Ekşi Duyuru

Birazda yanıt vereceğim.

Birkaç işim var. Sen oyalan azıcık. Halledip geleyim. Değerlendirelim.

Bazen birileri keyfinden dolayı bizi bekletmiyor. Robot değiliz ve işin içinde insan faktörü olduğu için işler pek tabii aksayabiliyor ve bu da birilerinin beklemesine neden oluyor. Olaya böyle bakınca dünyanın senin merkezinde dönmediğini hatirlayabiliyorsun. Demin mahallede elektrikler gittiği için apartmana giremedim otomatik kapı elektrikle çalışıyor. Apartman wp grubuna biri gelip kapıyı benim için açabilir mi diye yazmak da istemedim. Haliyle birinin gelmesini ya da çıkmasını bekledim. Dolayısıyla aşırıya vurmadığımız sürece bunlar normal.

Ek olarak o anlarda, telefon gorusmelerimi, dönmem gereken mesajları hallediyorum. Ya da telde vakit geçiriyorum.

Yin yogayı tavsiye ederim. Benim de en sevdiğim yoga bu. Yin yogada bir pozda uzun süre kalıyorsun bu da sabırlı olmayı öğretiyor. Bir de bankada, markette sıramı verirdim ben olsam. Sabırlı olmak hayattaki en önemli şeylerden biri bence.

böyle durumlar için kaçış aktivitelerin olsun.

birini aramak
tinderdan kaydırmak
instagram youtube falan
dil öğrenme pratiği
video izlemek
vs..

telefona dizi indir bir de kablosuz kulaklık al beklerken izle zaman cabuk geçer

Ben de yaşıyorum. Çamur dolu bir tumsege düşmüşüm, var gücümle ucuna çıksam da kayıp yine dibine çekiliyorum. Yalnız değilsin cevabı olsun diye yazdım, oradan düşünceyle değil hareketle çıkılıyor.

30 dan sonra bunu normal kabul ediyorum, üstüne düşünmüyorum bundan sonrası böyle

20 lerin başındaki iyi ezberimiz, keskin odağımız, beyin iştahımız artık yok

bende de var gibiydi. instagram’ı kapatınca ve doom scroll yapılan uygulamaları bırakınca geçti. tavsiye ederim.

6-7 ay nofap dene. ciddiyim.

dopamin detoksu, spor, düzenli uyku, iyi beslenme şart bunları hayatın değişmez kuralı yapmalısın. ayrıca bir kan testi yaptırarak eksikleri kapatmak gerek. mesela D vitamini ya da demir eksikse hep yorgun hissedersin. yorgun insan kafasını toplayamaz.

orpheus +1, dopamin detoksu yapmadım ama uykumu düzenledim, spor yapmaya başlayıp beslenmemi düzelttim ve geçti bende.

Konunun takipçisi olalım

www.amazon.com.tr

Sorun belinde olabilir. Bence bir ortopediye de görün.

ben de benzer durumdayım. ala09 'ın gönderdiği markanın (hawk) ın ofisine gidip deneyip bi tane almayı planlıyorum.

Humanscale
Steelcase
Herman Miller
IKEA Markus

sandalye konusundaki tek önerim gidip bir showroomda mutlaka deneyerek gerekirse 10-15 dakika oturarak test edip alman. xdrive'ın show roomlarındna veya satış noktalarından birinde deneyebilirsin. bazı modeller xlarge insanlara göre bazı modeller de small-medium bedene uygun ve bunu denemeden fark edemiyorsun.

www.xdrive.com.tr

Ikea Marcus. Çok memnunum.

denemeden almayın, ikea ürünleri fiyat/performans denilebilir.

alsinlar ya ne olacak. insaniz sonucta.

Geç kalmak insani bir durum tamam ama bu tür (başkalarının seyir zevkini etkileyecek) etkinliklerde geç kalanlar alınmamalı.
Her türlü aksiliği hesap ederek hareket etmek erken davranmak lazım.

Benim sinemada en nefret ettiğim şey budur, dikkatim çok dağılır çok rahatsız olurum.
Tiyatroda çok denk gelmedim açıkçası.

Kendim geç kalsam girmek istemem içeri.
Haklısınız.

Geçen sene uniq hall da aydınlıkevler'e gittim 15 dk geç gelen bile oldu. Çatladım sinirimden. Sadece ben değil çoğu kişi söylenmişti.

nikinin hakkını vermişsin almancı kardeş. sonuna kadar haklısın

Valla devlet tiyatroları almıyor. Özel tiyatrolar ya da salon konserlerinde müsamaha gösteriliyor. Bence de alınmamalı. Hatta keşke içeri girince telefonları dışarıda bırakma kuralı gelse. Bir gün diktatörlüğümde yapmak nasip olur umarım.

hahah bu ben, ne zaman tiyatroya gitsem sapik gibi saate bakarim.
sehir tiyatrolari biraz da salona gore degisiyor sanirim ama genelde bi 5dk ekleniyor ama bence temsil saati neyse o saatte baslamali ama bizim vatandas da gevsek. en orta sirada oturuyor en son salona o girip 20 kisinin uzerinden atliyor.

ha bazen de insanlari iceri almaya cok gec basladiklari da oluyor o da salon yonetiminin hatasi. benim elimde yetki olsa 20'deki temsil icin dis kapi kapanis saati 19:50 yaparim 19:50'de kapiyi kitlerim kimseyi de almam. iki kere gec kalan ucuncuye ogrenir zaten.

Çok haklısın. Çoğunlukla geç kalan insanlarla sürekli telefonunu kontrol eden, sesini açık unutan, hatta açıp x etkinliğindeyim arıycam sonra diyen, yasak diye anons edilse de fotoğraf çeken, kayıt alan vb. tipler aynı kişiler oluyor.

Sağlıklı bir yetişkin birey bunları yapmaz.

Keşke içeriye telefon sokmak da yasak olsa. Haftalarca o festival filmini beklemişim, yanımda ki d.t laleleri wp, instagram vb bildirimlerini kontrol etmezse ölecek hastalığına tutuldukları ve ekran parlaklığıyla herkesi kör etmeye yemin ettikleri için sürekli dikkatim dağılıyor.

Haklısın.

Alınmaması lazım. Kural tanımayan insanlar var. Tiyatroya geç gittin diyelim; sahnede bulunan sanatçının dikkati dağılır. İzleyicinin dikkati dağılır. Hem sanatçıya hem izleyiciye saygısızlık. Bir taraftan telefonu çalan var sonra açıp konuşan var. Yanindakiyle muhabbet eden var. Sakız çiğneyen var, kraker, bisküvi yiyen var.

Özet olarak; hiçbir yere geç kalmamak gerekir. Gideceğin yere zamanında gitmek kolay aslında evden çıkacağın zamanı belirlemek. Trafik olabileceğini dikkate alıp biraz daha erken çıkmak gibi.

Geç gelenler alınmıyor, ama zamanında başlayan etkinlik görmedim.

Ben alt jenerasyonumun böyle olmasının önünü açan öncü birlikte yer aldığım için gayet iyi.

Ancak sizin sorunuz bundan biraz daha farklı gibi, o enerjiyi ben de kaldıramıyorum artık evet. Kaldırmaya da lüzum yok zaten. Her yaşın dinamikleri ayrı. Ayrıca zaten belli bir noktadan sonra hala aynı kümenin içinde kalmaya çalışan insanlar her zaman tuhaf gelir bana. İsteseniz de ortama uyamazsınız. Çok canınızı sıkmayın bence buna.

Herkes kendi yaşadıkları çerçevesinde davranıyor. Sizinkilerle onlarınki bir değil sonuçta.

Benden 10 yaş küçükler de ufaktan yaşlanmaya başladığı için sıkıntısız oluyorlar.

Yöneticisi olduğum 25 yaş altı 3 kişi var, diğerlerine göre daha iyi anlaşıyoruz. Tecrübesiz olmanın verdiği açlıkla da ilgili ama hepsi feedback almaya hevesliler. Vermeye de en az o kadar hevesliler tabii. Kendi bilgilerine güveniyorlar, pek alçakgönüllü değiller bu konuda ama bunu yanlış bir durum olarak görmüyorum. İş hayatının bu ve sonraki nesillere adapte olması gerekiyor çünkü kaynak bundan sonra onlar. Biz doğruyuz bize benzesinler fikri yanlış ve tutmaz çünkü gerekirse aç kalırım ama burada çalışmam diyecek duruşları var.
Fikirlerini çok önemseme ve ideallerin peşinden koşma konusunda gözükaralıklarını seviyorum. Sinir bozucu olduğu durumlar var ama taviz vermez yaklaşımda değilsen sana gelebiliyorlar.
Ben de çok dinazor kafalı biri olmadığım için anlaşabiliyorum yani. Ama biraz daha büyüyüp tecrübe kazandıklarında bakmak lazım, burnu havada snob tiplere mi dönüşecekler yoksa yenilikçilikleri pratiğe dönüşecek mi...

gerekirse aç kalırım ama burada çalışmam diyecek duruşları var+1 bunu kendi iş yerimden olmasa da yakinen biliyorum. biz sesimizi çıkarmazdık bunlar direkt söylüyor diye anlatıyorlar aşırı hoşuma gidiyor. genç nesil her zaman sevdim seviyorum onların cahilce davranışları beni hiç etkilemiyo, öğrenirler diyorum da asıl akran ve üstünün aptallıklarına tahammülüm kalmadı en dayanamadığım grup 30-50 bandı y midir x midir fena bir nesil büyüdü ve "her yerdeler"

genelde fazla muattap olmuyorum çünkü adamların kafası bizi almıyordur çünkü benden 10 yaş büyükleri benim kafam almıyor.

I’m a cyborg but that’s ok - park chan wook

Castaway on the Moon

Benim satranç serüvenim 1 milyon yıl falan sürdü, sonra zihnimde bir ses yankılandı ben de ona uydum: ibb.co

Ben de ben de ben de.
Ilerlemem çok yavaş olunca meşgale olma düzeyim de azaldı. Bana erkek kardeşim öğretmişti, ilk zamanlar onu bile yenince (kendisi lisanslı oyuncudur) aşka gelmiştim. Ama yıllar sonra ne eskisi kadar zaman ayirabildim ne de ayirmama rağmen bir ilerleme gosterebildim. Bu sebeple şelale altındaki adam modundayim:/

Önerim izlemek ve açılışları, teknikleri öğrenmek.

Satranç serüvenim 1 seneden az sürdü. Sene 1996 Ankara-Keçiören. Mahallede satranç kulübü furyası başladı. Ben de katıldım bu furyaya. Satrancı kulüpte öğrendim, çok kısa zamanda namağlup hale geldim. Gelen giden büyük küçük kız erkek demeden deviriyorum. Hocalarımla pata kalıyorum, bazılarını yeniyorum. Havalar binbeşyüz bende.

Sonra Ankara şampiyonası yapıldı. Gökten iner gibi turnuvaya ben katıldım. İsviçre dönel sistemi. Saçma sapan bir dikkat dağınıklığı yüzünden bir kişiye kaybettim. İlk ve son mağlubiyetim. O şampiyon oldu. İkinci olanla eşleşmem gerekiyordu üstte bahsettiğim sisteme göre, ama eşleştirmediler üçüncü oldum. Şimdi sebebini hatırlamıyorum, küçücük çocuktum. İkinci ile eşleşmediğim için ve havamın binbeşyüz olması nedeniyle yediremedim sanırım, çocuk aklıyla bıraktım.

Şimdi de içimden gelmiyor artık, belki çocuğuma öğretirim ama kesinlikle kendime yapılan gibi pohpohlamam sanırım.

babam öğretmişti küçükken. gençken bir kaç kitap almıştım ama hiç adam akıllı ve sistematik olarak çalıştığımı hatırlamıyorum. halen en yaygın açılışların bile isimlerini bilmem mesela. kendim için, yenile yenile geliştirdiğimi düşünüyorum. üstelik artık oynadığın oyunları bilgisayara analiz ettirebiliyorsun, hem kendinin hem de rakibin hafif ve kritik hatalarını, rakibin diğer oyunlarını inceleyebiliyorsun (lichess). Bence bunlar gelişim için çok faydalı.

Burada bahsedilen çay, içtiğimiz çay değilmiş öyle bir şey duymuştum. İçine girilen çaymış :)

Burda bahsedilen içine girilen çay değil ya öncelikle. Deniz harareti alır diyo muyuz mesela? Mantıksal yapıya uymuyor yani.

Diğeri de, bir mantığı yok da işte sıcak içecek içip terleyip vücut sıcaklığını azaltabilirsin belki. Onun dışında çay tiryakileri var, çaya bağımlılar yani. 50 derece olsa da içecek o çayı, bahane uyduruyor kendine. Seni de bu günaha (xd) ortak etmek istiyor işte

40 derece oldumu gorurum ben çay icmeyi

Ben de @rock n roll'un dediği şeyi duydum geçen ay. İçilen çayın harareti almasından daha mantıklı geldi.

rock n roll +1

Bunu yıllar evvel öğrendiğimde aydınlanmış gibi olmuştum. O kadar mantıksız ki ötekisi çünkü.
Evet dedim, tamam şimdi taşlar yerine oturdu.

Bazı insanlar sıcak havalarda da sıcak içecek içerler ve kendilerini savunmak zorunda bırakılmamalılar bence.
Ben de maalesef bu zorbalığa çok maruz kalıyorum, soğuk kahve sevmem bu sıcaklarda da hala sıcak kahve içerim ve sürekli bu konuda eleştiriliyorum.
Yazın kahve alırken "hayır sıcak lütfen" demekten darlandım, çalışanlar bile filtre kahve deyince "soğuk mu" diye soruyorlar.
Çayı da kahveyi de sıcak severim en sıcak günlerde de severek içerim, herhangi bir bahaneye ihtiyacım olmamalı :):)

seviyoruz hocam başka bir açıklaması yok :) diğer mevsimlerde her gün kahvaltıda ve akşam yemekten sonra içiyorsan sıcak hava pek fark etmiyor. ayrıca akşam rüzgar eserken içmesi keyifli geliyor

Çay harareti alır ifadesinin içecek olan sıcak çay için kullanılması bana kitlesel histeri gibi geliyor. İnsanlar duymuş, bazılarıysa inanmış ve bunu çılgınca savunuyor

Türkiye'de "harareti alsın" diye çaya giren kaç kişi var allah aşkına? Burdaki çay içtiğimiz çay. Bu girilen çay mevzusu max 10 sene önce çıkan bir geyik. Ayrıca hadi dediğiniz gibi olsa, yemek doyurur gibi bi kapıya çıkıyor yani çaya girmenin hararet alması. Böyle bi söz olabilir mi ya. Hepinizin bunu sonradan öğrenip mantıklı bulmanızın sebebi bu açıklamanın sonradan uydurulması ve kitlelere yayılması. Ekşiye baktım mesela, 2017 senesine kadar çay harareti alırın içine girilen çay olmasıyla ilgili bir entry yok.

Ayrıca ingilizce aratılınca bu muhabbetin özellikle çay delisi İngilizlerde de olduğu ve bununla ilgili araştırmaların olduğu görülüyor. Smithsonian enstitüsünden bi yazı buldum mesela 2012'den. Yani çay harareti alır mı bilmiyorum ama bu sözdeki çay kesin olarak içtiğimiz çay.

www.smithsonianmag.com

soyleyenlerin bir bildigi var. coldeki araplar da cehennem sicaklarinda cay icer. redditte bilimsel aciklamasi var.

"çay harareti alıyor"daki çayın creek/stream anlamına gelen çay olması artık önemsiz çünkü bu artık gerçek anlamda galat-ı meşhur.

içilen çay da zaten harareti falan almıyor. iyice hararet yapıyor ama bağımlılık böyle bir şey işte.

Bugün dışarıdaydım uzunca yürüyüş de yaptım.Fatih'te tueistik yerleri dolaşıyorum.

Hava çok sıcaktı bir anda kendimi kötü hissettim.Sanırım güneş çarptı.

Yemek yedim, su içtim,dinlendim, soğuk meyve yedim, ayran içtim bir türlü beklenen rahatlama gelmedi.İçimde hissettiğim hararet geçmiyor.

Horhor'a indim bir yerde maç izlerken çay geldi,iki bardak içtim. Hararet, yorgunluk, sıcaklığın getirdiği daralma hepsi gitti.

valla ben de anlamiyorum ve kitlesel histeri yorumuna katiliyorum. aliskanlik, sadece sevdigi icin icme tamam ok ama bunu boyle bi temele dayandirip baskalarina da icirmeye calismak zorbalik gibime geliyor. ayrica bu mantikla tersinin de dogru olmasi lazim. kisin -5 derecede usuyunce isinmak icin buzlu su icmeliyiz mesela, ama sicak corba iciyoruz onun yerine.

youtu.be

Video 480p ama kalite 1500 buyur karşim

Yenilmediğimiz sürece ne olursa olsun ikinciyiz. Biz yenilirsek, Portekiz de yenilirse eleniyoruz. Kazanamadığımız diğer senaryolarda üçüncüyüz ve 2'den fazla gol farkı olmazsa en iyi üçüncüler arasında son 16'ya geçiyoruz.

Luthier'e mi vereceksiniz, kendiniz mi yapacaksınız ? Eğer premium bir gitarsa ve tecrübeniz yoksa bence pahalı bir gitarda geri dönülmez hasarlara yol açmayın ve luthier'e verin.

Floyd rose ayarı içine yay gerginliklerinin ayarlanıp köprünün akordayken gövdeye paralel olmasını da ekleyin. "Fine Tuners" vidalarının da mümkün olduğu kadar ortada kalması gerekiyor, hakikaten ızdırap gibi ama bilen birisi ayar çektikten sonra gitar bebek gibi oluyor.

Gitar yeniyse nemden çok etkileniyor, her şey kilitliyken bile akor kaçırabiliyor. Şehir değişikliğinde sap ayarı gerekebiliyor. Benim gitar antalya'dan istanbul'a geldi, şu an sap ayarı istiyor.

Ibanez Jem Jr. kullanıyorum, çok uçuk bir fiyatı yok, çok ucuz da değil ama o gitarda bile kendim ellemeye cesaret edemiyorum.

Youtube'da sap ayarı ve floyd rose ayarlarının güzel videoları var, uzun bir süreç, her seferinde akord et, yayları ayarla, akord et yayları ayarla bekle vs. Bütün perdeleri test et, cızlama var mı diye bak, varsa sil baştan sap ayarına geç...

Premium gitarlar değil kendim yapıcam.

Öyle hemen de luthiere götürmeye utanıyorum aslında ama iyice bunaltırsa götürürüm artık.

@kimlanbu Teşekkürler tavsiyeler için

Truss rod ayarı çok hassas. Daha önce yapmadiysaniz çok sabırlı olmanız lazım.

Nurkan renda 'ya bir tane uzun saçlı genç bi Luthier çıkmıştı o çok güzel anlatiyordu o videoyu mutlaka izleyin

Meraklıysanız dalın ama entonasyon ve sap ayarı illallah ettirebilir.
Yapacam ben bu işi diyorsanız ve gitar da basit bi gitarsa korkmayın çözersiniz ama.
Yalnızca bolca video izleyin ve truss rod kırmamaya, alyanları yalama yapmamaya ekstra ötesi özen gösterin geri dönüşü olmayan ya da akı b*kunu kurtarmayacak tamirata yol açmanız mümkün.

keyfe keder boya: herhangi bir kaza bela olmadı. canım istedi boyattım (yersen).

bel altı/etek altı: tavanı hariç her tarafı.

Eski otomobillerde şu şekilde kenar çıtaları olurdu. Eski yollar da çok yağmur, çamur olur, arabaların boyaları alttan kötülemeye biraz da sacı çürümeye başlardı. Onun için de alt taraf o çıtaya kadar boyanır, daha yukarısı arabanın kazasız olduğunun göstergesi olarak boyanmazdı. Etek altı boyası tabiri o zamandan kalmadır. Kenar çıtasının altını anlatır.

tr.wikipedia.org

Jargonda bir de şehir içi kazaları lafı vardır. O da ufak tefek vurukları, parkederken sürtmeleri falan anlatır. Kadın arabası, memur arabası veya garaj arabası lafları, az ya da nazik kullanılmış anlamında kullanılıyor. Servis bakımlı sözü de çakma onarımlar, yan sanayi parçaları kullanılmamış anlamına geliyor.

Sigortadan para almak için hasar kaydı girildi vardır bir de. Bunların hiçbiri ile iş yapmamak lazım zira siz satarken kimse bunlara bakmaz. Kaç parçada boya var, kaç parçada değişen var, tramerinde kaç paralık hasar kaydı var bunlar önemli. Satışı zorlaştıran unsurlar:
1) ağır hasar kaydı / yüksek tutarlı hasar kaydı olması
2) tavanda işlem (boya değişen) olması
3) şase, podye (kılıç sacı falan da derler) de herhangi bir işlem olması
4) airbaglerin patlak veya işlemli olması
5) ön üç parçanın değişen olması (kaput, sağ ve sol ön çamurluk)
6) ön üç parçanın boyanmış olması (değişmeye göre daha az etkili, ama etkili)

Bel altı boya demek tavan hariç boya demek. Yanlar (sağ/sol) boya demek, yandaki/ yanlardaki 4 parçanın hepsinde boya olması demek. Lokal boya, parçanın kısmi bölümünde boya olması demek. Ama boya var mı var, satarken izahı olmaz lokalmiş mokalmiş bakmazlar parça boyalı derler.

Bu ibareleri gördüğün her ilandan uzak dur, bir de plakasını gizleyenlere hiç bulaşma.

arabayi bir yere surtmustur ama parca degisecek kadar hasar olmamistir. oraya boya atmak biraz keyif isine giriyor gercekten.

ama bence bu kelimelere takilma. boya, degisen varsa onceki halin fotografini sor.

Serinin parçasıymış.
www.goodreads.com

@pianeta

haa evet ama ilk kitapmış sanıyorum o zaman sorun yok gibi okumamda.

Cape town.

@amaranta

evet güzel bir yer duyduğum kadarıyla hem de dil problemi olmaz ama güvenlik açısından sıkıntılı diyorlar ama bilemiyorum tabii.

Zanzibar olabilir mi?

Şahsen hiç gitmedim ama giden çok Türk var.

Neye göre hangi kriterlere göre sıralama yapılacak veya ne ile ilgilendiğinizi yazmamışsınız ama eğer gelişmişlik ise Afrika'nın en gelişmiş ülkesi Mısır ve Güney Afrika sonra kuzey afriks ülkeleri geliyor yine. mesela Fas size ilginç gelebilir belki?

fas
zanzibar

afrikanın yarısından fazlasını gezdim ama hep orta ve kuzey kısımları güneye inmedim
orta kısmı için mombasa darüsselam zanzibar kısımları olabilir kuzey kısmı afrika gibi değil o sebeple katmadım önerilere
giden arkadaşlar madagaskar seyşeller maritusu beğendiler

The Turning point: bomb and cold war.

Biraz ağır gidiyor ama Abd ile Sovyetler arasındaki Soğuk Savaş ve Nükleer Bomba gerilimini güzel anlatıyor.

Evet. Ilk bunlara çıkacak.

Sonra bir iki yıl sonra pc.

evet

4k 30 fps upscaled olarak kaldırabilir diyorlar

2k 30 fps olacak deniyor mevcut konsollarda. PS5 Pro söylentileri var. P5 Pro ile 2k 60 fps ve 4k 30 fps modu gelebilir Pro'ya özel.

Seneye yeni oyun konsolu çıkacak aslında; PS5 ve X-BOX'ın daha güçlü versiyonları çıkacak. Hatta büyük ihtimalle Rockstar'ın elinde geliştirme kitleri de mevcuttur ve oyunu buna göre tasarlıyorlardır.

sub-terra ve suç günlükleri. ama suç günlüklerinde sadece 5-6 senaryo var ve sonrasında oyun bir işe yaramıyor ek paketleri olmadan.

iki kişiyle oynanabilecek dokuztaş (üçtaş versiyonu da varmış), mangala, go, gomoku gibi satranç, dama, tavla kadar klasik olmasa da gene klasik denebilecek zeka & strateji oyunları var. özelleşmiş kartlı oyunlar var mesela witcher gwent kart oyunu vardı bunu fiziksel olarak türkiye'de oynatan yer var mı bilmiyorum (pc için ayrı oyunu yapılmıştı) ama bu tarz kartlarla (yu-gi-oh da epey oynanırdı bir dönem) oynanan oyunlar var. bil bakalım kim oyunu vardı çocukken severdim. birbirinin alnına isim yapıştırıp sorular sormalı oyun oynanabilir. jenga da 2 kişilik oynanır sanırım.

edit: 2 kişiyle sınırlı değilse soru bence en keyifli oyun vampir köylü ya. illa bir kutu mutu olsun istenirse secret hitler de oynanabilir ama hiç para vermeye gerek yok bir kağıt kalem bulup kura çektirilmesi yeterli.

catan (dünyanin en iyi board game'i olabilir)
ticket to ride (bu da favorilerimden)
pandemic (co-op o yüzden herkes sevmeyebilir)
carcassonne (daha light ama zevklidir)
dixit (en az 4 kisi ve sohbet muhabbet esliginde oynanabilir)

kalabalik gruplarda (6 kisi üstü) oynanacak en iyi oyunlar roleplay oyunlari. secret hitler yazilmis zaten. ama ben werewolf'u daha cok seviyorum.

Cash and guns(silah prop u)
Exploding kittens(belki 400 kez oyandim)

6 kisi üstü için ben werewolf +500
Exploding kittens(belki 400 kez oyandim) +500

Dokuz taş çok keyifli
Basit görünüp derin olan bir oyun

ihtilal kutu oyunu

menemen;

Yumurta, soğan, yeşilbiber ve domatesle yapılan bir yemek:

"Fasulye pilakileri, piyazlar, köfteler, salçalı makarnalar, menemenler, patlıcan kızartmaları neler de neler pişmedi." - Azra Erhat

Menemen.

Menemen!

ikisi de çok benzer oyunlar bence. keşif, tekrarlayan zayıf combat. ortak başarıları ise her ikisi de kendi dünyalarını büyüleyici şekilde sunuyor. yani sci-fi mı yoksa potter evrenini mi daha çok merak ediyorsanız onu satın alın bence.

İkisinin de artıları eksileri var. Ama ben şahsen starfield'da daha çok vakit geçirip daha çok eğlendim.

Hogwarts Legacy, bu evrende geçen ilk büyük oyun. Ayrıca firmanın da ilk ciddi oyunu. O açıdan bakarsak gayet güzel bir oyun ama tabii eksikleri de var. Çocukluğundan beri böyle bir oyun hayal eden bir HP sevdalısı olarak çıktığı hafta deli gibi oynadım bitirdim. Tekrar oynar mıyım tartışılır.

Starfield, bethesda gibi bir dev tarafından yapılan bir oyun. İçerik açısından inanılmaz zengin olduğu söyleniyor. Eksikleri de var ki böyle büyük bir marka olduğu hâlde yılın oyunu adayı olmadı. Ben oynamadım uzay teması çok sevmediğim için ama sonuçta büyük çaplı bir oyun yapmak bethesda için bile kolay değil.

HP evreni seviyosanız HL, yok uzay severim daha çok içerik olsun derseniz Starfield oynayın

hogwarts legacy'yi bilemiyorum; oynamadım; ancak bende xbox game pass var. starfield game pass'e çıktığı gibi geldi.
iki kalas bir heves indirdim... tam beklediğim gibi çıktı; ölümüne sıkıcı ve ruhsuz bir oyun olmuş tıpkı bethesta'nın doom eternal hariç diğer tüm açık dünya oyunları gibi.
savaş mekanikleri dandik, diyaloglar vasat, npc'ler aşırı donuk, grafikler eh işte seviyesinde. toplam 1 saat ya oynamış ya oynamamışımdır... dayanamayıp sildim.
böyle şişirilmiş dandik açık dünya oyunları bir kez daha bana rockstar'ın neden dünyanın en iyi oyun firması olduğu gösteriyor bence.

abi eskiden bezden yapılma chuck taylor ile oynuyorlarmış, yani bence hiçbir problem olmaz sadece bilek desteği olmadığı için belki ani dönüşlerde falan dikkat etmen gerekir o kadar.

sadece ayakkabı hem üst hem tabanı daha çabuk yıpranır sık oynarsan

tenis ve basketboldaki slide ve spin hareketleri hem tabanı hem de ayakkabının üst kumaş kaplaması ve dikişlerini zorluyor

1.5 yıl boyunca düzenli yaptım bir şey olmadı, sonrasında buna baya alışmışken bir gün ribaunddan inerken bileğim döndü 3. derece yırtılma yüzünden 1 yıl oldu hala basketbol oynayamıyorum.

Bende 16-17 yasindayken hergun okuldan sonra hava kararana kadar basketbol oynardım.

Bir gün bir ribaunddan inerken bileğim döndü. Çat diye ses geldi. Davul gibi şişti.

O zamanlar Annem pek bilincli değil kirik çıkıkciya gittik.

Saçma biseyler sürdü. Neyse bir süre sonra indi sis. Doku zedelenmesi olmuş.

Ne zaman düz olmayan taşlı topraklı zeminde yurusem ayağım burkulur.

Bu tarz bir sakatlığın ne zaman başına geleceğini bilemezsin.

Bu özelliği bu senenin başında kaldırdılar sanki kime ne zararı vardiysa. Artık herkesi tek tek ayarlayacaksiniz, o kişiye gelip notifications kısmından custom notificationi seçeceksiniz sonra orada silent i seçince gene eskisi gibi olacak.

Dans etmeyi sevenler dans ediyor, sevmeyenler de oturuyor ben gibim.

youtu.be
youtu.be
youtu.be

youtu.be

youtu.be

www.youtube.com

youtu.be

Bu arkadaslar güzel müzik yapiyorlar.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com / www.youtube.com

youtu.be
youtu.be

mustafa sandal şarkısı ama yunanca kısma ve kadının sesine bayılıyorum
youtu.be

eskiden omega vibes vardı, hey gidi.

www.youtube.com

Favori Yunanca şarkım: Xekinai Mia Psaropoula. Nana Mouskouri yorumuyla tanıyıp sevdim ama birçok yorumu var. Linklerde olabilir bile.

www.reddit.com burası güzel bir kaynak, hem tarifler var, hem başkaları ne yapıyor görmek için.

Bizim evde meal prep sürdürülebilir olmadı, aynı yemeği üst üste yemek çok keyifli gelmedi. Bir de yemek yapmayı seviyoruz, pratik bir şeyler hazırlayıp yemek çok zor gelmiyor.

Ama bir seferde tek öğün yerine 3-4 öğünlük yemek pişirmek hem zaman hem elektrik/doğalgaz açısından ekonomik. O yüzden buzluğa girmeye uygun (içinde patates olmayan) çorba, sulu yemek vs yapıyorsam 2 kişilik değil de 4-8 kişilik yapıyorum, fazlasını küçük porsiyonlara bölüp buzluğa atıyorum. Bakliyat haşlarken fazla fazla hazırlayıp buzluğa atıyorum. Dondurulmuş 1-2 çeşit sebze bulunduruyoruz.
eticaret.tespo.com.tr şunun büyük paketleri var, bu da buzlukta sürekli bulunuyor (hazır pişmiş ama nugget vs gibi kaplamalı olmadığı için gayet sağlıklı bence).

Hiç yemek yapasımız yoksa önceden pişirip koyduğumuz yemeklerden çıkarıp mikrodalgada çözdürüyoruz, hop yemek. Az uğraşasımız varsa tavuk ve sebze çıkarıp airfryer'da 15-20 dakika pişiriyoruz, hop yemek. Bakliyatlarla çabucak yemek ya da salata yapıyoruz, hop yemek. Ama bir seferde beş günlük salata hazırlamak, pazar günü bütün haftanın yemeklerini pişirmek gibi şeyleri sevmedik hiç.

çok porsiyon yapıp buzluğa koymak.

salata malzemelerini soğan, kara lahana, havuç, kırmızı biber, marul, yeşillik (yıkanmış malzemelerin hepsi salata kurucu ile kurutulmuş) sırası ile kavanozlara koyup buzdolabına koyuyorum. küçük kavanozlara sıkılmış limon ve zeytinyağı koyup yine dolaba. akşam işten gelince buzdolabından çıkar, dök, tuzunu koy karıştır hazır salata. bir haftalık salata yapmıştım böyle bir keresinde. bir pazar günü iki saatimi almıştı.

herkesin meal prepi kendine, internetteki videolar göze hoş gelse de uygulamada sıkıcı: hem 5-7 gün aynı yemeği yemek sıkıcı hem de büyük porsiyon yemek hazırlamak sıkıcı ve zaman alıyor hem de bu büyük porsiyonları dolapta muhafaza etmek yer bakımından uğraştırıyor

haftada 1 gün market pazar alışverişi zamanı belirlemek ve aynı gün 3 günlük ana yemek ve yancı hazırlamak, 3 gün sonra yine bir ana yemek ve yancılarını hazırlamak

standart yemekler dolapta 3-4 gün bozulmadan, taze bekleyebilir

haftayı ikiye bölüp meal prep planlamak bence daha güzel

Kesinlikle öyle, tepkiler de yapay zaten. Kız arkadaşım akıllı bir insan ama çok izliyor böyle çift videolarını, bana da izletiyor. Fake bu, sahte diyince de yok be falan diyor. Garip. :)

Fake tabi ki, biliyorsunuz sosyal medya yayıncılığı baya bir meslek haline geldi. Trendleri takip edip en çok beğeni ve izlenme sayılarına ulaşmak için araştırma raporları falan yayınlanıyor.

Bir yerde tutan bir espri, akım vs olduğunda aynı şeyi yapan bir dolu insan türüyor. Bildiğiniz "show business." Televizyondaki reality showlar ne kadar gerçekse bunlar da o kadar gerçek. Özellikle yüksek takipçili hesaplardan yayınlanan içeriklerden bahsediyorum.

Alelade kişisel hesaplardan gerçek tuhaf durumlar da çıkıyor yoksa.

Zaten yolladığınız hesap çiftin günlük şakalaşmaları vs üzerine düzenli yayın yapan bir hesap. Bir insanı bütün bir hesabı dolduracak içerik üretecek kadar "şakalayamazsınız." Bu anca bir kere, bilemedin iki kere olur.

Bunun daha vahimi havan kurtarma videoları. 1-2 tane insan yaşadıkları dar çevrede defalarca kere çeşitli şekillerde zor durumda kalan hayvanlarla karşılaşıyor ve bunları kurtarıyor, yerseniz. Hayatınızda bir iki kere şahit olabileceğiniz olaylarla günlük olarak karşılaşıyorlar sözde. Halbuki hayvanları o şartlar içine sokan kendileri.

Aynı çiftin birden fazla viral olan videosu yoksa arada kurguysa bile çok iyi olanları var. Ama başkasını seviyorum dediğinde gevşek gevşek gülen birisini gördüğümde direkt geçiyorum videoyu.

Dişil ve eril iki filmin aynı anda bu kadar pompalanarak vizyona girmesi dikkat çekti tabii ki, böyle paylaşımlar yapılıyor, normaldir ama çok bunaldım her yerde barbie müzikli tırnak yaptıran, pembe kıyafetlerle poz veren insanlardan.

Oluşturulmaya çalışılan algı; tarih bilgisi olan, zeki tiplerin Oppenheimer'ı, boş beleş vizyon filmi seven insanların da Barbie'yi tercih etmesi...

Kimse kusura bakmasın ama Greta Gerwig büyüktür Christopher Nolan :)
Bu yüzden ne kadar saçma sapan reklamlarından bıkıp usansam da önce Barbie sonra Oppenhemier izleyeceğim :D

sinema sektörü 2020'lere kadar yara almıştı, pandemi ile beraber tüm dünyada neredeyse çok ciddi düşüşlere sebep oldu. yıllık tüm dünyada 11-12 milyar dolar ciro yapan sektör 3-4'lere düştü. bunu tekrar ayağa kaldırmak için sağlam pr işine girdiler. aslında oppenheimer pr'ı ile sektörü canlandıracaklardı ama dark vs pink ile daha büyük sükseyi başardılar. arada böyle şeyler sektör ne olursa olsun can getirir, izleyici çeker para yapar.

hocam dövüşün bir sebebi de sanırım nolan'ın eskiden barbie'nin yapımcılarıyla çalışıyor olması ama anlaşmazlıktan dolayı onları bırakması. yani barbici ekip bir nevi intikam almak için oppenheimer'la aynı gün vizyona sokmuş. öyle bi şey okumuştum.

barbie'nin esprisi ne bilmiyorum ama oppenheimer klasik amerikan propagandası, "milletin kafasına atom bombası attık ama sorun bakalım niye attık, bizden iyisini bulamazsınız" geyiği. klasik hollywood saçmalığı. kötü film değil güzel yerleri de var ama kesinlikle bu kadar abartılacak bi şeyi yok.

e niye abartılıyor dersen para bunlarda, güç bunlarda, nüfuz bunlarda... iki büyük yapım aynı gün çıkacak olunca iyice güçlendi bu fazla heyecan olayı. barbie tişörtüyle gezen kızlar filan vardı ilk gün jdfjd.

tamamen pr yani, bu adamlar isteseler cumali ceber'e de gişe rekoru kırdırırlar.

(bkz: barbenheimer)

Oppenheimer bir Nolan olmasi sebebiyle basli basina bir olay. Cekimlerde efekt kullanilmamasi vs epey dikkat cekiyor haliyle.

Barbie'nin gundem olmasinin ise hiçbir mantikli sebebi yok, yabi bir cocuk oyuncağınjn filmi bu nihayetinde:) Sadece sağlam pr yapildigi icin gundem oldu. Sosyal medyadan iyi pompalandi.

Biri tam erkek filmi digeri tam kiz filmi birbirine zit iki film ayni anda cikip gundeme girince pr'in da etkisiylr bu memeler espriler donmeye basladi.

kral katili güncesi

yerdeniz uclemesini tavsiye ederim.

@freebird

Çevirisi nasıl hocam?

branden sanderson - stormlight archives (şu an 4 kitabı var, devam ediyor):
lotr benzeri, epic fantasy türündeki en iyi seri bence. ama başlangıç izin biraz fazla büyük ve ciddi olabilir.

patrick rothfuss - kingkiller chronicles (şu an 2 kitabı var, devam ediyor):
yine epic fantasy ama daha çok tek bir kahramananın hikayesine odaklanan, inanılmaz iyi yazılmış, atmosferi ve hikayesiyle oldukça saran, başlangıç için daha iyi olabilecek bir seri.

scott lynch - gentleman bastards (şu an 3 kitabı var, devam ediyor):
low fantasy türünde, dünyayı kurtarmak ya da iyiyle kötünün epik savaşları hakkında olmayan, daha dar ama yine de fantastik bir dünyada, bir grup arkadaşın (piçin?) hayatta kalma mücadelesi ve maceralarını anlatan bir seri. fantastik kurgu beklentini ne kadar karşılar bilmiyorum ama bence diğerlerine göre en kolay okunan, en eğlenceli ve en heyecanlı seri bu. en azından ilk kitabı "lies of locke lamora" mutlaka okunmalı bence.

çok ayrıntı yazmaya üşendim ama diğer adaylar da aşağıdakiler olabilir:
Joe Abercrombie - First Law World
Branden Sanderson - Mistborn
Fonda Lee - The Green Bone Saga

Valla ben de fantastik kurgu okumazdım hiç ama esasında bir çocuk kitabı olan lois lowry- the giver'ı okuduktan sonra ufaktan Philip K. Dick ile başlasam mı diye duşundüm.

kara kilic guzel.

Ölüm kapısı serisi (mRgret weis ve tracy hickman)

yerdeniz, game of thrones. çocuk kitabı demeyecekseniz harry potter olabilir

1- Bendekinin bumper butonları çalışıyor ama sağ ve sol sticklerin üzerindeki kaydırmaz plastik tabaka yırtıldı ve A butonuna çok basıldığı için bozuldu (altındaki plastik şey yırtılmış). Kaç sene tepe tepe PS3 kullandım, kol ile ilgili hiç sorun yaşamadım.

www.youtube.com

bu videoda anlatılıyor hocam nasıl çözülebileceği.

2008-12 yilları arasında 4 sene dizel manuel sıfır c1 kullandım, 140 bin kilometreden fazla yol yaptım. Hiçbir sorun çıkarmadı, fiyatına ve sınıfına göre değerlendirirsem gayet yeterli bir araçtı şehir içi için. Pejo ile aynı araç evet, hatta Türkiye’de olmayan bir üçüzü de var; Toyota aygo.

Bendeki ile aynı motor yok elbette ama benzinli olan sizin senaryonuza uyar. Fakat otomatik olanı aslında otomatikleştirilmiş manuel bir şanzıman dolayısıyla vites geçişlerinde biraz silkeler ve yavaş değiştirir. Çok dur kalklı bir trafik ve dik yokuşlar yoksa, şanzımanı da dert etmeyecekseniz bence olur.

arabanın içi çok mu dolu ki arka koltuğa sığar ön tekeri çıkarırsan

www.acsbisiklet.com

@freebird dolu araç bir de araç hatchback :(

@alperz bu tarz olanlar arabayı çiziyor diyorlar ondan biraz güvenemedim özellikle ekipman marka sordum ama buna bakacağım teşekkür ederim. üstüne sabitlenenler de gördüm ama onlar da pahalı oluyor heralde biraz ama onlar da ne kadar güvenilir bilemedim.

süngerinin olduğu yere ekstra bez mez bağlarsan bi ... olmaz.

Alper'in verdiği linkteki ürün arabayı çizmez, sadece bagajın kenarlarına geçirilen U ya da C şeklinde demirler var, kayış gibi ipe bağlı olan.

o demirin iç tarafına keçe gibi bişey yapıştırın, bagaj kapağının kenarına zarar vermez böylece.

Her albümünde yeni bir seyler deniyor, çok özgün işleri var, efsane prodüktör. Asıl çığır açma olayı ise 808s and heartbreak albümü deniyor genelde. O albümü aşırı duygusal, kişisel konuları işliyor. Biraz daha melodik, autotunelu, popa yakın ve baya otantik. Rap müziğin öyle de olabileceğini göstermiş herkese. Drake falan o albümden türemiş diyorlar. Ondan önce genelde toplumsal temalı şeyler, gansta ya da parti temalı şeyler var. Daha kişisel bir tür halini alıyor 2010lar ve sonrası bu albumden sonra.

netflix'te jeen-yuhs adında güzel bi belgeseli var, öneririm.

Bence yarım saate düzelir.

VPN mevzusu değil gibi bu sefer, teknik sıkıntı var sanki, birazdan çözerler gibi.

pazar akşamları yoğunluktan oluyor

Şuan 2023 olan adresi sorunsuz giriyor

ben de duyuruya 2 ay giremedim, sonra ekşisözlük2023hemenfullhdizle imdada yetişti, şu an sorunsuz giriliyor.

eksisozluk2023.com

Eski ahit= tevrat + zebur + baska kitaplar
Yeni ahit=incil
Tanah ise tevrat ile zeburu da icerir.

Kitabi mukaddes= eski ahit + yeni ahit

Eski ahit 39 kitaptan olusur

Eskiden yeniye gidelim

Tevrat dediğimiz şey (ibranice Tora) yaratılış (bereşit), mısır'dan çıkış (şemot), levililer (vayikra), çölde sayım (bamidbar), yasanın tekrarı (devarim) kitaplarını içeren musa'nın dönemini ve yahudiliğin oluşumunu içeren 5 kitaptır.

Ancak yahudilerin kutsal kitabı tora'dan daha fazlasını içerir. Bu kitabın geneli tanahtır. Tanah 3 bölümden oluşur. Birisi yukarda saydığım 5 kitaplık bölüm olan tora. Diğer iki bölüm ise neviim ve ketuvim.

Neviim; krallar, ezekiel, samuel gibi kitapları içerir 8 kitaptır.

Ketuvim; zebur'u ve tarihler gibi kitapları içeren üçüncü bölüm.

Tora, neviim, ketuvim'in toplamına tanah denir.

Zebur müslüman ülkelerde ayrı bir dine inmiş bağımsız bir kutsal kitap gibi anlaşılıyor ama yukarda da bahsettiğim gibi tanah içinde yer alan bir kitap. Davut ve süleyman'ın şiirlerini içeriyor.

Roma'nın son dönemlerinde yahudiler stabil olmayan bir halde olduğu için hristiyanların eski anlaşma dediği ve teorik olarak tanahla aynı şey olması gereken kitapla yahudilerin bugün kullandığı tanah arasında farklar var. Örneğin makabeliler kitabı hristiyan inancında eski anlaşma içerisinde varken yahudilikte yok. Ayrıca kitapların eski anlaşma ve tanah içerisinde dizilimleri de farklı. Bu tip şeylerin sebebi o dönemdeki yahudilerin kullandığı sistemlerdeki farklılıklar.

Buna karşın protestan reformunda katolik ve ortodoksların kullandığı eski anlaşma kitabında yer alan bu "fazla" kitaplar çıkarılıyor ve geriye sadece yahudilerin kullandığı kitaplar bırakılıyor.

Bu da ayrı bir tartışma konusu. Aynı şekilde katolik ve ortodoks eski anlaşmalarında da kitap farkları mevcut. Bunların hepsinin kendi içinde mantıklı tarihsel bir süreci var.

İncilse isa'nın hayatının havariler tarafından anlatıldığı mektupların derlenmesiyle oluşturulan kutsal metinlerin bir derlemesi. Matta, markos, romalılar, vahiy gibi kitapları içeriyor.

İncil = yeni anlaşma oluyor yeni anlaşma + eski anlaşmaysa kutsal kitap okuyor.

Böyle.

Rağbet görmeyen

Çeviri dışında biz ona en yakını "başıma bir iş gelmeyecekse" olarak kullanıyoruz aslında.

Karsit fikir
Aykiri fikir.

Fikir yerine dusunce de kullanilabilir.

Doğal bir çevirisi yok

"Karşı çıkanlar olacaktır ama bence..." İle başlayan cümleler kurabilirsiniz.

baslik acildiktan sonra sagda "kanal oner" cikiyor.

500 entry yazmayan kanal atayamıyor bilginize

chrome.google.com

Cevap görmeme yok gerçi ama biri PR atarsa onaylarım.

Önceki duyuruya çok uzuuun bir liste yapmıştım. Gönder deyince uzay boşluğuyla karşılaştıktan sonra hevesim kaçtı.

Edit: Neyse bir tane yazayım.
Rockin'1000 Serileri çok güzel. heyecan ve mutluluk verici.
youtu.be

BBC Radio 1'in çok var. Projeksiyona yansıtamazsın. Projektöre yansıtabilirsin ama. Projeksiyon projektörün yaptığı işin adı.

Sözlüğün kuralsızlığı ve işleyişini eleştirenbir hesap

Ben de merak ettim, anında nasıl fav atabiliyor?

Aninda favi manuel olarak atmiyor tabii ki de.

Bir sözlük yazari teknik olarak nasil yapildigini açiklamisti zaten.

Beck's her zaman güzeldi.
En son 2017'de içtim.

becks almanya'nin efes'i.

erdinger icin ya da weihen.

Balon olduğunu düşünüyorum ben de son bi kaç yıldır.

Noy: Weihenstephaner spor.

Becks, weihen karşılaştırılmaz. Biri elma diğeri armut.

ben sevmiyorum becks. biradan çok anlamam ama o kadar lokal bira var almanya'da becks içme yav. her seferinde farklı bi marka içiyorum almanya'ya geldiğimden beri bir markayı iki kere çok az içmişimdir. :D

Ay valla ben de çok dertliyim. Çok dikkat etmeme rağmen burdan bile birkaç kişi sözlük hesabımı anlayıp Amaranta naber filan yazıyor:D
En yakın arkadaşlarım hesabımı biliyorlar mı emin değilim ama onlar sözlüğü sevmediği için çok sorun olmuyor. Ancak esas sorun yakın olmayan arkadaşlarda ya da yeni tanıştığım insanlarda 2-3 muhabbetten sonra tanıyacaklar diye korkmuyor değilim:/

öncelikle anonim bir mail ve sağlam bir vpn'e ihtiyacınız olacak. yazdıklarınız kimliğinizi açık etmeyecek.

hakkınızda açılacak bir şikayetle kimliğiniz çok rahat afişe oluyor. emniyet şıp diye bulabiliyor kısacası. ekşi sözlük anında veriyor bilgilerinizi.

@false

anonim derken hukuki açıdan sıkıntı olacak şeyler demek değildi kastım. haklısınız iyi açıklayamamışım sanırım kendimi. sosyal çevreye ifşa olmayı kastetmiştim.

yoksa sözlükte siyaset yapacak kadar ya da başka hususta hukuki olarak kendimi sıkıntıya sokacak kadar aklımı yitirmedim en azından.

Sosyal medyada yokum, sözlükte yıllardır entry girmiyorum; duyuruya her gün birkaç kez girerim ve aktif bir şekilde kullanırım. Üniversiteden eski bir hocam, eski sevgililerim ve birkaç arkadaşım dışında nickimi bilen yok. Anonim kalmak için ekstra dikkat etmiyorum. Bizi bilen bilir zaten :P

ben bunu pek beceremedim ya. ilk zamanlarda uçan hesabımı kimse bilmiyordu, rahatça 1-2 sene yazmıştım zannedersem. 2017'den beri yazdığım hesabımda ise maalesef bir arkadaşıma nick'imi ifşa etmek durumunda kalmıştım. ama yine de takip ediliyor hissi iyi değil. normalde ayrı, sanalda ayrı karakterde biri de değilim üstelik. ama yine de insan bazı düşüncelerini tam ifade edemiyor, anonimliğin getirdiği konforu yaşayamıyorsun ağız tadıyla. çok ahım şahım şeyler yazmıyorum ama yine de bazen canımın yazmak istediği şeyleri entry olarak girerken iki kez düşünüyorum.

bir de şimdiki nick'imi patron da biliyor maalesef.

En yüksek üyeliğini almıştım ben 1 sene faydalandım baya, sonra iptal ettim. Böyle müfredat halinde sunuyor ya sana her şeyi, o çok hoşuma gitmişti benim. Değer bence.

bitrate dusukse isterse 4k olsun bir onemi yok

Belli bir düzende hızlı oynayanlar var, ezbere oynayınca zevkli olmuyor ama spontane gayet zevkli.
10 maçtan 7 si mat ile bitiyordu bende.

1700-1800 rakiplerle oynuyorum, genelde terk etme ya da mat ile bitiyor.

3+0 ya da 5+0 da iyi olmak için kale ve piyon oyun sonlarına çalışmanı, mümkün mertebe taş değişip tahtayı sadeleştirmeni öneririm.

Lichess'te rapid puanım 1600-1700 civarı blitz 1200 falan.. 5+0 oynarken önde olduğum çok maçi süreden kaybettim. Artık 5+3 oynuyorum. Daha da düşüktü blitz puanım anca biraz yükseltebildim :d

Blitz oynamak keyifli ama satranç düşünce oyunu ya minimum 10+0 oynarken satranç oynadığımı hissediyorum. Eskiden rapidde de çok iyi değildim classic oynuyodum 15+15 falan şimdi rapide alışabildim en azından

Belli bir seviyeye geçmek için lazım ama internette keyfine oynayacaksanız lazım değil. Lichess'te 1600 ratingim var çok değil yani aşırı iddalı değilim. Ama keyif alıyorum oynarken. Belli başlı açılış fikirlerini bilmek önemli tabii ki işte tahtanın merkezindeki 4 kareyi kontrol etmek, taşları geliştirmek, piyon dizilimini bozmamak vs. Ondan sonrası senin kendi elinde yani belli bi süre sonra beyazken sevdiğin bi açılış oluyor ya da siyahken rakip e4 yaptığında ya da d4 yaptığında devam ettiğin belli yollar oluyor. Bi de tabii her zaman aklındaki açılışı tahtaya süremiyosun rakip beklenmedik bir şey yaptığında da içgüdüyle ne cevap vereceğini bulman gerekiyor.

Ustaların farkı burda işte çok farklı açılışları ve varyasyonlarını bilmek. Satranç ortalama ilk 5-15 hamle sonrasında yeni bir oyun oluyor matematiksel olarak. Ustalar o farklı varyasyonları ezberleyerek usta oluyorlar

Tl; dr: şampiyonalara katılcam derdin yoksa bi iki basit açılış ve tuzak falan öğrenip keyifle oynayabilirsin

Ortalama satranç oyuncusu mutlaka bir noktada hata yapar. Hata yaptığında taş alırsın, zayıflatırsın, mat edersin. Senin dediğin şeyler üst seviye bir grup arasında yaşanan şeyler. Üstteki arkadaş tuzak demiş. Sadece çatal atma tuzağıyla bile bir sürü oyuncu yenebilirsin. Zaten örnek aldığın kişiler satranç oyuncuları olmamalı. Onların en iyisini bilgisayar mahvediyor. Örnek alacaksan bilgisayarı örnek al.

Oyun çok basit ama bir o kadar karmaşık. Tüm açılışları, varyasyonları ezberlemek sizin, benim gibi hobi sporcuları için zor ve zahmetli. Çok derin çalışma ve emek istiyor.
Oyunun temel prensiplerini bilip kendi içgörünüzle oynamakta şöyle bir problem var, rakiplerinizin 3-5 hamlelik açılış bilgisi ile bile çoook geriden başladığınız oyunlar oynamaya, sürekli kaybetmeye, kaybettikçe oyundan soğumaya başlayacaksınız. Tavsiye etmem.
Lichess.com da bedava dersler var, öğrenme modülünde farklı açılışlar, farklı alıştırmalar, farklı problemler üzerinde çalışabilirsiniz. Hangi hamlenin neden yapıldığını anlatıyor, sıradaki hamleyi bulmanız isteniyor, bunun neden en iyi hamle olduğu açıklanıyor. Ayrıca youtube da bir çok maçın incelemesini bulabilirsiniz. Ayrıca eski kitapçılardan da ucuza güzel kitaplar bulabilirsiniz. Kitaptan çalışmak için notasyon egzersizinizi geliştirin. Güzel açılış kitapları var.
Biraz vakit ayırarak temel prensiplerin üzerinde, beyaz için ayrı siyah için ayrı bir kaç açılış öğrenmiş olursunuz.
Bunların yanında oyun sonu için mutlaka vakit ayırın. İyi başlayan, önde olunan bir çok oyunda oyuncular oyun sonu, piyon sonu, farklı taşlarla mat bilmediği için maçı kaybediyor en iyi ihtimalle berabere kalabiliyorlar. Açılış kadar oyun sonunun da güçlü olması gerekir. Hatta şöyle söyleyeyim, oyun sonunuz çok iyiyse maçta piyon hariç tüm taşlarınızı takas edip karşınıza çıkan 10 kişiden 6-7 sini yenebilirsiniz.
Bol problem çözün. İnstagramda günde 2-3 soru paylaşan hesaplar var, çözümünü de veriyorlar. Beyaz 3 hamlede mat eder... Gibi
Bunlar ilk başta karmaşık gelebilir ama bakmakla görmek arasındaki farkı soruları çözmeye başlayınca öğreniyorsunuz.
Keyifli bir oyun, kendiniz sıkmadan, hırs yapmadan, keyifle güzel oyunlar dilerim.
Yeşillendirirseniz az bilgimle bazı temel prensipleri lichess üzerinden gösterebilir, birlikte vakit oldukça oynayabiliriz..

pro oyunları sever izler analizleri izlerim vakit buldukça ama bunları öğrenmek turnuva düzeyinde oyuncular için gerekli normal oyuncular için baya mesai işi, istediğin kadar kendi oyununu kur karşıya hamle geçince o da sana belli kurallar çerçevesinde tuzaklar hazırlayacaktır bunları öğrenmen üst düzey olabilmek için şart

her diş fırçalama sırasında kulaklığı takıp podcast açsaydım diş fırçalamayı bırakırdım ben herhalde.

cevap olarak madem bu kadar istiyorsun, senin yerinde olsam bi ara çok popüler olan burcu bakdurlu falan nedir videolarını izlerim. tam aradığın gibi 3-4 dakikalık. ama ömrünün sonuna kadar diş fırçalatacak kadar yok tabii :d

@bohr valla haklısın da podcast dinlemeyi seviyorum takip ettiklerim de var düzenli. aklıma müzik dinlemek de geldi de o hep olcak şey değil işte ruh hali sabah gece derken aynı şeyler bir de.

ne bileyim bu aklıma geldi saçma soru da benim durumum da saçma yani ondan.

burcu bakdur kim bilmiyorum ama bakarım. eyv.

edit: haa "nedir?" videolarıymış tamam biliyorum hatırladım.

aslında o kadar da iyi değilmiş bu videolar önerimi geri aldım.

belki böyle tadı güzel, meyveli diş macunları alabilirsin. (zararı yoksa tabii) sırf o tattan dolayı daha motive olabilirsin belki.

boş yapmalık keyifli muhabbet: emma chamberlain
almanca: man lernt nie aus, der tag - Deutschlandfunk, ab21 - Deutschlandfunk nova
ilginç: this american life, life kit
türkçe: nasıl olunur, bu mu yani, ortamlarda satılacak bilgi, 111 Hz, evrim ağacı

onun yerine elektrikli diş fırçası kullan. onlarda zaman ayarı oluyor seni en az 2 dk kullanmaya zorluyor. kendini bu şekilde zamanı doldurmaya çalışırken buluyorsun.

Hocam YouTube da türkiye satranç federasyonunun dersleri var. Yasin Emrah yağız anlatıyor gayet tane tane ve detaylı anlatıyor. Onları izleyin lichess den online oynayın şehrinizdeki turnuvalara gidin oynadıkça öğrenirsiniz sadece izlemek yetmez

Lichess indiriyorsunuz ve başlangıçta bilgisayara karşı oynuyorsunuz. Uygulamadaki günün bulmacalarıni çözüyorsunuz. Sonra gerçek rakiplerle eşleşiyorsunuz.

Oyundan zevk alcak seviyeye gelmeniz biraz zaman alabilir. Tüm taşlarla oyuna girişmeden önce oyun sonlarına çalışmanı tavsiye ederim. En basitinden 2 kale, tek vezir, tek kale, iki fil, at fil matlarını düşünmeden oynayacak seviyeye gelirseniz gerçek oyun sırasında da rahat edersiniz.

açılış calisin. siyah ve beyaz icin kendinize acilis belirleyin ve ogrenin.
Youtube'da cok tatli bir insan var Naxmi Can. FM olmasi lazim. Kanalinin adi da satranchess olmali.
ek olarak sanirim satranc365 diye bir kanal var orada da GM'ler (vahap sanal vs.) "anlatarak oynuyorum" gibi bir seri yapiyorlar. bu oyun bu kadar basit mi dedirtiyor insana. Yavsiye ederim. Yine cok iyi bir insan olmasindan mutevellit chessnetwork oneririm.

Vahap Şanal’ın anlatarak oynuyorum serisi çok faydalı. Bundan kesinlikle fayda görürsünüz, bununla birlikte chess.com’da diamond üyelik yapıp tüm derslere erişim sağlayabilirsiniz de. Senelik 250 lira gibi bir para. Harika anlatım, dersin akabinde de konuyla ilgili hemen tahta üstünde pratik.

Bu arada, ciddi ciddi oturup çalışmak gerekiyor aksi takdirde gelişim evresi platoya giriyor. Sürekli oynayıp “niye şu puanı aşamıyorum az zekalı mıyım” diye tribe girebilirsiniz haberiniz olsun :)

Gece yatarken belin ağrıdığında, dizleri karnına doğru çekince rahatlıyor mu?

@john Evet

MR çektirirsen muhtemelen minik bir bel fıtığın olduğunu söyleyecekler.

Çözümü sert yatak, sert minderli, yüksek koltuklar. Ya da sandalyede oturmak.

Eğilip kalkarken, yatakta doğrulurken, koltuktan kalkarken dikkatli olmanda fayda var. Allah korusun bir gün 'Bir eğildim, öyle kaldım, koluma girdiler' dememen için dikkatli olmalısın bundan sonra.

Hekim değilim de tecrübe ettim, oradan biliyorum.

Koltukta arkaya tam yaslanıp beli yastıkla desteklemek, uzun mesafe araç kullanımlarında aynı şekilde özel satılan bel yastıkları kullanmak, ağır kaldırırken, eğilerek değil de çömelerek bu işi yapmak, her tür harekette bel çukurunu gözetmek, iyi yöntemlerdir.

Büyük ihtimal ile bel fıtığı +1

Bununla ilgili egzersizler var, internetten bir A4 kağıda sığacak şekilde resimlerini bulabilirsiniz. Yazdırıp ya da telefonda bakarak (öğrenene kadar) her sabah ve akşam bu egzersizleri yapın.

Bir iki haftaya kadar rahatlama sağlaması lazım, elbette bir uzmana görünmek şart.

Hayko Cepkin'in Geç Kaldım ve Melekler klipleri de kafa tutar bence.

athena - ses etme
tam bir yönetmen harikası
klipteki araç plakaları bile anlamlı araştırdığında.
çok acayip alttan alttan işlemiş yönetmen. benim 1 numaram türkiyede.

Öztürk - Kaç Gel de klastır. Ben bir de Soner Sarıkabadayı'nın aynalı klibini başarılı buluyorum. Ayrıca Bedük konusunda da hakkın var.

değil çünkü o dönem öyle bir akım vardı, bedük ün klibi orijinal bir iş değil

bence orhan atasoy gemiler klibi

Cingene yuregim
Yasandi bitti saygisizca

beduk'un klibini izlemedim.

aklima gelen guzel klipler:
emel - hovarda
tarkan - kir zincirlerini
sertab erener - aslolan asktir.

murad kucuk'le umur turagay'in iyi klipleri var 90lar ve 00lardan ama aklima net bir sey gelmedi.

youtu.be