Ekşi Duyuru

hayır soğuktan,kardan, yağmurdan, kıştan vs nefret ederim.

çok severim. aksine yazı pek sevmem. kar yağmayan yerde yaşayamam:)

Bayılırım <3

Ne yazık ki sokaklarımız ve havamız pis olduğu için o güzel beyazlık hızla siyaha dönüyor, ama yine de seviyorum.

karı görünce kaymadan duramam açıkçası. kaydıkça kayasım gelir. akşama kadar kayarım. akşam halim kaldıysa kaymaya devam ederim.

Tabiki severim, nadir olan seyler guzeldir

Bayılırım <3

Efsanevi 87 kışını yaşamış nesildenim...

Zaman zaman uğraşı, derdi adamı bıktıracak düzeye gelse de karı severim tabii.

Ayrıca @incity +1

ehem.

Cok severim ama sevmem. Kari severim ama kar yagdi diye sevinmem. İstanbul'da karin bir anlami yok benim icin, sehir icinde kari ne yapayim? Kari severim ama kar tatiline gittigim zaman.

karı sevmem mi bayılırım. bazıları süt gibi, bembeyaz. üzerinde yuvarlanmak hoş oluyo.
nihihi.
ama daha yağmadı. :(

yeni yağmış olanını severim temiz ve kusursuz. kirlenince hoş durmuyor..

Biz artık her yıkamada kullanmıyoruz. Makine kurulumu için gelen adamlar hiç kullanmamızı söylemişlerdi.

Benim düşüncem şöyle eğer rezistans suyu ısıtıp sonra deterjanı alıyorsa calgon hiç bir işe yaramaz. Zaten deterjan gözünde calgona ayrılmış bir yer yok.
Ama rezistans deterjanlı suyu ısıtıyorsa calgon işe yarayabilir.
Şöyle de bir şey var sular kireçli olduğu için calgon suyun kirecini azaltıp çamaşırların daha iyi yıkanmasını sağlayabilir.

Şimdi aklıma gelen bir şey daha var.
Artık makine ömürleri eskisi gibi 10 sene değil. Yani makine alayım uzun süre kullanayım diye bir şey yok. Sen makineye iyi davransan bile ömrünü tamamlayınca kullanılamaz hale geliyor. Yani calgon kullanmak makine için iyi bir şey olsa bile ömrü az olduğu için kullanmamak daha iyi olabilir. Ekstra maliyetten kaçınmış olursun.

tanıdık bir servis elemanı da calgona vereceğin para rezistansa vereceğin paradan fazla olur her türlü demişti.

19 ay 20 gün hesapladım ama standart sapmada iyi değilim (p=0.05)


2000 tl ye düşmesi 2 yılı bulur. Dövize de bağlı.

Alkolün gri hücreler üzerinde olumsuz etkileri olduği biliniyor, çok gerçekçi olmayabilir bu iddian ama anlık odaklanmaya da neden olabilir onun için bir şey diyemem.

kendi adıma genelde tadında içtiğimde akşam derin ve deliksiz bir uyku çekiyorum, eğer yatmadan yeterince su içtiysem sabahına gayet güzel uyanıyorum ve daha düzgün oluyorum günü hayatın sıkıntıları başlayıncaya kadar sonrası "normalleşiyorum"

geçen doktora sordum, yokmuş

icki ictigim anlarda daha iyi calisiyor da, sonrasi hep apranax bende.

p.s: pirupak*

iyiyi açmak gerekiyor. alkolün verdiği etki rahatlık. filmlerde daktilo karşısındaki yazarların yanında hep bir bardak viski vardır. kant'ın yazdıklarının çoğunu uzun yürüyüşlerde aklına geldiğini söylediğini okumuştum. kafan rahatlarsa daha iyi kararlar verebilirsin.

ya içince ayılıyorsak? demiş büyüklerimiz.

boş bira şişesinin üstüne otururken atmış olabilir? hoşuna gitmiştir belki tavsiyede bulunmuştur.

Burada bir doktora ogrencisi var. Hatta ABD'de doktora yapiyor. Ama zaman zaman kullanicilara durduk yere agir kufur ediyor. Onu taniyoruz ama onun kendi ezikligi. ABD'de yasiyor ama adamin eglence anlayisi Turkiye'de trolluk. Psikolojik rahatsizlik iste.

"tavsiye etmek için tecrübe etmek gerek" diye düşünürdüm ben

Anladığım kadarıyla böyle bir şey için duyuru açan bu mesaja da katlanır diye düşünmüştür. Duyurudaki genel yapıya bakılırsa
böyle anlık, kişisel, kısa süreli, alışılagelmiş gelmiş duyurular o kadar da ciddiye alınmıyor. Ben de bazen 'takılırım' böyle duyurulara. Anlayış gösteren oluyor. Duyurunu ben de gördüm. Gereksiz ve anlamsızdı. Gelen mesaj da muhakkak ki oldukça haksız ve yanlış.

Travella ya katılıyorum, aynı kişiden hiç alakasız bir soru yüzünden bir sürü hakaret küfür içeren mesaj almıştım.

Yani okumakla adam olunmuyor.eksikliğini böyle tamamlıyor demek ki.en güzel cevabı ekşi yazarı ve veritaslibertas vermiş.

bir kere kilom ile ilgili başlık açmıştım, yanına boyumu da yazdım. kısa olduğum için özel mesajla "yuvarlanarak mı gidiyorsun" yazdı dallamanın teki bana:) duyuruma da birkaç tane dalga geçen mesaj gelince sildim. cidden bu trollük değil ağır şerefsizlik bana göre ama neyse.

bu gibi durumlar için mahallenin yakınında bulunan tekellerden eve servis yapanları öğren bence. benim tekel'in gece 2'ye kadar servisi var. biraları 50 kuruş fazla satıyor ama çıkmak zorunda kalmıyorum böylece.

edit: soruya cevap yazmamışım, çık al.

buz gibi hava içime işleyecek, birazdan yudumlayacağım biraları hatırlatırcasına... hafta boyunca bugünü bekledim. çık al bence.

durduğun kabahat.

Ben olsam çıkar alırdım. Belli ki civardan getiren bir yer bilmiyorsun.

Alternatif olarak; muhabbeti baymayacak bir arkadaşını çağırıp ona da sipariş edebilirsin. Fazla kalmayacak biriyse :)

Yahut geçerken bırakabilecek kimse varsa, ne kadar üşendiğini açıkça ifade edersen kırmazlar diye tahmin/ümit ediyorum :)

simdi avcilar sahile indim, iki amsterdam caktim, eve geldim, tollam yuridugum yol 2 km den fazladir, degdi..
cik yani..

yani ssd sürekli veri transferinde, değişiminde önerilen bir medya değil. kapasitesini 68 kez tekrar silip yazmışınız. sanırım bundan fazlasına dayanır. ama wear level count ciddiye alınmayacak bir konu değil diye biliyorum. ssd'ler için elbette. bu da garip bir teknoloji adamlar kullanım sınırı koymuş resmen. saçma.

750 evo eski sayılabilir. samsung'un kendi yazılımıyla kontrol et. benim 7-8 aylık 960 evo 4.2 tb de ve ömrü sanırım 200 tb bunun.

ben de samsung 840 pro kullanıyorum, ne zaman aldığımı hatırlamıyorum bile, en az bi 4 sene olmuştur. bilgisayarda ikinci hdd de var. sadece programlar ve işletim sistemi ssd'de, geri kalan her şey hdd'de. birçok dosyayı da sembolik bağ (symlink) ile hdd üzerinden çalıştırtıyorum. yani demek istediğim, çok bi şey silip yüklemiyorum ssd'ye. ha uzmanı değilim işin ama etrafta önerildiği şekilde kullanmaya özen göstermiştim işte ve şu an bakıyorum wear leveling count 328 diyor, %91, lba 16.5 tb. yüksek gözüküyor aslında ha ama %99 da diyor drivedx.

bu arada trim özelliği açık mı?

kimse pastadaki dilimlerin küçülmesini istemez de ondan.
1,5-2 milyona plaka alıp şoförlerden günlük 200+200 lira fix para alıyorlar. uber vs. işin içine girince doğal olarak hem plaka sahibi hem de şoförler zarar görecek. bir nevi tekel olduklarından istedikleri gibi at oynatıyorlar. uber vs. onlar için düzene çomak sokan düşmanlar.

Lobiyi bırak mafyaları var.
Şu adamlardan bahsediyoruz:
www.sozcu.com.tr


Taksici deyince midem bulanıyor artık, inadına uber.

internet, tek sorunları internet.
"empati" sözcüğünün varlığından haberi olmayan binlerce insan var.

ve ellerinde herşeye ulaşabilecekleri bir kaynak, fakat o kaynakta kendilerinden başarılı insanları eleştirebilecekleri bir güç.

neden zorlasınlar kendilerini?
hedef göstermek çok kolay.

Bunun nedenini ben de merak ediyorum. Özellikle de kişilerin dış görünüşleriyle yerden yere vurulmaları filan çok acımasız ve kırıcı geliyor. Belki onların karşısına da başka türlüsü çıkmamıştır bilemiyorum.

@anumegha
dış görünüşleri ile dalga geçen insanların çok net olarak aile terbiyesi almadıklarını söyleyebiliriz.

bu tip şeyler çocukluktan itibaren insanlara aşılanması gerekiyor çünkü.
sınıfta zayıf şişman gözlüklü çirkin güzel insanların normal bir birey olduklarını ailenin çok iyi anlatması gerekiyor.

ama bir örnek verirken bile mesela: o şişman çocuk mu diye soruyorsa bir ebeveyn, doğal olarak insanlarda dış görünüşe göre yargılamayı getiriyor.

bunun da pek bir çözümü yok, ilkokul öğretmenimin bir sözü gelir böyle durumlarda aklıma;

çok param var diye sevinme bir kıvılcım,
güzelim diye böbürlenme bir sivilce yeter diye.

adam nasıl eğitmiş bizi be.

Aynı duyuruyu açmak geçmişti aklımdan. Yani biri bir hata yapsın da leş karası gibi üstüne üşüşelim diye bekliyor millet. En çok ben biliyorum, en zeki benim. İyi tamam sensin. :)

Evet! :p

Kendini açıklıyor durum.

Yapıcı olmak zordur. Yıkıcı olmak kolay.

Bir kumsalda;
Kumdan kale mi yapmak daha zordur?(yaratıcılık)
Kumdan kaleyi yıkmak mı daha zordur?(yıkıcılık, linç kültürü)
Kumdan kaleyi rüzgara, dalgalara karşı korumak mı?(yapıcı eleştiri, savunma, adil kritik)

Çünkü insan günlük hayatta ne kadar iyi olursa olsun içinde kötülük var. Kötülük fırsatını bulduğu an yapıyor. Kötülük yapma fırsatı varken yapmıyorsak iyi insan olabiliriz. İnternette anonim olarak birine hakaret edince başına bir şey gelmeyeceğini biliyor o yüzden çekinmiyor. Dışarıda mükemmel insan ve baba olan adam evinde eşini ve çocuğunu dövüyorsa bu sebeptendir uygun ortam meselesi. Neyse uzattım bayağı bu arada ben iyiyim diğerleri kötü demiyorum ben de aynı şekilde yıkıcı davranıyorum çoğu zaman malesef.

Çünkü yıkıcı olmak ilgi çekiyor.

+ Kendi özel hayatında mutsuz olan insan, bunu sanalda da gösteriyor

çünkü yıkıcı olmak daha kolay hepsi bu.

bir süre iş bulamadığımda aynı şeyi bende yapmıştım.

yeterli özgüvene sahip olmayınca red yiyecekmiş gibi düşünüp kendilerince 0 olan olasılığa daha çok yakınlaşıyorlar.

armut piş ağzıma düş durumunu bekliyorlar yani.

Çalışmak istemiyorlar bakma öyle konuştuklarına.
Çalışmak isteyen kişi her fırsatı değerlendirir en kötü gider görüşür.
Bırakın karışmayın ne yaparlarsa yapsınlar.

aramamalarının nedeni şu olabilir, diyelim aradılar ama işin kendilerine uygun olmadığını gördüler. arada siz olduğunuz için işi reddetmekte zorlanacaklarını düşünüyor olabilirler. yine arada siz olduğunuz için kendi şartlarını rahatlıkla öne süremeyeceklerini düşünüyor olabilirler. işi kabul edip ileride bir sorun yaşarlarsa sizinle olan ilişkileri bozulur diye korkuyor olabilirler. her şey olabilir yani.

edit: böyle kaygıları olan insanın aşırı derecede işe ihtiyacı olduğunu söylemek saçma olur tabii. 'beğendikleri bir işe' ihtiyaçları var aslında ama kimse böyle ifade etmiyor.

Ciddi degiller, laf olsun torba dolsun diye soruyorlar.

Ben yurt dışındayım, istediğim Amazon'dan sipariş verebiliyorum. Bakıyorum Fransa mı ucuz Almanya mı ucuz ABD mi ucuz vb diye, en uygunundan sorunsuz şekilde geliyor.

Türkiye de muhtemelen aynı durumda olur, hepsi her ülkeye gönderir ama orada sıkıntı gene gümrük tarafında olabilir.

Göndermeye devam ederler korkmayın, amazon.de var diye amerika almanyaya yollamıyor mu? Yolluyor.
Amazon Türk müşteri profiline göre açacak şubesini, o amerikada almanyada işleyen müşteri memnuniyeti sistemi Türkiye'de işleyemeyecek, net bir şekilde farkında olun bunun söyleyeyim.

@atom karincanin torunu +1
herkes amazon türkiyeye gelecek hepsiburada, n11 vb.lerini bitirecek diye düşünüyor. hiç zannetmiyorum ben.

Kindle göndersin kafi.

Hiçbir şey olmaz. Değişirse adı değişir. N11’den değil de Amazon’dan almış olursun ama değişen hiçbir şey olmaz.

En basitinden;
Yurtiçi yine yurtiçi, mng yine mng, bu toplum aynı toplum.

ebay gittigidiyor'la ortaklık kurdu. ne oldu.

amazon türkiye'ye girerse tabiki rezalet olacak. türkiye'ye giren uluslararası bir firmanın tutunduğunu görmedim. apple'ın halini görüyorsunuz. iphone götürüyorsunuz çizik diye garanti dışı diyorlar artık. bizim millete dayanabilecek bir firma yok.

çok üzüldüm diyemem ama kapanması endişe verici ve ekonomiye bakarsak daha devamı gelecek gibi. duyuruyu görünce aklıma gold bilgisayar geldi. hala sürüne sürüne iş yapsalar da başlarına ne gelirse az. üzülmem bile.

artan dolar kuru ile piyasa daraldı ve birileri batacaktı illa ki. iflasa doğru giden bir memlekette yaşıyoruz hepimiz.

üzülmedim. rekâbet zaten fazlasıyla var. casper da batar inşallah.

üzüldüm bir sürü insan işsiz kaldı ve tazminatlarını alamayacaklar.

Uzuldum ben. Cok alisveris yaptigim bir yerdi. Bipara sistemi kullanici icin diger bircok teknoloji marketine gore cok daha avantajliydi.

bu kadar açılmanın sonucu. büyümeliyiz deyip electroworld ve darty'i niye satın aldılar mesela? çalışanlara yazık olmuş. internet üzerinden satışa geçerse belki toparlanır.

o değil de halka açıldığı sırada, babama şunların hisselerinden alalım. teknoloji şirketi sonuçta. yürür gider demiştim. iyi ki sonra vazgeçmişim.

türk markası olarak katkısı nedir? yurt dışına döviz ödemeye aracı bir firma. bu operasyondan kar eden bir şirket. ürettiği bir teknolojik ürün vardı da satılmadı mı da battı. çok normal, otomotiv tarafında da bekliyorum.

elektroworld iken sağolsunlar garantisi bitmek üzere iken bozulan sennheiser cx-300 kulaklığımı sıfırı ile değiştirmeye vesile oldular. izmir'de yaşıyordum. kulaklığı bursa'da almıştım. adamlar faturayı arşivlerden çıkardıktan sonra, izmir'e ulaştırıp, üstüne metana yollamışlardı bozuk kulaklığı da.

Cok uzun suredir boyleydi, orada calisan arkadaslarim maaslarini 5 ay gecikmeli almaya basladilar sonra yemek kartlari kapandi en son da tazminatlarini alamadilar iceride maaslari vardi. Aylarca maas alamadilar ha simdi ha yarin diye diye. İcerideki mudur de ayri yavsakti.

babamın mağazası olmadığı için üzülmedim.

değişen dünyaya ayak uyduramayan firmalardan biriydi. artık mağazadan değil online satış üzerine dönüyor dünya. dükkan kirası, çalışan maaşı vs. bunlar yok. büyük firmalar hatta depo masrafı bile oluşturmadan direkt tedarikçiden ürünü müşteriye ulaştırıyor. akışını bu yönde ilerletmesi gerekirdi. benzer durumda teknosa var. arkasında sabancı olmasa tutunmasına imkan yok.

şuanda teknoloji mağazalarından alışveriş yapan kesim ya 50 yaş üzeri kitle ya da teknoloji'nin t'sinden dahi anlamayan azıklık kitle. onlar da bitince mağazacılık firmaları da bitecek.

Uzulmelik bir durum yok, elektronikte magaza isi bitiyor yavas yavas. Olay internetten donuyor. Diger markalar da subelerini azaltti ya da var olan subelerini kuculttuler.

üzülmedim.

sattıklarının 10 da 9 unu piyasanın çok üstünde bi fiyata satıyordu zaten.

kazıkçıların piyasadan silinmesi iyidir.

valla üzülmedim, hatta içten içe sapıkça sevindim. çok gereksizce agrasif büyüme politikası güttüler. adeta "param var alıyorum" kafası ile diğer tekno mağzaları satın aldılar. ava gittiler avlandılar. çünkü adamlar satın alırken ellerine geçecek yeni mağzaları nerelerine sokacağını düşünmemişti bile. sürekli ansızın mağzalara dair yeni karar aldılar. bir avm'de 3-4 tane bimeks görmüşlüğüm var. ilkin ismi ile tutmaya çalıştı mağzaları sonra kendi adını taktı sonra bir birleştirdi bir ayırdı. kontrolsüz güç güç değildir klişesi tam buraya uygun. diğer şirketlere umarım ders olur diye seviniyorum, piyasadan rakip silmek mevzu değil. paran varsa çocuk oyuncağı. mevzu bu silmeyi yaparken kendi poziyonunu güçlendirmek. son zamanlarda koca dükkanlarda 1 kutusu açılmış klavye 1 bilinmeyen marka kulaklık 2 sd kart koyup başına 1 personel diktikleri günlerde inadında önüne gidip izliyodum mağzayı. bence işletme öğrencilerini bazı dersler kapsamında adeta müze gezdirir gibi götürüp gezdirmek lazımdı.

tek üzüldüğüm şey bu basiretsiz yönetim stretejisi yüzünden paraısnı alamayan emekçiler. olan yine onlara oldu.

açıkçası üzülmedim nötrüm bu firmalara karşı.

Sallamamak tabii ki.

rahat olacaksin. gerildikce, sinirlendikce daha cok ustune gelirler.

apple magic mouse, sağa sola scroll olayı muhteşem, özellikle photoshop ve müzik uygulamalarında

fakirler anlamaz, samsung fotoğraf makinası falan kullananlar özellikle.

Apple Mighty mouse diyeceğim 360 derece topu için, magic mouse felaket düşük profilli bir mouse belli bir süre sonra mutlaka elde can sıkıntısı yapıyor.

En iyi mouse falan değil tabi felaket kusurlu bir alet ama benim işimi en çok gören en sevdiğim odur.

aşsjdh

Benim makineyi kastediyorsan onun abisi nikon su anda yanımda duruyor. neden söyleme ihtiyacı hissettiysem :)

logitech mx master

m705

logitech g700s. 4 seneden fazla oldu. 2500 mah pili 30 saatte bitirebilmesi dışında her şeyinden memnunum. bu bozulursa yine bundan alırım ya da g900

Razer Mamba

www.hepsiburada.com

USA'de Bestbuy'da indirimde görüp 100 $'a almıştım Türkiye'de öyle çok fetiş falan değilsen zor. Razer Firefly ile ateş ediyor.

eksisozluk.com

Philipse mail atın.

Aliexpress'ten alinan bir ürün için normal.

elektromanyetik radyasyon kimyasal radyasyon ile karıştırmamak gerek.

elektromanyetik radyasyon sadece bazı hücrelerde ısıl etkisi var. yani sıcaklığı artırabiliyor. kimyasal radyasyon gibi sizi mutanta dönüştürmez.

kadıköy yazıcıoğlu pasajı

Adı skatez belki daha kolay bulabilirsiniz

degmez

Çok eskiden benimde başıma gelmişti. Çaresi orayı temiz ve kuru tutmakta. Sonra geçiyor kendi

Pudra da iyi gelebilir

hiç uğraştığına, sıkıntı çektiğine değmez. go to cildiye.

bakıyor, 5 saniyede ilacı verip yolluyor. 2 haftaya kalmaz iyileşiyor.

Ya ihmal edilmez ki bu kadar. Bir sene diyorsun :O
Siğil gibi birşeyse HPV belirtisi de olabiliyor o.
Vakit kaybetmeden hemen doktora git!!!!

iç çamaşırının iki bacağının sürtünmesini önleyecek şekilde al bence.

erkeksen:
www.sahinlershop.com

kadınsan:
www.onlinecamasir.com

onun dışında bu yaraların çabuk iyileşmesini sağlayan krem var. fucidin. bunu da sürebilirsin.

hpv olabilir gibi geldi bana da. bi cildiyeye görün +1

siğil yok arkadaşlar daha çok sivilce gibi. hpv olma ıhtımali dusuk ayrıca tek eşlilikten dolayı.

Var da tinlamiyoruz.

bu ay bana da biraz geçirmişler. normalin 1,5 katı kadar.
binder bazen mantıklı sorular da sorabiliyorsun.

Herkeste durum ayni, zam geldi.

yüzde 8 zam gelcek diyolardı ama kafalarına göre geçiriyolar işte, ne güzel sesimiz soluğumuz çıkmıyor. geçir babam geçir.

2 aylık geliyor bazı faturalar

sepaş'a dahilsen 2 aylık geldi.

niye gülsün ki? hukukçu değilim, takipler için bir alt sınır var mı bilmiyorum ama eğer yoksa şimdi size 5 liralık borç için 2000 lira avukatlık ve icra masrafı ücreti ile birlikte 2005 liralık ödeme emri gelirse şaşırmayın. avukat 5 lirayı tahsil eder, kendi ücretini de tahsil eder, yoluna bakar.

bence avukat arkadaşlara sorulması gereken 5TL borç değilde ön ödemeli olan bir hattan abone nasıl borçlandırılır onu merak ettim ben.

www.haberler.com

Burayı bir okumanızı tavsiye ediyorum.Aynı durumu ben de Turkcell ile yaşıyorum. Bana borç çıkartmışlar 2011 yılından ancak ben borcumu ödedim diye hatırlıyorum.Ödenip aynı zamanda iptal edilen bir tutar varmış müşteri hizmetleri kayıtlarında.Turkcell'e mail attım herhangi bir dönüş yapılmadı. Şimdi borç alacak bürosunda. Sürekli bana şu saate kadar ödeyin diye mesaj atıyor. Ödemiyorum.Dava açarsa itiraz edeceğim hemen.

şurada aynı şeyden söz ediliyor :
youtu.be

homofobik olmak, nefret etmek kendi içinde tabii ki hak. onun üzerinden harekete geçip, nefret ettiğin kesime yönelik yapacağın hareketler hak değil.
kendi köşesinde isteyen istediğinden nefret edebilir.

gay diye kime pozitif ayrimcilik yapiliyor turkiye'de? sen nerede yasiyorsun?

doğanın doğal rotasında izlemesi taraftarı olanlar homofobik olamaz mantıken. homofobik değilim demişsiniz ama söyledikleriniz tam olarak bir homofobiğin söyleyeceği şeyler.

ayrıca link bozuk çıkıyor da google'a nefret suçu diye aratıp neymiş ne değilmiş bakabilirsiniz.

homofobik olabilirsin, herkes herkesi sevecek diye bir zorunluluk yok. ama kimseyi aşağılama, dışlama, tercihleri doğrultusunda ayrım yapma gibi bir hakkın yok. nefret de bir hak.

Doğanın doğal seyrinde işleyişine engel olduklarını düşünmüyorum çünkü toplumlardaki yüzdeleri çok az. Herkes bir gayret için bi tane fazladan çocuk yapsa olay çözülür. Ki zaten buna da gerek yok, çünkü dünya insanla dolup taşmış durumda.

Onun dışında benim çevremde gördüğüm, gayler kendilerini dışlanmış hissetmesin diye bir yönüyle sentetik, samimiyetsiz bir hoşgörü gösteriliyor kendilerine. Bundan gaylerin de rahatsız olduğuna eminim. Toplum olarak bu durumu içselleştiremediğimiz için "Zavallıcık, zaten gay. İyi davranalım" gibi saçmasapan triplere giriliyor.

Gaylerden nefret edebilirsiniz elbette ama umarım bu nefreti eyleme dökmezsiniz.

Kendi köşesinde +1

Mesela ben de cahillerden, primat beyinlilerden, birey olamayan otomatik davranan sığırdan zekasız insanlardan nefret ediyorum (bu da evrimsel bir gereklilik, kendi canımı korumak için verdiğim tepki)

Ama hiçbisi yapmadım bu konuda. No ekşın. Valla çok zor, ama böyle.. Yapamıyorsun işte. Çeşitlilik doğa gereği ise, birlikte yaşamakta mutabık olmuşuz insanlığın bu evresinde, ve onun gereği bu.

"E peki ya ben doğanın doğal rotasında izlemesi taraftarıysam ve homofobiksem" diye bir sey olamaz. Escinsellik de doğanın rotasında.

Senin iyi davranma pozitif ayrımcılık dediğin şey, insanlara cinsel yöneliminden ötürü hakaret etmemek öldürmemek falandır herhalde, onun dışında bir şey olmaz çünkü. Yani bir insana gay diye otobüste falan yer vermiyoruz ya da ne bileyim bir iş mülakatında eşcinselle heteroseksüel arasında tercih yaparken gay olanı seçmiyoruz. Yani olabilecek en asgari düzeyde pozitif ayrımcılık uygulanıyordur herhalde. Onun dışında bir insanı cinsel yöneliminden dolayı pozitif ayrımcılık uygulanması da zaten saçma olur. İnsanlar bu tür nedenlerden ötürü dayak yemesin öldürülmesin, ne bileyim işe alınma liyakatına sahipken eşcinsel olduğu için tercih edilmeme durumu olmasın yeter, bu da zaten pozitif ayrımcılık değil en tabi insan haklarına giriyor. Bunların dışında seversin sevmezsin, o sana kalmış bir şey.

Doğanın doğal rotasının heteroseksüel temelli olduğu kanısına kim varıyor ben onu merak ediyorum. Doğada hayvanlarda da var homoseksüel yönelim. Ne diyeceğiz o hayvan için, doğal değil mi diyeceğiz. Halbuki doğal kelimesinin anlamıyla ters bir düşünce bu. Doğal demek, doğada bulanan doğada var olan demek. E var işte doğada da bu.

Ayrıca baldur2’ye katılmamak elde değil. Hatta genişletebiliriz. Bırakın Türkiye’yi, dünyada nerede yapılıyor “ayrımcılığın pozitifi” bu durumda? Nerede görüyorsanız bunu o baktığınız yer toplumun kendisini oluşturmuyor belli ki.

Yine ekleyeyim nefret bir suçtur, şuan Türkiye’de kanunun kendisinde ve uygulamasında sıkıntılar olsa da, bu suçun bir tanımlaması ve karşılığı var. Tanımlanın yeniden düzenlenmesi için de uğraşılıyor sürekli olarak. Belirli durumları bu kapsama dahil etmek temel amaç.

Bir kişinin kötülüğünü ve mutsuzluğunu istemek uzaktan belki zararsız gibi dursa da pek öyle değil. Temel olarak bu isteği eyleme dökmek gibi bir hakkınız zaten yok. Fakat bunu istiyor olmak, bu eylemlerin var olabilmesine olanak sağlıyor aslında. Biraz gerçek üstü bir cümle oldu belki bu ama işin felsefesi bunu söylüyor.

aslında etki tepkiyi doğuruyor. adamlara o kadar kötü davranılıyor ki toplumun diğer kısmı tarafından pozitif ayrımcılık yapma gereği hissediliyor. aslında adamları kendi hallerine bıraksalar, karışmasa kimse, laylaylom herkes yaşar gider..

Ayni toplumda yaşayan insanlar olarak asgari hak ve özgürlükleri korumamız bir zorunluluk evet. Onun ötesinde bir sorumluluğun yok. Kişinin vicdanıyla alakalı bir mesele.

Gaylara pozitif ayrimcilik uygulandigi, bir iddia ve ispata muhtac.

Kadinlar, cocuklar, engelliler, azinliklar, escinseller toplumun en cok ezilenleri. Escinseller icin bir de eril ve dini kaynakli "nefret" baskiyi katliyor.

Nefret saglikli bir duygu degil. Kisisel ya da toplumsal alanda size bir zarari dokunmayan; zaten homojen bir grup da olmayan milyonlarca insandan nefret?..

Belki su an cok sevdiginiz bir arkadasiniz gay ya da herhangi bir yakınınız.

Birincisi kamu barışını bozucu homofobikliğin propagandasını yapmak, ikincisi bahsettiginiz kavramlari bilmiyorsunuz.

1-Pozitif Ayrimcilik: Dezavantajlılar için yapılan geçici ozel düzenlemeler. Ismi çok sorunlu onu kabul ediyorum. Eşitlik sağlanamadığı sürece, düzenlemeler olacak, olmalı. Ama kalkıp da homoseksüellerin Türkiye'de pozitif ayrımcılıkla avantaj kazandığını söylemek komik. Türkiye her cinsel yönelimlere olumsuz bakış listesinde ilk onda.


2-Dogal Rota(?): Böyle bir kavram doga bilimlerinde yok. Sosyalbilimciler ne dogal ne degil tartismasina girmeyeli en az bir yüzyil oldu. Başka bir dayanak bulabilirsiniz homofobikliğinize ama bu dayanak bilim değil.

3-Kisisel Tercih, Hak ve Özgürlükler: Ödevler de vardı, onlara n'oldu? Anayasanın eşitlik ilkesine karşı çıkıyorsunuz(bkz: özgül ayrım yasağı). Kişisel tercihiniz özgür iradenizle bir terör örgütü üyesi olmaksa bu tercihiniz suçtur. Tercihiniz kırmızı pantolon yerine siyah pantalon almaksa, suç değildir. Kısacası her tercih, suç öğesi bulundurmuyorsa tercih olarak kalıyor.

Homoseksüel olmak suç unsuru teşkil etmiyor, dolayısıyla haklı nedeniniz yok, hukuki olarak.


Homofobiksiniz ama lütfen buna bilimle ya da hukukla aciklamaya kalkmayin. Yok hak ve ozgurluklermis yok dogal rotaymis...

Kısacası, nefret etmek hak, nefret söyleminde bulunmak suc. Nefret soylemi kac senedir kagıt uzerinde var; yargılananı, ceza alanı yok gibi.

Türkçemizde "gey" diye bir kelime var, lütfen kullanalım ve kullandırtalım.

Demek istediğin şey doğanın rotası değil, genlerin rotası. Eş cinsellik doğada da (vahşi doğada) mevcut. Tabii bir şeyin doğada olması o şeyi ideal yapmıyor, doğada bir sürü şey oluyor. Peki neye göre ideal? Canlıların temel yapı taşı ne? Hücreler. Hücreyi ayırt edici hâle getiren şey ne? Genler. Genlerin tek amacı ne? Kendini yeni canlılara aktarmak. Demek ki eş cinsellik genler için ideal değil, onun dışında bir sıkıntısı yok. Ha diyorsan ben genciyim, genler ne derse o, zaten istesen de istemesen de genlerin kölesisin. En azından böyle durumlarda onlara zıt gidebilirsin.

Siz sanırım Türkiye'de eşcinsellerin yüksekten atılarak, üstlerine duvar uçurularak öldürülmediği için eşcinsellere pozitif ayrımcılık yapıldığını düşünüyorsunuz herhalde.

Ben daha bu zamana kadar pozitif ayrımcılığa uğrayan bir LGBTİ+ birey görmedim. Her yıl onlarca trans öldürülüyor, nefret suçlarına maruz kalıyor, darp ediliyor.

Çoğu işveren gey olduğu bilinen birisini işe almaz, işe alınsa bile kadınsa erkekler tarafından taciz edilir erkekse ta*ak geçilir.
Sanırım farklı ülkelerde yaşıyoruz. Türkiye Kadıköy, Moda, Çankaya, Beşiktaş değil. Plazalardaki aşırı özenti tiki hayatınızdan ve bu ilçelerden dışarı çıkarsanız Türkiye gerçekleri ile yüzleşirsiniz.

Kimseye iyi davranmak zorunda değilsin. Karşındaki insanın hakkını gasp etmiyorsan, hakaret etmiyor, saldırmıyorsan, yollarına gül dökmek zorunda değilsin. Kimseyi aşağılayamaz, alıkoyamaz, tersleyemezsin ama; gay veya değil. İnsanların cinsel eğilimleri yahut hayatlarının seninle alakası olmadığı için seni ilgilendirmez. Ha eşcinsel komşuların apartmanı ayağa kaldırır gibi seks yapıyorlarsa kafanı yastığın altına sok demek değil bu. Yeni evli çiftin seks gürültülerini de dinlemek zorunda olmadığın gibi.

Nefret edebilirsin tabii ki. Nefret bir tercih değildir ama nefretini kendin yaşamak, ona buna yansıtmamak zorundasın. Eşcinsellik de bir tercih değildir. Nefret de eşcinsellik de "karşılaştığın" bir şeydir, seçip aldığın, üstünde görüp beğenip devam ettiğin yahut beğenmeyip bıraktığın bir şey değildir. Senin hemcinsin olan bir eşcinselin, eşcinsel olduğu için senin üzerine atlamaya hakkı da yoktur; senin de eşcinsellerden nefret ettiğin için eşcinsellere sözlü veya fiziksel saldırıda bulunmaya hakkın yoktur.

İlk okula başlamadan öğrenmiş olman gerekirdi bunu; "başkasının özgürlüğünün başladığı yerde senin özgürlüğün biter". Şöyle açıklayayım; senin, arkadaşınla sarmaş dolaş "önümüze gelene bir tekme" diye diye, tekme sallayarak yürüme hakkın vardır ama; önüne çıkan insana tekme atma hakkın da yoktur.

Bir dahaki sefere "simit" oyunu üzerinden de açıklayabilirim.

Nefret kişisel hak değil o bir duygu ve hedef alma, başkasına müdahale etme niyetli bi duygu.
Nefret duygu piramitlerinde negatif tarafta yer alır ve piramidin en alt noktalarındadır.
Nefret kelimesinin gelişigüzel kullanılması, günlük dilde çokça yer alması bireysel ve toplum sağlığı yönlerinden çok sakıncalı. Homofobiklik toplumun bir kesiminin doğal rotayı bozduğunu iddia etmekse nefret etmeyi hak olarak görmek toplumun tümünün doğal rotasını bozmak demek.

Duyguların tutumlarımıza etkisi (mesela nefretin bireyi ve toplumu götüreceği yer) ve aynı zamanda geylere iyi davranma seçiminin nedeni bebek ve daha büyük çocuklarla yapılan şu çalışmada var:
www.youtube.com
Şu da konuyla çok alakalı başka bi çalışma:
www.matematiksel.org
ve şunlar, ayrımcılıkla ilgili:
www.termodinamik.info
www.youtube.com

Bizim "Doğanın doğal rotası" ve "doğada bu var" konusunda söylemlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Çünkü artık evrimden hepimiz haberdarız ve doğada olan her olguyu seçmediğimizi ve seçmemiz gerekmediğini biliyoruz.
Doğada leş seviciliği var. Bi canlı türü ölen eşine sperm (yada adı her ne ise) bırakıyor. Yani ölüye tecavüz ediyor. Biz bu davranışı uygun bulmuyoruz çünkü bıraktığımız spermin hayat bulmayacağının "farkında"yız ve adını koyuyoruz bu nekrofili'dir tedavi edilmesi gerekir diyoruz.

Doğanın doğal rotası dediğimiz olguya evrimi bilerek bakmak lazım. Bilim bize doğal rotayı çok güzel açıklıyor. Mesela;
www.sciencealert.com

kendisi gercek dunya'nin jet fadil'idir.

Bana gore Tony Stark da degil Jet Fadil da degil.

Tony Stark sadece silah teknolojileri uretip satan bir is adami. En buyuk musterisi de ABD ordusu zaten. Orduya vermedigi silahi da kendi zirhi. Herhangi bir sekilde toplumun geneline satacagi bir teknoloji uretmiyor yani.

Jet Fadil ise herhangi bir urunu tamamlanip satisa cikmayan bir dolandirici. Mesela Imza diye araba yapacagim dedi, su an sokaklada bir tane bile Imza markali araba yok.

Harry Osborn'u da olabilir (:

Bence iyi pazarlamacı
Uzayda yaşam olmayacağının biliyor hayal satıyor

protonu fadıl yapmadı. proton yamulmuyorsam ya pakistan ya da malezya malı idi.

jet fadıl türkiyeye getirdi protonu sadece.

Yapilan benzetmelete birebir uymuyor ama esofmanli sevket hoca gibi, biraz ondan biraz bundan.

Asil hikaye ise, tarihin geriye sarmasi. Ronesans, reform; Ozgurluk, esitlik, adalet... dunyada ve tr'de agalik/derebeylik donemlerine dönüyoruz. Post koyalim basina da artistik dursun.

Devletin; yani senin, benim, bizim olan etibank, sumerbank vs yerine filan holding falan is adaminin yuceltildigi donemler. Tabii bunu ucak fabrikalarimizin kapatilisina kadar da goturebiliriz.

Abd tabi daha farkli. Hep ozel girisimin onde tutuldugu ve onde oldugu bir ulke.

Ama yine de kisilerin ve ozel girisimlerin gereginden fazla yuceltilmesini cok yanlis ve kotu buluyorum.

türk psn store'dan dijital oyun alabilirsiniz. ea games'in indirimleri var.

fiziksel olarak yazıcıoğluna gidip bakılabilir.

tabii ki vergi olur, adamlar akü kullanım parası adı altında vergi alıyor benzinden gelecek gelirden olmamak için.

Kismi bir indirim olur laf yememek icin ama mantikli olmaz zaten sadece vergi yetmez elektrikli araclar icin,
Onlara ait park yerleri isparkta ucretsiz park, atiyorum metrobus yollarini kullanabilme gibi tesvikler olmasi lazim. Zaten daha sarj istasyonu sorunlari var gerci onlara benzinciler el atar ama neyse.
Toyota'nin hibrit araclari bu konuda bir ornek onlara bakabilirsin

Elektrikli araç hükümetin umrunda olur mu ki teşvik versin. Doğa, çevre kirliliği vs umrunda değil ki, daha yenilenebilir enerji projelerine bile destek verilmiyor. Dayarlar vergiyi. Adamlara para lazım.

Tesla ilk elektrikli araba değil öncelikle. Türkiye'de elektrikli araçlara teşvik olsaydı Renault un uygun fiyatlı ve BMW nin biraz daha lüks modelleri alır yürürdü.

Onların vergi oranlarına bakarak olayı anlamak mümkün.

(bkz: BMW i3) 242.500 tl
(bkz: Renault Zoe) 140.000 tl

Elektrik araçlar için şu anda vergi düzenlemeleri var zaten,

Elektrik Motor gücüne göre 3% - 7% - 15% şeklinde ötv oranları ve 18% kdv.
Yani teşvik olmasa da adam seviyorlar dedirtecek seviye de değil gene de.
Tabi yaygınlaşmaya başladığında nasıl olur bilmem.

/Angelofdeath
Tesla Roadster ilk street legal li-ion bataryalı %100 elektrikli araçtır. 2004'te başlanmış, 2008'de ilk satışını yapmış. Öncesinde 1900'lerde bile üretilmiş olanlar var ama li-ion şarj edilebilir batarya taşımıyorlar. 90'larda üretilen japon elektrikli araçları da tam otomobil sınıfında değil, şehirlerarası kullanamıyordun, otoyola giremiyorlardı.

Öte yandan i3 de tam elektrikli sıfır emisyonlu araç değil, plug-in hybrid. Yani bir egzozu ve içten yanmalı motoru var.

Konuya gelirsek; elektrikli araçlara sanırım ilk başta %37 ÖTV konulmuştu yani 1600cc altı sınıfına dahil edilmişti. Aslında bir çok avrupa ülkesinde olan emisyon üzerinden vergilendirme ve sıfır emisyona teşvik olması lazım bizde de ama oy kaybetme kaygısından yemiyor maçaları. Çünkü emisyon üstünden vergilendirme olursa dizelden eski araçlardan vs çok para alman gerekecek, doblocu seçmen dellenir o zaman.

@bos gezenin bos ustasi

Türkiye'de satılan ilk araç değildir manasındaydı o. Konu içeriği elektrikli araçların tarihi değil sonuçta :)

Ayrıca BMW i3 range ext. sizin söylediğiniz model. Yani bu aracın "0" emisyonlu elektrikli modeli mevcut. Detaylarına sitesinden ulaşırsınız.

Yeni BMW i3 (94Ah) modeli için güç tüketimi ve CO2 emisyonu:
Yakıt tüketimi, (l/100 km) (ortalama): 0
CO2 emisyonu, (g/km) (ortalama): 0
Güç tüketimi (kWsa/100 km) (ortalama):: 13,6 –13,1
Elektrikli menzil, (km) (ortalama): 300–290
Müşteri odaklı elektrikli menzil, (km): Yaklaşık 200



Konuya gelirsek; çok vergi alıyorlar.

"Hard disk kafa atiyor" denir, omru az kalmis olabilir bir an once verileri yedekleyip degistirin.

(bkz: hard diskin kafa atması)

Decharge rate ne ise o oranda sarj et sikinti olmaz bence.

yapabileceğin bişey yok. içini açmayı falan deneme, toplayamazsın ya da içindeki stiwchlere zarar verirsin.

garantisi bitmediyse internetten başvuru yap.

Tuş aralığından şırıngayla makine yağı ya da sıvı yağ damlatabilirsiniz. 1-2 damla yeterli olur.

Ben genelde oradan soylerim.Black burgerina bayiliyorum.

açıldığında gitmiştim, patates yok diye haşlama sebze vermişlerdi o kalmış aklımda. hamburgerini öyle çok özel hatırlamıyorum. çıkan kanatlı haberlerine rağmen Baltazar hala benim için en iyisi, damak tadıma hitap eden odur belki.

1. bana ne naparsa yapsın
2. passat'ı varsa iyi, passat'ı yoksa kötü.

1. Kıskanıyorum.
2. Bilmiyorum.

Dipnot: İşsiz olarak algılayacaklarını sanmam bence onlar da kıskanır.

1-) evden çalışmak bence ofisten zor. freelancer ise zaten işi yaptın, parayı aldın ayrı dert. firma personeli isen konsantre oldun, firmaya iş verdin ayrı dert. bence zoru seçen insanlar.
2-) passat +1

1. Bu benim, ben de kendime iyi gözle bakmıyorum. Yani ofis,şirket ortamı çok farklı. İyi bir ortam olursa gider gelirim, parası bile önemli değil ama işte öyle bir yer yok.

2. Evet işsiz olarak algılıyorlar.

öncelikle üstten bakan sizsiniz, kimse patron kölesi olmak istemez. kendi sorunuz bile önyargı içeriyor, rahatsız edici.

sigortası yatıyor mu diye düşünürüm.

İssizmis gibi is isteyenler olur. Kanka sen hazir evdesin su gun bizim eve bu gelecek sen alsana. Haci surdan bi belge alinacak sen gider misin? Diyen arkadaslar.

1. ekmeğinin peşinde herhangi birisi.
2. dışarıdan kazancı algılanabilecek durumda değilse (araba vb. yoksa) işsiz, güçsüz, aylak. mayışsız, sikortasız oturan, ana/baba parası yiyen gebeş, leş kişi.

Evden çalışıyorum.

Disiplinliyim. Her gün aynı saatte masama oturuyorum. Buna karşın iş saatlerime kendim karar veriyorum. İstersem gecenin üçünde yapıyorum işimi istersem sabahın sekizinde.

Bazı günler dışarı çıkıp bir kafede çalışıyorum.

Toplumun tamamına yakınının kafasının basmadığı ortada. İşsiz sanılıyorum.

1. Ne iş yaptığına bağlı. Örneğin Crossover aracılığı ile uzaktan çalışan arkadaşlara fazlasıyla imreniyorum. Diğer türlü istikrarlı ve sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum ancak başaranlara da helal olsun derim.

2. Evden çalışma yaygın bir çalışma şekli değil. Dolayısıyla sen birine bu durumu söylediğinde muhtemelen "hıııı" tepkisi alırsın ama ne önemi var ki hayatından memnunsan?

Evden çalışıyorum. Toplumu bilmem ama tanıdıklarım işi var gözüyle bakıyor. Neler çektiğimizi kimse bilmiyor ama yine de ofis işine değişmem. İstediğim gibi kalkıp istediğim gibi yatıyorum. Kendime kafa izni bile verdiğim oluyor, bulaşmıyor patron falan ama çalışınca da 30 saat uykusuz, ara vermeden iş yaptığımız da oluyor. O kadar hak ediyoruz yani

oturduğunuz yerden para kazanmak güzel geliyor kulağa ama bu bir süre sonra asosyalizm sarmalına bağlıyor. çıkmak için "lan keşke stüdyoda yapacağım bi iş olsa" diyorsunuz. onun dışında bu tiplerin bana bir zararı yok. bende dönem dönem bu kimliği taşıyorum.

toplumun ne dediği umrumda değil, kimseye de merak edip sormadım.

1. bazen kıskanıyorum.
2. Milletin ne düşündüğünü neden umursasın ki? Gelirinden memnunsa bence gayet de güzel.

1- İşin iç yüzünü bilmediğimden imreniyorum.

2- Muhtemelen “öyle böyle bir şekilde geçinip gidiyor işte. Doğru düzgün çalıştığı yok, evden ufak tefek işler” falan diyorlardır. Maddi durumu iyiyse baba parası gelir akla. Babada da paranın olmadığı biliniyorsa artık yer altı dünyasına kadar yolu var.

1. Ben iyi veya kotu bir gozle bakmam. Normal calisan insan gibi bakarim. Issiz olarak algilamam.
Istedigi saatte uyaniyorsa bir yandan kiskanirim ama bir yandan da is arkadaslarimi gormyeyi, gun icinde muhabbet etmeyi seviyorum, özlüyorum. Genelde gitmek ama aralarda istediginde evden calismak en guzeli. Bir arkadasim isinden istifa ederek kendi danismanlik isini kurdu ve evinden yonetiyor ama gunde 17-18 saat calisiyor. Cocuk dogurduktan iki hafta sonra calismaya basladi yeniden. Dolayisiyla, evde is yapmanin sartlarina da bagli. "Oh ne guzel" de diyebilirim, "Vah vah" da.

2. Bilmiyorum. Hicbir fikrim yok.

Freelance tercüman olarak çalışıyorum ve artıları olduğu kadar eksileri de var. Bazen insanlar onlar çalışırken gezdiğiniz halde onların mesaisi yokken, resmi bayramlar bile olabilir bu anlar, çalışmak zorunda olduğunuzu anlayamayabiliyor.
Bir de ne zaman bilgisayar başına otursam annem-babam ödev yaptığımı düşünüyor. Algıyı boşverin, tadını çıkartabilirseniz çok eğlencelidir.

Kardeş paran varsa, bunu da belli edebiliyorsan hiç bir sıkıntı olmaz.
Paran yoksa, ya da var ama belli etmeme tercihin varsa (passat kullanmamak gibi), o zaman evet işsiz olarak algılarlar.

Eski kız arkadaşım iyi maaş aldığı eski işinden bıkmıştı, freelancer'lık yaptı bir süre.

Freelancer'ların birinci derdi sigorta. Yani hem eline aynı para geçecek bir de üzerine sigortasız çalışacaksa değmez. İkinci derdi yükselme ve kıdemlenme. Ben olaya ekonomik yönüyle bakıyorum. Çok az freelancer bir şirkete girip veya kendi işini kurup kazanabileceğinden daha fazla kazanabilir. Diğer yönleriyle freelancer'lık yapmak bir şirkette çalışmaktan çok da farklı değil. Hâlâ maaşlı bir köle. Hiç yoktan iyidir gibi veya geçici görülmeli, kişi bir yandan ya kendi işini kurmalı veya daha iyi bir iş aramalıdır.

Toplum freelancer'lığı anlayamayabilir.

4 saattir tık yok.

sistem hata veriyor. alamıyoruz.

üsküdar'da hâlâ varlar :)

Her yerde hala varlar az da olsa.

18 yaşından önce kaç kişi seks yağıyor memlekette allasen, benim çevremde sinemada sevişme en babası ebeveyn çalışan arkadaşın evinde sürtünme sex.

Gerisi normal geliyor neden anormal gelsin onu anlamadım.

Ergenliğim sekssiz geçti.

dogal

Gayet doğaldı. 3-4 seferden sonra suya alışıyo insan.

Seks benim çocukluktan beri merak ettiğim bir konuydu. Bana ergenlikten sonra da doğal geldi. Çünkü hayal etmektense keşfetmeyi tercih ettim.

Öte yandan birbirine alışman zaman alabiliyor. Kimi kendini ifade etmeyi bilmiyor, açıkça sorsan da neden hoşlandığını dile getirmeye utanıyor.

Deneyimsiz olması sıkıntı değil, ama ne istediğini bilip utanıyorsa ihtiyacını tatmin edemeyebiliyorsun, bu sefer o da kendini yeterince vermiyor, bu durum atmosferi bozabiliyor. Bu yüzden ne istediğini bilen kimselerle birlikte olmak daha tatmin edici.

O paraya kompresör sattı ya hu Bim, tek seferlik kullanılacak hava için çok para. Hem de çok az 400 ml nedir?

Soruna cevap olmadı kusura bakma.

@lafacukur
ilk başta bende vermem diyordum ama kaliteli bir mouse cidden üretimi artırıyor bilgisayarda. Mousumun sağında 6 adet tuş var, hepsini bir web sitesine bağladım, sadece o tuşa tıklayarak ışık hızıyla web sitesi açabiliyorum.

www.hepsiburada.com

şu, 1000 dpi'ymiş.

A4 Tech G3-280A. 1000dpi. Her yüzeyde çalışıyor bu fiyata mükemmel bence

Microsoft Comfort Mouse 4500 Business 1000 dpi.
Bu sene haziran ayında 9. yılımızı kutlayacağız. Benim yüzümden kablosunun ucu koptu ona rağmen çalışıyor. bozulana kadar devam.

Normal kullanımda ve çalışırken mouse kullanmıyorum, intuos kullanıyorum . Oyun için deathadder chroma var.

james donkey kullanıyorum. kablosuz modeli, 102 sanırım. 3 dpi ayarı var, en yükseğinde kullanıyorum. 2000 dpi galiba. bazen ikinci seviyeye düşürüyorum.

logitech m185. 4.5 sene önce laptop çantasıyla beraber almıştım. elim hiç başka mouse aramadı yıllardır. pili de 1 seneden fazla gidiyor, nerdeyse bitmiyor. taş gibi mouse.

Logitech performance mx. Ama anywhere mx 2 almayı düşünüyorum.

bimden microsoft 850 kablosuz klavye&mouse setini yakaladım. 1600 dpi imiş. memnunum tabi.

m705 1000dpi imiş.
memnunum. bozulursa ve garantisi bitmiş olursa ya aynısını ya da bir üst modelini alırım.

logitech g602 kullanıyorum ben de, çok komplike ancak büyük ve ağır buluyorum, bundan önce 2007'de aldığım microsoft marka kablolu fareyi kullanıyordum. 10 yıldan fazla kullandım hala da ilk günkü gibi çalışıyor, 1500 dpi.

Logitech g700s, normal kullanımımda 1650 dpi da. oyunlarda değiştirdiğim oluyor ama çok ciddi değişiklikler değil. 1500-1800 arası.

4. senesini devirdi. çoh çoh memnunum. bozulursa yine bundan alasım var ama zamanında 200'e almıştım şimdi 600-700 lira falan sanırım. düşündürücü. tek eksisi, 2000 mah şarjlı pili 2 günde bitirebiliyor.

Normalde hp standart kablolu mouse kullaniyorum, bugun amazondan vintsing diye kablosuz bir mouse siparisi verdim 10 dolara alinabilecek en iyi mouse imis reviewlara gore.

www.logitech.com

25-30 lira bir şey. nişan alırken pek iyi değil.

logitech g300s, 2500 dpi. tuşlarını oynadığım oyunlara göre ayarladım. 2 dpi ayarlama tuşu vardı wheel altında, birini alt+tab olarak ayarladım falan. öyle yuvarlanıp gidiyoruz.

magic mouse 2

logitech m185

pil 1 seneden fazla fazla gidiyor

A4 tech OP-620D kablolu mouse.

Logitech kablosuz ışıksız mavi. Pili çok iyi gidiyor ışıksız olduğundan. Yani ben öyle dişünüyorum.

www.google.com.tr

www.tureb.org.tr

yds'den 80 üstü puan almanız lazımdı en son.

Yanlis hatirlamiyorsam Ingilizce icin kokart vermiyorlar. Yeterinden fazla var cunku.

Check derken?

Duyuru kadınlarıyla Duyuru dışındaki kadınlar arasında nasıl bir fark var ki bunu değerlendirelim? Herkes biricik, herkes tek işte, "check"li sorunu hiç anlamadım.

valla dışarıdakiler nasılsa buradakiler de öyle. içlerinde çok kültürlü, akıllı, değerli insanlar olduğu gibi beş para etmez paçozlar da var. güzel kız popülasyonunun fazlalığından bahsediliyor hep ama ben buna katılmıyorum, ifşada güzel olanları görmemiz genelinin güzel olduğu anlamına gelmiyor. yani 100 kadın varsa ve bunların 15'i güzelse, ifşada 8 güzel ve 2 çirkin görüyoruz. haliyle %80'i güzelmiş gibi algı oluşuyor. halbuki ifşayı güzel olan yaptığı için öyle. kesin ingilizcede bi' şey bias deniyordur buna ama bakmaya üşendim şimdi.

Valla hiçbirini tanımıyorum ama süper kadınlar var burada. Gönül işlerini okuyorum sorunlara bi açıklamalar yapmışlar çözümler üretmişler mükemmel. Bi iki tane at hırsızı var diğerlerinin olumsuz yanını hiç görmedim

Ben biraz silik buluyorum Duyuru'daki kadınları. Böyle hayatta hep geri planda kalmış, mutluluğu tam bulamamış, bulduğu her şeyi çabuk tüketmiş, sonra da bunalıma girmiş olarak görüyorum. İyi niyetli olanlar var ama bir o kadar da "bonboş" tip var.

Bana pasaklı, pis, saygısız, kavgacı ve sorunlu (bazen de biraz zekadan yoksun) geliyorlar. Muhtemelen (cinsiyet belirtilen) sorularda anlatılan durumlar böyle hissettiriyor. Yoksa duyurudan biriyle tanışmışsınız yok.

Ekşi duyuru zirvesinde kadınlarla tanışmıştım. Bana kalırsa gayet tatlı, güzel kadınlar. Tanıştığım kadınlar kendilerini geliştiren, eğlenceli, renkli tiplerdi. Bende gayet iyi izlenim bırakmışlardı. Bir de buradan gördüğüm kadarıyla ürettikleri çözümlerle bende gayet aklı başında ve anaç oldukları düşüncesini oluşturdu. Yakınlarınızın size olamayacağı kadar dürüst olmaları da ayrıca artı bir özellik. Belki size denk gelmemiştir.

ilk yoruma katılıyorum, duyuru kadınları ile sokaktaki kadın arasında ufak tefek farklar var; o da hem sanal olmanın getirdiği rahatlık hem de buna bağlı olarak ilgi budalalığı (attention bişey)

bu yüzden genel olarak ''insan''; varlığından ötürü problemli, e haliyle kadın da.

burada temel mesele, kadınların/kadının erkek zihninde oluşturduğu tema. Yani zannedilen ile(teori) karşılaşılan(pratik) arasındaki uyuşmazlık.

insanların çoğu fırsatını bulsa ''bazı'' toplum davranışıyla çelişen şeyleri yapacaktır zaten. İşbu yüzden de sadece duyuru kadınları değil, kadınlar genel olarak ''kötü'' diyebiliriz hiç tereddüt etmeden.

*kötü tabirini sen kullandın diye kullanıyorum. Bana kalsa ''sıradan''.


edit: yeni çekirdek açtım, açarken aklıma geldi biraz daha yazmak istedim. Mesela benim eskiden de irc'de dikkatimi çekmişti, bu tür daha özel platformları kullanabilen kadınların neredeyse tamamı/çoğu güzel değil(çirkin kelimesini bilinçli kullanmıyorum). Ve bu tür portallarda kadınlar kadınlığını belli etme gereği duyuyorlar. Bu davranışı erkeklerde çok fazla gözlemleyemezsiniz, mesela kullandığı nick unisex ise ''erkek olduğunu'' belirtecek söylemler ve davranışlarda bulunmaz geneli, hatta çoğunlukla kadın sanıldığından dolayı şikayetçi olur ''yeter lan erkeğim ben özelden yürümeyin'' v.s diye. Ama kadınlar, erkeklerin bile kadın sanıldığında özel mesajlara rahatsız olduğu böylesine portallarda illa kadın olduklarını beyan edecek davranışlarda bulunurlar -ki buna benim eski arkadaşlarım da dahildir.

Bunu bi' ayıp teşkil ettiği için söylemiyorum, elbette ki zaten ''kadın'' olduğu için bunu beyan etmesinde hiçbir teknik problem yok ancak bunun cazibesine kapılma eyleminin bu tür görece küçük portallarda kadınlarda daha aktif olduğu durumunu anlatıyorum.

Zaten facebook instagram ya da eskiden mynet okey vardı, böyle yerlerde kadın-erkek farketmeksizin fotoğraf temalı, fotoğrafınız kadar yaklaşım sergileniyor, erkek de olsanız ilgi ayrımı gözetilmiyor. Malum oralarda takılanlar hep bi' mevlana, önce bi' söyleyene bakıyorlar ''adam mı'' diye.

@dissendium +1

"Ben biraz silik buluyorum Duyuru'daki kadınları. Böyle hayatta hep geri planda kalmış, mutluluğu tam bulamamış, bulduğu her şeyi çabuk tüketmiş, sonra da bunalıma girmiş olarak görüyorum. İyi niyetli olanlar var ama bir o kadar da "bomboş" tip var. "

Özsaygıları yanlış şeyler üzerine inşa edilmiş ya da edilememiş. Bir de bilgisiz olduklarını düşünüyorum. Savundukları şeyi pek bilmeden savunuyorlar. Ifşalardan anladığım estetik zevkleri epey kötü. Güzel ve akıllı bir kadın fark etmedim. Erkeklerle ilgili düsüncelerime hiç gelmeyeyim.

“Buradaki erkekler nasıl” sorusuyla kafamdaki cevabı aynı. Gepgeniş yelpazede kadınlar ve erkekler var. Kendi açımdan “Amanın, bu cami avlusundan ikiz kardeşim sanırsam” dediğim de var, “Bu kadın anti-aycho” dediğim de var, ki o da çok güzel bir insan, sadece hayat görüşümüz çok ters. Kendimi yoksayarsam, Ayşecik sevgi kelebeği olan da var, içinde gizli bir koğuş ağası barındıran da. Çekindiğim bir iki kişi var ama bana göre geneli hem güzel, hem akıllı kızlar.

ilişkiler konusunda sürekli yanlış yapan ve bu yanlışı burada soracak kadar anlayamamış kadınlar. Mesela alttaki duyuru, femmevitalenin duyurusu bunun en büyük örneği ekseriyeti böyle, sonra üzülüyorlar bla bla.

dış görünüş olarak türkiye ortalamasında fakat bakımlılar.

@velvetmorning+1

erkekler de çok abazalar dikkatimi bu çekti.

Duyuru kadınlarını hiç ortak bir çerçevede toplanacak kadar benzer bulmuyorum ben, haliyle "kadınlar sizde nasıl bir izlenim bırakıyor" demek gibi bir şey bu soru bence. Çok aklı başında, olgun insanlar da var, "bacım azıcık kendine saygın olsun, bu nasıl bir hayat" dedirten de var, "tanışsak ne iyi anlaşırdık" diye düşündüklerim de var. Açıkçası biraz korkunç bulduğum bazı kişiler de var, çok düşman, çok öfkeli, neredeyse hep yanlış, şaşırtıcı karakterler... Herhangi bir şeyin ortalamasının özellikle üstünde veya altında insanlar olduklarını da düşünmüyorum.

Ha ama bu yukarıda söylediklerimin hepsini buradaki erkekler için de söyleyebilirim. En azından şimdiye kadar hiçbir kadın kullanıcı özel mesajla taciz etmedi, küfür etmedi, kaba saba konuşup hakaret etmedi.

Bize bulaşma, iyi çocukları üzeriz...

iyi kızlar. tanısan seversin bence.

bi tanesi bende çok pis izlenim bıraktı. yakında dm'den yürüyecem :)

ekşi duyurudaki bir kadının dışarıdaki bir kadından farkı kendini yazarak ifade ettiği için dışarıdaki bir kadına göre hayatından daha çok şey biliyor olman. dışarıda tanıdığın bir hatunun hayatıyla ilgili bu kadar detay bilmiyor olabilirsin. onlar bir yere yazmıyor diye buradaki canımız ciğerimiz hatunlardan daha farklı değiller.

ekşi duyuru rıhtımının hatunları.. alayı bacımızdır :)))

ha bu arada... internette ego tatmini yapan ezikleri hariç tutuyorum.

çok komikmiş kardeş hehe

kirpikler lens mi?

lensler kirpik :)

böyle ufak kalsalar ne güzel olur, eve alır beslerdik.

kızartması da güzel olur :)

en tatlısı da beyaz olanı zaten :P

Avira, hem de ücretsiz. Yıllardır kullanırım, sanırım 3-4 yıldır da laptopuma format atmadım.

Trend micro iyidir. urun.n11.com

Not: İnternetten almamıştım.

Windows defender.

Norton İnternet security yıllık 18 lira 3 pc kullanıyorum deneme sürümü kurdum bitince yenilemeye bu fiyatı önerdi işte evde 3 pc de kullanıyorım

Windows defender yeterli gerisi çöp şeyler

Norton İnternet security gerçekten çok başarılı.
ciddi, ciddi diğer virüs programlarının "sıkıntı yok abi devam et" dediği kimi dosyaları
"bi dakkaa!" deyip yakalıyor.
tavsiye ediyorum.

360 security kullanıyorum ben.

Kaspersky de 45'ten daha ucuz, bilen bilir zaten.

amazona veya avrupa logiteche bi ulaş. eskisini kırmanı isteyip yenisini gönderirler büyük ihtimalle. ben yaptım 2 kere. hollandadan gönderiyorlar 1 2 güne

eskisini niye kırdırıyorlar?

Yalan söyleyip söylemediğini anlayamayacakları için. Yoksa suistimal edilir.

dediklerini bilmiyorum belki sadece tasarim urunu olabilirler ama cam ozelliklerinden dolayi tag heuer gunes gozlugu almistim.yillardir kullaniyorum hic pismanlik yasmadim. gercekten kaliteli bisey alip yillarca kullanmak cok hosuma gidiyor.

Ray-ban tercih etmiyorum ama aldığım 3 adet güneş gözlüğü o fiyat bandında

8 euro'ya h&m'den alıp optikçide numaralı cam taktırdım ve kullanıyorum. Pahalı olanı asla almazdım. Clio - ferrari farkı gibi fark da yok arada.

aynı fabrikada üretilmesi aynı kalitede oldugunu göstermiyor.
pahalı olanlara daha cok özeniyorlardır, dzaynırları farklıdır vb.
ayrıca pahalı olanlar markasının adını satıyor.
gerci ben decathlondan 50-60 tl ye alıyorum o ayrı.
yani 100 Tl üstü vermem bir gözlüğe, değmez.

200-300 üstüne çıkmam

Çerçeve için haklısın. Ama mikli, persol vb. markaların el yapımı, hakiki kemik çerçeveleri bu genellemenin dışında elbette. Alır ömürlük kullanırsın.
Gözlerim bozuk olmasaydı, beğendiğim gözlüğü mağazadan hemen alıp kullanabilseydim 200-300 liralık gözlüklerden alır kullanırdım.
Ama camı da ayrıca seçip çerçeveye göre yaptırdığım için kaliteli bildiğim marka çerçeve tercih ediyorum. En son aldığım güneş gözlüğünde lan bu seferde ucuz çerçeve alayım ne olacak hepsinin modeli aynı zaten diye 150 liralık bi pilot modeli çerçeve aldım, baya iyi cam yaptırdım (zeiss). Zaten cam baya tutuyor, bari çerçeveyi uygun tutup dengeleyim dedim aklım sıra. Civataları çok çabuk gevşiyor. Hatta camı bile düştü 1 kere. Allahtan sert yere düşmedi de cam kırılmadı yoksa çok moralim bozulurdu. Pişman oldum ucuz çerçeve aldığıma, birdaha gözlükçünün gazıyla ucuz çerçeve hayatta almam.

Yani biraz abartılı gibi geldi bana ama o kadar da değil. normal karşıladım ben ilk gördüğümde. ciddi bir sıkıntı var çünkü ortada.

yoo kadın haklı.

balina başka renkte olsa anlarım, kasıtlı yapıldı derim de oyuncak balina zaten mavi olur. Ne renk olacaktı ki? Bence de saçma. O zaman youtube'da bir sürü video var, hayvanları öğreten mavi balina var içinde, çocuğuma hayvanları öğretmek için aldığım kitapta da balina mavi olarak gösterilmiş, onu da şikayet edeyim. Oyuncak mağazasında mavi balina gördüm, şikayet edeyim. Akıl tutulmasından başka bir şey değil bence.

Mavi balina intihara neden oluyormuş şimdi ikna oldum kendimi kesiyorum.

Bana da çoook önce bu oyuncak çıkmıştı. Kasıtlı yapılan birşey Yok ortada abla büyük ihtimal deli

deli değil de büyük ihtimalle çağın rahatsızlığı ota moka duyar kasma rahatsızlığından muzdarip. başlığı ilk gördüğümde "ne alaka lan? mavi balina neydi ki?" dedim kendi kendime, haberi okuyunca hatırladım. büyük ihtimal sokaktaki büyük çoğunluk da hatırlayamaz yada bilmiyordur.

İlk okuduğumda aklıma geldi oyun ve zaten oyuncak balina genelde mavi oluyor ama kadın da sanki en küçük olasılığı düşünmüş. Okuyunca çok da haksız gelmedi. Çocuklar küçük şeyleri büyütüp abartmaya meyilli olabiliyor. Hakkaten, çocuk aktif olarak aramasa bile bir arkadaşı oyuncağı görüp “Olm, mavi balina diye oyun var” dese çocuğun nasıl tepki vereceği bilinmeyebilir.

Hareket abartılı bana göre, biraz uç bir önlem ama tamamen haksız da diyemedim.

Peki bu hanımefendinin şikayeti basına nereden ulaşıyor? Kendi halinde şikayet ettikten sonra mı buluyorlar, yoksa bizzat basını kendisi mi çağırıyor?
Kendisinin şikayetinde kurduğu mantığa yakın olarak düşünürsek, bu haberi görünce mavi balina'yı merak edip kendini kaptıracak insanlar çıkamaz mı şimdi de?

Durumu anlat, odemeyi yapabileceğini soyle. Durust ol.
Adam "elin Türkü" diyip paranın ustune yatsaydi hosuna gitmezdi.

Ödemeyi teklif et +1.

Tabi ki de odemeyi teklif et, boyle belese mal aldigin icin adamin zarar etmesi bir yana, belki turkiye ye mal da satmayacak boyle zarara girdikleri icin.

Kaç lira bu paket? Bizim burada Superonline fiberi yok gerçi niye soruyorsam.

Soruya da cevap vereyim, AKK zaten lüzumsuz bir şey, bunca yıldır yoktu da sanki batıyorlar mıydı?

hiç bişey, umrumda olmaz.

1000 kişi benim gibi 10 gb ile 20 gb ile ayı kapatır, senin gibi bir kişi ne varsa indirir, totale baktığında çok da bişey farketmiyor onlar için.

ne kadar harcadım bilmiyorum.

109/16

iss olsam hiçbir şey yapmam.

100 gb akn var. 55,5 gb download yapmışım. ttnet artık uploadı göstermiyor.

232 GB ne upload ettin onu merak ettim ben

isp ben olsam, hiçbirşey yapmazdım. madem sınırsız verdim isteyen istediğini indirsin.

ben 509/20 kullanmışım bu ay.
i.hizliresim.com

628/153 upload sıkıntı oluyor. itü çok güzel gelsene.
belirtmek istedim ayrıca; önüne geleni indirmekten değil de blurayriplerden oluyor hep.

Değil. Miniso'dan aldığım kablo bir yıldır yanımdan ayrılmamasına rağmen hâlâ çalışıyor. Bahsettiğin, aliexpress'ten alınmış kablo ise 3-5 ay ancak dayandı.

Blitzwolf nispeten iyi.

bildiğim kadarıyla bu fareler grafik tasarım, photoshop vb. alanlarda kullanılıyor. Gündelik kullanım içinse sakın almayın hiçbir işinize yaramaz. Elimde vardı bir tane kanserojen.

Dindar bir insan değilim. Allah'a inanırım. Dini ahlakı hayatımda uygulamaya çalışırım. Her zaman şükrederim. Bu bende manevi bir doyum ve sabır oluşturuyor.

hayatımda bir gün bile şükretmedim. daha iyisini istemek varken, niye şükretmek?

şükretmiyorum. gözlemlerime göre şükreden insanların başına hep daha kötüsü geliyor. şükredince bir sonraki bölüme başlama komutu gibi bir şey veriyorsun herhalde. o bölümde de daha büyük felaketler, daha büyük kayıp ve yıkımlar oluyor. bu böyle böyle devam ediyor, kişi şükretmeyi bırakana kadar.
bunun sebebi belki de şükreden kişinin kendinin daha güvende olacağına duyduğu güvenle alakalı da olabilir. yediği darbeden sonra buna da şükür diyen kişi kendini gelecek tehlikelere karşı daha duyarsız bir durumda tutuyordur belki.
deist bir insanım ancak müslümanlık açısından bakarsak ki benim de uyguladığım yöntem aynı, hayır da şer de allahtan ise ne hayır için şükrederim ne de şer için dövünürüm. hayatımda benim kontrolüm dışında bir şey olduysa iyi veya kötü, bunu hayatın getirisi olarak görüp alacağım ders varsa alıp devam ediyorum.

Ben ediyorum. Benimki kimilerine polyannacılık gibi gelebilir ama sahip olduğum herşey için şükrediyorum.

etmiyorum. daha iyileri de pek umrumda değil. şiddet gören, aç yüzbinlerce canlı varken kendi halimi dert edinmek bencilce geliyor.

Herşey ve özellikle sağlık hususunda şükrediyorum. Elbette dahasını isterim ama beterin beteri olduğunu da bilirim, bugünümü aramayım yeter.

evet.

evet. çok doğal bir şey benim için.

Her sabah ve aksam, duzenli bir sekilde tanrima sukrediyorum. Su anda -oncesinde ve sonrasinda da yasattigi ve yasatacagi- yasadigim her guzellik icin ibadetimi gerceklestiriyorum. Tanrimi seviyorum.

Geceleri uyumadan önce onunla konuşuyorum, sıkıntılarımı anlatıyorum, sıkıntılarıma rağmen içimi nasıl rahatlattığını anlatıyorum. Beni yarattığı, en önemlisi, kendisini bulmamı sağladığı için şükrediyorum.

evet

şükretmek olarak adlandırmam ama içimdeki çılgın pollyanna sahip olduklarımın farkında olup "o kadar da kötü durumda değiliz be aga" dememi sağlıyor. daha iyisine sahip olamadığım için şartlarıma, kendime sövmem ama sahip olduklarım için herhangi bir dış güce minnettar olmam.

olaylar benim dışımda gerçekleşiyorsa bundan dolayı birine borçlu hissetmemin hiçbir anlamı yok. yatalak değilim diye zaten şükretmem çünkü asıl yatalak olmak istisnai bir durum, özel bir muamele görmüş değilim.

Polyanna tarzında olmasa da her an bir seylere şükrediyorum sanirim ben de. Şükretmekten de ziyade kıymet biliyorum diyelim. Heyatimdaki en ufak seylerden en büyük şeylere kadar hepsinin kiymetini cok iyi bilirim.

Evet.

öncelikle ateistsporluyum.

minnettar olduğum durumlar/kimseler bir hayli. şükretme kısmını pek yaptığım söylenemez.

olmasi gerektigi kadar degil.

1. monitöre dik, 2. monitöre 45 derece

Dik tutuyorum.

Malheiros +1

Dik.

Ben de çift monitör çalışıyorum. 1. Monitöre dik, 2. Monitöre 45 derece açıyla tutuyorum. Malheiros öyle kullanınca oluyor, ben kullanınca mı olmuyor anlamadım?