Ekşi Duyuru

Servisle Kadıköy'e veya Yenisahra'ya geçip Havataş ve E-10/E-11'e binebilirsin..

telefonu pantolonun cebine koyuyorum genelde. pantolonu da katlayıp yastığın kenarına (varsa duvara bakan kısma doğru sıkıştırıyorum).

telefonu alarm için yastık altına koyarler genelde (ben öyle uyuyamam)..

Ranza altıysa rahat..masa üstü, yatak altı koy bir yere sorun olmaz. Kalkar kapatırsın alarmı. Güvenmiyorsan bir kaç kıyafet katla arasında dursun vs.

Rana üstüyse cebi olan bir şey varsa üzerinde cebinde olabilir. Geçen en son ranza üstünde kalırken ranzanın ucu dolabın üstüne denk geliyordu dolabın üstünü masa gibi kullandım..

Alarmı da kur gitsin sorun olmaz. Sesi abartı olmasın ama alarmın melodiside sinir bozucu bir şey olmasın fazla uzatmadan uyanırsan sorun olmaz :) zaten kim ne diyecek hostel işte herkes aynı..

Benim ogrenciyken kaldığım hostellerde alarmlı saat ve kilitli dolap vardı. Bazılarında oluyor. Ama yoksa küçük göğüse gelen seyehat cuzdanlari oluyor. Paralar, pasaportlari onda tutabilirsin. Telefonu da yastığın altına. Her türlü alarm normaldir. Uçağın vardır kalkmak zorundasindir. Zaten digerleri kulak tikaci takiyor genelde. Bizde kulak tikaci ve uyku gozlugu de vermislerdi. Ben hostel yerine baska bir yerde mi kaldim acaba?

metro veriyor.

nilüfer vermiyor yazmıştı biri. kesin bilgi değil ,yaymayın.

burun bantları azaltıyor diyolla

(bkz: breathe right)

genelde fazla kilodan da horlama gerçekleşebiliyormuş. sigarayı azaltmak ya da bırakmak bir çözüm olabilir.

Yastığı 45 derece açıyla kullanıp hafif dik yatabilirsiniz? Sırt üstü yerine yan yatabilirsiniz ve yan yatmayı garantilemek için tshirt'ün sırt kısmına sizi rahatsız edecek bir şey koyabilirsiniz pinpon topu vb- bir yerde okumuştum, uydurmuyorum :)-.

Hostelde ucuz diye kaliniyo, kalan ceksin valla. Cok merakliysan sessizlige vb para verip ozel odada kalsin.

yatmadan odadakilere horladığımda uyandırabilirsiniz dersin.

6 saat

Haremden de 5, trafik yoksa

Anadolu tarafına gideceğim fark ederse

Molasız gidenler var 4.5 saat.
Efetur gidiyor sanırım

Molasız 5 saat.

ürünler sterlin üstünden olduğu için pek ucuz olduğunu düşünmüyorum acıkcası

hiçbir duty free'de ucuz değildirki? :/
londra'da gezeceksen şehir merkezindeki kozmetik shop'lardan alırsın.
sadece aktarma yapıyorsan da yine pahalı, sterlin pahalı çünkü.

polo
tek geç.

koton

casual tarafına gir, çok slim fit var.

mudo

su geçirip geçirmemesi, hacmi (neler sığabiliyor, kaç inch laptop sığıyor mesela, hangi eşyalar birarada sığıyor), bel ağrıtıp ağrıtmaması

renkleri de önemli bence, ben kanken klasik tavsiye ederim

2 çanta arasında kaldım
The north face terra 50
Jack wolfskin highland trail xt 50

Canlı bomba görüntüsü vermemeli. Mümkünse siyah ya da askeri kamuflaj renklerinde olmamalı. Otobüste yer işgal edecek kadar büyük olmamalı. Mümkünse telefon, cüzdan için küçük bir bölmesi olmalı.

ne için kullanacağına bağlı olarak değişiyor. sırtında ağır yükle uzun yürüyüş mü yapacaksın yoksa olabildiğince az doldurup dağcılıkla tırmanışla mı uğraşacaksın?

bu modeller için youtube'da arama yapmanı tavsiye ederim. çantayı kullananlar deneyimlerini paylaştıkları videolar çekiyorlar, içine şunlar sığıyor, şöyle rahat böyle rahat değil gibi gibi...

amazon.com gibi sitelerden aldıkları puanlara, yorumlara da bakabilirsin.

onden de baglanabılır olsun

the north face 3 senedir kullaniyorum tas gibi

Günlük mü, zirve mi, gezi mi, deniz mi?

günlük ve gezide decathlonun çok güzel çantaları var birtanesine sahibim, 90 litre hem tekerlekli çekçekli, hemde sırta asmalı, 230 tl verdim aldım, aynısı fransada 25 euro . yani birazcık kazıklanmayı göze almak lazım tr de olunca

yurt dışı seyahat. trekking değil yani amaç şimdilik.

Seyahatse Thule.

Seyahatte kullanacaksınız kesinlikle Decathlon. Ürünler hem sağlam hem ucuz.

**@killerbee marka zaten Fransız. Vergiler ve nakliye nedeniyle normal fiyatlar.

Benle yaşıt (26) 3 tane çantam var. Biri North Face biri Jack Wolfskin biri Tatonka. Hepsi gerçekten hala taş gibi. Tatonka otuz gün Interrail gördü. Çok yoğun kullanıldı bu çantalar hep. Sadece Jack Wolfskin'i diktirdim bir kere. Tatonka ve North Face'in renkleri bile solmamış annem öyle diyor.

bütün spor mağazalarında vardır. boyner, ykm vs. yerlerin gibi spor ürünleri reyonlarında da oluyor..

evet, az biraz komisyon kesiyor

ben cekemedim cine gittigim de ve kore ye gittigimde :) hemde dolar hesabimdaydi para. Sanirim once bankan ile konusman lazim onlar hallediyorlar

sadece TL hesabından para çekebilirsin. komisyon olur. ayrica, çevirme banka kurundan yapılır. YKB hesabın varsa Unicredit bankalarından komisyon odemeden çekebilirsin.

once sabit bi miktar komisyon alir 5-10tl arasi. sonra cektigin tutarin cevrilme kuru da aleyhine isler normal kura gore.

47,33 ideal.

böyle abuk subuk sorular soruyosun sonra rencide olunca da ağlıyorsun asdfasdf
senin eşyaların hangisine sığarsa onu al tamam mı aslan parçası. biz ne bilelim senin eşyalarının hangisine sığacağını?
yazmayım yazmayım dedim de yok böyle olmuyor.

50 nedir yahu insan taşıyacak onu (:
32.

Decatglon'dan adam akıllı sırt sistemi olan 40 lite bir sırt çantası ve yanına birde 20 litrelik çanta en güzeli. Büyük çanta otelde küçük çanta sırtta. Havaalanı, otel ulaşımı hepsi büyük çantada en kullanışlı sistem budur.

gittigin yer yagmurlu ise, mont/ yamurluk, +5 yapar. ben 90la gezen adamim, zaten 40 günlük cantam. 5 sweatshirt attim mi yarisi doluyor zaten hacimce.

siz 40la nasil geziyorsunuz beyler?

oldu

çürük köklere kadar ilerlediyse macburen kanal yapmak durumundalar.

Pulpa dolguyla düzelmeyecek şekilde zarar gördüyse öldüyse falan kanal yapılıyor, bunu sen ben anlamayız tabii biz dolgu diye gideriz doktor "Bu dolguyla adam olmaz" der kanal yapar.

kanal nasıl oluyor peki ağrılı mı?kanal yaptıran var mı aranızda?

Uyuşturuyorlar niye ağrılı olsun.

Daha bugün iki tane kanal ile dolgu yaptırdım hiç acımıyor. sadece uyuşuyor bir kaç saat

oldu kanal tedavisi çürük köklere ulaştığında yapılıyor bildiğim kadarı ile
uyuşturup diş kökündeki sinirleri alıyor hekim.
uyuşturduğu için acı az oluyor.

Ahan da, daha yeni oldu. Dolgu diye de gitmedim. 'Benim diş etim sızlıyor hafiften' diye gittim. Bu arada en son 6 yaşında gitmiştim, çürük olabileceği aklıma bile gelmemişti. Doktor 'İçten çürümüş, çürüğü yeni dışa vurmuş. Buna dolgu yapalım' dedi. Peşinden dolguya gittim, 'Aboovvv, bu ne biçim olmuş. İçeride devamı çıktı bunun, kanal yapcağız' deyip geçici dolgu ile gönderdi. Şu anda ağzımdaki geçici, tırtıklı, yarı oyuk dolguyla oynuyorum dilimle. Yarın kanal olacak.

Diş kurtarılabilecek gibi ise dolgu yapıyorlar. Sinirler minirler iptal olmuş, artık oya oya diş kalmamışsa dolgu yapıyorlar anladığım kadarı ile

GELDİM
bitene kadar alın. daha üç gün olmuş, geçmemesi normal. dinlenmenize bakın haftasonu. bol sıvı tüketin. ne çok sıcak ne çok soğuk.

doktor değilim ama aynı konudan çok kez yatağa düşmüşümdür. bol bol dinlen hafta sonu hiç dışarı çıkma, terlersen hemen üstünü değiş, bol bol su iç, yemekleri ihmal etme ilaçlarını al amoklavin kuvvetli bir ilaçtır bir kaç güne geçer. geçmezse çarşamba gibi bir daha doktora git iğne versin (Bence)

hissetmedim.

Doktora gittim dedim ki igne yapilinca ben bayiliyorum, baska yolu yok mu. O da var var sprey yapariz sunu bunu yapariz, sen gozunu kapa dedi. Ben kapadim. Sprey sikti, dokundu his var mi dedi, biraz dedim. Bi keskin aci hissettim. Sonra bi daha acidi. Simdi var mi dedi, yok dedim, gozumu actim. Igne yapmadiniz de mi dedim, yok yok dedi sonra guldu, yaptim tabi dedi, ben de tamam o zaman ben bayiliyorum dedim ve bayildim. Ayildigimda doktor, keske videoya cekseydik bilmem ne diye yariliyordu karsimda. Bence igne ol kurtul. Bayilmanin kafasi guzeldir bu arada.

Islemde sadece baski hissettim aci yoktu.

askerde yapmıştı bir tane çaylak asteğmen, herif bana "canın acırsa elini kaldır" demişti, o diş oyma şeysi ile oyarken elim yerine kendim masadan kalktım, bildiğin fena acı çektirmişti, ama dediğim gibi, asteğmen idi hekim, çömez herif.

Hayatımda ilk defa dolgu yaptırdım üç gün önce, hiç bir şey hissetmedim. Sadece bol bol lama gibi tükürdüm. Bir de çıkışta arkadaşlarım söyledi, uyuşmaktan ağzımın sol tarafı çalışmıyormuş. Onu aynaya bakınca fark ettim. Ne zaman etkisine girdiğimi, ne zaman çıktığımı fark etmedim hiç.

eskiden ablam da morfinsiz yaptırmış sanırım. o da söylemişti çok acıdı filan diye.

ben de yaptırdım geçen senelerde. acı çekmedim sadece işlemin verdiği rahatsızlık hissi vardı.

sen iyi doktora denk gelmemişsin.

çok acı çekiyorum aynı anlattığın gibi, ve bulabildiğim tek çözüm dişçiye gitmemek :(
iğne yapsalar da hissediyorum, psikolojiktir ehe mehe diyor mal doktorlar yahu psikolojik veya değil, ACIYOR !

Uyuşturucu kullanmıyorum. Dişin durumuna ve temizlediği bölgeye göre değişiyor. Sinirlere dokunursa acıyor.


(ಥ﹏ಥ)

Denize dolgu yapılırken ruhum acıyor. Grinpis tarafım ağlıyor, deniz ağlıyor, ben ağlıyorum.
Peşin edit: ha diyorsun ki diş dolgusu? O zaman şöyle yapalım, ben dişçiye özellikle söylerim hep uyuşturma beni, ne varsa canlı canlı gir kardo derim hep. Çünkü doğallığı öldürüyor, sentetik şeylere karşıyım, acı da olsa hissetmem lazım. Örneğin aşk acısının bi uyuşturma yöntemi var mı? Yok. Bunda da olmamalı.

azi disimi uyusmasini beklemeden yapti asagilik herif. tam isini bitirdi, disim uyustu. yani bi on dakika bekleyemedi. cok bagirtti. kizgin dolgu maddesini koyarken en cok agridi. sucun yarisi bende ama, niye hoooop aciyor bekle biraz demedim de izin verdim..

what to eat in bla bla diye aratıyorum.
yürürken sağa sola bakıyorum. menüler zaten dışarda asılı oluyor.

londra'da garlic n shots', wagamama, belgo,

öğlen yemekleri için : wasabi

Zomato

zomato/4sq gibi uygulamalari referans aliyorum.

İste hayatimdaki en buyuk problem bu benim. Bunun disinda pek bir problemim yok. Gittigim ulkelerde karnim acikmaya baslayinca korkmaya basliyorum "iste yine basliyoruz" diye. Siz normal insanlar ne yiyeceginize nasil karar veriyorsunuz bilmiyorum.

ben once tripadvisor'dan butceme gore arama yapiyorum, gozume kestirdigim 3-5 yeri daha sonra facebook'tan inceliyorum. su ana kadar hic pisman olmadim yaptigim secimlerden.

ben londraya hic gitmedim ama bir odev icin asiri detayli bir mekan arastirmasi yaptigimda bir gun gidersem kesin suralara giderim dedigim yerler:

camden town'da Honest Burgers, The Blues Kitchen
clapham'da Dip & Flip, King & Co

Ben önüme gelen yere girerdim. İçi, bahçesi vs hoşsa dalıyorum içeri. Bir yemek ne kadar kötü olabilir ki

Ne yiyeceğimi de garsona soruyordum işte acı sevmem ekşi sevmem şunun gibi bir şey var mı vs diye. Emin olamadıysam klasik pizza makarna falan yerim

Şurada yazmıştım: eksisozluk.com

@jazzabel
Bir yemek, yenemeyecek kadar kotu olabilir. Yani bana sorarsan:)

jazzabel + 1
Dolaşa dolaşa gezerken gözümün hoşuna giden bir yer bulup dalıyorum. Aç kalıp 5 günde 3 kalıcı kilo verdiğim yerler de oldu, 'Offf, nefis' deyip üç gün aynı yere gittiğim de.

Cok spesifik bisey aramiyorsam neresi kalabaliksa oraya giriyorum. %100 tutuyor. Daha bos olup da 10 numara yemegi icecegi olan yer gormedim

Benim günlük hayatımdaki en büyük sorunum dışarda yemek yemek. Sadece yurtdışında değil bildiğim, tanıdığım yerlerde bile sorun hatta evime siparis verirken bile sorun. Et yemiyorum, dolayısıyla yemeklerin yarısını eliyorum. Dışarda salata yemiyorum hijyeninden emin olmadığım için vs derken zaten benim için işkence bu durum.


Tüm bu sebeplerden yurtdışında bir yerde yemek yiyeceksem genelde makarna, pizza gibi kötü olma ihtimali en düşük olan şeyleri seçiyorum. Bazen de ortamını beğenip girdiğim oluyor. Kimi zaman çok seveceğim şeyler bulabiliyorum kimi zaman patates kızartması kemirip kalkıyorum. Düşününce içim daraldı yine.

yelp kullaniyorum. fiyat skalasi da var.

ilk kez gittigim yerlerde hostelde, hotelde veya airbnb de kaliyorsam ev sahibi veya resepsiyona soruyorum. en iyi tavsiyeler onlardan geliyor. haritaya not ediyorum.

hic olmadi kebapci dunyanin her yerinde var. emergency yemegi. lokal bisi yiyeyim dersem menuleri disarida asili restoranlarin fiyatlarini inceliyorum.

Degmez.

ben de kaynak olabilir miyim bu soruya? ucuz bilet temin edebilmenin yolu var mıdır? new york'ta tkts booth vardı mesela, aynı gün içindeki müzikallere ucuz bilet satıyordu. londra'da da belki vardır?

nası değmez ya ne güzel şey müzikal izlemek. gidin gidin. eğlenceli oluyor.

www.theatrepeople.com

ve stub hub 'a bakabilirsiniz biletler için.

yazdigina göre, az cok ilgin var. mutlaka izle, prodüksiyon vs türkiye'dekilere bin basar.

Shakespeare’s Globe var. Tarihi tiyatro ortamı. Macbeth vb. bir sürü farklı oyun var. Ayakta da izleme imkanı var. Ayakta biletler 5 pound. Oturma yerleri biraz daha pahalı. Gidilebilir.

Bagajı ankaradan verip londradan aliyorsun.o bir saatte dış hatlara geçmeye çalisiyorsun. Bir saat oyalanmak icin az bir vakit.pasaport kontroku filan uzun surebilir oyalanma bence.

geçen hafta arkadaşım madride geldi 1aynı saat aktarmayla, passport control check in darken 1 saat anca yetmiş, hiç aksatmayın derim.

oyalanmam direkt geçeceğim hemen. peki diyelim biri rötar yaptı diğeri kaçtı. ne olacak? bağlantılı uçuş değil mi bu?

Hiç başıma gelmediği için fikrim yok.

Kacarsa bi sonraki ucaga bilet verecek thy.
Yine bir sey yapmana gerek yok. Onemli olan baglantili ucus olmasi. Ayri ayri bilet alirsan ustune soguk su icilir :)

bağlantılı uçuş olduğundan, sizi zaten indiğinizde karşılarlar. oralarda yurtdışı aktarma yolcularımız bu taraftan lütfen diyen insanlar göreceksin.

güvenli alandan çıkmadan doğrudan dış hatlara yönlendirirler ve hızlıca yeni uçağa ulaştırırlar sizi.

olur da ilk uçağınız rötar yapar ve ikinciye geç kalırsanız da hiç sorun değil, bir sonraki uçakla uçururlar. bir sonraki uçak ertesi günse, otel masraflarınızı da karşılarlar.

İnsan olsa ben çoğaltırdım ama jack işi bozuyor.
Kamera, bilgisayar, santral işi yapan dükkanlara esnafa sor.

Bimekste vardı 10tl civarı bişeydi bakmak gerek

media markt'tada jack çoklayıcı çeşitleri var

olmuş bence ya. provizyona hemen yanşamamış olabilir mi? sonuçta yeşilse ve gönderme aşamasına geldiyse ödeme olumludur bence.

hala yok provizyonda

benim kartda da bekleyen provizyona dusmesi bile 3-4 gun surdugu olmustu. sadece kullanabilir bakiyemin degismesinden anliyordum

yapılmadı haziranda olacak-mış.

e haziran geldi, kontenjanlar falan ne zaman açıklanacak.

haklısınız da işte
kimse bir şey bilmiyor, bekliyor insanlar.

kadrolar yarın dpb'ye gönderiliyor takvime göre. 10 gün sonra falan belli olur. atamalar 22 haziranda.

genelde bankaya gidip vize icin istedigini soylediginde veriyorlar onu da sen istemeden. ama vermezlerse sen yine de iste nolur nolmaz.

İstiyorlar. Mutlaka sirkülerleri alın

Idata'da tam yazmiyor gerekenler, o istenenleri de temin edin.

haha! kesinlikle :)

Belki kuşlar zekidir, insanların hep yem atmadığını biliyordur? Tabii bir de burada bir çeşit straw man argümanı var bence. İnsanlara hayvanlara bakarak davranış analizi yapılamaz. Freud'un çocukluk dönemleri hakkında yanıldığını bilmeyen adam dolu etraf. Alakasız bence. İnsanlar tanımadığı ortamda güvenmediği birinin verdiği yemeği ilk tadan olmak istemezdi örneğin.

avcı olsaydın da o girişken olan ilk yakalanacaktı.

Süphanallah

Parkta kahvaltı yapıp onlara elimdekinden atmayı çok seviyorum. Hatta yazın ara ara tostumsu bir şey alıp içindekileri ben yiyorum. Çoğu ile kuş besliyorum ve dediğin durumu görüyorum. Öyle durumlarda 'Şu kuş hiç yemedi' diye doğrudan onun önüne atıyorum ve diğerlerini engellemeyi çalışıyorum 'Şişt, o hiç yemedi' diye.

Yine de verdiğin örnek biraz yanıltıcı. Kuşlar sürü davranışı gösteren hayvanlardan biridir. Özellikle göçmen kuşların çok uzun yollar boyu uçtukları düşünülürse bir tanesinin hayatta kalma şansı çok az. Çünkü avcısı olan canlı çok, hem de yiyeceği tek başına bulamaz. Bu yüzden, birlikte uçmaya çoğunlukla mahkumlar. Uzun yol boyunca, hem yiyecek aramak hem de avcılara büyük görünmek amacı ile bir arada dolanmak zorunda kalırlar. Yerel kuşlar için bu kadar büyük bir tehlike yok ama yemek bulma konusunda bir ortak amaç birliktelikleri vardır. Örneğin, denizdeki martılara yemek veren bir kadın var Arnavutköy tarafında. O kadın geldiğinde martılar 'Mahmut, Remzi, koşun; yemek veren kadın geldi' sesi çıkarıyorlar. Kuşların sosyal olma zorunluluğu var.
en.wikipedia.org
Hatta bu sosyalliğin matematiğe aktarılmış ve optimizasyon için kullanılan bir algoritması var.
www.swarmintelligence.org
Bu algoritma, birçok alanda kullanılabiliyor. Burada kanser hücrelerini tanımak için kuş sosyalliği kullanılıyor.
www.ncbi.nlm.nih.gov
Bu sosyallik, 'Muhabbeti ne güzel' tarzı bir sosyallik değil; hayatta kalmaya yönelik bir bilgi paylaşımı tabanlı sosyallik. Öğrencilerde inek olanın kopya vermesi gibi, kopya vermediği gün onun sosyalliğinin bitmesi gibi. Yoksa 'Seni de partiye çağırdılar mı' sosyalliği değil onlarınki. Çekingen kuş da sosyal çünkü bir sürüsü var; o asosyal ve sürüden bağımsız bir kuş değil. Onların dünyası orman kanunu ve girişkenlik hem avantaj hem dezavantaj. Yemeği ilk yiyen o olabileceği gibi, kapana ilk kısılan da o olabilir. Doğadaki avcılar renk, koku, vb. ile çekicilik kazanmışlardır ve sürülerde egoist davranan yem olur.

Bu arada çelimsiz kuşların az yediği bilgisine çok varamayız. Az önce yiyip doymuş ve bu nedenle şimdi çok girişmiyor da olabilir. Örneğin, göçmen kuşların sürekli lideri yoktur. Liderlik sürekli el değiştirir ve hatta 'kuşlarda demokrasi' gibi modeller matematiğe aktarılmıştır.
earthsky.org

Bu arada, aslan veya besin zincirinin üstündeki başka bir canlıya parkta çekirdek atma ve onların da seni parçalamama durumu olsa, farklı bir davranış gözlemleyebilirdin. Çünkü bunlar da yalnız hayvanlar ve yanlarında birinin olması yemeğe ortak olması demek. Ayrıca çok tane olunca av tarafından görünme olasılığının büyük olması demek. Aralarındaki nadir 'Sen şu köşeden, ben bu köşeden sıkıştırayım' ve 'Türümüz devam etsin' temelli işbirlikleri dışında pek de sosyal olmazlar. Üç metre ötesindeki türdaşını sallamazlar.

Bu nedenle, besin zincirinin altındaki (genellikle otobur canlıların) sosyalliği şartken, üsttekilerin de yalnız olması avantaj olur. İnsan adlı hayvan da bunun tam ortasında bir yerlerde. Bizim yaşadığımız sosyalliğimiz, doğal bir sosyallik değil; kendi ahlak ve medeniyet kanunlarımız çerçevesinde zorunlu hale gelen bir sosyallik.

genelleyemezsin, tarihe malolmus muziyenler, bilimadamlari, edebiyatcilar sosyal degillerdi. eger sizin gibi odtu'de kankilerle fistik-bira imkanlari olsaydi sittin sene kendilerini eve kitleyip saatlerce calismayi aliskanlik edinemezlerdi.

Mümkün

Meyhane-Pavyonları dışarıda bırakacak olursak Kızılay civarında Nefes Bar 4'e kadar açık olur diye biliyorum. Yukarı taraflarda ise Ruhi Bey aklıma geliyor, ama güne göre değişebilir, mesela Cumartesi günü canlı müzik gece 1'e doğru başladığı için orası da 4 e kadar gidiyor.

vizenin üstünde yazan tarihte başlar. sen girmesen de başlamış olur.

Basladigi tarih uzerinde yazar, orada neyse o.

o tarihi neye göre belirliyorlar? rastgele mi?

sen şu tarihte orada olacağım diyorsun ona göre veriyorlar.

Vize başvuru formunda sizden hangi aralıkta ülkelerini ziyaret etmeyi planladığınızı soruyorlar. Siz oraya hangi tarihleri yazarsanız o tarihten itibaren başlar, atıyorum 16 haziran gidiş dönüş 10 temmuz dediniz bu aralığı kapsayan bir vize verebilirler, (bazı ülkelere göre min. Vize aralığı farklılaşabilir.) siz ister 20 haziranda o ülkeye gidersiniz ister tam 16 haziranda, daha öncesi olmaz ama sonrasına karışmazlar. Dönüş içinde benzer şey geçerli ister erken dönersiniz, isterseniz tam gününde.

5 haziran'da giriş yapacağım, schengen vizemi 1 haziran'dan itibaren verdiler. daha önce tam uçak biletimin olduğu günden başlatmışlardı. değişiyor, standartı yok.

bazilari orn. ingiltere, ispanya vs. vizeyi pasaporta bastigi tarihten itibaren baslatiyor. bazilari ise ilk girecegini belirttigin tarihte baslatiyor. kurumun keyfine gore kanimca

Guvence parasi olarak tanimladigim, hic dokunmadigim bir param yok. Onun yerine birikimlerim var farkli sekillerde (doviz, hisse senedi, emlak vb).

param zaten olmadığı için yokmuş gibi davranmak kolay oluyor

Ne zaman böyle bir para atsam kenara büyük bir masraf çıkıyor. Geçen gün yine attım, yine acil masraf çıktı. Sorunlar ne zaman birikim yaptığımızı gözlüyorlar sanırım

bu kişiden kişiye değişecek bir durum. neye göre acil durum kime göre acil durum ? herkese göre paranın değeri farklıdır. bana göre 100 bin lira unutulacak bir paradır, sana göre 2 bin lira. bunun genel bir cevabı olmaz. ama kendine göre hatırı sayılır bir miktarda parayı kenarda tutman gerekir. ben genelde 6 aylık maaşım ya da daha üstü bir parayı kenarda tutmaya çalışırım. herhangi bir işsizlik vs durum olursa diye.

liseden beri 3 kuruş da olsa vardır böyle param. dünya hali yarın ne olacağı belli olmaz. hatta gerekirse yemem içmem ama bu tarz bir zor gün parası biriktiririm. 3 kuruş için birilerine muhtaç kalmak kötü.

var 2000 tl.kefen parası

var ama seytan durtuyor yaz yaklasinca.
bir yere yatirayim parayi degerlensin diye dusunuyorum, ev fiyatlarina falan bakiyorum benim para kapora gibi kaliyor :D

hizmet dökümü şu ana kadar çalıştığın yerleri ve oradan aldığın maaşı gösterir belgedir, e-devletten alacaksın. işe giriş bildirgeni ise çalıştığın yerden.

idata'nın sitesinde direk devlet memurları için belgelerin listesi var..

memurlar yeşil pasaport alamıyor mu ?

1. her memur yeşil alamaz. kadro derecesinin 3 ve alti olmasi lazim.

2. kurumunuz size hizmet çizelgesi verebilir. ayri maas bordrosu da kurumdan alip ekleyebilirsiniz.

3. alternatif olarak "to whom it may concern" diye bir yazi da alabilirsiniz yönetimden.

İkisinin faizi de aynıdır ama kartın temerrüdü can yakar, asgariyi ödemeye öncelik verin derim.

maaş bordronu çalıştığın kurumdan istemelisin. insan kaynakları yardımcı olur.

kurumdan iste, mutlaka imzalı ve kaşeli olsun.

işyerinden iste, muhasebeden alabilirsin. kaşeli ve imzalı olmalı.

2. el takma dis falan satiliyor sokak pazarlarinda. Oradan pay bicin.

turizm bölgeleri iyi marakeş filan ama gerisi tırt.

Üç bıçaklı kullanıyorum.

hocam gillette fusion alıyorsun, sanırım her bir bıçakğı 8 liraya falan geliyor. ben 1 bıçakla net 2 ay traş oluyorum ve ilk 1 ay kesinlikle çok rahat geçiyor. 2nci ayın sonuna doğru ufaktan acıtmaya başlıyor. hergün düzenli traş olan biriyim ona göre hesap et işte. kesinlikle hem verdiğin para daha az hem konforunu görünce bunca zaman keşke alsaydım diyeceksin.

gillette milyonlarca dolar arge'yi neye harcıyor biliyor musun? o jilet 1 ayda körelsin diye uğraşıyor. mach3 cillop gibiyken yeni model çıktı diye mach3'ü hemen körelecek şekilde ürettiler.

elbette çok fark vardır. ama "anı fotoğrafı" çekiyorsanız ya da çok yüksek çözünürlüklerle işiniz yoksa, çok basit anlamda bu kadar pahalı bir makineye ihtiyacınız yok.

pahalı kameraların pahalı olmasının temel nedeni sensör büyüklüğü/kalitesi ve elbette optik kalitesi. fotoğrafın kalitesini belirleyen temel unsurlar bunlar.

6s ya da benzeri bir cihazla sıradan bir manzara fotoğrafı çekin, aynı fotoğrafı pahalı bir makineyle çekin. standart bir monitörde ekrana sığacak boyutta bakıldığında herhangi bir insan fark görmeyebilir. asıl fark raw'da, büyük çıktılarda, baskılarda ortaya çıkar. bir de bu makinelerin çok avantajlı olduğu az/ters ışık gibi koşullar var tabii.

ama dediğim gibi anı olsun, eğlence olsun diye fotoğraf çekiyorum diyorsanız iyi bir cep telefonu az ışıklı ortam haricinde yeterli bence. bir basamak üstüne çıkayım derseniz ufak bir aynasız alıp 2 lensle mutlu mesut fotoğraf çekebilirsiniz.

3000-4000 tl ye alacağın dslr makine ve lens ile tabii ki ciddi fark olur. ihtiyacının ne olduğuna bağlı tabii. hatıra amaçlı çekeceksen bence yeterli iphone

edit : gece fotoğrafı da çekeceksen iphone bi b.ka yaramaz tabii.

telefonların fotoğraf kalitesi eksiksiz ışıkta alt-orta seviye dslr'lar ile yarışabilecek seviyeye geldi, eğer günlük kullanım amacıyla çekilmişse tabii. telefonların en büyük sorunu düşük ışık, bu da cihazlarda kullanılan optik araçların fiziksel boyutuyla ilgili; yani malzeme mühendisliğinde çığır açıcı teknolojik ilerlemeler olmadığı müddetçe telefonların 3-4binlik dslr'ları yakalamasına imkan yok, çünkü fiziksel olarak birinin optik araçları daha büyük ve daha çok ışık alıyor, süzüyor vs.

videoda ise fark daha fazla, özellikle optik görüntü sabitleyici konusunda. bu da optik bir parça ve 9 milimetrelik bir cihaza koyabileceğiniz en mükemmel ois bile lenslerin veya gövdelerin içindekilerle yarışamaz. (telefonların bu saatten sonra 5 santim kalınlığına ulaşmayacağını varsayıyorum)

teknoloji dedim ama bu ilerleme sadece telefon için olmuyor, daha yavaş da olsa dslr'lar da benzer şekilde ilerliyor, gelişiyor. bana kalırsa yakın gelecekte dahi orta-üst seviye makineleri yakalama imkanı yok telefonların.

orada liderin yanında ağlamak sevgi, saygı göstergesiymiş. hatta ağlamayanlara ceza veriliyor. terslik dediğiniz buysa eğer ortada ters bir durum yok.

adamların ağlama günleri var la :D meydanda toplaşıp ufacık çocukları ağlatıyorlar lider sevgisinden adsds. normal bir olay

bu fotodaki tek gariplik kimsenin not tutmuyor oluşu.

ikisi de guzel telefonlar, android mi ios mi'ye karar verdigin an o telefonu alabilirsin bence.

Sony baya sağlam Iphone a göre

Sony almanı öneririm her türlü.

Daha dayanıklı, daha uzun süre stabil çalışır, daha çok "şey yaparsın,...

Hafıza kartı bile takılıyor, o derece.

sony +1
kiyas.la

se 64gb olacak. bataryası da fena değil, z5c ile hemen hemen aynı.

kararsız kaldığım noktalar se çok küçük, z5c de çok ısınıyor diyorlar.

bende z2 var alırken ısınma problemi var demişlerdi ama 2 yıldır hiçbir sorun yaşamadım. çok ısındığı zaman oldu özellikle yazın Antalya'da plajda AR efekti ile videolar çekerken. Ama ne donma oldu ne de uygulamalarda bir sıkıntı. Çatır çatır çalıştı.

hala iphone'u diğer telefonlarla kıyaslayanlar var. sony z5'i samsung s6'le kıyasla veya lg g5 ile kıyasla ama iphone ile kıyaslama. elma armut kıyaslaması gibi olmuş.

doğru düşünüyorsun.

doğru ama sony ondan daha berbat. arayüz konusunda htc en iyisi.
htc 10'u beklemeni öneririm, 3-4 güne kadar çıkıyor.

çirkin değil, leş.

A serisinde tema özelliği var. Değiştirebiliyorsun yani.

asus'un launcher'ını kullanıyorum, on numara birşey. zenui diye geçiyor sanırım.

neredeyse samsung haric android kullanmis, launcher nedir bilen her kullanici bas bas bagiriyor, sitelerinde yorumlarda feedbacklerde uzun süre ouchwiz b.k gibi dendi. uzun bir süre google mi yarisiyorsun samsung dendi. her google applicationina samsung alternatifi var. hicbirini de silemiyordun. android oldugu icin googlelar, samsung oldugundan samsung appleri kaliyordu. kendi galaxy apps diye store bile denediler.

cdn02.androidauthority.net

milyonlarca geridönüs aldilar, takmiyorlar.

kimse bir sey demiyor degil, herkes diyor ama takmiyorlar. htc google ile anlasti, sende varsa app ben yapmiyorum, sende yoksa ben yapiyorum, bu sekilde bloatware olmadan sürüm hazirladi yeni htc m serisi icin. bir bunlara bak, bir samsunga.

google play edition cikarttigi oldu bunca yil icinde ama onu da trde bulup almak imkansizdi.

stock android kalp.

evet öyle.

custom launcherlar var.

nova launcher kullanıyorum ben, çok güzel

Bir htc kullanıcısı olarak ayni fikirdeyim. Mavisinin tonu başımı ağrıtıyor baktıkça.

en kötü arayüzlerden birine sahip samsung. sony ve htc bu konuda daha başarılılar.

Yani bloatware'leri falan da geçtim de bu çirkinlik nedir ya?

www.android.gs

aviate launcher deneyin cok cekilebilir kiliyor estetik geliyor. yahoo'ya ait.

nokia'nın, microsoft'un, jolla'nın launcher'larıyla eli yüzü düzgün bir hake geliyor arayüzler.

kişisel favorim nokia z launcher.

bu arada sony'nin arayüzü daha leş.

Bu yuzden ben hala 4.4.2 kullaniyorum. Guncellemiyorum telefonu. Cok bozdu samsung :)

Ben de cok sinirleniyorum bu tiplere. Asla telefonu kilifla veya bir ekran koruyucuyla kullanmam. ince, ekrani guzel diye aldigin telefona ekran koruyucu ve kilif takmak kadar angutluk yok.

kılıflar darbeyi soğurduğu için ekran kırılması ya da kasa kırılması olmuyor. günde 2 defa düşüyor telefon. gayet güzel koruyorlar.

nefret kusmaya geldim acilin.

1-premium feel zerre umrumda degil.
2-hosuma giden materyali sececegim. mesela spigen kiliflar, kaymiyor, elde yumusak ama saglam durusu var. mesela oneplus sandstone. acayip güzel bir his. her tarafi cam telefon alsam da benim dokunmaktan keyif aldigim materyal baska. üretici ne dediyse onu kullanmak zorunda degilim. sandstone ile üretilen telefon da yok zaten.
3-saglamlik. 3 metreden telefonum düstü, ön panel de arka panel de cam. oneplus x. spigen kilif oldugundan bana misin demedi. 30 cmden düsüp ekrani kirilan iphonelar da biliyorum. zarre umrumda degil, telefonum saglam, ben sakarim. ille de kilif kullanmayacak diye galaxy active serisine bulasacak degilim yüzlerce lira fazla verip. iki cizik oldu diye yeni telefon alacak, ilk düsüste kirilinca tamir ettirmeye para verecek ya da bununla ugrasip vakit harcayacak adam degilim. kilif alip takmak 10 dk. kilif cizilince, baska bir seye gecmek isteyince, tempered glass kirilinca degistirmek 10 dk. burdan yetkili servise gitmem 3 saat, kac gün tamirde kalacagi mechul. randevu alip alamayacagin mechul. kullanici hatasi mi degil mi yoksa cepten ödeyecegin mechul.
4-dizayn. bu zamana kadar belkin ve spigen kiliflari kullandim en uzun süreli. tasarimlari cok hosuma gidiyor. alü güzel, cam güzel, iyi hos ama azicik egik amfi masasinda hoop kayiyor. daha islevsel, daha robust, daha hos geliyor böyle gözüme. dedigim gibi telefon inceymis zartmis zurtmus ekrani kivriliyormus, zerre seyimde degil.

bu yüzden kilif ve film kullaniyorum, bilgisayar ekrainim tabletim dahil her seyde film var, mat film cok güzel bir sey mesela disarda takilan biri icin. yüzlerce neden var. düsününce birkacini bulmasi ve hakvermesi zor degil. sen baska kullanirsin ben baska. angut taraf kilifla kullanan ya da kullanmayan degil, neden digerleri benim kullandigim gibi kullanmiyor diyip kafa yorup sinir olan.

söz meclisten disari, kavga niyetim yok. cok duyar oldum son dönemde, bir kusayim dedim icimdekileri.

hoh.

Asıl soru cep telefonu gibi pahalı ve teknolojik bir cihaz neden bu kadar hassas üretiliyor?

Tamamen kırılmasın diye öyle kullanıyorum. Telefonu sürekli düşürüyorum, hatta en büyük sakarlıklarım sabah uyanamayarak alarmı kapatmaya çalışırken oluyor. Bir kere ayılmaya çalışırken el-kol koordinasyonunu sağlayamayıp smaç bastım telefona. Ön film iki yerinden çatlak, biri boydan boya ama ekran sağlam. Filmi istediğim zaman değiştirebilirim. Aynı şekilde, arka taraf da zaman içinde zedeleniyor, soyuluyor. Bu yüzden kılıf da kullanıyorum. Telefonlar 3310 gibi atsan kafanı kıracak gibi değil ki, ceylan gibi hassas ve narin.

Bir de bu çatlak film ayrıca kapkaça karşı da koruyucu. Daha önce ikinci el de olsa, satın aldığım telefon üçüncü gün kapkaçla çalındı. Telefon açılmadı hiç ama polisler parçaların, en çok da ekranın, yedek parça olarak satıldığını söylüyorlar. Şu anda filmdeki iki çatlak ekranı çatlakmış gibi gösteriyor, dolayısıyla çalınmaya karşı caydırıcı bir etkisi de olabilir. Gerçi ana düşüncem bu değil çatlak filmi kullanmam için ama belki böyle de bir etkisi vardır.

Telefon konusunda çok sakarım, en az 50 defa düşürmüşümdür. Ona rağmen kılıf kullanmıyorum, telefonum da sapasağlam. Bana da mantıksız geliyor.

Cok sakarim, telefonumu bilmemkacar metreden dahi olmak uzere (iphone 5s) dusurdum, kilif kullanmiyordum, bana misin demedi.

Ama bir kez 20-30cm mesafeden yerdeki ufacik bir tasin uzerine ekraniyla dustu ve ekran tuzla buz oldu neredeyse. Tam agirlik merkezine gelmis herhalde ve tasin da ne yazik ki sivri ucu yukaridaydi.
Bu olaydan sonra silikon kilif kullanmaya basladim, kenari hafif yuksek. Duserse direkt ekran uzerine dusmesin diye.

Ha bi de premium feel falan hic kafa yormamistim jsjdj telefon iste.

İnsanın üstüne giydiği kıyafet gibi.

ben de ilk aldigimda telefonu "ciplak" kullaniyordum. (iphone)
biraz eskiyince ve aliskanlik yapinca kilifa gectim. birincisi darbe alinca cok cabuk izler olusuyor. ikincisi cantaya atinca ekrani falan korumasiz kaliyor. ücüncüsü bir bildirim mesaji gelince toplantida, masanin üstünde falan kabak gibi mesajlar gözüküyor. bu sebeplerden kitap gibi kapakli deri kilif kullanmaya basladim.

ben uzakta olduğum için telefondan kutladım sadece. bence bir yemeğe çıkartsan yeterli.

evde sarıldım kutladım da akşamüstü dışarı çıkacağım dönüşte bir şey alabilirim. fikir, öneri var mı?

Ben de almadim, durumumuz yoktu. Aslında başka sürprizler yapabilirdim ama içimden gelmedi. Onun dışında, teyzemi, anneannemi, babaannemi telefonla arayıp kutladim.

Saksı çiçeği alabilirsin.

Ben de çok uzaktayım, aradım kutladım sabah. Fırsattan istifade ne zaman evleneceğimi sordu yine. Ben de bugün senin günün senden konuşalım dedim.

aldım ama internetten aldığım için henüz gelmemiş.

geçen sene tefalden tava almıştım, evin gözbebeği oldu o tava bu sene bi tane daha aldım

Saksıda cicek aldim :)

Yeşili seviyoruz :)

Yapın. Ben sürpriz yaşadım.

daha fazla isteyin bir tur daha gösterin yılbaşına bana 2 senelik verdiler.

ya bende schengen alayim diyorum artik. maddi durumum el vermiyordu, gidemiyordum avrupadaki etkinliklere-konferanslara vs. simdi 2 ay sonra bir etkinlik var ona katilmayi dusunuyorum, bunu uzun sureli almanin yolu yok mu surekli ugrasacak miyiz? 3-4 ayda bir etkinlik oluyor degisik degisik ulkelerde :/

@ahoy kaptan kalkacak diyorlar ama inanamıyorum. belki biraz daha beklenebilir.

kalkmaz o ya hic sanmiyorum

ben de inanmıyorum brat

sony z2 kullanıyorum. kamerası iyi, şarjı uzun gidiyor.

www.hepsiburada.com

youtu.be

Z3 compact veya sony c4-c5-m5

:)

xiaomi mi4

ayfon 6

www.hepsiburada.com

bu telefonu erkek arkadaşım aldı, fiyatına göre çok güzel bence. boyutu da iphone 6 kadar.

Kesinlikle asus zenfone max. İki gün önce şarj ettim hiç elimden düşmedi hala % 25 şarj var. 5000 mah batarya var boru mu?

ekranı büyük olmasın demeseydin lg g4 diyecektim ama bu durumda en mantıklı seçenek:

www.bilio.com

bir çılgınlık yap ve oneplus 2 al. cok niyetlendim ama en son samsung inadım agır bastı yine :\

nexus 6p

bimeks iphone 5s 1399 tl kaçırma.

Bu yıl iki. Biri Çarşamba. Biri temmuz.

en az 1 en fazla 4

Genelde yılda bir veya iki.

Is icin yilda 2-3 kere Turkiye'ye geliyorum. Benim icin yurt disina cikis oluyor.

Ayda 3 -4 kez yatılı 5-6 kez de git gel olarak cikiyorum

yılda 1-2

Is icin cikmiyorum.

Ortalama yılda bir defa.

çıkıyorum.

ayda 1-2 kere.

senede 12-24 kere yapar.

bu ay en az 15 defa çıkacağım yılda 60 kadar oluyor.

yılda 1-2

2 hafta sonra cikicam insallah ilk defa.

genelde ayda 1

yılda 1-2 toplantı, eğitim/seminer falan oluyor

herkes mi global is yapiyor la, hic mi kasap, manav, guvenlik yok aranizda?
bizim sirketin merkezi amerikada. birak yurt disina cikarmayi, skype la toplanti bile yaptirmiyolar.

iş nedeniyle yurtdışındayım. 5 yıl oldu.

Yetişirsin.

birlikte mi alıyorsunuz uçağı. eğer pegasus koyduysa önünüze zaten kaçırırsanız onlar yardımcı olur.

ben geçen 17.10 da uçaktan inip 18.30da ki uçağa yetiştim. güzel adrenalin oluyor.

ikisi de pegasus ise yetişmesen de sıkıntı yok. ama koşturmak istemezsen ankara-ist uçuşunu bir önceki uçaktan al.

sıra.

bavul verme islemi sürüyor, eger bavul vermeyeceksen direkt passport kontrolüne gidebilirsin. 1 saatte yetisme ihtimalin de var ama havaalani girisinde ve pasaportta sira oluyor, o riski almazdim yerinde olsam.

ben leipzig havaalanına genelde 1 saat 15 dk öncesinden gidiyorum. kalabalık olmadığı için + ana girişte de kontrol olmadığı için direkt içeri girebiliyorum. ama istanbul malesef öyle değil. ilk güvenliği geçmek bile 15dk ortalama. e bi de check in sırasına girip valiz vercen. vs vs..

bu arada ufak bi taktik vereyim THY ile atatürkten uçanlara. online checkininiz olsa da olmasa da en sağ dipteki bankolara gidin A bankosunun bilet satış ofislerinin olduğu tarafa. bomboş anasını satiyim insanımız nası keşfedemedi bunu yıllardır anlamıyorum. 3 yıldır direkt oraya giderim millet enayi gibi diğer bankolarda sıra beklerken.

gir free shopta oyalanırsın hem.

Bi bok olmaz bi saat önce git online check in yaptıysan. Pasaport sırası varsa biraz koşturman gerekebilir ama yetişirsin.

ne olur ne olmaz diye yazıyor onu. içtima almıyor 2 saat önce geldin mi diye. soruyu kes :)

Yogun havalimanlarinda havalimanina giris + pasaport kontrol + bagaj teslim falan hepsinde sira oldugu icin yetisemeyebilirsin diye.
Ataturk havalimani riskli mesela. Riske atmamak icin erken gidiliyor yani. Gerci ben 2 saat kala gitmiyorum 1 - 1,5 saat yetiyor genelde.
Yurtdisinda kalkisa 20dk kala havalimaninin onune gelip ucaga yetistigimi de bilirim.

Benimki vizeye basvurdugum tarihtendi.
2 ay onceden basvurmustum (arada ydisi cikisim filan olacakti) bilseydim son ana kadar beklerdim yani, 6 aylik vizenin 2 ayi haybeye gitmisti.

Çıktığı tarihti benimki.

Gece 12 de otobuse binsin gelsin istanbul'a

zaten 6 bucuk gibi havaalaninda olmasi lazim bu kisinin en gec. isten ciksin bir seyler atistirsin gitsin eve yatsin. sabah 3bucuk 4 gibi evden cikip 5te esenbogadan ucaga bindi mi 6bucukta rahat rahat sabihadaki ucagina yetisir. ha ucak opsiyonu iptalse gece 10 gibi binsin astiden otobuse, (istanbulda sabihaya servisi olan bi otobus firmasiyla tabi), yine rahat rahat yetisir ucagina.

otobüsle gittiğinde nerede inip neye bineceğini de bilmiyor ama. sabahın köründe istanbul'da olacağı için ulaşım imkanları nasıl olur kestiremiyor.

s.gökçene servisi olan bir otobüs firması baksın belki işine yarar

nerden geliyorsun? illa otogar'da inmene gerek yok, firmayı soylersen inmen gereken dagıtım merkezi konusunda daha net bişiy soyleyebiliriz.

1) Genelde 2 saat yeter. 12 gibi ol, kafan rahat olsun.
2) Harem veya Dudullu'da inip Yenisahra veya Kadıköy gibi yerlere ulaşırsan Sabiha Gökçen'e rahat gidersin.

online check-in yapmadan gideceksen, 1 saat öncesine kadar check-in yaptırsan yeterli.

yurt dışı uçuşlarda 2 saat öncesinde havaalanında oluyoruz, saat 12de havaalanında olmanız yeterli.

sabiha gökçen ile otogar arasında benim bildiğim direkt toplu taşıma yok. anadolu yakasındaki otobüs garlarından birinde inerseniz bostancı'ya gidip otobüse binebilirsiniz. ya da esenler otogar - taksim - havataş alternatifini kullanabilirsiniz ama neden kullanasınız. anadolu cengaverleri sorunun bu kısmına yardımcı olacaklardır.

valla sabihadan kadikoye gelinip oradaki otobus sirketlerinin servisine binmek de bir secenek. istanbullular daha iyi bilir geric

@galandar; firma belli değil, ankaradan geliyorum.

@jedilance; soru biraz eksik olmuş düzelteyim. 1 ve 2 bağımsız. ankaradan istanbula otobüsle gidip sabiha'dan uçağa(yurtdışı) binmem gerekiyor ve uçak saat 8:40'da sabah. 7'de falan havalimanında olmam lazım en geç. dönüşü hallederim kolaylıkla da giderken uçağı kaçırmayayım.

roma pass, venice pass falan var. ulaşım + 2 müze veriyordu bunlar yanlış hatırlamıyorsam. fiyatları biraz tuzlu ama. konaklama kesinleşmemişse airbnb'den ev oda tutup yeme içme işini kendin evde yaparak daha ucuza getirebilirsin. hem otelden de ucuza gelir.

sizin yerinizde olsam günlük 80€ gibi bir bütçe üzerinden hesaplamamı yapardım. müze fiyatları ortalama 30-40€ çünkü, gideceğiniz lokasyonları internetten biraz araştırarak ilginizi çekecek müze veya turları hesaplayıp nokta atışı bir bütçe çıkarabilirsiniz diye düşünüyorum.
bence bir 3500 daha harcayarak güzel güzel gezebilirsiniz.

ben kaç lira harcadığımızı unuttum, pek çetele tutmam (2 kişi gezdik 8 gün) milana gittik ama como'ya gitmedik arada lucca'ya uğramadık yein de iyi gezdik denebilir
şöyle ki müze floransaya bıraktık biz başka yerde müze gezmeye hem vaktimiz yoktu hem de biz çok ölmüyorduk diyeyim. Her iki şehirde de müzelerin bedava olduğu tarih var. sanırsam biri her ayın ilk pazarıydı ve sanırım sizin ayın ilk pazarı (temmuz) orada olacaksınız bi kontrol edin bence. floransadaki müzeleri bedava gezmiştik biz onu çok iyi hatırlıyorum (sabah 8 akşam 6 müze gezdik tabi) sonra da başka yerde müze gezesimizi olmadı. bi vatikanda gezdik üstüne.

şu an güncel amman, viyana, bakü, erbil, münih, tahran, medine, doha

thy 2012'de şöyle bir haber vermiş: Türk Hava Yolları markası ile Ankara çıkışlı 12 şehire haftada 40 frekans olarak planlanan seferlerle ilk etapta Moskova, Tahran, Bağdat, Viyana, Düsseldorf, Stockholm, Brüksel, Amsterdam, Köln, Stuttgart, Berlin ve Hamburg’a uçulabilecek.
bunlar hep patates olmuş tabi.

şöyle bir şey denedim ama tam liste mi bilemiyorum

www.skyscanner.com.tr

havaalaninin websitesinde gozukmesi lazim. en garantisi o oluyor genelde.

www.esenbogaairport.com

milana 2 gün çok bence, onun yerine 1 gününü de como gölü tarafına ayırabilirsin. floransaya da 3 gün çok. bologna ve parma'yı aradan çıkarman daha mantıklı olur sanki.

milan'ı komple salla yada 1 güne düşür, cenova-portofino-cinque terre' ye ağır diğer zamanı.

1 gun cinque terre icin cok az yetmez

cinque terre'de daha uzun kalmak isterdim ama konaklama çok pahalı. milan'ın 1 günü cenova, diğeri de como olacak aslında. yani milan'a sadece dönüş günü akşam 6 uçağına binene kadar vakit var.

cinque terre'de kabaca riomaggiore'den başlayıp yürüyeceğim monterosso'ya kadar. en beğendiğim köye dönüp orada vakit geçireceğim sonra.

aa cevabımı yazarken aklımdaydı ama unutmuşum. venedik'te 1 günü (hatta hızlı bir turla yarım gün sayılır) murano ve burano adalarına ayırmanı tavsiye ederim, çok şirin yerler.

Vize belgesi olarak ne istiyorlar o onemli. Izinli oldugunun amir imzali beyanini istiyorlarsa yillik izin yazdirir sonra iptal edersin