Ekşi Duyuru

www.museumhotel.com.tr

En yoğun günde bile boş oluyor.

google review vs. çok güvenilir değil. Bazı mekanlar eşe dosta yorum yazdırabiliyorlar. İkincisi çok da kullanılmıyorlar zaten türkiye özelinde. Zomatodan sonra artık ya ekşiden, ekşiduyurudan spesifik lokasyona göre öneri bakıyorum ya da arkadaşlardan öneri alıyorum.

Bu sene kış yersiz uzadı, katılıyorum. Nisan in ortasında kazak üstüne hırka giymek istemiyoruz, giyince keyfimiz kaçıyor.

Aşırı derecede katılıyorum sana, üşümekten yoruldum, eskiden sevdiğim soğuk havayı 1-2 senedir hiç sevmiyorum, soğuk, rüzgar, kapalı hava ve kötü havalarda yağan yağmur yaşama sevincimi emiyor. İncecik giyinmek ve ısınmak istiyorum.

kesinlikle katiliyorum.
sahsen katilmanin da otesinde elimde deliller var :)
gecen yil nisan ayinda sokaga cikma yasagi olan gunlerde evin penceresinden bir dunya fotograf cekmisim, bugunlerde tum agaclar yemyesil yapraklanmis durumdaymis. bu yil ise daha yeni yeni yapraklaniyorlar. bu yilin nisani gecen yilin marti gibi.
bu yil nisan daha soguk geciyor.

Doğru. Nisanın ortasında halen deli gibi kar yağıp duruyor. kahrolsun kış.

Yether yeminlen yether. Pijamamı çorabıma tıkıştırmaktan bıktım artık, her seferinde kendimi "olm bu hareket sana yakışmadı" ile "üşümekten iyidir olm hem ayakların üşürse çocuun olmaz" demek arasında bulmaktan gına geldi!

ben de düzenli koşuya çıkarım, motosiklete binerim. her seferinde içlik dahil 10 kat giymekten aşırı bıktım. yeter artık bu sene acayip sıktı bu soğuklar. ilk defa bu sene bu kadar soğuktan tiksindim.

her gün erik gelmiş mi diye kontrol ediyorum, yok.............

bu günlerdeki soğuk son diyorlar, yarından itibaren herhalde ısınır ve kalır öyle...

Evet kesinlikle katılıyorum, bu sene bir garip.

bkz. #climatechangeisreal

diğer bölgeleri bilmem ama istanbulda her zaman kış geç biter geç başlar.

aslında bizim ilkokulda öğrendiğimiz mevsim algımız biraz yanlış, mesela mart kış ayıdır bahar değil.

istanbulda haziran bile bi tık serin geçer. hatta eylül hazirandan daha sıcaktır.

Bu yıl önceki senelerden daha soğuk bir nisan olduğu kesin ama kendi adıma durumdan hiç şikayetim yok, şehirde yazdan ve yazın etkilerinden hiç hoşlanmıyorum, en basitinden yürüyüşte kulaklık bile takamayacağım, kışın güneşi çok severim, güneşli günlerde rahat rahat tadını çıkarıyorum, yazın kaçmak gerekecek güneşten, yani evet benim elimde olsa 'git köşende yazı bekle, bana dokunma sıcaklar gelmesin' derim.

Dışarıda on saniye yürüyunce kıçıma kadar terledigim yazın gelmesini hiç istememekle beraber tam tersi asıl eskiden Mayıs'a kadar hava serin devam ederdi hep. Ilkokulda falan Mayıs'ta yaz kıyafetine geçerdik. Şu son üç dört yıldır hava erken ısınıp çok geç soğuyor. Aralık ayında 20 dereceydi bu sene tam yılbaşından önceki hafta. Ekim ayı korkunc sıcaktı Ağustosla yarisiyordu. Kış zaten çok geç geldi. Hava bi ısındı mi 6 ay sogumuyor sıcağın çaresi de yok ayriyeten.

Soruyu soruş şeklinden konuya çoook uzak olduğun, işin acemisi olduğun belli oluyor. Organik sebze yetiştirmek zordur. Daha nazlı, daha kırılgan olur. Bir aceminin elinde telef olur.
Konuyu öğrenene, acemiliği atlatana kadar işin organiğini bir kenara bırakıp en hibritiyle yetin, biraz tecrübe kazan, bu arada birkaç atalık tohum grubuna üye ol, orada anlatılanları dinle, hastalıklarla, zararlılarla mücadele yöntemlerini öğren, onların birbirlerine ücretsiz yolladığı tohumlardan edin, daha sonra organik sebzeciliğe başla derim ben.
Unutma, hibrit dediğimizi de'yaşasın kötülük' diyen birileri insanlığa zararı olsun diye değil de, daha kolay yetişsin, daha dayanıklı olsun, çabuk ölmesin, solmasın diye geliştiriyor.

Eğer akdeniz'de değilseniz bu tarihte fide alıp bahçeye ekmeniz çok zor, zaten talep görmediği için satılık da bulunmaz kolay kolay.

Fide satışları büyük şehirlerde nisan sonu mayıs başı başlar, üreticiler de bunu hesap ederek tohum ekimi yaparlar.

Diğer sorulara gelince, hibrit tohum çok pahalı, 1,5-2 liraya alacağımız fidenin tohumu hibrit olmaz :)

Mesela ben arzuman tohumculuktan domates hıyar filan alıyorum tohum olarak, atıyorum 10 liraya bir paket alıyorum içinde sayamayacağım kadar tohum oluyor.

Ama hibritler öyle değil, 10 tanesi bir pakette oluyor mesela, pahalı çünkü.

Tohum alıp eksen bu sefer de geç kalmış olacaksın, hangi şehirdesin?

Tam yetkin olmak ulaşılması çok mümkün olmayan bir istek, özellikle mühendislik konularında. Eğer tüm hayatınızı buna adamayacaksanız. Bu nedenle “yeterince yetkin olmak” hayatınızı daha rahatlatacak bir yaklaşım olur. İşinizin gerektirdiği yetkinliğin belki bir tık üstünde olsanız yeterli, gerisi boş stres.

Motivasyonla başladığım hiçbir işi tamamlayamıyorum ben. Motivasyon yerine yapmak istediğim bir işte oturup kendimi zorlayarak da olsa yapıyorum. Sizi iyiye götüreceğini bildiğiniz ama yapmak istemediğiniz herhangi bir konuda(spor, mesleki vb) iş yapma, bitirme disiplini edinmeye çalışmak daha doğru bence. Motivasyon geçici, zorla de olsa disiplin daha kalıcı.

"bir insan bez değiştirebilmeli, bir istilayı planlayabilmeli, dümen tutabilmeli, bir bina tasarlayabilmeli, bir sone yazabilmeli, muhasebe yapabilmeli, bir duvar yapabilmeli, kırık bir kemiği düzeltebilmeli, ölen birini teselli edebilmeli, emir alabilmeli, emir verebilmeli, işbirliği yapabilmeli, tek başına hareket edebilmeli, denklem çözebilmeli, yeni bir problemi inceleyebilmeli, gübre küreyebilmeli, bilgisayar programlayabilmeli, lezzetli bir yemek pişirebilmeli, etkin bir biçimde dövüşebilmeli, onuruyla ölebilmelidir.

uzmanlaşma böcekler içindir."

(bkz: robert heinlein)

yurt içiyse 1.5 saat önce olsan yeter.

yurtdışıysa her ihtimale karşı 2buçuk saat önce orada olun. ama muhtemelen 2 saat önce de olsanız sıkıntı olmaz.

yeni istanbul havalimanı'nda mesafeler çok uzak. terminale hakim değilseniz erken gitmekte fayda var diye düşünüyorum ben.

75 dk önce kontuar kapanıyor. 2 saat önce kontuar da olacak şekilde hesap yapın kafanız rahat olur.

yarın bir veterinere telefon edip sormak bence en iyisi.

Üstünü örtseydiniz keşke yolculukta.hiç elleşmeyin dinlensin kendisine gelsin,loş bir yerde bırakın.serin oluyorsa örtün.strese girmiştir o.insan yıpranıyor orada 50 gr kuş ne yapsın.

kuşun durumu ile ilgili bir şey bilemedim ama en azından şunu söylemek için geldim. bizim de bir muhabbet kuşumuz vardı, uzun tatile yazlığa giderken yanımızda çok getirdik götürdük. arabada bi tetikte olurdu ama iyiydi yani hep. 11 yaşına kadar falan yaşadı. "arabayla götürdük hata mı yaptık" gibi dertlenmeyin diye yazmak istedim sadece.

siz bilen bir veteriner bulmaya çalışın isterseniz, bir şeyler ona yaramamış olabilir, gerçekten üşütmüş olabilir, ortamını da yadırgamış olabilir beraberinde. yanında uzun zamanlar yaşayan sevdiğiniz bir canlı tabii ki yazacaksınız, derteneceksiniz, normal.

Seyahat sırasında strese giriyorlar. İster istemez araba ve kafes sallanıyor. Suyuna vitamin katabilirsiniz. Ortama, havaya alışınca kendine gelecektir. Telefondan kuş sesi açarak daha hızlı adapte olmasını sağlayabilirsiniz. (kuş sesi açma işi her zaman yapmayınız çünkü zavallı kuş arkadaş var diye umutlanıyor)

sisli etfal'de bomonti ek binasinda bir prof. adina randevu aliyordunuz ama asistani bakiyordu; pek tatli/ilgili bir hanimefendiydi. yarina bulamamis olursaniz mesaj atin, gecmis randevuma bakarim

instagram.com Ben yuz yuze gorustum, arkadasim online ikimizde cok memnun kaldik.

şu kız da tayland'da abd'de kanada'da falan çalışmış başarılı biri. bir arkadaşım bu kızdan bayağı memnun.

www.instagram.com

Makbule erçakır. insta hesabı da hayatidengele idi yanlış hatırlamıyorsam

aynı durumdayım. ilk defa evden çalışıyorum ve sürekli kaytarmak istiyorum işime odaklanamıyorum :( dışarı çıkmadığım için haftasonu nasıl geçti anlamadım ben de.

bu süre zarfında motivasyon için sevdiğim müzikleri açıyorum ve güzel içecekler hazırlamaya çalışıyorum. aklıma başka bir çözüm gelmedi.

4 yıldır evden çalışıyorum, benim için bir şey değişmedi o yüzden. Haftasonları da dışarı çıkarak ya da evde oturup "çalışmayarak" geçiriyor-dum.

Bu süreçte sadece "çalışırken insan sesi olması" gerekliliğini fark ettim. Yani aslında bilgisayar ekranına bakarken, arka planda bir takım hayat emarelerinin dönmesi gerekiyor. Bunu da 2. bir ekranda film açarak, youtube izleyerek, podcast dinleyerek gideriyorum. Bazı insanlar video coworking vb. yapıyorlar. İşinize yararsa deneyebilirsiniz.

onun dışında ne gibi psikolojik sıkıntılara sebep olacağını düşünüyorsunuz bilmiyorum. ev ortamında çalışmaya "odaklanmak" herkesin yapabileceği bir şey değil, bunun farkındayım. Bu süreç uzarsa diye bir iki öneri vereyim: Çalışma ortamınızı dinlenme ortamınızdan ayırın. Mutlaka başka bir işe ayrılmamış bir masanız olsun. O masada sadece çalışılsın.

Bazı insanlar evde çalışırlarken, eşofman pijama vb. giymeyerek daha iyi odaklanıyorlar. Çalışacağınız zaman normalde çalışırken giydiğiniz kıyafetler, hatta ayakkabı dahil giyip deneyebilirsiniz.

biz bunları hep anlattık...
eksiduyu.ru

yaklaşık 15 yıldır evden çalıştığım için şu anda insan belgeseli izler gibiyim genel olarak.
daha bir hafta olmamışken bu kadar tepki verilmesini tuhaf karşılıyorum.

edit:
yazdıklarımdan "hiçbir şey yapmayacağım, aynı şekilde yaşamaya devam ediyorum" ve "hayır, bir simülasyon oyunun içindeymiş gibi hissetmiyorum" cevaplarının anlaşılacağını düşündüm.

mesele evde çalışmak değil, evde çalışan insan evde oturur, evinde deşarj da olabilir, motivasyonu da etkilenmez.
yani "çalışıyorum" lafı sadece bilgisayar başında çalışıyorum demek değil, bir yaşam tarzı bu.
dolayısıyla diğer sorular da otomatikman yanıtlanmış oluyor.

edit2:
nasıl deşarj olabileceğinizi kendi kendinize bulacaksınız, bunun bir yöntemi yok.
çalıştığınız masada ya da odada yemek yemeyebilirsiniz.
evin her alanını farklı şeyler için kullanabilirsiniz.
ayrıca bir de korona konuşup haber izlemeyin.
ben normalde akşamları bir şeylerle ilgilenirken tartışma programı izleyen/dinleyen insandım, günlerdir akşamları tv açmıyorum neredeyse.
zaten önemli olan her şey ekşi sözlük ve twitter'da önümüze düşüyor.
gereksiz panik ve korku yüklenmenin anlamı yok, durum belli.
yeni bir haber, duyuru, gelişme olmadıkça bunlara yönelmeyin.

edit3:

evden çalışmak demek her günün aynı olması demek değildir.
hafta içi ve hafta sonu günleri benim için hem düzen olarak farklıdır, hem de his olarak.
yapacak hiçbir işim ya da programım olmasa da, günlerdir evde de olsam bende "bugün pazar" hissi her zaman oluşur yani en azından.

bence siz ne sorduğunuzu bilmiyorsunuz.
evde oturmak ya da evden çalışmakla ilgili varsayımlarınız var ve çoğu da yanlış.
buradaki cevapları sanırım o yüzden tatmin edici bulmuyorsunuz.

Soruyu ya da soruda anlatilmak isteneni anlamadiginizi dusunuyor ve yıllardır evde calisiyorum tribinizi anlamiyorum ben de.

Sıkıntı evde çalışıyor olmak degil dedigim halde buna ithafen cevap veriyor olmaniz çok garip.

Benim de 10 yil oldu evden calisali. Surekli evde sikildim geyiklerini etraftan duymasam farkina bile varmiyacagim karantinada ne kadar vakit gectigini.

Ses olsun diye yutup videosu, belgesel vs acarim zaten hep. Gaye de odaklaniyorum bu sekilde

Simulasyonun icindeymis gibi hissetmiyorum.

Ne guzel cevap vermis iste blatta hiberna, illa oldum bittim of pof mu dememiz lazimdi, En azindan su an icin degisiklik yok psikolojimde.

Takip ettigim belli siteler, tivitir hesaplari var onun disinda baska haber okumuyorum zaten(Sirf corona icin gecerli degil bu, yillardir boyle. Burada bile gorebiliecegin bir suru felaket tellali var, yillardir hic bir dedikleri de dogru cikmaz, ne diye takip edeyim bunlari ve de aga babalarini).

Evde çok sıkılıyorum, evde çalışamıyorum gibi bir şey mi yazıyor yukarıda acaba? Konunun evde sıkılmak olmadığını, haftasonu ve haftaiçi arasında herhangi bir fark olmamasından kaynaklı bir hayıflanma içerdiğinin anlaşılacağını düşünüyorum ben de.

Halihazırda 7 günü de birbirinin aynısı olan insanlar için ya da bu konuda herhangi bir sıkıntı görmeyenler için cevaplanacak bir soru değilmiş, bu şekilde sorulmalıymış sanırım anlaşılır olması için.

evde hoplayıp zıplamak iyi oluyor. yani yetişkin dilinde spor yapmak işte.
ben molalarda kahve sonra şınav sonra plank ve çalışmaya devam yapıyorum örneğin.

Anadolu yakası e-5in belli bölümleri var, oralarda günün neredeyse her saati trafik olur. Kozyatağı-Göztepe arasında olur, bostancı-küçükyalı arasında olur, tuzla içmeler miydi neydi orada olur. Özellikle Kadıköy yönünde bu yolda trafik her saat oluyor maalesef.

inin cinin top oynadığı saatler hariç pendik'te trafik olmama ihtimali yok. koskoca e-5 direkt 2 şeride düşüyor çünkü pendik köprüsü ile havalimanı kavşağı arasında.

sabah organize sanayi bölgelerine bir göç olduğu için deli trafik var o yöne. akşam da tersine göç oluyor haliyle

Yok. Öğlen 12 dahil rezalet bir bölge, e5'ten kesinlikle uzak durmak gerekiyor. E5 hattında yeni yapılan uzun binalar anasını ağlattı trafiğin.

telefon samsung ise, samsung gear'lara bakılabilir.
www.samsung.com


active modeli hoş gibi.

Galaxy Watch Active kullanıyorum, çok memnunum.

samsung'ların şarjı az gidiyor, ilk aldığımda bile max 3 gün gidiyordu. bugün "huawei watch gt 2" aldım, şarjının 2 haftaya yakın gittiği söyleniyor yorumlarda. öğlen aldım bu saate kadar %2 düştü yeni heves oynamama rağmen.
bütçene uyuyorsa hem şıklığı hem de işlevi bakımından çok güzel bence.

edit : telefonum samsung ve tüm fonksiyonları kusursuz çalışıyor, telefon markası ile aynı olsun diye kasma

xiaomi al. şarj konusunda üzmüyor.

samsung galaxy watch kullaniyorum gayet memnunum. 3 gun kadar dayaniyor sarji, bana yetiyor.

bir rutinden kurtulursun başka bir rutine geçersin, rutin maalesef hayatın gerçeği. benim hayatım beklemeyle geçiyor uzun zamandır(yl alımları).

rutin demek disiplin demek, irade demek. içini doldurup doldurmamak sana kalmış. son 1 senedir bozuk psikolojiyi bahane edip spor yapmadım düzgün. spor yaparken de zaman yok bahanesiyle kitap okumazdım. şimdi spora geri döndüm, kitap okumaya başladım. çok da iyi geldi açıkçası.
eskiden iş arkadaşlarıyla sıçmaya gidilmez diyordum, şimdi kendim organizasyon yapıyorum. hayatta aktif olmayı seçmeyince safe zone'da pasif pasif pinekliyor insan. hiç gerek yok. at kendini evden dışarıya. bahanelerini dinleme.

e-mail ve doğum tarihinden mı ne bulunabiliyor

ben bulunamıyor diye hatırlıyorum hatta son sayfada özellikle bu numarayı kaybetmeyin diye uyarı var.

böyle durumlarda aklında olsun kendine mail olarak gönder orda kalsın hocam.

eskiden kaybedince gidiyordu. şimdi isim soyisim email telefon gibi bilgileri girince gösteriyor numarayı. sonuçlar açıklandığında bakabilirsiniz ama. şuanda önceki yılın başvurusu için numara kontrolü açık çünkü.

Telefonunun cinsini bilmiyorum ama bendeki eski iphone içinde "son silinenler" diye bir klasör vardı. Oradan yanlışlıkla sildiğim fotoları çıkarmıştım. Belki senin telefonda da vardır.

@ayin yazari, etrafimdaki insanlara ben de mail atmalarini soylemistim ama kendim atlamisim.

Telefonum samsung s8plus, samsungda boyle bir sey yok sanirim. Bekleyip gorecegim bakalim.

Dolan dolmusun yazdıklarını ciddiye almayın. Muhtemelen dünyayı ben sürdürüyorum kafasında birisi.

Asıl cevabına gelecek olursak, bizim buluşma noktamız 3,5 yaşındaki oglumuzun kreşi. Evimiz,iş yerlerimiz ve çocuğumuz kreşi farklı semtlerde. Diyelim ki ilk ben aldım evimizin yakınlarında bir park var oraya gelip eşimi 12 saat bekleyeceğim. Ya da eşim aldıysa beni sonra bir şekilde babanesine ( başka bir il) ulastirip birbirimizi ölü& diri bulmak için uğraşacağız. Bu senaryoda oglumuza ulasamama ihtimalini hiç konusmadik. İçimiz almadı :(

Google Maps'teki konum paylaşımı aktif olarak kullanılabilir.

Böyle durumlarda soğuk kanlı olmanız gerekir. Cep telefonları geçen gün deneyimlendiği üzere ciddi sıkıntılar yaşayacak ama Türk Telekom'un yaşadığı sıkıntı tekrarlanmaz gibi, burada demek istediğim birbirini arayamamak çok büyük problem değil, SMS birinci tercih edeceğiniz yöntem olsun, ardından da internet gelsin. SMS'lerde iletildi özelliği de vardı ama yeni nesil telefonlar göstermiyor bu bilgiyi sanırım test ederek öğrenilebilir.

Bunun dışında yanlış deneyimlemediysem, sabit hatlar sıkıntı yaşamadı geçen gün, bu durum için de ankesörlü telefon kartı taşınabilir ve ailenize yakın olan ankesörlü telefonların numaraları öğrenilebilir, böylece birisinin açacağını umarak o bölgedeki bir telefonu aramış olacaksınız.

Bunların dışında ailemin evindeki modeme uzaktan erişebiliyorum, böylece modem açıksa elektrik var-internet var çıkarımı yapılabiliyor, ek olarak bağlı cihazlar listesi de evde kimin olduğu bilgisini veriyor. Tabi modem kesintisiz bir güç kaynağına da bağlı yani elektrik kesilse dahi bir süre açık kalıyor.

Yani şu anda sahip olduğum imkanlarla bunlar yapılabiliyor, üzerine düşülürse yapılabilecek bir çok şey eklenebilir, akıllı ev sistemleri bu imkanı sunar daha çok sanırım.

İletişim firmalarının devamlılık planları nedir bilmiyorum ama büyük çapta bir afette muhtemelen SMS en öncelikli çalışır tutulacak sistemdir, ikincisi internet olacaktır, hız kısıtı konulmasını muhtemel görebilirsiniz, bir diğer taraftan güvenlik ve asparagas haberlerin engellenmesi için bazı sitelere veya sitelerin çoğuna erişimin engellenmesi de beklenebilir bence.

telsiz almayı düşünüyorum. rölelerle uzak mesafelere ulaşabilmek mümkün.

her mahallede bir iki amatör telsizci bulunmalı. 99'da izmit'de ilk bilgi akışını bu arkadaşlar sağladılar.

her kisinin kendi acil durum plani olmali ve onu uygulamali. ciddi bir depremde ne sabit ne de gsm hatlari en az 48 saat calismayacak.

ben amator telsizciyim ve telsizlerim de var ancak bu gene cozum olmuyor ailemde kac kisiye telsiz verebilirim-ehliyet alabilirim. daha onemlisi zor durumda kaldiginda kullanmasini ogretebilirim ?

www.olegcassini.com.tr

www.olegcassini.com.tr

www.olegcassini.com.tr

www.olegcassini.com.tr

Paşabahçe'ye girin, güzel bir karaf alın. Ya da Mudo'dan bir vazo veya biblo alabilirsiniz. Bu ikisinde illa ki bir şey bulursunuz zaten.

Kahve makinesi

güzel bir şişe içki alabilirsiniz.

Karaf ya da bir şişe talisker çözer gibi

duvar saati

bize duvar saati, hediye ceki, sarap kadehi, dis mekan mumluk, saksi geldi.
bizden de hediye ceki, kadeh+karaf gitti.

yalniz kadeh alacaksaniz paraya kiyin ya da dgeistirme karti olsun. kadeh biraz kisisel geliyor bana cunku.

www.pasabahcemagazalari.com
bu guzelmis

Hediye çeki alın.

Borcam

gokceada/bozcaada

eskişehire gel..

merhaba,
erikli sahilini degerlendirebilirsin.
hani su trakyafestin yapildigi alan.
kalabalik ve barzo olmayan, kafani dinleyebilecegin.
yalniz denizi biraz degil baya bir tuzludur. bir de sakat denis, birden derinlesir.

gidip alıp valizine koyup getirirsen vergi falan ödemezsin.

ya da vergisi ödenmiş olarak alabilirsin. arada öyle çok bir fark yok
www.trendyol.com

değil. postayla alırsan gümrük vergisi ödüyorsun oranın kdvsini düşüp yolluyor amazon.de. oradan alırsan da oranın kdvsini ödüyorsun gümrük ödemiyorsun.

@babilbaligi trendyoldakini gordum ama 3lu set alinca amazondaki toplam fiyat sadece kahve makinesine denk geliyor.

@yaraticinick: zaten set almak istiyorsanız diğerleri trendyol'da da yok. parasıyla da alamıyorsunuz. en kolayı bavul içinde getirmek gibi görünüyor, gelen birini bulmaya çalışın.

update:

www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

toplam 2200 lira civarına gelir. zaten amazon.de'de de 1800 lira. kargoydu gümrüktü kdv bilmemne derken o kadar fark olur diyip almak çok da mantıksız değil, uğraştığınıza değmez.

her sene acılıyor bakalım o sene bu sene mi

10 mart dendi en son, 29 ekim demişlerdi bir ara, ama şimdi hem seçim öncesi olduğu için yetiştirirler, hem de istasyonlar falan tamamlandı, ara ara tren görüyorum, deneme sürüşü yapan. Bu sefer açılacak gibi.

marmaray entegrasyonu tabiki olacak. gebzeden binen birisi tren değiştirmeden halkalıya kadar gidecek.

Seçimler gelmeden mutlaka açarlar bu sene ancak işi aceleye getirecekleri için en az 6 ay geçmeden ben binmem kullanmam, bunların işine güven olmaz.

Başlamış çalışmaya.

Öncelikle, Toefl daha önce girdiğiniz ya da gördüğünüz sınavlara benzemez. Bir ön hazırlık yapmanız gerekecek çünkü tekniği farklı. Ayrıca 120 (30x4) üzerinden değerlendiriliyor ama 85 almak çok da kolay değil.

Ielts ve Toefl skorları arasında yapılan ilişkilendirme ile alakalı şöyle bir görseli de bırakayım buraya: s2.eksiup.com

online ucretsiz toefl testleri oluyor. bir tane ol yaklasik kac puan aldigina bak. ona gore 16sindakine kayit ol. eger 9mart'taki de isini gorecekse ona kayit ol garanti olsun.

İngilizcem epey iyi diyorsan en yakın tarihte gir, o kadar zor bir sınav değil. Ben çalışmadan girmiş gayet yüksek bir puan almıştım, tek sorunum listening kısmı düşük gelmişti çünkü hazırlıksız girince süre kısıtlaması zorluyor. O yüzden biraz bakacaksan listening kısmına çalışmanı öneririm.

İş bankası için sanırım. İlk girişte 85 alabilir misiniz bilmiyorum. Planlı bir çalışma gerekir. 900lira az para değil ama bence bir girin sınavı görün derim.

www.melodicikolata.com

Aynı gün teslim var mı bilmiyorum ama lezzet olarak glories'e kefilim.
glories.com.tr

Suluboyada biraz detay var, wet on dry, wet on wet gibi farklı teknikler farklı efektler yaratmanızı sağlayabiliyor. Kontrolü de biraz zor. Videolar falan ne kadar işinize yarar bilmem. Önce biraz renk teorisi falan da çalışmanız iyi olur belki. Ben pek beceremedim gerçi, o yüzden zor geliyor olabilir.

Ben de beceremedim. Heves kırmak gibi olmasın. Kurs değil ama workshoplar var iki günlük. Mutlaka katılım sağlayın.

benim resme biraz yatkınlığım var ama ben de istediğim kadar başarılı olamadım youtube ile. ustasından öğrenmek lazım.

valla nereden başlayayım derseniz karakalemden başlayın derim. hayır öyle tıpkısının aynısını çizecek kadar değil, oran orantıyı, espası vs öğrenip kağıda aktaracak kadar çizseniz yeter. ardından renk bilgisi de gerekiyor tabi. vörkşop falan iyi hoş da bilmeden kırmızıyla yeşili karıştırınca güzel olmaz. onun için de en ekonomiği guaj boyayla çalışmak. ucuzundan olsun derseniz halk eğitimin falan resim kursları varsa ona yazılın. suluboya kontrolü zor ve geri dönüşü pek olmayan bir teknik ama çok serbest olduğu için hataları daha kolay kapatabiliyorsunuz da.

ek olarak karakalemden başlayın dememin sebeplerinden biri de ne çizerseniz çizin ilk olarak kurşun kalemle kağıda üstün körü aktarmanız gerekecek. bunun yanında line&wash denilen bir teknik de var. ayrıca yağlı kuru boyalarla da suluboyayı kullanabiliyorsunuz vs vs her halükarda elinizin kalem tutması sizin için daha iyi.

bu arada kullandığınız malzemede çok etki eder işinize. dolar avro fırlayınca fiyatlar da katlanmış tabi. şimdi baktım da bizim okuldayken kullandığımız schimincke academie 24 lü 500 - 600 tl ye satılıyor, oha amk. biraz temelleri öğrendikten sonra van gogh 12 li alın 100 tl civarı şu an, işinizi görür. bir de malzeme almadan önce çıkın araştırın, fiyat farkı çok fazla internette.

ben de kredi/banka kartı kaybediyorum böyle. market alışverişi sonrası o poşete koyma, birilerini bekletmeme gerginliğinde kasiyerin verdiğini o an neresi uygunsa oraya tıkıştırıyorum. poşete atıp sonra poşeti boşalttıktan sonra çöpe atarken fark ettiğim de oluyor, fark etmeden attığım da. ya da yine o telaşla kartı orama burama tıkıştırıyorum, düşebiliyor; hele ki o gün dalgınsam.

bu yüzden bu tarz kaybolma ihtimali olan şeylerim için sistematik belirledim. akbili okuttuktan sonra telefonumun olduğu cebe koyuyorum mesela, telefonu zırt pırt kontrol ettiğin için çok geçmeden akbili fark ediyorsun ve daha güvenli bölgeye koyabiliyorsun. alışveriş sonrası için de sol pantolon cebimi belirledim, orası aynı zamanda cüzdanımın durduğu yer. cüzdanı çıkaracağım zaman genelde karta da ihtiyacımın olacağı zaman oluyor ve sorun yaşamıyorum. nakit ödeyeceksem bile kartın dışarıda olduğunu görüyorum, sonra cüzdana koyuyorum.

sen de bu tarz "kurallar" geliştirebilirsin. akbili okuttuktan sonra sağ arka cebine koymaya alıştır kendini mesela, oturunca fark edersin ve çıkarıp çantana atarsın. ya da şu kış aylarında montunun iç cebi varsa oraya koy. ama bir yer belirle ve hep oraya koymaya çalış, gerekirse insanları kapıda beklet 2 saniye ama yap. buna alıştırınca otomatik olarak oraya koyuyorsun.

böyle anlatınca embesil gibi durdu, okuyanlar muhtemelen "bunları da programsız beceremiyorsan öl" diyecekler ama cidden unutma/kaybetme konusunda çok sıkıntı yaşadım; mecburum böyle yapmaya. daha bunun anahtar, nakit para boyutu var bi de...

@Bruce :( beni bu konuda birinin bu kadar iyi anlayacağını dusunmemistim. Yeni akbilimi alinca deneyecegim dedigini bi sure. Aslinda ben de telefonumun arkasina koyuyordum ama kac kere istisna yaptiysam kaybettim.

Elindeki kumandayı aramak,elinde konuştuğu telefonu kaybettim diye telefonda konustugun kişiye telaşla söylemek karşıdakinin de elinde ya telefon demeyi akıl edememesi. Bu kategoride birazcık.
Her gittiğin yerden ayrılırken say (işten çıkarken , evden çıkarken vb. ) cüzdan , telefon, anahtarlar, akbil. Kaybetmek istemediğin her zaman yanında bulunan eşyalarını listeye ekle.

Vlookup kullanmalisin. Boyle arat bulursun nasil yapilacagini

Öyle arat bulamazsın nasıl yapacağını;

=Eğer(Eğersay(a1:a100;"*ali*")=1;düşeyaraformülü;"")

formül bu olacak.

@tuborg Vlookup ile olmuyor ne yazik ki

@kablelvuku Ikinci sutunda 100+ deger oldugu icin bu pek uygulanabilir gelmedi ama deneyecegim.

O halde ikinci sütundaki değerlerin başına ve sonuna yıldız koyun. yani *ali* *veli* olsun

Formülü şöyle düzeltin;

=Eğer(Eğersay(a1;b1)=1;düşeyaraformülü;"")

kural net değil, A1'de "Ali Veli Kırkdokuz Beri" yazsaydı ne olacaktı? A sütününda D sütünündaki kelimelerden sadece 1 tane olacağını nasıl garanti edeceksiniz?

Kural net. Birazdan benzer bir örneği paylaşıyor olacağım.

Ekteki fotoğrafta bir örnek mevcut.

i.hizliresim.com

@altinci nesil caylak, her bir satır kendi içerisinde aranıyor ama örnekte. Yani A1 içerisinde D1 var mı yok mu diye bakıyoruz. A1 içerisinde D sütunundaki herhangi bir veri var mı diye bakmıyoruz. Ben öyle yorumladım.

Ki aksi bile olsa mümkün. Dizi formulü ile de yaparız dediğiniz gibi olsa.

tez icin 100% emnde degilim ama donem odevlerindeki mantikla ayni olsa gerek, yani belirli bir deadline a kadar iistdiginiz kaar yukleyim kontrol etmenize izin vermesi lazim

resmi olarak submit etmedikten sonra nicin 100% benzerlik versin ki? zaten ayni accounttan yuklenmis bir dosya olmayacak mi?

abi 150 tllikten al geç. her bozulduğunda yenisini alırsın :D

Blender degil de vestel mix&go buz da kirabiliyor, ucz diye biliyorum. Bi de buz kirmamakla birlikte esse robust var evde memnunum.

www.cimri.com
vestel alma.
braun, tefal veya fakir tavsiye ederim. almandan şaşmamak lazım.

tefal iyidir. alman +1

2010 yılında evlenirken tefal almıştık.
halen canavar gibi.

esse robust ucuz diye iki tur aldım bozuldu. <tefal kullanıyorum şimdi çok memnunum

acelen varsa bağlı olduğun nüfus müdürlüğüne git sabah mesai başlamadan. numara veriyorlar o şekilde başvurabiliyorsun.

gözümün önünde erken gelip yalvaranı almadılar, bence bunu göze alma. başka şansın yoksa dene ama ben olsam erken gidip alabileceğime bel bağlamazdım. sabahın köründe kimsenin yüzünde meymenet olmuyor zaten, senin gibi birçok insan gidip aynı şeyi istediği için bir noktadan sonra hassasiyet geliştirebiliyor memur denen yaşam formları; zaten ne menem olduklarını az çok bilirsin.

geçen ay kendime aldım. bi sorun olmadı.

pazartesi günü de arkadaşıma aldım. yine sorun olmadı.

eğer ki yeni kimlik kartını da işaretlemişseniz pasaport için gösterilen tarih yerine daha ileri bi tarihi atıyor. öyle olabilir sizinki de.

@eeb dedigin gibi kimligi de secmisim, o yuzden o kadar geç geliyormuş sanırım :)

bir blender setinden beklentiniz nedir ki ona 700 liradan fazla para vereceksiniz? anneniz nasıl olsa hiç edecek, o nedenle daha makul fiyatlara yönelmeniz daha iyi olur düşüncesindeyim.

wmf markayı anneniz duvardan duvara vurmadığı sürece hiç edemez kolay kolay. bu markanın ürünleri çok kalitelidir.
şöyle bir örnek vereyim, ofiste bu markanın kahve makinesi var. her katta ortalama 100'er kişi kullanıyor bu makineyi. 3 yıldır bir arıza vermedi.

eğer evladiyelik bir şey istiyorsanız gözünüz kapalı alabilirsiniz.

ha tefal de annenizin işini görmez mi? bence görür.

Aynısı kullanıyorum, 1 seneyi geçti. Neredeyse her gün kullanıyorum. Mix&go'sunu da kullanıyorum. Ben gayet memnunum, hiç sorun yaşamadım. Dğer markalara göre daha sağlam tabii ki.
Sadece mikseri tekli olduğu için yetersiz kalabilir. Ben pasta börek yapmadığım için eksikliğini hissetmiyorum.

www.homend.com.tr
Eğer bir parçasına bir şey olursa direk sipariş verebiliyorsun online
Böyle şeyleri de düşün
Ben bunun benzerini aynı marka 6 senedir kullanıyorum.

arzum shake'n take aldım buz kırıyor memnunum.

Vestel mix and go!
Vestele antipatim olsa da yoğun tavsiyeler üzerine aldım ve artık ben de tavsiye ediyorum. 100 liraya güzel işler başarıyor.

Arzum shaken'i ben de kullanıyorum ve oldukça memnunum. Buz, çikolata, elma, havuç hepsini kırıp suyunu çıkarıyor ama içinde su veya süt gibi sıvı olması şartıyla tabi. N11'den uygun fiyata bakılabilir dolar iyice artmadan

mix and go demeye geldim. buz kırıyor. çok güzel milkshakeler yapıyorum.

1.5 - 3 yıl arası 6 hafta, 3 yıl sonrası 8 haftadır iş kanununa göre. sözleşmede ne yazdığı önemli değil, sözleşme iş kanunundan kötü şart sağlayamaz.

sözleşme iş kanunundan kötü şart sağlayamaz +1

iş kanunu sınırları belirler. ihbar süresinin de üst sınırı 1,5 - 3 yıl aralığı için 6 takvim haftasıdır.

Şortun altına kısa tayt giy?

edit: Şortu giymeye çekindiğin için kısa tayt dedim.

@idexo tayt giymek problem zaten, şort neden giyeyim üzerine

erkeğim, tayt tecrübem kışın giydiğim İÇ DONUyla sınırlı ama şortun acayip rahat ve güzel bir şey olduğunu söyleyebilirim. kendini içinde rahat ve iyi hissedebileceğin bir şort al bence. fiziğinin nasıl olduğu önemli değil, spor yapıyorsun sonuçta. beğenmeyen dönüp kendi gtüne baksın. spor için şort en güzeli. bu sıcakta taytın düşüncesi bile iğrenç bence de. derinin hava alması lazım, püfür püfür olması lazım. taytla spor yaparsan 10 dakikada buharlaşırsın, 100-120 litre su içince biraz kendine gelirsin sanırım anca.

Linklerdeki içi taytli sortlar gayet kullanışlı ve rahat. Baska turlu şort giyilmez zaten rahat hareket edemezsin. Tayt ve şort arasında fiziğin nasıl olduğu konusunda fark yok bence.

fiziğinin nasıl olduğunun önemi yok. istersen obez ol; kendini nasıl rahat hissettiğin önemli.

bu kendinden taytlı şortlar spor yaparken rahat. eğer spor salonuna birini düşürmek için gitmiyorsan tavsiye ederim <3

Evet şort kesinlikle daha rahat ve kullanışlı ama ozellikle bacak çalıştığınız ekipmanları işiniz bittikten sonra havluyla silmeniz gerektiğini de unutmayın lütfen.
Bazı salonlarda bağzı kadın arkadaşlar bu konuyu atlıyor hepsine laflar hazırladım ;)

Spor salonunda kendi sınırlarınızı zorlayabilirsiniz. Koşuya çıkıp da, nabzınızı zorlayabilirsiniz.

Dolaylı olarak ben bu şekilde terbiye etmeye çalışıyorum.

sevmediğim işleri yaparım bazen kendime kızdığımda, hem işler aradan çıkar hem kendimi cezalandırırım.

for egzampıl, bulaşık, evi toplama vs.

@binder dandet; onları ben de yapıyorum. Ama bunlar daha çok boşa geçecek olan zamanı iyi değerlendirmek gibi sanki...

insanlar diger hayvanlarin cogu gibi ceza ile degil odul ile egitildiklerinde davranislarini degistiriyorlar. yani yapmaman gereken seyleri yaptiginda kendini cezalandirmak yerine yapman gereken seyleri yaptiginda kendini odullendirsen kotu davranislardan kurtulma ihtimalin daha fazla olur.

ille ceza ise, bir cok memelide en kuvvetli ceza sekillerinden biri fiziksel aci veya mahrumiyet degil utanctir. bir ebeveyn misafirlikte yaramazlik yapan cocuguna bir tokat attigi zaman mesela o cocuk yanagi acidigi icin degil utandigi icin aglar.

bu arka kapiyi nasil kullaniriz dersen: yapmak istedigin amaclarinla ilgili bir yakininla konusup uzerine bu kisiye karsi mahcup olmamanin sozunun eri olmanin sorumlulugunu almak ise yarayabiliyor. mesela kisi esine / partnerine veya yakin bir arkadasina "ben sigarayi birakiyorum bundan sonra icmeyecegim" dedigi zaman, kendi kendine verdigi sozden daha etkili oluyor cunku isin icine utanc giriyor. sen kendi kendine soz verip sonra tekrar sigara ictiginde senden baska kimse bilmiyor ama bu bilgiyi aciga yayarsan utanmaktan kacinma durtusu daha basarili olmaya itabiliyor seni.

iç disiplin diyoruz ona. iç disiplin dış etkilerle elde edilemez. bir kere içinde olacak, niyeti. burnunu sürttürecek durumlara sok kendini, acı yegane öğretmendir ^^
bunları gündelik mevzular için soruyorsan ona bir şey diyemeyeceğim, beslenme düzeni ya da bir şeye devamlılık göstermek ile ilgiliyse sorduğun; pek geçerliliği olacağını zannetmiyorum dediklerimin.

soru saçma değil , bence insanları hayvanlardan ayırt eden en önemli özellik insanın iradesi.bunu kontrol etmek son derece önemli.

sorunun cevabına gelirsek , ne tür konularda kendine kızgınsın.bu konularda ceza çözümmüdür? czadan emin değilim irade işi kafada bitiyor.kafada bitiremiyorsan iş biraz bağımlılığa giriyor.

yardımı dokunurmu bilmiyorum daha basit kendimden örnek vereyim.bi ara çok fazla para harcadığım dönemde daha kontrollü hareket etmem gerektiğini düşündüm ve 1 hafta kendime küçük bir bütçe ayırıp o haftayı geçirdim.sonra 2. haftada aynı işlemi yaptığımda 3. hafta para kısıtlamam olmasada daha kontrollü hareket etmeye başladım.

gibi gibi

Uzun süre nefes almama cezası veriyorum kendime. Bi gün ölürsem her şey sona erecek.

@birdenbirenin dediği gibi yapıyorum spor salonunda. Ayrıca kitap okumaya zorluyorum kendimi bir de. Eğer vaktim varsa 3 saatten az olmamak üzere şehirde nereye kafam eserse oraya yaya olarak gidiyorum. Genelde üç saatten sonra yorgunluk çöküyor. ister istemez geri dönüyorum eve. İşlerime de devam ediyorum kendimi zorlayarak.

temel nedenleri yani istemediğiniz şeyleri yapmanıza neden olan şeyleri çözmeden dengeyi sağlayamazsınız.

Aynı durum bende de var. O yumurta kokusunu alır almaz öğürtü geliyor.

bende yok da babamda vardi. annem gayet temiz ve titiz olmasina ragmen (gerci makina yikiyordu bulasigi zaten) babam neredeyse her yemekte tavuk ya da yumurta kokusundan sikayetci olur, bazen yemek yemeyi reddederdi. yumurtanin o kokusu beni de rahatsiz ediyor ama ucuz ve nefis bir borotein kaynagi oldugu icin ses etmiyorum kerataya, yeterince takintim var bir de yumurtaya satasirsam acliktan geberirim. yalniz degilsin ama yani cok duyuyorum ben bunu. babam gibi esinizin emek verip de yaptigi yemegi gaipten yumurta kokusu duydugunuz icin birakip gitmediginiz surece bir anormallik yok gibi.

edit: annemle babam ayrıldı bu arada, peder emmi vefad etmiş gibi anlatmışım da yok yaşıyo hala. eminim uzaklarda bi yerlerde hala "yumurta kokuyo bu çatal" diye kendisiyle kavga ediyodur, yıldızı parlasın.

madem kokudan nefret ediyorsunuz neden/nasıl yiyorsunuz ben de onu anlamıyorum.

Bende de var. Bulaşık makinesine asla yumurtalı bir şey koymam. İşin kötüsü bu koku yıkanınca da çıkmıyor, ilk anda geçmiş gibi olsa da sanki içinden kusuyor o kokuyu. Hele yazın tam işkence.

Yumurta yeniyorsa mutfağa girmem, mecbursam cam açarım

evet var tabi ki. hatta yumurta ile birlikte çay içersen o bardakla keyif çayı içilmiyo.

bi de mesela yumurta ile domates yersen -şimdi bile midem bulandı- ortaya bambaşka fena bi koku çıkıyor. yiyenleri görünce midem kalkıyor.

bu ikisinin kaynağı yumurtanın içindeki aynı madde bence.

Makineye atmak yok zaten, yumurta ve tavuk bulaşıklarını atmıyoruz; elde yıkamadan önce de sıcak suda filan bekletiyoruz, biraz işe yarıyor.

@naksidil cok fazla yemek secen biriyim, yumurtayı da çıkarırsam protein kaynaklarım oldukça azalacak. Yoksa senin düşündüğünü birçoğumuz düşünmüşüzdür.

yumurta kokusunu özellikle takip ederim bardağa, çatala hemen siniyor, tek çözüm çamaşır suyu. Kaynar suda ayrıca. Tek su ile çıkmıyor yoksa.

Hastasınız hepiniz.

ben asla almiyorum kokusunu. kuzenimde var ama, yemesini seviyor (orta derecede) ama ayni tabagi kullanamaz bulasigini elleyemez, yumurta kokusu diye yana yakila dolasir.

Ben once elde yikayip oyle makinaya koyuyorum yumurtali bulasiklari.

Ben de hic sevmem.

Bu denli takıntılı değilim. Bulaşiklardaki kokuyu pek almiyorum makineye girince zaten yikaniyor iyice. Sadece haşlanmış yumurtanin kokusu bana ağır geliyor. Yaptıktan sonra mutfağı havalandirriyorum derhal dişlerimi fırcaliyorum.

yumurta değen her şeyi hidroklorik asitte bir saat bekletirim, ardından çamaşır sodasıyla güzelce durularım. el, eğız ve dudak için de ayrı bir işlem uygularım çeşitli kimyasallar ile.

ağustos diyor.
www.phonearena.com

mesela harem otogarına gidenler. yol üzerinde uzunçayır'da inmek istediğini belirtmen gerekiyor.

harem'e gidenlerin çoğu uzunçayır'da indiriyor, o yüzden harem'e giden firma bulmaya çalış. normalde yol üstünde indirme yasak ama pek uyulmuyor, sen yine de bilet almadan önce sor uzunçayır'da inebilir miyim diye. hiç bulamazsan harem'de inersin, firmanın servislerinden biri elbet uzunçayır'dan geçiyor olur, öyle gidersin.

alternatif ve keyifli rota harem'de inip üsküdar'a firma servisiyle geçmek, oradan vapurla beşiktaş, oradan minibüs-otobüs zincirlikuyu.

harem'e giden bulamazsan nuevo'nun dediği gibi yapabilirsin, metro sancaktepe'ye götürüyor mesela, son durağı dudullu olan da var. ancak böyle bir durumda servisle metrobüse gitmeye çalışmaktansa en yakın metroya gitmeni, oradan uzunçayır'a ulaşmanı öneririm, servisler çok dolaşıyor ve yavaşlar.

Hareme gitmeyen otobüs firmalarının da anadolu yakasındaki merkezlerinden metrobüse servisleri oluyor. O servislere binerek ulaşabilirsim.

Filmleri pahalı değil AŞIRI pahalı. n11'den falan 20 liğine bak istersen.

Yerinde olsam bir tane sony alırdım pro olmayan, istediğim zaman bastırırdım.

bana mantıksız geliyor, fiyatına baktım pahalı değil, demekki filmlerden sağlam geçiriyolar, aslına bakarsan benim çok işime yarayabilir ama senin yarar mı?

mesela ben bu makinayla ıvır zıvır bi sürü fotoğraf çekip oraya buraya asarak arka fon yapabilirim. bu benim foto çekerken işime yarar, buna vereceğim parayı da çıkartırım da, ne bileyim yani sene 2018.

gerçi gider buna benzer foto kağıdı alıp printer da basarım. makinaya da gerek yok.

normalde canon 700d kullanıyorum, omzuma daha fazla zulmetmemek adına aynasıza geçeceğim hatta.

ama bununla ayda yılda bir fotoğraf çekip onlarla albüm yapma fikri hoşuma gitti sanırım.

o zaman bir tane fotoğraf printeri al, böyle intax formunda kağıtlardan al, yazdır gitsin.

bir ara ben de düşündüm ama o film fiyatları ve polaroid gibi değil de dikdörtgen baskı yapması nedeniyle vazgeçmiştim

let go da makineleri çok ucuza satanlar var, hevesle almış hediye gelmiş kullanmamış vs.. ama pahalı olan filmleri.

Ben memnunum. Fotoğraf çekmeyi sevmiyordum ama instaxla eğlenceli geldi, kullanıyorum ben.

tatildeysen erteleme metodunu yapacaksin. her gun bir onceki uyudugun saatten 2-3 saat daha gec uyursan birkac gunde oturtursun. uykuyu ileriye atmak kolay geriye cekmek zor

Söylediğinizi uygulayıp başarıya ulaşmak için 6-7 gün gerekli sanırım, dolayısıyla erteleme metoduyla başarıya ulaşacak kadar uzun bir tatilde değilim ne yazık ki.

100% hazırım yarın ölsem üzülmem(ölünce nasıl üzünülüyor ki zaten)

Şöyle hazırım; birazdan ölsem gözüm açık gitmez. Niye öldüm demem, keşke bir sene daha yaşasaydım demem, üzülmem ya da öfkelenmem. İstediği an gelip alabilir, hazırım.

Şöyle hazır değilim; yapmak istediğim çok şey var.

Yapmak istediğim o kadar çok şey varken ölümüme niye üzülmüyorum peki? ABV HAYAT İNSANLIK!

3/10 hazırım. Dünya ile işini bitirdiğinde hazır olur sanırım. Bir 10 yıl daha gelmesini istemem, sonra muhtemelen bir 10 daha isterim. Sonrasını bilemiyorum.

Söyle bir vakitler yiyip içerken,
Yiyip içip yaylalarda gezerken,
Gene mi geldin ben senden kaçarken,
Var git ölüm bir zamanda gene gel.

Karacaoğlan hazır değilmiş mesela. Rahnetli öleli 300 seneyi geçti. Vaziyet böyle.

Ölmek problem değil, annenin babanın kardeşin ölme ihtimali büyük problem ve hazır değilim onlara asla. Fakat ben ölürsem, en fazla ölüm anında keşke biraz daha yaşasaydım diye iç geçirir sonra sonsuz huzura kavuşurdum hiç doğmamış gibi. Fakat aileden birinin ya da sevilen birinin, sevgilinin mesela ölmesi öyle değil, tüm yaşamı işkenceye, iç burkuntusuna çevirir o. Bunu tecrübe etmeden bile acısını duyuyorum, tecrübe edersem şayet yaşam nasıl devam edebilir benim için bilmiyorum. O durumda yaşam işkence gibi gelmeye başlarsa yaşamı sona erdirmeye karar vermek en mantıklısı olmaz mı benim için? Halbuki bir yanım ölümsüz olmak ama yine de melankoli ve ölüme yatkınlık benim diğer yanım.

belli bir yaşa gelmiş ve yatak döşek olmuş yaşlı biri öleceğini kabullenip psikolojik olarak son günleri oldugunu düşünerek hazır olabilir belki. ama onun dışında ölüme nasıl hazır olur ki insan. ölüm aniden gelir, hiç beklenmedik zamanda. ölümden önce bunu kabullenmek lazım.

her aksam oluyor sabahleyin tekrar diriliyoruz zaten. olum hayatin bir parcasi. yasamaya hazirlanmak ne kadar tuhaf ise, olume hazirlanmak da o kadar tuhaf.

İnançlı biriyim ve arada aklıma geliyor bu soru. Kalanlar bir şekilde idare eder; unutmak ve adapte olmak insanın güçlü yapılarından. Kalanlar gideni unutur da giden ne yapacak? En basitinden üzerime farz namazı düşünüyorum; eksikleri tamamlamak için günde 1 saat kaza namazına zaman ayırsam ekstra, her gün kılarak mevcut açığı kapatmak yaklaşık 5 yıl sürer ki bunca zaman borç takan adam bundan sonra borçlanmayıp üzerine de açığı kapatacak hiç gerçekçi gelmiyor. Kaldı ki namaz zaten borcumuz, onunla ancak şükretmiş oluyoruz verilenler için. Artıya nasıl geçilecek? Dert büyük...

Kendimin ölüm fikrine hazırım ama sevdiklerimin ölümlerine hazır değilim.

Hiç ama hiç hazır değilim.. Doktor babam için iyi konuşmadığında da hazır olamadım.. Sevdiklerimi kaybetmekten inanılmaz boyutta korkuyorum,kabuslar görüyorum bunu düşündüğümde.. Kendi ölümümden de korkuyorum ama sadece bilinmez olduğu için.. Sevdiğim adamla birlikte ölsek mesela,mutlu bile olurum..

tr deki ekonomik durumuna göre değişir.

amerika kitasinda bir suru ulke var. abd'yi sordugunu varsayiyorum.

giderdim. ama beni 5 parasiz bir sekilde kuzey kalifarniya'ya atin lutfen. orada bi ise yarayacagimi dusunuyorum.

hayatını yurtdışında yaşama fikri üzerine inşa etmiş ve 24 yaşında hala bunu isteyen birisi olarak ben abd'ye yerleşmezdim. sevmiyorum o ülkeyi. çok varlıklı değilsen falan da şartlar açısından abartılmış bir balon olduğunu düşünüyorum. en başta sosyal devlet değil. çalışma şartları konusunda avrupa'ya gıpta eden, tatilleri duyunca "nasıl yaa o kadar tatil mi yapıyorsunuz?" diyen insanların ülkesi. abd reklam ve propaganda işini iyi beceriyor ama varlıklı veya özel olmayan bir yabancının iliğini kemiğini sömüren bir ülke.

almanya falan deseler arkama bakmadan koşarım da affedersin sokayım amerika'ya. ben gitmezdim. ha öğrenciyimdir, bi' program için belirli bir süreliğine gidiyorumdur, o zaman seve seve giderim ama yerleşmek ve yaşamak için hiç işim olmaz.

birçok kişi gidip sonra ayakları kıçına çarpa çarpa türkiye'ye geri dönmek zorunda kalıyor. öyle her şey uzaktan göründüğü gibi değil demek ki. ekonomik anlamda zorlukları olduğundan 2 işte çalıştıklarından bahsediyorlar. tabi bu şansı yaver gitmeyenler. gidip mutlu olanlar da elbet vardır ama ben ülkemde kalmayı tercih ederim şuanda. en azından bildiğimiz yerden sorsunlar. ki çoğu zaman sinirleniyor da olsam türkiye'mi seviyorum

ama soruyu amerika değil de mesela isviçre, norveç filan gibi değiştirirsek düşüncelerim bir tık daha olumluya kayardı. abd'yi sevmiyorum.

Amerikan sağlık sistemi diye bir şey var, ben ilk öğrendiğimde şaka mı bu, mültecileri korkutmak için trollük mü diye uzunca bir süre araştırmıştım, maalesef gerçekmiş. Bir de dünyanın öteki ucu ya, zamanında bir duyurum vardı www.eksiduyuru.com
bulunulan şartlara göre ve kişiden kişiye değişir elbette, bir çok avantajı da vardır tabii, bunlar benim için abdyi sonlara yazmak için yeter de artar

Durmaz giderdim, zaten gidiyorum. abd'ye yatmaya, devlet yardımıyla geçinmeye gelirseniz hüsrana uğrarsınız ama. Ekonomik başarısını sert rekabete borçlu bir ülkeye geliyorsunuz, köpek gibi çalışacaksınız. boşuna kişi başı gelir 60 bin doları geçmedi bu ülkede. bilginin, hünerin ve hırsın ülkesi abd.

@tomcruise, evet USA hatta direkt Michigan veya Kuzey Carolina'yı soruyorum eyalet olarak da.

@neverletyougodown sizin duyuruda sorduklarınıza benzer sorular aslında bendekiler de, acaba ben mi çok yanlış bir yerden bakıyorum olaya onu anlamaya çalışıyorum.

ve @der meister evet, almanya olsa ben de arkama bakmadan koşar giderim herhalde.

Bayağı uzun bir cevap yazmıştım ama yanıt verme sorunu oluştu. Kısaca şunu yazayım. Eğer yeşil kart sahibiysem direkt iş kurardım. Eğitime bu saatten sonra vakit harcamazdım. Sevdiğim biri karşıma çıkarsa da evlenirdim. Kendi işini dünyanın neresinde kurarsan kur, kazanan yüzde 90 sen olursun. Patronlar kazanır, çalışanlar sıradan bir şekilde yaşamaya devam eder.

23 yaşındayım
Nişantasında Teşvikiye Caminin tam arkasında büyüdüm. Burhan altıntop gibi bende nişantaşı cocuguyum. Geçen sene bu tarihlerde bodruma taşındım. Araplardan Suriyelilerden bıktım geldim buraya. İstanbulda çevren arkadaşların varsa zor oluyor . Fakat benim gibi genelde hayatını bilgisayar basında geçiren bir insan isen rahat oluyorsun burada hava tertemiz, az insan var hele kışın hiç kimse yok. Fakat ekonomi İstanbulda donuyor oyle iş bulurum başka yerde diye gidecekseniz o işler zor. Taşınma ciddi bir iş bir sürüde para gidiyor. gittim denedim yapamadım geri döneyim işleri biraz zor.

konuyu çok dağıttım ya kafam iyi biraz :) birde antalya bodrum gibi yerde ırıspu cıcıklarıyla dolu bütün dolandırıcıları cakalları buraya toplamışlar resmen bunu bilin İstanbuldan beter yani iş konusunda. bunun haricinde param cebimde kafamı dinleyeceğim sosyal hayat çokta önemli değil derseniz İstanbul dışında heryerde yaşanır. Hatta sosyal çevre aranmıyorsa en iyisi avrupadır. Orada da iletişimi yüksek bir insan iseniz güzel bir çevre yapılabilitesi vardır

EDİT: Çok nadirde olsa İstanbulu ozluyorum geliyorum arkadaşlarımı goruyorum 1 hafta sorna tekrar sıkılıp geri donuyorum evime

Bursa merkez çok farklı değil istanbul ankaradan, birde taşınma arifesinde biri olarak eğer dolu bir evin varsa kendine durduk yere kolileme, bardakları gazeteye sarma avizeleri sökme işkencesi çıkartma. Birde onların açılması var, elektrik suyu üzerine almak var. Daha gider bu mesela.. Öf çok zor taşınmak.

bende de düzensiz aralıklarla istanbul'a yerleşme isteği oluyor. ankara'da yaşıyorum. istanbul'dan kaçmaya çalışanları gördükçe erteliyorum. alternatif şehir arayışlarım sürüyor.

eksiduyu.ru

@shezo +1

Ben de bazen İstanbul'u düşünüyorum ama önceden kesinleştirilmiş şeyler olmayınca(iş vs.) ve trafik vb. şeyleri düşününce geçiştiriyorum.

Buyuk sehirde yasamaktan usandim. Finlandiya'ya tasinasim vsr cok feci. Ya da dagda bir eve. Domates salatak kabagimi eker kecimi tavuklsrimi besler mis gibi yasar giderim. Ah keske be.

10 küsür yıldır Ankara'da yaşıyorum. Ara ara İzmir'e taşınacağım diye gaza geliyordum. Bu sefer işler kesinleşti gibi. 2019 Ocak ortasında İzmir veya Antalya'ya tayinim çıkacak. Bu sürede biraz ev kurma birikimi yapmam tabi bir de bu iki şehir arasında bir tercih yapmam gerekiyor.

Konuyu uzatmamak ve dogruyu soylesen ortaya cikacak bir iki soruyla ugrasmamak icin olabilir. Aciklama yapmaya usenirsem ben de yaparim.

yalan söyleme hastalığı var. bu hastalığa sahip olan kişinin yalan söylemesi için bir sebep olması gerekmiyor.

Bir gerekce ile yalan soyleyeni anlarim gerekcesiz olanlar en garipleri bana kalirsa. Soylediklerinin hangisi dogru bilemey3cekwin

patolojik yalancilik var mitomani. onda da nedenler vardir her seyin nedeni var.

Aranızda geçen mevzunun niteliği önemli. Bir de söylediği yalanın başka bir mevzuyla olan bağlantısı, aranızda geçen konudan daha farklı bir çıkarım yapmana sebep olabilir. Bunu düşünmüş olabilir.

mitomaniye +1 demekle birlikte bu durumdan muzdarip kişilerin bu yola sık başvurduğunu söyleyebiliriz, yani bu ilk sefer değilse muhtemelen öyledir.

bazıları ise sırf olmasını istedikleri şeyleri uydurmayı seviyor. yakından tanıdığım biri var, ciddi konularda yalan söylemez ama bazen durup dururken öyle yalanlar söyler ki "atma ziya" diye dürterim. bazı yalanlarını sürdürüyor, inandırmaya çalışıyor, bazılarına da "tamam yani tam olarak öyle olmamış olabilir ama..." gibilerinden kıvırtma yapıyor. söylediği şeyler cidden ona bir artısı olacak şeyler değil. benim tahminim ilgi, dikkat çekmek için yaptığı. "aaa öyle miiğ" tepkisini duymayı seviyor diye düşünüyorum.

Ne yapmak istedigini anlamadim ama biraz daha acik yazarsan yardimci olurum.

i.hizliresim.com

buna benzer bir grafiğim var, burada renkler cluster'ların içindeki noktaları gösteriyor.
Clusterlar bir bütün olarak gösterilsin istiyorum ben, şekli elipse yakınsa elips gibi göstersin mesela.

Hizliresim bizim buralarda calismiyor :(

Eger dogru anladiysam ggplot'ta stat_ellipse() kullanabilirsin, diger bir secenek de geom_polygon. Harita icin de rworldmap pakedini kullaniyorum ben.

ilk defa basvurulan schengen vizelerinde 6 aylik cikmasi pek mumkun degil.
uzun sureli vizeler, eger baska bir neden yoksa, ayni ulkeden surekli olarak vize almaniz halinde verilir.
ispanya ozelinde ise vize vermekte herhangi bir sorun cikarttiklarini gormedim.
belgeleriniz dogru ve tam ise vizenizi vereceklerini dusunuyorum.

@for the record,

ispanya özelinde bölye bir durum olduğunu internetten ve çevremdeki insanlardan duyduğum için soruyorum. ilk vizem değil, prosedürü ve genel geçer durumları biliyorum.

geçen sene kese kurdu alerjisi geçirmiştim, fenistil jel ile 2 gün içinde rahatlar pozisyona gelmiştim. 2 gün içinde ölmedim kaldım, inanılmaz bi kaşıntı vardı, istisnasız her an bir yerlerimi kaşıyordum. 2 gün sonra normal kaşıntıya dönüştü, 1 hafta içinde tamamen geçti.

en eski çünkü. o kadar çakal ufak esnafı böyle bir ortama toplamak kolay ve bir anda olacak bir iş değil.

(bkz: tıkla gelsin)
şimdilik tab gıda ürünleri(burger king, popeyes, arby's vs.) dahil ama farklı markalarla da anlaşma yapacaklar-mış.

bunun dışında yemeksepeti saldırgan bir şekilde tekelliğinin sürmesi için hamleler yapıyor.
www.yemekmotoru.com
webrazzi.com

bir de sanıyorum ki bir restoranın aynı anda yapacağı servis miktarı bellidir, yani hem yemeksepetine hem de başka sitelerin siparişlerine yetişmek kolay olmasa gerek. bir elbiseyi toptan üretip isteyene istediği zaman satsın diye verebilirsin ama yemek öyle olmadığı için ekstra işgücü vs. gerekir. bu durumda başkasına gitmektense piyasadaki en büyük oyuncuyla kalmayı seçiyor olabilirler.

Alternatifi vardi bi tane yemekye.com mu oyle birsey.

İpad kampanyasi yapip binlerce siparis verdirip 3 ay sonra da kactilar. Fena degillerdi oysa ki.

islerini duzgun yaptiklari ve marka itibarina dikkat ettikleri surece, rakipsiz olacaklardir.

yemeksepeti.com'un mevcut kullanicilarinin baska yemek siparis sitesini kullanmak icin guclu bir sebepleri yok. olsa bile diger siteler de bu istekleri muhtemelen karsilayacak gucte degil. yemeksepeti.com bu isin tekeli. tekeli kirmak icin tekelin zayif oldugu konularda siz on plana cikmalisiniz, kaldi ki turkiye'de boyle bir alternatif site daha yok. bir de, yillar yillar evvel kurulup bu guzel gunleri ongorduklerinden, kendilerini iyi haziramislar ve basarilarinin tadini cikariyorlar. bahsetmis oldugun e-ticaret sitelerinin her birini digerinden ayiran arti ve eksi yonleri var, bu sebeple her birinin de kayda deger musterileri var.

Motosiklet taksi uygulaması Scotty de yemek servisi işi yapıyor ama galiba motorun sürücüsü sizin için nevaleyi alıp getiriyor. Bağlantı lokantalarla kurulmamış yani.

Gida mihendisleri diyor bu pasta 3 gun duracak, asagi yukari ne kadar sattigi belli, 3 gun sonunda satamaduklarini muhakkak vitrinden indirirler. Ve calisanlar onlari kapışır. 10 liralik cheesecakeler ile parti ysparlar, ese dosta dagitirlar.

mado'yu bilmem de özsüt'ün bütün ürünleri sanırım izmir'deki merkezden dondurulmuş şekilde gönderiliyor bütün şubelere.

evet son hali. maalesef azımsanamayacak kadar çok çöp tez var. nasıl onaylanıyor bunlar şaşırıyorum. türkiye'nin hali bu.

Tezi buldum sanirim. Hizla bir goz gezdirdim de baska bir sacmalik carpmadi gozume. Tabi alanim olmadiginda seklen bakmis oldum ama genelde bunlarda dehset kaynak hatalari falan oluyor, bunda goremedim bir sey.

Iyi niyetli tahmin, efsanevi bir salaklik yapmis, hala farkina varilmamis. Kotu niyetli tahmin, birilerine parayla yazdirmis, onlar da baska bir tezin basligiyla karistirmislar.

Edit: O arac rotalama ile ilgili tez de 2015 yilinda yapilmis, ayni universiteye ait bir tez.

Geçen sene verdim bir yüksek lisans tezi, iyi denilebilecek bir ünide. Hocalarım ve asistanlar dahil hiç kimse İngilizce abstract veya İngilizce isme bakmadılar.

amirimi arayıp hasta olduğumu rapor aldığımı söylüyorum.

Telefon +1

amirime mail atiyorum, cc'ye ik'yi koyuyorum.

bildireceğin kişiyle arandaki samimiyete bağlı aslında biraz, ben whatsapp'dan yazıyorum mesela. biraz resmiyet varsa telefon etmen daha makul olur. ama bazen de kıl tipler oluyor, telefonda salak saçma sorular sorup "kaytarmıyorsun işalla" mesajı vermeye çalışıyor, bu gibi bir durum oluşma ihtimali varsa mail atsan da olur.

Whatsapp.

bizim ekip küçük olduğu için Whatsapp gurubundan yazıyorum.

Whatsapp, manager’a yazıyorum.

Raporu daha almadiysam, bilgilendirmek icin E-Mail yolluyorum. Sonra raporun scanini de E-Mail ile yolluyorum.

sms ya da whatsapp

Bazen direkt arıyorum, bazen de hiç konuşasım gelmiyor Whatsapp'tan yürüyorum.

prensip olarak evden çalışıyorum. eğer acil bir durum varsa mesaj atıp evden de çalışamayacağımı söylüyorum.

Telefon açmak nedense içimden gelmiyor hem de amir kişisi müsait mi değil mi bilmiyorum. Whatsaptsn yazıyorum genelde umarım şikayetçi değildir

Eğer doğru söylüyorsam müdürümü arıyorum, fakat yalan söylüyorsam konuşurken kesin belli ederim diye whatsapptan yazıyorum. Umarım anlaşılmıyordur :)

Dersim varsa bölüm başkanımı arayıp bildiriyorum, raporu da sekretere ya fakslıyorum ya da tarayıp mail atıyorum. Dersim yoksa ve öyle bir ya da iki günlük bir şeyse yalnızca bölüm başkanımı ve/veya araştırma görevlisi arkadaşlarımı bilgilendiriyorum o kadar, rapor almıyorum.