Ekşi Duyuru

bildiğimiz istihbarat teşkilatları casuslarından bahsediyorsanız elbette evet vardır. fakat günümüzde açık istihbarat ve internet, telefon gibi aygıtların izlenmesi ve dinlenmesi ile elde edilen istihbarat çok daha ucuz ve doğru bilgi verdiğinden orta ve uzun vadede sayıları düşecek gibi. yine de operasyonel mana da her zaman var olacaklar bence.

aslinda eskisi gibi fazla yorulmuyorlar. hainler dahili olunca maliyet düşüyor her zaman.

acemi +

sen çok yanlış gelmişsin. uzayda zaman daha hızlı/yavaş geçmesi görelelik ile alakalıdır. örnek verdiğin gezegende zaman dünyaya göre yavaş geçer yanına giden adamla karşılaşırlar tabi.

görelelik +1

Biri için örneğin 100 saat geçmiştir diğer için de 5000000. Bu durum 100 saat geçiren kişinin ışık hızına çok yakın bir hızda bir süre yolculuk yapmasıyla olasıdır.

Nickinin hakkini veremedi...

Bu arada uzayda ayni noktadalar demek cok riskli bir hamle. s-media-cache-ak0.pinimg.com

Bunun için yağ spreyleri var ama bazıları sadece nokta atışı yapıyor püskürtmek yerine, bunu da göz önünde bulundurarak almanı tavsiye ederim.

ağzın kuruyordur, sümüksü sıvı dediğin de yutmadığın tükürüğün yoğunlaşmasıdır.

(bkz: dehidrasyon)

www.outsideonline.com

Arada bir fırt sudan çekip ağzını çalkalayıp yut. Bir de, burnun tıkalı olabilir. Burun bandı.

Ben genelde komedi dizilerini ingilizce altyazili izliyorum cunku dilleri basit, gunluk konusma dili. Once turkce altyazili sonra ingilizce altyazili izlemek de bir secenek. Konuyu bildigin icin daha rahat anlarsin.

ben de ingilizce altyazıyla izleyip telefondan tureng'i açık tutuyorum, bilmediğim kelime geldiğinde cümleyi anlamak için o kelimeye ihtiyaç duyuyorsam durdurup bakıyorum neymiş diye, en fazla 10 saniye sürüyor zaten bu. hem yeni kelime öğrendim diye seviniyorum :)

Bir süre altyazısız izlemeyi dene. Bir ay sonra filan altyazı açınca bana teşekkür edersin ;)

ben de hep ingilizce altyazı ile izliyorum. bazı dizilerin dili çok basit oluyor onlar gayet akıcı oluyor ancak bazı dizilerin dilleri ağır oluyor onlarda da signore gibi yapıyorum. bilmediğim kelime çıkarsa ve o kelime o cümleyi anlamak için gerekliyse durdurup hemen bakıyorum anlamına.

ha türkçe altyazılı asla izleyemiyorum çünkü piyasadaki türkçe altyazıların içindeki diyalogların %90'ı alakasız ve yanlış çeviriyle dolu. en basit cümleleri bile nasıl saçma sapan yanlış çevirdiklerini gördükçe sinir oluyorum çünkü. kimse önce cümleyi anlayayım da anladığım şeyi türkçeye dökeyim demiyor. açmış önüne sözlüğü kelime kelime bakarak saçma sapan götünden uydurup yazıyor. ne deyim biliyorlar ne kalıp diye bir şey. bir kelimenin birden çok anlamı var diyelim o an durumla en alakasız anlamı koyuyor bir de kelime kelime çeviriyi bile beceremiyorlar. sonra da ben çevirmenim bir milyon dizi bölümü çevirdim süperim diye ortada gezip caka satıyorlar. baksan o çevirdiği bir milyon dizi bölümü içinde ancak %5-10 arası doğru çevrilmiş diyalog vardır. o da ancak "yes", "no" gibi tek kelimelik diyaloglardır. 2 kelimeyi geçen her cümlede sıçmıştır.

milkshake markasının nemlendirici bakım köpüğü var onu kullanabilirsin. bulamazsan yine morfose markasının milkshake isimli benzer bir bakım köpüğü var

milkshake'in kokusu çok kuvvetli yalnız. adı üstünde süt kokuyor. bence çok güzel ama özellikle erkek hâlinizle rahatsız olabilirsiniz, not düşeyim.

argan yağı ağırlaştırmadan nemlendirir.

1) I've made a profit of 10 dollars from the sale of these shoes.
2) With this/the latest sale, I've got 20 dollars profit in total.
3) I've lost 10 dollars from the sale of these shoes.
4) With this/latest sale, I've lost 20 dollars in total.

Lose, zararda olmak anlamını tam karşılıyor mu? Fiil olarak tek bir kelime yok mu? Aynı şekilde profit hariç tek fiille halledemez miyiz?

karşılıyor.

bu arada tureng.com diye bir site var, pek yaygın kullanılmıyor sanırım ama sözcüğün ve sözcük gruplarının hem genel, hem de çeşitli dallardaki anlamlarını veriyor baya başarılı aklınızda olsun.

1. pahaliysa sikayet ederim, ucuzsa zaten cok bi sey beklememek gerekir diye ugrasmam sanirim. (not: yemeksepeti'nden siparis etmissem yorum yazarim sayfalarina)
2. onlar gormeden gizlice cekip alirim, hicbi sey olmamis gibi devam ederim.
3. sikimde olmaz.

hepinde de kılı kenara koyar devam ederim. insanlık hali. olabilir.

1: Tatsızlık çıkarmam ama yemeği yemem.
2: Tatsızlık çıkarmam ama yemeği yemem.
3: Hay amk derim yemeği yemem.

1. yiyemem.
2. annem yapmışsa kenara koyar yemeye devam ederim. akraba vs. ise yemem. ama söylemem de. doydum derim.
3. yine yerim.

yüzde 70 benim sakalımdan düşmüştür zaten. diğer yüzde 30 ihtimal için de arıza çıkartmam. kimse görmeyecek şekilde kılı etkisiz hale getirip yemeğime devam ederim.

Luks bir mekan degilse kenara koyar devam ederim. Ortalama bir mekansa yine iyi para vermissem cikarir yemeye devam eder parasini verir sonra soylerim kil cikti diye.

1- Şikayet ederim.
Hiç değilse, restoranı arayıp "böyle, böyle gönderdiğiniz yemekten kıl çıktı haberiniz olsun" derim mutlaka.
2- Gene söylerim; fakat diplomatik ilişkiler gereği daha şaka yollu söylerim. kılı bir kenera koyup yemeyi yemeye devam ederim.
3-Eğer başkalarına yaptığım yemekten kıl çıkarsa sağlam utanırım; yok kendime yaptıysam, zerre umursamam. Kılı bir kenara koyar, yemeye devam ederim.

1) Muhtemelen garsonlara nazikçe söyler değiştirilmesini talep ederim. eğer benden düşmüş olma ihtimali varsa, yani yemeğin sonlarında farkedersem sallamayabilirim.
2) çaktırmadan çıkarır yemeğe devam ederim.
3) Daha dün kocaman bir tencere yoğurt yaptım, üzerinde kıl değil ama böyle toz, tüy gibi bişeyler gördüm ağzı açık kaldığında havadan geçti sanırım, temizledim tabi ki, kendim yaptıysam hayatta atmam.

1-durumu bildirip yeni bi tabak yemek isterim.
2-söylemem ama o kılı ordan alırken herkesin farketmesini sağlarım. peçete ile yavaşça alıp peçeteyi uzun uzun katlayıp kenara koyarım.
3-kılın bana ait olduğundan emin olabilirsem yemeye devam ederim.

1- ortaligi ayaga kaldirmadan, bunu degistirir misiniz derim.
2- caktirmadan cikarir, gormezden gelir devam ederim.
3- cikarir, gormezden gelir devam ederim.

Son 2 sinde sıkıntı yok, her türlü yemeye devam. Ama ilkinde rahatsız olurum soylerim değiştirir misiniz diye.

1- geri gönderirim bir daha uğramam
2- belli etmem, bir şey demem utanıp üzülmemeleri için.
3- kendim yiceksem de yemem.

bir kere eşimin kardeşi annemin yaptığı yemekten çıktığını söylemiş ne kadar zaman oldu hala utanıyorum.

Her türlü içim kalkar, öğürürüm refleks olarak mutlaka. O benim için göze bir şey yaklaşırken gözü kapamak gibi bir refleks. Bir andan sonra kendime gelirim.
Restoranda tabağın değiştirilmesini isterim, diğerlerinde bir şey olmamış gibi yerim.

kenara koyar devam ederim.

her zaman her durumda, yemekteyiz programınd ayaptıkları gibi "KIL BULDUM" diye göstere göstere bağıra bağıra hayvanlık yaparım ki sonraki yemeklerinde dikkat etsinler aşçıyı mı kovuyorlar bone mi takıyorlar napıyorlarsa yapsınlar yemekten kıl çıkması insanların sağlığıyla oynamaktır, cahilliktir.

1- Bir kısmını yiyip garsonu çağırırım, sakince gösteririm. Şef falan gelir zaten hemen olay çıkmasın diye, daha güzel bir yemek getirir. İşime gelir.
2- Gülümseyerek söyler (bildirir) tabaktan çıkarıp yemeye devam ederim.
3- Zaten acayip kıllıyım, çıkarır yemeye devam ederim. Kılda tiksinecek bir şey göremiyorum. Çok abartıyorlar. Adam götünü elleyip yemek yapabilir ve ruhun duymaz. Millet çok temiz titiz hassas numarası yapmaya o kadar alışmış ki. Tuvalete lavabo diyen samimiyetsizleri de sevmiyorum. Elini yıkayacaksan lavabo sorarsın ama sıçacaksan tuvalet sorarsın. Ben tuvalet sorunca mal mal bakıyorlar.

Millet dengesiz ya.

kol kılı gibi bi şeyse her türlü yerim ben.

1-) yemeği aldığım yere götürüp uyarırım. bedava yemek önerirler, kabul etmem. bir süre (belki hiç?) yiyemem zaten oradan, tiksinirim.
2-) yemeği yapan annemse kılı çıkarırım, yerim.
3-) kılı çıkarırım, yerim.

1. şikayet ederim
2. çaktırmam doyduğumu belirtir yemeğin kalanını yemem
3. yemem

kıl gormeye dayanamam ben, boyle oldugu ıcın de ılla benım yemegımde cıkar.
kendı yaptıgımı bıle doker yıyemem, annemler falan alıskın zaten baska yemek yaparlar para verdıgımde belırtırım ıcımde kalmasın dıye, yemeksepetı'nden soyledıysem yorumumu hemen yaparım ama mılletın ıcınde aaa kıl cıktı dıye bagırmamaya calısırım cok onemsemeyen ınsanların da ısrarla mıdesını kaldırmak hos olmuyor.

sen git başvurunu yap, parayı yatırmadığında silinirse gene şu anki duruuna dönmüş olursun.

Seni yemiş. Uğraşmak istememiş

bildiğim kadarıyla zaten parayı yatırmadan başvuru yapılamıyor. ama sadece fotoğraf için gidebilirsin hatta ÖSYM kılavuzda ücret tarifesi bile yayınlamıştı sanırım 10 liraydı ücreti.

Format mı kaldı senelerdir, boşver uğraştığına değmez.

format mormat yok gardaş, hangi devirde kaldın sen?

bazen buraya yazıyorlar şöyle yazdım uçuruldum diye falan. ben de ümitlenmiştim işte.

ben gorunce sikayet ediyorum. hic takip etmedim ama.

şikayet süreci biraz uzun sürüyor diye biliyorum. 10 15 gün sonra bir daha bakmanızı tavsiye ederim.

:)
yüzümde bir gülümseme.
ödeyeceksin daha neler neler ödeyeceksin.

Evet ödüyorsunuz. ödemezseniz faiziyle ödüyorsunuz.

elbette, faiziyle ödenecek hepsi..

basınç arttıkça nozülden çıkan partiküller daha küçük parçalara ayrılır.
nasıl dersen, püskürtüldüğü ortamdaki viskozite ile sıvının viskozitesi bunda rol oynuyor.

al abi sinikırs ye www.youtube.com

basınç +1. ağzına su alıp püskürtürsen de milyon parçaya ayrılır.

anladim komik

yunus günce sen misin?

cidden anlamadık kardeşim, bir daha anlatır mısın lütfen.

kötü espriyi açıklayınca da komik olmuyor, keske ayrı duyuru açmasaydın.

şimdi okudum. komik olmadığı gibi, biyolojik olarak da çok yanlış gelmiş.

kpss 2 senede bir olduğu için birden fazla atama yapılıyor. sen de mezun olduktan sonraki atamalara katılabilirsin. seneye sınav olmayacağı için bu seneki sınava girmezsen gelecek yaz mezun olduğunda memur olmak için bir sonraki seneyi beklemek zorunda kalırsın.

sınava ya ortaöğretim ya da lisans grubundan girebiliyorsun. lisanstan girersen lise mezunu olarak atanamazsın, yok ortaöğretimden girersen sadece lise mezunlarının girebileceği kadrolara atanabilirsin. onda da atandığın yerdeki amirlerin ders saatlerine göre bir mesai ayarlayabilirler fakat kuruma da bağlı olarak mezun olduktan sonra direk mühendis kadrosuna geçiş yapamayabilirsin.

genel yetenek-genel kültür sınavına gireceğim, önlisans diye biliyorum. bu sene atanamam mı bu sınavla?

süper açıklamışsınız çok teşekkürler.

mühendisliğe dgs ile yerleşmediysen ön lisans sınavına giremezsin diye biliyorum. yok benim 2 yıllık bir bölüm mezuniyetim var dersen ön lisanstan girip hemen atanabilirsin. 2 yıllık diploman yoksa ön lisans değil ortaöğretim sınavına girip yine hemen atanabilirsin. üniversite 3. sınıf öğrencisi olarak da lisans sınavına girebilirsin ama ancak mezun olduktan sonra atanabilirsin. ama bunların(ortaöğretim/ön lisans veya lisans) sadece 1 tanesine girebilirsin, o yüzden iyi düşünüp karar vermen lazım..

1- su anki tipine benziyorsa ok'dir. ben gittigimde webcamle cekmislerdi, fotograf filan istememislerdi.

2- 3 lira vermistim ben :(

yds icin bunlar.

hocam fotoğrafçıdan resim alıp da gitmicen. sisteme yüklü resmindir o 6 ay diye bahsettiği. ösym bürosuna gidip resmini çekerler. böylece sınav başvuru zamanı evden kendin başvuru yaparsın.

sistemde fotoğrafın geçerlilik tarihi yazıyor bi baksın, 10 lira foto. güncelleme (muhtemelen webcamle kendileri cekecek) 3 lira başvuru ücreti.

Temel 2 nedeni söylemişsin; bilmemek ve umursamamak.

Adam tereddütte kalsa bile(!) o kelimeyi google'a dahi yazmıyor. Önemsemiyor çünkü.

Eskiden imla hatalarından sözlükten uçurulanlar olurdu. Nerden nereye işte.

O kadar abartmanın gereği yok. Çok fazla var olduğu için normal karşılıyorum artık. Geri zekalı değiller. Sadece bilmiyorlar.

Örneğin sen de 'geri zekalı'yı birleşik yazmışsın. Bu seni geri zekalı yapmaz. Sadece bilmediğin için öyle yazıyorsun.

imla hatası gördüğünde uyardın mı yapan kişiyi. bilmiyordur yada farkında değildir belki. ben çok kişiyi uyardım teşekkür etti.

bazen hızlı yazıyorum, bazen tek parmak iphone'da yazıyorum, sonuçta hata oluyor. bazen fark edip düzeltiyorum (hızlı yazma kaynaklıysa) bazen de üşenip düzeltmiyorum (tek parmak kaynaklıysa. zaten başparmak tendonu telefonu çok kullandım mı ciddi ağrımaya başlıyor)

sürekli yapılan bir hata söz konusu değilse çok da takılmamak lazım. akademik makale yazmıyoruz

@ tranceforresuminglife bu söylediğine paralel olarak ben de seni uyarayım. 'ya da' ayrı yazılır.

@2 gibi bir cevap geleceğini biliyordum, gerizekalı hadi neyse ki sözlükte bile başlığına girersen kullanılıyor yani. böyle birleşik kelimeler değil de ekler benim sinirimi zıplatıyor.

Zeka ile ilgilisi yok, ne doktorlar muhendisler var Turkce yazamiyor. Bu tamamen ilgisizlik, bos vermislik.

Ne dusunuyorsun derseniz, ben ciddiye almakta zorlaniyorum. Yazi yazma gibi ilkokulda ogrenilen cok temel bir seyi bile duzgun yapamayan bir insanin baska seyleri duzgun yapabileceginden supheliyim.

abartmak istemiyorum, ama kontrol edemiyorum gerçekten. (İstisna olmadığını bildiğinde, 1 değil 2 değil.. olduğunda)

teşekkür ederim.

maksadım @2 olmak değildi. bu başlık ile oluşan ironiyi göstermek istedim sadece. ben de çoğu zaman doğruluğundan emin olamadığım kelimelere google'dan ya da tdk'dan bakarım. söylediğin gibi gerizekalı gibi kelimeler basit hatalar. öğrenmek ile geçen şeyler değil yani. ben en çok eklerde yer alan sert ünsüz olayına takılıyorum. bu hata bırak sözlüğü, hürriyet, ntv gibi haber sitelerinde bile sık sık yapılıyor.

örneğin: 1995'de
doğrusu: 1995'te

bir de gidecek yerine gidicek, yapmayacağım yerine yapmıyacağım falan yazanlar var. bunlara da çok kıl olurum.

@crown

Değinmeye çalıştığınız noktayı anladım fakat yine de ekleme yapmak zorunda hissettim, doktor veya mühendis olmanın tek başına bir zeka belirtisi olmadığının herkes farkındadır umarım.

bunlara ek olarak, boşluktan sonra nokta koyup cümleye başlayanlar var. ben de hepsinin geri zekalı olduğunu düşünüyorum. evet.

Zekayla ilgisi yok.
1. gercekten bilmiyorsa egitimsizlik
2. Biliyor yapmiyorsa umursamazlik
3. Imla kurallarini sallamamak yada kasitli imla hatasi yapmak cok protest bi durustur ama bu paradigmayi henuz anlayamayan insanlar da cogunlukta

Geri zekâlı da şu an benim yazdığım gibi yazılıyor mesela.

Benim bir arkadaş var fizikçi zeki bir çocuk ama bir cümle yazsın on tane imla hatası yapıyor. Bu yüzden aptal demek istemiyorum ama kafa oraya basmıyor demek ki kimisinde.

hızlı yazarken oluyor, çok takmamak lazım boyle şeyleri. ne yazdığını anlıyorsan sorun yok bence.
bence asıl sorun bunların nedenini saatlerce düşünüp, faşizan bir tavırla yermek.

İmla hatalarını çok fazla yapanların yazdıkları yazılar, zaten bana bir şeyler katan veyahut okumaktan keyif aldığım yazılar olmuyorlar.
Nasıl tanımlamalı bu arkadaşları?
Yazılı ifadede kabiliyetsizler olarak tanımlayabiliriz kendilerini.

ammada abarttiniz be. takmayin bu kadar. sozlukte gorurseniz hakaret edeceginize uyarin bi zahmet. olmasi gereken bu.

@tranceforresuminglife
"amma da"
"bir zahmet"

not:ben bunları engellemiyorum ama küfredenlerin kimdir nedir'ine şöyle bir bakıyorum,çoğunluğu maç ya da gündem üzerine yazılmışsa engeli basıyorum hemen.

@rakicandir aynen genelde oyle. kurallara uygun yazmayan da cok.

modem arayüzünden görebilirsin.

192.168.1.1
user:admin
pass:admin

klasik ev modemlerinde göremezsin.

İnternet sağlayıcısıyla da alakalı olabilir.

e yani. o kişinin twitterına instagramına girsen bile ekle şunu bence diye öneride bulunuyor. her bokumuzu biliyorlar.

bazen çok alakasız dünyanın öbür ucundaki insanlar da çıkabiliyor. ya da o gün yeni tanıştığın ve soyadını bilmediğin biri. nasıl bir mekanizmayla çalışıyor bilinmiyor bence tam olarak.

Şampuan-elimle 1-2 dk masaj yapıp yıkıyorum
Yüz yıkama jeli-elimle yüzümün her yerine yayıp bekletmeden duruluyorum

Şampuanla saçıma masaj yapıp bol köpürterek yıkıyorum. En az 3 kere yapıyorum.
Yüzümü ise neutrogena temizleyici jel ile yıkayıp, ardın eubos ile 2.evrede yıkıyorum, ardından bazen tonik kullanıyorum.

Köpüğün gitmesi temiz olup olmamasıyla alakalı değil yaş kaç merak ettim. Zaman bakımından haklısın erken yıkamak bazen gerektiği kadar temiz olma noktasında sorun olabiliyor ama bu tarz kimyasal ürünlerin cilt saç gibi önemli yerlerde fazlaca beklemesi de sağlık açısından zararlı.
Kullanım şeklini yazar ürünün arkasında kutusunda bi yerinde oraya göre takıl.
Çok da kafana takma bence :)

bunların hepsi kimyasal maalesef. bu yüzden çok bekletmemekte fayda var.
ben neredeyse her gün banyo yapıyorum. 1 kere şampuanlıyorum ve güzelce köpürtüp duruluyorum hemen. yüzüm için de aynı şekilde. hemen yıkıyorum.

Bir iyelik yani sahiplik bildirileceği zaman, tekil ve sonu "s" ile bitmeyen çoğul kelimelerdeki kullanımda 's şeklinde ayrılır.
örneğin "Mehmet's car", "People's decision"
Ancak farklı etnik köken ve ırklardan bahsediliyorsa apostrof ile ayrılmaz. Sizin yazdığınız örnek de bu dediğimi açıklıyor.

Persons yazılmasının sebebi ise bir sahiplik bildirmemesi. Apostrof ile gelen "s" sadece sahiplik bildirmek için kullanılır.

topluluk anlamında, halk-ahali anlamında: people
bireyler, şahıslar, X sayıda kişiler anlamında: persons.

örn:
1- All the people in the room were unknown to me.
2- The persons of his novel reflect the author's real-life kins.

Lesmiserables'a ek olarak halklar, topluluklar anlamında peoples kullanılır. İyelikle ilgisi yok.

eğer bi halktan bahsediyosan ya da insan topluluğundan o halde people dersin. ama kişi bazında rakam belirteceksen persons kullanırsın. ayrıca people'ın sonuna eklenen s halkLARIN anlamını taşıyor ve people's diye kullanılıyor peoples diye değil. ha halk'ı da çoğul yapacaksan o zaman peoples. çoğuluğun iyeliğini yapacaksan da peoples'

Değil. Çünkü ayetler var :( www.youtube.com

İnanç doğası gereği mantığı reddetmekten geçer. Kuyruk sokumuna gelene kadar o kadar çok şey var ki kabak gbi ortada olan, ama dediğim gibi inanç zaten bilmeyi reddetmek ve sorgulamamak üzerine inşa edilmiştir, bu durum da sorun teşkil etmez onlara.

Ya da modernist dincilerden birsi çıkıp, "allahın yaratma sanatı böyle" diyebilir pekala, Evrimi kabul edip, allah insanı evrim vasıtasıyla yaratmış diyen Müslüman bile gördüm yani...

yaratılışçıların savunmasına gerek mi var? yaratılış, bir inanç. insan pek tabi evrim vesilesiyle de yaratılmış olabilir. sonuçta yaratılışçılar yaratılma teorisine değil, yaratıcıya inanıyor.

gerek kalmamış mı? :)
evrimi savunanlar da pek gerek görmemiş ki çizmemişler kuyruğu.
Pek çok görsel bunu gösteriyor.
Belki de unutmuşlardır..

www.google.com.tr

kuyruk yok, kuyruk sallamak vardır deyim olarak.

ateistler toplanmış yine :)

evrimsel biyoloji "ihtiyaç kalmamış ve körelmiş" fikrini hiç bir alanda desteklemiyor, genetik özellikler genelde üremeyi ya da üreyecek yaşa gelmeyi engelliyorsa gen havuzundan çıkıyorlar. bu arada dahil olduğumuz Hominoidea grubundaki hiç bir primatta(goril, şempanze, orangutan) kuyruk yok, o açıdan çok önceden kaybolmuş bir özellik bu.

yalnız yaratılıscılar savunmuyor, savunmaya gerek yok onlara gore. kuyruk sokumu dıye bır sey var cunku var.

Tebrik ederim kardeş, biraz önce tüm islam inancını ve yaratılış teorisini bir cümleyle dibine kadar sarstın, yerle bir ettin.

Ulan ne mal adamlar var dünyada. hayır birşey bilmediği için mal demiyorum, bu zamanda pc kullanmayı bildiği ve google görsellerde evrim aratacak kadar imkanı ve okuma yazması olduğu halde , aaa bak hiçbirisinin kuyruğu yok dediği için mal diyorum. Eski zamanlarda ki gibi imkanların kısıtlı olduğu bir çağda yaşamış olsa kızmazdım.

Adam evrimi anlamak gibi bir gaye gütmemiş, Darwin'i okumamış, ve hala evrimcilerin "insan maymundan geldi" dediğini sanıyor, ortak atadan haberi ise hiç yok.

Sonra çıkmış burada, bık bık bık....

hakaret ederek düşüncesini kanitlamak isteyen biri daha.
biz yaratilişa inaniriz.
o kadar. her canlı başlı başina yaratıldı. öyle mekanik, diyalektik, fantastik vs. bir dönüşüm yok.

-adam evrimi anlamak gibi bir gaye gütmemiş...-

evet duyuru sakini, gayemiz yoktu okuyamadık.

ha bir de kuyruklu bilimsel yalanlar vardı.

3u de izlenmeli.

Ben ucunu de sevmiştim, izleyin derim.

interstaller senaryo güzel. görsellik iyi. biraz gereksiz uzun.
gravity görsellik iyi.
martian fikir güzel. görsellik orta. biraz mizah var.

izleyeceksen bu sırayla izle. kesinlikle izlenmeli dediğim sadece interstellar.

yardır

the martian cok abarti. gravity hos interstellar bambaska bi alem bunların arasında. kesinlikle interstellar i sona sakla hepsini izliceksen yoksa ondan sonra gravity ve martian sarmaz boş gelir.

saçma sapan konuşmaya gerek yok abartı diye. Teorik olarak martiandaki her şey mümkün ki filmde gayet iyi bir film. üçünüde izle beğenirsin

interstellar>>gravity>>martian

benim görüşüm.

3üde izlenebilir.

3 ünü de izle + contact'ı da izle.
hatta ilk contact'ı en son interstellar'ı izle

Gravity görüntüler, efektler, senaryo, oyunculuk güzel.

interstellar: bilim kurgu sahneler dışındaki kısımlar çok boş, dialog ve oyunculuk vasat, kurgunun bilimselliği tartışılır ama görüntüler ve efektler iyi iyi fikir de son yarım saate kadar iyi.

The martian henüz izlemedim.

Gravity pek bilimkurgu filmi sayılmaz. Görüntüler falan tabii güzel ama işin felsefe boyutunu daha önde tutmuşlar. O kafayla izlersen hoşuna gider. Interstaller safi astrofizik. Teorik olarak var olup pratikte henüz gerçekleşmeyen birçok olayı görebiliyorsun. Konu hakkında merakın varsa (Solucan delikleri kara delikler vs.) baya hoşuna gider. The Martian biraz daha komedi filmi gibi, işindaha çok kurgusal kısmına yüklenmişler. Bilim öğeleri çokça sallama. O nedenle serinin en zayıf halkası. Ha izlenmez mi dersen tabii izlenir ama şimdi spoiler verecem burayı istersen okumadan geçebilirsin. Filimin başındaki fırtına sahnesi için kitabın yazarı olan eleman "Ya astronotu bir şekilde orada bırakmam gerekiyordu, o nedenle Mars'ta öyle bir fırtına çıkardım" deyip olayı geçiştiriyor. Bu dediği fırtına, Marmara denizinde tsunami çıkıp 250 metrelik dalgalar görülmesi gibi bir şey. O derece sallama yani. Ama neşeli bir film.

gravity dandirik ya, diger ikisini izle.

the martian tam bir pazarlama başarısı. film olarak hiçbir özelliği yok.

interstellar'ı izlerken keyif aldım ben.
gravity'yi çok büyük bir ekranda izlemedikçe tadı olmaz bence.

sonuç olarak: the martian hariç diğer ikisini izlemek iyi vakit geçirtir.

Gravity en gercekci olani,interstaller bilimsel temelli gibi ama konuyu bilenler icin asiri fantastik yanlari var,martian en eglencelisi.gravtiy insani geriyor.martianda asagi kalmiyor.

martian ve interstellar'ı izledim.

martian kadar abartılmış bir film yok. sulu, komik bile olamayan boktan bir film. scifi ekmeği yemek için çekilmiş sadece.

interstelları imax ile izlemiştim, sinemada izlediğim en iyi filmlerden biri olabilir. her an gerilim, insanı diken üstünde tutan atmosfer, uzay. izle kesinlikle.

########spoiler#####



Son yılbaşı özel bölümü ana hikayeye bağlı kalınarak yapıldi biraz. Iphonesuz kaldi sherlock. Salele dışında en önemli ayrintilardan biri de mycroft'un bölümde aşırı kilolu olması. Yani moffat kendi sherlock u ile sir'ün sherlock'unu karıştırıp yine acayip bir bölüm yaratmış.

#####spoiler########

Teletabileri düşün bi süre geçer.

yüzüklerin efendisi'nde de güya genç haliydi. saçları beyaz değildi falan. ama oynayan adam yaşlıymış, ona da yapacak bir şey yok.

altı üstü bir film mk abartanın anlamı yok. ilk çıktığında daha ne hatalar vardı iki kule'de.

merhaba. ya aklıma geldi kaç yıl önce fringede ölen adamı bi bölümde alakasız bi biçimde bölüm boyunca oynatıp (flashbacksiz açıklamasız) sonra hiçbişey olmamış gibi devam etmişlerdi. sonra gözükmedi adam bi daha. sorsan zamaninin en iyi sci-fi dizisi. nooldu da öyle oldu. işte sci fi budur.

ne yanı adamlar bilboyu oynayan adamı gençleştirip hobbitte de mi oynatsalardı? film olduğunu unutmadan izleyin geçer.

fişiyle gidip bozuk derseniz iade alırlar diye düşünüyorum

son kullanma tarihi geçmediyse tadı ve kıvamı öyledir.

son kullanma tarihi geçtiyse adamlar "neden son kullanma tarihi geçen bir ürün aldınız?" da diyebilirler. ki haklılar da.

beğenmedim diyip iade edebilirsin, şikayet formu doldurturlar en fazla. geçen yaz bimden turşu aldım bezelye gibi kokuyordu, şikayetimi anlattım iade ettim.

Son kullanma tarihi geçse de geçmese de sorgusuz iade alırlar. Fişiyle gidin yeter. Peynir gibi ürünler son kullanma tarihi geçmese bile saklanma koşullarına göre bozulabilir.

@dessy öyle bir dünya yok. sen skt geçmiş bir ürün satıyorsan suçlusu sensin, alan değil. ben her gittiğim yerde skt kontrol etmek zorunda değilim.

Gecen skt'si gecmis peynir almis annem sok'tan, iade aldilar sikinti olmadi

Yalniz o koy peynirini ben baya seviyorum. Kolay dagilmiyor kesinlikle. O yuzden sizinki bozulmus olabilir

yes. iade et ve son kullanma tarihlerine bakmalarını söyle yoksa şikayet et.

anında alırlar raad ol

Galiba 3-4 farklı kalemi dağıtım bedeli altında toplamışlar ama geçen ay o 3-4 farklı kalemin toplamı geçen 25 lira bile değilken bu ay 65 lira küsür.

Elektrik kullanımı tutarı ise 14 liralık artmış. Yani evet bir sevme durumu.

14 liralık fazla elektrik kullanımına 40 ekstra dağıtım bedeli ödedik sanırım.

daha önce elektrik faturanızda,

dağıtım bedeli, iletim bedeli, psh bedeli (perakende satış hizmet) kayıp kaçak bedeli,trt payı, enerji fonu diye kalemler mevcuttu.
bundan sonra, ilk saydığım 4 bedeli tek bir kalemde göstericekler.
o da dağıtım bedeli.

yani senin dağıtım bedeli diye gördüğün kalemde, hem dağıtım, hem iletim, hem psh hem de kayıp-kaçak bedelleri var.

ekstra ödeme,fazla ödeme diye bir şey yok.

en çok itiraz edilen kayıp-kaçak bedeliydi.

bir çok insan, kurum, bu bedelin iadesi ile ilgili olarak davalar açtı.

bir çoğu davayı kazandı fakat hiçbiri ödemesini geri alamadı.
bir kişiye dahi ödeme olması durumunda bütün aboneler geriye dönük tüm ödemelerini geri isteyecek.
ve bu inanılmaz bir yük.
devlet asla bu yükün altına girmez. yani buna müsaade etmez.
yeni yapılan düzenlemenin türkçesi şu;

"şimdi ben sana kayıp kaçak vs adı altında geçiriyordum ve bunu gözüne sokarak alenen yapıyordum. e sen de bunu görünce sinirleniyordun. ama merak etme artık hiç bir yerde "kayıp-kaçak bedeli- diye bir şey görmeyeceksin. çaktırmadan yerleştiricez size."

kayıp kaçağı enayi gibi ödemeye devam edeceğiz özeti bu.
60 liralık faturamın %30'u dağıtım bedeli amk.

Verdiğin vurguyla alakalı o. Ve evet her fiilde yapabilirsin, günlük konuşmada.

dont you worry
daha samimi, kendini sikma anlami var, dont worry about that derkense vurgu endise edilen seyde. dont you worry derken o kisinin uzerine dusuyorsun.

evet grammer olarak endiselenez misin anlamina da geliyor ama endiselenmez misin seklinde bir kullanim turkcede kac kere duydun?

her fiil icin kullanman uygun olmaz. hatta dont you x seklinde baska bir fiil kullanimi aklima gelmedi.

Don't you mind?
Don't you agree?

Geldi aklıma.

sokakta konusulan ingilizcede dont you worry hic duymadim. kulaga cok acayip geliyor.
dont worry, merak etme, sorun yok, endiselenmeni gerektirecek durum yok gibi kullanilir.

Soru olarak sorulsa "Endişelenmez misin?" anlamına gelir gelse ama nasıl ki "I did do this" deyince dilbilgisi kayıyor ve cümlenin anlamı "Ama ben gerçekten bunu YAPTIM" gibi bir anlama bürünüyorsa "Don't you worry" de öyle. Bunu tüm fiillerle yapabilirsin, en çok yapılanı "Don't you dare!". Hatta "Don't you cry" diye şarkı bile var. Bu kalıbın en düzgün çevirisi "Sakın" olabilir. "Sakın ola ki endişelenme", "Sakın cüret etme" gibi çevirebiliriz.

dont you worry - endişelenme. ikinci dediğin de gramer olarak doğru olsa da bunu kullandığın yerlerde ilk anlamını kastedersin. her kelime böyle değil ama.

dont you agree? mesela sence de öyle değil mi anlamı taşır. literal çeviri her zaman 100% doğru olmayabiliyor.

adı MØ. ayrıca şarkının adında koskoca (feat. MØ) ibaresi var :)

bu da kanalı:
www.youtube.com

resimlerde leş gibi görünüyor kadın. hayal kırıklığına uğradım :)

tatlı ama taptahta duruyor :)

bu da çok güzel çalışmaları:
(lost) www.youtube.com
(xxx 88) www.youtube.com

mo muhtesemdir.

laf yok.

mo adının ve soyadının başharflerinden oluşan mahlası danimarkalı o k adın.

Dediğini pek anlayamadım ama usb girişinin dibinden koptu. fazla alan olmadığı için zar zor yaptım zaten, 4 kablo vardı yanlış yapıcam da yer kalmayacak diye ödüm koptu.
hatta resim atayım dur.
i.hizliresim.com

@raydingoz süpersiniz hiç aklıma gelmemişti ellerinize sağlık :D beyaz kablo biraz sorun çıkaracak ama dediğinizi yapacağım kesinlikle.

cekince kopmamasi icin once kablolari su sekilde dugumleyebilirsin: www.netknots.com (sonra da telleri alip birbirine dolayip bantlarsin) (ucundan kopmus, bu secenek devre disi kaldi, pardon. anca baska bir usb kablosu kesilip o sekilde yapilabilir)

tam tersi. dpi yani dots per inch. bu değeri düşürdükçe ekranın yoğunluğu artmış olur.

ama uygulamaların hepsinde iyi sonuç vermez. (yanlış değer denilen mevzu esasen bu.) o yüzden dpi değiştirirken uygulama seçen app'ler vardır. bir de telefonun desteklemediği bir dpi yazarsan telefon (system ui) kitlenebilir ve eski haline getirmen zor olabilir. riskli bir mevzudur yani telefonun modeline göre dpi seçmelisin. girdiğin değeri kaydetmeden önce önizleme yapabilmelisin ki böyle bir sorun yaşamayasın.

www.technostarry.com

o pabuçların ayarı yapılıyor. alyan ya da normal anahtarla gevşetip ayarladıktan sonra tekrar sıkmalısın.

bisikletçiye götürsen 1 dakikada halleder 5 lira falan alır en fazla. yayı katlanıyor bazen onu ters yöne katlamıştı bi keresinde bisikletçi. ters tarafa çekmen bi işe yaramaz sıkıp bırakınca gene kayar. alyanla gerdirebilirsin belki.

Pabuçların orada vidalar vardır, onları sıkıp gevşettikce bacaklar ileri, geri hareket eder. Bu şekilde ayarlanacaksın. Ancak götür bakıma da kendisine gelsin bisiklet.

süt ile çok uzun zamandır uğraşılıyor. Mantıklı olasılıklar zaten ortaya çıkmıştır artık ki yüzlerce peynir türü var zaten.

geçenlerde esprisi olmuştu
ayak parmak aralarında yaşayan bir bakteriden peynir yapmıştı biri
ayak kirinden peynir yaptı diye dalga gecilmisti gazetelerde

denemek lazım bkz, teleme

narnia olabilir

lotr gibisi ne yazık ki yok, hobbit bile onun gölgesinde kaldı.

rome var. fantastik değil ama lotr got'u ikiye katlar..

Vikings

the shannara chronicles var yeni başlayan ama her ne kadar elfler fln olsa da gençlik dizisi tadında. peşin peşin uyarayım :P

sonra "beowulf" başladı.

bir de harry potter ile narnia karışımı bir dizi var the magicians diye.

legends of seeker vardı onu sadece 1 sezon izleyip bıraktımdı ama fantastik mi diye sorsan fantastik.

kısa ömürlü camelot var. şimdi aklıma gelen diziler bunlar.

film listesi ise malisif yapamayceğim çünkü tonla var.

0

Sifir

0

1

Min 5

Haftalık 4-5 kilo yiyorum. Yarın pazar var, bekler beni.

7-8 en az

2 adet

Onceden bi oturusta 5-10 tane yerdim karatay kitaplarini okuduktan sonra uzaklastim. Meyveler bildigin karbonhidrat deposuymus, fruktoz sekeri falan.

0 hastAyken bi iki tane zoraki yedim

iyi de var zaten kalıcı çözüm.

lazer epilasyon. birkaç seans sonra bir daha kıl çıkmıyor o bölgeden.

bir süre sonra tekrar çıkıyor diye okudum lazer için. o yüzden dedim yani. çıkmasa bile pahalı ve uğraştırıcı. daha pratik bir çözüm olmalıydı.

Büyük ihtimalle sağlığa bile kapitalizm zehrinin akmasıdır. O pahalı seanslar olmalı ki çark işlesin. Ha, yok tamamen bilimin acizliği olarak düşünüyorsanız bir şey diyemem. İstenmeyen tüylere ve dökülmelere, dişlere çözüm bulamadıktan sonra Mars'a koloni kuralım, çok da umrumda değil.

Lazer o kadar da kalici cozum degil. Ozellikle hamilelik gecirip hormonlar tepetaklak oldugunda tekrar tuylerin canlanmasi cok kolay. Basina gelen de cok.

Yine pahali olsa ama daha kalici ve daha kolay bir sey olsa, kapitalizm yine carki dondururdu. Bence ugrasan yok :p

bazı mantar enfeksiyonları var, gerçekten çıkarmıyor mesela. kalıcı çözüm mü çözüm. sınırlayabilir misin? tartışmalı

Benri Gratis'in kendi markası. Alabilirsiniz bir şey olmaz.

hayır son taksit niye 2 katı olsun yahu mantıklı ol. 74x12 ise her ay 74 lira ödersin. 1. ayda da 12. ayda da

17 mayıs'ta ürünü aldım ama cebimden para ilk defa 17 haziran'da çıktı. ben de ilk taksiti vermediğim için 2 katını alıyorlar diye düşündüm. kart benim değil o yüzden takibini de yapamıyorum. neden böyle oldu ki o zaman?

başka harcama yapılmıştır kartla? geçen ayki taksit ödenmedi desem faiz gelirdi o da olmaz.

bazen taksitler 1 ay sarkabiliyor ekstrede. bir ayda iki taksit ödenip diğer ay yansımadığı oldu bende

değil. bu kadar takılmaman gerektiğini düşünüyorum.

İtici değil de saçma olarak görüyorum. Kelimenin yerine geçecek bir şey kullanırsın anlarım da bu tarz k*fürler biraz çocukça geliyor, senin kadar takmıyorum ama :)

aynen öyle.

Porno yerine ferre demek anlamlı ama senin dediğini yapmak çok da anlamlı değil

Çok itici. Küfür edemeyeceksen siktir git, edeceksen adam gibi et. Götün yemiyorsa hiç yazma amk.

tolkien denen adam 140IQ'ye sahip 14ten fazla dil geliştirmiş bir adam. bırak da bizden farklı görsün bizden farklı şeyler yaratsın :) bence olay yokluğu düşünememek değil. bazı insanlar farklı görüyor işte olayı. ayrıca tolkien dediğimiz abinin tarih bilgisini yoğunlaştığı dil kökenlerinden anlayabiliriz. hal b olunca kafada kurgulaması da ona göre daha kolay oluyordur.

Joseph Campell'ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu adlı kitabındaki şablonu takip ediyor fantastik kurgular da... Yüzüklerin Efendisi de bu şablonla yazılmıştır. Harry Potter, Şimşek Hırsızı, Herkül vb. Onlar da bu şablonu takip eder.

belki tarvkoski filmleri (özellikle stalker ve solaris) bir nebzeye kadar derdine derman olur.

kalemdefter e katılmakla birlikte diffarensiyelin sordugu soru yaratılan dunyaların da karakterlerin de bildiğimiz dunyadan olması yada esinlenilmesinin sebebi sadece bildiğimiz/tahmin-hayal edebildiğimiz kadarıını mı yaratabiliyoruz diye anladım ben ve baslıgı takipteyim bu bi donem benim de kafamı cok kurcaladı cunku.

orson scott card'ın ender serisi var. yani belki fiziksel olarak değil ancak kültür ve bilinç seviyesi olarak buradaki uzaylı türleri alışık olduklarımızdan biraz daha farklı gelmişti bana.

Yüzüklerin efendisi örnediği verirken o da bildiğimiz şekilde demek istedim, tolkien'in dahiliğiyle ilgili değil. Tolkien şimye kadarki en uç noktaya getirmiş olabilir popüler olarak ama dediğim gibi onun dünyasında da canlılarda el, kol, kafa var, mekanlarda ateş, su, dağ, ağaç var. Bunun ötesinde diyorum ben.

Clive Barker in öykü& romanlarına, çizimlerine, filmlerine bakabilirsin. Filmlerden umduğunu bulamayabilirsin, çizimlerinde de belirgin bir yüz ifadesi kullanıyor (onun dışında bildiğimiz gerçekle bi alakası yok) ama kitapları muazzam. Aslında bu tarz deneyimler yaşamak istiyorsan daha çok kult fantezi & korku kitaplarına yönelmen lazim. Lovecraft, Poe vs. Kitap ne kadar zengin içerikli, ucuk kaçık olsa da filmlestirildiginde saçma sapan, kitsch bi şeye dönüşüyor. Clive Barker i bi araştır

@yadigar, varlığı tanımlayan kavramlar öğrenilebilir bence eğer bunu anlatmak istiyorsan. kolumuza nasıl kol dediysek, başka varlığa ait bilmediğimiz uzva da atıyorum xyzasd diyip öyle kabul edebiliriz. ama bununla kim uğraşacak, hazırı var zaten diyorsun ve haklısın. zor geldiği için kurgulan-a-mıyor olabilir.

anlattığına bire bir uymuyor ama bi ihtimal www.goodreads.com

kurgularımızı hayal edebildiğimiz ölçüde sınırlandırırız. hayal gücümüz de maalesef sınırlı. ahtapotu ve kamufulaj yeteneğini hiç gözlemlememiş biri buna benzer bir örnek üretebilir mi? sanmıyorum.

robot üretiriz insana benzetiriz, put yaparız insana benzetiriz, uzaylı da keza öyle...

düşündüğümüz her şey öğrendiğimiz, beynimizde var olan şeylerin bir kombinasyonu. fantastik olsa hatta söylediğinin aksine kafasız gözsüz olsa bile. mesela ulan demiş birisi, yine senin gibi, niye şimdiye dek illa hep kafa, göz düşündük yaratıkalrda? sonra gidip kafasız gözsüz bir şey tasarlamış. var böyle fantastik yaratıklar da şu an aklıma gelmiyor. onlarda bile mesela kafa, göz değil de formlar aşina oluyor.

aynen dediğin sebepten. beyne, duyulara girenlerden başkasını düşünüp kombinasyon yapamıyorsun. yani yapıyorsan da izafi olarak hareket noktan yine bu duyular oluyor. yukarıdaki örnekteki gibi. kafa, göz gördüğün için olmasa ne olurdu diyorsun.

ama uzayda daha hiç görmediğimiz x bir şey var, diyelim, o x'i bilmeden "x olsa/olmasa nasıl olurdu?" diye düşünemiyoruz. gördüğümüz her şekil, dokunduğumuz her doku, kokladığımız her koku vs... duyularımızdan gelenlerin kombinasyonlarından ötesini tasarlayamıyoruz. bunların hani logic'teki gibi bir "değil"i varsa bile o "değil" bir küme yani spesifik, hayal edilesi bir canlı değil.

bilmediğimizi kullanamıyoruz. tipik uzaylı tasavvurları da tam anlattığını gösteriyor bence. hatta ileriye gideyim; inancı ele alalım.

insanların tasavvur ettikleri tanrılar insanlara çok benzemiyor mu? kızıyor, öfekeleniyorlar falan. sidik yarıştırıyorlar, kin besliyorlar, korkunç aç bir egoları var vs. bana bunlar hep aynı geliyor; yani dediğinle alakalı buluyorum. inançsız biri olarak en takıldığım nokta değil bu; olayın bilimdışı oluşu daha önemli geliyor. ama işin bu yanının da sorunla çok alakalı olduğunu düşünüyorum. umarım canını sıkmamışımdır, yani tanrı kavramı ile ilgili konumunu bilmiyorum. düşüncemi yazmak istedim yalnızca.

özetle girdiden muaf bir çıktı söz konusu olamıyor ve bu da yine bilimsel ve sevilesi bir gerçek bana kalırsa.

@differansiyel: bana da soru çok güzel geldi, insanlar bunu ara ara düşünseler de pek konu etmezler; ben teşekkür ederim yani :)

@godoş süper anlatmışsınız elinize sağlık.

solaris'e ben de oyumu veriyorum, beklentine yanıt verecek bence. ben filmi izlemedim yalnız, lem'in orijinal eserini okudum. tarkovski ile lem'in araları bozulmuş biraz filmden dolayı. (sebep -lem'in dediğine göre- gereksiz romantizm vs. kasışları ve eserin aslına sadık kalmama)

human being de kullanıyorlar

insan düşünen hayvandır derken "mankind/humankind" da olur.

Hayır, kimisinde everbody, kimisinde person kullanılırken kimisinde (insanın evi gibisi yok) hiçbir şey kullanılmıyor.

45 almıştım finalden. 50 alsam çana girecek ve dersten geçecektim. hocanın odasına gittim, durumu izah ettim. son yılım okulum uzamasın dedim. kabul etmedi. en azından nerde hata yaptım gösterin dedim. büte öyle hazırlanayım dedim.

2 soru vardı. ilkini okudu tekrar, çok güzel örnek vermişsin dedi. o soruya verdiği 20 puanı 25 yaptı. toplayınca 50 yapıyor, geçtim diye sevindim.
ikinci soruyu okudu, burdaki açıklamaların yetersiz dedi. 25 puan vermişti, sildi, 20 yaptı.
toplayalım bakalım kaç yapacak dedi dalga geçer gibi. topladı. 45 yaptı, yine kaldın dedi.

böylelikle bütümlemeye nasıl çalışmam gerektiğini öğretti bana.

özetle, hocayla konuşmakta fayda var. :D

emfuzi çok heyecanlı anlattın, bütte geçtin sanırım

ldşfjdhdhdfdflj iyi trollenmişin emfuzi

Çan ı cogu okulda hoca kontrol edemiyor. Notları giriyor tuşa basıyor otomatik heaaplıyor. Bazı okullarda çanın koşullarını hoca belirler. Sana böyle bir kıyak yapsa odasına öğrenci doluşacağı için yapmamıştır.

Tchibo kahve çok iyi yahu. brezilya bişeysi yazıyordu üstünde. çok ama çok güzel . . tavsiye ederim kesinlikle.

bence kakao, şeker, süt, zencefil, hindistan cevizi gibi şeylerden kurtulup güzel bir kahve yapmayı denemelisin. güzel kahve, taze kahve, acı olmayan kahve. el değirmeni de al kendine, öğütür içersin. demlemek için de aeropress al. hep bizim klasik kurukahveci'nin türk kahvelerinden içiyorsan içilebilecek en kötü kahvelerden birini içiyorsun. şimdi biraz seviye atlamanın vaktidir :) ha türk kahvesinden şaşmam diyorsan farklı çekirdeklerle de türk kahvesi yapabilirsin tabii ki.

Kervansaray türk kahvesi diyorum başka bir şey demiyorum.

piremses kervansaray deyince aklıma geldi. mardinin de çok güzel kahveleri var. otantik var mesela aklıma gelen şu an. o da çok güzel. daha bir sürü kahvesi var mardinin isimleri gelmiyor şu an aklıma.

valla bana hiç hoş gelmedi o karışım.

espresso ve filtre kahve makinesi alarak çeşitlendirebilirsin.

melengiç kahvesini de deneyebilirsin. onun dışınd aromalı türk kahveleriyle de değişik bir şeyler çıkar. kavunlu, muzlu, fındıklı, fıstıklı, çilekli acayip acayip şeyler var.

uzmanın akademik ilerleme yapma zorunluluğu yoktur, hariçten okumaya devam eder de kadro bulursa öğretim üyesi olabilir tabii.

bildiğim kadarı ile,
uzmanlar akademik kadroda yer alırlar ama idari personel gibi çalışırlar akademik personel değillerdir.
kadro bulurlarsa öğretim üyesi olabilirler.
ales ve dil puanına ihtiyaç vardır uzman olmak için. bir de uzman olunacak alanda 2 yıl deneyim aranıyor. yani 2 yıl resmi olarak uzman olmak istediğiniz alanda çalışmış olmanız gerekiyor.

uzman öğreticiyle usta öğretici aynı şey mi?

uzman olan, eğer uygulamalı bi dal ise, araş gör den çooooook daha bilgili ve uygulama yapan oluyo, ve iki çeşit diye biliyorum birisi sadece uzman da kalıyorsun diğerinde yükselme şansın var. onun haricinde uzman kadrosu açılır başvurursun.

Bizde uzman idari bir kadro. Akademik vasfı olabilir de, olmayabilir de. Örneğin, kadro sıkıntısı olduğundan uzman kadrosunda bekleyenler olabiliyor. Uzman bizde sınav takvimi oluşturma, sınav programları ataması, derslere sınıf atanması, ders programının hazırlanması, hocaların kapılarına dönemlik program takılması, odalarda bozulan cihazların tamiri (sandalyenin vidasını sıkma,vb.), binadaki şeylerin tamir zamanını belirleme, dama sigara içmeye çıkan öğrencileri kovalama gibi işleri ve "Öğrenci İşleri", "Personel" gibi işlerin grubuna girmediği için grupsuz diyebileceğimiz, dışarıda kalan çer çöp işleri yapan kişi. Bizde, normalde yüksek lisans mezunu idi ilgili kişi, tam olarak bu işleri yapıyordu. O emekli olunca kadro bekleme ve milletin angaryasının peşinden koşma, binanın arkasını toplama kadrosu oldu.

dondurma kutusunun içini suyla doldur koy kaloriferin üzerine. Hiç bir şey olmaz. Kalorifer havayı çok kurutuyor. Nem lazım yani sağlık için.

odamda akvaryum var, çılgınlar gibi buharlaşıyor suyu. bir şey olsa bana olurdu. geçenlerde akciğer röntgeni çektirdim, lan maşallah sanki hiç kullanmamışsın gibi ha dedi eniştem.

o değil de % olarak nem oranı kaç olmalı? en uygunu yani.

%45-60 arası nem ideal diye biliyorum. odanıza nem ölçerlerden alabilirsiniz genellikle bebekler için satılıyor. fiyatları uygun.

arduino ile bir devre kurdum zaten nem ölçmek için. %40 seviyesinde gösteriyor. Biraz daha artırayım o zaman.

o kadarcık nemle akciğerde su birikecekse izmir, mersin, adana, antalya, ... biz ölelim.

Eğer hakikaten bunun için hayıflanıyorsan, yanlış yoldasın bence.

bende elfler diyarına yolculuk yapıp, kralın kızıyla evlenmek istiyorum ama olmuyor. kader kısmet işte.

orgyye katilacak cesaret var yani?

sevgilinin czech taxi'ye binme ihtimali de var :)

(bkz: periscope'taki çok marjinal ev partisi ) mekandan bağımsız o türkiye'de de olur iran'da da...

unexpected john cena'dan bahsediyorsun sanirim. boyle aniden beklenmedik yerlerden cikan john cena.

2012 yilindan bir radyo telefon sakasina dayaniyor. john cena prank call diye ararsan turlu turlu sakalar komikler ve orjinal sakaya ulasabilirsin.

şurada açıklanmış,

bit.ly

orjinal şaka, yani her şeyin kaynağı şu sanırım;

www.youtube.com

En acemice çekilmiş filmler de dahi atlı birliklerin mızraklı piyadelere karşı başarı sağlaması gösterilmez. En basitinden strateji oyunlarında(lotr, age of serileri) bile mızraklı birliğin süvarileri üstünlüğünü görebilirsin. Yine victor hugo les miserables'de bonapart'ın fırtına gibi esen süvarilerinin ingiliz mızraklı birlikleri karşısında waterloo'da hüsrana uğrayışını betimler.

Bu demek değildir ki atlı birlikler mızraklılara karşı savaşmaz. Son çare kalmışsa savaştırılır aksi takdirde strateji yoksunluğu ve büyük talihsizlik diye yorumluyorum.

ufak bir yarma harekatıyla mızraklı birlikler içerisinde açılacak gediğe doluşacak atlılar savaşın gidişatını değiştirir. bu atlılar belli hızlarda ve yüksek kütlelerle mızraklara saplanacakları için bir noktadan sonra ön saflar yarılacaktır. tabi düzenli birlik olan phalanxlarda vs. bunun olması daha uzun süre alacak ve atlılar daha da büyük kayıplar verecektir. bir kez kaos oluşursa atlılar üstün gelecektir.
imza: sun tzu

tercio nedir bir bak google'dan. zamanında bizim sipahilerin anasını ağlatmış bu birlikler. şurada nasıl savaştıklarına dair güzel bir sahne var: www.youtube.com

bu tercio'nun sonunu da topçular getiriyor. doğası gereği safların sık tutulduğu bir formasyon olduğundan topun gelişmesiyle keklik gibi avlanmaya başlıyorlar. zaten o filmdeki sahne de tercio formasyonun son kullanıldığı ve kesin olarak modasının geçtiğinin anlaşıldığı savaştır.

bir de atlı birlik dediğin şeyin tek bir çeşidi yok. mesela orta çağda feodal beylerin hakim olmasını sağlayan ağır zırhlı ve uzun (3 metre veya daha fazla) mızraklı atlı birliklerdir. serfler varlıklı olmadığı için ne at besleyebiliyor ne de zırh veya doğru düzgün silah imal edebiliyorlardı. standart piyadenin veya man at arms dediğimiz tipte birliklerin de bu bahsettiğim atlı birliklere karşı pek şansı yoktu zira bu mızrakla yapılan charge'lara dayanabilecek güçte değildiler.

bu atlı birliklerin sonunu da longbow getirdi. longbow çok uzak mesafeden bu atlıların zırhlarını delebiliyordu. ayrıca imal edilmesinin görece masrafsız olması da büyük etkendi.

ha bak unuttum. uzun mızraklı atlıların charge'ına dayanabilen bir piyade birliği vardı; osmanlı piyadeleri. niğbolu savaşında ağır zırhlı uzun mızraklı atlıların charge'ına karşı koyup bunları dağıtabilmeyi becermişlerdir.

Oluyo. Bana normal gelmişti hep.

hiç yasamadım böyle bir olay.

Oluyor. Anlamsız ve saçma geliyor. Gerçekten böyle mi yazılıyordu bu kelime, niye bu zamana kadar normal gelmiş diye düşünüyorum.

bana da oluyor hatta öss dönemi yüzünden "yapıt" kelimesinden hala hoşlanmam.

Allah baska dert vermesin qardesh.

mekanik demisse surtunmelerdir. elektriksel kaybin mekanik olarak kabul edildigine sahit olmadim hic. bakir kayiplari dediginin ne oldugunu bilmiyorum.

teşekkürler o zaman demir ve sürtünme kayıplarını vermiş bakır kayıplarını biz bulacağız. endüvi ve şönt dirençlerle akımların karesini çarpıp bakır kaybı diyoruz neden olduğunu ben de bilmiyorum :)

google+copy-paste=

Demir Kayıpları : Transformatörde boş çalışmada oluşan kayıplardır. Çok küçük olan boştaki akımın oluşturduğu bakır kayıpları dikkate alınmazsa, boş çalışmada yalnız demir kayıpları söz konusu olur. Demir kayıpların nüve veya çekirdek kayıpları da denilmektedir.

Demir kayıpları histerisiz ve fuko (fukolt) kayıpları olmak üzere ikiye ayrılır.

Histerisiz Kaybı : Demir gibi bazı ferromanyetik maddeler haricî manyetik alana maruz kaldıklarında geçici ya da kalıcı olarak manyetiklik sergilemeye başlar. Bu manyetiklik transformatör üzerinde var olan manyetik alana ters yöndedir ve ısı olarak enerji kaybına neden olur. Bu kayba histerisiz kaybı denir. Histerisiz kaybı, nüve moleküllerinin frekansa bağlı olarak yön değiştirmesi sırasında moleküllerin birbirleri ile sürtünmeleri sonucu ısı şeklinde ortaya çıkar.

Fuko (Fukolt) Kaybı : Bir nüve üzerine sarılmış bir bobinden değişken akım geçirildiğinde nüve üzerinde gerilim indüklenir. Bu gerilim nüvede kapalı çevrimler halinde çok sayıda akım yollarının oluşmasına neden olur. Bu olay yalnızca nüve yüzeyinde değil içinde de meydana gelir. Kapalı minik halkalar şeklinde oluşan bu akımlara fuko akımları (eddy akımları) denir. Her bir kapalı akım yolundaki akım şiddeti doğrudan indüklenen gerilim ile orantılıdır. Akım şiddeti bu akım yolunun elektriksel direnci ile ters orantılıdır.


Bakır Kayıpları : Bakır kaybı genellikle transformatör sargıları veya diğer elektrikli cihazların iletkenlerinde elektrik akımının ürettiği ısı için kullanılan bir terimdir. Transformatörlerdeki bakır kayıpları sargıda kullanılan iletkenin direnci ve iletkenden geçen akımın karesi ile doğru orantılıdır. Düşük frekanslı uygulamalarda kalın kesitli ve düşük dirençli iletkenler kullanılması ile bakır kaybı minimum seviyelere çekilebilir. Bakır kayıpları 1000 kVA’nın altındaki güçlerde transformatörün görünür gücünün %3 ile % 4’ü kadardır.

sürtünme kayıplarıdır. bizim sektörde -transformatör- 2 kayıp var demir ve bakır, zaten hareketli parça yok dolayısıyla mekanik kayıp da yok.

ısıtmaz.

Buzdolabının içine baktığında küçük bi pervane göreceksin. O pervaneyle belirlediğin derecede hava üflüyor. Yalnızca kendi içini soğutacak kadar hava çıkışı olduğu için o küçük pervanenin dış ortamı ısıtması mümkün değil ama bu faktörü görmezden gelirsek evet dışarı vereceği hava ortamdakinden sıcak olacağı için havayı ısıtır.

termostatlıdır buzdolabı belli bir ısının üzerine çıkınca çalışır. çok soğuk ise o termostat hiç atmayacağından çalışmaz.