Ekşi Duyuru

psikoloji ve sanat seviyorsan psikeart
aktif bir sinema takipçisiysen psikesinema
bilim seviyorsan popular science

Tarih seviyorsaniz atlas tarih tam abone olmalik bir dergi, ustelik baski kalitesi de tam koleksiyon yapmalik.

magma

kesinlikle çok güzel bir dergi

Magma

edebiyat için varlık dergisi olabilir; yıllık 150 liraymış.
hep istemişimdir bu dergiye abone olmayı.

Magma demeye gelmiştim. Bilim ve teknik diyerek ekleme yapıyorum.

bütün dünya

güncel hukuk

magma diyecektim birkaç arkadaş söylemiş :) ben de ekleyeyim

Popular Science + 1 (Şu an elimde hatta)
Bilim ve Gelecek de güzel bir bilim dergisi.
Geo.
Magma hakkında çok güzel şeyler duydum, çok merak editorum.

Gezebiliyor. Bazen gittikleri yerde 48 saat kaliyorlar. O surede cikip gezebilirler ya da yatip dinlenebilirler.

Ayda 80 saat ucabiliyolar. Fazlasini yapmiyolar saniyorum havacilikta kurali var bunun cunku.

benim üniversiteden arkadaşım sürekli resim atıyor. kendisi hostes. bürgün dubaiden birgün barcelona'dan vs. yani, evet geziyorlar :) zaman aralığını bilmiyorum ama gezmemeleri mümkün değil.

2 günlük izinleri var. gittikleri yerlere ara ara tekrar tekrar gittikleri için geziyorlar.

sun express de hostes arkadaşım var genelde hemen geri geliyoruz diyo %70 gezemiyoruz demişti bana

herhalde firmayla alakalı. low coast denilen firmalar uçuş saatlerini ona göre ayarlıyorlardır. atıyorum, buradan almanya'ya saat 10.00'da kalkıp 12.00'de iner. 13.00 ya da 14.00 gibi uçağın hazırlanmasıdır, yolculardır falan beklenmesidir toplanır geri gelinir.

söylediğim şey saçma olabilir tabiki ama düz mantık neden olmasın.

gayet iyi geziyorlar hem de.

firmaya bağlı +1
THY geniş geniş uçuyor mesela -genelde. vakit oluyor.
ama pegasusta uçan bir arkadaş vardı onlar bir de y.içi dışı karışık uçuyorlarmış, pek gezecek vakti olmuyordu.

Yurtici yurtdisi karisik gezme durumu thy de icinde var. once ankara git gel yapip arkasindan frankurt git gel yapabilirsin yani

Gittikleri ülkede programa ve ülkenin durumuna göre gezebilirler.
Ayda minimum 8 gün boşları olur ama bu boşlar haftanın ve ayın herhangi bir gününe denk gelebilir. Uçuş sıklığı ve sayısı da duruma göre değişir ama temelde baz alınan şey aylık çalışma saatidir, genelde aylık çalışma saatin aşağı yukarı kestirilebilir, bir şekilde her ay onu doldurursun ama bu uçuşlar kolay mı olur zor mu senin şansına. Ayda en azından 2-3 yerde gezmek için vakitleri olur 12 saat 16 saat 2 gün 3 gün gibi yerine göre konaklamalı olur ve o sürede kendi durumuna göre gezersin. Oteller lüks oteller olur ve odada tek kalırsın. Bu söylediklerim tamamen thy için.

keşke o videoyu feribotla taşucundan girneye geçmeden önce görüp izleyebilseydim, maalesef videodaki her şey yaşanıyor :D feribot hareket ettikten kısa süre sonra siyah poşet dağıtılıyor gasgalskghaslfasda. (ciddiyim :/ )
ne olursa olsun uçakla git hocam, ucuz diye işkence çekme.

Video baya korkunç yalnız, bence uçakla git.
Mersinliler bile (en azından çoğu) bildiğim kadarıyla adanaya gidip oradan uçağa biniyor kıbrıs için

Europcar
Budget
Sixt (gerci sixt i sevmem pek)

Eşim her Fransa'ya gittiğinde Avis'i tercih ediyor. Sorunsuz ve kaliteli.

hertz ile 5-6 kere kiraladım yurtdışında hiç sıkıntı yaşamadım.

avisten premium mu ne öyle bir üyeliğim var. almanya ve isviçre'de kiraladım sıkıntısızdı.

1- isvicrenin dag tepesi hakkinda bir sey diyemem ama
Avusturya'da kleinwalsertal, schwarzenberg (dornbirn yakininda koy), seefeld in tirol (leutasch taki klamm -kanyon muydu neydi turkcesi), innsbruck -nordkette- vb kesinlikle ugramaniz gereken yerler bence.

2- cadirinizi oyle uygun gordgunuz yere atamazsiniz. Dev sikinti olur. Kamp alanlarinda ya da koylerdeki guesthouselarda kalabilirsiniz. Biz yiksek yaz sezonunda kisi basi 30€dan fazla vermedik gecelik (südtirolde bile kaldik oyle diyim)

3- otoban roadtrip ruhuna aykiri. Otoban kullanmayin. Tavsiye yok, sokaklara ooyle araba koyamayacaginizi bilin (kucuk koyde bile dikkat etmeniz lazim) otoban ucretlerine dikkat edin (avusturya icin vignette almaniz lazim mesela)
Uluslararasi firmalardan kiralayin. Sozlesme neyi kapsiyor ona bakin. Sigorta sartlarini okuyun, gerekirse full+full kasko filan yaptirin.

2-Konaklama dediginiz sekilde cadir ile halledilemez. Isvicre`de baya siki kontrol oluyor. Yasak.Ucuz konaklama icin hatta bu rotayi ucuza cikarmak icin tek yol, Avusturya icinde kalmaniz. Isvicre inanilmaz pahali, Alpleri daha güzel diye de bir sey yok. Sinirlar haritada sadece.
3-Cidden arastirdiniz mi, inanilmaz pahali Isvicrede araba kiralamak. Km basina ekstra ödeyeceksiniz.

Buf-e kür +1

Mobilden duzeltemeyince..

Direkt avusturya'dan baslasaniz, avusturya-alman-italyan alplerini gezseniz daha ekonomik olur diye dusunuyorum. Gecen yaz 10-15 gun oyle araba kiralayip gezi yapmistim cunku.
Isvicre'yi karistirmadim bile. Guzel ama aynisi avusturya'da da var hem de daha sicak insanlar, dhaa uygun. ve cok fazla konaklama secenegi var.

Sadece Alplerde kalıp kamp yapmak istiyorsanız İsviçre pahali kalıyor, doğru. Ayrıca her yerde öyle çadır kuramazsınız. Araba kiralamak da diğer Avrupa ülkelerine göre pahalı.

Fakat şehir de gezecekseniz 2 gün İsviçre'ye ayırıp Cenevre, Tessin, lozan'ı görün derim. Güzeldir isvicre'nin şehirleri, doğası, golleri. 'Aynısı Avusturya'da var hem insanlar da daha sıcak' deyip gömülecek kadar kötü bir ülke değil yani.

Ha ama bütçe yeterli değil diyorsanız diğer taraflarda kalın.

@kuehles; mecburen cenevre'den başlayıp oraya dönüyoruz. ama şunu yapabiliriz isviçre'de fazla durmayıp avusturya'da takılabiliriz. sokaklara araba koyamıyoruz derken? otopark zorunlu mu :(

@buf-e kür; mecburen araba düşündük. çünkü kasaba kasaba spontan gezeriz dedik. o kadar sağlam bir toplu taşıma networkü var mıdır bilmiyorum. varsa ne kadar ucuzdur o da? swiss pass arabadan daha pahalıya geliyor.

bir de sınırsız km var gözüküyor. skyscanner, expedia'dan baktığımız kadar işte.

@fraise; şehir de gezeceğiz. o zaman isviçrede şehirleri gezip doğa kısmını avusturya'ya bırakıyoruz. doğru mu anladım?

@fraise

Sehirler icin degil, doga kismi icin soyledim, luzern bence cok cok guzel bir yer mesela. Ama otoban degil de koy yollarindan gitmemize ragmen isvicre'yi o kadar begenmemistim. Avusturya ve hatta almanya (ozellikle bayern ve baden-württemberg) benim cok daha guzel buldugum yerler. Kisisel gorusum budur.

@antikadimag
Sinirsiz km icin iyice okuyun, ucuz diye atlarsiniz sinirli kmdir kotu olur :) sartlari okuyup anladiktan sonra supriz olmaz zaten.

Sokakta cogu yerde para odemeniz lazim. Makinedenfilan alirisniz fisleri.
Ya da mesela 10 m otesi park yapmanin serbest oldugu bolumdur ama siz 10m geriye koydugunuzdan yasak olan bolumdur vb. Tabelalara cok dikkat edip koyun, onu diyorum sadece. Ozellikle sehirler icin sikintili.

Toplu ulasima gelince. Isvicre nasildir bilmiyorum ama avusturya'da guzel bir planlamayla fena olmayan sekilde gezebilirsiniz. Ama spontanlik mumkun degil elbette. Birkac gun varsa biraz paraya kiyip araba olayi mantikli. Bir de biz yol uzerinde booking.comdan bakiyorduk surekli, arbaa olunca hedeften 10-20 km otede kalmak rahatsiz etmiyor :)

Almanya Baden württemberg bölgesini tavsiye ederim. Friedrichshafen, konstanz lindau çok güzeldir.

alninda yazmiyor ya turist diye. niye olmasin? yani arkadasimi gormeye geldim de gec.

yapan var tabi ki,
geliş amacınızı sorduklarında da eğer toplantı yapacağınıza dair, toplantı yerini ve saatini belirten bir davetiye (mail v.b de olur) varsa onu gösterebilirsiniz. göstermeyebilirsiniz de. otel rezervasyonunuz ve cebinizde paranız da varsa sorun olması için hiçbir sebep yok.

bu tip toplantılar için zaten turistik vize alınır.

turist vizesiyle fuara gittim. sıkıntı çıkmadı gayet.

Yapılır tabii ki.

Yapılmaz.

Yapılır diyen de başına iş gelince anlar neden olmayacağını.

Şimdi size girerken sorduklarında eğer turistik diyip iş amacınız olursa bu yalan beyan okur. Ve iş amacıyla gittiğiniz yerde başınıza bir şey gelirse miss gibi davanız, deportunuz, ve giriş yasanığınız olur.

Ben bunu almanyaya giderken yaptım, görüşmeye gidiyordum polise görüşmeye gidiyorum dedim, o anda başka polis daha çağırdı hemen sardılar beni.

Neyse anlattım bende, zaten işin gizli saklı yanı yok. Çalıştığım üniversitenin ab projesi olduğı için olay, vize muafiyetim vardı, dolayısı ile bir şey olmadı, ama polisler oldukça ciddi biçimde uyardılar, turistik vize ile iş gezisi yapamazsın, eğer öyle olsaydı deport edecektik seni dediler.

hep yapıyorum. amacını doğruca söyle, kimse niye turist vizesi aldın diye sormaz.

ben de yapılır diye düşünüyordum. arkadaşlardan yapanlar da var. @kurnaz'ı anlamadım ama.

@antik

öyle düşünüyorumla olmaz bu iş.

iş amaçlı gezide, iş amaçlı vize alınır. turistik vizenin kapsamı farklı.

girerken size amacınızı sorarlar, turistik vize alıp, iş amaçlı giriyorsanız girişte turistik derseniz yalan beyanda bulunuyorsunuz. eğer iş görüşmesi, fabrika gezisi etc durumunda bir kaza olursa bir durum olursa, deport edilirsiniz.

@kurnaz merak etme, öyle düşünüyordum derken düşüncemin kökeni çevremde gördüklerim. işyerinde sorduğum adam ben hep öyle gidiyorum dedi. olgu var yani, örneklem grubunu arttırmaya çalışıyorum burada sadece.

dediğin doğru olabilir ama çok ekstrem bir durum.

@antik

o extreme durum dediğin o kadar extreme değil işte, benim başıma geliyordu. sizin başınıza gelince işyerinizde sorduğunuz adam kurtarır sizi.

ama açıkçası merak etmeyin hiç, tutuklanır ya da nezarethaneye atılırsanız sıkıntı yok, avukat arkadaşlarım var, onları tavsiye edebilirim. benim gibi yardım edecek arkadaşlarda olacaktır, burada yardımlaşmayı severiz biz.

diyelim turistik vizeyle giriş yaptın ve iş görüşmesindeyken kıyamet koparsa allah'a nasıl hesabını vereceksin..
bu kadar ekstrem olaylara girerseniz daha neler neler çıkar kardeşim.

bir şey olmaz git istediğin gibi görüşme vs.

@ada

bu mantıkla karşı karşıya olduğum için sanırım pek diyebileceğim bir şey yok.

@antik
git git karşim, hatta orada işe bile girersin.

burada yazılanlardan da hareketle, otel rezervasyonun ve cebinde paran olsun, 3 günlüğüne turistik geldim de geç o zaman, hiç iş toplantısını karıştırma.

bir çok arkadaşım benzer turistik vizeyle iş toplantısı davetiyesini de göstererek girdi ülkeye ama madem @kurnaz böyle bir deneyim yaşamış, dikkate almak lazım.

kablo tesisatiyla ilgili bir sorun varsa ve ttnet'in gonderecegi servis elemanini istemiyorsaniz bir semt elektrikcisine danisin ama alacaklari ucretler hemen hemen ayni olacaktir.

Servis sağlayıcı müşteri hizmetlerini arayıp arıza kaydı bırakın. Ücretsiz şekilde yapacaklar bir iki güne gelip..

Aaa, ne ilginç bir soru. Düz kişi olarak arada kaldım.

Zaman yoksa, X Y'ye yol açıyor diyemeyiz, çünkü X olduktan sonra Y'yi gözlememiz gerekir. Bu durumda, zaman olmadığı için Y'yi gözlemleme fırsatımız olmaz, sadece X'in olduğu eksende yaşarız ve nedensellik ilişkisini kaçırırız. Buradan Hayır geldi.

Yaşadıklarımız uzay ve zaman boyutunda oluşuyor, şimdilik iki boyut diyelim (aslında zamanı katınca 4. boyutu ele almış oluyoruz. En-boy-yükseklik üç boyut, zaman da dördüncüsü oluyor). Biz bu en-boy-yüksekliğe uzay boyutu diyoruz. Uzay-zaman boyutunda işlem yapmak demek. x-y ekseninde işlem yapmak demek. y ekseni olan zaman boyutunu kaldırdığımızda, elimizde sadece x ekseni olan uzay ekseni kalıyor. Bunun da anlamı, zaman sabit, tek bir zaman var. Örneğin, 5 Mart 2017 saat 00:32:28. Bu zamanda, nedensellik ilişkisine bakmamız gerekiyor. Dolayısıyla, bir yerde olan bir şeyin aynı anda başka bir şeye neden olması varsa nedensellik ilişkisi uzay ekseninde vardır diyebiliriz.

Bankacılık işlemleri online değil, gerçek zamanlı yapılır ATM'lerde. Bu durumda, uzay ekseninde nedensellikten söz edebiliyoruz. Örneğin, sen ATM'de para çekme onayı verdiğin anda, onay verdiğin için bankadaki hesapta bakiyen azalıyor. Bu gerçek zamanlı yani aynı anda oluyor, ortada zaman boyutunda olmasa da gerçek zamanlı (tek bir zaman noktasında) ama uzay boyutunda bir nedensellikten söz edebiliriz.

Edit: Örnek gerçekten iyi olmadı ron dennis'in dediği gibi ama en somut bu haliyle geldi. Bir de, internet bankacılığı online (yani arada küçük de olsa bir zaman var) ama ATM işlemleri real-time'dı en son. Çok çok küçük saniye bile olsa işlem online oluyordu ama ATM'lerin takıldığı da oluyor. Daha düzgün somut örnekler bulunabilir. Aklıma gelmedi. Dolayısıyla teorik olarak başka eksenlerde tanımlayabiliriz ama uygulamada o örneği araştırmak gerek.

Edit2: Bu boyut tanımı 100 yıl öncesinden kalma, en son boyut tartışması nerede bilmiyorum. Bilim karmakarışık oldu zaten, 100 yıl önce pek net, pek güzelmiş. Bir de, çoklu ya da paralel evren teorisine göre, her evrende aynı zaman dilimi yaşanıyor. Zamanı sabit tutarsak bir evrende işlediğimiz bir eylem öbür evrenleri aynı anda etkilemiyor, çünkü evrendekiler geçmişteki olaylara bağımlı ama şu an olan olaylar için bağımsız birbirinden. Dolayısıyla, kurulacak nedensellik ilişkisi zamanı kaldırdığımızda ortaya kalan eksenlere bağlı ama uzay ekseni nedensellik için fena olmayan bir eksen.

Edit 3: Güçlü bir Türkiye için cevabımı Evet olarak değiştiriyorum. Bir adet 'real time causal system' tezi var.
theses.gla.ac.uk/5061/8/2014BlairEngD.pdf
Dolayısıyla, gerçek zamanlı nedensel ilişkiler gerçekleşiyor demektir. Bu da zaman boyutundan bağımsızdır.

her şeyin bi sebebi vardır :)
zaman yok, öncesi sonrası yok, nedenler sebepler değişebilir, çoğalabilir, kaybolur, yenisi gelir, uzar gider...

d(nedensellik)/dt yaptığımızda bir sabite ulaşamadığımıza göre gayet bahsedilebilinir.

aychovsky'e katılıyorum. neden-sonuç ilişkisini bir eksen üzerinde tanımlayabilirsek ve bu eksen zaman değilse olabilir.

bankacılık işlemi konusunda ise katılmıyorum. gerçek zamanlı dense dahi arada belirli bir zaman olmalı değil mi? çok çok küçük de olsa.

başka bir şekilde şöyle tanımlayabiliriz gibi geldi:

diyelim ki kağıt oynuyoruz, benim elimde 4 as 3 papaz 1 onlu kart var, senin elinde ise 1 papaz 4 kız 3 joker. oyunun kuralı ikimiz de aynı anda bir kart oynuyoruz ve en büyük atan kazanıyor. şimdi benim as oynamam neredeyse kesin gibi, ben as oynadım, sen papaz oynadın aynı anda, ben kazandım dolayısıyla. benim kazanmam nedensel olarak neye bağlı? ya da hangi kağıdı oynadıysam onu oynamam?

bu soruya düzgün cevap vermek için zamanın olmayışını tanımlamamız lazım. bunu tanımlamak için de zaman ne sorusunun cevabını anlamalıyız.
Wikipediayı kaynak olarak kullanırsak (çünkü makale yazmıyoz burda)
Time is a component quantity of various measurements used to sequence events, to compare the duration of events or the intervals between them, and to quantify rates of change of quantities in material reality or in the conscious experience.
Bu durumda zaman yoksa yani zaman kavramına ulaşamıyosak eventleri gözleyemiyoruz demektir. Dolayısıyla gözleyemediğimiz eventler arasında nedensellik ilişkisi kuramayız.

Bildiğimiz anlamda nedensellik zamana göre tanımlanmış bir varsayım. Sorunun cevabı hayır.
Zaman içermeyen bir kurgu uzayda da nedensellikten bahsedilebilir gibi sanki ama.

Zaman yok diyorsak bu ayni zamanda degisim yok diyoruz demektir. Degisim yoksa nedensellikten bahsedemeyiz. Benden de net bir hayir geliyor.

zaman olmadığı takdirde olgusal bir nedensellikten bahsedebilir miyiz? olarak da tercüme edilebilir bu soru. ya da şeyler arasında nedensellik bağı kurabilmek için illa zamana mı ihtiyaç vardır? x y'nin sebebidir demek için illa zamana ihtiyacımız mı vardır? tanımsal da olsa bir nedensellik kurabilir miyiz?

çocukların şekilleri kavraması için bir oyun var ya.

elimde üçgen kare ve daire var. sonsuz deneme şansım olsa da üçgen delikten sadece biri geçebilir. neden? çünkü formu ona uyuyor. o delikten sadece o geçiyor. sonsuz kez attım hepsini, sadece üçgen geçti. neden gerçekleşti bu olay? gerçekleşmeye mahkumdu ve ben bu inputlar ile (sonsuz deneme ve geometriler) bu sisteme baktığım zaman hiçbirini atmasam bile reelde bu "olası geçiş"in nedeni zamansız gibi geldi. mesela?

saçmalıyorsam lütfen kafama vurun.

@aychovsky; atm örneği enteresan. bence ron dennis haklı, aynı anda olması mümkün değil. çünkü ben 50 lira çektiğim anda bu işlemin nanosaniye bile olsa compute edilmesi gerekmiyor mu?

yine de düşünce deneyi yapıyoruz sonuçta. a eylemini gerçekleştirdiğim anda b eylemi gerçekleşebilirse nedensellik zamana bağlı değil, vakaya bağlı oluyor. peki aklınıza böyle başka bir örnek geliyor mu? burada dt'yi ihmal etmemiz dt=0 yapmıyor.

hume'a bağlamadan lütfen.

Yazacagim daha sonra. Nedensellik icin zamana ihtiyac var, fakat zaman olunca bile nedenselligi iddia edebilmek temelde biraz saibeli.

ATM örneğini aklıma ilk gelen somut örnek olduğu için verdim, çünkü soyut matematiği burada anlatamam, ki kendim zor anlıyorum. Bu bir projemizden kalma. Banka genel müdürlüğü 'Hızlı para çekme' işleminin online olduğunu yani arada nanosaniye olduğunu söylemişti. Çünkü ne kadar çekeceğini bilmiyor banka senin ve çot diye çekiyor ama hızlı para çekimi yapılmıyorsa, para çıkışı ve hesap düşüşü tamamen real time demişti. Çünkü aynı anda para çekmeye kalkanlar falan olmuş, dolandırıcılık yöntemlerine karşılık real-time işlem kitleme gibi bir şeyler yapmışlar. Onların real time'dan anladığı da bu olabilir ama çok somut örnek bulamadım. Tabii, ron dennis'in örneği süper olmuş, o ayrı.

@ron dennis; edit: şimdi kart örneğini düşündüm ve eş zamanlı nedenselliğe cuk oturuyor gibi geldi. senin örneğin bende doğurduğu başka bir nokta var.

benim elimde 4 as var, sende ise 4 papaz. oyunun kuralı yüksek atan kazanıyor. ben seni yeniyorum. neden? çünkü tanımlar gereği oyun benim. senin örneğinin aksine ben kazanmaya mahkumum. eğer oyun oynanırsa ben kazanacağım.

kast ettiğim böyle bir nedensellik bağı işte. a olayı b'ye yol açardan ziyade, bu tarz bir örnek verilebilir miydi? bu oldu mu?

edit2: karenin iç açıları neden 90 derecedir? hah en baştan yapacağım matematikten basit bir örnek vermek idi. ne debelendiysem.

@kargn; emin misin? ben de tam olarak onu sorguluyorum.

Her şeyin bir nedeni var net. Zaman olsun olmasın.

rakı varsa her şey olur.

Bağlamı doğru mu anladım emin değilim ve her yazılanı da okumadım. Sadece Ron Dennis in yazdığında bir eksik var yanlış anlamadıysam;

Ron Dennis: Bilgiyi gözden kaçırıyorsun. Bilgi de zamanla ilgili. O kartlara anlamı bilgiyle yükleyebiliyoruz.

Zaman ayirip detayli yazacaktim fakat arkadasa tik sectigi icin gicik oldum. Sirf yazacagim dedigim icin ustunkoru yaziyorum.
Zaman yok dedigimizde zaman yok gibi dusunmeliyiz. Zaman yokken batak oynayip oyunu kazanamazsiniz. 'Zaman yok'u tahayyul edebilmek icin zamandan bir kesit alip filmlerdeki gibi dondurabiliriz. Hatta dondurdugunuz zaman uzerinde istedigimiz degisiklikleri yapmakta ozguruz. Fakat karemizi tamamladigimizda, bu kareyi gecmisten ve gelecekten bagimsiz olarak dusunmeliyiz ki zaman olmasin. Bu sartlar altinda batak oyununu kazanmak mumkun degil.
ATM ornegini ben de uygun bulmuyorum. Cunku real time yok diye iddia edebilirim. Bilgisayarlar nihayetinde sirali islem yapan aletler. Ve yaptiklari sirali islemler toplama cikarma gibi cok basit ve kendi basina anlamsiz islemler. Bazi islemleri atomik yapabilir fakat bu real time anlamina gelmez. Karsilikli bir islemi gercek zamanda yapabilmek ancak dagitik bir sistemle mumkun olabilir. Fakat bu sefer sistem capinda anlik tutarsizliklardan bahsedebiliriz.

Zaman olmazsa bir şey olmaz, olmayan bir şeyin nedeni de olmaz. Aynı zamanda nedensiz bir şey de olmaz.

qph.ec.quoracdn.net

Zeqam anlamaya yetmiyor lakin ekleme ihtiyacı duydum.

Tcmb'ye bağlı kamu tüzel kişiliği. Özel falan degil yani kamuya bağlı bir merkez

benim anladığım kadarıyla merkez bankası'nın denetiminde iş yapan bir şirket ama kamu değil.

sizin dediğiniz gibiyse burada çalışmak için kpss mi gerekiyor?

Hayır %100 garanti veriyorum idareya hatta doğrudan tcmb'ye bağlı bir kuruluş. Hangi kuruma kpss ile giriliyor nasıl oluyor o işlere çok uzağım. Ama şirket değil kesinlikle.

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI
BANKALARARASI TAKAS ODALARI MERKEZİ YÖNETMELİĞİ diye yazarsan detayına bakabilirsin. Anladığım kadarıyla memur olmayan çalışanları var. Kpss olmadan girilebilir.

merkezi alımla mı alıyordur bilmem. ama gördüm ki, adamlar internet sitelerinde memur demişler ama işçi sendikasına üye olmuşlar. bu sendika işini çözsem tam cevap verebilirdim. hacı zaten kadrosu o kadar az ki oraya kimseyi falan almazlar.

dell xps

çok var aslında ama aranılan özellikler önemli. sadece bilgisayar olsun kullanalım derseniz microsoft surface ya da dell xps öneririm.

Samsung Book çıkacak yakında, güzel duruyor.

lenovo yoga 3 kullanıyorum ama şimdiki aklım olsa dell xps alırdım.

bu arada alacaksanız amazon.de den alın mis gibi. ucuza oluyor oldukça.

münih, berlin.

köln düsseldorf

zaman sıkıntısı yoksa eğer Berlin görülmeli tabii ki ama kendisi bir kaç gün sürer. Benim için en güzel ve yaşanılası şehri Hamburg ama turistik olarak tatmin eder mi bilmem. Büyükleri elersek eğer bari bir heidelberg, freiburg, düsseldorf, küçücük ama bonn falan görmeniz güzel olur.

edit:
@turkuaz biliyoruz arkadaşım. soruyu soran arkadaş ilk sorusunda "esktra 1 veya 2 sehir gezebileceğinden" bahsetti nerden nereye veya hangi bütçeyle olduğunu söylemeden ve zaman kısıtsız.

Berlin yazan arkadaşlar Frankfurt ile Berlin arasındaki mesafeyi biliyorlar mı acaba?

iş boyunca frankfurt. işten sonra kalan 3 günüm var.

ama çok pahalı olmasını da istemiyorum. frankfurt'tan berlin'e tren biletleri çok pahalı geldi. 50-60 euro.

stuttgart'a 19 euroya geçiliyor. stuttgart + nürnberg yapsam mesela 3 günde çok mu sıkışık olur.

Köln Düsseldorf mu? Uzak durmalisin. Bak, güzelce güneye yakin bir yere gideceksiniz. Direkt oradan Heidelberge gidilir. Trenle cok kisa zamanda hem de. Rüya gibi sehir. Günlük gezi icin de ideal.

Stuttgart cok cekici bir sehir degil. Altstadt gezip güzel saraplar icilir, müze de gezilir evet. Oradan Münih`e bir günlügüne de gecilir. 4 gün etti zaten.

Ben de daha 2 hafta önce almanya gezisinden döndüm. Tren olayı pahalı cidden. Önceden alınırsa hızlı tren ucuz oluyormuş sanırım. Uzak yerlere ucuz uçak bileti, yakın yerlere de otobüs daha mantıklı. kullanmadım ama www.flixbus.com a bakın kesinlikle. Ucuz sayılır trene göre epey.
Ben aachena gitmiştim. Günübirlik monschau ve hollanda'da maastrichte gittim. İkisi de tek günlük geziye değer. Kısa süreli gezdiğim köln ve düsseldorf denildiği gibi pek güzel yerler değil gibi.
Yerinizde olsam 1 gece heidelberg 2 gece nürnberg yapardım.
Nürnberg'e daha önce gitmiştim güzel sehir. Heidelberge gitmedim ama güzel görünüyor

frankfurt ile berlin arası 1 saat 10 dk (bir saat on dakika) uçakla. ayrıca gün sayısı yazmıyordu ben belirttiğimde, wtf.

MHP'lilerden oyle oy alinir. Sonra Barzani ile gorusulur Kurtlerden oy alinir.

bunlar göt yalamayla ağız kirlenmez mantığındalar. okullardan o resmi söktürmeye kalkan da bu adamdı, TC ibaresini kaldırmaya çalışan da.

belki dart oynuyordur...

istediğin kadar atatürk'e laf et, dönüp dolaşıp geleceğin yer (istesen de istemesen de) odur. gidecek başka liman yok.

istediğin kadar laf etsinler, sürüne sürüne de olsa posterini asar laflarını çalarlar.

çalışanları turizm öğrencisi. (lise ve/veya üniversite düzeyinde)

fakat kritik işlerde yine ustalar çalışıyor. örneğin yemek konusunda vs.

uygulama otelleri turizm meslek liselerine aittir. öğrenciler okudukları departmanlara göre çalışıp pratik kazanırlar. hem lise hem üni turizm okudum. üniversitelerin uygulama oteli olmaz. binasında mutfak v.b. bölümleri olabilir(hepsinin yok, devlet üniversiteleri içni en azından) ama turizm liseleri gibi bağımsız uygulama otelleri olmaz.

ve evet, kritik yerlerde normal/reel elemanlar çalışır.

Tren her türlü.

Ankaradan Konya'ya trenle gidilir.

Kampinge göre değişir. Bazılarında yüzme havuzları, sosyal alanlar var. Bazılarında yok. Ama seyehat eden insanlar maskelerden arınmış oluyor genellikle. Ben hiç sorun yaşamadım. 8-10 euro ortalama fiyatlar.

burada www.the-tent.com kaldım iki kez, fiyat şehire göre uygun orman dibinde ve şehire ulaşım açışından vs çok rahat. sosyalleşmesi sana kalmış, yazın çok kalan insan oluyordu ve akşamları kamp ateşi falan var. ayrıca yazın bile geceleri ciddi serin oluyor.

roma tarih sever için doyurucu olur.
parisin farklı artıları var

hepsini toplarsak roma önde benim için.

Roma görülmeli önce bence.

roma çok büyük ve arkadaşların dediği gibi çok tarihi bir şehir.

ama paris'ten daha fazla zevk aldım. eyfel'i uzaktan ilk gördüğümde kendimi bir film sahnesinde gibi hissettim. biraz sinema dünyasının etkisi altındaydım tabi.

ayrıca louvre +1

ben ilk roma'yı gördüm ama 2. defa gitme şansım olursa paris'e giderim.

roma

italya>geri kalan avrupa bence:/

Londra

Ben Roma diyorum. Paris = overrated

almanya, 1 yıl, 3 gün.
idata vize merkezi.

Abd, 10 yil, 1 gun
Hollanda, 3 ay 2 gun
İtalya 6 ay, 2 gun

fransa
2 ay
3 gün

sonrasında yeşil pasaporta geçtik.

hollanda 1 yil

Almanya 3 ay, 2haftaya yakın.
İtalya 3 ay, 3 gün.
İspanya 3 ay, 1hafta.

yunanistan, 3 ay, 1 hafta

italya 1 hafta, 1 gün
fransa 3 ay, 2 gün.

italya, 16 gün, 7 gün.
fransa, 1 ay, 10-12 gün.
almanya, 1 yıl, 3 gün.

Oyunun başlamasına yarım saat kala salonanun önüne git, eğer bilet kalmışsa görevli elinde biletle last tickets half price diye geziniyor. Ama bu olay her oyunda olmayabilir.

Doğru duymuşsunuz, 2 senede çok büyük değişiklik gösterdi bu uygulamalar. Örneğin iki sene önce Malmö(isveç)-Kopenhag(Danimarka) arasında normal banliyo trenine biner gibi binip git gel yapıyordunuz, 100 kere binmiş olabilirim bu trene ve hiç bir kontrol olmadı. Bu yaz aynı güzergahı başka bir tren rayına taşıyıp o hattın girişine pasaport kontrol bölümü koydular, Danimarka çıkışında bir kez polis kontrolü oluyor, İsveç sınırından geçildikten sonra trene polis girip tek tek pasaportlara bakıp neden geldiniz ne kadar kalıcaksınız gibi sorular soruyor. Gerekli evraklarınız varsa hiç bir sorun yaşamıyorsunuz ama 20 dakikalık tren yolculuğu trenin kalabalıklığına göre 1 saate kadar çıkıyor ve tatsız bir his öyle sorguya çekilmek tabii. İyi yolculuklar, bol şans!

Trende calisan biri olarak hemen cevap veriyim :D

Bu aralar bolca avusturya-italya,
Italya-almanya, italya-avusturya, almanya-avusturya yaptim.

Sonuc: italya - avusturya arasinda hep kontrol vardi, (4 sene once de) simdi yine var. ama trende gecikmeye vb sebep olmuyor bu. Sinirda polisler biniyor, treni geziyorlar. O arada tren sinirda normal sekilde bekliyor (bekleme sebebi avusturya italya arasindaki elektrik farki. Bunun ayarlanmasi lazim) birkac durak sonra polisler iniyor.

Almanya - avusturya arasi da ayni sekilde. Ama mesela daha 4-5 gun once salzburgda polis bizim trende birini buldu, onu kovaladi/aradi derken 15 dk gecikmeli kalktik.

Genel olarak polis kontrolu beklenmiyor, polis supheli gordugune soruyor ya da yakaliyor. (Tam italyaya girecekken bir multeci yakaladilar mesela, trene binmeye calisirken)

Bittikten sonra evet. Bitmeden hayır.

Bitince yapılır o, evet

Bitince +1
Ama dizi izlerken "ben bu oyuncuyu daha önce nerede izledim?" diye kafam yanarsa diziyi durdurup soluğu imdb'de alıyorum.

araştırma yapıyorum da yorum araştırması değil tabii ki.

Örneğin kitap bir dönem de geçiyor huy olarak o dönemle ilgili şeyleri okumaya tarihi hissetmeye anlamaya çalışırım. Kitapta ilgiimi çeken bir konu hakkında yan okumalar araştırmalar yaparım. Kitapla ilgili öncesinde ve sonrasında yorum okumuyorum pek. Hele ekşi gibi bir yer de aman diyim :D

Film konusunda, film sonrası kritik kesin okurum. Öncesinde nadiren eğer tam içime sinmediyse spoilersız yorum okurum ama kuşkucu yaklaşarak çünkü çok subjektif oluyor. Özellikle ekşi sözlük gibi bir yerde. Burda bana Kubrick izleyip sonrasında hiç ciddi kritik okumadan konuşacak biri yoktur heralde. Film izlerken durdurup yorum okuma hiç yapmadım yapacağımı sanmıyorum.

Henüz bitmemişken değil henüz başlamamışken bile bakarım, spoiler seviyorum.

Bitirdikten sonra bakıyorum +1

Araştırma yaparım, spoiler okumam.
Bazen yarım kaldığımda ya da diziyse ve ben geriden gidiyorsam birkaç noktayla ilgili spoilerı da göze alarak ufak ufak bakınırım.
Yani başlamadan önce biraz araştırır, bitirdikten sonra daha detaylı araştırırım.

filme ya da kitaba "tabula rasa" kıvamında başlamak çok hoşuma gidiyor; böylece hem kendimi uzak durmaya çalıştığım mainstream'le acaba aynı mı düşünmüşüm diye değerlendirebiliyorum bittikten sonra, hem de yine o mainstream yargılardan etkilenmeden tamamen kendi kendimle baş başa bırakabiliyorum eseri.

filmde kolay ama kitapta zor tabii, hiç bilmediğim bir şeyle karşılaşmışsam mümkün olduğunda öznel yorumlara erişmeye çalışıyorum, wikipedia ve sair. bittikten sonra -özellikle kurgu için geçerli- okuduğum/izlediğim şeyden çok tatmin olmuşsam ilişmiyorum sağa sola, ansiklopedik bilgi harici bakmamaya çalışıyorum. arada kalmışsam olabildiğince çok bakmaya çalışıyorum ki ya beğeneyim ya da beğenmeyeyim. sevmediysem hiç bakmıyorum.

bitirmeden yapmamaya çalışıyorum. hatta bir kitap ya da filmi bitirdikten sonra bile ekşideki başlığına bakasım gelmiyor. bendeki haliyle kalsın istiyorum.

bir de bazı kitapların önsözünü öyle bir yazıyorlar ki, "teşekkürler okumuş kadar oldum" diyorsun, bundan da nefret ediyorum.

orta dünya'yı düşünüyorum, araştırmak değil benimkisi galiba, vücuduma nakşeddirecek kadar seviyorum.

filmi/kitabı sevdiysem mutlaka araştırmasını yaparım.

Arada filmi durdurup ya da kitabi birakip bakiyorum. Hatta baslamadan baktigim bile oluyor. Spoiler denilen olayi seven nadir insanlardanim sanirim.

Yorumlara elestrilere bakmam. Izlerken de izledikten sonra da. Ama filmde ya da kitapta gordugum bir detayi, "aa o olay neymis, o isin asli neymis, bu ne demekmis vs." diyip acip bakarim. Elestri ve yorumlara hic baslamadan once baktiysam bakmisimdir, basladiktan sonra hicbir sekilde bakmam cunku zaten basladim, eletriler beni ilgilendirmiyor, kendi elestirimi yaparim.

filmlerde değil ama kitaplarda yapıyorum
@kakao +1 spoiler severim hahaha

Bitirdikten sonra mutlaka yapıyorum ama ilk defa okuyacağım bir yazarsa kitaba başlamadan önce yazarla ilgili araştırma yaparım ya da biyografi, tarih konulu bir filmse izlemeden önce de konuyu araştırırım.

Evet yapıyorum. Ben spoiler'ı da çok severim. Hatta spoiler'sız izlediğim zaman o belirsizlik beni rahatsız eder, 'Ne izlediğimi bile bilmiyorum' hissine kapılırım. Spoiler olmasa bile ana karakterler kim, ne yapıyorlar, dertleri ne, bilmek isterim. Karakterlerin kim olduğunu anlar anlamaz ve olayların ne olduğunu öğrenir öğrenmez son sayfaya giderim zaten. Filmde de aynı şeyi yaparım. O yüzden öncesinde de biraz bakarım ama tam kaptırmış giderken de "Acaba millet tam bu anda neler hissetmiş" diye durdurup kurcalarım. Çok beğendiysem, sonrasında 4-5 saat araştırma yapar, notlar alırım.

kac-yasindayim.com

Hesapla. Al.

alabilirsin tabii ki. 26 yaşın altındasın.

26 ve altı anlamına gelir. ekime kadar alabilirsin. alırsan ekime almazsan...

25 yaşında olduğuna göre evet.

telefonun yedeğini alıp format atın. antivirüs vs. de var ama onlar da kesin çözüm değil.

galatasaray yapıyor. fiyatlar yarı yarıyadan da düşük bazı kategorilerde. bir de üstüne gsstore hediye çeki veriyorlar.

londra'nın sokak yemekçileri pek meşhurdur, her milletten şahane bir ortamları var, tam olarak mevki bilmiyorum ama ben olsam ilk iş oraya giderdim. farklı lezzetler, farklı kültürler...

Shoreditch ve brick lane tarafkarini ve city i gezebilirsin.

camden town en memnun kaldığım yerlerden biriydi. gitmediysen tavsiye ederim.

+1 sene hakkin var mezun olduktan sonra.

Yüksek lisans 2+1 yıl tecil verir.

2015'de başladın 2017'de bitti. 2018'e kadar tecillisin.

2015'de başladın 1 sene uzattın 2018'de bitti. 2019'a uzamaz yine 2018 olur.

Tecil Haziran'da bitiyorsa para cezası vs. yaşamadan Aralık ayına kadar vaktin var. Şubat celbinde de asker olmazsan cezai işlem başlar.

eğer bir son dakika değişikliği yoksa 2+1 bilgisi yanlış. bir tezli yüksek lisans 3 yıl 4 ay okurken tecil edebilir bitmediği takdirde. bitince de 1 yıl daha tecil alırsınız.

@prodeq: 3 yıl toplam tanınan süredir. 4 ay ise eğer yüksek lisans için bir hazırlık eğitimi alacaksan tanınan süredir. Tek bir yüksek lisans programı ile normal şartlarda 3 yıl (6 yarı yıl kadar) hazırlık halinde 3 yıl 4 ay uzatılır sadece. 1 yıl olan hak (okulu 3 yıldan önce bitirdiğin taktirde) tecil değil sevk ertelemesidir, 3 yıl 4 ayın üstüne konulamaz. Ama dediğim gibi zaten resmi olarak sene sonuna kadar askerlikle alakan olmuyor, bu durumda yine senin dediğin gibi resmen olmasa da fiilen 4 yıllık bir erteleme gerçekleşmiş oluyor.

Bu şimdiki bildiğim durum.

Tabi burada kimse memur değil, ikimiz de yanılıyor olabiliriz en güncel ve kesin bilgi için başlığı açan arkadaş askerlik şubesine başvurmalı.

Benzer durumu yaşadım bir kaç ay önce Amerika vizesi için. Diplomatik nota ile yalnızca gri ve yeşile vize basıyorlarmış, bordo olmaz demişlerdi.

satıcı amazon olmalı. bugün son.

Ne kadar indirim yapılıyor?

40 Euro ve üzeri alışverişlerde geçerli.

ne kadar indirim yapılıyor ve sadece amazon satıcılarını filtreleme özelliği var mı, yok mu, ben mi bulamadım?

10 € indirim yapıyor
solda aşağıda anbieter yazar oradan amazon.de'yi seçin

Toplam ücret 30 Euro'dan fazla olursa gümrük vergisine tabiidir kanunu Bakanlar Kurulu'na sunuldu ama bildiğim kadarıyla henüz Resmi Gazete'de yayınlanmadı.

olmadı daha. resmi gazetede çıkana kadar bişey yok.

Ankara'ya git gel bence. Uçakla geçersin ne güzel. Olmadı deniz helikopteri kirala.

ucuz olsun gibi bir derdin yoksa, valizin falan da olacaksa en temizi havataşla taksim'e geçip oradan yine havataş'la sabiha gökçen'e gitmek olur. toplu taşıma ile de metro+marmaray+metro+otobüs şeklinde havalimanına ulaşabilirsin.

ankara'ya git gel pek de mantıklı değil bence. hava durumu nedeniyle rötar vs. olursa vakit sıkıntısı bile yaşayabilirsin.

saçma geldi bana da epey. daha kısa bir yolu vardır istanbul'dan.

çekincem şu, ölü gibi yorgun ve uykusuz olacağım, bir de valizle koşturmak istemiyorum. zira tatile gideceğiz oradan uykusuz şekilde. ama yapacak bir şey yok galiba.

bir diğer husus da aslında pendik tren istasyonu'ndan kardeşimi alacağım. o yüzden sabiha gökçen'e havataşla doğrudan geçmek işime gelmiyor. toplu taşımayı o nedenle sormuştum.

Ankara'da kosturacaksin bu sefer. Bir ucaktan inip hemen yandakine binmeyeceksin. Tekrar gelis katina cikip bir kontrolden daha geceksin. Sonra o ucagin bulundugu kapiya gideceksin ve bekleyeceksin. Ankara ucusu cok kisa, dogru durust dinlenemezsin zaten.

Havatas'la rahat dinlene dinlene gidersin.

Metrolarla yorulursun.

o zaman metro+marmaray+metro ile pendik köprüsüne gel. kardeşin tren istasyonundan 132h'ye binsin, 2 durak sonra sen de köprüden binersin. beraber geçersiniz havalimanına.

gerçi kardeşini karşılaman falan gerekmiyorsa, kendisi otobüse binebilecekse o kendisi direk otobüsle gider sen de havataşla gidersin havalimanında buluşursunuz. bu da bir seçenek. valizlerle aktarma yorar, istanbul'da aktarma dediğimiz şey tam olarak aktarma değil çünkü.

Sen havataslari kullan, en az yorgunlukla oyle atlatabilirsin. Kardesini alma, cile olur senin icin, o gelsin.

Bakırköy'den İDO ile Kadıköy'e geç. Oradan Pendik otobüslerine bin.

kadıköy'den otobüse binme çok üşürsün. metroya bin, artık pendik durağı da var.

illa otobüse binicem dersen de 16,17, 16D gibi otobüslerre binebilirsin.

bu kış kıyamette otobüsle gelmesi 10 kat, belki de daha fazla tehlikeli. uçak en güvenli ulaşım çeşididir. zaten tehlikeli olacağını öngörürlerse uçuşu iptal ederler. tek sıkıntı uçuşun rötar yemesi veya iptal edilmesi olacaktır.

türbülansın yaz veya kış ile ilgili çok bağlantısı yok açıkçası. tamamen o günkü koşullardaki uçağın bulunduğu irtifadaki şartlara bağlı bir durum.

kanat üstü veya ön taraftan bir koltuk alın, mümkünse koridor. sarsıntıyı en az burada hissedersiniz.

hiçbir şey olmaz, gelsin uçakla.
ben de ilk kez uçağa bindiğimde kıştı ve neden bilmiyorum bende de "olum hava kötü kesin eminönündeki balıkçı teknesi gibi sallanıcaz bütün yol" diye düşünmüştüm. hiç de öyle bir durum olmadı. genel hava durumuyla pek alakası yokmuş o olayların yani.

Uzmanı değilim ama deneyimlerime göre çok rüzgarlı ve fırtınalı havada iniş kalkış daha sarsıntılı oluyor. Sallansa bile bir şey olmaz tabii ama bunu ona anlatmak zor (annemden biliyorum).
Her halükarda otobüsten daha güvenlidir. Sakinleştirici bir ilaç alıp binsin. O zaman sallantı beşik gibi geliyor-muş :P

hiç bir şey olmaz soğuk havalarda uçaklar daha performanslı çalışır.
sıkıntı yapmasın binsin uçağa. türbülansın soğuk sıcak hava ile alakası pek yok o yüzden her zamanki gibi binip gelebilir.

uçak ya da tren derim.

uçak bulutların üstüne çıkmıyor mu acaba. orda hava iyidir bence. inişte biraz sorun olur.

En rahatı ve en kolayı trenle gelsin, tedirgin oluyorsanız bu sizin için daha rahat olur.

Kisin hava daha bulutlu oldugu icin inis cikista daha fazla sarsinti olur evet. Ama bulutlarin ustunde pek farklilik olmaz.

Binsin uçağa nolcak ya. Bu havada otobüs daha tehlikeli.

deve eti ve sütü için de yetiştirilip kesilen bir hayvan. tesbih için kesmezler ama kaplumbağayı öldürürler kabuğu için.

kaplumbağanın ölmesini beklemezler, çünkü baya uzun ömürlü oluyor kaplumbağalar.

brugge ve gent, in brugges filmini izle gerisi gelir zaten.

brüksel de kendine has bence görülebilir. ab parlamentosunda ülkemizin adının yazmadığı görülebilir, akşam vakti meydanda bir bira içilebilir.
brugge da harika doğal bir yer. kesinlikle görülmeli.
ama gitmişken belçikaya brüksele gitmek gerek başkent neticede. kesinlikle güzel bir yer. waffle, çikolata cenneti.

brugge cok guzel mutlaka gidin

Brüksel'den Brugge'ye trenle giderken Gent yol üzeri. Antwerp fazla kuzeyde kalıyor. İyi bir planlama ile Brüksel-Gent-Brugge kısıtlı zamana sığdırılabilir gibi. Gent'i görmedim ama düşündüm de gitseymişim oraya da keşke diyorum. Brugge güzel yer ama.

Bölümünden alacak o belgeleri işte. Çok sürmüyor

eğitim amacıyla gittiğine dair imzalı-kaşeli belge sunması gerekiyor.

geçen sene kızıma aldım. öğrenci belgesi yetti. cüzdan bedeli ödedim sadece. bir senede prosedür değiştiyse bilemiyorum ama çok zor değil emniyetin sitesinde vardır bilgi.

ucretsiz degil, harcsiz pasaport o. harc disindaki ucreti odeyeceksiniz yine 87.5 lira mi neydi.

ogrenci belgesi + fotograf + makbuz diye hatirliyorum ben. zaten gidince ogrenci icin harcsiz pasaport derseniz yardimci olurlar. e-devletten de ogrenci belgesi alabilirsiniz devlet dairelerinde ise yarar.

oculus.

(bkz: hololens)

(bkz: cardboard)

www.breville.com.tr

kindle.

kindle demeye gelmiştim

Fitbit tarzı bir akıllı bileklik olabilir.

kindle'ı var :(

onu anlatan bir objeyle birlikte www.bobblehead.com.tr

bluetooth kulaklıklar çok kullanışlı. öyle bir şey olabilir.
www.amazon.de

www.amazon.de

starbucks termosu olabilir.

kapsülsüz espresso makinesi olabilir.
www.amazon.de

Eğer kitap seviyorsa exlibris (kitap) mührü. yudumis var Facebook'ta güzel unutulmaz bir hediye olur.

ne tarz bir arkadaş? kız mı erkek mi? yaşı kaç?

Instax kamera veya güzel bir bluetooth speaker' a kimse hayır demez :) yanına da erkek-kız durumuna göre güzel bi kokulu mum, çikolata veya 1 şişe gin-çikolata :))

temel merakları neler? cinsiyet yaş iş?

yaş 30. iş arkadaşı.

yatıracak çok paran varsa, yani her ay 200-300 lira bu işe ayıracaksan plakçılık zevkli ve elegan bir hobi.

dandik pikap, toz toprak içinde plak ya da dijital kaydedilmiş yeni albümlerin plaklarını falan dinleyeceksen, çok rica ediyorum bu işe bulaşma. bulaşsan da "bunun zevki başka" diye gezme ortalıkta. döküntü vosvosu zor bela yürütüp "bundan aldığım zevki başka arabadan almadım" diyen tipler gibi oluyor.

neyse, huysuz ihtiyarlığı bir kenara bırakacak olursak, iyi pikap al(direct drive mümkünse), iyi hoparlörlerin olsun. analog kaydedilmiş albümlerin temiz plaklarını al dinle. ebay'de sebil gibi plak var. memlekette ise iyi plak bulmak zor. bir kaç plakçı dükkanı var o kadar. flört'ün demli albümü de plak olarak basıldı. kayıt-miks ve mastering tamamen analog olarak yapıldığı için onu plaktan dinlemek mantıklı.

ben bu olaya sandığımdan da yabancıyım galiba. pikap aldıktan sonra bir de hoparlör mü almak lazım. tamamen mekanik iğne ile çalmıyor mu bunlar?

www.amazon.com

şu nasıldır mesela?

tamamen mekanik dediğiniz gramafon oluyor

hoparlör alman gerekiyor tabii. sesi nereden duymayı planlıyorsun? iğne plaktaki sesi elektriğe çeviriyor sadece. senin dediğin alet gramofon. orada iğneye bağlı bir koni var. ama yani 2016 yılındayız o kadar dandik bir ses duymak ister misin bilmiyorum. kaldı ki gramofonlar 78 devir çalar sadece. 78 devir plak bulmak ayrı dert. çok eski teknoloji kısacası uzak dur.

1000 liranın altına alacağın her pikap aşağı yukarı aynı kalitede olacaktır. parayı göster, ses gelsin.

Sadece hoparlör değil, bir de PHONO çıkışlı amfi alman lazım. Analog pikaplardan çıkan sesin duyulabilir seviyeye gelmesi için yükseltici gerekir, onu da PHONO çıkışı karşılar. AUX çıkışları karşılamaz, zira AUX'ta yükseltici yoktur.

Eğer giriş seviyesi alayım, deneyeyim diyorsan işin mekaniğini anlamak için yeni nesil dijital pikaplardan alıp -daha ucuz olurlar- direkt speaker'a bağlayadabilirsin (D&R'daki aletlerin bir çoğu oluyor bu).

Direct Drive aletler markadan markaya değişir fiyat olarak, ama ben pikap alınır mı diye soran herkese D&R'dan 400TL'ye bir alet alıp en az 3 ay kullanmasını ve eğer hobinin devamını getirecekse onu satıp yatırım yapmasını öneririm.

Bu arada D&R'daki CD'den çekme plaklar doğrudur. The Beatles'ın 120 TL'ye satılan Remastered'larının 90%'ı CD kalitesinde plaklardır. Onları almak yerine plakçılardan ikinci el albümler alınabilir 60-70 TL'ye. Hepsi de analog kayıttır.

bu konu daha önce de farklı başlıkta tartışıldı, yine birisi çıkıp "cd plaktan daha iyi ses verir" dedi. orada da yazmıştım, burada da yazacağım; sıkıştırılmış sesin, sıkıştırılmamış sesten daha iyi olduğunu iddia eden hiçkimse müzik üzerine tavsiye vermemeli. alınan her ses analog değildir. hele konu plaksa hiç değildir. plak için özel mastering yapılması gerekir. bu yüzden de d&r'daki "o" plaklar alınmaz.

plağı turntable'da döndürüyorsun diye alacaksan sakın alma. pink floyd'un abbey road'da yaptığı remastered olmayan albümleri dinleyip "bak lan davulun yeri nasıl da belli, gitar nasıl soldan soldan vuruyor" diyeceksen, rolling stones'un gimme sherlter'ını dinlerken merry clayton'ın vokali sırasında gaza gelip stüdyodaki koltuktan çığlık atan mick jagger'ı duymaktan zevk alacaksan al.

plak, eğer doğrusunu alırsan duyup duyabileceğin en kaliteli sesi verir. ihtiyacım yok o kadar kaliteye diyorsan ayda spotify al, f/p olarak daha verimli...

bir de "zihni iyidir" denmiş. değildir. zihni çakar geçer. dinlemek istediğin tarza göre istanbul'daysan farklı bir çok plakçı var. indie için plakhane, prog/saykodelik için rainbow45... vb. o aşamaya geldiğinde bana mesaj atarsan yardımcı olurum.

mermize +1

kalite için alacaksan adam gibi amfi ve kulaklık al bence. bir fiiO e10k bir de sennheiser hd 650 ile Flac formatında müzik dinle, her türlü tatmin olursun. bakım gibi dertlerle uğraşmazsın.

dijitali savunan arkadaşların dediğine ek olarak;

evet cd plaktan daha kaliteli değil. A/D çevirim pek doğru değil. 16 bit çözünürlüğünde çalışıyor CD. Bir nevi düşük çözünürlüklü JPEG yani. Ancak günümüzde 24bit A/D çevirim yapılıyor. 24bit çözünürlüğünde basılan albümler var. Bunlar ile tamamen analog olarak kaydedilip mikslenmiş versiyonları ayırt etmek pratikte imkansız.

Bir hobi olarak plak biriktirmek, onları dinlemek falan elbette çok zevkli. Şimdi kimse kusura bakmasın, machine head'in 1972 ingiltere baskısı temiz plağını dinlemekle 24bit SACD versiyonunu dinlemek arasında "psikolojik" olarak çok fark var.

4800

yamulmuyorsam üniversitelerin mezunları için ayrı kimlikleri oluyor. bir sor yönetime istersen. onu basıp geçiyorsun direkt.

girememesi lazim.
sirketlerde oyle oluyo misal istem cikan elemani ertesi gun iceri almiolar (icerden biri kefil olmadkca)

Her mezunum diyen elini kolunu sallaya sallaya girmesin diye yapılıyor. Sende öğrenci tipi görmemiştir ya da sordun diye hemen buyur etmemiştir.

Bana da oldu aynısı, o kampüste de tanıdık hoca falan olmadığı için bildiğin giremedim kendi okuluma.

Hatta inat ettim diğer iki kapıdan da farklı bahanelerle girmeye çalıştım o da yemedi.

benim mezun olduğum okulda arabama kadar tanıyorlardı ve araba için öğrenci giriş kartı hep duruyordu. o yüzden sorun yaşamamıştım.

girebilmesi lazım. mezunun üniversite yerleşkesine girememesi o üniversite için bir sikkoluk göstergesidir. tercih yapacak liseli arkadaşlarımız bu göstergeyi de dikkate alabilirler.

öğrencilik zamanı kadar kolay olmuyor.

Odtü'de mezun kimliğiyle ya da güvenliğe öğrenci numaranızı söyleyerek girebiliyorsunuz. Elini kolunu sallayarak girilmemesi gerekir.

Diplomamı almaya geldim diyerek girebilirsin. Ben öyle yapıyorum bu sıralar.

devlet hastanesinde çalışanlar düz 657li devlet memuru
sağlık bakalığının faklı örgütlenmeleri var kamu hastaneleri birliği (hastaneler bunun altında) ve halk sağlığı, bir de merkezdeki kurumlar var da bunların çok az sayısı bu ikisine kıyasla
doktor arkdaşlar daha iyi bilir ama
aile hekimlerinde durum farklı sanırım.-statüleri ne bilmiyorum. onlar yanlarındakileri çalıştırıyorlar filan sanırım sözleşmeli statüdeler.
bir de üniversitede hoca olanlar farklı onlar akademik personel -daha farklı kapsamda devlet memuru diyebiliriz.

hakim-savcı adalet bakanlığı ilişkisi bunun bildiğim hiç lamı cimi yok doğrudan devlet memuru

saab seviyorum.

peugeot sevmiyorum.

eski toyotaları severim yenileri sevmem
wv grubunu sevmiyorum
alfo romeo sevmiyorum (tipleri ve fanları hoşuma gitmiyor)

sevdiklerim
fiat f/p oranları iyi
renault dizel motorları güzel

ha para verip alırmıyım almam ama seviyorum.

Volvo premium mu yahu.

Reno, ic dizaynina emek harciyorlar.

Mazda hatchback araclarinin tipini seviyorum.

Reno bazi modelleri ve fiatlar kiralik arac standardinda oldugu icin sevmiyorum. Bombos teneke.

Hando civic apacileri yuzunden hondaya mesafeliyim. Bir de astralife var. ay gotum.

her markanın belirli özel modelleri sevilir, belirli özel modelleri de sevilmez. kendi zevkimden örnek vermek gerekirse;

-- peugeot 306 hb'leri çok sevip (özellikle 306 gti), diğer peugeot'lardan gıcık kaparım (özellikle modern 307'den itibaren)

-- hyundai coupe v6 harici hyundai evimin önüne koymam.

---------------

ayrıca markayı yönelik olduğu pazara göre sevip sevmemek gerekir. avrupa'da japon kompakt araba almak bence hata iken, amerikan piyasasında japon premium arabaları (acura, infiniti, lexus vs.) çok hoşlar donanım ve motor olarak. ama lexus'ların tip çok sportif ve dolayısıyla çok çirkin. ayrıca söz konusu bölgede cadillac ats gibi "taşşaklı" amerikanlar da geldi son zamanında.

avrupada ise almandan şaşmamak gerekir.

sevdiğim;
- citröen; Türkiye'de f/p canavarı otomobiller getiriyor(du). Motor ve şanzumanları gayet başarılı, modelleri gayet dolu oluyor ve alternatiflerinden ucuz oluyor, seviyorum.
- fiat; yetkili servisleri gördüğüm en ucuzu. fiyatları uygun ve parasına göre güzel. tamam arabaları çok iyi değil, ama genellikle o paraya alınacak en iyisi.
- skoda: vw'nin yerini bileni gibi geliyor bana. orta direk şabanın arabası, hakkını veriyor.

sevmediğim;
- vw: aşırı fiyat, gereksiz hava, kendini bi halt sanan orta sınıf tavrı yüzünden sevmiyorum.
- reno: bomboş araba yaptıkları için sevmiyorum. 4 ileri tam otomatik viteslerine gıcığım. (yeni megan ve lattitude hariç)
- ford: hem çok yaksın, hem ağır olsun, hem hızlanmasın ama pahalı da olsun arabası. nedense bir ısınamadım, ama transit serisine göz kırpmamak elde değil.

Volkswagen'den nefret ederim. Neden boyle pahalilar anlamis degilim ve tek bir tane bile estetik tasarimi yok. Tasarimlari felaket. (Son kasalardan bahsediyorum)
Fiat'i da hic sevmem, malzeme kaltesi sifir. Ona gore de fiyati var zaten.

opel severim. çünkü amblemi direksiyonda çok iyi duruyor.

şöyle bir yerin reklamını görmüştüm geçenlerde, ben de reklam yaptım gibi oldu ama neyse:

www.okumamerkezi.com

Bayındır 2 ye kitapçanın yeni yeri açılmış, oraya bakabilirsin

caribou selanik... iç kısım

torrent sistemi öncelikle decentralized bir sistemdir. yani önceki napster, dc++ gibi sunucu bağımlılığı olmadığından, polisler gidip bir bilgisayarın fişini çekerek sistemi kapatamazlar. bildiğiniz gibi içeriğin kendisi bir sağlayıcı tarafındansa katılımcılarca paylaşılır. bu noktada sizin kaydınızın tutulabileceği iki nokta var:

1. özel (private) bir torrent sitesi kullanıyorsanız; bu site sizin kullanıcı bilgilerinizle, indirmiş olduklarınız vs. bilgilerini tutabilirler. iyi torrent siteleri kullanıcı davranışıyla ilgili (ratio dışında) hiçbir bilgi tutmaz, önceden ne indirdiğinizi dahi göremezsiniz. böyle websitesilerine olası bir polis baskını durumunda sizinle ilgili bilgileri paylaşmak durumundalar. eğer ellerinde neler indirdiğiniz bilgisi varsa bu bilgi aleyhinize kullanılabilir. şayet umuma açık (public) torrent trackerlar kullanıyorsanız böyle bir ihtimal yok. çünkü ne indirdiğiniz bilgisi olsa dahi, elde kullanıcı bilginiz yok.

2. telif hakkı takipçileri genelde bu yöntemi takip ediyorlar. websitesiyle uğraşmak yerine, telifli bir içeriği indiriyor veya paylaşıyorlar. gönderme veya indirme işleminin olması için elbette sizin bilgisayarınızın ip adresinin (veya vpn adresinin) bilinmesi gerekiyor. eğer ip adresi kendi hüküm alanındaysa (misal Türkiye'deyse), isp üzerinden kişisel bilgilerinize ulaşabilir ve indirme veya paylaşma (ayrı suçlar) suçu üzerinden aleyhinize dava açabilir.

torrent sistemini sadece vpn kullanıyorsan, dpi ile her türlü takip ediyorlar.

btk'nın birsürü dpi (deep packet inspection) makinası aldığını duymuştum, yakın zamanda işleme sokarlar muhtemelen.

ama güzel bir şifrelemesi olan bir vpn kullanırsan takibi bir hayli zor.

diğer yandan, içerik orijinal yoldan indiriliyorsa (yani bir filmi satın alıp indirip paylaşıyorsan) dosya içeriğine ip bildiren minik programlar yerleştirme teknolojisi var, özellikle yazılım paylaşımlarında falan oradan yakalanıyorsun. bu yüzden de vpn'in sürekli ve şifreli olması önemli.

çekirdek fazla ince öğütülmüş olabilir veya kullanılan suyun sıcaklığı da çok fazla olabilir.

ama sadece evde yaptığım değil, 3. dalga kahvecilerde de böyle oluyor.

Kahve cekirdeklerinin türüne (asidik olup olmamasi) ve de nasil kavrulduklarina da bagli. Evde iki cesit kahve cekirdegi var, kendim ayni ayarda cekip, ayni su sicakliginda filtre kahve yapiyorum. Biri, belirgin sekilde "eksi/aci".

Ama genel sorun, sudaymis. Suyun kahveye cok hizli temas ettirilmesiymis ya da suyun kahve yapacak "kalite"de olmamasi. Klorlu olmasi ya da cok yüksek PHli olmasi gibi... Kaynak internet.

Ben de çekirdek ve yöreden diyorum, ben de alıyorum bazen o ekşiliği. Narenciye notaları diyor bazı yerler :) Guatemala denemenizi tavsiye ederim, pek olmuyor.

İyinin ötesinde çok iyi durumdadır. Şu anda 23 yaşında ve 3. sınıftayım. 3 yıl sonra 7000 TL alacağımı hayal edemiyorum. 30 yaşındaysa en az 3500 almalı.

Edit: ben makineyi örnek verdim.

ne mühendisi?
gıda var bilgisayar var...
ama 7000tl 26 yaşındaki bir mühendis için iyi bir para

branş makine, elektronik, bilgisayar gibi temel ve iş imkanı yüksek olanları.

izmir piyasasında o yaşa o paraya çüş dersin. bence çok iyi durumda.

branş yine makina.

30 yaşımdayım. mühendisim. şu an 7000 lira almıyorum ama iş değiştirecek olsam 8000 net isterim. 26 yaşında kaç senelik tecribesi olduğuna da bağlı ama taş çatlasa 2-3 senedir diye tahmin edip gayet iyi alıyor diyebiliriz.

Mezun olur olmaz Dubai'ye giden inşaatçı arkadaşım var. 7000 dolar alıyor. 3 sene sonrasını ben de merak ediyorum

ODTÜ-Bilkent-Boğaziçi mezunu makina elektronik bilgisayar ise normal. Diğerleri ise iyi.

Nerede ne kadar çalıştığı, hangi şartlarda o parayı aldığı önemli. Haftada 5 gün teknokentte çalışıyorsa iyi, Afganistan'da santiyede ise kötü.

Firmasına ve sektörüne göre değişir.Biz İstanbulda teknisyen grubu yöneten bakım mühendislerine kapıyı minimum 7 bin brütten açıyoruz.

Bizde sorulmuyor. Zaten izin alma diye bir kavram da yok, hangi tarihte ofiste olmayacaksan sisteme giriyorsun o kadar.

Tabi belli kriterler var, mesela aynı tarihte izinde olabilecek maksimum kişi sayısı gibi ama bunları görüp zaten ona göre giriyorsun izinlerini.

yıllık izin ise sormuyor,
mazeret izni ise hayırdır sıkıntılı bir durum mu var diye soruyor(sağlık vs) söylemek istemezsen peki diyor.

vay arkadaş. bir tek bizimkiler mi soruyor yani.

Devlet'te çalışıyorsanız sorulur, var mı öyle.
@basond+1.

olur da iş görüşmesine gider belki ümidi taşıyan müdürler sormuyorlar, bizzat deneyimledim

sözen ne?

3. elektrikli öğütücü pratiktir.

1- Biz ofiste hario kullanıyoruz, epey memnunum. sözen konusunda fikrim yok.
2- fikrim yok.
3- 3-4 kişiye kahve yapacağım zaman el mecbur kullanıyorum, yoksa 10-15 dakika kahve öğütmekle uğraşılmıyor. yanlış değilsem delonghi var bizde, fena değil.

Pardon, eklenme soru: ben "firenç pires'e göre" dediğimde verdikleri boyutta çekmek istiyorum. sinbo elektrinkliylen olmuyor öyle. Neyle olur?

1- sözen kullanıyorum, memnunum. boyut önemli mi, sanmıyorum. klasiklerden al işte. hario denmiş, onu da alabilirsin tabii istiyorsan.

2- altında vidası var, onunla ayarlanıyor. yalnız mesela french press için oldukça kalın öğüteceksin, sözen öğütücülerse özünde türk kahvesi için yapılıyor. ve vidayla ayarlanmasına rağmen bazısı yeteri kadar kalın öğütmüyor. hani fabrikasyon değil, el yapımı olduğu için üründen ürüne değişiyor. dolayısıyla istanbul'da oturuyorsan eminönü'ne git direkt sözen'e, ne için kullanacaksan söyle, küçük bi ayarlama yapıyorlar. zaten deneme de yapabilirsin orada.

3- genellikle bıçaklı olur onlar, kahveyi öğütmekten ziyade parçalıyorlar. bu yüzden kahvenin nispeten acılaşmasına sebep oluyor. ekonomik olarak en iyi çözüm sözen değirmenler bu konuda. ha biraz çevireceksin ama insan alışıyor. her sabah üşenmeden yapıyorum. hareket oluyor hem, iyidir. yalnız, tek kişi için konuşuyorum tabii, birkaç kişiye yapmaya kalktığında eziyet oluyor biraz.

el ile öğütme işi ne kadar sürüyor merak ettim.

delonghi kg79 var. espresso dışında her türlü incelikte öğütme yapabiliyor.

ben önceden araştırmıştım ama ankara'da bulamamıştım. o yüzden şu siteden almıştım;

www.baristasepeti.com

baba 2

Godfather 2 demeye gelmistim ben de.

Baba/Serpico

Devil's Advocate

acik ara heat

scent of a woman

Carlito's way. ama tabi scarface ten sonra izlememin etkisi büyük.

carlito's way +1

enfes filmdir. izlemeyen izlemeli.

scent of a woman +1

dog day afternoon +1

Scent of a woman

Kimse Scarface dememiş yav, ilginç. Halbuki "I am the bad man" tiradı falan baya sağlamdır.

Scarface

carlito's way'e kadar dog day afternoon idi..sonra Scarecrow'u seyrettim o da fav oldu..

O kadar cok ki hangisini seçerseniz digerinin hatri kalır.
Scarface, Godfather vb.

Yaşlılık filmlerini pek beğemedim. Belki o genç güçlü halini görememekten. ama 88 minuteste de fena değildi.