Ekşi Duyuru

Parçanın Türkiye edisyonu Türk bir plak şirketine aittir, yayın içinde hakları Doğuş medya/ netd'ye devretmiştir. İlle şarkının türkçe olması gerekmiyor, fonogram yapımcı eseri üzerine almışsa her şey tamamdır

hatun ekmeği buradan yiyor zaten. doğan grubu bağlamıştır

bir daha sür.

Yaliyorum.
El icinse paso el sikisiyorum baskalarinin vucut yagindan nemalaniyorum.

ilk yikamada sürülen her seyin gitmemesini istiyorsan parlak dudak, vicik vicik ellerle gezmen lazin @diffarensiyel. erkek isen bunu da istemezsin emin ol-

aslında kalmıyor. emilip deri altına çekiliyor. ama derinin üst kısmı kuruyabilir. aşağıdaki önerilerin hepsi mantıklı aslında. daha sık krem sürmek ( yağlı kremleri tercih edebilirsiniz eğer nemlilik hissinin çabuk kaybolmamasını istiyorsanız.) tükürükle dudakları ıslatmak.
yok ben kafayı yedim, kuruluğun k'sı olmayacak derseniz, pişik kremine yakın kremler öneririm.

türkiye'de yok ama weleda diye bir markanın skin food denen yeşil tüpte bir kremi var. bu işlerin kralı o benim gördüğüm hem de doğal yazıyor üstünde. çok pahalıydı ama.

Degildir cogu. Resmi tatil bugun.

Resmi tatil acik degildir

yoo odemiyorlar

Telifi baslarini agritacak seyleri yayinlamamaya calisiyorlar. Beyaz tv cok telif hakki ihlali yapiyor. Ama ciddi bir yaptırım duymadim hic.

aslında kafadan uydurma değil. çok büyük miktarda esinlenme ve toparlama var. bu işin sonu vikinglere trollere ve benim zaten pek bilmediğim binlerce mitolojik hikayeye kadar gider. yani öyle oturup iki üç haftada yaratılmış bir evren yok bence.

en azından okumak gibi bir işe girişmişsin sen de. star warsı falan geç asıl sana tavsiyem ursula le guin okuman. ağır dili var biraz yoruyor insanı ama lotr gibilerinden farkı daha bariz sosyal eleştirileri olması ve yarattığı dünyaların bu dünyadan farkının sadece değişik ırklar, değişik yerler olmaması. her yıl kadınken erkek, erkekken kadın olan bir topluluk düşün mesela, her yıl cinsiyet değiştiriyolar. veya mülksüzlerdeki sosyalist yaşam gibi. dediğin kitaplardan daha ağır ama bir o kadar da güzel kurguları var. bir araştır derim.

İlyada oku mordor da çay demlersin. Bunlar dahi insanlar, edebiyat ile uğraşmayı seçmişler.

esinlenme var +1 mesela ben Harry Potter'ı çocukluğumda okudum sonra filmlerini izledim, özellikle filmde ne mekanlar tasarlamışlar vay anasını diyordum o zamanlar. Geçen yıl İskoçya'ya gittim Edinburgh'ta J.K.Rowling'in Harry Potter'ı yazmaya başladığı kafeye gittim oturdum falan, abi zaten orası Harry Potter dünyası gibi yermiş ki!? Birleşik Krallığın binaları, köyleri zaten kısmen öyle!

bizden çıkmamasının bir sebebi de, maslow'un piramidinde üst noktalara gelememiş olmak. Bu bahsettiğimiz evrenler genelde İngilizlerden Amerikanlardan çıkıyor, biraz daha rahata ermiş hayal kurabilen, icat yapabilen, ekonomik kaygıları ve güvenlik kaygısını aşmış toplumlarda oluyor. Biz her an durağa otobüs mü girer metroda bi sıkıntı olur mu patron maaşı zamanında ödeyecek mi diye düşünerek yaşıyoruz, ne evren kurması...

kurguların, science fiction ların,senaryoların pesinde gitmeye gerek yok.
dinen zaten yaratildigi bildirilen bir çok alem var. tasavvuf ehli bunlari daha iyi bilir.
www.sorularlaislamiyet.com

asagida bir yorum daha ayrintili bilgi veriyor. yine bazi dini kaynaklarda bunlar daha geniş acıklanmıştır.

ya linç edileceksin ya da görmezden gelineceksin, üzgünüm. çünkü gerek bu site üzerinde gerekse de internette bunlar çok yazılıp söylendi ama ben kabaca sorduğun sorulara cevap vereceğim..

kartallarla ilgili çok fazla teori var, kimse gerçek anlamıyla neden öyle olduğunu bilmiyor. Kartallar kendi iradeleri ve gururları olan varlıklar. Hani elflerin sırtına gelişigüzel niye binemiyorlarsa kartallara da binemiyorlar. Kabaca böyle tarif edebilirim.

Yine çok ayrıntıya girmeyeceğim ancak bir teoriye göre Gandalf kartalların kralıyla anlaşıyor ama yolunda gitmeyen şeyler ve Gandalf'ın zamansız ölümü nedeniyle kartal işi yatıyor. Sonra kardeşlik dağılıyor, herkes bir tarafa gidiyor zaten.

Bilbo zamanında güvenlerini kazanmıştı, bir hobbit yüzük taşıyıcılığı için ideal bir adaydı. Tabi Smeagol konusu var ama o ayrı. Neyse Frodo haricinde geriye kalan herkes yüzüğün etkisine kolay girebilecek kişilerdi.

gandalf güce karsi koyamayacagini düsünüyordu yanilmiyorsam. frodo gibi, saf biri ancak gücün cazibesine kapilmadan görevi tamamlayabilirdi. bunu masadaki konusmada ve gandalfin yüzüge uzanip aniden kendini durdurmasinda görebiliriz saniyorum.

yamuluyor da olabilirim.

@airin dedigi sey teorisi, gandalfin secret plani oldukca mantikli. ancak kitapta bir yerde sadece safligin ve iyiligin kartallarca tasindigina dair bir seyler hatirliyorum.

bu arada: www.reddit.com

aq tolkien bunu dusunememis, gerizekaliydi herhalde.

sen izlememişsin dostum. götünle izlemişsin. gandalf zaten bu yüzüğü biz taşıyamayız bizle çok güçlü hale gelebilir ve bizi kötü yola sevkedebilir diyordu. ayrıca sauronun gözüne yakalanma riski çok yüksek. onun üzerine kimin taşıması gerektiği konusu hasıl oldu. zaten gandalf en iyi adayın bir hobbit olabileceğini biliyordu ancak bu ağır görevi talep etmek istemedi.

Hobbitlerin diğer canlılara göre iradesi biraz daha yüksek ve yüzüğün cazibesine daha geç kapılıyorlar.
Kartallarla o kadar kolay gidemezlerdi hava gücü sauronda da var, Nazguller o kartalları yolda yakalarlardı.

Çan sistemi çok fazla değişiklik gösteriyor. Hoca ortalamayı CC yapabilir ya da 30'un altını çana almayıp ona göre farklı bir ortalama hesaplayabilir. Senin durumunda final ortalaması da 30 civarında olursa 50 alıp geçme ihtimalin yüksek.

Aynen bu biraz da hocaya bağlı. Bizde de böyle bir sisteme geçilmişti ama hocalar kafalarına göre davranıyorlardı. Mesela Veri yapıları dersinde ortalama 20-25 civarı dolanırdı ama hoca 45'in altını geçirmezdi.

Ama çalış tabi, çalışmayı bırakma. Ben bu tarzda çok dersten kaldım. 1. sınıfta devre teorisi dersinde 10 civarı bir şey almıştım. Kesin kaldım deyip finale girmemiştim. Ortalaması 15 olanlar geçmişti. Çalış...

bence verim ile ilgili mobildeyim soru eksik yada goremedim

Soru koymadım, generatörün çıkışına direnç bağlanıyor. Tam ve yarı yükte kayıpları, verimi ve endüvi gerilimini bulacağım.

Dolum parfümler de gerçekten öyle kokuyor. Kıza bağlı ama. Zevkli biriyse parfüm atılabilir

Beraber seytan taslayalim mi guzel kiz derim assfg

Bir daha kullanmam, atarım.

birkaç farklı kişiye daha test ettiririm. Eğer sonuç olumsuzsa atarım. ama burnum çok hassas olduğu için kıza kalmadan ben anlarım zaten kötü parfümü.

gel hacı amcanın kucağına derim.

söyleyen kızın popülaritesine göre değişir. yüksekse atarım.

''hasiktir lan ordan salak, sen ne anlarsın parfümden'' de geç.

çok sevinirim.

Dolum dediğin parfümler az çok öyle zaten. Sen de ucuz diye parfümü sıkmayıp adeta içinde duş aldıysan kız haklıdır. Onun dışındaki sebeplerde bir iki kişiye daha sorarım. Kim bilir belki de hacı yağı hoşuna gitmiştir senin.

birkaç kişiye daha sorardım, ama büyük ihtimalle değiştirirdim.

mr monk

Dexter tabii ki.

house md
lie to me

pirison birek

doctor who
fringe

doctor who
dexter
house md
ucune +1 verdim
ve enteresan gelecek ama ben shameless tan cok keyif aliyorum, her bolumu +0.4 iq ile bitiriyorum :)

house md

john thackery md

tom kane (boss dizisi)

donald draper

Will McAvoy (the newsroom dizisi, gerçi bu dizideki herkes ayrı zeki)

tywin/tyrion lannister

mr robot

un illustre inconnu

Sheldon cooper <3 dadsaasdaas

Sherlock gibi diyorsan elementary var. Gibi değil bildigin sherlock holmes'un us versiyonu gibi.

Forever.
House.
Endgame.

Ben de o tarz severim ve en iyi sherlock alternatifleri bunlar. Aklıma gelmeyen varsa eşitlerim ama.

American hustle
Lucky number slevin
Runner runner

Psych diye bir dizi vardı.
Doctor Who +1

Monk + 1

old boy'daki plancı pezevenk..

Mentalist dememiş kimse. Buna ilave olarak da house md+1

(bkz: die hard 3 with a vengeance)
(bkz: jeremy irons)
rol de şu; (bkz: simon gruber)

jonathan creek

white collar

Kertenkele

Boyunluğu ağıza çekmek kar etmiyorsa havalar ısınana kadar doğa civarında sürmek daha mantıklı.

ağzına burnuna buff tak. bu bile yetersizse sürme bence de.

i.hizliresim.com
şöyle bişey bulabilirsen işini görür bence

buff'lar filan mikron boyuttaki partikülleri pek engellemez gibi geliyor. bence daha iyi bir alternatif varsa ona yönel.

evet. basincli olursa boyle kemik ortaya cikar kisa bir surede. etin pisecegi icin. salladim bana cok inanma.

doku pişer. daha da fazla tutarsan su toplar. basınç çok yüksekse zaten parmağını orda tutamazsın.

Basınç çok fazla olacağı için sıcak olmasa bile elini bir mermi gibi parçalayabilir. Haşlaması gerekmez. Ya da haşlar, etini puding gibi yapar, etin kemiklerinden ayrılıp löp löp yere düşer. Bilmiyorum.

10ton su değil ama yine de çok sıcakta
şöyle diyeyim 2 mm cam borudan 1200 derecelik ateste buharlasmıs su ile elimi yaktım. cok acıyor lan. zaten hemen sn elini çekiyorsun ama fena acıdı.
ayrıca yine 1200 dereceye ısıtılmıs camı 1 dakika sonra avuclamak suretiyle ortalıga mangal kokusu saldım elim su topladı 2 hftada anca iyileşti.
2 durum birincisinden kötüydü...

kitaplarda örnek sorularda oluyor genelde

Kitap ismi de alabilirim bildiğiniz varsa?

greinger'in power system analysis kitabına bir bak istersen. power system'in incil'i derdi bizim hoca bu kitap için. solution manuel'i de vardı diye hatırlıyorum.

diyor ki;

yine de bir müslüman olarak müslümanların yaptığı tüm kötü şeyleri kınamaya başlasaydım günde beş vakit namazımı kılmaya, çocuklarıma peynirli makarna yapmaya ya da onları parka götürmeye zaman bulamazdım.

ne dediğini anladım ama bire bir çevirisini merak ettim. ben yet if as ile cümle kurmak istesem nasıl kuracağım mesela?

Yet i ayri dusun her seyin basina tek basina gelir. Onu bunu birak da, yine de vs gibi anlamlari var. Sonra if var bildigin eger sonra as a good muslim kismini okumadan gec bi sikinti yok di mi heh iste o aradaki as a good muslim kismi ara cumle gibi bisi hani onu boyle parantez ici veya tire icinde gibi dusun -as a good muslim-.

kurduğu cümle "yet, as a good muslim, if i started to..." ile aynı.

yukarıdaki çeviride "iyi bir müslüman olarak"taki iyi kelimesini gözden kaçırmışım, onu da düzelteyim bu vesileyle.

başka yanlışım varsa düzeltsinler.

fakat, eğer iyi bir müslüman olarak müslümanlarca yapılan herşeyi kötü diye nitelendirmeye başladıysam, çocuklarıma fırında makarna yapmak ya da onları parka götürmek şöyle dursun, 5 vakit namazım için bile vaktim yok demektir.

as: olarak
let alone: x şöyle dursun, x i bırak y bile yok

prayer ı namaz olarak düşündüm başka anlama da gelebilir.

vakit bulamazdım daha iyi bir çeviri

nasıl yaptığını bilmiyorum ama, sütü cezve'de ısıtınca kaymağı çıkınca kaşıkla kaymağını alsan da daha sonra kahve ile karıştırsan?

emin olmamakla birlikte tuz diyorum

Yağsız süt kullan?

Ya da sütü tencerede kaynat, sonra soğumaya bırak, kaymağı üstünde biriksin. Gerçi pastörize sütlerde birikmeyebilir, bilmiyorum.

2 yolu var. birincisi sütü kaynama noktasına yakın olacak şekilde ısıt. bir süre beklet. kaymak üstünde birikecek. kaşıkla al. diğer bir yöntem süt köpürtücü kullan. yine sütü ısıt ve köpürt. kaymak olmayacak.

Yagsiz pastorize sut

En iyisi de soya sutu

Forreat gump

Forrest Gump

Ocak'ta da ödersin biter. Aldığın ay ilk taksiti ödersin.

en son ocakta ödersin. mayıs ayında aldın ve ilk taksidini o an ödedin. sonra 8 taksit daha ödeyeceksin, 8 ay ileriye gidersen 2016 ocakta son taksidini ödersin ve biter.

kaç defa ödeme yaptıysan say işte hocam 9 olunca bitecek :)

modemle alakalı olma ihtimali %5 falan. gönlün rahat edicekse bi arkadaşından modem iste ya da komşudan 2dk lığına şifre iste. yoğunluktan oluyor kanks. yeni santral falan uğraşmıyorlar sanırım. aynısı bende de var. o 300 75 olayı da yalan. eski modemdeki ping yeni modemimde de aynı. milleti kandırmaya çalışıyorlar.

yağ miktarını çok az yükseltip bi kaşık da yoğurt eklemeyi deneyebilirsin

Tarifi buna göre modifiye et. Önce yumurta ile şekeri çırp. Yağ katı ise onu da önce çırp.

www.ardaninmutfagi.com

Hepsini bir kere de pişirme.

Malzemeler oda sıcaklığında olsun.

Un+k tozu+ canlıya karışımını eleyerek koy.

180 derecede ısıt fırını.

Kapağını açma ilk yarım saat.

Son olarak fırında da sorun olabilir.

köpük haline gelene kadar çırpman lazım. bir de oda sıcaklığında olacak süt vs. dolaptan çıkardığın gibi keke girişme, öncesinde biraz beklet.

Yumurtayla sekeri once cirpip digerlerini ekleyeceksin

ilk önce şekerle yumurtayı karıştırıp köpürene kadar çırpmak gerekiyormuş. bir de unla kabartma tozunu birlikte eklemek gerekiyormuş.

once yumurta ve sekeri mixer ile kopuk ya da krema gibi olana kadar yaklasik 5-7 dk cirpiyorsun. bu arada ekleyecegin kadar un kenarda bir tabakta kabartma tozu karismis bir sekilde en az 10 dk dinlenecek.

krem sekline gelen yumurta seker olayina yagi ekleyip 1-2 dk daha karistirdiktan sonra, diger malzemeleri ekleyebilirsin unutma en son unu ekleyeceksin. unu ekledikten sonra en fazla 1-2 dk daha karistiriyorsun. burada unun homojen dagildigindan emin ol.

olusan karsimi en az 15 dk dinlendirmen lazim firina koymadan once. firini 160 dereceye getiriyorsun. karisimi firina koydugunda derecenin 160 oldugundan emin ol. yani kesinlikle 160 olmadan koyma.

en onemli kisim: kesinlikle firinin kapagi acarak kontrol etmiyorsun. kesinlikle kapagi acma. 40-50 dk arasi pismis hayvanlar gibin kabarmis olur.

kabartma tozunun ıslanmaması lazım, unun içine gizlemelisin onu.

sıvılar ayrı kuruları ayrı ekleyin. sıvılar çok iyi çırpılmalı kurular sonradan eklenmeli ve eklendiği anda kesinlikle çırpılmamalı, spatula ile hafifce yuvarlak hareketlerle karıştırılmalı. ne kadar iyi çırparsan çırp kuruları ekledikten sonra çok karıştırırsan havası kaçar asla kabarmaz.

patiska nın dediğini yap her türlü kabarır

fırın kapağını hiç açma. 50 dk sonra falan almadan önce kontrol etmek için aç sadece.

kabarmasi icin, eger karbonat kullandiysan (k.tozunda farketmiyor olabilir), kapagi acmaman gerektigini biliyorum. bir de 150 cok dusuk geldi bana. sanki genelde 175 derecede pisiyor kekler ve 35-40 dk.

servis sağlayıcını ara düzeltirler

ne demem gerekiyor? oyunda ping yüksek desem anlarlar mı?

ping genel bir kavram. oyunda demene gerek yok.

düzeltmezler. altyapıda sorun var, hatta yüklenme var falan diyip salarlar. bende öyle oldu en azından.

aradığında çözemiyorlar +1

ping konusunda herkes superonline fiber'i övüyor. ben uydunet ile 120 ping'in altına düşemiyorum csgo'da

Ttneti ping için aradım eve elektrikçi çağırın kabloları yeniden çeksin dedi. Hasta mısınız olum bu sizin işiniz dediğimde ping arıza kapsamına girmiyor on numara internetin var burdan bakınca diyorlar.

daha evvel çok kez ping problemim oldu ttnet'i aradım halloldu.

uyduneti arayip reset attiriyorum hatta bazen. ise yarayabiliyor

abi resmi olarak baktiginda bisiklet bi arac motor gibi araba gibi; en sag seritten gitmen gerekiyor. ama dedigin gibi ozellikle minibus ve otobusler cok sikinti, ani hareket ediyorlar sagindan mi solundan mi gececegini bilemiyosun. siktiret, emniyet seridinden git. sanmiyorum yasal bi sorun yasayacagini. ambulans vs gelince zaten gecebilirsin yola o atiklige sahipsin bisikletle. minibusle vs bas edemezsin riske atma kendini gozunu seveyim.

emniyet şeridinden git. baktın durdu solla ama yavaşlarsa sollama durağa yanaşıp bi anda tekrar yola çıkar müşteri olmazsa. durağa yaklaşırken hızlı olsan bile sağına yanaşma. bakmadan dönüyo pezevengler.

Laktoz sindirilemediği için gaz oluşuyor.

Laktoz dışkıya mı gidiyor?

laktoz intoleransı diye geçiyor sanırım. laktozsuz süt içmen lazım, direk çözüm.

Sebebini soruyorum adam kimyasal süt iç diyor. Şaka mısınız?

Laktoz bağırsaklardaki laktaza parçalanarak sisteme karışır normalde, fakat bu olay en sağlıklı şekilde bebeklerde olur. Yetişkinlerde laktaz enzimi çok düşük olur, o nedenle laktaza parçalanması için uzun bir süre geçer. Bu süre uzadıkça laktoz bağırsaklardaki bakteriler sayesinde mayalanmaya başlar, bu da hidrojen gazının (osuruk) açığa çıkmasına neden olur. Osuruğun nedeni bu. Sonuç olarak laktoz parçalanıp kana karışır fakat bu süre içinde bu tip olaylar yaşanır. Bu aşamada bağırsak florası bozulduğu için ishal gibi problemler de yaşanabilir. Çözüm süt içmemek. Laktozsuz süt diye bir şey de yok esasında, o sütlere fazladan laktaz enzimi katılıyor. Yani bir sütten laktozu çekip almak gibi bir şey olmuyor, öyle bir teknoloji yok henüz ama o da çözüm değil. Laktoz her şartta aynı olayları gerçekleştiriyor.

Laktaz damlası al içine damlat. Kimyasal süt değil eksiğin yerine konmuş süt oluyor.

@acemi +1

Sütü kimse sindiremez. Bazıları fazladan tepki gösterir senin gibi. Angelus açıklamış.

deneme olarak birkaç günlük bir süre için peyniri ve yoğurdu da bırak. Gazlanman geçecek. Bağırsak florası da kendini toparlamaya başlayacak.

Çünkü ineğin yavrusu değilsin.

Süt düşmanları toplanmış. Herkeste laktoz intoleransı yok. Ben gayet güzel içiyorum bir cacık olmuyor.

haha elemana bak ya sanki içtiği pastorize edilmiş kutu süt "sütten çıkmış ak kaşıkmış" gibi gelmiş laktozsuz süte "kimyasal süt iç diyormuşuz, şakaymışız" diyor.

sebebi de orada yazıyor işte öküz gibi, bi zahmet yaz google'a bak neymiş laktoz intoleransı.

süt bebekler içindir. doğada hiçbir hayvan gidip başka hayvanın sütünü aramaz. "önüne koysan içer" demek sütün doğal olduğunu göstermez. ayrıca "süt doğaldır" demeden önce insanın sadece kendi türünün çiğ sütünü içebildiğini, başka hayvanın çiğ sütünü içmeye kalktığımızda (hele hele günlük 1 litre falan) kısa zamanda öleceğimizi bilmek gerekir. köydeki fadime teyze bile en doğal organik inekten sağdığı en taze sütü güzelce kaynatmadan içmemesi gerektiğini bilir. hangi "doğal besin" kaynatmadığın zaman seni öldürür?

insandaki laktaz enziminin bebeklikten sonra da üretilebiliyor olması bir ***mutasyon***dur. herkeste yoktur, hatta çoğu kişide yoktur. hayvanları çiftliklerde kullanmayı öğrenen eski insanlardan, uzun kıtlık zamanlarında, laktozu sindirebilenler daha uzun yaşamıştır.

diğer canlılar başka hayvanları evcilleştiremedikleri için bebeklikten sonra laktaz üretemezler. laktaz üretebilen hayvanların, laktaz üretemeyenlere göre evrimsel ekstra bir avantajı gelişmemiştir. o yüzden laktaz mutasyonu hayvanlarda yaygın değildir. sadece başka hayvanın sütünü içme imkanı kazanan insan türünde, laktazı sindirebilmek evrimsel bir avantaj olduğu için, bu mutasyon yaygınlaşmıştır.

yine de insanlar arasında laktoz intoleransı yarıdan fazladır.

başa dönelim, süt doğal bir besin değildir.

Doğada hiçbir hayvan et de pişirmiyor o zaman çiğ yiyelim ne alaka.

"i was made for you" veganlığa hoşgeldin.

"etçil" dediğin tüm hayvanlar güneş altında beklemiş çiğ eti yiyebiliyorken, insan denen etçil (!) buzlukta beklettiği eti pişirip yiyebiliyor. dolapta bekletmezse ölüyor, çiğ yerse ölüyor. Et yemek insanın doğasında var mı yok mu sen söyle bakalım?

Bir vegan olarak bebek argümanını savunmuyorum. İsteyen insan gider, insan sütü içer satın alır filan, bu beni ilgilendirmez. Zaten evrim öyle istememiş olsa, yetişkinlikte laktaz enzimi fazla olurdu insanda, azalmazdı.

İnek sütü, inek için tasarlanmıştır. Gerek bir sürü bilmsel açıklaması var, gerekse de doğada hiçbir örneği olmayan bu hırsızlık, ineğin yavrusu için yapılmış oluşturulmuş, gelişmiş bir sütün insan vücuduna girmesi insanın hayvan ve doğpa üstünde kurduğu acımasız, çıkarcı ve bencil tavrını en net şekilde kanıtlamaktadır.

İneğin sütünün, insanın buzdolabına gelebilmesi için o inek çeşitli acılara maruz bırakılmakta, yavrularından ayrılabilmekte. Tecavüzler edilmekte.

Fireworks, Photoshop gibi programlarda fotoğrafı seçin, CTRL+T ile Transform'u aktif edin... Sonra Shift tuşu basılı iken sol ortadaki seçimi tutun ve sağa doğru çekin.

aradığınız şey mirror efect

online yapanları bile var: www.convertimage.net

başka sitelerde vardır elbet, ilk karşıma çıkan idi :)

hahhaha rapstar yarışmasıydı. fuat bi kağıdı yere atıyordu yarışmacıya sinirlenip. sepet sepet yumurta liriklerini beğenmedim gibi bi diyalog vardı. sonra jüriden bi kadın da fuatın buruşturup attığı kağıdı alıyordu. öptüğünü hatırlamıyorum ama olay buydu galiba. nerden aklına geldi yaaaau

Tereyağ:

cdn.yemek.com

evet tereyağı idi.
yerine de patates püresi gibi bişi koymuşlardı.

tereyağı değildi.
halis tereyağıydı.

ben de tereyagi diye hatirlasam da icimde bir yerler "gayymaaak, baska ne olacek güdük?" diyor.

youtu.be

tereyagi imis yep.

kalleş baba tarafından gönderilmişti.

tereyağı göndermişlerdi memleketten. inek arkadaşlarına koklatmadığı için gizlice tereyağını araklayıp yerine patates püresi dolduruyorlardı :)

leblebi de vardı. dolapta delik açıp leblebiyi boşaltmışlardı.

çişli bölümde leblebiyi çalmışlardı.

patates püresini aşırı sevdiğimden, çocukluğumda o sahne bana saçma gelirdi. tereyağını alıp mis gibi püre koymuşlar işte??? derdim. ama evet o bahsettiğin sahnede tere yağıydı. ama çişli sahne o değildi.

hala da bence iyi bir püre > iyi bir tereyağı

sahne olarak

tereyağı: youtu.be

sucuk da var hatta leblebi sucuk yapıyordu. ama senin sorduğun tereyağı.

sucuk değil "cevizli sucuk leblebi"

Yükseliyor ama karma sürekli güncellenen, anlık hoplayan bir şey değil. Belirli zaman aralarında güncelleniyor. Bir hafta bile alabilir. Birkaç yıl önce öyleydi, sistem değişmemiştir herhalde.

@aychovsky, yok ya karma her gün bir kere sabaha karşı güncelleniyor. hep de böyleydi hatırladığım kadarıyla.

yaparım

kadavraya yapamam da mesela çocuk istirmarcısı ya da herhangi bir tecavüzcüyü elime verip ceza almayacan deseler gözümü bile kırpmadan canlı canlı keserim.

yapamam, böyle bir titreme gelir bana.

diffarensiyel'in yakalamak istediği nokta da bu sanırım :D bana da düşününce bir titreme geliyor, acıyı hissediyorum sanki :/ ama önüme koysalar ve kes desele, işim gereği yapmam gerekiyorsa, yaparım. yoksa elinin cesedinin penisiyle ne işim olur?

kesin yaparım ama biraz tuhaf hissedebilirim.

tıp öğrencisi veya adli tabip olsaydım ve bunu yapmam gerekseydi yapardım. ancak, öncesinde kendime çok telkinde bulunmam gerekirdi. soruyu okurken benim canım acıdı lan.

dövüş filmlerinde adamlar kasıklara çalışınca irkilen adamım ben.

Yaparım. Cok net. Hatta zevk alırım. Kurban keserken babama yardim ederken de zevk aliyorum mesela et dograrken falan. Icimde bi hannibal var sanırım.

kim onlar abi niye böyle şeyler diyorlar

işimse yaparım.
şimdi gelip "hadi gel yap" deseler siktir git lan amına koduğum derim.

yaparim. oduncu.

Bunu kendi pipisine yapan birinin videosunu gördükten sonra kadavraya da yaparım. Kuşbaşı etten farkı yok ki. Ahaha. Kuş-başı. Espriyi anladınız siz.

Merak kediyi öldürüyor evet. Beynimin o videoyu hatırlayan kısmını yok etmek isterdim.

Neden böyle bir şey yapıyoruz?

Yapmam. Yani bunu bir şeyler hissetmeden yapmak hekim falan değilseniz eğer ruh hastası, psikopatlığa eğilimli biri olmayı gerektirir. Kesilen kişinin ölü ya da diri olması bu anlamda çok da mühim değil.

yaparım.

acıyı hissetmeyecek kadar ölmüşse sıkıntı yok.

varsayım: ilim irfan için.

yeni gözlüğünüzün camı polarize. muhtemelen şu ana kadarki gözlükleriniz içindeki en kaliteli cama sahip.

Bencede polorize eğer öyleyse diğer gözlüklerinden daha kalitelidir

Polarize gözlük.araba camlarında da goreceksiniz aynı desenleri.

ilki

@hjart

kaynak var mı? ben de merak ettim.

www.turkishstudies.net

2.si

ben buna liseye kadar şiddetle boğaziçi'de diye karşı çıkmaktaydım. o dönem noktadan sonra boşluk bırakılmasına da karşıydım fakat hayat insana neler öğretmiyor ki.

bogazici, eminonu gibi bazi ozel adlarda kural yamulmus halde. bunu dilbilimciler bu sekilde kabul ediyorlar. dogrusu ilki olmasina ragmen yanlis olan kabul edilmis halde.

ilki doğru gibi geliyor.

Kaynastirma harfi diye bir sey duymadi mi ilkini savunanlar? Eksi duyuru cahil dolmus! Lan ilkokul 5.sinif ogrencisi kaynastirma harfini bilir.

turkceden anlamayan adam kaynastirma harfi diye atliyor. tek turkce bilgisi ilkokulda ezberledigi bu tip kurallar olmali. klasik turk kibri.

kaynastirma harfi koyulamaz. nedeniyse basit; bogazici ozel ad. "bogaz" ve "ici" olarak ayrilamaz. "i" sesiyle biten herhangi bir sozcuk muamelesi yapilir.

"ilkokul besinci sinif" terk adamlar bunu dusunemiyor haliyle. altinci sinifta ogrendik canim bunu biz.

bileşik kelime haline gelmiş iki kelimeden sonuncusunun aldığı ek o kelime tek başına nasıl ek alacaksa o şekilde oluyor.

yani normalde içide değil de içinde dediğimiz için boğaziçi'nde diyorsunuz zira boğaz+içi durumu var yani hala bir iç sözkonusu.

@bohr atom modeli: kaynaştırma harfinin tek işlevi bir kelime iyelik eki aldığı zaman araya telaffuzu kolaylaştırmak için gelmesi.

boğaziç değil de boğaziçi dediğiniz için yani boğaz içi belirsiz isim tamlamasını bileşik isim haline getirdiğiniz için o içi'den sonra mecburen -n kaynaştırma harfi gelecek. kahvaltı gibi ters bir örnekte bunun yapılmıyor oluşu sanırım kelimede -e harfinin düşmesinden kaynaklı. yani başkalaşmış bir bileşik kelime oluyor ve tek bir kelime muamelesi görerek ek alıyor.

bana göre söylediğiniz bu nedenle saçma. ayrıca aynı 6. sınıfta okumadığımız kesin. hocanın ismini vereyim mi?


son not: boğaziçi'denin doğru olabilmesi boğaziçi'yenin de doğru olabilmesi anlamına geliyor, bilmem farkında mısınız? kuledibiye gittim, boğaziçiye gittim, gibi.

Bu sorunun doğru cevabına "boğaziçi'de" diyen kişi zır cahildir.

Ayıp. Seni okutan okula, hocalara da yazık.

Mesala, "Boğaziçi Üniversitesi'nde" derken de aynı durum söz konusu. "Boğaziçi Üniversitesi'de" diye bir ifade olamaz.

@godos

Aynen oyle. bogazici'ye olmasi gerekir. ama daha once de belirttim. bu kural bazi ozel adlarda kullanilmiyor.

Prof. Dr. Efrasiyab Gemalmaz'ın cevabı: standard turkiye turkcesinin ya da kisaca turkiyelicenin, isim tamlamasi olarak olusturdugu "koca el+//+i" > "kocaeli" gibi ozel isimlerde de, tamlanan ekinin varligi toplum hafizasindan tamamen silinmedikce, hem, 3. sahis iyelik ekini (zamir n'sini) bulunduran "koca el+//+i+n+de", hem de "kocaeli+//+de" sekillerinin her ikisini de dogru kabul etmek zorundayiz.

not: alintidir.

"tamlanan ekinin varligi toplum hafizasindan silinmedigi icin" bogazici'nde diyoruz. olmasi gereken bu degil yani.

orada bir tamlayan-tamlanan durumu soz konusu degil. o bir ozel ad. ona tek bir sozcukmus gibi bakilarak kaynastirma konur ya da konmaz.

@biglord, "bogazici universitesi" tek bir ozel ad degil. tamlama. ben salt "bogazici" sozcugundeki tamlamaligin ozel ad olmasi nedeniyle ortadan kalktigindan bahsediyorum. sacma sapan ornekler vererek hakli cikmaya calisiyorsun.

he cahiliz hepimiz sen mukemmelsin.

Boğaziçi'de şeklinde yazanı ciddiye almam.

tdk.gov.tr

Kesme işareti kısmındaki şu örneklere bakabilirsiniz.

"Osmanlı Devleti’ndeki, Samanyolu’nda, Sait Halim Paşa Yalısı’ndan, Şinasi’yle"

Orhan Pamuk mesela iyice cins bir şey yapıyor, Nişantaşı'nda yazarken ı'yı atıyor, Nişantaş'ta diyor. Ama Orhan Pamuk aşçıyı da ahçı diye yazıyor o yüzden ciddiye almıyorum.

İzmir'in, Ordu'Nun

Kesme işaretinden sonraki N kaynaştırma harfi

+ adediac, i was made for you, bigl0rd, godoşu beklerken


- (EKSi = 0'dan küçük) 100000000000000 bohr atom modeli


Edit: Halkın kullandığı dil doğrudur, birkaç Prof.un istediği dil kuralları değil. Zaten "Boğaziçi'de oturuyorum" cümlesinin tuhaf olduğunu, kuralını bilmese de 5 yaşındaki çocuk da bilir.

@bohr atom modeli:

bileşik kelimeler birleşince anlamı değişen ve değişmeyen olarak ikiye ayrılır ve anlamca değişen kelimelerde bu dediğiniz olur. tabii bu örnekte de belirli bir yer kastedilmesi açısından anlam değişmiş oluyor ama bazı bileşik isimlerde anlam tamamen değişiyor.

yoksa özel ad olsa da olmasa da anlamca bütünlüğünü koruyan kelimelerde* bu muamelenin yapıldığını ilk kez referans verdiğiniz profesörden duyuyorum.

Türkçe öğretmenleri böyle öğretmiyor, onu söyeyeyim. Çocukken Boğaziçi'ye derdim çünkü özel ad olmasından dolayı bileşik kelime olduğu aklıma bile gelmezdi ve bu şekilde düzeltilirdim.

Bunu yapan öğretmenlerimden birinin bize kitabını aldırdığı ve her zaman başucu kitaplarından biri olduğunu söylediği kişi ise Tahir Nejat Gencan*.

Bu adam aynı zamanda filolog.

Ancak eklemek istediğim bir şey daha var, traveller+1 diye başlayayım.

Dilde kuralları halk koyar. İngilizce bunun en büyük örneğidir o yüzden dilbilgisi konusunda uzmanlardan gelen "dil değişiyor, buna tabi olmayan bir kural yok, eskiden doğru olan kullanım artık yanlış olabilir" anlamında açıklamalarla sürekli karşılaşmanız mümkün. Ben İngilizce'de "bu böyle değil miydi" hissiyle araştırdığım şeylerde bu açıklamaya tosladım ondan söylüyorum.

Kelimeler de archaicleşiyor çünkü toplumla aynı şekilde evrilmiyor, ayakta kalamıyor. Zoraki kullanımın belli bir politika gereği aşılanması sonucu bir toplumun aslında kaynağından kopuk olacak şekilde yanlış konuşmaya alışması doğru olmayabilir ama hal ekinin özel isme tamlama olduğu durumda nasıl eklemleneceğine dahası bunun özel bir durum olarak addedilmesi gerekip gerekmediğine halkın kullanımı karar veriyor ve bence bu çok doğl ayrıca olması da gereken bir şey. Öyle olmalı ki profesörünüz iki kullanım da doğru demek zorunda kalmış.

Tamlama tamlamadır ve boğaz içlerinden Boğaziçi'ni kastediyor oluşunuz onu bir boğazın içi olmaktan çıkarmaz. Konuşurken bağlamdan, yazarken kesme işareti ve büyük harf kullanımından özel olduğunu anlarsınız. Belli bir dönem uygulanmaya çalışmış ama sınıfta kalmş bir kuraldan bahsetmeniz bunu değiştirmez.

Onun dışında Boğaziçi'nde kelimesindeki n harfi iyelik ekinin parçası değil kaynaştırma harfidir. Tamlama* eki içi kelimesindeki -i'dir. Bu da orta okul bilgisi.

cevapları okumadım, 2. kullanım

www.celebrity-gossip.net

Uluslararası convertible degil o yuzdn hareketlilik kalmadi.

geçerliliği yok suriye parasinin.. bunu cevirebileecek bir yer de yok..

Değeri pek yok. Suriyeliler arasinda hala geçerliliği var, el değiştiriyor.

ben de bunun tam tersiyim :) sosyalleşsen değişebilir. (değilsen tabii)

Tasarruf iyidir, israf kötü.. ama cimrilikle arasında ince bir çizgi vardır. Dikkat et..

değişme. gayet normal bi durum. ben kilolu biriydim. kilo verdim. pantolonlar bol geliyordu. ben kilo alırım diye şalvar gibi giydim onları :) daha geçen gün 20tl ye kot görünce hemen 6 tane aldım :)

ne güzel. hiç kurtulma :/

o beliren düşüncenden kurtulmaman dileğiyle. ne güzel işte. ona buna bakarak, herşeye meyledip alman demek gelecek sefer buraya
- kredi borçlarım var ne yapayim? diye bir duyuru açmana neden olabilir.

sevgili yapınca akacak gidecek o paralar zaten. param çok dediğine göre sevgilin yok.

bence de kurtulma. Tüketerek mutlu olanlardan olmamak en iyisi.

valla süpersin, ben eh işte orta kararım o konularda ama mümkün olduğunca eskisin, bozulursa tamir edilsincilerdenim. böyle devam bence.

ha yeri geldi sanırım babamın bir lafı var, gerekmeyince 1 liraya pasta alma, gerektiğinde bir bardak suya 10 lira ver.

Bu kötü bir düşünce değil ki, niye kurtulmak istiyorsunuz?

elalem ne der diye kurtulmak istiyorum.

Problem yok bence de, birikim iyidir, tutumlu olmak iyidir.

Sik, temiz ve uyumlu olduktan sonra onlarca kiyafetin olmasi gerekmiyor.

Arada kendini simartabilirsin ama. İlla kiyafet olmasi gerekmiyor.

öyle olması gerekiyor zaten. israf olur. toplumun büyük çoğunluğu tüketmeleri için hipnoz edilmiş durumda. kıyafet almak kendini çımartmak sayılıyor :) kadınlar alışveriş yapınca rahatlıyorlar falan. olm gerçeğe dönün lan.

hiç kurtulma +1

ben senin yerinde olsam seyahat ederim. ne yöne olduğu önemli değil. maksat yeni yerler görmek. yeni kültürler tanımak. yeni tatlar denemek.

bir yıl uzun değil ki, ha her yıl ufak tefek ilaveler yapılır da öncekiler kenara atılmaz, o yüzden her yıl gardrobu baştan yaratmak gerekmez.

neden kurtulmak istediğinizi anlamadığım için cevap veremedim, sadece yorum yaptım.

ek: seyahat edin, denmiş; katılıyorum. ya da başka bir şeyler yapın. birazını da (bırakın x yılda bir giysi almayı) üzerinde mevsime ters giysilerle yaşamaya çalışanlara veya aç kalanlara ayırın.

Tasarruf iyidir ama isyerine veya bir insan icine de eski pusku ayakkabiyla veya surekli yikanmaktan solmus kiyafetle gitmek de hos degil. ye kurkum ye diye laf var, insanlar ona gore muamele eder. ona gore hizmet gorursun.

veya ne bileyim, yastigin eskidiyse atip yenisini alacaksin.

www.dho.edu.tr

al hocam ingilizcen varsa adam cok ayrintili aciklamis.

www.youtube.com

(bkz: Resimlerle sosyal bilgiler öğreniyorum)

çernobil'in patladığı pripyat'ta her yer radyoaktif olmasına rağmen kendiliğinden ot bürümüş birçok yeri. toprağın kendisi tek başına radyoaktif. buna rağmen bitkiler büyüyebiliyor. elma ağacı bile büyüyüp elma verebiliyor. bir kadın var. orada gidip araştırma yapıyor. dolaşırken bir ağaç gördü. elmayı dalından kopartıp yedi. yediği elmayı ve biriktiği kendi idrarını radyoaktif açıdan incelediğinde büyük bir sıkıntı ortaya çıkmıyor. o kadar kirli bir topraktan nispeten zararsız ürün alınabiliyor.

ister inan ister inanma, vücudundaki çoğu şeyin rezervi aslında atmosfer. toprak değil.
canlı hücrelerin C5H7NO2 gibi bir formülü var, işleri kolaylaştırsın diye kimyasal denklemlerde kullanılır. bu kurmaca kimyasalın içinde fark ettinse, karbon hariç hepsi gaz, karbon da zaten co2 olarak atmosferde mevcut. su da vaktinin önemli kısmını atmosferde geçiriyor.

"Sodyum, fruktoza dönüşebilir mi?" bu soru da kimya değil simyanın inceleme alanı.
lütfen, 21 yy. fenine gel, çok güzel bak, çok ampirik ve bir o kadar rasyonel.

bitki o toprakta yaşayabiliyorsa kendine gerekenleri alıyor demektir. topraktaki besinler sadece meyve için gerekmiyor, ağacın varlığını sürdürebilmesi için de gerekli.

kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde bir ağaç var diyelim. başka hiç bir etmen olmasa bile ağacın kendi yaprakları, kabukları toprağa karışıyor, kimyasal değişikliğe uğrayıp gübre oluyor. toprakta mantarlar, sporlar, solucanlar vs. binbir çeşit organizma var. onlar habire çalışıp duruyor. en değerli toprak, ağaçlık bir yerde -orman gibi- üstten 10 cm in altındaki topraktır mesela.
ağaçların kökleri ya derine ya da yatay ilerliyor yani ağacın bir okadarı da derinlerde çalışıyor.
yağmur suyu saf su değil, arkadaşlar da demişler zaten.
güneş var.
yağmurla güneş ve köklerin bulabildiği az toprakla yaşayan bitkiler var, bina duvarlarının çatlaklarında büyüyüp gidiyorlar. (ilginç örneklerin olduğu bi film görseli ekleyecektim iki gün önce izlediğim filmin adını anımsayamadım, anımsarsam editlerim)

insanlık tarihinde önce toplayıcılık vardı. tarımın tarihi insanlık tarihinin 250 de 1 i kadar olması lazım (yanılmıyorsam)
yani doğanın döngüsünü bozup sonra da bakım yapmak zorunda kalan bizleriz. doğa kendi döngüsünde herşeyi yerli yerine koymuş, ayarlamış. gelişmelere göre kimini elemiş kimini geliştirmiş. dinazorların artık yaşamıyor olması gibi.

meyve vermek var, meyve vermek var bir de. mesela magnezyum içermesi gereken meyveler toprağın dengesinin kaçması nedeniyle artık o kadar magnezyum içermiyor. ( konuyla çok alakalı değil ama bu da bonus bilgi olsun)
çünkü magnezyum önemli. modern dünyada suları yumuşatılmış içiyoruz. bolca kalsiyum ve sanırım kararında potasyum alıyoruz genellikle magnezyum eksik kalıyor. bu üçünün dengede olması özellikle nörolojik yapımız için çok önemli. arada gerçek kakao kullanın, magnezyumdan zengin gıdalar alın. kramplar, bel ağrıları, düşünsel sıkıntılar, kollestrol... daha benim bilemediğim kimbilir neler bu dengeyle ilintilendiriliyor.
(hekim arkadaşlar da onaylayacaktır sanıyorum, yine de; yanıldığım konu varsa düzeltirlerse sevinirim)

I would do... 'yu şu an konuşurken kullanırım ben. Ben şöyle yapardım anlamında.

I would have done, yapmış olurdum. Daha geçmiş, hani iş işten geçmiş sonra konuşuyoruz yapmış olabilirdin ama yapamadın gibi. Could have done da öyle aslında, bu ikisi arasındaki net fark ne biri açıklarsa ben de mutlu olurum bak :D

would do - boyle olursa "boyle yaparim" (eger olursa)
would have done - boyle olsaydi "boyle yapardim" (eger olsaydi)
could have done - boyle oldu, "boyle yapabilirdim" (bole oldu ve boyle yapabilirdim, ama yapmadim)

hello welcome how are you I'm fine how are you asıl everything is ok its a great organisation thank you so much congratulations thanks

derken zaten o ayaküstü konuşma bitiyor, benim de dikkatimi çekti.

Şöyle(eskiden bir yerde okumuştum, bulup aşağı yapıştırdım):

"Japonya Başbakanı Barack Obama ile görüşecek. Biraz ders alıyor.
Diyorlar: Siz Barack Obama'ya "How are you(Nasılsınız)" diyeceksiniz. O da size "I'm fine and you?(iyiyim ya siz)diyecek. Siz de "Me too" dersiniz. yani: "Ben de"

Geri kalanın siz bize bırakın biz tercüme yapacağız.
Ancak görüştüklerinde Japonya Başbakanı karıştırarak: "Who are you?(Siz kimsiniz)" der. Obama'da espiri yaparak "ben Michelle'in eşiyim" der.
Japonya başbakanı da "me too(ben de)" diye cevap verir."

Kulaklarında minicik kulaklık yakalarında mikrofon, mikrofonun diğer ucunda da çevirmenler var diye hayal ediyordum ben

www.youtube.com

hi how are you diyecek kadar ingilizce bilmeyen yok dunyada.

Sac kopugunun islak gibi durmamasi lazim normalde. Orta sertlikte olani kullan. Ve cok cok az sur.
Ayrica kuru saca degil nemli saca surulurse iyi sonuc verir.

Derim. Kesin derim.

Eğer kaskını dizliğini falan yakıp "bisikletçi" gibi davranıyorsa bakarım bi tuhaf gelir ama mal demem banane yani sonuçta.

geçen caddebostan sahilde kotla süren birini gördük, bisiklet lobisi olarak gidip hemen müdahale ederek altından aldık bisikletini. adamı da linç ettik..

(bkz: elalem ne der)

Neyle surmek gerekiyor? Özel kıyafeti mi var asfdg

Demem.

demem ama çok uzun süreler boyunca sürme. rahatsız edebilir

Yazları şortla, havalar serinleyince de kotla, kanvas pantolonla, eşofmanla sürüyorum.

Giydiğin pantolonun paçaları zincirin olduğu çarklara takılmıyorsa sorun yok.

Kaskımı takıyorum, dizliğimi takıyorum.

Gerekli önlemleri alıyorum.

Beni görüp napıyor bu mal derse biri ona defolup gitmesini söylerim.

Filmin girişinde de Meg ablamızın işe bisikletle gittiğini unutmayalım. www.youtube.com

niye diyelim en fazla adamın bacakları tahriş olur. hem banane

şimdi siz ortadoğu çomarları bilmez ama biz gibi avrupa medeniyetinin ortasında yaşayan batı görmüş adamlar şehirde ulaşım olarak bisiklet kullanıyoruz tamam mı. işte o bisikletimizi kotla da kullanıyoruz. ne ile kullanacaktık oglum şehir bisikletini? taytla mı?

şaka bir yana, kullanılır tabi. yol bisikleti zor ve komik olur tabi de, şehir bisikleti için neresi anormal abi anlamadım.

ya mal mısınız harbiden.

tüm hollanda halkı mal evet. hatta önde gidenleri. tarz, moda ise bizde...

Niye diyem yav, günlük hayatta neyle sürülecek?

ulaşım amaçlı kullanıyorsam zaten mecbur pantolon ile sürüyorum. her yere tayt veya eşofmanla gidemiyorum. o yüzden mallık değil.

ama eğer haftasonları keyif amaçlı kullanıyorsam pantolon giymiyorum tabii, rahatsız ediyor.

Simdi dusundum de bisiklet surenler ne giyiyor diye hic bakmiyormusum. O yuzdrn fark etmem bile.

ısıyı atamazsın, kolay yorulursun, az terlersen cilde yapışır, daha da yorulursun, çocuğun olmaz.
ama bunlar hep seni ilgilendiren şeyler.
kaynak: mitpress.mit.edu

Demem. Paca için insanların berberde boynuna takılan şeyler gibi şeyler var. Onlardan alırsan zincir rahatsız etmez.

fransa bir bok yuvası. istihbaratlarını gözünüzde çok büyütüyorsunuz arkadaşlar bence, bana öyle geliyor.

Amerika izin vermis nasil da ilginc bir bakis acisi!

Turklerin acilen senaryolardan cikip gercege donmeleri gerekli.

"fransa gibi bir ülke" derken? avrupa'da 10 saldırı oluyorsa 9'u fransa'da oluyor. insan haklarıdır şudur budur o konuda bizim çöplüğümüzden bir tık önde olacaklar tabii bir avrupa ülkesi olarak ama onun dışında bir olayları yok ki. aksine, bizim istihbarat ve özel tim teşkilatımız falan bunlarınkinden çok daha iyidir diye düşünüyorum ben. tabii içi boşaltılmamış, hükümet tarafından oyulmamış bir istihbarat ve düzenden bahsediyorum, şu ankinden değil.

Dostum zaten hepimis biliyorus ki bunlar hep amarikanin oyunlari...

valla ben de anlamadım.
istihbaratlarının çok iyi olduğunu bilen bilir.

avrupa dediğin yer ülkelerden oluşan kocaman bir ülke. bulgaristanın ücra köşesinde konuşlanmış terörist yapılanma günübirlik arabalarına atlayıp fransaya gidebilir ve eylem gerçekleştirebilir. bunun fransız istihbaratına yüklememek lazım. bilmiyorum avrupada bulundunuz mu hiç ancak ülke değiştirirken herhangi bir kontrol tabi tutulmazsınız.

@cokponcik +1

istihbarat sandığınız gibi geleni geçeni tespit edemez. özellikle fransa gibi bir ülkede mümküün değil. adamlarda muazzam bir müslüman nüfus var. sınır kontrolü şengen'den dolayı yok denecek kadar az. muazzam bir mülteci akını var. nasıl tespit edeceksin teröristi içinde?

ışid militanı bir de çakal olur. gayet saha dışında clubber genç gibi giyineni takılanı dolu. arazidekiler gibi değil yani hepsi.

ayrıca fransa ışid'e katılımınn en yüksek olduğu ülkelerden. dışarıdan gelmesine de gerek yok. sen senelerce banliyölerdeki adamları toplumdan soyutla, onların kendini geliştirmesini toplumsal baskı ile engelle zaten dini ayrı olan bu adamlar gider camide iki radikal ile tanışır. dünya üzerinde hiçbi istihbarat bunu tespit edemez. belki amerika. onun da sebebi fransaya göre müslüman nüfusun oranının azlığı.

olm neyin istihbarati? allah mi saniyorsunuz? akil akildan ustundur.

michael corleone'nin gözünü kan bürüdüğü bir anda söylediği gibi, "tarih bize bir şey öğrettiyse, o da herkesin öldürülebileceğidir."

hayır bir zarar vermez. aksine fren daha çok zarar verir. koca tırı yakar mı bilmem de diskler ısınır, frenler tutmaz hale gelir.

çıktığın vitesle ineceksin. o yokuşu kaçıncı vitesle çıkabiliyorsan inerken de o vitesle inmelisin.

benim hanım da yaptı aynı hatayı. erciyes'e 1 ve 2. viteste tırmandı, inerken baktım dörtle beşle iniyor. dedim vitesle in frene basma, boşver yeaa dedi. az sonra arabadan mis gibi yanık balata kokuları gelmeye başlayınca anladı.

20 ton tasirken frene abanmakla senin frene basman ayni sey diil. ayrica motor freni yapiyon iste vites dusurerek. kursta anlatiyolardi bunlari hep bakkaldan almamis olsaniz

otobüslerde tırlarda falan normal frenin yanında motor freni diye bi olay daha var adını unuttum sürtünme yapıp vıjlayan bi mekanizma. alet hayvan gibi ağır olduğu için yavaşlatacak her türlü şeye ihtiyaç duyuluyor tabi.

otomobilde ağırlık tıra nazaran aşırı az olduğundan frenlere o kadar yük binmiyor hatta abs yoksa tekerler direk kilitlenir lastikler kaymaya başlar bu sefer.

yalnız boşta/debriyajda serbest salınım hiç güven veren birşey değil tavsiye etmiyorum, her zaman vitesle inmekte fayda var

tirlarla normal araclar arasinda fark var. ufak bir araciniz varsa frene basmak sadece balataya zarar verir. abartilacak bir sey degil. onun disinda tirlar ve otobusler motor freni kullaniyor genelde. buyuk momentumu karsilamak frenle zorlasiyor haliyle.

tır freni ile araba frenini karıştırmamak lazım.
araba dediğin 1tondan başlar jip'e bağlarsan olayı 2 küsür tonda biter.
tır dediğin araç tonlarca yük ile bilmem kaç tane frene yüklenir.

tabi disklerin aşınması gibi uzun vade mevzuları daha erkene çekmemek için sık fren yapılmaması tavsiye edilir ama 5yılda değişecek olan fren diskinin 4 yılda değişmesi çok büyük bir kayıpta değildir bence.

yokuş aşağı kısmına gelirsek (düz yolda da geçerli)
fren patladı?!? wtf. panik sonrası arabayı yavaşlatmanın en kolay yolu bulunduğun vitesten düşüğüne geçerek motor freninden faydalanmaktır.

otomobil yada tır farketmez. yokuş aşağı giderken sık sık fren yapmamak namına, güvenli hız sınırlarında kalmak için motor freni kullanı(lır)labilir.

motora zarar vermez mi? kısmı için de 100km hızla giderken 2. vitese atıp ayağını debriyajdan çekersen, motoru eline alırsın tabiki...
yavaş yavaş vites düşüreceksin özetle

yuto'nun dediggi baska sey motor freni degil. retarder adi.

otomobil için söylüyorum:
5 te devirli giderken 3 e atarsan ona motor freni denmez, marangozluk denir.
frene basmanın bir sakıncası yok. motor freninin de bir sakıncası yok. yalnız,motor daha ısınmamışken motor freni yapıp 5000-6000 devirlere çıkarsan bu motoru yıpratır,ancak öyle hemen bir arıza şeklinde dışa vurmaz.yani bu tarz bir kullanım motorun ömrünü kısaltır.ama normal, ısınmış, yağlı,stabil bir motora motor freni zarar vermez.

bazen yol şartları motor frenini gerektiri,frene basınca aracın kayma riski vardır bazen.

binek araçta bişe olmaz korkmana gerek yok ancak kendini motor frenine alıştırmalısın. yüksek süratte olur da frenin patlarsa motor freni hayatını kurtarır.

5'ten 2'ye almayacaksınız zaten, 5'ten 4'e, devir düşünce 3'e, sonra 2'ye. durmak için kullanılmaz motor freni, hız düşürmek için kullanılır.

yuto'nun dediği şey retarder. yağlı fren diyebiliriz. küçük araçlarda yok.

Frenle birlikte bir alt viteste yapılan motor freninde sıkıntı yaşamazsın.

kücük araçlarda yok denilmiş ama benim opel astra classic 2013 model aracım var. hız sabitleyici sistem mevcut ve hız sabitleyicinin altında bir buton daha var, bu buton da hızı düşürmeye yarıyor.

www.google.com.tr

@bysb

O retarder değil, sadece normal fren yapmasını sağlıyordur arabanın. Retarder bambaşka bir sistem, tırları otobüsleri filan kontrollü şekilde yavaşlatabilmek için kullanılıyor.

virajlarda drift atarken sıkça kullandığım bir yöntem arka çok sapıtırsa vites düşürüp deviri artırıp yola tutunmayı sağlıyorum.

özetle: iyi şöfor frene az basandır.

@siradanbirigibi

biliyorum hocam, retarder değil ama arabanın hızını fren yapmadan azaltmaya yarıyor diye belirtmek istedim.

motor freni yapmak balatalar + yakıt açısından da verimli bir olay. fakat 1. ve 2. viteste yapmak verimli değil. 5-4-3 yap gittiği kadar gitsin sonra yavaşça frene bas. en temizi bu.

finduk badem ezip toz yapıp deneyebilirsin

Süt yerine krema koy. Çok az hindistan cevizi yağı da olabilir.

altina da ustune de esofman haric bisiler giyip esofmanlari cantayla tasisan?

Bisikletin üstündeyken kot gömlek itici olur. Okulda giy dersen de ayakkabı çıkarmak falan sorun, tuvalet dışında giyinecek yer yok ve yerler pis. Her gün bunu çekmek istemiyorum.

kot tişört giy. emin ol eşofman gömlekten daha az itici durur.

Edit:asofman yazmisim,o ne yahu? Asortmen gibi. Kimse de bozuntuya vermemis ne tatli bi topluluk, seviyorum sizi.

bisiklet üstündeyken kot gömlek iticiyse, eşofman üstü gömlek 100 kat daha çirkin bi şey. düz cevap vereceksem; olmaz. olmamalı.
nasıl bi şey yapsan kısmında ise çılgın fantezilerin adamı'na katılıyorum, en uygun yolu o normalde.

üç senedir eşofman giyiyosan milletin senden bir herhangi bir şıklık beklentisi kalmamıştır zaten, olduğun gibi devam et...

çantaya kıyafet koy derim. ofiste bisikletle gidip gelen arkadaşlar var, ofise gelince üstlerini değiştiriyorlar

Hayir. Migros baya iyidir musteri politikalarinda.

Fiş olsun, sorun çıkmaması gerek

Ben dün bayat çıkan migros marka tuzlu fıstığı fişsiz ve açık şekilde götürdüm. Onu bile iade aldılar, bunda hiç sıkıntı çıkmaz.

tek böcek varsa öyle içine çok dağılmadıysa bence kullan hacı.

Tahminimce faturanın ilk ödeme günü hesaptan alınıyor, son ödeme gününe kadar parayı işletiyor,o gün ilgili kurumun hesabına sizin adınıza aktarıyor :)

loop komutu cx'e göre çalışır. loopun içinde cx i değiştirmeyin, loop komutu otomatik yapıyor zaten. ayrıca loop komutundan sonra jmp kullanıp tekrar loopa sokuyorsunuz anlayabildiğim kadarıyla. şuraya bakarsanız. stackoverflow.com

bilgisayarkavramlari.sadievrenseker.com

verdiğiniz linke bakmıştım ama aradığım cevabı bulamadım. 0.6 sayısı, 0.5 ve 0.1'in toplamı ama 0.1'i 2'nin kuvveti şeklinde yazamıyoruz.

aramaya inanmak. Çünkü biz bunu lisede felan görmüştük. O nedenle vardır kesin internette. her sayıyı 2 tabanında yazabilirsin diye biliyorum.

0,5 + 0,1 değil zaten.

1/2 + 1/16 + 1/32 + 1/256 + 1/512 + ... diye gidiyor

o da 0,100110011001100110011... diye gider.

edit: netice olarak 1/2, 1/4, 1/8 ... sayılarının her birine katsayı (0 ya da 1) yazarak toplama yapman gerekiyor. 0,5 ve 0,1 diye bir ayrım yok. 1/2'nin kuvveti olmayan sayılar için de bu hesap oldukça zor. insanın yapabileceği şey değil örneğin 0,2342 sayısı.

cs.furman.edu

yarar

yarar. et.

ogrenci isleri

okulunun web sayfasinda duyurular guncelleniyorsa ona da bakabilirsin tabi

hayır değil, sonuçta kampüste oy kullanılmıyor. kesin bilgi.

@dirty pusst and cock bizim kampüste oy kullanılıyor

meb'e bağlı olanlar tatil doğrudur.
üniversitelerin kendi bileceği iş. öğrenci işlerine sor.

cumartesi yarım gün. çarşamba da muhtemelen yarım olacaktır. cuma çalışır.

PTT'ye sordum ben gecen gün. Çarşamba sabah dağıtım olur yetmezse zaman gelip Şubeden alırsınız demişlerdi

veet'in bi tüy dökücü kremi var. gül kokulu olan. ben onunla almıştım uygulanışı çok kolay. fazla kötü de kokmuyor diğer kremler gibi. aynı şekilde de tekrar çıkıyor bi süre sonra

ben yaz başında makine ile alıyorum bütün yazı çıkarıyor.
öyle pahalı bir makineye ihtiyaç yok. ben çibo'dan almıştım.

Hiçbir şey olmaz. Şu an ne kadar çıkıyorsa yine o kadar çıkar. Jiletle veya başka bir araçla kılları kesmek, kılların azalıp çoğalmasına neden olmaz.

Kadınsan krem kullan jilet kullanma :)

Bende 3-4 tane biraz koyu kil vardi gobekte. Jiletle aldim. cok daha koyu oldular ve cabuk uzamaya basladilar.

Sonra agda yaptirmaya basladim. Cok yavas uzayip nadir cikiyo artik.
Jilet kullanma da naparsan yap bence :)