Ekşi Duyuru

Birbirinin muadili değil ki.
Amerika, s-400 alırsan, f-35leri vermem diyor. Üstelik f-35lerin parası ödenmiş galiba.

amerika f-35 lerin gizliliğini sağlayan özelliklerin rusların eline geçeceğine inanıyor. f-35 lerin s400 tarafından tespit edilmemesi gerekiyor.

@prizmatik, tam olarak odenmedi. ucak teslimine yakin ya da aldiktan sonra oduyor olmalari lazim.

@diffarentiationation, birkac mevzu sozkonusu. bir tanesi, s-400 sistemini tsk nato bazli kendi sistemine entegre ederse f-35lerle ilgili bilgilerin rusya'ya gececegi endisesi. ikincisi, f-35ler radara yakalanmiyor diye satiliyor; lakin, rusya s-400'lerin f-35i tespit ettigini iddia ediyor. Amerika olasi bir savasta, Turkiye s-400leri kendilerine karsi kullanacagindan endise duyuyor. Aslinda, s400 sadece savunma icin var. Ama mesela Turkiye, s400leri ege denizine ya da dogu akdeniz'e kurarsa, amerika'nin cikarlarina dokunur. Son bir nokta, Turkiye'nin s400 olayini kasitli olarak kasidigini birileri soyluyordu bu sekilde abd'den gelecek f35 siparislerini iptal ettirebilirmis. f35'in tanesi 100-110 milyon dolar civarinda, 25-30 yil kadar hizmette kalacak ve totalde 450-500milyon civari abd'ye odemesi var ki Turkiye bunlardan 100'den fazla siparis etmis (ya da dayatilmis). Cepten cikacak 50 milyar dolar, ordunun butcesinin cok onemli bir kismi. bu ucaklarin kullanimda da ozgur degilsin, yapacagin her hareket bilgisi, ucagin nerede oldugu vs hepsi abd'ye gidiyor, onlar takip ediyor. isterlerse mudehale ediyorlar vs vs..

@ubi dublum olayı güzel anlatmış. ben de şuna değineyim, türk hava kuvvetlerinin tüm birimleri, uçucu birimlerinden bakım ve onarım birimlerine kadar her bir detay amerikan ekolüyle şekillendirilmiştir. yani şu anda yapılacak bir değişiklik aslında sadece sistemin değişmesi değil, eğitim, malzeme, teknik doküman peesonel zihniyeti vs baştan aşağı değiştirmeyi gerektirir. buna bizim ekonomimiz e altyapımız takdir edersiniz ki yeterli değil. şahsi görüşüm ilerleyen dönemlerde s400'den vazgeçileceği yönünde.

aslında mevzu ''patriot vermiyorsan s-400 alıyorum''. diğer alternatifi su-57 ama henüz seri üretimi yok. f-35 bazı aksaklıklara rağmen bir kaç ülkede aktif kullanımda. su-57 ilk uçusunu 2010 da yapmışken, f-35 2000 yılında yaptı yani çok daha oturmuş bir proje vs.

o öyle olmadı;

abd'den hava savunma sistemi almak için başvuru yaptık, kongre satışa izin vermedi. sonra biz de Rusya'ya gidip s400 aldık.

abd de o zaman f-35'i vermiyorum dedi. bunun teknik gerekçesi de "s400 f35'i vurabilir, bilemeyiz." gibi bir şey oldu.

yani kısaca dedi ki, ya herro ya merro.

şarz çıkışından emiyoruz onu biz. instagram'da tesbih çekenler bitiremez zaten teknik olarak, daha büyük verilerle çalışanlar olarak bitiriyoruz. öyle büyük adamlarız biz.

İşte 20 gb bitirebilen varsa ne biliyim, baya rahat işler var demek ki.

her yerde wifi varsa da benim çalıştığım kurumda yok. askeriye tarzı kurumlarda dışarıya açık internet bile yok.

Bein sport'tan maç izliyorum o yiyiyor genelde benim gigabaytları.

bizim okulda bile doğru düzgün wifi yok. Yani var da bazı yerlerde çekiyor çoğu yerde çekmiyor. Bizim amfiler hastane içinde olduğu için genelde çekmiyor hatta.

Onun dışında da gittiğim kafelerde falan wifi'a falan bağlanmaya uğraşmıyorum. İnternette de instagram, youtube, twitter falan kullanıyorum çok değişik bi şey yapmıyorum. Ha bi de oyna kazan oynuyorum arada. Hatta bazen evde bile internet donduğu için mobilden giriyorum.

Her yerde wifi var ama coguna kayit olmak gerekiyor, email, tel no hatta bazen tc kimlik bile istiyolar. Ben sevmiyorum. O yuzden hicbi yerde internete baglanmiyorum.

1 haftada 8gb bitiyo oyle olunca.

Benim genelde twitter instagram ve bazen youtube nedeniyle 5 GB 10-15 günde doluyor. İş yeri internetinde kapalı buralar.

10 gb kullanıyorum.

düzenli instagram, iş yerimde wifi yok ve işim internet ile çok ilişkili bazı siteler yasaklanmış olduğu için telefondan açıp kontrol etmem gerekiyor.

2 ay önceye kadar 5 kullanırdım. korkuyordum resmen youtube linklerine falan tıklamaya. red10'a geçtim vodafone'a rahatladım.

15+20 gb kullanıyorum.

Hotspot, Spotify, youtube anahtar kelimeler.

Olmazdı. Evlerden ırak.

(Bkz: hipermobilite)

haahaha ne yapacaksınız eşiniz dostunuz böyle esnek olunca ?
ayağınızla yemek yiyememek mi sorun ? yoksa ayağınızla kulağınıza dokunamamak mı ?
evde böyle bir ortam oldugunu düşünsenize herkes açmış germiş seçim konularını tartışıyor hahaha
ayrıca şurda bahsedilmiş sistem. www.youtube.com

Iyi de içindeki antibiyotik oranı yüzde yüz değil ki

lokal etki yapan kremde ilaç oranı böyle bir etkiyi yapacak kadar yüksek değil.
insan vücudunda yararlı olan bakteriler şayet yanlış hatırlamıyorsam deride değil sindirim sistemi, genital bölge gibi yerlerde bulunuyor.
tüm canlıları değil bakterileri öldürür ama yararlı bakterileri öldürenler (ki bu da herkeste olacak diye bir kaide yok) o kırmadan yutulamayan bir gramlık antibiyotikler oluyor genelde.

Biz de bir mikrobuz evet, ama büyük bir mikrop. O küçük canlılardan farklı olarak hem doku-organ-sistem yapısı bulunduruyoruz hem de kütlemiz onlardan çook çok fazla. Buna, elimizdeki yarayı kapatmaya çalışan kendi küçük hücrelerimiz dahil. Onlar da ölmüyor. Öldürme tekniği de farklı bu ilaçların. Yani çoğu hücremiz bu kimyasallar ile karşılaşınca ölmüyor. Yararlı bakteriler ölse dahi, bu makul bir fedakarlık, çünkü enfeksiyon kapmamamız için yarayı bir an önce kapatmamız lazım. Bakteri florası orada bi zaman sonra oluşacaktır zaten.
Yanlış ifadeyi düzeltmek için son yıllarda kutulara "antiMİKRObiyal" de yazıyorlar artık. Çelişkili ifadeyi düzeltiyor, bi bakıma.

tekerden değil egzostan geliyor motorsikletlerde o ses. Bilerek yapıyorlar.

vidanjörün olayı çok basınçlı su verip orada tıkayan ne varsa bu bez parçası olur, orada toplanmış başka bişey olur, ev eskiyse kireç olabilir, parçalarayak patır patır götürmesi.

yani bu basınca siz 3 4 hortumla ulaşamazsınız nozzle ı farkı bir defa.

bence denemeye değer.

Bence 2 3 tane lavabo aç döküp üzerine Bi demlik kaynar su döküp üzerine de de sağlam büyük bi pompa ile pompalamak..

kullanıcılar ile bir konuşmak lazım.
tahminlerim şöyle:

tuvalet kağıdı
hijyenik ped
tuvalet kağıdı rulosu
t-shirt
çocuk bezi
mandal vb plastik
oyuncak vb küçük cisim

bunları atabilecek bireyler yaşıyorsa evde kesin tuvalet kağıdı dışında bunlar atılıyordur. o bireyleri adam etmedikçe sorununuz çözülmez. ben olsam vidanjör yerine masraf yapıp neymiş la bu diye kameralı falan birilerini çağırır o tıkanan malzemeyi başrole alırdım.

evet sherlock'u iyi takip ediyorum.
ayrıca bir zamanlar mandalı tuvalete atan bir miniğim vardı büyüdü de kurtulduk.

@ozdek aile bireylerinde o potansiyel yok. tıkanıklık baya eski, moloz bile olabilir.

şu pompa işe yarar mı acaba?

urun.gittigidiyor.com

Pompayı görmedim ama , tuvalet açacağı teller oluyor , 3 , 5 metre .
Uçlarında kanca vari bişey onu deneyebilirsiniz . Buruda zamanla tıkanmış olabilir .

sakin 3-5 lavabo aciciyi dokup acmaya calismayin. haberini okumustum, organ nakli icin bekleyen genc bir yazilimci vardi. tikanan lavaboyu acmak icin birden fazla lavabo ac kullanip tepesine sicak suyu bosaltinca kimyasal patlama yapip gozunu yakmis. simdi goz nakli icin bekliyordu.
sakasi yok bunlarin, madem bu kadar muzdaripsiniz bir profesyonele basvurun.

Çoğunluk hakettiğinden çok daha iyi hayatı yaşıyor bence..

İnsanlık hak ettiği hayatı yaşasaydı dünya yok olup giderdi.

primetime +1

ketum olsun beterler

Hakedilen kesinlikle yaşanmıyor.

Şahsen benim bakan olmam gerekirdi, seçmiyorsunuz işte hıh
Şaka bi yana, açlıkla sefil insanlar var.

Neredeyse kimse hak ettiği hayatı yaşamıyor.
İyi anlamda da kötü anlamda da

Bence de hak ettiklerinden daha iyi hayatı yaşıyorlar.

Yabancı dili çok iyi olan arkadaşım çocuk bakıyor olmayan da elçilikte çalışıyor.

nikola tesla mesela hakettiği hayatı mı yaşadı?

Çoğunluk hakettiğinden daha kötüsünü yaşıyor. Benim çevrem öyle. Malum kötü hastalığa yakalananlar var minicik bebek. Hak ediyor mu? Yemen'de çocuklar açlıktan ölüyor. Nerde hakları? Ama yine de ayakta durmamız lazım. En zorda annem var yaşlı. Ona pijama aldım. 2 tane daha çok sevdiğim yaşlı var onlara da aldım. Yaşlılığı kimse hak etmiyor.

Iyi ya da kotu, bu hayattan ogrenmemiz gereken ne ise ona gore yasiyoruz.

Bunun kimseye faydasi olmaz deyip devam ederim. Zaten bu tür konularda sıfır beklenti ile yaşamak her işini kendin görmek daha iyi ve daha sağlıklıdır bence.

Böyle bir kıstasım yok. Biriyle menfaat karşılığı ilişki kurmak zaten sürdürülebilir bi şey değil. Zorlamayla olmaz. Kimse kimseye aracı, yardımcı olmak zorunda değil bence.

Sorulara gelelim: mesafe koymam. Birini seviyosam seviyorumdur. Yardımı dokunur diye görüşmem. Seviyosam görüşürüm, sevmiyosam görüşmem.

çok yanlış ama allah düşürmesin zor duruma düşersen kimse yardımcı olmuyor. kendi çıkış yolunu yine kendin buluyorsun. o yüzden minnet etmemek önemli.

ben mesafe koymayı bırak baya bir mesafe koydum o mesafeye giderken de kendileriyle vedalaşmadım bile. allaha yakın olsunlar. bana gerek yok.

Mesafe koymam ama benden bi yardım istediklerinde de yardımcı olmam.

Ben de zamani geldiginde onlara yardim etmem.

Yardım edermiş gibi yap ama etme

İşsizlik çok boktan bir durumdur. İşsiz adam düşmanım olsa yardım etmek isterim.
Bunu yapmayan adama selam bile vermem.

çok fark var. bir şarkı spotifyda tahmini 10mb falan olsa, youtube videosu 500 mb da olabilir

O zaman mobil veri ile youtube'dan dinlememek lazım.

spotify'da sadece ses var, youtube ses+goruntu. internet hizin iyiyse(4G) bir de hd indiriyor otomatik.

spotify'daki şarkıyı en yüksek kalitede(abonelik gerekiyor) dinlediğin zaman dakikada 2,4mb harcıyormuş, yüksek kalitede ise şarkı 1,4mb.youtube'da 360p dinlediğin müzik aşağı yukarı dakikada 4,4 mb tüketir.

Geçtiyse her ikisini de kullanma.
Not: Eczacıyım.

Dosya yöneticisi.

onu soran adam cevabını anlamaz.

Sünni müslümansanız, "Allah affetsin" deyip geçersiniz. Müslüman değilseniz, "inanmıyorum" dersiniz.
Karşı tarafı en kısa yoldan ikna edip susturup işinize gücünüze dönmek isterseniz "aleviyiz biz" dersiniz.
Eğer karşı tarafa ders vermek istiyorsanız işiniz zor tabii. Eğer namaz kilmiyorsa "Beş vakit namaz oruçtan daha farz, o da islam'in şarti, niye kilmiyorsun" gibi bir kontra işe yarar. Olmadi "münker-nekir mi kesildin başima" diyip terslersiniz.
Eğer ramazan orucunun farziyetine inaniyorsaniz, "niye oruç tutmuyorum" sorusunu siz kendinize sorun... Başkasinon haddi degil.

Evet yada hayır demen yeterli değil mi? İnsanlarla münakaşaya girmenin bir anlamı yok bence.

@six değil çünkü peşinden neden sorusu da geliyor kesin olarak.

direk tutmuyorum bu direk olarak beni ilgilendirir direk benim sorunumdur seni direk olarak ilgilendiren bir şey değildir direk allah ile benim aramda bir şeydir diyebilirsin. ya da direk tutuyorum de geç karşılarında direk olarak bir şey yemek zorunda kalmayacaksan nerden bilecekler.

Sunni Müslümansaniz ne ya. :d şi olup kılan yok mu? Zorun

Zorunlu değil diye kilamazlar mı? Yönlendirmeye bak. Umarım müslüman değildir. Adamı ateist yapar boyleler. Malum artık dine inanış artık kişiler yüzünden değişiyor. Böyle müslüman olacaksa ben olmayım der gibi. Ha yanlış ha doğru :d

en kestirme cevap;
sanane

mezhebim farklı kafiri'yim dersin.bu da bir cevap.

"sunni müslümansanız" lafıma takılmış bir arkadaş. Şii olup kılan yok mu, demiş. "Tutan" yok mu demek istiyor galiba.

Öncelikle, bu topraklarda genelde müslümanlar alevi yahut sünni oluyorlar. Aleviler (istisnalar dışında) ramazan orucu tutmaz, muharrem orucu tutarlar. Ben orada "sünni" değil de "müslümansanız" deseydim, aleviliği islam paydasına almamış olacaktım.

Türkiye'de şii mezhebine mensup (aleviler ve arap alevileri müstesna) bir tek caferiler varlar. Onlardan da oruç tutmayan bilmiyorum açıkçası.

Duyuru sahibi arkadaş tutmadığını belirtmiş. Ben de ihtimaller dahilinde sıraladım verebileceği tepkileri. Yazılanları art niyetsiz okursanız, art niyetsiz anlarsınız zaten...

Böyle bir açıklamayı yapmam gerekti.

Uzun zamandır bu tip insanlar yok çevremde ama geçmişte sorduklarında sıkıntı veriyordu.

magazin. ingiltere'de prens evlendi, londra sokak partileriyle yıkıldı. magazin, başka bir şey değil.

Portekiz kralı yok çünkü. Cumhuriyet var orada.

İBB'de Sosyal Hizmetler'de; www.ibb.istanbul

bir sınırı yok, sadece denemek pahalı.

Genel Kimya cilt 1. Kapak Sayfasındaki Molekül: Paklitaksel (C47 - H51 - NO14)

Paklitaksel göğüs, akciğer ve yumurtalık kanseri tedavisinde başarıyla kullanılan bir kemoterapi ilacıdır. Bu bileşik pasifik porsuk ağacının (Pasific Yew tree, Taxus bervifolia) kabuklarından özütlenmektedir. Ne yazıkki, 100 yıllık bir Pasifik porsuk ağacı yaklaşık 3 kg kabuk ve sadce 300 mg paklitaksel içermektedir. Bu miktar sadece tek bir doz ilaç (Taxol) demektir.

Bu molekülün sentezi için kimyacılar 20 yılı aşkın süre çaba sarfetmişlerdir. Sonunda, 1994'de Florida State Üniversitesi ve California Üniversitesinden (San Diego) bu molekülün basit ve kolay bulunabilen başlangıç maddelerinden sentezlendi duyuruldu. Paklitakselin sentezindeki önemli bir güçlük, 11 karbon atomu etrafındaki uzaysal düzenlemedir. Bu 11 karbon atomu etrafındaki uzaysal düzenlemedir. Bu 11 karbon atomu, kitabın kapak sayfasındaki top-çubuk modelinden görüldüğü gibi, yeşil ve eflatun dairelerle işaretlenmiştir.

Eğer sentez dikkatli yapılmazsa, 2048'e kadar farklı paklitaksel benzeri molekül yapıları elde edilebilir ve bunlardan sadece bir tanesinin istenilen anti-tümör etkinliği gösterdiği bilinmektedir.

Kimyacılar bugün için paklitaksel molekülünü sentezleyebilmekte, ancak araştırmacıların bu molekülün nasıl etkinlik gösterdiğini aydınlatarak daha güvenli ve etkili yeni kemoterapi ilaçlarını dizayn etmeleri de mümkündür.

yani öyle "47 tane karbonumuzu tenceremize ilave ediyoruz, pembeleştikten sonra 65 adet flor, 32 adet hidrojen ekleyip kısık ateşte pişiriyoruz, ateşten almadan 23 tane oksijen serpip servise sunuyoruz" şeklinde olmuyor. keşke öyle olaydı.

Deneysel olarak keşif çok pahalı. Avrupa'daki enstitüler deneysel kısmını yazılım kullanarak bypass ediyorlar. Bunun için bilgisayarlı medisinal kimya eğitimi veriyorlar. Yazılımdaki veri kütüphanesi sayesinde, tasarladığın ilaç molekülü dokudaki ilgili reseptöre ne verimlilikte bağlanır, çalışır / çalışmaz görebiliyorsun ve molekülünü optimum hale getirebiliyorsun. Bizim akademisyenlerimiz, farmasötik kimya profesörlerimiz bu yazılımların adını bile duymamış. Kanser tedavisi çalışmak ise konu, yurtdışını öneririm.

Bizim akademisyenler duymamış kısmı neden çıktı bilmiyorum ama Türkiye'de de ilaç dizaynı ve keminformatik çalışmaları yapılıyor.

Kibritsuyu+1 sentez kolay değil ve pahalı. Dahası, sentezlediğin ürünü kanser çalışmalarında denemen gerekecek. Bunun yerine yazılım kullanarak hedefleme yapmak çok daha anlamlı.

@evrim halkası duayen olarak kabul edilen f.kimya profesörlerime bizzat kendim sordum, yazılımla çalışma yapıldığını bilmiyorlar maalesef. ilaç tasarımı ve ilaç molekülü tasarımı farklı şeyler bir de.

Sentezci arkadaşlarım gece gündüz uğraşıyorlar hedef molekülleri için. Sınırı yok çalışmaya devam.

anthemis nobilis: Uzatmak niyetinde değilim, sadece gerçekten ilgileniyorsanız bilginiz olsun diye söylüyorum. Sadece benim bildiğim birkaç kişi var, araştırabilirsiniz. Bu duayen olmakla alakalı değil, çalışma alanı değildir bilmez.

Bildigime gore girdigi gibi cikar.o yuzden oncesinde degirmende ...

susam, çörek otu, patlamamış mısır gibi diğer şeyleri nasıl sindiremiyorsak onu da sindirebileceğimizi sanmıyorum.


özel cins süs tavuklarına falan veriliyor keten tohumu ama onların da taşlık denilen bir kısmı var bu tür şeyleri sindirebilmek için. ufak taşları yutup bir nevi değirmen yapıyolar taşlığın içinde.

bu kişiden kişiye değişir gibi görünüyor ve sanıyorum anlamanın tek yolu var.

tabi yemekle beraber çakıl taşı da yersen niye olmasın.

hiçbir tohum dışı çatlamadığı sürece sindirilemez

faydasını görmek için öğütülmüş halde tüketilmesi önerilir.

ikisi çok farklı şeyler

mesela ciltte yara var mikrop kapmasını önlemek için antibiyotikli krem sürersin. tabi bu değilki açık yarn görünen yerlere sürebilirsin.

kortizonlu kremler de yarayı hızlı iyileştirme özelliğine sahip, kortizonlu kremler kesinlikle açık yaraya sürülmez. ayrıca çok da sık kullanılmaz. yan etkileri yüksektir

ayrıca her markanın kullanımı farklıdır.

@different neyin var ?

Bu kremler dediğin 4 durumda da etki gösterir ve etki göstermez. @killerbee'nin dediği yarayı hızlı iyileştirme durumu ise kısıtlı durumlarda geçerli.
Maalesef genel bir cevap vermek sağlıksız olacaktır.

seboreik dermatit için kortizon içerikli merhem kullanılıyor: m-furo.

@aylak yüzümün bir kısmını kazıdım jiletle. Başlarda madecassol sürdüm ama şimdi ne sürsem bilmiyorum. Mfuro da var onu da sürebilirim. Her türlü yağ, ilaç, krem sürdüm, bepanten hariç ama pantehenol içeren kremler de sürdüm.

Yüzüm yüzünden dermatoloji uzmanı oldum çıktım yeminle.

Geçmiş olsun,
Özelden fotoğrafını atabilir misin ?
Atamaz isen de eczaneden sudokrem alıp sadece onu kullan.

Portakala asiliyorlar. Hamini bul derim.

Evet tatlı, ben de ağzımın tadı deģişti sanmıştım.

marka algısı ve markaya olan güven.

birinci olarak migros ve carrefour zaten birim olarak çok markalı ürün gruplarına sahip. yani migrosta bir salça reyonunda en az 6-7 markanın salçası varken bimde sadece tek marka var. eğer migros o 6-7 marka salçanın yanına a salçası diye bir salça koysaydı daha az bilinen a markasının reyonda diğerlerinin gölgesinde kalması kaçınılmaz olabilirdi ama migros kendi adını verdiğinde onların muadili olma ihtimali daha fazla oluyor. yani hali hazırda çok fazla marka ürünün satışını yapan migros bilinmeyen ya da görece daha az bilinen bir a salçası markasını satışa sunmaktansa kendi adını verdiği ürünü satışa sunması diğer markalardan görece daha fazla pay alması demek. tabiki bunuda kendi markasının gücü doğrultusunda yapıyor. diğer taraftan bim migros gibi çok fazla markanın ürününü satmıyor marka gamı epey az. işbu durumda kendi adına ürettirdiği yoğurt,peynir vb ürünleri bim adıyla satsaydı eğer bim'de hep kendi ürünleri ve bir kaç markanın ürünleri satılıyor olucaktı. bu durumda eğer bim marka süt müşteri nezdinde iyi değilse bim marka yoğurda ya da bim marka salçaya da olumsuz anlamda sirayet edebilirdi. işte bu gibi durumların yaşanmaması adına bim kendi adına ürettirdiği ürünlerde marka çeşitlendirmesine gitmiş olabilir diye düşünüyorum.

1- rusya bir federasyon, içinde onlarca özerk cumhuriyet var. herkesin kendi devleti var aslında, hepsi dış işleri konusunda Moskova'ya bağlı. bu çok uzun zamandır böyle olduğu için, herkes bu sisteme alışık ve işliyor. Moskova hangi caddenin asfaltlanacağına karar vermek zorunda kalmıyor sonuç olarak.

2- nereden kaçak gireceksin acaba? güney sınırının çoğu zaten çöl, oradan kaçak girene helal olsun. kuzey tarafı zaten Sibirya, araçla gelmek bile zor. diğer tarafta Kore ve Çin ile küçük bir sınırı var, onu da karşı taraf koruyor zaten. kuzey Kore'den kaçmak kolay mı? Baltık tarafından Rusya'ya kaçak girmek zaten mantıklı değil, tersi daha mantıklı. Kaldı sana Ukrayna, Gürcistan filan. Orada da sınır korumada çok sorun yok. Ciddi bir kaçak girme sorunu yok dolayısıyla, ülke yaşanabilir yerlerin bitimini sınır olarak çizmiş çünkü.

Ayrılmak kimse için iyi değil o coğrafyada çünkü. Artı Rusya mahallenin deli abisi gibi. Dünyanın gözü önünde Kırım ve Ukrayna'ya olanları biliyorsunuz. Bi de diğer ıvır zıvır yerleri düşünün.

Zeytinyagi ve balmumunu karistir. Annem yapmisti, bundan daha iyi bir krem yok.
Günes yanigi, bebekler icin pisik ve daha pekcok seye iyi geliyor.

dostum balmumu dediğin şey parafin mi? yapay balmumu değil mi?

Hayir gercek balmumu, aktarlarda satiliyor.

japon kürdan kullanmak kısmen bir çözüm olabilir

@vladimir gayet mantıklı teşekkürler. biraz az yağ tutar ama kullan at daha ucuzu da olamaz.

www.abalmumcu.com

pastör pipeti

kulak cubugu

normal pipet de ise yarar. yagin icine soktuktan sonra pipetin yukarda kalan kismini parmaginla kapat, damlatmak istedigin yere gelince de pipeti kapattigin parmagi kaldir.

Kibrit çöpü veya kürdanı şişe ağzına yunan alfabesindeki Phi harfini oluşturacak şekilde koy. Üzerine baş parmağını koyarak şişe ağzını kapat. Şişeyi yan çevirdiğinde kibrit çöpü ucundan sıvı damlamaya başlar.

Parmağınla baskıyı artırarak ya da azaltarak damlama sıklığını ayarlayabilirsin.

www.google.com

böceklerin - örümceklerin - farelerin hacim olarak kat kat büyük olduğunu düşünün. normalde gözünüzle göremeyeceğiniz bir minicik böcek bile torik gibi kocaman olur.

www.google.com

son fatura dönemine girdiğinde yani taahhütünün bitimine 29 gün kaldığında geçiş yapabilirsin. cezasız olarak.

9-10 mayıs gibi numara taşıma başvurusunu yap.

kaç dk ve kaç gb internet lazım?

Eger oyle bir sey olsaydi aerobik ve yoga yapanlarin hic nefes alamamasi lazimdi?

Siyah

Siyah abi ya.

Markasına göre değişebilir, bazılarının goldları güzel ama genel olarak siyah diyorum.

Siyah.

Erkek veya kadın fark etmez, altın rengi çok çirkin bence. Bütün markalar için bu böyle.

sene 99 falandır. liseden bir arkadaşla halkbankasının önünde pinekliyor, gelen geçen kızlara bakıyorduk. kendisi boyacı çıraklığı yaptığı için iş kıyafeti rengarenk boyalıydı haliyle. o zamanlar nokia var elbette simsiyah yılan gibi aletler. arada çıkartıyoruz, melodilerini dinleyip millete çağrı atıyoruz. bu arkadaş kemerine kılıfı ile telefonu takmayı severdi. üst baş kirli iken telefon çok iyi duruyor derdi hep. kızlar hasta kalıyor derdi, nasıl bakıyorlar görüyor musun derdi. aslında kimsenin baktığı yoktu.

kıyafetine uyuyorsa al kanka.

Kılıf tak pampa, boşver rengini. Siyah + 1

Hangisi ucuzsa ondan alın, mümkünse korunaklı kullanın.

altın rengi çok itici geliyor bana siyah iyidir

@stillalive 2-3 aydır koşu sırasında nefesim yetersiz kalıyordu, esneyerek koşuyordum. doktora gittiğim gün dinlenme anında da yetmemeye başladı, baya panik oldum öleceğim falan diye hatta. bilgin varsa testin fotosunu, ilaçları atayım? astım baba tarafında var. yardımcı olursan sevinirim, doktora bir şey soramadım.

Bence o parayı hak etmiyor.

İllaki alcatel diyorsanız, fiyatının karşılığını alabileceğiniz bir cihaz olabilir.
urun.n11.com

Sar değeri hakkında bilginiz var mı?

Not: ben almazdım.

P smart 2019 Huawei +300 lira

Öncelikle asgari ücret minimum wage diye geçer İngilizce'de.

Bu saatlik yıllık haftalık mevzuları da ülkeden ülkeye, hatta aynı ülke içinde sektörden sektöre değişkenlik gösterir. Amerika özelinde her zaman brüt maaş konuşulur. Diğer ülkelerde benim gördüğüm kadarıyla net maaş daha sık konuşuluyor. Kanada ve Avustralya istisna olabilir, ilanlarını çok okumadığımdan bilemiyorum.

Genelde salary yıllık maaşları belirtmek için kullanılır. Genelde bir yılda şirketin size ödediği para olarak düşünülür. Ülkesine göre net brüt konuşulma durumu değişiyor.

Total compensation, salary dahil, şirketin size verdiği hisse, bonus, kaşe parası, eğitime carta curta harcayabileceğiniz ek bütçe, taşınma masrafı ve diğer bilimum harcamanın toplamı olarak görülür ve genelde yıllıktır.

Wage genelde ücret anlamında kullanılır ve benim gördüğüm saatlik kullanımı daha yaygın. Fakat Amerika'da bazı sektörlerde/şirketlerde 2 haftalık maaş çekleri ya da 1 aylık maaş çekleri de olduğu için aylık ya da 2 haftalık söylenebiliyor ama 2 haftalıksa yanında genelde bu belirtiliyor. Saatlik ücretlerde de $15.00/hr gibi bir ifade olur zaten genelde

Amerika'da saatlik. Eyaletten eyalete fark eder.

Casual islerde (part time, ajans, kisa sureli vs) saatlik.

Kontratli islerde yillik, hartalik calisma saatin belli.

ingiltere'de contractor'um gunluk gross ucret uzerinden fiyat konusuyoruz
'daily rate'

kanada icin:

asgari ucret eyalete gore degisir, saatlik buruttur. su anda bulundugum eyalette $15/saat

odeme genelde 2 haftada bir yapilir. senede 24/26 arasi maas alirsin. beyaz yaka islerde ise senelik burut ustunden pazarlik yapilir..

www.eksiduyuru.com

tek bir olayla bu kanıya varmak ne kadar doğru? hassas bir anınızda beklediğiniz ilgiyi görememişsiniz o kadar. bunun gibi bikaç olay varsa o zaman konuşalım.

-aile bağları kopmuş olabilir.
-kopmamış ama huyları bu olabilir. ilginin kendi üzerinde olmasını isteme vs.
-hastaneye getirilen kişinin solunum sıkıntısının psikolojik olduğunu, panik atak vs. geçirdiğini düşünüyordur. zaten bir şey olmayacağını bildiği için sıradan bir durum gibi davranıp karşısındakini rahatlatmaya çalışıyordur.

bazı insanlar çok çok ciddi durum olmadıkça umarsız davranıyorlar. başka olayları bilmiyorum ama 1 olayla silmeyin ailenizi.

gecenin 3.45'inde belki de acilden bu duyuruyu açıyorsan bence de abartmışsın, hiçbir şeyin yok.

aile bağların gayet sağlam.

Kopmuş diyelim, nolacak? Bi daha uyandırmayacan mı?

kopmamış da düşüncesizlik işte.

Ailenizi en iyi siz tanırsınız. Bazı yaşlı insanlar öyledir. Hastalıkla ilgili ilgi hep kendileri üzerinde olsun isterler. Valla acilde yatarken bunu deseler, siz eve gidip uyuyun o zaman böyle söylenecekseniz zaten hiç gelmeseydiniz, derdim.
Benim annem-babam hiç öyle insan olmadılar. Bu yaşımda "derdim var" desem ellerinden geleni mızmızlanmadan yaparlar. Kvalide & Kpeder tamamen bambaşka. İki oğulları var. Biri yurtdışında yaşıyor. Torunları senede bir ancak görüyorlar. Geçen hafta izne geldiler. Daha oradayken Kvalide söylenmeye başladı "siz gelince çok yoruluyorum vs." diye. eee, gelmeyeyim o zaman. Öyle deyince de ağlayıp (gerçekten ağlayıp) vicdan yapıyorlar. Değişik yani...

Bence bu saatten sonra üzerinde düşünmeye gerek yok, yani ben kendimden/kendi adıma konuşacak olursam bu tip aksiyomlarda ''analiz'' etmeye çalışmak kadar salakça birşey olmadığını farkettim.

Çünkü işlevsiz. Analiz etmen hiç bir işe yaramıyor. Bunu son günlerde çok sık kullanıyorum da hayat p ise q ise'den çok daha öte bi' hal almış. Biz hala aristo mantığında kalmışız.

Velevki KENDİNCE bi' analize giriştin ve artık ''bağların'' koptuğuna karar verdin. Ne değişecek ? Onlara sen de soğuk mu davranacaksın ? Ya da bağları iyileştirmeye çalışmak için biraz daha mı ödün vereceksin ? Ne değişecek, bunların senin içinde bi' işe yarayacağını mı sanıyorsun. Yaramayacak. O yüzden insan ilişkilerinde senin analizinin hiçbir önemi yok, zaten bilemeyiz de biz sadece bahaneler buluruz. Bak şurada bile 2 farklı fikir ortaya çıkmış.

Sen bu analizlerin sonucunda(her neye karar alınırsa alınsın) hangi refleksi verirsen ver, yine senin canın acıyacak. Hangi stratejiyi güdersen güt, kazanana kadar senin/senin de canın acıyacak.

Senin canının acımaması için; analiz etmeden, içinden geldiği gibi refleksler vermen. Yani farkında olmadan sırf istediğin için öyle davranmak seni kırmayacak tek şey.

Böyle davranırsan sonucu ne mi olur ? Bilemeyiz.
Bildiğimiz tek şey, sen bunları düşünecek pozisyona geldiysen eğer. Çoktan top senden çıkmış, bu saatten sonra senlik birşey yok. Sen ''yok lan ben aslında şöyle yaparı....'' dedikçe ''ama''ların oluştuğu ortamlarla/durumlarla karşılaşacaksın.

O yüzden, düşünme. Yani bunu söylemek kolay ama yapması dünyadaki en zor şey farkındayım ama düşünme. s*ktr et.(kitap vardı de mi bu isimle ?)

Sen olabiliyorsan kendin ol, iyi ya da kötü çözümcü ya da değil bi' önemi yok. Her durumda bunu yap demiyorum, şu an bu anlattığın durumda bunu yap/malısın. Sonuncunda iyi olabilir, kötü olabilir pişman olabilirsin/olmayabilirsin bi' önemi yok. ''her ne yaptıysam ben yaptım, çünkü o an öyle istiyordum'' diyerek kazanmak/kaybetmek var. ''ha-skt*r be, olmadı'' diyerek kazanmak/kaybetmek var.

kazanmanın her türlüsü güzel, ama kaybetme durumunda 2.si daha bi' sancılı. Çünkü 2.sinde hem süreç sancılı hem de herşeye rağmen sonuç.

Direkt kopmuş diyemeyiz ama bana tuhaf geldi ya üzülürdüm ben :/

Ödersin. Acile giriş yaparken kendi tc niverdiğin anda "oksimetre" yazmaya başlıyor.

Acilden girerseniz ücret ödemezsiniz.

elma yesen de olur. bazı ilaçlar açken mide duvarına yapışıp hasar verebiliyor ya da emilimi gereğinden hızlı oluyor.

1 - midenizi yamultmasın diye
2 - hali hazırda sindirim prosesi varken daha kolay sisteme karışsın diye

13:00 gibi kalkıyorsanız 16:00'daki yemeğiniz ile birlikte alabilirsiniz ilacı, yeter ki her gün aynı saatte almaya dikkat edin.

benim bildiğim mükellef kahvaltı yapmış olmak değil o tokluğun anlamı. midenin tamamen boş olmaması manasına. az ekmek vs yeseniz de olur.

doktor değilim. hatta sözelciyim. sadece saçmaca mantık yürütüyorum.

kallojen, bildiğin gibi cilt bütünlüğünde elzem. ham maddesi de c vitamini.

c vitamini (askorbik asit) vücuda girerken glikozla yarışır. o yüzden glikozla c vitamini aldığında c vitamininin emilimi azalır.

şu halde vücutta glikoza dönüşen karbonhidratlar yara iyileştirmesini yavaşlatır diye bir ampirikimsi bilgi ortaya atıyorum.

tabiki vardır, doktor muyum değilim. sonuçta gıda. abartmadan yiyeceksin. karbonhidratı bırakınca halsizlikten geberiyorum. fındık fıstık yerini doldururmuş fasa fiso. her şey biz yiyelim diye yaratılmış. mideni doldurmadan ölçüyle.

Doğrudan bir etkisi olma ihtimali düşük ancak dolaylı yoldan etkileyebilir. Fakat vücudun enerji alımı çok azsa yara iyileşmesi protein sentezinin ve hücre hareketinin yavaşlaması nedeniyle gecikebilir. Bunun dışında bazı hücre dışı matriks elemanları da yoğun bir şekilde glikolize edilmiş proteinlerden oluşuyor fakat bunların üretiminde sorun yaratacak bir karbonhidrat eksikliği oluşana kadar daha ciddi başka problemler ortaya çıkar diye tahmin ediyorum. Ayrıca diyabet vs gibi durumlarda kandaki şekerin çok yüksek olması da etkiliyor yara iyileşimini sanırım ama o mekanizmayı tam olarak bilmiyorum.

Psikiatri'ye gitmelisin gibi duruyor.
Bir ılık duş alsan, bir sakinleştirici müzik dinlesen, bir parka gidip etrafı seyretsen geçecek gibi.

@Mirket psikiyatri ile ne ilgisi olabilir? spor yaparken de nefes almakta zorlanıyorum birkaç gündür, koşarken sürekli esniyorum. bugün de ilk defa dinlenme halindeyken nefes almakta zorlandım. fiziksel bir sorun olduğunu düşünüyorum.

aynı şeyi ben de yaşadım birkaç defa farklı sürelerde. benimki mirket'in dediği gibi psikolojikti.

bir de nefes alamadığınızı düşündüğünüzde nefes alış-verişinizi otomatikten manuele çeviriyorsunuz. bu da problemin devam etmesini sağlıyor.

ilk olarak göğüs hastalıklarına baş vurun. anksiyetede genelde nefes alamama öncesi ve esnasında panik, korku, telaş yada en hafifinden sıkıntılı bir ruh hali de olabilir. fiziksel rahatsızlık ihtimalini ihmal etmeyin.

Gittiğin hekim psikiatriye yönlendirdiğinde şu an esirgediğin tik için üzüntü ve mahcubiyet duyacağını ümit ediyorum.

@Mirket yarın göğüs hastalıklarına gidiyorum. Psikiyatri derse tikler senindir.

Geçmiş olsun dostum. Sen sağlığına kavuş. Ötesi hiç önemli değil.

solunum testinde nefes oranımın %100 yerine %63 çıkması sonucu piskolojik diyen arkadaşlara tiklerini vermiyorum. terli halde soğukta uzun süre kaldığım için bu sorun oluşmuş.

Geçmişolsun kardeşim. Acil şifalar dilerim. Kronik bir problem olmamasına sevindim.

online oyun sevmediğim için oynamadım hiç ama bi mmorpg oynasam o dünyayı sevdiğim için the elder scrolls online oynardım muhtemelen. İstediğin gibi midir tam bilmiyorum ama bi göz atabilirsin. Baya da güncellenen ve oynayıcısı olan bir oyun diye biliyorum.

ben silkroad a başladım ama online oyunların çoğu paraya dönmüş durumda. oyuna ilk başladığımda ipek yolu falan ilgimi çekmişti. bir bak istersen.

çünkü aldığınız kıyma değil de ondan. zincir marketlerden paketlenmiş kıyma alıp bir parçasını sıcak suyun içine koyun ve yarım saat sonra ne çıktığını görün.

Büyük ölçekli işletmeler battı, batmayanlar da batmak üzere. Mezbahaneler dolu, gün almak isteseniz iki ay sonraya gün verirler. Sebebi büyük ölçekli çiftliklerin hayvanları elinden çıkarmakta olması. Piyasa et açısından zengin dönemde. Fiyatlardaki dikkat çeken düşük seviyenin başlıca sebebi budur. Ama stok eridiğinde et fiyatları yeniden yükselecek. O aşamadan sonraki dönemde fiyatlar ateş pahasına biraz daha yakın olacak. Yani özetle eti şimdi yediniz yediniz daha sonra bu fiyatları mumla arayacağız.

Yağ oranını feci arttırdılar. Bir yandan da ne idüğü belirsiz etleri ithale devam.

gerektiğinde et ithalatı ile fiyatları dengede tutuyorlar

bu benimde aklıma gelmişti. pazarda dün kırmızı lahanayı sordum 9 lira dedi kilosuna.
12 buçuk liraya L boyutunda bir koli yumurta alıyorum, lahanaya göre bedava gibi geliyor.

yalnız böyle baktığın zaman 1 kg kıymanın 50 lira olduğu yerde 250 liralık nike ayakkabı bedava. 2 sene giyiyorsun, 1 kilo kıymayı 2 günde yer bitirirsin.

yinede şunu söylemek gerekir ki; insanın barınmadan sonraki birinci derece ihtiyacı olan gıda, gerçekten büyük külfet getiriyor. insanların 1 kg kıyma yemesini lüks görmemeliyiz.

gıda ucuzlasa bir nebze daha rahatlar her şey.

Rezervuarı yarasalar. Yarasalar dirençli popülasyon ve yarasaların bol olduğu mağaralarda ısırılmadan soluyarak bile hastalığı kapabiliyorsun.

Dağdaki kurtlar, tilkiler

bepanten plus

vaktiyle halı sahada (o zaman sentetik çim sahalar yoktu, bildiğin halı gibiydi zemin) bacağımdaki şorta rağmen kayarak top çıkarmış, tarif ettiğiniz yaralanmaya uğramıştım. veteriner hekim olan abim bacağıma 15 gün boyunca tentürdiyot ile gazlı bez tedavisi uyguladı, geçti...

@ombut tentürdiyot yaranın çevresine sürülür yazıyor. siz yaraya mı uyguladınız? Batikon var ama sürmedim ben.

Evde mikrop kapmayacak şartlarda iseniz üstü açık kalsın. Krem çok alternatif yok bepanten olabilir ama bayer/madecassol kesin çözüm. Doku yenilenmesine faydası olan nadir ilaçlardan. Baticon/tentüriyod asla açık yaraya uygulanmaz. Geçmiş olsun

başladı ya buralarda herrr yerde polen var, arabaların üstü falan sapsarı polenlerle dolu

lokasyon: İzmir

yolsuzluk

Sıfat olarak nasıl çevriliyor? Corrupt country, corrupt person, corrupting politicians şeklinde de kullanılıyor.

yozlaşmış diye çevriliyor genelde.

corrupted olur sanirim demek istedigin o.

Yolsuzluk -> yolsuz olmali bana kalirsa.

yolsuzluğa uğramış denir. yozlaşmış apayrı bir şey.

yolsuzluga bulasmis.

Öyle bir bilgi yok. O şekilde çalışmıyor kur değişimleri.
5.88'den satılmak istenen toplam para kadar dolar satın alınırsa dolar 5.89 olur.
Yani 5.88'den hiç kimsenin satmak istememesi lazım.

@cakabo 5.88 lira olan dolar nasıl 5.89 oluyor, biraz daha açıklayabilir misin?

5.88 merdiveninde satış kalmayınca 5.89 merdivenindeki emirler satılmaya başlıyor. 5.89 merdivenindeki emirlerin tamamı satılırsa 5.90'a geçiliyor. emir sayısı her zaman farklı.

Tanamen forex piyasasi hacmine baglidir sabit bir miktar yok. Dusuk hacimli bir saatte asiri alim satimla cok kademe atlar 2 ay once 580 gormustu jpy yeni zelanda dolari piyasasi yuzunden

oncelikle dolar heryerde ayni fiyat olmaz. her exchange'de 1-2 kurus farklilik olur. bu farkin fazla acilmamasinin sebebi arbitraj botlarinin acik oldugu anda bu boslugu doldurup fiyatlari esitlemesidir. hangi borsaya bakiyorsan o borsadaki orderbook(islem tahtasi???)'a bakmak lazim. 5.88deki satis emirlerinin hepsi satin alinir ve 5.89daki emirden de satis gerceklesirse fiyat 5.89 olmus olur. kisacasi herkes x,y,z fiyatlarindan dolar satmak istedigini belirtiyor. alicilar dusukten yuksege dogru bu saticilardan dolarlari aliyor. en son gerceklesen alis/satis isleminin fiyati kac ise dolarin fiyati o olmus oluyor.

Erik, yeşil.

eti bidolu. nerdeyse her gün yiyorum vazgeçemediğim tek abur cubur. mükemmel bişi bence.

Kfc kemiksiz çıtır. Haftada en az 5 gün.

Nereden tutulduysam Ankara çubuk salatalık turşusu. Cuma günü 5 lt'lik bidon geldi bugün yenisini sipariş geçmek zorunda kalacağım , tinercilere döndüm elimde hıyarla geziyorum :)

roka, keçi peyniri, anneannemin yaptığı ayva reçeli. her kahvaltıda yemeden duramıyorum.

hacı üniler dışarıdan adam alır ki teknoparklarına alır ama öyle hellö diye gelen adamı almazlar. rektörün tanıdığı olma şartı aranır.

senin dediğin olay devlet üniversitesi teknoparkında m2'sine 100tl ödersen olur.

hayır, başlatamazlar. bunun bir ton prosedürü var. hele öyle "projem var" diye gidersen muhtemelen kovarlar.

teknokent'te bulunan şirket çalışanlarını üniversite personeli sananlara itibar etmeyiniz.

Sumocumuz A
İlk gün biriyle maç, toplam sumocu A+1
15 gün, 15 farklı sumocu, A+15
A bir sumocuydu, yani en az 16

oluyor niye olmasın? koltukaltında bile oluyor.

az olmasının sebebi saç tellerinin yapısı ve kafa derisinin yapısından kaynaklı.

kafa derisi vücudun diğer bölgesindeki derilere göre daha sert yapıda olduğu için dökülen kıllar deriyi delemiyor olabilir.

not: mantık yürüttüm.

3 bence

Şehirler arası ulaşım sıkıntısı olmasa 5 diyebilirdim; ama mevcut koşullarda 4.

Not: Aile dahil değil.

0

çok şükür düşünebilen arkadaşlara sahibim. insan önce bi' n'oluyo lan diye sorar de mi ?

Valla şuan yaşadığım yerde ben bile soyleyecegim yere hemen gidemem,
Ama ayni sehirde yasiyor olsaydim iki belki üç kişi olurdu.

Ses tonuma bagli.
Yani basima kotu bir sey gelmis sesiyle konusuyorsam 2-3 kisi vardir gelecek ailem haric.

1, o kisi de ailemden.

istanbul içi 4 istanbul dışı 2

akrabaglik olan kimseyi saymazsak net 12 kisi var

3

anne
baba
teyze

pardon. soruyu kime gidersiniz anladim.

soruna cevap:

1. Baba
2. Anne

Gelirler ama endişelendikleri için sorarlar ne oldu diye yoksa gelip gelmemeye karar vermek için değil. Kendinizi koyun yerine mesela kardeşin arıyor. Abla çabuk şuraya gel. Ben endişenir sorarım hemen ne oldu diye

resmi tatilde gunes cikinca

demek oluyor

edit: aa cidden ben weekend kismini atlamisim :)

resmi tatil gunesli hafta sonuna denk gelince (ben) gibi oluyor.

bank holiday : bankalarin tatil oldugu gunler, yani resmi tatiller.
bank holiday weekend: resmi tatilin haftasonu ile birlesmesi. cuma yada pazartesinin resmi tatil olmasi.

bu pazar paskalya ve pazartesi gunu resmi tatil.

net soğurum. sevdiğinden bahsetmesi ayrı kötü cinselliğinden bahsetmesi apayrı kötü.

Hoş bir şey değil bence

sevgilinin bunlardan bahsetmesi söz konusu olmamalı zaten de sevgili adayı bahsediyorsa çok da sevgili adayı değildir bana göre. yanlış anlaşılma olabilir.

Ben direkt olarak bozardim ve bir daha boyle konular acmamasini saglardik. Gecmis gecmiste kaldi olarak bakacaksak acilmamali bu mevzular. Zaten gecmis gecmiste kalmadiysa bir gelecek yaratmanin alemi yok.

Eski sevgililerden mi konuşuyoruz deyip laf sokarım. Hiç güzel anlamlara gelmez bence, unutamamış belli yoksa neden anlatsın. Hele cinsellikten bahsetmesi???? Anında soğurum bir daha görüşmem. Çok büyük bir mallık.

1 kere olması hatadır ikinci defa olması sana saygı duymadığını gösterir.

Kadın sana saygı duymuyorsa ciddiye almaz, sallamaz, önce duygusal sonra fiziksel olarak aldatır veya direkt terkeder.

Geçen ay flörtleşmeye çalıştığım kız eskiden hoşlandığı çocuktan bahsedip bir hafta sonra o çocukla sevgili oldu :)
Normal bir davranış değil zaten ben de soğumuştum :)

Daha sevgili olmadan gelmiş geçmiş her şeyini bilmek ister ve sorarım zaten. Bu fasıl kapandıktan sonra hala daha X böyleydi Z böyleydi diyen olursa "kapı orda buyur git X'le devam et" derim.
Kişinin geçmişini bilmek beklentileri, öncelikleri ve tepkileri hakkında bir çok şey söyler. Bunlar arasında bilmenizin önemli olduğunu düşündüğü şeyler var ki anlatıyor. Bu durum sizi çok rahatsız ediyorsa bir gün bilmenizi istediği her şeyi anlatması için zaman ayırın, böylece konuşulsun ve bitsin. Belki nelere kızdığını, aşık olunca ne kadar romantikleştiğini, şimdiye kadar nasıl haksızlıklara uğradığını, neye toleransının olmadığını, neleri sevdiğini vs vs vs anlatmanın başka yolunu bilmiyordur? İletişim kurun, sorun kalmayacaktır. Hala daha bu mesele devam ediyorsa, dediğim gibi "aha kapı şurada, buyur eski sevgiline git kardeşim" demekten başka çare kalmıyor.

bahsettiğiniz kişi kadınsa, karşısındaki kişiyi potansiyel sevgili olarak görmüyor demektir.

bahsettiğiniz kişi erkekse, "seninle de onlarla yaşadığımı yaşamak istiyorum" demek anlamına gelir. "onların bana yaşattığını sen de yaşat"

3-4 limon, 1 kaşık zencefil, 1 kaşık tarçın, 1 kaşık karabiber, 1 kaşık bal karışımından sabah, öğle, akşam 2'şer kaşık içiyorsun, birşeyin kalmıyor.