Ekşi Duyuru

İnce işçilik yapman lazım. Ona da kimse uğraşmaz.
normal bence.

Imkansiz degil. Bazi kesimhanelerde vinc gibi bir mekanizmaya takiyorlar hayvani. Deriyi asagidaki alete yerlestiriyorlar. Sonrasinda vinc yukari dogru hareket ediyor ve deri tamamen yuzulmus oluyor. Hayvan yere hic degmiyor ve uzerinde kil kalmiyor.

Hamur gezdirin etin üzerinde. En etkili yol.

Bunca yıldır kurban kesiyoruz hiç kıl falan görmedim. Bir yerde yanlış yapıyorsunuz.

keçi mi kesiyorsunuz?

hiç karşılaşmadık yıllardır, aile olarak kendimiz de kestik, dışarıda da kestirdik, nax'ın dediği gibi hayvanı kancaya asıp yüzünce derisi ete temas etmiyor, ha eğer etse bile parçalara ayırdıktan sonra yıkıyor bizimkiler belki de o sebepten kıl,tüy kalmıyor.

@glamdr1ng, hayır keçi değil. koç yahut büyükbaş.

sadece kendimiz kesince bu durum olsa hatayı kendimizde arardım ama migros ve a101'in kesip getirdiği etler de aynısı.

acaba siz farketmiyor olabilir misiniz? çünkü kıl küçük ve nadir olarak görünüyor. bir de su tutunca temizlenecek cinsten değil. ete yapışmış gibi adeta.

Migros, a101 diyorsun da oradakilerin bu konuda titizlik gosterecek temiz bir ortami oldugunu sanmiyorum. Bir suru hayvani es zamanli kesmek ve parcalamak durumundalar cunku.

Ben de kıl bulaşmamış kurban eti görmedim şimdiye kadar. Etleri parçaladıktan sonra iyice yıkarsanız engelleyebilirsiniz belki ama et yıkanmaz diyenler de var, orasını bilemiyorum.

youtu.be

3.05

çok fazla değişken var ama genel olarak bana bir yerden sonra bu kıymet kavramı patlarmış gibi geliyor, yani 1000 yıl yaşadın, 2000 yıl yaşadın, ee sonra? bir yerde önemsizleşecektir kaçınılmaz olarak. mesela bir insan "ulan 1235 yıl dayandım, şimdi boktan bir trafik kazasında ölmeyim, en iyisi evde kalayım ben" diye düşünse bile, bir süre sonra kaçınılmaz olarak bu düşünceden bezmeye başlayacak ve koyverecektir. bir de kısa süreli bir yaşama anlam atfetmek daha kolay. insan önüne 10.000 yıllık bir hedef koyabilir mi mesela, o kadar yıl bir hedefin peşinden koşacak motivasyona sahip olabilir mi? ilişkilerin bile itici gücü sonlu olmalarında yatar. sonuç olarak bence yaşam daha kıymetli olmazdı.

intiharlar artardı.

İnsanlar bir gün öleceklerini düşünerek yaşamıyor. Hatta çoğu kişi çevresinde görmedikçe veya sağlık sorunu yaşamadıkça aklına bile gelmiyor.

Intiharın artacağına ihtimal vermiyorum. Çünkü şu an intihar eden insan da tek canını harcıyor. Herhangi bir eylemimizde zaten riske ettiğimiz şey hayatımız oluyor. O açıdan hiçbir fark yok. Ama toplum düzeni farklı olurdu.

"in time" filmini izle, bu konuda sana ilham verebilir.

öncelikle insanlığın %99,98'i net gerizekalıdır.
bunu neden dedim çünkü 75 senelik yaşamda son derece kıymetlidir ve ölmemek ve kaliteli yaşamak için mümkün olan her önlem alınmalıdır. bunu 75 yıllık hayat için yapmayan gerizekalılar 75.000 yıllık hayat için de yapmayacaktır.

evet tr'de de sık sık aynısı yapılıyor. bir şey yanlışsa yanlıştır, -sen hem dışarıdan geldin, hem de kurallara uymuyorsun- diyemezsin. çünkü bu aynı zamanda şu anlama gelir -eğer buralı olsaydın kurallara uymamanı anlayışla karşılayabilirdim ama buralı bile değilsin-. oradaki "bile" kelimesi, "ermeni bile olsa insan insandır" cümlesindeki "bile" ile aynı boktanlıkta. o yüzden haklı yok burada, adam içmemesi gereken bir yerde içki içiyor, öteki de onu uyarmaması gereken bir şekilde uyarıyor, iki yanlıştan da bir doğru çıkmıyor.

İşte bunlar hep Brexit. Sarı İngliz abimiz, aynısını zenci, pakistanlı yapsa ağzını açabilecek miydi? Asıl mesele o. O adamlar orta yerde tuvaletini yapsa gıkını çıkarmadan sadece yerini değiştirirdi. Orda bulmuş gariban kendi halinde medeni polishi ona artislik yapıyor. Çünkü diğerine hiç bir şekilde laf söylenmiyor, race cardı oynayıp ortalığı birbirine katıyorlar, en zayıf halka kimse onun üstüne gidiyorlar

ingiliz olan sarı çıyan için konuşuyorum "you are the asshole".

ırkçı, faşist p*ç. ağzını toparlayamıyor kimseyi rahatsız etmeden orada birasını yudumlayan adamı sırf yabancı uyruklu diye provoke ediyor.

Nerdeyse her aksam ise gidip gelirken -londra'da- icinde bulunuyorum bu olaylarin.
Bu ingiliz arkadas o an kendisine 1-2 yanci bulsaydi (tam tersi polish icinde gecerli) olaylar bambaska bi yere gidiyor.

ozellikle ingilizler daha kolay birlik olabiliyor ve gocmenler gocmen olduklari icin cok fazla gurultu patirti yapamiyor. bu polish yine iyi cevap vermis ve evet tum bunun altinda yatan boris johnson, nigel farage gibi insanlarin 'yabancilar paramizi caliyor, onlara karsi koyun' minvalinde aciklamalari. ingiliz'in o an dusundugu sey 'bu yabanci herif gelmis ulkemde benim vergimle yasiyor, trene biniyor ve ustune icki iciyor, ustelik ingiliz bile degil'.

icki icen adam kural tanimayan bir sigir.
ama sarisin oglan irkcilik yapmasaydi yuzde 100 hakli olacakti. simdi hakliyken haksiz duruma dustu.

icki icmek yasaktir ve muhtemelen para cezasi vardir.

abla haklı. Adam içmemeli, İngiliz de öyle dememeli. Aynısı çok yakında Türkiye'de de olacak bu arada(veya oluyor), biraz da "dışarıdan gelene kuralları öğretme" davranışı. Aynısı Suriyeli Afgan vb. bize göç etmiş insanlara yapılacak. Bence bir şekilde kurallar öğretilmeli ama aynısını Türk yapınca ses çıkaramıyorsak orada da sıkıntı var işte. Veya tam tersi, Türkle konuşup başka milletten olunca ırkçı mı derler acaba diye bir şey diyemiyorsak o da aynı derecede kötü.

Bizim ülkücüler ve diğer milliyetçiler işte ve tabi ki dinciler :D Yasalara uymama hakkı var, sanane ki. sana mı zarar veriyor.

Metroda öpüşenlere karışanlar gibi.

fotokopi?

Önceki basımda değişiklik yapmadan tekrar basmışlar anlamına geliyor.

aslinda sen biliyorsun ne yapman gerektigini zaten siralamissin her seyi.

senin durumunda aslinda ilk olarak yüksek lisans ya da askerligi düsünürdüm ben.

ben yüksegi tercih ederdim.

yüksek yaparken sürekli bir seyler katman lazim kendine. bunun yaninda cevre cok cok hatta cok cok cok önemli. cevreyle bulacaksin isi. her ilana 1000 basvuru var, hatta gönüllü staja 500 basvuru var, ne diyeyim...

bundan dolayi sakip sabancinin tarziyla, cevre, cevre, cevre...

askerligi bedelli yap yapabiliyorsan.

yüksek lisans is bulmada katki saglamaz, zaman kazandirir ve cevre yapmanda yardimci olur.

en basit is bile olsa gir derim, her is kapi aralar.

hocalarinda baya yardimi olur bu arada.

valla hocam
istanbul daysa
bir goruselim
telefon +90 534 621 0552
whatsapptan eklesin

en basit is bile olsa gir derim, her is kapi aralar +1

Bir de dil öğrenmesini tavsiye ederim

1. yazılımcı olmak istiyorsa ona yönelsin. yoksa başka kendini geliştirebileceği pek bişey yok zaten.
2. gerçek. referansın yoksa abuk subuk işlerde sürünür.
3. yeni çıkacak bedelliden yararlanacaksa çok da şeetmesin de. askerlik işyerlerinin birinci bahanesidir. düşük maaş vermek için.
4. kendi bölümünde yapmasın.
5. böyle bir şey yok. en boş beleş adamların referansla kıyak yerlere girip yürüyüp gittiğini gördü bu gözler.

tubitak bigg başvuruları var, sallasın bir başvuru tecrübe olur, çıkarsa yüksek lisans boyunca oyalanacağı birşeyler olur

1 ve 4 aynı anda. iş başvurularına tam gaz devam et. gidip elden cv ver, tanış. gerekirse staj kovala, onu yaparken iş aramaya devam et.

eve kapanma.

1.a: Bütün vaktini mesleğinle ilgili kendini geliştirmeye ve ingilizceden başka bir yabancı dilde c1 seviyesine erişmeye ayır.
1.b: Beklentilerini çok düşük tutarak bütün büyük şirketlere sadece iş tecrübesi aradığını söyleyerek başvur.

en kotu is issizlikten iyidir, az cok deme gir bi ise, taxicilik dahil!
arada kredi cek bedelliyi hallet, en kotu sivil en iyi askerlikten iyidir!
sonrasi gelir, enseyi karartma:)

zgrydn'e katılıyorum. Yükseğin bence bi olayı kalmadı kimse takmıyor. 1 ve 3 diyorum ben de.

400 küsür senelik eserler için ne spoiler'ı birader?

Avamys+1

bu yüzden önsözü her zaman en son okurum. eserle ilgili verilen bilgileri eseri bitirdikten sonra okumak bence daha akılda kalıcı kılıyor herşeyi.

Abi 400 senelik bütün ünlü eserlerin hikayesini biliyor musunuz allasen?

Onsozleri o yuzden en son okurum. Bircok kitapta boyle.

spoiler modern bir icat, bu eserlerin yazıldığı yıllarda spoiler diye bir şey yoktu ve evet çok yakın zamana kadar iyi eğitimli kişilerin okuyup bilmesi ya da bir şekilde aşina olması beklenirdi. sonu bilinmesine rağmen okunuyor demek ki kıçı kırık diziler gibi yalnız olay örgüsünde ani gelişmeler ile değer kazanmıyor onlarsız kuruyup kalmıyor.

Yıl olmuş bilmem kaç, romeo ve juliet'i de sonunda ne olacak acaba diye okuyan adam da ne biliyim...

Bu durumu neden Romeo ve Juliet'e indirgiyorsunuz ki? Bunlar sadece elimde olan kitaplar. Mesela Suç Ve Ceza'nın da arka kapağına hikayedeki karakterin ne suç işlediği açıkça yazılmış. Yeni nesil bu kitapları "default" olarak bilerek mi dünyaya geliyor? Yani öyle bir konuşuyorsunuz ki sanki herkes büyük yazarların eserlerini hatmetmiş, belki de öyledir ancak ben şahsen çok yeniyim bu konuda.

ik'nın işidir. açık pozisyon vardır, başvuranlar arasından uygun olabileceğini düşünmüşlerdir ya da hiç bakmadan filtreleyip seçmişlerdir.

çok ayıp etmişler, adına üzüldüm :(

Eski işimden ayrılınca kariyernet'teki CV'mi de düzeltmiştim, lakin düzeltme kaydedilmemiş, halen çalışıyor görünüyordum. Beni telefonla aradılar (yer şehir dışı çünkü) ve aradaki bilgi farkı yüzünden pek hoş olmayan bir diyalog yaşadık. O işten de umudu kestim bu yüzden.

www.google.com
şu aralar dinlediklerim:
www.scientificamerican.com
hbr.org

merhaba. the minimalists adlı podcasti spotify üzerinden takip ediyorum. podcastlerinin video versiyonlarını youtube'a da yüklüyorlar. orada cc'den altyazıyı aktif hale getirip altyazı ile takip yapabiliyorsun.

Asoiaf evreninde önceki Long Night’ı bitiren kişidir. Azor Ahai hakkında kehanetimsi bir hikaye vardır. Kılıcını yapmak için çok uğraşır en son sevdiği kadının kalbine saplayarak yapmayı başarır bu fedakarlık ile de Uzun Gece’yi sona erdirir. İşte Night King’i öldürecek yeni Azor Ahai kim olacak diye muhabbetler dönüyor ekşi’de de. Mesela Jaime olacak kılıcını da Cersei’ye saplayacak filan diye teoriler var..

Ama TV evreninde azor ahai değil, prince who was promised olayı döndü. Benzer şeyler diyebiliriz az buçuk.

güce dengeyi getirecek seçilmiş kişi...

apocalypse now idi galiba bir belgesel vardı onu izle. ben 4-5 kere izlemişimdir baştan sona. hatta yine izleyim özledim :)

Türk insanı taktikler üzerine yaşıyor, yds'nin günahı yok.

Birisinin anlattığına göre olay bu şekilde. İngilizce seviyen düşük olsa da sınava bu şekilde hazırlanarak girip kazanabiliyorsun. Diğer taraftan ingilizcesi iyi olup sınavı kazanamayan insanlar varmış. sistem böyle.

yds taktikler üzerine inşa edilmiş bir sınav değil. ama, netice de sadece okunarak çözülen (dinleme, konuşma ve yazma yok) bir sınav olduğu için taktiklerle çözülmesi kolay bir sınav. peki neden?

bir cümlenin veya cevabın doğru olabilmesi için iki şey gerekir. birincisi anlam olarak doğruluk, ikincisi ise "grammer" (dil bilgisi ) doğruluğu. şimdi buradan ortaokulda öğrendiğimiz matematik derslerini hatırlayacak olursak, öğretmenlerimiz soru çözmeyi bazen iki yollar öğretirdi ve ikisini kullanmakta serbest olurdu. yds için de durum böyle. eğer yeterli dil becerisi yoksa, dil bilgisi doğruluğu yöntemine güvenerek soruları çözebilirsiniz. netice sonuç değişmeyecektir.

hatta bunun ötesinde toefl gibi işin içinde yazma konuşmanın olduğu sınavlarda bile değişik taktikler mevcuttur. örneğin; yazarken veya konuşurken belirli kalıp cümleleri duruma uyarlamak sizin bu sınavlardan daha kolay geçmenizi sağlar.

ingilizcesi iyi olup düşük alanların en önemli sorunu soruyu genelde sadece "anlamca" doğru yapmaları oluyor. oysaki sorunun dil bilgisi yönünden de doğru cevaplanması gerekiyor.

Serbest güreş, Grekoromen güreş gibi düşün.

Burda grekoromen yds, serbest TOEFL, IELTS .. oluyor.

daha kısa zamanda daha çok doğru yapabilmek için. adamın ingilizcesi çok iyidir, tüm soruları okuyup yapar, yaptığını doğru yapar ama bitiremez, diğeri taktik kasar, geçer. soruların çoğunu taktikle yapar, nitelikli soruları da bilgisiyle geçer. sonuçta bu bir test. toefl'da da bir sürü taktik var.

gramer soruları zor olsun diye kasıyorlar doğal olarak cümlede geçen bir kelimeden buluyorsun cevabı
geri kalan sorular zaten okuduğunu anlama üzerine

ingilizce bilmeyen de bu sınavdan yüksek puan alamaz

Teste en yatkın olanı öyle de ondan. Kim uğraşacak tek tek insanların dil y etkinliğini adam gibi ölçmeyle. Bu ülkenin en büyük problemi her türlü denetimin laf olsun diye yapılmasıdır.

Cunku ezberci zihniyet bunu gerektirir.

ben yds sınavını seviyorum. aslında taktik dedikleri şey gramer kuralları zaten. ben kursa falan gitmedim, taktik bilmiyorum. ama notum 80.
arkadaşlarım var, mesela ingilizce tenseleri falan bilmiyorlar, şu varsa şu yoktur diye soru çözüyorlar.
ingilizce öğrenmek değil ki dertleri sınavdan 55 alıp doktora, yüksek lisans başvurusu yapmak.

ben de onu anlamıyorum, ingilizce bilmeyen bir insan nasıl yl, doktora yapabiliyor?
çok gördüm ama aklım almıyor.

y kurnazlık yapmaya çalışmış, x'in fikri daha adil.

X mantıklı

y'nin dedigine uysaydin 150 lira harcayacaktin. uymadin 150 lira cebinde kaldi.

bu gibi durumlarda senin dedigin makul. yani indirim bolusulur adilce. y kisisi is bilmezin tekiymis.

Elbette indirim bölüşülür, işin oluru budur.
Zaten faturada dahi oransal olarak yansıtılacaktır indirim, Eğer x o pantolonu iade ederse 150 lirasını geri alamaz.

X haklı, yüzde bir milyon.

Böyle durumlarda farklı şeylere mahal vermemek için hiç girişmemek en iyisi. Ben istemiyorum falan demek bazen işe yarayabilir.

Slayer - Angel of Death saniyorum.

slayer - dead skin mask ilk aklıma gelen.

metallica - the four horsemen

war ensemle

Cok zor soru yav. Sucking my love

master of puppets albümü komple.

Sebebini bilmemekle birlikte Megadeth - She-Wolf diyorum eğer bir tek şarkı seçeceksem.

creeping death diyorum

elimi yüzüme kapatıyorum gülmekten ölüyormuş havası vermek için.

Ben de nezaketen gülümsüyorum ama numaradan kahkaha atamam meselâ, arkadaşım kendine göre komik olan birşeyi anlatıyor diye mutlu olurum ona katılırım, hevesini kırmam. Aksi kabalık bence.

isteyerek beraber bulunduğun biri değilse başka bir şeyle ilgilen. işim var de. telefonda facebooka falan bak. konuyu bir şekilde değiştir. falan.

başaramayanlardanım. yüz kaslarım agrıyor sonrasında epey. nezaketen gülmeye calısmak cok yorucu. bi' de yapay samimiyetsız gülüş olmasın diye epey zorluyorum kendimi üstelik.

Bugün de hasan mezarcı'yı gördük şükür diyorum.

bütçemi o kadar çekebilsem kesinlikle zenfone 5 alırdım. huawei de var fakat ne bileyim asus kalitesi her zaman çekici geliyor.

Xaomi a2 ye de bir bak derim

Bu bir kural değil sporcu tercihi, yani yarışta "Yavaş gideceksiniz" diye bir kural yok bu zaten sprint yarışı, yavaş gitmelerinin nedeni son metrelere kadar yarışmacının ardında devam etmek, son metrelere gelindiğinde rakibin arkasındaysen eğer, ki bu noktaya gelindiğinde yarışmacılar hızlanmaya başlar, çok fazla efor sarf etmeden rakibin oluşturduğu hava boşluğunda rakibinle hemen hemen aynı hızda ilerler, rakibinden daha az efor harcadığın için de son virajda sprinte çıkıp yorulan rakibini bu şekilde geçersin, yavaş gitmeleri işin trick'i gibi bir şey. Yani ilk 400-500 metre genelde böyle gider, hatta tercih ederse sporcu hiç hareket bile etmeyebilir, önemli olan son 200 metrede ve son virajda ne yaptığı. Yarışın başında ise sürekli arkada kalmaya özen gösterirler.

Zil diye bir şey yok anladığım kadarıyla. Biraz da vikipedinin yardımıyla, önde olmak dezavantaj o yüzden ikisi de geride kalmaya çalışıyor arayı çok açmadan diğerinin rüzgarıyla daha hızlı gidebilsin son metrelerde.

Vikipediden kopya
Unlike the sprints in athletics, these events do not usually start with riders sprinting from the starting line and they are not confined to lanes. The early parts of each race will often be highly tactical with riders pedalling slowly, as they carefully jockey for position, often trying to force their opponents up high on the track in an attempt to get their rivals to make the first move. Some even bring their bicycles to a complete stop, balanced upright with both feet still on the pedals and both hands on the handle bars (a track stand), in an attempt to make the other rider take the lead. Track stands can only be held for a certain time and it is not permissible to go backwards in a track stand by rocking backwards and forwards as the judge will be following the track stand from the bottom of the track. The reason for this behaviour, as in many track cycling events, is both aerodynamics and tactics.

Teiaş’a gidip scada hakkında bilgi alabilirsin. Hayali bir proje olmamış olur.

elektrikli araçlar & bms. akademide ve piyasada ihtiyaç bu yönde. içerisinde gerçeklemenin de olduğu (güç elektroniği devreleri gibi) sağlam bir proje yaparsan çok rahat iş bulursun veya yurt dışı YL programlarına kabul alırsın.
eski bir scadacı olarak konuşuyorum.

@ofkeyle kalkanin yerine oturan yazar, muhtemelen sistemin ana hatlarını hoca şekillendirecek. hayali ya da somut olmasından ziyade scada üzerine bir simülasyon yapmanın diğer seçeneğe karşı artısını eksisini sormak istedim.

elektrikli tasitlar ve sarj sistemleri demek guncel lityum piller ve bms demek. bu da hala canli ve gelisen bi sektor demek. scada hakkinda pek bilgim yok

kısaca baktım, beyin arızası diyorlar. Baya bir masrafı varmış. Yol kurtarmayı arama vaktidir.

Akü kutup başını sök bekle tak bir daha dene. Belki ecuyu resetleyince çalışabilir ama muhtemelen olmayacaktır.

Bu model focuslarda krank gezinti yatağı denen zımbırtı problemi olmuyorsa beyinden :(

sonuç: yarım debriyaj ile hafif hafif giderken sürekli gaz verdim ve araç gaz almaya başladı. eve geldim. fikir sunanlara teşekkür ederim, kazasız belasız iyi yolculuklar herkese.

türkiyedeysen 2. ve 4. değilsen 3 2 1 4

*yenilenebilir enerji bitti neredeyse devlet artık sadece mega ilaheler yapıcak, o ihaleleri kapan firmaların birindeysen iyi yoksa kötü.
*yarı iletken ile ilgili tr'de bilmiyorum ne kadar fabrika açılır, açılsa bile yurtdışında çok insan var muhtemelen onlar çağrılır.
*robotik, otomasyon çok genel olduğu için her zaman iş yapar.
*enerji üretim/iletim/dağıtım yine çok genel bunu biraz daha özelleştirmen lazım. enerjiden kasıt elektrik mi yoksa başka şeyler mi acaba? hepsi kendi içinde ayrılıyor.

@dedim dedim de kime dedim, elektrik enerjisi bağlamında.

yenilenebilir'de geç kalmışsın, @dedim'in dediği gibi sektörde küçük oyuncular bitti. kapanıyor hepsi birer birer, kalanlar büyükler olacak.

yarıiletken türkiye'de oyk.

otomasyon çalışabilirsin.

otomasyonla dağıtımın kesişimi microgrid üstüne çalış derim ben. dağıtık enerji ve mücrogrid. işin içinde yenilenebilir de var.

O kadar genel ki o yazdığın sektörler.

4 - Sekonder projelerde çalış. Piyasada röleci de denir. Sekonder test ve devreye alma.

Her projeyi okuyabilirsin. Üretim iletim dağıtım peojelerinde de, otomasyon projelerinde de, yenilenebilir projelerinde de rahatlıkla çalışırsın.

Opeth

ben opeth'i seçerim ama dt daha taşaklıdır diyene ses çıkarmam.

opeth.
dream theatre bana çok mekanize geliyor. çok mükemmel.

opeth.

dt mekanize yorumuna katılıyorum. opeth'in ruhu onlarda yok.

Bence Dream Theater ama "daha mı iyi" dersen bilemem. Daha çok duygusal bir şey benimkisi.

DT

dream theater

Opeth.

teritori +1

opeth 1 albüme 10 albümlük malzeme, 1 şarkıya 10 şarkılık malzeme sığdırmasa o da dt olurdu. adamlar tüm duygularını aktarmışlar ilk 3-4 albümüne. grubun her üyesi yapmış bunu. dt hadi kaliteli müzik yapalım da millet görsün diyen virtüözlerden ibaret gözümde.

Death. metalse metal, extremese extreme, progresifse progresif.

Opeth'i çok severim, sahiden çok duygusaldır fakat Dream Theater'a duygusuz diyeni de allah çarpar.

Dream Theater'ı dinlemek daha kolay geliyor bana. Opeth ise Camel gibi geliyor. Düştüğümde ya da düşmek istediğimde Opeth'e sarılırım zaman zaman.

Gelmişken şuraya bırakayım:

Opeth - Faith in Others - www.youtube.com

opeth

Opeth diyenleri kesinlikle ciddiye almayın. Dream Theater'ın ortaya koyduğu müzikal değerin yanında, Opeth'in secde etmesi gerekir. Ben pek böyle uçlarda konuşan biri değilimdir. Ama olmamış bu karşılaştırma. Gibson Les Paul Standart ile, Epiphone Les Paul Standart'ı karşılaştırmak gibi. Tamam Epiphone standart da güzel gitar. Hatta bir hayli güzel. Ama diğeriyle karşılaştırılmıyor.

Petrucci tek, Opeth'in hepsi falan olsa ... Yok yine olmuyor.

Gereksiz bir versus. Her ikisini de hayvan gibi dinliyorum. Progressive metal başlığı altında buluşsalar da stil olarak bambaşkalar.

böyle kıyas olmaz.

beethoven ile chopin kıyaslamak gibi...

opeth mi? yok shell

opeth dream theaterin yanında aleyna tilki gibi kalıyor.

DREAM THEATER > opeth.

@synesthesia, hocam zaten sorunun muhatapları iki grubu da dinleyenler. o yüzden "ikisini de hayvan gibi dinliyorum, gereksiz versus" demek asıl gereksiz olan.

Opeth

Opeth.

Bana o Mikael denen ruhani varlığın hissettirdiklerini hiçbir müzisyen, hiçbir virtüöz hissettiremez.

Duyuru için teşekkürler bu arada. Andım yine.

İşin kötü tarafı, en güzel şarkılarını yaptı, en güzel albümlerini yayınladı. Ghost Reveries'ten sonra, grup dağıldıktan sonra hiçbir çalışmasını beğenemedim maalesef. Ama My Arms Your Hearse için, Orchid için, Still Life için, Deliverance için kendimi keserim. <3 Aslında ilk 8 albüm desem daha doğru olur, diğerlerine de haksızlık etmeyeyim.

m.youtube.com

Net dream theater.

Tartismasiz Opeth.

Zamanında dt dinler idim bolca, fakat opeth de müthiş bir gruptur boklamam katiyen onu da dinledim ama dt kadar değil.

hmmm çok zor, ikisi de zamanında çok dinlediğim gruplar. ikisinin de konserine gittim. yok karar veremiyorum.

opeth+1

OPETH

İç bacak boyunu hesaba katma. Bisiklet boya göre seçilir. İç bacak boyu sele yüksekliği için gerekli. Eğer bu noktada profesyonel bir destek istersen bike fit uzmanı (türkiyede böyle bir adam kalmadı) yardımcı olur, veya internetten bulacağın diyagramlara göre kendin sele boyunu ayarlayabilirsin. Benim tavsiyem eski usül yöntemlerle bisikletini alman. Boyuna göre yani :)

Fikir vermesi açısından kardeşim 180. Carraro 230, S beden vardı. 46 kadro galiba. Boyu çok iyi diyordu.

Açılın meslek erbabı geldi: 53-54cm yol bisikleti için ideal. 55-56cm ise 180cm sürücüler için. Kendimden örnek vereyim: üç bisikletim var, ölçüleri de 58 ve 59cm kullanıyorum.

Deneme ihtimaliniz hiç mi yok,en azından bi bayiye gidip deneyin derim ben.

1000 lira üstüne çıkmayacaksanız btwin yapıştırın gitsin. Başlangıç için f/p olarak Decathlon ideal bence. Satış sonrası destek de sağlam olur. Başınız ağrımaz.

liddell hart-II. dünya savaşı tarihi.

Bana Whataboutism gibi geldi.

en.wikipedia.org

Ya da daha genel olarak Tu quoque de olur.
yourlogicalfallacyis.com

Çoğu insan aptal olduğu için neyi neden savunduklarını ya da neye neden karşı çıktıklarını bilmiyorlar. Ama yine de üzerine hiç kafa yorulmamış ezber fikirlerine ölümüne bağlı oldukları için ortaya bu tarz saçmalıklar çıkabiliyor.

özellikle bir olay üzerine sormaya çabalamadım. örnek diyalog olarak bu aklıma geldi. sözlükte siyasi bütün başlıkların altı bu safsata çeşidi ile dolu.

Erkek ve kadın düeti mi ve diğer kısımları İngilizce mi?

Eğer ikisi de kadınsa, Inna - Nirvana olabilir. Nakaratı İspanyolca gerçi ama.
www.youtube.com

@m e b, diğer kısımları hakkında ne desem yalan olur. hoş bir melodili fransızca nakaratı olduğunu hatırlıyorum. dediğiniz şarkı değil maalesef.

shazam'ı biliyor musunuz bilmiyorum ama bilmediğiniz ya da kullanmadığınız ihtimalini düşünerek cep telefonunuza kurmanızı tavsiye ederim. bu tür durumlarda telefonu hemen çıkarıp bir kaç saniye şarkıyı dinletirsiniz ve şarkının seceresini çıkarır size.

maalesef bunlar da değil. nakaratının fransızca olduğuna emin gibiyim. yani fransızca bilmiyorum ama sesten çok belirgin oluyor zaten bazı diller.

ben de çizemem, hatta sayfayı ortadan ikiye bile ayırmıyorum doğru düzgün, kapatınca potluk olmasın diye.

ben de varım yalnız değilsin.

ıslak şekilde dokunanları dövme isteği de var bende:D

Ben de çizmem. Roman veya herhangi bir kitap üstüne yazı falan yazmam pek. Bir dandik kitap olmuş 40 euro, satıyoruz işimiz bitince.

ben de öyleyim. okuduktan sonra satmaya ve hediye etmeye de kıyamıyorum. nasıl satıyorlar anlamış degilim. sonuçta okuduğun kitabin icinde bir suru karakterle arkadaş gibi oluyorsun, cogu da akil hocan gibi. ben kıyamam.

çizemem, kitabı katlayamam, ortadan ikiye ayrılmış şekilde ters çevirip bir yere bırakamam, kapağın kenarı kıvrılsa içime oturur, o halde düzeltebilmek amacıyla üzerine ağırlık koyarım ve benzerleri.

kıyanlar hele bi gerekçelerini anlatsın da anlamaya çalışalım. /:

Ben de kıyamıyorum. Kitapta çok çok önemli bir şey görürsem en fazla bir post-it yapıştırırım, notumu da onun üzerine yazarım.

Öğrenciyken ders kitaplarımın da altını çizmeye kıyamazdım. Herkes fosforlu kalemlerle hunharca çizerken ben sonra silerim diye kurşun kalemle çizdim; bunu yaparken de silinince en iz bırakmayan kalem ucu kullandım.

Ben kitaba göre kıyıyorum. Çok pahalıysa kıyamıyorum.

Ders kitabıysa “Şuralar önemliymiş” anlamında geri dönüyorum sürekli zaten. Yanına notlar alıyorum, açıklamalar yazıorum. Geri döndüğümde hatırlaması kısa sürüyor. Geçen gün 12 yıldır açmadığım bir kitabı açıp notlarından faydalandım. Romanda falan da beni etkileyen cümleleri yeniden hatırlamak için çizerim. Ara ara rasgele kitap seçip o cümlelere yeniden bakarım, o zaman ne hissettiğimi ve benim için ne ifade ettiğini düşünürüm.

ebook var, audiobook var, cizmek yok bizim evde.

Romanlara dokunmam. Diğer bilgi kitaplarında altını çizer, kenarlara not alırım. Daha iyi anlamamı sağlıyor.

Kenar kıvırmam.

Romanlara dokunmam. Diğer bilgi kitaplarında altını çizer, kenarlara not alırım. Daha iyi anlamamı sağlıyor.

Kenar kıvırmam.

edit : Kurguları dışarıda bırakarak konuşuyorum. Kitabın asıl amacının okunması ve bilgi-fikir vermesi, sonra da arşivde beklemek olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla kitabın altını çizmek, not almak, yukarıdan bantlı ayraçlar koymak kitabı mahvetmediği sürece yerinde hareketler gibi geliyor. Bunları yapmadan da kitabı anlayan varsa, kral odur. Önemli olan okunduktan sonra arşive kütüpheneye girdiğinde tekrar kullanılabilir olsun. Cildini bozmayı, okurken diğer sayfayı arkaya kıvırmayı sevmem. Bunları yapana da hapşururum.

ben baya karalarım, notlar tutarım altını üstünü çizerim daha sonra sitede yazmam gereken yerleri işaretlerim falan, sevgilim ise tek bir ucu kıvrılsa dahi kahrolur resmen. Ona kitap alırken en az hasar görmüşünü bulmak için resmen 4 saat harcıyoruz.

edit: roman okumuyorum ben yanıtları gördükten sonra düzenleme ihtiyacı hissettim, yakın dönem siyasi tarih ve modern Türkiye cumhuriyeti hakkında genelde okumalarım.

Kindle kullandığım için highlight özelliği ile istediğim yerini işaretliyorum ama normal kitap okusaydım da istersem altını çizerim, istersem fosforlu kalemle işaretlerim. Kitap kutsaldır ve dokunulmazdır muhabbetini çok itici buluyorum; okuduğunu anla da istersen sonra duvara çivile kitabı, ben çok takılmıyorum bu gibi detaylara. Sözüm size değil tabii, sizi tanımıyorum zira ama Instagramda falan bazı insanlar var, boş boş kitaplar okuyup (aşk romanları vs) sonra da "kitabımı ödünç istemeyin sakın vallahi deliririm ve arkadaşlığımızı bitiririm ve üstünde bir leke olursa cinayet işlerim" gibi abartılı üsluplarla kitapsever olmanın şekilsel bir şey olduğunu düşündüklerini yansıtıyorlar. O tarz bir yaklaşıma katılmıyorum.

Benim pek hoşlanmadığım tek şey sayfaların kıvrılması.

Asla kıyamıyorum ben de. Kitaplarıma karşı biraz fazla gereksiz bir hassasiyetim var. Şimdi de şehir dışına gidiyorum mesela ve yanımda götürdüğüm kitap hariç bütün eşyalarım bavulumda, kitap yine bavulda yıpranmasın diye kucağımda.

Kitap altı çizilmiş satırlarıyla, yanına notlar iliştirilmiş pagraflarıyla daha anlamlı, daha kullanışlı geliyor bana. Sayfa kıvırmam, ikiye katlamam ama çizerim ve yazarım. Kapak arkasına notlar alırım.
Okumadan önce özellikle yolculukta, deniz kıyısında vs okuyacaksam çantamda yıpranmasın diye takvim yaprağıyla kaplardım. Artık dışarda pek fazla okumadığım için (aslında üşengeçlikten) kaplama işini bıraktım.

Geri dönüşlerde aradığım yeri kolay buluyorum. Çizme yazma amacım bu. Artı olarak tekrar okumalarda zaman içinde kişisel değişimimi, zamansal değişimi görüyorum "20-30 yıl önce okurken şunu önemsemişim ama bak burayı gözden kaçırmışım bu daha altı çizilesiymiş" diyorum veya "o zaman öyleymiş ama şimdi işler değişti" diyorum..

Ben de cizmem, ilgili sayfanin kosesini katlarim. Ilgili kisim sayfanin ustune yakinsa ust kosesini, altina yakinsa at kosesini katlarim. Cizik atmam. Ama katladigim koseleri tam 45derece katlarim:)

kıydım. en son kargo dahil yaklaşık 100 tl'ye amazon'dan barrett martin'in kitabını almıştım. kendimce önemli olduğunu düşündüğüm detayların altını çizdim. öyle ki kitap beyaz kağıda basılmıştı ve içinde soundtrack cd'si de vardı. bitmek üzere. yakınlarda frankfurt'ta 20 euro'ya mark lanegan'ın i am the wolf kitabının satıldığını gördüm de amazon'da indirimle daha ucuza gelecek diye düşünüyorum. onun da altını çizerim. sevdiğim bölümlerini, şarkı hikayelerini de ekşi'ye yazarım diye planım var.

Sopino +1000

“Kitap kutsaldır!!!1!1!1321!”cılar bana da acayip itici ve şekilci görünüyor.

Ben de bolca çizer, notlar alır, sonra o notları bir deftere geçiririm. Bazen öyle cümleler oluyor ki o cümlenin altının çizilmemesi o cümleye hakaret. Bir de ben birinden bir kitap ödünç aldığımda bazı kısımların çizilmiş olmasını çok seviyorum. O kişi nelerden etkilendi, neleri kendine yakın buldu bunu görmek çok hoşuma gidiyor.

temel egitime ait, meslege ait teknik olmayan bir kitabi okurken cimlelerin altini cizen insan (ayy cok guzel cumle mantigiyla) net maldir. bu da dunyanin en mantikli genellemesidir. amk bu insanlar film izlerken ne yapiyor? video clip mi aliyor etkileyici yerlerde? tiyatroda kayit mi aliyor? ayni insan dunyayi akilli telefonunun kamerasindna izleyen insan. mal abi.beynin neden var. zaten vurulduysan o cunle sende kalacak. okudugun sey sana karisti. anlami o. acik oturuma katilacakta yanindaki kitabin 253. sayfasinincikartip "bakin alintiliyorum" deyip delil sunacak sanki pezevenk.okuma ya sen. okumasin o. gerildim.

çiziyorum haşince

Tırnak içine alıyorum.

work&study ilk defa duyuyorum, cahilliğime ver artık. çok kaliteli ve fiyatı da pahalı(bana gore) bir dil okulu var. ismi de st Giles idi sanırım. web sitesi surda-> (git: www.stgiles-international.com )

ben maddi durumum el vermediği icin gidemedim ama gidebilseydim kesinlikle gideceğim okul bu olurdu.

Seviyeleri sakın sikleme.

Senin Türkçe bilginin bir seviyesi yok.

Dizi izle ing sub title.

Sakın tr ing sözlük kullanma

İbg ing kullan.

Kültüre gir(emerge) . Tavsiyem amerikan... Kültüre girmeden o mantığı anlamadan dili öğrenmiş sayılmazsın

Slang short language olayını kapman tarihini vs öğrenmen şarttır beyin böyle çalışır. Kelimeleri kavramlara olaylara bağlar.

Kısa hikaye oku ve connotation okumayı öğren

abi work and holiday olmasın o

work and study şöyle ki: dil kursuna yazılıyorsun, sana verdikleri vizede yılda belli bir süre çalışma iznin de var. hem dil kursu hem de full time olmasa da bazı işlerde çalışabiliyorsun.

(git: www.endlessabroad.com.tr)

Evet

yanan olay yeşillerinden okuduklarım sadece Mirkelam ve Ali Atay'lı film ekibi ki film ekibinin cevapları fiyaskoydu, samimiyetsiz, sallapati.

piliçli değişik bişey çıkarmışlar kimdir nedir bilmiyorum ama bu internet aleminden elimi ayağımı komple çekmenin vakti geldi de geçiyor galiba. işkence gibi yemin ederim.

Kapiya kadar yaninda goturceksin, kapida sticker yapistircaklar, ucaga yururken bagaj tasiyan adamlara verexeksin.

Sonra indigin havalimaninda bekleyeceksin normal bavul bekler gibi. Bu kadar.

www.bulurum.com

saw deyince cube serisi aklıma geldi. ilk film dışındakilerin puanı çok düşük, film film hatırlamıyorum pek çocukken izlemiştim çünkü ama saw tarzı ilgi çekici bi konuydu. popülerlik ayırt etmeden aklıma gelenleri yazıcam izlediklerin olabilir. shutter island, the gift, the game, devil's advocate, 12 monkeys, los cronocrimenes, the sixth sense, the thing, loft, spoorloos, ne le dis à personne. bi de bunlar kadar sevmediğim a cure for wellness, triangle gibi bu tarz filmler de var.

the game

Tenant

The game
Ronin
Hodejegerne

It Follows. Bir de ne oluyor lan dedirtmez ama Cape Fear süper gerilimdir.

Get Out

idi i smotri

Var.

elbette var.

anneni oldurmenle, sokakta yuruyen herhangi birini oldurmen arasinda bir fark var mi? sen cevap ver.

Fark var tabi ki

allah kahretsin ki her gün bu tarz insanları görmemi gerektiren bir işim var. annesine öz kardeşine kızına gelinine yoldaki erkek çocuğa duraktaki kıza haraç aldığı adama yoldaki hamile kadına...
kanunda 1. derece akrabaya işlenen suç daha ağır cezalandırılıyor ancak hiç birinin birbirinden farkı yok.

Fark var diye düşünüyorum ben de diğerleri gibi ama ikisinde de şok yaşanacağını fakat çocuklardaki özellikle ruhsal etkisinin yetişkinlere göre daha kalıcı olabileceğini veya geleceğini ve hayatını olumsuz yönlendirebileceğini düşünüyorum. Tabii ki fiziksel etkisi de çok kötü boyutta olabilir çünkü 9 yaşındaki bir çocuk daha gelişim döneminde. Allah belalarını versin. Kendi öz çocuğunu düşünemiyorum bile o kısım çok daha acımasızca ve yok edici.
Kısacası hepsi iğrenç ve çok acımasız. Bir kadını ya da çocuğu mahvetmek demek. Kişinin ne düşüneceğini bilememesi, hiçbir şey hissetmemesi, kendini bile suçlayabilmesi korkunç bir şey...

Fark elbette var. Hepsi korkunç hepsi iğrenç lâkin birinde yetişkin yahut çocuk insanlara güveni sarsılacak korkacak travma vs ama babası yahut aileden birinin tacizi güvendiğin inandığın örnek aldığın biri olduğu için insanlarla birlikte hayata karşı bir travma olur ve dönülmez yaralar açar.

Alter Bridge hariç dersen evet.

Aslında biraz türlere de değinmek lazım. Progressive metal bence 2000lerde çok güzel gruplar çıkardı.

Kesinlikle hayır. 2000’lerin başında soad olsun, linkin park olsun dönemine damga vuran isimler zirve dönemlerini yaşamıştır mesela. 2005 sonrası daha yeni nesil metal grupları da kendi aralarında zirveyi oynuyor. Mesela bring me the horizon son dönemler için verilebilecek en doğru ve bilindik isimlerden. Dönemsel farklılık da ritimsel olarak, hafiften ağıra kaçmış vaziyette. Yani günümüzdeki metal müzikler eskilere oranla gerek daha ağır (yeni çıkan grupların çoğu metalcore mesela) gerekse de daha fazla melodisel çeşitlilik var (elektronik müzikleri rifflerle karıştırmak gibi)

Yani lafın kısası; metal müzik ölmez, kıps.

heavy metal için kısmen katılıyorum. yoksa @tolkien +1 yani diğer bazı türlerde yükselişler de sonraki dönemlerde oldu.

Ayrıca benim metalde pusulam Iron Maiden olduğu için ayrıca kısmen katılabilirim. Bruce Reisin olmadığı 95-The X Factor ve 98- Virtual XI albümleri benim için (her ne kadar güzel şarkılar olsa da) Maiden için grafiği aşağı çeken albümlerdi. Ama sonrasında yine çıkışa, hatta AMOLAD ile bana göre 88-7th Sondan sonra ikinci peaklerini yaptılar.

arada güzel gruplar çıkıyor sevenfold gibi, trivium gibi. ki yine arada baba gruplar olarak tabir ettiğimiz gruplar da güzel işler yaptılar o aralıkta. black sabbath mesela son albümlerini çok sevmiştim ben.

Doktora gittin mi hiç?
Bende de var benzer durum ama tahlillerde bir şey çıkmadı

suyu dediğim miktarda içtiğim zamanlar böyle olduğu için doktora gitmeyi düşünmedim henüz. hatta bazen su bile içmeyi erteliyorum bu durumdan sıkıldığım için.

Gece tuvalete kalkıyor musun ?

hayır uykudan önce kesinlikle tuvalete gidiyorum. bu sayede uyanana kadar uyandıracak kadar tuvaletim gelmiyor. ama uyanınca gidiyorum tabi.

tanı koymak haddim değil ama bi bakın derim: aşırı aktif mesane

Usuyorsun gibi geldi.

günün belli saatlerinde sık tuvaletin geliyorsa, o saatlerde çok su içiyor olabilirsin. örneğin arka arkaya 3-4 bardak gibi. takip eden 2 saat içinde sürekli tuvalete gidersin. ben bu durumdaydım, suyu azalttım ve sorun çözüldü.

ama sabahtan kalkıp gece yatana kadar yukarıda bahsettiğim gibi sık gitmeyi sürekli yaşıyorsan doktora gitmek şart.

Kız arkadaşım çişini tutarak süreyi uzatmaya çalışıyordu. Belki işe yarayabilir.

@EasyTiger evet kısmen dediğiniz gibi olay. ama takip eden 2 saat değil 4-5 saat devam ediyor bu.

uçak biletlerine bak, ekonomi sınıflarına değil de en pahalısına bakarsan onlarda rezervasyon seçeneği çıkıyor bazı havayollarında.

en pahalıyı gösterirsem de şüphe uyandırır ya gösterdiğim parayla uyumlu olsun.

Trenle yapacağını beyan et.

trainitali sitesinden ucuzdan bir bilet al. göster ben öle verdim.

Ben ayni sehirde kalacagim diyodum, tum rezervasyonu ayni sehirde yapiyodum :D

trenitalia flixbustan da pahalı gördüm. anladığım kadarıyla ücretsiz rezervasyon yapamayacağım.

İlgili seyahat için biletleri alsanız ya? Hem zaman geçtikçe pahalılanır belki.

almayı da düşünüyorum ancak hala net olmayan planlar var. net bir saate bağlı kalmaktansa biraz esnek olmak istedim. ancak bu gidişle alacağım gibi görünüyor.

FlixBus'tan al, iptal edince kredi yüklüyorlar, başka bilet alıyorsun. Paran yanmıyor.

ryaniarle barcelonaya gitmiştim. Barcelona yakınlarında Girona diye bir şehire iniyor uçak. uçuşta hiçbir sıkıntı yaşamadım. iniş de kalkış da gayet iyiydi. hatta bir hafta sonra da easyjetle uçtum o da güzeldi. bu uçuşlar sayesinde uçuş fobimi yendim.

girona barcelonaya 1,5 saat miydi öyle bir şey. havaş gibi bir otobüs vardı. zaten kapıda bekliyor. hiç sıkıntısız binip şehre indik. yani herhangi bir sıkıntı yaşamadık. hatta birkaç arkadaş Gironayı da gezin dedi, şehir fena değilmiş ama biz vaktimizin tamamını barcelona için harcamayı tercih ettik ve pişman olmadık :)

Davalık olduğum ve kazandığım paramın ödenmesini beklediğim firmadır kendisi. Riga-Brüksel uçuşumun iptalini (rötar değil , iptal ve sonraki ilk uçuş 1 hafta sonra idi) 1saat önce kısa mesajla ileten ve sonrasında çakallık yapmaya çalışmış bir firmadır. Ama yemezler. Böyle bir durumda eğer " biz size biletin fiyatını geri verelim olay kapansın" derlerse "yok öyle yağma sizinle daha görüşeceğiz" diyip ordan uzaklaşın.

Hayatımda THYden sonra en çok kullandığım hava yolu firması. Gerçi çok saçmaymışım. Bir yerde THY bir yerde Rynair gibi lowcost bir firma neyse..

soru: "şehrin ta öteki ucunda indirdiği havalimanından şehir merkezine inerken "allah belanı versin ryanair" dediğiniz oldu mu?

Cevap: Hatırladığım kadarı ile Paris ve Brüksel de bunu dedim. Yani bilet ucuz oluyor ama uzak havalimanından şehir merkezine verdiğin shuttle parası da bir uçak bileti kadar oluyor.

Yine de ucuz bilet denk getirdiğinde kullanabileceğin bir firma. Sıkıntı yok fazla. İptal muhabbetini de 1 sefer yaşadım ben. O yüzden daha ucuzu yoksa fazla kasmaya gerek yok.

not: sırt çantasını pek kontrol etmiyorlar böyle kocaman bir şey değilse. Ben sınır kilodan daha fazlası ile çok dolaştım. bilgi olsun.

2 defa kullandım hiç bir sorun yaşamadım
bunun benzeri vueling easyjet leri de kullandım hiç problemim olmadı bugüne kadar sadece iyi araştır nereye gidiyor oradan ulaşım nasıl bavul limiti nedir vb gibi.

iki kabin bagajı kabul ediyor diye biliyorum o nedenle bizim gittiğimiz uçuşta insanlar baayaaaa eşyalarını yanlarına aldılar. Pegasus'tan iyidir bence.

bagaj konusunda esnekler bence biraz. gözle görülür şekilde sınırı aşıyorsa kontrol ediyorlar kiloyu, bagajın ölçülerini falan. benim sırtımda sırt çantası elimde de spor çantası vardı genelde ebatlara uygun. onun dışında kontrolden geçerken mont, hırka falan elime alıyordum, üstüme giyiyordum herhangi bir sorun çıkmasın diye.

uçak biletini hesaplarken merkeze ulaşımı da hesaplayıp kontrol ediyorum ben. hatırlamıyorum aktarma için ne kadar verdiğimi genelde ama romada shuttle için 5 euro vermiştim. uçak biletinin yarısı ediyor o da :)

bir kere de 2 saate yakın belki daha uzun süre rötar olmuştu yoğunluktan sanırım. bagajları teslim almışlardı kiloya bakmadan ve ek bagaj hakkı almış olanlara iade formu falan vermişlerdi. asyalılar bayram etmişti hep. rötar dışında problem yaşamadım pek.

Herhalde en az 10 defa kullanmisimdir. Ben oyle konforu aman aman kafaya takmadigim icin gayet isimi gordu her seferinde. Bavulun da goze batmayacak kadar buyuk degilse sıkıntı cikarmiyorlar. Dikkat etmen gereken sey onceden check-in yapip cikti alman. Yoksa havaalaninda yaptigin check-in icin 10 euro aliyorlar (belki artmistir).

Maliyetleri dusurmek icin ikincil havaalanlari kullaniyorlar, bu da ulasimi sehrin asil havaalanina gore biraz daha zorlastiriyor diyebilirim. Ama neticede avrupada kullanacagini varsayarak konusuyorum, her turlu sehre ulasirsin rahatca. Sadece brukselde kullandiklari havaalanlarindan birinde 15 euro dolmus parasi odemistim ki bruksel'e budapeste'den 8 euroya gelmistim ucakla. Bir de paris'te beauvais havaalanina inersen sehir merkezine shuttle 16 euroydu 2015 eylulunde. Ama astari yuzunden pahaliya gelecek fiyatlar vermiyorlar genelde.

Her ihtimale karsi wizzair ve easyjet'i de alternatiflerin arasinda tutabilirsin. Fakat wizzair cantadan sıkıntı cikarmaya meyilli bir havayolu sirketi.

dikkat etmen gereken konular var onları kabul edebiliyosan gayet makul. hiç rötar yaptığına ya da kötü bi pilota denk gelmedim ben
- kabin bagajı haricinde ek bagaj ücretli, kabin bagajı ölçülerine uygun bi sırt çantasına her ihtiyacını sığdırabiliyosan sıkıntı olmuyo
- indikleri havaalanları genelde şehre uzak oluyor, şehrine göre merkeze gitmek için bayağı bi ücret vermek durumunda kalabiliyosun (paris için 10 euro mu neydi mesela)
- yol boyunca reklam tanıtım yapıyolar parfüm falan satıp kafa sikiyolar

6 kere polonya - ispanya kullandım, hiç sorun yaşamadım.

zeitgeist. son albümden.

www.youtube.com

söylediğin iki şarkıyı da çok çok severim. planet caravan'ı pantera'dan, solitude'u da ulver'dan dinle en az bir defa bence.

onun dışında:

pantera - suicide note pt. 1

www.youtube.com

tool - parabol

www.youtube.com

tool - disposition

www.youtube.com

mad season - wake up

www.youtube.com

pain of salvation - of dust

www.youtube.com

eksiduyu.ru

The Doors - The End

Daha önce o şekilde vize aldım, birlikte başvuru yaparsanız sıkıntı olmuyor.

Geçen Ağustos ayında Yunanistan vizesi için başvurdum. O kadar emek gidip okula ıslak imza belge aldım şimdi kıl tüy yaparlar diye. Sonra aracı şirket orada e devlet üzerinden çıkarttırdı. Fena sinir olmuştum. Bence o an tamamen çıktı kol gibi pahalı ya kar etmek için istiyorlar kafaya göre diye düşündüm. Hoş ıslak imzalı belgeyi de geri verdiler e devlet üzerinden olanı alıp yani oluyor sanırım.

sorun olmaz bence çünkü e-devletten alınmış belge teyit edilebiliyor aynı sistemden.

Geçerli. Kesin bilgi.

(bkz: san gimignano)

şubata erteleyin, venedik karnavalında gidin. en büyük önerim bu.

planlıyoruz dediğin için demiştim. lokasyonlar hakkında duyuruda bile onlarca bilgi olduğu için diğer soruna azcık cevap vereyim.

gezeceğiniz şehirlere ulaşımı neyle yapacaksanız onların rezervasyonlarını muhakkak yapın. araba ileyse park yerlerini iyi araştırın. kalacağınız otelleri biraz pahalı da olsa merkezlerde seçin. kalacağınız gün sayılarına göre şehirlerde müze ve toplu taşıma için ortak giriş imkanı veren şeyler var onlardan alın. rome pass gibi. vatikana giriş için falan muhakkak önceden rez. yapın yoksa saatlerce boşa beklersiniz.

cüzdan,telefon,pasaport muhakkak güvenli yerde olsun, çok kaybeden oluyor. telefonda pasaport, rez bilgileri vs gibi şeyleri depolayın. hatta kendinize mail de atın. olur da her şey giderse, maili açarsınız. seyahat sağlık sigortanız düzgün olsun. zaten çok pahalı değil. google mapste offline map kullanımını öğrenin ve kaydedin gideceğiniz yerleri.

trip advisor'da şehir turları var, fikir verebilir rotalar için, onları takipleyin. şehirlerde yapılması önerilen şeylere bakın ama hepsini yapacağız diye kasmayıp zevkinize göre seçin. bir daha gidersiniz ilerde tekrar.

ıslak tuvalet kağıtlarından edinin. :) tuvalet örtüsü edinin. yanınıza kraker götürün türkiyeden. olmadık yerde "tutku" yemek güzel oluyor. muhakkak video alın. fotodan daha kıymetli. yedek batarya alın. gerekli ilaçlardan bulundurun. mutlaka üşüyeceksiniz, terledikten sonra da hasta olacaksınız :D

o kadar çok yer var hepsini bulursunuz da, şurada domatesli peynirli olan panzorettiden yeyin benim için. duomoya yakın. www.luini.it klasiklerden barbasso da negroni falan. roma'da pompi, venedikte şehirde kaybolun, kaybolarak gezin.

@Corrigan prefers beer,
biletler çok daha önceden alındığı için maalesef şubata erteleyemiyoruz.

siena'yı görün derim. ayrıca san gimignano +1

aynı rotayı tersten yapmıştık biz yazın. kışın nasıl olur bilmiyorum ama coma gölü etrafını saydığın yerlerin hepsinden daha çok beğenmiştim.

İngilizce vsauce , veritasium, nerdwriter falan var onlar sohbet havasında değil ama ufuk açıcı..

sohbet havasında diyince aklıma Türkçe bu geliyor www.youtube.com bildiğim bu var ama bu da bilimsel ve felsefi sayılmaz ancak sohbet iyi.

nebuch vardi turkce yayin yapan. ingilizce falan da olur mu?

dili çok ağır olmadan ingilizce de olabilir.

nebuch'u takip ediyorum. konsept olarak tam istediğim gibi bir kanal.

profil fotona tıkla. isminin hemen altında-tarihin hemen yanında asma kilit var. ona tıkla ''sadece ben'' de.

Robert babanin son albümü de (2017) ağır oryantal ezgili sevebilirisin

zaten page plant bu oryan islerine takik adamlar.

istanbul konserlerinde de balik ayhan calmisti. havami da atayim.

kesinlikle çok gereksiz pahalı trdeki her şey gibi. muhakkak kaliteyi etkiliyordur ancak benim muziği dinlediğim aygıt da dandik kulaklık da. fakirlik napalım

baya etkiliyor, 250-300'e kaliteli güzel kulaklık bulursun. Ama audiophile olursan 1000+ paralar da verebiliyorsun. Geçen ofisten bir arkadaş aldı 1200'e, aşırı kaliteli bir şey. Biraz daha para kazanırsam ben de alcam.

Çok etkiliyor. İnsanlar bu yüzden bu kadar para veriyor, kaliteli ürünlere harcanan gerçekten her kuruş hakkını veriyor. Türkiye den almak aptallık bana göre bu kadar imkan varken. Uygun indirimler ile 400-600 arası çok güzel kulaklıklar alınabilir yurtdışı fırsatları ile.

Aslında pahalı değil. Türkiye de fiyatı şişiriyorlar. ali express te 100 tl olan kulaklık buradaki internetten satışlarda 300 tl ye satılıyor. mağazadakilere bakmıyorum.

Bu senin beklentine gore degisir.

Ama bir basladin mi sadece kulaklik ile kalmiyor olay.

Bi kere studyo kulakligi ise (ki buyuk ihtimal oyledir) giris empedansi yuksekdir. Buda demekdir ki senin o 25 liralik cakma ayfon kulakligini taktigin kaynak(telefon-pc vs.) onu beslemeye yetmicek. Gibi gibi..

Ama arkadaslarin dedigi gibi yurt disindan almak en mantiklisi. Su an kulagimdaki 180 dolarlik kulaklik hepsiburadada 878 TL. Etmez.

etkiliyor ama türkiye'deki her elektronik alet gibi gereksiz pahalı. mesela bana da oyun fiyatları aşırı pahalı geliyor.

turk lirasi genelde degersiz oldugu icin baya pahali olduklari dogru. bazi markalarin da sisirilmis fiyatlari oldugu da dogru.

ama mesela telefonla gelen bir iphone kulakligi ile 5-10 liralik isportadan aldigin bir kulakligi bile pespese karsilastirsan arada daglar kadar fark oldugunu goreceksin. 5-10 liralik isporta kulakliginda ses baya aluminyum folyodan geliyormus gibi ciliz olur. fiyati belli biryer kadar arttirirsan kolay / hemen hissedilebilir farklari elde etmen olasi, ama belli bir yerden sonra hobi kategorisine girmeye baslar ve iki kulaklik arasindaki hissedilir ses farki, fiyatlari arasindaki fark kadar buyuk olmamaya baslar.

o yuzden dedigim gibi 5-10 liralik kulakliklar cidden cok kotudur ama tahammul edilebilir bir ses icin 500-600 lira vermene de gerek yok.

Kimisi gerçekten pahalı,kimisi paranın hakkını veriyor, özellikle uzakdoğulu kardeşlerimiz bu hi-fi olayında güzel ürünler yapıyorlar onlara bi bakmanızı tavsiye ederim. Ben kafaüstü olarak isk hp2011 kullanıyorum gayette memnunum, iem olarak vsonic vsd3s , phonak pfe 112, vsonic gr07 ve son olarak one more triple kullandım ama içlerinde en çok gr07yi beğendim.

onemli olan, onemli olan seyi onemli tutmak.

Ana düşünceden uzaklaşmamak için yapılması gereken ana düşünceye bağlı kalmaktır

Üstteki de doğru

Asıl olan aslın kendisini korumaktır.

cümle manasız. main thing to keep the main thing is the main thing denseydi yukarıdaki arkadaşların dediği gibi çevrilebilirdi.

dantellinin dediği gibi orda is eksik gibi geldi ama yanlış diyecek kadar emin olamadım

Outlet center adidas nike ne durumda ? Eskiden ne güzel quiksilver vardı

Sport2000 ve Sportive mağazalarında olabilir.

abi o bilgisayari at ve yeni bilgisayara yönel bende toshiba qosmio vardi o kadar para bayilip almistim ayni dedigin gibi anakart sorunu yasadim bana da anakart ve ürün degisimi yaptilar sonra anladim ki seri boktanmis. ki cok da severim bi önceki qosmiomdan cok memnundum ondan bi daha aldim falan filan o yüzden en iyisi uzun süre piyasada kalacak serilere yönelmek macbook gibi. macbookum yok sevmem de ama sürekli saglamlik konusunda iyiler.

Tanıyı emg çekerek nöroloji bölümü kolay. Cerrahi müdahale gerekmiyorsa zaten yapılacak çok bi şey olmuyor genelde.
Ftrlik ya da ortopedilik bir şey yok.

Ayrıca bırakın tanıyı doktorunuz koysun, google amcaya sorsak sırtımızdaki sivilce son evre kanser belirtisi.

Cok . Ama ornek ver dersen hicbirini hatirlamiyorum.

Ekşi şeyler sözlükte popüler olan entry'leri listeleyen bir oluşum. Doğru, yanlış kontrolü yapıldığını pek sanmıyorum. Kriter doğru entryler değil, popüler entryler...


.

Evet çokça rastladım, noter onayıyla siteye koyulmuyor sonuçta.

Yazar belki ses getirir diye bir şeyler karalıyor, ekşi şeyler ekibi de oo buradan iyi site trafiği gelir diye içeriğe şöyle bi göz ucuyla bakıp siteye koyuyor.

su alarak alçaldıklarını biliyorum. her gemi alır mı emin değilim.

tankerler yapıyor bunu, diğerlerini bilemiyorum.

hemen hemen her gemi dediğin şekilde yapıyor ama tabi bunun bi sınırı var yani su alma kapasiteleri var. atıyorum max. 5 metre alçalabilir gibi.

evet dediğiniz gibi bir olay var, balast tanklarına su alarak gemi batırılır, draftı-su çekimi artırılır, yani suyun altında kalan kısım. Aynı anda air draftı da azalır, bu da geminin en üst noktasından su seviyesine olan mesafedir. Air draft düşürülerek köprü vs gibi yerlerin altından geçilir.