Ekşi Duyuru

Mühendislik olarak bunun çözümü mümkün, organizatörün saçtığı paraya bakar, linkin park gibi bi konserde buna dikkat ederler diye düşünüyorum

wembley e boş beleş sistem sokturmazlar adama.
defalarca stadyum konserlerine gitmiş ve çalışmış birisi olarak önerim saha içi orta bölgedir her zaman.
genç dinamiksem REAR STANDİNG alır orta bölgeye yerleşirim.
ha yok ayakta takılamam ben diyorsan kırmızı trbun 109-114 arası sesi ciğerde hissedersin.

Wembley inşaatının belgeselini izlemiştim, loca camlarının açısını bile konser için sahaya kurulacak sisteme akustikte zarar gelmemesi için ayarliyorlardi :)

Şimdi de tr'den olmaması gereken bir örnek;

Gs Stadı'nı yaparlarken stadı yapan firma iflas ett ve stadı Toki aldı. Çok amaçlı (konser vs) amaçlanan stad maliyetini düşürmek için çatıda ucuz ve ağır malzeme kullandılar. Bu sebeple o statta inanılmaz bir yankı oluyor.

Stad ilk yapıldığı sene Madonna ve bon Jovi konserleri oldu. Ömrü hayatımda böyle bir kepazelik görmemiştim:) zaten sonra da konser olmadı o stadyumda

(Bu arada çatıdaki malzemede ucuza kaçıp çatıya ekstra yük bindirdiklerinden, açılır kapanir aksami da koyamiyorlar; stadın orjinal planı çatı açılıp kapaniyor)

Yani ozetle wembley gibi büyük hassasiyetle yapılmış Stadyumlarda akustik sorunu olmaz. E ses sistemi de hiçbir masraftan kacmayacaklarina göre, endişeniz yersiz:)

Ebru Gündeş olayı sallamasyon. Evet genelde en pahalı ücreti bizim ülkede Ebru Gündeş alıyor, bazen de Tarkan. Ama 69 çok uçuk. Yaklaşık 4-5 milyon falan alıyor ama ne tarz bir konser olduğuna göre de değişiyor. Yıl sonu yıl başı falan güzel kazanıyorlar ama normal konserler o kadar olmuyor. Dünya çapında tanınanlar da genelde birkaç milyon dolar kazanıyorlar, grupları pek bilmiyorum.

Valla Temmuz'da Judas Priest konserine kişi başı 3500 TL vermiştik. en önde izleyenler 5000 verdiler yanlış hatırlamıyorsam. PArk Orman 10K kişi alıyor, hepsi 5K'lık bilet olsa ki değil en arkalardakilerin biletleri 1200 küsürdü yanlış hatırlamıyorsam 50 milyon yapıyor bilet geliri ki hadi bir o kadar da içeride satılan alkol, su vs desen ki mümkün değil 100 milyon.

Ebru Gündeş gibi kişilerle yapılan bu uçuk anlaşmalarda net bir şekilde para aktarımı yapıldığını düşünüyorum. Metallica gibi maliyet kaynaklı Türkiye'ye gelmeyen bir grubu çok rahat getirirsin o para Türkiye'ye.

ebru gündeş kaşesi en yüksek sanatçıların başında gelir.
hatta cem yılmaz bile bir keresinde ayda yılda ancak 1 kere
gidebiliyoruz ona günay'da çıkınca demişti. fiyatlarını espiriyle birlikte eleştirirken.. hadise'nin ibb'den 6 milyon aldığı yerde ebru gündeşi 10 milyona halk konserine çıkaramazsın.

rakamın yalanlandığı da yok. bence doğru olabilir. şevval sam izmir'in bir ilçe belediyesinden 2 saat için 5 milyon cukkalayabiliyor bu memlekette. rezalet paralar ama bunları alanda değil verende suç.
elimden gelse belediyelerin konser vermelerini yasaklarım. akıl işi değil bu. git altyapı işlerini tamamla. kaldırımın yolun yamalı gidip konser verip trilyonlarca para harcıyorsun. belki de bu konserler rantın görünen yüzü olabilir. sayıştay raporlarına bakmakta fayda var.

ibb'nin 2023 yılında konser ve reklamına harcadığı para yaklaşık 4 milyar tl. bu paraya 2.metrobüsü yaparsın bu şehre. vallahi yazık. 2023 yılında öğrencilere ibb'nin verdiği burs bunun çeyreğinin çeyreği anca ediyor.

Dizide amaç her kuruşu aklamak değil, öyle bir para ki %20sini saçsalar bile sorun değil. Zaten ilerleyen bölüm ve sezonlarda göreceksin ki hostel kilise bar bunlar paravan hep, sürekli daha büyük bir aklama ihtiyacı oluyor ve bir sonraki basamağa gidene kadar atılacak adım gibi düşün. Cenaze evi de satın alacaklar(almak durumuna kalacaklar) mesela, sırf para saklamak ve cinayetleri yakmak için. Gelir beklentisi yok çoğundan, hatta aslında işleyen bir gelir olduğunda oradan temiz para kazanan kişiler de bela olmaya başlıyor.

Diziyi yıllar önce izledim o yüzden detaylar aklımda değil ancak, supplier ile nihai kullanıcı arasına paravan bir şirket kurmuş olabilir. Bir otel almıştı yanlış hatırlamıyorsam. Şöyle yani, 4 klima satın almıştır bu paravan şirket ile, sonra da otelin hesabından bu paravan şirkettenı 25 klima almış gibi göstermiştir ve bu şekilde fatura kesmiştir. E bu şirketler de kamuya açık (publicly traded) olmadığı için audit zorunluluğu da yok, denetim olmayınca da tespit edilemez.
Bu bahsettiğimiz yöntemde arada kalan “shell company”, ki bu şirket büyük ihtimal kartele hizmet ediyor, bol bol para kazanmış oluyor.
Yani bakış açını Marty kardeşin aldığı ürünlere değil de, bu ürünleri nereden aldığına yönlendirirsen daha kolay oturur kafanda sistem.

Elimde kara para var ve bunu sisteme sokmak istiyorum. a. Hayali gelir üretebilirim ve kendi nakit paramı müşteriden gelmiş gibi gösterebilirim. b. Hayali gider üretebilirim ve tedarikçime veriyormuş gibi yaptığım nakitimi yine kendim alırım. Tedarikçinin de farklı sebeplerden gelir faturasına ihtiyacı olabilir, şirketi zararda olduğu için vergi ödemeyecek olabilir o yüzden beli komisyon karşılığında bu hizmeti sağlar veya tedarik sürecine yine bana ait başka shell veya legitimite şirketler koyabilirim.

Ayrıca hayali gider üzerinden para aklamak hayali gelirlele akladığım paraların karşısına gider olarak geleceği için karın çok şişmesini önler, böylece bi nebze maliyenin radarından korur. Üstüne de vergi matrahını azaltır.

İlla kara para da değil, böyle düzenekler birçok amaçla yapılabilir.

Türkiye'de niye bu kadar çok holding var sanıyorsunuz? :)

maksat trafik olsun gelir gider dengesi olarak bakma para işine.
müthiş diziydi ya hiç izlememiş olmak isterim şu an.

Aşırı gerekli olmayan her operasyondan uzak durulmalıdır. Vücudun kesilip biçilmesi zannettiğiniz kadar sevimli ya da basit bir şey değildir. Gerçekten aşırı gerekli filan değilse, lütfen şu belirsizliklerle dolu yazdıklarınızı yeniden görün, galiba'larınızın çokluğunu fark edin ve burun ameliyatından vazgeçin.

Burun eti denen şey geniz eti mi bilmem ama burundaki etin sıkıntı yaratması alerji kaynaklı oluyor diye biliyorum. Alerji tedavisi ise bildiğim kadarıyla beslenme ve yaşam düzeni ile başlayan ve sonra gerek görülürse uygun ilaçların kullanıldığı bir tedavi. Bunlara mutlaka başvurmuşsunuzdur ama ameliyat hakkında bu kadar alengirli bir iç dünyanız varken o ameliyat hiç doğru olmaz. Hele ki yoğun bakım ünitesi olmayan bir kuruluşta ameliyat yapılması da yanlış zaten evet. Lütfen acabalarınızdan elle tutulur şekilde kurtulursanız ameliyata evet deyin.

Burun eti dediğiniz geniz etiyse önce bir ilaçla tedavi denesinler. Risonel, mometix gibi burun spreyleri ile küçülebiliyor önce bir muayene olun bence siz.

Benim oğlumu da bir KBB uzmanı hemen ameliyata almak istedi, birisine daha gösterdim yok canım yüzde 40 oranında bir büyüklüğü var almaya gerek görmüyorum. Zaten artık 6 yaşında yavaş yavaş küçülmeye başlayacak lenf bezleri bu yaşlarda bütün çocuklarda büyük olur. Hastalandıkça hastalıklarla lenfatik sistem savaştığı için geniz eti ve bademcikler büyük olabilir. Vücut kendi antikorlarını ürettikçe bağışıklık sistemi kendi savaşacak lenf bezleri de giderek küçülecek dedi.

Demem o ki illa birkaç doktordan fikir almak lazım.

Tanıdığım birkaç doktor var bunlar farklı zamanlarda ağır diyebileceğimiz ameliyat geçirdiler ama ameliyat olmadan önce en çok ilgilendikleri konu ameliyatın kendisi değil de anesteziyi kim yapacak anestezide ne kullanılacak vs gibi konulardı, o nedenle baya önemli bir konu gibi gözüküyor.

Vergi İletişim Merkezi ihbar hattı (189) daha doğru bir seçenek olabilir.

alabilirsin

Bcg aşısı (verem aşısı) da iz birakıyor. Şu an 50lerinde olan nesil çiçek aşısı oldu en son yanlış bilmiyorsam

Omuzda olan verem aşısı izi, çiçek aşısı omuzda değil kolda olurdu dirsek altında.

kac senesinde oldugun ve izin nasil gözüktügüne göre degisir. cicek asisi 70'lerden beri uygulanmiyor.
yasin 45 altindaysa BCG asisi izidir kolundaki.

Hemen Google'a sordum. 1980 de aşı üretimi sonlandırılmış. %85 oranında koruma sağlıyormuş.

Hangileriniz yaşlı? :))

99lu arkadaşımda aşı izi var, 2020li oğlumda aşı izi var. 65 doğumlu annemde aşı izi var.

deartheodosia, annendeki çiçek aşısı izi. Sendeki ve oğlundaki BCG izi.

BCG aşısı okulda yapılmıştı ve bahçeye saklanmıştım. Bende iz yok :)

Bir önceki karar;
"MADDE 62- (1) Posta veya hızlı kargo taşımacılığı yoluyla bir gerçek kişiye gelen ve ticari miktar ve mahiyet arz etmeyen, kıymeti 150 Avro’yu geçmeyen eşya ile kıymeti 1500 Avro’yu geçmeyen ilaç cinsi eşyanın değeri üzerinden;

a) Avrupa Birliği ülkelerinden doğrudan gelmesi halinde %18,

b) Diğer ülkelerden gelmesi halinde %30,

c) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (IV) sayılı listede yer alan eşya olması durumunda yukarıdaki oranlara ilave %20,

Oranında tek ve maktu bir vergi tahsil edilir."

Yeni kararda bu 150€ 30€ olmuş. Üstune vergiler iki kati olmus. Kısacası evet gg wp olmuş.

Bunu da savunacak bir kişi var duyuruda, birazdan gelir ne kadar efsane karar olduğunu anlatır.

30 euro üzeri bir ürün alırsan bu ticari olarak değerlendirilir ve teslim alamazsın-iade olacak. zaten aliexpress vs siteler de bu rakam üzerini göndermeyecektir.

eskiden sabit alınan %30 vergi yerine şu an %60 ödenecek. tabi 30 euroyu geçmeyen bir ürün olmak zorunda. özetle kalemtraş, silgi falan alınır ancak.

30 euro'nun üstüne çıkınca ödenecek vergi (avrupa dışından geliyorsa) yüzde altmış olacak.

yani 30 euroluk ürün 50euro olarak ödenecek. ben böyle anladım.
---
ama şey mi, vergisini versem de 30 euronun üstündeki alamayacak mıyım? ufacık bi şey için gümrük müşaviri mi tutacağım?

30 euroluk üstünde ürün alamıyorsunuz.
30 euroya kadar alınacak ürünlerde de eskiden alınan %30 vergi artık %60 olarak alınacak.

150 için geçerli prosedür neyse 30 için de öyle. 30 üstü alırsın ama vergi haricinde ithalat prosedürlerine takılır müşavirle halledersin, o da astarı yüzünden pahalı hale gelir. Ölüm kalım varsa ucunda geliyor evet ama uğraşıyorsun, de facto yasak demek gibi bişey.

Ben yumurtalarımı dondurdum. Sanırım 25 yaşındaydım dondurduğumda. O zaman bazı şartlar vardı sağlanması gereken, onlar sağlanmazsa “ben dondurmak istiyorum” dediğinizde dondurmuyorlardı. Belki değişmiştir şimdi, kaç sene geçti.
İşte yumurtalar dolapta saklı, ben de yıllık kirasını ödüyorum.

Evlenirsem bir gün direkt oradan alıp tüp bebek deneyebilirim, doğal yollardan deneyip hamile kalamazsam.

Genetik bozukluğu bypass etmek konusunu hatırlayamıyorum ama zaten kadınlar her yaşta sağlıklı ve yeterli sayıda yumurta üretemiyor. Rezerv gitgide azalıyor. Bunu bypass etmiş oluyorsunuz.

arkadaşım dondurdu hatta yakın zamanda konuştuk detayları. hatırladıklarımı yazayım. evli olanlar hem yumurta hem sperm veriyor, embriyo şeklinde saklanıyor. 5 yıla kadar süresi deniyor ama sonra uzatılabiliyor. yeterince yumurta alınamayabiliyor ilk seferde, o durumda birkaç ay gitmek gerekiyor. tek seferde hallolacağı senaryoda bir regl döngüsü sürüyor işlemler. önce hormon veriliyor 2 3 hafta, sonra anesteziyle yumurta alınıyor. tek seferde çok yumurta alınabilmişse yan etki olarak ödem yaşanıyormuş yumurta alınma işleminden 2 3 gün sonra. regl ödeminden çok daha yoğun ve rahatsız ediciymiş. kendi kendine geçiyormuş ama bazen hastanede yatılması gerekebiliyormuş bu durumda.

embriyolar 2li olarak tüpler içinde saklanıyor. çözdürme işleminde 2. embriyo da çözülüyor haliyle, bazen bozulma oluyor testle bakılıyor bozulma olmazsa geri konuyor dondurucuya.

embriyo yerleştirmede her zaman tutmayabiliyor tabii, her yerleştirme işleminde ekstra ücret veriliyor.

yumurta dondurma söyle oluyor. ilac tedavisine basliyorsunuz ve size bir ay boyunca birden fazla yumurta olgunlasacak kadar hormon veriyorlar. bir ay sonunda bu yumurtalar toplaniyor ve donduruluyor. bazi kadinlar bir ayda 10 yumurta olgunlastirirken bazisi 28-30 tane olgunlastirabiliyor. bunda doktorlarin etkisi olamiyor.

toplanan yumurtalar da iki sekilde dondurulabiliyor. döllendirilmeden ya da döllendirilerek.
aradaki fark su, döllendirilen yumurtalarin daha sonra rahimde tutunma sanslari cok dah a yüksek. yanlis hatirlamiyorsam, döllenmeden dondurulan yumurtalarin daha sonra döllendirilince rahme tutunma ihtimali her yumurta icin sadece %20 iken, döllendirilip dondurulmus yumurtada bu oran %50 civari.

yumurtayi döllendirmek de kendi icinde sorunlarla geliyor. eger seneler sonra esinizden ayrilirsaniz döllenmis yumurtayi kher ülke kullanmaniza izin vermiyor. mesela avusturya izin vermiyor ama ab icinde bunu egale etmenin yollari var. mesela avusturya'dan danimarka'ya yumurtalarin transferini isteyip, islemi danimarka'da gerceklestirebiliyorsunuz. türkiye icin böyle bir imkan oldugunu zannetmiyorum.

sizden 15 yumurta toplandiysa bu 15 tane cocugunuz olabilecegi anlamina gelmiyor yani. genelde 15-16 yumurta toplanan kadinlarin anca 1 ya da 2 tanesi olgunlasabiliyormus rahimde.
bir arkadasim bir ay boyunca ilac aldi. sadece 9 yumurta toplayabildiler. hepsini döllendirmeyi denediler.sadece ikisi döllenmis, o ikisi de ama rahme tutunamadi. yani elde var 0/9.


bu yöntem genetik taramayi kapsamadigi icin dogacak cocugun genetik bozuklugu olmayacagini size garanti etmez. sadece genc yasta yumurta ve sperm daha kaliteli oldugu icin o riski birazcik azaltir.
üstelik kadinin yasi da döllenmis yumurtadan basari alinip alinmayacagini etkiliyor. yani, yumurtayi dondurduk nasilsa oh 45 yasimi bekleyeyim, gibi düsünceler varsa o is yas, diyeyim.

Şimdi işin şu tarafları da var:

Tamam dondurursun ve kafana göre bir zamanda çocuk sahibi olma yoluna girersin ama, bebek doğduğunda anne baba olarak kaç yaşında olacaksınız, ekonomik ve biyolojik olarak hâlâ yeterli imkanlara sahip olacak mısınız bunlar var. Ayrıca bebeğin İngiltere'deyken doğması ona ayrıca bir vatandaşlık kazandıracaktır diye tahmin ediyorum, bu avantajı bozmamak daha doğru olur gibi geliyor bana.

Bir de, ağır stres altında olmayacağımızın garantisi hiçbir zaman yok, olmaz da. Mutlaka çocuk istiyorsanız bence daha fazla durmayın, hemen niyetlenin çünkü ne zaman tutacak ne zaman doğacak, zaman içinde kim bilir neler olacak, dünya rahat durmuyor artık...

(Bunlar kesinlikle anne olmak istemeyen bir kadının fikirleri)

evli olunca yumurta değil embriyo dondurma yapılıyor.
genelde 10-15 yumurtadan 2-4 sağlıklı embriyo elde edilebiliyor. bunların da tutma ihtimali ayrı bir konu.
genetik test için de ayrıca para isterler.
çocuk istiyor musunuz iyice değerlendirip eğer gerçekten istiyorsanız fazla geciktirmeden çocuk yapmanızı tavsiye ederim.
zira büyütmek gerçekten zor. embriyonun genetiği bir yana anne yaşı ile ilgili ilerledikçe artan başka konular da var diye biliyıorum, otizm gibi. ama emin değilim. bunu araştırabilirsiniz.
bir yaştan sonra çocuk iyice zor olabilir.

Netbaski

Başka ibanlarda vermesi lazım dediğiniz gibi Türk bankalarında hesapları var havale yapar gibi ama son zamanlarda değiştiyse bilmiyorum ben paypaldan türkiyeye atmak için kullanıyordum

Almanya'dayım ve Türkiye ibanlı hesap açabiliyorum Wise'da. Euro hesabını Belçika ibanlı açtı, TL hesabını TR ibanlı.

Almanya>Türkiye para transferini bu şekilde yapabiliyorum:
1. Wise euro hesabına euro gönder
2. Euro'yu Wise içinde TL'ye çevir
3. TR Wise hesabından istediğin TR hesabına TL gönder

Eskiden Türkyie>Almanya para transferi de oluyordu ama son yasal düzenlemelerden sonra artık Türkiye>Yurtdışı para transferi yapılamayacağını açıkladılar.

Edit: emin olmak için tekrar baktım, sanırım bu son söylediğim düzenleme sadece Türkiye adresli kullanıcılar için geçerli. Galiba ben hala Türkiye>Almanya transferi yapabiliyorum. O da şöyle oluyor:
1. Wise TR ibanlı hesaba TL gönder
2. Wise içinde TL'yi Euro'ya çevir
3. Wise Euro hesabından istediğin bir Euro hesabına para gönder

Chat GPT sağolsun bir cevap verdi ama insan cevabı da bekliyorum yine :D Neden 6700 mah > 20000 mah?

------

"Cihazlarınızı şarj etme kapasitesi ve güç gereksinimleri için hangi bataryanın daha uygun olduğunu anlamak için, kapasite (Wh) ve akım kapasitesi (mAh) gibi değerlere bakmak önemlidir. Bu durumda, her iki batarya için de değerlendirmeler yapalım:

1. Telefon, laptop vb. şarj etme kapasitesi
Watt-saat (Wh): Bataryanın enerji kapasitesinin bir ölçüsüdür ve genellikle cihazları ne kadar süreyle çalıştırabileceğinizin daha iyi bir göstergesidir. Wh, bataryanın voltajı ile amper saat (Ah) çarpılarak hesaplanır. Yüksek Wh değeri, genellikle daha uzun süre cihazları çalıştırabileceğiniz anlamına gelir.
Amper-saat (mAh): Bataryanın ne kadar akım sağlayabileceğini gösterir, ancak bu değer tek başına, özellikle farklı voltajlarda olan bataryalar karşılaştırılırken, ne kadar süre cihazları çalıştırabileceğinizi tam olarak belirtmez.
İlk Batarya: 99 Wh (14.8V * 6.7Ah)
İkinci Batarya: Yaklaşık 70 Wh (diyelim ki 20V * 3.5Ah hesaplandığında)

Cihazları ne kadar süreyle şarj edebileceğiniz konusunda, Wh değerine bakmak daha doğru bir karşılaştırma sağlar. Bu durumda, ilk batarya daha yüksek Wh değerine sahip olduğu için daha fazla enerji sağlayacak ve cihazlarınızı daha uzun süre şarj edebilir.

2. Güç gerektiren bir ışık çalıştırma
Her iki batarya da "65W Power Delivery" desteklediğini belirttiği için, güç çıkışı açısından teorik olarak benzer performans sunmalıdırlar. Bu, her iki bataryanın da belirli bir cihazı maksimum 65W güçle çalıştırabileceği anlamına gelir. Ancak, daha uzun süreli bir kullanım için yine ilk bataryanın daha yüksek Wh kapasitesi nedeniyle avantajlı olacağını söyleyebiliriz.

Sonuç olarak:

Cihazları şarj etmek için: Wh değerine bakmak, hangi bataryanın daha uzun süre dayanacağını anlamanın daha iyi bir yoludur. Bu durumda, 99Wh kapasiteye sahip ilk batarya, daha fazla cihazı daha uzun süre şarj edebilir.
Güç gerektiren bir ışık çalıştırmak için: Her iki batarya da 65W güç çıkışını desteklediği için, teorik olarak benzer performans sunarlar; ancak ilk batarya, daha yüksek enerji kapasitesiyle daha uzun kullanım sağlar."

1. mAh değeri tek başına anlamı olmayan bir değer. Verilen mAh değeri hangi voltaj için verilmiş o önemli. İlk üründe 14,8V için 20 Ah denilmiş, 14.8 x 6.7 Ah = 99 Wh yapar.
İkincide olduğu gibi voltaj verilmemişse lityum bataryaların iç voltajı olan 3.7V kabul etmek gerek, ikisinin çarpımı da 3.7 x 20 Ah = 74 Wh yapar.
Sonuç olarak ilkinin kapasitesi daha yüksek, aynı cihazı teorik olarak %30 daha uzun çalıştırması beklenir. Fiyat farkına değer mi ayrı konu.
2. 65W'ı aşmayan bir cihaz bağlayacaksanız, ikisinin de çalıştırması beklenir. Yalnız şu var, güç kaynaklarının uzun süre maksimum çıkış gücünde kullanılması iyi fikir değil. Yeterince kaliteli değilse fazla ısınabilir, batarya ömrü hızlı azalabilir hatta bozulabilir. Ben bu ürünlere gerekmedikçe 30-40W üstünde yük bağlamaktan kaçınırdım. Her durumda yüksek güç çekilecekse ilk cihaz daha güvenilir olabilir.
Bir de muhtemelen ilk cihazda farklı voltajlar için çıkış portları var, bunlara ihtiyacınız var mı o önemli.

5 yıl koruyor diye biliyorum ama yerinizde olsam yeniden aşı olurdum.

Tetanoz aşınız olsa da kesik durumunda tekrar aşı olmalısınız zaten. Tetanoz aşısı eski dozlardan bağımsız yenilenebilen bir aşı.

Acile gidip kesik olduğunu söyleyip aşı olabilirsiniz.

Eğer dozlarınız tamsa aşının türüne göre 5 ya da 10 yıl arayla tek doz olarak koruyuculuğu devam ettiriliyor ancak siz ilk dozlarınızdan emin değilseniz aşı takvimine baştan başlamalısınız.

tek doz yapilan asilarin 1 sene koruyuculugu oldugu kabul edilir. eger butun dozlarini yaptirdiysaniz (1 ayda 3 doz vuruluyor olmasi lazim) onun 5 veya 10 yil koruyuculugu oluyor. askerde yaptiklarinin korumasi coktan bitmistir.

akp ile alakası olan biri değildi, partili veya siyasi görüşü olan biri de değildi zaten hayatı abd'de banka yöneticiliğiyle geçmişti. istifa sebebi ise dediğin dedikoduların kuruma zarar vermesini engellemek içinmiş.

hükümete yakın kaynakların yazdığından anladığım külliyedekilerde pek beklemiyorlarmış, istememişler de ama istifa etmiş. mehmet şimşek de yardımcı olan fatih karahan'ın başkan olmasını önermiş, az önce de açıklandı o olmuş.

1 nisan sonrası yorumlarına ise katılmıyorum. yazdan beri "sonbahardan sonra kovulurlar, %20 faizin üstüne çıkamazlar, seçim ekonomisine geçilir faizler düşürülür" deniyordu hiç biri olmadı, şimdi ibre 1 nisana dönmüş. seçimden önce dönülmeyen seçim ekonomisine seçim sonrası hiç dönülmez.

politikanın sebebi şimşek. şimşek politikayı uygularsan gelirim dedi. erdoğan da uyguluyor. hiçbir şey değişmeyecektir. zaten o makamda oturan kişi de emir komutadan çıkamaz

Hafize zaten emir komuta ile çalışan biriydi. Yeni gelen de öyle olacak. Asla cb'nin istemediği bir şey yapamazlar. Şu anda siyasetin içinde olan veya devlet kurumlarında görevde olan kişilerin baksan ne pislikleri çıkar. Ama hafizenin büyük ihtimalle arkası sağlam olmadığı için, onun hakkında yaptığı şeyler dedikodu olarak yayıldı. Talihsizlik oldu sanırım. O da bu tür şeylere eyvallah edecek biri değil zira abd'de bir kariyeri var. Türkiyeye hobi olarak ego tatmini için gelmişti bence. Baktı böyle saçma sapan haberler filan çıktı o da aman bunlarla mı uğraşıcam dedi bence.

Ama annesini babasını merkez bankasına getirmesi filan saçma tabi, bi de babası orda kızın birini işten atmış falan. Hiç profesyonel bir durum değil. Bu kadar kariyer sahibi bir kadının böyle profesyonelliğe yakışmayan davranışlar göstermesi garip.

malum parti cenahından değildi. mehmet şimşek referansıyla geldi. zaten malum partili tam biat eden biri olmadığından yollamak için zaman kolluyorlardı. öyle olsaydı bu babasının olaylarını falan hiç birini duymazdık.
mb yönetimine bakarsanız başkan ve bir yardımcısı mehmet şimşek tarafından diğer iki yardımcı malum parti tarafından seçilen kişilerdi.
istenen oldu tam biat edenlerden biri başkan yapıldı.
seçime kadar mevcut durum devam eder sonrasında seçim sonuçlarına göre talimatla faiz düşürmeye başlarlar.

1 Nisan sonrası Şimşek de dahil bu kişilerin gideceği ve eski politikalara dönüleceği kısmına katılmıyorum. öyle tahmin edilmiyor zaten. seçime kadar bu sıkı politikaları devam ettiren seçimden sonra niçin vazgeçsin?

Bu ülkede nas var, Çin olacağız falan diye günler içinde zorla akıldışı ve suni bir krizle tl çöpe çevrildiyse (kim o sırada nasıl parayı vurdu bilmiyoruz) yarın yine aynı yapaylıkla yeni bir fay hattından Şimşek de harcanabilir. Mesele sadece seçim değil. Güç dengeli dağılmadığı için ve hesap verme mekanizmaları işlemediğinden içerde kim ne çeviriyor bilmiyoruz. Tahmin yürütülebilecek bir durumda değil Türkiye. Birilerinin dur biraz şeriat konuşalım falan dedikleri bir ülkeden bahsediyoruz. Bunu kesin Şimşek gider falan diye söylemiyorum. Öngörülemez demek istiyorum.

540 kts yüksek seviye uçuşlarda normal hız. Shortcut alıp rotaları kısaltarak daha kısa sürede uçmuş olabilir. Trafik yoğunluğu, shortcutlar, uçağın hızı süreyi kısaltabilir. İstanbul havasahasında trafiğin yoğun olmaması nedeniyle yüksek hızla, bekleme yapmadan inmiş bu trafik örn

vs code ücretsiz burdan indiribelirsin

code.visualstudio.com

ayrıca bunu da öğrenci mailiyle ya da 30 günlük deneme süreleriyle indirebilirsin.
www.jetbrains.com

unity e giriş yapacaksan kendi sitesinde eğitimler var ordan öğrenebilirsin.

alicisini bulmadan bir sey almak cok makul degil gibi. elektronik urunlerde fark nerdeyse hic yok. ekran kartlari bir ara cok uygundu onlara bakabilirsin ama onlarda da alici bulmak cok kolay olmayabilir.

ordinary gotur isteyenlere, turkiye'de cok pahaliymis :)

Garmin saatlere bakabilirsiniz

kazandibi gibi de diil gibi de bu ne be

Mantar gibi sanki

lavaş veya krep gibi yağlıca bir unlu gıda bence. altındaki ambalaj malzemesinden ötürü hazır alındığını düşündüm, koruyucu maddeler küflenmesini önlemiş böyle yanmış bir görüntüye neden olmuş olabilir.

Benim düğünümde belediye başkanı göndermişti.

Bizimkine gelmişti yıl 2019

devlet dairelerinde çalışanlara genelde amirleri müdürleri şube başkanları vs. tarafından faks çekiliyor veya bir şekilde yazı ulaştırılıyor. ama telgraf olarak değil :D

bu yaz bi düğünde sunucu okudu bi telgraf'ı ama ona nasıl geldi, ptt mi cidden düğün saatinde getirdi metni hiçbir fikrim yok

Size uygun bütün Ford ve Vauxhalllar olur.

bulursunuz, ama sigorta çok pahalı çıkabilir.

yakın zamanda 50 bin mile’da 2015 polo otomatik aldı arkadaşım £5k’ya.

Uzmeyecek otomatik honda jazz iyi.
Aygo ufak baya. Diğerleri ile alakası yok.

arabayi autotrader'dan bakarsiniz zaten de sigorta tahminen aylik 100-120 civarinda cikacaktir. sigorta oturdugunuz mahalleye veya aracin gun icerisinde nerede kaldigina gore bile degisiyor ama cok ucuz beklemeyin ilk etapta.

satista da yine tr gibi dusunmeyin, satarken muhtemelen cok da azimsanmayacak miktarda zarariniz olacagini dusunerek hareket edin. 5k'ya aldiginiz araci yine o fiyata satmaniz cok olasi olmayabilir.

Sahibinden alirsaniz daha uygun olur ama hic garantisi yok. Ertesi gun bozulsa elinizde kalir. Galeriden alirsaniz 3 ay garantisi var ama en kotu arabalar 3-4 bin sinirina dayandi. Ustune sigorta mastafi var. bi de bakim isterse maliyet artar. Alternatif olarak finance olayina bakabilirsiniz 1 yillik. Uzun donem kiralama gibi yani.

not olarak sigorta hakkında ekstra bilgi olsun.

yeni uk ehliyeti alan 20 yaşında arkadaşıma 5 bin sigorta çıktı, ben geçen sene uk ehliyetimle - yaş 25 di - ( 1 aylıktı ve hasarsızlık bonusu yoktu ) 2015 model a3 için £3300 ödedim.

yani ingiliz ehliyeti yoksa türk varsa 3'den aşağı beklemeyin derim. denemek için bi araba plakası ve adres girip buradan teklif alabilirsiniz :

www.confused.com

Suadiye'de La Mia Luce'ye gidip hiç memnun kalmamıştım. Birisi tavsiye ederse aklınızda olsun. Birkaç yıl oldu.
Yakın zamanda Etiler'de La Scarpetta'ya gittim, çok memnun kaldım, ama size uzak.

İstanbul'a gidersem listemde olan bir mekan var: Batard: www.instagram.com

suadiye de degil ama goztepede il boccalino var. aile isletmesi trattoria tadinda bir yer. www.instagram.com pizzasini denemistim, oldukca guzeldi.

gene suadiye degil ama moda da il sud var :)

La mia luce'u neden begenmedigini de belirtseniz keske. townhouse da guzel yemek icin suadiye

@mess antipasti tabağı ve şarküteri(sanırım domuz) içeren bir pizza almıştım. Her ikisi de lezzetli değildi. Zeytinyağı güzeldi diye hatırlıyorum.
Asıl hoşuma gitmeyen kısmı servisti. Mekandaki garsonlarda rahatsız edici bir yavaşlık ve ortadan kaybolmak vardı. Masamın kirli ve karışık olduğu da aklımda kaldı. Lezzet muazzam olmasa da servis güzel veya en azından güleryüzlü olunca beni tatmin ediyor ama öyle olmadı.
Hesap hem lezzet hem de servisi iyi olmayan bir yer için fazlaydı.
Sizin orada deneyiminiz nasıldı?

Cotto Gastro - Suadiye/İtalyan
Il Cortile - Galata/İtalyan

İkisi de oldukça memnun kaldığım restoranlardandır.
Şimdiden kutlarım yıldönümünüzü :)

pilleri paylaşarak alın, bu kadar cihazın bir sorun çıkaracağını sanmıyorum.

daha fazlası ile uçuş yapmıştım.

youtu.be

hocam koray birand gibi bir keten gömlek al, yakalarını kaldır ensen kavrulmasın ya da yine pamuklu bir bandana al boynuna sar, koruyucu bir şapka da al balıkçı ya da safari tarz

Güneşten koruyan ve teri dışarı atan üstlerden giyebilirsiniz.

www.decathlon.com.tr

Enseyi de korursanız tamamdır;

www.decathlon.com.tr

Bisiklet turumda kullanmak üzere şu gömleği aldım. 4 gündür kullanıyorum, memnunum. Rüzgar cepleri en ufak bir esintiyi bile hissettiriyor.

www.decathlon.com.tr

Sürekli laptop vb almayacaksa ikinci seçenek daha zararlı olabilir. Bir de faaliyet alanına da bağlı. Ona göre gider kaleminde gösterebileceği harcamaları değişiyor. Ayrica aylık KDV geri ödemesi, belirli aralıklarla stopaj vergisi ve yıllık gelir vergisi kalemleri de var. Ve yine ayrıca kendi bağkur odemenizi kendiniz yapacaksıniz ikinci seçenekte.

kurumlar vergisi %25 bunun üzerinden örnek vereceğim: eğer işinizle ilgili direkt olarak vergide matrahtan düşülebilecek bir faturanız var ise (bunu mali müşaviriniz bilir, her ürün düşülemiyor veya tam düşülemiyor), sallıyorum dediğiniz gibi bilgisayar 10.000₺'e aldınız diyelim, gelir vergisine tam etki ediyor diyelim, bunu %25 daha ucuza almış gibi olacaksınız, yani 7.500₺'e.

öte yandan freelancer kendi sigortasını yapacak (yapmayabilir, ama maaşlıdan geride kalacaktır), smmm ödeyecek, standart kdv'dir, damga vergisidir falan bunları ödeyecek. eğer maaşlı ve freelance aynı brüt kazanç ile yıllar boyu çalışacaksa arada dağlar kadar fark yok.

bir mali müşavir bunu daha iyi cevaplayabilir ama kabaca bir hesabını yapalım.

Freelance çalışanın şahıs şirketi olduğunu varsayalım.
-Şahıs şirketinin ödeyeceği gelir vergisi giderler düştükten sonra kalan miktara göre şekilleniyor.
-Yaptığı iş türüne göre değişmekle birlikte mutfak alışverişinin bir bölümünü, ofis olarak evini gösterdiyse elektrik, su doğalgaz faturalarının bir kısmını, Yemek harcamalarını, aracının benzin masraflarını, iş için yaptığı yolculukları, kirasının bir bölümünü, dediğiniz gibi bilgisayar, telefon gibi alışverişleri gider kaydedebilir.

-Maaşlı çalışanın gelir vergisi 40.000 brüt maaşı üstünden kesilir. Bu tarz giderlerinin olması gelir vergisi miktarını etkilemez.

-Ama şahıs şirketinde de şöyle durumlar var. Mesela bir defa mali müşavir ücreti ödemesi gerekiyor. Sigortasını ödemesi gerekiyor. Evini iş yeri gösterdiğinde kirası artacaktır çünkü orada stopaj çıkıyor gibi gibi.

-Burada net olarak şu daha avantajlı demek doğru değil. Oturup ince ince iki durumu kıyaslamak lazım şartlara göre. Mesela maaş 40000 brüt ama, bunun yanında şirket araç veriyor, benzini karşılıyor, yemek ücreti ödüyor, özel sigorta yapıyor olabilir.

-Detaylı bir hesaplamayla resim görülür. Ama ben kafa kafaya geleceğini düşünüyorum. Yani aylık bazda 2-3 bin tl fark çıkabilir, ama şahıs şirketi kurup, mevcut iş yükünüzün içine bir de ekstra ön muhasebe işi yapmanız gerekir.

-Şahıs şirketi kurup freelance çalışmanızın avantajı şu olur, mevcut gelirinizi daha artırma şansı. Mesela freelance olarak çalışırken bağlayıcı bir anlaşmanız olmadığı durumda aynı anda 2 şirkete birden çalışabilirsiniz. Küçük ek projeler alabilirsiniz. Maaşla çalışırken bunlar işten çıkarılmanıza sebep olabilir. Daha çok çalışırsınız, ama daha çok kazanırsınız. Ya da freelance çalışırken saat ücreti üstünden anlaşırsınız. Böylece çalıştığınız her saat size ekstra para olarak döner. Türkiye'de her şirket maaşla çalışana mesai ödemiyor çünkü. MEsai ücreti maaşa dahildir yazıp anlaşma yapan çok yer var.

Özetle duruma göre değişir avantajları.

Ek bir fikir olarak,

1. Durumda şirketin o çalışanı kovması çok zor. Küçülme göstermesi lazım, ya da elle tutulur başka bi kanıt lazım. Şirket 40 bin de verse bu çalışan az çalışarak senelerce o şirkete kazık çakabilir.

2. Durumdaki çalışan ise risksiz, beğenmediğinde işten kolaylıkla çıkartabildiğin bir eleman. Çünkü şirket o elemanı işe almadı. Bir tüzel kişilikle sözleşme üzerinden o elemanı çalıştırıyor. Danışman misali. Şirket istemediği anda bu kişi ile olan sözleşmesini sorgusuz bitirebilir. Ayrıca işe alım, vergisi ıvır zıvırı uğraşmıyor.

Bu nedenle işe alım yapan bir şirket 1. Seçenekteki elemanı alıp aylık 40k maaş veriyorsa ( ki bunun iş verene maliyetki 40k dan daha fazla oluyor) 2. Seçenekteki elemanla anlaşınca ona min 60k vermeye hazır oluyor. Çünkü çöpsüz üzüm.

O yüzden böyle iki durumda da aynı geliri elde ediyor gibi düşünmeyin.

zimbirik'a ek olarak maaşla çalışanın kıdem tazminatı avantajı da var.

Freelancer çalışanın yapacağı anlaşmada sözleşmenin bozulması durumunda tazminat talebini ekletmesi lazım mesela.

Ama zaten freelancer çalışmanın olayı bir şirkete bağlı olarak çalışmak değil. Orada birden fazla şirkete iş ve hizmet satmak için yani daha çok gelir elde etmek için freelancer yapıyor insanlar. Her iş buna uygun olmuyor. Ama belli iş kolları mesela tasarımcı, mesela video editor, mesela reklamcı, mesela çevirmen, mesela yazılımcı gibi...

Bir tasarımcı maaşla çalıştığında ayda 3 tasarım projesine de, 10 tasarım projesine de aynı maaşı alacak.

Ama freelance çalıştığında ayda kaç proje yaparsa o kadar gelir alacak.

Mesela bir tasarımcı 40bin maaşla çalışıyor diyelim. Bir ajansta haftada 2 proje tamamlar ortalama. Ayda 8 proje eder.

Bu projeleri freelance yaparsa, proje başına zaten 10-20bin arası fatura kesecek. Yani aynı işi yapıp 80-160bin arası bir cirosu olacak. Hatta fotoğraf çekimi gibi 3. parti işler varsa onları da outsource edip üzerine markup koyup, yani fotoğrafçı çekim için 20bin dedi, tasarımcı bunu müşteriye 25 fatura edip oradan da küçük gelir elde ediyor, gelirini daha da artırabilir.

Ama bunlar kişiye, işe göre değişiyor işte. her ay maaşlı işindeki kadar proje alabileceğini garantilemesi lazım.

Özetle şartlara göre değişiyor avantaj.

Freelance olarak kazancınız bir işletmede çalışarak kazanacağınız kadar ise elbette çalışan olmak daha avantajlı. Bu sebeple freelance çift kaşeye yakın çalışır. İşletme sonuçta sizin giderlerinizi kendi cebinden karşılamıyor. Sizin brüt maaşınızdan karşılıyor.

Ya derimod eskiden öyleydi hala öyle mi bilmiyorum ama bu kadar kurumsallaşmadan önce, arada süper ayakkabılar çıkabiliyordu. Yani random bi model denemişler ama mükemmel, fakat devamını bulamıyorsun falan. Şimdiki aklım olsa 10 çift alır istiflerdim :D İnternetten almıyorsanız gidin bi görün bakın.

Onun haricinde Skechers bas geç ya. Evet narin falan ama çok rahat ayakkabılar.

skechers'ın tipinden nefret eden bir insandım. Adidas'ın cloudfoam tabanlı ürünlerinin tipleri güzel olmamaya başlayınca full skechers'a geçtim. Yeni aldığım bir skechers ayakkabı ayağımın arkasını vuruyor!1231 ajdajkdj

yine de skechers. extra yumuşak tabanlar falan efsane. hafifler bir de.

Başvurmuştuk 1,5 sene önce filan. Belge listesi değişir. Finansal olarak bağımlı olacak mı mesela size? Bağımlı olacaksa sizin birikim göstermeniz yeterli. Ama bağımlı olmayacaksa o gösterecek. Bizde eşim göstermişti kendi birikimini. Aylık bi miktar vardı, home office’in vize sayfasında yazıyor. Londra için farklı, diğer şehirler için farklı. 9 aylık göstermek gerekiyordu. Biz daha fazla göstermiştik kafamızda bi miktar vardı çünkü.

Bi de üzerinden 28 gün mü 29 gün mü ne geçmiş olması gerekiyor hesaptaki paranın. Ona dikkat edin. Otomatik red sebebi. Bir de formül b koymuştuk biz. Nüfus veriyor. Uluslararası evlilik belgesi. Bizim evlilik cüzdanı çok dandik ve fransızca malum. Birkaç tane de yanınıza alın formül b’den.

Eşim dependant’tı bana. Pasaport, banka, formül b koyduk diye hatırlıyorum.

Evli değilseniz ortak fatura, hesaplar arası transfer, ortak kira sözleşmesi vs vs koyanlar var. Whatsapp yazışması da koyanlar tanıdım ama çok absürt gelmişti bana. Schengen’e göre çok daha basit. Dependant sistemi mükemmel işleyen bir şey UK’de. Şimdiden hayırlı olsun :)

Lazım olursa ne yüklediğimize bakarım tekrar eski klasörlerden ama başvuru formunu muntazam doldurmak ve ona göre belge hazırlamak yeterli. Formu da doldurunca bir checklist yine çıkıyor bu arada en son. Bunlarla başvurun diye. Başvuru formunda finansal bağımlılık konusuyla ilgili sorular var.

Ha önce kendinizden başlayın. GWF number veriyor sizin başvurunuza. Dependant formunu doldururken sizin GWF no’yu refere ediyorsunuz o kişide.

direk vermezler.

Ben 20 bin doları 10+10 şeklinde 2 günde çekmiştim finansbanktan haber vermeden

Sizlen önce biri 10 bin Dolar yatırdıysa ya da başka bir sebepten ellerinde fazladan Dolar varsa verirler.
Tamamen şansınıza yani.

Şubede bu kadar nakit bulunup bulunmadığına bağlı, o haber verme olayının mantığı gerekli nakitin şubeye getirilmesi için. İlgili şubenin müşteri profiline bağlı olarak bu kadar nakit bulunabilir de bulunmayabilir de.

Biraz önce 12.000 çektim.

Bir sorun çıkmadı.

Bana da şube yeri gelir 300k verebiliriz yeri gelir 5k çıkmaz demişti. Şubesine, gününe göre değişiyor.

www.haremaltin.com

www.nadirdoviz.com

konudan bağımsız kurlar çok iyiymiş ya, nasıl bankanın aldığının çok daha üzerinde alıyor bu arkadaşlar bilen var mı ?

@garavel Kabaca banka tok satici diye dusun hocam, tuzu kuru, parasi var zaten. Piyasada ise doviz talebi, para talebi var, dolayisiyla bankadan daha iyi fiyatlar verebiliyorlar doviz burolari. O yuzden islek bir yerdeki dovizci her zaman bankadan iyidir. Su da var bankadan yattigin yerden 2 tikla doviz aliyorsun, guvenle hesabina aktariyorsun trink diye, haliyle bunun bir bedeli olacak. Digerinde yuklu parayla sokaga ciktin, bu bir risktir, bunun trafigi, guvenligi, dalginligi vs gibi faktorler de var, itis kakis bir kavgaya denk gelirsin, yasli amcaya yol tarif edersin 2 dakika sonra paran cebinde olmayabilir, her gun okuyoruz haberlerde iste takside para unutandan gaspa ugrayanlara kadar hep baskalarina olacak diye bir kural yok, hayat.

"Dört veya daha çok basamaklı sayıların kolay okunabilmesi amacıyla içinde geçen bin, milyon, milyar ve trilyon sözleri harfle yazılabilir: 1 milyar 500 milyon kişi, 3 bin 255 kalem, 8 trilyon 412 milyar vb."

20202'yi okuyamıyor insanlar veya 1002031 ne mesela gibi. bunları
20 bin 202
ve
bir milyon 2 bin 31
diye yazarsan daha rahat okuyorlar

6 basamak ve üstünü kabul edebilirim ama 8246'yı 8 bin 246 diye yazmak bence de çok saçma. Hele o son örnek verdiğiniz gibi 1489 yerine bin 489 yazıldığında aşırı uyuz oluyorum. Hızlıca okuyup sayıları gözle taradığım zamanlarda hızımı yavaşlatıyor ve yanlış anlaşılmalara neden olabiliyor.

"yazılabilir" diyor imla kılavuzu.

Bence hiç güzel görünmüyor. duyurkullanıcısı'nın dediği gibi temel matematik eğitimimiz olmadığından bu sayıları okuyamıyoruz. O yüzden de böyle yazıyorlar. Çok şükür gazetelerde ve televizyonlarda henüz bin yerine k yazanlar yok. Umarım hiç olmazlar.

doktor diyorsa bir bildiği vardır. ortodonti tedavisinde çekilen dişin yeri diğer dişlerle kapanıyor. genelde bu durumda diğer dişler çok sıkı oluyor.

Gerekli, benden 5-6 diş çekildi. Ortodonti zaten çoğunlukla estetik bozukluğa yönelik operasyon. Ortodonti olmasın istiyorsan implant veya protez yaptıracaksınız, fakat bu ortodontiye göre daha pahalı olur ve bunların da ömürleri var. Ortodontinin tek kötü yanı (benim deneyimim), çekilen dişler azı dişlerinden oluyor ve kalan azı dişlerinize çok iyi bakmanız gerekiyor. Çürütüp de 1 tane daha çektirmek zorunda kalırsanız boşluk olur ve bu sefer implant yaptırmanız gerekir.

Ortodontik tedavimde 4 dişimi çekmişlerdi. Gerekiyor demek ki.

Aşağıdaki cevaba karşılık, küçükken 20 yıl öncesinden bahsediyorum. Yeni bir yöntem olduğunu sanmıyorum.

çekilmez ise diş tedavisi daha uzun sürüyor

yirmilik dişler altlı üstlü ise yani karşılığı boş kalmışsa çektir
dişlerin çürümeye meyilli değilse alt dişlerden feragat edebilirsin ama bence çektirme
ileride lazım olabilir her türlü
baştan çekilmeyecek şekilde kararlı olman gerekir tabi

bir de diş temizliğine daha fazla dikkat etmen gerekiyor plakalar daha savunmasız yapıyor takıldığı sürece

ben de bunu her duydugumda sasip kaliyorum. benim karman corman dislerim :) hic dis cekilmeden duzeldi. ortaokuldaydim tedavi sirasinda. galiba bu dis cekme yeni bi yontem. yasi yuksek bi doktora git bi de ondan fikir al.
*benim agzim kucukmus bir de ona ragmen cekilmedi.

Mantıklı ve çok normal bir yöntem. Üstüste olan dişlerinizi açıp hizaya getirdiklerinde haliyle boş alana ihtiyaç olabiliyor. Damağınızı uzatamayacaklarına göre :)

20 yıl önce benim de ortodontiye başlamadan önce 4 dişimi çektiler.

Ilk depremde yikilma, catlak olusmadiysa artcida yikilma sansi daha dusuktur
diye
hic bir bilimsel yani olmayan, sadece kendimi rahatlatacagim bir dusunceyle, iner arabayi alir hemen disari cikarim.

bilimsel degil, tamamen kendi uydurmam, kimseye ornek teskil etmesin.

Otoparka asansörle inme konusu sıkıntılı bence ama artçıları beklemektense kesinlikle merdivenlerden uçarak aşağı iner arabayı alır kaçardım.

aslında doğru olan depremden dışarı çıkabiliyorsan çıkman. bir sürü hiç eve girmemen.
2. artçı ile çok yıkılan ev oldu.

ki bazı evler artçı olmasa da yıkıldı. çünkü gücünün %99unu kaybetmişti. videolarda gördük.

ben olsam heralde panik halde arabayı alır açık bi alana geçerdim.

Böyle bir durumda sizin gibi otoparka telaşla inecek bir sürü insan olacak.

Öncelikle elektriklerin kesik olacağını unutmayın. Yani kapalı otoparksa zifiri karanlık olacak. Telaşla kontrolsüz hareket eden çok olacaktır. Herkes aynı anda çıkışa gidecek.

Arabayı çıkarmaya çalışırken sağa sola çarpanlar, karanlıkta otoparkta yürüyenleri koşturanları fark etmeyip çarpanlar vb. bunlar çok olası senaryolar.
Özellikle residence tarzı yüzlerce dairenin olduğu binaların otoparkları.

Bir de aynı anda bir sürü araç çıkışa yönelecek, orada yığılma olacak. Hele bariyerli, otomatik kapılı vs bir otoparksa arabayla çıkış konusu epey uzun sürebilir. Kapıda kuyruk da oluşabilir.

Böyle bir durumda öncelik her zaman can güvenliği olmalı.

Dışarı çıkmayı başardınız. Bina sağlam duruyor. Komşularınızla koordineli bir şekilde araçları çıkarmayı konuşabilirsiniz. Ya da varsa açık otopark alanı orayı tercih edin.

Benim oturduğum sitede 1000'in üstünde daire var. Otoparkta en boş halinde bile 100'ün üstünde araç oluyor. Düşünsenize aynı anda 100 arabanın son sürat çıkmaya çalıştığını

İşte bu yüzden büyük sitelerde özellikle deprem tatbikatları, toplanma alanları çok önemli. İnsanlara ilk olarak bu noktaya ulaşmaları tembihlenmeli. ama eminim buna rağmen birçok insan hemen arabasına koşacaktır.

Deprem sırasında merdivenler ya da asansörler kullanılmaz. Depremden sonra merdivenleri kullanabilirsiniz ama asansör yine kullanılmaz. @Corc'un dediği, kendisinin de ifade ettiği üzere bilimsel yanı olmayan ve yanlış bir bilgi.

Geri kalan her şey için @anten +yıldızlı 1

Şart değilse arabayı almam. Şart ise önce yakınları dışarı çıkarırım, garaj kapısı ve rampası sağlam mı kontrol ederim, sonra hızla merdivenle inip arabayı çıkarmayı denerim. Anten'e katılıyorum bu noktada. Bizim sitede 41 katlı 3 bloktan 1000 daire var ve tek şeritli fakir bir mahalleye çıkıyor. O yoldan çıkmak imkansız olacaktır.

deprem anında binanın en riskli-kurtulması en zor hatta imkansız alanı olan bodruma inmezdim.

önce ilk fırsatta dışarı çıkarım. binayı ve çevre binaları dışarıdan gözle kontrol ederek hasar tespiti yaparım. artçıların ne zaman geleceği belli değil bu yüzden binada risk görüyorsam uzaklaşırım. ayrıca denildiği gibi ortalıktaki kaos geçmeden kabalık otoparktan araç çıkarmak imkansız gibi.

deprem sarsılması bittikten sonra ilk fırsatta dışarı çıkmalısınız. deprem durumunda asansör kullanılmaz. merdivenler de binaların en zayıf yerleridir. buralarda vakit kaybetmeyin. bir kısım vatandaşımız eşya almak için evine girdiği sırada 2. depreme yakalanarak vefat etti, yani hasar tespit yapılmadan eve girmek de pek mantıklı durmuyor. deprem çantasıyla en yakın toplanma alanına gitmek lazım.

yanlis biliyor olabilirim ama kapali garajlar ayni anda siginak olarak üretilmiyor mu? mesela bizim istanbuldaki binanin kapali garaji(8 kat 8 daire ve 8 araclik otopark) ayni anda siginak olarak insaa edildi ve öyle kayitli. oraya güvenirim yani.(2015 yapim)

önce ailemle disari cikar,etrafin durumana göre tek basima gidip arabayi cikartirdim. garaj kapilari manuel olarak da aciliyor iceriden zincir ile

Önce canımı düşünürüm. Dışarı çıkarım. Dışarıda ne olup bittiğini, depremin ayrıntılarını öğrenirim. Sonra otoparkın durumunu kolaçan ederim, çıkış ve yoğunluk var mı şeklinde. Arabayı illa alacaksam bunlardan sonra alırım

o zaman temel olarak, kapalı değil açık otopark daha mantıklı çıkarımı yapıyorum şu an. Eskiden hep kapalı otoparklı bina bakardık sanırım artık deprem bölgesinde tersi daha mantıklı.

Çünkü İskenderun'daki arkadaşlarım arabalarıyla akrabalarının olduğu köye gittiler ve o sayede bir şekilde yemek-su-ateş vs. buluyorlar. Başlangıçta toplanma alanı, ısınma, yemek, tuvalet falan olmuyor ki İstanbul'daki durumda çok daha uzun sürecektir. Tabii arabayla şehri terk edecek yol da kalmaz sanırım veya aşırı trafik olur. Ama yine de o depremde sağ kalmak ve şehri terk etmemek de çok riskli olacak gibi geliyor bana.

edit: benimki de tek apartman 20 araba falan var. Büyük rezidanslar siteler güvenli tasarlanmıştır diye umuyorum ama onlarda da insan kalabalığı çok dediğiniz gibi.

ilk çöken merdivenler,asansör boşlukları ve balkonlar olmaktadır. bilin de.

99 depremini izmitte yaşadım.
tabi depreme zihnen hazırlanmak, bina sallandığında deprem çantasını alrıım, merdivenden kaçarım, şunu yaparım diye planlamak hiç yapmamaktan iyidir.

ama deprem olduğunda bu planların hiçbirisi aklınıza gelmeyecek. o an panikle saçmada olsa aklınıza ilk gelen şeyi yapacaksınız. bir amaca yönelik hareket etmeyi deneseniz bile çok büyük ihtimalel yapamayacaksınız.

depremin sizi odanın içinde savurma gücünü yaşamadan tahmin edemezsiniz.
99 depreminde 1 dakikaya yakın salladı.

amcam yıkılmayan evde, deprem süresince yatak odasının kapısına ulaşıp yan odaya çocukların yanına geçememiş. bildiğin yerde emekleyerek kapıya ulaşamamış.
aynı amcam kendisinde kalan yeğenini unutup onsuz bahçeye inmişler. dakilar sonra aileden birisinin aklına gelmişte eve dönüp yeğeni indirmişler.

başka örnek annem yatakta kitlenip kalmış, rahmetli babamın omzuna boynuna tırnaklarını öyle bir geçirmişki babam annemden kurtulup yatakdan çıkamamış.

kendimden örnek vereyim. çatı katında deprem esnasında hemen uyandım, kendimi üstü açık terasa attım. deprem sürecinde değil binadan çıkmak, ayağa kalkamadım.
2 ayağımın üstüne kalkmayı her becerdiğimde sarsıntı beni yeniden yere yapıştırdı. ulan bu böyle olmayacak deyip kedi gibi sürüneyim bari dedim, onu bile beceremedim zaten sarsıntı bitti.


ayrıca filmlerde hani yüzlerce binlerce at toplu halde koşar, çok güçlü bir nal sesi gelir. işte ben şahsen o sesin 100 kat güçlüsünün topraktan geldiğini duydum. ancak bu kadar tarif edebiliyorum. sadece o ses bile insanın donup kalmasına yeter.

deprem oldu koştum merdivenden dışarı attım kendimi diyenler, deprem değilde depremcik oldu desinler.

depreme depremden önce hazırlanılır.
deprem olunca şunu bunu yaparım demek, ancak deprem teğet geçerse uygulanabilir.

önce kendimi kurtarırdım. 10 15 dk sonra bina yıkılmadıysa arabayı alırdım alabilirsem

Ingiltere icin skilled worker vizesine bakabilirsiniz: www.gov.uk
Tam olarak bilgi sahibi degilim ama sitede bu vizenin hangi is kollarina verildigini ve hangi sirketlerin skilled worker vizesine sponsor olabilecegini anlatiyor.

Scale up visa var bi de. Bi sitede scale up vize icin sponsor olma hakki olan sirketlerin tam listesi var. O firmalara odaklanmak mantikli bence.

Scale up aslinda skilled worker gibi bir vize ama sartlari daha hafif

gov.uk'i deli gibi okudum ama şirketler "uğraşılmaz bununla yea" diyor mu yoksa hükümetle koordinasyon var mı onu merak ediyorum aslında. Sponsorluk lisansı olan şirketlerin listesi var evet oradan yola çıkmak mantıklı olabilir haklısınız.

İngiliz vatandaşı olan bir arkadaşım "sözleşmeler vizeye bağlı/şartlı oluyor vizen yoksa atarlar" dedi o kafamı karıştırdı. Hani "bir yıldır düzgün çalıştın dur skilled work'e geçirelim seni" diyen IK'cı yok mu orada? Merak ettiğim asıl bu. Mesleklere göre maaş limitlerine bakınca da öyle çok yüksek falan değil. Avrupa'da bluecard çok daha yüksek maaşlılara veriliyor mesela.

Scale up'ı incelememiştim ona bakayım teşekkürler.

gelen bir kaç kişi var sponsor vizezsiyle, türkiye'deki şirketi buraya getiriyor ayarlıyor her şeyi falan, tam olarak vize türü nedir vs sormadım ama sorunuza cevap olur mu bilmesem de almanya ve hollanda'ya göre çok daha zor diye biliyorum. işin trajik kısmı almanya ve hollandayı toplayıp 2 ile çarpsan entegrasyon konusunda ingilterenin yarısı kadar başarılı olamaz yine, ama gel gelelim ülkeye girmek gerçekten zor.

Selam, skilled worker vizesiyle ingilteredeyim 2.5 yildir. Cevremdekiler de genelde ayni vizeyle gelenler.

Vize sureci sirketler icin almanya/hollanda'dan daha masrafli (vizeye basvuru masrafi 2500-3000pound, bunun bir de lisans cikartmasi filan da vardir) ama sirketler kapali degil buna. Ben de dahil cevremde buraya gelince is degistirenler de oldu, sponsor olacak sirket bulunuyor, cogu buyuk/orta olcekli sirket icin sorun olmuyor.

Sektorden sektore degismekle beraber eger teknoloji sektorundeysen graduate visayla 1-2yil calistigin sirket her turlu sponsor olur. Diger sektorleri bilemiyorum.

2021'den once vize isi gercekten COK zordu, sirketler ilana cikiyordu 1-2 ay bekliyordu, kotalar daha dusuktu filan. Ama brexitten sonra rahatlattilar kotalari, ilana cikma kismini da cikarttilar.

Valla hocam mac minilerin dezavantaji su, ekranlari yok. O da alacak kitleyi bayagi bir dusuruyor cunku bir macbook gibi yaninda tasiyabilecegin, harici ekrana ihtiyac duymadan kullanacagin bisey degil.

Yine de guzel bir deger satarsin ancak pek hizli olmayabilir.

pahalı ürünlerde değer kaybı çok olur. çünkü araba gibi değil. yani sıfırı 65 binse 60 bine satmak zor. şahsen ben tercih etmezdim.

ocaktan yıl sonuna kadar zam gelme ihtimali olduğu için aldığından pahalıya satabilirsin ama.

masaüstü mac pro kullanan biri olarak belirteyim, satılması daha zor evet. 2. el değerini düşünüyorsan en hızlı giden ürünler her zaman laptoplar oluyor. mini, studio ve pro'ların satılması daha çok zaman alır ve daha ucuza gidecektir.

Mac Studio gibi ürünleri satarken daha fazla para kaybedersiniz ikinci elde, çünkü çok daha az insan alabiliyor.

Bir de fiyat 50-60 bin lira bandına çıkınca çok az insan kredi kartsız, taksitsiz, şirkete fatura olmadan satın alabiliyor. Bu durumda satabileceğiniz kitle iyice azalıyor.

Bu arada MacBook Pro almaya yönelirseniz kesinlikle 64 GB ram almanız gerektiğini düşünüyorum, diğer seçenekler pek akıllıca görünmüyor bana. Tabi ihtiyaçlarınızı daha iyi biliyorsunuzdur ama çoğu kullanıcı için durum bu şekilde. Bu da fiyatı çok arttıracak.

Benim gördüğüm kadarıyla Apple'ın sitesinde 64 GB'lık
- MacBook Pro M1 Max 80 bin TL
- Mac Studio M1 Max 51 bin TL

Bence Studio ile ilerleyin ama satma ihtimali yokmuş gibi düşünün.

Evet bunu alanların çoğunun şirket olması da önemli bir etken, çok doğru. Benim Mac Pro'yu satmaya çalışırken herkes "fatura kesebilir misin" diye sordu çünkü.

Referans aşamasına geçilmiş olabilir. O biraz zaman alıyor.

Ya da teklif verileceği zaman bütçe ila alakalı başka ekiplerden onay almak gerekiyor o yüzden bi tık uzun sürebilir.

Başkaları ile görüşüyor olabilirler tabi.

Ama mail atıp süreç hakkında bilgi alman, sürecin devamı ile alakalı soru sorman vs bence problem olmaz.

Cümlesi cümlesine zimbirik +1

okula devam ediyorsun ne ara bitirip de geleceksin demiş bence. eğitimin yetersiz dememiş. lisans mezunu olmak yetiyor dediğin gibi.

Kad-sis'ten ziyade direkt İş Bankasına gidip yaptım. Şubede kendi eksperleri vardı. Kuyumcunun hesaplandığından. 0,3 gram fazla hesapladı, işçilik kaybı dışında pek kayıp yok gibi göründü bana.

Aynen

Normal ehliyetin de oluyor ki zaten. Birleştirince sadece kimliğin içine ehliyet bilgileri de yükleniyor diğerini boşuna taşıma diye.

hem kiracı hem ev sahibiyim. bende ev sahibimde %25 yaptık

melodi +1.

Babam tüm kiracılarına %25 yaptı. Benim ev sahibim %100 istiyor. Maksimum %25 yatıracağım.

ev sahibi çok memnunuz deyip %25'ten az yapmayı teklif etti. gerek yok dedim 25% yaptık.

Kiracılarımıza 100 TL zam'cığa anlaştık :)
Evler Bursa'da

Biz de 150 TL zam yapıyoruz ev İstanbul'da.

Kiracilar kabul etti, ev sahibimiz ise dava açacak kendisi girmek için, sonucunu takip edelim dedik.

Ev sahibi kabul etsede etmesede yüzde 25 yaptıracağım. Seneye allah kerim

%25 artıracağım, bugüne kadar zam için iletişime geçmedik, hep olması gereken şekilde arttırdım.

ev sahibiyim, %25 yaptik.

Güncel durum...

yüzde 26 verdim geçtim. Evlerimiz de var onlar için de gene aynı şekilde %26 civarına anlaştık. 100 er lira ateşlemiş olduk karşılıklı :)

Ev sahibi dava açmak istiyor, 1. Yılı doldurduk. Davanızı açın keyfi çözmeyelim dedik. Hukuk ne derse okeyiz diye belirttik. Son durum bu

Korona muhtemelen. Şu an korona olmayanı dövüyorlar. Eniştem bugün test yaptırdı devlette 200 kişi beklemiş sabah hem de. İş yeri, akraba, eş dost kırılıyor koronadan çevremde.

Biz de geçen hafta atlattık. Kuluçka süresi diye bir şey de kalmadı. Bayramda biri koronaymış. 10 saat sonra semptom başladı bizde, o derece yani. :')

Dünya genelinde hala 1000+ kişi bu virüsten ölüyor, 4 5 6 ne kadar doz varsa hepsini olurum ben.

Cok asi urettiler artil bu noktadan sonra olay ise yarayip yaramamasi degil. Milyar dolarlik endustri bu

Amerika’da risk grubunda olanlar, seyahat edenler, bazi meslek mensuplari (egitim alaninda calisanlar) icin dorduncu doz asi saglandi, ben de oldum gecen ay. Halihazirda ne asi varsa olup asilarimi surekli guncel tutmaya devam etme niyetindeyim. Kapali ve havasiz alanlara cok girmemeye calisiyorum, girersem de maske takiyorum ve sureyi kisa tutmaya calisiyorum. Hala cok agir covid geciren, long covidle cebellesen bir suru insan taniyorum.

uğur bey yeni aşı üretecekti mutasyon için ama eskiler verilmeye devam ediliyor.

gencim, hastalığım yok. o yüzden hiç aşı olmadım. bunu da olmam.

kaleci +1
feliss +1

Aşı bulunmuşken olmayıp teorilere sığınmak bana da garip geliyor. Ekşi'de 4. dozla ilgil başlık (orada 6 diye açılmış) aşı karşıtı dolu. Herkesin kendi kararı ama zaten önceki dozdan sonra 6 ay olmuşken ben öyle mi böyle mi demeden olurum, ailemde herkese de randevularını aldırdım.

Aşılardan önce covidi geçirmiş bir Aile olarak aldık randevularımızı. Bilime sığınmaktan başka çaremiz olmadığını biliyoruz.

3 biontekliyim, virusun durumuna bakarak karar verecem. Yakin zamanda etrafimda gecirenlerin hepsi hafif ve ayakta gecirdi, eger bu sekilde devam ederse 4.yu olmam herhalde. Eger hastaligin seyri degisirse gider olurum.

Mutasyona uğramış virüsle hazırlanmış aşıyı tercih ederdim ama o gelir mi, ne zaman gelir belirsiz, hazır aşı varken olayım diye düşünüyorum.

Aşı hakkı çıktığından beri deniyorum, Kadıköy'de randevu yok, enteresan.

Bankadan dövize çevirip ATM'den çekmek daha mantıklı. Havaalanındaki döviz bürolarında hem makas yüksek hem de komisyon fazla. ATM'de komisyon olmaz. Parayı TL olarak havale/EFT ile gönder. Kendisi döviz alsın ve ATM'den çeksin. Döviz transferi farklı bankalar arasında SWIFT ile mümkün. O da aşırı pahalı.

İşte evet bendeki bankalar onda olmadığı için havale ile gönderemedim. Atmden çeksin o zaman ama Halkbank atmsinde euro oluyor mudur bilememiştim bir kontrol ederiz. Teşekkürler

Hesap dokumu paylasirsan fonlardaki paralar da gozukuyor.

Sadece kredi kartı limitiniz değil tüm bankalardaki toplam riskiniz kayıtlı gelirinizin 4 katını geçemez. Başvurabilirsiniz ama çok yüksek ihtimalle reddedilir, ki bu da KKB puanınızı olumsuz etkiler.

Hackleniyorlar fakat hackleyip bu görüntüleri paylaşan kişilerin insanları hangi oyuna çektiğini bilmiyorum

neye tıklıyolar bilmiyorum ama şifreleri ele geçirilmiş oluyor. o paylaşımları kendileri yapmıyorlar.

genelde dm'den gelen ve instagram ekibinden geldiğini sandıkları uzun bir yazıyı okuyorlar güvenlikle alakalı. sonra bu yazının sonundaki linkte tıklıyorlar.

açılan linkte instagram giriş sayfasının birebir aynısı var (asında fake). oraya k.adı ve şifre giriyorlar boş bulunup. tabi kabul etmiyor sayfa. oysa o sırada belli bir yere bu k.adı ve şifre gidiyor. hesap çalınmış oluyor.

bu olayın 1. aşaması.

2. aşamada ise, bu hesaptan story'ler paylaşıyorlar gördüğün gibi. sonrasında ise o hesaba çok yakın olan insanlardan paralar koparıyorlar. hatta iş sonrası o kişilere de benzer linkler atıp onların da hesaplarını çalmaya çalışıyorlar.


benim bir velim, yüzbinlerce takipçisi olan hesabını çaldırmıştı (pilates vb. şeyler yapanlardan)
Sonrasında o kadar çok kişinin parası çarpılmış ki, insanlar o velimin de işin içinde olduğunu sanıp şebeke misiniz vs. diye onu da savcılığa şikayet etmişlerdi vs.

Özetle;
"Gelen linklere tıklamıyoruz."

hackleniiyorlar evet. bir tanıdığımın da bizzat başına geldi.

2 hafta önce eşimin başına şöyle bir şey geldi,

kuzenimin de arkadaşı olan birisi bir mesaj attı (muhtemelen o da hacklendi),
"hocam merhaba, şu linkte sizin hakkınızda şikayetler içeren yazılar var. dilerseniz bi girip bakın"
linki tıkladığımızda instagram hesap adını ve şifresini istedi eşimin. yemedik tabi biz. mesaj atan kişinin ağzını yokladık, o da anladı yemediğimizi ve engelledi eşimi.

insanları böyle yumuşak karınlarından vuruyorlar anladığım kadarıyla. bir anlık panik yaparsan da hooop hesap elden gidiyor.