Ekşi Duyuru

çok çok zorunda kaldıysan katlayıp kullanabilirsin. ama uzun ömürlü olmaz.

''belliki zarf atıyorsun sen, şşş alooo'' diye duyuyorum ben. kalçayı titretirken ki aksiyon(cinsel) için.

şayııı diyor sanki. "o" sesi çıkmadığından eminim.

şşş alo diye duydum.

şşalloo birleşik hep birden peşpeşe söylemiş bir adet şşş ve bir adet alo içerir, mete beye katılıyorum

olabiliriz ama her boka siyaset karistigi icin olamayiz. o gun senegali ilhan mansizin attigi golle eledigimizde butun turkiye isi gucu birakip sokaga dokulmustu, ben evde sevinirken kafami cekyata vurup yarmistim :D

efsane gunlerdi.

O güzel günler sevinçlerini de alıp gittiler.

yanilmiyorsam orta siniftaydim :) Ucunculuk macini bir avmde topluca izlemistik. Hatta ilk kiz arkadasimla o macta tanismistik. vay be gunlerdi. insan ozluyor.

bu tüpçü ve tayfası gidecek, kulüpler kendi istekleriyle altyapıya önem verecek. ondan sonra üzerinden bir on beş sene falan geçecek. o zaman olabilir.

şimdi eskaza bir şeyler olsa da zaten golü atan futbolcuyu sevmeyenler sevinmez falan...

gelmez. ben bile o havaya giremem. öyle bi başarı gelse her yerde takımdan önce tayyor ve tüpçü olur.

orange +1

her yerde rte'yi goruruz.

öncelikle milli duygularımızı öldürdüler. eskiden 10 15 şehit haberini geçtim 1 şehit haberi duyduk mu içimiz kan ağlarken şimdi çok da bir şey hissettiğimiz söylenemez. ayrıca akp hükümetiyle beraber futbola siyaset karıştı. fatih terim'inden tut arda'sı emre'si vs ülkeyi duygusal ve görüşsel olarak böldü. açıkçası ülkenin yarısı milli takımın amk deyip fatih gitsin de sonuç ne olursa olsun, arda'lı volkan'lı milli takımın amk gibi düşüncelere sahip milyonlar yaratıldı.

eski günler geride kaldı, yeni türkiye'de yeni vatandaşlarla o zamanki havayı yakalamak imkansız. yaşımızın ilerlemiş olmasının etkisiyle beraber yaşanmışlıklar eski günlerin ve eski heyecanın geri gelmesini mümkün kılmayacak.

Türklük kavramının içini boşalttıkları için eskisi gibi olmaz. Eskiden "ne mutlu Türküm diyene" diyebiliyordun. şimdi bunu dediğinde ırkçı bir faşist oluyorsun. o zamanlar siyaset her şeyin içinde değildi. Siyasi görüşün ne olursa olsun ister Eurovision, ister dünya kupası, ister galatasarayın uefa şampiyonluğunda tüm Türkiye sevinebiliyordu.. şimdi geçti o günler. öyle bir yara aldı ki bu ülke, millet artık sittin sene düzelmez.. Bu memleket ne çektiyse siyasal İslamcılardan çekti..

abi naptın ya, kendi halinde mütevazzi bir hayatım vardı benim :(

eskiden Ogrish.com vardı.. En iğrenç, en vahşi videolar ordaydı.. Iraktaki kafa kesmeler, çürümüş cesetler vb. Ogrish'i LiveLeak satın aldı. Belki de şimdilerde bu IŞID bokunun propagandası olmasın diye o tarz videoların paylaşımı durdurulmuştur?

Pudra belki işini görür

Yav teri gostermeyen ve içligi olan koşu sortlari var.

Şortun dışından belli olan teri kağıt havlu ile kesmek mümkün mü sizce :)

Bırakın gözüksün gayet doğal bir şey. Çalışırken temas ettiğiniz yere havlu serin yeter.

gizli cevher olmuş bu duyuru aslında. boxer'ın içine kağıt havlu koymak süper bir düşünce.

pamuk değil de sentetik kumaş ağırlıklı şort ve-veya astarlı.

bi dönem her öğle arası 2.5 km yürüyordum. az terleyen bi insanım ama o tempoya g.t mü dayanır, ofise çıkıp oturduğumda çok afedersiniz soğuk soğuk avuçlanıyordum koltuk tarafından. baksır içi kağıt havlu bende çözüm oldu. ama ya hep ya hiç, 5 yaprak x 2 kat, bel çizgisinden yukarı tutturup çanağı komple çevirecek şekilde. dönüşte sıfır nem, maksimum kuruluk. güzel günlerdi ya.

Ter tutmayan ( örneğin nike drifit) kumaşlardan kıyafet giy. Ter üzerinde soğumadığı için daha sağlıklı hem, hem de ıslak terli kötü görüntü olmaz. Hiç bir şey yoksa elinde Mayo şort giy.

engellese de listende çıkardı senin. uygulamayı kaldırmıştır.

seni rehberinden silmiştir

Uygulamayı kaldırması yetmez, kendi hesabını silmiş olması lazım direkt.

fenerbahçe denizli maçıydı

herhangi bir ceza ya da istifa olduğunu düşünmüyorum, olsaydı elbet gündeme gelirdi herhalde

2010 yılı fenerbahçe trabzon maçıydı. 1-1 berabere kalınmıştı. şampiyonluk aynı anda oynanan beşiktaş bursa maçına bağlıydı. bursa'dan gol haberi var, durum 2-2 şampiyon fenerbahçe anonsu yapıldı. tabii tüm taraftarlar sahaya inip timsah yürüyüşü yaptı. sonradan maçı 2-1 bursanın yendiği öğrenildi ve özür dilendi anonsla.

@tabirimekruh ek olarak
fener bu travmatik sezonun ardından gelen sezonda şike yaptı ve trabzonun şampiyonluğuna engel olduğu gerekçesi ile avrupadan men edildi.
halen istifa yok.

ben sabahın 4 ü diyorum

sabahin dordu daha mantikli.
aksam 5-6dan sonra baslar.

mantıklı olan sabahın 4ü demek
ama ben gecenin 4 ü diyorum

Sabah.

Sabah dogru olani, hatta 2 icin de sabahin 2si diyoruz.

Sabahın 4'ü doğru. Gün ışımaya hazırlanıyorr 4 suları. 4:45 ezan.
3:00 dahil gece diyorum ben. Gecenin 3'ünde, gecenin üçbuçuğunda, 3:59 günlük dilde pek yer bulmaz, sabahın 4'ü olur artık o.
Gecenin bi yarısında 24 - 1 suları, gecenin bu vakti 2:00 den sonra, akşamın bu vaktinde duruma göre 9:00 sonrası veya 10:30 sonrası, akşam görüşürüz gibi durumlar için 08:00 civarları ve sonrası

ben 3'e kadar gecenin 2si, 3ü, 3ten sonra sabahın 4ü, 5i diye gidiyorum.

henüz hiç yatmadıysak gecenin dördü.
uyuyup uyandıysak sabahın dördü:)
mide fonsiyonları açısından düşündüm.

ama bir de güneşin doğuşu referans alınabilir, herhalde gecenin 4ü oluyor bu durumda.

bir jenerasyonun dilinden düşmeyen efsanesi olduğu ve senelerdir gerçekliği hakkında kesin bir sonuca varılamadığı için.

konu senin ilgini çekmiyorsa neden bu kadar büyük mesele haline getirdin mesela, ben de onu anlamadım. insanların buna kafa yorduğu zamanı sen de belli ki atomu parçalayarak falan harcamıyor olacaksın ki duyurusunu açıyorsun.
başarılar.

Doğruluğunun kanıtlanamamış olması gizem katıyor bence bundan. O dönemin şartlarında çok popüler olan oyunun takipçileri bugünlerde 30+ yaşlarda geçmişe özlem de var.


Bence elektrikler gittiği için telefonun tuşlarına gelişigüzel basarak rakibini street fighter'da yenen çocuk daha komikti :)

nette bununla ilgili haberler, deneyler falan var.

insanlara gerçeğe uygun bir yalan haber "şunu hatırlıyor musunuz şöyle olmuştu" gibisinden soruluyor, veya araya gerçek detaylar sıkıştrarak tamamen kurgu ürünü olaylar soruluyor, insanlar "aa evet çok net hatırlıyorum" diye ciddi ciddi savunuyor.

şöyle bir şey buldum başangıç olarak: www.sciencedaily.com

psikolojide bunun daha derli toplu bir adı olabilir, emin değilim. "hatırlıyorum yaa kesin vardı ben izledim" diyenler yani farkında olmadan, kötü niyet gütmeden savunuyor olabilirler.

edit: an angineer dedi, mandela etkisi olayın adı.

böyle bir olayın yaşanmadığı kesin ve buna rağmen binlerce insanın, bir toplumun hafızasında sanki yaşanmış gibi yer etmiş bir şekilde. ilginç bir olay değil diyemezsin. mandela etkisi deniyor bu duruma. sanırım bizim toplumun en büyük, en geniş mandela etkisi vakası da budur. o yüzden şaşırmaya gerek yok o kadar entry'e.

yukarıda dendiği gibi bu konuda psikoloji alanında yapılmış birçok çalışma var. o çalışmaları, araştırmaları yapan bilim adamları da mı işsizmiş? amerika'da da bu tarz birçok ünlü mandela etkisi vakası varmış. hatta geçen bir parodi video izlemiştim amerikadaki bu konudaki en bilinen vakaları bir araya getirip tiye alıyordu falan. bence insan beyniyle ilgili oldukça ilgi çekici bir şey.

Buradaki konunun mandela etkisi ile falan alakası yok. Hatırlayanlar birebir diyalogları hatırlıyorlar.

Bizzat ben de izlerken şahit oldum bu olaya. Üçüncü kişilerin hatırladığı ile kendi hatırladığımı kıyasladığımda diyalogların da birebir örtüştüğünü görüyorum.

Şurada eski bir gazete küpürü var.
www.diken.com.tr

Sen nasıl bu kadar net hatırlıyorsan derseniz, işte soruda sorulduğu gibi sürekli konunun ısıtılmasından dolayı hatırlıyorum.

Neden ilgi gördüğü sorusuna gelince de : Malesef sıkıntı şu, insanlar artık doğru düzgün okumuyorlar. Ben mesela o başlığa gidip yazmadım çünkü benim deneyimlediğim şeyin birebir aynısını zaten biri yazmıştı. Günümüz insanı için önemli olan kendisi, +1'ini çakıyor geçiyor. Yarım yamalak okuduğu ile yapıyor bunu da.

"Sen nasıl bu kadar net hatırlıyorsan derseniz, işte soruda sorulduğu gibi sürekli konunun ısıtılmasından dolayı hatırlıyorum."

bak mesela aslında kendi söylüyor ama farkında değil. konunun sürekli ısıtılmasından dolayı beynine sahte bir anının yerleştiğinden haberi yok çünkü beyin böyle ilginç bir varlık. yaşanmamış bir olayın yaşandığından oldukça emin çünkü beyninde öyle yer etmiş artık o false memory yaşanmış olarak kodlanmış yerleşmiş. hani ne yapsan artık bu adama böyle bir olayın yaşanmadığını inandıramazsın.

bu kadar olay olmasının sebebi de bu işte. bir yanda beynin ilginç işleyişi yüzünden yaşanmayan bir olayın yaşandığına emin olan insanlar diğer yanda onları aslında o anının beyne sonradan yerleştiğine böyle bir şeyin olmadığına ikna etmeye çalışan insanlar. çok ilginç bir durum gerçekten.

@rotten
hatırlayanların bazıları hatırladıklarını sanıyor olabilir ama büyük ihtimal gerçek.

çünkü sosyal medyanın olmadığı bir zamanda bu olay farklı ortamlarda konuşulmuştu.
yukardaki linteki gazete kupürü de ispatı.

www.diken.com.tr

@rotten head
Alıntıladığın şu cümlemde
"Sen nasıl ***bu kadar net*** hatırlıyorsan derseniz, işte soruda sorulduğu gibi sürekli konunun ısıtılmasından dolayı hatırlıyorum."

"bu kadar net" kısmının altını çizmem gerekiyordu.

Alelade hatırlamasına zaten hatırlıyorum ancak olay sürekli pişirildiği için detayları da bu sayede hafızamda güncel kalmaya devam ediyor demek istedim. Yoksa şahsen yakın zamanda yaşanan diyalogları bile net hatırlamam. Bu konuyla ilgili zikredilen farklı diyaloglar da var ancak bende kalmış olan sabah gazetesine sıcağı sıcağına erdoğan sevgin'in yazdığı diyalog ile aynı. Gençler bilmeyebilir ancak orada alıntılanan yazar bir tv yorumcusu, tv programlarının yayınlandığı günün ertesi günü yahut haftasında yorumlar yazardı. Erdoğan Sevgin de mi Mandela etkisinin kurbanı oldu 1 hafta içinde.

Mandela etkisini kendi meşrebimce şurada açıklamaya çalıştım : eksisozluk.com

Burada yaşanan mevhumun mandela etkisiyle çok alakası yok. Mandela etkisi olsaydı buna benzer hatalı anılarımız da olurdu. Şu şuna küfretmemiş miydi ya şeklinde. Ama misal birinin ölüp ölmediğine dair hafızamızı yokladığımızda pek çok sefer bu "mandela etkisi" denen naneden ötürü yanılıyoruz.

False memory dediğin olayın gerçekleşmesi için birinin bana bu olayı anlatıyor olması lazım, bu olay ile ilgili anılarım böyle bir anlatım gerçekleşmeden çok önce de vardı. Sene 93/94 falan.

"ben izlemedim" diye başlayan köşe yazısını olayın kesin kanıtı diye sunup durmak da iyiymiş. bu olayın yaşanmadığına dair bir başka gösterge de bu olabilir. zaten böyle bir şeyin gerçekleşmediği kesin onu tartışmayacağım burada ancak yaşanmamış bir olay hakkında bu kadar kendinizden emin konuşmanız bu kadar net hatırladığınızı iddia etmeniz oldukça büyüleyici. hani cidden o şey beyninizde canlanıyor sonuçta yalan falan söylemiyorsunuz ama öyle bir şey yok aslında. hayretle izliyorum.

kanıt diye sunulan yazıya gerçekten bende güldüm, yukarıda arkadaşlar söylemiş mandela etkisi diye insanlara ne yaparsan yap yaşanmadığını inandıramazsın +1

neden bu kadar popüler dersek insanlardaki acaba oldu mu olmadı mı tolga abi yalan mı söylüyor vs parodisi ülkenin en büyük mandela etkisi +1 diyorum.

arkadaş sizi inandırmak için ne yapmak gerekiyor acaba?

gözümle gördüm diyenler var:
mandela etkisidir, öyle sanıyorsunuzdur diyorsunuz.
?????

duyanlar var:
söylentidir diyorsunuz.

benim evle okul arası mesafe 2 otobüsle gidilecek kadar uzaktı.
Bu olayı mahalledeki cocuklardan duyup okulda anlattıgımda,
onlar da baskalarından duyduklarını ya da kendi gözleriyle görmüş olduklarını söylemişlerdi.
Cep telefonunun bile olmadığı bir dönemde bu söylentinin,
farklı semtlerdeki çocuklar arasında aynı anda ortaya çıkmasına imkan yok.

tamam köşeyazarına inanmıyorsunuz da programın yapımcısına da mı inanmıyorsunuz? beynin çalışma şekliyle ilgili madem bu kadar bilgi sahibisiniz. şunu da idrak edebilirsiniz sanırım : olayın yaşanması ve devamında yaşananlar ile beraber yapımcının beyninde tetiklenen hugo ile alakalı nöron sayısı >> olaya dışarıdan tanıklık edenlerin beyinlerinde tetiklenen nöron sayısı.

yüksekliğin aynı olmasına gerek yok. yeter ki basınç farkı oluşturabilecek bir düzeneğin olsun.

örneğin pompa. elektriği çekip uygun bir pompayla suyu taşıyabilirsiniz.

sıvıların taşınabilmesi için basınç farkı olmalıdır.

çok düşük açılar (1 derece gibi) vererek uzun mesafeler kat ettirebiliyorlar antik roma'dan beri

Akışkanlar mekaniği
Pompa & boru çapı & boru boyu & eğimiyle oynayarak

yav he he diyorum sonra pencereyi kapatiyorum.

Sağ olun, size de iyi bayramlar!

Bana bir foto gönderene ben de foto gönderiyorum. Kafama esince mesaj yazıyorum veya arıyorum.

Cevaplamıyorum. Okumuyorum hatta çoğunu.

A dan geleni b ye, b den geleni A ya gönderiyorum. Asdfsdds bazıları sonuna adını soyadını ekliyor onu silip gönderiyorum :)

Cevaplamıyorum. Zaten seni düşünerek atmıyorlar. Toplu atıyorlar.

cevaplamıyorum. özellikle fotoğraflı-resimli olanlar sinirimi bozuyor.

ben aynı mesajı o kişiye yolluyorum. hırtlığını anlasın diye

Olu taklidi.

1.
çünkü..

bence de 1 ama bir dizide bizzat 2.nin kullanıldığını gördüm. farklı anlam mı çıkıyor acaba?

Anlam aynı, şöyle düşünebilirsin. Dany isimli bu atarlı arkadaş ne zaman duracak? Onu yok ettiğinde. Yani yok etme işlemi bitmiş oluyor, ancak o zaman duruyor. Bu yüzden present perfect de kullanılabilir. Peki o zaman direkt past tense olmaz mı? Olmaz çünkü ortada biten bir şey yok, bitmesi bekleniyor sadece (expected incomplete action).

Cevap 2 cunku present perfect ile senin tumuyle yok edilmenden soz ediyor.

I will go home after I have finished all the work. Tum islerim bitince eve gidecegim.

Bunun gibi bitirmek, yok etmek gibi islerin sona ermesi gibi anlam tasiyan fiilerde isin tumuyle bittigini gostermek icin present perfect kullaniriz. Diger fiiller icin ise 1.si de dogru olabilir. 3.ise kesin yanlis cunku gecmis zaman ile gelecek zaman when ile baglanmaz .

1 de 2 de olur. duruma gore...

birincide destroy icin bir amac var. ikincide destroydan sonrasi icin var.

ya boyle olsaydi diye sormadan once asla neden diye sorma.

never ask why (it happened) until you've asked if (it would happen) gibi otomatik çevirip anlamı yuvarladı benim kafa fakat yanılıyor da olabilirim, tüm paragrafı göz önünde bulundurarak gözden geçirince oluyorsa kendime bir artı veriyorum şu an.

@evdee liyakat kalmamıs +1

kendine artı bir vermene gerek yok. benden sana +1 anlam olarak benim de aklıma direk bu geldi.

(bir şey) oldu mu diye sormadan neden oldu diye asla sorma.

Evet kings landingdeydi. Aslinda hepsi bir gittiler benim anladigim ama onlar savastiklari yerden geldiler digerleri denizden ve khaleesi de ejderha ile geldiginden dolayi, bir senkron problemi yasamis olabilirler. Zaten cersei de tum gucunu toplayip gelmis fln dedi ya. Guc gosterisi olsun diye oradaydi bence onlar da.

Beni öldürmek en büyük gayelerinden biri olan can düşmanımın şehrine gidecek olan bir hükümdar olsam ben de benzer şekilde davranırdım. Dragonpit'te herhangi bir yamuk durum gerçekleşse, ordusu girecekti işte şehre. Siege weapon getirseler daha iyiymiş yanlarında tabii.

Hangi elini kullanıyorsun?

dominant eliniz hangisi?

Sağak, solak? Bu şekilde soruyorum.

Sormasak? İllaki eline kalemi alıp yazdığı bir anını falan denk getiremez miyiz?

Hangi elini kullaniyorsun. En dogali bu.

şiş sokulursa kurtulma şansın daha çok. kendini savunma şansın da daha çok. ayrıca silah çoğu insan için kolay bir araç tetiği çekmeye bakıyor, ellerinle birini şişlemek aynı kolaylıkta olmayacağı için bir anlık hata yapma şansın daha az olur silaha göre.

Bir apartmanda herkesin silahinin olmasi mi daha guvenli, yoksa kimsede silah olmamasi mi?

Herkesin silahlanmasinin super bir sey oldugunu savunmak beyinsizlikten de ote bir durum.

Herkesin silahlanmasını savunmak anlamlı değil. Öte yandan ailemi korumak için en kısa zamanda bir silah almayı planlıyorum.

Aynı şekilde herkesin Türkiye'yi terketmesini savunmak da anlamlı değil. Öte yandan insanların Türkiye'yi terketme haklarının olması gerektiğini düşünüyorum.

Bu mantıkla, keşke herkes silah almasa ne güzel olurdu ama alacaksan da alabilmelisin noktasına ulasıyorum.

Çok basit yorunlar var şaşırdım. Arkadaşlar bireysel silahlanma zaten var bugün biraz eşeleyen biri 2000-2.500'e ruhsatsız silah alıp dolaşabiliyor. İllegal yollardan zilah elde etmek çok kolay. Söz konusu kadında bireydrl silahlanma ilr silah elde edebildiği için yapmadı o parayla zaten istediği silahı alırdı, rüşvetle raporla vb bs.

Tam tersi bireysel silahlanmanın kolaylaştırılması lazım. Bugün sokaktaki çapsız adam bilrr silahlanıyor, pkk sempatizanları zaten silah değil otomatik tüfekleri vb sokuyor şehre. İsteyen herkes psikolojik testlerden geçtiği taktirde ailah alabilmeli. Adamakıllı bir kontrol olsa en başından bu kadın alamazdı zaten.

şiş ve tabancayı aynı kefede nasıl düşünürsün?
şiş ile saldırsan, adamın yaralanıp kurtulma şansı var, sana karşı koyma şansı var.
birisine kaza ile ateş etmek şiş ile kazara karnına saplamaktan daha kolay bir ihtimaldir.
onlarca ölümcül kaza var ateşli silahla yapılan
silahın insan üzerine cesaret artırıcı bir etkisi de var. insanı çabuk havaya sokup silahı kullanmasını sağlıyor
var da var. biraz araştır lütfen neden silahlanmaya karşı olundugunu

Amerikada silah kullaniminin sonuclari uzerine bir arastirma vardi, silahlarin dogruldugu kisilerin yarisindan cogu, silah sahininin akrabasi, arkadasi kendi cevresi. Ailenle kavga etme ihtimaliniz sokaktaki random bi adamla kavga etme ihtimalinden daha fazla. Ailenizi koruyacaksiniz diye ailenizden olmayin.

5 yasinda bir cocuk silah kullanarak kolayca insan oldurebilir.

Ben bireysel silahlanmadan yanayım. Suriye'de pkk devleti kurulursa, Türkiye'de büyük oyunlar döner. Elinizin altında silah bulunsun. Umarım ihtiyaç olmaz.


.

silah alacak olan zaten bir yolunu buluyor. oturup forumlara danışmıyor.

öte yandan biri birini öldürmek istiyorsa ona göre planını yapar, kimse farkında olmayabilir.

üçüncü olarak da türkiye'de silah bulundurma ruhsatı var bir de taşıma ruhsatı diye bir şey var. taşıma ruhsatını öyle herkese vermezler. bulundurma ruhsatın varsa silahı bir yerden bir yere götürebilmek için yerine getirmen gereken çeşitli zorunluluklar var. kafana göre silah taşıyamazsın.

bu yüzden muhtemelen kadının ruhsatı sadece bulundurmak içindi. yani kanunsuz şekilde o silahı taşımıştır.

www.youtube.com

zebramoya koy

Zebramoya nedir?

Birine ver.

zebramo.com

30 lira ne ya at gitsin.

Sulandırıp kullanabilirsiniz.

@cemiyetin ünlü siması işte bunu arıyordum!

İç çamaşır cekmecenize koyun. Çok kötü kokuyorsa da atın gitsin.

çamaşır yıkarken makinenin yumuşatıcı gözüne sıkabilirsin biraz

Ütü suyuna ve yumuşatıcı gözüne koyabilirsiniz.

kozmetik ürünlerinin de son kullanma tarihleri oluyor, muhtemelen çoktan bayatlamıştır o. bişeylerin içine koymaya ya da kullanmaya değmez bence. at gitsin.

Sharp

nokia, alcatel, motorola, philips de eski imajından uzakta bence

Ericsson, national, panasonic.

schaub lorenz, grundig

sagem cep telefonlari vardi bi ara.

Aiwa
Kodak
Goldstar

Telefunken, grundig, saba.

Eskiden cok eskiden Nordmende vardi.

eksisozluk.com

Bugün aldım kanks tost yapmak için çok kalite bekleme. 2. Sınıf olduğunu hissettiriyor. Kaşar ve beyaz peyniri karıştırmışlar gibi. Tadı öyle. Bi dahakine hakiki taze kaşar alıcam. Sıkıntı çıkmaz ölmezsin xd

1 haftada 5.5 kilo vermek sağlıksız yani. eğer öyle bir şey yapıyorsa aldığı o eğitimi çöpe atsın gibi bir şey demek istemiş

5.5 kiloyu beynini yere düşürerek kaybetmişsin demek istiyor. Bir haftada 5.5 kilo vermek biraz zor olduğu için umut taciri diyetisyenlere laf atıyor.

game of thrones çok bozdu

benim için hala çok güzel

khaleesi bir ölse her şey çok güzel olacak ..

benim için keyif kaldığı yerden devam ediyor

pazartesi sabahlarımı güzelleştiren bir detay benim için, çok da eğleniyorum izlerken. yeni bir dizi değil, her yer spoiler kaynıyor evet ama zaten dizilerin olayı bütün hafta sürmesi olmamalı bence, çok da heyecanlanacak hayatımızın merkezine koyacak kadar önemsenecek bir şey değil alt tarafı ekrana bakıyon, gız nereye gitmiş, kurtları napmışlar, ejderhalar geldi mi, gezenler yürüdü mü, kuzey hatırladı mı. dizinin olayı bu işte, izle geç.

bu sezon bariz bi sicis var. cok aceleye getirilmis, mantik hatalari, her seyi yetistirme cabasi vs.

bu sezonki sıçışa katılıyorum ama önceki sezonlardan hatrı var; geçmişe ve alışkanlıklarına saçma bir sadakati olan biri olarak hala seviyorum özetle.

Sindire Sindire gitse iyi ama hala cok seviyorum hala benim bebegim <3

Kitaplar bitti.

Önceki sezonlar kitaplardan uyarlama idi + yazarı senaryoya danışmanlık yapıyordu. Bu son bir kaç sezon, yazarın olayın gidişatını söylemesi üzerine dizi senaristlerinin yazması.


.

bozdu muhabbetinden nefret ederim, lost çok bozdu'dan sonra moda oldu dizilere bozdu demek.

lakin got cidden bozdu aslşdias.
ben ki öyle bozdu mozdu dinlemem izler geçerim, beni bile rahatsız ediyor bu değişim. adamlar çıtayı o kadar tepeye koydu ki ilk 4 sezonda, kitaptan kopmaya başlar başlamaz hissedilir şekilde dizi form değiştirdi. hele ki ölüp de geri gelenden sonra beklenmedik bir şey yaşanmaz oldu. dizinin alameti farikası bu değil miydi, ters köşe yapması.

bi diğeri ince işlenmiş komplolar, entrikalar, diyalogların kuvvetliliği. yavaş mavaş derdik ama sezon başlayınca en az 3 bölüm hiçbir olayın olmadığı, senaryonun ilmek ilmek işlendiği bölümler olurdu. arka plan bilgiler verilir, geçmişe güzel atıflar yapılır, zibilyon teori ürettirecek soru işaretli bilgiler verilir, bissürü aforizma patlatılırdı. bunların birçoğu artık hiç yok, olanlar ise o kadar göstermelik ki öncekilerden sonra insan ciddiye alamıyor.

izliyor muyum, evet. 6'nın zincirli son sahnesinde 1 dakika boyunca hassiktir çektim mi, ona da evet. en baştan beri böyle gitse şikayetim olmazdı ama bizi alıştırdıkları şeyi değiştirmeleri bozdu demem için yeterli bence.

Mantık hatası kaynıyor bu sezon, leş gidiyor yani.

küçük karakterleri ezip geçtiler. ana karakterlere boğdular izleyiciyi. o sıkıyor.
yani tamam anladık. iki kraliçe, bir kral, eeee? yani?

Dizi, hikayeye değil izleyenleri /fanları mutlu etmeye oynuyor. Haliyle hikayenin güzelliği ile çekilenler, sayfalarca teoriler üretenler hayal kırıklığı içindeler kaç sezondur.

Diziyi Hollywood aksiyon (sub-gen komedi, romantizm) filmi olarak izleyenler ise memnuniyetlerini kaybetmiyorlar. Ben de bütün kitapları okumayı 4 sene önce bitirmiş, hemen hemen bütün teorileri okumuş, bir dünya fikir üretmiş, bağlantı aramış kurmuş biri olarak, bir süredir aynı o kafayla izlediğim için sorun gelmiyor. Yoksa dizi "başladığım için bitsin diye izliyorum" moduna ilerliyordu benim için. Hollywood klişeleri, p.c. falan... Dahil oldukları her şeyin içini boşaltan şeyler bunlar.

Dialoglar çok kötü. Olaylar çok hızlı ilerliyor, karakterler oradan oraya ışınlanmaya başladı. Süre ve bölüm sayısının da etkisi ile karakter ve olay anlatacak zaman kalmadı. O yüzden 3-5 büyük karakter yoksa olay pek yok.

filtre kahve ve french press dışında pek bir olasılık yok.

instant kahvelerin bir tık üstü uğraştıran french press olabilir. Hario, moka pot, filtre makinesi falan french pressin bir veya iki tık üstü uğraştırır detay demleme olaylarına gireceksen.

Ha ben bu yöntemi seviyorum hazır suyu ekliyorsun bitiyor olay diyorsan marka değişikliğine gideceksin. Mesela Macrocenter, Mövenpick markasının instant kahvelerini getirmiş geçen gün gördüm, ben espresso çekirdeğini almış ve baya memnun kalmıştım, denemeye değer.

Tarif etmişsiniz zaten? Teflon muffin kalıplarını yağlayıp, içine yukarıda saydığınız malzemeleri çırpıp koyarsanız tuzlu kek gibi olur. Miktara göre un ve kabartma tozu koyarsanız da tam kek olur.

nickten ingilizcenizin olduğunu varsayarak; "egg muffin" diyor ve çekiliyorum.

selam irene 2 ay olmuş ama şıp diye tanıdım :D o miktarı arıyorum, ben kafama göre koysam az kabarır, içi pişmez kesin şimdi.

internetten en beğendiğiniz kek veya muffin tarifini açın. yumurta fiks zaten, her kekte var. onun dışında şeker koymayın, diğer malzemeleri koyun. çiğ kek karışımı kıvamına gelecek ölçüde ununu eksiltin veya arttırın.

bence gayet güzel olur böyle.

Ay bir dakika, bir dakika, ben yetiştim!
Ben bu tarifi yapmıştım bir sabah kahvaltıya, çok güzel olmuştu.
Tarifteki malzemelere ek olarak minik sucuk parçaları da koymuştum.
www.nefisyemektarifleri.com

o acinin siirselligine tutunabiliriz

dindarlar kendini avutma, ileride göreceğim falan filan diyerek, dindar olmayanlar için ise kabullenme oluyor. her iki türlü de acı bir süre sonra hafiflemek zorunda. insanız çünkü biz.

nedir duyurunun bu ateistlere olan merakı? alıp veremediği diyecektim de, çok kışkırtıcı olur diye merakına çevirdim. ateizm duyuru için bilinmeyen bir şey de ve 5 yaşında çocuğun yeni bir kavramla tanışması gibi böyle abuk sabuk sorular çok sorulmaya başladı da. bu meraka sahip olan birileri de altta bana yanıt verebilirse sevinirim.

dünya üzerinde çekilecek herhangi bir acıya "zaten öldükten sonra buluşacağız." diye bir teselli olabileceğini sanmıyorum. bunun, inanan bir birey için de bir teselli olabileceğini düşünmüyorum açıkçası. 50 yılını beraber geçirdiğin ve sonrasında hayatından ayrılan bir insanın acısının tesellisi olmaz.

Ateist degilim ama olaya kendi cevrenden bakiyorsun. O cercevenin disina cikinca zaten soru gereksiz kaliyor.

Yani o kisi olumden sonra herhangi bir yerde olmadigindan onun yanina gitmek de sacma oluyor soru kendi kendini iptal ediyor.

Ornegin ateistler cehenneme gitmekten korkmuyor mu gibi sorular geliyor. Ateist zaten cehenneme inanmiyor ki neden korksun. Soru celiskili. Anlatabiliyor muyum? Ayni sekilde olumden sonra yasamin olmadigina inanan kisi zaten neden olumden sonra sevdigi kisiyi gorecegine inansin ya da bunu istesin?

alternatifi yok ki abi. ben kendimi biliyorum. öyle bir durum yaşasam %90 ihtimalle eşimin arkasından bir sene içinde hastalanıp ölürdüm, o zamana kadar zıpkın gibi olsam bile. ben de sevdiğim insanla sonsuza dek yaşamak isterim, ben de sevdiklerim ölmesin isterim ama ateistim nabiyim, inanmıyorum. sen sevgilin yokken "benim sevgilim var" diyo musun mesela? benim mantığıma göre bir yaratıcı yok, varlığı sürpriz olur. insan kendini çoğu konuda kandırabilir ama bazılarında kandıramaz. ben yaratıcıya inan(a)mıyorum, eşimin sonsuza dek yaşayacağına veya ona kavuşacağıma nasıl inanayım ki?

REALITY HITS YOU HARD deyip deli gibi ağlar, kısa süre sonra ben de ölürüm. yapacak bir şey yok. hayat böyle bir şey. ortada somut gerçekler varsa benim ne düşündüğüm ya da istediğim önemli değil. eşim ölmüş mü? ölmüş. ben yaratıcıya inanmıyor muyum? inanmıyorum. buna göre, eşim toprak olup gitmiş mi? gitmiş. imdi yürek yırtılır. bir hayatımız var. birlikte geçirdik. sonra herkes gibi öleceğiz. o da ölmüş olacak. kahrolurum, deliririm ama gerçek bu. yapabileceğim bir şey yok.

edit: söylediğim yanlış anlaşılmasın, "inananlar kendini avutmak için söylüyor, aslında allah yok" falan demiyorum. din bu konsept üzerine kurulu bi şey olsa da insanların bireysel olarak inanmak ya da inanmamak için farklı motivasyonları olabiliyor. zaten bu bir tercih değil, adı üstünde inanç meselesi. ben inanmıyorum, çünkü benim mantığıma göre bir yaratıcı yok. olduğunu düşünseydim, inanmamak gibi bir lüksüm zaten olmazdı, "bence var" derdim. "bence tanrı var ama ben inanmıyom" diyemezsin ki. yani bir müslüman çeşitli sebeplerle allah'ın var olduğuna ve dolayısıyla eşinin cennete gideceğine inanıyor olabilir ama ben onun gibi düşünmüyorum, bence yaratıcı da yok ve ölünce hiçbir yere gitmiyoruz. bana mantıklı gelen bu. bunu değiştiremem ki. benim 60 sene ateist olduktan sonra hop diye allah'a inanmam hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

@i drive öyle bir teselli var. edit: bunu yazdıktan sonra beni engellemiş. yazdığım şey baya acıttı galiba? ne insanlar var şu dünyada.
@traveller açar mısın biraz?

ahiret inancı olanlar katlanıyor mu ki? öyle bir kaybın hiçbir tesellisi olacağını sanmıyorum. eşini kaybedip arkasından çok geçmeden ölen bir sürü karı/koca var. sanırım hepsi de ateist değil?

Onu geç "yok oluyorum" diyerek yaşamak her an her gün. İnsan nası katlanır buna? Nihilizm.

80 yıllık bir hayatı bir hiç için yaşayan bir insana ölüm acı veremez bence.

dindarların ölümle daha iyi başa çıkabildiğini hiç ama hiç düşünmüyorum. sevdiğin birini kaybetmek herkes için çok acılı, ama illa bir tarafı seçmek gerekirse inanmayanların daha sağlam durduğuna her zaman şahit olmuşumdur. hiç 'nasılsa öbür tarafta buluşacağız' diye metin olabilen birini tanımadım. bunlar kendi çevremden gözlemlediklerim.

inananlar öbür tarafta görüşeceğini düşünüyor, inşallah allah cennetine alır falan diyorsa, inanmayanlar da 'iyi ki onu tanımışız, iyi ki annemiz/babamız/dedemiz vs. olmuş' gibi şeyler diyorlar. eğer inanmayan biriysen zaten hayatını sevdiğin birini kaybedince bir daha görüşemeyeceğinizi bilerek yaşıyorsun. bunu hayatın bir gerçeği olarak baştan kabulleniyorsun. bu tabii ki kaybın acısını dindirmeye asla yetmez, sadece duruş farklılığı diyelim.

mesela inançsız bir ailedeysen, 80 yaşında ölen eşin için insanlar ağlayacak üzülecektir ama bir yandan da '80 sene sağlıklı huzurlu yaşamış, bunca seneyi ne güzel beraber geçirmişsiniz, ne kadar şanslısınız' diye teselli edecektir. yani insanlar gelecekte olduğu varsayılan ahirete değil, geçmiş günlerin güzelliğine odaklanarak acıyla baş etmeye çalışırlar genelde.

bir tesellisi yok. ayrıca o yaşlardaki insanlar ölümle daha barışık. gençler gibi ölüm olnlar için uzak bir konu değil. o yaşa gelene kadar bir sürü sevdiği tanıdığı insanı kaybetmiş oluyor zaten.

Sorunda sanırım bu anlatığın durum, en azından ibrahimi dinlerin ezelden beri sunduğu "diğer yaşam" tasvirlerinin ateistler açısından meşru kılma olasılığı olup olmadığı ile alakalı..

Bu durum "günler nasıl geçer? kavuşmayacağım" düşünleri maneviyatı ihtiyaç kılmaktan ziyade çok klasik olarak "varouşsal kriz" sorunu.

(bkz: varoluşsal kriz)

Bu tabii ki sana kalmış bir durum. İster Camusnün deyimiyle felsefi intiharı seçerek o yaşta bir dinin sunduğu "diğer manevi yaşam" anlatılarıyla kendini avutabilirsin. Yahut aslında o yaşa kadar aslında "ölüm" kavramının maddesel bir durum olduğunu onca yıl içselleştirip hayata tekrar seküler çerçeveden bakarak acını yaşayabilirsin. acı yaşamayacaksın demiyorum bak :)

sapere aude

bilmeye cüret et.

Ver.

Evet* (mobil)

Öncesinde papyon Aydın'dı hatta

ve ayrıca ah canım ahmet yine lakabını şarkısından almışken, kahtalı mıçı kahtalıdır ay inanmıyorum necdet konu dışıyken dilberay zorunda değildir.

evet uzaklara uçma kuşum şarkısı ve o zamanki femine davranışlarından argosal olarak kuş benzetmesi ile medya daki goy goy olmuştu.

O zamanlar sarkicilara sarkilarindan lakap takma modasi vardi. Yukaridakilerle beraber aklima gelen bazi ornekler:

Kusum Aydin
Of Aman Nalan
Ah Canim Ahmet
Hadi Iyisin Tayfun

Bu sarki ve oynadigi dizide canlandirdigi karakterden dolayi o lakabi aldi. O zamanlar bir dizide oynuyordu, oynadigi karakter surekli "kusum" diyordu sevdigi kiza giyabinda.
Kusum diye sarki da soyleyince adi Kusum Aydin oldu.

Allah Hazreti İbrahim'e oğlunu kurban etmesini söyledi ve olaylar gelişti...

Bayram tatili 10 gün oldu ya ondandır.

Acaba bayram yaklaşıyor olabilir mi?

Yukarıdaki soru hiç aklınıza gelmedi mi?

Yeni mezunum, bayramla tatille falan hiç alakam yok aklıma da gelmedi. Bayramda kim Budapeşte'ye gidiyormuş bu kadar hayret ettim valla.

Bakın 80 milyonluk üllenin tamamı budapeşteye gitse fiyatlar yine sabit kalır. İnsanlar bir yerlere gidiyor diye fiyat artmaz. Tatil dönemlerinde afganistan bilet fiyatları bile yükselir. İnsanlar gittiği için değil, gitme ihtimalleri olduğu için daha yüksek kar elde etmek adına yapılıyor bu.

Yani Trinidad Tobago'ya 10 senedir kimse gitmiyor olsa bile bayram dönemi fiyat artar. Tabi kimse gitmiyorsa hat direk kalkar bu çok uçuk oldu, ama budepeşteye gittiğinizde konya gibi her yerde türk olmayacak muhtemelen.

Yeni mezun olduğunuz için tecrübesiz olmanız normal bu arada, o yüzden asari ücretle alacağız sizi, sonra düşüne düşüne artar maaş

Tears of devil, bu asabiyet ne abi? Hayırdır?

git gel 500 tl budapeşte bulunduysa fena değil. 120 euro gibi bir şey yapar. euro 4.20 oldu yani fiyatların bu seviyelerde seyretmesi normal yine promosyon bilettir muhtemelen. eskiden 99 Euro thy falan yaptı mı, euro 2.5 iken 250 tl'ye git gel oluyordu. fiyatlamalar genelde euro ya da dolar üzerinden yapılır havacılıkta

bilet fiyatları önçeden aldıgınız zaman uçuz yani şimdiden eylül ayına bilet alırsanız uçuz. ama on beş eylüldeki bileti on üç eylülde almaya çalışırsanız o da size uçmuş geleçek. soruyu dogru anladıysam...

Fusha asabiyet yok ya. yani kibarca "bakın" ile söze başlayınca asabi oluyorsak bilmiyorum :( ama ben asabi değilim.

Ağustos sonu için kurduğun mantık tamamen hatalı.AYnı ay içinde fiyatlar yaklaştıkça azalmaz

Rick Baker özel efekt ve makyaj üzerine birçok filmde yer almış bir sanatçı. Strain adlı diziyi izlerken aklına düşmüş, kalkmış diline eski tekniklerle somut efektler katmış. Bu da instagramdaki açıklaması www.instagram.com

adam efekt / plastik makyaj uzmanı anlaşılan altta linki var. bu gerçek değil ama dilini kestirip çatal dil yaptıran çeşit çeşit vücut modifikasyonu yapan insan var.

Çok güzelmiş ya adamı bilmiyordum iyi oldu hemen takibe aldım

Ben de deliriyorum. yakın arkadaş çevremde yanlış yazan yok, hatta biri dalgınlıkla ya da yanlış basıp hata yapsa hunharca dalga geçiyoruz.

Ama...çalıştığım iş yerinde (ki eğitim ortalaması baya iyi) millet haldır huldur yazıyor deler dalar.. Deliricem anlayacağın. Sessiz kalıp kendince dalgasını geçmen dışında bi önerim yok malesef.

Kendin bol bol yaz. Yazım kurallarına verdiğin değerin sınırlarını genişlet. Mesela anlık konuşmalarda bile dikkat et. Bir süre sonra mükemmeliyetçiliğin bir sınırı geçtikten itibaren çok da faydalı olmadığını, kendin bile hiç ummadığın hatalar yaptığını göreceksin. Bu senin dengeye gelmeni sağlar.

Fakat bir yandan da, başka konulardaki tepkilerini hassas olduğun konular üzerinden ifade ettiğini zannediyorum, buna bi dikkat et. Anadile saygı ve sevgi -bana göre- her şeyin üstündedir ama denge şarttır, çünkü mükemmel olamayız.

@yaren anlık mesajda kısaltma bile kullanmam ve hatalar yaptığımı falan görmedim. ikinci paragrafını da anlamadım.

Yani hani başkalarına kızıp olmadık bi anda patlarız ya, veya hayatın bütün kahrına çilesine olan tepkimizi -mesela- futbol maçlarından çıkarırız ya, seninki de birazcık buna benzemiş veya bu hale yaklaşmış olabilir.

Anadil konusunda alabildiğine bilgi ve bilinç gerek. Fakat bu bilgi ve bilinci, insanların iç dünyalarını hal ve hareketlerini anlamadan dayatmaya kalkışırsak o zaman başarı değil haşarı üretiriz. Yani çok tepki olur, hem de zıt etkilemiş oluruz, insanlar inadına yanlış yazabilirler bile. O yüzden bir yandan insanların nasıl bir zihin durumunda veya bilinç(sizlik)le yanlışlara lâkayt kaldığını gözlemleyip anlamak ve ihtiyaçları göz önüne almak hem bizi yumuşatır hem de daha kısa sürede daha başarılı olmamızı sağlar.

Yani eğer bu alanda çevremizi bilinçlendirmek istiyorsak.

sinirlenmiyorum fakat yazım hatası görünce o kişiyi ciddiye alamıyorum.

dil esnek bir iletişim ortamı, çok da sınırlamamak ne bileyim anlatımla zenginleştirmek lazım. bu açıdan baktığımda yanlış yazılmış sözcüklere ne bileyim kısaltmalara filan çok darlanmıyorum. farklı bir anlatım tarzı benimsemiş diyip geçiyorum. kendim hata yapmamaya dikkat ediyorum fakat yazım yanlışına kuduracak kadar kafayı yemedim, bence sen de sakin olmayı dene :)

o zaman: twitter.com

sizi kudurtan tam olarak nedir? atiyorum, her sey'i bitisik yazan birini gordunuz. onu oyle yazma nedeni buyuk ihtimal bitisik yaziliyor zannetmesi. yoksa neden yanlis yazsin degil mi? ya da ozensizlik olabilir. ya da ogrenip unutuyor, kafasinda tutamiyordur.

aklinda tutamiyor diyelim, cok zeki degil. gerci ileri bir zeka gerektirmiyor ya bu durum, neyse. peki bu ona kizmayi gerektirir mi? oyle dogmus napalim?

bilmiyor olabilir dedik. cunku gercekten berbat bir egitim sistemimiz var. e ben biliyorum ama naber diyecekseniz de azinlikta oldugunuzu unutmayin. cook buyuk bir kesim, entellektuel olanlar dahil, bilmiyor cogu yazim kuralini. ya da eksik biliyor. bunun sebepleri ayri bir tartisma konusu.

ozensizlik var bir de. sizi kudurtan bu mu acaba? sizin onem verdiginiz bir konuda baskasinin umursamaz davranmasi? eger oyleyse rahatsizliginizin dozunu bastan bir degerlendirebilirsiniz cozum olarak.

yanlis yazan kisi cok sevdiginiz biri olsa gene delirir misiniz? anneanneniz, babaniz yanlis yazsa bu kadar rahatsiz olur musunuz?

yazım hatasını sadece internet ortamında görebileceğimizi düşünerek yorumumu yapıyorum.

14 yıldır falan internet kullanıyorum; yazım hatası yapan ve hatta zamanında "yha, qie, shey" gibi abuk subuk şekillendirmeler yapan herhalde binlerce insanla etkileşime geçtim internet üzerinden. benim deneyimlerime göre bu insanların tek bir tanesi ama tek bir tanesi bile kaliteli insan diyebileceğim karakterde değildi.

yazım hatası görünce kudurmuyorum ama karşı tarafın kalitesiz biri olduğu kanaatine çok net varıyorum artık. yer imleri çubuğumda da www.facebook.com bu adresi barındırıyorum, kafamın karıştığı bir durum olursa açıp bakıyorum.

edit: attığım linke tekrar baktım da adamlar "maalesef" kelimesini bile ekleme gerekliliği hissetmişler. o derece artık durum.

Yazım hatası maalesef sadece internet ortamında görülmüyor, kitaplarda bile o kadar çok var ki. Televizyonda, sinemada, altyazılarda, reklam panolarında ve şu an aklıma gelmeyen bir dolu yerde.

Düzgün yazılmasını beklemek çok da abartılı bir istek olmasa gerek.

Bu nedir mesela? twitter.com

Bu soruya cevap yazan herkesin doğru yazması manidar olmuş :)

ama su var ki; buraya cevap yazanlar da hata yapabiliyor. ben dahil. bazilari bilerek. ama bilerek yanlis yazmak onu dogru yapiyor mu? hayir. siz mesela (ben de) hep kucuk harfle baslamissiniz. ama forumlarda kucuk harfle baslar cumleler diye bir kural yok. kudurmak'tan sonra soru isareti koymussunuz. @icha baya yazmis. dogrusu bayagi. @yaren bi dikkat et demis. dogrusu bir. @liyakat filan demis. ben napalim demisim. @drive 14 yildir falan demis. @freak gulen surat noktalama isareti degil. oluyor yani, yapiyoruz.

duzgun yazan insan gorunce bi hosuma gidiyor mesela ama tersine ofkelenmem. ofke icin baska kriterlerim var. saygisizlik, kabalik, ukalalik, kotuluk vs. gibi.

12 yil Turkce dersi alip hala en basit seyleri ogrenemeyen kisilerin gercekten cahil oldugunu dusunuyorum. Esege 12 yil Turkce dersi verseniz 'Merhaba' diye anirmaya baslar. Biz Turkce ogretemiyoruz.

sıcaklık?

Isınıyordur, oyuna girmeden önce arkaplanda çalışan programları kapatmayı dene.

bir sürü sebebi olabilir. fps düşmüyor görünüyor diyorsun ya, fps takip programı olarak ne kullanıyorsun mesela? hiç fps programı kapalı olarak 2 saat falan oynadın mı öyle de oluyor muydu? hard disk'in ne? oyunlar korsan mı?

sıcaklık olduğunu sanmıyorum, laptop yeni ve dediğim gibi 2 saat sorunsuz oynadığım oluyor. arka planda steam ve 360 security var sedece.
online oyun oynuyorum, path of exile adlı. fps öğrenmek için oyun içinde f1'e basıyorum, oyuna gömülü yani. hard disk olarak sadece ssd var.

ha o dandik oyunu mu oynuyorsun(yanlıs anlama performans sorunları vardı ciddi anlamda düzelttiler mi bilmiyorum) oyunla alakalı olabilir başka oyunda olacagını sanmam. bi dene istersen.

laptop'ların klasik sorunudur. yaz aylarında oyunlar donma yapar. ben klimayı 16 dereceye getirerek ve soğutucu pad kullanarak aştım bu sorunu... kışın bir problem yok...

msi afterburner (www.msi.com) gibi bir program ile oyun içindeyken gpu (ekran kartı) sıcaklığını görebilirsin... genel olarak ekran kartları 90 derece sıcaklıktan sonra ufak takılmalar yapmaya başlar. bak bakalım 90 dereceyi geçiyor mu oyun içindeyken...

Karpuzu rondodan geçirip tülbentten geçirerek suyunu elde edebilirsin.

maden suyu yerine düz buzlu su koysanız baya gelişir bence kombin :/

Neden şekerli su içemey çalışıyorsun ki?

maden suyu + limon suyu + tuz olur (tuzunu abartmadan)
maden suyu + limon elma çilek dilimleri olabilir.
şeker koymayın bence gereksiz yere şeker alıyorsunuz.

tövbe estağfurullah gerçek fare sandım napacakmış lan dedim.
bence at gitsin, ya da bir bilgisayarcıya falan ver. belki yapılacak bir şeyi vardır.
20 liralık şeymiş baksana telef etme hayvanı yollarda yazık günah :D

everest marka ürünlerin görüntüsü çok güzel işlevi çöptür. sana tavsiyem logitech alman. hem ışıklı ışıklı güzel oluyorlar. :)

değil.

süper gelmedi bana. bizim nineler daha tonton, sevimli genelde.

serinin ilk filminin başlangıcındaki olayın açıklanması özet olarak. izleyebilirsiniz.

Izle bence

Star Wars'la alakan yoksa izleme, zevk almazsın. Önce serinin filmlerini izle, sonra Rogue One'ı. Şahane film.

Alakan yoksa kesinlikle izleme.

İzle hatta star wars a klasik seriden izlemeye baslicaksan daha bile iyi olur

türkiye'de yaşadığım sürece çocuk yapmazdım. ha olur da türkiye'de olursa bir şekilde yine de ettirmem.

Almanya, Kalifornia hatta Yunanistan'daki cocuklari gorunce Turkiye'de yasadigim surece cocuk istemedigimi fark ettim.

Orada bir yerde yasarsam da cocugu sunnet ettirmem.

İleride bir gün olursa ettirmeyi düşünmüyorum.

ettirdik

ettiririm, saglik acisindan iyi.

bi kac sene icinde cocugum olabilir. erkek olursa ettirmem.

sağlık açısından iki karşıt görüş var. ama ettirirdim ben olsam.

Olursa ettirmeyeceğim.

ben de ettirmem ya da en azından ettirmek istemem. Beden onun, benim gerekmedikçe değişiklik yapma hakkım yok.

valla babam ettirdi. düğünde içmek için düğün yaptı valla.

hayır

Ateist babam abimi sünnet ettirmiş, "Baskı görür" diyerekten ama düğün müğün olmamış. Köylerde çalışmışlar, "Erkek olamadın" diye dalga geçmesinler diye ettirmiş. Abim istemiş.

ateistim. eşim namazında niyazında bir müslüman. oğlumuzu yaşı dolmadan sünnet ettirdik.

ben olaya saglik açısından yaklaştım ve sünneti uygun buldum. üstelik oğlum burada büyüyecek. sünnetsiz olması ileride sosyal hayatında büyük bir problem olabilir. ama sünnet düğünü ya da mevlüt vb yaptırmadık.
ben eşimin isteğine saygi duyup yaptırdım. o da benim isteğime saygı duyup diğer ritüelleri yaptırmadı. orta noktada buluştuk yani.
basit bir cerrahi operasyon oldu bizim hayatımızda. aileler harici kimsenin haberi bile olmadi.
dolayısıyla sünnet hediyeleri, altın vb de yok. gerek de yoktu bence...

ateist değilim ama ettirmemeyi planlıyorum.Afrikada kadınların klitorisini kesmelerinden bir farkı yok benim gözümde.

sunnet ettirmem ki buyuyunce is ustundeyken daha çok zevk alsin. O kabuk orada bosuna durmuyor
18'inden sonra kestirecekmi,yanlari mi aldiracak, istedigini yapsin

Muzikal olarak aratirsan bulursun:)

Grease var, mamma mia var, la la land aklima ilk gelenler.

Konusu tam olarak benzemese de masalsi olmasi bakimindan 4 masalı başarılı şekilde harmanlayan into the woods filmi var.

La la land

Grease +111
Footloose
West Side Story
Funny Girl
Singin' in the Rain
Tangled (Müzikal animasyon, Rapunzel hikâyesi)
Annie

Edit: Hatta şu liste www.imdb.com

moulen rouge...

Phantom of the Opera <3

La la land+1.

Otanazi taninmali artik. Yasam en buyuk deger olabilir Ama bu yasamak degil

kelebek etkisinde böyle bir sahne vardı uzun süre etkisinden çıkamamıştım. böyle korkunç durumlarla yüz yüze olup da bilimde sporda sanatta başarılı olabilen insanlar var onlara saygım sonsuz ama üzerinde en ufak müdahale hakkımın olmadığı bir yaşamı yaşamak istemem. çevreme de söylediğim budur. herhangi bir şekilde felç vs gibi geri döndürülemez bir duruma düşersem ölmeme izin verilmeli.

Bok gibi ya, böyle yaşamak mı olur aq

Resmi göremiyorum. Sana film öneriyorum. m.imdb.com

otenazi bir haktir!

Allah dusmanima vermesin denilecek bir durum. Korkunc bir sey... oyle bir hayati dusunemiyorum.

Kavun sevmiyorum, kaşındırıyor beni. Karpuzu önce ikiye ayırıyorum, kalanını boyuta göre buzdolabı ya da market poşetine koyup dolaba kaldırıyorum.

Karpuz her daim ıslak olduğundan streç film tam yabışmıyor.

Buzdolabi posetiyle kesik kismini ortuyorum

Streç ile sarıyorumm. Bide çekirdekleri faydaliymis

Yerken hayvan gibi, kitliktan cikmis gibi yiyorum ikisini de. Aslinda kendimden gectigim icin tam olarak nasil yedigimin farkinda degilim kavun ve karpuzu.

Saklamaya gelince direkt posetin icine koyup dolaba atiyorum.

Kavunun yendiğiniz kısımların çekirdeklerini atın.saklayacağınız kısımdaki çekirdekleri atmanız erken bozulmasına neden olur. Streç film işi görür ikisinde de

Giderler dahildir.

Filmin dağıtım haklarını kim elinde bulunduruyorsa gelir onun olur, bu da genelde yapım şirketi oluyor.

Bunun içinde sinema bileti, DVD satışı, online izleme vb de dahil edilirse ve film de tuttuysa, kazandıkları para sadece vizyona girdiği haftayla sınırlı kalmıyordur. Akıyordur devamlı. O 340 milyon doların içinde bunların ne kadarı var, onu bilmiyorum bak.

Film ve dizilerde genelde oyunculara ödenen ücret tek seferliktir, film ne kadar kazanırsa kazansın (isterse hiç kazanmasın) onların aldığı ücret bellidir.

Bazı istisnalar var, örneğin Friends. Friends dizisinin oyuncuları sabit bir ücret almak yerine yerine 2000 yılında yapım şirketiyle özel bir antlaşma yapmışlar. 6 oyuncu, her yıl elde edilen gelirin %2'sini alıyor. Friends 2004 yılında final yapmasına rağmen Warner Bros'a her yıl yaklaşık 1 milyar dolar kazandırıyormuş, bu da kişi başı yılda 20 milyon dolar yapıyor. Dizinin 6 oyuncusu 2004 yılında biten diziden yılda 20 milyon dolar kazanıyor yani, inanılır gibi değil :)

Hayır, yanliş. Artık oyuncular peşin olarak değil, filmin gişesind güvenerek toplam gişeden yüzde payı alıyor.

Mesela ahmet kural ve murat cemcir çektikleri düğün derneğe çok güvendiler. Tüm gişeden yüzde 10 istediler. 6 milyon tl yi cukkaladılar. Film 100 bin tl gişe yapsa 10 bin alacaklardı resmen. Tabii bu durum her oyuncu için geçerli değil.

Ve filmin bütçesine kamera arkası da dahil oluyor.

yani ne oyuncular artık yüzde alıyor demek doğru, ne de şu kazanıyor demek. Bu ticari bir olay.

Olay temel olarak şu; ortada bir ürün var: film. Bu ürünün de sahibi, yapımcı/yapım şirketi ve bu yapımcılar kendi ticari öngörülerine göre ürün üzerine aldıkları riski dağıtıyorlar ve evet kalan ücret de sahibi oldukları için onlara gidiyor. (tabi yine riski yönetmek için filmin bütün haklarını bir dağıtım şirketine falan devretmedilerse.)

Burada türlü türlü senaryolar dönebilir. Mesela filmin gişesinden emin bir yapımcı, elinde de yapım için gerekli nakit veya pozsiyon var ise; oyuncular ve diğer masraflar için ödemeyi yapar ve gişe hasılatını cebine koyar.

Veya film fikriniz çok iyi ama yapacak paranız yok. Oyuncular ve ekip ile sabit ücret + gişe primi şeklinde anlaşırsınız. İlk birkaç sahne çekimi veya senaryo sonrasında bir yatırımcı veya dağıtım şirketi ile anlaşır haklarınızı belirli bir ücrete satarsınız ve filminizi çekip, kenara geçip oturursunuz. Falan filan.

cep telefonuyla giriş seçeneği de olması lazım

ne münasebet

tanrı yok fikrini paylaşınca ne gelişecek ve anlamlı olması ne demek ki bunun?

Kötü niyetle yapıyorlar çoğunlukla. Zaten dini çevrelerde ateistlere olan tepkinin sebebi bu. Hır çıkarmaya çalıştıkları için.

Din başlıklarına yorum yapmak için illa dindar olmaya gerek yok. Birileri nasıl "allah var" diyorsa, başka birileri de gelip "allah yok" diyebilir, aşırı doğal.

Ayrıca yani şu bulunduğumuz ülkede, dindar geçinen kesimin herkesin her şeyine karıştığı, ahkam kestiği ve dindarlık dayattığı şu ülkede, amaç sorgulanacaksa "allah yok" yazanın değil, diğer tarafın amacını sorgulamakta sonsuz faydalar görüyorum.

Hakaret edilmedikce, ki her gruplasmada iki tarafta da kufurler hakaretler havada ucusuyor.
Dindari da, ateisti de dinlerim. Dinlemek isterim.

Kim niye kotu niyetle yapsin yahu. Bilgi paylastikca cogalir. Inancli kesimin bir yerden sonra argumanlari bitiyor ve asil cirkefe onlar bagliyor. Gozlemim bu yonde.

epeydir ben de bu konu hakkında o tür başlıklardan birine yazmayı düşünüyordum aslında.
bana biraz aptalca geliyor. adamın inançlara bakış açısı masallara bakış açısı gibi, kendisini bağlayan hiçbir görev, vaat, ödül veya ceza yok. yahu hiç inanmadığın varlık ve kurallar bütününü önemseyip misal "en azından tek hatam içki içmek olacak, kıps ;)", "cennet diye bir yer yok zaten xD xD" veya "bana kafir diyorlar :(" triplerine girmek ne diye? burada da var o tiplerden. daha önce sormuştum hatta:
eksiduyu.ru

Bence bu tamamen bir tepki. Asıl sorun, bu ülke genelinde konuşursak, islamı, peygamberini ve tanrısını reddedenlerin sürekli gözüne 'cehennem azabının' sokulması. Doğal olarak, takıntı bence farklı bir tarafta aranmalı.

Bunu geçip "niye zamanımı boşa harcayayım ki benim için masal olan şeylere?" kısmına gelelim. Bir şeyin maddi olarak bulunmaması, yalan olması, gerçek olmaması ve hatta masal olması bu şeyin günlük hayatta maddi etkilerinin olmadığı anlamına gelmez. Günlük maddi hayatta, idea olan şeyler, gayet maddi etkiler doğurabiliyor. Bu sebeple bir şeyin gerçek ve materyal dışı olduğunu iddia etmek, onun materyalist bir eleştiri üzerinden ele alınmayacağı anlamına gelmez.

Asıl cirkef olan inançlı kesim. Onlar cehaletleri gereği ofansif davranıyorlar. Çok cahiller ama ben hoşgörülüyüm mesela. Sokakta kedi görsem oturur ağlarım. Kim inançlılar mi? Onlar çok cirkef ve saygısız. Ne olmuş yani inandığın değerlerle biraz dalga geçmişsem? Inançlar mi? Ya onların hiçbir şeye saygisi yok. Tamam benim gibi düşünmüyor olabilirsin ama azıcık saygı duysan ne olur? (Bu böyle sonsuza kadar gider.)

itici. herkeste bir dawkins bir sam harris havası. zaten şüphede olan kişinin tek ihtiyacı da ekşi sözlük idi. böyle çöp başlıkların açılma amacı heveslileri toplayıp çekişmesini izlemek. zaman kaybı yani.

Ben Müslümanım, inanmıyorsan saygı duy falan diyecek kadar da ılık değilim.
Ama gelip de konuyla alakasız bir başlığın altına allah yok diyen net gerizekalıdır. Her tartışmanın bir referans noktası vardır. Türkiye de tartisma kulturunun olmama sebebi de insanların bu referans noktalarindan bihaber şekile saga sola arguman sıçmasıdır. Olay bu. Milleti bilinçlendirecekmiş o zaman çok doğru konu başlığına yazmış bravo ahdhahsjdjc

zihinsel ergenlikten yazıyorlar. zaten şu yazdığım cevap dahil sosyal medyada fikir yarıştırmayı zihinsel ergenlik olarak görüyorum.

kimsenin umurunda olmayan müthiş fikrim ve cevabımla herkesi yendim oh yeah.

@jimmy mcnutty troll sayısı çok arttı hepsi aklımızda kalmıyor.

ilk 1 dakikayı dinledim. adamın sesi bok gibi.

baştan aşağı rezalet..

ciddi inceleme istersen:

(git: www.criticofmusic.com)

maden suyunda mineraller de var, gaz olmadan sadece kaynaktan çıkan maden suyunu içemezsin, keskindir.

kaynak suyunu saf su mu sanıyorsun abi sen çeşme suyunda bile var mineral?

Maden suyuna k.dioksit eklenmiyor. Doğal hali öyle. Karbondioksit eklenenlere soda deniyor.

(bkz: #7357391)
örnekli gitmiş olayım.
@doxanikee'ye +1 diyoruz.

çocukken hatırlarım. uludağ'a gittiğimizde maden suyunun aktığı çeşmeleri. tadının acı olmasına rağmen elimizle lıkır lıkır içerdik. sonra tüm maden suyu kaynaklarını işletmelere kiraladılar. karbondioksit ekleyerek şişeleyip satıyorlar.
diğer su kaynaklarında da mineraller var elbette ancak maden suyunun yapısı daha keskin ve mineral açısından diğer sulara göre oldukça zengin. bu sebeple özellikle yaz aylarında tüketmek faydalı.

Maden suyu firmalarının büyük çoğunda içerisine ekstra karbondioksit eklenir. Yoksa pek çoğunun suyu, avrupadaki gazı kaçmış maden suları gibidir. :D

tabi bu durumun içerisindeki mineral dengesi ile bir alakası yoktur, yine bazı maden suları mineral yönünden de ayrıca zenginleştirilmiş olabilirler. Etiketlerini dikkatli kontrol edin.

Sonuç olarak evet karbondioksit eklenebiliyor ama Türkiye'de ki içecek suları ile aralarında farkı bulunmakta.

maden "suyu" yeraltindan kaynaktan cikip direkt olarak siselenen suya deniliyor.
maden "sodasi" normal suya gaz eklenince oluyor.

maden "suyu" daha cok mineral barindirir, ama her maden suyu kaynaginin mineral degerleri farklidir.
maden "sodasi" daha az mineral barindirir, hatta cesme suyu gibidir. ama maden suyu gibi mideyi rahatlatma etkisi vardir.

popülerdi baya çalardı o zaman

www.google.se

liseli detected mı yoksa :D

www.imdb.com

O değil de, bu videoya nasıl denk geldin? Arif'in Manchester'a attığı golü mü arıyordun :))

"Top 10 Women People Masturbate While Watching"

Müzik fenaymış.
Bulursunuz bence.

Uygun konumda bulunmak gerekli. Etki-tepki gibi düşün. Sen rakibe sert top attığında rakip topa yanıt verebilirse o top aynı şekilde sana geri gelir. Rakibin hareket edemeyeceği bir durumda olması gerek. Oyun motivasyonuyla da ilgili. Rakibin yorulduğu fark edersen üst üste bile yapabilirsin. Burada önemli olan rakibin hazırlıksız bir anından faydalanmak.

Kontrolsuz guc guc degildir.

tenis ve masa tenisinde en önemli olay top takibi ve raket hakimiyetidir. masa tenisinde yalnızca top takip edilir. tenis de ise hem top hem de rakip takibi yapılır. ( ben ve çoğu arkadaşım yapmıyor o ayrı konu) bunun amacı topun hangi açıdan, hangi hızla ve nereye atıldığının tespit edilmesidir. buna göre backhand veya forehand stiliyle vurursun. eğer rakip oyundan o sette oyundan kısmen düşmüşse ve tempo düşükse sayı alabileceğini düşündüğün anda forehand stiliyle ya hak diyerek vurursun. eğer karşındaki oyuncu senin düşündüğün gibi oyundan düşmemişse aynı şekilde cevap verir. ufak bir ralli olur sonunda tekrar aynı rutine döner. ama bunu sürekli yaparsan hem sayı alman zorlaşır hem de oyundan düşersin. ve izleyenler de bir bok anlamaz. bu yüzden masa tenisi izlemek tenise göre işkence gibi gelir. çünkü sürekli bir ralli pozisyonu ve alanın, topun, raketlerin küçük olmasından dolayı manevra- hamle olayları süreklidir.

işi bilmiyorlar

Tenis bir performans oyunu ve taktik de istiyor. Sürekli güç kullanarak rakibin karşılayabileceği konuma toplar atmak yerine, enerjisini az kullanarak sadece kritik hamlelerde güç kullanmak daha mantıklı. Uzun süreli bir oyun sonuçta, bazı toplara federer reis koşmuyor bile.

bir kitabı ya da model arabayı beğendiysem parası neyse verir alırım. ama söz konusu yemek ise o kadar da önemli değil. canım istese de fiyatı caydırabilir.

maddi olarak iyi konumda olsam bile en ucuzunu almaya özen gösteriyorum çünkü içinde bulunduğumuz sistem hiç adil değil insanları sömürüyor.ama bir ürün istediğim performansı vermiyorsa asla ucuz diye almam.

ikinci el olarak alabileceğim tüm ürünleri ikinci el alırım. gidipte ikinci el bir ayakkabı almam fakat 10 bin liraya cıkmış bir motorsikletin temiz ve az kullanılmış bir halde 7k ya alabilrsin. ikinci eli tercih ederim hem satıcı olan halkın insanı kazanır hem de ben zaten 10k etmiyecek ürüne 10 k vermemiş olurum.

tembelliğime gelmezse ben de 35 kuruşluk peti doldururum. ama güzel bir ortam olursa orası pahalı şunu yapmayalım demem.
sıtarbaks vb yerleri sevmem pek gitmem.

Galatasaray şampiyonlar ligi finali oynasın, 10bin liraya kadar para harcayabilirim o 90 dakikayı tribünde izleyebilmek için.

tasarruf olarak da dün gece yediğim yemekle aynı şeyi yiyeceksem yeni bulaşık çıkmasın diye aynı çatalı kullanırım.

Üst başa eskiden çok harcardım, pahalı markalar giyerdim. Evlendim yaş 30'a vurdu artık ucuz giysiler alıyorum.

Yiyecek konusunda eğer beğenirsem ve fairtrade ise acımam paraya.

Yine ev mamülü gurme seviyesi kalitede yiyeceklere de özel ilgim var acımam parasına. Mesela geçen sicilya zeytini aldım 300 kron civarı kilo fiyatı.

Parfüm ve ayakkabı takıntım vardır acımam parasına eğer beğenirsem.

genedle cok cimriyimdir ama fiyat-kalite orani mantikliygsa veya süper bir indirim yakaladiysam acimam alirim.
nun disinda yemek icmek icin de kendime aylik limit koydum

yiyeceğe deli gibi harcıyorum. günlük yemek hammadde masrafım 40 lira falan. ama giysiye para vermem gider en ucuz tişörtü giyerim. delinmiş tişört, ağzı burnu yamulmuş ayakkabı "aman şimdi para vermiim ona" diye giyerim.

Estağfurullah, ne demek, önemli değil, lütfen, vb.

1. Ne demek
2. Rica ederim
3. Sen de
4. Siz de
5. Eyvallah

sirali yazdim ama samimiyet seviyesine gore karisik da cevaplanabilir. hepsini ayni anda kullanmamak lazim ama..

Çok samimi olduğum kişiler bunları bana demez pek, dedikleri zaman da şakayla "bi daha benden bi şey isteme ama" falan deriz birbirimize, ama arada resmiyet varsa "ne demek" veya "önemli değil" diyorum.

Rıca ederım hepsi için en uygunu.

Ben genelde teşekkür ediyorum karşılık olarak da.

4.bp.blogspot.com

Bu.

edit: ama daha mütevazi bir biçimde gülümsüyorum böyle pişmiş kelle gibi değil daha anlık oluyor ayrıca.

Genellikle estagfurullah derim.

hi hm derim, asla dinle ilgili ifade kullanmam. Cok da kibar olmam gereken yerde "Rica ederim." derim ama ornegin biri icin kapiyi acarsam kucuk bir seydir "hi hm" diyorum.

Rica ederim
Ne demek
Bi sey degil canim nolacak

ilk 4 - ricæderim
5. - eyvallah

"Rica ederim" diyorum.

1 önemli değil
2 önemli değil
3 sen de sağol
4 siz de sağolun
5 sağol

rica ederim

Eyvallah genelde

Hepsi için çok farklı şeyler söylemiyorum ama yakınlığıma ve ne için teşekkür ettiğine göre "Rica ederim", "Ne demek, her zaman", "Lafı olmaz", "N'olcak canım" ve göz kırpma/havadan öpücük gönderme şeklinde sıralayabiliriz. Bazen şaşırıp ben de teşekkür ediyorum. Bazı kereler "Doğum günün kutlu olsun" diyen birine "Senin de", "İyi yolculuklar" diyene "Sana da" demişliğim vardır. Yalnız, "Allah razı olsun" denirse, "Sağ olun. Sizden de" derim.

Yabancıya: rica ederim
Arkadaşa: ne demek yahu, lafı bile olmaz, aşkolsun yav, asıl ben teşekkür ederim
Amire, büyüğe: estağfurullah

ayıpsın karşim

Çık yukarı çal kapısını konuş. Eğer kiracıysa ev sahibinin numarasını bul, onu ara.

Elinde bir poset cop olsun. Bir daha olursa copu buraya bosaltirim de.

Benim eski evde icki icip sisesini sokaga atan universite ogrenciler vardi. Disarida gorsen adam sanirdin ama... neyse

Yolda karşılaşınca ya da kapısına çıkıp konuyu aç. Tembel ya da evdekilerden sigara içtiğini saklamaya çalışan ya da yere çöp atarken de rahatsız olmayan hayvanlardan olabilir. 3 ihtimali de düşünmek lazım. Sigara içenlerin %90'ı sokağa izmarit attığı için normal geliyor da olabilir.

ailemle kaldığımda, balkonda sigara içerdim; küllük vardı balkonda. uyar bence uygun bir dille. insan evladı çıkar umarım.

İzmaritleri kapısına bırak. Hergün usanmadan temizlesin. Sonunda bıkacaktır.

@nawar 3 ihtimalin 3'ü de hayvanlık mı ya hakaten? :D

ben aynen dediğin şekilde evdekiler görmesin diyerekten çoğunlukla sallıyorum yola. ama böyle apartımanın oturulan edilen biyeri değil.. yola atmam mesela normalde. ama benim balkondan attığım yola atanlar oluyor, biraz da onun rahatlığıyla atıyorum.

x abi

doktora hocam demek neden abes olsun ki? hastanede herkes hocam diye hitap ediyor, alışkındır o. mühendis adama bile hocam diyorsan ona da de gitsin.

Tenis ortamında hiç gerek yok bu işlere girmeye. Kendine güvenli bir şekilde X de geç.

@skoofer ulan doktor falan diyeyim abi istersen linç ederler aman diyeyim

teke tekken sor, nasıl hitap edeyim diye. en temizi o oluyor.

bence de adını söyle sadece. saygı / sevgi belirten bir sey eklemek zorunda değilsin ki.

X bey de geç ya. Abi diyemiyorsan zaten samimi bir ilişkiniz yok, resmi kaçsın boşver.

X de geç +1

Bey diyecek resmiyette bir ortam değil sanki. Yaş itibariyle bey diyeyim desen yine olmaz. Adam 40lı yaşlarında olsa belki ama şu an X de geç bence de.

hocam de ya, bence güzel bi hitap ve doktorlar arasında da kullanılıyor zaten

Adam doktor ise sen de mühendissin. Karşısında ezilip büzülmeye gerek yok. Sen de o da "Tenis" ortamında eşit birer bireysiniz.
Belli bir yaşın üstünde ve olgunlukta isen, 9 gibi bir yaş farkı karşındakine "ağabey" çekmen için gerekçe değil.
Adama el-ense çek demiyorum beni yanlış anlama. Herkese olduğun gibi saygılı olacaksın ancak karşındakine eşitin gibi davran. O da sana bir süre sonra eşitinmiş gibi davranacaktır zaten.

Hocam niye diyorsun ya? Sana tenis öğreten adama hocam de. Doktora doktor olduğu için hocam demek enteresan. Bu kadar ezik yaşamaya gerek yok. X abi de geç.

Diğerlerine 'hocam' diyorsan ona da hocut diyebilirsin mesela asdf

O değil de aslında onun yaklaşımına da bağlı. O nasıl hitap ediyor sana? İsim eklemeden abi diyebilirsin aslında, ortada kalır mevzu. Hani aradaki yaş farkı için mi abi diyorsun yoksa kanka, hacı gibi bir abi mi? ama -sız-siz eklemeden. "İyi abi sen nasılsın?" gibi. Ama ben bunu sevmediğim birine söylemem.

Resmiyet aşılmadıysa hiç bir hitap eklemeden, isim kullanmadan göz temasıyla onunla konuştuğunu hissettirerek cümlelerine -sız-siz koyabilirsin.

Ya da ona da hocam diyebilirsin. Diğerlerine hocam nasılsınız derken, ona hocam nasılsın diyebilirsin.

Ama sanırım arkadaş götün teki ve sen hazzetmiyorsun kendisini. Yapıştır x de geç bence. Hiç bir şey olmaz.

Yapraam diyebilirsin. Ya da topraam.

Hahah derdini seveyim ya.

Kıvrak zekana güvenerek yok yok bunu kesin atmadım dediklerini koymaya devam edebilirsin.

Ya da sen yurtdışında olduğun için seni deli gibi kıskanan ve stalklayan biri kesin çetelesini tutmuştur. Listeyi ele geçirebilirsin.