Ekşi Duyuru

deterjan ve yıkama şekli sanırım ama bilgili birinden duymak isterim ben de, takip.

Böyle bir sıkıntı yaşamadım hiç. Kıyafetlerimi en fazla (o da çok kirliyse) 40 derecede yıkıyorum ve düşük devirde sıkıyorum. Acaba çok sıcakta yıkıyor ve fazla sıktırma yaptırıyor olabilir misiniz?

ben sıvı deterjan kullanmaya başladığımdan beri böyle bir sorun yaşamıyorum. 30-40 derecede sıvı deterjanla yıkamayı deneyin.

valla bende hic sikinti olmuyor.

ilk kez yikadigim ürünlerde dikkat ederim sadece, onda renk menk vermezse zaten kolay kolay vermez.

deterjaniniz beyazlar icinse ya da icinde extra güclü enzimler varsa bunlar olabilir. beyazlar icin olan deterjanlarda agartici olur.

yumusatici kullanin ek olarak.

yikama sekli de önemli, makinanin marka modeli ve deterjan nedir?

77 model bir mercedes görmüştüm. dibim düşmüştü. 11.000 liraya satıyordu adam. bir tane de 91 model mi ne vardı, arabanın içinde telefon falan vardı ama şekil itibariyle falan da çok klastı gerçekten. bu yaşta mercedes düşkünü oldum. eskiden alay ederdim yaşlı arabası diye.

pavyondaki bayana aşık olmak gibi. ocağına incir ağacı dikecek cinsten.

Yukarıdakilerden 7 serisini severim. Mercedes'in eski kasa S serisi ve CLK'sını seviyorum.

bence de nefisler. ara ara sahibinden klasik kategorisini aşındıranlardanım.

:') gözüme benzin kaçtı

cok zor ama bulunabilirse oynanmamis bir E30 fiyat/performans olarak en iyisi. bunlar da guzel ama fazla luks.

benzini su niyetine içer bunlar :D

ama ben de çok seviyorum böyle arabaları. zengin olsam koleksiyon yaparım.
aslında zengin olsam yapmak istediğim başka bir şey daha var. çok eskimiş döküntü arabaları alıp elden geçirmek ve sürmek. şunun gibileri yani: www.celebialper.com

bunlar yeni, 1974 mercedes falan çok hoşuma gidiyor benim. bunlar da şahane.

- psikolojik olabilir. var böyle bir şey kimi eylemleri yaptıktan sonra bu dediklerine benzer şeyler hissedebiliyor insan.ben bir nevi alışkanlık diyorum buna.

- tansiyonun düşüyor olabilir. çaresi doktor, onun da diyeceği sigarayı bırak, tabi ki.

huzursuzluk nikotin yan etkisi

direk telefon

siri

Vatsap ve telefon. Baskasini kullanan insanlar var miymis ya?

iletisim kurmuyorum. gerek yok.

Whatsapp telefon. Bazen Facebook Messenger

Whatsapp, telefon, facebook, instagram. Bazen mesajlaşırken aynı anda diğer platformlarda başka şeyleri konuşuyoruz.

whatsapp, viber, facebook.

Bazen duyuyorum evet, ben 1.85'im ama benim de 1.90 oldugumu iddia ediyorlar kendi boylarini yukseltmek icin.

Türkiye'de boyu 3cm fazla söylemek bir gelenek zaten. Şimdiye kadar ben 179 boyundayım diyen bir kişiye bile rastlamadım. ama doğruyu söylediklerini varsayarsak bu kişilerle yanyana aynada durmanız lazım. benden 3cm uzun olduğunu söyleyen biri ile tamamen aynı boyda görüyodum kendimi. ayna karşısında 1 kere yan yana denk gelince doğru olduğunu anladım.

Ben 1.89'um, kime söylesem daha kısa olduğumu iddia ediyorlar, resmen takıntı oldu bende her hastaneye gittiğimde boyumu ölçüyorum ayakkabısız, hep 1.89 hep 1.89 :)


Vurasım geliyor sen o kadar uzun değilsin diyenlere.

Ben de cok kez yaşadım. Boyumu soyleyince hayir daha uzunsun deniyor. Ayni boydaki kişilere sorduğumda 5 cm ekliyorlar. Ama sonuç değişmiyor tabii :)

Mrb ben 1.67yim ve 1.70 falan dedigim olmustur geçmişte. Ama bence benim 3 cm hakkım ya ona da laf etmeyin :D

Hem fazla söylüyorlar hem de dik durmuyorlar.

1.70'im. hiç gocunacak bir şeyim yoktur. allah vergisi işte ne yapayım yani gidip şey mi yarıştırım? olduğu bu. içmemişiz küçükken çok süt, yememişiz yumurta bu çıkmış.

herkes fazla söylüyor.çok kez test ettim. boyum 1.71. benden en az 5 cm kısa olan kız 1.70im diyor. ya da benle aynı boyda olan adam 1.75'im diyor. kesinlikle biçok insan bu şekilde.

Boy takıntısı olan insanlar böyle söylüyor. Mesela ben de kilom sorulunca 2 3 kilo fazla söylerim. Daha özgüvenli oluyorum . bu küçük kandırmanın kimseye bi zararı yok bence. Boy olarak ben 185 im. Kızlarla konuşurken 82 ye kadar indiğim oluyor. Keşke ben 180 filan olsaydım diyorum hep. Arada bu kadar boy farkı olmasını sevmiyorum

aksini iddia edebilecek insan sayısı az olduğundan genelde yapar insanlar bunu. 1.81'im, hatta az önce yine ölçtüm doğru olsun diye. zirvenin birinde 1.67 civarlarında epey saf bi' elemanla tanıştım, ertesi gün "bby 1.90 falan, epey uzun" gibi bi' ifade kullandı; o zaman dank etti. yani senden kısa insanlar perspektif icabı bi' yerden sonra öteni görmüyorlar genelde, o arada iki üç santim sıkıştırsan hiç fark etmiyor - bildiğin epiphany yaşadım o aralar.

bir de şöyle bir şey var, fark etmeden kulladığım bi' taktik olduğunu fark ettim bunun. karşımdaki kadının 1.50-1.173 aralığı olduğunu kabul edelim. bu boyda bi' insan 1.80 civarında bir insana bakmak için epey yukarı bakmak zorunda kalıyor. bu da zaten olduğundan heybetli görünmene sebep oluyor yan yanayken. bu ne demek? düz santim üzerinden konuşulabilir demek? bu ne demek? örneğin biri bana 1.63 olduğunu söylerse 1.83 olduğumu söyleyebilirim demek. bu da aklı hinliğe çalışan birinin direkt anlayabileceği lakin cümlede hiçbir şekilde sırıtmayan: "senden yirmi santim fazlam var yani." gibi bir cümleye meydan verebiliyor - ha sırıttırmamak insanın lafları ne kadar başarılı kullandığı ile ilgili. bu olay sonucunda da karşındaki insanın ortalama zekası, sansüre bakış açısı ya da sekse bakış açısı gibi şeyler hakkında bilgi verebiliyor. bu bağlamda 1.54'e 1.84 dediğim ya da 1.71'e 1.81 dediğim olmuştur.

pek özgüven meselesi değil yani; oraya bağlamayalım hemen, bazen sadece bi' eğlence aracı.

edit: 1.74 birine 1.84'üm demek epey abes kaçar çünkü fark o kadar bariz değildir, ilk başta verilen boy aralığı limitini bu yüzden şaapmıştım.

google'ın önbelleğinden bakılabilir belki

A Mighty Heart (2007) ?

vay be, konusu aynıymış tıpatıp ama malesef o değil biraz daha eskiydi benim dediğim...

robert redford'un filmi mi?
www.imdb.com

killing field ? boyle miydi tam da hartirlamiyorum

aradığın film : harrison's flowers
ayrıca
welcome to sarajevo

@gibicibicis Allahu ekber nidalarıyla karşıladım, evet tam olarak budur afişini gördüğüm an anladım. bi ara acaba böyle bi film izlemedim mi diye düşünmeye başlamıştım. teşekkürler!

mercimek çorbasını çok severim ve sürekli yerim. hiç sıkıntı yaşamıyorum.

Bi seferde 10 litre mercimek çorbası yaparım, 3 günde bitiririm. B+ kanım var sorunum yok.

biraz gaz yapıyo ama katır gibi içen herkese olur.

@antipodes @harzem +1.

mercimek sevmem genel olarak

bende öyle bi etkisi olmuyor.

mercimek çorbası
mercimek yemeği
mercimek köftesi,mercimek salatası
mercimekli börek kısaca tüm mercimekli şeylere severek ve sorun yaşamadan yerim. b pozitifim

Çocukluğumu çok özlüyorum

Hayir. Hic. Sifir. Her gecen gunu ardimda birakiyorum.

Ne pis geyik yaptim be ama hakkaten oyle.

bence ağaçlardan inmemiz hataydı.

Hayır, 2,5 ay önce şehir değiştirdim sonra eşyalarımın bir kısmını almak için geri giderken biraz stresliydim ''acaba içimde bir şeyler beni geri çağırır mı?'' diye.

Geri ayak bastığımda emin oldum, güzel ya da çirkin olan her şey orda kalmış. Artık yerimin orası ya da geçmişe dair herhangi bir yer olmadığını çok net hissedebildim ve çok rahatladım böyle olmasına.

Yepyeni bir hayata başlamak, yeni şeyler yapmak ve yeni insanlar tanımak bana çok daha iyi geldi, eskiye dair hiçbir özlemim yok. Ailemin evi bile bir ''garip'' geldi.

hayır, hiç.

çok.

şu an otobüsteyim. ve deli gibi özlediğimi düşünüyordum tam da.

Bazen, evet. Şu anki hayatımdan memnun olmamamdan kaynaklanmıyor bu. bazen düşünüyorum. Güzel günlerdi be diyorum, o kadar.

geçmişimi iyisiyle, kötüsüyle özlerim her zaman. bunun şimdiki mutluluğumla ya da mutsuzluğumla bir ilişkisi olmaz. nostalji daha çok.

Hayir, ozlemiyorum. Past is past.

bazen. salakca, tabii...

cok ozluyorum, cocuklugum eskiler aklimdan cikmiyor. Ama hayatimda yasadigim kayiplarla boyle oldu,

ömer üründül sesiyle: çoook.

Saate bağlı olarak değişiyor.

2 sene öncesine dönmek için böbreğimi veririm.

büyüdük ve kirlendi dünya.

Eskiden özlerdim üniversite yıllarını falan. Şimdi sadece geçen yazı deli gibi özlüyorum.

Eskiyi sadece vefat edip aramızdan ayrılan büyükbabalar,anneannem açısından özlerim.Gidenlerin yerine koyabileceğimiz birileri gelmiyor mağlesef.

Onun dışında geçmişe özlem duymuyorum.

Masum ve samimi olan her şeyi özlüyorum. Güzel günleri özlüyorum. İnsanların değişmeden önceki hallerini özlüyorum. En çok da insanların değişme sürecini " izlemekten " , " farketmekten " hüzün duyuyorum.

devamlı özlüyorum. film gibi geliyor şu an.

özleyemiyorum bile lan orda kaldım zaman geçmiyor.

özlemiyoruz. ben ve ekibim asla özlemeyiz. evet biz buyuz.

yaşlı da değilim ama sürekli 10'lu yaşlarımı özlüyorum, hem de her gün. sürekli rüyama girmeye başladı.

Çok.

eski sevgilimi... hem de ne...

eskininde yenininde amına koyayım ne tükenmez derdiniz varmış kardeş sizin

Aynen ben de sasirdim duruma. Simdi yine durdu kar. Yagmasin zaten lanet olasica.

aynen, ben de göt oldum... taktirmam gereken kis lastiklerini düsündüm hemen...

Kar yağışından hemen önce bir yere yıldırım düştü galiba. Çakmadan hemen sonra bir-iki saniye filan camlar zangır zangır sallandı.

Yıldırım düştü evet. Cam kenarına koştum oturup yolu seyrettim. Köpeğim de korkmuş geldi hemen fıtı fıtı yanıma. Sonra güneş çıkınca anlam veremedi bebe. :)

ne güzel amk kar'ı özledim :) 4 senedir kar göremiyorum lan ah ankara.

Hav bence gayet iyi :)

Bir fotoğraf gönderecek allahın kulu yok mu yea.. Açız burda böyle şeylere..

Eridi karlar cok sukur. Ama isteyene kenarda kosede cimlerin arasinda kalmis bir avuc kara makro cekim yapabilirim.

Saka yav saka ne makrosu hayatimdaki tek makro makro market. Ama hic bu kadar hizli kar kaplayisina sahit olmamistim.

hani nerde caps ?

Lens çoğu zaman gövdeden daha önemlidir. 18-55 giriş seviyesi için gayet yeterli aslında. Ancak çok güzel fotoğraflar çekemezsin/zorlanırsın. İhtiyacının ne olduğunu bilemiyorsan, kit lensle başlayıp daha sonra ihtiyacını görüp ona göre farklı lenslere yönelebilirsin.

Projene gelince iki karış mesafeden 55mm genişlik dar gelebilir. Satın almadan önce deneme şansın yok mu? Teknoloji marketlerde istediğin kadrajı ayarlayabiliyor musun? Bir dene benece.

2 karislik mesafede 18 mm yetebilir. Croplu makine alacagini varsayiyorum 18 olur sana 27 mm.

50 mm gozun gordugu acidir buna gore hesap edersek 18 kurtarir.

Cok dar acili lensler daha cok asansor, tuvalet gibi kucuk alanlarda tum alani cekmek icin kullanilir.

Ha korkum su odaklama mesafesi. Lensin 18 mmde bir objeye kac cmye kadar odaklama yapabilecegi onemli. Iki karis kabaca 25 cm desek 18mmde 25 cm makro cekim yapma imkani olmali o da lensin teknik ozelliklerinde yazar zaten. Internet uzerinden teknik ozelliklere bakabilirsin. Benim fikrim buyuk ihtimal odaklar.

çok önemlidir. iki karışlık mesafeden ne çekeceğinize bağlı olarak yetebilir de yetmeyebilir de. sonuçta lenslerin görüş açıları var.

dslr digital single lens reflex demektir. yani bu makinenin en büyük özelliği lenslerinin değişebilmesi. lensini değiştirmeyecekseniz bence almak mantıksızlık
hobiden ziyade özellikle anı fotoğrafı çekme amacıyla makine alanlarda gereksiz bir dslr sevdası gözlemliyorum. bu makinelerin üzerindeki kit lensi ile yaptığı işin çok daha iyisini yapan kompakt makineler var.
video için de aynı şey geçerli. 18-55in diyafram değeri f/4-5,6
üzerindeki sabit lensi 18-55den çok daha iyi sonuç veren kompakt makineler var.
alacağınız makine full frame olsa sensörü için alıyorsunuz diyeceğim, o da değil

Peki şöyle bir şey yapsam: Canon 600d düşünüyorum sadece body olarak, yanına 1.8 50mm alsam ihtiyacımı karşılar mı? 25 cm uzaklıktan ufak model arabalarla video çekmeyi planlıyorum.

50mm 1.8 de işinize yaramaz. minimum netlik mesafesi 45cm dir o lensin

Hmm 45cm'den de çekebilirim aslında. Sonuç olarak daha kaliteli bir iş çıkartır galiba kit lense göre değil mi?

50mm sana olmaz. Prime lenstir o. Süper net bir görüntü alırsın ama kadraj ayarı yok. Kadrajı ayarlamak için makineyi hareket ettirmen gerekiyor.

50mm için portre lensi dersler hatta. Portre veya vesikalık çektiğini düşündüğün, konun o kareye sığacaksa olur.

www.reallusion.com

Oyun içindeki ayarlarda "windowed" seçeneği olmalı, tam ekran değil de belli piksele göre ayar verilmesi (resimdeki gibi). Bu ayardan seçim yapıp oyuncuları banladıktan sonra tekrar aynı yerden tam ekran yapıp oyuna devam edebilirsin..

i1.ytimg.com

imgim.com (kendi bilgisayarımdan)

hayır windowed ile değil. örneğin trillian kullandığımda facebooktan mesaj glince direkt oyunun sağ alt tarafından mesaj yazıp hızlıca cevap yazabiliyorum. diğer programlarda nasıl olur bilmiyorum. konuyu takip ediyorum.

hala gerekiyor mu bilmiyorum ama, overwolf işini görür.

duyuruda çok soruldu bu, arama kısmına adnan oktar yazıp cevaplara ulaşabilirsiniz.

www.eksiduyuru.com

eksisozluk.com

adoboktar.blogspot.com.tr

www.eksiduyuru.com

daha var ama üşendim.

eğleniyor işte boş ver.

Shpongle dinle bi kere. www.youtube.com Vokali de entrüman olarak tanımlayabilirsin.

yanni albümleri.

www.youtube.com (1.10dan itibaren müzik basliyor)

hangi türde? türkçeyse incesaz'ın eserleri güzeldir

post-rock albümleri olabilir.
Örneğin Tortoise'un TNT albümü. www.youtube.com

Ya da Godspeed You! Black Emperor'ın Lift Your Skinny Fists like Antennas to Heaven gibi post-rock'a giriş albümler.

gürol ağırbaş-köprüler (iki dünya/beyaz perde)

ytü de oldugunu farz ediyorum. 10.00 diploma işlemlerin bittiyse direk zincirlikuyu metrobus sonra sirinevler ardından metro havaalanı en gec 12.00 check-in yapmıs olursun

10'da okuldaki işin biterse, taksi>metrobüs, metrobüs>merter, merter>metro yöntemiyle maksimum 45 dakika içinde havaalanında olursun. 10:45-11:00 gibi varırsın en geç. Yemek yiyip kahve bile içersin. Merak etme.

tamamdır teşekkürler, ilk başta tramvay-zeytinburnu filan diye uğraşacaktım, metrobüs mantıklı tabi...

tramvay aheste aheste gider. metrobüs daha mantıklı.

riff cohen- a paris
everything everything- kemosabe

lana del rey'in The Great Gatsby için yaptığı şarkıyı çok beğendim ben, tavsiye ederim:

www.youtube.com

guy farley - drawing
trent reznor&atticus ross - the gentle hum of anxiety
st. vincent - laughing with a mouth of blood
dutch - cerulean
emilie simon - i wanna be your dog
zero 7 - in the waiting line

hüsnü arkan - yalnız değiliz albümü...

ya beyler bayanlar 1 şarkı ismi istedik kimsenin umrunda olmamış be. :)

cevaplayanlara ise çok teşekkür ederim her birini alıyorum, sağolun, varolun. :)

Grace Slick - El Diablo --- www.youtube.com

Colonel Bagshot - Lord High Human Being --- www.youtube.com

Oi Va Voi - Refugee --- www.youtube.com

Bebe - Malo --- www.youtube.com

linkleri favori ve slow playlistimden verdim , verdiklerimi beğenirsen gerisinede bakabilirsim.

sıcak hava üfleyip koltukları kurutan bir icat.

iki farklı karagöl var, beypazarı civarı olur, kızılcahamam civarı olur. bolu-abant-mengen civarları olur az daha kasarsanız.

sorgun göleti var. 90 km mi neydi. yolu da eğlencelidir kendisi de.

zevk = manuel vitestir der kaçarım

otomatik al gitsin ya manuel mi kaldu bu devirde. iphone dururken nokia 3310 istemek gibi birşey bu :)

şehir içinde - mesela istanbul - daha çok kullanacaksanız ve daha çok yakması problem olmayacaksa tiptronik alın. manuel arabayla yoğun trafikteyken "sikerim manuelden aldığım keyfi, keşke otomatik alsaydım" dedirtebilir çünkü.

ayrıca canın çok vites değiştirmek isterse tiptronikte bunu yapabiliyorsun sanırsam?

Yıllarca manuel kullandım şimdi otomatik kullanıyorum.
Manuel evet zevkli ama şehir içinde uzun süre kullandığın zaman artık yoruyor
otomatik vites ise çok rahat

Sorun zevk olduğuna göre manuel derim ama şehir içinde yorar seni bıkarsın çok kullanacaksan.

Otomatik viteslerde manuel oalrak kullanabilirsin böle bir seçenek var sanırım.

dsg gayet iyi, triptronik alın.

Zevk = tipteonic f1 sanzımanda varsa tadından yenmiyor

manuel ile şehir içi sol bacak kası yaparsınız, evet daha ataktır, az yakar, şehirler arası 5' e atar gidersiniz. lakin 1.8 baktığınıza göre zaten yakıt probleminiz yok, tiptronik vites güzel bir vites, sürüşü de modeline göre (her aracın kendi sistemi var) sarsıntısız ve yumuşak oluyor. bir de tecrübe çok yok ise, yokuşta kaydırma stresini de yaşamazsınız.
selamlar.

çoğu okulda şbp stüdyolarıyla mimari tasarım stüdyoları tamamen ayrı yürütülüyor ve aynı gün/aynı saatte olma eğiliminde. bu da okulunuzun 8 döneme kadar uzamasına sebep olur. bunu göze alıyorsanız, ortak dersler ve stüdyolar dışındaki dersleri bir şekilde yayarak alırsınız, o kadar problem olacağını sanmıyorum. normal ders yükünüze ek olarak, 2. anadaldan dönemde 1 ila 3 dersten fazla almazsanız aşırı bir zorlanma yaşamazsınız diye tahmin ediyorum. hangi okul olduğuna da bağlı tabi bu.

Cok zor olur. Yapabilecek olan vardir elbet ama cok disiplinli olmasi gerek.

yaşayacağın sıkıntılara değmez. başta çekici geliyor insana ama sonra yaşayamadığın, ertelediğin şeyleri düşününce için acıyor.

(bkz: kezban)

iyi reklam
iyi çevre

Blog yaziyordu. İgrenc isyeri dedikodulari. İsyerindeki arkadasinin sevgilisini elinden almalar filan. Boyle tam biz duzeysiz insanlarimiza hitap eden seyler. Sonra yuru ya kulum.

çalışmaya baslayınca azalır en cok bence

bence evlendikten sonra. yaş farketmiyor.

işin 3-4. yılında, evliliğin 3-4. yılında, araban ve evini aldıktan sonra 1-2 yıl içince, 30-30 yaş arasında..."amaç" kalmaz pek ondandır kısmen ya da "30-35 yılımı harcadığım şeyler -okul, iş, araba, ev ve eş- aslında mutlu olmak için kesin geçerli sebepler değilmiş" demeye başladığındandır.

rakamlar-örnekler kişiye-yaşa göre değişir tabi.

ps: bekarım, daha evim yok, işim bana dünyanın en iyi işi (porno aktörü değilim hayır), 30'um üç beş sene daha giderim var sanırım :) MUTLUYUM (şimdilik).

iş hayatına başladıktan sonra azalır. monoton robot gibi bir iş hayatı senin tüm yaşam zevkini öldürür. zaten yaşamaya vakit de bırakmazlar.

hayatın tadı iş ile eş ile kaçmaz kanımca.
iş de eş de sorunlar da hayatın tuzu biberi olabilir anca.

hayatın tadı sağlığını kaybettiğinde, çok sevdiğin insanın acı çekmesini engelleyemeyip sadece izlediğinde kaçar, kaçmıştır. artık güneş doğsa da batsa da fark etmez. mevsimlerin değiştiğini bile hissetmezsin. artık insanlara eskisi kadar kızmazsın, kızamazsın.
...

huzur kaçtığında kaçar bence.

bazen de huzur batar, hayatın tadı kaçar.
anlayacağın kişinin tadının kaçası varsa herşeyden nem kapar

hayatın tadı hastalanınca kaçar. Hele hele bronşitsen hayattan zevk almayı bekleme. 4 gündür çekiyorum bu mereti. ne para umurumda ne sevgili ne o bu şu. sadece sağlık azizim

iş de eş de kötü seçimlerse kaçar tabi. çalışmaya başlayınca para kazanırsın ve istediğin şeyleri yapmaya başlarsın. eşin de kafa dengiyse ne ala.

genel olarak sorumluluklar artmaya başlayınca sıkıntı olmaya başlar ama bunları dengelemeyi bilmek lazım. hepsini bir anda yüklenmemek lazım. örneğin hem krediyle ev alıp hem de çocuk yaparsan sigorta atar.

klişe ama bi de sağlık tabii ki. örneğin bir insanın ailesinde kanser hastası varsa hayat çekilmez olur.

Telefonu alır, gelir. Daha sonra 30 gün içinde ilgili yerlere gidilir. Bakın bu pasaportum bu da telefon, ben bunu yurt dışından aldım. Türkiye'de kullanmak istiyorum, alın bu da 100 lira denilir. Onlar da kaydınızı yaptık derler. Biter.

Bilinmesi gerekenler:
-Pasaport son otuz gün içinde yurt dışından ülkeye giriş yapmış olmalı
-Pasaporta daha önce bir telefon kaydettirilmiş ise bunun üzerindne en az iki yıl geçmiş olmalı.

ek olarak aldigin telefon da unlocked olmali ki sorunsuz bi sekilde kullanabilesin..

ek olarak telefon gsm desteklemeli ve sim kartli olmali (esasinda bilmiyorum almanya cdma kullaniyor mu. kullaniyorsa cdma olmamali).

Tax free fis alsin

kavuşursun,morluklar kalmaz.ama biraz şişkinlik kalır.o da zaten 1 ay içinde komple gider.

olacağın ameliyata göre değişir. estetik yaptıracaksan sıkıntılı bir süreç seni bekliyor. ben deviasyon ameliyatı olmuştum, dış görünüşte hiçbir bozukluk olmadı, 1 haftada sonra da hayatıma kaldığım yerden devam ettim.

Burun deviasyon ameliyatı olmuş biri olarak söylüyorum;
Sorduğunuz sorular doktorunuza ve ameliyatının tipine göre değişmekle beraber;
Yaklaşık 1 ay sonunda şişlikler, morluklar kaybolmuş oluyor.Yalnız, ameliyattan sonraki 2 yılınızı burnunuza özellikle dikkat ederek geçirmek zorunda olacaksınız.Şişlikler 4. aya kadar tam anlamıyla inmiş olmayacak.
Birşey olursa sorabilirsiniz yine.

usurf kullan...yani diğer bir adı ultrasurf...ufak bi program onu indir ve çalıştır.sonrasaında bir çok siteye girebilirsin.ama tabii performans durumu düşük :/

geçer geçer.ilk ayrılık için normal bir durum.

Ben 6 senedir ayrıyım, annem babam ayrılırken hala duygulanır üzülür.

Ana yüreği işte, dayanamıyor napsın :(

yeni insanlar tanımaya başladığın an geçiyor.

ben de 6 yıl önce izmir'den ankara'ya üniversite için gidişimde aynen bunları yaşamıştım, keza ailem de öyle. ama inan bir iki haftaya kalmaz hiç bir şey kalmayacak :) hatta bazen eve geri dönmek bile zor geliyor.. gerçi yaz tatili gibi uzun birlikteliklerden sonra aileden ayrılmak yine zor ama olsun, insanın ayrılırken üzüldüğü bir ailesi olması çok güzel (etrafımda bunu yaşamadığını bildiğim çok insan var) özetle üniversiteli olmak güzel, üniversiteyi başka şehirde yaşamak daha da güzel :)

geçmiyor. daha istanbul'dan ankara'ya dönerken ağlıcan.

ilkinde hep öyle olur. sonra yavaş yavaş alışırsın.

En azından benim gibi duygusuz değilsin. Ben hayatta öyle şeyler hissetmem.

iki hafta sonra alışır özlemezsin bile.

İlk 1 ay sıkıntı oluyor. Sonra alışıyorsun.

dert etme. tamamen normal bir durum.

bi kaç haftaya alışırsın, hadi olmadı bi ka. aya bi şeyin kalmaz.
işin asıl garip kısmı, otobüse bindiğin an ya da indiğin an tedirginliği atacaksın üzerinden. yeni bi macera başlıyor çünkü.

nası ya, neredn baksan 18 yaşındasın? kendine gel evlat. saçmalama lan.

istanbula dışardan gelen okul arkadaşlarım ilk zamanlar tatil olsa da gitsek diye bakıyolardı şimdi gitmemek için bahane arıyolar:)

hangi okul?

yıldız'a gidiyorum... yaş geldi bilmem kaça ama işte insan engel olamıyor kendine... bi de anne baba üzülünce duruma... yalnız kaldılar ona da üzülüyorum... ne yapsam ankara'ya mı gelsem tekrar diye düşünüyorum...

sakın haftasonu dönme de.. alışmaya çalış. ben 3 saat yol diye gittiğimin ikinci günü geri dönmüştüm. annem "kedi gibi bırakıyoz geri dönüyon" diye azarlamıştı. hiç olmazsa annen yalnız değil, ben annemi tek bırakmıştım.

geçicek merak etme. dönmek istemiceksin ankaraya. ben öyleyim aslen istanbulluyum ama çanakkalede okuyorum burası oldu benim memleketim son senem çok üzülüyorum falan.

beyler/bayanlar çok saolun... biraz rahatladım...

ben şu an dönmek istemiyorum aile evi basıyor. geçer.

normal vize prosedürünü izleyeceksin. worldbridge bakıyor o işlere.

ukinturkey.fco.gov.uk
www.visainfoservices.com

benimkini ulaştırmışlardı. iki büyük şehir sonuçta, aktarması falan çok olmaz. ulaşır derim. daha mantıklı bi çözüm yok zaten.

saat 10 konusunda hiç bi kargoya güvenmem, bi bahaneleri olursa ne yapacaksın.

rahat ulaşır. şüphen olmasın.

cevaplar için teşekkürler, bence risk budur o zaman, sonucunu da buraya yazayım ibret-i alem olsun örnek olsun...

biz birkaç kez kullandık, saat 10'dan önce bile yetiştirmişti..

kargolar ankaraya izmire bir günde gönderiyor ulaşır.

bugün 45 dakika gecikme ile teslim ettiler. teşekkürler tekrar...

Gökova Orman Kampı. Çadırda kaç kişi kalırsanız kalın, toplamda 20 lira bişey ödersiniz(Çadır hariç, çadırı kendiniz getirirseniz). Çadır da kiralamak istiyorsanız günlük, yanlış hatırlamıyorsam 7 lira gibi fazladan para ödüyorsunuz.

Erkekseniz(çünkü genelde adamlar kaldığı için), Gökova'nın ilerisinde Çınar Plajı var. Çınar Plajının biraz ilerisinde sahipsiz bir kamp alanı var. 10-20 kişi kamp kurmuş oluyo genelde. Ama burası için araba şart çünkü yerleşim yerine biraz uzak, her gün yürümek dert olur.

Gökova'da turist bol. Genelde orta yaşlı turistler geliyor. Pek bar tarzı yerler yok. Genelde canlı müzik çalan restoran tarzı yerler bulunuyor.

Gökova Muğla/Merkez'e yarım saat, Marmaris'e 45 dk uzaklıkta. Marmaris ve Muğla Merkez arasında temiz güzel bir yer.

Sakin ve doğa içindeki çoğu yerde çadır kurulabiliyor.
Fethiye koyları mesela.
İstanbul olsun derseniz en son Kilyos- Baykuş Plajı' nda çadırda kaldım, deneyim olsun diye bir- iki gece kalınabilir. Başka yerler de vardır tabii, şu an aklıma gelmiyor.
Ücretler yaz mevsiminde ortalama 30-40 lira. Çadırı kendin götürürsen fiyatlar 5 lira kadar düşüyor.
Yalnız gittiğin yerle önceden konuşup elektrik, duş hizmetleri sağlıyorlar mı sormak lazım.
Tabii bir de hiç işletmeyle muhattap olmadan bir ormanın ortasında çadır kurmak var. Fenerleri ve bidonları alıp..
Bu zor olanı tabii.