Ekşi Duyuru

Günde 3 defa 1 er damla

Teşekkürler. Cevap-nick-uyumu müthiş :)

guya letonya'ya gidiyorduk. giriste iki hafta self-izolasyon dediler. turk hava yollari olacak adi ve ahlaksiz firma biletleri surekli iptal ettigi icin ne ne zaman gidebilecegimizi biliyoruz ne de dolayisiyla self-izolasyon icin yer ayarlayabiliyoruz (yurt kabul etmiyor).

karsi okul bizim cok gec baslayacagimizi zaten kabullenmis durumda ama bu is biraz daha uzarsa iptal etmeyi dusunuyorum ben, okula gec gidip ustune 14 gun karantinada kalacagim, bu surecte ekstra 500-600 euro masraf cikacak vs. altindan kalkabilecegim bir sey degil.

Rize kalesine yemek değilse bile çay içmek için gidin. Deniz manzarasına karşı güzel oluyor.

Ayder yaylası bozuldu diyorlardı, haberim yok ama yine de uğrayın.

Çayelinden içeri girince Ağaran şelalesi var. Küçük bir yer ama güzel.

Artvin merkezde Kafkasör yaylası var en tepede. Oraya giderseniz Koliva otel var, güzel ve uygun fiyatlı bir yer tavsiye ederim ama merkezden çok uzak, giderseniz market ihtiyacınızı halledip gidin.

Borçka yolu üzerinde Gölbaşı restoran var. Başlarda iyiydi ama sonradan bozmuştu, yine de Artvin’de bulabileceğiniz en iyi yerlerden birisidir. Orası olmazsa yine Kafkasöre doğru giderken Tepe restoran var, alkol de alıyorsanız manzarasıyla birlikte güzel bir yer ama araba sürecek kişi alkol almasın kendine ne kadar güvense de çünkü yollar çok virajlı.

Ardanuç’ta Dede kebap var. Oltu kebabı yapıyor ama çok meşhur birisi, içeride çok fazla ünlünün fotoğrafını görebilirsiniz. Genellikle saat 1 den sonra yemek kalmıyor ama, ona göre gidin.

Pokut
Tar deresi bulut şelalesi
mençuna şelalesi

Duplicate mi oldu yoksa bilmediğiniz resimler mi

@duptis Çiftleme oldu. Kendi kendine ama. Bilmediğim resimler değil. Galeridekilerim büyük kısmı kendi kendine kopyalanmış m

senkronizasyon hatası bu. daha önce başıma geldi. veri hırsızlığı vs değildir. şifreniz kuvvetli ise ve kimliklendirme kullanıyorsanız veri hırsızlığından korkmanıza gerek yok.

İlerleyen zamanda otomatik olarak düzelecektir ancak üç beş gün sinir edebilir.

Albüm sync yapmış o zaman.bu daha çok birdenfazla storage kullanıca oluyor.hem google photos hem icloud gibi.

Ayarlardan fotoğraflara git,en üstte icloud bağlantısı olacak onu kapa,sonra kontrol et.

Test icin virusten elinde ornek olmasi ve o ornekten virusun genetik dizilimini cikarman gerekiyor. Son 20 senede gen dizilimi cikarma isi cok hizlandi yeni teknolojilerle.

Netten baktim. Cinliler virusun genetik bilgisini ocakta paylasmislar dunyayla. Subat civari herkes test uretmeye baslamis.

Evet, basit. Kullanılan yöntem zaten her moleküler biyoloji laboratuvarında kullanılmakta olan yöntem. O yüzden kolayca hazırlanılacak bir test. Zaman içinde yeni tanı yöntemleri de geliştirildi ama onlar da hep önceki bilgilerin üzerine kurulu elbette.

Bugün Urartu Şeker'in ekibi kolay bir tanı yöntemi geliştirdiklerini duyurdu mesela: www.medrxiv.org

okulu izin verirse evet.

erasmus öğrencilik bağlantılı bir şey olduğundan teknik olarak öğrenci değilseniz erasmus yapamazsınız sanki. öğretim görevlisi değilseniz onun hareketliliğine de katılamayabilirsiniz.

araştırma görevliliğiyle aynı zamanda yüksek lisans ya da doktora öğrencisiyseniz (ki genelde öyle olunuyor zaten) o zaman öğrencilik statünüzle gidebilirsiniz.

ama tabii sizi ücretsiz izne falan çıkarmaları gerekebilir, oraları karışık biraz. okulun izin vermesi önemli halanne'nin dediği gibi.

Maaş alarak max 89 gün görevlendirme olabilir, yapabilirsiniz.

öğretim elemanlarının da katıldığı değişim programları var yine erasmus kapsamında. kontenjanlar, anlaşmalar üniversiteden üniversiteye değişebiliyor. uluslararası ilişkiler bürosu varsa orayla görüşün bi.

nimberjack'in uyardığı iyi olmuş. ben direkt sizin yls veya phd öğrencisi olduğunuz varsayımıyla evet dedim.
öğrenci değilseniz de farklı alternatifler var ama sizin okulunuzun uygulamasını bilemk lazım, benim bir okulum her sene birimin erasmus işleriyle ilgilenen akademik ve idari personelden birer kişiyi başlarında yönetim kadrosundan biriyle birlikte erasmus eğitimine gönderiyordu (erasmus programının kendisi hakkında eğitim).
şimdiki okulum öğretim üyesi hareketliliği kapsamında sınav puanı en yüksek olan başvurulardan 2-3 kişiyi gönderiyor ve araştırma görevlileri de başvuru yapabiliyor. ama max 3 günlüğüne+2 gün yol izni, haftasonuyla 9 güne denk geliyor işte.

uzaaktaaaan çoooook uzaaktaaan

arastirma görevlileri birkac farkli kadroda görevlendirilir. daha önceleri 33. madde ile norm kadro üzerinden sabit kadro ile istihdam ediliyordu. yani doktora yüksek lisans bitse de maaşını almaya devam ediyordun.

simdilerde neredeyse sadece 50d maddesinden işe aliniyorlar, bu da yüksek lisans doktora bitince kadronun sona ermesi demek.

yl doktora bitirdigin yerde kadroya girememen aslında bütün dünyada yaygin bir durum ve bircok sebebi var. türkiyede lisansa girdigi bölümden profesör olarak emekli olan bircok insan var, bunun da bircok mahzurlari var.

Artık sadece 50d ile atanıyor. Bildiğiniz üzere o da geçici. Doktora bitince ilişiğiniz kesiliyor.

hocam neyin aciliyeti çok merak ettim. istediğimiz sorudan başlayabiliriz inşallah.

1-lisansüstünde uygulamalı ders ilk defa duyuyorum (müh. alanında yok)
2-uzaktan. zoom/skype/microsoft team yapıyorlar
3- o da olmuştur muhakkak
4- ders programı mı karşılaştıralım ?, aynı dersler olmuyor zaten.
5- değişken
6- değişken
7- derse girdirmez, araştırma konunu anlattırır
8- 1 kişi de olur 30 kişi de

Madde 0. Hepsi universiteye bagli, "parayi ver doktorani kap" okuluna gidersen profesor bile olursun.

1. Uygulamali dersim yok.
2. Ayni anda herkes online olarak baglandi.
3. Benim okul bunu kabul etmez.
4. Yuksek lisanstan bile farkli oluyor dersleri, 101 dersleri almiyorsunuz elbette. Bu soru garip olmus.
5. Zaten sinifta en fazla 10 - 15 kisi oluyor, bir kisi olmazsa hemen dikkat cekiyor. elbette bir sorunun varsa bir iki derse gelmezsin, yoksa dondur derler. Madde 0'a bak.
6. Evet her hoca ya sinav ya da makale istiyor.
7. Hepsine Madde 0 okulu olmadigimizdan dolayi
8. Kimi hocalarin dersi acilir acilmaz 15 kisi dolar, kimilerininki 5 - 10 arasinda degisir.

toplumların gelişimi ile akalı bu.

ayrıca tespitine ek olarak;

arabesk kültür de yok mesela ya da çok az.
başka kültürlere özentilik de yok ya da çok az.

Gelir eşitliği konusunda maaşlar arasında dağlar kadar fark olmaması da bir sebep bence.

Avrupa'da malı olupda göstermemek bir asillik simgesi.

alt metinde veriyorlar çoşkuyu.

harcama alışkanlıklarıda farklı,

Biz mesela öküz gibi arabaya yatırıyoruz parayı ortamlarda şekil şukur hesabı
Aga gelio taksiyle ama kolunda ki saat araba fabrikası değerinde

Onlarda bireyselllik hakim. Biz kabileler halinde yasiyoruz. Bizde insanlar elalem ne der hapishanesi icinde yasiyor. Bir suru gereksiz akraba, faydasiz tipler var hayatimizda. Sacinin modelini degistirmeye dahi cesaret edemeyen sayisiz insan var. Elalem ne der hakkimda ne dusunur diye. Senin sacin Avrupalinin is oncesi 2 dklik small talk malzemesidir sadece, bir daha senin sacini takan dahi olmaz, istersen kirmiziya boyamis ol. Flancanin oglu nereyi kazandi, o askerligini yapti, o is buldu mu, onlar niye hala cocuk yapmadi bu tarz bir toplumda yetisen kisi zengin olunca tabii etrafina gosterecek.

ben ilk geldigimde "marka" kiyafetler falan gormedigime sasirmistim. bence maddi olarak ulasabildiklari icin onemsiz olmasi da bir etken.

ankara üniversitesi'ndeyim. erasmus'a hak kazanmıştım. karşı okul "geliyosan gel" diye mail attı, kendi okulumla görüşüp başvuru işlemlerini hallettim, kabul mektubunu bekliyorum şu an. benim gideceğim okul öğrenci kabul ediyor ve normal şartlarda gideceğim gibi görünüyor ama aynı zamanda "yök öğrenci değişim faaliyetlerini askıya aldı" yazıyordu en son okulun sitesinde, güncellenmiş bir bilgi de göremiyorum.

nasıl olacak anlamadım, galiba kimsenin de fikri yok.

beyoglu'nun neresi, karakoy'un neresi? mesela sishane metrosu'ndan karakoy iskelenin oralara yokus inerek yuruyebilirsiniz keyifli bi yoldur hatta.

10 dakikada yokuşu çıkarsın.
Haritadan da bakabilirsin fikir edinmek için.

İskele- istikal caddesi tünele yürümense 15 dakika gibi.

Uygun fiyatlı otel yerine; beyoğlu öğretmenevine bakabilirsin.
İskele -beyoğlu öğretmenevi yürüyerek 20 dakikadır yaklaşık.

en yakın iki nokta arası yürüyerek 10 dakika, en uzak iki nokta arası 30 dakika.

Beyoğlu ilçedir. Karaköy o ilçenin içindeki bir semt.

google mapsten noktaların adresini girip mesafe alıp yürüme ile ne kadar süreceğini hesaplatabilirsin

evet.

yapabilir ama izin kesin verirler diyemiyoum. Fakultene ve universitene bagli

Hastalanmaktan korkuyor insanlar.

(bkz: toplum sağlığı)
(bkz: fedakarlık)
(bkz: sağduyu)

iyi de şehirdışından gelip aile evinde kalmayanlar gene öğrenci evlerinde kalmaya devam edebilir.

c-tembellik.

Hemen söyleyeyim

Pamukkale değil ama başka bir üniversite için (Daha büyük)

1- İnsanlar korkuyor. Kronik hastalıkları var, ailelerinde hassas birileri var vs.

2- Ulaşım yok gibi bişey. Otobüs uçak yok. Olan otobüsler çok çok pahalı (normalde 60 TL olan bilet 150 TL)

3- Kalacak yer sıkıntı. Yurtlarda karantina tayfa var. Evini kapatanlar var, özel yurttan çıkanlar var. Haftaya gel desen kalacak yer yok. Ayrıca aile evinde kalmak ekonomik açıdan daha uygun.

4- Bazı bölümlerde 200 kişilik salonlarda ders yapılıyor. Öyle bir ortamda bulunmak istemiyor insanlar.

5- Şu an cafeler vs. açık değil. Üniversite öğrencileri ne yapacak gelip ? Sosyallik neredeyse sıfır

6- Bazı bölümlerde dersleri geçmek online daha kolay. Yüz yüze sınavla geçemeyecek bazıları ödev yapıp dersi geçiyorlar.

Şu an en mantıklısı ve en güvenlisi bu. Sağlık en önemlisi. Ayrıca o 5000 kişinin bir kısmı denizlide ikamet edenler filandır. Şu an kimse artvinde, vandan, tekirdağdan gelmeyi göze almaz. Velilerde göndermez.

tam tersini sormak gerekiyor, o 5000 ögrenci nicin yüzyüze egitim istiyor. sehir disinda ogrencilerin bir kismi, gelmek istese otobus yok. gelse cogu evi bosaltmis, yurtlar kapali, kalacak yer yok. gelse oturacak yer yok. sinav olsa o kalabalikta nasil sinav olacak, onun icin hocalar asistanlar da okula gelmek zorunda olacak.

bu kosullarda dönem böyle kapanacak. online egitim sinav yalan dolan zaten. bir sekilde herkes gececek bu dönem böyle bitecek.

ne kadar garip bir düşünceniz var.
nedenini bilmiyorum ama

''Bir üniversite öğrencisi için aile evinde bu kadar uzun süre kalmak, hele de bu korona psikolojisiyle ne kadar mantıklı? ''

lafınız cok ürküttü beni, virüsü aile evine tercih etmişssiniz resmen

ben de aile evinde üni okudum
tabii ki öğrenci evi serbestliği yok ama o kadar da değil,
online eğitim tabii ki olmalı
mantıklı, sağlıklı ve olması gereken bu cünkü?

böyle bir durumda ne isteyecekti insanlar? asıl siz neden okula gitme heveslisisiniz onu çok merak ediyorum ben. neden yani?

Mantıklı olan online eğitim çünkü. Yüz yüze eğitim isteyenlerin 5000 kişi olması çok bile bence. Şu koşulda yüz yüze eğitimi online eğitime tercih etmek için mantıklı bir tane sebep göremiyorum.

Ben Ege Tıp'ta intörnüm, bizim eğitimi inatla yerinde yapacaklardı bazı okullar online eğitim yaparken. Sonra dün çıkan yök kararıyla bu planı iptal ettiler ve bugün online eğitime geçtiklerini duyurdular. Çoğunluk bu karardan oldukça memnun olması gerektiği gibi ama arada bazı çıkıntılar hastaneye gidip gönüllü çalışmak istediklerini söylediler. Bunun da mantığını anlamıyorum mesela. Otur evinde dersini gör çalış işte, sınavlara da internet üzerinden rahat rahat girersin. Tuhaf yüz yüze eğitim isteyenler.

Ayrıca aile evi öcü mü? Bu dönemde öğrenci evine gitse ne yapacak? Sanki sosyalleşecek imkan var da öğrenci evini tercih etmesi daha iyi..

1. hastalık korkusu
2. sadece sınav için 2 haftalığına git gel yapmak ulaşım maliyeti demek
3. seyahat kısıtlaması olan şehirlerde oturanlar için ya da seyahat kısıtlaması olan yerlerde okulu olanlar için izin almak ekstra uğraşı
4. dördüncü sınıfların pek çoğu bu dönem uzaktan eğitim şeklinde tamamlanacak diye evi yurdu kapattı, ayrıldı. okula dönseler kalacak yerleri yok. ufak sınıflasr için kyk'lar kapalı. üniversite okulu açsa bile bakalım kyk yurtları açacak mı? kyk dışındaki özel yurtlar da kepenk indirdi.
5. online eğitim çok rahat, devam zorunluluğu yok, varsa bile gir bağlantıya aç hoca kendi kendine anlatsın sen git öbür tarafta uyu, gta oyna, kim bilecek.
6. online sınav da ödev de çok rahat, watsap gruplarında, face gruplarında aynı ödev dolanıp duruyor. şu an muhtemelen aynı dersi veren tüm türkiye hocaları aynı kaynaktan çıkıp revize edilmiş bir ödevi okuyoruz.
7. aile evinde olduklarını nerden biliyorsun? sayıca az da olsa bir kısmı zaten okulun olduğu yerde kaldı, eve hiç gitmedi bile. daha az bir kısmı, sevgilisinin yanında kalıyor.

(bkz: Ludwig Erhard)
(bkz: Wirtschaftswunder)
(bkz: roma antlaşması)
(bkz: maastricht antlaşması)

savaşta darmadağın oldu ama aydını, mühendisi, anlayışı vs. hasar görse de değişmedi ki. zaten savaştan önce hatta 1. dünya savaşından önce de dünyanın en büyük devletlerinden biriydi.

yarım asırda olmadı abicim ülke gelenekleri diye bir şey var. ikinci dünya savaşında yenildi diye bu gelenek yok olmadı ki. bir mühendisin yaptığı köprüyü yıktın diye o mühendis bir köprü daha yapamayacak mı?

amerika'nın falan yardımı dokundu tabii. orası ayrı bir boyutu.

Modernleşme (bknz modernizm, aydınlanma vs) tamamlanmış bir ülkeydi zaten.
Bu bir kültür, gelenek meselesi. Çalışmak, üretmek, okumak vs zaten olmuş bitmiş bir şeydi.
Biz okuma yazma sorununu çözmeye çalışırken, orada dünyaya yön veren akımlar 1800ler1900lerde çıkmıştı.

2. dünya savaşı öncesinde de zaten ABD den sonra dünyanın en büyük sanayisine sahipti. Eğer Hitler yerine daha aklı başında tipler olsaydı bugün 100 milyon nüfuslu çok daha büyük ve güçlü bir Almanya olurdu esasında.

almanyanın japonyanın her yerinde amerikan üsleri var. sen de savaşıp kaybedip kayıtsız şartsız anlaşma imzalarsan sen de olursun. ingiliz manda ve himayesini kabul etsek biz de olurduk.

Amerikan himayesinde. üretim bir kültürdür. Savaştan önce de öylelerdi. Sonra da.

Evet güveniyorum. İnanmayanlar herhangi bir yoğun bakımın yatak yoğunluğunu araştırabilir, yabancı medyanın bu konudaki haberlere de bakabilir. Ben bir tane hekimin, bir tane yoğun bakım uzmanının "durum açıklandığı gibi değil, yataklarımız dolu" dediğini duymadım.

covid19'a yakalanmış kişiler, bağışıklık sisteminin gücünü kaybediyorlar. sonra zature geçiriyorlar.. duyduklarımız bu yönde. elbette detayları var. ama covid diye bir "hastalık" olmadığı için, ne yazık ki kaybettiğimiz insanlar başka isimleri olan rahatsızlıklardan vefat ediyorlar. bazısı çoklu organ yetmezliği, bazısı ileri zatürre bazısı akciğer, solunum yetmezliği... dolayısıyla ben covid enfekte olmuş ve vefat etmiş herkesin, ölüm raporunda covid yazıldığını sanmıyorum. bunun için de doktor olmaya gerek yok. bunca yıldır gördüğüm liderlik, tutum, şeffaflık bu durumda ne yapabileceklerinin sinyalini veriyor zaten. tek başına yurt içinde kampanya başlatıp sonra amerika dahil büyük dünya devlerine "yardım" ediyor olmamız zaten müthiş bir zeka ürünüyken neyi tartışıyoruz?

@jeanluc "ama covid diye bir "hastalık" olmadığı için, ne yazık ki kaybettiğimiz insanlar başka isimleri olan rahatsızlıklardan vefat ediyorlar"
Çok talihsiz bir açıklama olmuş. Covid bir hastalıktır, çoklu organ yetmezliği ise bir klinik sendromdur. Aynı şekilde zatürre veya solunum yetmezliği de birer hastalık değildir, birer sonuçtur. Bu kadar bilgisiz olduğunuz bir konuda bu derece özgüvenli olmanız da çok ilginç doğrusu.

uzun zamandır @jeanluc gibi boş bir insan görmemiştim. covid diye bir hastalık yok diyor ama avam bilmiyor ki açılımı coronavirus disease. bu kadar da olmamalı bir insan yazık.

Boyle delicesine saklanan bir tablo olmadigini hastanelerin yogunlugunun korkutucu boyuta gelmedigini gormekle birlikte evet sayilarin yeterince seffaf olmadigina inanmak degil net olarak seffaf olmadigini biliyoruz. Zira testi pozitif olmadigi halde covid tedavisi goren kisilerin sayisi aciklanmiyor. Test sayilari kac vakadan alindi aciklanmiyor. Bunlar seffafligin onundeki engeller.

Hayır, sağlık bakanlığının açıkladığı rakamlara ve kriz yönetimine kesinlikle güvenmiyorum. Aklıma çok şey geldi, yazıp yazıp sildim ama sadece aşağıdaki bile bence yeterli bir sebep.

İBB Vefat Sorgulama Sistemi Skandalı ve hemen ardından sistemin erişime engellenmesi. Çok basit bir karşılaştırma ile vefat eden insanların ölüm sebeplerini görebiliyordunuz ve rakamlar sağlık bakanının açıkladığı rakamlar ile örtüşmüyordu.

eksisozluk.com

*Bakanlık covid tedavisi gördüğü halde test sonucu çıkmayanların istatistiklere katılmadığını zaten söyledi. Bu dünyanın birçok ülkesinde bu şekilde uygulanıyor. Öncesinde tüm covid şüphelilerini istatistiğe katan ülkeler bile sonrasında sadece pozitif sonuçlara yöneldiler. Türkiye'ye özel bir uygulama değil.

*Gerçek vaka ve ölüm sayıları gizleniyor inancı da okumuşundan okumamışına herkesin etrafında birleştiği saçma sapan bir düşünce benim açımdan. 7 milyarlık nüfusa sahip bir gezegende 3.5 milyon vaka ne kadar inandırıcı ise Türkiye'deki vaka sayısı da o kadar inandırıcı. Burada gerçek sayının gizlenmesi değil, tespit edilememesi sorunu var. Çünkü her önüne gelene test yapabilecek bir imkan dünyanın herhangi bir ülkesinde mevcut değil.

*Ölüm raporlarını hazırlayan doktorların beyanları esas alındığı için bakanlığın tek tek bütün hastaneleri gezip rapora yazılan doğru mu diye dolaşma şansı da yok. Bu durumda doktor beyanlarının doğruluğunu tartışmak gerekir. Buna bakanlığın müdahalesi var mıdır yok mudur konusuna girmiyorum ama varsa da toplam istatistiği etkileyecek bir şey olacağını da düşünmüyorum.

Bu şartlar altında eldeki verilerin doğru ama gerçek verilerin tespit edilememesi sebebiyle de olması gereken verilerden uzak olduğunu söyleyebiliriz. Yalan söylediklerini düşünmek çok komik geliyor bana. Dünya genelinden farklı bir seyir olmadığı gibi bizi dünyanın geri kalanından farklı kılan bir sistemimiz de yok.

Şu yaşıma kadar hükümetlerin herhangi bir beyanına %100 güvenmedim fakat bu iş sağlık işi. Ülkeyi değil, dünyayı bağlıyor. Kimsenin kimseye yalan söyleme lüksünün olmadığı bir dönem. Dolayısıyla resmi verilere güvenmekten başka bir şansı yok dünyanın.

Kaldı ki dedikleri gibi şimdiye kadar tüm tersliklerde işin içinden birileri mutlaka çıkıp sesini duyururdu. Şu durumdaki tek çağrı iyileşme oranı ne kadar yüksek olursa olsun vakaların hastanedeki yoğunluklarında büyük bir düşüş olmadığı ve tedbirlerin devam ettirilmesi gerektiği yönünde.

Sadece Türkiye çerçevesine bakarsanız devlet açıklamalarını refleks olarak reddeden birçok insan var. Dünyaya bakarsanız da herkesin seyri aynı gidiyor. Ülkeler üzeri bir durum ve organizasyon var.

Sonuç olarak ne %100 güvenilir ne de tamamen safsata. Biraz okuma, biraz araştırma ve çokça yorumlama ile dümdüz yandaş veya dümdüz muhalif düşüncelerden uzaklaşmak gayet mümkün.

Eyyorlamam bu kadar.

Ölüm rakamlarına inanmıyorum.

Büyük bir hastanede enfeksiyon kontrol komitesinde görevliyim. İlk dönemlerde yataklarımız tamamen dolu oluyordu. Acil serviste kimi zaman yatış için bekleyen 100'e yakın insan olurdu, bir kısmı servislerde boşalan yatak olursa oraya alınır, bir kısmı şehir içindeki hastanelere sevk edilirdi. Artık acilde bekleyen hastamız olmuyor, yatış ihtiyacı olan hemen servislere alınabiliyor. Yoğun bakım da full çekmiyor önceki ay gibi, rahatladı. Bence gözle görülür bir gerileme var, tedbirler bir anda gevşetilmez umarım.

ölüm rakamlarının daha fazla oldugunu dusunuyorum.

ders dönemi maksimum 4 dür. dersleri bitirdikten sonra ki dönem yeterlilik sınavına girer.

sorunuzun cevabı: eğer dersleri 4 dönemde bitirirse güz-bahar-güz-bahar dersler bitti. diğer güzün (5.dönem) sınava girer.

Komünist yapı sen doğduktan sonra "saldım çayıra mevlam kayıra" tipi bir sistemle büyümene izin vermiyordu, doğumdan itibaren seni yeteneklerine göre sınıflandırıp o yönde yoğun bir eğitime maruz bırakıyordu, yani 7-8 yaşından itibaren seni alıp her gün Anatoliy Karpov gibi hocalarla 10 saat bunun antrenmanlarını yaptırdıklarında ister istemez en iyiler senden çıkmaya başlıyordu.

www.murselcavus.com

Matematikte çok iyiler çünkü.

Şurada çok güzel cevaplar var: www.quora.com

Kültür diyorum bende milli spor gibi bir olay

Çok fazla yöntemle gitme birincisi.
En önemlisi büyük hedefler koymadan her gün çalışman. Yani 15 dk. çarpı 6 ay yapsan ilerlersin. Ama her gün 1 saat çalışacağım diyip stres olursan, büyük ihtimal ara verdiğin, bıraktığın günler olacak ve günlük 15 dk. ile ayıracağın vakit ve enerjiden fazlasını ayıracaksın. Demeye çalıştığım şu. www.youtube.com

Öncelikle Duolingo'yu bitir, iyice kafana yerleşsin. Bu sırada BBC Learning English'in günlük derslerine bakabilirsin. Önce 1-2 hafta kendini çok yormadan günlük rutinini oturt.

Gramer'de takıldığın yerlerde Youtube Özkan Çelen'den destek alabilirsin. Önerim bunları bitirdikten sonra yeni yollar araştır. Kendine güvenin gelsin, temellerin otursun.

Sonrasında çok insan evde olduğu için konuşma için online ders alabilirsin. Türk hocalardan da online alsan işe yarar, fiyatlar çok uygun olacak. Kolay gelsin.

media player'da eq ayarı var. spotide eq ayarı yapmamış olabilirsiniz. zira ayarlamak için ayarlar menüsünü kurcalamak lazım. birde streaming farklı bir olay. adam size şarkıyı mümkün olduğunca sıkıştırıp dinletmek zorunda ki bant genişliği milyonlarca kullanıcıya yetsin. bu yüzden sizin 320 kbps mp3'ler ortalama 9 10 mb iken spoti'deki 320 kbps müzikler 3 4 mb.

baro kayıt no?

Tamam da neye hizmet ediyor? Avukata dair ne done veriyor?

baro kayıt no olmasa gerek.

rastgele kişiler aradım:

ömer şeran ( tanımam)
lawyerdir.net ( 1982 doğumlu db no:23402)


tv'den tanıdığım salim şen
lawyerdir.net ( 1962 doğumlu db no: 84336)

tvden tanıdığımız ersan şen

lawyerdir.net ( db no: 61239)

başka bir şey olsa gerek.

Database, bi hükmü yok

kombi genel olarak sıkıntısız bir cihazdır. yani 5-10 sene sorun çıkarmaz ondan sonra kalitesi belli olur. bunun da adı yetkili ya da yetkisiz servis ağı ve parça bulunabilmesidir.
alarko, baymak, buderus, viessmann, demirdöküm hatta bosch hepsi iyi markalardır.

Buderus kullanıyorum. Toplamda bildiğim 6 dairede var, sorun yaşamadık.

Bir kez yazılımda bir güncelleme çıkmış. Servisi kendi geldi randevu alıp güncelledi gitti.
İki kez servis çağırmak zorunda kaldık basit bir şey için, sorunsuz halloldu.
Ama. Ozdek+1 yıllar sonra anlaşılır bu işler.

sen ne diyorsun, olimpiyatlar ertelendi olimpiyatlar.

@nabrukk Olimpiyatlar yazın, erasmus eylülde başlıyor.

muhtemelen evet. ülkelerin iyice içlerine kapanacağı bir döneme girdik.

büyük ihtimal ile.

Güz dönemi de online eğitim olabilir. Erasmusla gitmeden o okuldan eğitim almak baya komik olur aslında.

@asaf aralarında bir aydan az var kardeşim.

Su an icin bir sey soylenemez, Nisan ortasi, sonu gibi is sekillenir hepimiz goruruz

Biz karşı üniversitelere gidecek öğrencilerin bildirimlerini(şu şu öğrenciler şu dönemde üniversitenizde eğitim almaya hak kazanmıştır gibi) yapacağız her ihtimale karşılık.

Bundan sonraki süreçte duruma göre üniversiteler değişime ara da verebilir, devam da edebilir.

Önümüzdeki ay ne olacağı belli değilken 6 ay sonrasının tahminini mi yapalım cidden

Kimse bilemez, büyük ihtimalle diyenlere bakmayın. Bu hastalık sezonluk çıkarsa mayıs dedin mi vaka sayısı azalmaya başlar, eylülde de okullar tatil olmaz.

Benim ögrenci işlerinden duyduğum kadarıyla süreç böyle giderse gidecegimiz üniversitede eger öyle bir opsiyon da varsa online egitim görürsünüz diyorlar. Yani bir yere gitmek yok. Eger böyle bir opsiyon yoksa zaten iptal.

Dün kadikoy cok sakindi, bir pazar gunu icin inanilmaz boştu. Havanin soguk ve yagisli olusunun da etkili oldugunu dusunuyorum ama buna ragmen daha once hicbir pazar gunu bu kadar bos gormemisimdir.
Maske takan 1-2 kisi vardi. Herkes surekli kolonyalaniyor. Tartisma durumu yok ama herkes sirf virusu konusuyo.

3-4 gün önce, yaşlıların çok takıldığı belediye parkına gittim. en az 100 insan hepsi 60-70 yaşında çay, kahve içiyorlardı güneş çıktı diye. oturacak yer yoktu şok oldum. izmir'deyim bu arada.

şimdi durum ne bilmiyorum. kendim dışarı çıkmıyorum.

Cumartesi Ankara'da gördüğüm tüm mekanlar ağzına kadar doluydu, Pazar günü trafiğin biraz azalmış olduğunu farkettim. Bu sabah her zaman çift kuyruk olan otobüs durağı bomboştu, yolda otobüslere bakmaya çalıştım kişi sayısı oldukça azdı.

en son cuma günü toplu taşıma kullandım. birçok kişi dezenfektan/kolonya vs. taşıyordu. maske kullanımı yarıdan azdı. şimdi artmıştır diye tahmin ediyorum. cumartesi toplu taşıma kullanmadım, cafe/restoranlara gitmedim ama önünden geçtiğim mekanlar eskiye oranla baya boştu.

İzmir Alsancak'ta yaşıyorum, haftasonu hava da güzeldi, sokaklar mekanlar tıklım tıklımdı.

Ankara'da her zaman takıldığım bar Cuma-Cumartesileri ağzına kadar dolar, oturacak yer bulamazsın normalde. Bu hafta sonu ise Cuma 15 kişi falan vardı, Cumartesi sahne alan grup sayesinde biraz daha kalabalıktı ama eskisi gibi değildi. Barmenler el dezenfektanı kullanıyorlardı. Kimse maske takmıyordu ama önerilen önlemleri uyguluyorlardı. Tartışma vs de görmedim. Dün de zaten malum karar alındı.

Sabiha Gökçen'den geldim az önce. Uçakta maske takan sadece 3 kişiydik. Havaalanında da yarısından azı maske takıyordu. Hatta ucaktaki hosteslerde de maske yoktu.

İzmir'de sokaklar baya boştu bugün. Ben de son lüzumsuz gezmemi yapıp 3 haftalık evden gereksizse çıkma moduna girdim. Biraz Alsancak'ta falan dolaştım ve kafeler falan çok boştu. Maske takan bi iki kişi gördüm, çok fazla değillerdi

Çankaya Rossmann şubesinde kasiyer kız öksürdü diye bi kadın çıldırdı, maske takman lazımmm coronavirüs olabilirsinnn diye. Kız sadece boğazım gıcık oldu dedi ama kadın baya öfkelendi. Sonra ne oldu bilmiyorum, ayrıldım ordan

ben gitmek istemiyorum ama ailem çağırıyor ısrarla. 3 hafta evde napcam diye de düşünmüyo değilim. boş oturmak da sıkıyo

Yeni mezunum ama gittiğim kurs da ara verdi, ailem çağırıyor ama 2.haftada bakacağım gitme işine. Dün o kadar insan doluşmuşken kapmadıysam bile yolda kaparım diye düşündüm açıkçası. Artı anne babam risk grubunda. İmkan varsa gitmemek daha iyi gibi geliyor bana.

uygun fiyat derken?

bazıları öğrenci indirimi yapıyor, bazı eski ekipmanları %50 indirimle falan veriyorlar.

Örneğin fullhd Sony a7s, rode ntg1 boom kiti, zoom h4n vb. şeyleri ucuza bulursunuz büyük ihtimalle. Ama gidip blackmagic veya canon c serisi kamera falan bakıyorsanız zor.

Imkansız.

Evet.

inanan varsa açıklasın biz de inanalım. kendisinin arkasında doğuş grubun olduğunu düşünüyorum.

O lobi, destek, arkasina almayi calisarak ediniyor zaten. Dogus Grubu ya da baska bir kisi ya da kurulus "acaba simdi kime destek olsak, cekilis yaptik Acun cikti" demiyor.

“Networking”, bağlantılar kurma, insan ilişkilerinden yararlanma da kişinin kişisel becerilerine dahil. Çalışkanlıkla bu özellikleri birleştirince pekâlâ mümkün.

Daha kariyerinin başındayken, iş saatinde kaytarıp patronunun odasında uyuyan, iş saatinde iş yerini terk edip goygoya giden adamın çalışkanlık, azim, tırnaklarıyla kazıyarak geldi hikayeleri falan hiç inandırıcı değil.

kişisel mi zekası? vallahi agam eğleniy bizimle

adamın özel bir zekası, yeteneği veya çalışkanlığı olduğunu düşünmüyorum. Gayet sorumsuz, sıradan bir insan.

Pek sanmıyorum. Ama olabilir, imkansiz degil.

Iyi yerlere gelmenin tek sarti ustun zeka falan da değil. Doğru zamanda dogru yerde olmak, dogru zamanda dogru kisilere denk gelmek, sans faktoru var.

www.youtube.com burada kendisi anlatıyor hikayesini.

Sosyal zekasi ve empati yetenegi yuksek birisi. Dogru zamanda dogru yerde bulunduysa firsati iyi degerlendirmis olabilir.

sadece çalışarak: imkansız.

Dogru zaman dogru kisiler dogru yer. Bunlari yakalamis. Bu da % 90 sansla olur

@crown açıklayıcı oldu.inandık mı hayır. bu tarz adamlar para aklama para taşımada kullanılır. bağlantı kurma çevre yapma vs bunlar tamamen desteksiz olmaz. yolda yürürken herkesin karşısından ferit şahenk gelmiyor, o kadar kolay değil o bağlantı kurmalar.

Hayir. Olay dis destek olup olmamasi degil, dis destek illa bir noktada gelecek. Dis destegin niye geldigi daha onemli. Burada zeka ve caliskanlik icin gelmedigi acik. Konusmasinda muhabirken tv sektorunde genel mudurlerle kanka olan, onlara ilk isimle hitap eden biri izlenimi veriyor. Ya insan iliskilerinin cok iyi olduguna inanacaksin. Ya da arkada anlatmadigi baska iliskileri olduguna inanacaksin.

acun'un her başarısına çalışarak ulaştığına inanabilirim ama 90'ların ortasında show tv'de nasıl işe başladı onu merak ediyorum. röportajlarda bunu 'bir gün show tv ile yolum kesişti' şeklinde anlatıyor fakat başka ayrıntı vermiyor.

Sanmıyorum türkiyede özellikle böyle büyümesi sadece kendi çabasıyla olan bişey değil. Arkada mutlaka birileri var ki bu adam TV kanalı filan aldı bir anda show da filan var mısın yapan adamdı yani..

Bir de su var, o kadar buyuk medya kurulusu batida cok guzel tutan o yarisma programi formatlarini buraya ithal etmeyi akil edemedi veya beceremedi de sadece bu lise mezunu dogru durust yabanci dili bile olmayan (o zamanlar ingilizcesi yes/no seviyesindeydi bu adamin) adam getirerek show tv'den parayi vurdu? Kesin bir sey diyemem ama pek mantikli gelmiyor.

Show TV'de yaptigi o programlarla parayi vurdu, oradan ayrildiginda alacaklarini aldi ve o parayala kanal satin aldi. Cok iyi hatirliyorum, Show TV'in Acun'a olan borcunun miktari basina yansimisti ve "ulan adam bu parayla muhtemelen yeni kanal satin alir, baska kanalda ise girmesine gerek yok artik" demistim kendi kendime, oyle de oldu.

Bizim göze alınmayacak neyimiz var ?

Kimsenin gözünü kararttığı falan yok. Suriye'de Türk ordusunun başına gelen her kötü şey Erdoğan yüzünden oluyor.

Olay Ruslar'ın ve yabancı kaynakların bahsettiği, havuz medyasının gizlediği şu şekilde gelişti: Türk askeri giriş izni olmayan bir bölgeye gizlice Erdoğan'ın emri veya onayıyla girmeye kalktı. (Yanlarında Öso militanlarıyla birlikte)

Bunu tespit eden Rus uçakları tamamen legal ve haklı olarak, bir daha böyle bir işe kalkıştıklarında başlarına ne geleceğini göstermek amacıyla bombaladı.

Rusya orada resmi devletin adına hareket ediyor, yaptıkları usüle aykırı değil. Erdoğan'ın yaptığı usüle aykırı. Ülkede hukuk tanımayarak, herkese yaptığı kabadayılığı yurtdışında da yapabileceğini zannetti ama 36 insanımıza maloldu ne yazıkki.

1- İntikam
2- sarayın inkarını ortaya çıkarmak
mobile.twitter.com
3- suriyedeki petrol yataklarını türkiyenin işgal etmesini istememesi
tr.sputniknews.com

Rusya, Suriye'nin resmi hükumeti adına orada +1

Asıl soru: Türkiye'nin 'Rejim Güçleri' diye adlandırdığı Suriye resmi ordusunu ve Esad'ı yok etmekteki kârı ne?

Gözü dönmüş insanlar yüzünden olan bizim insanımıza oluyor. Bir de utanmadan gülüyorlar.

@himmet 1) Eğer Erdoğan'ın başından beri desteklediği muhalifler iktidarı ele geçirirse Putin şuan Esad'dan ne elde ediyorsa Erdoğan da onu elde eder ama kazanma ihtimali 0. Ama kaybedeceği kesin olan bu savaşı sürdürecek, sürdürdükçe insanlarımız ölmeye devam edecek.

2) Erdoğan'ın iç politakada söyleyebileceği hiçbir şey kalmadığı için dışarda suni savaşlara ihtiyacı var ki kitlesini bir arada tutmaya devam edebilsin, gündem sürekli onun istediği çerçevede şekillensin. Böylece işsizlik, ekonomik kriz ve diğer tüm sorunlar konuşulmasın.

@fobfilm Erdoğan'ın kârı ne diye sormadım. Türkiye Erdoğan ve onun partisinden ibaret değil. Halkın ne çıkarı var? Ben bunu sorguluyorum. Erdoğan'ın ne elde ettiği umrumda değil.

Bu yazıdan halkın hiçbir çıkarı olmadığı sonucunu çıkarman gerekmiyor mu? :)

Not: Bu arada Türkiye şuan Erdoğan'dan ibaret ne yazıkki. Tek adam rejimleri böyledir.

Erdoğanın neden suriyede olduğunu müslümanları korumak, sınır hattını temizlemeye bağlamak ağır gerizekalılıktır.

Mitin yakaladığı 1 tır dolusu belki daha fazla silahı babasının hayrına göndermedi. Karşılığında oğlunun gemicikleriyle petrol ticareti yaptı. Hala dilinde suriyedeki petrol bölgeleri (kamışlı vs.) olması bu sebepten.
Libyaya da gaz işi için girdi. Türkiyeye nah verir o madenleri. Bir petrol bir gaz uğruna ölen insanlar. Yazık... Kendine bile hayrı olmayacak bir maden için. Kendi oğlu ölsün diye gidip akpye oy atan şehit ailelerine ne demeli bilemedim.

Bu çıkarımı benim soruma bakarak da anlayabilirdin. Ben o soruyu cevap almak için sormadım. Alt metnini yazayım madem: Bizim bir kârımız yok ki rusyanın kârını sorgulayalım. Biz sebepsiz oradayız. Ama Rusya müttefikini, onun talebiyle korumak için orada.

@himmet pardon yanlış anlamışım.
@neysene "Kendi oğlu ölsün diye gidip akpye oy atan şehit ailelerine ne demeli bilemedim."
Alan razı, veren razı demekten başka söylenecek bir şey yok.

Bir de öso'cuların (veya bizim askerler değildir inşallah ama Türkçe konuşuyorlardı), Rus hava araçlarını stinger (sanırım) ile vurdukları görüntüler dolaştı epeyce. O noktada tepki göstermiş olabilirler. (Tabii temelde de belli ki yol ayrımına gelnmiş politka düzeyinde).

kesinlikle alkol. dışarıda viski tüketmiyorum artık, sadece evde. ve onları da yurt dışından free shoptan vs. temin ediyorum.

edit: nasıl unuturum tabii ki yurt dışı tatili!

kıyafet

Ayakkabı, alkol, sinema. değmeyecek fiyatlara sahip hepsi.

Dışarıda yemek.
Dışarıda içmek.
İçmek.
Dışarı çıkmak.
Daha ucuz gözlük camı mesela.
Bir de kıyafet, ayakkabı almıyorum neredeyse 1 yıldır.
Kitap yerine pdf okuyorum.
Kombiyi daha az yakıyorum.

Resmen ağzıma sıçmış. Net.

Dışarıda alkolnet. Dışarıda alkol içince elim ayağım titriyor. Eskiden sürekli meyhaneye giderdik ve alkol gazıyla ''ben ödücem karışmayın beleş para zaten'' falan derdim. Şimdi meyhaneye özel bir şey yoksa gitmiyorum. Bara, dorock'a morocka gittiğimde evde viski içip kafayı kurtarıyorum, içeride en fazla 3 bira içip dalgama bakıyorum.

Kıyafet henüz öyle koymuyor bana ama evet pahalı.

anasını satim memlekette cigara bile pahalı ya. 100-150 liradan aşağı vermiyorlar 1 parmaklık şeyi. her şey çok pahalı.

sadece yurt disi tatilleri konusunda kisitliyoruz kendimizi. o da euro bolgesi ve vize isteyen ulkeler icin. euroya tepkiliyim şengen vizesi ucretine de tepkiliyim keza. onun disinda gunluk rutinimizden bir kesinti yapmadik ama zaten cilgin harcamalarimiz vs. yoktu. sadece yilda 5-6 defa yurt disi tatilimiz vardi yilda hice veya bire dustu :/

alkolu eskiden hafta bir dışarda tüketirdim. artık ayda bir dışarda tüketiyorum. geri kalan evde tüketiyorum.
onun dışında başka kısıtladıgım olmadı.

alkol, dışarda yemek yeme tarzı şeyleri azalttım. her şeyi kısıyoruz. maslovun pramidinde bir kademe üste çıkamadan öleceğiz galiba. okuyup iş sahibi olup gündelik şeyleri bile düşünmek gerçekten hayattan zevk alma derecemizi kısıtlıyor.

alkol + yurtdışı tatili.

Spor salonu ve personal trainer konusunda vurdu en cok beni. Spor salonunun ucuzuna kaciyorum max mac fitin ucuz salonlari ve pt yok. Reformer pilates yapamiyorum mesela. Sacma ama spor konusunda vurdu en cok ekonomik kriz beni. Bi de pahali canta filan alamiyorum artik.

Eskiden bütün seyahatlerimi uçakla yapardım ay otobüs tutuyor beni vs diye şimdi kırk yılda bir ucuz bilet düşerse ancak yapıyorum. Mekanda birden fazla içki içmiyorum, üstte bir arkadaşın yazdığı gibi kafayı kurtarmadan mekana da gitmiyorum.

Eskiden daha çok birikim yapıyordum, artık yapamıyorum. İndirimleri takip etmeye çalışıyorum. Bunlar dışında çok fazla değişmedi aliskanliklarim.

Kiyafet harcamalari, yurtdisi seyahati.

dışarıda yemek içmek,
kılık kıyafet,
farklı şehirlere gitmek, tatil.

muhtelif sebeplerle aşırı tüketimim yoktu, kemer sıkmak benim yaşam tarzımdı.
geçen sene %30'a bu sene %60'a yakın zam aldım, artık kemer sıkmama gerek yok diye düşünürken baktım ki, hala aynı. tutumlu ya da dikkatli olmazsam ipin ucu kaçacak.

hayır. Gene Pegasus'tan alırım kafama uygun bir bilet bulursam.

hayır

Pegasusu tercih etmeye devam edicem.

uzun zamandır etmiyor idim bundan sonra da etmeyeceğim. THY varken pegasus'a gerek yok.

bir kere kurumsal bilet nedeni ile bindim. yol boyu seyyar satici dinlemekten daral geldi. bir daha da binmedim. binmem. gerek yok.

biletleri iptal ettik, tam tutarı iade ediyorlar şu an. ileride çok mecbur kalmazsan seçmem zaten pek beğenmiyorum pegasus'u, bazı uçuşlarımda saatleri ve sabiha gökçen'den kalkıyor olması daha uygun gelmese hiçbir zaman tercih etmezdim.

hic etmedi. Burada kusur varsa, daha cok kulede gibi gorunuyor.
thy'nin mevcut yonetim ekibi dikkate alinirsa, pegasus daha guvenilir bir sirket olarak gorunuyor.

hayır. pegasus ile bir kere uçmuşluğum var o günden beri bakışım aynı, benim gözümde imajları çizik.

etkilemedi. tercih ederim.

politik bir sebeple sabihayı boğmaya çalışıyorlar. değişmedi.

Etkilemedi, pilotaj ya da kule hatası genel kanı. Bu da firmayla olan ilişkimi etkilemez. zaten alternatifi de thy.
Bir de su uçakta bir şey satma konusuna olan tepkiyi anlamıyorum, pegasusla kaç kez uçtum hepsinde yalnızca 1 kez satışa çıkıldı. Ryanairle uçmuştum iki kez, zırt pırt gelmişti onlar mesela.

zaten sevmiyordum, tercih etmem demiyorum kaza bu olabilir.

pegasusa hemen kayyum atanıp başına badem bıyıklı bir yandaş getirilmesi lazım.

bir önceki pistten çıkma vakasında pegasus tüm sabiha uçuşlarını iptal etmişti. o gün avusturya'dan sabiha'ya uçağım vardı. havalimanı yakınında yemek+kahvaltı dahil çok güzel bir otel ayarladılar, gönlümü kazandılar. yandaş olmamaları da tercih sebebi. bende kredileri yüksek hala.

pegasus'un kusurunun düşük olduğuna inanıyorum

zorlu bir bodrum havalimanı inişinden sonra son birkaç yıldır gerilmeye başladım uçuşlarda. pegasus'la da defalarca uçtum bugüne kadar ama dün artık 3. pistten çıkma haberini görünce hemen iki tane uçak biletimi (şansa alalı 24 saat olmamıştı) iptal edip yerine THY'den aldım. mantıklı bir karar değil tamamen psikolojik ; yalnız uçacağım ve gerilmeye yer aradığım için. bir süre sonra tekrar devam ederim muhtemelen pegasus'la uçmaya.

pegasus’la hic ucmadim, bundan sonra da tercih etmeyecegim.

bu olay pegasus'a bakışımı etkilemedi.

kullandığım rotalarda pegasus hep çok daha cazipti. makul olduğu sürece tercih etmeye devam ederim. "ucuz olduğu için kaza yapıyor, çünkü kalitesiz" fikrine katılmıyorum.

ben çoğunlukla thy ile nadiren de pegasus ile uçan biriyim. yine aynı şekilde tercih etmeye devam edicem.

Hayır, etkilemedi. Hatta 8 Mart günü biletim var.

etkiledi fakat binmeye devam edeceğim.çünkü en ucuzu o maalesef.haftaya uçuşum var.

hayir hic etkilemedi, planli ucusum var ayni guvenle binecegim

etkilemedi, otostop cekmeye devam edecegim.

hayır, tr'ye bakışımı etkiledi. daha çabuk gitmek istiyorum.
ölü sayısının saklanmaya çalışılması, hala gerçek bilgi duyurulmuyor.
kurtarma çalışmalarında yetersizlikler (saat gece yarısı 1de hala enkaz kaldırma çalışması vardı)
hastaların taşınması. aprona ambulans alınmamasından bahsetmiyorum boyunluk falan takıp bir sürü kanlı yaralı insanı iett'yle taşıdılar.

ve herkesin tepkisizliği
resmen depresyondayım dünden beri.

yazın kamil koç otobüsünden insanlar gündüz herkesin gözü önünde yanarak ölürken de aynı moda girmiştim.
ülkenin ayağa kalkıp isyan etmesi, şiddet anlamında söylemiyorum ama kurumları taşlaması falan gerek. sadece pegasus değil politikaları gereği her iki hava alanları ve yöneticileri, ulaştırmacılıkla ilgili tüm sorumlu kurumlar, tv kanalları vs.

kendim de dahil tiksiniyorum artık bu toplumdan ya.

Hayir, hicbir sekilde etkilemedi.
Etkilemesi de asiri mantiksiz olurdu.

Eskiden onceligim degildi Sabiha uzak oldugu icin ama AHL kapandigi icin degil Pegasus tercih etmemek, ilk tercihim Pegasus'tur.

Etkilemedi.
Ilk tercihim hicbir zaman pegasus degildir ama her zaman sabihadir, o yuzden genelde pgs oluyordu.
Ama son tahlilde en ucuzu hangisiyse onu tercih ediyorum genelde. Pgs nin thyden Daha pahali oldugunu da cok gordum.

Neyse sonuc olarak etkilemedi.

En genç filoya sahip olduğu için tr deki en güvendiğim havayolu şirketi idi. Ancak kısa zamanda 3 kaza yapmasının tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Thy de 737-800 gibi kısa uçakların kuyruğunu sürten kaptanları da gördükten sonra yine mecbur ucuz olduğu için Pegasus.

63 lira tutan bir çeviri, 60'a yaparız.

@jason bourne seksapeli Yapay zeka halletti, 5 kuruş da vermedim. Yine de sağol :)

hocam yakın tabakları. üstünde mikrop falan kalmaz. biz böyle yapıyoruz evde.

Senin gibiyim. Bulaşık makinesi var ama yeterince durulamadığını düşündüğüm için yıkamadan sonra bir de hem deterjan hem parlatıcı gözüne sirke koyup tekrar çalıştırıyorum. Elde yıkarsam da aynı senin gibi duruluyorum. Tek başımayım, 60 tl geliyor fatura. Makineden başka çözüm yok gibi. Veya daha az durulayıp bir şekilde içine sindireceksin. Ne şekilde bilmiyorum. Ama şöyle düşün, dışarıda veya başkasının evinde seninki kadar durulanmamış tencereden tabaktan vs yemek yiyorsun.

tezgahüstü bulaşık makinesi?

Bulaşığı elde yıkarken (1-2 parça değil de çok bulaşık varsa) durulamaya geçmeden önce lavaboyu fırçalayıp içine büyük bir çırpma kabı, küçük leğen gibi plastik bir şeyler koyuyorum. Sonra çatal bıçağı, küçük kaseleri bardakları içine atıyorum, üstüne tabakları koyuyorum. Ben en üstten alıp tek tek yıkarken alttakiler de akan suyla köpüğünden epeyce arınıyor, daha kısa durulayıp kaldırabiliyorum.

Bir tane derin kabı suyla dolduruyorsun. Kaba durulamayı o kaba batırarak yapıyorsun. Arada kapdaki suyu değiştiriyorsun. İstersen kap sayısını arttirabilirsin.

Deterjanınızı değiştirmek alternatif olabilir. Ekolojik olanlarla mesela. Fairy vs. Gibi markalar gerçekten kimyasal dolu. Fosfat vs. İçermeyrn gvenli alternatiflere geçmek hem sizi rahatlatır hem de çıkan atık su daha temiz olur dünyaya da güzellik yapmış olursunuz. Migrosta satılan just green markanın portakallısını kullanıyorum elde yıkamaya harika da temizliyor. İş yerinde de turmepa kullanıyorum o da güzel. Bulaşık makinesi için de frosh kullanıyorum.

110 cok normal bi rakam degil. Sonraki ay da kontrol edin. Aynıysa ya da arttıysa bi tesisatçı çağırıp kaçak var mı diye baktırin.bazen farkına varmadan sifondaki kaçak bile faturayı ziplatir

çoğunlukla 22:00 - 07:00 arası uyuyorum, yetmiyor. neyime baktırsam ki?

01:00 - 08:20 arası uyurum. Haftada 1 gün yetmiyor.

22:00 - 6:30 arası, yetmiyor

00:00 - 06:45
yorgun yatmışsam yetmiyor, ama yorgun değilsem yetiyor.
gün aşırı bi gün 12 bi gün 11 de yatsam yorulmuyorum

çok düzensiz bir uykum var. genelde 23.30-07.00 arası uyuyorum ama sabah 5 gibi kesin uyanıyorum. bazen 9-10 gibi uyuyakaldığım da oluyor gece

Alarm kurmasam her gün 10 saat uyurum. Yoğun zamanlarda 5 saat idare ediyor beni ama ilk fırsatta da 12 saat uyuyup acısını çıkarıyorum. 8-9 saatle de yorgun hissetmiyorum.

Arkadaşlar tai chi egzersizlerini öneririm. Bana da 12 saat uyku yetmezdi. Şimdi sabah bu sporla başlıyorum güne. Sadece bir deneyin derim.

ortalama uyku sürem 6 Saat 46 Dk.

Ortalama uyuma saatim 23:57
Ortalama uyanma saatim 06:43

Kaynak : Huawei GT2 :D

Edit : hiç alarm kullanmıyorum, bu uyku bana fazlasıyla yetiyor.

02:30-07:30 arasi. yetiyor. bazen alarmdan once uyandigim da oluyor.

8 saatten asagisi kesinlille yetmiyor. En kotu 7 saat temiz uyumalıyım yoksa yetmiyor, haftasonu acisi cikiyor.

01:00-08:30 arası haftanın he günü fix. Normalde yetiyor ama gece 2den fazla tuvalete kalktığımda yetmiyor, ve maalesef kesintisiz çok nadir uyuyorum.

01:00 veya 00:00-07:40 hafta içleri böyle ve asla yetmiyor. Bazen eve gelince 1-2 saat uyurum veya yemek yerim bir daha sabaha kadar uyanmam. Hafta sonları 02:00-11:00 bazen bu da yetmez akşama doğru 1-2 saat uyurum. Kendimi hafta sonu toparlamaya çalışıyorum.

Çok verimsiz ve leş geçiyor günlerim.

Hafta içi 7 saat, hafta sonu 10-11 saat uyuyorum.

Hafta içi 3 gibi yatar 10'da kalkarım, cuma-cumartesi geceleri istediğim gibi takılıyorum ama 10 saatten az uyumam.

Yetiyor. Bir de geceleri çişe kalkmasam daha iyi olacak ama ameliyat olana dek böyle :((

Akşam 11 gibi yattığım zamanlarda sabah erken kalkmak kolay oluyordu, 5-6 gibi kalkabiliyordum. Hemen hemen aynı hesaba geliyor olsa da o zaman daha dinç hissediyordum :) Şimdi de fena değil gerçi.

9 saat uyusam bile yetmiyordu, deviasyon ameliyatı oldum.

11-6 arası uyuyorum

şu an herşey mükemmel. 4 saatte bile dinlenmiş hissediyorum, yine de 7 saat uyuyorum tabi )

yaz kış güneş kremi sürmek faydalı olabilir.

iyi oyunculuk değil. Ama ilgi çeken senaryo. Bilindiği gibi baba filminden birçok sahne barındıyor, türkiyede tutan diziler genelde böyle şeyler. çukur da mesela tuttu, o da aynı mantıkla ilerliyor. fikir ''uyarlama'' ile. Burada anahtar nokta birebir uyarlama olmayacak. ülkenin o zamanki ''konjonktür''üne uygun bir senaryoya, y.dışında tutan başarılı sahne ve senaryo fikirlerini harmanlıyorsun ve 'hop' it's magic.

Yani temel bi' izleyiciyseniz ve doğru zamanlamada doğru senaryo alıntılamaları yapabilirseniz oturun birşeyler yazın ama hızlı yazın zamanı kaçmasın türkiye izleyici kitlesi hepsini izler. sanki efsaneymişcesine. çukurun senaryosunu okumuştum da ''evlerden ırak'' demiştim fakat ben haksız çıktım dizi tuttu.ben eskiden iyi senaryo ve güzel efektler izlettirir diyordum ama malesef insan öznesi, daha doğrusu kalabalık insan öznesini hesaba katmayı bilmiyormuşum. Acun mesela benden iyi biliyor.

sadece çukur değil tutmuş çoğu dizi, daha doğrusu benim devrimde tutmuş çoğu dizi bunun örneği.

ezel dahil.

(bkz: kurtlar vadisi/@senaryocu)

şunu okuyun, sorunuzun cevabını uzun uzun yazmış.

tecrübe ve bilgelik aslındadır. sonradan gelende/olanda değil gibi bir anlam çıkartıyorum ben.

Boynuz kulağı geçer ama duyamaz gibi bir şey değil mi ya? Öyle sanki.

her işi agacın yaptıgını, meyvenin olusmasında kendinin degil agacın payı oldugunu anladım ben.

Çocuğun, anne/baba karşısındaki durumu.

Yıllarca baktığı çocuk tarafından huzurevine(!) yerleştirilip bayramlar da bile onları sormayan evlat misali.

armut dibine düşer sözünün versiyonu işte.
kamp yaparken dağları inceleriz hep. çok ağaç olmayan dağlarda; en tepedeki ağacın yıllar içinde meyvelerini dökerek yamacı nasıl doldurduğunu görmek mümkün oluyor. eğim sayesinde meyveyi özgür bırakan bir ağaç, özgür meyvelerden orman oluşturuyor bazen.

özetle meyve toydur ve ağacın bilgeliğine henüz ulaşmamıştır anlıyorum ben.

Kucuk bir pozisyondaysan senden ustte, senin gibileri kontrol eden adamin bildigini bilemezsin, karar veremezsin. Seklinde anladim ben de.

Ziraat Bankasına gidip soracaksın. Eğer zaten hesabın varsa ona yatmış olmalı, değilse adına hesap açılıyor diye biliyorum. Ben geleli 2 ay oldu gidip bakmadım daha :D PTT'deki yol parasını bile döndükten sonra aldım haha

ziraat'a gidip soruyorsun. bana 2-3 ay sonra yattı.

Ne kadar yatıyor toplamda

yol ücreti + 80 lira maaş yatıyor işte

Yanlış anlamışsın meseleyi,

Bu sitede kullandığın kullanıcı adı ve şifresini başka bir yerde daha kullanmışsın ve bu bilgiler çalınmış, chrome bunu kendine entegre etmiş ve güzellik yapmış.

İhlali şuradan görebilirsin muhtemelen;
monitor.firefox.com

doğar doğmaz anasının altından alıyolar, gözlerini insanların yanında açıyor.

amerika da bir ara gerçek kurt ile kurt köpeğinin çiftleşmesinden melez bir köpek bakma modası başlamıştı.

normal şartlarda uysal olan fakat birisi koşmaya başladığı zaman avlanma iç güdüleri devreye girip çok kişiyi harap etti bu hayvanlar.

yani her an herşey olabilir, sonuçta ne kadar uysallaştırırsan uysallaştır vahşi hayvan, bişey yapmaz dersin kızgınlık dönemindedir saldırıverir.

Dediginiz dogru. Alt türlerinin bir tanesini bile böyle çok büyük sosyal davranış değişikliğine evirmek, binlerce yıl alır.

Cevabı sorunuzda var. ''Evcilleşen'' bir tane puma var. İstisna. Zaten bu 'istisna' hayvanların da aslında sürekli istisnai davranmadıklarını ve gerzek 'sahip'lerini parçaladıklarını haberlerde okuyoruz. Hem fiziki hem de sosyal olarak 'doğal alan'dan kopartmak ilk işi oluyor hayvan evcilleştirmede. Evde pati verdirecek hale getirtmek için, işkence yapılmadığı ihtimalini düşünemiyorum ben.

Sürekli tok tutuyorlar. Bir gün aç kalsın ilk gordugunu yer.

thyao düşüş trendini kırdı ve son bir ayda %20 artış gösterdi.

geçim derdi nedeniyle aileler canlarına kıydı.

Saraya giden chpli olayı var

falcao halen sakat.

bakanlar ve aileleri hatta sülaleleri de dahil ömür boyu ücretsiz sağlık hizmeti hakkı tanıyan kanun utanmadan halkın gözünün içine baka baka meclisten geçirildi GSS pirim borcu faizle birlikte 4000 - 5000 liraya ulaşanlar hala sessiz yani değişen bir şey yok herşey eskisi gibi

masterchef'te suna elendi.

şaka bir yana kötü günler çok şükür geride kaldı artık daha kötü günlerdeyiz

doktor merve duyar kastı.

reis sen askerdeyken her erkeğe rus kadınlarla evlenme zorunluluğu getirildi, üstüne maaş bağlayıp yeşil pasaport verdiler. keşke gitmeseydin. kaçırdın.

Çok şey kaçırdın, halk sokaklara döküldü, kutlamalar, eğlenceler gırla: gs, şampiyonlar liginde gol attı. Beşiktaş uefa grubunda galibiyet aldı.

Çok yapmışsın bro.

Kantinden yemek yemezsen hep yemekhaneden yersen su hariç bir şeye harcamazsın. Yediğimiz bisküviler çay kahve su kantinden yediğim yemekler vs 150 tl falan harcamışımdır en fazla ben.

150 liradır en fazla. Kantinde çay bisküvi cips vs.

Çay, kahve, su. %90 suya gitmiştir ama. Sigara hariç 90TL harcadım.

aga starbucks ve cookshop'ta yemek yemedğiin sürece 18 günde su ve cips çikolataya harcarsın ancak. askerde starbucks ve cookshop yok.

Sigaraya harcadım. Günde 1 paket gidiyordu.

Yol dahil (ankara-istanbul) 450-500 civariydi galiba.

Bizde havuc dilimi baklava vardi. Yiyoduk bol bol

eşofman diye verdikleri şu cdn.yeniakit.com.tr

kendi pijamanı götür. havlu falan verdiler bize. 2 fanila 2 çorap 2 yeşil slip don. kağıt havlu ve tuvalet kağıdı mutlaka götür.

yerine göre değişir mi bilmem eşofman yoktu bizde. kamuflaj, bot, 2 çorap, 2 alt çamaşır, 2 üst çamaşır, traş bıçağı, kolonyası, köpüğü.

fakat ben geçen sene gittim, ikinci sevk edilenlerdenim. alay normal asker gibi davrandı bize. çorap vs bedellilerde verilmiyor olabilir artık.

sen çantaya her halükarda onlar versin veya vermesin 10 tane çorap, 7-8 alt çamaşır, 7-8 atlet, ıslak mendil, 10'lu selpak, düz kolonya, bir büyük ve küçük havlu ekle. yastık kılıfıda al mesela ben almadığıma pişman olmuştum. kaliteli traş bıçağı at mutlaka. geri kalanını kantinden halledersin.


edit: dışarıdan kargo alabiliyorsun bu arada. ben eşime bir çanta daha göndertmiştim 14.gün. yetmedi bu saydıklarım bana.

kamuflaj, parka, bot, 2şer çamaşır. Bir adet havlu.

Eşofman götür, akşam ve haftasonu sırf onu giyeceksin.

nurofen/aferin + pastil götür kesin bolca. Sana gerekmezse çevrende birine verirsin (ama sakla hemen dağıtma, son güne kadar ihtiyacın olacak). Girişte çantanı arayabilirler, bir şeylerin cebine koy yakalamasınlar :)

ıslak mendil götür kesin. her gün botu boyamakla uğraşmazsın. bir de her yer pis zaten, sürekli silersin elini yüzünü falan.

pijama ve eşofman (sivil kıyafet) götür, haftasonu ve akşamları giyersin. havlu götür, bazılarına vermemişler diye duydum.

ben 20 don 20 atlet götürüp, giyip giyip atmıştım, yıkamakla falan uğraşmazsın. yastık kılıfı al kesin, baya pis oluyor yatakhane. ilaç götür çünkü kesin hasta olursun. gerçi revire gidebilirsen veriyorlar ama uğraşmazsın işte.

bizde kantinde bazı eşyalar bitmişti millet alamamıştı falan, o yüzden kantine çok güvenme.

bir de keyif pezevenkliği istersen ve seviyorsan kahve + french press götürebilirsin :)

Araştırma görevlileri 50/d statüsünde atanıyor 2018 ocak itibariyle. Yani doktora bitince eğer norm kadroya takılıyorsan güle güle diyorlar. Norm kadro öğretim üyesi kadroları için. Yani doktora sonrası...

norm kadroya takılmasanda 50d sonucu ilişik kesilir. Eğer %20 kuralı uyarınca Dr. Öğretim üyeliği kadrosu alabilirsen, tekrar atama yapılır.

1- Asistan=araştırma görevlisi. Doktora öğrencisi sadece öğrencidir, asistan hem öğrenci hem üniversite personelidir.
2- Hem doktora tezini yazar hem hocasının, anabilim dalı başkanının veya bölüm başkanlığının verdiği görevleri yapar. Gayri resmi olarak derslere ve laboratuvara girer, resmi olarak ise sınav gözetmenliği yapar, komisyonlarda(Sınav programı hazırlama, öğrenci değişim programı, yatay geçiş, staj komisyonaları gibi) görev alır.
3-Doktora, ders dönemi ve tez dönemi olarak ikiye ayrılır. Her doktora öğrencisinin bulunduğu aşama doktoraya kayıt yılı ve derslerdeki ve tezdeki ilerleme hızına göre farklı olmaktadır.
4- Bunun net bir zamanı var. Daha doğrusu zaman aralığı var. Örn. Dönemin 8-10 haftaları arasında sınavlar yapılır denmiş olsun. Her bölüm bu zaman aralığında kendine uygun bir gün belirleyerek bu sınav(lar)ı yapar.

Asistan denen şey, işgüzar, köleci zihniyete sahip öğretim üyelerinin eskide kalan bir sıfatı diri tutma çabasının bir ürünü. O artık araştırma görevlisi ve kimsenin de asistanı değil teoride. Pratikte omurgasız, yalaka araştırma görevlileri eskinin çanta taşımacı asistanlık geleneğini sürdürüyor. Ama dik duranlar da mevcut. Bu birinci soruya da cevap olmuş oldu.

2- Araştırma Görevlisi denen şey kadrodur. Yani ilgili üniversiteden maaş alır, öğretim faaliyetlerine kısmen destek olur ama esas maaş alma sebebi bilimsel faaliyette bulunmasıdır. Doktora öğrencisi ise maaş almaz. Tabii bir araştırma görevlisi doktora yapıyor ve maaş alıyor olabilir ama bu maaş arş gör olmasından mütelevellit verilir.

3- Bu soruyu pek anlamadım. Açarsan yanıtlarım.

4- Doktora yeterlik sınavının zamanı enstitülerin yönergesinde yazar. Bazı yerlerde ders süresi 4 dönemdir. Bu yüzden en erken 5. dönemin sonunda girebilir. Kimisinde ise 2 dönem ders vardır ve 3. dönem yeterliğe girilebilir...

başka sorular varsa yanıtlarım. selamlar.

ilk 3 madde için yeterince cevap verilmiş ama;

4. Yeterlilik ders döneminin başarı ile tamamlanmasının ardından sizin ve danışmanınız belirleyeceği gün ve saatte yapılır.

Hepsi ayni

hepsi aynı epilasyon yaptır.

Jiletle kesmenin sıklaşmasına veya sakalların sertleşmesine bir etkisi yok. Jiletle kestiğiniz zaman kesimin pürüzsüz ve keskin olmasından dolayı sertleşmiş hissettirmesi normaldir ancak daha sonra makineyle kestiğinizde bu etki ortadan kalkacaktır. Şuradan dediğim farkı görebilirsiniz:

external-preview.redd.it

synthetic a priori +1

ilgili konu ile ilgili evrim ağacının yazısı için

evrimagaci.org

@synthetic a priori @fezagezgini kısa ve uzun dönem askere gidip gelenlerinki neden sıklaşıp sertleşiyor ve yanağa doğru yükselme oluyor o zaman? bir iki kişi de değil ki; geneli öyle.

Yanak tüylerini Almak için pilli küçük makineler var. Onlardan ucuz yollu bir tane edinebilirsin. Önce tüy kısımlarını alır, sonra yanak üstlerine ve boyna çalışmadan tıraşını olursun.

Doktora yapan bir arkadaşım hastalık ve tatiller dışında hep kütüphanede. Gerçi o tezini yazmakla meşgul olduğundan bu denli kütüphanede çok kalıyor.
İkinci soruyu bilmiyorum.

her dönem yapılır, 6 ayda bir diyebiliriz.
Normal günü çok genel bir soru. Sosyal bilimler mi fen bilimleri alanında mı yapıyor ,
Tezin hangi döneminde, araştırma ? deney ? raporlama ? bunlara bağlı olarak çok değişir.

1) Uzun versiyonda kızların rolleri varmış. Gayrimesru çocuğu dışında pek görünmüyorlar. Kalabalık yemek sofralarında görünüyor olabilirler.

2) 1. Filmden sonra kitaplara sadık kalinmamis belki cevaplarınız orada gizlidir.

3) Kay'in can güvenliğini düşünerek söylememiştir. Her ne kadar mafya ile çalışsa da insanı duyguları ağır basmıştır consigliere sonuçta hesap kitap yapmıştır. Diğerleri kadar gözü kara değil. Zaten Michael'in abisi ile yaşadıkları malum.

1) al, hasta olmama şansın yok.
2) sprey olmayan şeyler sokabilirsin. evet alıyorlar yazdığın şeyleri.
3) yemin ediyorum okuyabiliyorsun. bu nasıl soru? kışladan kışlaya göre değişir. genelde bizde cumartesi öğlene kadar eğitim pazar full yatış.
4) evet veriliyor bize askerlik bitmeden 3 gün önce verdiler. sokabiliyorsun.
5) tv her yerde olmayabilir. olsa da her bölükte olmayabilir. gazete yok. sinema zannettiğin sinema değil ps de her yerde yok öyle.

araştırmışsın, güzel ama yanlış araştırmışsın.

1. kesin al. pastil ve boğaz spreyi.
2. içeri alabilirsin. bence al.
3.cep kitabı al kesinlikle. her salak boşlukta açıp okursun. çok zaman oluyor. haftasonları da boş. kitap kesin al.
4. bize veren olmadı. herkes getirmiş. getirmezsen içerden alırsın.
5.sinema ve ps yoktu bizde. gazete yok. tv devamlı açık.
konuma göre güneş kremi. mevsime bakma. nurofen falan sakla sağa sola. askercell etiketi olan tuşlu telefon götür rahat et bence.

Havalar soğuma sürecinde, tam hasta olmalık dönemler. Askerde bu dönemde hasta olmama şansın yok gibi bir şey. Askerde revire gidip muayene olup ilaç alabilirsin ama bu süreç işleyene kadar askerliğin biter zaten. Yanında soğuk algınlığı ilacı bulundurursan rahat edersin. Gizli falan sok bir şekilde, girişte aramada çıkarsa içeriye almazlar.

2. maddede bir şey olmaz sokabilirsin.

3. madde için akşam yatışa kadar vakit oluyor askerde, hele sizin bedellilerde daha çok olacaktır (sadece acemilik süreci olduğu için). İsmi veya içeriği kafa karıştırıcı kitaplar götürme, gereksiz muhabbetlere girmemiş olursun.

4. Traş için 1 tane mach3 götürsen yeter zaten çok sert sakalın yoksa.

5- Gittiğin yere göre değişir; kiminde kös kös oturursun kimi yerde her tür sosyal olanak var. Genelde çoğu yer ikinci dediğim gibi.

la hiç bişey alma git. her şey satılıyor orda. 20 gün yetecek kadar şampuan savun vb alacak yer var olm. şırnak silopi'de bile var yani abartmayın bu kadar. bizim yan komşuya da böyle dedim inanmadı 3 tane valizle gitti. döndüğünde abi bilsem kot tişört giderdim keşke seni dinleseymişim dedi. her şey satılıyor. her şey. kitap alma boşuna. çoğu zaman yorgun olursun. birde ordaki insanların hikayelerini dinlersen kitaptan daha faydalı olduğuna kanaat getirirsin. aldığı 10 lira maaşı ailesine gönderen arkadaş vardı amk. kitaba gerek yok sor anlatsın akşama kadar.

Bravo @tears. Ben de aynı şeyleri söylüyorum ama admin arkadaşlar siliyor sonra. Sana srtı bir veriyorum.

1 alma. içeri girerken çantan aranır. ilaçlara el konur. boyunluk al. üşütme boğazını.
2 şampuan(küçük) ve el kremi al. sıvı sabun aşırı olur.
3 1 ya da 2 kitap al. abartma.
4 verilen traş setiyle yüzünü kesersin. mutlaka kendi traş setini götür.
5 gazinoda tv var ama gazino ortamı rahatsız edicidir. 18 gün gündemden uzak kal. ne olacak?

1- gerek yok. içeri sokmayabilirler.
2- bizde alıyorlardı içeri.
3- okuyabilirsin boş zamanlarda.
4- bizde vermediler. kendim götürdüm.
5- gazete görmedim ama tv vardı.

tabanlık kesin götür. en kalitelisi olsun hatta.

öldürüldü demek, yakalandığında yakalandı veya sağ ele geçirildi, teslim oldu diye söyleniyor.

b şıkkı doğru. Hepsi yani

Eğer gerçekten öldürüldüyse ballandıra ballandıra öldürüldü deniyor ölüp ölmediği hakkında net bir fikir yoksa etkisiz hale getirildi deniyor. Maksat skor fazla gözüksün. Ben hiç etkisiz hale getirilen terörist adı duymadım.

neutralized demek yani ölü ya da diri ele geçirilmişler.

Artık teröristlik yapamayacak yani. Ölüp ölmediği önemli değil, tehdit oluşturmuyor artık.

alt tabakadan bir kesit sunmuşsun adeta. cahiller ne yapsa şaşırmam. o yüzden normal herhalde deyip geçiyorum.

Yalnız alt tabaka ya da varoş aile olduğunu nereden çıkardınız?
Eğitimli geçinen ailelerde bile rastlanıyor bu tür kavgalara ve şiddete.
Sorunun yanıtına gelince...
Büyük olasılıkla kadın bir bebekle ortada kalakalmak istemiyor ve bu yüzden katlanıyir,

varos olmalari sart degil +1, boyle olaylar egitim duzeyi yuksek insanlarin evlerinde de olabiliyor. ustelik o egitimli, isinde gucunde kadinlar bulunduklari konuma yediremediklerinden kocalarinin fiziksel/sozlu saldirilarina daha da sessiz kaliyor elalem ne der kaygilari yuzunden.

her neyse, gorumcesi baban sana 1 hafta bakmaz bile filan diyor, kadinin ses cikarmiyor olmasinin baska sebepleri (kendi ailesiyle de problemleri vs.) de olabilir yani.

Korku ve caresizlik turkiye'de de tum dunyada da her seyi kabul ettirir. Baska bir cevabi yok. Turkiye'de iliskilerin ciddi bir kismi, siddet olmadigi halde insanlar korkulariyla yuzlesemedigi icin boyle boktan sekilde devam ediyor zaten, evli olmak, sahipli olmak bir basari ve mutluluk kriteri olarak belirlendigi surece, bu sorgulamadigi surece devam edecek.

Benim asıl sorum “kadın devam ettirirken ne gibi bir motivasyonu oluyor?” değil; “kabullense bile eşine karşı sevgisi ve aidiyetini etkilemiyor mu bu durum?”

Yani bütün bunların üzerine hâlâ eskisi gibi sevebiliyor mu eşini? Herkes toplumsal bağlamdan bakmış. Onlar herkesin malumu.

o kisiden kisiye degisir muhtemelen, yani kadin da kocamdir dover de sever de kafasindaysa (sevgiyi kafasinda olusturdugu kurallara gore kurgulayarak) seviyordur hala, yok mecburiyetten katlaniyorsa icten ice nefret ediyordur, bkz. siddet gordukleri kocalarini bir cinnet aninda bicaklayan kadinlar. dolup dolup en sonunda bi gun bi anda patlayiveriyorlar, bu olay baslarina ilk geldiginde degil gordukleri siddet duzenli hale geldiginde tepki veriyor cogu.

Gelin kayınvalidesine "annecim" derken ya da kızkardeş "yengecim" derken birbirlerini sevmiyorlar. Kılıçlar çekildiği zaman dilin kemiği yok, filtresiz konuşuyorlar, sonra tiyatroya geri dönüş.
Hiçbirşey silinmiyor. Doktor bir arkadaşımın görev yaptığı klinik İstanbul'un varoş kesimlerinde. Mide, kalp, solunum, aritmi vs. şikayetiyle gelen çoğu kadının aslında hastalık sebebinin mutsuzluktan, çaresizlikten olduğunu söylemişti arkadaşım. "İlaç verip gönderiyoruz, ama semptomları maskelemekten başka bir işe yaramıyor" demişti. O hayat döngüsünde hasta olmamasının yolu yok.