seviyordum çünkü bir eve kıyasla daha verimli çalışıyordum. starbucksta da ya oturup ders çalışır kahveni içersin ya da etrafına bakarsın. kulaklığını takıp çalışınca gayet verimli olabiliyordu.

müzik, internet, istediğin zaman kahve, temiz bir tuvalet, düzgün masalar, çalışmaya gelen diğer insanlarla tanışma imkanı, her köşede priz.

beni çekenler bunlar. fiyatları da bana aşırı makul geliyor.