Ekşi Duyuru

Bilinirliği, ziyaretçi sayısı vs. Sözlükten kat ve kat az, reklam vermiyorlar demek ki, olanların çoğu da google adsense reklamları zaten.

Kronik bir erteleme hastasi oldugunu kabul et. Tedavi teshis ile baslar. Daha sonra ise bunu nasil yenebilecegini dusun ister tek basina ister internetten yardim alarak kendine bir kür belirle bu illetten kurtulmak icin.

(bkz: procrastination)

Hocam calismaya hazir hissetmek diye bi soru sorsan daha iyiydi kim kendini calismaya hazir hissediyor ki.

Bir online bir psikoloji dersinde ertelemekle ilgili şunu anlatmışlardı.
"Ne yapman gerektiğini değil nasıl yapacağını adım adım düşürsen harekete geçmek istemeye başlarsın."
Misal, makale yazmam lazım ama üşeniyorum.
Genel düşünce: "ÖÖfff makale yazmam lazım. Dur bi yemek hazırlayayım, sonra şu masayı toplayayım yazmaya başlarım."
Olması gereken düşünce: "Önce word açılacak, ilk versiyonun giriş kısmı yazılacak, kaynakçaları yan tarafta açarım.. vb. vb."

Hayır.

İş eğitimden ziyade çakallık, puştluk, iyi insan ilişkileri, çıkarcılık, network ve şansta bitiyor.

Lise mezunu bir akrabam 600 bin liralık araba kullanıyor şu an.

Ama yaşam şartlarını iyileştiribilirsin, belli bi seviyenin altına düşmezsin hani iyi eğitimle.

flemenkçe çince ve ispanyolca da eklersen ekmek çıkar........

@2 tostos, okadar şeyi bilen adam peygamberliğini ilan eder lan :/

hepsini çok iyi düzeyde bilirsen olur da öyle kolay değil fransızca almanca rusça bilmek. bir de şöyle bir şey var, bunları 22 yaşında bilsen bir üniversite öğrencisi için korkunç para kazanabilirsin yazın belki ama 30 yaşında, bu dillerle hiçbir alakası olmayan bir işte çalışacağın zaman sana getirisi olmaz. yaşın başın almış gitmiş, devlet memurusun diyelim. istersen 94 tane dil öğren, maddi olarak pek faydasını görmezsin.

yıllar önce bir ablam, "rusça öğrencem, oraya giderim, çok zengin olurum" minvalinde bir lafım üzerine, "rusya'da rusçayı senin öğrenebileceğinden çok daha iyi bilen, senin yaptığın herhangi bi işi yapabilecek milyonlarca insan var ama biliyosun di mi?" demişti haklı olarak.

dil bilmek her zaman önemli ve güzel tabii ama işte nerede ve nasıl kullanacağını bilmek lazım. sen türkçeyle rusçayı harmanlayabileceğin bir meslekte avantaj sağlayabilirsin, çünkü rusya'da türkçe bilen adam sayısı türkiye'de rusça bilene göre azdır muhtemelen. ama bunu yapmazsan, iş "e rusya'dakiler zaten rusça konuşuyo"ya geliyor.

lan olm nerde o korkunç paralar, 3 tane dil öğrendim hala evde pinekliyorum

olunmaz

Bu tür şeyler toplum içerisinde bilezik diye tabir edilen, direk getirisinden ziyade bu sayede bir adım öne geçebileceğin ve kariyerinde önünü açabilecek şeylerdir. Yani bilmek iyidir ancak hemen etkisinin olması kolay kolay beklenemez.

Sırf dille olmaz. Ticaret iktisat vs iş sırasında öğrenirsen iyi kariyerin olur güzel yükselirsin. Bi de toplumda sen alim adamsın abi gözüyle bakarlar

Belki birkac kisiyi ise alacaklarina seni alirlar. Bu durumda daha iyi bir sirkette is bulma ihtimalin artar.

Dostum herhangi bir şeyi yapman, zengin olacağın manasına gelmez. Öyle sihirli bi formül arıyorsan yok yani, bilgine.

bu dilleri bildin ve turizmle uğraştın diyelim
mesela kokartlı rehber olsan alacağın günde 300 lira filandır, dil avantajın şu olur: yüksek sezonda pek boş günün olmaz. bu da dili en etkin kullanacağın işlerden biridir. üstelik dilin kullanıldığı işler iyi insani ilişkiler de isteyen işlerdir genelde, böyle bir meziyet de lazımdır. onun dışında bizim ülkemizde dil biliyorum diyen 50 cümle filan kurmayı biliyor genelde. turizmdeki dil bilenler de genelde böyle.
ki zaten bu dillerin hepsini birden genelde kullanmazsın bile otel/firma ya rusa çalışır ya almana hadi hepsine çalışan bi yer olsun; ne yapacan halkla ilişkiler mi satış filan mı? verecekleri paralar yine belli olur. yani inglizce bilene 3k maaş veriyorduk sen 4 dil biliyon sana 12k maaş gibi bişey yok. zaten 12k maaşla da zengin olunmaz ya :)

turizmde maaşla filan değil de ortaklık filan yaparsan, ithalat ihracaatla alakalı bişeyler yaparsan, komisyon alırsan, böyle böyle şeylerle daha fazla kazanabilrsin.

zaten ülkede istemediğin kadar ucuza çalışan rusça bilen işgücü var, malum. onlar genelde ingilizce de biliyor oluyorlar. yine genelde rusça ve fransızca ortak olarak gerekmiyor.

ama ticari kafan vardır, iyi yere tezgah açarsın istersen 0.5 dil bil, tarzanca anlaş zengin olabilirsin.

ankarada bilen var mi :((

Rom aromalı diye biliyorum

Sigaralar şarapta yıkanabiliyor-yıkanıyor diye biliyorum. Yanlışım varsa düzeltin :)

sırf keyif amaçlı bir miktar tütünü en ucuzundan viskiye yatırıp sonra icilecek kıvama gelinceye kadar kurutuyorum tadi kokusu enfes oluyor, bu sebepten senin tütünde aromalı olabilir.

ağır tütünleri yumuşatmak, gırtlak yakmasını engellemek için şaraba yatırıyorlar. burda maksat keyif vermesi değil acılığının kırılması

Saç kılı ifadesi gayet kullanılıyor. Eğer yanlış bir kullanım söz konusu değil ise 'saç' kelimesi de topluluğu ifade ediyor.

yukarıdaki cevabı verecektim ben de ama "saçlar" ifadesi de kullanılıyor..tekil isim gibi bence.

Tek gibi duruyor. Zira çoğulunu da rahatlıkla kullanıyoruz. Saçlarımı yıkadım gibi.

Sac uzatmak, saclari kestirmek

Sakal uzatmak, sakallari kestirmek

Biyik birakmak, biyiklari kisaltmak.

Ikiside oluyor aslinda.

kaynak mabadım ve mantığım ama bence topluluk ismi olmalı. bulmasi gercekten zor'un da belirttiği üzere, "saç kılı" kullanılan bir ifade. qazaqwsx "saçlar ifadesi de kullanılıyor" demiş, doğru demiş ama bence bu yanlış bir ifade. saçımızı genelde bir bütün olarak aldığımız için, çoğul kullanma eğilimindeyiz. örneğin "saçım dalgalıdır" derken, saç kıllarının bütününü ifade ediyoruz, tek tek kılları değil. saçla ilgili 100 ifadenin 95'inde bütün olarak saç yapısından bahsediyoruz. dolayısıyla "saç kılı" şeklinde bir kullanıma ihtiyaç duyulmuyor ama sanki öyle kullanıyormuşuz gibi, çoğul ekini "saç"a getiriyoruz.

bu sebepten ötürü ben saç kelimesinin topluluk ismi olarak kabul edilmesi gerektiği ve "saçlar" ifadesinin yanlış kullanım olduğu kanaatindeyim.

saygı ve selamlarımla,

der meister

***

neyse kendime geleyim, meme meme meme meme arkadaşlar ananıza nasıl gidebilirim??? yumurta nasıl haşlanıor??? mememeemememe

ikisi de

saç kılı değil de saç teli diyoruz genelde tekiline.

tekili

saç teli

olduğu için saç çoğuldur......

ama "saçlar" kullanımı galat-ı meşhur ya da galat-ı meşru olabilir. emin değilim.

Topluluk ismi olmalı.
Ağaç ve ormandaki durum gibi.

Topluluk. Kafandaki bütün saç tellerini ifade eder. Zaten saç denildiği zaman ilk aklına gelen şey tek tek değil onların bütünüdür

topluluk ismi.

Antalya/Bandırma (Eskişehir harbiden güzel mi o kadar )

çanakkale-merkez.

istanbul degil o net

canakkale, izmir +1

izmir/alsancak

istanbul/kadikoy(sadece caddebostan ve moda)

izmir - seferihisar.

antalya/kaş

Savastan kactiklarini, kendilerine karsi nefret dolu olan bir yerde istese de istemese de yasamaya calistiklarini, ahir gibi evlerde ya da dukkanlarda hatta cadirlarda yasadiklarini, komik paralara essek gibi calistiklarini, bazilarinin bilinmeyen bir sekilde ortadan kaybolduklarini, kendileriyle ilgili yapilan tek seyin "yaa her taraf suriyeli kayniyo yaaa" demek oldugunu dusunuyorum.

Göçmen değil onlar. Ben sana yakıştırdım böyle düşünmeyi. Nerede yaşadığın az çok belli oluyor. Türkiye o mülteci suriyelilerden aman aman kültürlü mu zannediyorsun sen?

Dar pantolon, dekolte bilmem ne bakmayan insan var mı? Kultursuzluk ile bu bence aynı şey değil. Taşkınlık yapmak falan demiyorum.


Soruya cevap, üzülüyorum. Bu ülkede insan gibi yaşamaya gelen insanlar umduklarini bulamıyor, senin iddia ettiğin gibi kültür farkını hissedemeyen, can güvenliği olmadığını gören, yaşanılasi bir ülke olmadığını gören zaten avrupada insan gibi yaşamak için gidiyor.

Burada kalanlar da büyük yeni türkiyenin bok yemesi sonucu maalesef bu durumdalar. Kendi insanları ölüyorken acken sen kime bakacaksin zaten. Neyse özetle üzülüyorum.

Sen bir insanı aç yaşamaya mahkum edersen bir yere kadar dayanır sonra hırsızlık yapar gasp eder ne yapsın açlıktan ölsün mu. Yoksa iki memeşine bakıldı diye kendilerine evcil hayvan kadar değer vermeyen insanlardan belki iyilik görürüz diye beklesinler mi?

Umuyorum kimse evinden ölme tehlikesi yüzünden kaçmak durumunda kalmaz. Kimse keyfinelden gelmedi bunu unutmayın. Malesef komşuları büyük Türkiye.

suriyeli göçmenler hakkında yazılanları, söylenenleri duyup görünce, dünyanın her yerindeki farklı göçmen ve azınlıklar için, yerel orta sınıf tarafından aynı söylemlerin üretildiğine şaşırarak "faşizm ne kadar tutarlı bi şey" diyorum. düşüncem bu.

Adam göremeyeceği dekolteyi görüyomuş bakıyormuş burdaki her gün görüyo da sanki bakmıyo yine. Abazanın Irkı olmaz kardeşim geçin onu. Arada kalmış bir ırkçısınız bence.

Ek olarak Bkz. Mülteci

@mcfly doğru söylüyorsun bende farkındayım.

Bizleri aşagi çekerken , aynı zamanda daha yukariya çikmamız için zorluyorlar. Hayirlisi...
En çok kalmalarini isteyenler kim biliyor musunuz?
Esnaf kesimi.
Çıkarsız, bir şeyleri sevmeyi öğrenmek lazım ya neyse.

kültür farkından dolayı ırk ayrımı yapmak? seninle isviçreli arasında da dağlar kadar kültür farkı var ona bakarsan :)

neyse, zamanında hükümetin uyguladığı yanlış politikalar sonucu sorun oldular tabii. fakat bu sorunun muhatabı suriyeliler değil dönemin hükümetidir. sayı olarak aşırı fazla olmalarının dışında sen entegrasyon probleminden de bahsediyorsun. bunu sağlamak da ülkeyi yönetenlerin görevi. her önüne geleni alır, hiçbir plan, program, denetim olmadan şehirlere yollarsan tabii ki sorun olur. ancak bu sorun, tüm suriyelileri genelleyerek konuşmamıza sebep olmamalı. hatta tanıdığım birisi evini zamanında iki türk kızına kiralamıştı, evin içine ettiler, komşulardan her dakika şikayet geliyordu, kirayı geciktirip durdular. onlar çıktıktan sonra son 5-6 aydır suriyeliler oturuyor evde, en ufak bir sıkıntı yok. diğer yandan para vermedi diye adam bıçaklayan suriyeli de var, tamamen işine gücüne odaklanmış, bulunduğu yeni çevreye uyum sağlamaya çalışan suriyeli de. suriyeli yerine türk de koyabilirsin, kürt de, fark etmez.

en başta hükümet suçlu. suriyeliler veya afganlar bir fabrikada, "beyler avrupa'ya dağılıp sokaklara sıçıyoruz, çocukları dilendiriyoruz!" talimatıyla üretilen insanlar değil neticede. bugün bu insanlar sokakları birbirine katıp kontrolsüz bir şekilde her yere dağılıyorsa, bunun sorumlusu kaç göçmeni hangi koşullarda ağırlayabileceğini düşünmeden kendi çıkarları adına ülkeyi bok çukuruna atmaktan çekinmeyen devlettir. muhatap alabileceği tek bir yetkili dahi yokken suriyeli göçmenler de kendileri "hadi biz konteynır alalım, orda suriyeliler olarak yaşayalım" demez.

yine de bu suriyelilerin düzeni bozduğu gerçeğini değiştirmiyor. sadece türkiye'de değil avrupa'da da çok ciddi bir göçmen krizi mevcut şu an. suriyeliler, diğer ülkelerin vatandaşlarına göre "öncelikli" sayılıyor savaştan kaçtıkları için ama nasıl savaştan kaçmaksa bu, herifler norveç'e kadar gidiyor. merak ediyorum, suriye'de savaşan bir tane adam kalmadı mı? ne oldu yani, komple ülke olarak mı göçüyor bu insanlar?

biz kendimize bile yetemiyoruz daha. uluslararası anlaşmalarda "şu durumda şu kadar mülteci barındırmak zorundadır" gibi maddeler olsa gerek... buna uygun olarak, imkanlarımız müsaade ettiği ölçüde almalıyız tabii. savaştan kaçan insana "git orada öl" denmez. AMA "hoşgeldiniz" derken de ölçülü olmak lazım. kontrol edilebilecek, toplum düzenini bozmayacak sayıda ve hepsinden önemlisi insan gibi yaşatabileceğimiz, topluma entegrasyonunu ya da toplumdan izolasyonunu sağlayabileceğimiz kadar mülteci almamız gerekir.

özetle, ben sadece x veya y olduğu için insanların "kötü" olacağına inanmıyorum ve mantık çerçevesinde belli oranda mülteci alınmasını destekliyorum ama şu durumda suriyelilerden ve getirdiklerinden nefret etmemek de pek mümkün görünmüyor. dediğim gibi, şu an sokakta kalan insanların bazıları belki çok saygın, çok şahane kimselerdir ama ben "suriyeliler çok kötüdür" diyemeyeceğim gibi, "suriyeliler çok iyidir" de diyemem. şu an gördüğümüz şey ne? sokaklara sıçan, toplumun olmayan huzurunu daha da bozan, tavşan gibi zkişip üreyen ve sayıları kontrol edilemeyen ciddi bir topluluk. eh suçlusu hükümet tamam ama ben bu durumda suriyelilere de kızarım, kimse kusura bakmasın.

kültür olarak aramızda öyle çok büyük farklar yok bu arada, şu an için. iki ülkenin de büyük bölümü kültürsüz çomarlardan oluşuyor.

sınıra yakın bölgelerde kamplarda ağırlanıp, savaş bitince geri gönderilmeleri gerektiğini düşünüyorum. tabii bunun için çok geç. çok aptalca bir hata ile ülkeye ellerini kollarını sallayıp girmelerine izin verildi. şu an takip edilemiyorlar. "kim geldi? ne için geldi? ne yapıyor? ne yapacak?" soruları cevapsız. pimi çekip bıraktılar ülkeye ne zaman patlar bakalım.

taciz, hırsızlık, gasp, kapkaç, adam öldürme ve diğer taraftan para ödemeden, karın tokluğuna, insanlık dışı şartlarda çalıştırılma vs. gibi şeyler o göçmenlerin sonu gelip, onlar önümüzdeki 5-10 yıl içinde iyice aramızda kaynayana kadar devam edecek. daha sonra azalacak. asla onlar gelmeden önceki seviyeye inmeyecek ama azalacak.

ingiliz hükümeti nijeryalı kaçak göçmenler hakkında ne hissediyorsa ben de suriyeliler için çoçuk, yaşlı, genç vs aynı şeyi hissediyorum; çözülmesi gereken büyük bir sorun. onun dışında kendilerine karşı herhangi bir sempati beslemiyorum, zira iş hayatımın büyük bir çoğunluğunu avrupa'da geçirmiş ve halen de batı avrupa'da beyaz yakalı olarak çalışan biri olarak avrupa hükümetlerinin yasal koşullarda bana ne kadar toleransları varsa türk hükümetinin bu göçmenlere karşı x3 toleransları olduğunun farkındayım. çözümün onlara acıyıp varlıklarına tolerans göstermekten çok daha büyük ve köklü sistemlerden geçtiğine inanıyorum. ama "dinimiz amin islam" politikalarıyla gelinen sonuç ortada.

giderek çirkinleşiyorlar bunu diyebilirim. Geleceğin karanlık adamları. dekolteye, pantalona baktıkları için değil ama yaptıkları/yapacakları suçlar için nefret ediyorum

Bence Avrupalilar da Turkiye'den guden gocmenler icin ayni seyleri dusunuyor.

göçmenleri bilmem de türk milletinin bakış açısını, evlilik programında ikisi de birbirinden tuhaf olduğu halde birbirini beğenmeyip aşağılayan insanlara benzetiyorum

dizinin yapıldığı post stüdyosundan veya yapım şirketinden temin edebilirsin lakin dizi artık yok. dolayısıyla işin zor birazcık.

aslında demek istenen o ama anlam kayması gibi bir durum var işte. suna benzer:
camı aç
pencereyi aç

@cesario senin dediginde ise,
oradaki maksat o acıları ölümleri bir daha yasamamak. yoksa kimsenin olmadığı boş bir arazide depremin siddeti büyükte olsa bu söylenmez.

Kotu olumler ve beklenmedik olumler icin kullaniyor genelde bu. Sacma sayilmaz aslinda. Yani "viraja girerken hizini kes, allah korusun" gibi. Burada kaza ile beklenmedik ve feci bir olum var. Hasta yataginda 75 yasinda adama pek soylenen bir sey degil bu.

www.opensubtitles.org bu sitede çoğu dilde altyazı seçeneği mevcut.
ayrıca bs playerda altyazı indirmek de baya basit oluyor. bunu altyazı kısmı için söyledim yani basit bir mevzu.

eskilerden jules et jim, le trou veya z aklıma ilk gelenler.

son zamanlardan da un prophète' yi kesinlikle izlemenizi öneririm.

Neyi belirlemek için çaylak olacaksın ki? Yoktur bence.

@angelus
eksi'de neyi belirliyorlar aslanım

eksimeksi; www.youtube.com

helal olsun adam tam bir göt edici, o yüzden ekşi ye kabul buyurmuşlar sseni galiba

takipteyim. ve arıyorum bende.

not: ahahaha

ahaha hatırlıyorum bulabilirsem yazacağım.

edit: buldum eksisozluk.com

mesaj atsanıza bulunca.

ahahahaha

Ben ikinci sınıftaydım 5-7 bininci oldum sınıfta beni üçe beşe katlayan da çok kişi vardı, bizi bile siklemiyorlardı ak. Neyden eksiğin olduğuna bağlı ben 3 sene boyunca toplamda 20-30 test çözdüm çözmedim, çoğu konunun adını bile son sene tekrarında duydum. "Böyle konular mı gördük ak, vay anasını nasıl çözdük ki" falan diye şaşırıyordum. Benim gibi biriysen dershane işini görebilir. Yok ben matematik haricinde iyiyim, kendim çok rahat hallederim ama matematikte destek lazım diyorsan gerek yok.

ssg'yi korkutan bir sey ne yazik ki yok zira artik sozluk ile ilgisi yok.

@eksiyen adam haklısın düzeltiyorum

Division Bell kayitlari esnasinda kaydedilmis ancak albume girememis, arsivlik bir album. Rick Wright'in hatirina dinledim. Bir Alex degil.

bir kez baştan sona dinledim daha da açmadım. hatta şimdi bir kez daha açtım bakalım nolacak.

@floydian başlıkla nick'in manidar oldu :D

beğendim, tam gilmour çizgisinde.

biraz daha dinledim bu ne olum böyle şarkı mı olur söz yok bunlarda.

yokh.

(bkz: çıban)

ogmods.net

www.youtube.com

Loreena Mckennitt........

youtube da chill out yazarsan bir saatlik parçaları bile görebilirsin.

aktivite oneriniz yok mu?

www.youtube.com
spor yap, blog yaz. (şaka)
ama spor olabilir yani.
ben lunapark severim bir de. bin kamikazeye, stres falan kalmaz.

camel dinliycen hacı. echoes ile başla.

koşu, banyo (küvette), kitap okuma, masaj

Zumba yap

doktorluk veterinerlik mühendislik öğretmenlik avukatlık dışında herşeyi yapabilirsin. hakim bile olunabiliyordu bi ara.

hakım derken ıdarı hakım olunur sadece. ui mezunları idari hakimlik sınavlarında da daha başarılı olur işletme mezunlarından, çünkü daha azla hukuk dersi alırlar. yani ui mezunları işletmenin yaptığı her işi yapar ustune bir de dış işlerine meslek memuru olur.
dolayısıyla ui okumak işletme okumaya göre çok daha zordur. işletmeiler alnmasın ama, onlar yata yata geçer, ui'ciler s.ke s.ke geçer.

madem turizm otelcilik yapılacak, turizm okumak varken niye ui veya işletme diye sorarlar adama. alternatif yaratmaksa amaç, o zaman işletme derim. hic degılse boşu boşuna ui zorlukları çekilmemiş olur.

www.wattpad.com

www.incisozluk.com.tr

brkylmz.com

m.box.com

D&R'da olması lazım bu tarz kitaplar

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

bi kişi de bunu yazmamış. ben yazıyım.

www.youtube.com

www.youtube.com

burda yağmur yağmıyor :( zuhal olcay - yağmur dinle abi. iki tane var biri 90lar hareketli biri şiir gibi slow.

Radyo da guzel oluyor. Acik radyo mesela

Tabi lan manyak mısın. şaka bir yana yoktur diye düşünüyorum, anarşizmin badireli yıllarında uslanmadıkca da olmayacak.

Objektif düşünürseniz vardır ama insanlar genelde subjektif düşünürler ve bazı şartların kendileri için uygun olmadığını belirtirler. Örneğin bir şirkette tüm parasal ve manevi konuları bir şekilde çözdüğünüzde, çok geçmeden birileri maaşını beğenmemeye başlayacaktır. Maaşı az olmadığı halde. Bilmem anlatabildim mi.

Ülke yönetiminden bahsediyorsak da sosyal demokrasi aslında çok iyi bir sistemdir ama herkes için uygulamanız lazım. Yani adil olmalı. Bunu sağladınızda ülkede herkes mutlu olur, sonra birileri "ama ben artık eskisi kadar para kazanamıyorum ki, liberalizm gelsin" der.

düzenden ne anladığına bağlı

kaynakların sınırlı olduğu bi ortamda olacağını sanmıyorum.

Var ihtimalini nüfusa da bağlayabiliriz, subjektiflik sayısı azalırsa ideal düzenin korunma ihtimali yükselir elbet. Örneklemli ideal düzen de soz konusu olabilir. Aynı ideada 40-50 insanın ege de köyde bu fikri hayata geçirmesi ideal düzene açık kapı. Ama dersen ki evrensel olacak bu iş yok aga.

Insanlarin yol olmasi. Doga uzun sure ideal bir duzen bulur.

İnanıyorum ama insanlar ne kadar gelişirse o kadar bireyci oluyorlar.

(bkz: iskandinav sosyalizmi)

benim için ideal düzen gece 12 deyince kafayı vurup uyumak, sabah 8'de dinç bir şekilde kalkmak, düzenli spora gitmek, 30 olmaya yakın yuva kurmak.

insan insanın kurdudur.

düzenin ideali olur mu o da tartışılır. benim ideal toplum kurgumda bir düzene ihtiyaç yok. herkesin uzlaştığı düzen olarak algıladığım ideal düzenin var olabileceği toplumda insanlar "doğru" davrandıklarından bir düzene, kurallara zaten gerek duyulmazdı.

belki de saçmalıyorumdur, ama şu anda çok mantıklı geliyor bu yazdıklarım.

sabah 5'te demeye çalıştığım şey şuydu: düzenin olduğu yerde çatışma da var demektir. çatışma olduğu müddetçe de "ideal düzen" değişken bir kavram olacağı için ideallik ile düzenin bir arada bulunması oksimoronumsu bir durum yaratıyor.

kimsenin çatışmadığı bir toplumda da zaten kural ve düzen gereksinimi olmuyor ve de "bana göre" ideal olan da o hayali, kurgusal toplum.

bu sefer oldu galiba. :)

Careful With That Axe Eugene

Shine On You Crazy Diamond.

echoes
the great gig in the sky

high hopes

Başıma bir şey gelmeyecekse Pink Floyd'u bir türlü sevemediğimi söylemek isterim. Ama High Hopes, Wish You Were Here ve tabii ki Another Brick In The Wall playlistimde mevcut.

wish you were here

Coming Back To Life

çok var. özellikle ruh halime göre vs.

isim vermek istemiyorum çünkü ne kadar yazarsam yazayım diğer şarkılara ayıp etmiş olurum ama şu an coming back to life dinliyorum.

fearless/welcome to the machine/ wish you were here/ shine on you

green is the colour, welcome to machine, have a cigar ... hepsi güzel hastasıyım.

dogs, what do you want from me, high hopes, welcome to the machine, one of my turns

goodbye blue sky

aralarinda siralama yoktur.
echoes, sorrow, high hopes, marooned, welcome to the machine
"en sevdiklerim" bunlar. yoksa daha bi ton sayarim da bokunu cikarmayayim dedim.

welcome to the machine

Pulse - The great gig in the sky
Bir de high hopes

Kızların taşaklarına tekme attıkları bi bölüm vardı baya bir kahkaha atmıştım. Onun dışında Abraham Lincoln bölümü.

bence scott tenorman must die da oldukça iyiydi.

starvin marvin'in geldigi bolum.

medicinal fried chicken ve goobacks

wow bolumu ve butters'in kiz kiligina girip j.t. sarkisi ile dans ettigi bolum :)

medicinal fried chicken
pinewood derby
awesom-o
woodland critter christmas
imaginationland serisi
go god go serisi
ginger kids

++ bir de mormonlarla dalga geçtikleri bölüm

the entity

A Ladder to Heaven
simpsons already did it

bi kaç tane daha vardı da aklıma bölüm geliyor da adı gelmiyor.
öğretmenlerinin midesinde sperm olan bir bölüm (miss chocsandik miydi neydi)

return of the fellowship of the ring to the two towers

Scott Tenorman Must Die, Ginger Kids ve Fatbeard

black friday üçlemesi de iyidir.

medicinal fried chicken
insheeption
casa bonita

kıyafet, aksesuar, ayakkabı gibi şeylerse direkt aliexpress'ten getirtip satıyorlar, arasanız kendiniz bulursunuz.

el yapımı / tasarım olduğu için başka yerde olmayan şeylerse ancak değebilir belki. ama onun da benzeri illa etsy'den falan bulunur, o yüzden bence alınmaz.

Benim tek ölçütüm daha önce sattığı malları repost etmiş mi etmemiş mi.. kapıda ödeme var mı sorabilirsin satıcıya

yok be vegas adamlar hic birisine tik atmiyor.

Tik bence de önemli. bazı cevaplar için arastiriyorum. bakıyorum ki bir hareketlilik yok, o zaman soruyu soran sahilde bir daha dönmemek üzere uzun bir yürüyüşe cikmistir diyip siliyorum. yoksa maksadım reyting almak değil.

abi napcaksınız tik koysa, işine yarasın karşındakinin yeter işte.

rep + ünvan sistemi koyardık yoksa buraya. terazinin tozunu alırdık güzel paylaşımlarda.

tam da bu soruda olduğu gibi çok fazla yazım hatası görünce benim de içten içe tick atmayasım geliyor. eheh şaka.

tick önemli bir şey arkadaşlar. benzer konseptli olan stack overflow'da tick atmayınca epey ayar veriyor insanlar.

Ben beğenmeyince atmıyorum. Okuyorum en beğendiğim 1 2 tanesine atıyorum ya da hiç atmıyorum. Sonuçta soran kişinin inisiyatifine bırakılmış. Tik almak için mi cevap veriyosun yani.

Hiç kimseye tik atmamışsa bu tik olayından komple bihaber olabilir. Herkes benim kadar alık değildir tabii ama ben o yandaki kutuların tik atmak için olduğunu çok geç fark etmiştim, hala tam neye hizmet ettiğini de bilmiyorum nezaketen atıyorum. Tik atmaynca "ne boktan cevap" mesajı mı verilmiş oluyor?

Cocacola bana daha sekerli gibi geliyor. Pepsi asidi daha sert ve sekeri daha az gibi geliyor. Sanirim bu yuzden pepsi

diet coca cola. (zero değil).

normalde coca cola içerim ama gözü kapalı yaptığımız testte pepsi'yi seçmiştim.

normalde coca cola öncelikli tercihim oluyor ama geçen buz gibi bi' pepsi içtim, öyle kola içtiğimi hatırlamıyorum daha önce. o günden beri pepsi'ye meyyalim ama kola konusunda düşüncem "asidi olsun yeter"dir, hiçbirini affetmem.

normal coca cola

coca cola.

zero harici içemiyorum:

pepsi daha şekerli coca daha asitli

Coca cola. Zero'yu silah cekseniz icmem.

Coca cola light

pepsi

Pepsi, restoranda cafede özenle sorarım coca colaysa almam sprite'a yönelirim.

bi defa sormuştum. mantıklı cevaplar gelmişti. eh işe de yaramıştı.

Aşktan uzak dur. Daha iyi tavsiye yok.

hiç sormadım, kolay kolay sormam da

Benim içimi rahatlatıyor çoğu zaman evet.

Herkes kendi aradigi cevabi biliyor aslinda, baskalarindan da teyit ya da gaz bekliyor. Gerisi sana kalmis

en azından birilerinin de fikrini alıyor olabilmek iyi oluyor

insan bir olayı bizzat yaşadığı için kendine dışarıdan bakmakta güçlük çekip salaklaşabiliyor. böyle durumlarda sizi hiç tanımayan insanlara ihtiyaç duyuyoruz. çünkü çevredekiler yorumlarına duygu katabiliyor.

işin özü; evet yarayabiliyor. zaten dilimizin ucuna kadar gelip söyleyemediğimiz şeyi buradan da duyunca güven kazanıyoruz.

faydalarını gördüm. hiç çakmadığım konuda beni uyandıranlar da oldu.

Buraya tamamen kendi penceremizden yazdığımız için objektif yazamıyoruz dolasıyla %80 biz haklı çıkıyoruz. O bakımdan insanlar rahatlıyor olabilir.

yariyür.

Onlar hafif ticari araç diye geçiyor. Şirketler ticari araçların kdv'lerini ödeyecekleri vergiden düştükleri için daha ucuza alıyorlar.

Şirket aracı oldukları için genelde hor kullanılmış ve çok kilometre yapmış oluyorlar.

@johan temizini bulsan corsadan arka koltuklar ve arka camlar disinda bir farki yok ozaman?

Yük taşıyan araç olarak kabul edildikleri için hız sınırı daha düşüktür o araçlarda. Her yıl muayeneye girmek zorundalar ve Boğaziçi Köprüsü'nden geçemezler.

corsalarla birebir diyebiliriz. ama en düşük paketleriyle. bir dönem iş yerinde kullanıyorduk bi sıkıntımız olmadı ama borçtan dolayı elden çıkarmıştık.

ne için lazımdı bir miktar bildiğim var ona göre söyleyeyim.

@yuz kiloluk bir zenci
...

saçma değil mi bu talep? ne farkeder?

Saat ve kemer her erkeğe yakışır.
gözlük bazılarına yakışır
küpe bazılarına,
toka nadiren yakıştığı olur
kolye kimseye yakışmaz
bileklik nadiren bazılarına.

Saat ve çift kulak küpe.

cift kulak kupe guzel de herkesin cok olumlu bakacagini sanmiyorum :)

Güçlü bir bileğe tam oturmuş siyah veya örgü bileklik iyi oluyor kanka.

Böyle bir genellemeye inanmıyorum erkek yakışıklıysa hepsi yakışır ama tipsiz bir adamı saat/sakal yeni baştan yaratamaz, no offense.

kaliteli bir saat ve çift halka küpe.

bileklik olsa da olur, ama olmasa daha bir iyi gibi. belki bir de şu ince şallar var ya, o da güzel duruyor baharda, kışta.

erkek karizmatik/yakisikli ise her se yakisir konusunda neferkittye katiliyorum.
bileklik, sakal (muhtesem yy sitayla degil ama :)), yuzuk fakat uzerinde tugra olan ya da tasli yuzuklerden degil.
erkeklerde kupeyi sevmiyorum ve yakistiramiyorum, kadinlarda da sevmiyorum gerci :)

Mango poseti

nadiren saat derim
hiç bir erkek için aaa küpesi adama yakışmış demedim bu kolye bileklik için de geçerli hatta yüzük içinde geçerli

sakal bıyık çok değişken tiple çok alakalı bazısına yakışır bazısına yakışmaz lakin ki öyle değildir.


erkeğim

Kol düğmesi.

Ne saçmalıyorsunuz siz?

elleri şekilli, bilekleri kütük gibi olmayan erkeğe bileklik
tarzına uyuyorsa kaşta piercing
giyim tarzıyla uyumlu şapka. göbekli değilse klasik model pantolon askısı
pek aksesuar olmasa da bakımı düzenli yapılan şekilli sakal. sakallar seyrekse uzatınca kötü görünüyor.
saat gelir gösterme amaçlı gereksiz bir aksesuar. tarzdan çok şov amaçlı kullanılıyor.
yüzük kadında da erkekte de elde mikrop biriktirmekten başka işe yaramayan aksesuar.

bıyık, deri bileklik, eğer vücudu fitse pantolon askısı(evet), bazı piercingler(tragus, nipple), saat

Pantolon askısı no bence. Mango değil de LV ya da Prada torbası :)
İyi v uygun bi saç kesimi ve sakal çoook tipsiz değilse bi insanı gayet güzelleştirebilir. Kemer bileklik ve küpe bence gayet önemli ve yeterli. Gerçi ben hiçbirini kullanmıyorum da.

saat.

Sakal bıyık bazen bıyık bazen sakal bazen molla sakalı , sülüman sakalı yetti tiksindim

Deri örgü bileklik, güçlü erkeklere seksilik katıyo, evet

Misal bi basketbol antrenörü ile hasbihal ettim geçenlerde

Çirkin, bildiğimiz çirkin, allahöyle yaratmış

Fakat abimiz ikiye beş, vücut mermerden oyulmuş gibi
Eller bildiğimiz toynak
Fakat bileğinde kalın deri örgü bileklik vardı ki sormayın, çok çekiciydi

küpe: ı-ıh
yüzük: ı-ıh
pirsing: memede evet
sakal: sakala ve yüze göre değişiyor
bıyık: bıyığa ve yüze göre değişiyor

saat, deri bileklik, boncuk bileklik (2.bp.blogspot.com ).

kasket, deri eldiven (s-media-cache-ak0.pinimg.com )

cep mendili (www.manners.nl )

pantolon askısı + kasket <3 (www.holdup-suspenders.com )

pantolon askısı + papyon <3 (classyfyd.files.wordpress.com )

kolyeyi pek yakıştıramıyorum. tesbih gibi olan kolyeler tarza bağlı olarak yakışabiliyor (thisstage.la blogs.diariovasco.com ).

kemeri kravatı zaten yazmaya gerek yok ama onların da yakışanı yakışmayanı var.

düdüklü tencerenin resmini at önce modeli nedir?

mobilim resim atamam da tarif ediyim.

ortasinda buyuk acacagi var iste kapagi icine sokup kolu diger tarafa cevirince sikistirip kapaniyor.

bi tane cubuk gibi biseyler falan var. yeni bisey degil yani. eski klasik tiplerden.

bilmiyorum yeterli oldumu :D

hah anladım
şimdi önce o uzun çubuk dik olacak ki basıncı kaynayana kadar dışarı atsın fışşşşş diye fışlamaya başlayınca o cubuğu indireceksin ve basınci bir seviyeye kadar hapsedeceksin ve içindeki su 100 derecede değil 120 derecede kaynamaya başlayacak(rakamlar temsili) doğal olrak mısırın daha kolay pişecek.

tek yapman gereken önce çubuk yukarıda fışlayınca aşağı almak olacak

tesekkurler..

gelirime göre fazla borcum var. hepsi de eşe dosta. eşim dostum hayatta bana paranın hesabını yapacak insanlar değil ama çoğu gece gözüme uyku girmiyor.

derdi olmayan insan yoktur zaten. en zengini olsa 150 metrelik yat alamıyorum diye üzülür. hayat işte.

özele gel

öğrenciyim ailem tarafından feci baskı altındayım, bir dediğimi 2 etmiyorlar ve karşılığında beklentileri yüksek , istedikleri seviyeye gelemezsem kaos çıkacak bunu bilmenin verdiği baskı gece uyutmuyo

işsizim ben de

bir çok insanın var. düşünmeye görmemek lazım. fakat zor birşey bu. bu yüzden dertliyim bazen.

Ciddi mi degil mi tartisilir ama inanilmaz bir sekilde ellerim terliyor. Ama tarifi yok yani. Gunluk yasantimin icine ediyor bu durum. Ne biriyle tokalasabiliyorum, ne isimi yapabiliyorum. Anlatilmaz derecede rahatsiz edici bi durum. En son driclor diye bir ilac onerildi duyuruda, ki sozlukte de cok ovulmus. Umutluydum baya ama o da care olmadi. Yardim edecek birileri olursa ayaklarina kapanmaya hazirim :) bunun haricinde fiziksel bir problemim yok cok sukur.

Bir de sosyal fobim var ki onun ne bok bisey oldugunu biliyoruz zaten. Doktora gittim onun icin de. Simdilik antidepresan verdi. 15 gun sonra tekrar randevum var. Bende durumlar boyle.

Depresyondayim ve gozlerimde keratakonus (böyle yazılıyordu sanırım) var.

Fiziksel yok şükür. Ruhsal var biraz, küçük şeyler büyüyor gözümde. Mutlu olabiliyorum ama hemen geçiyor. Her şeyin geçici olduğunu sık sık düşünüp hiçbir şeye başlamak istemiyorum.

çok fena depresyondayım,kimselere anlatamıyorum dertlerimi.ne yapsam olmuyor.herşey biraz da parada bitiyor.para olsa dünya sikimde olmaz.mücadele bitiriyor beni.sonuçta elime birşey de geçmiyor geçse hadi neyse.sikeyim böyle hayatı.

ruhsal: ruhsuzluk
fiziksel: skolyoz

Kumar gibi bir ameliyat bekliyor beni yakın gelecekte. Onun dışında derdim yok çok şükür.

yüzüstü yatarken sol kolumu yataktan aşağı sarkıtırım, ama bir süre sonra uyuştuğu için bazayla yatak arasına sokup boşta sallanmasını engellerim.

yastığın altına sokarım çoğu zaman

@rebellion, abi cevabın aynı şunun gibi olmuş :D
www.youtube.com

bacak arama sıkıştırıyorum elime yastık alıp

yüz üstü yatar iki kolumu da yastığın altına doğru uzatırım.

yastığın altına koyuyorum mütemadiyen, her seferinde de tamamen uyuşuyor bir gün kangren edeceğim kendimi diye endişeleniyorum az buçuk ama bakalım...

var. özellikle duvarla haşır neşir olmayı pek severim. duvarın serinliğini almak fln :P

+1

kolumu yastığın altına sokarım. sonra sabah uyuşuk bi halde bulurum.

kendi boynuma dogru sikistiriyorum genelde, ya da boynumu tutuyorum falan

yanağımla yastık arasına. yeni oldu bu. önceden yapmazdım.

Yastığı yükseltmek için altına kolumu sokuyorum.

Elimi değil de kafamı yastığa sıkıştırıyorum genelde. Çok hassas bir uykum var. Kulakları bir şekilde kapatmam gerekiyor. Hatta iki yastık arası sandwich şeklinde yaptığım çok olmuştur.

yastığın altına.

log100-log2 den 2-a

2-a mı? Ona göre açıklayayım..

Ben şöyle yaptım. Log 10 tabanında 2'yi, log 10 tabanında 10- log 10 tabanında 5 şeklinde yazdım. Ordan log 10 tabanında 5, 1-a çıkmakta. Log 10 tabanında 50 ise, log 10 tabanında 10 + log 10 tabanında 5. Bu da; 1+log 10 tabanında 5 demek. Yukarda bulduğunu gel aşağıda yerine yaz. Oldu herhal.

evet 2 - a ama anlayamadım açılar mısın?

açıklar mısın? *

log50=log(100/2)=log100-log2
=log10^2-log2
=2log10-log2
=2.1-a
=2-a

anamın lohusalık depresyonlarını uhrevi şeyler gibi anlatması var. ailede kafadan çizik kimse olmadığından ecinni tecrübesi yok kimsenin. zaten ailenin yarısı imansız. bize görünmüyorlar ruhani şeyler.

psikiyatri kantininde askerlik yaptığım süre zarfında dinlediğim muhabbetlerden ise 3 kutsal kitaplık aksiyon çıkar. eli zülfikara dönüşünce onu kullanıp şeyini kesen ve erkekliğine ilelebet son veren abinin hanımıyla maceraları. bir gün azılı din düşmanı, başka gün evliya gibi takılması falan, anlatılamaz, yaşanır deneyimler. vs vs.

Cin mesela. Herkes anlatiyor mis da mus da oyleymis boyleymis turkiyede her gun birini cin carpiyor yani buna gore ama bi tane somut kanit elde edilememis henuz o yuzden hmm ilginc deyip 3 hayirla ugurluyoruz boyle efsaneleri.

sözde bakıcımın annesinin başından geçen olaylar var.

bir gün komşu köye giderken yolda bir adamla karşılaşmış. adamın eşeği varmış, o da tesadüf eseri komşu köye gidiyormuş. belli bir süre birlikte gitmişler, önlerine dere çıkmış. kadın önden dereyi geçmiş. geriye bakınca adamın derenin kıyısında durduğunu ve bacaklarının uzadığını, 10 metre boyuna ulaştığını görmüş. bayılmış sonra.

bir gün yine aynı kadın, kasabadan köye geliyormuş. uzaktan davul zurna sesi duymuş. bir de bakmış ileride düğün yapıyorlar. kalabalığa yaklaşmış, en yakındakilere sormuş. "kimin düğünü var?" diye. onlar da bizim kadının kız kardeşinin evlendiğini söylemişler. kadın "iyi ama benim kardeşim geçen hafta evlendi?" deyince elemanlar fade out efektiyle yokolmuşlar.

internetteki adamla buradakinin farkı ne ki burada yazacak adam sallamasın? sallamadığını iddia eden adamın psikolojik rahatsızlığı vardır.

nazar olayını bizzat tecrübe ettim.
nazara zaten inanırdım da birinin bana nazarının değebileceğine inanmazdım. imrenilecek bir şeyim yoktu bence.
babamın bi akrabası eve gelmiş, bölümden mezun olduğumu öğrenince başlamış ovv şimdi o ne paralar kazanacak, nasıl zengin olacak vs (paragöz biridir biraz)
annem diyor ki onu dinledik babanla dışarı çıktık beş dk geçmedi aradılar, mesgul ve hzuursuz düştü hastaneye gelin diye.
olay benim açımdan da şöyle gerçekleşti. platformdan düştüm ve peşi sıra iki ayak bileğimi birden burktum. yere kapaklandım kalkamadım, nasıl felaket bir acı, bağırış çağırış, gözyaşları içinde ambulansla acile götürüldüm. iki ay yataktan kalkamadım. tuvalete ağlayarak gittim. altı ay topalladım. şimdi daha hala çok yürüdüğümde falan şişip ağrıyor.

savaşta görüldüğü iddaa edilen sarıklı askerler

askerlik anısı olarak (bizzat dinledim): ön bilgi; eleman çavuş, veteriner olduğunu iddia ediyor, hataylı, çobanlık yapıyor (veteriner kısmına inanmıyorum, lise mezunu falandır)

elemanın biri keçi ile cima etmiş, yarı keçi yarı insan bi yaratık doğmuş 1 hafta yaşamış ölmüş. (komple yalan tabii) pek dinsel değil de işte.

bizzat kendi yaşadığım olay (hızır içerir): bi gün uyandım, mutfağa gittim kahvaltı edeyim diye, dolap bomboş tamtakır kuru bakır, hiç bişi yok evde. pederin odasına gittim pantolonundan para alıp ekmek falan bişiyler alayım diye, pederin de cebinde para yoktu öyle kaldım, biz burada yaklaşık 20 senedir oturuyormuşuz o zamanlar, pederi herkes tanır burada, neyse bakkala gideyim yazdırayım diye düşündüm gittim bakkala ekmek, süt vs. istedim dedim para yok babama söylerim akşam kahveye giderken verir sana, şerefsiz, o.ç. bakkal vermedi (hep oradan alışveriş yapardık, dediğim gibi 20 senedir buradayız (şimdi 50 seneden fazla, aynı noktadayız hep) bu durum benim çok ağırıma gitti babama güvenmiyor diye ağlaya ağlaya eve geliyorum, yolda yürürken 5 lira gördüm aha dedim ekmek parası, almak için eğildim parayı elime aldım bi baktım bir adım ilerde 10 lira, onu da aldım bi baktım bi adım ilerde 20 lira, oldu mu elimde 35 lira, bakkala geri gittim dedim ekmek ver süt ver çay ver şeker ver azcık peynir ver vs. al parası bu da (acayip gururluyum ama bu sırada), ara sıra aklıma düşer hızır yetişti derim (yetişecek bir şey yokta işte kalbi kırık çocuğa yardım etti gibisinden) eğer başka bir çocuk düşürmüşse inşallah dayak yememiştir evden. bir daha da oradan alışveriş yapmadık, daha uzun yola gittik oradan aldık, paramız olmadığında da veresiye açtılar saolsunlar, şimdi o veresiye verenin 13 şubelik marketler zinciri var (baya büyük marketleri birde, migros gibi düşünün), hala o zincirden alış veriş yapıyoruz.

Amcamın kızı yaşı 24, bayılmaya başladı altına kaçırmalar,geceleri boğuyorlar diye yataktan fırlayıp bağırmalar felan Dr götürdüler yapabileceğim bir şey yok dedi açık olmasada başka yerde çözüm arayın hoca gibi felan işte şaşırdık tabi hoca diyince cin olduğuna herkes kanaat getirdi Erzurum'a götürdük hocanın birini tavsiye ettiler bişeyler okudu yazdı etti kız karşısında gözleri döndü bayıldı Allah şifasını versin geçmiş olsun dedi giderken deli gibi olan kız dönerken normale döndü şu an gayet iyi,cin var hocada var kim ne derse desin ...

haa dur bir tane daha hikayem var; yine çocuğum ama yaş 16 falan, eskiden beni peder süreyya paşa plajına götürmüş beraber denize girmişiz orada ikimizde sedef kaptık, benim kollar bacaklar vs. hep sedefli idi, bizim mahalleyede süreyya diye biri taşınmıştı yaş 80 falan, ingilizce türkçe sözlük yapacam diye uğraşırdı akşamları iki kadef rakısını koyar içerdi, bi gün muhabbette böyle konusu geçti gel bi bakayım dedi baktı etti falan, şu gün şu zaman gel ben seni bir okuyayım dedi, bende sordum abdest falan alacam mı diye (abdest almayı bilmiyorum bu arada) gerek yok dedi, o gün geldi sabahtan gittim, iki dakka bişiyler okudu etti, taam dedi hadi git artık, bende böyle şeylere inanmam bekliyorum ki geçmeyecek dalga geçecem falan, iki gün sonra bi tane sedefim kalmadı hala da yok, bu mevzu da kafamı kurcalar ara sıra (cinlerim var benim arasıra konuşuyoruz falan derdi birde)

Yurtta kaldığım dönemde bir ara geceleri ayak sesleriyle uyanıyordum. Bizim odanın parkesi de su aldığı için mi ne kabarmıştı. Bastığın zaman bayağı ses çıkartıyordu. İşte sanki biri parkenin o kısmına basıyor gibiydi fakat kafamı kaldırdığımda kimse yoktu. Fısıldaşmalar da duyuyordum üstelik. Kızlar mı konuşuyor acaba diye düşündüm. Kim konuşuyor diyorum cevap yok. Koridorun otomatik lambası kendi kendine yanıp sönüyor vs.
Ben göt korkusuyla alt kata, arkadaşımın yanına gittim, yanında yattım. Ne oldu ne bitti diye konuşurken yatağın altından bir şey yuvarlandı. Etrafa baktık, herkes uyuyor. O birkaç gündür bayağı sersem gibiydim, uyuyamıyordum. Sonra zaten yurttan ayrıldım bu sebepten. Tuhaf tuhaf şeyler görmedim çok şükür, görmek de istemem.

Siccin

REC

Psycho(1960)

Klasiklerin dışında shutter (tayland filmi), the babadook, the conjuring, oculus, in the mouth of madness, rec ilk aklima gelenler.

Bir de itiraf edeyim El-Cin i izlerken acayip korkmustum. Süper bir film degil ancak sinemada ve cok az kisiyle izlemenin etkisinden herhalde o gece korkudan uyuyamamıştım.

www.imdb.com

firefox kurarsan adblock var. ben kullanıyorum. sözlüğün saçma reklamları da çıkmıyo.

android için direk adblock vardı o ne oldu bilmiyorum ama bir sene önce çalışıyordu sapasağlam

Firefox adblock edge

ne diyeceğini merak ediyorum, ama inanmam. hiç baktırmak nasip olmadı

önceleri inanmazdım ama 4 yıl önce birisine baktırmıştım ve benim bir yıl sonra neler yapacağımı harfi harfine bildi o zamanlarda aklımın ucundan geçmeyen şeyleri söylemişti sallamamıştım ama bir sene sonra baktım ki ciddi ciddi bilmiş. tekrar gideyim dedim ama oradan taşınmış ve nereye gittiğini bulamadım.
başkalarına da baktırdım ama onlar sallama şeyler. o yüzden fala inanırım ama gerçek anlamda bakan birini bulmak zor.

tamamen yalan. gerci yalan mi degil mi diye dusunmek bile sacma.

ama mentalist'ti seyrettiysen olayi zaten anlarsin.

Ahmet Erhan var benim gördüğüm, bildiğim.

İyi şairdi, iyi devrimciydi, güzel insandı. Yaşanmışlığı da çoktu duyduğum kadarıyla.

Benim ki olur gibi geliyor. Tamamen benim hayatim degil ama ben ve ailem guzel bi seri olurdu

Kız arkadaşımınki gişe rekoruna koşar. Bak iyi aklıma getirdin ha. İyi fikir.

Herkesin cevresinde mutlaka vardir oyle birileri. Es dost akraba oluyor illa.

özel yurt, eve çıkacak arkadaş bulunması ve ardından kiralık ev.

Hele bi üniversiteyi kazan da

pilav yapma, garnitürlü yemek yap direkt. pilav yiyeceğine margarin ye :(

pilav yanına da cacık salata

Garnitürlü pilavdan nefret ederim. Çok vizyonsuz bir birleşim. Bence havuçlu-etli pilav yap. yoğurtla ye.

İnternette pdf kitaplar mevcut bende Grammer Prograssive du Fançais var fotokopi halinde. Orjinal alırsan baya pahalıya gelir. İstersen benden fotokopi çektirebilirsin. Eğer Galatasaray Üniversitesi'ndeysen kütüphaneden alıp çektir CAA'dan vermezler.

grammaire progressive du français +1

practice makes perfect

Her gün minimum 1 saat fransızca gramer çalışarak ve alıştırmalar çözerek, kitap okuyarak, yazılar yazarak ve mümkünse sonrasında birilerine kontrol ettirerek, bol bol écoute yaparak, film izleyerek, kitap okuyup bilmediğin kelimelerini öğrenerek -ve elbette bunları hiç aksatmadan, sıkılmadan, her gün düzenli bir şekilde uygulayarak- oldukça geliştirebilirsin. Ayrıca bir tandem partneri bularak, ya da varsa bir Fransız arkadaşından rica ederek, sık sık Fransızca konuşma alıştırmaları da yapman gerek. Baya bi geliştirirsin bu şekilde.

kursla dil öğrenileceğine inanmıyorum, özel ders ve kendi çabanla belki olur. 20 yaşından sonra dil öğrenilebileceğine de pek inanmıyorum gerçi.
Neyse benim fikirlerimi boş ver en iyisi. Fransızca konusunda kafana takılan bir konu olursa sorabilirsin, yardımcı olmaya çalışırım.

Soruları alabilirim

ne okuyacağına bağlı. bölümünle ilgili iş yapmak istersen para kazanamayabilirsin çok fazla ama öbür türlü her iş gelirse elinden mına bile korsun.

garsonluk.

istanbulda zaten belli birkaç üniversite dışında mezun olup full time çalışsan dahi başlangıçta alacağın para bu aralık, sen part-time için bunu çek 600-1200'e daha gerçekçi olsun.

organizasyon şirketlerinde günlük işlere bile gidebilirsiniz. Okul çevresindeki kafelerde de part-time çalışabilirsiniz. Okulun kütüphanesinde çalışabilirsiniz. İsteyene iş çok öğrenciyken. Özel ders verebilirsiniz. Aylık 500-1000 arası kazanmanız mümkün.

okulda iş bulabilirsen ne ala, öğrenci işlerinde falan

tabi ki özel ders. başlaması zor olur ama tutarsa bırakmak daha zor :)

Portugal the man - all your light, sleep forever

en sevdiğimiz mi yoksa sevdiklerimiz mi

@shotgunwoman tabii ki farketmez istediğin kadar yazabilirsin.

nick cave and the bad seeds - henry lee, weeping song, to be by your side, we no who u r

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

youtu.be

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

daha uzar gider ;_;

Smiths , muse , interpol ( btün şarkıları ayırt etmiyoorum artık)

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

Glorie - Highrise
Kafabindünya - Kapanış Konuşması
Nocte Obducta - Teil 1

ayna . garibim...

muse, beirut, the smiths, korhan futacı ve kara orkestra, dandadadan, HIM, mor ve ötesi, placebo, katatonia, incubus, sakin -dağıldı gerçi ama olsun- falan filan. hemen tüm şarkılarını severim. gene de bi last.fm'e bakarsam -ki yıllarca creative marka çok kaliteli olmasına rağmen scrobble yapamayan mp3çalarım yüzünden çoğu dinlediğim şarkıyı skroplayamasam da, mesela anathema - angelica ve a dying wish en çok dinlenenler listemde yok. niye? çünkü hep mp3çalarla dinlemişim, ondan :( bu arada anathema'nın sen sevdiğim şarkılarını da yazmış bulundum- şöyle ufak bir liste sunabilirim, tabi yaklaşık 9 senedir last.fm kullandığım için, şarkılar çok güncel olmayabilir.

Korhan Futacı ve Kara Orkestra – Abra Kadabra
the GazettE – SHIVER
Beirut – Nantes, Postcards From Italy
Massive Attack Feat. Hope Sandoval – Paradise Circus
Blonde Redhead – Misery Is a Butterfly
The Smiths – Please, Please, Please Let Me Get What I Want, This Charming Man
Sid – Melody of the Wild Dance
Athena – Yalan
Crystal Castles – Not in Love
Iron & Wine – Boy With a Coin
Oceansize – New Pin
Hooverphonic – Eden
Sakin – Bu Defa, Edepsiz Komedya
Vanilla Sky – Umbrella (Rihanna Cover)
Hellogoodbye – The Thoughts That Give Me the Creeps
honeyhoney – Little Toy Gun
The Gossip – Pop Goes the World
God Is An Astronaut – Forever Lost
Placebo – Space Monkey
DANdadaDAN – Kara Araba
Metallica – The Memory Remains
Zakkum – Ah Çikolata
Florence & The Machine – Cosmic Love
Slowblow – Aim for a Smile
Muse – Supermassive Black Hole
Asaf Avidan & The Mojos – One Day / Reckoning Song (Wankelmut Remix)
Incubus – Southern Girl
Gece – Öldür İstersen

gördüğün üzere, ben boş zamanlarımda çorba dinliyorum :D

kesinlikle en sevdiğim değil ama şu sıralar C.W.Stoneking'e taktım.

Her zaman "Queen-Bohemian Rhapsody"

Bu 20 sene önce de böyleydi şimdi de böyle

yabanıl:
nick cave and the bad seeds - the ship song
plase: radiohead - talk show host

türkül:
dandadadan - kara araba - (zın zın çatalı göster bana!)
plase: korhan futacı ve kara orkestra - geleneksel mahşer günü

www.youtube.com

oha lan 11bin 20bin ne öyle, ben lise sondayken 1.5 liraya kaydolmuştum.. dershanelerin deneme sınavlarına girmen şart değil bazı yayınların denemeleri oluyor para verip giriyorsun ve girenler arasında sıralama yapıyorlar.

@masa penisi evet ne yazık ki öyle. ankara üçler dershanesi 12.750 dedi. matfen 11000 dedi. akademi diye bir yer buldum orası da 6.000 dedi ancak 2004'den bu yana mezunları hiçbir yere girememiş neredeyse. en yükseği hacettepe falan. nesibe aydın vs. de zaten 14.000'den aşağıda istemiyorlar.

netlerden ziyade bence ufak da olsa bir topluluğun % kaçlık bir kesiminde olduğunu görebilmek için dersane sınavlarına girmelisin. bazı seneler sınav birincileri tama yakın yaparken bazen onların netleri de yüksek olmuyo. yani netleri sınavın zorluğu belirliyo ama bence önemli olan sıralaman. evden halledebilirisin ama girebildiğin dersane denemelerine girmelisin bence.

Dershaneye gitmeyipte iyi bir sekilde hazirlanabilirsin,tamamen bu senin elinde.
Matematik icin behzat rasuli'yi oneririm

Ben bu sene üçlere gittim kardeşim yarım dönemde bıraktım kesinlikle gitme özel ders al. Kesinlikle diyorum.

bence burda kilit nokta kendi kendine halledip halledemeyeceğin değil. çalışma durumun. dersaneye gitmeden kendi kendine ne kadar çalışabileceğin. eğer çalışma konusunda sıkıntın yoksa üstesinden gelebilirsin. ama çözemediğin soruları soracağın sana yardım edecek kişiler de önemli. bence sınavlara hazırlık konusunda en önemli nokta o, çözemediğin soruları iyi şekilde birilerine çözdürmek. bu konularda genel olarak sıkıntı yaşamam diyosan gitme dersaneye, hakkaten uçukmuş fiyatlar.

Doğrusunu bulabilirsen ciddi manada yardimci oluyor. Mfciydim ben, lise konularinin (teeey en baştan beri hepsi) en az yarısının adını dershanede duydum. Okuldakiler siklemedi, ben de siklemedim 12ye geçince top dershaneye döndü o yuzden.

Ha ama dershaneye gidersen de ipi sakin onlara bırakma. Lysye 3 hafta kala organige baslayan bi kimyacimiz vardı mesela, akıllara zarar. Benim hedefim cok yuksek değildi koymadi bana. Ama sinifta sinirden kendini tutamayan cok kişi vardı.

Eksiklerim 1-2 dersten, kalanlari kendim kesin hallederim diyorsan onlardan ozel ders al gitme. Sınavı demişler zaten.

dershanenin sınavları dışında pek bir yararı yok aslında, hatta gereksiz yere insanı yoruyor da. bir de bu aralar yine haberler çıkmaya başladı, eski dershane sistemi olmayacak, sınırlı sayıda ders verebilecek gibi şeyler. benim de kafam karıştı.. eğer bir dershaneyle sadece sınavlarına girmek için anlaşabilirsen çok iyi olur, fiyatlar çok yüksekmiş zaten. özel ders de alacakmışsın, sen de çalıştıktan sonra niye halledilmesin ki