Ekşi Duyuru

çelik tava.

varlıklardan borçları çıkarınca sermaye kalıyor değil mi? sermaye ve özsermaye aynı şey mi?

Varlıklar = Yabancı Kaynaklar (Borçlar) + Özsermaye(Özkaynaklar)

Bu eşitlik tutmak zorunda.

sermaye özkaynakların bir parçası, Özsermaye=Özkaynaklar

Aradaki fark şu: Sermaye ilk konan para, sonrasında mesela şirketin karını içerde tutarsan özsermayen büyür.

Burada böyle bir durum olmadığı için özsermaye=sermaye durumunda

peki geçmiş yıl kararı, zararı özsermayeye dahil edilir mi? onu çıkarmak gerekir mi?

Temettü olarak dağıtmadığın sürece önceki yılın kar/zararı özsermayeye eklenir/çıkartılır.

gider hesaplarında artış olduğunda borç tarafına(+) yazılır. gelir hesaplarında da tam tersi. yani o + artışların yazılacağı yeri gösteriyor.
gider neden aktif?
diyelim ki ofise koltuk aldık ve 100 lira ödedik. ne oldu? kasadan para çıktı. 100 kasa hesabı alacaklandırılır. bu aynı zamanda bizim maliyetimiz olduğundan, karşılık olarak 770 hesap borçlandırılır.

gelir neden pasif?
diyelim ki 100 liralık yemek sattık ve 100 lira kazandık. kasamıza 100 lirayı koymak için borç tarafına yazarız, karşılığında ise 600 hesabını alacaklandırırız.

şunu ezberlersen kafa karışıklığın bir nebze düzelir;

giderler ve zararlar borca(kısmına),
gelirler ve karlar alacağa(kısmına).

yazılır.

bu B | A mevzusunun türkçe sözlükteki karşılığına takılırsan mantıksal error verirsin. istersen sol taraf istersen sağ taraf diyebilirsin.

Şimdi bir hesabı çalıştırman gerektiğinde sola mı, sağa mı yazman gerektiğini düşünürken kullandığın hesabın öncelikle ne olduğunu sorgula. Bu bir gider ya da zarar mı? bu bir gelir ya da kar mı?


örneğin kırtasiye malzemesi almışız, mantıken bunun bir gider olduğunu direkt kabul edebiliyoruz. Öyleyse bu gideri göstermek için kullanacağımız ilgili hesapta mutlaka sol tarafta çalışacak. Bu hesabın sola çalışacağını bildiğimiz andan itibaren diğer hesap ne olursa olsun, isterse nakit kasa, isterse kredi kartı, onunda mutlaka sağda çalışacağını biliyor olacaksın.


Bir örnekte gelir için hayal edelim, örneğin şirketimiz yurtiçinde bir alıcıya 500 liralık koltuk satmış olsun, ne demiştik? "gelirler ve karlar alacağa" biz ne yaptık? yurtiçinde yapmış olduğumuz bir satış, dolayısıyla da bir gelir elde ettik, hemen uygulamaya geçelim,

yurtiçinde satışın ilgili hesabı = 600 yurtiçi satışlar / gelir olduğu için alacağa yazıyoruz. bu geliri kimden elde ettik? alıcı'dan = 120 alıcılar.

sen 600'ün bir gelir olduğunu ve sağ tarafa yazman gerektiğini bildiğin için, karşılığı da ne olursa olsun, onu da sol taraf için ilgili hesabı bularak durumu eşitleyerek kaydı bitireceksin.

muhasebeyi kafanızda basitleştirin, zaten bir mantık işidir ve mantığını içselleştirdiğiniz anda basitleşir.

gimat - favorim
www.favorim.com

online satış açmış adamlar mağazası çok daha büyük ve çeşitli.

Avmye gidip bernardo, esse, buyuk carrefourlar filan

pahalı şeyler aramıyorum aslında. öğrenci evi için.

yaşadığınız yerde eskiden bir milyoncu denen yerlerden (şimdi bir milyoncu deniyor sanırım, ıvır zıvır ev için araç gereçler satıyorlar). dış kısımlarında plastik saksı falan olur genelde, ondan tanıyabilirsiniz. buralarda tane hesabı çatal bıçak kaşık tabak kase vs satılır ucuz fiyata.

şimdi ucuzcu deniyor demek istemiştim.

Ikea varsa ikeadan al

çatal bıçak için kızılay metro'nun altında "görse" var. tencere tava tabak çanak yok ama, sadece çatal bıçak.

herbir şeyi ucuza bulabileceğin yer dersen samanpazarı saraçlar çarşısı.

Geçen a101den porland porselen tabak aldım tanesi 5 tlye. Hala varsa yapıştır, iyi fiyat.

www.hepsiburada.com

bunun gibi döküm tavan olursa kolaylıkla yaparsın.

var :( hiç öyle olmuyor ama :'( yanıyor, görüşünün alakası olmuyor. tadı da kötü oluyor.

bunlar nasıl marine edilmiştir?

bunları tavada değil ızgarada yapıyorlar.

ben de döküm ızgara kullanıyorum ama böyle olmuyor. :/

Döküm tavada olur ama yüksek sıcaklık olacak baya, elini yaklaştırınca 7 saniye anca tutabileceksin, Max.24 saat marinasyon, Marine işi teferruatlı kişiye göre değişiyor ama tuz kullanma, tuzu tavaya atmadan önce kullan, karabiber falan da kullanacaksan tane karabiberi taze çek öyle kullan, Son olarak eti kurutma.

Tavuk göğüs eti kupkuru olur. Boşver onu. Kemiksiz kalça eti al. Izgara tava diye de geçer. Evdeki tüm baharatlardan ikişer çay kaşığını bir kaba koy, zeytinyağı, sirke, bal, ketçap, mayonez, hardal dök, karıştır bir Marine yap. Tavuklara yedir, tavaya koy pişir. Çok daha lezzetli. Bak ağzım sulandı.

kimse söylememiş cevabı. bu tavukları önce haşlıyorlar. haşlanmış tavuğu ızgaraya veya kızgın döküm tavaya atınca böyle oluyor.

ikisi de doğru takılmana gerek yok.

ikisi de doğru, “sadece” home için mi geçerli bilmiyorum.

home'u değiştirince kulağa tuhaf geliyor.
Are you school?
Are you restaurant?
Hiç oluyor mu? Are you home sadece sık kullanıldığı için at düşmüş gibi geliyor bana.

english.stackexchange.com
Şurada da böyle bir açıklama var:

"I'm home" is what you say when you walk in through the door to tell people there that you've arrived.

"I'm at home" is what you say when someone asks you on your cell phone or IM where you are locate. "Where are you?" "I'm at home right now."

Ikisi de doğru sadece home için geçerli.

Bunu ben de araştırdım zamanında. Hem internette gördüğüm hem de dizi ve filmlerden öğrendiğim "are you home?" oldu.

Marine edersen dışarıda yediğin tavuklar gibi lezzetli olabilir, diğer türlü bildiğin tavuk işte nasıl yaparsan yap değişmiyor.

İnce yapiyolar suyunu kaybetmeden hizlica pisiyor uzerine bir de marinasyonlari iyi

Knor’un sosları var tavuk için o tarz bir şey deneyebilirsin.

tavuk göğsü. marine yapıyorum ama bir şey eksik sanki. dışarda yediklerim de normal kimyon gibi baharatlar vardı. ben barbekü sos bile ekledim öyle olmuyor. :/

bu işin sırrı döküm tavadır.

tavuk göğsüne; tuz, karabiber, kırmızı biber, kekik, köri baharatı, kimyon, yağ katıp karıştırırsın.

bi yarım saat-kırkbeş dakika bekletirsin.

döküm tavanın altını yakarsın, 10 dakika kızdırırsın ve etleri üzerine dizersin. 3er dakika ön ve arka yüzlerini kızartırsın.

dışarda yediğinden daha güzel olacak, hem de yeni bir hobi edinmiş olacaksın. döküm tava: 60 tl.

hatta buyur: www.youtube.com

Pirzola alıyorsun twl ızgaraya dizip atıyorsun mangala tuzunu falan ektikten sonra pişmeye yakın kekik serpip bir süre daha kizartarak alıyorsun tabağa. Başka bir şeye gerek duymadan ne kadar lezzetli olacak. İnanmazsan yap bak...

ben göğüs etini ince şnitzel şekilde kestiriyorum üzerine çok az zeytinyağı ile tavada kızartıyorum gayet güzel oluyor valla.

döküm tavada yapıyorum valla. ama kötü yapıyorum baya :( üstelik dışını yakıp içini çiğ bırakıyorum :D

sen gönderdiğim videodakinin aynısını yap :) muhtemelen kaçırdığın şey ve en önemli olan; önce tava 10 dakika boyunca kızdırılmış olmalı. sonrasında tavuk etlerini atıcaksın ama altını kısmayacaksın aynen harıl harıl yanmaya devam edecek ateş. ve sonrasında 3 dakika dokunmayacaksın etlere hiç. 3dk sonra bir kez çevireceksin, arka yüzü de 3 dakika kızaracak ve bitti bu kadar. başka çevirmek filan yok. böyle yap, hayatının en güzel etini yiyeceksin yoksa böyle etten soğursun içi pişmemiş filan:)

tavuk göğüs kullanma,but al tavuk pirzola al daha yumuşak ve yağlı olur,
kuşbaşı gibi keserek tavuk şiş tarzı kızartabilirsin veya tavuk pirzola'yı açtırıp kekik,kırmızı toz biber,zeytinyağı,az biraz kimyon ve karabiber ile soslayıp da kızatabilirsin.

tavuk göğsünü aldın önüne koydun.

2 adet sağ ve sol göğüs olarak önünde duruyor.

bir göğüsü al, tam ortasından keserek aç.

yani iki ayrı parça değil, ortasından açıklacak kadar kesip incelmesini sağlayacaksın. şöyle düşün, elinde bir kitap var ve sen bunu tam ortasından ikiye doğru açıyorsun, böylece kitabın kalınlığı sağ ve sola eşit olarak dağılıyor dolayısıyla inceliyor.

sonra bir tavaya yağ koy, yaklaşık 4 çorba kaşığı sıvı yağ.

en büyük ocağa koy ve altını sonuna kadar aç, deli gibi kızsın.


tava iyice kızınca bir elinde tavanın kapağı hazır olarak bekle. tavuğu güzelce ortasına koyup hemen kapağını kapat.

altı sürekli en açıkta olacak. o şekilde 4 dakka pişir. sonra öteki tarafını çevir, aynı şekilde yine 4 dakka pişir ve tekrar çevir 1 dakika daha pişir.

hem suyu içinde kalacak hem de lezzetli olacak . bu dakkaları kendine göre düzenlersin sonra.

önemli olan çok yüksek sıcaklkta pişmesi.

yağ koyuyoruz yağ da ısıyı iletmesini kolaylaştırıyor, merak etme yağ çekmeyecek kendi yağını da salacak.

bundan iyi ve basit bir yöntem görmedim ben.


ikinci yöntem ise tam tavuk göğsünü ortadan kesmeden ezerek açmak onun da suyu içinde kalıyor güzel oluyor ama tavuk eti kırmızı et gibi güzel ezilmiyor çok darbe alıyor.

ev ortamında ızgaraya en yakın pişirebileceğin sistem bu. tabi gider elektrikli ızgara alırsın, ne bileyim başka bişeyin vardır, döküm tavan vardır.

döküm tava kullanırsan mesela soğukken peçete ile yağlasan yeter ama onu da kızdırmak 20 dakka sürüyor.

her halukarda döküm tavadaki kadar duman olmasa da acayip duman oluyor.

ben marine etmiyorum sen istersen değişik şeyler deneyebilirsin tabi.

Binden üzerinde ızgara tava yazan tavuğu al. 10 numara

sarimsak koyuyor musun?

Tavuk ozelinde
Tavuk kiymasi (salcali felan)
Tavuk gogus filetoyu pane harciyla kizartmaca
Patatesli tavuk

Tasima isine gireceksen bunlar hic uygun degil

Vakit nakitse uçak.
110 neyse de 150 tutacaksa yine de uçak.

Blablacar

Uçak.

uçak

tren?

trene baktım da o da 70 lira civarı. üstelik 14 saat. 40 olsa direkt giderdim trenle.

Ucak.

otobüsle 8 saat yollardayken yine cepten para harcanıyor sonuçta hesap uçakla aynı hesaba geliyor aslında..
ha ben muavinin verdiği keklerden başka birşey yemem içmem diyorsanız o ayrı..

izmir'den izban var da ankara'da belko air'e de para vereceksiniz. onu da hesaba katın.

Ats tur 50 lira.

Aerobiletten bak fiyatlara. Hem otobus hem uçak

Kamerası varsa yasak. Kamera yoksa sıkıntı olmaz. Yani benim bedelli yaptığım yerde öyleydi başka yerlerde başka uygulamalar olabilir.

Not: Kırklareli 55. mekanize tugayı

kamerası olan ve internete bağlanan şeyler yasak. girişte bulunursa komutanı internet bağlantısı olmadığına ikna etmen gerekebilir ama büyük ihtimalle bir şey demezler. sen yine de çorabın içine sokup top yap. temiz torbasının içine diğer çoraplarla tıkıştır.

20 liralık mp3 çalarlardan al.

silmezsen sevinirim duyuruyu.

Ülkeye girişte de sıkıntı olmaz. Gbt'ye falan denk gelirsen, otele falan gidersen alırlar ama. Artık havaalanında askerlik kontrolü falan kalmadı.

Zaten ülkeye girmezsen ne olacak ki? MİT seni operasyonla ülkeye mi getirecek?

TC vatandaşı olup askerlik görevini yerine getirmeyenler vatandaşlık haklarından yararlanamıyorlar diye biliyorum ben, örneğin oy vermek gibi. Ama konsolosluk ihtiyaçlarınızı nasıl karşılayacaksınız bu durumda onu bilemedim. Kayınbiraderim bu durumdaydı, ama o yurtdışında vatandaş olduktan sonra TC vatandaşlığından feragat etti (çifte vatandaşlığı önleme vs.) ve askerlik sorumluluğu düşmüş oldu.

Türkiye'den emekli olamazsın. İkramiye ve emekli maaşı yalan olur. Sırf bunun için 55-60 yaşında askerlik yapanlar var.

2000 euro olmalı dövizli askerlik. direk muaf oluyorsun. bu bedelliler gibi 21 gün askere gitmede yok.

bunların dışında hiç ülkeye gelmeye niyeti yok ise kimse zorla askere götüremez. en fazla vatandaşlıktan çıkartılması lazım o da bu kadar kolay mı bilmiyorum.

bu tarz uzun vadeli konuları bugünün mevzuatına göre değerlendirmek genelde çok farazi kalıyor. örn. bugün kontrol edilmeyen bir şey 3 sene sonra kontrol edilebilir. şuan için ülkeye girmezsen bir sorun yok. ama başka ülkenin vatandaşı olmazsan illa ki pasaportun süresi dolacak ve elçiliğe gitmen gerekecek. o zaman ne olur? o günün şartlarında neler isterler tahmin etmek zor? başka vatandaşlığa geçer ve mevcut vatandaşlıktan izinle ayrılırsan bir sorun olmaz.

ctrl p yaptığında hedef şeklinde bir menu var. karşısında bir yazıcı ya da micrsoft vs bişiler vardır altında da değiştir şeklinde bi buton.

o butona basınca pdf olarak kaydet seçeneği çıkar.

3. evre apple fanboy'sunuz. allah kurtarsın :(

asjdklajda bu tepkiyi bekliyordum. gerçekten değilim. hatta biraz kıllığım da var. ancak kameraları gerçekten iyi. bilmiyorum instagramda falan iphone kullananların fotoğrafları daha bir hoş görünüyor. az önce fotoğrafımı çektim laptopta telefonunkinden daha güzel çıktı.

macbook'la cektigine macbook'tan bakiyorsan retina ekran farki var.

onun disinda samsung dover.

ya şöyle ki, her markanın en üst modelini alır kıyaslarsan apple artık en iyi değil. yeni nesil macbook ile çektiyseniz ve samsung'dan kastınız s6 falansa o da normal. ha tabii bi de brkylmz'ın dediği de var tabii. yine de kameraları iyi ona bir lafım yok ama o kadar para verince bi zahmet iyi olmasın mı zaten :) başka markalar da yapıyor aynısını hatta daha iyisini o kadar para verince?

Huawei, google gibi telefonların cok daha iyi. Samsung'un da son modellerinin kamerası iyi. iPhone kamerasi iyi muhabbeti dandik android telefonlarla kiyaslayinca. Bi de tabi klasik iPhone reklamcılığının sonucu

Apple'ın portre modunda yaptığı değişiklikler hoşuna gidiyor olabilir ama bu Apple'ın cihazlarının daha iyi kameraları olduğu anlamına gelmez.

Kamera karşılaştırmaları çok daha farklı kriterlerle değerlendiriliyor. Apple tepedeki markalardan(telefonda) ama en iyisi değil.

Tabii ki de.

Sabah kredi çektim akşam iptal ettim ÖTV olayından sonra belki faiz de düşer veya en kötü ihtiyaç değil de taşıt kredisi çekerim diye.

Neyse demek istediğim 7 gün cayma hakkı var ben 1 TL bile ne masraf verdim ne faiz ne sigorta sıfır masrafı oldu bana kredi çekip parayı aynen iade etme ön. hemen krediyi iptal ettirip baştan istediğin şartlarda başvuru yapabilirsin.

Muhtemelen çekilen kredinin pirimi daha yüksek veya bankacının o kredi kaleminde hedef tutturma eksiği falan var. Ya da banka bu şekilde daha karlı diye öyle yönlendirme yapmış bankacı.

faksı olan bi iş yerinden rica edersen oraya gönderebilirler. kırtasiye mesela.

bunun için numarasını falan almam mı gerek?

telefon gibi işte. faksı olan birinden numarasını al oraya fakslasın.

faks numarasını alman lazım

genelde fatura ödeme merkezleri faks alım gönderim işlerine 2-3 tl ücret karşılığı yapıyor bir sorun

Utanmasalar telex gönderecekler, "bu zamanda hala ne faksı lan" diyemedin mi?

Fax cihazı ve telefon hattı olan herhangi bir yer işini görür, çevredeki esnaflara bir bak.

Olmadı bana yollasın tarayıp atayım sana, vereyim mi numaramı?

yok ya benim yararıma. bir belgeyi almam gerekiyor. postayla zor olur diye faks olarak alıcam.

bedelli için dekont alıcam. tarayıcıdan çıkmış olanı alır mı askerlik şubesi?

İlgili duyuruya bir bak istersen, tüm sorular cevaplar vs var ya. Sanırım orjinali isterler.

evet

nereden bakabilirim? tam bulamadım. 4a-4b-4c var. hangisi bilemedim. geçen aylar ne kadar yatmış ona bakmak istiyorum.

4a: SSK
4b: Bağkur
4c: Emekli Sandığı

4a'da sadece eskiden ödenen primler var. oradan maaş almıyor. 4b ve 4c de çıkmıyor. vefat eden eşinden kalan dul aylığı aslında. nereye bakmam gerek?

O 3 opsiyondan birinden çıkar. Arama bölümüne, sgk emekli yazın. Vefat eden eşi memursa 4c, esnaf/dükkan sahibiyse 4b'den çıkar.

4b olması lazımdı ama gelir bilgisi bulunamadı diyor.

Emekliler emekli maaşlarına dayanarak maaşlarının belli bir katı oranında kredi çekebilirler, tabiki maaşlarını aldıkları bankadan.

Maaşı taşıyacaklarına maaş aldıkları bankadan kredi teklifi itesinler.

Hem yakın zamanda maaşı başka bankaya taşıyıp 300 TL civarındaki paradan aldılarsa maaşı taşıyamazlar belli bir süre.

bu maaşı taşıma işlemi olmadan kredi imkansız mı?

Hicbir sey imkansiz degil ama kredi cekerken ne kadar iteleyebiliyorlarsa itelerler. Saglik sigortasi, bes, hayat sigortasi, kredi karti, fatura talimatlari, hesap tasitma, esya sigortasi, dask, hirsizlik sigortasi, kasko... sonu yok bunun.

bir şey sigortası da varmış zaten. o da mı zorunlu değil?

farkli subelerden teklif alin hocam.

"bunu almazsaniz krediyi cikaramam" diye kestirip atiyorlar, bise de diyemiyorsun. en guzeli 2-3 banka 2-3 sube gezip hepsinin maliyetini not alip en uygun gelenden cekmek.

(tutar cok yuksek degilse ugrasmaya degmez ama, 3 asagi 5 yukari ayni masrafi odersiniz.)

çok yüksek değil. 10 bin lira. 3 ay erteleme ödeme tarzı şeyler değişir mi şubeye göre? ben farklı şehirdeyim gidemiyorum maalesef.

3 ay erteleme gibi kampanyalar bankanin ulusal kampanyalaridir. tum subeler uygular cok yuksek ihtimalle.

görevli 3 ay ertelemeyi önermemiş galiba. faiz daha yüksek olur mu ne demiş. gidince tekrar arıcaklar beni de merak ettim. faizin falan değişmemesi lazım değil mi?

Hocam emekli adama kredi vermeleri için bankanın bir dayanağı olmalı, o da emekli maaşı işte.

Maaşdan otomatik çekicek kredi ödemesini işte.

3 ay erteleme olursa faiz degisir. daha fazla odersin.

ertelemesiz yapmışlar. ben başka şehirdeyim. sonra aradım 100 lira fark olur demiş. biraz bozuldum açıkcası. 100 lira için mi bu? 3 ay ertelemek daha iyiydi. onun dışında faiz oranı değişiyor mu?

ne kadar degisecegini bankadan ogrenebilirsiniz. hepsinde farklidir.

ama 1 ay ode 1 ay odeme, 3 ay sonra ode vs. gibi kampanyalarda normal kredi faizine gore daha fazla faiz isletirler.

dedigim gibi kalem kagit alip hepsini bir koseye yazip oyle karar vermek lazim. 3 ay ertelersek aylik odememiz ne olur, normal kredide ne olur, toplam masraflar nedir gibi.

bunu da alternatif baska bi bankayla daha gorusup ordan da teklif alip karsilastirarak yapmak en guzeli. ayak ustu cevap alinabilecek, ezberden yanitlanacak seyler degil bunlar.

tekliflerin toplanip degerlendirilmesi lazim.

ez cumle; 10bin lira cekecekleri icin ve emekli olduklari icin yorulduklarina degmez. aylik taksitler odeme gucleri dahilindeyse herhangi bi yerden ceksinler. (siz orda olsaydiniz kostururdunuz ama degilsiniz)

aradım pek faiz yokmuş. 10 bin lira zaten. 100 lira faizi varmış. bir de 3 ay sonra ödenecek ilk aylık taksit 2 aylık taksit kadar. bizimkilere özellikle tembihledim 3 ay sonra olsun diye ama öyle yönlendirmemişler. ona bozuldum baya. özellikle aramıştım çünkü. 3 ay sonra ödemek iyi olurdu. arada bir fark da yokmuş zaten. bankanın daha mı işine gelir bu? neden öyle yönlendirmiş olabilirler. sırf bunun için özellikle aramıştım çünkü.

ben hellofax kullanıyorum lazım olunca. nerede olduğun farketmiyor.

Kirtasiyelere sorabilirsin

@nrmm girdim siteye. rahatlıkla sıkıntı olmadan gider değil mi? galiba 1 hakkımız var. denedim gitmesin diye.

bedelli kredisi cekemezler, ama inan bana faiz oranina bakip aldanmayin, faiz orani dusuk gosterip diger giderleri yuksek cikartip ayni muhabbete getiriyorlar, goz boyama bu. ama yine de tr de en uygun krediyi ziraat veriyor su an icin. ihtiyac kredisi alsinlar.

Avukata gitmenize gerek yok, kırtasiyelerde bile kontrat taslağı satılıyor.
Bir tane alın doldurun, hem size hem ev sahibine güvence olur.

İnternetten hazır bir kira kontrat örneği indirip isim adres ücret bilgilerini doldurun yeterli.

Ekstradan belirtmek istediğiniz şeyler varsa yazın, şunlar teslim edildi bunlar yapıldı gibi.

çocuklar bekliyor değil de, bekleyen çocuklar diye düşününce neden kullanmadığını anlayabiliyorum.

Cunku: children (who) waiting for the day.

danışmak ücrete tabi. burada açık açık sorarsanız bedava.
inşaat mühendisi.

var. danışabilirsiniz.
mimar.

Bu kadar mimar mühendisin arasına bir de amele katalım, müteahhit var olur mu?

Bence uygundur. Benim kuzenler vardı, o yaşlarda bu tarz legolarla oynarlardı. Yaşları büyüdükçe legoları küçüldü.

uygun da, bu tip bir şeyi markette çok daha ucuza bulursunuz.

böyle takılırım diyorsan neden olmasın?

emoji.com.tr

asdjakdjsa öyle tarz bir ayakkabı mı gerçekten? :D çoraplar falan görünüyor gerçi bu modellerde. ondan emin olamadım.

bana saçma gelen bazı şeyler var.

birincisi hoşuna gitmediğini görüyorum, ikincisi sadece markası ve piyasadan ucuz olduğu için almak istediğini görüyorum.

şimdi sen bana beğenmediğim bişeyi bedava versen yine almam, hediye etsen giymem.

alt tarafı bi ayakkabıdır, nedir yani?

kotun altına falan olacak işler değil bunlar.

vazgeç gönül. vazgeç seni anlayan yok.

yok hoşuma gitti de neyle gider bilemedim. çok casual vs. giyinmiyorum.

tamam işte böyle takılırsın, sen de herşeyi büyütüyorsun arkadaş.

www.erkegegore.com

www.cazador.com.tr

burada en önemli nokta bu ayakkabıyı giymek için bazı itemler temin etmen.

mesela böyle kaseyi sarıp belli edecek, paçaları kısa , dar kesim kot bu kombinin olmazsa olmazı.

uzun kollu tişört, sweat falan giyeceksen kesinlikle pantolonun içine sokulmalı.

böylece ben uzaydan gelmiş mor bir limonum, embesillik benim genlerimde var imajını etrafa daha sağlıklı yayabilirsin.

eğer beyaz gömlekle giyeceğim diyorsan, gömleğin de ön ve arka tafaı uzun yanları kısa olmalı. üstten iki düğme kesinlikle açık olacak ve oradaki göğüz kılları gözükecek.

aynı şekilde bacak kıllarının da gözükmesi şart.

kekoyum ama para bende demenin de yöntemi bu.

son olarak zencilerden alınan çakma kol saati ve güneş gözlüğü ile kombini tamamlıyoruz.

hayırlı patlamalar. cuppa cuppa

Bu ayakkabının aynısını geçen sene LCW'den sırf ucuz diye 20TL'ye almıştım. Hafta sonları şortun altına, akşam bakkala giderken falan giyiyorum süfer oluyor.

Sizin dediğinizde güç sorumluluğa bağlı gibi oluyor. Halbuki tam tersi.

anlamadım.

"great power comes with great responsibility" bunu şöyle çeviremez miyiz? "büyük güçler büyük sorumluluklarla gelir". with neden başta? onu nasıl çevirebiliriz?

Çünkü devrik bir cümle.
Anlatabilir miyim emin değilim ve bu tarz kalıplar Türkçe'de başka mı söyleniyor bilemiyorum ama, siz güçler sorumluluklarla gelir diyorsunuz, halbuki bu cümlede söylenen sorumluluğun güçle geldiği. Önce güç olacak, sonra sorumluluk olacak yani.

Edit: comes kelimesine takılmadan, büyük güç büyük sorumlulukları da (beraberinde) getirir gibi çevirirdim ben. Böylece önceliğin ve vurgunun güç'te olduğu belli edilebilir.

Yüzün için oldugunu varsayarsak hem eşim hemde ben origins kullanıyoruz ve çok memnunuz. Eğer çok hızlı emılsın dersen de clinique Superdefense serisi tavsiyemdir. hepsi indirimde uygun fiyata düşüyor.

bioderma atoderm aldım eczaneden, çok güzel 24.99 tl üstelik bende sivilce de yapmadı. normalde sivilceye meyilli bir cildim var

Uriage cok iyi bi marka

Bepanthene veya vaselin

bi kere şunu kulanmak zorunda kalmış ve performansına inanamıştım. www.google.com.tr

bepanthol.

vazelin kullanmayın :,)

Bence cok net yanlis ceviri.

Film isimlerini nedense direkt çeviri yapmıyorlar.

Dancer in the dark var mesela şuan aklıma gelen, karanlıkta dans diye çevirmişlerdi türkçe'ye. Fonetik olarak basitlik sağlamak için olabilir belki.

sırtı ve popoyu yastık ile destekleyip yükseltin. Ayrıca boyun ve sırt hareketleri yaparsanız geçiyor.

Tıraş bıçağı ve köpük verilir. İç çamaşırı da verilir. Ama 2-3 tane falan. Yastık kılıfı da vardır.

Tıraş bıçağı ve köpüğü kaliteli değildir ama pek. Derby’nin 2 bıçaklı bi modeli falan. Kullansan kullanırsın, kötü de değildir. İç çamaşırı sınırsız olmadığından illa ki kendin de almak zorundasın. Bizde iç çamaşırı zaten serbestti. Askerlik yaptığım 1 yılda da askerin donunun rengine takan biri görmedim. Kendi iç çamaşırn yeterli oluyo yani. Fazla fazla almak iyi olur diye düşünüyo insan. Lazım olur diye.

Az veriliyo. Kalitesiz veriliyo. Yastık kılıfı yıkanıp veriliyo. Rahatsız olmazsan kullan. Ben ustada kullanmıştım. Değiştiriliyodu çünkü.

2014ten bildiriyorum: Yastık kılıfı veriyorlar tabi ki iç çamaşırını hatırlayamadım. Diş fırçası macunu traş bıçağı köpüğü vs veriyorlar ama bunların kullanılacak hali yoktu. Durumun varsa kendin götür.

Donun rengine takan acemide komutanım vardı herkesin pantolonunu indirtip bakmıştı. Eğitim birliğindeki komutanlar biraz kasıntı oluyo haliyle.

2008 de senin ihtiyacın tüm temel şeyler veriliyordu. Hiç paran olmadığı ve kantinden bir şey alamayacak durumda olduğun göz önünde bulundurulup tüm insani ihtiyaçların karşılanıyor ancak az ve kalitesiz evet.
Adam hiç şehirde yaşamamış askere gelmiş ne traş olmuş ne de başka bir şey bu insandan parası ile gidip bıçak almasını köpük almasını beklemen yanlış devlet olarak. en ucuzundan kurallara uymasını sağlayacak şekilde donanım sağlanıyoe işte

@basond o yüzden sordum aslında. sonuçta en basitinden maddi olarak diş fırçası, traş bıçağı bile alamayacak insanlar olabilir. bunların karşılanması o yüzden gerekliydi.

@cesario tuvalet kağıdı sıkıntılı ya :(

Ek olarak bize kulak tıkacı, çorap morap da vermişlerdi. Birliğe, sınıfa, yıla, o anda o birlikteki stok sayısına göre değişir bunlar elbette

Acemi birliğinde bu ihtiyaçlar bize verildi ama 2 hafta sonra falan verilmişti. Yani verilir ama ne zaman meçhul. O yüzden hazırlıklı gitmen de fayda var

Cılkı cıktı bu isin evet. Efatura keseceğiz zorunlu diyorlar. O faturada tc de zorunlu ama hepsi 11111111 yazıp geçiyor. Vermemek en iyisi.

Satıyorlar. Telefon kullanmıyorum diyorum ben, eğer aldığım şey telefonla ilgili değilse. Zorunlu diyorlar garip bir şekilde. Sanki telefona sahip olmak zorundaymışım gibi.

acaba bedava internet paketinin içeriği ne? hani operatör hediye ediyorsa belki sadece sosyal medya kullanımı ile sınırlıdır vs.

turk telekom. şu kampanya.

bireysel.turktelekom.com.tr

31 ağustosta kampanya bitmiş. ondan olabilir mi acaba?

bilmiyorum. bugün tekrar yükledim. tekrar geldi.

Kağıdın ana hammaddesi selüloz o da ithal ediliyor. Sebebi bu.

Adliyede kullanılan kağıtlar portekizden geliyor sen düşün

@yeterama,
Kağıt fabrikası var yahu nasıl yok. En bilineni Alkim Kağıt.

hammadde ithal.

@yeterama,

Devlete ait tekti.

Evet evet hammadde ama sorun şu ki şuan satılan kağıtlar pahalı selüloz ile üretilmedi şuanki durum çakal kırtasiyelerin iş güzarlığı biraz da. Yani şöyle; bugün usd eski seviyesine inse kağıt fabrikası bu fiyatı düşürmeyi anca 3 ay sonra yapabilir.

mcfly +1
ister felaket tellalı deyin ister karamsar deyin ne derseniz deyin ama kötü bir krizin içerisindeyiz. sadece 1-2 ay sonra adı konulacak

Sadece a4 ve kırtasiyelerle sınırlı değil, kağıtta ciddi bir kriz var. Bu hafta içinde Uykusuz beş lira oldu, BirGün iki buçuk... Leman kağıt krizine dikkat çekmek için cep boyutunda çıktı. Yerellerde pazar günleri yayın yapmamaya karar veren gazeteler, kitap fiyatlarını yükselten/yükseltecek olan yayınevleri var.

awake uyanmak uyanık anlamındayken, awaken biri tarafından uyandırılmak anlamı veriyor

bana da öyle geldi ama tureng'te ikisinin de iki anlamını yazmışlar. ikisine de hem uyandırmak, hem uyandırılmak demişler. bir de linkte şöyle bir cümle var. "The dream awakened terrible memories." burada da rüyalar korkunç hatıraları canlandırdı demiyor mu?

tureng'e falan o kadar güvenme orada genelde çorba misali ne varsa atılıyor. ingilizce sözlükleri kullanmaya bak oralarda anlamların sınıflandırması çok daha iyi olur.

özellikle cambridge sözlüğünü tavsiye ederim o kadar güzel sıralıyor sınıflandırıyor ki bir kelimenin anlam gruplarını, bence ingilizce öğrenmekte olan herkes için en güzel kaynaklardan biri:
dictionary.cambridge.org
dictionary.cambridge.org

Nem maskesi

nemlendiriyoruz.

nem maskesi nedir? nemlendirici krem sürdüm ben de. ama zor emiliyor. var mı öneriniz?

neutrogena'nın yüz nemlendiricisini kullanıyorum ben. cilt tipiniz nedir? ayrıca yüz için üretilen yağsız nemlendirici olması önemli.

Nem maskesi yoksa nemlendirici krem o da yoksa termal su.

Nem maskesi baya maske gratis, Watsons da vardır.

şu konuda pek katılmıyorum. üniversite sınavına 2 milyon kişi giriyor. ama 100.000 sıralama yapmak zor değil. hatta ilk 150 binden sonrası sınava pek hazırlanmıyor bile. 1 milyon kişi arasından düzenli bir çalışmayla ilk 10 bine girmek göründüğünden kolay. futbolda da 10 yaşından beri işi sıkı tutmuş biri 20 yaşında iyi bir seviyede olur bence.

futboldaki kazanç seviyesi gerçekten yüksek. alt liglerdeki futbolcular bile bir doktordan iyi kazanıyor. maddi açıdan tercih edilebilecek bir alan. sonuçta canan karatay en çok kazanan doktorlardan sanırım. xx belediye spor futbolcusu daha çok kazanıyordur ondan.

alt liglerde doktordan çok kazanabilirsiniz ama bu olay 35 yaşına kadar sürer, Gomis gibi örnekler çok istisna; türk altyapılarında istediğin kadar çalış Gomis'in G'si olamazsın; bunu sana öğretecek ne hoca ne eğitim var; ama Almanya'da Fransa'da doğup büyüsen çalışma ile iyi şeyler elde edebilirdin.

10 yaşında eğer genetik balı yoksa isterse 2 yasından beri uğaşsın yine de olmaz.
profesyonel ve amatör ayrımı çabukluk ile belli ediyor kendini. bu adamlar ekstra güçlü,hızlı adamlar. öyle çalışarak elde edebileceğin bir iş değil. 11 profesyonel ile 22 amatörü karşı karşıya getiriyorlar. sonuç profesyonel oyuncular rahatlıkla ezip geçiyor.
iyi bir seviye denilen nedir? 20 yaşında iyi seviyeye gelsin sonra bir sakatlık? çime takılıp dizini sahada bırakan nice yiğit var.

türkiye'de mesela bu işten adamakıllı ekmek yiyen sayısı 1000'dir. e 10 milyon cocuk bunun hayaliyle yanıyor tutuşuyor. hadi diyelim cok yetenekli falan fistan ama keşfedilemiyor. keşfedilse devrecilikten lobiden patlıyor.

mesai gibi idman dediğin müthiş süreklilik devamlılık istiyor. yazı ayrı kışı ayrı. benim bölgesel amatördeki arkadaşlarımın ayağında tırnak yok. toynak gibi. kız görse ürker kaçar. küfür kafir bir ton.

bir de futbolcuların hemen hemen hepsi ağır gerizekalıdır. amatörüyle ayrı profesyoneliyle ayrı takıldım. azcık eli kitap kalem tutan adam futbolcularla oturup 2. bardak çayı içmez:) böyle bir iş çevren olacak bunları da düşünmek lazım.

Oncelikle sunu ogrenmen gerekiyor. Calismayla Messi olunmaz.

messi olunmasın 2. lig futbolcusu olunsun o da olumlu. birçok meslekte bu paralar zor.

Profesyonel sporcu olmak doktor olmaktan zordur. Yeteneğin yoksa küçük yaştan itibaren çok üst seviye bakmak gerek vücuda. Baki mercimek mesela. Hiç beğenmezsin. Yıllar önce bi beşiktaş maçına gittim. Yedekti. Devre arasında 3 arkadaş top çeviriyolardı. Adam bi hareketler yapıyo... top diye oynar seni.

Doktor olmaktan çok daha zor bi şey. Doktor sürekli doktor hem. Zaman geçtikçe geliştirir kendini. Sporcunun verimli yılları kısıtlı. Sakatlığı falan var. Hep üst seviye olmak zorunda. 2. Lig de öyle.

abi kusura bakma da yetişkin olup "keşke futbolcu olsaydım" diyen insanlar biraz şey geliyor bana. yani bayağı vizyonsuz, hayatın gerçeklerinden uzak vs... çocukluğumdan beri spor hastasıyım. çocuğumun aktif olarak bir sporla ilgilenmesini hatta sporcu olmasını da isterim eyvallah ama bu bel bağlanabilecek bir hayal değil.

birincisi kariyerin en fazla 35-36 yaşında bitiyor. sonrasında çok çok ünlü bir futbolcu değilsen yalnız başınasın. "o ara ben yatırımımı yaparım" deme, futbolcuların çoğunun iq düzeyi deniz seviyesinde.

ayrıca "normal mesaiye gider gibi antrenman yap" diye bir şey yok. adamlar amele gibi haftanın 4-5 günü sabah akşam çok ağır spor yapmak, sonra maça çıkmak zorunda. haftada bir maç olduğu da doğru değil. üst düzey kulüpler haftada iki, bazen üç maç yapmak zorunda kalabiliyor artık. avrupa kupalarında oynayan bir premier lig takımı şampiyonlar ligi, lig, lig kupası, federasyon kupası derken sezonda 60-65 maça çıkabiliyor. üstüne bir de avrupa şampiyonası veya dünya kupası eklenirse al başına belayı. yediğine içtiğine dikkat edeceksin, insanüstü disiplinle çalışacaksın vs... bunlara girmiyorum bile.

baki mercimek örneği çok güzel. televizyonda izleyip "bunu ben de yaparım lan ne var" diyorsun da mesela o "disiplinsiz" dedikleri quaresma bile sıradan insanlardan 1500 kat disiplinli bir adamdır. "sıradan" birinin o seviyeye çıkması yetenekle tek başına mümkün olamaz. ha inanılmaz yetenekli olup çok çalışmadan başarılı olan topçular yok mu? var. ama onlar istisna. ayrıca ne kadar çalıştıklarını biz bilmiyoruz. en disiplinsiz sporcu bile solitaire oynayan memurdan, günün 6 saatini yatarak geçiren çalışandan çok çok daha sıkı ve disiplinli bir yaşam tarzına sahiptir.

futbol oynadın mı hiç bilmiyorum ama 18 yaşına kadar gelmek bile zor. hem çok dolap döner hem de o zamana kadar ciddi sakatlık yaşayan, devam edemeyen adam sayısı çoktur. ha şanslısın, üçüncü lig takımına falan girdin diyelim. yükselebilmen için ciddi anlamda iyi olup sıyrılman lazım. o da kolay değil.

ayrıca profesyonel kariyerine 18 yaşında başlamış olsan dahi yükselmek için fazla zamanın yok. atıyorum çevirmen olursan 24 yaşında çalışmaya başlasan bile 65 yaşında hala çeviri yapıyor olabilirsin. futbolda sıçramayı yapamadın mı, gözden düştün mü sıçtın. diyelim ki 24 yaşındasın, ikinci lig takımında oynuyorsun, yıllık 600 bin türk lirası veriyorlar sana. 2-3 maç formun düştü, hoca seni yedeğe çekti. yerine gelen çocuk iyi oynuyor, hocayla falan da aran bozulmuş zaten bir daha ilk 11'e dönemiyorsun. sözleşmen bittiğinde ne yapacaksın? sözleşmeler 15 yıllık yapılmıyor ki, çok çok üst düzey değilsen genelde 2 yıllık bile yapmazlar. bir sene oynatır, göze çarpan bir adam değilsen gönderir. e sen ikinci ligde kendi kulübünde forma şansı bulamadın, 34 haftalık ligin 15-20'sini yedek kulübesinde geçirdin. ne yapacaksın? şanslıysan aynı ligde takım bulursun, değilsen alt lig takımına gidip "abi ben üst ligde oynadım beni alın la" dersin, 600 bin liranın yakınından bile geçmeyecek paralarla alt ligde oynamak zorunda kalırsın. şanslıysan, parlarsan sonra belki tekrar üst lige dönersin... iki senen gitti bile. kariyerin maksimum 35-36'da bitecek, performansının zirve potansiyeline ise sadece 2-3 yılın kalmış.

uzun lafın kısası futbol çok ciddi kumar. para bu kadar hoşuna gidiyorsa bence ticaret kısmına yoğunlaş. türkiye'de cimriliğinden tofaş'a binen, kıyafetini pazardan alan ama sikindirik bir fabrikadan yaptığı ticaret işiyle yıllık 4 milyon euro'yu antrenman yapmadan kazanan bir sürü adam var. onun dışında abramoviç gibi adamlar var mesela. 4 milyon euro kazanan futbolcunun "patron" dediği, işveren pozisyonundaki, o topçu gibi elinde 15-20 tanesi daha olan adamlar. üstelik bu futbol kulüpleri bu adamların bir nevi hobisi, gelirlerinin belki maksimum %20'sini falan bu işe yatırıyorlar.

spor aşkından kaynaklı bir futbol sevgisi yoksa (ki öyle görünmüyor) bence sen işin diğer ucundaki paralı adamlara bak. futbolcu olmayı istemek anlaşılabilir bir hayal ama olacak, yapılacak iş değil.

Der meister e katiliyorum ve ekleme yapmak istiyorum sahit oldugum bir hayat ve bunun gibi binlerce vardir


bir arkadasim vardi arif diye adam resmen ronaldo sürat teknik vs hepsi 10 numara amatör bir kulubun altyapisina girdi esti firtina gibi okulda falan sinifta kaldi ama futbol kariyeri baya umut vaad ediyordu babasi da futbolcu olmasi icin cok cabaladi bizimle futbol oynamasi falan yasakti sakatlanir vs diye aradan zaman gecti kimse bu adami kesfetmedi hep oyle kaldi biz okuduk mezun olduk bu okulu birakti hep amatör kumede kaldi takim yukselmeyince bu da goze batacak bir performans sergileyemedi bir sure sonra. kayboldu gitti en sonunda.

Benzeri bir hikaye amator bir klupte oynayan bir arkadasimdan adam firtina gibi sol acik oynuyor birgun izlemeye geliyorlar istanbuldan bunu cagiriyor spor yazari birisi adini soruyor babasinin meslegini(ne alaka diyorsunuz) soruyor isci deyince cevap bile vermeden maca don isareti yapiyor sonrasinda zaman geciyor bursaspora kabul ediliyor iki dizi birden menuskus yirtilmasi oluyor dizi donuyor vs spor hayati bitiyor

Hikayenin özü oncelikle bir miktar yetenekli olacaksin, tanidiklarin seni camiaya tanitacak kesfedecek, sakatlanmayacaksin, insanlarla iyi iliskilerin olacak, disiplinli calisacaksin bunlardan 1-2 tanesi eksik az oldu mu olmaz o is mobilim cok bile yazdım imla affola

parmak basilan nokta harika olmus bu arada. en kotu profesyonel futbolcu veya basketbolcu, ben de oynasam bunun kadar oynarim yeaaa diyen amatorleri top diye oynar. bir tanesi eski nba oyuncusu brian scalabrine'e seni tek tekte yenerim diyor, scalabrine de kabul ediyor ve adami resmen potaya gomuyor. scalabrine de oynadigi sure boyunca nba'nin tasak oglani olmus hantal kazma bir basketbolcu.

Istediğiniz kadar yetenekli disiplinli olun. Turkiyede altyapı olarak kulisiniz yoksa harcanirsiniz. Şimdiye kadar hem kendi oynadığım hem de rakip olarak karşılaştığım çok yetenekli, şu anki milli takımın sorunu olan sağ bek, sol bek, forvet bölgelerinde o kadar çok kişi vardı ki harcandı gitti. Bu kişiler de 8 yaşından itibaren altyapıya başlayan kişilerdi. Öyle dışardan bakıp konuşmak kolay. Şimdi o arkadaşların çoğu ya işsiz ya amatör takımlarda sürünüyor.

Yetenek,boy pos,azim,çevre,sağlık,şans

Bunların hepsi olmak zorunda.

konu sadece paraysa dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, her bankadan ve tefeciden borç alıp yurtdışına kaçmak vs gibi birsürü yol var

bir iste sadece parasi icin calismak, kendinize yapabileceginiz en buyuk kotuluktur.

futbolda o kadar aham saham bir para dondugu yok bu arada.

Futbolcular genelde bu tarz okullara basvurup diploma aliyorlar jubile yaptiktan sonra isleri icin gelecek planliyor kendilerine yatirim yapiyorlar pique ekonomi okuyordu gene bu tarz bir okulda aklima ilk gelen

bitirdi döndü bile adam.

twitter.com

başka bir programmış tamam. mba, lisans vs. sandım. sharapova da gitmişti galiba.

Adana Çimento sadece tek şirketten oluşuyorsa konsolide olmayan bir firmadır. Ama bağlı ortaklıkları varsa örneğin Adana hazır beton a.ş., adana inşaat taahhüt a.ş. vs o zaman tüm bu bağlı şirketlerinki birleştirip (konsolide edilip) açıklanır.

Faaliyet raporu son gönderme tarihi her sektör için farklıdır. Sanayi şirketleri için 27 ağustos ise o güne kadar olmak şartıyla istediği gün açıklar. 1 ağustosta da 8 inde de 22 sinde de. Finansal tablo demek bilanço demek. Onu açıklayacak ki devlet baba kar mı etmiş zarar mı ona göre vergi alsın o firmadan.

bağlı ortaklıkları olan şirketler konsolide olmayan bilanço diye bir şey açıklayamıyor o zaman değil mi?

bu bilançoları kaçırmamak için ne yapmak gerekiyor? her gün kap' takip mi etmek gerek? belirli bir gün olsa rahat rahat bakardır.

bir de bazı şirketlerin net tarihi belliyken bazılarının neden belli değil? tablo pek okunmuyor ama adel kalemcilik gün olarak belirtmişken adana çimento belirtmemiş.

E devlet şifresiyle mkk platformuna üye ol, dilediğin şirketleri işaretle, sms ve mail gelsin onların her kap açıklamasında. Zaten borsa seans kapandıktan sonra yolluyorlar.

Bazı şirketler adet edinmiş, falan gün diye kesin tarih verirken kimileri ise belirtmiyor. Kanuni bir zorunluluk yok kesin gün belirtmek için.

Bağlı ortaklık yoksa konsolide olmayan bilanço oluyor. Eğer konsolide ibaresi varsa bağlı ortaklıkları da vardır ve onlar da açıklanır aynı finansal tablolarda.

bu harikaymış. mesaj gelmesi iyi baya. teşekkürler.

Yav şeyi unuttum, önce konsolide olmayanı yollarlar genelde, yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra da konsolideyi. Bağlı ortaklıklarda işler tıkırındaysa konsolide bilançoda net kar artar. Örneğin konsolide olmayanda net kar 200 mn lira geldi diyelim, 10 gün sonra da konsolide bilanço geldi bi bakarsın net kar 275 mn olmuş falan filan. Tersi de olabilir tabii, 200 mn a 175 mn gibi.

o seçenek yabancı kurumlarda ve büyük yatırımcılar için var.. merrill veya creditte 50mn usd götür usdne blokaj koyar senet aldırır veya poz açtırır vs. ama türk kurumları cash tl çalışır senet için..

bunun başka bir yolu yok mu? birini seçmek mi gerekiyor? olmalı mutlaka bence. :(

amerikan borsalarinda islem goren hisseleri alirsan olur ;)

mantıkta biraz hata var... hisse senedi ve döviz ayrı ayrı yatırımlar. siz ikisine aynı anda tek parayla yatırım istiyorsunuz. bunun normal piyasada karşılığı şu: paranızla birinden gerçek birinde ise kaldıraçlı (borçla) pozisyon alacaksınız. örneğin Garanti hissesi aldınız diyelim. aynı tutarda doları da VOB veya forekste long pozisyon alacaksınız... (dolarla Türk hissesi almak diye bir şey olmaz. Türk mallarının ederi TL cinsi fiyatlanır. geri satarken de size TL öderler. aldığınız TL ile ne kadar dolar alabileceğinizi de o günün kuru belirler).

not: Amerikan hisse senedi almak ayrı konu. soruyu Türkiye için soruyorsunuz diye cevapladım.

Banka kendi kendine yapmaz. Vadesiz hesaptaki paranın likit fonda değerlendirilmesi için talimatın vardır.
İnternet bankacılığın varsa yatırım işlemlerinde likit fon satış sekmesi vardır.
Yoksa şubeye gideceksin.

benim hesabım değil aslında. annemin hesabı. bir miktar para vardı uzun süre duruyordu. yatırım bölümünde likit fon görünmüyor. farklı bir isimde olabilir mi?

hayal dünyasından oluşmuş bi balonun içinde yaşamıyorsanız buna şaşırmanız gerçekten ilginç.

Yasalara göre haftalık 45 saat çalışmak zorundasın. İş yeri ister hafta içi 8-6 yapar ya da 9-6 yapar hafta sonu da 5 saat çalışıp 45 saati tamamlaman gerekir, 45 saat üstünde çalıştığın zaman ya ek mesai alman gerek ya da denkleştirme yapman gerek..

Denkleştirme : 2 ay içinde fazla mesai yaptığın zamanları hafta içi izin olarak kullanmaktır.

Asgari ücret meselesine gelirsek; bu tarz inşaat firmasında sektereklik işi için asgari ücret civarı maaş verilir genelde.

olması gerekeni istemek hayal dünyasında yaşamak mı oluyor? ben özel sektörde bu tarz bir işte çalışmadım. genelde hakkımı alabildiğim işlerde çalıştım. ama çevremde birçok insan var böyle çalışan. sadece önüme düşünce sinirlendim. belki bir umut hak ettiğini veriyordur diye düşündüm. hem insanları 3 kuruşa çalıştırıp hem de millet iş beğenmiyor demek sağlam sövülecek bir durum.

@xdenix ben buranın cumartesi vs. çalıştırmadığını sanmıyorum. büyük ihtimalle haftada 60 saati buluyor. 60 saat çalıştırınca 40+20 saat ücreti veriyorlar mı böyle yerler? benim gördüğüm asgari ücret verip istediği kadar çalıştırıyor.

ozel sektorde asgari ucretli olmayanlar da (uretim planlama, tasarim, satis, proje, insan kaynaklari vb) ucretsiz cumartesi ve bazen zor zamanlarda pazar calismasi yapabiliyor. ucretsiz. maalesef.

olması gerekeni istemek hayal dünyasında yaşamak olmuyor. sizinki olmasını gerek istemek değil ki. sorunuzda bariz bi şaşkınlık var. özel sektör cumartesi çalışıyor mu ya diye şaşıran sizsiniz. ben de sizin şaşırmanız ilginç, demek ki gerçeklerden haberdar değilsiniz diyorum.

öncelikle türkiye'ye hoşgeldin, devlette çalışıyorsun sanırım ya da baya kapalı bir ortamdasın. türkiye'nin geneli bu şekilde, çok büyük çoğunluk asgari ücret alıyor. hatta sigortası yatmayıp onun da altında alanlar var.

çalışma süresi öğle tatili dahil 50 saattir, üstünde ek mesai verilmesi gerekmektedir ancak dava açıp alabilirsin.

haklısın. biraz yanlış ifade ettim kendimi. şaşırmadım esasında. türkiye'de şartların %90'ının böyle olduğunu biliyorum. ama iş beğenmiyorlar derken öyle özgüvenli ki sanki çok iyi şartlar sunuyormuş gibi. çevrem birçok insan böyle çalışıyor zaten. ama ne kadar alıyorsun, hakkını alıyor musun diye sormadım. belki öyle yerler vardır diye düşündüm.

özel sektörün büyük kısmı cumartesi de çalışıyor. cumartesi çalışmamak, ülkedeki insanlar ve işverenler için büyük lüks. ben hayatım boyunca hiçbir işte 2 gün tatil yapamadım. cumartesi tatil diye girdiğim işler, yarım gün kakalamaya başlayınca onlardan da çıktım. mesai ücreti denen kavramdan bihaberler, yahu adamlar sigortayı bile eksik yatırıyor, hiç yatırmayanı var. ben 2 gün tatil yapan çok az insan gördüm ömrümde.

Ooo gunaydin kardes.
scontent.fsaw1-1.fna.fbcdn.net

@acemi mavi yakalıların mesailerinin denetlenip beyaz yakalıların denetlenmemesinin sebebi ne? birini yapan devlet diğerini neden yapamıyor?

beyaz yakanın b.k yemesinden afedersin...
beyaz yaka sendikalı değildir, ne iş bırakabilir ne toplu sözleşme yapabilir ama kendini bir şey zanneder.
zaten mavi yakalı adam daha işe girerken fazla mesaisini almak üzere anlaşır --hatta bunu yapamıyorsa mavi yaka saymıyor adamlar artık. ha apartman altı tekstil atölyesidir, berbattır ama onun bile saati bellidir.
beyaz yaka "esnek çalışma saatlerine" uyar.
"beyaz yakalıların denetlenmemesinin sebebi ne? birini yapan devlet diğerini neden yapamıyor?"
devlet canı istediği için denetlemiyor ki hak arayan, şikayet eden olunca denetliyor.

avmlerde çalışan insanların asgari ücret + satıştan prim muhabbetine cumartesi - pazar demeden (haftaiçi 1 gün izin) günde 8-10 saat ayakta dikildiğinden haberin yok galiba.

Asgari ucretli sizin dusundugunuz kosullarda calisiyor falan degil. Beyaz yakali beyaz yakaliliktan yakinir da ortalama bir kobide calisan asgari ucretli icin beyaz yaka olmak cennettir.
Mavi yakali mesai almak uzere anlasir, giris saati cikis saati bellidir falan boyle bir sey yok. Buyuk fabrikalarda vasifsiz isci olarak calisanlar icin oyle olabilir, kucuk isletmelerde calisan adamlarin bir beyaz yakaliya kiyasla hicbir avantaji yok. Avantaji gectim kopek gibi calisiyor adamlar.
Esnek calisma saatinin allahi var zaten. 5-10 kisilik kucuk isletmede adamin yaptigi is belli degil, asgari ucrete her isi yaptirirlar. Asgari ucretli diyince sabah gidip aksam gelen, isini yapip maasini cebine koyan, fazla calistiginda mesaisini alan kafasi rahat adam gelmesin akliniza oyle.
Bazi kucuk isletmelerde mesai falan da alamiyorlar zaten. Is uzarsa gec cikiyor, mesai falan yok. Esnek calisma saatleri iste sana. Kimisi de cok yorucu iste calisiyor tabii bunlarin. Asgari ucrete it gibi calisiyor. Sen masa basinda off kafam sisti is cok yogun beynim yoruldu falan diyorsun adamin eve gelince ayakta duracak hali kalmiyor.
2-3 bine calisiyoruz diyen beyaz yakalilarin hicbir bir gun durmaz asgari ucretli vasifsiz icsi olarak bir kucuk isletmede. Adamin agzina sicarlar afedersin, plazada strese girmeye benzemez.
Bu adamlarin geneldee oyle malvarligi falan da yoktur, bugun kazanir bugun yerler, kili kilina gecinirler. Evi buyuk ihtimal kiradir. Oyle kafasina esince isi de birakamaz. Kopek gibi calistigi isine seve seve devam eder. Zaten yukselme, mudur olma zart zurt olma sansi da yoktur beyaz gibi ki birkac yil disimi sikayim rahat edeyim falan desin.
Sen cok calisirsin, aksam gec cikarsin, ofiste masa basinda beyinin cok yorulur falan. yillik izinde tatile gidersin biraz kafa dinlersin. Mavi yakali adam tatile ayiracak parayi hicbir zaman kazanamaz. Haftasonu da cikip gezemez. BIr sinemaya gidip cikista yemek yese o haftalik keyfi harcama istihkakini doldurur zaten. Beyaz yakali gibi cektigi sikintinin acisini da cikaramaz. Beyaz yakali isinden sikayet eder, bayramda tatile gider. Asgari ucretli o otelde bir hafta tatil yapabilecek parayi kazanmak icin haftalarca fazla mesai yapmasi gerekir. Tabii isyeri mesai oduyorsa. Zaten kazansa da o parayi tatile veremez buyuk ihtimal. Mutlaka esrtelemek zorunda kaldigi bir masraf vardir, evde bozuk esyadir, cocugun okuluyla alakali masraftir, hanimin kiyafetidir duvarlarin badanasidir bilmemnedir.

Hergun kafasi kazan gibi olan, masabasi calistigi halde beyin yorgunlugundan aksam ayakta duramayan bir ofis calisani olarak bir asgari ucretli mavi yaka olmadigim icin halime bin sukur edebilirim. Isim harika mi, hayir degil. Ama bir asgari ucretli mavi yakaya kiyasla cennet. Varsin kafam kazan olsun.

Türkiye'de beyaz yakayım diye kasım kasım kasılan tiplerin çoğu amelelik yapıyor farkında değil. Geçen duyuruda birisi "beyaz yakalı olarak çalıştığım iş yerinde yemek verilmiyor bilmem ne kadar eziyet çekiyorum mealinde bir şey yazmıştı". Bende mesaj atıp çalışanına öğlen yemek bile vermeyen bir işyerinde çalıştığı için kendisinin beyaz yaka değil amele olduğunu söylemiştim. Ne hikmetse cevap vermedi.

valla sonuna kadar doğru söylüyorsun ve mantıklısın da bunu askerliğini şu an yapan ya da yapmış birisine söyle sana güler. askerlik mantıktan çok çok çok uzak bir olay. ne kadar mantıklı yaklaşırsan da o kadar komik duruma düşersin.

değişik olaylar. askerlğini yapmış olanların çoğu bana hak verecektir.

Idare göz yummasa devreciligin d si kalmaz. Kaldirmiyorlar çünkü insanları kontrol etmeyi kolaylaştırıyor. Komutan kendisi saglayamacagi disiplini üst devrelere bırakıyor. Alt devreler de bu sisteme pek ses çıkarmaz çünkü aynı şeyleri kendi alt devresine yapacağı günlerin hayalini kuruyordur o sirada. Bunların hepsini gördüm.
Bu arada yerine göre degisiyordur ama kısa dönemleri bu sistemin dışında tutuyorlar genelde.

Evvela onun adı mobbing değil. Askeriyenin kendi kültürü ve kuralları vardır. Devrecilik de eziyet etmek demek değildir.

Sen çaylak asker olarak tecrübeli askerin yapmayacağı angaryaları yaparsın, daha fazla nöbet tutarsın, içtimaya çıkarsın vs. Bunun bir adabı vardır zaten dozunu kaçırırsa üst devre bölük astsubayından başlar bunun denetimi. Alt devre üst devrenin botunu temizler boyar diye bir olay yok. Yapmaya kalkan varsa da bölük astsubayı verir ayarını onun.

İnsanlar askeriye kültürünü günlük hayatla bir tutuyor. Şöyle açıklayayım; terör bölgesinde tecrübeli asker ile çaylak asker arasında eşitlik olamaz. Emir komuta zincirinde tecrübeli personelin dediğini yapmazsan, burnunun doğrusuna gidersen mayına da basarsın, nöbette pusuya da düşersin, başına her şey gelebilir. Söz dinleyeceksin. Yat denince yatacak, kalk denince kalkacaksın. Askeriyede herkesin beyni olamaz, bir tane vücut gibi hareket edersin. Tecrüben arttıkça da ayak olmak yerine kafa olmaya başlarsın.

Çoluğun çocuğun emanet ediliyor evet. Askeriyede çocuğuna tecavüz edilemez, çocuğuna işkence edilemez, dayak yiyemez. Ama buna karşılık artık o bir asker bu da TSK'nın bir neferi demek.

Emir demiri keser. Kesmek zorunda yoksa bu ülke var olamaz. Bunun da temeli askeriyenin katı disiplininde yatıyor. Geceleri ağlayacaksın eğer zayıfsan. Demir gibi olacaksın. Yorulmayı, uyumayı falan hayatından çıkartacaksın. Acı duyan uzuvların körelecek. Askerlik böyle olmak zorunda. Bedelli de olsan o üniforma üstündeyken sivil değilsin. Askeriyenin malısın. Deal with it.

hocam Erzurum'da bir kışlada yıllardır yerinden kımıldamayan bir tank var. bildiğin paletli tank. tank bir gösteri sırasında arıza yapmış, tanka ceza vermişler. tank kışlanın girişinde duruyor. her yıl temizliği, bakımı yapılıyor ama asla yerinden kımıldatmıyorlar.

yani askeriye böyle bir yer, mantık vs. aramamalısın. neyse o, ayak uydurmak lazım.

Askerliğimi henüz yapmadım ama bunların hepsi eziklikten kaynaklanıyor aslında. Birincisi, askerde uzun dönemle kısa dönem karşı karşıya geliyor. Bir grup 20 yaşında, genellikle okumamış bir kesim. Diğer grup iyi kötü bir üniversite bitirmiş ve yaşça büyük bir kesim. Bu iki kesimi halı saha maçında karşı karşıya getirsen yine olay çıkar. Okumamışlar okuyanlara "okudunuz da nooldu, bak ot yoluyorsunuz" diye baskı yapar, dalga geçer. Okuyan da okumayana "okumadın, o zaman sürün" diye baskı yapar. Bu da sorun çıkarır.

Meslek olarak da sorun çıkıyor. Adam 10 yıllık uzman çavuş diyelim. Bir tane üniversite mezunu adam yedek subay olunca neredeyse çeyrek yıllık tecrübeyle ona yakın bir konuma geliyor. Bunu gören adam da deliriyor tabii ki. Adamına göre bu işler biraz da. Hakimsin diyelim. Adamlar dışarıda işe yarar diye seni savunabilir. Öğretmen isen dışarıda özel ders vermeni isteyebilirler. Bu yüzden sana daha az iş verirler. Bunu gören diğer askerler seni sevmez torpilli olduğun için. Zaten bu kadar erkeğin olduğu bir ortamda kontrolün bir şekilde sağlanabilmesi de garip bir olay.

@bos gezenin bunda sorun yok. tabii ki bir emir komuta zinciri olacak ama kasıtlı bir durum varsa bu eziyettir. geçen bir video vardı bedellilere şöyle böyle yapacaz diye. ne kadar mümkün bilmiyorum ama mümkünse bu vatan hainliğidir. gerekli durumda tabii bir emir komuta zinciri olur. yeni gelen angarya işleri de yapabilir. üst devre ne diyorsa yaparsın bunda sıkıntı yok. ama bir er başka bir erin ayakkabısını bağlıyorsa ya da başka kişisel bir iş yaptırılıyorsa bu emanete hıyanettir. askeri bir durumda emir verilebilir ama keyfi bir durum varsa bunda sıkıntı büyük.

Rahatsız ederlerse sıralı amirine gider komutanım bana mobbing yapıyorlar ivedi aksiyon almanızı arz ederim dersin sorun çözülür.

Askerliğin nasıl olmasına gerektiğine dair görüşler için Mustafa Kemal'in "Zabit ve Kumandan ile Hasbihal" isimli kitabını okuyun. Çok kısa ve internette pdf olarak var. Askerlik mesleği, subaylık, komutanlık esas olarak kıt'a'da başlar. Kıt'a, eğitim, kışla tecrübesi olmayan subay ve komutanlar her daim eksik kalırlar. Bu gözler "20 yaşına gelmiş adam, ailesi terbiye edememiş ben mi uğraşacağım amk, zorunlu askerlik en çok bize zarar veriyor" diye çemkiren askeri ataşe üst subaylar gördü.

Kışlaya gelen erlere nasıl muamele edilmesi gerektiği de çok güzel anlatılmıştır bu kitapta. Maalesef günümüzde özellikle subaylar kıt'a ve eğitim görevlerini ciddiye almıyor, angarya olarak görüyor, kendilerinin yapması gereken denetim gibi asli görevleri sürekli bir delegate etme çabası var. Devrecilik, sıracılık, mobbing vs.de hep bu ilgisizlik ve sorumlu kişilerin işini ciddiye almamasından kaynaklanıyor.

Devrecilik. Sıracılık. Ben diyarbakırda sur yanarken yaptım. İnan bu ikisi daha zorladı.

Redskull durumu daha bir şekilde ortaya koymuş.

Dünyanın hangi gelişmiş ordusunda bizdeki gibi kurumsallaşmış, içselleştirilmiş ve legalize edilmiş bir devrecilik/sıracılık sistemi var? Yukarıda çemkiren arkadaş bir zahmet kaynak göstersin.

@boz gezenin askere gitmedim duyduklarıma göre konuşuyorum. devrecilik eğer daha önce gelenin rütbeli olmasıyla, diğerlerini yönetmesiyse bunda sıkıntı yok. ama bahsedilen şeyler oluyorsa bu vatana ihanettir. bu adamlar mı vatan sever? merak etme askerlik koymaz bana. askerde karşılaşacağımdan daha zor bir hayatım oldu. 2 tane ot yoldum, izmarit topladım diye yorulmam. ama sırf kural diye de kimsenin köleliğini yapmam. eğer komutanlar da yeni askerin ezilmesine, kullanılmasına ses çıkarmıyorsa, kasıtlı olarak işi zorlaştırılıyorsa bu hainliktir.

Bizzat görmüş biri olarak tekrar söyleyeyim, devreciligin alt üst ile alakası yok. Devrecilik ile yaptırılan işler vatan hizmeti olan işler değil. Üst devre gotunu devirip yatıyor, alt devre onu işini yapiyor. Rütbeliler de alt devreyi idare etmek zorunda kalmadığı için rahat ediyor. Olay bundan ibaret. Resmi olarak da yasaktır ayrıca. Guzellemeler yapmadan önce biraz düşünelim.

@black mamba aynı rütbe dahilinde erler arasında daha önce gelenin daha sonra geleni "yönetmesi" diye bir uygulama da yok. Böyle bir kıdem sistemi yok resmiyette. Böyle bir uygulamanın kesinlikle olmaması gerekir. Bunların hiçbiri mevzuatta yok. Yüzbinlerce subay, astsubay, uzman erbaş zaten bu görevler için istihdam ediliyor.

Link hatalı çıkmış düzeltelim goo.gl

@bos gezenin bos ustasi

Mevzuatta yeri olmayan keyfi uygulamaları "kulağından testesteron fışkıran bebeleri" kontrol altına almak gibi gerekçelerle meşrulaştırmak doğru değil. Bu arada askerliğimi yaptım 5.5 ay. Bazı yabancı ordulara ilişkin göndermiş olduğun bilginin protokol ve öndegelim bağlamında seremoniyal bir karşılığı olabilir, ancak bizdeki kurumsallaşmış devrecilik ve sıracılık sistemi ve kavramıyla bir benzerlik arzettiğini düşünmüyorum. Bahsetmiş olduğun kaynaklarda da bu yönde bir bilgiye rastlayamadım.

Hala kurumsallaşma diyor ya. Abicim sen KD olarak zaten o hiyerarşinin dışındasın. Bir er bir başka ere emir veremez yetki devri haricinde. Yetki devri; emir komuta en üst devrede diyip gidince komutan o kişi senin komutanındır idari amirindir. Bak devlette de böyle bu iş.

Şimdi bunun haricinde konuşuyorum; askeriyede her şeyi kağıt üstündeki gibi uygulayamazsın. Evvela bu en alt kademedeki askerin aleyhine bir durum. Askeriyede bir günlük takvim vardır. Kalk saati 5'tir, yat saati 10'dur mesela. Ama bölük 7'de kalkıyordur. Buna müteakip komutan der ki benim çocuğa özel ders ver. Yok deme hakkın var mı? Var. Dersen ne olur? Kalk saati 5 olur. Her hafta gece tatbikat olur 8 tane g3 dolu şarjörü ile çift plaka yelekle dikenli tepelere tırmanırken bulursun kendini.

Alakasız bir yerde askerlik yapıyorsundur. Komutanın yazılı olmayan kurallarına riayet edersen bölük olarak 12 kule değil 6 kulede nöbet tutulur diğerlerine korkukuk koyulur. Rahat edersin. Yoksa hepsine 24 saat nöbetçi diker, dinleneceğin zamanlarda da götürür çukur kazdırırlar, talim poligonunun otlarını yoldururlar, ağlarsın.

Devrecilik de bunun bir parçasıdır. Sadece askeriyede yok. Çevik kuvvet'te, jöh'te, pöh'te, özel kuvvetlerde, amfibi komando birliklerinde, yunuslarda her üniformalı ve ciddi iş yapılan goygoy olmayan yerde vardır devrecilik. Olmazsa o işler yürümez. Anladın mı? Şirket değil orası. Maaşlı çalışan bile olsan karşındaki astın sana maaşımı sen mi veriyorsun da seni dinleyeyim ayağı çeker, devrecilik bunun önüne geçer. Yoksa kimseye hiçbir iş yaptıramazsın.

askerlik maalesef böyle. vahşi yaşam, orman kuralları var. ama yine de askerlerimiz birbirine destek oluyo. birlik iyiyse. komutanlar kendi derdine düşmüş. askerlerine ilgisizler.

edit: ek olarak acemi ve boş gezenin boş ustasına katılıyorum.

@bos gezenin kısa dönemin hiyerarşinin dışında olması bir şeyi değiştirmez. uzun dönem için de eziyetse yanlış.

eğer bir komutan bu ülkenin askerini rahat ettirebilecekken sırf kendi kişisel işlerini yapmadı diye ona zorluk çıkarıyorsa vatan hainidir. elimde yetki olsa meslekten atar, en ağır şekilde yargılardım. çocuğuna ders anlatması karşılığında askerin zaten yapması gereken bir işi yapmamasını sağlıyorsa yine vatan hainidir. askeri kişisel hizmeti için kullanıyordur. oraya korkuluk koyulması bu ülke askerini daha rahat ettirecekse koyulmalı. bu insanlar yeri gelecek saatlerce çatışmaya girecek. bu askerlerin yaşam şartları komutanın keyfine göre belirlenemez.

aynı şekilde yapılması gereken bir şey varsa yapılır. daha önce gelen tecrübelidir, amirdir bunda sıkıntı yok. bu devrecilik böyle bir şeyse eyvallah. ama askere eziyetse, durduk yere ot yoldurmaksa orada yanlış var. insanlar bu ülkeye hizmet için askere gidiyor kalkıp oradaki erin, komutanın köleliğini yapmaya değil.

Merak etmeyin beyefendi.amirler mehmetciği mehmetçiğe ezdirmezler. Böyle birşey yok. Turk askerinin guzel vasiflari kazandirilmaya calisilir. Mesela Birlik beraberliği öğrenirler. Silah arkadaşlığını öğrenirler. En önemlisi sabri ve mücadeleyi öğrenirler.

Benim koğuş herhalde başka bir ulkedeydi

Şu vatan hainliği lafını her cümlede kullanıp da anlamının içini boşaltmayın. Doğrusuyla yanlışıyla askeriyedeki düzen budur. Bunu ne sen ne ben ne de bir başkası değiştiremez. Bu milletin evladıysan %99 o sistemin bir parçası bir günlük de olsa olacaksın vakti gelince. O nedenle tadını çıkart derim.

@boz gezenin eğer biri kim olursa olsun ülkenin kaynaklarını kendi çıkarları için kullanıyorsa vatan hainidir. bu kaynak insan kaynağı da olabilir. kimse oraya komutana, üst devreye hizmet etmek için gitmiyor. varsa vatana hizmet edilecek bir iş seve seve yaparız. ama onun dışında başkası için çöp taşımam. bir komutan çocuğuna ders anlatmadı diye askerin işini zorlaştırıyorsa burada sıkıntı vardır. yoksa belli bir emir komuta zinciri olur. o yanlışıyla olan şeyler büyük sıkıntı işte. eğer analar babalar evlatlarını emanet ediyorsa kollamak zorunda.

eğer böyle bir durum yoksa sıkıntı yok. ben duyduklarımı merak ediyorum sadece.

Askerliğin temel kuralı tuvalet kapılarında yazılıdır genelde: torun torun, ötmesin borun. Öterse borun,

:)

dediklerin ayrı ayrı şeyleri içeriyor, ama sen hepsini tek bir potada eritip vatan ihanet sonucu çıkarmışsın.

o video bir disiplin sorunu ve büyük bir güvenlik zaafiyeti. inşallah gereği yapılmıştır. ben yedek subay olarak yaptım askerliği, rdm subayıydım, rdm subaylarının disiplin koyucu bir konumu yoktur ama ceza/yaptırım neyse göze alıp o videoyu çekenlerin anasından emdiği sütü burnundan getirirdim. çünkü yaptıklarının nelere yol açabileceğini bilmiyorlar. yasak malzeme (telefon) kullanıyor olmalarının dışında suç isnat edilebilecek bir sürü şeyi içeriyor davranışları. iç hizmet yönetmeliği anlatmaya üşendiğim için yazmıyorum tek tek. şu an senin bu konu üzerinde düşünüyor olmanın sebebi de onlar. neyse, söylediklerin ayrı ayrı şeyler derken kastettiğim ilk şey buydu. bunu ayır.

1- tahminim hiçbir yerde uzun süre çalışmadın.

şöyle:
işyerinde ast-üst ilişkisine bile gerek yok, aynı pozisyonda çalıştığın biri; sabah ya da bir önceki akşamdan aradı/mesaj attı. bir kargo paketi var ve bir sebeple (çocuğu okula bırakacak, bir hastalık durumu var, kargo yanlış şubeye gitmiş vb.) alamıyor, sana da diyor ki "kardeşim durum böyle şöyle, senin de yol üstü bildiğim kadarıyla, alır mısın?" birkaç defa hayır deyip, bahaneli ya da bahanesiz, sonra o adama işyeri içinde işin düştüğünde kolaylıkla yapılabilecek bir şeyi kuralına milimetrik bir şekilde uygun haliyle ister de işini zorlaştırırsa mesela; buna mobbing diyemezsin. üstün, patronun olsa da aynı şekilde.

2- kendi özel işi için kullanmak muğlak bir itham.

alay komutanı odasında, çalışıyor, ya da sigara içiyor vb. bitti sigarası, ya da adamın canı dondurma çekti. şimdi "bu benim özel işim" deyip kantine habercisini göndermez de kendi giderse birliğin düzeni bozulur. çünkü onun geçtiği her yerde herkes hukuken esas duruşa geçmek zorunda, bütün işler duracak. asıl kalkıp kendi giderse büyük bir usulsüzlüğe yol açmış olacak, çünkü sürekli ortalarda dolaşan bir alay komutanı kısa vadede birliğin stres düzeyini artırır, uzun vadede kendi otoritesini zayıflatır.

ama bu kışla şartlarında böyle.

operasyondalarsa hem yakın bağ kurup hem emir-komuta zincirini de sarsmamak durumunda. onun işi daha zor.
vb.

3- "askerlik yapmayacağım zaten..." ifadeni sonradan gördüm, daha yazacaktım da boşa gidecek. özetle @boş gezenin boş ustası doğru söylüyor.

1- ikisi sence aynı durum mu? bir iş arkadaşım benden bir şey isterse bunu seve seve yaparım. yarın bir gün işimin düşmesi de gerekmez. yine aynı şekilde bir insan çocuğuna ders anlatmamı isterse seve seve anlatabilirim. komşu çocuklarına anlatmıştır herkes sanırım. komutan da isterse böyle bir şeyi yapabilirim. ancak burada emrivaki bir şey varsa o bulunduğu konumu kullanmak olur. tabii kişisel olarak kendisine yardım etmeyen bir askere o da kolaylık sağlamaz. bunda yanlış bir şey yok. ancak bilerek angarya iş çıkartıyorsa bu makamını kullanıp çıkar sağlamaya çalışmaktır. yanlış olan bu.

2- şu entry'i oku istersen. bu askerin yaptığı vatana hizmet midir? askeri böyle kişisel keyfi için kullanmak doğru mudur? rüşvet almaktan, yolsuzluk yapmaktan, devletin kasasını boşaltmaktan ne farkı var? o kadar büyük bir şey değil ama az da olsa aynı durum. zaten komutanların yazıcıları var sanırım. bu tarz ufak tefek şeyler belki olabilir ki o da yanlış. koskoca komutan dondurma yemese ölmez. kalksın kendi alsın o zaman. yazlıkta asker karısının ev işlerine yardım etmek ufak tefek işler midir?

eksisozluk.com

3- eskiden bedelli çıksa da askere gidicem diyordum. bir kere bu ülke insanını tanımak istiyordum. askerde farklı kesimlerden birçok insanla bir araya gelecektim. hayatım zorluklarla geçti. geriye baktığımda hepsi bana çok şey katmış bunu görüyorum. askeriyedeki zorluk da koymaz bana. güzel bir tecrübe olurdu. ancak komutanın karısının ev işlerine yardım etmek vatana hizmet değildir. askere gitmemi küçümseyen bir tavrını sezdim anlatsam da boşa gidecek diyerek. komutan karısının ev işlerine yardım etmek mi vatana hizmet? komutan yazlıkta yan gelip yatsın diye 8 saat ağacın altında nöbet tutmak mı vatana hizmet? bunu yapan komutanın gözümde yolsuzluk yapan insandan farkı yoktur. ülke kaynağını kişisel keyfi için harcıyordur. çok meraklıysa özel koruma tutsun.

daha fazla acımaması için normal bantla ya da yara bandıyla sıkıca bantla. 3-4 güne kaynar, sızı kalmaz.

aslında pek acı yok. dirseğini masaya vurunca bile daha çok acıyor. psikolojik olarak çok korkunç. 15 dk yerde kıvrandım vurunca. ama acıdan ziyade psikolojik olarak çöktüm askdadaş :D böyle 90 derece olmuştu onu düzeltmem gerekti.

şu an tekrar kaldırıp bakmamak için zor tutuyorum kendimi.

sağlık açısından bir şey yapmam gerekir mi? tentürdiyot falan süreyim mi?

bakmadım ama sen o tırnağı bir doktora göster.
sonra yamuk falan çıkar üzülürsün.

Sabunlu suyla yıkayıp varsa tentürdiyot sürün. Bantlamayın açık dursun yüksek ihtimalle düşer tırnak ya da çekilmesi gerekebilir geçmiş olsun :(

korkuttunuz beni :( o yukardaki beyaz kısım kalkmıştı geri yatırdım. acı falan yok hiç. çok hafif bi sızı var ki kolunuzu masaya çarpsanız daha çok açır. sıkıntılı bir durum mu . yine de? yakar diye tentürdiyot falan sürmedim. gerekir mi cidden?

@herhaltı yamuk çıkması nasıl oluyor?

@pastörize sabunlu su mahveder ya :/

Sabunlu su canını bile acıtmaz :D normal yıka işte mikrop kapmasın doku bütünlüğü bozulmuş

Benimde tırnağımın tam ortasından yarısı kırılmıştı. Korkudan bantlayıp 1 ay dokunmadım. Bantı çıkardığımda alttan yeni tırnak çıkmıştı. Sende de aynısı olur.

Çok gecmis olsum, benzer sey benim de basima gelmisti. Evdeyken yalin ayakla gezerken kapi esigine takilip ters donmustu, simsiyah olmustu alt kisim ise mor olmustu. Ben siyah yerleri makasla gezmistim. Baska tirnak gelmedi ama tirnagim suan eskisi gibi. Endiselenmeyin ama yarin bi doktora gidin derim.

@pastörize doku bütünlüğünün bozulması ne demek?

@depik nasıl aynısı mı çıktı? işim gücüm yok evdeyim zaten. dışarı çıkmam gerekirse.

@dayi aynen ters döndü başta :/ gelmedi mi başta tırnak cidden? :(tam anlamadım tırnak gelmeden nasıl eskisi gibi?

şundan korkuyorum. hani tırnak parmak bitimine gelmeden biter ya. devamında çıkmaz. o şekilde çıkmasından korkuyorum. olmaz di mi? :( bir de ne doktoruna gitmem gerek? üşeniyorum da gerçi. gitmeybilirim.

şu an tırsıyorum. orası tekrar tırnak tutar değil mi? :'( uzar sanırım tırnak da eski haline döner mi?

Fotoğrafa bakmadım ama benimki de takside yerdeki çıkıntıya çarpıp uzun süre acımıştı, sonra kalktığını, sallandığını gördüm ve korktum. Bana gidip çektirmemi söylediler ama acıyı sevmediğim için gidemedim. Bir süre sonra kendiliğinden düştü. Alttan devamı çıktı. Şu anda anlatırken bile sızlıyor. Geçmiş olsun.

Kalabalık yerlerde, toplu taşımalarda özellikle açık ayakkabı giyerken ayakları korumak gerek. Çoğu yürümeyi bilmiyor, eziyor.

@everything tekrar tam bir şekilde mi çıktı tırnağın? tekrar çıkar diye tahmin ediyorum ama o kalkan yeri tırnak tuttu mu yine? bir de doktorluk bir şey var mı? bakım vs. yapmam gerekir mi?

Bense resme gonul rahatligiyla baktim. Bunda abartilacak bisi yok yahu. Daha berbat seyler de gordum. Kendi tirnagimi ben kestim makasla baya normal tirnagin yarisina kadar, daha devam edemedim. Malum nester olmadigindan. Bir de yarisi kalan tirnagim uzadi. Sanki hic oyle bi olay yasamamisim gibi eskisi gibi.

valla kararmadı da şükür. hala resimdeki gibi. kesmek gerekir mi? zaten tırnaklarım kısa. kendi düşene kadar dokunmayım diyorum. çünkü oranın boş kalması acıtabilir ve deri tahriş olabilir tırnak olmazsa. korkum o bölgenin tırnak tutmaması. ve orada yarısında tırnak olması.

Resmine bakamadığım için seninki aynı mı bilemem ama benim sallanan tırnak düşene kadar alttan çıkıyormuş zaten yenisi. Aynı görünüme geldi. Fakat iki yıl geçmesine rağmen arada sızı hissediyorum. Belki psikolojiktir. Doktora gitmek en iyisi.

uçurabiliyor ama uçurmuyor. yetkisi var.

Yönetim çok taraflı tutumlar sergileyebiliyor. Bu uçurma olayı da bu işin bir uzantısı olabilir. Geçenlerde bir duyuru vardı soruya cevap verdim birisi bana cevap yazdı ona da cevap verdim başka birisi daha bana cevap yazdı ona da cevap verdim sonra cevaplarım silindi. Gerekçe: Soruya cevap değil. ("Teşekkür ederim", iki kişi arası diyalog, vs.)
Moderatör Notu: [yok] bu gerekçeyle. Eyvallah silinsin de bana cevap verenler de soruya cevap vermemişlerdi. Bana cevap verenlerin mesajları hala duruyor.
İlgili duyuru: www.eksiduyuru.com

ben de seviyordum yazdıklarını. buradaki genel anlayışa biraz ters şeyler yazıyordu, muhafazakar biriydi anladığım kadarıyla.

eğer görüşlerinden dolayı atıldıysa, aykırı seslere özgürlük yok diye şikayet edenler buradaki tek tük aykırı sesi de fazla görmüşler demektir? eminim hiçbir kabahati de yoktu çünkü gayet naif bir yazım tarzı vardı.

Görüşlerine hiç bir şekilde katılmıyordum ancak bu sebeple uçurulduysa çok yanlışlarla dolu bir tutum olmuş. Uçurulduğu duyuruyu bilmiyorum, kurallara uygun olmayan bir içerik yazdıysa o zaman yapacak bir şey yok.

kafasina gore mi ahahaha. adam provokasyon ustasiydi. en alakasiz duyuruya bile girip muhaliflerden veya ickinin zararlarindan bahsedebiliyordu. burada "gitmesine uzuldum" yazanlar da ayni reisci ve islamci tayfadan zaten. sorun gorusleri degil, provokator olmasi. yoksa duyuruda muhafazakar insan yok degil, bir suru var. onlar neden ucurulmadi?

1adam konusunda gec bile kaldi moderasyon. bir de benim hep kollandigimi, moderasyonla kanka oldugumu soylerler. ulan oyle bir durum olsa 1adam'a direkt ip ban atmalari lazimdi.

İkidir bu konuda duyuru goruyorum. Burası sözlükten daha kolay erişilebilir bir ortam. Bağışını yapsın alsın yeni bir hesap. Neden gitti çok üzülüyoruz diyenler, gördüğüm diğer duyuruda ulaşmak isteyen bana yazsın diyordu, bir arativerin.
Bu işler subjektif. Kendi değer yargılarına göre durumu yorumlayıp karar veriyorlar. Sistem nasil işliyor bu konuda aydinlatirsaniz sevinirim ama en azından uçurulma konusunda itiraz hakkı ve bir üst inceleme merci(ilk kararı veren mod dışında) olmasi sağlıklı olurdu.

Buranın en sistematik sinsi kullanıcısıydı, içki içen insanların yanına gelip sakince vaaz verip giden insan rahatsız ediciliği vardı.

Sırf karşıt görüş diye uçurulmadı bence, yoksa aynı provokasyonu dinsiz biri yapsa çoktan uçardı; aynı bu tepkiler gelir diye çekindiler diye düşünüyorum.

Daha önceden bu konuda uyarı aldıysa aynı şeye devam ettiği için uçurulmuş olabilir.

Dindar biriyim, hatırladığım kadarıyla üslubu uygun değildi ve herkesi tefkir ediyordu. Önyargı gibi algılanacak belki ama kuvvetle muhtemel hak etmiştir :)

Troll olduğunu düşünmüyorum, yobazdı bence. Dindar olduğu için söylemiyorum, yobaz yobazdır. Dindar olmayan yobazlar da vardır.

oh çok iyi olmuş, mal mal afkuruyordu sürekli. uzun zamandır aldığım en iyi haber! kim yaptıysa ellerine sağlık.

Sacma sapan konusan troll bir tipti de ucurulmasina gerek yoktu bence.
Moderasyon asiri kati son zamanlarda.

Gerci ucurulma sebebini bilmiyorum, haketmistir belki.

trolldü çok açık ve net.

herhangi bir duyuruya girip "cenabı Allah celle celalühü böyle buyurduğu için" filan diye direkt Allah adına konulur gibi kendi kıt bakışını islam gibi servis ediyordu. (gerçek islam bu değil!)

müslümanım, dindarım ama kendisinden hiç hazzetmezdim. yine de uçurulmasına üzülür gibi oldum nedense.

ve modların kararlarının bir objektifliği olmadığı konusunda aynı fikirdeyiz. istedikleri durum ya da kişiye göre esnetiyorlar kuralları.

Yanlışım varsa düzeltsinler. Zaten dünyadaki tüm bankalardaki hesapları karşılayacak fiziksel para yok.

sweden.se

İsveç parayı kaldırdı.

Banknot basılması anlamında değil; genel kaydi para anlamında sordugunuzu varsayıyorum:

Resesyon olur. Ekonomiler küçülür, işsizlik artar.

Para basarak enflasyon yaratılıyor ancak aynı zamanda işsizlik artmıyor.

Nüfus artışıyla ilgisi var. En az nüfus artışı kadar para basılması ekonomik büyümeyi destekler. Ama genelde çok daha fazlası basılır.

not: konunun fiziksel parayla veya isveçin nakiti kaldırmasıyla hiçbir alakası yok. paranın banknota dönüşüp dönüşmemesi önemli değil. aslolan M1 para arzıdır, MB lerin bilançosundaki para rezervidir. Fiziki para miktarı bunun bir oranıdır. İsveç o oranı sıfır yaptı diye sistemi değiştirmiş olmuyor.

507 + is the man. tesekkurler

peki yarın bir daha nüfus artmasa ve para da basılmasa ne olur? yine mi resesyon olur? şu anki para miktarı 7 milyar insana yetmez mi?

Nüfusun neden artmadığına baglı: Japonya gibi srekli yaşlanan bir toplum ise farklı, aniden dünya savaşı patladığı için para arzı artmamış ise farklı sonucu olur. tek başına nüfus artışı değil yani olay. aslolan hep "ekonomik aktivitenin hızı"; yani paranın el değiştirme hızı. paranın hızı düşerse, yönetimler miktarını arttırarak toplam aktiviteyi yükseltmeye çabalar. ancak fazla hılznan para da enflasyon yaratır o zaman da miktarını "fazla arttırmamaya" çalışırlar. düşüş pek olası bir kavram değil; kapitalizm enflasyon sarmallarıyla ilerliyor.

her patron zalim bir diktatör olacak diye bir şey yok. çalıştığı kişiler üstünde üstünlük kurmuyordur, adil davranıyordur.

Hocam Ankara'daki şirketlerde genelde aşırı mesai yapan arkadaşım yok. (ben arkadaşlardan örnek verdim, Ankara'dayım fazla mesaiden çatlıyorum diyen varsa alınmasın) atıyorum 8-5 ya da 9-6 çalışıp kalanında müzikle ilgilenebilirsin. sosyal hayat da genelde arkadaş ortamı üzerinden ilerlediğinden sorunsuz olur.

yok mesela mesaiyle nasıl gidiyordur ki? sonuçta bu adamlar sahne alıyor, turne yapıyor. sabahları prova yapmaları gerekir. fao nasıl bir yer bilmiyorum. birçok iş gibi sıkı değildir belki. ben de kendi çapımda müzikle ilgileniyorum. popüler ve profesyonel olma amacım yok ama bunu görmek biraz umut verdi.

redd'deki ikizlerden birisi de (gunes sanirim) arkeoloji doktoru

cok da zor degil ikisini beraber goturmeleri.

evet onu da biliyorum. akademisyen olup başka işlerle uğraşan var da diğer bir işi olup da bu kadar müzikle iç içe olmaz zor görünüyordu. mümkünmüş demek.

benim eski erkek arkadaşım da hem albümü vs olan bir şarkıcıydı, hem de yabancı bir şirkette üst düzey yönetici pozisyonundaydı. Hatta şirketi albümün çıkması sırasında maddi destek bile yapmıştı. Geri kalan zamanlar kendisinin sorumluluğu tabii, atıyorum eğer bir barda konsere çıkıp gece 2ye kadar orada kaldıysa, ertesi gün yine normal saatte kalkıp işine gidiyordu. Bir tv programına çıkıyorsa veya başka bir şehire gidiyorsa falan izin veriyorlardı makul ölçülerde. Ya da veriyorlarmış diyeyim daha doğru olsun, ben tanıştığımda albüm tanıtımları falan bitmişti, sadece barlarda çıkıyorlardı.
Mümkün yani, olmayacak iş değil.

değil.

YouTuber olmak güzel bir fikir ama bahsettiğin yapımlar kolay gibi gözükmesine rağmen hiç de kolay değil. Birincisi çocukların ya da bebeklerin dikkatini çekmek istiyorsan oyuncaklara yatırım yapmalısın. Orijinal oyuncaklar çok pahalı. Neredeyse her video için basit de olsa oyuncak alman gerekecek. Uygun bir senaryo yazman, çekim için ortam ve materyal hazırlaman, kaydettiklerini müzikle birleştirip bir video haline getirmen uzun sürecek. Haftada iki video atmak zor başlangıçta. O kanalların birçoğu belli bir ajansa bağlı olarak çalışıyor. Tamamen örnek olsun diye söylüyorum, Danla Bilic'in o doğaçlama gibi görünen videolarıyla bile bir sürü insan uğraşıyor. Sen tek olduğun için her şeyi yalnız başına halletmen gerekecek. Bu da böyle genel bir yorum.

Türkçe icerik yapacaksan o paraları kazanamazsın imkanı yok en fazla 100 bilemedin 150 dolar olur,youtube'un yeni politikası geregi para kazanmaya başlayabilmek icin videolarının toplamda 4 bin saat izlenmiş olması gerekiyor,yabancı dili olan videolar koymaya bak o zaman dediğin paralar olur.

@ardacan yok yahu o kadar vermez. 1 milyon izlenme 500-1500 dolar gibi bir aralık duydum. haftada 200 binden izlenme ayda 800 bin izlenme. yarısı kadar olsa 400 dolar diye düşündüm. tabii ironi yapıyor da olabilirsin.

@dissendium henüz içerik düşünmedim. ama çocuklar için pek yüksek değil çıta. dikkat çekici ve müzikli her şey izleniyor. medya sektörüne uzak değilim. aslında göründüğü kadar zor değil. bence düşük yaşlar için üretim zor değil ama ön plana çıkmak zor.şu video 1.5 milyon izlenmiş mesela. 2 saatte çeker kurgularsın. ama ben kendimi göstermem. :D

www.youtube.com

@keratin max. 100-150 dolar olduğunu sanmıyorum. motive eden de o zaten. çünkü daha az izlenmeye sahip sürekli video atan insanlar var. baktığın zaman o yaştaki insanlar bununla uğraşıyorlarsa para kazanıyorlardır.

biraz fazla hayalperest yaklaşıyorsun. kalitesiz içeriklerde iyi bir dalga yakalamak çok zor. viral falan olmadıkça öyle haftada 100 bin izlenmeye ulaşmak için baya zaman lazım. benim 2 sene önce koyduğum ilgi çekici bir konu bile daha yeni 10 bine ulaştı, ha ben video eklemeyi bıraktım onun da etkisi var da haftada 100 bin sayısına ulaşmak için şöyle en az bir 6 ay 1 sene ulaşman lazım gibi. sonra da had iyimser olalım ayda 300-500 dolar kazanmaya başlayacaksın...

örnek verdiğin kanalların abone sayısını göremiyorum ancak hakkında sayfası,
Happy Funny Kids Toys Pretend Play
17 Haz 2013 tarihinde katıldı

TP Studios
9 Tem 2012 tarihinde katıldı

yani 5 6 yıllık kanallar bunlar. Ayrıca her hafta bunlarla uğraşmak da hele de tek başınaysan hem yorucu, hem zaman alıyor hem de motivasyonu sürekli yüksek tutmak zor.

tabii başla yine, gör bir nasıl oluyor birkaç ayı bırak birkaç haftaya sıkılmazsan devam edersin. belki 1 2 sene sonra ayda birkaç bin dolarlar kazanmaya başlarsın.

Daha önce de duyurunu görmüştüm, o zaman yazamamıştım. Şimdi sırf sana yazmak için login oldum.

Yani eğer yatırımın seni zorlamayacak bir seviyedeyse artık pazar araştırmasını bırak ve gir. Ama diyorsan böbreği satıyorum, evi ipotek ettirdim, çocuğu da emanetçiye bıraktım o zaman annelerin bol olduğu forumlara biraz takıl, pazar araştırmasına orada devam et derim.

senolll'un dediği şey de doğru bu arada; o bahsettiğin 10k izlenen ve sürekli yüklenen videolar kanalın hitini arttırmak için. Bir video yükleyip hit beklemek ne yazık ki çok gerçekçi değil. Bu proje sürekliliği olan bir proje olmalı, ve hatta kurduğunda elinde video sermayesi olması gerekir. Aynı dükkan mantığı aslında, ilk 6 ay, 1 senelik masrafı karşılayabilmen lazım. Burada da bu içerik oluyor.

Bu arada ben de bu konuyla ilgili en azından 2-3 senedir girsem diye arada düşünüyorum fakat animasyon olacağından çok vakit vermem gerekiyor. Bu sektör(?) ölmez youtube devam ettikçe ama youtube'un kuralları değiştikçe ve girmekte geç kalındıkça birçok kişi senden hızlı davranacak ve seni arkaya atacaktır.

www.youtube.com

Murat Şen'in kanalı bu. Videoları 25-35bin arası izleniyor. 96bin abonesi var. Geçen ay 128 dolar aldım dedi. Buradan pay çıkar işte. :)))

o zaman iyimiş. tahmin ettiğim gibi. ayda ortalama 100-150 bin izlenme yakalamış. aşağı yukarı o paraya denk geliyor. ayda toplam 500 izlenme yakalasam fena değil başlangıç için. ufacık bebeler sabah akşam saçma sapan şeyler izliyor da o yan taraftaki önerilenlerde çıkmak zor. oraya çıkan yürüyor.

birincisi için türev ürünler ve mantığına bakabilirsin. pat diye açık açık satmadı aslında. diğeri için para ve politik gücü olan batmıyor kısaca. isterse dolandırıcı bir derecelendirme kuruluşu olsun.

İlk paragrafta anlattığın securitization işlemi. Evet nitelikli dolandırıcılık. Ancak kapitalizmin işleyişine aykırı değil, üstelik kapitalizmi 70 ve 80'lerde vuran karlılık oranı krizinden çıkmakta temel oynayan finansallaşma sürecinin en önemli parçası. Bu yüzden vazgeçilemez ve krizin sonrasında aynı önemli rolü oynamaya devam ediyor. Aynı sürecin bir de, verilen krediyi kesin olarak ödeyemeyecek ve bu sebeple hacize kesinlikle uğrayacak insanlar üstünde de uygulanması söz konusu (subprime credits). Bu kesinlikle ödenmeyecek krediler, bir 'altın oran' aracılığıyla ödenme ihtimali olan kredilerle birleştirilip paket halinde satılıyor ve risk böylelikle dağıtılıyor.

Bir de @passion rules the game'in söylediği türev ürünler piyasası (derivatives) var. Bu da ürün fiyatları üstüne bahis oynamak gibi bir şey. Elbette bahsi kazanmak için temel ihtiyaç ürünleri üstünde oynanma yapılıyor: örneğin 2000'lerin ilk on yılının sonunda pirinç fiyatının doğaya aykırı biçimde yükselmesinde, bu piyasa için oynanan oyunlar önemliydi.

İkinci paragrafına geçersek, söz konusu kuruluşların (Bretton-Woods kuruluşlarıyla beraber) amacı belli bir paradigmayı insanlara ve ülkelere kabul ettirebilmek. Bu amaçla her türlü istatistiki ve söylemsel malzemeyi ellerinden geldiğince kullanıyorlar. Söz konusu paradigma (günümüz için neoliberalizm) çökmedikçe, sürekli güvenmek zorunda olduğun vurgulanacak. Hiçbir kapital ya da devlet sistemden ve yalanlardan şikayetçi değil. Tam tersine finansallaşma, sürekli bir kriz haline sebep olsa da (ilk uygulanmaya başladığından beri hem çevre hem merkez ülkelerde 5-10 yılda bir kriz çıkıyor), toplumu disipline etmede ve üst sınıf pratiklerini performe ediyormuş gibi gösterip tatmin etmede (borçla tüketim) çok önemli bir rol oynuyor. Bu yüzden hala ayakta.

para para para...

para kazanma amacina saygi duyuyorum. hedef kitleni cok iyi taniyip, onlarin ilgisini cekebilcek turden videolar cekersen para kazanirsin bu isten, hatta sen de muhtemelen bir villa alirsin. sonra da kanali sil, uruguay'a tasin.

ajskldad amacımı tam olarak özetlemişsin. :D niye kötü mü bu? bana kalsa farklı içerikler üretirim ama kimse izlemez. çok istemiyorum. villa olmasa da olur. ufak bir birikim yapıp silerim. ama dehşet para dönüyor.

Benim dandik bir youtube kanalım vardı 2010'da falan video paylaşmak bu kadar kolay değilken akrabalarım görsün diye video falan yüklüyordum yurtdışından. Almanya'da bir trenin iç kabinini çektiğim 5-6 dakikalık bir videom vardı. 2010'da yüklediğim video Youtube'un 2018'deki "abone sayınız azsa artık para alamazsınız" güncellemesine kadar aylık 15-20 lira getiriyordu. Tek videodan bahsediyorum ve toplam izlenme sayısı 30 bin falandı.

Gerisini sen düşün.

çok izlenmesi olanlar tahminen dolgun maaşlı bir iş kadar para kazanıyor. ama asıl olarak reklam ve işbirliklerinden voleyi vuruyor. amerika'da ise sadece youtube üzerinden bile voleyi vuracak seviyede. dışardan gelen reklam ve işbirliklerini saymıyorum bile.

sadece izlenme bile iyi kazandırıyor sanırım. orkun mesela her videoya sponsor almıyor. 40 yılda 1 anca. genelde izlenmelerden kazanıyor ki eleman 7 kişi çalışırıyormuş. haftada 2-3 milyon izleniyor. salih reis günde 1 milyon falan izleniyor.

şu video sabah yüklendiğinde 10 bindeydi 140 bin olmuş. www.youtube.com

bunları üretmek zor değil ama o akışa girmek zor sanırım.

bir de şu tarz kanallar var. her gün 20-30k izlenmesine rağmen sürekli video yüklüyorlar. demek ki kazanıyorlar.

www.youtube.com

www.youtube.com

yine de bir zorluğu var sanırım. üretim de kolay olduğu için liseli ergenler canavar gibi saldırıyor. hepsi bir şeyler deniyor.

gozunde canlandirman icin diyorum...

şöyle bir kalabalik dusun: i.pinimg.com

hepsi senin fikrini hayata gecirmeye calisiyor. sen ortadakilerden birisin.

hepsinin goremedigi bir seyi yapman ve sansli olman gerekiyor ki dedigin yerlere gelesin. imkansiz degil tabii ki yapan yapiyor, ama git piyango al ayni sey tutma ihtimali olarak.

tabii ki zor ama piyango gibi bir şey olduğunu düşünmüyorum. sonuçta o kalabalık her işte var. amacım milyonlarca izlenme değil zaten.

oku bakalım... Mor İnek - Seth Godin.

o kalabalik her iste yok, icine girmesi youtube kadar basit islerde var sadece. her ise giris youtube kadar kolay degil cunku, bir cep telefonu kamerasi + internet baglantisi olan herkesin bir youtube kanali olabilir. her is dedigin islerin cogunda "barrier to entry" yani girise engel teskil eden bir filtre var. bu kapital olabilir, baglantilar olabilir, isin kendisini bilme / bilmeme olabilir. bununla bile beraber kurulan islerin tamamina yakini bir kac senede batiyor zaten basarili surdurulebilir bir is kurmak kolay degil.

piyanogo benzetmesi de yanlis degil. piyango kazanma ihtimalin 1 milyonda bir (6 rakam var). Youtube kanali uzerinden gecinebilecek ve uzeri gelir etmek isteyen ve bunun icin calisan kisiler ile bunu becerebilen kisilerin orani piyangodan gercekten daha dusuk.

piyango kazanma ihtimali bir milyonda 1 değil. 10 milyonda 1'dir. Konuya isviçreli bilim adamları mantığında yaklaşılırlarsa youtube projesi tutma ihtimali piyango referans alınarak yorumlanabilir. Milyon tane metodoloji sayılabilir bilimsel veri gösterilerek fakat adamın yapmak istediği sadece koltuğunun başında aksiyon alıp video üretmek :D milyon dolarlar yatırım yapmıyorsun dostum, dene,yap,eforunu harca ve sonuca göre değerlendir. atla deve değil bu işlere girmek.

gecen gun otobusteydim, bir baba ve iki tane 3 ila 6-7 yaslarinda cocuguyla beraberdi. cocuklar zirlamaya basladi, babasi da telefonu cocuklarin eline verdi sussunlar diye. cocuklar da youtube'da link verdigin turden videolar acip izlediler. kulaklik bile takmamislardi. kulaklik takmalarini soyleyecektim sonra cocuktur bunlar dedim ve ayrica youtube'un gurultusu zirlamalarinin gurultusunden iyidir deyip sesimi cikarmadim.

sen de yapmalisin bu kanalardan bir tane. millet cocuk sussun diye veriyor cocugun eline telefon, tablet.. izlenirsin. para da kazanirsin.
yeni nesil biraz degisik gelecek bence. bakip gorecegiz artik. daha bilincli ailelere diyorum. keske anne babalar tablet veya telefonun bir oyuncak olmadigini bilseler... youtube'da onerilenler kismindan enes batur'a oradan da o turden kanallara kaydiriliyor cocukcagiz. neyse, kendimi uzmeyeyim.. buyuk bir bombardiman bu internet.

kozm, milli piyango'da 6 rakam var yani 0 0 0 0 0 0 ile 9 9 9 9 9 9 arasinda tek sayi buyuk ikramiye. milyonda bir olmuyor mu?

BlackRock, dedigin cocuklara yonelik kanallardan onbinlerce var, ve getiri potansiyelleri cok kısıtlı cunku cocuklar bilerek reklama tiklamiyorlar. iceriginin uzerindeki reklami bir yetiskinin gorecegi bir icerik olmasi gerekiyor bir yerde.

milli piyangoda 7 rakam var. 6 değil.

piyango olayı denk bir benzetme değil bence. burası bir medya alanı. bir tv programının tutmasıyla benzer bir durum var. mesela danla bilic ilk çıktığında dikkatimi çektmişti. çıkar çıkmaz patladı. iyi bir projeydi çünkü. insanlarda karşılığını buldu. bir tv programı nasıl hazırlanıyorsa youtube'a da aynı şekilde yaklaşılırsa sonuç alınır.

benzer bir kanal açtım. gerçekten zaman alan bir iş. emek vermek gerekiyor. hem göründüğü kadar zor değil, hem göründüğü kadar kolay değil.

işsiz olduğun için prim borcu çıkıyor zaten. borç sildirmek ayrı, faizden kurtulmak ayrı. bugün akşama kadar gecikme faizi olmadan borcunu ödeyebiliyorsun. borcu sildirme hakkın varsa istediğin zaman sildirebilirsin.

ödemek istemiyorum aslında. en son ne zaman hastaneye gittiğimi bile unuttum. borç 720 lira, zam 70 lira. ödemeyi düşünmüyorum ama bir şekilde daha sonra zorla ödersem de zam fazla değil. o yüzden bugün gitmemi gerektirecek bir şey yok değil mi?

daha sonra gelirim olmadığı için sildirebilirim sanırım. ama geriye dönük siliniyor mu?

www.bundlehaber.com