[]

dinlediğinizde içinizi acıtan

ve bu yüzden dinleyemediğiniz şarkılar var mı? neden acıtıyor?

benim ayna grubunun tüm şarkıları. lisedeki platonik aşkımı düşünürken dinlerdim, aynı üniversitede okuduk, o zaman da dinledim ama yine açılamadım. son dediği cümle hala aklımda. şimdi çocuğu var.


 
var tabi olmaz mı.

buraya yazsam çok saçma gelebilir ama, o nedenle yazmayacağım. genel olarak geçmişi ve çocukluğumu hatırlatan şarkılar. zaman geçiyor, herkes yaşlanıyor, iki gıdım ömrümüz kaldı.

çocukken hiç öyle değildi.
  • avianthem  (22.08.19 08:33:48) 
Radiohead-street spirit (fade out)


  • balik kraker  (22.08.19 08:42:58) 
Anathema - Lost Control

Herhangi bir geçmişi anısı vs yok. Fakat dinleyemiyorum ben bu şarkıyı. Dinledim mi böyle sebepsiz bir mutsuzluğa sürükleniyorum. Çok tehlikeli bir şarkı benim için.

Bonus:

eksiup.com
  • kablelvuku  (22.08.19 08:44:51) 
  • superb  (22.08.19 09:08:34) 
Ayna - ölünce sevemezsem seni
Barış Manço - gülbebeğim
En sevdiğim üç kişinin ikisi öldü, onları hatırlattığı için dinleyemiyorum, dinleyince ağlarım.
  • pati  (22.08.19 09:16:12) 
Çok var. Hepsini de dinlerim.

En sevdiklerimden biri

explosions in the sky- your hand in mine

Alcest-autre temps

Sözlükte durduk yere adamın amina koyan şarkılar diye bir başlık var. Oraya bakabilirsin
  • westblack  (22.08.19 10:24:24) 
Biri şu; hiç bir anısı falan yok ama türküde anlatılan durum içimi yakıyor.

youtu.be

Biri de bu: bunda da rahmetli babam aklıma geliyor, son zamanları hakketten böyleydi, bak şimdi bile gözlerim doldu
Ömrümün Sonbaharında g.co
  • selam  (22.08.19 10:36:17) 
Eskiden Hardal'ın Leyla şarkısını dinleyemiyordum boğazım düğümleniyordu hemen. Artık dinleyebiliyorum, zaten çok güzel şarkı.

Edit: dinleyeyim dedim hâlâ hüzünlendiriyor biraz :/
  • Mossy  (22.08.19 10:41:47 ~ 10:44:39) 
alter bridge - in loving memory


  • cay koy geliyorum  (22.08.19 11:01:05) 
Benim de Anethama. Lost Control bir de Fragile Dreams. Dünyanın en neşeli insanı olabilirim ama Bu Anathema benim yavas yavaş içimi oyuyor. Adiler.


  • velvetmorning  (22.08.19 15:41:34 ~ 15:42:15) 
[]

maria sharapova'ya ne oldu?

ne zamandır ismini görmüyorum, katıldığı son turnuvaları da hep ilk maçlarda kaybetmiş. sakat falan mı?




 
Omzunda. sakattı, yaşı da var ama tekrar form tutmaya başladı.
www.instagram.com

  • kaptan memo  (22.08.19 07:26:55) 
Bir ara 15 ay yasaklı madde kullanımı (meldonyum) kullandığı içi 15 ay cezalıydı. ondan sonra dikiş tutturamadı.


  • himmet dayi  (22.08.19 09:05:29) 
[]

Ansiklopedileri ne yapalım?

60-70 kitan var eski, kütüphaneler alır mı? Kağıt toplayan kurumlar evden alır mı çağırsak?




 
Çöpün yanına çıkar 15 dakikada gider kağıt toplayıcılar alir


  • cedex  (19.08.19 17:47:56) 
çöp


  • KaraSakall  (19.08.19 18:04:48) 
Çöpe atmayın. İstanbul’daysanız freecycle email grubu sistemi üzerinden ihtiyacı olan birisine verebilirsiniz. Yakında bir okul varsa onlara da verirseniz, alırlar.


  • kaptan memo  (19.08.19 18:18:05) 
hala okunabilir durumda olan varsa bana bağışlama imkanınız var mıdır, hocam?


  • fetis ya ali  (19.08.19 18:52:44) 
Istanbul'da misiniz


  • ramone  (25.11.19 20:41:12) 
[]

Bazı klozetlerdeki musluklar

Hedefe gitmek yerine yere paralel akıyor. Benim bilmediğim bir ayar falan mı var? Kapağı kaldırıp mı oturacağız böyle klozetlere?




 
taharet musluklarının kafaları oynarbaşlık oluyor genelde (eğer gömülü değilse).


  • teritori  (19.08.19 15:57:22) 
Kürdan falan mı taşımak lazım o zaman?


  • diffarentiationation  (19.08.19 16:03:19) 
o klozetlerde suyu eline alıp neticene çarpacaksın.


  • kibritsuyu  (19.08.19 16:49:29) 
[]

Buzdolabı ve dondurucudaki gıdalardaki bakteriler

Ölüyor veya azalıyor olabilir mi? Meyve sebzeyi buzdolabına koymadan tüketsek daha fazla yararlı bakteri alır mıyız?




 
yararli bakteriler genelde taze meyve ve sebzelerde bulunmaz. iyi bakteri almak icin riske ettiginiz enfeksiyona degmez.


  • tanaka  (19.08.19 13:18:19) 
bakteriler üreme sıcaklıklarına göre 3 grupta toplanıyor psikofil bakteriler +4 - +20°C sıcaklıkta üreyenler, mezofil bakteriler 20-45°C de üreyenler ve termofil bakteriler 40°C üzeri sıcaklıkta üreyenler.

bakterilerin çoğu, özellikle hastalık yapma yetisine sahip olanlar, mezofiliktir. oda şartlarında ürerler bu bakterileri +4 dereceye (buzdolabına) koyduğunuzda metabolizmaları yavaşlar. yani 24 saatte üreyecek bakteri 4-5 günde üremeye başlar. ancak bazı bakteriler mezofilik olduğu halde piskofil ortamlarda da hızlıca üreme yetisine sahiptirler. dolayısıyla kimi ürünlerin buzdolabında saklansa bile kısa sürede tüketilmesi gerekir.

yararlı bakterilerin çoğu termofilik ya da mezofilik olarak sınıflandırılır. oda sıcaklığı ya da daha yüksek sıcaklıklarda üremeleri gerçekleşir.

dışarıda bekleyen ürünlerde de fazla bekletirsek yararlı bakteri ürer diye bir kavram da yok. yararlının yanında zararlı da üreyecektir. hatta zararlı bakteriler yararlı bakterilerin üremesine engel olacak ekstra quorum sensing mekanizmalarına da sahiptir.

atladığınız bir ufak nokta da küf mantarları. bakterilerin yanında küflerin de ürediğini hatta bakterileri öldürdüklerini ve yerlerine geçtiklerini unutmayın.

özetle açılmış ürünleri en kısa sürede tüketin. taze meyve ve sebzelerin raf ömürlerini uzatmak zor. sanırım en sağlıklısı buzdolabında bekletmek.
  • unique hint kumasi  (19.08.19 15:53:01) 
[]

İnsanlara bir şey öğreten meslekteki insanlara hocam demek

Öğretmen, antrenör özellikle. Bunlar çevremde çok ve genelde hocam diye hitap ediyor insanlar. Ben de abi, abla diyorum bozuluyorlar sanki. Bana hocalık yapmadı ki neden hocam diyeceğim? Siz nasıl hitap ediyorsunuz?




 
Ona bakarsan abi/abla ne? Senin abin mi ablan mi bu kisiler? Kardesin mi? Degil.. o zaman niye abi abla diyeceksin?


  • nax  (19.08.19 00:57:31) 
Ben hocam derim veya bilmem ne bey/hanim derim


  • nax  (19.08.19 00:57:52) 
Saygi duyabilecegim yaş ve birikimdeyse hocam derim. Yakin buluyorsam ve akademik bir ortamda degilsek x abi/ abla. Yakın degillerse hicbir sey, siz/ sen seklinde idare ederim karsidakinin tutumuna gore. Zaten soguksa ve oyle bir beklenti goruyorsam mesafeyi korumak adina hocam derim. Gelip benimle muhabbet ediyorsa sadece ismiyle dahi hitap edebilirim.

Arastirma görevlilerine hitap ederken sorun oluyordu benim icin de. Bazilarina isimle hitap ediyordum bazilarina hocam diyordum.
  • cilekesgargi  (19.08.19 02:06:43) 
[]

tahammülsüzlük mü?

birlikte vakit geçirmeye mecbur olmadığım insanlar için geçerli bu.

yeni biriyle tanışıyorum mesela. atıyorum tenis oynarken tanışıyoruz. bir süre güzel oynuyoruz, vakit geçiriyoruz. muhabbet de ilerliyor. ben erkeğim konuştuklarım %90 kız. sonra bu kızlar benim düşünceme ters bir laf ediyor.

ben de heralde her şeyin en iyisini ben bilirim diye düşünüyorum ki şak diye buz gibi soğuyorum kızdan. mesajları kısa kesiyorum, buluşmaya gitmiyorum, sonunda mesaj atmamaya kadar gidiyor ve kopuyoruz.

hatta böyle kaç tanesinin ettiği bir lafa sinirlenip rehberden bile sildim. sürekli yeni bir çevre oluşturup o çevreden kopup başkasına geçiyorum. can sıkıcı olmaya başladı bu, ruh hastası falan mıyım ben? ne yapmam lazım?

 
İkili iliskilerde cok keskin olmaya gerek yok bana göre. Kisa vadede insan kaybettirir ve uzun vadede yalnız kilar insani. Sürekli sana benzeyen biri ile iletisim halinde olmak da sıkar insanı bence. Dozunda bir dengelik iyi bence.


  • Amaranta ursula  (19.08.19 00:23:12) 
Ruh hastası ağır kaçar ama normal olmadığın kesin. Düzeleceğini sanmıyorum bu saatten sonra. Çok istiyorsan profesyonel yardım alabilirsin. Eğer almayacaksan da bu tarz şeyleri kafana takmamaya çalış. Kabullen ve ona göre rahat rahat takıl.


  • panda yuva yapmis sogut dalina  (19.08.19 00:43:35 ~ 00:44:51) 
bence tahammül etmeyi öğren. senin de söylediğin gibi bu tarz düşünceler,davranışlara ukalalık deniyor.

zıt görüşünde olan insanlar vardır. her şeyin doğrusunu sen bilmiyorsun.illa ikinizden birininki de doğru olacak diye bir şey yok. beynimiz olayları daha iyi anlamak için iki kutuplu yapıyor ama bu yanıltıcı olabilir. iyi-kötü, doğru-yanlış, haklı-haksız....
  • sonsuz  (19.08.19 02:15:31) 
[]

bir söz arıyorum

güzelliğin göreceli olduğunu, aşık erkeğin kadını çok güzel gördüğünü belirten bir söz vardı.

"sen bir de benim gözümden gör." gibisinden olabilir ama bu başka bir söz de olabilir.

çok güzel olmadığını düşünen birine benim o kişiyi çok güzel gördüğümü kafiyeli olarak söyleyemeyi amaçlıyorum. kadının güzel olup da benim çok daha güzel olarak gördüğüm de olabilir.

"mecnun'a sormuşlar..." gibisinden bir anektod da olabilir.

teşekkürler.

 
Güzelliğin on para etmez
Bu bendeki aşk olmasa

Edit: bu da pek amaca uygun olmadı ya :)
  • pati  (16.08.19 19:25:40 ~ 19:36:47) 
bana kara diyen dilber , kaslarin kara degil mi ?

pardon olmadi bu :)
  • catch  (16.08.19 19:29:13) 
  • goodz  (16.08.19 19:45:38) 
www.uludagsozluk.com

bunu mu arıyorsun acaba? tabi burada öküz gibi anlatmış az gugıllayınca daha güzel anlatılmış versiyonlarını da bulursun.
  • in vino veritas  (16.08.19 19:59:38) 
[]

Tohumu filizlenebilir meyve yiyor muyuz?

Bütün yediğimiz meyveler tohuma kaçmadan mı toplanıyor yoksa mesela kavun çekirdeklerini eksem tutma ihtimali var mı?




 
Var, her meyvenin cekirdegini topraga atin. Pekcogu filizleniyor. Ķiraz hariç, o istisna. Erik, elma, armut, şeftali, limon, portakal fideleri ve agaclari elde etmisligim var.


  • rn  (16.08.19 08:37:42) 
Eskiden olsa çıkardı, artık hibrit tohum kullanıldıysa ürün alamazsın. @rn'nin dediği gibi bazı meyveleri çekirdekten yetiştirmesi zordur, direkt toprağa ekip çimlendirmen düşük ihtimaldir, bir kaç yöntemi var, google'dan bakabilirsin.


  • kimlanbu  (16.08.19 10:32:48) 
bahçeye tükürdüğüm şeftali çekirdeği beklenmedik şekilde ağaç oldu 3-4 senedir meyve alıyoruz. mercimek denedim büyüdü, babannemin yemeklik yolladığı kuru fasülyeyi 10 senedir taze fasülye olarak tüketiyoruz. bir tanıdığımız da beğendiği karpuzun çekirdeklerini toplayıp kendi bahçesine ekmişti. lezzet olarak hayal kırıklığı yaşadı ama bayaa karpuz topladı.

oluyor. ama özel çimlendirme/büyütme yöntemi olabilir ona da bir bakın.
  • unique hint kumasi  (16.08.19 10:43:47) 
karpuz çekirdeklerini öylesine saksıya attım. filizlendi hemen. bıraksaydım belki uzardı ama söktüm attım. yine öylesine patlatılacak mısırlardan attım. o da tuttu ve büyüdü. ürün almadım. avokado çekirdeği ektim büyüyor. 1.5 yaşında. domates, biber, bezelye, barbunya, çilek ektim hepsi tuttu. domates, biber, çilekten ürün aldım.

marketten domates fidesi aldım. hiç tutmadı. kavun çekirdeklerini al at toprağa. beklemekten zarar gelmez.
  • sutlu nescafe  (16.08.19 11:41:51) 
Endüstriyel olarak yediğimiz hemen hemen tüm meyve sebzeler hibrit, yani melez.

Hibrit tohum diyince insanlar gdo'lu katkılı hormonlu vs sanıyor, ama aslında yüksek verim ve kaliteli ürün almak için melezlenen bitkilerden elde edilen tohumlar bunlar.

O tohumdan ekilen sebzeler verimli oluyor ama alınan ürünün çekirdeklerini ekince verim ve kalite devam edemiyor.

Meyve ağacı çoğaltımı zaten tohumdan değil de ağaçtan alınan çelikleme ile yapılıyor. Kaliteli ve çok ürün almak için daha önce melezlenen bir ağaçtan alınan meyvenin çekirdeği yine aynı kaliteyi devam ettiren bir ağaca dönüşmez.

Ama illaki uygun koşullarda çimlenir, filizlenir, fide ve ağaç olur.

Konuyu çok dağıttım, pardon.

Evet tutma ihtimali çok yüksek (uygun sıcaklık ve nem ile) ama meyve alma, meyve alsan da kaliteli ürün olma olasılığı düşük.

Yoksa endüstriyel üreticiler, çiftçiler hazır tohum almak yerine kendi tohumlarını ekerlerdi.

Hani bir de geyik var ya uzun süredir ortalıkta, "hükümet yerli tohum ekmeyi yasakladı, mecbur herkes israil tohumu kullanıyor" vs gibi

Oun aslı da şu;

Sertifikasız ve ne olduğu bilinmeyen tohum üretip satmanız yasak, kendiniz kullanabilirsiniz ama ne çıkacağı belli olmayacağı için satmanız yasak. Yoksa yerli cinslerimizin tohumlarını üreten ve satan bir çok tohum firmamız var zaten.
  • John Bloor  (16.08.19 12:48:00) 
[]

sınavla personel alımı yapan kurumları takip

devler kurumları oluyor galiba, özel de olur. işsiz bir mühendis olarak topluca takip edebileceğim bir site var mı bu sınavları?

memurlar.net'te var ise neresinden takip edebilirim? karışık geldi bana.


 
memurlar netin forum kısmını takip edin.


  • n62  (15.08.19 20:32:58) 
@n62 bir sürü alt başlık var, hepsini takip mi edeceğim her gün?


  • diffarentiationation  (15.08.19 23:15:38) 
ilan.memurlar.net burayı takip edebilirsiniz. her türlü kamu kurumunun ilanları burada yayınlanıyor. bol şanslar:)


  • meiyisi  (16.08.19 08:32:11) 
[]

avuçlamak

argo dışında kullanımı var mı? ince bir nesneyi avucuyla tutarken avuçlamışsın dersek başka bir anlam akla gelir mi?




 
var. Bi torba çekirdek aldık dışarda yicez, torbayı tutan diğerlerine uzatır avuçla der.

kamu spotu: çöpler için çöp poşeti kullanalım, çükürdekleri yerlere atmayalım.
  • windows95  (10.08.19 12:16:14) 
Yağlı ellerinle, kirli ellerinle avuçlama her şeyi derler.


  • baal  (10.08.19 13:44:21) 
[]

perşembe ve cuma tatil olan kurum var mı?

belediye, kargo, valilik, hastane, özel klinik herkes çalışır mı?




 
evet


  • gaza gelen  (09.08.19 19:05:17) 
geçen bayramda kargolar çalışmamıştı aradaki günlerde.


  • condom kurşunu  (09.08.19 20:59:39) 
biz birlestirdik sirketce, calismiyoruz. ozel sektor, medikal firma.


  • in vino veritas  (09.08.19 23:25:07) 
[]

Sibop, subab, subap, sübap

Günlerdir senin motosiklete sibop ayarı lazım deyip duruyordu herkes. Ben de allah allah lastikte hava akışını sağlayan parça ile benim motorun sesi ne alaka diye düşünüp duruyordum.

Meğer subap deniyormuş buna. Sibopa ayrıca baktım ama hep yanlış kullanım olduğu yazılmış.

1. Bunun doğru adı nedir?
2. Lastiklerde bulunan, pompanın ucunun sokulduğu parçanın adı nedir?

Teşekkürler.

 
sanayi dili ile:

lastikteki sibop
motordaki subap
  • orpheus  (09.08.19 03:33:15 ~ 03:34:21) 
TDK'ye göre sibop ve supap yazımları doğru, ikisi aynı şey ¯\_(ツ)_/¯

sibop, -bu - isim, Fransızca soupape'den
Supap.

supap, -bı - Fransızca soupape
1. isim, teknik Bir yay yardımıyla gergin tutulan ve yatağın düzlemine dik olarak yaptığı gidip gelme hareketiyle bir akışkanın geçişini ayarlamaya yarayan kapak, sibop:
"Bu devasa kürenin ortasında bir musluk, sağında ve solunda ise iki supap vardı." - İhsan Oktay Anar
2. isim, fizik Bir devreye yerleştirildiğinde belirli şartlar altında, akımın yalnız bir yönde geçmesini sağlayan ve böylece dalgalı akımları doğrultmaya yarayan sistem, sibop.
  • kobuzchu kiz  (09.08.19 10:46:12) 
Supap


  • Delay Fuze  (09.08.19 19:16:18) 
[]

Yurt dışında yurt içindeki hayatı devam ettirmeye çalışmak

Uzun süreler için tamam ama, mesela 1 yıldan kısa süreliğine yurt dışına çıkıp her yerde türk aramak, türklerle takılmak, türk yemekleri yemek, türkiye yaşamını devam ettirmek bilimsel olarak nasıl açıklanıyor?

Bana göre bu piskolojik bir hastalık ama genel bir sebebi varsa merak ediyorum.


 
Hastalık he mi?

Bu tavır da bana göre psikolojik bir hastalık sebebi varsa ben de merak ediyorum.

Soruya cevap olarak da belki gittiği yeri sevememistir mecburiyetten oradadır.
  • cizgilerebasancocuk  (08.08.19 22:45:54) 
insanımızdaki "gavur" mantığıyla ilgisi var diye düşünüyorum. bunlar pis donuz eti yiyor, taharetlenmiyor, ırkçılar türkleri sevmiyorlar falan gibi binlerce ön yargı ile yurt dışına çıkıyor türkler, sürekli bir güvensizlik hali yaşıyorlar. Yerel kültüre, yemeklere, insanlara ilgi de göstermiyorlar, hayvanat bahçesi gezer gibi geziyorlar. Senelerdir Avrupa'da yaşayan almancılarda da aynı anlayış var.


  • KARA BOĞA  (08.08.19 22:55:03) 
"home sick" denir buna. yurtdisinda normalde hic takilma olasiligin olmayan adamlarla takilmaya baslarsin, sirf iki muhabbet icin. gayet normal, icgudusel bir olay.

kendi ulkesinden nefret eden adam bile 1 sene yurtdisina ciksin ozler, ozlemem diyen kendine yalan soyluyordur. gurbet enteresan bir olay, yasamayan bilmez.
  • cooperr  (08.08.19 23:02:01) 
güzel bir tespit ama yanlış yerden yakalamışsın. bilmemendendir diye düşünüyorum.

asıl sorun ingiltere'de, amerika'da, almanya'da türk mahallelerinde yaşayıp bir kelime bile yabancı dil öğrenmeden ölüp giden tipler. genelde köylerine gömülürler.
londra'da harringay ve hackney var mesela. uzak duracaksın. bir de richmond var bu aralar. ben zaten beyaz türkten kaçmışım iğrenmişim hepsi oraya doluşuyor. uzak duracaksın..
  • ozdek  (08.08.19 23:53:40) 
@ozdek ortası yok hocam Londra'daki toplumun, bir tarafta dönerci, kebapçı off licencecı tayfa diğer tarafta Levent'ten, Sabancı'dan plazayı bırakıp gelmiş, çoluğu çocuğu kolejden aldırmış şımarık beyaz Türkler, yaş almış tiki cadde çocukları. Abi sen Türkiye'de kralsın zaten, izole sırça köşkünde gated communityinde yaşıyorsun, kaymak tabakasın. Niye göç edip sınıf düşüyorsun, middle class olmak için mücadele veriyorsun, üçüncü dünya vatandaşlarıyla aynı junglea giriyorsun bir de üstelik:) üstüne bir de knife crime, uyuşturucu bilmemne bin tane sorun var, Şaka gibi yemin ediyorum. Tamam Tr dört dörtlük değil, demokrasi vs sınırlı ama Suriye gibi savaşta değiliz, sana giren çıkan yok şımarık beyaz türk


  • freedonia  (09.08.19 00:21:45) 
[]

araştırma görevlisi olanlar nasıl oluyor?

baştan sona bu süreci merak ediyorum.

yüksek lisans başlangıcından hedefleyip kesin olacağım diyip sadece yüksek lisansa mı odaklanıyorlar? çalışırken hem yüksek lisans yapıp sonra mı araştırma görevlisi oluyorlar?

başka üniversitede yüksek lisans okuyup veya okurken sınava girip mi oluyorlar? yoksa başka üniversiteden almazlar mı?

hocalarla nasıl aralarını iyi tutuyorlar? hem derslere çok çalışıp hem hocaların her dediğini yapıyorlar mı?

tamamen tesadüf mü yoksa olucam ben deyip olabilirler mi?

ben de araştırma görevlisi olmak istiyorum ama çok soru var kafamda. süreci özetleyebilir misiniz siz veya tanıdığınız için?

 
Bahsettiğin durumlar oluyor. Ama her üniversite her fakülte her bölüm kendi iç dinamiklerine sahip. Şuna vaktim yok. Uzun uzun yazarım. Mesajla da ulaşabilirsin. Bu işin iki ayağı var akademik ve idari kısım( referans torpil artık ne demek istersen)


  • intihar etsem de kendime gelsem  (08.08.19 19:46:38) 
üniversiteler kadro duyurusunda bulunuyor. Sen de o kadrolara basvuruyorsun. Duyurularda gerekli nitelikler yaziyor. Yüksek lisans yapıyor olmak, işte hangi alansa su şu alan mezunu olmak gibi. Ales ve dil puanı önemli. Bunun yanında tanıdık hoca olur ve sağlam referansin varsa daha olumlu oluyor. Girmek gerçekten zor. Alesler 94-95 dil puanları 95-100 civarında geziyor çünkü. Ama referansı olan kazanıyor. Bazen de yüksek lisans öğrencisine özel açılıyor. Diyor ki şu şu konuda araştırma yapmış olmak ya da bunu demese bile kadroyu senin için açmayı düşünüyoruz haberin olsun hazırlan gel kardeşim Diyorlar.


  • westblack  (08.08.19 19:47:53) 
yüksek lisansa başlarken asistan olma niyetim yoktu. derse sürekli katılıyordum, hocalarla aram iyiydi ama bu amaca yönelik yapmıyordum, derse çalışıp az çok mantıklı konuşunca sınıfta öne çıkılıyor zaten. sonra mesleğimle ilgili 2-3 ay staj yaptım, dedim ben bu işi yapmayacağım akademisyen olacağım.

bizim okulda asistan olmam imkansızdı zaten kadro vermiyorlar biliyorum, 3-4 tane başka devlet üniversitesi denedim olmadı. torpil vs yoktu zaten öyle işlere girmem ama puanlarım çok iyiydi ales-dil ikisi de 95 üstüydü o yüzden biraz umudum vardı. dedim puanla çalışmayla olmuyor sanırım bu işler. sonra özel bir üniversite sınav açtı, umutsuz umutsuz girdim ama yine de çalıştım sınava, bir baktım kazandım. çok da mutluyum açıkçası.

devlette, iyi bir şehirde, yl-doktora yapılan okul dışında torpilsiz asistan olmak gerçekten zor. o yüzden puanları yüksek tutup özeller denenebilir.
  • signore  (08.08.19 19:56:52) 
araştırma görevlisi olmak artık çok zor ve çok güvensiz bir kariyer.

neden zor? işsizlik ayyuka çıtığı için artık herkes bari akademisyen olayım derdine düştü. akademisye olmanın ilk basamağı da araştırma görevlisi olmak. doğal olrak rekabet büyük. torpil bulmak kısmını zaten saymıyorum.

neden güvencesiz? araştırma görevliliği için kanunda 2 şekil var. birincisi 50/d denilen, eskiden enstitü asitanlığı olarak tabir edilen tür, diğeri 33/a denilen daimi kadro. 50/d şu demek seni yüksek ya da doktora yapan bir öürenci olarak, öğrencisi olduğun fakülte veya enstitü işe alır. öürenciliğin devam ettiği sürece normal araştırma görevlileri gibi açlışırsın, aynı işi yapar, aynı haklardan yararlanır, aynı maaşı alırsın. ama öğrenciliğin bittiği anda, yani tezini bittiğin anda asistanlığın sona erer, kapının önüne konursun. ondan sonra sil baştan kendine öğretim üyesi olarak kadro aramaya başlarsın. 33/a ise öğrencilikten bağımsızdır. hala hiç öğrenci olmasan da, ya da tezini hiç bitiremesen de asistanlığın devam eder. istersen asisyan olarak emekli olursun. üniversitelerin çoğu artık 50/d asistan alıyor. böylece her hangi bir öğretim üyeliği vaat etmeden asistanları kullanıp kullanıp atıyor. o zavallılar da 30 yaşına gelmiş, hiç reel sektörde iş tecrübesi olmadan piyasada iş ya da üniversitelerde kadro aramaya başlıyorlar. dolayısıyla eğer bulabiliyorsanız 33/a için açılan kadrolara başvuru yapın.

bir de artık araştırma görevlisi için ilanlarda yüksek lisans öğrencisi olmak gibi şartlar konuluyor. yani bi taraftan yls'ye başlamak işinizi kolaylaştırır.

ar gör olmak çok detaylı, çok farklı prosedürleri var. kafanızdaki soruları net şekilde sorun özelden cevaplayayım.
  • halanne  (08.08.19 20:08:05) 
Aras gor kadrolari 50d. Yani doktora bitince okulun seni istihdam etme zorunlulugu yok. Ogretim gorevliligi 33a acisindan avantajli.

Yukarida yazilara ek olarak bir sey soylemek istiyorum.
hocalarla nasıl aralarını iyi tutuyorlar? hem derslere çok çalışıp hem hocaların her dediğini yapıyorlar mı?
Hoca ile arayi iyi tutmak demek hocanin her dedigini yapmak demek olmamali. Insanin kendi prensipleri, meslek etigi ve kendi dusunceleri olmali. Gerektiginde hocadan farkli bir soz soyleme "cesaretini" gosterebilmeli.
Bunu neden soyledim? Cunku maalesef hocalarin kolesi olmus bir aras gor ile ayni ortami paylasmaktayim. Boyle yaparak okulda guzel yerlere gelebilecegini/tercih edilebilirligini artirmaya calisiyor ama disardan bakildiginda ne yazik ki birey olamamis insan profili ciziyor. Cok uzucu...
  • nax  (08.08.19 20:19:14) 
50d'li ve yukarıda yazılan tabirle "zavallı" bir araştırma görevlisiyim. Torpil, referans vesaire olmadan hakkımla kazanarak girdim.

Bahsedildiği gibi 50d nin iş güvencesi yok, 33a nin var. Fakat artık 33a kapsamında araştırma görevlisi alımı olmuyor. Herkes 50d li olmanın bilinci ile başlayacak bundan sonra. Olmak istiyorsanız kesinlikle olmaya çalışın. Doktora sonrası ilişiğinizin kesilmesi sorun olmaz. Neden? Çünkü siz doktora sonrası ayrılacağıniz bilinci ile hareket edecek, kendinize ona göre yatırım yapacaksınız.

Ilan.gov.tr den tüm üniversitelerin akademik kadro ilanlarını takip edebilirsiniz.
Artık hemen hemen her üniversite lisansüstü eğitim yapıyor şartı koyuyor ilanlara. Zira 50d li alacaklari icin ogrenci olmaniz geremiyor.
Daha sonra ales, yabancı dil, lisans not ortalaması ve yazılı sınav ile değerlendirme yapılıp alımlar gerçekleşiyor.

Başarılar dilerim.
  • emcekare olmadi einstein olsun bari  (08.08.19 22:50:06) 
Bölüme göre değişiyor olabilir ama genelde her araştırma görevlisi olan yüksek lisans aşamasında, hatta başlarında olur. Zaten başvuru şartlarında da bu belirtilir. Anabilim dalına çalışacak insan alacaklar; o yüzden 1-2 sene içinde doktorasını bitirip kendisi hoca olacak kişiyi pek istemezler. Körpe asistan alıp yetiştirmek isterler.

Üniversitelere kadroları YÖK veriyor, o yüzden haydi ben şurada asistan olayım deyip olamıyorsunuz. Hatta hocalar kürsüye bir asistan mı alsak dediğinde bile YÖK kadro vermeyince olmuyor. Vakıf üniversitelerinde işe alım süreçleri biraz daha farklı sanırım, onlar daha rahat ilan verebiliyor. Ayrıca bir kürsüde halihazırda asistanlar varsa onlar doktoralarını bitirmeden de asistan alınmayabiliyor. Bu dış faktörler yüzünden beklemeyi gerektiren bir süreç. Dolayısıyla araştırma görevlisi olana kadar özel sektörde çalışılıyor. Bu "tesadüf" ile ilgili sorunuza da cevap olabilir.

50/d'denin ifade tarzından hareketle araştırma görevlilerinin çalıştıkları üniversitede lisansüstü eğitim alıyor olmaları şartı koşuldu bir ara, YÖK'ten yazılar falan geldi ama bana çok güvenmeyin bu konuda. Farklı üniversitede yüksek lisans/doktora yapan asistan arkadaşlarım oldu ama bir kısmı kaydını naklettirdi, son durumu bilmiyorum. Zaten her üniversitede lisans üstü eğitim de verilmiyor ve başka yerde eğitim görmek bir mecburiyet haline geliyor. Ancak hocaların kendi öğrencileri olan ve tanıdıkları lisansüstü öğrencilerine daha sempatiyle bakacakları da neredeyse kesin.

Hocalarla ilişki konusu tamamen hocaya ve hocanın çapına bağlı. Asistanına çanta taşıtıp faturalarını ödetmek için bankaya yollayan hoca modeli olduğu gibi asistanıyla doktrinde zıt görüşleri savunan, ona eşiti gibi davranan hocalar da var. İlk model hocanın kokusunu alırsanız kaçın derim. Zaten sözlükte de sık sık eleştirilen "torpil" olayı bu ilk model hocalarda oluyor; akademik anlamda çok başarılı olsanız da kendi yeğenini işe alır o. Torpilci hocaların dışında normal hocalar genelde lisansta veya lisansüstü eğitim sırasında derslerdeki performansını beğendikleri öğrencileri asistan olarak seçer. Böyle bir tanışıklık yoksa da gerçekten önceki akademik başarıları ve bilim sınavına bakıyorlar. Hatta aynı kadroya başvuran birden fazla beğendikleri öğrenci de olabilir, burada da söz konusu ölçütlere göre karar verirler. Tabii not ortalaması en düşük adayın, sırf hocalar onunla çalışmak istediği istediği için işe alındığı da oluyor; yine dönüp dolaşıp "torpil"e geliyoruz. (Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, benzer bir vakada tüm puanları aşırı yüksek bir adayın cümle kurmaktan aciz bir tip olduğunu gördüm; böyle tiplerin alınmamasını da yadırgamıyorum açıkçası. Sürekli test çözüp dersleri ezberleyerek üniversite bitirerek yüksek not ortalaması yapmış ama pratik zekası sıfır tipler var cidden. Bu yüzden alt sırada olup da işe girenlerin de hepsi torpil olmayabilir, ya da belki ben çok safım.)

Siz de araştırma görevlisi olursanız birlikte çalışacağınız hocaları tanımalısınız; kesinlikle anlaşamayacağınız biri ile doktorayı bitirene kadar birlikte çalışmak size de işkence gibi gelebilir. Hocanın her dediğini yapma psikolojisiyle bu işe girmeyin. Zaten makul biri hoca sizden yapmamanız gereken bir şeyi yapmanızı da istememelidir.

Ayrıca başta söylediğime geri döneyim: Bilgisayar mühendisliği ile hukukta araştırma görevlisi olmak farklıdır; niyetiniz ciddileştikçe kendi alanınızdan asistanlarla konuşun.
  • wish i could find a way to disappear  (08.08.19 23:39:13) 
zaten süreç ve koşullar güzelce açıklanmış şimdiye kadar. ben kısa birşey eklemek istiyorum. tüm o sınav puanlarının yanında bir de hocaların insiyatiflerini kullandıkları mülakat notu oluyor, o epeyce belirleyici... yani hocaların seni istemesi gerekiyor. bunun için çalışkanlık ve alana karşı ilgili olduğunu göstermek olmazsa olmaz şart. bir de bölüme iş arkadaşı olarak gireceğin için arıza çıkarmayacak, "easy-going" kişilikleri daha fazla tercih ediyorlar.

ayrıca benim şahit olduğum kadarıyla asistan olmak isteyenler niyetlerini lisansta belli ediyorlardı, hocalara önceden söylüyorlardı. yani kariyer planını akademisyenlik üzerine kuruyorlardı ta en baştan.
  • evanka  (09.08.19 01:45:42) 
Boş işler onlar açıkça söyleyeyim. Zamanını boşa heba etme. Parayı hiç söylemiyorum çünkü o kazanılır da en güzel zamanların ciğeri beş para etmez adamların egosunu gazlamakla geçer. Meslek lisesi öğretmeni 8bin TL alıyor. Harcadığı efor malum.
Nasıl girerim e gelince adamın varsa girersin yoksa hiç umutlanma. Özel üniversite belki olur ama belediye çöpçüsünün bile senden daha çok hakkı olur. Anlattıklarım sert gelebilir ama gerçekler bunlar.

  • 50promil  (09.08.19 01:46:03) 
Lisansta dersleri iyi tutup, bir hocanin gozune girmek ve hoca sozunden cikmamak ilk asama.

Lisans son sinifta ALES ve YDS'den min. 85'er veya ustu puan alacak seviyeye gelmis olup, son sinifta bu puanlari almak (sureci hizlandirmak icin o sene. Yoksa istediginiz zaman yl ve bu sinavlara giris serbest).

Yuksek lisansi vakit kaybi yasamadan bitirmek. Ales ve yds'yi guncel tutmak.

Sonrasinda kadrolara basvurmak ya da hocanizin sizin icin rektorunuzden kadro talep etmesi.

Bu is tabiatiyla boyle. Bunun adi torpil degil. Siz bu surece lisansran beri hazirlanmis olacaksiniz. Arkadaslariniz batak atıp haftasonlari icerken siz calisiyor olacaksiniz.

Bu surecte gecim nasil saglanacak? Bu sartlari saglayacak potansiyeli olan kisi kesinlikle burs buluyor. Emin olun.

Siz iyiyseniz, egitim sistemimiz ve imkanlar o kadar da kotu degil. Aglaklari dinlemeyin yeter.

Ve bu isi gercekten seviyorsanız hedefleyin. Yoksa oto galeri acip esnaf olan arkadasinizin gunluk gelirinin sizin aylik geliri oldugunu bilmeniz sizi cok uzer.
  • alfist  (09.08.19 14:01:43) 
vakıf üniversitesinde olursun ama ne işler yaparsın bilinmez. Maaş olarak devlet çok iyi tabii, ama ben hiç bakmadım bile (çünkü ilan da çok nadir çıkıyor, çıktığında da kimin alınacağı belli diye düşünüyorum çoğu zaman)

iş garantisi kadro falan demişler ama doktorayı bitirdikten sonra zaten buluruz bence ya. Ben kendi alanımda dr.öğretim üyesi ilanı görüyorum sağda solda, ha yine devlet değil çoğu tabii.

Ben öğretim görevlisiyim, bir arkadaşım araştırma görevlisi, o zamanlar yök'ün sayfasından bakıyorduk şimdi ilan.gov.tr var sanırım, baya ilan bulduk başvurduk kazandık. (yani okuduğumuz yerler değil, bambaşka yerlerde bulduk) Ama devlete girebilen bizim iki katımız maaş alıyor o ayrı :D
  • nhk ni youkosu  (09.08.19 14:42:53 ~ 14:43:59) 
[]

Tanıdığınız çocukların içinde

Günün büyük bölümünü tablet ya da telefonla geçirmeyen çocuk var mı? Nasıl vakit geçiriyorlar? Ailelerinin eğitim seviyesi nasıl?

Teşekkürler.


 
5 yaşındaki yeğenim var, tableti neredeyse bi kaç günde bir, sadece youtube dan çizgi film izlemek için açıyor diyebilirim. Hiçbir zaman tablet tutkunu olmadı, telefonu hiç eline almıyor, ablam ve eşi öyle sert yasaklar filan da koymadı, sadece sürekli çocukla birlikte bişey yapacak biri oldu etrafında, örneğin babası varken parkta bahçede top oynuyorlar, annesi ile dışarı çıkıyorlar, cafe sinema vs., ben sürekli kutu oyunları, puzzle, oyuncak ya da etkinlik yapan kişiyim. farkında olmadan böyle bir düzen oluştu. çocuk sıkıldıkça diğerlerine geçiyor. gündüz zaten yuvada arkadaşlarıyla. anne baba üniversite mezunu. bir de evde tablet ya da tlf la sürekli vakit geçiren büyükler olmayınca çocuk da o kadar tablete düşkün olmuyor sanırım.


  • hypathia  (08.08.19 11:19:15) 
Var. Kuzenimin oğlu. Anne baba lisans mezunu. Anne okul öncesi öğretmeni, babanın kendi işi var ama aynı zamanda konservatuar öğrencisi.
Çocuk merak bile etmiyor telefonu ya. Çok ilginç.

  • irene  (08.08.19 11:20:02) 
Var. Günde birkaç saat YouTube’dan çizgi film vs izliyorlar. Televizyon izleme durumlarını bilmiyorum ama onlarda kaldığımda fark ettim açmayı bilmiyorlar.
Anneleri çalışmıyor genellikle birlikte oyun oynuyorlar.
Yaşları birbirine yakın iki küçük kız anneleri yanlarında değilken de beraber vakit geçiriyorlar bu yüzden biraz şanslılar.
Anne üniversite baba lise mezunu.
  • mutekebbir  (08.08.19 11:26:28) 
Müdürün çocuğu yeni aldıkları yavru köpeğini elinde telefon varken seviyor oynuyor çoğu zaman.


  • hasmetizm 2046  (08.08.19 11:38:07) 
ablamın kızı. 4 yaşına yaklaştı. evde tabletleri yok zaten. tv’leri de yok. kız doğduğundan beri, hatta o doğmadan önce de durum böyleydi. anne baba lisans mezunu, biri odtü biri ytü. ikisi de çok tv ve ekranla alakaları olmayan insanlardı, çocukta da bu alışkanlık oluşmadı doğal olarak.

evde bir laptop var, yeğenimin de günde 1-2 bölüm hani şu 5-10 dakikalık falan olan çizgifilmlerden izleme hakkı var. bunu biliyor ve izlemek istediğinde söylüyor, açıyor izliyor. bazen bir tane daha izlemek istiyor, izin veriyorlar. onu da izledikten sonra hemen kapatıyor :)

bazen ailecek oturup film geceleri yapıyorlar. miyazaki’nin totoro çizgifilmini repliklerini ezbere bilecek kadar çok izlemişler :D

telefon konusunda ise çok hassas. ortalıkta bir telefon gördüğü gibi hemen alıp bir yerlere kaldırıyor. telefonu ihtiyacımız dışında kullanırsak zararlı ışınları bize zarar verir demişler, çok endişeleniyor bir şey olacak diye. biz telefonu elimize alınca da bize kızıyor zararlı diye :) zaten annesi babası da telefona çok düşen insanlar değiller öyle sosyal medya vs. aktif kullanmıyorlar.

edit. günün büyük bölümünü yuvada geçiriyor. yuvaya başlamadan önce de annem onlarda kalıyordu ve sık sık dışarı parka çıkarıyordu yeğenimi. ya da onunla evde oynuyordu, beraber yemek yapıyorlardı, yeğenimin mahallede oturan arkadaşlarını çağırıyorlardı ya da onlara misafirliğe gidiyorlardı falan. annemin çocuklarla arasının çok iyi olması ve çok iyi anlaşması büyük etkili oldu bence.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (08.08.19 11:46:47 ~ 11:49:59) 
benim çocuğum. birimiz boğaziçi, birimiz itü. kendisinin ilgisi, merakı var ama biz vermiyoruz.


  • kenarortay  (08.08.19 11:48:05 ~ 11:48:25) 
Yeğenlerim var. Oyuncaklarla oynayıp, parkta falan gezerek vakit geçiriyorlar. Yani gerçi bir tanesi daha bebek, o daha çok uyuyup ağlamakla geçiriyor zamanını.
Ebeveynlerin ikisi de yüksek lisans.

  • cay koy geliyorum  (08.08.19 13:38:55) 
Kırsalda yaşayan arkadaşım var. Oğlu ormanda, dağda bitki, böcek peşinde, bölgedeki çocuk ve yetişkinlerle oynayarak, denk geldiği etkinliklere katılarak vakit geçiriyor. Resim yapıyor, ormanda yürüyüş, kedi köpekle, kendi oyuncaklarıyla oynuyor, mantar, kekik, ceviz vb. topluyor. Akşamları pc oyunu oynadığını biliyorum. Bazen elinde telefon da oluyo ama bağımlı değil neyse ki. Anası babası ayri. Babasını zaten bilmiyorum da anasının tahsil durumunu da hic sormadim.


  • beetlejuice  (08.08.19 15:23:00) 
[]

bir başlık arıyorum

birkaç ay önce, bir üniversitedeki akademisyenin bir kızla defalarca cinsel ilişkiye girdiği, kızın önce razı olduğu sonra pişman olup ekşi'ye yazdığı başlık vardı. ben de başlığa yazmıştım ama bulamadım. sansür mü geldi acaba?




 
Şu başlık mıydı,Ankara Ünv Veteriner fakültesindeki mevzu sanırım?
eksisozluk.com

  • arenas  (06.08.19 23:29:21) 
@arenas hayır değil. Baya olay olmuştu sözlükte. Kız kimsesizdi galiba, hocasına güveniyor önce, sonra kız oral seks falan yapıyordu defalarca.


  • diffarentiationation  (07.08.19 00:00:10) 
başlığa sansür gelse, silinse bile moderasyon tarihçesi bölümünden veya modlog'dan görüntüleyebilirsiniz silinen entry'i.


  • shadowfollower  (07.08.19 09:05:06) 
[]

Polonya'da yaşamış kişilere

Toplu taşımada, basan ya da el kaldıran olmayınca aracın durakta durmayacağını belirten ifade neydi?

Nastemp nepşistanek: sobotki
Najon daniyen

"Najon daniyen" şeklinde okunuyordu ama yazılışını bulamadım.

 
przystanek na żądanie


  • 038576  (06.08.19 20:55:44) 
vay bee istek üzerine demekmiş meğer.


  • diffarentiationation  (06.08.19 21:16:05) 
[]

güzellik merkezi sorusu

erkeğim ve yüzüme lazer yaptırıyorum bir güzellik merkezinde. gözüme yakın yanak kısmında mercimek kadar içi sert olan bir şey oluştu. kendim iğneyle çıkaramadım. oraya gitsem bu işlemi yaparlar mı sizce?

sorsam mı yoksa güzellik merkezinin bununla alakası yok mu?


 
kendiniz iğneyle çıkartamadıysanız bir de falçatayla deneyin


  • vladimirdökümov  (06.08.19 01:54:35) 
Kafanizdaki guzellik merkezi algisini sagliginiz icin degistirin bi once
Ve doktora gidin tabii ki

  • Flipsflops  (06.08.19 07:46:15) 
[]

Karpuz ve kavunu buzdolabında nasıl saklıyorsunuz?

Bir şey sarıyor veya bir şeyin içine koyuyor musunuz? Yerken açıkta kalan yüzeydeki tabakayı çöpe atıyor musunuz?

Bide kavunun ortası tamamen çöpe mi gidiyor? Suyunu alabilsek süper olurdu.


 
Poşete koyuyorum ya da strece sariyorum


  • blacksky  (05.08.19 04:28:05) 
Strece sarıyorum ama sertleşen yüzey varsa yemeden kesip ayırıyorum.
Kavunun ortasından da çekirdekleri çıkarıp turuncu kısımları temizlemeden yiyorum.

  • somethinginthewayshemoves  (05.08.19 05:23:15) 
Kağıt havlu kapatıyorum kırmızı olan yere. Yüzeyi kesip atmaya gerek kalmıyor. Eskiden neredeyse çeyreği çöpe gidiyordu.


  • mekaniker  (05.08.19 10:20:19) 
Sırf açıkta kalan kısmına streç yapıştıyoruz. Zaten ıslak olduğundan tutuyor.


  • inawen  (05.08.19 10:22:53) 
karpuzu dikine tutup yan kesiyoruz. yani uzunlamasına 2 ye bölmüyoruz. 2 parça olmuyor. üstten halka halka kesiyoruz. üstüne de streç...


  • qobel  (05.08.19 10:50:31) 
[]

Yumuşatıcı deterjanla aynı göze koymak

Yumuşatıcının iğrenç zararlı bir şey olduğunu düşünüyorum ama çamaşırlar biraz da güzel kokmalı.

Böyle yapsam deterjanın temizleyici etkisini azaltır mıyım?


 
Azaltırsın. Çünkü deterjanda anyonik, yumuşatıcıda katyonik yüzey aktif maddeler var. + ve - yüklü malzemeleri bir araya koyarsan etkileri azalır.


  • pati  (05.08.19 07:00:27) 
@pati teknik olarak açıklamış ama daha halk dilinde anlatayım. yumuşatıcının espirisi sadece koku vermek değil, çamaşırda kalan deterjanı uzaklaştırmak. yani deterjanın etkinliğini azaltmak amacıyla kullanılan bişey.

hipoalerjenik yumuşatıcılardan deneyebilirsiniz bu arada.
  • shadowfollower  (05.08.19 11:12:59) 
en güzel yumuşatıcı beyaz sirke, koku için de kendi parfümünden bi fıs yeterli oluyor ya da aromalı yağlardan birkaç damla, doğal, sağlıklı, hesaplı.
detarjanla aynı göze koyarsan temizlerken suya karıştırır, yumuşatıcının mantığına aykırı, yani deterjanın etkisi azalır mı bilemiyorum, kimyasal bir mevzu ama yumuşatıcı işlevini yerine getiremez.

  • tiny penny  (05.08.19 14:21:36) 
[]

motosiklet satın aldım ve yedek anahtarı vermedi

geçenlerde 4 bin liralık motosiklet aldım, kaybolmuş bulamadım diye vermedi adam. aramızda 170 kilometre falan var, ben merkezdeyim o ilçede. tam adresimi bilmiyor ama.

motosiklete gps takıp gelip alma ihtimali nedir sizce? 4 bin liralık motora polis kılını kıpırdatmaz zaten.


 
Motosikletini çalmak için anahtara ihtiyacı yok.


  • malheiros  (04.08.19 20:53:28) 
4 bin lira için uğraşmaz kanki, 20/30 bin liralık aletleri 1 dakika içinde götürüyorlar zaten.


  • selam  (04.08.19 21:01:57) 
Öyle bir niyeti olsa yedek anahtarı da sana verir üzerindeki şüpheyi kaldırırdı, sonra 3. olarak kopyallattığı anahtar ile gelir araklardı motoru.

Anksiyeteye hoş geldin :)
  • John Bloor  (05.08.19 12:55:22) 
arkadaşlara ek olarak şunu söylemek istedim, günümüzde bile motorun en büyük güvenlik önlemi kalın kaynaklı zincir ile bir yere bağllamak.

motoru hep aynı yere çekiyorsan eğer, gider demirciye yaptırırım abi kocaman bi kazık(demiciye tarif edince anlar yapar) yere derin bi çukur açıp, o kazığı gömüp atarım üstüne bol çakıllı betonu, gider alırım kaynaklı bi zincir hep oraya bağlarım.

kazığın harbiden sağlam ve dallı budaklı olup yere gömülüp beton atılması çok mühim, kaynaklı zincir ve kilit de çok mühim.

motorun şaseden bi yerden dolayıp dolayıp bağlıycan, yani lastikten falan takarsan, adamlar lastiği söküp götürmeye bile yeltenebilirler. bundan daha iyi bir güvenlik önlemi yok.

eğer illa başka çözüm yolu ararsan buna ek olarak, motorsiklet takip sistemi var, motorun an an nerede olduğunu gösteriyor.


motorları da sürerek kaçırmazlar, iki kişi üç kişi dört kişi yüklenip kapalı kasa kamyonet arkasına atıp çalarlar, 500 kilokuk motoru bile saniyeler içinde böyle kapalı kasa ford transit, hyundai h100 gibi kamyon arkasına atıp çaldıklarını defalarca videolarda gördüm, sen de ararsan bulursun youtube da.

bu kaynaklı zincir inox yani paslanmaz olursa ömürlük olur, paslanmazı testere ile spiral taşı ile, saç makası ile kesmek aşırı zor, oksijenle bile kesemezsin kıpkırmızı olur kalır kesilmez normal demir çeliğe nazaran 10 kat daha fazla uğraştırır bu da gürülltü demek. yani ev önü sistemin böyle olmalı

dışarda park edeceğin zaman ise mutlaka güvenlik kameraları olan bir yerin önüne çekip, daha soft bir şekilde daha ince bir zincirle kilitlerse hiç bi sorun yaşamazsın. bu dediklerime dikkat ettiğin sürece hiç bi sıkıntı çıkmaz.
  • Fodera  (05.08.19 13:15:49 ~ 13:20:46) 
[]

koro neden dinlemiyoruz?

korolar neden şarkı çıkarmıyor mesela? klasik müzikte falan dinlediğimde tüylerim diken diken oluyor. bayılıyorum ben ama neden yok işte?




 
o işte para yok


  • vladimirdökümov  (03.08.19 20:22:00) 
tamamen düz vatandaş olarak mantık yürütüyorum, "müzisyenim ve sen haksızsın *bne" diyecek olan varsa düzeltmekten çekinmesin: koroda çok fazla sanatçı var. bir araya gelip eser vermeleri çok zor olur. fazla kalabalıklar çünkü. aynı şekilde, elde edecekleri gelir de az olacaktır. 3-4 kişilik grup değil ki... konser vermesi ayrı dert, taşınması ayrı dert.

ben koro işinden çok anlamam ama kuban kazak korosu ve kızıl ordu korosu'nun hastasıyım. düzenli olarak dinlerim. bunların mesela oturup da "hadi yeni şarkı yazalım" diyeceğini zannetmiyorum, yapıyorlarsa bile albüm gibi değil de neblim 10 yılda 1-2 tane yeni şarkı şeklinde yapıyorlardır.

kapitalist dünyaya çok uygun bir iş değil koro üretimi. kâr yok çünkü. anlamsız. o açıdan koroların genellikle devlet sanatçılarından oluşması, devlet desteğiyle faaliyet göstermesi şaşırtıcı değil bence.
  • der meister  (03.08.19 20:47:32) 
Para getirmiyor, evet. En fazla uyarlama yapiyorlar, en son Hollanda'nin bir halk sarkisinin koroda uyarlandigini gormustum mesela.

Bence guzel bir sey böyle müzik yapilmasi. Yani kücük konser salonlarında, kücük davetlerde, köydeki kilisede devam etmesi... Elbette der Philharmonische Chor Wien gibi enstitü olmus, büyük konserler veren populer korolar var.

Yine de bence, böyle bir gelenegi var: kücük caplı kalmak. Bence bu harika bir sey.

der meister'inkine ek olarak, gordugum kadariyla seveni, bir parcasi olmak isteyeni de az degıl koronun. Belediyeler ya da kiliseler hocalar tutuyorlar ve isteyenler, siradan halktan kisiler, gidip koroda sarki soyleyebiliyor.

Ek: Basliktaki soruya cevap vermemisim. Ben dinliyorum. Tanidiklarimin konserleri oluyor, onlara gidiyorum. Yarın Viyana Senfonisi'nin konseriyle beraber pazar korosunun ortak programı var, ona gidecegim mesela.
  • buf-e kür  (03.08.19 21:19:31 ~ 21:26:59) 
Koro diyince aklıma Scala & Kolacyn Brothers geldi nedense. Gerçekten de şarkıların cover halleri çok farklı hissettiriyor. Tavsiye niteliğinde bir cevap oldu.


  • glutamin  (04.08.19 00:18:58) 
[]

dolmuşçuluk devam ediyor mu?

bulunduğunuz veya iyi bildiğiniz illerde?
neden tek tip otobüslere geçmiyor belediyeleriniz?



 
evet. sakarya.

minibüsçüler esnaf odası, şehrin trafiğini belirliyor gibi bir durum var. seçimlerde de iyi pres yapıyorlar. haliyle tek tip otobüsleri geçin, otobüs seferlerini azaltan bir zihniyet var 10 yıllardır.

nüfus 1 milyon üzeri, dolmuşçuların çoğu sabıkalı. 80 milyonluk ülkede ne kadar ipsiz sapsız varsa toplanmış buraya.
  • bisorumvargaliba  (02.08.19 02:01:33) 
Adamlar otobüs koyulmasına mani olabiliyor, varsa sefer sayısını azalttırabiliyor. İnsanları mecbur ettikten sonra cayır cayır para kazanıyorlar.

Belediye otobüsleri artık kartlı ve para sistem içinde takip edilebiliyor. Dolmuşçuda böyle bir durumda yok.
  • baal  (02.08.19 05:46:40) 
Evet, istanbul.
Neden geçmiyorlar bilmiyirum, gerizekalilik.

Gerci otobusun girmekte cok zorlandigi guzergahlar var, buralarda dolmusu kaldirirsan otobus sayisi artacak, daha da zorlasacak.

Ama minibüsleri mumkun olan guzergahlarda komple kaldirip
geri kalani da otobus gibi durakli sisteme gecirebilirler bence. Boyle olmali.
  • stavro  (02.08.19 09:19:05) 
[]

Sağlığına dikkat etmeyip mükemmel görünen kadınlar

Spor ile alakaları olmayıp, 3 öğün fast food ile beslenip fiziken ve cilt güzelliği, orantısı olarak çok iyi görünen insanlar var.

Bu sadece genetik ile mi açıklanır? Nasıl oluyor bu?


 
Hocam genetik ama aslında o kadınlar çok iyi görünmüyorlar. Spor yapanla yapmayan bir olmuyor.


  • lcha  (01.08.19 17:03:22) 
bir tanıdığım 38 yaşında ufak tefek bir kadın. sağlıklı beslenmek bir yana günde 8 bira gömdüğü, günlerce aç kaldığı oluyor, hala bebek gibi teni, 18lik çıtır vucudu var.

genetiğin yanında bence onu kurtaran obez olmaması. kadın gerçekten yemek yemeyi sevmiyor.
  • orpheus  (01.08.19 17:09:19) 
O çıtırları çıplakken de görmek isteriz, giyinikken herkes çıtır

Spor yapmaya başladığımdan beri normalde taş gibi diyebileceğin kadınların vücutlarının aslında ne kadar kötü durumda olduğunu fark etmeye başladım ben. Sana da çıtır, güzel vücutlu gibi görünüyo olabilirler bence. Eskiden bana çok olurdu.

Hemen hemen hepsinin göbeği kat kat. Kalçaları şekilsiz. Kot pantolonla toparlıyolar
  • Delay Fuze  (01.08.19 18:40:29) 
Ten olayı genetik. Gerçi kolajen dolgu sağlayan kremler falan var ama.

Vücut şekline gelince demir destekli südyenler, popo kaldıran taytlar vs.
  • filipis  (01.08.19 20:29:40) 
[]

Teyzemin kocasının teyzemden eşim diye bahsetmesi

Bizle konuşurken teyzeme eşim diyor. Art niyetle yapıyor olabilir mi? Çok itici buluyorum ben, ismini söylesen nolacak yiyecek miyiz?




 
ağız alışkanlığıdır o.


  • cern de cayci olmak vardi  (01.08.19 14:33:05) 
ne desim mahmut mu desin ben anlamadım ki.


  • kuzey li  (01.08.19 14:42:51) 
Çok ayıp etmiş senin yanında böyle yapmaması lazım. Hiçbir insan eşinin yeğeni yanındayken eşinden eşim diye bahsetmemesi lazım. Zira insanlara eşi olduğunu beyan eden eşim kelimesini kullanırsa insanlar -ki onların konuyla bir alakası yok- irrete olabilirler. Düşman başına dostlar.


  • kablelvuku  (01.08.19 14:44:02) 
ne insanlar var yuh !


  • AlsterWasser  (01.08.19 14:44:30) 
Taşlanmalı bence.


  • kulagina kupe olsun  (01.08.19 14:47:30) 
Eşim diyor derken, eşim diye mi sesleniyor. Yani mesela içerideki eşine seslenirken Ayseeel diyeceğine, eşiiiiim mi diyor. Eğer böyleyse eşiiiim demek tabii pek sık rastlanılan bir şey değil. Yok arkadaşların dediği gibiyse, ona sık da rastlanılır.

İki türlü de garip değil ama. Eşi sonuçta. Mahmut mu desin? +1
  • nasıl yani  (01.08.19 14:53:24 ~ 14:53:34) 
Ağzını burnunu kır bi daha diyemesin


  • lcha  (01.08.19 14:59:51) 
ya şimdi hepiniz gömmüşsünüz de şöyle bi düşününce, kendinizi yerine koyunca biraz saçma oluyor.

yani ben eşimden bahsederken eşimi tanıyanlara adını söylüyorum. eşimi tanımıyorsa "eşim" diyorum. ama tanıdıklara "eşim" dediğimi düşününce tuhaf geliyor yahu.

oğluma annesinden bahsederken "eşim" demiyorum, adını söylemiyorum, "annen" diyorum. düşünsenize oğluma annesinden bahsederken "eşim seni çağırıyo git bi bak" dediğimi, asdfhsdk komik lan. ya da eşimin kardeşiyle konuşurken "ablan" demek veya ismini söylemek yerine "eşim" demek... ne bileyim acaip geldi bana da.

yine de art niyet olduğunu sanmıyorum, ağız alışkanlığıdır.
  • kibritsuyu  (01.08.19 15:08:05) 
@kibrit bence soruyu anlamadılar.

Amca ve yeğenler, baldızlar, bacanaklar oturmuşsunuz, amcanız anlatıyor: "eşim de tübitak'tan kabul aldı, eşimin hiç öyle alışkanlıkları yok."

Normal mi yani bu cümleler size göre?
  • diffarentiationation  (01.08.19 15:16:50) 
şimdi şöyle bir şey de var. insanlar yakınlarından bahsederken onlara nasıl hitap ediyorlarsa, başkalarına da öyle anlatıyorlar. düşündükçe gelişiyor.

ben eşime adıyla hitap ediyorum normalde, tanıyan birine de eşimden bahsederken adıyla bahsediyorum.

ama küçük teyzeme "hede teyze" diye hitap ediyorum, başkasına da anlatırken "hede teyzem" diye bahsediyorum, adıyla değil.

ben nasıl hitap ediyorsam, başkasına da öyle bahsediyorum. yani evde eşime adıyla hitap edip, tanıyan diğer akrabaya bahsederken "eşim" demiyorum.

yani bu evde de karısına "eşim" diye hitap ediyorsa mümkün olabilir.
  • kibritsuyu  (01.08.19 15:26:58) 
yakinlarla sohpet sirasinda ismini kullanmak yerine esim demesine anormallik puanim 6/10

sizin bunda art niyet aramaniza anormallik puanim 9.5/10

eniste teyzenizi baskilamaya calisan bir karakter de o yuzden mi iskilleniyorsunuz acaba? esim diyerek kadini kendisine bagli bir varlik gibi gostermeye calistigini mi dusunuyorsunuz?
  • jimicik  (01.08.19 15:27:49) 
Art niyet olduğunu sanmıyorum kaldiki sadece teyzeniz/eşim demesinden anlamayaniliriz


  • all girls dream  (01.08.19 15:57:37) 
insan gerçekten hayret ediyor.
mahmut demesin de, "teyzen" desin mesela.
ki normal insan diyalogu bunu gerektirir.
bunu normal karşılamak bence biraz garip.
tutup dayımın karısı dayım için bana "eşim" dese, "dayım yani?" falan derim.
zaten Türkçe ifadesi olarak da yanlış, çünkü bahsi geçen kişi yani teyze "senden" olan taraf.
dışarıdan gelen teyzenin kocası.
yani ifade edilirken karşıdaki kişiye göre düşünüldüğü için onun eşinden önce, teyzelik özelliği ön planda olmalı.
en kötü ihtimalle adı geçmeli.

kibritsuyu +1
hatta "düşünsenize oğluma annesinden bahsederken "eşim seni çağırıyo git bi bak" dediğimi" kısmına sesli güldüm :)

annemin bir arkadaşı vardı.
benle yaşıt bir oğlu var ve adı "umut".
telefonda konuşurlarken umut eve gelince, "oğlum geldi" derdi.
annem de "bu da bir cins" diye tuhaf karşılardı devamlı "oğlum, oğlum" diye bahsetmesini, çünkü o benden adımla söz ediyordu doğal olarak.
tuhaf gerçekten.
tuhaf ve samimiyetsiz bir yanı var.

kaldı ki, "eşim" kelimesini ben resmi olunmayan insanlara karşı kullanıldığında da antipatik bulan biriyim.
"karım/kocam" diye bahsedilmesi bile bence daha iyi.

yani hem "eşim" resmiyeti, hem de karısının kendi yeğenine "eşim" diye bahsetmek iki katı komik ve saçma
itici bulunması çok normal, hatta ben olsam şakayla karışık ya da onun anlayacağı herhangi bir tarzda "yahu eşim diyip durma şu kadına, komik oluyor" falan der, bu gidişata son vermeye çalışırdım.
  • blatta hiberna  (01.08.19 20:18:25 ~ 20:22:45) 
[]

aynı yara+yara izine 3 farklı doktor 3 farklı ilaç verdi

yüzümdeki tahriş olmuş bölge için tıp fakültesindeki dermatoloji uzmanı madecassol kullan dedi. aile hekimi hametan merhem kullan dedi. fikir danışmak amaçlı görüştüğüm bir güzelik merkezi dermatologu da "madecassol ne alaka oraya terramcyin sür." dedi.

en tecrübelisi güzellik merkezindeki gibi görünüyordu. ne yapayım ben şimdi?


 
teşhis konusunda araştırma üniversitesi prof'a gidecen kardeş.


  • aslindasorunumpsikolojik  (01.08.19 02:04:32) 
terramycin haric digerleri bitki ozutu oldugundan daha cok kasinmayi kizarikligi giderme, iyilesmeyi hizlandirma vb. gibi etkileri var. yani tam olarak etken maddeleri boyle calisiyor. ikisi de asagi yukari ayni mekanizmalari kullaniyor etken maddeleri farkli olsa da. terramycin ise antibiyotik, eger tahris olan bolge acik yara degilse ben gereksiz buldum antibiyotigi ama belki de enfeksiyon kapmasin yeter zaten kendi iyilesir seklinde dusunmus de olabilir.


  • tanaka  (01.08.19 07:33:48) 
Son 2 yorum +1


  • doxanikee  (01.08.19 09:40:38) 
[]

Kürdan kollu insanlar

Nasıl yaşamını sürdürebiliyor? Benim 2 parmağım çapında kolları var, bunların çoğu kadın ama erkekler de çok. 5 kilo poşeti taşıyabilir mi mesela bu insanlar? Rahatsız olmuyorlar mı bu durumdan?




 
Anlamak imkansız. Ben de merak ediyorum. Kadına bile yakışmıyo bence


  • Delay Fuze  (31.07.19 12:08:13 ~ 12:08:42) 
Dişi kisisiyim. Gerektiğinde 30kg da taşıyabiliyorum. Taşınıyor yani sıkıntı yok :D


  • superfluid  (31.07.19 12:30:26) 
Suoerfluid +1 asıl kadında kapkalın etine dolgun kol kötü duruyor kanımca.


  • Mossy  (31.07.19 12:43:55) 
evet gayet de taşınıyor hatta patlıcan kollardan daha iyi taşınıyor. özellikle kadındaki kalın kollar üste doğru genişleyen kas değil yağ kaslı kol ince olur kadında zaten.


  • lavie  (31.07.19 12:54:55) 
Ne güzel işte adam ya da kadın kafayı vücudu ile bozmamış demekki halinden memnun, size laf düşmez. Ağır sanayide, madende, taş kırmada çalışmıyor bu insanlar. 2 like fazla almak, victoria mankeni, amerikan zencisi vücuduna sahip olma rüyası ile spor salonunda zamanını harcamak istemiyordur. Geçenlerde ben de arkadaş grubundakileri ile tartıştım, tutturmuşlar Stromae çok zayıfmış, vücut yapması lazımmış, ulan sana mı düştü, kim dikte ediyor insanlara bu görüşleri, ideal vücudun nasıl olması gerektiğini? Erkek geniş omuzlu olmalıymış, uzun boylu olmalıymış, kadın poposu kıvrımlı olmalıymış falan filan aptal aptal çıkarımlar çok yaygınlaştı maalesef. Madem bu kadar vücut takıntınız varsa arkadaş çevrene, nüfusuna almazsınız olur biter. Sen öyle seviyorsun, Netflix de o biçim oyuncu vücütları gördün diye bunun standard kabul edilmesi gerekmiyor


  • freedonia  (31.07.19 13:16:57) 
[]

Reichstag hakkında

Burası eski almanya parlamentosu mu yoksa kullanılıyor mu? Mevcut durumunu yazmamışlar hiçbir yerde deli oldum. Ne olarak kullanılıyor? Bundestag ne oluyor?




 
www.bundestag.de
burada yaziyor
German Bundestag is the national Parliament of Federal Republic of Germany. It's seat is the Reichstag Building in Berlin.
Yani Reichstag binanin adi, Bundestag da parlamento oluyor.
  • interview with the vampire  (30.07.19 16:44:38 ~ 16:45:11) 
reichstag bundestag'ın eski adı normalde. hitler zamanlarındaki adı ve 1999 yılında renove edildikten sonra tekrardan kullanılmaya başlandı. bundestag yeni parlamentonun adı ancak yerleri yine de reichstag binası.


  • viyana kangurusu  (30.07.19 16:45:33) 
bundestag parlamento demek

reichstag ise onun evi

reichstag 99 yılında renovasyon geçirerek yeniden kullanıma açıldı, doğu batının birleşimin simgesi olarak da dome eklendi üzerine, dome turistik bir öğe olarak hem şeffaflığı sembolize ediyor, hem de kontrollü bir ışık kuyusu olarak çalışıyor.


gezmek isterseniz kapıda beklemek yerine pasaportunuzla online randevu almanızı öneririm. reichstagtan sonra da paul lobe haus(parlementet ofisleri) ve haus der kulturen der welt oradan da tiergartende dolaşmanızı öneririm
  • sameidiot solo  (30.07.19 16:47:45) 
[]

latin alfabesi harici alfabe kullanan ülkeler

bunların klavyeleri nasıl oluyor?

japoncaya baktım mesela f'lere ve rakamlara da harf koymuşlar ama daha fazla harf var gibi duruyor, hepsini koyabiliyorlar mı? kanji'ler var bilen vardır özel karakterler gibi, nasıl yazıyorlar bunları elektronik ortamda? çok zor olmaz mı yazmak? sanıyorum fn gibi bir tuşa basınca alfabe değişiyor, doğru mu?

bide rakamlar her alfabede aynı şekilde mi yazılıyor?

 
benim gordugum, kanji degil de, daha cok kana yaziyorlar. kendi tecrubeleri: bir tik daha zor, ya da ayni zorlukta imis yazmak.

Bazi kanjiler cok seyrek kullaniliyor.

Rakamlar elbette her alfabede ayni yazilmiyor. Ama internet, telefon kullanan herkes kullandigimiz sayilari taniyorlar.
  • ebabil curnatasi  (30.07.19 10:24:13) 
[]

spor salonu açmak

aynı anda 30-40 kişinin çalışabileceği 6-7'şer bisiklet ve koşu bandının olduğu salon açmak kaça malolur sizce?

Bunun için genç girişimci vs. hibesi alabilir miyim devletten?


 
bilmiyorum ama şu video aklıma geldi belki bir çıkış noktası olur www.youtube.com


  • AlsterWasser  (29.07.19 22:45:42) 
Hangi markayı tercih edeceğin bile fiyatı iki katına çıkarabilir. Önce ürünleri nokta atışı listelemen gerek.

Mesela iki amerikan markası aynı muadil alet biri 12k tl diğeri 20k tl
  • filipis  (29.07.19 23:19:41) 
açacaksan şunda 2 tane getir, hep sıra oluyor :D

yorkbarbell.com
  • hayley williams ile evlenecek genc  (30.07.19 03:52:43 ~ 03:52:49) 
[]

sözlük ilkokullu mu doldu?

(bkz: üstteki yazara bir şehir ismi ver)

bu başlığı liseli bir birey açar mı sizce? pek alt seviye liseli tanımadım ama benim tanıdıklarım genelde aklı başında ergenlerdi. bu başlığı açmazlardı.

buna ek olarak günlerdir süren yeni nesil rap tartışmaları, bazı kadınların yaptığı danslar gibi başlıklar midemi bulandırmaya başladı.

sürekli kalite düşüşünden bahsediliyor ama hiç bu kadar düşmemişti bana göre. hep böyle miydi sözlük yoksa ben mi işsizlikten dolayı fazla takıyorum?

 
Uzun süredir böyle. Giderek azalan bir kalite seviyesi olduğu bir gerçek. Ama bence kalite bakımından sözlükte bir kırılma noktası varsa webrazzi olayı ve akabinde moderasyonun toplu istifasıdır. O günden beri sözlük inci sözlüğe doğru hızla ilerliyor.


  • himmet dayi  (29.07.19 14:46:11) 
la casa de papel virali gibi birşeydir belki izlenme oranları düşük geldiyse son sezonun


  • freebird5406_2  (29.07.19 14:47:09) 
burası da sözlük gibi çöp olma yolunda ilerliyor. birkaç gündür ne zaman baksam sözlükte kadın videoları, kadın başlıkları. burada şu kadın güzel mi, bu kadın ne kadar seksi soruları. her yer reklam ve çöp dolu.


  • xvyz  (29.07.19 15:00:11) 
2007'ye kadar olan entrylere bakiyorum,troller bile kaliteli icerik giriyor,şimdiki entryler haber sitelerine yazilan yorumlardan daha özensiz ve kalitesiz


  • kreatin  (29.07.19 15:02:59) 
valla şu an yerlerde. inci sözlükten farkı kalmadı. eskiden gerçekten bir şeyler bakıp öğrenir bilgi alırdık. şimdi kafa la casa de papel, ben fero, norm ender, aleyna tilki.


  • mikahakkinen  (29.07.19 15:25:37) 
Yaz tatili diyedir belki ama gittikçe düşen bir seviye olduğu kesin


  • all girls dream  (29.07.19 15:42:04) 
alternatifimiz yok mu ?


  • olaylar olaylar  (29.07.19 17:43:49) 
[]

lorde - royals

bu şarkı birileri için gizli bir kod falan mı içeriyor? ingilizcesini yüzlerce kez dinlememe rağmen zaten hiç anlamamıştım, türkçe çevirisine de baktım ve yine bir şey anlamadım. bu şarkı ne diliyle ne amaçla yazılmış olabilir? her kelimesi çok derin anlamlar falan mı içeriyor?

"I’ve never seen a diamond in the flesh
Bedenimde hiç mücevher görmedim
I cut my teeth on wedding rings in the movies
Filmlerden nikah yüzükleri üzerine yeni şeyler ögrendim
And I’m not proud of my address,
Ve adresimle gurur duymuyorum
In a torn-up town, no postcode envy
Bir ayrılmışlık içinde-şehrin yukarısında,kıskanılacak bir postakutusu yok

But every song’s like gold teeth, grey goose, trippin’ in the bathroom
Ama her şarkı; altın dişler,gri kaz,banyodaki tökezlemeler gibi
Blood stains, ball gowns, trashin’ the hotel room,
Kan lekeleri,balo kıyafetleri,otel odasındaki saçmalıklar
We don’t care, we’re driving Cadillacs in our dreams.
Umursamıyoruz,biz rüyamızda Cadillac sürüyoruz
But everybody’s like Chrysler, Maybach, diamonds on your timepiece.
Ama herkes zaman diliminde Chrysler,Maybach,mücevherler gibi
Jet planes, islands, tigers on a gold leash.
Jet uçaklar,adalar,tasmalarında kaplanlar
We don’t care, we aren’t caught up in your love affair.
Umursamıyoruz,biz sizin aşk meselelerinizi yakalayamıyoruz

And we’ll never be royals (royals).
Ve biz asla kraliyet ailesi olmayacağız
It don’t run in our blood,
Damarlarımızda dolaşmıyor
That kind of luxe just ain’t for us.
Bu tarz bir lüks sadece bizim için olamaz
We crave a different kind of buzz.
Farklı bir vızıltı için yalvarıyoruz
Let me be your ruler (ruler),
Senin yöneticin olmama izin ver
You can call me queen Bee
Beni kraliçe arı diye çağırabilirsin
And baby I’ll rule, I’ll rule, I’ll rule, I’ll rule.
Ve bebeğim yöneteceğim
Let me live that fantasy.
Bu fanteziyi yaşamama izin ver

[Verse 2]
My friends and I—we’ve cracked the code.
Arkadaşlarım ve ben,şifreyi kırdık
We count our dollars on the train to the party.
Parti için trende dolarlarımızı sayıyoruz
And everyone who knows us knows that we’re fine with this,
Ve bizim kim olduğumuzu bilen herkes bunda iyi olduğumuzu bilir
We didn’t come from money.
Biz paradan gelmedik

But every song’s like gold teeth, grey goose, trippin’ in the bathroom
Ama her şarkı; altın dişler,gri kaz,banyodaki tökezlemeler gibi
Blood stains, ball gowns, trashin’ the hotel room,
Kan lekeleri,balo kıyafetleri,otel odasındaki saçmalıklar
We don’t care, we’re driving Cadillacs in our dreams.
Umursamıyoruz,biz rüyamızda Cadillac sürüyoruz
But everybody’s like Chrysler, Maybach, diamonds on your timepiece.
Ama herkes zaman çizgilerinde Chrysler,Maybach,mücevherler gibi
Jet planes, islands, tigers on a gold leash.
Jet uçaklar,adalar,tasmalarında kaplanlar
We don’t care, we aren’t caught up in your love affair.
Umursamıyoruz,biz sizin aşk meselelerinize yetişemiyoruz

And we’ll never be royals (royals).
Ve biz asla kraliyet ailesi olmayacağız
It don’t run in our blood,
Damarlarımızda dolaşmıyor
That kind of luxe just ain’t for us.
Bu tarz bir lüks sadece bizim için olamaz
We crave a different kind of buzz.
Farklı bir vızıltı için yalvarıyoruz
Let me be your ruler (ruler),
Senin yöneticin olmama izin ver
You can call me queen Bee
Beni kraliçe arı diye çağırabilirsin
And baby I’ll rule, I’ll rule, I’ll rule, I’ll rule.
Ve bebeğim yöneteceğim
Let me live that fantasy.
Bu fanteziyi yaşamama izin ver

Ooh ooh oh
We’re bigger than we ever dreamed,
Hayal ettiğimizden daha büyüğüz
And I’m in love with being queen.
Ve kraliçe olmaya aşığım
Ooh ooh oh
Life is great without a care
Hayat tasasız güzel
We aren’t caught up in your love affair.
Biz sizin aşk meselelerinizi yakalayamıyoruz

And we’ll never be royals (royals).
Ve biz asla kraliyet ailesi olmayacağız
It don’t run in our blood,
Damarlarımızda dolaşmıyor
That kind of luxe just ain’t for us.
Bu tarz bir lüks sadece bizim için olamaz
We crave a different kind of buzz.
Farklı bir vızıltı için yalvarıyoruz
Let me be your ruler (ruler),
Senin yöneticin olmama izin ver
You can call me queen Bee
Beni kraliçe arı diye çağırabilirsin
And baby I’ll rule, I’ll rule, I’ll rule, I’ll rule.
Ve bebeğim yöneteceğim
Let me live that fantasy.
Bu fanteziyi yaşamama izin ver"

 
ilk kısmı okudum, çeviri yanlış

gerçek hayatta hiç mücevher görmedim
evlilik yüzüğünü ilk kez filmlerde gördüm
adresimle gurur duymuyorum

postcode envy: düzgün bir yerde yaşamaya özenmek

gerisine bakmadım

www.thomasvan.com
  • passion rules the game  (27.07.19 03:53:31 ~ 03:54:40) 
kötü çeviri. zengin değilim diyor, zenginler gibi yaşamayı anlatıyor. bir şifresi falan yok. belli terimleri bilince gayet anlaşılır bir şarkı. ingilizce aratırsanız muhakkak bulursunuz detaylı incelemsini.


  • i ve been mistreated  (27.07.19 06:59:15) 
[]

twitter sorusu

bazı hesaplar görüyorum, takipçi sayısı 500, takip ettiği 800, tweet sayısı 25 bin. tweet'lerini retweet eden bile olmamış. bu kişinin bu kadar tweet atma amacı nedir?

twitter ile hiç alakam olmadı bugüne kadar.


 
3/4 rt dir. Aksi halde işsizin teki filan heralde.


  • adwokat  (26.07.19 04:01:11) 
attığım tweet 3000
takip ettiğim 120
takip eden 190

işim var.
  • a darkness coming  (26.07.19 09:47:00) 
işsizlik +1


  • himmet dayi  (26.07.19 10:11:40) 
seviyordur.
kendi rahatsız olmuyorsa bizi ilgilendiren bir durum yok.

  • patates  (26.07.19 10:34:55) 
[]

yazın otellerde çalışmak için

turistik mekanlarda çalışmak için nerelere başvurabilirim? ingilizcem çok iyi, fiziğim iyi, sporla aram iyi ve boş oturmak yerine eylül ortasına kadar çalışmak istiyorum, insan da görmüş tanımış olurum.

kariyer.net'te nasıl arama yapmam lazım? başka ne yapabilirim?


 
tanıdık kanallarını zorla. bu dünyada amerika başkanı bile senin bir şekilde dördüncü beşinci kişi üzerinden tanıdığın çıkabiliyor.


  • orijinal nick bulamadim  (25.07.19 17:38:55) 
derdin para biriktirmek değilse, biraz da keyif ve eğlence olsun diyorsan kabak koyundaki kamp alanlarında hehangi bir ücret almadan yarım gün gönüllü çalışma imkanı var. örneğin sabah 7-12 çalışan bir arkadaşım vardı. sabah kahvaltısı hazırlıkları, wc temizliği, bungalovların toplanması gibi işler yapıp öğleden sonra kafasına göre takılıyordu.

bildiğim kadarıyla artık kabak iyice popüler olduğu için çok ihtiyaç oluyor gönüllüye ve başvuranı alıyorlar genellikle. karşılığında yemek ve yatacak yer ücretsiz. yarım gün çalıştığın için bir yandan da tatilini yapıyorsun rahat rahat.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (25.07.19 18:45:12) 
@istanbul nasıl başvuracağım? Yatak ve yemek de yeter bana.


  • diffarentiationation  (25.07.19 18:50:55) 
kamp alanlarını telefonla arayarak ihtiyaç olup olmadığını sorabilirsin. telefonları internet sitelerinde var. biz reflections kamp’ta kalıyoruz hep. sahipleri de çok tatlı insanlar. iyi anlaşabileceğini düşünüyorum. bunun dışında; turan hill, lilith, latcho, yerdeniz gene oralardaki kamp alanlarının adları.


  • istanbul kanatlarimin altinda  (25.07.19 19:28:20) 
wc temizliği hariç iyiymiş de wc temizliği için gönüllü olmam heralde. parayla bile yapmam aslında.


  • diffarentiationation  (25.07.19 19:40:26) 
[]

Kefiri süte döküp bakterileri çoğaltabilir miyim?

Böylece sonsuz kefir döngüsü oluşturmam mümkün mü?
Düşük sıcaklıkta bakteriler çoğalmaz derseniz, nasıl yaşıyorlar?



 
internette zibil tarif var. bence konuyu önce araştırın bi.

ha biz google kullanmayı sevenler yine size yardımcı oluruz ama bi bakın bence. hani.
  • kablelvuku  (23.07.19 16:44:21) 
@kable tariflerde hep kefir tanesi gerekiyor. Sen diyeceğin şeyleri düşünüp yaz istersen.


  • diffarentiationation  (23.07.19 16:56:28) 
olmaz, kefir yapmak icin ozel kefir mayasinin olmasi lazim. yogurt gibi kendi kendine mayaliyamiyorsun


  • crucio  (23.07.19 16:58:06) 
tariflerde hep kefir mayası gerekiyorsa olmuyor demek ki. olsaydı "sütü ısıt, içine market kefiri dök, yoğurt gibi mayala" diye tarifleri de olurdu.


  • kibritsuyu  (23.07.19 17:16:08) 
Kefir mayaniz yoksa kefir yapamazsiniz, internette kuru maya fln satiliyor, ya da etrafinizda yapan biri varsa birazini verebilir bedava, ureyip buyuyen bir sey zaten.


  • kassiopeia  (23.07.19 17:17:51) 
[]

abd'de yaşayanlara soruyorum

siyahilere karşı bir ön yargınız var mı? beyazlara davrandığınız gibi mi davranıyorsunuz yoksa onlar için olumsuz sayabileceğimiz hareketlere, duygulara, düşüncelere sahip misiniz?

siyahi arkadaşlarınız, toplam arkadaşlarınızın yüzde kaçını oluşturuyordur? neden?


 
zencilere ters davranan turk'e hic rastlamadim, bizde o tarz bir ircilik yok. hatta tersine sempatik gelirler. universite'de birkac arkadas vardi, su anda da aile doktorum zenci.


  • cooperr  (18.07.19 08:39:08) 
benim yasadigim yerde yuzde 66 zenciydi. onyargim yoktu sadece guvenlik acisindan dikkat ediyordum zira fakir bir mahalleydi.
zenci arkadasim yoktu ama sosyal olarak konusuyordum tabi. sakalari hatta hosuma gidiyordu, degisik bir mizahlari var.
Zenci arkadasim niye yoktu cunku ofiste sadece servis hizmetlerinde calisanlar vardi muhabbetim cok yoktu. SOSYAL HAYATTA da dil okuluna filan gidiyordum, orada da zenci yoktu.
ters davranma konusuna gelince, bizim orada zenciye ters davransan heralde hastanelik olurdun.
  • cedex  (18.07.19 09:00:54) 
ABD'de yaşadığım dönemde ofis arkadaşlarımdan bazıları siyahiydi. Aksanları biraz daha farklı olduğu için daha dikkatli dinliyordum onları. Bir onların bir de hintlilerin (herhalde yiyip içtiklerinden) farklı bir ten kokuları var. O kokuyu çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim ama gayet konuşup güldüğümüz arkadaşlarımızdı kendileri. Ben Atlanta'daydım. Bir tanesi bana kuzey güney savaşını ve ırkçılık döneminde yaşadıklarını anlatmıştı. İnsan etkileniyor tabii. Koku meselesinin beni ırkçı yapmadığını düşünüyorum. Çünkü TR'de de kokan insanlara karşı mesafeliyim.


  • SiyamkedisiZorro  (18.07.19 10:35:35) 
[]

50cc motorsiklet alınır mı?

Amacım şehir içi ulaşım, b ehliyet var ve a almak istemiyorum. Yokuş bol. 2 kişi yokuş çıkabilir mi?




 
istanbulsa alma uzer


  • ahoy kaptan  (17.07.19 18:06:05) 
20-30 ile çıkarsın da trafik ona müsade eder mi orası biraz karışık. bir de bu tür ufak motorlarda en nefret ettiğim şey depolarının 6 litre 7 litre gibi ufak hacme sahip olması, benzin almaya üşeniyor insan. yokuş çıkma olayı diklikle alakalı tabi.


  • Fodera  (17.07.19 18:15:40 ~ 18:17:00) 
@ahoy k.maraş.


  • diffarentiationation  (17.07.19 18:16:22) 
$unu bir izle istersen, sorularinin cevabi var.

www.youtube.com
  • cooperr  (17.07.19 18:18:12) 
alınmaz.


  • ergenpezeveng  (17.07.19 18:18:47) 
50cc yokuşta sıkıntılı. 2 kişi daha büyük sıkıntı.


  • scudman1  (17.07.19 18:32:22) 
Ben de ayni şeyi uzun süre düşünmüştüm. Tecrübelilerin tavsiyelerini dinledim ve 150'lik aldım, bence siz de öyle yapın.

Ehliyet almak çok zor değil. 50'lik motor hele iki kişiyle yokuşta zorlar. Çıkar çıkmasına ama hem yeterince atak olamayacağı için bazı durumlarda sizi zorda bırakır hem de motoru yıpratırsınız. Yokuşu bol demişsiniz, bence hiç düşünmeyin 50'lik. Tek kişi ve yokuşsuz deseydiniz belki olur derdim ama..
  • orient blue  (17.07.19 18:32:30) 
Maraş’ın yokuşlarını çıkamazsın uzun uzun hepsi de zorlanırsın iki kişi hele geri takla bile atma ihtimali var.


  • Uncle Sam  (17.07.19 20:41:53) 
Kısa cevap: Alınmaz.

Uzun cevap: 50 cc motosiklet tek kişiyi bile yokuşta çıkarırken zorluk yaşatır, iki kişiyi sert bir yokuşta çıkaramama ihtimali bile vardır. Motorun bağırması, gidememesi, "Ulan onca parayı boşuna verdik" pişmanlığı da cabası. Alınmaz.
  • Boğazlıkazak  (17.07.19 21:20:42) 
[]

yüksek lisans 101

5 kişilik kontejyan vardı, birinci olarak kazanmışım.

yüksek lisansta danışman seçme oluyor mu? nasıl seçiliyor? ilk kayıt olan veya ilk sırada olan seçer gibi bir şey var mı yoksa hocalar mı karar veriyor?

hemen kayıt yaptırabilirim bir işe yarayacaksa. yoksa eylül'de.

 
aslında yüksek lisans kazanan birinin araştırma yeteneği ile ilerlemesi gerekir ve tüm merak ettiklerin yönetmelikte yazar ama

danışman seçiyorsun ama genelde ilk dönem sonunda. hocayla konuşuyorsun, konusu vs. ilgini çekiyorsa. o da isterse dilekçe verip seçiyorsun. öyle ilk gelen kapar gibi bir mantık yok ama hocaların da belirli bir sayıda öğrencisi oluyor.

kayıt sırası ile ilgisi yok kimin kimi seçeceğinin.

yönetmeliği mutlaka oku, merak ettiğin hemen her şey orada olacaktır.
  • passion rules the game  (16.07.19 14:36:50) 
[]

3 kasım 1996 susurluk kazası

bu olayın kısaca ne olduğunu, sonuçlarını, neden büyük bir olay olduğunu açıklayabilir misiniz?

ingilizce wikipedia'da neden skandal olarak geçiyor?
www.wikizero.biz

önemli bir olaysa detaylıca araştıracağım.

 
  • kibritsuyu  (16.07.19 02:52:34) 
"devlet-polis-mafya" ilişkilerini ortaya çıkaran kazadır.. sadece kamyon şoförü tutuklanmıştır..

günümüzde de Binali'nin en ufak bir altyapı çalışması yapmadan uygulamaya soktuğu hızlı tren kaza yapınca da makinisti tutuklamışlardı yanlış hatırlamıyorsam..

yaşadığımız her olay bir skandal aslında..
  • strobist  (16.07.19 04:37:05) 
bu devlet içi hesaplaşmanın sonucu olan bir olay. devlet abdullah çatlıdan kurtulmak istiyordu ya da devlet içi gizli bir olay yaşanıyordu. abdullah çatlının kazadan değil kazadan sonra kafasına vurulan darbelerle öldüğü gibi bilgileri okumuştum.

olay skandal çünkü kırmızı bültenle aranan abdullah çatlı devletin arabasında devletin mvleriyle aynı arabada bulunuyor.
  • mikahakkinen  (16.07.19 09:58:48) 
[]

karakter zengini diziler

kurtlar vadisi gibi, karakterlerin hikayesinin baştan sona çok iyi işlendiği ve bu kaliteli karakterlerden bol bol olan hangi diziler aklınıza geliyor?




 
kardeş payı


  • alwayschargeneverbend  (14.07.19 02:06:38) 
Boardwalk Empire
Suskunlar
Ezel
Sopranos
The killing
The fall
  • fatih in fedaisi  (14.07.19 02:47:57) 
GameOfThrones, son sezon pic ettiler karakterleri ama olsun


  • crucio  (14.07.19 02:52:21) 
behzat ç (her karakter çok iyidir)
breaking bad (adamlar yan karakterden ikinci dizi çıkardı)
game of thrones (bu zaten..)
fargo (ikinci sezon özellikle bu tanıma uyar)
  • tabii lan manyak mısın  (14.07.19 04:08:54) 
çemberimde gül oya


  • wishmaythşngs  (14.07.19 08:44:27) 
Avatar the Last Airbender, adeta derya deniz...


  • burka  (14.07.19 09:11:12) 
The Wire


  • EasyTiger  (14.07.19 10:24:27) 
Bu işin en iyi yapıldığı dizi lost’tur.

Bu diziden 20 tane daha dizi çıkar. Her bölüm bi karakterin üzerinden giderdi özellikle ilk sezonda.
  • (s)AINT  (14.07.19 10:30:24) 
Sopranos ve Oz


  • iwasbornonamountainside  (14.07.19 12:06:45) 
[]

Abd'li beyazların zenciler hakkındaki düşünceleri

Bizzat abd'li birinden duymuş olan var mı? Gördüğüm suçların nereseyse tamamını zenciler işliyor. Ne düşünüyorlar?

Renkler arası gruplaşma hakkında bir fikriniz var mı orada bir süre yaşayanlara soruyorum?


 
Gençler arasında herhangi bir dışlamaya, önyargıya çok şahit olmadım.hatta çalıştığım yerde siyahi genç bi kadın var.patron ve diğer çalışanlar tarafından çok sevilen birisi.ama evet siyahilerin suç işleme oranı çok yüksek.daha önce akşam sokak ortasında siyahi bir adam bıçak çekmişti bize.o olaydan sonra ister istemez bir korku oluştu.biraz daha temkinli yaklaşıyorum ben.


  • astrid  (10.07.19 03:47:00 ~ 03:47:45) 
Biz hewallere nasıl bakıyorsak onlar da zengilere öyle bakıyor.


  • Elduinnnn  (10.07.19 03:50:54) 
cevap olmayacak ama dear white people diye bir dizi var izleme listemde, siyahlara karşı ırkçı klişeleri işliyor.


  • kaset  (10.07.19 04:49:14) 
ABD'de ırkçılık öyle büyük bir ayıp haline gelmiş ki inmsanlar 'ırkçı' damgası yememek için gerçek düşüncelerini zaten gizliyor. Ama zaten gizlemeseler dahi ortak bir görüş olması mümkün değil. Jimmy Kimmel'ın bir sokak röportajı var YouTube'da, spiker beyaz insanlara "Hiç siyahi arkadaşın var mı?" diye soruyor. Kimisi hayır hiç yok diyor, kimisi de erkek arkadaşının siyah olduğunu söylüyor. Tabii buradan ırkçılık çıkartmak mümkün değil ama Siyahi popülasyonu oldukça fazla olan bir ülkede "Hiç siyahi arkadaşım yok." durumunda ben az da olsa kasıt ararım. Bu arada benzer durum tersi için de geçerli. Bir siyahi adama da beyaz arkadaşın var mı diye sorduklarında o da hiç yok diyor. Aynı durum burada da geçerli.


  • himmet dayi  (10.07.19 07:35:21) 
renk gruplasmasi yok. avrupa kadar yok en azindan. eger ciddi irkci degilse irka indirgeyip konusmuyor kimse. dusuk gelirli, cahil veya sorunlu vb deniyor. cunku ayni sekilde sorun cikaran beyazlar da mevcut.

avrupada ise direkt deri rengin veya milliyetin ile konusulursun.
  • eindaclub  (10.07.19 08:45:24) 
[]

en son baskı gazete ne zaman aldınız?

bizim eve girmeyeli 3-4 sene olmuştur.




 
5 yildan fazla


  • orpheus  (07.07.19 22:38:27) 
Bugün.
Bulmaca aldım.

  • black holes in the sky  (07.07.19 22:40:37) 
7 sene


  • gelecegin yildizi  (07.07.19 22:41:00) 
10 yıl olmuştur


  • (s)AINT  (07.07.19 22:45:00) 
eskiden her gun hurriyet alirdim, dogan grubuna aitti o donem, sanirim 5 sene almisimdir en son, yillardir almiyorum vay be


  • exlibris  (07.07.19 22:46:09) 
1 ay olmuştur


  • gazozailacatmauzmani  (07.07.19 22:52:42) 
her haftasonu, yalnızca haftasonu


  • xvyz  (07.07.19 23:11:05) 
ajansta çalışırken tasarladığımız bir ilan için almıştım 2 sene evvel.

onu saymazsak 5+ yıl olmuştur.
  • efreet sultan  (07.07.19 23:23:30) 
alternatif kullanımları için zaman zaman alıyorum.


  • spirit crusher  (08.07.19 00:04:39) 
7 yasindan beri yasadigim gunden fazla gazete almis biri olarak radikal kapandigi anda biraktim. Bugun turkiye'de olsam radikal olsa yine alirdim.


  • hewit  (08.07.19 00:04:55) 
Her gün dedem alır ben sadece bulmacasını çözerim. Haberleri de internetten okuyorum.


  • superfluid  (08.07.19 00:12:12) 
evlendiğimden beri almadım. 9 sene oluyor.


  • teritori  (08.07.19 09:41:05) 
[]

lazer epilasyon seansları boyunca kılları kökünden almak

3 gün boyunca cımbızla almasam yüzüm orangutan gibi oluyor. geçen hafta başladım, görevli kadın kılları hiç almayın, en fazla jiletleyin dedi ama jiletlesem bile afrikalı gibi görünürüm.

ne yapacağım ben? işe yaramaz mı bu şekilde?


 
lazer kıl tarafından absorbe olup sıcaklığı artıyor. ısınan kıl kıl kökünü de ısıtıp yakıyor. eğer kılı cımbızla alırsan lazerin ısıtacağı kıl kalmaz. terapi işe yaramaz yani.


  • sttc  (07.07.19 22:00:06) 
Yüzünüze iğneli epilasyon denemeyi düşünmez misiniz? Jilete falan gerek kalmıyor, lazer gibi işlem sırasında da kıl orada kalmıyor. Aman döküldü mü dökülmedi mi derdi yok yani. İğneyle kökü yakıp kılı cımbızla çekiyorlar. Lazerden biraz daha daha pahalı, daha can yakan bir işlem ama daha etkili.


  • totkymotky  (07.07.19 22:25:06) 
[]

Hamamböceklerini nasıl öldürüyorsunuz?

Dün kocaman bir tanesini ilaç sıkarak öldürdüm, hemen ölmediği için baya sıktım. Bu arada ben de bu ilaçtan soludum tabi.

Sonra dedim ki saçmalıyor muyum acaba? Terlikle vursam kimyasalı işin içine katmadan öldüreceğim. Para da harcamamış olacağım.

Bir dahakini sinek öldürücü sopayla falan mı öldürsem diyorum. Siz ne yapıyorsunuz?

 
polis çağırıp tutuklatıyorum, en ucuz çözüm bu oluyor


  • vladimirdökümov  (07.07.19 17:32:43) 
mümkünse kalın tabanlı bir terlikle sertçe vuruyoruz.


  • tabirimekruh  (07.07.19 17:34:14) 
öldüremiyorum :'( yani dolaylı da olsa temas edemiyorum, bir şeyle vurarak öldüremiyorum.

bir keresinde senin yaptığın gibi üstüne temizlik spreyi sıkarak kovalamıştım, bir yerde ölüp kalmıştı. bir keresinde de kaynar su dökmüştüm üstüne. evet suyun kaynamasını beklemişti.

ev ilaçlandığı için çok nadir karşılaşıyorum bu arada. senede bir kere ölüsünü, 2-3 senede bir de canlısını görüyorum.

edit: emfuzi söyleyince aklıma geldi, bir keresinde de şu tabanca çakmaklar var ya, onunla yakarak kovalamıştım.
  • pati  (07.07.19 17:38:54 ~ 17:52:18) 
Deodorantın ucuna Çakmak yakıp alev makinesi yapıyorum ve 2 saniyede sıfır atık ile ölüyor. Sonra peçete ile alıp atıyorum


  • emfuzi  (07.07.19 17:47:49) 
fısfıs ilaç sıkarak zor biterler. bayer hamamböceği jelini evin her yerine (hatta apartmanın da sağına soluna) sıkın kökleri kuruyor.


  • kamile necaset  (07.07.19 17:52:51 ~ 17:53:58) 
geniş koli bandını gazetenin etrafına ters sarıyorum. sonra böceğin üzerine bastırıyorum. banda yapışıp kalıyor. sonra bu şekilde taşıyıp atıyorum dışarı veya çöpe


  • sttc  (07.07.19 18:06:38 ~ 18:06:49) 
Terlikle vurup öldürdükten sonra cinayet mahalini dezenfekte edin bari, bazı hamamböcekleri hepatit taşır demişlerdi bize okulda.


  • curukturpkokusu  (07.07.19 18:09:42) 
Boynunu kırıyorum


  • dolan dolmuş  (07.07.19 18:10:36) 
Cif döküyorum üzerine :) temiz temiz


  • coca cola  (07.07.19 18:27:18) 
kalın tabanlı terlik -1

vurunca yerde suyu çıkıyor parçanıyor hiç hoş değil temizlemeside zahmetli
  • baknedicem  (07.07.19 18:54:17) 
Terlik ya da gazete ile vuruyorum


  • gazozailacatmauzmani  (07.07.19 22:05:43) 
Vurarak bitmez onlar. Geçenlerde eve iş yerine yaptığımızı yazayım kesin çözüm.
1 patatesi haşladık. İçine eczaneden borik asit aldık. Biraz toz şekerle karıştırıp toplar yaptık ve sağa sola bıraktık. Bir kaç gün içinde ölenleri süpürdük. O gün bugün gelen giden yok.

  • balik kraker  (07.07.19 23:22:53) 
[]

ekmek yeme ihtiyacı öğrenilmiş çaresizlik mi?

yıllardır hiç ekmek yeme ihtiyacı duymadım ama ekmek olmadan masaya oturmayanlar var. her gün aynı şeyi yemeyi vücut neden istiyor? 3 gün üst üste ne yesek bıkkınlık başlar, beyin yedirmemek için alarm verir. bu ekmekte neden böyle değil?

"ekmeksiz yemek olmaz." gibi çok eskilerden gelen bilgi genetiğe işlenmiş olabilir mi?

bu ekmek neden bu kadar popüler olmuş olabilir? bir de kırıntısını ziyan etmeme, öpüp başa koyma edebiyatı var ve onlara hiç girmiyorum zaten.

 
ekmek roma imparatorluğundan beri çok büyük önem taşıyan bir şey. daha öncesinde de muhtemel öyleydi.

neden istiyoruz? hem sosyokültürel aktörler. ekmeğe önem verme israf etme gibi kampanyalar sizinde dediğiniz gibi hem de türk mutfağının genel özellikleri ekmek yemeye sevkediyor insanları.

onların dışında ekmek güzel bir şey. tadı güzel bol karbonhidratlı ve en basit şekliyle bildiğin bağımlılık yapan bir şeker. kısa ve dağınık oldu ama genel çerçeve böyle.
  • kljgslsdkjsd  (05.07.19 19:56:55) 
Vücut doymak için karbonhidrat istiyor. Özellikle sulu yemeklerde yemeğe banmak için insan istiyor.
Ve çoğunlukla ekmeksiz doyulmuyor. Bunun temelinde de aslında biraz fakirlik var.

100 gr et yediğinizi düşünün. Doymanız imkansız, ekmekle desteklemeniz lazım ki doyasınız.
He parası olan 300 gram alır doyar o başka.
Ayrıca mesele sade et yemek de bayar insanı. Yanında ekmek yemek biraz daha hafifletiyor.

En ucuz yemek türü olduğu popüler bence ve doyurduğu için.
  • tinky winky  (05.07.19 20:04:08) 
@tinky winky bilimsel yönünü sormuştum olayın. ayrıca 250 gram ekmeğe 1.5 lira dersek, kilosu 6 lira yapar. bu paraya kilolarca makarna, pilav yiyebilirsin. yani makarnadan kat kat pahalı.


  • diffarentiationation  (05.07.19 20:10:48) 
benim ilgincime giden bütün hayvanlar da ekmek yiyor. kedi, köpek, kuş, tavuk, karınca...

normalde kedi, köpek etobur. domates, salatalık versen yemez. ama ekmek yiyorlar.
  • nickini degistiren yazar  (05.07.19 20:21:19) 
sene 2019 oldu hala "vücut doymak için karbonhidrat istiyor", "ekmeksiz doyulmuyor" diyenler var, cidden inanılmaz.


  • der meister  (05.07.19 20:24:51) 
Mantıyla ekmek yiyen insanlar gördükten sonra bunun bir kültür olduğunu anladım.


  • mekaniker  (05.07.19 21:55:29) 
der meister, seni görmesek bilmesek, gayet fit, skinny, hatta yüzücü kaslı birisi olarak hayal edicez, enine boyuna aynı ölçülere sahip adamsın, böyle söyleyince komik oluyor.


  • Fodera  (05.07.19 22:13:22) 
başka ülkeleri örnek gösteren arkadaşlar hiç yurtdışında bulundular mı merak ediyorum. tamam biz biraz fazla yiyor olabiliriz ama arada uçurum falan yok. herkes sabahları kahvaltısını ekmekle yapar. birçok kültürde bu böyledir.

mantıyla ekmeği bir biz yiyoruz denmiş. daha geçen gün şu haber düştü timeline'ıma.

www.popsugar.com

ekmeğin önemi binlerce yıl öncesinden geliyor. vazgeçilmesi de mümkün değil çünkü elde edilebilecek en kolay temel gıda maddesi ekmek vasıtasıyla karbonhidrat. normal yani.
  • bohr atom modeli  (05.07.19 22:18:16) 
avcı, toplayıcı insan anlamında ekmek ve türevleri etin ikamesidir. ayrıca dişlere de zararlıdır. dişleri bizden daha sağlıklı mağara adamı iskeletleri var.


  • sinek kral  (05.07.19 23:03:40) 
@fodera, senden bu seviyenin fazlasını zaten beklemiyorum ama yine de anlamanı ümit ederek söyleyeyim: konu benim ölçülerim değil, bu çağda kolaylıkla ulaşılabilecek bilgilere erişmeye dahi zahmet edilmeyip üstüne bunların varlığının reddedilmesi ve duyuru gibi skindirik bir platformda olsa bile insanların yanlış yönlendirilmesi. sen kaslı bir yüzücü olarak hayal edebilirsin ilgini çekiyorsa. bu ekmeğin lüzumsuz, boş karbonhidrat olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.


  • der meister  (05.07.19 23:55:28 ~ 23:58:47) 
Binlerce yıldır süregelen diyetimiz. Pirinç her yerde yetişmiyor. Yoksa birim ağırlığa bakıldığında pirinç daha besleyici. İleride sırf bu sebepten pirince yönelimin artacağını söyleyenler var.

Tahılların bozulmadan uzun süre saklanabilmesi çok büyük avantaj. Atalarımız eti saklamak için sucuk, pastırma vb yöntemler geliştirmiş. Yine birçok gıdanın turşunu kurmuşlar. Tabi reçelleri de unutmayalım. Süt ürünlerinde ise yoğurt ve tereyağı yaparak saklama yoluna gitmişler.

Şuan alkollü içecek olarak tükettiğimiz bira ise zamanında besin amaçlı üretilirmiş. Hititlerde askerlere maaşın bir kısmı bira olarak veriliyormuş. Ayrıca ortaçağ ingilteresinde temiz suya ulaşım zor olduğu için bazı bölgelerde çok fazla bira tüketilirmiş. Çocuklar 5 yaşından itibaren içiyorlarmış. Günümüz biraları gibi değil elbette.

Mesela göbekli tepe'yi inşa eden insanlar tarım yapmıyorlardı, ama yabani tahılları tüketiyorlardı. Bu noktada aslında joker gibi bir şey oluyor ekmek. Çünkü her zaman av hayvanı bulamayabilirsiniz. Daha çok örnek verilebilir elbette. Ama özet olarak şu; tahılların neredeyse her iklimde yetiştirilebilmesi, kolayca saklanabilmesi ve büyük kitleleri besleyebilmesi.
  • the coon  (06.07.19 00:49:16) 
[]

Yüksek lisans için hocalarla görüşmek

Farklı bölümden yapmak istiyorum ve işim baya zor. 2 hocayla görüştüm, 5 tane farklı kitaplık konu verdiler. 50 almam lazım bilim sınavından. Dediklerini çıktı alsam, kendilerine göstersem, sınav gününe kadar görünsem faydası olabilir mi? Bu arada çalışacağım tabi konulara ama genel kültür anlamında bilgi sahibi olabilirim sadece.




 
Ben de farklı bir bölümden yapıyorum. Şu anda tez aşamasındayım. Bu süreç zorlu geçiyor ama istekli olduğunu görmeleri önemli. Beni 3. De almışlardı :)


  • keep out  (03.07.19 12:03:37) 
[]

uluslararası ticaret ve lojistik yüksek lisans

dış ticaret alanında çalışmak isteyen işsiz elektrik elektronik mühendisiyim. mantıklı bir tercih olur mu? ingilizcem de iyi.




 
abi sen açmadınn mı bunu öğleden sonra

bence mutluysan olur ana dışarudan salakça görğlüyor
  • sameidiott  (01.07.19 22:57:34) 
@sameidiott evet açtım ve senin gibi "idiot"'lar kenara çekilip aklı başında birileri cevap verene kadar da açmayı düşünüyorum.


  • diffarentiationation  (02.07.19 00:53:18) 
dış ticaretle ilgili eğitim,seminer,konferanslar oluyor istanbulda. onları takip ederek hem eğitim alıp,hem de oradaki insanlarla bağlantıya geçerek başlangıçta çalışabileceğin bir iş bulabilirsin.ingilizce bu konuda büyük avantaj olur.
ya da operasyon elemanı,dış ticaret elemanı gibi ilanlarla arayanlar oluyor iş bulma sitelerinde. şart tabi ingilizce bilmek.
sonuç olarak bunları yaparken, aynı zamanda yüksek lisansını bu bölümde yapmak işine yarayabilir.
bir de başlangıç için yurtdışı müşteri temsilcisi olarak da işe başlayabilirsin. tabi direkt dış ticaret alanında iş bulamazsan eğer.
  • potsdamer  (02.07.19 01:08:52) 
hocam
en mantıklı iş
yurtdısı ticaret
tabi önce satıscı olarak baslarsın yazısmalar vs.
ve teknik bilginizin de olması cok guzel bir avantaj
ne kadar skill o kadar iyi
aynı sektordeyiz
  • kingcyrax  (02.07.19 09:31:11) 
[]

o kadar ada nasıl verildi?

çeşme, ayvalık, bodrum'un dibinde yunan adaları varmış, hiç dikkatimi çekmemişti. yüzlerce ada nasıl oldu da yunan'a verildi? neden hiç çabalamadılar? çok acı bir şey değil mi bu ya?




 
"Hiç dikkatimi çekmemişti" diyen birine sayfalarca tarih mi anlatalım yani burda?
İnternet ortamı derya deniz. Açınız, okuyunuz.

  • burclarainanmam  (28.06.19 04:14:13) 
Yunan'a "verildiğini", "hiç çabalanmadığını" nereden çıkarttınız?


  • sys coyg  (28.06.19 04:21:01) 
yahu hiç mi türkiye haritasına bakmadınız, hiç mi sakız, samos, midilli, kos adalarını duymadınız. Nasıl dikkatinizi çekmez yahu. İlkokula giden çocuklar haritadan bakıp hayıflanıyor o adalar bizde olsaydı diye, bu kadar mı coğrafya ve tarihten bihabersiniz..

En basitinden on iki ada sorunu var. Özellikle o ada grubunu almak için baya uğraşmışız ama yeni kurulan bi ülke olarak pek başarılı olamamışız. Bi de o dönemde Yunan adalarında Türk nüfus pek fazla değildi, bu yüzden hak iddia etmek de zorlaşıyordu.
  • nundu  (28.06.19 04:28:56) 
Soruyu çok kötü bir üslupla sormuşsunuz. Açıp balkan savaşlarını ve trablusgarp savaşını okuyun.


  • i ve been mistreated  (28.06.19 04:39:13) 
Hatanız en başta. Adalar öncelikle Yunanistan’a değil İTALYA’ya verildi.


  • helena  (28.06.19 08:22:14) 
buna şaşıran buna da şaşırdı: meis (bize sadece 2 km uzaklıkta bir yunan adası.)

boşver ya, bir iki yunan adasına gidince iyi ki bizim değilmiş diyorsun zaten. adamların binlerce koyu var ve inanır mısın hiçbirine resort oteller dikmemişler. evler adaya uygun; eski, şirin ve basit evler. neredeyse tüm koylarında plaj girişi ücretsiz. buna rağmen sakin ve huzurlu. akıl alacak gibi değil. bizde olsa hemen tüm boş alanları avm, otel ve yazlık sitelerle doldururlardı.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (28.06.19 08:35:01 ~ 08:36:26) 
'yüzlerce ada nasıl oldu da yunan'a verildi? neden hiç çabalamadılar?' sorusu yanlış.

O Yunan adalarına bakmak için durduğun, bastığın yer nasıl geri alındı. Kaç cana, nasıl bir çabaya maloldu, onu düşün.
  • Mirket  (28.06.19 10:59:57) 
Yunan ordusu kurtuluş savaşı esnasında Polatlı'ya dayadı. Bırakın adaları, o günlerde Akdeniz ve Ege Denizi'ne kıyımız bile yoktu.


  • babilbaligi  (28.06.19 11:15:02) 
önce her şey bir toz bulutuydu...


  • dafuq  (28.06.19 11:59:18) 
[]

ağda sonrası kızarıklığa ne sürülür?

yüzümdeki kılları cımbızla aldıktan sonra kızarıklık kalıyor, antibiyotik sürülür mü terramcyin, fucidin gibi? ilaç, krem, yağ tavsiyeniz var mı?




 
bepanthol sürün belli aralıklarla eski haline dönecektir 1-2 gün içinde


  • pardus  (27.06.19 01:17:05) 
Yağ sürüyorum ben. Mümkünse kantaron


  • somethinginthewayshemoves  (27.06.19 01:29:30) 
@something bende kantaron yağı var ama zeytinyağı kokuyor, içinde kantaron olduğundan şüpheliyim. nereden ne marka aldınız kantaron yağını?


  • diffarentiationation  (27.06.19 01:34:12) 
Ben zeytinyağı sürüyorum.


  • Amaranta ursula  (27.06.19 01:38:19) 
@diffarent kantaron yağı Kantaron çiçeğinin zeytinyağında bekletilmesiyle oluyor demişlerdi bana. Ondandır koku :)


  • somethinginthewayshemoves  (27.06.19 07:35:00) 
evet kantaron kesinlikle.. sürün 1 saate geçiriyor, ayrıca yanık ve morluklara da iyi geliyor.


  • siedorf  (27.06.19 08:26:51) 
ağdadan sonra mutlaka yağ sürmeniz lazım, ne yağı olduğu fark etmez, masaj yağı, bebe yağı, inan ki tereyağı bile iş görür :) ağda çünkü su ile değili yağ ile açılıyor, hem kalan ağda yapışkanlığını gidermen lazım hem de cilde nemini geri vermen.


  • benaslinda  (27.06.19 09:14:05) 
1 ... •5678910111213   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.