Ekşi Duyuru

çiğ köfte istiyor benim arkadaşlar valla.

Türk Kahvesi & Cezve bi de rakı işte :D

Baklava.

kitaptir, dergidir..lokum, baklava..turk findigi..

Ben limon kolonyası, salep ve kareli defter istemiştim.

@kismisolungac

1 LT Türk rakısı Amerika da 20-30 USD arasında satılıyor zaten. neden götürsün ki ?

goo.gl


Türkiye'den ABD ye ne getirilir?

El yapımı eşyalar, dekorasyon süs eşyaları falan çünkü bunlar ABD de inanılmaz pahalı.
Altın takı, Amerika'da altının kalitesi çok düşük!!

Türkiye de teneke denen şeyleri ABD de altın diye pahalı mağazalarda satarlar (10 ayar altın mesela). Gümrüğe takılmamak için bayansanız hepsini takın takıştırın kişisel takı olunca kimse bir şey demiyor.

Ayrıca her seyahatte X bir ürüne 1000 usd yatırıp 10.000 usd kazanan bir arkadaşım var. Tr den USA'ya giden bazı ürünlerde ciddi kar marjı olabiliyor.

Deneyimliyim. Abd vizen varsa meksika icin vizeye gerek yok. El kol sallayarak gecip gidiyorsun.

"cmu sphinx" var açık kaynak kodlu. yazılım dili olarak python temelde ama genel olarak destekledikleri dil olark da eng. var. hangi dil lazım bir de?. ayrıca yazılımdan anlamazsanız zor. program olarak yapan var mı bilmem ama "speech to phonetic" gibi şeyler yazarak bulabilirsiniz gibime geliyor.

cmusphinx.sourceforge.net

magoosh.com

buraya gore okullarin ets ile bir duzenleme yapmasi lazim falan diyor. tabii guncel bilgi mi bilmiyorum.

www.quora.com

burada da mevzu senin kontrolun disinda diyor.

ama toelf aciklaninca senin online hesabinda sonucun gozukuyor. yanlis hatirlamiyorsam onu pdf olarak email atmistim okullara basvuru esnasinda. sonra resmi sonucu istiyorlar tabii.

okullarin kodunu yazinca sistemde sinava girmeden belki elektronik olarak da yolluyordur? kastettikleri o olmasin? gerci dedigim gibi hatirlamiyorum tam. sanirim en dogurusu o okullara mail atip, kodunuzu yaziyorum posta ile gonderilmesi icin, yapmam gereken ekstra bir sey mi var mi diye sormak olur.

soylemeye bile gerek yok, gre icin kodlari onceden hazirlayarak gitmek muhim sinava. sonra benim gibi sinavdan sonra okullari bulmaya calisma iki saat...

basarilar.

Kotu

amacın ne ona göre değişir.
analitik kötü ama.

Batarya degistiriniz efendim.

Hocam batarya sorunu note4'te de var.

Eğer samsung servisinden orijinal alabilirseniz harika. Ama samsung servisi dışında bi yerden alırsanız batarya şişebiliyor. Dönem dönem kontrol etmelisiniz.

Piyasadan alacağınız 30 - 35 TLlik batarya işinizi çok rahat görür.

deji model bataryalar gerçekten f/p açısından sanırım en iyi ürün piyasadaki. tavsiye ederim.

termosifon gibi birşeyden mi bahsediyorsunuz? emin değilim ama muhtemelen duvara bağlanmasının sebebi su basıncı yaratabilmek için yüksekte durması gerektiğindendir, metalden yüksek bir ayak yaptırırsanız işinizi görebilir belki, bilemedim.

uehauheauh abi çok ince, çok gereksiz.

eğer eğitimci kafası varsa, yani teacher tipi hoca olarak öğretmeyi seviyorsa
www.amazon.de

www.amazon.de

şunları gönderebilirsin belki. ama ne sevdiğini bilmek lazım.

gereksiz romantizm. erkek/kadın ın zevklerine göre bir şey al. fazla romantizm kasma derim

asiri romantizm +1
ben gelirken cok guzel bir sarap getirmistim, bayilmisti. yasadigin yere ozgu bir sey gotur oyle bence sarap +yiyecek gibi.

Sakın ha. Ben hoca olsam ve bana gelse dalga mı geçiyor derim.

Yine de öneri getireyim, pek zevkli biri sayılmam o yüzden ciddiye almayabilirsiniz:
www.pasabahcemagazalari.com
www.pasabahcemagazalari.com
gibi.

Tabii bir de siz biraz eğitimci konsepti üzerinde duruyorsunuz, o bunlarda yok, bildiğin züccaciye.

yabancı sitede son aşamada vergi, masraf falan ekliyor olabilir. ödeme aşamasına kadar gelin öyle bakın. türk sitesinde peşin ekliyordur belki

Turk sitesimden ardarda arama yaptiysaniz
Oyle fazla fiyat gosterebilir.

Hayır içinde değil,o ayrı bir bölüm. Score reportunuzda da ayrı bir şekilde belirtiliyor puanınız.

Kitapta ise verbal bölümünün sonuna eklemiş olabilir writing'i.

cpuboss.com

Differences kısmına bak,

oyun içinse geforce olanı almalısın. işlemciler arasındaki hız farkı çok fark etmez.

günlük kullanım hızı olarak i7-6500u daha iyidir. ama farkedilebilecek bir hız mıdır bilemem. kağıt üzerinde daha iyi.

nvidia geforce 920m 3d grafik işlerinde hd graphics 520'den daha iyi sonuç verir.

benzer bi ikilemde kaldim gecen hafta. ben 520yi sectim. ama 520 olan full hd idi, digeri klasik her bilgisayarda olan ekranlardan. ama sen hiz diyorsan pc'nin ram inden yememesi icin harici ekran kartli olan 920 olani al derim

ben olsam ben de nvidia'lı olanı seçerdim. aradaki küçük fark turbo boost benzeri işlemlerle kapanır zaten ihtiyaç duyduğunda açarsın.

kesinlikle harici ekran karti olan, nvidia geforce'lu.

ekran karti nedir bu bilgisayarin? ben goremedim.

eger portable olmasi gibi bir kaygin yoksa monster almayi bir dusun derim, fiyat-performansta cok iyi.

ssd veya hdd ikisi de sata olabilir.
evet linkteki ssd.
simcity icin emin değilim ama diğer bahsettiklerin için evet 5 yıl götürür.

hocam bu para cok be. bilgisayarin ozellikleri iyi bence ama isini gorecek daha ucuz bilgisayarlar bulabilirsin amazonda. ama bence pekcok dosyayi ayni anda isleyeceksen hic bu işe girme,paran da var madem git bir macbook pro al.

yalniz bu pc baya iyiymis
macbook alma
tavsiyem windows 7 kur buna kuruluyorsa
ak

4 yeterli olur.

sayın hocam
i5- i7 işlemcili herhangi bir pc işinizi görecektir. ortalama bir ekran karti olursa iyi olur.
ben de sizin gibi kullanıyorum. casper in dandik bir pc ye hayat verdim asagidakileri yaparak.
ama yapmanız gereken 8 gb ram minimum ( 2 x 4 gb )
ve windows kurulu olan harddiskiniz ssd olmalı hız acisindan.
bunları eski laptopunuz varsa yaparsanız iyi bir performans alırsınız
ve windows 7 kurun :)
amazon vs turkey fiyatları bilmiyorum maalesef

hp alma. hp pişmanlıktır hocam aman diyim.

hp alma kesinlikle alma.
ben aldım. bozuldu yapamadılar yenisini verdiler.
o da bozuldu yine yapamadılar. garantisi bitti ben bunlarla uğraşırken. para verip yaptırdım başka yere üç kuruşa sattım sonra. nalet olsun dedim o gün.

asus al.

Asus ile oyle sorunlar yasadik ki! Durduk yere ekrani ile klavye parcasi ikiye ayrildi! Asus'tan biktim! Daha once HP ve Dell kullandim memnun kaldim.

Vucut sicakligindan farkli derece suyla temas ettigimiz icin terleyerek dengeye geliyoruz bir sure.

Mekanizma bu sekilde.

sıcak suyla mı duş alıyorsun?

aynisini ben de yasiyorum, hic dusa girmemisim gibi oluyor, ozellikle boxer sirilsiklam

Hava sicak ve ben soguk olmasa da havadan daha soguk suyla dus aliyorum.

tıkalı gözenekler açılıyor, birikmiş ter o yüzden aniden şey oluyor olabilir.

Soguk suyla dus alinca oyle oluyor. Oda sicakligindaki ilik suyla dus almayi dene bence :)

dusta masturbasyon yapma!

gitmen gerekir diye biliyorum.

Lisans okymadan yüksek lisans bitirdim. Fark ediyor mu bilmiyorun ama götürmem gerekiyor.

vekalete de gerek yok ki aslında.

başka bir şeye gerek yok bence.

yakın zamanda şöyle bir şey sormuştum, cevaplar yardımcı olur belki,

www.eksiduyuru.com

e devlet şifresi al. ekstra e imza da düşünebilirsin.

bazı bankalar giriş için telefonuna şifre gönderiyor. ve bu telefon hattı türk hattı olmak zorunda. tr sim kartını orda kaybetme olasılığını düşün. belki yedek bi kart alıp aktive ettirmezsin, mümkün mü böyle bişey bilmiyorum, sormak lazım.

diş doktoruna görün. gideceğinden bahset.

basit reçetesiz ilaçlar al, reflor, talcid vs. ilk zamanlarda hastaneye nasıl gidilir vs işini çözene kadar elinde bulunsun.

iki üç vesikalık bulundur

kimlik vs fotokopisi olabilir, pasaport vs kaybolursa evinde bulunması için.

gittiğin ülkeye vardıktan sonraki 15 gün içinde konsolosluğa adres değişikliğini bildir. yakın ise şahsen git, uzak ise posta ile de yapılabiliyor. internette olan bir formu doldurup kimlik fotokopinle iadeli gönderiyorsun. iadeli olması önemli, değilse konsolosluk dikkate almıyor.
adres değişikliğini 15 günden sonra yaparsan cezası olduğu söyleniyor. ayrıca tr deki sgk borcunun devam etmemesi için önemli.

kredi kartı ve hesabının yurtışı özelliklerini kontrol et, açık olduğundan emin ol.

ilaç al.
diş doktoruna git.

-Herkesin bahsettiği ilaç olayını pas geçme. Kronik hastalığın varsa (örneğin migren, ya da bağırsaklar zayıfsa fazladan reflor/lomotil gibi bağırsak antiseptikleri).
-Vekaletleri unutma. Sevgilinle arandaki ilişkini bilemesem de vekaletleri sevgili yerine anne/babaya vermek daha uygun olabilir.
-Gideceğin ülkeye göre, eğer kalacağın yer çoktan ayarlandı ise orada kesinlikle bulamayacağın ve çok sevdiğin 5-10 saatte bozulmayan yiyecek götürebilirsin(eser miktarda). Annemle babam Kuveyt'teler, orada ağız tatlarına göre zeytin bulamıyorlar ya da annem börek yapmalık istediği gibi yufka bulamıyor. Giderken hem kendileri bagaj kg sınırına takılmadan götürüyorlar hem de biz ziyarete gideceğimiz zaman bizden sipariş istiyorlar :) .
-Her ihtimale karşı yanında her daim küçük de olsa bir cep sözlüğü ve rehberi taşı. Elektroniğe fazla güvenme, şarjı biter, internet çekmez falan başa gelince kafayı duvarlara vurma.
-Giderken valizini streç film gibi bir koruma kılıfı alıp koruyabilirsin ve karışma ihtimaline karşı değişik renkte bir kurdela ile sapını bağla ki hava alanında valizini hem hızlıca tanı hem de karışma ihtimalini engelle. Valize bir de kilit edin. En azından basit düzeydeki hırsızlıkları engellersin.
-Evraklarını valiz yerine her zaman yanında taşıdığın çantanda bulundur ki evrak lazım olduğunda hem hemen erişebil hem de yine hırsızlık durumunda çok sıkıntılı durumalarda kalabilirsin.

Cok eski gorunmuyorsa hepsinde var o buyuk makinelerde artik. Tum kagitlari koyuyorsun icine cekip tarayip kenara atiyor.

Minübüs var ama yarım saat falan beklersiniz

minibus var, 20-30dk da bir filan geciyor.

olmayabilir. olabilir de. genelde kadıköy'den kartal yönüne oluyor ama onlar bile azalıyor baya. yani ben kartal yönüne bostancı'dan 20-25 dk beklediğimi bilirim 2-3 civarında. nadir geçiyor o saatlerde.

Demokrasi nobeti seysine vardir bence ama en 20-30 dk beklenir bence yine de.

Gece havasa gitmenin baska yolu var midir?

Maltepenin neresinde olduğuna bağlı olarak e-10 kullanabilirsin.

2-3 gibi havaş yok ki :/04:15'te başlıyo.

E-5 e çık ve e10 veya e11'e bin. Ya da sahilden e9.

Ya da e5 den Gebze harem e bin. Kaynarca da in. Taksiye bin.

Yasak, kurallarda mevcut.

kimse yazmamış ben yazazım.

yasak.

Asagida muhabbet kusu satisi gordum... hala orada...

Satis degildir o satis olsa duramazdi.

Satis var asagida su anda kalkti mi bilemem ama formata uymayan her cevap aninda silinirken halen orada duruyor olmasi cok sacma.

az ac kurallari oku, yasak zaten.

olay çok ilginç, merak ettim fiziksel sebebini ama çözüm olurmu bilmemde acemi+1 gibi düşünüyorum. 17. kat ve esmiyor. çok ilginç

Ben acemi'nin dedigini yapiyorum uzun zamandir. Sen de yap.

içeri sıcak çünkü konvaksiyon ile taşınan serin hava değil, duvarların ve mobilyaların yaydığı kızılötesi ısı vuruyor sana. düşük seviyede yanan ufo ısıtıcı gibi.

en iyi çözüm yine vantilatör, ancak o da duvarın yaydığı ısıyı engelleyemez. kızılötesi ışınımı azaltmak için koyu renkli eşyaları açık renkli şeylerle ört, beyaz tişört giy, perde varsa aç.

dolabı boya. boya su geçirmez. su birikecek sızacak yerleri boya ile kapat. kapısını kapattıktan sonra geniş koli bandı ile bantla. su geçirmez. ama her kullanışta o yüzeyleri silip kurutup yeni bant ile bantlaman gerek.

üstüne yırtık olmayan bir branda sererseniz tam anlamıyla korumuş olursunuz. nalburlarda bulunacağını düşünüyorum.

sadece bu nedenle yapilmaz ama cam balkonu düşün kirada degilsen.

bir fotograf koyarsan daha iyi olur.

dolabin ustune mumkunse ust yuzeyden daha genis bir tabla koy.

100mbit/175gb kullanıyorum, kota eskiden 250gb'dı bir tek onun eksikliğini çekiyorum. Gerekirse 30 lira fazla ver superonline'a geç.

gerekirse 30 lira ver superonline'a geç

+1

Superonline iyidir. Fiber de varsa hiç durma geç.

Sabit ucret ne kadar arkadaslar?

Fiber internet varsa Superonline kendi hattını kullanıyor. ADSL için geçmek mantıksız, hat aynı hat. TTnet kablolarını Superonline adıyla kullanıyorsun. Kalite değişmiyor. Biz hala rezillik çekiyoruz.

3 sene önce kotam 250 gb'dı, bu sene yenilemeye geldiklerinde 125 dediler. 125 ne ya, 1 5 dakkada 1 gb indiriyorum zaten 10 saatlik indirme izni veriyorlar resmen. TTNET'in kotası ve hızı benzer veya daha iyiyse TTNET'te kal. Eylül'de iki oyun indiriyorum, kota bitiyor resmen. Böyle saçmalık mı olur!

365 gün kullanıyorsam en fazla 7 gün arıza görmüşümdür. o da küçük arızalar yani. ben memnunum şahsen.

ek olarak şimdi birileri ensar falan diyecek :)

sabit ucret yalin adsl de 10 tl idi ben baglattigimda (2014 temmuz civari)
fiberoptik sisteme gecerseniz o 10 tl yi de almiycaz demislerdi.

şu an taahhütlü dönemdeyim, sanırım 49 tl ve oldukça memnunum. ttnet kullanırken çok sıkıntı yaşıyordum, superonline a geçtiğimden beri bir defa bile aramadım müşteri numaralarını.

(bu arada faturama baktım 65 tl görünüyor hemen superonline ı "ilk defa" aradım taahhüdüm bitmiş, geçirmişler faturayı:)) haber vermediniz diye itiraz ettim, taahhüdüm yenilendi farkı da indirim olarak yansıtacaklar)

sakın ttnetten şaşma. ben geçtim hala yazlığa internet bağlamadılar. 3 ay dondurdum ücretsiz dediler 254 tl fatura çıkartmışlar. otomatik ödeme sonradan farkettik. geri verdiler ama uğraştık. ben bu hafta tamamen ilişiğimi kesip ttnete geçiyorum. turkcell i de kapattırıp vodafona devam. zaten ttnet altyapısını kullanıyorlar. nedense ben ttnetle hiç problem yaşamadım 2004 ten beri. geçen cuma yazlığa net bağlatmak için aradım öyle ilgililerdi ki anlatamam. superonline dan uzak durun.

ha ek olarak varsa kablonet kullan kışlıkta ondan var süper memnunum. onu da diyeyim. adsl harici fiberden daha iyi.

150tl

doğrudan avm içine bir çıkış yok ama karşıdan karşıya geçiş yine metro tünelinin içinden oluyor. metrodan çıkıp ayrıca karşıya geçmiyorsun, direk avm tarafından çıkıyorsun..

direkt çıkıyorsun avm çıkışı denen yerden. çıktığın tarafta zaten çok az yürüyeceksin.

Benimki 5-6 ay sonra gorunur hale geldi. Oncesinde detayli aramada onaylanmamis seceneginde gorunuyordu ama icinde tez yoktu.

10-15 gün diye hatırlıyorum mezun olalı 2yıl oldu gerçi.

15 gün olmalı

bir ara net hatırlıyorum "artık 1 ay öncesinden alabilirsiniz." diyordu. son 2 gündür bakıyorum en fazla 16 günü gördüm.

derginin iletişim adresine gönderiyorsun. yazım kurallarına uygunsa kabul edip hakemlere gönderiyorlar. sen hakemleri tanımıyorsun. dergisine göre 1 ila 6 ay arasında hakemlerden geri dönüş geliyor. eğer hakemler olumlu vermişse ikinci aşamada hakemlerin istediği düzeltmeleri yapıyorsun. yaptıktan sonra tekrar gönderiyorsun. hakemlerin onayından geçerse derginin iban numarasına 300 tl gönderiyorsun. bu durum dergiden dergiye değişebilir. bu ücreti doi numarası almak için kullanıyor dergi. gönderdiğin parayla doi aldıklarında sana doi linkini atıyorlar. dergi henüz basılmamış olsa bile sen bu doi numarasını cv'ne koyabiliyorsun. sonra vakti gelince dergi basılıyor. dergisine göre sana 2 ila 10 adet dergi gönderiyorlar. bazı dergiler orjinal dergiden 2 tane gönderip yalnız senin makalenin olduğu 10 adet ayrı basım yolluyorlar. bu da ilerde doçentlik başvurunda filan jüriye vermek için kullanılıyor.

almadım, romanya işimi görüyor, hızı yeterli.

Yeni aldim. 6 ay icin 33tl toplam.

kampanyası vardı senelik aldım, ya 9 euro ya 11 euro gibi bir ücret ödedim.

twitter kapandığında kampanya yapmışlardı, 2 dolara yıllık almıştım henüz bitmedi

Yapmamasi lazim.icmemizin sebebi o sikisma hissi zaten.diger ilaclarin neler butunune bakmak lazim.

cizgilipijama +1
bendede yapmadı hiç.

Bazı insanlarda yapabilir. Beta reseptörler damarları genişletmeye, alfalar daraltmaya yarıyorlar. Tabi bunların alt çeşitleri var. Beta blokerler genişlemeyi engelliyorlar. Alfalar dengelenmediğinden ortalığı boş bulup böyle şeyler yapabiliyorlar. Koroner vazospazm olayın adı.

seneler evvel alkent'in içindeki sinemada Hıncal Uluç bütün film yanındaki kızlarla konuşmuştu.
2 dakika susamadı, her kelimeyi tahmin etmeler falan
onun haricinde görmedim, duymadım

Ben de hic karşılaşmadım ve umarım karşılaşmam, eğer öyle bir amaçla yapılıyorsa çok saygısızca ve üzücü.

bunların hepsi gelip beni buluyor ama yaptıkları trollükten değil seyir adabı bilmemekten, evde dizi izleme alışkanlığıyla toplu gösterimi ayırt edememekten. tiyatroda 3. sırada oturup oyun sırasında telefonla konuşan, oyunun en yükseldiği yerde oyuncunun repliğini kesip tek başına alkış koparmaya çalışan... gerçekten o oyuncuyla cosmuş olsan bir sonraki sözün heyacanından zaten donakalırsın amaç sadece ilgi çekmek.

bir anımı da iliştireyim: türkçe ve ingilizce altyazı ile, tek gösterim yapılan filmi ispanyolca bildiğini göstermek için yanındaki kadına çeviren insana rastladım. troll değil, görgüsüz. çıkışta 1 kez izleme şansı bulunan filmi evde internet üzerinden dizi izliyormuşcasına katledecekseniz neden özel bir gösterime katıldınız diye sordum kibarca. kadını etkilemek için gösterdiği ispanyolca performansı kadının "iğrenç miyiz" bakışına döndü. evet hala öfkeliyim bu çiftimsilere!

ahhaha,

yillar once home alone I filmini izlemistik sinemada. film bittiginde butun salon ayaga kalkip alkislamisti, iz de ne oluyo diye bakip ayaga kalkip alkislayanlara katilmistik. ahhaha, sanki tiyatroymus gibi ve macaulay culkin bizi duyacakmis gibi...

ne kaddan salakmisiz!

aklima bu geldi

izleme adabı kalmadı
konserlerde müzisyenler şikayetçi gürültüden.
benim şimdiye kadar karşılaştığım en garibi şebi aruz törenini izlerken sürekli konuşan aile idi böyle saçma sapan bir şeydi.

T24

ismail saymaz nerde yazarsa artık.

diken
bianet
sendika.org

aa.com.tr
haberturk.com

t24 + 1, al jazeera türke de bakıyorum ben ama muhalif beklentin olmasın al jazeera'dan.

Bende de oluyor. Hastalık olduğunu düşünmüyorum. Hani olsa olsa en çok tansiyon yüksekliği olur.

hastalık değil, kulağındaki kanın akışını duyuyorsun diye biliyorum.

bence de hastalik degil, bana da oluyor, yastiga basimi koydugum kulagimda sesini duyuyorum ve atisi hissediyorum.

Bana da oluyor kafayi yiyecek gibi oluyorum, hemen pozisyon degistiriyorum fln ama hastalik oldugunu da sanmam.

Demir yatak başlığını duvara vuruyor kalp atışlarım, onun sesini duyuyorum. Ben boşuna demiyorum seversem duvardan duvara severim.

ben de duyuyorum

benim sağ ayak bileğim atıyor. bileğimde zaten hala ne olduğunu anlamadığım bir b*kluk var, onunla alakalı olsa gerek. soluma yattığım zaman da bazen kalbimin attığını hissediyorum, öyle ki rahatsız olup sağa dönmem gerekiyor arada. boynumun attığını hissetmedim hiç.

Bana da oluyor ama sessizliğe ve yatış şeklime bağlı. Örneğin, kulağımın üzerine yatarsam (her kulak üstü yatış değil, bazı şekiller) kulağıma deniz kabuğu (ya da o neyse artık) kapatmış gibi ses duyuyorum. O da kişinin kendi kan dolaşımı sesi zaten. Sessizliğe de çok bağlı. Bir üniversitenin bir labında dünyanın en sessiz odası vardı. O sessizlikte kişinin vücut fonksiyonları ses oluyormuş. Hatta nefes ve dolaşım sesleri o kadar yüksek oluyormuş ki insan 15 dakikada çıldıracak hale geliyormuş.

Bildiğin nabzımı karnımda izleyebiliyorum, karnım dinlenme durumunda güp güp inip kalkıyor.

bazen kalp atışımdan deprem oluyor zannedip daha da heyecanlanıp kalp atışımı daha da arttırıyorum, ne diyosun :)

A&B

serbest pazar dedikleri bu değil mi? yanlışsam düzeltin. her ülke bir şehir gibi.

sana oyle gelmistir. ne de olsa yabanci hayranligi genlerimizde var.

hangi sektörden bahsediyorsun yiyecek içecek mi? litvanyanın estonyanın (2 ülkeye de gittim) kaç markası var ki yahu?
benim bildiğim avrupanın çoğu yerinde atıyorum bisküvinin çikolatanın 10 tane ayrı ülkeden markası yan yana değildir. almanya gibi dev ülkelerin zaten kendi markaları domine ediyor. olsun olsun da yanında (türkiyede de olan) italyan markası filan olsun. hadi birkaç da fransız, belçika filan olsun. öyle her markette 10larca ülkeden çeşit çeşit ben görmedim.
neyse madem bükreş için konuşuyoruz (gitmedim) şöyle tahmin yürütüyorum
1-demek ki adamların kendi markası yok? her gelen tezgah açmış
2- lojistik? yakın ülkelerden geldilerse demek

o sadece denk gelmiştir.Yoksa türkler için yemek her zaman avrupada sıkıntı..

Avrupada her ulkenin marketinde 10 farkli marka yoktur her urunde. Mumkun oldugunca kendi mArkalari domine eder.

Romanya kendisi uretemiyor olabilir, uretmesi ithal etmesinden daha masrafli oluyor olabilir...

Avusturya, almanya, italya vb cok spesifik olmadikca yabanci marka yoktur bile. (Mesela feta garanti yunanistandan gelir, kendi ureten domestik marka olmasina ragmen. Mozzarella italyadan gelir yine uretilmesine ragmen. Zeytinyaginda ispanya, yinanistan, italya secenegin olur, zsytinde de oyle. Dmeek ki yetismiyor, bi yerden alinacak)

Tabi bi belcika cikolatasi olur cunku meshur. Ya da ne bileyim italyadan gelen makarna vb konulur reyona. Fransiz peyniri olur vb

Ama daha fazlasini hicbir yerde gormedim.
Ozel gurme marketler filan haric ki bizde de macrocenter var, binbir cesit marka mevcut.

Bu arada avrupada gitmedigim cok az sayida ulkelerden birisidir romanya. Gormedim yani

a'nın etkisi büyüktür. mesela snickers türkiyede fabrika açmadan önce bildiğin lüks tüketim maddesiydi (5 milyon falandı ta o zaman), şimdi alelade bir şey oldu 1 liraya falan satıyolar. ithal=pahalı yani.

Biraz araştırma yaptım ve soruya ekledim. İsteyen sorudaki ekleme bölümünü tekrar okuyabilir. Türkiye'nin kaçırdığı fırsatlara biri daha eklenmiş.

emin olmamakla birlikte snickersın üreticisi ABDli değil mi

yine ticaretten anlamam da biz gümrük birliği anlaşmasını imzalayalı bi 20 sene filan oldu sanki, ithalatta ABye biz ekstradan vergiyi hangi sektörde, ne kadar uyguluyoruz ki?

sallıyorum, türklerin tutuculuğu ve gelenekçiliği her konudaki.

@niye ama

önemli olan üreticinin menşei değil ürünün ithal edilip edilmemesi. uluslararası şirketler türkiyede doğrudan şirket açtıkları zaman burdaki herhangi bir şirketten farkları olmuyor. üretim de ülke sınırları içerisinde gerçekleştiriliyorsa vergi açısından yerel klasmana girilmiş oluyor. atıyorum üreten şirket "türk unilever ltd. şti." falan oluyor.

yanlışsın.

AB'de 2 sene yaşadım. marketler aşağı yukarı bizimki gibi. tabii ki tüketim alışkanlıkları ve maddi imkanların yüksek olması dolayısıyla bazı ürünlerde daha çok çeşit var ve bizde bulunmayan ürünler bulunabiliyor. ama abarttığın kadar değil. hele romanya, hiç sanmıyorum. adamların ekonomisi belli, milli geliri belli. kim ne kadar tüketebilir ki? sen yolunu kaybedip romanya'nın macrocenter'ına falan girmiş olma? ya da ucuzcu lidl benzeri bir yere girip o haftanın ab ülkesi mallarına denk geldin, kendince şahane bir şey zannettin. ^^ xd za

@ yuto
kastettiğin şeyi biliyorum ki türkiye zaten bu nüfusla ve konumla şirket/fabrika açılacak da bir yer, bükreş miyiz biz ayol

sadece snickers örneği özelinde demiştim ben.

bizim okul geçti Bologna'ya. sadece AKTS değişti. öğrenciler mağdur oldu. başka da bir şey olmadı. 240 AKTS en az, böylece her okul birbirini tanıyacak.

olayı detaylı bilmiyorum ama olacağını sanmam. çünkü hali hazırda abet akreditasyonuna sahip bölümler var. yök de kalkıp abet i olan kuruma bologna'ya geç demez. şahsen yıl bazında değişme olmaz ama bölüm içi ders ya da kredi konularında değişme olur o kadar.

1

Iki gun once ilki basildi. ^^ Ay canim nasil reklamini yapmak istiyor da linc korkusuyla yapamiyorum :( Sen de yaz bari?

benim yok. ^^

4 tane mesleki dergide yayınlanmış yazım var sayılırsa.

3 sci. iki tane de bitmeye yakın var. 2016 sonunda 5 sci olur.

3 sci, 1 tane daha kabul aldı, 3 tane review'da ama daha onlara revision gelir durur daha. En az 1-2 yılları var.

23

11

henüz 2 submitim var ama bu yıl benim yılım olacak :)

1. Yıl sonuna kadar uc tane daha olur diye umuyorum.

lisans tezi sayılıyovmu abiler? :(

7 tane sci.
2 sci + 1 uluslararası hakemli kabul edildi basım aşamasında.
1 tanesi de dergiden dergiye dolaşıyor.

hacı okumamışsın yorum yapma bari.. yaz internete oku 5-6 hikaye anlarsın zaten..

0070 cabbar baba vardı mesela ona ne diyeceksin?

bu arada doğru değilsin.

geleni sikiyor kaçan kurtuluyor. kedi değil insan da sikiyordu. birkaç tane şeyini okumuştum teee sneler önce.

değil. ama filmi izlemedim. filmde de öyle bişey olduğunu sanmam. ama sözlü taciz benzeri şeyleri oluyor çizgiromanında. ama olayı o değil.

daha çok kazanova bi karakter. tecavüz durumu yok. hatta 2. albümde bi hikayede bir kediyi tecavüzden falan kurtarıyodu yanlış hatırlamıyosam. zaten dişi kediler onunla çiftleşmek için can atıyo durumu var.

evet tecavuzcu , kedi ulan bu , kurgu bir kedi karakter ne bekliyorsun ?

o zamanlar (90-2000) cok da duyar kasan ılık yoktu bu konularda gayet geyıgıne ılerlıyordu cızgı karakterler. arkadasına bıle kayıyordu yanlıslıkla serro . okuyanlar bılır , mart orgisi yaparken yanlıslıkla bır arkadasına kayıyor sonrakı bolumlerde bu kedı gay bı karakter olarak ıntıkm almaya bıle gelıyordu.

aklına gelebılecek tum hayvanlıkları yapan bır karakterdır sero .

Neyle ilgili komedi yapılacağına kim karar veriyor ki? Her şeyle ilgili komedi yapılabilir, en acı verici şeylerle ilgili bile olabilir, komik bulmazsan ilgi göstermezsin olur biter.

Bu arada Şerafettin tuttuğuna gömer, dikiş makinası gibidir, en istemeyeni hastası olur hatta orjinal hikayelerde.

(bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak)

eşim bu karakteri seviyor. çizgi romanları da evde var. ben de merak ettim bakayım dedim ve gerçekten tebessüm dahi edemedim. tecavüzün ve tacisin mizahı olmaz. bunu ancak bir erkek komik bulabilir.tecavüz bir dramdır ve bunu ister bir insan yapsın ister bir kedi ister bir kuş bu onu mizahi bir yere oturtmuyor. bunu bir erkeğe de asla anlatamıyorum. ya o bi kedi bla bla. ben belgeselde kaplumbağaların tecavüzünü izleyince de kötü oluyorum, yunusların köpekbalığı yavrularına sürekli tecavüz ettiğini öğrendikten sonra da artık sempatik bulmuyorum. içinde tecavüz hikayesi geçen herhangi bir şeye gülmek bir sorundur bence.

kedinin tecavüzü özendirmesi bi yana rakı içen fare ve martı olduğunu duydum. çoluğumuz çocuğumuz var ya cihangire gitmeye korkar olduk.

bir de bu konuda mizah yapılmamalı da demiyorum. mesele böyle bir şeye gülümseyebilmekte.

bir de kedi lan o kedi diye üstüne basa basa söylüyorlar ya. o kedi lan kedilerin bildiğin bir insan dişisi gibi memeleri ve poposu, kirpikleri vs. var. belgeselden bahsetmiyoruz burda. yarı insansı özelliklere sahip hayvanlardan bahsediyoruz.

kötü kedi şerafettin falan ilgilendirmiyor beni ancak "şunların, şunların komedisi olmaz" diye bir şey olmaz asıl. şunu yapmayın. ya da yapın, bana ne tabii de saçma bir düşünce be abi.

bir metin yollamışsın, "tecavüz mizahının erkekler üzerinde etkisi var" diyor. neye dayanarak söylüyor bilinmez. yazı da tamamen boş laftan ibaret, okura herhangi bir şey kazandırdığı da yok. nitekim gayet meraklısı olduğum bir konu üzerine kurulmuş sitenin kendisi de pek doyurucu değil ne yazık ki. neyse, bu yazıyı yazan kişi mesela ingiliz mizahını görse demek, kafasını toprağa gömecek. bu kişi zamanında ingiltere'de yaşayıp chris morris'ten jam skeçlerini izlese adamın hapsini istermiş bence, var o potansiyel. bu politik doğruculuk sevdası genel olarak mizahın içine ediyor zaten. etliye sütlüye karışmayan, düz komedyen seinfeld bile belli yerlerde gösteri yapmayacağını açıklamıştı mesela, o ortamlardaki kitle her halta ırkçılık, cinsiyetçilik damgası vurduğu için. bırakın millet mizah yapsın, yapmaya çalışsın. bahsettiğin sorunlarda mizahın herhangi bir körükleyici etkisi yok. bu tip saçma düşünceler, bahsedilen sorunların kaynağında yer alan asıl problemlerin geri plana itilmesine sebep oluyor. yani şimdi, cinsomedya isimli sitede mizah eleştirisi var, toplumun tam da merkezine yerleşmiş dinle alakalı en ufak bir eleştiri yazısı yok. site cinsiyetçilik üzerine ve dinle ilgili yazılmış sadece birkaç yazı var, onlar da islamofobiyi eleştiriyor. böyle saçma bir şey olabilir mi? gelmiş kötü kedi şerafettin diyor. insan gülüyor artık.

kusura bakma bu arada, kötü kedi şerafettin ile pek bir ilgisi olmadı cevabımın, sadece senin genel komedi anlayışınla ilgili öyle kendimce bir şeyler yazasım geldi. siteyi de gezdiğimde sinirlendim biraz :) kuşkusuz iyi bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ancak düşünce yapıları bana biraz ters geldi.

bilgin olmadan fikrin olunca böyle oluyor demek ki.

filmde tecavüz yok.

karikatürlerinde vardı.

@soso İngiltere'nin ne yaptığı beni ilgilendirmez. Onlar yapıyor diye iyidir diye bir kural yok. Seinfeld de Amerikan mı? O da beni ilgilendirmez. Ben Batı özentisi değilim. "Avrupa'da da oluyor" saçma türden kendini teselli cümleleri.

Ben komediye tanım yapmaya çalışmıyorum. İşkencenin komik olmadığını savunuyorum. Sence işkenceden komedi olur mu?

@Traveller, mizahta öyle bir kural var açıkçası. türk mizahını batı mizahından daha üstün görmenin tek açıklaması milliyetçilik falan olur herhalde. bazı konularda belli ülkeler üstündür işte. biz de yemeklerde üstünüz mesela ya da asker yetiştirmede iyiyiz. ancak mizahta aşırı başarısız bir ülkeyiz işte. dolayısıyla genel mizah eleştirisi yaparken batıyı dikkate almak zorundasın.

bu arada bence aklına gelebilecek her şeyden mizah olur.

sen niye bu kadar ciddiye aliyorsun dunyayi, hayati haci?

@peki soso diyelim öyle, küçük çocuklara tecavüzü de normal mi saymalıyız? Her şeyden mizah olabilir demişsin.

abi mizah derken gözünün önünde nasıl bir şey canlanıyor, çok merak ediyorum. mizah, işlediği konuları sadece desteklemek için değil, ona ya da onu araç olarak kullanarak başka bir konuya dikkat çekmek için de yapılır, hatta konuyu iyice abartarak sana tokadı da basar. mizah sırf güldürmek için falan yapılmaz.

merhaba. bu vermeye çalıştığım ikinci, daha eli yüzü düzgün bi cevap olur umarım. öncelikle verdiğiniz ezop masalları benzetmesi yanlış karikatür/çizgi roman edebiyata yakınlığından daha fazla görsel yönden kuvvetli yani sinemaya, fotografa. oturup bel altı fıkra yazar gibi hikaye uydurmuyorlar baloncuklar olmasa da resimlere bakarak anlarsınız şerafettini, hilal'i, kunteper canavarını. hepsinde salt iyi yada safi kötü karakterler yok yani. şerafettini okurken tecavüzüne gülelim diye o kare çizilmiyo olay örgüsünün içinde yer alıyo ama şerafettinin yarı kedi, yarı insan olmasıyla alakalı. kedimde köpeğimde var hayvanlar birbirine yüksek müsademi istemeden temasta bulunuyorlar doğaları gereği. çizerin kendi kedisi de var (size spoiler olmayacak zaten herhangi bir mizah dergisi okumaya kapatmışsınız kendinizi) yani biliyordur neden bahsettiğini. amerika, ingiltere beni enterese etmez demişsiniz ben size bildiğim pişmiş kelle hıbırdan beri aklımda kalan türk çizerlerinin bazı çizgi karakterlerini anlatayım.

timsah (kadınlarla resmi nikahsız ilişkiye girer, bi daha aramaz sormaz arkadaşını üzer :((( ).
Robinson ve cuma ( cuma siyahi olmasından ötürü beyaz robinsondan küfürler ırkçı küfürler işitir, dayak yer ayrıca çizer cumayı abijim mabijim diye konuşturarak siyahi adamı aşağılamaktadır).
Hilal (okuldan kaçar, iblis bununla cimaa etmek ister, küfreder, döver, etekaltından külodunu memesini falan görürüz, anasına küfreder oraya buraya büyük abdestini birakır)
Kunteper canavarı (sizin naciz bedeniniz kaldıramaz anlatmayayım)
Hain evlat ökkeş (anasını bacısını döver)
Zıçan adam ( sence?)
Cihangirde bir ev (ışık evi, 28 şubat dönemi işkenceler ve ikna odaları diyeyim ne kadar yürek burtuğunu tahmin et)
Orospu çocuğu memo ( vergi kaçıran bir devlet memuru, esnafa borç takıp geciktiriyor)
Otisabi (eksisözlükte bir yazar)
ya var da var yani sen istiyosun ki hep "gönül adamı" olsun. zeytinle limonla başladım 32 yaşındayım batmadıkları sürece okurum kızım olsa yine aşıların bu bilinci "yaşımdan mıdır bilmem" diyerek bu kadar alakasız çıkarımlar yapmasın diye. bu son dönemde ki gereksiz hassasiyet kadar eğreti bisey görmedim. Kadına kadınsın desen seksist olduğun bir süreçten geçiyoruz kimse kimseyle konuşmasın arkadaş karşında ki gocunabilir. Kısacası 3 verdiğiniz 3 linkte ne yazıyor bilmiyorum ama aga KÖTÜ kedi şerafettin. Garfield değil tom değil.

Prenses kurbağayı neden öptü hayvan pornosu ön sevişmesi mi, kınıyorum okumayacağım!

Mizah yapılırken amaç bir soruna dikkat çekmek de olabilir, Economist dergisi bunu sürekli yapıyor. Hoşuma da gidiyor. Şerafettin'i bir gün çıkıp biri yasaklayalım derse ona da karşı olacağım. Ne mizahı olursa olsun, birilerinin düşüncesine/kutsalına/idealine karşı olacaktır. Bu da kabul. Mizah hataları gösteriyorsa bu harika bir şey olur. Ancak hataları iyi bir şeymiş gibi göstermesi... Örneğin dizilerde evlere temizliğe giden kadının başının eşarplı olması ve kadını cahil olarak göstermeleri, apartman kapıcılarının Kürt aksanıyla konuşmaları, fazla zeki olmayan karakterlerin Karadenizli olmaları ve bu karikatürde bakımlı kadınlara taciz edilmesi ve kedilere tecavüz edilmesi. Bütün bunlar bir kitleyi aşağılıyor. Kürtler ancak kapıcıdır, kadın eşarplıysa ancak ondan temizlikçi olur ama ana karakterler beyaz Türklerdir diğerleri ancak yardımcıdır; kadın açık(?) giyinirse bir kedi gelir onu taciz eder... Bunlar nefret söylemi olmuyor mu? Bir kesimi aşağılamıyor mu?

Bunu yapmayı sevmesem de şöyle düşünün. Bir Alman ya da Yunan dizisinde/karikatüründe bir Türk kötü(?) bir aksanla konuşuyor, fazla akıllı değil ve bu komedi olarak gösteriliyor. Bu bir algı oluşturmuyor mu? Her ulusu eleştirse o zaman haklı olabilir. Herkesin bir kötü tarafı olabilir. Örneğin Shameless Amerika'nın da kötü yanlarını gösteriyor, Myanmar'ın da. Ancak bir karakterin kadınlara taciz ve tecavüzden başka bir kimliğinin olmaması yanlış değil mi?

ya bu kedi bülent üstün'ün yani çizerin ölen kedisi. öldüğü sene karikatürüne başlıyor ve hayvanın sokakta yaptığı işleri canlandırıp ondan sonra kısmi olarak insanlaştırıyor.

yani mesela kedice hareketleri de var şero'nun. kedilerde kızgınlık döneminde blduğunun üzerine atlama olayı yani o, tecavüzü normalleştiren bir şey yok.

fakat karakter karikatürün ömrü içerisinde gitgide gelişiyor, insansı özellikleri olacağı baştan belirli ve seçili olmakla birlikte kedisel özellikleri sayesinde olaylar vuku buluyor aslında. yani o kedi cihangir damlarında gezip birkaç hatun kediyi kıstırdı mı gerçekte, kıstırdı. bir kısmıyla hayvanların yaptığı şekilde cinsel ilişkiye girdi mi girdi, bunlar karşılıklı olur alınarak mı oldu iki kedi arasında, hayır :)*, her zaman olmadı.


kedi sahibiyim ama dişi kediler güçlü bir erkek kedinin ısrarlı zorlamasını sonuna dek püskürtebiliyor mu, emin değilim. sanıyorum ilişki her zaman "consensual" olmuyor.


@kedi de olsa fark etmez diyenlere: eder, kedi "benim haklarım" diye bir şey bilmiyor, aslına bakarsanız bir kedi aynaya baktığında onun kendisi olduğunu en azından ilk başta fark etmiyor, hatta sonra da fark etmiyor büyük ihtimalle, sadece zararsız bir şey olduğunu biliyor.

ama bir insan ne yaptığını biliyor. benim de hoşuma gitmezdi karikatürün bu kısımları ama kedilerin the marmara'nın terasını kapatmaları çok komik gelmişti mesela. ikisi ayrı şey. adam kedisi adına insanların da okuyableceği bir şey çiziyor ve yazıyor. olay bu.

Siz evet şerafettin tecavüzcü bir kedidir cümlesini duymak istiyorsunuz. izlemedikçe okumadıkça karakteri bilen insanların cevapları sizi kesmeyecek.

ya SPOILER ------ şerafettin bi kediye yelteniyo edemeden ölümüne sebep oluyo, başka bi kediyi de tecavüzden kurtarıp flört ediyo----- SPOILER bitti.

verdiginiz son örneklerden anca "kedi camiası zan altında kaldı, tüm kediler öyle degil" anlamı çıkıyor. kaç insan açıklamaya çalıştı kediler, köpekler karşı taraf rızasına bakmıyor, şero da yarı kedi yarı insan. kısırlaştırılıp tüm gün yumakla oynasın, kuma işesin düz kedi tekir olsun istiyorsunuz anlıyorum ama hayal gücü işte. çizer şeytana uymuş.

@libertine

Ben hakaret etmeyen herkese yanıt veriyorum, bir soru sordum ve aklımdaki diğer soruları konu dahilinde soruyorum ve bunda bir zarar görmüyorum. İstediğim kadar da sorarım. Yalnızca hakaret edenlerle tik atmıyorum, o kadar. Amacım hiçbir yazarı, çizeri aşağılamak değil.

Tekrar ediyorum: Bir soru sordum "Öyle mi? Öyleyse iğrenç dedim." dedim. Önyargı yok, olsaydı gelip soru sormazdım, duyuru olarak açardım ve yanıt almazdım.

Traveller her cevabın, her yazın düz mantık, captain obvious gibi adamsın. Bayıksın, sıkıcısın.

Kardeş kediler sgişirken izin almıyor. Arada sokağa çık.

@libertine +1

Bazı konular doğası gereği ince çizgilerle cevrelenmistir.
Örneğin siyah ırktan birine
"siyahi" derseniz kabul görür.
"Zenci" derseniz hakaret olur.
"Çikolata renkli" derseniz iltifat olur.
Biz hala engellilere "sakat" "özürlü" "engelli" sifatlarindan hangisini kullanarak hitap edecegimiz konusunu bile netlestirebilmis degiliz.
Burada hitabimizin niteliğinden ziyade bunu söyleyiş tarzımız önemli.
Sen adamı köle olarak kullanırken siyahi desen de zenci desen de aynı.
Amaç ırkçılık, ayrımcılık yapmak ya da seksist yaklasmakta karsindakine kasinin üstüne gözün var diyerek yine yapabilirsin.

Ayrımcılığın, işkencenin, tecavüzün... pek cok şeyin mizahi yapilmayabilir.ama hayat dediğimiz bu kavramların toplamından ibaret. Özellikle bizim kültürümüzde aksine bu konuların sadece mizahi yapilabiliyor. Gercek hayatta çözüm önerilerine dair atılmış bir adım yok.

İşkencenin mizahi olmaz; ilk aklima gelen film organize işler.
Hırsızlık çetesinin eseknsudan gelinceye kadar dayak yediği, dişlerinin kırıldığı, kan revan bu halde aman diledikleri bir sahne vardı.
Olay bildiginiz işkence.(işkence sadece kamu otoritesinin sivil vatandaşa uyguladığı fiziksel ve sistematik şiddetten ibaret degildir) ama güldük eğlendik.
Ya da yine aynı filmde rus kadınlarla yapılan fuhusa atıfta bulunan sahneler vardı. Insan ticareti, fuhuş ticareti demedik? Bunun esprisi olmaz demedik.
Senelerce yasemince programında itilmiş ve kakilmisin maceralarını seyrettik. Adamın karısını dönmesiyle bitti her skeç. Ortalık ayaklanmadi, şiddetin mizahi olmaz demedik.
Hatta yeni nesil pek cok komedi filmimiz ana avrat küfürler üzerinden mizah yapiyor. Kufur bile (icerigine göre) tecavuzun farkedilmeden mesrulastirilmis ve sorgusuzca hayatımıza girmiş bir formu değil mi?
Her şeyin mizahi olur. Burada önemli olan olayın bütün örgüsünü gorebilmek ve yanlışları icsellestirmemek.
Siz filmde bir kadının rızası yokken, cebren tecavüze uğradığı bir sahneden bahsetseniz ve bunu komik bulmuyor olsanız haklısınız. Ama bu bir animasyon, baskahramnlari da kedi. Daha kurcalamaya gerek yok.
Üstelik 25 sene bilfiil kedilerle yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki ne yazik ki onların dogasinda herşey rıza ile yürümüyor. Öyle iki erkek kavga ediyor, dışı kedi aralarından guclu olani seçiyor isi dogada uremenin temel mantigi. Ama isler her zaman bu esneklikte yurumuyor. Önce erkeginden dayak yiyip sonra tecavuz edilen pek cok kedi var. Daha iki gun once sokakta bir disiyi iki erkek kistirmis, yazik disi kedi kendini savunmak icin cirpinip duruyordu.

Not:mobildeyim. Yazım yanlışları ve devrik cümlelerin kusuruna bakmayın.

zenci hakaret degil, sunu ogrenemediniz bir turlu. siyahi bir futbolcuyu niye siyahi diye belirtiyoruz, asil ayrimcilik o bence. ben hic beyaz futbolcu diye bir kavram duymadim.

Seni döverim çocuk.
182 - 135 kg

10 gün dukan diyeti yap, olur biter.

Ben veganim ama... Dukan'la kiloyla et yemek gerek

www.bugunneyiyorum.com

kendisi gayet güvendiğim birisidir. ücret konusunda hiç bilgim yok ama maalesef.

var, benim. az ye, yurtdisindasin madem, adamlar neyle besleniyorsa onu ye.

hangisi belirtili hangisi belirtisiz diye belirlenmiyor. birçoğunu iki türe de uydurabilirsin anlamı tam olarak karşılamasa da

kapının kolu= belirtili
kapı kolu= belirtisiz. tamlamanın tamlama ekini attık
altın kolye= takısız. çünkü ek yok
güneş kız: sıfat tamlaması
güneş kızı : belirtisiz.
güneşin kızı : belirtili

Danışmanının da ismini eklersen problem olmaz. Hatta onun da ötesinde istenen bir şey bu. Artık pek çok doktora tezi de 3 makale formatında yayınlanıyor.

Birebir cumlelerle yaparsan teslim sirasinda intihal programina takilir muhtemelen tezin. O yuzden yazdigin makalede ayni cumleleri kullanmaman yararina olur. Istanbul Universitesi teslim sirasinda intihal raporunu istiyor artik.

Güvenilir. Defalarca bilet aldım.

2 gün önce arkadaşıma aldık, dünkü uçuşunda bir sorun çıkmadı.

Greenpeace destekçisiyim . TEGV ürünleri satın alıyorum , insanları yönlendiriyorum . Benim çok az olsa da tümü bu kadar. Zaten bir çocuğum olduğu için çok fazla vaktim ve enerjim de kalmıyor açıkçası , kızımı eğitmekle geçiyor günüm

öncelikle insanın kendini adam etmesinin herşeyden daha önemli olduğuna inanıyorum. görünürde bir sürü iyilik yapıyor olabilirim ama belki gösteriş için yapıyorumdur ya da vicdanımı rahatlatmak için. ayrıca beynimde ya da ruhumda farkında bile olmadığım bir sürü çöplük, pislik, zehir vb. varsa yaptığım iyiliğin de hiçbir anlamı yok. suratımda hep bi gülümseme de olabilir, farketmez. belki varlığımla dünyayı kirletiyorum bilmeden.

ikinci olarak dünyayı kurtarmak ya da ülkeyi kurtarmak gibi şeylere inanmıyorum. ben önce kendimi kurtarayım da (maddi-manevi) belki başkalarına da o zaman bi faydam dokunur. ben bilinçli ve iyi biri olursam çevreme de iyi etkide bulunurum bir şekilde zaten.. bu çok küçük bi etki de olsa dünyayı değiştirmiş olur.

son olarak da, şehir yaşamının yarattığı bu kültürden iyi bişey çıkacağına inanmıyorum. eğitim de sadece kölelik düzenine hizmet eden birşey. burda olan varsa yoksa rekabet, hırs, yükselme arzusu, aşırı ve gereksiz tüketim, gösteriş, şişkin egolar, tartışma kavga savaş, ve yalnızlaşma... bunların sonu sadece çılgınlığa gidiyor. bu noktada ekolojik hareket çok ümit verici.

açıkçası sadece az sayıdaki bilinçli insanın dayanışma içinde olarak kendilerini kurtarabileceğine inanıyorum, cehennemden kaçarken arkaya bakmanın da bi anlamı yok. ayrıca kendini kurtarmak için çaba göstermeyeni başkaları hiç kurtaramaz. bu cehennemi isteyen ve yaratan insanın kendisi. zaten manyaktı doğadan koptukça daha da manyaklaştı insan. böyle birçok şeyin farkında olsam da bunları yazarken hala şehirdeyim ve tüketim kültürüyle nerdeyse hiç alakası olmayan, gayet minimal yaşayan biri olmama rağmen iyi durumda olduğumu asla söyleyemem. insan kendini bir derece yalıtabilse bile şehrin havası suyu ruhu.. herşeyi insanı etkiliyor, içine siniyor. burdayken bazı şeylerden kaçış yok. yani öyle bi noktadayım ki köyde çobanlık yapmaya razı olucam nerdeyse. belki de şu an dünya için yapabileceğim en iyi şey bu diyorum bazen.

Günde 15 dakika kullanıcaksan almaya değmez.

Kusura bakma da dışarı çık yürü 1 saat her gün yapabiliyorsan hafif hızlı tempoda.

Şu 5 maddeyi aklından çıkarma;

+ şeker, un ve tuzdan uzak duracaksın
+ beyaz ekmeği hayatından çıkaracaksın
+ günde en az 2 litre su içeceksin
+ okuluna veya işine giderken, yürüyebildiğin kadar yolu yürüyeceksin
+ düzenli beslenecek, akşam 6'dan sonra yemek yemeyeceksin

2 agirliksiz squat sinav mekik yapsan daha iyi olur bence. Illa alet alacaksan da su garip aletler var stairmaster machine mi ne boyle ellerinle tutuyosun bi ileri geri ve yukari asagi yapiyosun onlar daha faydali olur bence.

alırsan 2 ay sonra gelip burda kondüsyon bisikletim şöyle güzel böyle süper hiç kullanılmadı sıfır gibi paraya ihtiyacım olduğundan satıyorum falan dersin. alma.

Koşu bandı, 2 dumbell ve kapı barfiksi.
Bisiklette sıkılırsın.

Koşu bandı al.

Daha ucuz bir elbise askısı bulabilirsin.

Hayır. erkek. 29.

Hayır. erkek. 29.

Hayır. Kadın.33

Gozalti kremi kullaniyorum, 25 kadin

Kullanıyorum kullanmıyorum arası.
Marka Rival de Loop
Yaş 29
Kadın

kirisiklik icin degil (henuz yok cunku)ama engelleyici olsun diye dusunup anti aging bir yuz kremi kullanmaya basladim yakin zamanda. erkek 29

edit: urun bu: www.yvesrocher.com.tr

23, kadın, Midnight Recovery Eye

evet, la prairie

25, kadin

editleyemedim, goz alti kremi ve antiaging ozelligi olmayan standart nemlendirici kullaniyorum.

hayır. kadın. 20.

21 kadin, kullanmiyorum normal nemlendiricim var sadece. 25ten sonra oneriyolar genelde.

evdeyim. arkadaşlar ile yemek ve küçük bi parti gibi birşey yapacaz.

viyana veya prag da romantik bir akşam.
butcee 1200€ 2 kişi 3 gün 2 gece.
otel tavsiyeniz varsa alırım

kiribati'de buki

ailemle olurum umarım. dayımla yengem ayrıldı, kuzenim de çok küçük daha 9 yaşında. bir de iki teyzem de boşanmış durumda zaten, diğer kuzenlerim de parçalanmış aile çocukları yani. küçük olan çok küçük ama, diğer kuzenlerim biraz daha büyüktü anne babaları ayrıldığında, bu ufaklık çok etkilendi, geçende bize geldiklerinde de pek bir ağladı, kıyamam. o yüzden ailemle birlikte olup kuzenimle de eğlenmeyi planlıyorum yılbaşında. zaten arkadaşlarım da genelde aileleri ile oluyorlar, öyle hiç arkadaşlarımla yılbaşı yapmadım sanırım, ailemden uzakta okuduğum dönemde hariç ki onda da hep sınavlara denk geliyordu zaten ya da sarhoş ev arkadaşlarımla uğraşmak zorunda kalıyordum. o yüzden pek bana göre değil sanırım ev partisi ya da dışarı çıkmak vs. 30 yaşındaki koca insan olaraktan küçük kuzenimle oyun hamuru ya da twister oynamayı tercih ederim. tombala ya da.

Ölmezsem sağ kalırsam eğer her yıl olduğu gibi tek başıma hiçbir şey yapmadan evde bezmeye devam edicem.

klasik, mandalina soycam. ruslara satılamayanlarsan.

sevgilim gelebilirse onunla geçiricem gelemezse ailemle yemek çerez tombala eşliğinde.

izmir'e kuzenimin yanına gitmeyi düşünüyorum, ağır bi ameliyat geçirdi geçenlerde ailecek yanına gitcez yani ben işlerimi ayarlayabilirsem onlara katılcam. hem moral toplama hem toplu görüşme gibi olacak, güzel olcak sanırım.

gecen sene oldugu gibi ben de yine viyana'da kutlicam.
yine gecen sene oldugu gibi gündüz maskeli/kostümlü kosuya katilcam (git: 877488) ve bir ocak sabahi da belediye binasi önünde dev ekrandan canli verilen viyana filarmoni orkestrasindan yeni yil konserini izlicem.

ışıkları gereksiz açık bırakmamak, hatta bazen gerekli de açmamak:)

dışarda yediğimiz içtiğimiz ve beğendiğimiz şeyi evde yapmaya çalışmak.eşimi kandırabilirsem evde tutmak şimdi dışarda harcayacağımız bu 30 lirayı kumbaraya atıyoruz deyip birikim yapmaya uğraşmak :) ocakta açıyoruz bakalım ne kadar biriktirebildik.

-birde bulaşık ve çamaşır makinesini hep gece çalıştırıyorum mahalledeki teyzelerden duydum ama tam emin değilim bi etkisi olup olmadığına.

maddi olarak değil, kaynakları hunharca tüketmemek adına, olabildiğince kısa duş almak, bulaşıkları makinede yıkamaya gayret etmek. aynı nedenle asla sıvı yağı lavaboya boşaltmam.

bir yerden çıkarken muhakkak ışığını kapatırım. giymeyeceğim şeyi asla almam (eskiden böyle değildim.) tabağıma yemeyeceğimden fazla yemek almam. suyu gereksiz fazla kullanmamaya dikkat ederim. elimi 10 kere sabunlayıp dakikalarca durulama için çeşmeyi açık tutmam.

- kışın ev cidden soğumadıkça doğalgazı açmamak

başka da aklıma gelmedi :)

doğalgazdan ısınmış su gelene kadar akan soğuk suyu kovaya alıp balkon yıkma, çiçek sulamada kullanmak.
cihazları bekleme konumunda bırakmamak
ütüleneceklerin hepsini tek seferde ütülemek
fırınlık işleri bir araya getirip ısınma soğuma aşamasını azaltmak
sebze yıkama sularını dökmeyip çiçekleri sulamak
dikiş bildiğim için o yönde çok tasarruflar yapıyorum. modası geçen kıyafetleri değiştirmek, kumaşı alıp kendim dikmek...
alışverişlerde ne almak istediğime karar verip çıkmak. cezbedeni değil ihtiyacımı almak.
bulaşıkları bekletmeden makineye atmak. bekleyince üzerindeki yemek artıkları kuruyor yumuşatmak için ayrıca su ve zaman gerekiyor.
bir yerde bir işim varsa önceden iyi bir plan yapıp o güzergah üzerindeki bütün işlerimi yapmak.
herşeyi yerine koymak, aradığımı yerinde bulmak. (zaman en değerli şey)

Yemek kartını ev alışverişinde kullanmak, yemeği evden götürmek. Ha bunu tutumlu olmak adına yapmıyorum özellikle, hergün dışarıdan söylemek sıkıyor. Ne istersem hazırlıyorum, onu yiyorum :)

luks ihtiyaçlarımı kampanya zamanı gideriyorum.
alacağım beğendiğim kıyafet varsa atıyorum hafızaya, kampanya denk gelirse o zaman alıyorum.

sanırım para dışında olmadı

1 ay boyunca gece gündüz çalıştığım ve paranın çok zor kazanıldığını farkettiğimden beri kolay harcayamıyorum. yaptıklarım;
-yalnız yaşayan birisi olarak akşamları yemek olayını bitirdim, ayrıca abur cubur almayı bıraktım.
-sifonun su ayarını kıstım, damla damla dolsun, foş diye akarak dolmasın mümkünse, dolmak için epey zamanı olacak çünkü. (anne taktiği, damladıkça su saatinin dönmediğine ya da normalden az döndüğüne inanıyor, durumu faturada ben de farkettim)
-kullanmadığım elektronik cihazların fişini çekerim. pc, televizyon vs.
-ısınmak için şimdiye kadar ne klima açtım ne de elektrikli herhangi bir şey, pek soğuk olduğunu düşünmüyorum(akdeniz iklimi). şimdilik hırka, battaniye, çay-kahve kombosuyla devam.
-bozuklukları kumbaraya atıyorum.
-alışverişe tok karnına çıkıyorum.
-giyimde ihtiyaç dışı bir şey almıyorum.

yapmayı düşündüklerim;
-sabahları işe giderken poğaça olayını bırakmak. ya evden çıkmadan kahvaltı yapmak ya da akşamdan sandviç hazırlamak.
-iş yerinde içilen çayı kahveyi minimuma indirmek.
-ota boka taksiyle gitmemek.
-falan filan, sinekten yağ çıkartcam bundan sonra :)

ışıkları açık bırakmamak. musluğa suyun debisini düşüren bi aparat var ondan takmak. fotosel de takılabilir.

multinet için geçerli parantez uygulaması. ortalama %10 cebinizde kalıyor.

@mantarlıbörek, elektrik faturandaki tarifene bak, düz tarifeyse farketmez.

-Işıklar konusunda takıntılıyım, boşa yanan ışık nerede görsem söndürürüm evim ya da iş yerim olması şart değil,
- Banyo yapmadan önce sıcak suyu açıyoruz da önce soğuk akıyor ya biz o suyu hep eski yumuşatıcı şişelerine dolduruyoruz, balkon yıkama, çiçek sulama gibi işlerde kullanılıyor sonra,
- Meyve sebze yıkarken lavabonun içine leğen koyuyoruz su oraya birikiyor, sonra viledaya koyuyoruz üstteki gibi değerleniyor yine,
- Akıllı sayaç var evde, çamaşır, bulaşık makinası hep gece çalışıyor,
- Hep kullanılan muhtelif gıdaları toptan alıyoruz, 1 kilo almak yerine 5 kilo zeytinyağı almak daha mantıklı, şeker, un, pirinç, kağıt havlu, tuvalet kağıdı, deterjan v.b. şeylerde de.
- Yemek atılmaz zaten bizim evde, bir gün önceden yemek kalmışsa yanına ek bir şeyler yapılır dünkü yemek yenir. Yani evde yemek varken yeni yemek yapılmaz. Bazı insanlar kalan yemeği atıyormuş, insan gerçekten hayret ediyor.

Burada bir arkadaş almıştı, sonra yazdı nasıl bir şey olduğunu bir araştır derim.

Ofiste dagitmislardi, bana cok kullanisli gelmedigi icin bir arkadasima vermistim ben de.

bana da frankfurt otomobil fuarinda toyota vermisti. 1-2 denedim duruyor oyle

Yukarıdaki dövmecilerin işleri oldukça dandik. Uzak durmanı öneririm.

Illa hesaplı bir şey olsun istiyorsan sözlükten cennetten kovulan nickli yazara Ulaş.

ahah adam türkiyenin en iyilerine dandik dedi, orjinalmiş.

en az 500-1.000 tl arası maaliyeti olur detayına göre

300-500

Neko tattoo tavsiye ederim. Intagramda islerine bakabilirsin

Eğer Avrupa yakasindaysaniz ali ersarı var bakırköy'de. Facebook sayfasindan daha önce yaptigi calismalara bakabilirsiniz fikir vermesi acisindan. Bir arkadasim dövmesini ona yaptirmisti. oldukca basarili bulmuştum.

ruhsel
4 dövmem var hepsini ruhsele yaptırdım memnunun.

Kadıköy negatifte çağatay a yaptırmıştım seneler önce. Çağatay hala ordaysa kesinlikle tavsiye ederim

Yaptırmadım ama yaptırmayı düşünüyorum araştırdım bir süre. En iyisi tartışmasız redcat . Ama fiyatı Uçuk

filadam.
okan uçkun.

golden arrow- ismi erdem gibi bişeydi sanırım. bir sonraki dövmemi de orada yaptırıcam.

negatif - çağatay ama iyice pahalandılar.

bir de vaso vasiko var meşhur, en son taksim'deydi şimdi nerede bilmiyorum.

lithium-budakan tamer

Para kesinlikle bir kriter degil once arastir oyle git. Gitmedim ama cok duydum fahis fiyatlar alip pok gibi kesen berberler.

taksim'de birol var. ucuz ve gayet güzel ama randevuyla alıyorlar genelde.

60tl sac kesimi icin (erkek icin) cok aslinda. Yuksek fiyat = iyi sac kesimi kesinlikle degil. Kuaforu pahali semte aciyorlar, yuksek kira oduyorlar, iyi de dekor yapiyor ve bu da fiyata yansiyor. Yari fiyatina harika is cikaram berbere de pekala denk gelebilirsin.
Evet, iyi bir kesim sacinda harikalar yaratabilir, - ucuz ya da pahali - iyi kesim yapani bulmak lazim. Tek tek denemekten baska care yok berberleri. Ama istediginiz kesimi tarif ederken babaanneye anlatir gibi detayli bir sekilde uzun uzun anlatin, berberler anlamiyorlar tarif ettiginiz seyi her zaman cunku. Adamin cok iyi isciligi var ama istedigini anlamadigi icin sacma sapan bir sey cikarabiliyor ortaya.

Bİr de konuyla hic alakasi yok ama Trump'daki kuafore gidersen git ama Trump'daki terziye sakin gitme. Soyluyorsun, "tamam, merak etmeyin tam istediginiz gibi yapabiliriz, soyle soyle yapariz" diyip kiyaftin icine edip teslim edebilen birisi. Sozunu tutmuyor. Hediye olan, ayni zamanda en guzel gomlegimi mahvedip verdi elime.

60 ne la. 15 den yukarı verirsem kazıklanmış hissediyorum ben.

benimki 10 tl'ye kesiyor valla. bi yamugunu da gormedim. kalan 50 liraya da kitap alirdim. askerde enseyi 20 derece acili kesmisti erzurumlu alt devre. o gunden sonra bu islere pek takilmamaya basladim.

Kadıköy'de Turan var sorsan gösterirler on lira herbişidahil

Araştır öyle git. Tiplere bak icerdeki. Ben yakın zamanda böyle degistirdim kiaforu, 80e raziydim 40 liraymis. ve mükemmel tras yapıyorlar. Avm lerde biraz şans işi olabilir yalnız. Rant var malum.

Avm de traş olunur mu ya dükkan kirasını sizden çıkarıyorlar.

Taksimdeki birol şenel baya iyi ama pek temiz olduğu söylenemez.

Kadıköydeki turanda sürekli gittiğim biri var çok memnunum daha önce de taksimde birola gidiyordum

İkisi de iyidir

60 a 4 defa sac sakal traş olurum ben...siz hangi dunyada yasiyonuz allah askina...

Kadıköy Rexx'e gelmeden aşağıda Yağmur Erkek Kuaförü 25 TL - şu ana kadar gittiğim hiçbir berber (60tl lik dahil) "abi şunu istiyorum" şeklinde gösterdiğimde küfür eder gibi benzetemedi bile. bu adamlar ne istersen, ne gösterirsen kesiyor.

20 veriyordum, memnun değildim, şimdi 40 veriyorum, çok memnunum.

Ben hep üç numara kestirdiğimden 25 liraya saç sakal yıkama halledip çıkıyorum. Hep tavsiye ederim yine yazayım. Çırağan asariye caddesi b&m kuaför.

12 tl ye mahalle berberinde.Çok da memnunm

mahalle berberi 10 tl. gayet güzel kesiyor. illa ali gür bilmem neye 80-100 tl domalmaya gerek yok.

10 lira. memnunum

Mahalle berberinde kestiriyorum, evde yıkayacağım diyorum, 10 tl'ye hallediyorum.

@nucleon 40 tl'ye nerede kestiriyorsun?

ben 30 veriyorum, idare eder. bahçelievler'de. (ömür plazanın oralarda bi mekan)

detay istiyosan paylaşayım yoksa laf kalabalığı yapmiyim :p

15 tl @ mahalle berberi

3-4 senedir gittiğim berberime 10-20 arası bir şeyler veriyordum duruma göre. Kendisine bir e-ticaret altyapısı kurdum, ömürboyu ücretsiz tıraş hakkı kazandım. Bir nevi barter yaptık :)

30-mahalle berberi.

ev sahibim berber zaten o vesileyle ev sahibim oldu. 15 lira.

15 mahalle berberi.

saç sakal 18 TL. mahalle berberi.

10. mahalle berberi

15-20 lira üniversitedeki yurttaki berber.

20 liraya (yıkama dahil) mahalle berberinde kestiriyorum.
25 e saç sakal kesiyor.
yalnızca sakalı 7 liraya kesiyor.

ne garip berbermiş lan bizimkisi.

15 liraya mahalledeki bi berbere yaptırıyorum. 3 numaraya vurdurduğum için hep pek farketmiyor zaten. hepsi aynı şeyi yapabiliyor az çok.

Saç+sakal 20 tl, Balıkesir çarşıda bir yer. Başka bir yere saç tıraşı olmuyorum, o kadar memnunum.

geçen gün sinekler yüzünden uyku düzenim bozuldu. 7ye kadar ayakta duruyorum kaç gündür, düzeltene kadar prison break devam.

öncelikle doğum günün kutlu olsun. bu da benden gelsin:

www.youtube.com

ben de eve yeni geldim. gece geç uyumayı, internette boş boş takılmayı, müzik dinlemeyi özledim. takılıyorum öyle.

win10 güncellemesi yapmaya başladım birinin uyanık kalıp next'lere basması lazım.

geceyi seviyorum. dışardaydım yeni geldim lol oynuyorum şimdi.

doğumgünün kutlu olsun, nice acayip cevaplı yıllara.

bir haftadır falan ilacımı kullanmıyorum. en erken pazartesi alabileceğim. korkunç hissediyorum. yani durumumun tamamen hormon kaynaklı olduğunun farkındayım. aslında kötü hissetmem için hiçbir sebep yok. ama uyuyamıyorum işte. gerginim. uykuya geçemiyorum. pazartesiye kadar sabredeceğim. pazartesi düzelir. keşke bir an önce 9 olsa da bim'e gitsem, kendime çakma ingiliz kahvaltısı hazırlasam.

www.youtube.com niye yatasın bu şarkıyı dinledikten sonra ?

Son sarki guzeldi sarhosluktan selda bagcani hic anlamadim ama baris manconun yarisini anladim. Ingilizce dinliyordum beynimim o bolgesi calismiyor sanirim simdi ama sarki cok guzel

bu şarkıyla içtiğimde senin için de bir şişe içeceğim.
doğum günü hediyen olsun benden sana :D

içinde editlerim burayı..

dertten.