Ekşi Duyuru

'siz onun kibar kibar pislik dediğine bakmayın, aslında o.çocuğu demek istiyor o'

brkylmz+1, amca o lafa epey aşina sanırım ordan biliyor. Reklama gitmemişlerdir. Aaaaa öyle öyle söylenir mi canlı yayındayız falan demişlerdir muhtemelen

Bugün işten dönerken biraz deniz havası alayım diye sahilden döndüm. Çoğu kişi gruplar halinde yürüyor, koşuyordu. Herhangi bir yasak yok sanırım. Varsa da uyulmuyor.

(Anadolu Yakası)

Soğan biber ve domatesle kavurup üzerine kekik, tuz vs dökün. Sonra da koca çıtır ekmeği bana bana yiyin bence :D burası zengin yeri bro. tavuk ciğeri sadece kediye vermek için alıyorlar. Youtubea bak.

tavuk ciğeri ile ilgili en önemli şeyler kısaca şunlar

1 acayip çabuk bozulur, 1 saat dışarda dursun bozulur. o yüzden soğuk işlemelisin.

2 çok iyi temizlemen lazım, temizlerken , keserken içinden ip gibi uzun bişey çıkar, onu mümkün olduğunca temizlemen lazım. eğer renk değişikliği varsa, turuncu, yeşilimsi falan o kısımları kesip at. geçen çıktı mesela ilk defa karşılaştım.

yürek ile beraber takım olarak gelir genelde ya da az miktarda yürek olur.

o yüreğin içi donmuş kan doludur, yüreği baştan geniş olan kısmını( beyazlıklar olan yağlı kısmını) kesip at.

sonra diklemesine ikiye böl, içindeki kanı yıkayarak temizle, sonra ufak ufak kesmelisin yürek sert olur yerken sırıtır, kimi insan sevmez, ben hiç sevmem ama ufak ufak kesince arada kaynıyor.

bunları yaptıktan sonra 2 3 su yıka , bir süzgeç içine koy, altına da geniş bir kap koyup buz dolabına at.

bunları hızlı yapman lazım ki yıkama aşamasına gelene kadar ısınmasın.

yemek konusuna gelirsen ben her şeklini seviyorum.

mesela soğan kavurup üstüne ciğerleri atıp tuz karabiber gibi sote yapabilirsin, ham basittir hem de 10 dakikada pişer.

ben şöyle yapıyorum, geniş bir tavaya ayçiçek yağı koyup, biraz da bol koyup. çevire çevire pişiriyorum.
baştan suyunu salıyor, sonra çekiyor, sonra pat pat patlamaya başlıyor, bu patlama aşamasında başında durup sürekli çevirerek her yanını karamelize ediyorum.

en son tavanın dibi tutuyor, yaklaşık yarım çay bardağı su döküp, hemen kapağını kapatıp tavayı sallamaya başlıyorum. su her yere dağılıyor, dibiindeki tutan kısım yumuşuyor, kaşıkla alabiliyorsun lezzetli oluıyor veya ekmeğini banabilirsin.

en güzel kısmı da böyle yapınca tavayı yıkamak çok kolay oluyor.


baharat olayı şöyle, en son artık ocaktan alacakken, üstüne kekik, kırmızı biber ve tuz ekliyorum bu kadar.

bunun yanına küp küp kızartılmış patates kızartması ekleyebilirsin.

tavuk ciğeri harbiden muhteşem bişey, ucuz, lezzetli, acayip tok tutar, besleyici.

teknik olarak kalorifer peteklerinden sıvı nitrojen de geçirebiliriz ama pahalı olur.

@arch burada istenen donma sıcaklığı yeterince düşük olan bir sıvı mı?

Var. Samsungun

heat pumplar ters yönde çalışabilir teorik olarak. ama o kadar entropiye değer mi? değmez bence.

Bi de olay şu soğuk hava üretiliyor ama kullanılan sistemler dışardan içeri üfleme şeklimde yani soğuğu içerde üretmek o kadar kolay değil ses fazla oluyor o yuzden split klimlar cok diğer tip klimalar dikkat edersen çok çok pahalı

soğutmayı sağlamak için soğuk bir maddeye ihtiyacın var. Bunu nasıl elde edeceğine göre sistemin planlaması değişiyor.
Isı veren reaksiyonlar ile sağlanan ısı haricinde neredeyseki bütün ısıtma-soğutma seçeneklerinde bir yeri ıstırken başka bir yeri soğutman ya da tam tersi gerekir. Yani içeriyi soğuturken dışarıyı ısıtırsın, klima da tam olarak bu işi yapar. Tek bir ortamda buna yapamazsın, ama merkezi bir sistem kurup peteklere soğuk su basarak da evi soğutabilirsin ama yine senin sistemin başka bir yeri ısıtacaktır. Bu arada buzdolabı da böyle çalışır, ama tabi ortamı klimanın sorumlu olduğu alandan çok daha küçük ve iyi korunaklıdır.
Bunun istisnası, kimyasal süreçler veya basınç ile soğutma-ısıtma yapılmasıdır. Bunlar da kolay veya verimli değil, değmez yani.

@cursor çok güzel açıklamış, üzerine laf söylenmez ama ben daha bi özet geçip soruna daha yakın cevap vereyim.

Klima zaten buzdolabı benzeri bir cihaz, mantığı tamamen aynı. Buzdolabında da gazı pompalayan bir motor var, klimada da.

Klimadaki motor dışarıdaki ünitede, çünkü buzdolabından çok daha fazla çalışıp çok daha fazla ısı üretiyor.

Buzdolabının motoru altda arkada, ürettiği ısı eskiden arkadaki seperatörlerle, yeni cihazlarda da genelde yan gövdeden dışarı atılıyor.

Mesela çok çalışması gereken şarküteri ve kasap buzdolaplarında da motoru dükkandan dışarıya alırlar, içeride fazla ısı üretir çünkü.

biraz da olayın arka planı güçlendirdi tepkileri. adamın köpeklerini dövüşe hazırlamak için eşekleri kullandığı, daha önce kendisi yüzünden pek çok eşeğin öldüğü ve kendi evinde de birkaç tane yaralı eşek bulunduğu söylendi her yerde. dediğin kadar basit bir yanlış anlama olsaydı binlerce insan tepki göstermezdi bence.

"if it looks like a duck walks like a duck and quacks like a duck then it's a duck"

o eşeğin sahibini susturmaktan kolay bir şey yok.
o sosyal medya paylaşımını kendisi yaptı. bu kadar iyi niyetli olmayın hayatta.

Ben videoyu izleyemedim. Fotoda sıpa çökmüş gibiydi annesi de vardı annesinin trpkisi neydi. Ayrıca bu olayda danışıklı dövüş vardır diye tahmin ediyorum şikayetçi olmamkla çözülemez. Hayvanlara eziyet eden insanlar canlı canlı yakılmalı. Kangallar da öyle vahşi eğitilmiş olmalı yoksa kangal neden saldırsın saldırmaz diye bilşyorum uysal hayvanlar sürü emanet ediliyo

bunlar norm olmus, tamamen algilarla alakali. bir gun sinegi evcillestirip onunla bir bag kurarsan o zaman da sinek oldurulunce ulke ayaga kalkar. olay bu yani.

sorulmasi gereken ise su, bir insan nasil olur 1 kusu kucucuk bir kafese hapsetmisken hayvansever oluyor. bunu cozemiyorum ben. hayvani esir almak hayvanseverlik olarak adlandiriliyor.

fare, yılan ya da böcek ya da sinek evine girip seni ısırıp hastalık vs bulaştırabilir.
evcilleştirilemez. yani evine alıp besleyemezsin.
bir yılan seni eve giren hırsıza karşı koruyamaz. ama kei ya da köpek koruyabilir.

kedi-köpek bilinçli, sevgisi gösteren ve yukarıda da dediğim gibi sadık, birlikte yaşadığı insnaları tanıyan bilen ve koruyan canlılar.

ve dolayısıyla, tüm yukarda yazıklarımı baz alırsak insanın kediyi köpeği mi sevmesini beklersin fareyi mi?

hayvan sever olunca, evine giren fareyi "ay canım tmm ellemeyin dursun" diye mi karşılamak lazım?

veya tam tersi, sebepsiz yere öldürülen bir köpeği görünce "sineği de öldürüyoruz" diyip tepkisiz mi kalmak lazım?

kedi, köpek, at insanın evrimi boyunca simbiyotik olarak faydalı olmuş canlılar.

paco de lucia +1. Bok sineginin gozunun yasina bakmam yok ederim ama seneler once bir guvercinin arabayla ustunden gectim 6 ay kendime gelemedim. Kacmadi hiyar.

boyutla alakali sanirim

boyutla ilgili olduğunu sanmıyorum. iri bir fare öldürülünce kimse ses çıkarmazken yavru kedi öldürülürse ortalık ayağa kalkar. ben bunun evrimle de ilgili olduğunu düşünüyorum. özellikle kedi ve köpeklerin evriminde insanın etkisi çok büyük. örneğin tüm köpek cinsleri tek bir türden evrimleşiyor. bunun sebebi de insanlarla iyi ilişki kurabilmek için daha şirinleşmeleri, küçülmeleri vs. sonuç olarak evcil hayvanlar evrimsel olarak insanlaram muhtaç hale geliyor. bir köpek insanlar beslemez ise sokakta açlıktan ölebilir çok rahat. yani düşünseniz insanlar yemek artıklarını bile geri dönüşüm için kullansa ve köpeklere mama alıp beslemeyi bıraksa nasıl hayatta kalabilirler? çoğu kedi ve köpek artık avcı bile değil. kediler yine kuş, fare vs. peşinde koşuyor ama köpekler kurtlar gibi koyun vs. avlayamazlar.

bu durum da muhtemelen insanlarda empati duygusunu ön plana çıkarıyor. muhtaç bir canlıyı öldürünce de daha fazla tepki gösteriyor.

ilkinden bana ne, beni bağlamaz, sen bilirsin anlarımları çıkıyor. ikincisinden dans, mutluluk, keyfiler gıcır. ellerini kafasının üstünde birleştiren kız içinse şu an çok heyecanlıyım. ben bunları anlıyorum.

çok anlam yükleme.

bazıları sırf kullanmak için kullanıyor.

öyle anlamamalısın :) rastgele kullanıyoruz. ben sırf gülen surata benziyor diye bikini emojisi atıp duruyorum mesela.

İlki al işte burda zaten, hali hazırda mevcut anlamında
İkincisi Flamenko yapan kadın, mutluluk ve "o zaman dans"
Üçüncüsünü ise sarılmak anlamında kullanıyoruz biz

oha ne alaka "kafam girsin" falan emojipedia.org
kafa sokma olayi evrensel degil ki, turkiye'de var. bir de emoji'nin kaynagi japonya.

herkes farklı bir şey söyledi burada bile.

dediklerinden ikincisini kullanıyorum, mutluluk verici bişeyler olunca. iki eli kafa üzerinde birleştirmeyi ise kafam girsin anlamında kullanıyorum kendimce, kimseden de anlamasını beklemiyorum. kendimle benim aramda bir espri.

soruyu biraz daha acar misin? ne cezasi? disiplin, trafik?

(bkz: bad sector) olabilir, eğer buysa analiz programları var, çözüme ulaştıran şeyler var ama çoğu zaman ümitsiz vakadırlar.

uçamazsa kedilere yem olur :( bizim yavrular doğduktan 2 hafta sonra uçmaya başlamışlardı sanırım, biraz da bekleyin.
bir yavrumuz da sakattı dolayısıyla uçamadı, belediyenin veteriber işlerini aramıştım gelip almışlardı. uçamazsa arayın alsınlar, yapılacak başka bir şey yok.

Üzülerek söylemek istiyorum ama bir kere bahçemizde bir kumru yavrusunu kedilerin elinden son anda kurtarmıştım sizin yaptığınız gibi kendi imkanlarım ile beslemeye çalıştım ama hayvanı kurtaramadım 4 günde her geçen gün zayıflayarak ölmüştü. Kendi imkanınızla yapacaklarınız çok kısıtlı yukardaki arkadaşın dediği gibi belediyeyi falan arayın illaki ilgili departman vardır yardımcı olur.

Yediğine emin misiniz? Oralarda gezinip dağıtmış da olabilir. Düzgün besleyebilirseniz yüksek ihtimal uçar. Youtube'da nasıl beslenebilir diye anlatan videolar var. Biz bi yavru bulup balkona getirmiştik. Aynı sırada başka bir kumrunun 2 yavrusu vardı, arada bu 3.yü de beslenmişti de uçmuştu sonra.

belediyede bir görevlinin o hayvanı sürekli sıcak tutup, şırıngayla beslemekle uğraşıp, damla damla su vereceğine, saat başı ilgileneceğine inanıyorsanız arayabilirsiniz.
biliyorum rahatlık oluyor ama belediyelere güvenmeyin.

Gecen sene kumru yavrusunu kedinin agzindan almistim (gercekten agzindan birakti hayvan ben kovalayinca) hemen sokaktaki veterinere goturdum, kirik falan yoktu. Kanatlarini acip bakabilirsiniz siz de. Şoktadir dedi. Uzerine camasir sepeti ortup balkona koyduk, ilk gunler sekerli su verdik (veteriner soyledi) biraz islatilmis bulgur verebilirsiniz demisti. Parmaginiza oturtur gibi yaptiginizda ayakta durabiliyor olmasi gerekirmis. Bir kac gun musade edin, şoku gececek, toparlanacaktir. Bizimki sanirim 1-2 hafta kaldi balkonda, sonra uctu gitti. Gelir ama arada sirada:)

Bryan Cranston stated in an interview that the term "breaking bad" is a southern colloquialism, referring to someone who has taken a turn off the path of the straight and narrow. The lapse could last for a day or a life time.

Kaynak:IMDB Breaking Bad trivia sayfası. Hala kafamda Türkçesi tam oturmuş değil ama düşündüğünüz gibi bir anlamı yok, yoldan çıkmak gibi bir anlamı var dizinin temasına uygun olarak.

Zıvanadan çıkmak, kafayı kırmak, dark side'a geçmek gibi bir anlamı var.

ben "kötülük arası" gibi bir şey diye okumuştum. yani bu adam normal sıradan vatandaş ama hayatının öyle bir yerine geliyor ki uyuşturucu falan yapan, asitte ceset eriten birine dönüşüyor.

Ne ekmeği?

Kötü kırılma da diyebiliriz sadece bryan cranston değil dizide neredeyse her karakterin bir kirilma noktasi var ve bu kirilma noktasindan sonra kotu seyler yapmaya basliyorlar.

hayır alakası bile yok, yanlış anlama ama aşırı basit ve gavurun deyişiyle "lame" bir fikir olurdu bu.

"kötü yola girmek" gibi düşünebilirsin. amugochi açıklamayı zaten yapmış ama dizinin başında da geçiyor bu laf. her ihtimale karşı spoiler olarak paylaşacağım,

****SPOILER****

walt, jesse'ye para verip de "git karavan al yeğenim" dediğinde jesse, "all of a sudden you've just decided to break bad?" gibisinden bi şey diyodu, tam cümleyi hatırlamıyorum.

****SPOILER****

baş aşağı gitmek, kötü yola girmek, "skerim işi gücü şampiyon ankaragücü" deyip suça ve itliğe yönelmek vs. gibi anlamları var. diziyi izlersen zaten walt'un meth'i "rızık" için pişirmediğini göreceksin, küçük emrah mı bu yav ekmek pişirme ne alaka :(

banka komisyonları bankadan bankaya, işlem hacminize göre, hatta müşteriden müşteriye değişiyor, bankayı arayıp öğrenebilirsiniz ya da denemelik bir tane hisse alıp öğrenebilirsiniz ne kadar çektiğini.

bankalar genel olarak diğer aracı kurumlara göre daha yüksek komisyon alıyorlar.

mesela işbank için ücretler burada,

www.isbank.com.tr

işlem ücreti dışında ekstra olarak hesap saklama ücreti alınıyor 3 aylık veya 6 aylık.

ne kadar kısa vadede kazanmayı hedefliyorsan o kadar riske girmiş oluyorsun, çünkü kazancın yüksek olduğu yerde kayıp da yüksek oluyor.

herhangi bir hisse günlük 10% + veya - yapabilir, tavan da yapabilir, thy-garan gibi hisseler de zaman zaman böyle hareketler yapıyor önemli olan ne zaman girip ne zaman çıkman gerektiğini kestirmek.

ama benim fikrimi soruyorsan daha bankanın ne kadar komisyon aldığını öğrenemeyen biri çok ciddi kayıp yaşayabilir. o yüzden önermiyorum.

Sanıyorum Warren Buffet'a atfedilen bir laf var, "borsada kısa yatırım 10 yıl, orta vadeli yatırım 20 yıl, uzun yatırım 30 yıldır" gibi bir şey. Tabii o şirketlerin büyüyüp gelişmesini, devasa kazançları öngörerek böyle söylüyor. Doğru ata yatırım yap bekle diyor. Türkiye gibi ülkeler için geçerli olmayabilir tabii, yine de yazayım dedim.

"hareketler hep uzun vadeli". bir günde %10 kazanıp kaybeden hisseler var ama spekülasyondan öte "onlar alınıp satılamıyormuş" anladığım kadarıyla,

tırnak içine aldığım kısımlar ne demek hocam anlamadım? sanki bazı şeyleri yanlış biliyorsunuz gibi.

Günlük trader olursan algortimik programlar seni parçalar

2bin lirayla gir 1 ay boyunca al sat yap. öğrenmiş olursun.

Aynı durumda olup 50 civarı parayla girip şimdi bekleyen bir çok kişi var. Günlük al-sat ile bir kaç kez para kazanabilirsiniz. Sürekli bir iş durumu zor.

Günlük ya da kısa vadeli al-sat ile para kazanmak hisse senetlerinde olmaz. VİOP ve benzeri kaldıraçlı araçlarda olur. Bir hisse senedi zaten günlük %10 yukarı yaparsa, kesici devreye girer. VIOP da işlem yapmak istiyorsan da, teknik analiz öğrenip bir şekilde uzun vadeli olarak sana para kazandıran bir stratejin olması lazım.

gıda hisseleri %10 artıyor bu aralar ama sen aldıktan sonra kar satışları başlayabilir
saçma bir siyasi gelişme olur borsa 1 hafta çakılır sonra tekrar artmaya başlar

kısaca bunları takip edip al-sat yapman gerekiyor
öncelikle şirketlerin bilançolarını inceleyip takip edeceğin hisseleri seçeceksin
sonra makro ekonomik gelişmeleri dikkate alacaksın
aldığın hisse zirveye ulaşırken çıkıp yükselmesi muhtemel farklı bir sektöre geçeceksin vs.

finans.mynet.com
mesela bu arkadaş 3 katına çıkmış, son 5 yılı ise yatay seyretmiş, bu seviyede kalması mantıklı mı cirosuna göre? ama her gün %10 artıyor

bimaş mesela neredeyse sanayi şirketleri kadar cirosu var ama sıçrama yapmaz ama her yıl artış gösteriyor

Türkiye’ye forex ilk geldiğinden itibaren 5 yıl bu sektörde analist ve trader olarak çalıştım. Evet çok büyük bir kısmı tüm yatırımlarını sıfırlıyorlar. Kazananda belli bir stratejiye sadık kalan çok küçük bir bölümü oluyor. Çok dramlara şahit oldum kim sorarsa kesinlikle tavsiye etmiyorum. Demo ile reel arasında çok büyük fark var

Kaldıraç olayına gitmezsen ufak rakamlar kazanırsın. Bankada vadeli hesaba koyduğunda veya dövizden az olur.
aynı şekilde az kaybedersin.
1'e 100 kazanma hayali insanları gaza getirsede dedikleri gibi %99'u kaybediyor.
forex başlığında detaylı anlatmışlar.

Evet.

baya sıkıntıymış bu, normal vatandaş iş bankası'na yatırım yapamaz gibi bir şey değil mi bu? hissenin yüzdesini alma olayı yok mu?

senin baktığın a grubu hissesi, c grubuna yatırım yapabilirsin eğer düşük fiyatlı arıyorsan.

ISCTR

(bkz: türkiye iş bankası c grubu hisse senedi)

@aziz neden 3 tane var? ve a hissesi neden o kadar yüksek?

@black mamba

Değer olarak aynıya gelir hemen. Sadece A grubunda daha az lot vardır. Bu hisse gruplarının farklı özellikleri vardır. C en özelliksizi bildiğim kadarıyla. diğerlerinde bazı durumlarda oy verme gibi haklar olabilir. Ben de tam bilmiyorum ama araştırırsanız bulursunuz.

Ya vaka sayısı yalandır, ya da yaptıkları test sayısı. Belki de ikisi birden yalandır. Otokratik yönetimler iktidarlarını yalan ve zorbalıkla sürdürebildikleri için hemen her noktada gerçekleri işlerine geldikleri gibi çarpıtırlar.

Rusyaın kültürel zenginliğine hayranlığıma rağmen kesin yalandır diye düşünüyorum. Ya testlerin çoğu çin den yok pahasına alınan hatalı testlerdir ya da en falz 1/3ünü yapmşlardır.

abd'de yalan olması zor ve saçma. Adamlar 900bin pozitif sonuç var diyor yalan söyleseler neden böyle bir sayıya ulaştırsınlar.
Günde 3 bin civarı abd'li ölüyor, orantıya bakılırsa bu kadar pozitif vakaya o kadar ölüm normal.

Ayrıca verileri 12 saatlik güncelliyor abd o yüzden bazen acıklanan ölüm sayısı az görünebilir.


edit: rusya için sayının direk 2,550,000 olarak verilmesi bile uydurma oldugunu gösteriyor.

Büyük bir firmada supply chainde calisiyorum, herhangi bir şeyin onayi bir suru farkli ulkede farkli insandan geciyor. Bir ara sim kart satan biri ekledi, sim kart tedarigi yapmak icin. Ne turkiyede calisiyorum ne de sim kartı hangi departman, hangi ulke yonetir bilmiyorum dedim, bir sorsaniz kime ulasabilirim bilgisini verseniz vs dedi. O saatten sonra cevap vermedim, çünkü bunu sorup sorusturmam bile benim için sıkıntı olur...
Kısacası su noktaya getirmediğiniz sürece herkesi ekleyebilirsiniz. Lojistik ya da asya'da elektronik parca icin beni ekliyorlar ne kadar ona karar veren kisi olmasam da normal bir durum ve elimden geldigince anlatmaya çalışıyorum firmanin buyuklugunden dolayı direkt ürün müdürü bulmalari gerektigini falan. Ama sirf o sirketten birine ulasmak icin gidip planlamaciyi ya da satisciyi eklerseniz bana göre yanlis.

Onun dışında linkedinde content arama yapabilirsiniz, bazi insanlar spot alım icin oraya yaziyor misal 100t peanut falan diyor, denk geliyorum arada.

@logistics teşekkür ederim çok açıklayıcı oldu.

Hangi ürünler için irtibat kuracağım konusu kaldı. Şöyle bir şey düşünüyorum.

Bulunduğum şehirdeki büyük fabrikaları arayıp durumumu anlatıp, hangi ürünleri ihraç ettiklerini sorup gtip kodlarını isteyip şimdiden bir ağ oluşturmak istediğimi söylesem nasıl karşılarlar? Virüs geçince bu firmalara başvururken de faydası olabilir dedim. Nasış bir strateji yürütmeliyim sizce?

Nickinizden yakın alanlarda olduğumuzu anlıyorum, uluslararası ticaret ve lojistik yüksek lisansı yapıyorum. Müşteri bulma işi de tam bana göre, bu işi yapacağım inşallah. Her türlü tavsiyenize açığım.

Açıkçası kimsenin tanımadığı, üniversiteden yeni mezun birisini ciddiye alacağını sanmıyorum. Bu alanda bir süre çalıştım daha doğrusu memlekette üretilen bir ürünü bir süre yurtdışına pazarladım ve gördüğüm satın almacılar günde 1000 tane farklı adamdan teklif alıyorlar, sana vakit ayıracaklarını sanmıyorum.

Bence sen önce bir iş bulmaya ve networkunu geliştirmeye çalış. Bu da şuan zor. İhracat pazarlamasının temeli, fuarlardır, bu da bugün yok.

Rabia altunay'ın ücretsiz eğitimlerini, soru cevap etkinliklerini takip edin. Yanılmıyorsam yakın bir tarihte iş aramayla ilgili zoom üzerinden anlatım yapacak. Hazırladıkları linkedin el kitabı var online. Onun profillerinde bulamazsanız haber verin mail atayım size. çok faydalı olacaktır profilinizle ve diğer işlemlerinizle ilgili.

üşenmedim buldum sevgili genç arkadaşım;
LinkedIn’de İş Aramak: 24 Nisan Cuma 17.00

Bağlantı Linki: lnkd.in

Dışarı hava almaya çıkardım. Dışardan bankanın içine bakardım, çok sıra varsa almazdım. Tabi bu dediğimi banka yakınsa yapardım. Çok vaktimi alıyorsa bankaya gitmek, özellikle şu günlerde yapmazdım.

gidip almalısın bence

Hayır

Gereksiz her temas risk, paraya temas dahil, iş ciddi, boşverin.

ertesi gun yolum dusecekse alirim gecerken. ama normal bir zamanda. su anda 3 lira icin sokaga cikamam hele bankaya filan hayatta gitmem.

bence de almalısın.eskiden veriyorlardı bozuk para kısmından.Türk milleti üşengeçigelip almaz nasıl olsa.bu da bize yeni gelir kapısı diye düşünülmüştür Leventte bulunan plazanın üst katlarında.

Pencerenln acik olmasi sesin yansimasini azaltir,sesin daha cok kismi camdan cikar.camda yansima her sekilde daha fazla olur,bu yuzden camdan cok betona dogru konusman dogru olacaktir.camda sesin iletkenligi 5200 m/s duvarda 3400 m/s diye hatirliyorum.oturup az calismam lazim.daha taze bilgi sanirim duyurucu disardayim da olmasi lazim,oyle yazmisti bir duyuruda.bir mesaj at ona.

sesi azaltmanın en kolay yolu kapıya rüzgar kesen süngerlerden takmak. hava izolasyonu sağlarsan basınç dalgalarının geçmesini azaltırsın.
ardından da kapının iç tarafını ses izolasyon süngerleriyle kapatabilirsin. çünkü duvarın zayıf noktası kapı.

şükela modunda birkaç entry üst üste okunabiliyor. onun dışında iyice çöpe döndü.

okuyamayacağız sanırım. ben de sözlük bağımlılığımdan kurtulmaya çalışıyorum. kadınlar hakkında açılan abuk sabuk başlıklar ve her konuda trollük yaparak dikkat çekmeye çalışan tipler de çok yoruyor beni. bir de telefondan falan girince pat diye bütün ekranı kaplayan ve her nedense çarpıya bastığım halde kapanmayan reklamlar da çok rahatsız edici. bundan bir on beş yıl önce orada yazılanlar bazı şeyleri okuyup adeta büyülenirdim, şimdiyse sinirim bozuluyor genelde.

eskiden kutsal bilgi kaynağıydı, şimdi kutsal çöplük oldu. okunacak halde değil.

Özellikle aktrollere karşı laf sayma
Yüce türkiye ulu önder minvalinde şeyler çok irrite ediyor. Anti tezini sun ve kaybol diyesim geliyor.

Ayrıca boyum 190 yok şeyim şu kadar tarzı başlıklar da aşırı itici, abazan yuvası gibi.

Onun dışında çok sorun yok bence.
Youtube ve twitter mecralarından yine de iyidir.

Zaten forum sitesine dönmüş durumda ama ekşişeyler daha merak uyandırıcı

eksisozluk.com baslik bu.

veriyor, simdi baktim hatta. Tum haber kanallari veriyor Trumpin gunluk corona basin toplantilarini

virüsün şu anda hali hazırda mutasyon geçirdiği tespit edildi bu hafta. bu etkilemiş olabilir.
onun dışında malum sebepler;
sağlık sistemi,
kültürel sebepler,
alışkanlıklar,
bilinç ve kitle refleksleri (mesela türkiye için bana bişey olmazcılık, ölüm riskini tam idrak edememek, başkasına karşı sorumluluk taşımamak gibi)
ekonomik sebepler (hizmete ulaşabilirlik, ekipman yetersizliği,çalışma koşullarının yeterince düzenlenememesi)
ekonomik önlem ve bütçe planlamalarında yetersizlikler,
belki iklim?

tüm ülkelerde aşağı yukarı böyle yasaklar. bu felçli hayat mı türkiyede. sokakta felç hayat göremiyorum ben luppo zevkinden bile mahrum değil halkımız.

Turkiye’de hayat felc olmus degil +1

Bulundugum ulkede 40 gunluk sokaga cikma yasagi var, cevre ulkelerde de durumlar benzer, hayat aslinda burda felc olmus durumda ancak vaka sayisi az oldugundan dogal olarak gundem olmuyor bu ulkeler. Tabi isin bir de baska bir boyutu var. Gerek Turkiye’de gerekse de Avrupa’da bir gunde yapilan test sayisina burda 1-2 ayda ulasabiliyorlar. Turkiye’de en son galiba gunde 20.000 test yapilmisti burda gunluk ortalama 100. Istesen de test yapmiyorlar dolayisiyla vaka sayilari da oldukca dusuk gozukuyor.


Turkiye’de insanlarin hala durumun ciddiyetini anlamadiklarini dusunuyorum

hemen her ülkede hayat durmuş vaziyette. hiçbir yerde okullar açık değil, insanlara evde kalmaları söyleniyor, bazı ülkelerde doğrudan sokağa çıkma yasağı var vs... vaka ve ölüm sayısını çok ciddiye almamak lazım. bazı ülkeler gizliyor, bazıları kapasitesi yetersiz olduğu için test bile yapamıyor.

ekvador mesela en güzel örnek. vaka sayılarına bakarsan "bu ülkede bi şey yok" dersin ama adamlar harıl harıl toplu mezar kazıyor ve evlerden o kadar fazla ölü topluyorlar ki sistem çökme noktasına gelmiş. kapasiteleri olmadığı için "bu kişide virüs var, ölüm sebebi de virüstür" bile diyemiyorlar.

bazı ülkelerde çok hızlı yayıldı. onlar fena patladı. bazı ülkelerin ise hazırlanacak ya da sıkı önlemleri erken alacak fırsatı/vakti oldu. onlar nispeten iyi gidiyor ama her halükarda dünyanın her yerinde insanlar evine kapanmış durumda. hayatın normal devam ettiği yer yok. brezilya, belarus gibi saçmasapan ülkelerde etkinlikler devam ediyor ama vatandaşlar kendi çaplarında önlem alıyor. belarus'ta futbol maçları hala oynanıyor mesela ama taraftar grupları kendi aralarında kararlaşıp maçlara gitmeyi reddediyor vs...

türkiye'de hayatı felç etti demek bence biraz abartmak oluyor durumu, bu 20 ülke dışında da insanların hiçbir şey olmamış gibi yaşadığını sanmak da aynı şekilde abartmak.

italya ve ispanya'da ne oldu? sağlık sistemi yetersiz kaldı, o nedenle de hayatın felç olamsının ötesinde kimin ölüp kimin tedavi olmaya devam edeceğine dair sağlık çalışanlarının seçim yaptığı üzücü bir tablo ortaya çıktı. bu da ölü sayısını çok etkiledi. sayılara bakarsanız hasta / ölüm oranının en çok olduğu ülkeler bunlar.

türkiyeye baktığınız zaman, bence süreç her ne akdar kötü yönetiliyor olsa da (cuma günkü fiyasko, sokağa çıkmamak adına daha radikal kararların alınmaması, insanlara ve şirketlere yönelik ekonomik kararların yetersiz olamsı gibi) sağlık sistemimiz gerçekten çoğu ülkeye kıyasla daha iyi işliyor ve aynı krizleri (şimdilik) yaşamıyoruz.

mesela süreci, gene sağlık sistemlerinin iyi olamsı nedeniyle en iyi götüten ülkelerden biri almanya ve rakamları ve yüzdeleri kıyaslarsanız çok benzer bir tablo göreceksiniz türkiye ile.

onun dışında rewlack ın listesine katılıyorum..

turkiye'de hayati bilemem ama dunya epey yavaslamis durumda. bu bir gercek.

afrika'yi duymamanizin nedeni, ozel bir ilginiz yoksa kimsenin zaten umrunda olan bir yer degil, zira ebola zamaninda da kimse umursamadi, ayrica adamlarin ne testi var, ne test yaptirmaya gidebilecek ulasimi vs. yani oralardaki gercek sayi asla bilinemeyecek. ancak, afrika ile dogrudan calisan biri olarak, ulkelerin hemen tamaminda hayatin durdugunu soyleyebilirim.

uae, qatar vs. gibi ulkelerde de ciddi onlemler alindi, sokaga cikma yasaklari vs.
dolayisiyla her yerde onlem alindi, sayilarin dusuk oldugu ucuncu dunya ulkelerinde sebep kayit sisteminin olmamasi, ulasimin sinirli olmasi vs nedeniyle gercek sayiyi aslinda kimsenin bilemeyecek olmasi.

20 ülke değil hemen hemen bütün dünyada hayat felç olmuş durumda.

Mevsimini bilmiyorum ama çiçek açtıkları dönemden sonra zirai don yemişlerdi, o yüzden "Bu sene gecikebilir veya çıkmayabilir" dediklerini hatırlıyorum meteoroloji yetkililerinin.

Şeftali ve kayısı haziranda hasat olur, erik de mayısta. Sıcak bölgelerde biraz daha erken olur bu tarih, ama pahalı olur meyve.

Nisana yeni girdik daha, sabır.

nisan meyvesi degiller zaten. ondan cikmamislar.

çağla badem çıktı. haftaya en geç sonraki haftaya erik çıkar. kayısıya daha çok var, anca mayıs ortası ama lezzetlenmesi haziranı bulur. şeftali de haziran gibi.

iyi bir uplink'in varsa bilgisayarına plex media server kurabilirsin. arkadaşın da aynen youtube izler gibi plex üzerinden izleyebilir.

çok bariz ayrı olanları tespit edersin elbette. ama mesela obua ile corno inglese'yi orkestra içinde çalarken ayıramazsın.

insta kullanırken ben de takip ediyordum. adamın sponge bop çizerlerden birisi olduğunu biliyordum, imdb'den baktım ismi tanıdık geldi neyse ki buldum hemen.

www.google.com

www.reddit.com

burada da benzer şeyler var.

altın ve dolar fiyat korelasyonu oldukça yüksektir.
altın ons olarak dolar bazında fiyatlanır, şu an 1600 dolar civarında.
doların gücü ise major para birimlerinde oluşan endeks bazında fiyatlanır, şu an 100 civarında.
bir tanesi güçlenirken, diğeri zayıflar genelde. korelasyon yüksek olması her zaman böyle olacağı anlamına gelmez. ancak genelde böyledir.
türkiyede ise gram altın, onsaltınfiyatı x dolartlkuru / 31,10 formülü ile hesaplanır.
yani tlnin sabit oldugunu varsayarsak gram altın fiyatı ile dolar kuru birbirine ters hareket eder diyebiliriz.

instagram'da 9gag ve shitheadsteve takip ediyorum.

reddit r/memes r/funny
diğer sitelere de burdan gidiyor

ben geçen mecburen bi dışarı çıktım. baya baya millet sokakta yürüyor, geziyor, koşuyor, köpek gezdiriyor, arabayla turluyor falan. daha önceden in cin top oynuyordu sokakta. insanlar biraz salmış gibi geldi bana.

Aynen dışarda ben de pek çok kişiye rastladım salmış, tedbir medbir yok. Maskeler takılıyken burun açık bilem ne. Markette tezgahtar kızlar birbirinin dibine girip telefona bakarken "Ayyy hava tam pikniklik" diyen tipler falan... Bilmiyorum yarın solunum cihazına bağlansalar ağızları kulaklarında olur mu yine.. Tedbir aldıktan sonra bu aşırı endişeli ruh hali gevşese anlarım ama toplum tedbirleri de komple salmış durumda. Minübüsleri görüyorum geçen haftalara göre daha dolu ve çapraz değil dip dibe oturmuşlar. Otobüslerde camlar falan kapalı. Dükkanların önünde tavla atanlar..

Bilemiyorum da bu kadar gerizekalı ve sorumsuz insanın sokakta gezmesine/çalışmasına aklım ermiyor. Bu cahiller yüzünden hepimiz yancaz.

Konum da İzmir.

Gidip rastgele 10-15 sirketten hisse alirsan kumar tabi.

Her yatirimin belli bir riski vardir. Alabilecegin riski anlamak ve buna gore yatirim yapmak da kisisel finans bilgisinin bir parcasidir. Mesela Turkiye'de ve dunyada en yaygin yatirim ev almak ama Turkiye'de emlak piyasasi cakildi mesela, bu da bir risk.

Ortalama Turk, araba almayi yatirim saniyor. Temel kisisel finans bilgisi, herkesin bilmesi gereken bir sey. Ben anca 20'lerin sonunda arastirmaya basladim, daha once egitimini almadigima pismanim.

(git: www.paraborsa.net) hocam şöyle bir şey var incelemek isterseniz

kumar olarak görmenizden dolayı bu konuda eğitim almanız iyi olacak. internette yüzlerce dokumantasyon var, teknik analiz yapan twitter hesapları var. nasıl yapıldığını öğrenebilirsiniz. (twitterda hisse pazarlayanlara kanma)

temel analiz ise bu konunun araştırma ve okuma kısmına giriyor. şirketlerin kar zarar sermayelerini vb parametrelerini ve yaptıkları anlaşmaları takip etmeniz lazım.

geriye kalan biraz şans ve tecrübe.

Hocam eğitimini al tabi, ne kadar çok bilgi sahibi olursan o kadar iyi. Hele Türkiye'de. Ama varacağın nokta şudur: hiç kimse orta ve uzun vadede endeksin üzerinde getiri sağlayamaz. Yani borsaya yatırım yapacaksan al bir endeks fonu. En karlısı budur.

Ülke olarak borsaya bakış açımız çok acayip gerçekten. Kimi kumar olarak bakıyor, kimi "borsa oynamak" diyor, herkesin bi yerden bi tanıdığın güya borsada bütün parasını batırmış falan.

Borsada bir şirketten hisse almak demek tam anlamıyla o şirkete olmak demektir. Bildiğiniz ortak olmak yani, 4 arkadaş bir araya gelip bakkal dükkanı açmaktan bir tık farklı yani. Adam gibi planınızı yaparsınız, ortak olacağınız şirketi doğru seçersiniz kumar falan olmaz. Ortak olduğunuz şirket para kazanırsa siz de kazanırsınız kısacası.

Ha ama bizde ne oluyor, 2-3 tane teknik analiz okuyan açıyor grafiği, yada amcasının arkadaşının kuzeninden bir duyum alıyor, bir hisse alıyor 2 gün bekliyor satıyor başka bi tane alıyor onu satıyor başka bi tane alıyor derken sonra borsa kumar oluyor.

hücreye girip kendini kopyalatıyor. hücre parçalanıyor, geriye virüs kalıyor sadece.

hücreler, yeni hücrelerde kullanılsın diye sürekli dna falan kopyalarlar. virüs hücreye girip sistemi hack'liyor ve kendi kodunu kopyalatıyor. her kopya yeni bir virüs demek, ki bu kopyalama işlemi inanılmaz hızlı bir şekilde yapılıyor. virüsler hücre içinde iyice çoğalınca hücreyi parçalayıp diğer hücrelere akın ediyorlar. aynı döngü devam ediyor. yoktan var etme durumu yok. hücrenin kaynaklarını virüs üretmek için kullanıyor sadece.

konunun uzmanı değilim, gördüklerim okuduklarım bu yönde.

şu tarz videolarda aslında güzelce anlatıyor:

www.youtube.com

çalıştığım alanla ilgili bu akşam biri arayıp bana bir şey sordu. içinde kendince süper bir fikir barındırıyordu. düşünmüş, aklına müthiş bir buluş gelmiş ve beni aramış. daha önce kaç kişiden benzeri şeyler duydum, hatırlamıyorum. elbette çok sevdiğim bir arkadaşım olduğu için ve onun kendince bu sonuçlara ulaşmasını da çok başarılı bulduğum için asla kötü bir şey düşünmedim ve ona istediği cevabı verdim. ama daha önceden bu cevabı başkalarına defalarca verdiğimi fark ettim. isimler, mekanlar değişiyor, konu da değişiyor bazen ama mantık aynı.

siyasilerde bu daha da ileri seviye. bir de, o siyasiler zaten ne olduğunun farkında. Trump Çin Virüsü dediğinde zaten ırkçılıkla suçlanacağının farkında. hem konuya fazlasıyla hakim, hem de buna benzer durumlara çok düştü. artık onu şaşırtacak tek şey bir suikaste falan uğraması. o anda bile sadece dört-beş saniye kendine hakim olamaz. nitekim, biri o konuşurken "Allahuekber!!" diye başırınca bi coşmuştu yanılmıyorsam, sonra hemen toparlamıştı durumu.

siyasetçiler içinde tanıdıklarım vardı ve içerde "bu yavşak ne diyor yaa" deyip, kamera karşısına çıkınca "herkesin söz hakkına saygı duyuyoruz, fakat bu görüşe katılmamız da mümkün değil" diyorlardı. siyaset rahat konuşabilme yeteceği. bunda iyiysen ilerliyorsun. çene varsa, durumu kotarıyorsan iş gidiyor. ilerleyenler bunu başaranlar. her durumda haklı çıkabilen adam rakiplerini yenip tepeye çıkıyor.

Iyi hitabetin disinda belli matematikleri de kullaniyorlar.

Dunyanin en zor sorusunu sor, o soruya hic cevap vermeden karsisindakini cevap vermiscesine tatmin edebilir iyi bir siyasetci.

1) üst düzey siyasilerin metinlerini oluşturan danışman(lar) gündeme göre gelebilecej soruları ve cevaplarını da hazırlayıp çalıştırır siyasetçiyi

2) akıllı siyasetçinin konuşma ve soruya cevap verme algoritması vardır. Topu taca atmak, konuyu değiştirmek, yalan, saldırma, soruya soru, rakibe taş atma vs. en sık kullanılanlardır.

politik cevap diye bir kavram vardır. Bir soru sorarsın 20dk cevap verirler ama öyle bir cevaptır ki ne soruna cevap alabilmişsindir, ne de "lan soruma cevap alamadım" dersin.

Politik cevap algoritması kıvrak bir zekayla birleşince de al sana politikacı. Ha bizde zeki politikacı bir elin parmaklarını geçmez, köşeye sıkıştıklarında teknikleri, konuyu saptırmak veya karşı tarafı hainlikle suçlamak oluyor.

politik cevap +1

çoğunlukla sorulan soruya cevap vermiyorlar. sorulan soru ile ilgili konu hakkında 'konuşuyorlar'.

tv'ye çıkan yorumculara da bakabilirsin, gazetecilikten çok düşünce empoze etmeye çalıştıklarından benzer bir şekilde gelişiyor. her konuk soru ne olursa olsun -ki sorular da gayet açık uçlu olur, nokta atışı yapılmaz- kafasındakini söyler.

bankalarını ararlarsa otomatik ödemeye aldırabilirler.

155 i ararlarsa vefa hizmet ekipleri yardımcı oluyor

Beyaz sarayın akredite etmiş olması gerekiyordur muhtemelen.

He öyleymiş
www.state.gov
"Accredited journalists and technicians are welcome to attend open press events in the Department."

boschta speed perfect var. 2 saatilk programı 1 saate indiriyor.

Bizde de hızlı yıkama tuşu var. Süreyi düşürüyor.

40C yeterli deterjanla yıkıyorsun sonuçta
ayrıca 60Cde haşladığını da düşünmüyorum çamaşırları

Virüs için yapıyorsanı hiç gereği yok 60derecenin

of of ofluk bir durum yok, ben de sıkılıp arada yeşillik olsun diye yapıyorum
www.instagram.com

ulan 40 yıl düşünsem şu samimiyetsizin linkini vereceğimi düşünmezdim ya neyse...

Patatesli yumurta <3

Bir yumurtayı tuzlayıp çırp, 3-4 kibrit kutusu kadar beyaz ya da süzme peyniri üstüne ekleyip ez. Sonra bu karışıma karabiber ya da pul biber ya da biberiye falan ekle. Bunu ekmek dilimlerinin üzerine kalın kalın sürüp üst ızgarası açık fırına ya da varsa üstten ısıtan ızgaraya (images.app.goo.gl) koyup üstü hafif kızarana kadar pişir.

Bir de restoran usulü omletlere girişebilirsiniz, mantarlı, biberli, ıspanaklı falan.

www.youtube.com

Yemek yapmasam da yemek programı izlemeyi seven biri olarak şu tarif hoşuma gitmişti. Bu kanalı da çok seviyorum Emir Yargın çok sempatik biri. Bi denersiniz içindeki tarifleri.

senin saydıklarının dışında, pırasanın yeşil kısımlarını ince ince doğrayıp zeytinyağında kavurup üstüne yumurta kırdım, güzel oldu.

rengarenk biberleri ve mantarları ince ince kıyıp tereyağında kavuruyorum. sonra da içine izmir tulumu rendelediğim (istediğin peyniri koyabilirsin) çırpılmış yumurtamı katıyorum ve voila! nefis bir omlet.

benim güzel bir omlet tarifim var, basit ama etkili. yumurtayı kırıp azıcık sütle çırpıyorsun. 4 yumurta için bir yemek kaşığı yeter mesela. sonra tavaya kaliteli bir biber salçası koyuyorsun, yine 4 yumurtalı tarif için 1 tahta kaşığı yeterli. hafif hafif su ekleyerek salçayı çektiriyorsun. böyle ne tam katı ne de sıvı olmadan, tavada oynarken yumurtayı atıyorsun, karıştırıyorsun salçayı yedirene kadar. ocak orta üst sıcaklıkta yansın ki yumurtanın altı biraz hızlı pişsin, 2 dakika sonra üstüne de kaşar ya da peynir ya da istediğin içeriği koyuyorsun, ateşi kısıp kapağı kapatıyorsun, mis gibi omletin oluyor. ben keçi peyniri koyuyorum, karıştırıpyrum içinde eriyor, off mis. süt ve kaliteli salçanın etkisi büyüktür omlete.

Erzincan tulumu ve yumurta harika bir cift. Peynir tavadan almadan once.

Yesillik koyabilirsin, dereotu, maydonoz.

Bazen soganli yumurta.

Avokado, yumurta ve kizarmis ekmek.

Mantarli yumurta.

Cimlendirilmis bakliyat da ekleyebilirsin yaparsan.

Ben artik veganim bu arada :)

tulum peyniri veya cokelek olsa baska hicbi sey aramam sahsen (omlet icin)

simdi favorim taze yesil soganlari dograyip tavada bir iki cevirip yumurtayi kirmak. yesil sogan cok guzel.

ama tabi ki benim de patatesli yaptigim oluyor. patates ve soganlari dograyip biraz tereyagi atiyor ve sonra yumurtayi dokuyorum. ustune de peynir rendeliyorum.

pirasa da iyi fikir bak, ispanak yikamasina usenmezseniz muazzam olur.
ama yesil sogani da deneyin mutlaka.

Geldiği yere?

Vücut geri emip parçalıyordur.

niye bir şey katmaya çalışıyorsunuz . bir de kimyasal istiyorsunuz. makyaj temizleme suyunun ne katkısı olacak. limon kötü kokmaz da ,sirke limon ne işe yarayacak ? yarasa yüze sürerdi insanlar heralde. bir de aklınıza gelen her şeyi eklemeyi düşünmeyin kilin yapısını kıvamını bozabilir, etkisini giderebilir.

Gül suyu

birşey katmayın.
güzelim kili ziyan etmeyin.

Azıcık yemek bilgisi olan denemez zaten. Pirinç unu glutensizdir, hamur özdeşleşmez. Güzel olmaz yani kısacası.

gluten içermediği için pirinç unu hamurlaşmaz. hamura esnek, viskoz yapısını veren glutendir.

Pirinc unu ile kek yapiyorlar burada (afrika). Bizim damak tadimiza gelmez, yapis yapis oluyor ic kismi. Kabarmasinda sorun yok. Atalarimiz agzinin tadini bildigi icin uzak durmuslar diyelim. Eskiden bir numarali bebek mamasiydi.

Kek boyle oluyor onlar ekmek diyorlar gerci: images.app.goo.gl

Kadınlar genel olarak böyle, dikkat et bak kim kime canım diyorsa o kadın diğerin sevmiyordur, samimiyet turnusoludur b kelime o güruh arasında

itici bence de ama bazi insanlar boyle yapacak bir sey yok. ben yine de ustteki cevabin aksine canim kelimesini mesela degerli bulurum. herkese soyleyemem icimden de gelmez zaten. oyle yaftalayip bu kesin boyledir diyebilecek bi durum degil cunku sozkonusu olan sey insan ve milyonlarca farkli parametresi var insan denen varligin iliskilerinin. bi arkadasim var mesela sanirim 25 yildan fazla zamandir birbirimizin en yakiniyiz. herkese canim askim bebegim der cunku o da oyle :) bu da ne pis insan diye diye herkesten sogusak yapayalniz kaliriz. üğpoıuy+1

Central time gore belirleniyor. Mesela biriyle skype yapacaksiniz, central time 2 pm diyor ona gore siz de ayarliyorsunuz. Zor olmuyor, alisiyorsunuz

arttı, çok az olmak üzere stok denecek uzun ömürlü konserveler, makarna, ton balığı gibi şeyleri eve bir alıyorsam dolaba da bir tane alıp atıyorum. genelde son kullanma tarihi 2022. gerek kalmazsa açar yerim gerekirse kenarda dursun.

1. Hep kullandığım yüz nemlendiricisi. Bir süre almayayım dedim yüzüm çok kötü kurudu ve kızardı, almak zorunda kaldım.
2. Ne zamandır ekmek yapma işine girmek istiyordum, evde durmayı fırsat bilip bir ekmek yapım kitabı aldım.

Bu kadar.

ps4 oyunu aldım call of duty
bir de evden çalışmaya başladım ve ortak internetimiz kötü, wifi sinyal güçlendirici aldım.

görmüş sayılıyor.

benim bildiğim abd'de söz konusu yayınlar bölgesel yapıldığı için veri toplama amacıyla ilk önce hangi bölgede çalışmak istediğine karar vermelisin.

nasil yani walking dead i bolgesel mi izliyorlar

sorduğum sorunun bölge ile ilgisini anlamadım, en çok izlenen tv programlarını sormuştum. bölgeye göre dizi mi çekiyorlar?

www.nielsen.com

benim gördüğüm tüm boks torbalarında bez vardı. bildiğin parça bezleri tıkmışlar içine.

sen de boşaltıp alt kısma yarım çuval bez basıp, üstüne torbadan çıkan kumu eklersen olur.

ya da direkt beze çevirebilirsin ağırlık olarak ne kadar fark eder bilmiyorum ama bezli kum torbaları da oldukça ağır ve sertti. hayvan gibi tıkmışlar bezleri

Üstteki iyi çözüm. Ama uğraşmak istemezsen yapı marketlerde su sızdırmaya karşı yalıtım bantları olur, ben olsam onlardan yapıştırırdım.

(bkz: duct tape)

Bi de bizde markete giren çıkan insan sayısı kontrollü değil şu an. Dolayısıyla insanlar işini aynı anda halledip çıkıyor ve sıra vs. oluşmuyor. Muhtemelen videodaki markette 'aynı anda en fazla 50 kişi' gibi bir kural var.

Resmi olarak sokağa çıkma yasağı yok şu an. Uygulanmaya başladıktan 1 hafta sonra aynı görüntüler biz de de görülür.

Bizde olmaz çünkü bizim memlekette “sıra” gibi bir şey söz konusu değildir.

bunun nedeni içeri insanları almamaları.
1. açılış saatleri değişti.
2. aynı anda 1-2 müşteri bile alan yerler var.
3. uk için dün normale döndük misal normal alışveriş yapabildim. ama kozmetik mağazaları birer birer alıyor. içeri almadan ne alacaksın diye soruyor eğer yoksa kapıdan çeviriyorlar.
4. medeni ülkelerde sıraya girmeyi çok seviyorlar o yüzden itiraz eden olmuyor.

Pişen şey yağı emiyor, o yağla birlikte yiyoruz sonra. Ayçiçek yağında pişirip sonra zeytinyağı ya da tereyağı eklersek yine ayçiçekle pişirmiş ve onunla yemiş olacağız?

evet üzücü gerçek ama besinler çılgın gibi yağ emiyor. buharlaşma için çok yüksek ısılarda çok uzun süre kaynatmanız gerekir ki pişirme ile buna zor erişilir.

hem basit hem karmaşık bir soru sormuşsun. sorunun cevabı: hayır, yemek yaparken kullandığın yağ hemen hemen hiç buharlaşmaz. hemen hemen hiç dememin sebebini aşağıda yazdım.


zeytinyağının 1 atm'de kaynama sıcaklığı yaklaşık 298 santigrad derece imiş, fakat dumanlama noktası bundan düşükmüş, yaklaşık 190 santigrad derece.

peki yemek yaparken yemeğimiz hangi sıcaklıklara erişir? bu sorunun cevabı yemeğe bağlı olmakla birlikte içerisindeki su oranı yüksek yemeklerde bu sıcaklık yaklaşık 100 dereceyi geçmez (düdüklü tencere hariç). çünkü saf sıvılar sabit sıcaklıkta kaynar, ocaktaki ateşin enerjisini alarak buhar formuna geçerler, bu sırada ocağı istediğin kadar harla sıcaklık 100 dereceyi geçmez, sadece kaynama hızı artar. bu yüzden örneğin hazır yemeklerde tencere kaynamaya başladıktan sonra kısık ateşte devam edin derler, çünkü yüksek ateş yemeğin pişmesini hızlandırmaz, yemeğin içi 100 derece olarak kalır.

neden hemen hemen hiç dedim? çünkü bir sıvının buharlaşması için kaynama noktasına ulaşması gerekmez. öyle olsaydı astığımız çamaşırlar asla kurumazdı, yere dökülen su zamanla kurumazdı... sıvının ne kadar buharlaşabildiğini de buhar basıncı hesaplamalarıyla hesaplarız. zeytinyağı için bu rakam 180 santigrad derecede bile çok çok çok küçük. yani yemek yaparken zeytinyağının atıyorum %99.999u buharlaşmaz. bunu da şu grafikten çıkarıyoruz: ars.els-cdn.com

Oilmist

Buharlaşmaz diyen arkadaşlar okudum ettim eyvallah bi de mutfakta aspritörler dolaplar neden yağ oluyor hatta duvar onu geçtim endüstriyel mutfaklar falan nasıl yağ oluyor onu da anlatsınlar

haklısın yeliz, hemen açıklıyorum. aspiratör vs. de yağ birikmesinin bana göre 3 sebebi var:

1) su ağırlıklı olmayan yemekler, örneğin yağda kızartma olayı. bu tarz yemeklerde yağın sıcaklığı 100 derecenin çok üstüne çıkabilir ve yağ dumanlama hatta kaynama sıcaklığına ulaşılabilir. ulaşmasa bile daha yüksek sıcaklıklar olduğundan buhar basıncı da yüksektir, yani yağın %0.1i buharlaşma ve yoğuşma yapıyor olabilir. bu da zamanla birikme yapar. (yalnız burada dikkatini çekmek isterim ki kızgın yağa bir yiyecek atmakla ortaya çıkan fokurdama yağın kaynaması değildir, attığımız yiyecek içerisindeki su içeriğinin ani kaynamasından olur. bu ayrımı yapmakta fayda var.)

2) sıçrama. bildiğin yağın sıçraması. bu sıçrama gözle görülür boyutta olmak zorunda değil. bu aslen 1. madde ile yakından ilintili.

3) tenceredeki yiyecekler kaynar iken yüksek hızda buharlaşma gerçekleşir (suyun buharlaşması, yağın değil), bu yüksek hızda buharlaşma sırasında SIVI haldeki yağ partikülleri buharın içinde suspend olarak yükseklere taşınabilir. buna örnek olarak sis'i gösterebiliriz, ya da koronavirüs'ün havadaki sıvı su partiküllerine tutunarak havada asılı kalmasını örnek gösterebiliriz. Zaten sen de oilmist demişsin, mist SİS demektir, yani havada asılı kalan sıvı partikülleri anlatır.

umarım tatmin olmuşsundur. olmadıysan söyle lütfen. bahsettiğin oilmist'in anlamını araştırdım, şuradaki açıklamalar güzel bence: www.tecnosida.com

"In this article we are interested in aerosols and mists: fine dispersions of liquid particles into a gaseous phase. Oil mist, in particular, correspond to fine air-borne oily droplets."

Pazarlar sosyal mesafeyi korumanın çok güç olduğu yerler bence; özellikle de büyük şehirlerde. Marketten alışveriş bir süre için daha mantıklı gibi.

Hayır tabiki

valla açıkçası ben gittim ve marketlerden daha tenha. bulunduğum çevredeki marketler tıklım tıkış pazara göre, kasada sıralar aacayip uzun ama bulunduğun bölgeye göre değişir sanırım. konum izmir.

Para alışverişi yapacaksınız, ellerinin değdiği poşetler sebzeler vs. Hiçbir yönden güvenli gelmiyor, bence gitmeyin. Ama market de aynı şey... orda da sizden önce biri gidip manav reyonunda hapşırmış olabilir.
En iyisi hiç gitmemek. Ne kadar sürer böyle? Bilemiyorum...

migrosa sabah erkenden kimse yokken git al. hem migrosa gelen ürünler çok fazla aracı olmadan geldiğinden daha az riskli gibi.

bence sabahin korunde gidilen pazar marketten daha iyi durumda olabilir. marketteki marul kimbilir kac gundur orda. kimler elleyip elleyip birakti. ama pazarda pazarci toptancidan alip tezgaha diziyor.

tek sikinti nakit konusu. onu da bir 200tl alip, paralari koyacaginiz tek seferlik, eve gidince yikanabilecek bel cantamsi ile cozersiniz.

market arabalari, yazarkasa bantlari falan kimbilir ne bicimdir.

geçen akşam 9'da migros'a gittim.. markette kimseler yoktu ama kasada önümde bir kadın vardı sadece.. o da 550liralık alışveriş yapmış bi sürü ıvırzıvır almış 10dk sürdü tek tek okutması poşete koyması.. sonra da bi 5dk boyunca ödeme aşaması için bekledim.. 4 tane kredi kartı denedi hiçbirinden onay alamadı.. gündüz olsa kesin kavga çıkardı yani o derece

@jimicik hallerden haberiniz yok galiba. migrosta duran meyveler pazara göre en azında daha az ortam değiştiriyor.

Wikipedi'de şöyle bir şey var:

"Sodium bicarbonate was sometimes used in cooking green vegetables, as it gives them a bright green colour—which has been described as artificial-looking—due to its reacting with chlorophyll to produce chlorophyllin. However, this tends to affect taste, texture and nutritional content, and is no longer common."

Çaydaki klorofille reaksiyona girip yeşil renk mi vermiş yani?

+2 geçici süre zehirden koruma iksiri yapmışsın. Ejderhalara karşı savaşırken de faydası oluyor.

çok affedersin de bunu içme amaçlı yapmamışsındır umarım. Bitki ekstraktları dudu perinin iksir atölyesi değil, şakaya gelmez. Hele bikarbonat...aman aman! Sakın içme at gitsin.
Kloroplastları patlatıp klorofilin rengini bırakmasına sebebiyet vermiş olabileceğini düşünüyorum. Çünkü bazik bir madde hco3

aynen anlamsiz sesler cikarmak profesyonellik gostergesi.bilerek yapiyorlar. birand da oyleydi ya.

Konu interjection ordan yardırın. Her ülkenin ünlemleri farklı olabiliyor. Bir şeyi anlamadığında ey diyorlar (yazılışı eh), yanlış bir hareketi yaptığında uups (oops), söyleyeceği şeyi düşünürken öö (er), acı efekti ouch, ow, tiksinti efekti ugh, ick, ew falan yeme efekti chomp, köpeğin havlaması woof falan bu tarz bir sürü şey var bilinmesi gereken, dile hakim olmak için bunları da bilmek kasmak gerekiyor

her dilin farklıdır. benim de dikkatimi çeken diyecek bir şey bulamadıklarında hemen "i mean" diyorlar:)

bunlara filler deniyor: en.wikipedia.org(linguistics)
eğer yabancı bir dili konuşurken o dilin fillerlarını kullanabiliyorsanız profesyonellik göstergesi sayılabilir. akıcılığı sağlıyor yani düşünürken konuşmanızda duraklama olmuyor.