Ekşi Duyuru

Mesleğim aynı zamanda hobim (yazılım geliştirme) mesleğimi severek yapmanın ötesinde, kod yazmadığım zamanlar kendimi boşlukta, amaçsız hissediyorum, yüzüğü kaybetmiş gollum gibi mal mal dolanıyorum ortalıkta.

Bazen evet bazen hayır. Makine mühendisiyim. Bir şeylerin üretilmesine katkı sağlamak hoşuma gidiyor. Ama bazen de zor bir iş olmasına gerek yoktu diyorum. Daha rahat edebileceğim bir meslek seçebilirdim. Üniversitede matematik bölümünü bırakmıştım. Onun için biraz pişmanlık var. Öğretmen olup şu ana göre daha rahat olabilirdim. Ama bu mesleğin iyi tarafı da özelde tecrüben arttıkça maaşın, pozisyonun yükseliyor. Açıkçası her mesleğin ilk yılları zorlu oluyor. O dönemi atlattıktan sonra, biraz rahata ulaşınca ben daha iyi olacağına inanıyorum. Bir mesleğin kendine uygun olmadığını daha okurken fark ettiysen çok şanslısın. Değişiklik için zamanın var. İş hayatı zor. İş hayatında genelde seviyorum değil, tam tersi sevmiyorum diyor çoğu kişi. İnsan mesleğinden bile soğuyabiliyor. Öğrencilikte iş hayatını anlamak zor. Mutlaka staj da olsa iş hayatına adım at. O zaman her şey daha da netleşir.

bazen seviyorum, bazen sevmiyorum.

Bir sene turkiyede ozel bir ortaokulda derse girmem gerekti. Sabahlari servis beni almaya geldiginde "insallah bugun bir kaza yapariz ve olurum de ise gitmem gerekmez" diye dusundugum an terapiye gitmeye basladim. Ogrenciler inanilmaz simarikti, ve is cok manasizdi. O zamanlar ne deniyordu hatirlamiyorum ama cocuklari ortaokulda girecekleri dil sinavina hazirlamamiz gerekiyordu iste, sorular "what is in a borek? In borek, there is cheese" falan gibi seylerdi. Hayatimdan kelimenin tam anlamiyla tiksiniyordum gercekten ve cok cok cok mutsuzdum.

Uzun zamandir kariyerimde bazi gelismeler oldu, ben ekstra egitimler aldim, kendimi gelistirdim ve bazi firsatlari degerlendirdim falan filan. Simdi edebiyat derslerine giriyorum, ve genc insanlara okumayi dusunmeyi sevdirme ihtimali ve iyi bir maas aliyor olmam isimi sevmeme sebep oluyor.

Ha, su an biri onume on milyon dolar koysa bir daha herhangi bir okulun kapisindan iceri girmem, o ayri.

Üniversitede okuduğum bölümden ayrı bir mesleğim var. Bu mesleğe okuduğum bölümü sevmediğim için geçiş yapmıştım. Bunu da sevmediğimi fark ettim. Yaptığım işlerden hep iyi kazandım, fakat para için çalışmak da bir yerden sonra anlamsız ve yorucu olmaya başladı. Kısacası mesleğimi sonradan sevemedim. Çünkü her zaman başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorum. Şu an işimden arta kalan vakitlerde, gerçekten yapmayı istediğim şeylerle ilgilenip bunu geliştirmeye çalışıyorum. Günün birinde istediğim hayatı yakalayabilecek ime inanıyorum. Bazı insanlar bunun hayalperestlik olduğunu düşünüyorlar. Ancak hayalini kurduğum hayata yaklaşamadığım bir hayatı da çekilebilir ve yaşanabilir bulmuyorum. Neticede hayata bir sefer geliyoruz.

eger moda diye ya da aileyi mutlu etme gibi sebeplerle okumuyorsan, ufak tefek puruzler sikinti cikartmaz. meslege hazir aldigin bir takim elbise gibi bakmak lazim, terzide diktirdigin birsey gibi degil. sen calismaya basladigindan ufak tefek ayarlamalar cekerek ustune rahat hale getireceksin.

ben meslegimi seviyorum ama onceki calistigim yerde bi donem asiri mutsuzdum cok calismaktan. calistigim yerin sikintisi diye dusundum hep. sonra is degistirdim, artik daha az calisiyorum, ama yine mutsuzum, cunku ben megerse komple calismayi sevmiyormusum.

daha erken fark etsem zengin koca fln kovalardim.

ancak genel olarak yaptigim isten memnunum. mesleki tatminim var, birilerine gercekten faydam dokundugunu hissediyorum (bazi ust duzey yoneticileri zengin etmek disinda.. )

mesleğimi değil de şu anki makamı, mevkiyi, getirisini seviyorum. mesleğin benim için hiç önemi yok. önemli olan iş dışındaki hayatım, ailem, arkadaşlarım.

Kelimenin tam anlamıyla nefret ediyorum. İlk üç yıl ortamım, arkadaşlarım iyi olduğundan çekilir tarafları vardı, ha işi yine pek sevmiyordum ama nefret boyutunda değildi.
Ama özellikle son üç aydır istifa konusunu ciddi anlamda düşünmeye başladım. Tatildeyken bile "bu tatilin bitişi var, yine oraya gideceğim" diye düşünüp ana odaklanamıyorum.
Etraflıca sizi gerçekten neyin motive ettiğini düşünün. Para mı, birilerine yardımcı olmak mı, başarılı birisi olarak anılmak mı... Bunlar dışındada çok fazla parametre var hepsini göz önüne alarak değerlendirme yapın.

Öğretmen: Meslek muhtesem ama turkiye de korkunc bi is.

Yüksek lisans tezini her gün hiç aksatmadan 3-5 sayfa arası yazarak yaklaşık 1.5 ayda tamamladım. Motivasyonum yoktu. Akademik devam etmek istemiyordum ve işte bana bir maddi kazanç getirmedi. Başladığım işi yarım bırakmayı sevmiyorum. Sadece bu sebeple her gün düzenli yazdım. Motivasyondan ziyade disiplin gerekiyor, motivasyon çok geçici.

Tez konusuna ne kadar hakim olduğunuza göre değişir. Benim zaten iş hayatında da çalıştığım bir konu olduğu için kaynak araştırma ve okuma surecinde çok vakit kaybetmemiştim. 2-3 ayda da yazım sürecini tamamlamıştım. Size tavsiyem kendinize bir takvim çıkarın ve şunu en geç bu zamanda tamamlayacağım diye deadlinelar belirleyin.
Motivasyon ise ayrı bir konu. Ben ders sürecinde de çok zorlanmıştim bir yandan çalıştığım için. Ancak tüm o süreç tamamlandıktan sonra tezi bitireyim artık bu kadar uğraş boşa gitmesin motivasyonu ön planda olmuştu. Size tavsiyem kendinize çok da stres yüklemeden planınıza sadık kalarak ilerlemeniz. İnanın özellikle yazıma geçtikten sonra gerisi daha kolay geliyor.

2019 ağustos'ta savunmam vardı. veri toplama işlerini son birkaç aya girmeden tamamlamıştım galiba. son 2-3 ayı her akşam tez yazarak geçirdim diye hatırlıyorum. o zaman askeriyede çalışıyordum bi de mesai felaket. akşam 8-10'da işten gelip gece 4-5'e kadar tezle uğraşıyordum. çok kötü zamanlardı ya. hatta iş için denizli'deydim, deprem olmuştu. deprem olurken ben de tezle uğraşıyordum, millet masasının altına saklanırken çığlık atarken ben başımı pc'den kaldırmamıştım bile. sonra kameradan izlemiştim kendimi, çok acayipti valla o kafa. demem o ki süreç korkunç ama bitiyor. ben de tez yazarken hep bırakmayı düşünüyordum ama hep. işkence gibi geliyordu. askeri ortam vs zaten psikolojim de bitikti (stresten 47 kiloya düşmüştüm 47). beni yazmaya iten tek şey yazmazsam çok daha berbat bi kafaya girecek olduğumu bilmemdi. ne yapıp edip yazın. kötü olacağını düşünüyorsanız bile yazın. sonra çok iyi hissedeceksiniz. ya da en azından daha kötü hissetmeyeceksiniz...

edi: o tezi sonra makaleye çevirdik hocamla. şimdilerde academia'dan "Are you the XX who wrote YY?" diye mail geliyor. yes, academia I am the XX who wrote YY. güzel bi his :)

Bitmesi gereken normal zamanda bitirdim. Danışman da pek kasmıyordu açıkçası. Ülkedeki akademiyi görünce motivasyon falan da kalmamıştı.

Motivasyon düşüklüğü ve ne yapacağını bilememe durumu toplam kaç bin kelime yazılacak, beklentiler genel olarak nedir gibi kuralların net olmamasından da kaynaklanıyor olabilir. Geçti-Orta-Kaldı gibi bir puanlama ile değerlendirilmiyor, ne kadar yazman gerektiği hocaya kalmış durumda. Hal böyle olunca da hangi görevi tamamlaman gerektiğini bilemiyorsun.

Tavsiye: hoca ne diyorsa yap. master tezi tamamen hocanın onayına bağlı.

Yillar sürdü. Tüm dersleri vaktinde verip hallettim ve teze bir türlü baslamadim, korktum tez yazmaktan ve tezi bitirmekten. Arada sürekli is buldum, stajlar, tez icin yurtdisi calismalari... On kez tekrar basladim ettim. Yasal olarak fakülteye gidip basvuruyu yapmasam hala bitirememistim.

O nedenle tavsiye veremeyecegim.

Enstitüden tez teslim tarihimin 10 Mayıs olduğu ve teslimini yapmadığımda öğrenciliğimin biteceği emailini aldığımda 13 Nisan civarıydı. Danışman hocamla tek kelime konuşmamış hatta belli bir yol haritası bile çıkartmamıştım.

Neyse ertesi gün atladım okula gittim elimde tek sayfa taslakla :) Hocam odasında başka bir doktora öğrencisiyle konuşmaktaydı, sonra tam mesai bittiği için ayaküstü naaptın ne ettin diye sordu. Elimdeki tek sayfayı gösterdim. Birşeyler yazdın mı dedi, bende 10-15 sayfa gibi yazdım dedim, ok dedi yarın işlerim var sonraki gün emaille gönder bakayım dedi. Tamam diyerek oradan ayrıldım, eve geldim 10-15 sayfa yazı yazıp birkaç fotoğraf ekleyip gönderdim.

Güzel böyle devam dedi hocam, 100 -120 sayfayı hedefleyerek 13. günde bitirdim yazmayı.

Kendi işimle ilgili yazdığımdan sadece bilgisayar başında yazma kısmı zor geldi. Savunmada da hocalar okumamış bile, orada rastgele 3-4 soru sordular o kadar.

En zor kısmı ciltletme, 2 hafta okulun atadığı mimarlıktaki okutman kızla uğraştım. Yok şurası 1cm olacak yok şurası satır başı. Günde 50 emaille yazıştık öyle bitti gitti.

Lisans 2 gun surdu, yuksek lisans da 1 hafta falan.

Aleti yapip onlerine koyunca kagit isine bakan olmadi.
Yuksekte de program gorduler yetti zaten.

Yüksek Lisansımı 1.5 yıl gibi bir sürede tamamladım. 2017 yılının Kasım ayı civarında fiileen yazmaya başladım. 2018 tamamen yazarak geçti. 2019'da Mayıs ayının ortalarında tezi fiilen düzeltmeleri de dahil herşeyiyle bitirdim ama bir iki hocam yurtdışında olduğu için savunmayı Haziran sonuna anca yapabildik.

Sonuçta 19 ay boyunca yazdım. Ama resmi olarak teze geçişim 2017 Temmuz bitirişim de 2019 Haziran olduğu için 4 yarıyıl oldu.

Şimdi atılma geldiği için tez süresine minimum 1 maksimum 2 yıl diyorlar ama bu tarihler pek birşey ifade etmiyor aslında. Bazı alanlarda bazı konular 1 yıldan da kısa sürede biter ama yoğun araştırma gerektiren bir teze 2 yıl bile yeterli olmayabilir. Benim alanım Tarih alanı. Tezimin uzunluğu 350 sayfa kadardı ve çok detaylı ve yorucu bir incelemeyi içeriyordu. 1.5 sene dediğim zaman inanmıyorlar tezi görenler.

Motivasyon konusu biraz aktiflikle ve arkadaşlarla alakalıydı bende. Aynı anda bitirmeye çalıştığım iki üç arkadaşım vardı, sürekli bir araya gelir tezlerimizle ilgili dertleşirdik, birbirimize birşeyler anlatırdık. Bir taraftan tez yazdığım 1.5 yıl boyunca 3 ayrı sempozyuma katılıp konuşma yaptım mesela, o da çok etkiliydi. Şimdi doktora tez aşamasındayım ama hiç başlamadım bile çünkü aynı ortam yok ve pandemi de bir tembellik getirdiği için evden de çıkmıyorum. YL sırasında haftanın 4 günü kütüphanedeydim mesela, alanınızla ilgili bir kütüphaneye müdavim olmak da çok etkili motivasyon konusunda.

Yüksek lisans 10 ay, doktora 24 ay.

Bunaldıkça 1 hafta hiçbir şeyle ilgilenmemek faydalı olmuştu.

Yüksek lisans tezimi yazma kısmı 1 ay kadar sürdü diyebilirim. Benim alanım kimya idi ve deneysel çalışıyordum o kısım 1 buçuk yıl sürdü. Bir de bizim grupta birkaç kere projem ile ilgili sunum yaptığım için aslında reaksiyonlarım, verilerimin düzenlenmesi, şekiller ve tablolar falan gibi işler zaten büyük ölçüde hallolmuştu. Son dakikada hocanın istediği deneyleri yapmaya çalışırken bir yandan da giriş kısmını yazmıştım orası gerçekten angaryaydı. Alanınız sözelse süreç daha farklı işliyordur diye tahmin ediyorum.

1300-1500 liraya orjinal ekran takacak yer yetkili servis değil ise eğer, ben olsam note 5 alırdım. çünkü yetkili olmayan hiçbir servisin orjinal parça kullanacağına güvenmem. Telefonda başka sorunlar da yaşıyormuşsunuz, dolar malumunuz, fiyatlar daha da arşa çıkmadan telefonu yenilemek mantıklı bence.

önce bi bit pazarına gidip bi note4 bulun, ekranı orijinaldir muhtemelen. 200-300'e alırsınız, hadi 400 olsun. onun ekranını kendi telefonunuza taktırın 100 lira da işçilik deseniz 400-500'e orijinal ekranınız olur.

benim kedim note5'imi düşürmüştü. orijinal olmayandan taktırmıştım. hiçbir problem yaşamamıştım sonrasında.

yaptırdığım yer de, istanbul'da söğütlüçeşme'den boğaya doğru giderken soldaki dükkanlardan bir tanesiydi. o zaman 700 küsür verdiğimi hatırlıyorum ama çok da emin konuşmayayım.

note 4 için bu fiyat çok gibi geldi bana. üç beş yerden fiyat alın dilerseniz.

belki ali expressten falan bir yerlerden kendiniz daha ucuza bulup getirtirsiniz ve sadece taktırırsınız diye düşündüm.

yeni aldığım telefon sebebiyle o telefonu çok çok uzun seneler kullanmadığım için sonrasında ne kadar daha dayandı bilmiyorum.

Telefon modeli eski olsa da amoled ekranlar maliyetli, geçen sene 500e değiştirirdin şimdi 850 olması normal

Bir de samsung servis yedek parça fiyatlarını internete koyuyor orda kaç demişler

Aldığın ikinci el telefonun da ekranının orjinal olduğunu bilemezsin, ekranda sorun varsa yan sanayi takıp satarlar

ekranı kırık note4 sahibi olarak bu konuyu epey araştırdım. amoled ekranlar ciddi pahalı en ekonomik çözüm aliexpress üzerinden yanık-gölgeli ekran getirtmek (200tl). garantiden değişen ekranlar bunlar ve kullanımda çok az fark edilir gölgeleri var.

bu arada muhtemelen tamircinin de sana takmayı teklif ettiği ekran bu 200 liralık gölgeli ekranlardan. şu an note 4 gibi eski bir telefon için 800-900 harcanmaz.

Telefon piyasasını bilmiyorum Türkiye'de değilim ve artık telefon tamir etmiyorum. Hobi olarak yaptığım bir aktiviteydi. Orijinal ekran olmadığında da gayet iyi çalışabilir ekran ancak renk doğruluğu biraz farklı olabiliyor hassas bir göz farkedebilir. Ayrıca dokunmatik hissiyatında bazen bazı problemler olabiliyor. Hiçbirisi telefonu kullanmaya engel değil ancak orijinal yeni telefon gibi "crisp" olmuyor.

ferahladığımı ve sadece sohbet ettiğimizi hatırlıyorum hayal meyal
rorschach testinden tırsmıştım

antidepresan verip göndermişti. içmedim bi daha da gitmedim.

Berbat bir deneyimdi. Türkiye'de psikologlar ve psikiyatristlerin çoğu psikoloji biliminden ve pedogojiden bihaber.

Takıntıların ne zaman başladı sorusuna "tam olarak bilmiyorum" demiştim, 13 yaşındaydım. Psikolog üstüme yürüyüp aşırı azarlamisti seninle mi uğraşacağım ne derdin varsa söyle işte diye.
Onun haricinde gittiğim hiç bir psikolog ve psikiyatristten memnun kalmadım. eskiden daha da kötüydü bu olaylar.

çankaya diye düşünüyorsanız değil, mamak gibi mi derseniz hiç değil. her yere yakın.

Muhtemelen gene sileceksin ama; güzel yerdir Seyranbağları, bazı yerierinde travesti nüfusu çok. Onlar da iyi insanlar ama geceleri gündüzleri yok, bazen gürültü olabiliyor.

10 dk uğraştım books.google.com.tr

burada sadece ilk 50 sayfası gözüküyor, ben tamamını arıyorum.

doktorayı fransa'da "maddelerin fiziği ve kimyası" üzerine yaptım. bizdeki atom ve molekül fiziği programının yanına kimya da eklenmişi.

doktora öğrencilerine fransa'da zaten maaş veriliyor, bu da hocanın aldığı projelerden karşılanıyor. benimki 2 milyon euro'luk bir ANR projesiydi mesela. maaş 1400 euro civarıydı, tüm ülkede bu kadar zaten.

sonra türkiye'ye dönüp 3 sene postdoc yaptım. doktora sonrası araştırmacı olarak bir tübitak projesinde çalıştım. buranın bitmesine yakın yine fransa'da başka bir postdoc buldum.

doktorasını 5 sene içinde fransa'da yapmış ve şu anda fransa dışında postdoc yapıyor olan birini aradıkları özel bir geri dönüş projesi. maaşı benzer pozisyonların %50 fazlası falan. şu an hala bu projede çalışıyorum, 31 aralık'ta biteceği için de iş arıyorum. belki yine avrupa'da ama başka bir ülkede olmak üzere bir postdoc daha yapabilirim, ya da yard. doç. olarak bir pozisyon arıcam artık.

Evet. 3 yil denilen yere 1 yil ile girdim.
Zaten 3 yıl içinde aldığın deneyim ile 1 yil civarinda aldığın deneyim arasında dağlar kadar fark yok. Bir de deneyim dışında spesifik bilgi demedilerse sorun olacagini sanmam.

kendini nasil sattigina, konu hakkinda bilgine bakar. evet var.

Neredeyse bütün işlerime bu şekilde girdim. İlanlardaki deneyim bahsi bizim ülkede biraz tuhaf işliyor. İstenen özellikler çarşaf çarşaf misalen, deneyim olarak 2 yıl yazılmış. Laf olsun diye ekliyor çoğu.

yukarıda da yazmışlar. (yazdıkları deneyim - 2 yıl) olarak düşün istenilen deneyimi.

ben de girdiğim işlerde hep bu şekilde girdim.

En az 3 yıl denilen yere sıfır tecrübe ile girdim. Kurumsal sayılırdı.

Kendi izlediğim yolu anlatayım.
Üniversite hastanesi olduğu için önce bölüm başkanı ile görüştüm. Projeden bahsettim. Yardımlarını istedim, sonra projede kendisine de yer verdik. Etik kurul onayı aldık. Etik kurul onayı aşamasında çocuklara göre belgeleri doldurduk. Velilerin izinleri alındı. Süreci bizzat takip ettim. Bölümdeki memurlardan da dosya bilgilerini aldım. Asistan dr ile görüşmeler ayarlandı. Başhekimlikten çalışma onayı alındı.
Buradaki kritik nokta çalışmak istediğin klinikten birisinin onayını alıp işbirliği yapman, diğerleri standart belge işlemleri.
Ama zorlu ve uzun bir süreçti, planladığımızdan çok daha uzun sürdü.

Önce okul ile çözmeyi dene. Eğer okula, yapacağın çalışmanın çocuklara faydasını iyi açıklarsan istekli olabiliyorlar. Meb'de bazı müdürler çok açık böyle uygulamalara. Bazıları tabi uğraşmak istemiyorlar. Organizasyon iletişim sorumluluk vs zor geliyor.

Merhaba. Zor bir şey değil. Sadece il milli eğitim müdürlüğüne başvurup araştırma uygulama izni almak için dilekçe vermelisiniz. Yanlış hatırlamıyorsam okulunuzdan alacağınız onaylanmış tez öneriniz gibi birkaç evrak istiyorlar. Benim iznim 1 ay içerisinde çıkmıştı yanılmıyorsam, ama bu süre ilden ile değişiklik gösterebilir.
Size tavsiyem kafanıza göre ben şu okulda uygulama, anket vs. yapayım gibi tepeden bir izinle gitmektense, en azından müdürüyle, ilgili öğretmenleriyle, psikolojik danışmanla öncesinde sözlü bir kabul alıp gitmek daha iyi oluyor. Onlar kabul ederlerse izninizle birlikte gider çalışmanızı yaparsınız. Aksi takdirde elinizde onayınız olur ama iş birliği yapmak istemeyen bir grupla çalışmak, hatta çalışamamak zorunda kalabilirsiniz.

Tubitak proje bursu var. Ancak bunu önermiyorum. Şahsen benim başıma bela oldu. Proje bursunu kolay alıyorsunuz.

Dediğin puana göre olan bursta puanlar yüksek oluyor ama en temizi o.

Ben aldığımda (yıl 2013) yarı yarıya not ortalaması ve ALES puanı şeklinde hesaplanan puan için 92 üzerine verilmişti. 80-85 aralığına çıkacağına ihtimal vermiyorum açıkçası. Zira bu tür bursların taban puanı genelde her sene yükselir, düşmez. ALES puanınızı yükseltme ihtimaliniz var mı?

Bu bursun da geri ödemesi vardı bu arada. Yüksek lisans 3 senede bitmezse %50 faizle geri ödenmesi gerekiyordu. Öyle imzalayarak almıştım bursu.

90 bile zor be hocam, 85 nerede :(

evet zor :) ek olarak proje burslarına bakabilirsin ya da kadro kovalayabilrsin. yalnız şöyle bi şey var çok nadiren yök doktora bursu için yüksek lisanstakiler de başvuru yapıp alabiliyor. geçen sene bizde öyle olmuştu. normalde doktoralar içindi ama kimse başvurmayınca master öğrencilerine sormuşlardı.

Muhtemelen, ekranların renk sıcaklığı farklı olduğu için böyle bir durum oluşuyor.

İlk paragrafta sen kimsin, nereden mezunsun, mezuniyet derecen var mı(yüksek Onur vs)? İkinci paragrafta öğrencilik hayatında çok detaya girmeden normal bir öğrenciden farklı neler yaptın, katıldığın ya da hazırladığın projeler var mı, bunlar özetle ne üzerineydi, akademik anlamda sana neler kattı? Çalışma deneyimin oldu mu olduysa buradan ne kazandın?
Üçüncü paragrafta seni güçlü kılan özelliklerin neler? Nelerde iyisin, hangi konularda kendini geliştirdin?
Son olarak seni istediğin pozisyona, bölüme neden almalılar?

Bence bu sorulara cevap verebilecek şekilde hazırlamalısın.
Edit: Başarılar bu arada, umarım olur.

araştırma yapmak, kendini geliştirmek için akademik kariyer yapmana gerek yok. kaldı ki akademik kariyer yapmak için olması gereken motivasyon kaynakları sıralamasında araştırma yapmayı sevmek herhalde en sonlarda kalır.

not: akademisyen değilim.

Sen bişeyler yapmak istesen de birlikte bişeyler yapabileceğin birileri yoksa -burada hocaları kastediyorum - yılgınlık durumu olabiliyor. Birinin seni yetiştirmek istemesi gerekiyor. Diğer türlü doktora olsa bile kadro bulman zor. Bölümde 10 öğrenci vardır. 9'u mezun edilir, bir tanesi gerçekten yetiştirilir.

-hayır değildir.
-hali hazırda tr’de yaptığım için hayır; ancak aynı anda yaptığım bir kaç meslek/iş daha var, bu sayede mutlu oluyorum. Yoksa kafayı yerdim.

Master/doktorayı yani eğitim kısmını mutlaka yurt dışında al. İngilzice dışında en az bir dili daha çeviri yapacak düzeyde öğren.
Ve mümkünse tr.de değil başka yerde çalış.
Hani eskiden kpss’yle devlet memuru olanları küçümserlerdi ya, vizyonsuz ıyy diye. Üç beş yıl sonra hatta an itibariyle aynı şey akademi için de geçerli. Rezil bir halde her anlamda.

-kesinlikle yeterli değil
-Yurtdışında yapsam daha fazla mutlu ve tatmin olurum. Kesinlikle karşılamadı. Bürokrasi üzerine dönen konular çok yoruyor. Alanda çalışmadım ama çalışsam onu da başarırdım.
-Yurtdışında akademik kariyeri tavsiye ederim.

Çok sevdiğim bir hocam üniversitede saçkıran oldum akademi yüzünden falan diyordu. Sevdiceğim ise bir süre asistanlık yapmış, biraz daha devam etseydim pat küt dalacaktım herkese diyordu. Adamı zar zor ikna ettim doktoraya devam etmesi için.

Ben çok isterdim akademisyenliği ancak bunun için de sağlam referans gerekiyor, saçmasapan insanların gereksiz ego ve kaprisleriyle uğraşmak zor. Kardeşim çok istiyor şimdi ama yaşam enerjisi kalsın içinde diye antrenörlüğe devam etse keşke diye düşünüyorum içimden.

Niyet mektubunu kendi formatında ayrıca yazıp pdf olarak ekleyin. Okumak isterlerse okurlar. İK ilgili departman müdürüne de gönderebilir.

Mail kısa ve öz olsun. Blog, pozisyonla direk ilgili değilse koymayın.

"osnabrück'teki hoca ise hem maillerime hemen dönüş yapıp sürecin kolayca hallolmasını sağladı, hem de bu kişinin ileride yüksek lisans yapmak istediğim alandaki bir hoca oluşu da ayrıca avantajlı olabilir gibi geldi bana. "

bir tek bu sebepten oturu bile daha mantikli.

gecinme olarak portekiz daha rahat olur.

maliyetleri bilmiyorum ama almanya tabi ki. ev tutacak halin yok herhalde o yüzden genelde en büyük maliyet kira oluyor onu eliyoruz.

yazın da gerçi portekiz güzel olur. ben eğitim ve genel kültür odaklı olarak almanya derim.

Coimbra'da laser laboratuarimi?
Çok guzel bir yer ben bayiliyorum fakat kucuk bir yer. Ama sikilabilirsin. Ingilizce sorun olacak, cok bilmiyorlar.

2 tane avm var bir de istiklal caddesi gibi cadde.
Ortami cok guzel, pelerin falan giyiyo 4. Sinif ogrencileri, dunyanin ilk 9. Universitesi gidersen pisman olmazsin.

Ama gelecekte birsey saglar mi onu dusunerek hareket et.
Almanyada 300-400e yurda versen 200e gecinirsin.

@durgunfoton hayır proaction laboratuvarı.^-^ pelerin olayı benim de çok hoşuma gitmişti, üniversitenin bu kadar eski oluşu, sahip olduğu kütüphane de yine ilgi çekici olan diğer özelliklerinden..

Portekiz tamamen farkli bir deneyim olur, yemekten kulture kadar.

Ben kendi adima ulkeye gore degil de hocanin ismine, ise gore secim yapardim.

Yabanci dilleri fransizca oldugu icin cok ingilizce bilmiyorlar, gidecegin grup uluslararasi degilse portekizceye donerler konusurken. Brezilyali falan cok var. Almanya dil konusunda daha rahat olur.

Bir de coimbradaki laser laboratuari gercekten cok iyi, trde yok ama portekize gittim vs diye anlatinca pek ciddiye alinmiyor burada.

stok sitelerinde eps olarak çizip satabilirsin veya jpg olarak ilüstrasyon yapıp satabilirsin.

vektör olarak yaparsan şu avantajı olur ileri doğru, çizdiğin vektörleri after effects içine atıp anime etmen kolay olur.

Küçük oyun stüdyoları için karakter, mekan tasarımı gibi Concept Art çizip satabilirsiniz

ben geçen instagramdan doğru düzgün işler diye bir sayfanın paylaşımlarına baktım ve hoşuma gitti. işte fotoğrafı atıyorsun karşı tarafa. çizime uygun ise ok diyip parayı yolladım. benim yeğen ile dedesinin bir resmini suluboya tarzda yapıp yolladı. çerçeveli.
gayet de iş yapan bir arkadaş gördüğüm kadarıyla. siparişlere yetişemiyordu.
dogruduzgunisler.com

Instagram Art By Burcu hesabı çizimlerinş çok güzel tanıtıyor. Ayrıca tişört vs yapabilirsiniz.

Bez çanta, tshirt de düşünülebilir. Bir de ebru vatansever gibi ayakkabı da boyayabilirsin.

youtu.be

sizin üniversiteye ve bölüme has olabilir. yüksek lisansa çok rağbet var ama seçici mi alıyor hocalar orada etkili olabilir ama ilk defa duydum lisans öğrencisinin y.lisansa alınmasında etkili olduğu. ama gönüllü ol bence. prestijli olur senin için.

yüksek lisansa geçerken zaten lisans öğrencilerinin çok küçük bir kısmı hali hazırda makale yazıp yayınlatmış oluyor. dolasıyla şart değil. ancak tahminim farklı bir alanda olsa bile yararı olur. çok rekabetçi bir yerde yüksek lisans yapmayı düşünüyorsan yazmayı tercih edebilirsin ki milletten sıyrıl. (yurtdışı, burslu mesela) diğer türlü yüksek lisansa kabul almak çok zor değil. mesela ben boğaziçi'nden de kabul aldım, yurtdışındaki tilburg gibi üniversitelerden de. ama ben illa columbia'da yüksek lisans yapıcam veya london school of economics'te burslu yapıcam diyorsan, o başvuran binlerce insandan bir farkın olması lazım. makale de bu konuda yardımcı olur.

Yüksek başvurularında ales+yds+ortalama+bilim sınavı(yazılı+mülakat) önemli. Yüzdeleri değişebiliyor. Genelde en önemlisi ales. Yds ise biraz sembolik. 80 üstü yds çoğu yerde işinizi görecektir. Makale olayı ise arkadaşın dediği gibi çok rekabet olan yerlerde işinize yarayabilir. Ama kimse lisans öğrencisinde böyle bir şey aramaz.

her yüksek başvurusunda bilim sınavı yapmıyorlar ve yds de şart değil.

mulakatta ne yapmak ve ne calismak istedigini biliyor gorunmen, akici ve net konusman onemli bursu almakta. bir de o asamaya gelene kadar elinde iyi okullardan kabuller olsa faydasi olur.

"başvuru süreci nasıldı?" bu soruyu anlamadim. form dolduruyorsun, istedikleri belgeleri ekliyorsun. postayla yolluyorsun. sonra mulakata cagiriyorlar. sartlari saglayan herkesi mi cagiriyorlar yoksa en begendikleri 100 (atiyorum) kisiyi mi cagiriyorlar emin degilim.

benim not ortalamam dusuktu ve acikcasi not ortalamasinin (ozellikle okula kabul aldiktan sonra) onemli oldugunu dusunmuyorum mulakat asamasinda. dedigim gibi esas onemli olan sey akademik olarak bos olmadigini gostermen.

Hangi amacla almak istiyorsunuz? Sirketler icin veya pilotaj icinse bildigim kadariyla general Ielts i kabul ediyorlar ki general Ielts her türlü toefldan kolaydir ve b2 düzeyde ingilizcesi olan biri maksimum 3 ayda 7 yi görür.Eger akademi icinse bence cok ciddi bir fark yok. Toefl ve ielts in farki toefl da mikrofona konusursunuz ielts de karsinizda kanli canli bir insan vardir okadar.

Önceden olsa ielts derdim zira Türklere daha kolay geliyor genel olarak sınav yapısı da bir tık daha hafif. Fakat son güncellemelerden sonra toefl biraz daha basitleştirildi.

Şuradan da bakabilirsiniz: youtu.be

Birisi Amerika birisi İngiliz hakimiyeti ülkeler için geçerli sınav.. Sana ne lazım ? Mesela Avustralyada mı yaşamak istiyorsun yoksa Amerikada mı ?

bayram dönemini bilmiyorum ama normalde akşam 10'da kapanır deu tıp kütüphanesi.

bayramda tamamen kapalı sanırım çünkü orda okuyan arkadaşlarım isyan ediyodu. Ama şunu da unutmayın tıp kütüphaneleri her zaman oldukça dolu olur ki deu kütüphanesi de öyle genelde. Ayrıca tus'a da baya az kaldı o yüzden dışarıdan pek kişi almıyorlar diye biliyorum

bence yazılmamalı. hikayenin akıcılığını bozmamalı.

hikayenin sonunda açıklanabilir. bence de hikayenin akıcılığı bozulmasın

okuyucunun haberdar olmasını istiyorsan koyabilirsin ama pek rastlamadım ben bu tarz göndermelerin yazar tarafından dipnot olarak verildiğine. bilimsel eser yazmıyorsun sonuçta

Hayır konulmaz,
Gönderme başka şeydir, referans vermek başka şeydir.
Göndermeyi açıklamak fıkrasına gülünmeyen adam hasan mezarcı gibi şakayı açıklamaya benzer.

benim gibi o referanslari da bilmek ya da ogrenmek isteyen okuyucular konulmasini isteyebilir diye dusunuyorum. ornegin otostopcunun galaksi rehberinin besi bir yerdesinde bu sekildeydi. gondermeleri dipnotta acikliyordu editor notu olarak, ben cok sevmistim o uygulamayi. ara ara ceviri romanlarda da cevirmen notu olarak denk geliyorum mesela yazarin orijinal dilde yaptigi kelime oyunlarinin dipnotta aciklanmasina. bence gayet faydali. istemeyen bakmasin sen koy yine de :)

metinlerarasılık deniliyor sizin bu dediğinize ve ben okuduklarımın içinde hiçbir yazarın bunu yaparken bir not düştüğünü görmedim.

akademik bir makaleyse zorunlu tabii fakat onu sormuyorsunuz zaten.

şöyle bir şey var işine yarayabilir: www.cvyolla.com

uzmanı değilim ama o linktekine bak sadece.

özgünlük, mühim.

Aslında işe başladığında şirketin İSG uzmanının sana bu eğitimi vermesi gerekir. Sertifikayı da şirket sana sağlamış olur. Hali hazırda isg uzmanı olmasa senden bu belgeyi istemezler, isg uzmanı olduğu durumda sana bu belgeyi zaten ücretsiz biçimde sağlayabiliyorken dışarıdan isteme saçmalığı nedir?
Not: İSG uzmanıyım

Hastanenin iletişim bilgilerini bulup,mesai saatleri içinde hastane yönetimiyle görüşün, idari ve mali kısımlar kısmı var sanırım onlar ilgileniyor bu konuyla.Bir arkadaşım devlet hastanesine staj için idari kısımla görüşüp girmişti. Başvuru yapmak istediğiniz özel bir hastane ise internet sitesinden hastane yönetimine bakın, insan kaynakları var mı diye, muhtemelen vardır.

bence kitap yerine youtube kanallarından yürüyün. çıkmış soruları bastırın ösym sitesinden bulup.çözümlerinin gösterildiği videoları izleyin. çok eksik konularda konu anlatım videolarını izleyin. bunu 2 hafta için yapıp alesten 91 aldım.. en son girdiğim sınav össydi ve 8-9 sene önceydi. yani unutmuştum her şeyi

naçizane böyle çevirdim:

Kapısız bir ev Kıyamettir -
Oraya Güneşten girilir -
Ve sonra atılır Merdiven,
Çünkü Kaçış - tamamlanır -

O Rüya ile değişir
Neler yaptıkları dışarıda -
Sincapların oynadığı - ve dutların öldüğü -
Ve eğildiği yerde Çam ağaçlarının Tanrıya

Bayılıyorum ED'ye. Ne müthiş yazmış..

Havalimanından Kızılay'a Belkoair ile, ordan da Ankaray ile Ted'e.

belko & havaş misali otobüsler ile aşti'ye git. (~30-40 dk)
aşti'den direkt metro ile ted üniversitesinin önünde inebilirsin.
sonra yine ted üniversitesinin önünden metro ile aşti'ye (otogar) gidebilirsin.

Otogar'a ise Ankaray'dan direkt gidersin zaten.

merhaba, belki air araçları ile aşti'ye gidip oradan metro ile kolej durağında inip ted üniversitesi'ne gidebilir. üniversite zaten metro durağının hemen çıkışında. dönüşte de aynı şekilde kolej metrosundan binip aşti'ye gidebilir.

Sana ve cv ne katkısı olacaksa git bence. Bir şehri bilmemek bu çağda artık çok da problem değil. Yalnız gidiyor olmana da çok takılma bence hem belki orada arkadaş bulursun. Tek gidiyorsun diye böyle bir fırsatı kaçırma derim.

ppt sunum olsaydı git kesin derdim ama posterde olsa git bence :) en azından fikir alırsın.

Zor degil bir olayi yok. Maksimum iki gunu alir alismasi. Ben wacomun en ucuz modelleriyle baslamistim epey isimi gordu. Ucuzla baslayabilirsin hevesin devam ederse ust modellere gecebilirsin.

başlangıç için wacom bamboo, çok da basit olmasın derseniz wacom intuos pro s alabilirsiniz

Wacom’dan şaşmamak lazım. Annem tasarımcı bizde hayvan gibi bir alet var masa kadar wacom cintiq galiba, başka bir illüstratör arkadaşım da wacom kullanıyor ama onunki küçük ipad boyutlarında.

en son durakta inip 969'a binmeniz lazım. Otobüs şoförüne sorsanız size söyler aslında.

urla merkezde fahrettin altay dolmuşuna bin ve ardından balçova'da yeşil dolmuşlara bin. agora civarında ya da öncesinde inmen gerekecek, dolmuşçular bilir mutlaka. ille otobüse binmene gerek yok.

Sorunun konusu lisansustu sanirim ama kendisi degil. Soruyu anlasilir bir sekilde sorman gerekiyor.

Daha detaylı sormalısın +1 hiçbir şey anlamadı ben

okun olduğu yerin sol tarafındaki "girdi" ne ise onunla "kendinize ait toplak aylık geliriniz" arasında istatiksel açıdan anlamlı negatif yönde orta kuvvet bir ilişki var.

Ters madde ise ters çevrilir. Değilse neden ceviriyorsunuz anlamadım.

Ya da ölçeğin puanlama durumuna göre ters çevirilir. Mesela ölçeklerden bir tanesi her zaman = 5 der. Bir tanesi= her zaman 1 der o zaman duruma göre ters çevrilme durumu devreye giriyor.

Onun dışında ters çevirmeye gerek yok

benim bilgime göre bu tablo spss'te değil excel'de yapılıyor ama belki bir yolu vardır spss'de yapmanın.

Tablo SPSS'te yapılmıyor, sadece dataları SPSS'ten alıyorsunuz, bu tabloyu excel ya da word gibi bir programda hazırlıyorsunuz, SPSS'te gördüğünüz sonuçları da maddelerin karşılıklarına yazıyorsunuz.

Datalar da sadece "n" (kişi sayısı) ve yüzde gördüğüm kadarıyla, her ilgili soru için frekans almışlar kısacası. manuel olarak yazmışlar tabloya.

Mesela yaş değişkenleri varmış kategorik (18-30, 31-50, 51-66 yaş aralıklarında), yaş değişkenine frekans almışlar, sonra da bu frekansları tabloya her bir yaş aralığı için kendileri yazmışlar. En altta da toplam kişi sayısı yazıyor, araştırma 293 kişiyle yapılmış sonuçta, onu da manuel yazmışlar.

Çicéginiz hâlâ yaşıyor sadece çiçeklerini dökmüş. Yaprakları gayet güzel. Bir dönem sonra yeniden açacaktır. Kuruyan dallariñi temizleyebilirsiniz.

Kalanchoe türlerinde küf ve mantar hastalıkları çok oluyor. Sararmis dal ve yapraklarin yanı sıra biraz da ortalardan yaprak seyreltebilirsiniz. Havadar, serin yerleri sever. Güneşin siddeti giderek arttigi icin direkt güneşe maruz kalmazsa da uzun süre dayanır ve çok suyu sevmez.

Market çiçeği böyle oluyor. Artık nasıl üretiyorlarsa orjinalinden daha büyük ve çok çiçekli oluyor. Bu uzun vadede artık çiçek açmayacak. Daha sonra kendini toparladiginda daha seyrek açacaktır. Bir şey yapmanıza gerek yok şimdilik. Bir de denildiği gibi çok böcek mantar oluyor bu türde. Doğrudan güneşe maruz kalmasin yanar

artık her şey yazılım. psikoloji okusa da ofisini takip edebilmesi için yazılım gerekli.

dil bilim ile veri madenciliği birlikte kullanılıyor mesela. trump seçimi bu sayede kazandı deyolla.

Nicel araştırmalarda veri derlemek e değerlendirmek için spss gibi yazılımlar kullanıyorlar mesela.

her türlü veri işleme yazılımla daha kolay yapılacağı için SPSS standart bir yazılım.

Her tur veri isleme SPSS ile daha kolay yapilmaz. Artik bircok kisi buyuk veriyle ugrasmak zorunda kaliyor. SPSS'te en basit analizler bile problem oluyor, Excel'i soylemiyorum bile. Tabii ki her psikolog programlama bilecek diye bir sey yok. Ancak isin akademik kismina gecmek isteyenler icin programlama onemli olabiliyor. Sart degil.

Mesela psikoloji okuyan birisi bilissel sinirbilim ile ilgilenirse, goruntuleme tekniklerine merak sararsa kullanacagi yazilimlar sadece gui uzerinden halledilmez 500 kisinin denek oldugu bir calismada. Buyuk verilerle ugrasmak icin temel yazilim "trick"lerini bilmesi gerekiyor. Kullanacagi programa gore benim onerim matlab, r, python olur bu kisiye. Bir de yaninda unix bash shell biliyorsa rahat rahat analizlerini yapar. Herkes bilmek zorunda degil elbette ama gui'de saatlerce teker teker tiklayip el/bilek agrisindan olmek yerine kod yazip halletmek rahatlik sagliyor.

spss bilmek yazılım bilmek değildir, sadece bir araç (tool) kullanmaktır;

herkesin basit düzeyde programlama bilmesi algoritmik düşünme yapısını geliştirir bu da problemleri çözme konusunda oldukça fayda sağlar. Onun dışında sosyal bilimler alanında belirli tool'ları bilmek yeterli bence, sonuçta fazla bir hesaplama işlemleri yok, olsa bile bilinen şeyler. Bunlar tool'lar ile hatta excel ile bile halledilir.

ikisinin ortak noktası lazer yazıcıdır. dakikada 25 civarı cıktı alır.

ali159 + 159

Her tarafta çıkan "kodlama eğitimi" konulu reklamlara gıcık oluyorum. Tarım ve hayvancılık dünyada en önemli konu iken, herkes veteriner yada ziraat mühendisi mi oldu ?

Referans bolumune mumkunse o sektorden birini, en kotu hocalarini yazabilirsin. Samimi oldugun hoca varsa kabul eder diye dusunuyorum. İsmini, calistigi sirket, pozisyonu ve numarasini yazarsin. Mumkunse bir cover letter yazabilirsin, belki bir fark yaratabilir.
Kurumsal bir firma icin gonullu ya da zorunlu stajyer olmanin cok bir farki olmuyor, en azindan benim staj yaptigim yerler de boyle. Not ortalamasi cok dusuk olmadigi surece olumsuz etkilemez genelde.

Bazı yerler referans olmayan başvuruları direkt eliyor. Tanıdık varsa yaz mutlaka. Hatta araya sokabilirsen daha iyi olur.
Form nasıl bilmiyorum ama bazı yerlerin formlarında referansının adresini bile istiyorlar. Kesin cevap veremicem.

Referans için o şirket içi birini yazmazsan kimse stajyer için tutup da referans kontrolü yapmaz. O kısmı çok da umursama.

natodan yeşildere'ye dönün (orada yol çalışması vardı devam ediyor mu bilmiyorum, tüneli kullanarak konak tarafına çıkıp oradan alsancak liman üzerinden de gidebilirsiniz) yeşildere'den sonra karşıyaka tarafına gideceksiniz. altın yolu geçip karşıyaka sahilden devam edin. tüm sahili geçtikten sonra en sonda kalıyor zaten. yani karşıyaka tabelasını takip edin

eğer toplu taşımadan bahsediyorsanız şirinyer'den izban'a binin. Mavişehir'de inin. deniz tarafına çıkarsanız orada bostanlı iskele otobüsleri var. o otobüsler balıkçı barınağından geçiyor.

İzbandan şemiklerde inip dümdüz sahil tarafına yürürseniz de 15 dklık bir yürüme mesafesinde oluyor.

Her donem basi oluyor basvurular.

Çok güzel <3

Bilmiyorum ama serçeyle aynı familyadan gibi duruyor :)

House Finch diye geçiyor: goo.gl

teşekkürler.:)
gaga, kafa yapısı olarak baştankara türüne daha yakın gibi ama house finch'e de benziyor aynı zamanda

"huş isketesi" veya "kuzey ketenkuşu" olarak tanınıyor..
latince ismi: Acanthis flammea

ayrıca şuradan da ayrıntılı bilgi alabilirsiniz:
www.trakus.org

ne tatlı kuş yaa tutup o kırmızı - gri tüylerinden öpesim var <3

Hiçbir önemi yok. Puanınız yeterse boğaziçi ya da odtü'de imkanınız varsa bilkent koç'ta okuyun gerisi boş. Akreditw olmuş olmanın iş başvurularında herhangi bir etkisi yok. Zaten tpd'nin yasal bir dayanağı da yok henüz. Orada bir klik var takılıyorlar öyle. Aldırış etmeyin.

romanlarını değil de denemelerini okudum ben. okuduklarım;

beş ahlak yazısı
anlatı ormanında 6 gezinti
edebiyata dair
yanlış okumalar.

öneririm hepsini. romanlarını da merak ediyorum ama.

çok net söylüyorum foucault sarkacı ve gülün adını 1 haftaya sığdıramazsın. foucault sarkacını zaten o şekilde anlayamazsın. hatta bir gün okuyup bitirebilirsen bana da anlat.

ancak must denilebilecek kitaplar bunlar. foucault sarkacı, gülün adı kitaplarına daha uzun zaman ayırmanı öneririm.

Ben yalnizca Baudolino'yu ve Gulun Adi'ni okudum, Baudolino'yu daha cok sevdim. Gene edebi bir kitabini okumak isterdim fakat galiba su "nasil bilimsel metin yazilir" konulu kitabini okumam gerekecek sirada. Gulun Adi filmini sevdiysen, romanini daha da seversin ama onu da diyeyim. Kotu degil yani.

Happy End
Mother
The Shape Of Water
Housewife
Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok
Jupiter's Moon
Loveless

Bilet bulabiliyor musunuz bu andan sonra yahu?

Benim listem;

-Kutsal Geyiğin Ölümü
-Kare
-Mutlu Son
-Sevgisiz
-Mother (bu zaten vizyonda şu an Cinemaximum'larda)

Happy End (izleyemedim ama haneke yani, 20 ekim'de vizyona girecek)
The Beguiled
Tehran Taboo
120 bpm bayağı iyiydi üçü de.
fatih akın'ın paramparça'sı, the square ve djam de izlenmeli bence.

anne! vizyona girdi, vizyonda izleyebilirsin.

bilet bulabilirseniz gidersiniz :)

Ne kadar İstanbul odaklı yaşıyor herkes. Filmekimi bir sürü şehirde düzenleniyor ve örneğin İzmir'de şu an hemen hemen tüm filmlere bilet var gibi gözüküyor. Ben henüz bir tek Djam'a gittim, önümüzdeki günlerde 4 filme daha biletim var. Djam'ı sevdim, programda varsa öneririm, yalnız sevmeyeni de çok da ben müzikleri sebebiyle olsa gerek mutlu ayrıldım salondan. :)

Happy End
Aşkın gören gözlere ihtiyacı yok
paramparça
Let the sunshine in.

Mother!'ı izledim, izlenilmeli ama zaten vizyonda.

teşekkürler öneriler için.^-^
bu arada izmir'de henüz biletler tükenmemiş birkaç film dışında.

kindle edinin bir tane. bilmediğiniz kelimeyi üzerine basıp çevirirsiniz hemen. türkçe sözlük de varmış ancak ben ingilizce'den ingilizce'ye sözlük tavsiye ederim.

Akrilik de kullanabilirsiniz.

Rich ve cadence markalarına bakın. İnstagramda arasanız görürsünüz kadınlar çılgın gibi herşeyi boyuyorlar. Rich multisurface her yüzeyi boyayan bir boya.

chris zabriskie - prelude no. 14
www.youtube.com

"Biraz kuantumdan zarar gelmez" bu kitap ile basla. Tavs'ye ederim www.dr.com.tr

aslında temel fizik ile başlamak en doğrusu. kuantum fiziği nedense insanlara havalı-ilginç geliyor. ama temel fizik olmadan aslında ne kadar öğrenirsen öğren havada kalacak.

@orpheus +1

Şakacıktan değil de gerçekten fizik öğrenmek istiyorsan ilk adımın şu olmalı.

www.amazon.com

depeche mode-personal jesus geldi aklıma ilk

yapın kesinlikle, ama ege khk ile boşaltılan, nuri bilgenin kaybı, melek göregenlinin gidişiyle mutsuzlaşan bir yer, onu da düşünün.
yurtdışına başvurma ihtimaliniz olacaksa master için dokuz eylülde kalmanız daha mantıklı onu da düşünün.

ben iü de okuyorum. bıktım istanbuldan olabiliyosa değiştirelim :))

kabul edilmek zor diye kim söyledi bilmiyorum ama bence zor falan değil, üstelik ders sayma açısından da çok adaletli bir okul olduğunu söyleyebilirim, mesela benim 2 dersim sayılmadı ama 2 dersten de muaftım kimseden geri kalmadım. bence yap ben ege'ye geçtiğim için pişman olmadım, uyum sorunu falan da yaşayacağını sanmıyorum. tınaztepe yolu da çekilmez o kadar sene trafik vs...
barınma sorununu bilemem tabi ama pek çok yurt var çevrede, ev arkadaşı arayan olur illa ki.