Ekşi Duyuru

aranan bu mudur?

luxfood.pl

@mstiteltr90 merhaba, yok bu değil, bizim aradıgımız tereyagında for puf pastry yazması gerekiyor, %82 yağ oranı olan.

Getyourguide’dan rehberli turlara bakabilirsiniz.

@monseur çok teşekkürler

isveçlilerin 2 atasözü var biraz benziyor sadece;

1- i.pinimg.com
2- Kalbinizdeki kilitleri açacak en güçlü anahtar şefkattir

Garanti yıllık olarak gösteriyor muhtemelen

nerde 13,50% diyor? yıllık olarak bile euro'ya 13.50% imkansız.

ama kuveyt turk'ün oranı da çok düşükmüş. türkiye'de genelde dövize ne kadar faiz veriliyor bilmiyorum ama demek ki az.

almanya'da genelde euro'ya yıllık 2%-3% arası veriliyor.

yani 2000 euro faize koysan 3-5 euro arası geliyor aylık, 0.38 çok az.

%13.5 yıllık imkansız euroya. tlye falan bakıyor olmayasın.

0,38 dediği de yıllık faizdir.

13,50 de bir yanlışlık olduğu kesin.

evet garantl tl yaziyor bu durumda 2000 euro 270 tl mi demek

Türk liras faizidir o

hayır tl faiziyse euro yatırıp alamazsın o faizi tl yatırman lazım.

Sektör nedir?
Ürün ya da hizmet nedir bilmeden konuşmak zor.

Sosyal medyada içerik çıkmak tek başına müşteri çekmez. Doğru hedef kitleye ulaşamıyor olabilirsiniz. Çıktığınız içerikler iyi değildir vb.

Bu tarz işleri kendi başınıza yapmaya çalışmak yerine bütçe ayırıp profesyonel bir sosyal medya yöneticisine devretmek daha iyidir her zaman.

Udemy den aldığım hiçbi eğitimin faydasını görmedim

başvuru sayısı kontenjanın altında kaldığı için başvurusu kabul edilen herkes doğrudan hak sahibi oldu. şu an kesin olan tek bilgi bu, diğer tüm detaylar ancak açıklanınca belli olacak.

Bir iki aya kadar unutucaz maalesef, hadi 5-6 ay olsun. Umursamazlık genlerimizde var sanırım.

Planlanan raporlarda 500 bin hasar alması beklenen bina var İstanbul'da, bunların 50 bin tanesi yıkıma uğrayacak yazıyor.

Deprem bir doğa olayı, mutlaka olacak, ama dua edelim de yazın olsun, 7 şiddetini geçmesin, gündüz olsun.

Allah korusun, Allah böyle bir acıyı ülkemize tekrar yaşatmasın.

1. En az 10 bin lira tutar, en son 5 bine yaptırmıştım sene 2019.

2. Oturulamaz belgesi alınıp, tapuya şerh düşülüp, hala içinde yaşanan bir sürü bina var.

Devlet ya da belediye size bir olanak sunmuyor, "binanız çürük yıkıp tekrar yaptırın" diyor.

Hiç bir olanak sunmuyor derken, inşaat ve yıkım için gerekli harçları vergileri vs almıyor.

Para toplayarak veya aidatlara gore bir uzman getirilerek kontrol ettirilebilir. Binada bilen veya tanidigi olan da olabilir. Toplanti yapilip hemen konusulabilir hemen. Bina da onemli, zemin yapisi da. Ikisi de arastirilabilir. Ayrintili sorularina tam cevap veremiyorum maalesef.

Devletten umidim yok demissin ama su link yararli:
www.csb.gov.tr

not: tabii ben bir vatandasin ne yapabilecegini soyledim. tabii ki de, genel anlamda, sehir/devlet neyse sehri/ulkeyi depreme gore yapilandirmali, denetlemeli, kurul olusturmali vs.

not2: simdi konu hasarli bina oldugu icin yazmamistim ama roket adam da yazmis zaten en mantiklisini. en iyi/hizli cozum guvenli bir binaya veya sehre tasinmak. tabii herkes icin de o kadar kolay degil. mustakil ev de dusunulebilir.

Öncelikle, bence, bütün şehri yeniden inşa edip mesela Tokyo kadar depreme dayanıklı hale getirilmediği sürece ülkenin işi çok zor. Yani mesela siz olası bir depreme, dayanıklı bir binada yakalanıp herhangi bir hasar almadan kurtulabilirsiniz. Ancak İstanbul'un mevcut yapısı ve ölçeği düşünüldüğünde, devletin buraya herhangi bir kaynak yettirebilmesi mümkün değil. Bakın nüfusu görece küçük olan şehirlerde bile bu kadar büyük organizasyon sorunları ve insan kaynağı eksikleri varken, bizzat o kaynakların bulunduğu şehirde deprem yaşandığında, dolayısıyla belki o kaynaklarının bir çoğunun kullanılamaz hale geldiği bir ortamda kim nasıl temel ihtiyaçlara ulaşacak, organize olacak, tedaviye erişecek...

Öyle semtler var ki yukardan baktığınızda bir tane boş alan göremiyorsunuz. Yani evi yıkılmayıp da kurtulan insanların kaçabileceği bir boşluk yok.

haklısınız fakat durumlar böyle diye oturup ölmeyi mi bekleyelim?

10 bin lira ciddi bir para umarım bu işi uyguna yapanlar türer bu durumdan sonra, en azından oturulmaz belgesi alınırsa herkes bunu bilerek oturacak bundan fazla bir şey yapamam zaten, maneviyi geçtim öyle bir maddi gücüm yok yani. o insanlarda zar zor geçinirken bu masraflarla kirada baska bir yerde oturmaya adım atamaz.

o belgeyi alınca ev sahipleri "120m2 evimi 80m2'lik yeni evle değişmem, hem o arada kaç yıl nerede kalacağım" kavgasına tutuşuyor bildiğim kadarıyla.

2002-2010 arası ekonomi tıkırında giderken yapılmayan şey bu ekonomiyle hiç yapılamaz. Ek olarak Türk insanı çok kaderci, herkes kulağının üstüne yatıp bekleyecek bence. Sadece sen ben yeni yapılmış evlere çıkabilirsek çıkacağız (ben geçen yıl 7 yıllık bi binaya geçtim İstanbul'da yaşadığım en yeni bina bu şu an)

Devletten, ülkeden bir şey beklemeyin zaten. İstanbul gibi bir yerde milyonlarca konutun yenilenmesi imkansız.

Binaya test falan da yaptırmakla uğraşmayın, test yaptırsan çürük çıksa bile evdeki herkesin bir şekilde ikna olması gerekiyor kentsel dönüşüm için. (bkz: #115038124)

Ev sahibiyseniz hızlıca satıp, depreme dayanıklı olduğu düşünülen bir konuta taşının. Kiracıysanız zaten taşının. Onun dışında yapılabilecek hiç bir şey yok.Kafa yormayın, o evlerden bir an önce kurtulun yapabileceğiniz en iyi ve mantıklı şey bu.

sorun şu, teyzemin oturdugu binaya o getirdi herkesi, ona güvenerek oturdular eski komşusu müteahhiti oldugu için. adam ortada yok zaten ama teyzeme de bir tepki olusuyor haliyle. eğer çözümü olan olursa ben de yardımcı olmak istiyorum elimden geldiğince

Üstad sen kendini, teyzeni kurtar, gerisi kendi düşünsün. Müteahhitin bile sorumluluk almadığı yerde sizin kitlesel bir hareket beklentiniz olmamalı zaten. Boşu boşuna gerginlik yaratırsınız kendinize.

Şimdi kendi cebinden karot testi yaptırtsan, çat diye bina çürük çıksa başınıza neler gelir düşünebiliyor musunuz? Yolladığım entry'i okumanı ve ibret almanı tavsiye ederim :)

apartmanlarda fikir birliği sağlanamıyor, insanlar evlerini boşaltıp kiraya çıkacak maddi gelire sahip olamıyor, yenilendiğinde evlerinden daha küçük eve sahip olmak istemiyorlar vs vs.

ayrıca yeni yapılacak evin olası depremi atlatacağı konusu kesin mi? yeni yapılan binalar da bakıyorsun sanki kumdan yapılmış gibi çöküyor.

İstanbul'un birinci derece deprem bölgesinde muhtemelen ilk depremde yıkılmasına kesin olarak bakılan bir evde kiracayım.
Bunu bile bile burada oturmamın nedeni tamamen ekonomik sebepler, yöneticiye dedim ''bu evler biliyorsunuz sıkıntılı kentsel dönüşüm vs neden yapmıyorsunuz, evi yıkçaklar, üstüne cepten para vericez, onun da üstüne kiraya çıkıp bir de tonla kira parası vericez, o kadar param olsa sence burda oturur muyum?'' dedi.

1. Soruna cevabım yok
2. Soruna, cevabım oturulmaz belgesi alınsa bile devlet bi yardımda bulunmadığı için oturmaya devam edecekler.

cok tesekkurler. türkiyede var mı boyle bır bılgı paylasabılecek bırı

%10-%20 makul ama şehir ve tecrübe önemli.
antalyada %10

dolar bazında tatmin edecek parayı verebileceksen benim var.

online-barcode-reader.inliteresearch.com

Bu adresten kodu okutabilirsiniz. Bu kod QR kod değil, DataMatrix kodu, yani orijinal olup olmadığını belirtmez. Depo/stok takibinde el terminalleri okuyabilsin diye seri/stok numarasını içerir. Bu kod New Balance MR530SG kodlu unisex spor ayakkabıya aitmiş.

dostum kodun sahtesinin yapılması 1 dk bile sürmez. böyle şeylere takılacaksan mağazasından al derim. hiç bir anlam ifade etmiyor bu

Ürünü al satan açıklamada orijinal yazdıysa zaten sahte çıkarsa iade hakkın oluyor ürün söylenen den farklı çıkmış oluyor al kontrol ettir sahte çıktığında iade et rahat raht alışveriş yap Burak iadenin peşine onlar düşsün

Kurumsal iletişim. Bazı şirketlerde yoğun olabilir ama birçok şirkette bomboş bi bölüm

Satın alma işi hakkında ne kadar bilgilisiniz bilmiyorum ama o dediğiniz gibi olmuyor. Şu an semiconductor arayan satın almacilar ile çalışan ya da fiyat artışı isteyen tedarikçi ile haftalarca konuşup çözüm bulmaya çalışan satın almacilar görüyorum. Buna ek olarak ayağınıza gelmiyorlar. Bazıları sizin firmanızdan büyük haliyle siz onlara gitmek zorundasiniz vs.

Hayır. Tedarik zincirini seviyorum. sıkıcı değil ama son iki yıldır cok yogun, sürekli sıkıntı. Ama genel olarak muhasebede vs olmaya tercih ederim.

Çaycılık net

Pazarlama,egitim,ik.

ise gelmeseler kimse fark etmez.

Satin alma da zengin olmak icin guzel bolum. 1 ay yesen bi araba alirsin.
Bazilarinda satisa da bakarlar, sirketin eski bilgisayarlari komik paralara satmislardi.
Sadece onlarla 2 villa alinirdi.

doğru yerde, doğru departmanda, doğru işi yaptığında en güzel iş senindir :)

bizim satın almacılar yardırışta. o kadar yoğunluk ile kimsenin de gönlünü yapamıyorlar.

idari işler'de abuk sabuk lan ben ne yapıyorum diyeceğin işler peşinde koşuyor.

ik'cı isen muhtemelen şirketteki en küfür yiyen insansın :)

ben it'deyim, çok memnunum işimden, mütemadiyen yatıyorum, herkes bana özeniyor :)

Bizde pazarlamacilar. Adamlar en ufak muhasebe bilmez, operasyon bilmez. Her seye ok deyip geciyorlar is geri kalan herkese patliyor.

cfo ve cmo

muhasebe harici her iş diyebilirim, bazı arkadaşlar muhasebe iyi demiş ama ben daha doğru düzgün standart bir rahatlıkta çalışan muhasebeci görmedim.. şirketteki herşey sizi etkiler, herkes herşeyi size sorar ama en ufak eksiklikte (sonuçta iş hep parayla) en kötü ve sevilmeyen siz olursunuz. favori departmanlarım ik ve ıt kesinlikle on numara rahatlıkta mis gibi iş.

IT tabiki adamin uzmanlik alani, karisani edeni yok, mal gelmedi, transporttu, musteri sikayetiydi, isi bagladin, baglayamadin, benzin yukselmis, fiyatlar ucmus falan kimseye laf anlatmak zorunda degilsin

bunu ilüstratörler yapar hatta bionluk.com sitesinden çizerler ulaşıp fiyat alabilirsin

(bkz: google spreadsheets)

anladığım şey; sizinki klasik bir çocuk korosu şarkısından ziyade, çocuklara hitap eden, basit sözleri olan ve coşkulu bir pop şarkısı olacak?
baby shark gibi mesela?

iyi bir aranjöre gidebilirsiniz.
hatta çocuk tiyatrosu, çocuk müzikali, tiyatro müziği gibi müzikler yapan birilerine giderseniz belki daha faydalı olur. aklımda bir isim var aynı konservatuvardan mezun olduğum.

devlet tiyatrosuna müzikler yazdı. piyanist ve aranjör. armonisi de çok iyidir.
canlı orkestra değil de, cubase / logic vb. ile güzel enstrümanlar, soundlar ekler. müthiş de titiz çalışır. adı, efe tanman.

para konusuna gelirsek. tabii ki koca bir orkestraya para verir gibi para vermezsiniz ama her işin-emeğin de iyi bir karşılığı olmalı.

(kimle bu iş için anlaşırsanız anlaşın, yapıldığı sırada veya öncesinde, şarkının iyi anlamda patlama ihtimaline karşı mutlaka haklarınızı baştan alın noterde orada burada. söz-nota vs.)

Aranjör arıyorsunuz, la traviata'nın dediği gibi önceden mesam ya da msg üyeliği açıp besteci/söz yazarı ve aranjör olarak yüzdelerinizi belirtip parçanızı kaydedin.

İşin içinde çocuk korosu yahut kalabalık koro seslendirmeler olmayacaksa inanılmaz stüdyo kiralamalık döküp saçmalık bir iş değil aslında çok çok kopmanıza gerek yok.

Benim de mesleğim aranjörlük, duyuruda başka arkadaşlar da var aranjörlük yapan.

hocam piyasada gideceğin herkes, tırt bile olsa fahiş fiyat çekecektir, ayrıca hiç bişely bilmeyen adamlar afedersin bk gibi bir iş de çıkartabilir.

ben la traviata ve hedep'in tecbübelerine güvenmeni öneririm bu arkadaşların da dışında vardır duyuru bünyesinde bu işlerle uğraşan.

tanıdığım sektörde ismi sıkça duyulan 2 aranjör var, ikisi de kabul etmez çocuk şarkısı diye böyle de bi sorun var. zaten fiyatları dolar üzrenden 15 bin dolarlar 25 bin dolarlar havada uçuşuyor :)

kendi kişisel stüdyosu olan ve freelence de çalışan bir isimle de yola çıkabilirsiniz.

ben de bir msg üyesiyim mesela.
10 kasım için bir şarkı yaptım. (sözü ve melodisi bana ait, sizin durumla aynı)
www.youtube.com

bu kayıtta duyduğunuz hiç bir enstrüman gerçek değil, sample. (piyano hariç içindeki. ki o da zaten büyük bir midi klavye)

şarkıyı okuyan çocuk benim profesyonel koromdan olduğu için para vermedim.
babası da velim olduğu için, düzenlemeyi onun stüdyosunda yaptık.
ama arkadaşı düzenledi (aranje etti ve duyduğunuz hale geldi).

ve ben de MSG'nin sitesinde yüzde 90 ben, yüzde 10 aranjör olmak üzere yüzde belirledim. Geçtiğimiz aylarda fox tv kullanmış mesela.
dolayısıyla ilerleyen zamanlarda tv'lerde yayınlanması, vb. tüm hak getirecek işlerde gelen paranın yüzde 10'u düzenleyen kişiye, 90'u da size geliyor. Bu yüzdeyi değiştirmek de mümkün ama genelde yüzde 10'dan başlatıyorlar.

2 kişiye para vereceksiniz özetle bu iş için. birisi vokal (kim söyleyecekse şarkıyı), diğeri de düzenlemeyi yapacak kişi. (vokal için çok büyük bişey vermezsiniz zaten. öğrenciye bile yaptırabilirsiniz. kendiniz bile yapabilirsiniz.)

siz de "hedep" ile çalışabilirsiniz mesela bu iş için doğrudan sözlükten olsun istiyorsanız. ilerleyen aşamalarda çocuk korosu lazım olursa da, ben kendi ekibimden 4-5 çocuk yollarım katlamalı kayıt yapmaları için, belli bir ücret karşılığında.


(vokali ayarladığınızı söylemişsiniz özel mesajda. çalışacağınız kişilerin türk ve ulaşılabilir olmasını tavsiye ederim. ama illa ingilizce isim arıyorsanız arrenger - producer gibi keywordlerle bakabilirsiniz)



son not:
çıkan sonuç asla hayalinizdeki sonuç olmayacaktır. belki daha iyi, belki daha kötü, belki de daha farklı gelecektir ama tamamen kafanızdaki olmayacaktır. onun olması için zaten sizin düzenlemeniz lazım : )

harika, herkese çok teşekkürler

Öncelikle ingilizce mi türkçe mi hazırlayacaksınız?
Türkçe ise sözleriniz zaten kaçarı yok türkiye'de çalışacaksınız ki türkçe şarkı söyleyen vokal bulunabilirsin.

Sizin bir aranjöre ihtiyacınız var. Öyle gideyim stüdyolarda bir hafta kayıt yapayım falan onlar geride kaldı. Artık sadece bir laptop ve midi klavyeyle senfoni kaydedebiliyor müzisyenler. Pop şarkısı yapmak 1 gün:)

Eğer seçeneğinizi artırmak istiyorsanız audiojungle.net'e girin.
Burası bir stok müzik arşivi ve çok iyi aranjör & besteciler var.
Geneli değil ama çok satanlar listesindeki adamların çoğu oldukça iyi.

O yüzden En çok satanlara bakın. Tarzını beğendiğiniz aranjörlerin sayfalarını açın.
Çoğu available for freelance diye bir not düşer. Direkt buradan mail atın.

Vokalleri onun yönlendirmesiyle burada bir stüdyoda kaydeder adama yollarsınız.
Kalanı onlar halleder.

Fenerbahce stadının karşısında atölye Macha

Ceyda Bozkurt porselen workshoplarına bakabilirsiniz.

ayrıca takip+1

Hayır tam kapanma sürecinde hepsi kapalıydı. Şuan da kapalı

Ağır spor yapmak ile whey arasında bir ilişki olduğunu sanmıyorum. Bi de protein tozunun böbrekleri yorması savı da doğru değil benim bildiğim. Sporcu arkadaşlar doğrusunu yazar muhtemelen

Protein tozunun böbrekleri yorması için herhalde 10 scoop falan içmen lazım tek seferde.

whey eğer gıdalardan aldığın protein yetersiz kalıyorsa alman gereken bir supplement. yoksa sana bir performans artışı, dayanıklılık katkısı yok. bazı protein karışımlarının içinde kreatin oluyor bundan dolayı hafif bir perf. artışı olabilir o ayrı.

çok kabaca günlük vucut ağırlığın x 1.5 gr kadar protein almalısın. yani 70 kg bir erkek 105 gr protein almalı. 100gr tavukta, balıkta veya mercimekte ne kadar protein var bakarsın.

tabi sadece protein işin bir boyutu. sağlıklı beslenmek adına protein kadar aldığın temiz karbonhidratlar ve yeşil lifli sebzeler de önemli.

hocan sallamış protein tozu içinde bir mineral yok, protein tozunun vucut için gıdadan protein almaktan fazla farkı yok hatta nerdeyse sindirilmiş ayarda olduğu için daha verimli. kaslar da proteini sünger gibi emmez.

bir doğruluk payı var kullanılmayan proteinin böbrekle atımı gerekir ve eğer böbrek hastası isen veya risk grubundaysan protein alımını sınırlaman gerekir.

Hocan aminoasitler karaciğeri yorar demiş olabilir mi?

Yüksek ağırlıklarla girersen kas liflerin yırtılır ve protein sentezine ihtiyaç duyulur. İlk bir saat protein sentezi çok hızlı yapılır. Whey kana hızlı karıştığı için bu noktada onemli. Protein sentezinin yüksek oranda yapıldığı ilk zamanlarda kana hızlı karışan whey çok fayda sağlar.

Yüksek ağırlık ile antrenman yapmiyorsan protein ihtiyacını diğer yollardan karşılamak daha doğru olur.

Eğer protein ihtiyacin yüksek değilse, kasları fazla yipratmiyorsan aldığın proteinler zaten bekledigin etkiyi göstermeyecektir.

Ya her böcek her yerde yaşamaz ki. Sizin bahçede yaşayabilecek durumdaysa gidip bir yerlerden topla ama tasması yok ki bağlayasın veya başka böceklere hayvanlara yem olmasın...

Eskiden belgrad ormanında çok denk gelirdi yakalardık sürekli. Buralara bakabilirsin belki yaşam alanları kaybolmadıysa ortaya çıkabilir.

ne bileyim evdeyiz ya ondan bahçede olsa ne güzel diye düşündüm sanırım:)

teşekkürler düşüneyim biaz daha

çok sesli görünüşü çok kötü böcek. istilacı tür. ben olsam yanaşmazdım.

bahçede yaşar. satan pek yoktur. zaten bölgeleri istila ettiği için oteller vs ilaç ile kurtulmaya bakıyor.

gereği yokken bir şeyi abartı şekilde yapmak.

ya da bir internet femoneni ile bütünleşmiş bir söz/eylemin vurgusunu yapmak.

Yani sürekli aynı şeyi tekrarlıyor. Kimse ona o konu hakkında bir şey demese bile. Durup dururken diyor.

Youtube yorumlarında bazı klişeler çıkıyor ve defalarca dönüyor. Bu yorum da artık o kadar çok kullanılıyor ki, girdiğim her videonun altında onlarca kez görüyorum.

Genellikle saçma sapan şekilde kullanılıyor sırf like alabilmek için ama gerçek kullanılışı bi şeyi çok sık söyleyen youtuberlar için. Yani artık kimse bi şey demese de, kimse sormasa da onu tekrar ediyor anlamında.

smallpdf.com

burada pdf'i seçtikten sonra 'extract single images' seçeneğini seçin. pdf içindeki resimleri veriyor. belki işinize yarar.

super tesekkurler

Bunlar karaborsa biletler.

Resmi fiyatlar 100 TL civarından başlıyor ancak kulüp üyeliği vs olmadan ucuza bilet bulmak zor. Kulüp üyesi, GS kart sahibi, GScell veya GS bonus gibi öncelikli satış hakkına sahip bir tanıdık bulabilirsen belki alırsın biletler tükenmeden.

Uzmanlık alanım :) her sene kombine alırım ve her maça giderim önemli birşey olmadıkça. Fenerbahçe stadı için cevap veriyim gerçi arenada farklı değildir. Kombinen yoksa bu maça karaborsa dışında bilet bulamazsın yani genel satışa çıkmaz, çıkarda formaliteden 5 dk içinde tükenmiş olur. Geçen sene ki maçtada karaborsalar 750 den satıldı hep aşağısı görmedim. Tabi bu fiyatlar kale arkaları yani en ucuz yerler.
Küfür olayına gelince en arka en ön değil ama grupların olduğu yerler hem daha iç içe hemde daha sıkıntılı olur sizin için. Kadıköyde kale arkasında maça girerseniz alt katı tercih etmeniz daha iyi, hem aileler daha fazla hemde öyle çok küfür yada olay olmaz daha sakindir.

hadi ya başka çarem yok yani

Gönderdiğiniz biletler karaborsa +1

passolig çıkartabilirsiniz internetten. passolig olmadan maça giremezsiniz.
biletler satışa çıktığında bence şansınızı deneyin.
orda bütün fiyatları görürsünüz zaten. Kale arkaları ateşli oluyor genelde. Ama heryerde oturabilirsiniz aileler de var kadınlar da.

Araftayım - Maaşı iyi ama gereksiz bir mesai ve bitmeyen bir kaos var

1 ay önce alınan mal bi kararla gerizekalınjn biriyle çalışmak zorunda bırakıldık
başka gerizekalılara da malesef arz etmek durumundayız
en çok o koyuyor

çok mutluyum. mutlu olmamın sebebi yorucu olmaması değil, bilakis oldukça yorucu ve iyi bir şekilde yapması zor bir meslek totalde. ancak sürekli öğrenmeye açık olmamı gerektiren bir işim var ve bu beni ateşliyor tabiri caizse. ha karşılığında 1 2 bin fazla kazanmam gerekiyor bence, ama onu da şimdilik kurcalamıyorum, piyasa genelinden ötürü.

hayır. para.

Hayir. Para.

Hayır. Şirketteki insan profilinden memnun değilim. Benim departmandakilerin çoğu ezik. Muhabbetleri çöp. Kötü bile olsa biraz daha alfa karakterli kişilerle çalışmayı tercih ederdim.

Aşırı mutluyum. Saatler rahat, iş havalı, yöneticiler 10 numara. Standartların üstünde kazanıyorum. Kendi işimde 3 katını alacağımı bilsem yine de ayrılmam sanırım.

Mutluyum. Ama normalde benim yerimde olsa cok daha fazla mutlu olacak insanlar da var. Fazla takintili oldugum icin mutlulugum azaliyor sanirim. Maasi iyi, kurumsala gore serbestligi iyi, kosullari iyi. Hafif mutsuzluk sebebi, is arkadaslari yer yer kotu, yaptigim isten tatmin olmuyorum, yoneticiyle bazi sorunlarim var.

evet. kafam rahat, huzurluyum, olabilecek en iyi müdürle çalışıyorum, ekibimi seviyorum, şirketin insani yönü çok iyi..

Hayr, para

Hayır, para.

Valla mutluyum.
Şirketim iyi, amirler ve patronlar iyi. Devamlı sahadayim, bi yere bağlı değilim. Saatlerimi kendim belirliyorum. Maaş çok iyi değil ama ortalamanın üzerinde. Ne kadar çok satarsam o kadar kazanıyorum.

asla mutlu degilim cunku sektor bana gore degil+ayrilmaya cesaret edemedigim bir kurum+homeoffice sansi yok ise gitmeyi sevmiyorum. isin kendisi gyzel ama sartlari agir
bunun disinda tek bir alternatifim var elimde. ona da henuz yukselemedim

oncelikle (bkz: oytun kim amk).

bence gotunden sallamis. hergun yemek yiyoruz, her gun uyuyoruz, her gun siciyoruz bunlar strese sokuyor mu seni? 3 yil boyunca haftada 6 gun gym'e gittim. hayatimda en dinamik, enerjik, mutlu oldugum zamaniydi. tam bir sebepten dolayi spora gidemeyince strese giriyordum.

Çok zorluyorsan evet, yani strese girmez ama vücudunun toparlanması için 1 gün ara vermen gerekir mesela. Ama rutine soktuğunda, mesela 3km rahat koşarken, ben bir 3km daha koşabilecek durumdayım diyebiliyor ama koşmuyorsan ara verme.

Mesela barfiske başladığımda bir noktadan sonra her hafta sayıları arttırarak gidiyordum. Her gün düzenli. Sonra sağ kolumda ağrı başladı, olur öyle dedim ara vermedim. Sonra sağ kol tamamen bıraktı. 2 hafta hiçbir şey yapamadım.

Nasıl çalıştığına bağlı, duruma göre haftanın 7 günü de gidebilirsin 3 günden fazla gitmemen de gerekebilir. Misal orta seviye powerlifting yapıyorsan 3 günden fazla ana çalışmaları yapamazsın, zira yüksek yoğunluklu çalışmalarda recovery süresi 48 saate kadar uzayabiliyor. Yani şöyle diyeyim: Pazartesi günü salona gittin; squat bench press deadlift yapacaksın; ortalama 150 kilo ağırlıkla 20 set boyunca 200+ tekrar yaptın bu hareketlerde, bu vücudu ziyadesiyle yoracak katabolik evreye getirecek bir çalışmadır, illa ki minimum bi 48 saat ara vermek gerekir ki bu bile azdır normalde. Sen tutup ertesi gün de salona gidip çalışayım dersen vücut hiçbir zaman o kataboliklikten anaboliğe geçemez, haliyle negatife kayarsın. Ha yok klasik BB programı uyguluyorsun, istersen haftanın 7 günü git vücut o kadar strese girmeyecektir. Yani bölgeleri zaten böldüğün için ve PL'de olduğu gibi çok fazla ağırlık-yoğunluk olmadığından 12 saatte bile recovery olursun normalde, çok sorun olmaz.

decathlonda öyle direkt indirim olmuyor sanırım. Sadece seri sonuna denk geldiği zaman ürün o zaman indirim oluyor. Ben ayakkabılarda şubat gibi yakalamıştım. 3te 1 i fiyatına aldığım oldu hatta.

Tüm ürünlerde veya belli bir üründe indirim olduğuna denk gelmedim. Westblack haklı.

kavramları doğru kullanamayan insanları da pek sevmem ben. tanımladığın şey ırkçı olacaktı asdgf

ben de ırkçı ve faşist insanlara tahammül edemem. bunun yanında budalalar, görgüsüzler ve cahiller de yer alıyor. bir de son dönemde revaçta olan, nasıl anlatsam, bir halt bilmeyip, okumayıp dünyanın sırrını satanlara, kendilerini bilirkişi gören insanlara tahammülüm yok. bayağılığının farkında olmadan kendini aristokrat zannedenleri de pek sevmem. last but not least, radikallere kafam girsin. hangi görüş olursa olsun, körü körüne savunanlardan, hayatın anlamını bulduğunu iddia edenlerden haz etmem.

bayaa bayaa tüm insanlardan tüksindiğim ortaya çıktı sanırım adsfdghj

mesela a-b-c 3 büyükler olsun.

a-b maçında c nin yiyin birbirinizi diye tweet atması.

Gerizekalı gördüm ama böylesini görmedim. nedense katlanamıyorum bu tarz salaklıklara.

bende random harflerle gülenleri sevmem 9 yaşında falan değilse :))) @air

Bir insanda temelde olması gereken özellikler; iyi niyet, samimiyet, mantık, vicdan, kişilik ve fikir sahibi olma, doğruluk, adalet, vefa. Bunlara sahip olmayan, götü başı ayrı oynayan, kişiliksiz sahtekarlar en iğrenç insan tipleri benim için.

"faşizm" kavramı çerçevesinde dünyayı anlamaya çalışıp, bu zuppelikleri ve cehaletleri yetmezmiş gibi, anlamış gibi de konuşup yasayabilenler. tırnak içindeki kavramın yerine herhangi başka bir kavramın ikame edilmesi mümkün.

Sırf üniversite mezunu olduğu için kendilerini, kendi kendilerine aydın, bilirkişi ilan ediverenler.

Hayvanları sevmeyenler. Yanına yaklaşan kediyi köpeği kovalayanlar.
Elindeki çöpü yere atanlar, yere tükürenler.
Kadınlarla tokalaşmayan erkekler, erkeklerle tokalaşmayan kadınlar.

Genel olarak, ayrımcılık yapanlar.

fırsatçı ve gözü fazla açık insanlardan nefret ederim. cimrileri sevmem. içten pazarlıklı olanları sevmem. arkadan konuşanları sevmem. dedikodu yapanları sevmem.

en fazla ise iki yüzlü insanları sevmem. ekşi sözlük bunlarla kaynar.

bu arada şükür arkadaş çevremde bu özellikleri barındıran kimse yok.

Hümanistleri sevmem.

dindar insanlara katlanamam. allah mallah deyince benim kayış kopuyor.

Devamlı sataşma, tartışma modunda olan insan tipi. Ben huzuru sevdiğim için bu tip insanlara hayatımda yer yok. Bir insan benimle ağız dalaşına girmeye, ha bire şaka yollu takılmaya, uyuz uyuz konuşmaya, laf sokmaya falan çalışıp tadımı kaçırmaya odaklanıyorsa (ki bazı insanlar salt tansiyondan besleniyor. Onlara bu tip şeyler çok eğlenceli, çok heyecanlı geliyor) bir saniye bile tahammül etmeden çıkarırım hayatımdan. İnternette tanıdıysam basarım engeli. Günlük hayatımda karşıma çıkmış ise bir daha asla görüşmem, onun bulunduğu ortamlarda bulunmam. Çünkü neden katlanayım? Onları ardımda bırakıp sakin sakin devam ederim hayatıma.

doğruyu görmeyen, söylemeyen; çomar dediğimiz tiplere katlanamıyorum.

oturup kalkmasını, konuşmasını bilmeyen tipler... korkunç küfür edenler...

dilencilik yapanlar! durumu benimle aynı/benzer ya da benden daha iyi tiplerin sigara vs dilenmesi! nefret ediyorum bu tiplerden.

ırkçı, cinsiyetçi; hayvanlara ve doğaya saygısı olmayan tipler...

güler yüzlü, esprili olunca hemen cıvıtan; ne mal olduğunu ortaya koyan tipler...

işini başkasının sırtına yükleyen çalışanlar; çalışanın hakkını yiyen patronlar ve hepsinin hakkını yiyen rezil yöneticiler ve ve ve bu tüm yiyişleri bir de din diyerek savunan çomar davarlar! fransız polinezyası'ndan bahsediyorum elbette, ne sandınız!

lanet olsun insanların umutlarını, hayallerini ve dahi hayatlarını karartan, fransız polinezya'sındaki o kokuşmuş düzene!

pislik insanlar... su, sabun, deodorant nedir bilmeyen...

görgüsüz, kaba tipler...

tümü, bütün insanlık. (kendim de dahil)

bencil. bencilliğinden dolayı hep kendini haklı gören, özür dilemekten aciz, aşırı gururlu, asla alttan almayan insanlar. bu insanlarla iletişim kurulamıyor çünkü. elimi ayağımı titretecek kadar sinirimi bozuyor bu tipler.

Yani tabii insanlığı sevelim, ben kimim ki başkasını eleştireyim falan filan ama var tabii katlanamadığım insanlar.

- Çok küfür edenler. Yerinde, kıvamında falan değil de iki kelimesinden biri küfür olan ve küfürde yaratıcılığını kullananlar
- Nedense bilindik deyimleri yanlış söyleyenler. Mesela, "Elinden geleni ardına bırakma" falan diyen insanlar vardır ya. Yahu "koyma" o işte, bunu nasıl yanlış hatırlayabilirsin?
- Herkesin kendisini kıskandığını sananlar, kendisinden biz diye bahsedenler, gereksiz şeyleri büyütenler. Hani "rakı gibi içeceksin kadını, önce gidecek.." falan gibi saçma sapan şiir gibi yazıları abartırlar ya insanlar...
- Sosyal medyayı kendini guru ilan etmek için kullananlar. Her gün yan yana aynı ofiste çalıştığın, akşam İstanbullu Gelin falan izleyen biri bir bakıyorsun Instagram'da "sen güçlü bir kadınsın, haydi içindeki çocuğa kucak aç bugün" falan gibi birşeyler yazıyor. Sevgilisinden, eşinden "iyikim" diye bahsedenler.
- Evlenmeyi ve çocuk yapmış olmayı hayatlarındaki en önemli başarı sanan insanlar, bunu dile getirmekten çekinmeyenler.
- Kendini büyütenler. Bir arkadaşım anlatmıştı, genç bir çocukla tanışmış bir süre önce. Çocuk kendini "merhaba, ben X, bir film filozofuyum" diye tanıtmış. Film filozofu ne demek, nasıl olunur, film izleyen ve filmlerden anlayan başka insanlardan ne farkı olduğu muamma. İki gün aklımdan atamadım, o kadar rahatsız edici buldum sanki.
- Kitap okumaya karşı direnci olan insanlar. İstemezsen okuma da, okuyanı da döndürmeye çalışıyor bazıları. "Biz kitap okumayız olm, yazarız" diye saçmalarlar, o "biz" kim belli değildir. "Sen de kitap okuyup duruyorsun, azıcık başka bir şey yap" falan derler. ("dedi sığır adam")
- Burçlarla ilgili konuşanlar. Bilime karşı direnenler.


Etrafımda hiç böyle insanlar yok gerçi. Ben de az gıcık değilim.

Müslümancılık oynayan faşist ve çıkarcı şerefsizler..

dunning kruger sendromuna sahip insan.

inatçı insanlardan hiç hoşlaşmıyorum, hele kuru inat varsa istem dışı bir antipati oluşuyor. kindar insanlardan da haz etmem pek, kin tutan insan kötülük yapmayı bir sebepten de olsa haklı görüyor demektir. hırs küpü, başarı bağımlısı, hedefe kitlenmiş insanların o ruh halleri de itici geliyor, sürekli yakınında olmuyorum böyle insanların.

Dinci, sabit fikirli veya egolu insanlara dayanamam.

Ki bu da dünya nüfusunun yaklaşık %95'i falan yapıyor.

Yalan söyleyen insanlar. Yok, gercekten yalana ve insanlarin aldatilmasina tahammülüm yok.

millete bakıp cık cık bu ne diyen insanlar (kınayan insanlar)

sürekli kendini ön plana çıkarmaya çalışan, baskın karakterli palavrayı seven insanlar (bu insanlar ek olarak sesli konuşmayı ve gülmeyi sevmekle birlikte beynimi şişirir)

kadın erkek ayrımcılığı yapan insanlar (örneğin; çocuklarını ayırır oğluna tüm malını mülkünü devirir kızı hiçbir şey almasın ister veya erkek elinin kiridir diyen insanlar)

hayvana işkence, tecavüz eden insanlar

çöp atan çevreyi pisleten insanlar

kraldan çok kralcı olan insanlar

... böyle devam eder herhalde. kendimi durduramayacağım

Sürekli kendinden bahseden diyoloğun karşılıklı gelişmediği ilişkilerden sıkılıyorum bir süre sonra bu arkadaşları ekmeye onlarla görüşmemeye başlıyorum

"Hangi insanlara katlanamiyorsunuz?" diye sormaktansa cok onemli bir sey soruyormus gibi bunu evirip cevirip basina "dunyada en" buyutgeci koyan insanlardan nefret etmemekle birlikte pek haz da etmem.

Metroda inenlere öncelik vermeyenler!

Gergin insanlar. Boyle hicbir seye tahammulu olmayip, olaylari buyutup gerginlik yaratan her bir halta sinirlenen negatif tipler, 7/24 bunalim takilanlar. Ayrica kendinden baska herkesi salak, kendini akilli zanneden ve asla "acaba yanlis dusunuyor olabilir miyim?" diye aklinda gecirmemis cok bilmisler.
Bir de asla porno izlmememis gibi davrananlar.

yüksek atanları bozmadan duramam.

bir de şimarıklığının farkında olup her istediğini alabileceğini/yapabileceğini zannedenlere yapamayacaklarını göstermeyi severim.

Konu her ne olursa olsun, şunu sürekli uygulayanlarla direkt iletişimi kesmek, ağızlarına toprak tıkamak istiyorum: en.wikipedia.org

Yolu yordamıyla konuşmayı bilen, ama fikirlerimi paylaşmayan insanla da iletişim kurarım pekala. Önemli olan konu değil genel olarak, konuşulan insan.

Böyle karşındaki insanı kırdığını bildiği halde yağ gibi suyun yüzüne çıkıp bilmezden gelenler. Geri adım atmayanlar. Kırılan kişi sinirlenince daha kuduranlar. Bence cinayetler bu yüzden çıkıyor. Örneğin oğlum bak git diyor adam veledin eli boş en son kafasında süpürge kırılınca aklı başına geliyor ya. Bence birçok yetişkin kafasında süpürge kırılasıca. Nezaket çok önemli. Biri bana yapma diyorsa yapmam olay bitmiştir. Ha şu insanlar da bir alemler. Böyle kendisini ayrı bir havalara koyuyor önce yaş ilerlediķçe de lacivert renkten ötesi olmadığını anlıyor gülüyorum onlara. Halbuki başında anlasaydı lacivertliğini süreci daha kolay atlatabilecekti. Neyse her şeye raģmen sevilesiler eldivenle.

kendini çok zeki zannedip konuşma sırasında sürekli zekasından dem vuranlardan nefret ederim. üstüne bir de gerizekalı biriyse katlanamam.

bonus : www.google.com.tr

bit.ly

www.cevremuhendisleri.net

dostum sağol da bu gönderdiklerini foseptik masterı yapmak isteyenler okur heralde:)
bizim burda yazma amacımız, 'bizde vardı aynı sorun şunu yaptık gibi birer ikişer cümlelik yorumlar

çocukken oturduğumuz apartmanda kanalizasyon sistemi yoktu, yere çukur kazıp, bildiğin betondan büyükçe bir tank yapmışlardı(tank yer altında kalıyor bayağı, kapak kısmı biraz yüksek ve yer ile aynı seviyede kapağı), yılda ortalama 2 defa vidanjör gelip çekiyordu.(10 daireli apartman)

üstünde kapağı olduğu için ve yerin altında olduğu için bu çekme işlemi yapılmadığı zamanlar herhangi bir koku olmuyordu.

yani çelik tank masrafı yapana kadar , onun 4 5 katı büyük yer altına yapılmış beton bir tank bence daha mantıklı.

elbet beton olduğu için sıvıları sızdıracaktır ama çok büyük bir zarar vereceğini zannetmem.

ayrıca her ay çektirmek falan oldukça sıkıntılı bunu en azından 6 ayda bire düşürmek lazım. hem masraf azılır hem koku türevi şeyler.

i.hizliresim.com

ayrıca yer altında olduğu için yerçekimiyle atıklar gidecek, bunu hemen ev yanına yapmak zorunda da değilsin, uzak bi yere de yapılabilir. hesabını kitabını mühendisler yapar.

köyde dört mevsim kalacak mısınız? Yoksa sadece yazdan yaza mı? Tank/depo vb. masrafı yapmanıza gerek yok. Toprak gayet güzel emer..

Öncelikle o köye gelecek vidanjör var mı, onu öğrenin. Muhtemelen yoktur. Belediyenin vidanjörü tek seçenekse, gelmez. Aklınızda bulunsun.

Derin bir çukur, olmadı kuyu açtırırsanız hiçbir sıkıntı olmadan konuyu çözersiniz. Üzerine bir kapak ayarladınız mı, tamamdır. Yıllar içinde o çukur dolar, siz de kepçe ile tekrar açarsınız, hepsi bu.

Tank olayı epey zor, hiç girmeyin derim.

biizm yazlıkta da kanalizasyon yoktu. vidanjör gelip çekerdi, yani o sırada bir koku oluyor ds çok da sorun değil. vidanjör gelecek mi, gelecek ise ne kadars gelecek en önemli sorun bende. 500 tl alırsa vidanjör her ay o kadar para sırf buna mı vereceksiniz

hocam belediyeye sorun bu problemle karşılaşan ilk siz değilsinizdir.

ama bunun bir hesabı var. kuyu hacmi / (evde yaşayan kişi sayısı x günlük katı atık miktarı sıvı atık miktarı)vs.

bizim oralarda toprağı çukur yapıp, ölene kadar devam.

burda işte düşünmemiz gereken çevreye olan zarar. bunun içine deterjanlı su da gelecek. normal su da.

koku gelme olayı olmaz. kuyuya bağlanan boruya çekvalf koyarsınız. kuyunun da dış kapağına naylon serip hava çıkışını engellersiniz.

hayvan gübresi (bir çoğu) doğaya faydalıdır, tabiata en zararlı patojenleri içeren 3 şey var; 1. insan dışkısı 2. köpek dışkısı 3. kedi dışkısı

idrar için aynı şeyi söylemiyorum dışkı için, bu sene bunun eğitimini aldık. bunun için kuru kompost wc kullanıyor bir sürü insan @üğpoıuy

çelik değil aslında plastik tank düşündük ama acaba senin dediğin gibi kazılsa daha mı az masraflı olur , bunu bir araştırıcam teşekkürler resim içinde @Photographer

dediğim gibi zarar vermek istemiyorum, hele direk kuyu yaparsak taban suyuna karışır bir yerlerden su yüzeyine çıkar çoluk çocuk içer al sana hastalık. @silah taciri @babilbaligi

@oscar vidanjor 500 tl olur mu köy yerinde, adamın tepesine pislerler:d

@qobel çekvalf ne imiş araştırıyorum hemen

hepinize çok teşekkürler

hocam olayı çözerseniz burada da güncelleme yapar mısınız? bizimkiler de aynı durumda şu an da.

tabi ki, araştırıyorum hala @yuto

Biopipe diye şirket var. Hemde Türk şirketi. Evin atık su tesisatına ekleyeceğiniz bir boru hiç bir kimyasal kullanmadan, atık suyu bahçe sulama suyuna çeviriyor, kurulum maliyeti de çok yüksek değil. Bir görüşün isterseniz, ulaşamazsanız haber verin yardımcı olayım.

biopipe.co

bir kişiden daha duydum ama sözlükte de yazmışlar dönmüyolarmış
kurulum maliyetinin aşağı yukarı tutarını biliyor musunuz?

bu fiyatlara macroda da var

hindistan cevizini o kadar mükemmel ancak spiralle veya dekupajla kesebilirsiniz bence. ince demir testeresi de iş görebilir denemek lazım. ama mengeneye tutturduğunuzda kenarları hasar görebilir. güzel yapmış kim yaptıysa.

kıl testereyle kesilir tahminim. hindistan cevizi tane 5.50 tl filandı metro'da. konuşulursa toptan alım kategorisine sokup indirebilirler belki, o kısmı bilemiyorum.

edit: tanesi 3.99'du bugün

o dedikleriniz nerede, bauhausa falan götürsem keserler mi acaba:)

halde egzotik var da kasayla satıyorlar. zaten gece 4 de fln gitmeniz lazım. metro markete gidin

bauhausta tabii ki kesmezler hocam. :) kıl testere ucuzdur alıp deneyebilirsiniz ama eliniz yatkın değilse hiç bulaşmayın elinizi kesersiniz. bir marangozla iyi muhabbet kurup yaptırmanız lazım. yoksa işiniz zor :)

Uygulamanın özelliğinde varsa o değerlerin üstüne tıklayıp değiştirebilirsin.

@1adam uygulama değil normal bilgisayarda açıp izlerken diyorum

Kuşları pek düşünme çatalca'da onlarca rüzgar türbini var zaten.

Kendi elektriğini üretme işi yasalarla belirlenmiş kurallara bağlı, bildiğim kadarıyla kurulan şebekeye satılıyor, kullandığınızdan üretilen düşülüyor basit olarak.

Maliyet tarafında bilgim yok, her zaman bulunmayacağınız bir yer ise satmaya yönelik yapmak daha mantıklı olabilir.

cati tipi solar panellerle ilgili yeni cikti yasa. o ise bakabilirsiniz. ama tum kurtlar üsüsur simdi. biraz sakinlenmesini bekleyebilirsiniz piyasa otursun. ruzgar olayi da kucuk santraller belirttiginiz uzere pek kullanisli degil. eger elektrik sebekeniz varsa ondan kullanin. sadece ruzgar olunca elektrik alabilirsiniz cunkum. enerji depolama falan yapmazsaniz. gunes de ayni.

bu olaylar avrupada yyginlasti cunku devletler inanilmaz tesvikler verdi. ve de herkes urettigi enerjiyi satmak istesi cunku fiyati daha iyi kullanmaktan. turkiyede oyle herkesin evinden para kazanabilecegi falan gorulmemis pek. yeka ihalesi seklinde yandas destekli yabanciya verilir isler.

sonuc olarak bence bosuna kasmayin elektriginiz varsa. profesyobel is olarak dusunurseniz, trafo kapasitesi vb varsa o bolgede lisanssiz 1 mw ruzgar projesi gelistirin. yatirimi yapmadan satiliga cikarin arsayla beraber gideri olur -) su anda kapandi bu tip isler galiba ama belli olmaz bu ulkenin isleri

cümleyi ilk kuran açıklayabilir. ama açıklamaz bence.

Brezilya atasözü olan,
Problem var, çözüm de varsa; problem yok.
Problem var, çözüm yoksa; e o zaman da problem yok?

ile,

Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan ikilemi birleştirilirse ortaya bir takım fikirler çıkabilir.

İngilizce varsa burada açıklamış.

www.careerride.com

çoğu kez problemi analiz ettiğinizde/ona yakından baktığınızda çözüm de içeriden size göz kırpıyordur. sanki problem çözümü gizleyen bir örtüdür.

bir matematik probleminde çözüme gitmeniz için gereken tüm bilgiler problem içinde mevcuttur.

bir hastalıktada tedavinin ilk aşaması teşhistir. tedavi o problemi ele alarak başlıyor. ve neden olan etmenlere göre bir tedavi belirleniyor. hastalık, tedavi sürecinin bilgisini size sunuyor.

öyle bir yer olsa hurdacılar kapısında yatar;) metal, plastik hatta kağıt hurdaları değerli atıktır. milletçe karışık atıyoruz ve pek değerlendirilmiyor orası başka konu ama bu tür atıklar ayrıştırıldığında değer görür. misal kimi belediyenin ayrılmış kovaları oluyor, hurdacılar mütemadiyen onları boşaltır(normalde belediyenin anlaşmalı firması alması gerek).

Apartmanin kapisina ya da etraftaki apartmanlarin kapisina yazi asabilirsiniz belki?

hurdacılık yapanlarda Bidon, atılmış tahta oluyor genelde. Onlara gidince para ile satıyorlar.

Erkek mi kadın mı bilemedim ama kadın içinde ben geçen seneden beri Ugg Adironrack kullanıyorum. Diğer Ugg'ların şeklinden farklı, uzun ve sıcacık tutuyor, ağır da değil. Yaptığım en güzel yatırım kendisi.
dtpmhvbsmffsz.cloudfront.net

Erkek olduğunu var sayıyorum yds

Adamlar bi bot yapmış -40

5-6 senedir kullanıyorum.Üstüne tanımıyorum.
img-morhipo.mncdn.com[img][5][1][900x1234].jpg?1510
www.morhipo.com

Kadınsan Sorel. Bende şu var iki senedir kar yağdığında giyiyorum, outdoor botlarım solda sıfır kalıyor sıcak tutma konusunda:D
www.morhipo.com

kadın evet. bunlar da guzel de bır de starlı bısey yok muydu? herkes paylasıyordu ınstagramda?

Bir ara moon boots fln paylaşıyordu herkes, acaba onları mı diyorsun?
ya da inuikii fln?

stabilo kullanıyorum işte dedigin gibi o gösteriyor

Pilot v5 kullanıyorum ben farklı farklı renkleri var. Arkaya azda olsa geçebiliyor.

annie hall

gone girl sayılır mı?
sert derken ne demek istediniz anlamadım.

blue valentine

The Living'i izlediğimde "Ne yani, beni terk mi edeceksin?" cümlesinin ilişkilere dair karşılaştığım en "sert" tepkilerden biri olduğunu düşünmüştüm. Kadın-erkek, aile ve kişinin kendi ile ilgili çatışmalarına dair çok yormayan ama şaşırtıcı olduğunu düşündüğüm noktaları da olan bir filmdi.

Dizi olsa big little lies

Izlememis olma ihtimalin cok dusuk ama:
Duvara karşı

(bkz: Raw)

@kayranın kedisi
sayılır tabı de ızledım onu saol yıne de

Agir roman.
Masumiyet ve kader i izledin varsayiyorum.

önerilerden blue valentine ve gone girl'e (izlemişsin gerçi) +1, ama izlemediyseniz istediğin tarz filmlerin şahı revolutionary road'dır tam aradığın şey olabilir

Masumiyet ve kader +1

Yerli ve sert!

Yönetmen olarak; Jane Champion

My King/Mon roi(2015)

Bence Nymphomaniac En sert mesajlardan birini veriyor film sonunda, ama film genel olarak erotizmden ziyade pornografik olduğu için ne derece hoşuna gider bilemem.

Revolutionary Road
Play Misty for Me
Kærlighed på Film
Bad Timing
Ve aralarında benim için en iyisi olan Blue Valentine

Bad Timing ve
My King/Mon roi(2015)+1

diğer soruna cevaben yazdığımı buraya da ekliyorum. ama soft olanları çıkardım.

The One I Love
www.imdb.com

Body and Soul
www.imdb.com

A Ghost Story
www.imdb.com

Forever (dizi. comedy demiş ama dram ve comedy bence, çok iyi irdeliyor)
www.imdb.com

Trust
www.imdb.com

filmlerin çoğunu festivallerde izledim. bence hepsi birbirinden sert. tek tek incelemeni öneririm.

ayrıca rüzgarda salınan nilüfer benim de aklıma geldi ama o filmin asıl derdinin kadın-erkek ilişkisi olduğunu düşünmüyorum.

Sıfır karbonhidrat olayı pratikte çok mümkün değil, yediğimiz sebzeden, peynirden bile karbonhidrat geliyor. Ancak düşük karbonhidrat olarak mümkün, hiçbir şekilde tahıl/şeker tüketmiyorum. Baklagillerden bir miktar karbonhidrat almış oluyorum tabi.

Arada sırada (2-3 haftada bir) 1adet muz ya da 1 tatlı kaşığı keçiboynuzu pekmezi ile sağlıklı tatlılar yapıp yiyoruz, onun dışında evde şeker/un/glutenli ürün vs yok. Meyve de cok nadir. Ancak sebze bol bol, et ile bakliyat yiyorum, süt ürünleri tüketiyorum. Sebzeden gelen karbonhidrat çok düşük ve yavaş sindiriliyor. (Karatay mode on)

Sadece et ya da yağ tüketilmiyorsa karbonhidrat tüketilmemesi gibi bir durum olamaz, karbonhidrat farklı formlarda hemen hemen her şeyde var. Yani peynir yesen de var brokoli yesen de var nohut yesen de var. Bununla birlikte, çikolata cips yesen de var. Sıkıntı, karbonhidratı nereden aldığın. Ben karbonhidrat tüketmiyorum diyemem ama uygun yerlerden yeteri kadar alıyorum diyebilirim.

Ben. 130 KG obez bir bireyken, karbonhidratı minimuma indirdim. 30 kg verdim. spor falan da yapmadım.

Karbonhidratı sıfıra indirmek denildiği gibi pek mümkün değil. Fakat basit karbonhidratı beslenme düzeninden çıkarmak mümkün. Ben üç aydır basit karbonhidrat tüketmiyorum, çok da memnunum.

DNA'da bile şeker varken sıfır karbonhidratla beslenme diye bir şey imkansız. Ayıklayacak mısın?

basit- düşük karbonhidrat bahsettigim aynen. tahıl ve şekeri ortadan kaldırmak. şekeri hallederiz de un yokken misal krep yapamayız değil mi?

mesela un yerine alternatif ne kullanıyorsunuz? @neferkitty @voyager 1

Ben su siteyi cok seviyorum, kizi tip1 diabet olan bir annenin saglikli alternatiflere yonelmesi ile olusturdugu tarifler var. Bazilarinda bal/pekmez vs oluyor tabi ama bazilarinda yok. Mesela bazilarinda un yerine badem unu /findik unu vs kullaniyor. Yemek tarifleri de var. Bi bakin derim

www.badeninsekeri.com

Daha bugun sahlepli chia pudinginden yaptim sadece 1 tatli kasigi pekmez var icinde ( 2 kisilik) onun yerine yarim muz da konulabilir. Krebi bir keresinde yulaf kepegi ile yapmistim ama karbonhidratsiz olmaz galiba hic denemedim.

bende tip1 diyabetim. karbonhidrat hesaplayarak yiyorum surekli.
tuketimi tamamen sifira indirmek aslinda pek mumkun degil.
ben bir donem cok cok azaltmstim, hem kilo kaybi yasadim hemde gucsuz bir duruma geldim.

@hopp bir keresinde başlarda krep için yulaf unu denemiştim ama çok kötü olmuştu. Belki de ben yapamamışımdır bilmiyorum :) Sonra da eskiden sevdiğim şeyleri başka malzemelerle yapmaya çalışmak yerine yeni beslenme düzenime uygun şeyler yapmaya başladım çeşit çeşit omletler vs. Bir süre sonra insanın canı gerçekten çekmemeye başlıyor zaten.

Yeşil sebze ve az miktarda kuruyemiş dışında hiç tüketmiyorum. Süper olay.

Ben karbonhidratı bırakamadım.
Şeker tüketmiyorum, rafine şeker yani. Paketli şeyler ve abur cuburlar vs kesinlikle yemiyorum.

Makarna, börek vs yemiyorum bir de.

@hopp unsuz pancake tarifi de varmış şimdi gördüm :D

www.badeninsekeri.com

1. Tarihinde bir mazi yatar.

@isott o kadar da bilinmiyor sanırım :)

Fenerbahçe Cumhuriyeti

mazinde bir tarh yatarı soyleyen hıc duymuyorum daha guncel bıseyler yok mu ya

1907 marşı

Haklıyız kazanacağız

şu sıralar fenerbahçe adamın amnkyr en gaz verici beste. en sık söylenen sensiz hayat bestesi. en çok sevdigim de kan ağladı bu yürekler.

hakliyiz kazanacağız da cok iyidir ve sevilir ama çok yorucu bir bestesir bu yuzden tribünde neredeyse hic soylenmez.

Marş değil de tezahürat diyebileceğimiz şeyler var.

Sevdik seni her şeyden çok.
Dilimde şarkıların gündüz gece.

mazinde bir tarih yatar yasa fenerbahceyi bilmeyen adam fenerbahceliyim demesin zaten.

Tribunlerde
Hep dillerde
Bu sevda bitmez gönüllerde
Darağacinda olsak bile
Son sozumuz fenerbahçe.

Marş değilde tezahürat desek daha doğru olur.

Yo nicke bakmadan cevaplıyorum ben.

Nicke bakıyorum, daha önceden tartıstıgım biriyse cevap vermiyorum.

Faydalı olabileceğime inandığım bir konu görürsem kim olduğuna bakmaksızın yaziyorum.

nicke bakmıyorum bile.

bence sorunun kolaylığına göre cevap geliyor. mesela yemek tarifi sorsan bilenler hemen üşüşüp veriyor cevabı. ama bazen sağlık konuları olsun, engin bilgi gerektiren konular olsun pek yanaşmıyor kimse.

birde şurda en sevdiğiniz özelliğiniz nedir diye sor 20'yi geçgin cevap gelir eminim. kendini anlatmayı seven bi güruh.

nayn, bi fikrim varsa yazıyorum.

hiç bakmadan cevap veriyorum.

Sözlük hesabından sorarken duyuruyu internet kullanıcılarına açmayı unutuyor olabilir misin?

Yoo soru hakkında bilgim ya da fikrim varsa yanıtlıyorum, nickle alakası yok.

2 kişi var mimlediğim. Yazdıklarını okumuyorum bile duyuruda. Okusam da cevaplamıyorum. Ama tahminimce duyurudaki insanların tutumu böyle o tiplere (tespitlerime göre, kendi duyurularına yapılan yorumlara göre) beyni yok fikri var derler ya heh onlardan.

bildiğim nick'lere cevap yazmak değil ama şöyle bir durum var: birkaç nick var, onların hiçbir duyurusuna yazmıyorum. bazıları aynı şeyi 15 kere soruyor (ben de dahilim bu gruba) ve yazdığını boşuna yazdığını biliyorsun. bazıları ise net gerizekalı oluyor, hiçbir şekilde muhatap olmak istemiyorum. troll'leri falan geçiyorum zaten. onlara cevap verdiğim oluyor ama troll olduklarını bilerek veriyorum, faydam olsun diye değil.

bunun dışında "aa bildiğim nick, yazayım" ya da "aa bilmediğim nick, neme lazım cevap vermeyeyim şimdi" durumu olmuyor ama nasıl desem, verdiğim cevabı okuyacağını ve verdiğim cevaptan yararlanabileceğini bildiğim kişileri kendimce daha öne koyuyorum elbette. bu senin başka hesaptan girmenden ziyade, benim "bu kişiye yazdığım şey boşa gitmez" diye düşünmemle alakalı.

Nicke bakıyorum meraktan ama bildiğim bir konuysa cevap veriyorum, nikine göre ayırmam yani. Tartıştığım tipleri de hatırlamıyorum ben ya.

ben bazı nicklere yazmıyorum bilerek.

nicke hiç dikkat etmem. var aslında bir kaç yazılmayası tip ama ona bile dikkat etmiyorum. bildiğim bir şeyse yazarım hemen.

of çok ergen bi genç var onun sorularını okuyorum. benim üzerinden 7-8 yıl önce geçtiğim konuları görünce bi sıkılıyorum valla.

devilred i çok gergin bulduğum için onun sorusu varsa geçerim, gerisine bakmam, cevaplayabilirsem cevaplarım

Ben de nicklere genelde bakmayanlardanım. Tartıştığım insanları bile unutuyorum, belki de birkaç gün sonra sorusuna cevap veriyorumdur. Ben yapım gereği kin tutabilen biri değilim.

Burada 2-3 kişiyi tanıyorum sadece (ki onlar da sevdiğim insanlar). Diğer herkese eşit uzaklıktayım, hiç kimseye karşı bir şey hissetmiyorum.

nick ayırmadan elimden geldiğince yardım ederim,cevap yazarım. bazen soruya cevap yazana kadar 50 kişi en ince ayrıntısına kadar bilgilendirmiş oluyor, o zaman da benim yazmama gerek yok ki diyip geçiyorum.

Nick'e hiç bakmıyorum. Geçen gün bir soruda cevabı yazdıktan sonra gözüme çarptı, 'Ya bu böyle biri değildi. Troll mü acaba' diye merak edip vazgeçtim. O da kaç yılda bir kere oldu. Engellediğim hiç kimse yok. Can düşmanım olsa ve cevap vermiş olsam, sonra fark etsem 'Belki arayı ısıtırız, fena mı olur' diye silmem.

Gönül işleri, anketsel sorulara cevap vermek kolay. Herkesin ya kendisinin ya çevresinin gönül işi tecrübesi var ve bir noktaya kadar yoruma bağlı, bilgiye bağlı değil. Keza anketler de öyle. Kendini biliyorsun, dolayısıyla soru bildiğin yerden geliyor. Biri gelip de 'Elimde iyon lazeri var, potasyum sülfatla tepkimeye soksam ne olur' dese nasıl cevap vereyim; iyon lazeri görmemişim, potasyum sülfat görmemişim. Soru ne kadar çok bilgi isterse, gelen cevabın da o derece az olması ve hiç cevap gelmemesi normal.

kendi yazdığım bi eklenti ile engellediğim kişilerin cevaplarını ve duyurularını görmüyorum. o yüzden daha böyle birşeyle uğraşmadım. engelli listesinde değilse cevap veriyorum listedeyse zaten görmüyorum.

nicke bakıyorum.

bazı arkadaşların hayali hayatlarından gelen sorularına cevap vermiyorum örneğin.

Bazilarini seciyorum cunku hem soru sorup, uzerine de ukalalik yapiyorlar. Bilgi vs. bunlara çok. Elimden geldigince islerine yarayacak sekilde herkese cevap vermeye calisiyorum.

nicke bakarım.

önce soruyu okuyorum soruda sıkıntı yoksa cevaplıyorum
acayiplik sezersem nicke bakıyorum haaa troll diyorsam yazmıyorum yoksa olabilir böyle şeyler diyip bilgim dahilinde cevaplıyorum.

nicke bakmam çünkü binlerce adam var hangisini aklımda tutayım. ancak duyurularda bazen görüyorum adam trollüyor belli. bir iki gözüme çarparsa unutmam sorduğu sorulara cevap vermem.

içeriğe ve yazma stiline göre cevap veriyorum.
Nike bakmıyorum bile, burda insan ya da gündem takip etmiyorum. Trol mrol olsa bile (ki bildiğim bişi yok kimdir nedir), çok saçma bi soru olsa bile, aklıma gelen bişi olursa yazmaya çalışıyorum ekstra bi durum olmazsa (üşenmek)

Haberler sfgjkş

aynı benim babam :D

white house down

daha sonra da london has fallen

the italian job

alternatif: turkiye gundemi, haberler +1

Warrior

@megalomaniac bu arada babama esprini söyledim 5 dakika güldü adamın sosyal medyayla alakası olmadıgından bu esprılere kopuyor:))

Kingsman: The Secret Service

Bardağın olacaksa ikea da hem uygun fiyatlı hem de çok kullanışlı termos var. 20 tl mi neydi. Sabahtan akşama sıcak ya da soğuk tutuyor. Çok memnunum.

starbucks'ın metallerinden inanılmaz memnunum ve senelerdir hiç bir sorun yaşatmadı bana sağolsun . tüm gün o kahve kalmaz tabi en azından benim gibi birinde kalma öğle arası tazelenir falan.

biraz pahalıdır ama termos alacaksan stanley markasına bakabilirsin. torunlarına miras kalacak derece dayanıklıdır.

çok teşekkürler hepinize

Ben amazondan contigo marka mug aldım tavsiye ederim.Hangi marka alırsanız alın amazondan fiyat bakın çok daha uygun fiyata alırsınız.

inception ve the prestige derim.

hayalgücü, oyunculuklar, çekimler harika.

yedekte,
the dark knight,
interstellar,
6. his,
the man from earth,
usual suspects,
shawshank redemption,
the pianist,
i am sam,
cloud atlas,
black hawk down,
layer cake,
lord of war,
misery,
hayat güzeldir,
the devils wears prada,
se7en,
law abiding citizen,
wag the dog,
body of lies,
argo,
crimson tide,

Harry Potter ve Sırlar Odası

interstellar

cesuryürek

Beni en çok etkileyen film diyeyim. (bkz: )www.imdb.com

Cinema paradiso
Amelie
once upon a time in America
Godfather I

the matrix. net.

3 Idiots - Drama, Comedy
Persepolis - Animation, Drama
Relatos salvajes - Drama, Thriller

la haine cok guzel de... boyle de soru sorulmaz ki...

"En güzel" için tek bir film söylemeyi beceremedim ama Cinema Paradiso'nun çok özel yeri vardır gönlümde.

The Truman Show

Cok film izlemis biri degilim. Inception, Saving private Ryan, Interstellar, the dark knight aklima gelenler.

esaretin bedeli

dram

En cok izledigim film yuzuklerin efendisidir tahminimce. Ama beni en cok etkileyen film dogville. Insana olan bakis acimi degistirdi.

2001: A Space Odyssey - bilim kurgu

İlk izlediğimde ağzım açık kaldı; hipnotize oldum. Sonraki her izleyişimde de fark ettiğim detaylar, nüanslarla felsefem değişiyor. Dahice bir film değil, kendisi dahi.

zor soru yav.

yerlisi var, yabancısı var, aksiyonu var, tarihi filmi var, bilim kurgusu var, gerilimi var...

yine de ne yalan söyleyeyim, soruyu görünce aklıma üç tane film geldi: schindler'in listesi, matrix ve çöpçüler kralı.

"ilk ikisi tamam da, sonuncu ne alaka?" diyebilirsiniz. şöyle diyeyim: 1977 yapımı ya bu film. o dönemin gerçeklerini ve insanların yaşantısını o kadar iyi yansıtıyor ki, hâlâ arada açar izlerim. cidden en sevdiğim türk filmi olabilir. müzikleri de harika. arzu film şimdi hepsini youtube'a hd yükledi ya, izleyip duruyorum arada.

her film sorusuna yazdığım cevabı buraya da yazacağım: leviathan. 2014 yapımı olan, zvyagintsev'inki. izlediğim en "iyi" film mi? değil. oyunculuğuyla, senaryosuyla ve diğer yönleriyle bundan çok daha iyi filmler olduğunu biliyorum. benim izlediklerimin de bazıları leviathan'ın önüne geçecektir. benim en sevdiğim leviathan oldu ama. o filmden aldığım tadı çooook az şeyden alabilirim diye tahmin ediyorum. her şeyiyle çok çok güzeldi benim için. muhtemelen çocukluğumdan beri sibirya diye kudurduğum için. film sibirya'da da değil de murmansk taraflarında geçiyor ama olsun aynı bokun laciverdi hehe

human değil di ya onun gibi bir kelime ama o değil.

onu da izleyeceğim bu arada saol

home olabilir mi.
www.imdb.com

ona da bakıyorum sonunda ünlem işsareti vardı sanki

Memurlar koyardi ayak altlarina eskisen. Tahtadan boyle laptop altligi gibi egimli platform. Ondan yaptirabilirsin marangoza

benzer ürünler:
www.hepsiburada.com

www.n11.com

bu kış soğuklarda almıştım ayak ısıtıcısı hala arada fişini taktığım oluyor .n11 den 48 tl ye falan almıştım sanırım . parasını sonuna kadar hakeden bir ürün . iyi ki almışım . hep masamın altında . direk yere basmıyorum . tavsiye ederim

çok saolun arkadaslar, gerçi bu da elektrikli ya çay may döksen direk çarpılmaz mıyım korkarım bundan da

çarpılman için 1-2 litre su boca etmen gerek.

Aynı durum zayıfladıktan sonra bende de gerçekleşti. Ellerim ve ayaklarım üşüyordu. Birisi hardal tohumu yememi önerdi. Denedim ve faydasını gördüm.

Termal tabanlık al. Her ayakkabıcıda olur

Myso dan iki yıldır falan kullanıyorum kesinlikle tavsiye ederim. ayaklar ısınınca bütün vücut ısınıyor.

Elektrikli fan ya da ayak isitici.