[]

E-posta senkronizasyonu konusunda yardım

Günaydın.
Kısaca anlatacağım. Elimde şirket telefonu ve bunda da şirketin kendi alan adıyla şahsım için oluşturulmuş e-posta kurulu. Ancak ofisteki bilgisayardan gönderdiğim e-postalar telefondan, telefondan gönderdiğim e-postalar da bilgisayardan görünmüyor. Sadece gelen e-postalar sorunsuz ama giden e-postalar senkronize değil. Yazışmaları telefondan yapmam gereken zamanlar oluyor haliyle ama kişi listesini bile öngöremeyen bir telefonla ben ne yapacağım bu durumda?

Teknik olarak işe yarar mı bilmiyorum ama ofiste MS Outlook, telefonda ise telefonun kendi e-posta uygulamasını kullanıyorum. Acaba Outlook uygulamasını telefona kursam senkronize olur mu e-postaya dair BÜTÜN HER ŞEY?

 
imap ya da exchange olarak kurarsanız iki tarafta da sıkıntı kalmaz. en az bir tanesi pop3 kurulmuş gibi duruyor. outlook uygulaması da çare olur gayet güzel çalışıyor eğer exchange ise. ama iphone native posta da exchange destekler.


  • ozdek  (27.04.18 09:40:00) 
@ozdek: Teşekkürler bilgi için ama Exchange ne oluyor? Şimdi, Outlook uygulamasını indirsem ve şirket e-postasını ve şifresini girsem senkronizasyon olacak mı? Çünkü mümkünse uğraşmadan doğrudan kullanayım, ek ayarlara gerek olmasın istiyorum da.


  • m e b  (27.04.18 09:46:52) 
@camussar: Maalesef çözüm değil, sabah denedim ve sonuçsuz kaldı. Yine sadece gelen postalarda senkronize oluyor, gidenlerde değil.


  • m e b  (27.04.18 14:38:52) 
kurulumda giden eposta ayarlarını pop3'e göre yapmışsınızdır. onu imap olarak düzeltin hallolur. ayarlar için mail hizmeti aldığınız şirketin sitesine göz atabilirsiniz.


  • nrmnm  (27.04.18 14:42:21) 
[]

Ali, Veli'ye kötü bir şey sundu ve Veli de kabul etti diyelim...

Böyle bir durumda, suçluluk Ali ve Veli arasında yüzdelik olarak paylaştırılırsa sizin gözünüzde bu oran nasıl olur?
Hukuki yönden suçluluk sormuyorum tabii. Mesela Veli sigara içmiyor ama Ali ona sunduğu ve arada da ısrar ettiği için Veli kabul ediyor ve ilerleyen zamanlarda sigara bağımlısı oluyor. Ali'nin, Veli'nin aklına karpuz kabuğu soktuğu durumları, Ali'nin sunduğu öneriler sonucunda Veli'nin kabul ederek zarar gördüğü durumları diyorum yani.



 
Veli'nin irade göstermesine engel bi rahatsızlığı yoksa suç tamamen Veli'de.


  • angelus  (22.04.18 22:15:37) 
Ben bir arkadaşımı lol e başlattım. İlk oynarken kızıyordum "lan ona basma buna basma" sonra çocuk bay bağımlısı olmuş. Okulu uzattı. Ben ise oyunu azaltarak bıraktım. Suç arkadaşta. Son 1 hafta arkadaş ortamında sigara içtim alkol aldım ama beğenmedim. Sonraki gün gittim meyve suyu içtim onlar alkol alırken. Yapan kişinin iradesi güçsüz ise diğerlerini öne sürmeye gerek yok.


  • latsc  (22.04.18 22:22:11) 
[]

Klasikçi misiniz, yenilikçi mi? (Sanatsal anlamda)

Biraz açayım sorumu. Mesela şiir ve şarkı, benim için ölçülü, uyaklı olmalı. Kitaplarda olay-zaman-mekan, gerçeğe uygun şekilde ya da oluşturulmuş hayal dünyasında belirli bir düzende ilerlemeli. Klasikten kastım bu, geleneksel tarz yani. Peki sizin beğeninize hangisi daha çok hitap ediyor? Örneğin serbest şiirler, bilinç akışı tekniği ile yazılmış romanlar ya da nakaratı, uyağı olmayan şarkılar da hoşunuza gider mi GENEL olarak?




 
Anlam önemli benim için. Yenilikçiyim.


  • dissendium  (19.04.18 22:04:41) 
Klasikçiyim, adı intihale karışmamış tek Türk şâiri olan, şiirleri 16. yüzyılda İtalyancaya çevrilen ve Martin Luther'i, Sebastian Frank'ı ve Erasmus'u etkileyerek Rönesans Avrupası'nın doğuşunda mühim bir rol oynayan Türk şiir dilinin kurucusu Yunus Emre'nin büyük hayranıyım :)


  • lafıolmaz  (19.04.18 22:11:35) 
Oncelikle resim ve heykelde az biraz bir bilgim var ama cogunlukla sanattan anlamiyorum. Hele, edebiyatta fecaatim. Bilgimin olmadigi asiri cok konu var.

Cok fena klasikciyim. 1920, hatta kasayim 1950 sonrasi sanat akimlarinin cogunu anlamiyorum.

Ozellikle, bilinc akisi teknigi karman corman, anlamsizca daginik ve "Eee, ne oldu simdi yani" geliyor. Bir de benim icin olay orgusu cok onemli. Ic dunyalarini miril miril dusunceleri uzerinden degil, olaylar uzerinden gormeyi daha cok seviyorum. Birkac istisna disinda bilinc akisi daha cok bilinc ishali gibi geliyor bana.

Illa goz, kulaga hos gelsin derdinde degilim. Estetik kaygim yok. Cok kuralli olmasini aramiyorum. Dadaizm yeri geliyor anlamli olabiliyor ama modern sanatta genelde eser sahibini kenara cekip "Kardes, derdin ne hele? Ne anlatmaya calisiyorsun. Bilal'e anlatir gibi anlat" diyesim geliyor. "Sanat halk icindir" kavgasinda degilim ama hatta bazi modern sanat turleri halki sanattan koparip kendilerini toplumdan soyutlamak, ustun hissetmek icin yapiliyormus gibi geliyor.

Modernist cizgide anlami anlamadigim, icerigi cozemedigim icin sevmiyorum.
  • aychovsky  (19.04.18 22:54:16 ~ 23:04:08) 
Ben sanatta biçim/biçemden ziyade niteliğe bakıyorum. Zaman ve yaratıcı pek etkili değil degerlendirmelerimde. Ama çoğunlukla klasik eserleri beğeniyorum.


  • Amaranta ursula  (19.04.18 23:26:15) 
[]

Sürekli fare kullanmaktan dolayı bileğin acıması

İşte sürekli bilgisayar kullanıyorum. Haliyle de fare kullandığım elimin bileğindeki kemik kıpkırmızı oluyor ve acıyor. Siz ne yapıyorsunuz buna engel olmak için? Bilek yastığı varmış galiba ama işe yarar mı o? Alternatif çözümlere de açığım.




 
benzer sorunlardan muzdarip haldeyken logitech m570 ile trackball alemine giriş yaptım, 1,5 senedir kullanıyorum, eskisi gibi ağrı sızı kalmadı. 1-2 saat sonra alışıyorsun kullanmaya, zorluğu da yok.
www.google.com

alttaki çözüm de mantıklı ama fareyi tutma konumundan bağımsız olarak bileği sağa sola hareket ettirmek, eklemden bükme hareketi yapmak da rahatsız edici olabiliyor. eğer bu sebepli bir ağrın varsa çok da faydalı olmayabilir.
ayrıca alacağın kaliteli bir mouse 70-80 lirayken 2 katını tek seferde vermen, aşacağın sorunu düşününce bence değecek bir yatırım olur. bu işin sonu karpal tünel sendromuna da varabiliyor, o zaman keşke alsaymışım demezsin umarım.
  • Bruce  (18.04.18 21:20:26 ~ 22:17:01) 
Daha ucuz yöntemler yok mu yav? :))


  • m e b  (18.04.18 21:35:12) 
ben uzun yıllardır desteği bileğime değil masanın bittiği yere, bilek ile dirsek arasındaki kolun yumuşak kısmını koyarak ağırlığı oraya vererek gayet sağlıklı bi şekilde devam ediyorum. yönlendirme için de bileği tamamen değil de bilekten destek alarak parmakları bütünsel olarak kullanarak yapıyorum.

cümle baya sintakslı ama idare et. düzeltemem şimdi :)
  • zebragibi  (18.04.18 21:44:33 ~ 21:45:33) 
[]

Böyle bir durumda ne yapılabilir?

Yabancı bir arkadaşın Türkiye'deki oturum iznini uzatmaya çalışıyoruz. Ama kendisi yurt dışında şu an ve ilgili devlet birimine (İl Göç İdaresi) ulaştığımızda siteden halledebileceğimizi söyledi. Geçen haftadan itibaren sürekli ama sürekli hata veriyor site. Telefonlara zaten bakan yok. Ben de Fatih'teki yere gittim. Binanın daha girişinde ekmek kuyruğu gibi sıra var ve üç görevli ilgileniyor bu sırayla ve ondan sonra içeri alıyorlar.
Sıraya girdim. Tam sorumu sorarken görevli kadın sözümü kesti ve arkamdaki yabancı şahsı öne geçirdi, onunla ilgilendi. "Ya beyefendi müsaade edin de geçsinler!" dedi sesini yükselterek, bir şey demedim.
Sonra onun işi bitti ve sıra bana geldi:
-Merhaba, yabancı bir arkadaşın oturum iznini uzatmak istiyorum ama int-
+İnternetten yapacaksınız!
-İnternetten yapmaya çalışınca pasaport hatası alıyo-
+O herkese öyle hata veriyor.
-İşte o yüzden geldim ben de. Acaba buradan rand-
+Buradan randevu vermiyoruz!
-İyi de ne yapacağız o zaman? Mümkün değil, işlem yapılamıy-
+Ya beyefendi buradan randevu alamıyorsunuz!!!!!!
-Neden bağırıyorsunuz acaba? Kibar olamıyor musunuz?
+Bağırmadım ki.
-Evet, sesinizi yükselterek ve başınızdan savarak konuşuyorsunuz.


Bu sırada yan sıradaki diğer görevli kadın geldi ve bana:
+Beyefendi, siz önce kulaklığınızı çıkarın da öyle konuşun ve sıranızı bekleyin!
-Kulaklıkla ne ilgisi var? Birincisi, müzik çalmıyor ve sizi duyabiliyorum. İkincisi, çalsa da benim için fark etmiyor o kulağım sağır ve diğer kulağım zaten boşta ve duyabiliyorum. Bana bağırarak konuşuyorsunuz. (Evet, mala bağladım sinirden.). Üçüncüsü, sıra zaten bende!
+Lütfen BUNA (diğer görevlilere beni gösteriyor) cevap vermeyin, diğerlerinden devam edin.
-Ne demek "Buna cevap vermeyin"? Sıra benim ve bir şey soruyorum ama insanların yüzüne bakmıyorsunuz.

Sonra bir diğer görevli geldi "Abi ne istiyorsun sen?" dedi, anlattım ama tek dediği cevap "İnternetten yap." oldu.


Bu tiplerin üçü oradaki yabancılara nazik nazik davranırken Türklere karşı nezaketten yoksun şekilde cevap vermesi de deli etti beni. O iki kadını CİMER ya da BİMER'e şikayet etmeyi düşünüyorum ama yanlış mı olur acaba? Tamam, dışarıdan Suriyeli profili çekiyorum giyimim ya da tipimle ama yine de haklı göstermez bu davranışlarını.

Sırf bu davranışları sebebiyle o kadar yolu yeniden gitmeyi düşünüyorum. Bir şey çıkar mı acaba?

 
boyle bisey basiniza geldigi icin uzgunum. ama bu tur kurumlar hayatindan bezmis boyle kaba insanlarla dolu. yanlis olmaz. sikayet edin ama bise cikar mi bilemiyorum.

bi farklisi basima amerikan konsoloslugunda geldi. turk polis randevu zamanim geldigi halde iceri almamisti. icerde neden gec kaldigimi sordular ben de anlattim. adamin surekli ayni seyi yaptigi ortaya cikti.
  • allanpoe  (12.04.18 16:36:53) 
siki dur cevap veriyorum : internetten yapacaksin ahahaha

evet sacma ama oyle. gittigin goc idaresine arkadasinin randevusu olsaydi bile zaten sen giremezsin. randevularla bile basedemiyorlar.

gelelim basvuru olayina: evet web sitesi duzgun calismiyor. evet randevu almak iskence ama tek yontemi bu.

oncesinde saglik sigortasi yaptirin, basvuru yaparken saglik sigortanin oldugu gun kadar basvuru yapabilirsin cunku.

sonrasinda formu kaydedip randevu almaya kasacaksiniz. (1 ay boyunca geceli gunduzlu siteyi refresh edip oyle yer bulabilmistim. o donem yine buradan konustugum birisi 2 aydir denedigini anlatmisti)

soyle birsey var; eger ki arkadasin burada olsaydi ve sistemden surekli deneyip randevu almayi basaramamis olsaydiniz, mevcut oturum ya da vizesinin de bitimine 1 hafta falan kaldiysa bizzat mudurluge gidip durumu anlatan dilekceyle randevu alabilirsin. ama sizin durumunuzda cevap : internetten yap :)

ayrica gitmene de gerek yokmus oralara kadar, cok iyi calisan bir musteri hizmetleri numarasi var (157ydi sanirim)
  • brkylmz  (12.04.18 16:54:44) 
Kafayı yedim ya okurken, salak kadının kafasını duvara sürtmek istiyorum şu an. Türkiye bunlarla dolu ne yazık ki. Bimer'e şikayet et gitsin.


  • i was made for you  (12.04.18 16:59:21 ~ 16:59:39) 
Meditasyon yapılabilir.
Malesef diğer insanların kabalığı sizin kontrol edebileceğiniz bir şey değil. Elinizden geleni yapmış olmak için şikayetinizi yapın tabii ama, aynı öğrenci işlerinde çalışan mutsuz ve gıcık kadın gibi bazı memurlar da böyle “birine faydası dokunursa ölür” hastalığına yakalanmış olabiliyor.

Şükürler olsun ki bunun kardeşi, sevgilisi, oğlu, komşusu, arkadaşı falan değilim diyerek gününüze devam edin derim ben.
  • sopiro  (12.04.18 17:26:03) 
[]

Şirket telefonunuz var mı?

1. Şirket telefonunuz var mı?
2. Varsa bunu mesai saatleri dışında iş konusunda iletişim için mi kullanıyorsunuz? Örneğin şu an e-posta gelse hemen cevap veriyor musunuz yoksa ertesi güne mi iteliyorsunuz?
3. Şirket telefonunuzu abartmamak kaydıyla kişisel olarak kullanıyor musunuz internet, konuşma paketi kaynağı vs olarak?


Şu an bende var, mesai saatleri dışında (tatil günlerinde de) e-posta cevaplamak ya da çağrı gelirse iletişim kurmak için kullanıyorum. Acaba böyle yanlış mı yapıyorum sizce yoksa olması gereken şey midir bu? Bir de ben hiç şahsi olarak kullanmıyorum ki bence etik olan da bu sanki.

 
1. var
2. çok acil değilse ertesi gün
3. kullanıyorum

10000 dk 10 gb paketi var. iş ve kişisel kullanımla bile bitmeyen bir paket olduğu için ve ayrıca şahsi telefonumdan daha yeni ve hızlı olması nedeniyle özellikle navigasyon için kullanıyorum.
  • japon askeri  (09.04.18 22:31:24) 
3ü de evet.
etik olan seninki de benim patronum mümkün olsa tamamen şirket hattımı kullanmami istiyor, arama için vs kullandığım da nadir. yoksa şirket hattına ekstra olarak ihtiyacı olan biri değilim, kendi faturalı hattım her şey için yetiyor.

  • damla sakızlı dondurma  (09.04.18 22:32:03) 
1. var hatta it personeli olduğum için şirkettekilere de ben dağıtıyorum telefonları.
2. mesai saatler içinde ve dışında bana ulaşmak isteyenler arar genelde. mail görsem cevaplarım. zaten olayı bu şirket telefonunun.
3. kesinlikle kullanmıyorum.

şirkete telefonlarını şahsi olarak kullanmanın etik bir yana yasal olarak bile sakıncası var. şirket bilgisayarı, e-mail adresi, telefonu şirkete aittir. şahsi işleriniz için kullanırsanız ve olur ya birisi size kafayı takarsa işten bile çıkartır bu yüzden. şimdiye kadar olmuşmudur ? hayır ama olmayacağı anlamına gelmez.

hepsini geçtim. bir uygulama kullanıyoruz telefon yönetimi için iki tıkla ben telefonunda bugun ne yaptın görebilirim.
  • delidir yakalayin  (09.04.18 22:37:58) 
Var.
Duruma göre değişir. Genelde aramaları açarım ama mesaj ve maillere o anki durumuma göre cevap veririm.
Şahsi telefonumun internet paketi bittiğinde kullaniyorum bazen. Dakika şahsi telefonda bile bitmediği için gerek duymuyorum ama bitse yine kullanırdim. Ay sonu çöpe gidiyor sonuçta. Ki paket seçerken en düşüğü secmistim bilerek.
  • elorelia  (09.04.18 23:12:04) 
1- Var
2- Duruma ve keyfime göre cevap veriyorum, vermem gerekiyor.
3- Kullanıyorum
  • roket adam  (10.04.18 03:56:29) 
3'ü de evet. 2. soru için; gelen eposta içeriğine göre acilse hemen cevap veririm, ya da mesajı aldığımı en kısa sürede cevaplayacağımı söylerim. Acil değilse ertesi günü bekler.Telefonun pranga haline dönüşmemesi gerekir.
Benim çalıştığım şirket telefonun kişisel olarak kullanımına da izin veriyor. Abartma kısmı yurtdışı kullanım ve özel servislerle ilgili. Yurtdışı iş gezilerinde harcaması elbette daha fazla oluyor ancak bunun için de yine özel paketi var. Özel servis kullanmamaya, yurtdışında isem telefonla veri indirmemeye dikkat ediyorum. Kendi cebimden harcarken neye dikkat ediyorsam o.
Etik sorunuza cevap olarak; eğer şirket bu telefonu size verirken kişisel kullanım için değildir diyorsa yaptığınız doğrudur.
  • SiyamkedisiZorro  (10.04.18 12:46:17) 
Şirket telefonu aldığımın 2. ayından itibaren normal hattımı kapattım. Aylık ne kadar fatura ödeniyordu unuttum. Şirket hattının amına koyuyorum.


  • legalize marijuana  (10.04.18 12:52:40) 
[]

Kendini bu dünyaya ait hissedememe durumu

Öncelikle gönül işlerine giriyor mu, bilmiyorum bu sorum. Çünkü bayağı karışık.

Ben kendimi hiç bu dünyaya ait hissetmiyorum. Hani böyle, şımarıklık için ya da "Her şeyin en iyisini hak ediyorum." mantığıyla demiyorum bunu. Hiçbir şeye aidiyet duygusu beslemiyor ya da birilerine aitmişim gibi bir şey hissetmiyorum. Bazen çok sevildiğimi düşünüyorum çevrem tarafımdan ama bazen bu yerle bir oluyor yine aynı çevrem tarafımdan. Bazen içimde kelebekler uçuşuyor, bazen (aslında genel olarak) bütün dünyanın yükü bendeymiş gibi bitkin, bıkmış hissediyorum. Bir gün çok güçlü ve her şeyin üstesinden gelecek kadar enerjik ve özgüvenli hissediyorum ama aynı gün içinde yenilmiş, her şeye geç kalmış gibi hissediyor, her şeyden elimi eteğimi çekesim geliyor. En mutlu olduğumu düşündüğüm anlar bir kibrit çöpünün yanması gibi, 10 dakika bile sürmüyor, yüzüm istemsizce düşüyor. "Aaa, ne olmuş? Hiç beklemiyordum!" diyeceğim bir şey de yok, hiçbir şey şaşırtmıyor beni,"Olabilir." diyorum. Bu, en sevdiğim kişi için de geçerli, beni hiç alakadar etmeyen ama bir şekilde varlığından haberdar olduğum kişiler için de. Geleceğe dair bir umut, bir beklenti ya da heyecan beslemiyorum hiç. Bu soruyu sorarken ölmüş olsam da aynı, 100 sene sonra ölsem de aynı benim için. Etrafımdakilerin genel hayat standartları ve alışkanlıkları peşindeyken bunların hiçbiri ilgimi çekmiyor. Hep uyumak, hiç uyanmamak istiyorum. İşsizdim, iş buldum, hem de her yönüyle çok istediğim bir işti. İlk gün "A, benim işim var!" dedim ama aynısı oldu yine, sanki 30 senedir çalıştım da onun bitkinliği var üstümde. Sabahları kalkmak, her gün aynı şeyleri tekrar tekrar yapmak, ömrü tüketmek vs. Sanki hayat bu değil. Yani böyle olmamalı diye düşünüyorum. Bunu bir aydır işe gidip bıkan birisi olarak da söylemiyorum. İşsizken de aynısını düşünüyordum. Kafamdaki dünya ütopik değil ama gerçek olamayacak kadar da zor gibi. Ne istediğimi, niye istediğimi bilmiyorum. Sanki hiç dünyaya gelmemiş olsaydım diyorum sürekli.

Biliyorum, toparlayamadım ama özetle hep ikili ve zıt hissetmekten, bu dünyada tam olarak kendimi bulamayaşımdan bıktım. Cahilce gelecek belki (ki cahilim) ama psikolojik desteğin çözüm olacağına inanmıyorum, çünkü "A, böyle hissetme. Sen değerlisin, sen bireysin. Kendini olumla!" minvalindeki şeyler bana göre masalla aynı.


Şükürler olsun ki soruma geldim: Siz de böyle hissediyor musunuz? Üstesinden geldiniz mi?

 
  • Amaranta ursula  (08.04.18 22:52:51) 
Ben de böyle düşünüyorum ve çözüm bulamadım.


  • tabirimekruh  (08.04.18 22:57:33) 
Direk soyleyecegim, depresif bir donemdesiniz diye dusunuyorum. Agir bir kelime, fakat kimseye dusundugumuz kadar uzak degil. Sizin durumunuzda is bulmak da ilac olmamis cunku aradiginiz sey farkli, ne aradiginizi buyuk ihtimal siz de bilmiyorsunuz, ve sadece buldugunuzda fark edeceksiniz fakat o zamana kadar, bu donguden cikamayacaksiniz gibi gorunuyor. Belki aradiginiz birisi, veya kendi icinizde bir sey, bunu kendinize sorun. Bir kac yil sonra kendinizi nerede goruyorsunuz? Gercekci bir sekilde cevap verin. Bir de, nerede gormeyi yeglersiniz? Buna da gercekci bir cevap verin, "marsta koloni kurmusum" veya "tum dunyayi geziyormusum" gibi degil. Bazen hayatin gidisatina kendimizi o kadar cok birakiyoruz ki, ayni anda o kadar cok sey yapip aslinda hicbir sey yapmiyoruz ki aslinda ne istedigimizi, kim oldugumuzu, nerede oldugumuzu unutuyoruz. Oylesine yasiyoruz gibi oluyor. Bu da "ait olmadigimiz" bir ortama donusturuyor yasadigimiz yeri, cok normal, cunku aslinda bu ortamda yasamak istemiyoruz ki, sadece etrafin sartlarini kabul etmisiz.

Belki size cok uzak soylediklerim. cok yanlis anlamis olabilirim, oyleyse affedin, icimden gecenler bunlar.
  • mizore  (08.04.18 22:57:58) 
:)) tamamını okumadım, çok yorgunum ama büyük ihtimalle anladığım şeylerden bahsetmişsindir. Direk soru cevaplarına geçiyorum o yüzden.

Bu tür durumların üstesinden gelinmez, çok yorgun olduğum için sebebini sonra anlatacağım. Bu anlatmaya çalıştığın şeyin türlü türlü adı var hepsi de aslında aynı şeyden bahseder. Ve herbirinin de temel kaynağı ''eksikliktir'' ama çokcana-süreklilik halinde giderebileceğin bir eksiklik değil bu. Kolsuz olmak gibi mesela; ya öyle yaşayarak buna alışacaksın, ya Allah'ın senden daha çok belalarını verdiği insanları görüp rıza göstererek sanki alışmamış da ''bu da iyi lan aslında'' diyerek rıza göstermiş gibi kendini dahi kandıracaksın(günüzmüzdeki insanlar bu sistemi kullanırlar) ya da hayatın ilizyonlarından faydalanacaksın(yani hayatın seni kandırmasına izin vereceksin-unutma hayat kandırır)

Çoğu insan böyle hisseder, kimisi zaman zaman hisseder sonra bir meşgale bulur unutur(yukarıda anlattığım sebeplerden)-sonra tekrarlanabilir kaygı silsilesi, ya da koşturmacaların arasında tekrarlanmayada bilir. kimisi ağırlığında boğulur intihar eder, kimisi de(çok azı) istese dahi hissedemez. Hayat bu, hayat köyden şehre inenler için böyle. Senden sonraki nesil eğer major bir düşüş olmazsa yavaş yavaş alışacak. nesilden nesile durum ilerler zaten ileri sanat bu meseleler yüzünden varolabiliyor.

Dedeme desenki çığlık tablosunu sana verelim karşılığında bahçeden topladığı 1 kilo domatesini verirse namerdim. Zamanla atlatılır.

edit: yuh ben yazana kadar 50 kişi(tam saymadım) yazmış hakikaten çok yorgunmuşum.
  • mete kudur  (08.04.18 23:06:44 ~ 23:08:33) 
20li yaslarimin ilk yarisi boyle hissederek gecti. Sevgilisizlik diye yuzeysellestirmek istemiyorum ama aidiyet duygusu nun sevgili ile kurulan bağın derinleşmesi ile olustuguna katiliyorum. Baglanma sorunum var kimseye deger veremiyorum dunya yansa umrumda degil muhabbeti birine deger verip baglaninca azalarak bitiyor ve dolayisiyla aidiyet hissetme durumu basliyor. Bu sevgili olmaz kedi olur, kedi olmaz sanat olur hobi olur, yillar icinde emek verilmis yatirim yapilmis bir sey olur sonra yine degisir baska bir amac olur.


  • passive aggressive  (08.04.18 23:07:55) 
Böyle hissediyorum ve çözümünü de bulamadım. Çünkü çözümü yok. Birileri bizden önce bir "düzen" kurmuş ve şimdi geride kalan insanlık olarak bu kurulan sisteme uymak zorundayız. "Ben dünyayı gezecem yavvv" diyemiyoruz çünkü onun için bile para lazım. Adam sana vize bile vermez en basitinden... ben de anlamıyorum senelerce çalışıp aynı şeyleri yapacak olmanın insanları nasıl delirtmediğini mesela.

Ben de bu dünyaya ait hissetmiyorum. Sevgilim var ve ona aidim ama. Onunlayken mutluyum bi, sadece onunlayken nefes aldığımı hissediyorum. O olmasaydı çoktan öldürmüştüm kendimi bence. Hayatın kendisine tahammül edemiyorum. Bazen "ya nolcak acaba ilerde" gibi merak ettiğim oluyor ama genelen "bir bok olmaz bu hayat böyle sikko" diyorum.

Etraftakilere anlam veremiyorum. İnsanları tatmin eden şeyleri anlamıyorum, kovaladıklarını, konuşmaya değer bulduklarını.

Böyle yani çözümü yok. Süzülüyoruz boşlukta.
  • dedi ayca  (08.04.18 23:14:55) 
Benim için bu, canımın istediği bir şeyi, canımın istediği zaman yapamamaktan kaynaklanıyor.

Aslında biraz harekete geçip içimizde bulunduğumuz durumdan çıkmak için çabalasak, daha fazla keyif alabileceğiz. Çok büyük şeylerden bahsetmiyorum. Örneğin; bir hafta sonu kıçımı kaldırıp tek başıma da olsa günümü kumsalda geçirmek inanılmaz rahatlatıyor beni. O ruh haliyle 3-4 gün kendime geliyorum.

Öte yandan duygularımıza çok fazla kontrol şansı veriyoruz. Mutluluk ile mutsuzluk arasında gidip gelmeye çalışıyoruz sürekli. Halbuki bir durup mutlu olduğumuz anın sadece tadını çıkarsak, ötesini berisini düşünmesek, mutsuz anlarımızın yıkıcılığını da bir nebze azaltabileceğiz, bu kadar dramatik olmayacak. Arınmak lazım biraz.
  • cikmaz sokaktan cikagelen cocuk  (09.04.18 00:50:48) 
Çok derin mevzu esasen. Evrim hakkında kitaplar devirirken her satırdan sonra biraz daha yaklaştığım enteresan bir halet-i ruhiyeydi. Yine de dünyevi hırslar insanın doğası ve küreselleşmeyle birleşerek hafife alınmayacak boyutlarda insanı etkisi altına alabiliyor. Bu bir yandan kötü, senin benim gibi hissedenler için de antidot gibi bir şey. Mutlaka seni tetikleyecek dünyevi ihtirasların vardır, onlara yönelmeni tavsiye ederim kısa vadede mutluluk için. Sonuçta kendine bu dünyaya en aitim diyenin bile stabil bir tatmin seviyesinde seyretmesi imkansız, biraz daha iyimser yaklaş. Çoğu insan kendini amaçları olduğuna inandırmış bir şekilde amaçsız yaşıyor.


  • perfectum  (09.04.18 01:01:41 ~ 01:05:19) 
Bunun tek çaresi olgunlaşmak. Deneyim yaşadıkça ve sorumluluk aldıkça aşılan bir durum.

Sorumluluk almaktan kastım: Bir işi üstlenmek yerine getirmek, getirtmek.
Deneyim: Karşılaşılan her türlü zorluklar deneyimdir. Aştıkça deneyimli olursun.

Kendinle fazla ilgili olabilirsin. Sana muhtaç birini bul, bir hobi bul, tutku bul. Bunun sorumluluğunu al. Mutlu olmasan bile kendini daha iyi hissedeceksin.
  • idexo  (09.04.18 08:45:48) 
Boyle hissediyorum. Ustesinden kalici olarak gelemedim. Anlik uzaklasmalar olabiliyor sadece bu ruh halinden. Cok sevdigim, kendime cok yakin buldugum yazarlar var, onlari okuyunca, gercek dostlarla/sevgiliyle ici dolu anlamli sohbetler edince (ki bu da gundelik hayatta aslinda nadir olabilen bir sey), gunesli acik havada nereye gittigimi dusunmeden sokaklarda yuruyunce, sokak kopegi sevince/besleyince vs anlik olarak uyusturabiliyorum kendimi o hisse karsi ama sonra aynen geri geliyor. Gecebilecek bir sey olmadigina, bende bir bozukluk/eksiklik olduguna ikna olmus durumdayim.


  • saçdemeti  (09.04.18 12:31:03) 
Siz bu durumdan kurtulmak istemiyorsunuz, çünkü böyle yapmak çabalayıp didinmekten ve hayata tutunmaktan daha kolay. Bunun için de psikolojik destek benim için masalla aynı diyorsunuz. Hiç denediniz mi? Hiç terapi aldınız mı veya hiç psikiyatra gittiniz mi? Gitmişseniz bile sizin için doğru uzmanı bulamamış olabilirsiniz. Denemediyseniz mutlaka denemenizi ve bir an önce bir psikiyatra görünmenizi tavsiye ederim.


  • playing star again  (09.04.18 13:31:14) 
[]

Gümrük beyannamesini anlamayan Çinliye ne yapabilirim?

Çalıştığım firma Çin'den mal getirtecek. Çinli firmaya "Sizden iki belge istiyoruz. Biri fatura, biri de gümrük beyannamesi." diyoruz daha doğrusu diyorum ama Çinli adam mümkün değil, anlamıyor ya da ben anlatamıyorum.
Faturayı hazırlıyor ama beyanname namına bir harekete geçmiyor.
Hep alakasız belge örnekleri atıyor. Çince yazılmış beyanname örneği atıyorum, "Bakın, böyle olmalı." diye ama adam "Bana attığınız PDF düzenlenmiyor, çabalıyorum ama değiştirmesi çok zor." diyor. Başka şekilde anlatıyorum, "Tamam." diyor ve alakasız belgeler düzenlemekten bahsediyor. Bazen bir cümle kuruyor, ben parçaları birleştirmeye çalışıyorum anlamlı hale getirmek için. Getirteceğimiz malların fotoğrafını atıyor, "Bu konuyu yarın konuşalım." diyor. Haliyle de bizim taraf sinirleniyor ve yeni başladığım için de "Acaba sen mi anlatamıyorsun, yoksa Çinli adam mı mal?" diyorlar.

İnternetten bakındım ama böyle bir örnek de göremedim. Bu beyannameyi bu Çinliye nasıl anlatmalı ki yük benim üstümden kalksın?
Çinlilerle ticaret yapmış olanlar cevap verirse süper olur deneyim açısından.

(Konuşmalar İngilizce geçiyor, evet.)

 
custom declaration dediğinizde anlaması lazım. google translateden çevirip yollamayı deneyebilirsiniz. gümrük beyannamesi istemenizi anlayamadım ben de :)


  • boyalı kuş  (30.03.18 18:00:39) 
muhtemelen gumruk islemlerini bir baskasi birim/kisi yaptigi icin konuyu bilmiyor olabilir.

ama eger ithalat yapacaksaniz ve onlar da ihracatci bir firmaysa, zaten hangi belgelerin gerektigini bilecekler ve size o belgeyi vereceklerdir.

firmanin gumruk islemlerini yapan kisi/birim/firmayi bulabilirseniz, size daha fazla yardimci olabilirler sanirim.

ben de cin ile is yapiyorum ve kendilerine hic soylemedim gumruk beyannamesi gerekecek diye. zira ihracat bir firmanin standart olarak hazirladigi bir belge o.
  • for the record  (30.03.18 18:02:07) 
biz de çin'den devamlı ürün getiriyoruz ama karşıdan hiç beyanname istemedik. yani gümrük müşavirinin veya gümrüğün böyle bir talebi olmadı. fatura, çeki listesi ve konşimento yeterlidir. kastettiğiniz konşimento mudur?


  • lazpalle  (30.03.18 18:19:42) 
Ben dış ticaret konusunda bilgili değilim, adam ne diyorsa onu çevirip yolluyorum, yazışmaları ben yapıyorum sadece. Bir de lojistik işleri bize ait, ithalatçı biz değiliz yani. Öyle sanıyorum en azından :(


  • m e b  (30.03.18 18:30:35) 
Customs declaration
Export exit form diyin

Anlamıyorsa müşavirden gizli bilgilerini kapatarak çin ihracat beyannamesi paylaşmadını isteyin

Bir de neden istiyor müşavir, sorgular mısınız?

Bir ihtimal de paylaşmak istemiyor olabilir
  • EasyTiger  (30.03.18 18:33:23) 
İthalatçı siz değilseniz ihthalat yapan firma ve müşaviri evrakları kontrol sdip teyit etmeden yükü yola çıkartmayın. Sorumluluğu ithalatçıya bırakın. Çin çok zor bir yer. Hem iletişim hem üçkapıtçılık bakımından vakalar oluyor


  • EasyTiger  (30.03.18 18:35:07) 
şimdi exw veya fob sipariş olsa da gümrükleme işlemlerini navlun firması yapar. exw veya fob olmasına göre ihracatçı veya ithalatçı bunun bedelini üstlenir. navlun firmasından bu konuda yardım isteyin. oradaki acenta vasıtasıyla bu belgeyi edinebilirsiniz veya oradaki acenta yükleyiciye derdinizi anlatabilir.

tabi ben hala neden oradaki gümrük beyannamesinin istendiğini anlamış değilim. belki gelen malın cinsi ile alakalı bir durum olabilir. ben ağırlıklı olarak elektronik parçalar üzerine çalışıyorum.
  • lazpalle  (30.03.18 18:37:00 ~ 18:37:33) 
customs declaration dediğinde anlamayan adama başka hiç bir şekilde anlatamazsın. bilmiyor demektir.
tavsiyem akreditif aç ve forma customs export decleration da ekle. mecbur öğrenip gönderecektir yoksa parasını alamaz.

  • kjswbdlkjfdlkj  (30.03.18 19:05:31 ~ 19:10:12) 
İnanın ki etrafta "customs declaration" diye dolanıp duruyorum. Yanında çalıştığım adam, yani patronum yaklaşık 20 senedir bu işin içindeymiş ama o da diretiyor bu belge lazım diye. Ben hiç bilmeyen biri olarak onu dinliyorum sadece. Çinli "Asistanım hazırlayacak" diyor, gönderdiği belge CO ve FA. Bu Çinli yüzünden gergin bir hava var ofiste dünden beri. "Asistanınızın hazırladığı belge nedir?" diye soruyorum, bana hazırlanan malların fotoğrafını atıyor. Bunca zamandır işsizim ve elin Çinlisi yüzünden moralim bozuk bir hata olacak diye. Hollanda ve diğer ülkelerle takır takır yazışıyorum, hiçbir sorun yok ama bu adam taş koyuyor.

Kusura bakmayın, ağlama duvarına çevirdim sanki burayı ama...
  • m e b  (30.03.18 20:18:47) 
gümrük beyannamesini isteyen patronunuzdan ve gümrükçünüzden daha önceki yüklemelerin evraklarını isteyebilirsiniz. Firmaları ve tutarları sansürleyip soracağınızı söylersiniz.


  • boyalı kuş  (30.03.18 21:54:00) 
[]

Şöyle bir oyun vardı...

Bilgisayardan mı, telefondan mı oynadığımı hatırlamıyorum ama sanki iki platformda da benzer oyunlar vardı. Oyunda, sana verilen boş bir dikdörtgen alanda fare ile bir kenardan bir kenara çizgi çekeceksin. Tabii bu sırada sağdan ya da soldan fırlayan o top sizin çekmekte olduğunuz sınıra değmemeli. Ancak bittikten sonra değebilir. Her aşamada oyun sana "Bu el toplam alanın %80'ini doldur." diyordu. Neydi bu oyunun adı? Flash oyunlardan da olabilir.




 
arcadeclassics.net

şunun benzeri bir şey oynadığımı hatırlıyorum. ismini bulamadım.
  • shezo  (27.03.18 22:31:31) 
volfied isimli bir dos oyunundan bahsediyorsunuz sanırım.


  • Tears of Devil  (27.03.18 22:32:58) 
Oyun jezzball, telefonda oynadıysanız da eski bir ericsson'da erix olabilir.


  • hedep  (27.03.18 22:37:00) 
Volfied.


  • Adramelekhh  (27.03.18 22:42:54) 
Çok teşekkür ederim ya, benim oynadığım tam olarak Jezzball ve Qix sentezi idi. Teşekkürler hepinize.


  • m e b  (27.03.18 22:50:24) 
Yılların karı soyma oyununu çok naif anlatmışsın.


  • neymis  (27.03.18 23:03:08) 
miss nude 96


  • kingcyrax  (28.03.18 15:27:58) 
[]

Mütemadiyen huzursuz uyumak, kötü rüya görmek

Ya ben son birkaç senedir hiç iyi uyuyamıyorum, rüyalarımda hep saçma sapan şeyler için bile cebelleşiyorum, rahat uyku uyuyamıyorum. Yatağım biraz eskidi ama ondan önce sağlam yataklarda da yattım ama hep böyle oldu. Rüyalarımda ya canlı bombadan kaçıyorum, ya bindiğim uçak düşecek gibi oluyor (hiç uçağa binmedim ama hep uçuyorum nedense ve yükseklikten korkuyorum), ya bindiğim feribot batıyor (boğulmaktan korkuyorum), ya elektrik kablosu fırlıyor ve bana değiyor (elektrikten de çok korkuyorum), ya kurşunlardan kaçıyorum ya da sevdiğim birçok kişiyle aptalca bir sebep yüzünden tartışma yaşıyorum ve uyandığımda berbat hissediyorum. İstisnasız hep böyle, hep kötü rüyalar.
Ya bir insanın en rahat ettiği faaliyette bile bir gün yüzü göremez mi?
Sanki biri bana "Rahat uyku uyuma inşallah!" diye beddua etmiş gibi kimsenin de ahını aldığımı düşünmüyorum. Niye böyle ki?


 
Uyku önemli, kalitesiz uyku sağlıklı değil. Bir doktora git hafif, güzel bir ilaç versin, bir süre kullan düzelecektir.


  • i was made for you  (24.03.18 22:36:47) 
Uyku apnesi varlığında kabus olayları artabiliyor. Bu anlamda bir araştırma yapabilirsiniz


  • delicevat  (24.03.18 22:43:11) 
Osho oku rahatlarsın


  • zifir nikotin karbon  (24.03.18 22:43:44) 
tecrübe ettiğim kadarıyla kıçın açıkta kalması durumu gerçek bir durum. ne zaman kötü rüya görsem vücudumun yarısı açıkta ve üşümüş halde oluyor. ona tabi birkaç sene demişsin bundan mıdır bilmem. ortam soğuksa sıkıntı ama.


  • ravenclaw  (24.03.18 22:58:39) 
@ravenclaw: Hayır. Yaz kış, hep üstümde battaniye vardır en azından.


  • m e b  (24.03.18 23:05:02) 
Yatmadan önce Melisa çayı,lavanta çayı gibi rahatlatıcı caylar işe yarayabilir bi dene istersen


  • ahada nick  (25.03.18 00:04:47) 
Sırt üstü yatıyorsanız öyle yapmayın yana dönerek dalın. garip ama ne zaman sırt üstü dalsam kabus görüyorum ben de.


  • nrn  (25.03.18 00:30:34) 
[]

İş görüşmesini berbat mı etmişim acaba?

www.eksiduyuru.com

Yukarıda bahsetmiştim. Bu iş görüşmesine gittim dün. Plastik ambalaj üreten bir firma idi. Görüşme yaptığımız adam bana İngilizce seviyemi sordu. Konuşabiliyor muyum, yazabiliyor muyum, satış yapabilir miyim gibi. Ben de "Yazma ve okumada gerçekten iyiyim ancak konuşma konusunda yalan söylemek istemiyorum; teknik/iş jargonu haricinde iyiyim, biraz körelmiş hissedebilirim ancak." dedim. Adam da böyle diyince başladı nasihat vermeye; yabancı kitap okumalıymışım, kendimi sürekli bu dile maruz bırakmalıymışım gibi gibi şeyler. Ben de "Haklısınız ancak bunları zaten yapıyorum. Benim kastettiğim şey teknik İngilizce idi. Yoksa zaten 5 sene Türkçe değil, bütünüyle İngilizce eğitim gördüm." diye karşı çıktım. O da "Bizim burada bir arkadaş var İngilizce biliyor, çağırayım da İngilizce konuşun." dedi ve ben de konuşabileceğimi söyledim. Ama o arkadaş gelemedi ortama ve adam da "Ben İngilizce bilmiyorum, bu yüzden seviyeni ölçemiyorum doğal olarak." dedi. Sonra CV'mi patronun değerlendireceğini ve olumlu olursa döneceklerini söyledi.


Bu arada bir de neden bunca zaman işsizmişim, yazık değil miymiş aileme. Bunları da saydı döktü ortalığa.


Şimdi şu tabloya bakınca berbat mı etmişim bu görüşmeyi?

 
Sende bir sorun yok. Seni bilip bilmeden yargılaması profesyonel bir hareket değil. Yine de ilk işin olacağı için kaçırmamaya bak.


  • dissendium  (08.03.18 14:59:05) 
ego tatmini yapan bir arkadaşmış berbat ettin diyemem. çağrılma ihtimalin var


  • hosein  (08.03.18 14:59:50) 
berbat etmişsin diye bir şey yok anlattığın kadarıyla. ama görüşmeyi yapan kişi net bir öküzmüş.


  • re noreno  (08.03.18 15:00:01) 
Adam oranın kimya mühendisi imiş. 50'li yaşlarda biriydi. Hatta kendisi de bana "Şu ana dek hep mavi yakalılar için görüşme yapmıştım. İlk kez üniversiteli biriyle görüşme yapacağım." dedi başlarda.


  • m e b  (08.03.18 15:02:34) 
yalnız, ingilizce bilmeyen birinin ingilizceni geliştirmen (!) için tavsiye vermesi de güzelmiş.


  • yemrem  (08.03.18 15:06:14) 
önceki duyurunuza istinaden soruyorum: maaş mevzusu noldu? sizden maaş beklentinizi sordular mı? veya onlar bir şey söylediler mi?


  • yemrem  (08.03.18 15:10:31) 
@acemi: Ama olmadığım gibi görünmeyi pek beceremem. Hayatta en sevmediğim ve yapamadığım şey de kendimi övmek. İş dünyası için olumsuz bir şey zannedersem bu davranışım.


@yemrem: Adam öyle bir soru sormadı. Bu konuya üstü kapalı değindiğimde ileride konuşulacağını söyledi.
  • m e b  (08.03.18 15:20:43) 
Seviyesiz öküzün teki, boşver. Bu sana ders olsun, kendine güvenmesen bile gülümseyerek "fena değil" dersin. Karşındaki seni ölçebilecek seviyedeyse bile yalan bir cevap olmaz bu.


  • SiyamkedisiZorro  (08.03.18 15:56:11) 
@yemrem'e katılıyorum, hevesini de kırmışlardır. Adam en azından İngilizce bilen birini bulup öyle test etmek istemiş. Benim İngilizcemi Türkçe konuşarak test etmek istemişti sevgili ASAM.


  • geçerkenugradım  (08.03.18 16:03:42 ~ 16:25:28) 
İşte bu işverenler yüzünden herkes advanced


  • turkuaz  (08.03.18 16:54:46) 
Öncelikle görüşmeyi berbat eden biri varsa o da İK görevlisidir. Senlik bir durum yok. Yaptığı yorumları da yaşına ver, ben hiç 50 li yaşlarda bir İK görevlisi olduğunu görmedim. Senden başka kimseden de duymadım. 50'den fazla görüşmeye gittim, bunların arasında çok büyük kurumsal firmalar da var ve hepsinin de İK görevlisi gençti. Senlik bir problem yok.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (08.03.18 17:09:51) 
tam bir zeka fakiriyle gorusme yapmissin. iki ayakli salagin laflari yuzunden kendini suclama.


  • diye yazdim ama hep yalan  (08.03.18 17:31:22) 
[]

Deneyimsiz biri "Ücret beklentiniz nedir?"e nasıl cevap vermeli?

Yarın iş görüşmesine gideceğim. Hiçbir deneyimim yok, piyasadan da haberim yok. İş pozisyonu ve tanımı şöyle:
Dış ticaret meslek elemanı: İlgili bölümlerden mezun, iyi derecede İngilizce bilen, yurt dışı satışlarını yapabilecek (İş öğretilecek), yurt dışı seyahat engeli olmayan...

"İş öğretilecek" denildiğine göre herhalde asgariden başlatırlar (benim açımdan sorun değil bu). Ama eğer böyle bir soru ile karşılaşırsam ne diyeyim?

 
Yabanci dil seviyeniz nedir?


  • ykyt  (06.03.18 14:14:12) 
1900 net olarak düşünüyorum de bence, ingilizcene de güveniyorsan.


  • Bruce  (06.03.18 14:16:32 ~ 14:17:05) 
ne verirlerse kabul et. ilerde seviye seviye arttırırsın. ya da çok başarılı olduğunda istediğin paraları kazanırsın. ilk başlarda aç gözlülük yapıp uçuk paralar isteyen genellikle istediği işi bulamıyor. sen de deneymisizmişsin zaten. bir başla da devamı gelir.


  • tragedystreets  (06.03.18 14:17:16) 
@ykyt: Upper-intermediate idi hazırlıkta ve eğitim dilim de %100 İngilizce idi bölümümde.


  • m e b  (06.03.18 14:17:32) 
@tragedystreets: Ben de öyle düşünüyorum. Zaten sadece yol ve yemek versinler, yeter ki deneyim sahibi olayım istiyorum ama iş jargonunda bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum.


  • m e b  (06.03.18 14:19:26) 
bruce'un dediği gibi diyebilirsin. sayı vermeyim diyorsan; yeni mezunum ve bir şeyler öğrenmeye hevesliyim. başlangıç için kendi kendime yetebilecek miktarda bir ücret benim için yeterli gibi bir şeyler diyebilirsin


  • washe  (06.03.18 14:32:16) 
Ben katıldığım eğitimde şöyle öğrenmiştim. Sesli olarak ihtiyaçlarını düşün ve belirli bir miktar belirle. Şunun gibi.

"Ben Kadıköy'de oturuyorum. İş yeri Beşiktaş'ta. Aylık yol masrafım 400 TL olacak. Ailemle yaşıyorum. Beslenme, barınma, giyinme ihtiyaçlarım 600 TL ediyor. Şu şu konular için 300-400 TL arasında bir masrafım olabilir. Bu nedenle en az 1400 TL benim için uygundur." gibi bir konuşma yapabilirsin. Çünkü böyle açıklayınca karşındaki kişi daha iyi ikna oluyor. Konuşmaktan çekiniyorsan asgari ücret de isteyebilirsin.
  • dissendium  (06.03.18 14:34:41) 
washe doğrusunu söylemiş, yaşadığın şehrin şartlarında kendine yetebilecek bir para iste ama.


  • buckminster  (06.03.18 14:35:26) 
kurumsal bir şirketse yüksekten gir çünkü kolay kolay ara zam olmaz. sonra her sene %8-%10 derken kuşa dönersin.
aile şirketiyse onların takdirine bırak, iyi bir performans ortaya koyarsan ara zamlarla filan kısa sürede yükselir.

  • kjswbdlkjfdlkj  (06.03.18 15:01:35) 
mutlaka prim şartlarını da sor.. yoksa iste. yurtdışı satış = prim


  • lupelius  (06.03.18 15:01:50) 
Kjswb ve lupe hakli. Ancak %100 ingilizce egitim gormus birisinin asgariden basla sonra isi ogrenince kademe atlarsin denmesi de is bilmezlik. Yurtdisi satis yapabilmen icin once kendini satman gerek. İngilizcene guveniyorsan ingilizce degerlendirmesi yapilmadan fiyat soyleme. Yurtisinda bulunmussan ve tecruben varsa onu kesinlikle masaya koy. İs ayrintilari ogrenilir ama suan onemli olan senin kendini nasil gelistirdigin. Beklentileri en kisa surede karsilayacagini ancak maasin da bulundugun ilin gerektirdiklerine ve ilgili pozisyondaki yetkinlere yakin olmasini sagla. Cunku 3-6 ay sonra isi ogrendim diceksin yazin haftasonu bi yere kaciyim bu yil yillik iznim yok diceksin ama elinde kuş gibi Para olursa bir yere gidemez uzulursun.


  • ykyt  (06.03.18 15:32:05) 
2000'den aç kapıyı. tecrübesiz bile olsan ingilizce bilen, ticaret okumuş adamsın, "asgariye çalışırım" havası vermek iyi değil. öyle verecek bile olsalar sen yine de biraz yükse söyle, orta bir yol bulursunuz. iş dünyası böyle, daima bir tık yüksek söylemelisin.


  • sir gawain  (06.03.18 15:32:52 ~ 15:34:34) 
Sonuc olarak kurumsal bir yer ise dil tazminati da vermesi gerekir. 2000 in altindaki ucretler cok komik.( 2000 de az aslinda) Asgari ucret teklif ederlerse o zaman niye sen? Asgari ucret deneyimsiz ve niteliksiz elemana verilir.


  • ykyt  (06.03.18 15:33:52) 
Bu arada, (dış) ticaret okumadım, bitirdiğim bölümüm uluslararası ilişkiler. CV'me bakıp da çağırmış olmalılar sonuçta.


  • m e b  (06.03.18 15:51:10) 
2500'de az isteme. asgari ücret 1600 lira. 2000 bile az. çünkü zamların da maaşına göre yapılacak takip eden yıllarda. 1. yıl sonunda maaşından memnun olmayan mutsuz bir çalışan olacaksın. zaten yetiştirilmek üzere denmiş. ingilizcen iyiyse kesinlikle ücretinden taviz verme.


  • naksidil  (06.03.18 16:05:10) 
Ben de en az 2000 TL diyorum. Çünkü kaç yıl üniversite okumuş birinin asgari ücret alması kadar saçma bir şey olamaz. Zaten eğitiminin de İngilizce olduğunu belirtmişsin. Yani bence şöyle söylemelisin " Tecrübem olmadığı için ücret benim için ikinci sıradadır. Benim için daha önemli olan kendime bir şeyler katmak ve tecrübe edinmektir. Ama prensip gereği asgari ücret kabul etmiyorum". Bir de önce onların ne verdiğini sor ki ona göre bir şeyler söylersin. Bu arada dış ticaret deyip geçme, bunun müşteri ilişkileri var, gümrük operasyonları, satış işlemleri, fuarlar vs. gibi bir sürü işi var. Bunları da öğrenirsen ileride seni kimse tutamaz. Bir de "Dış ticaret meslek elemanı" sözü biraz İşkur İşbaşı Eğitim Programı ile alım yapılmasını çağrıştırıyor. Umarım öyle değildir.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (06.03.18 17:03:55) 
@İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi: Evet, İşkur'dan ilanlara bakarken gördüm aslında. Orada birtakım tanımlı meslek isimleri olduğu için de o ifadeyi seçmek zorunda kalmış olabilirler, bilmiyorum. Ama İşbaşı Eğitim Programı ile ilgili ilanlarda bu açıkça belirtiliyor normalde ama bu ilanda öyle bir ibare de yoktu. Yarın belli olacak detaylar.


  • m e b  (06.03.18 17:50:22) 
Evet, muhtemelen dediğin gibi o ifadeyi seçmek zorunda kalmışlardır. Bazı işverenler, iş arayanlar İEP istemediği için oraya yazmayabiliyor da, yani kaçırmamak için de yazmamış olabilirler. Tabi bunlar benim düşüncelerim. Yarın sen yine de normal yolla mı yoksa İşkur destekli mi alacaklarını bir sor bence.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (06.03.18 18:53:17) 
Noldu gorusme nasil gecti?


  • ykyt  (08.03.18 15:39:57) 
@ykyt: www.eksiduyuru.com

Az önce açmıştım bu duyuruyu :) Kötü geçti gibi geldi bana.
  • m e b  (08.03.18 15:44:38) 
[]

Gemi adamı iş ilanları para tuzağı mı?

Kariyer ve diğer platformlarda sürekli "X bin dolar maaş + ikramiye" gibi iş ilanları var, iş arayanlar görmüştür büyük ihtimalle. Şimdi bu ilanlarda "Sertifikası olmayanlar için eğitim veriyoruz, eğitim kurslarına yönlendiriyoruz." deniliyor. Bu tür ilanlar ve maaşlar hem şişirme hem de bu tür kurslara kursiyer kazandırma amaçlı mı? Hiç deneyimleyen ve kesin bilgisi olan var mı acaba?




 
pek bilgim yok ama mesleki olarak böyle hard sell yapılan işler tırt oluyor. zaten çok karlı olsa millet akın ederdi bence. pompalanmasına gerek kalmazdı.


  • nick bulamadim  (27.02.18 16:38:45) 
evet. keriz avı. sana bunun %100 garantisini veririm, türkiye'de de denizcilik sektörü tamamen bitti.


  • Photographer  (27.02.18 16:40:00 ~ 16:40:20) 
para tuzağı evet. iki dayım da (yaşları 45-50 falan) 20-25 yıllık denizci. biri başmühendis, onun bile son yıllarda zaman zaman iş bulmakta zorlandığı oldu. sürekli olarak sektörün kötü durumda olduğunu söylüyor. denizcilik öyle 3 bin lira verip sertifika alarak yapılacak bir iş değil, alayı hikaye. ben de çocukken, ergenliğimde vs. hep istemiştim ama dayılarım özellikle "etme oğul" diyorlardı hep. gerçi bende zaten denizcilik okuyacak gafa yoktu matematik bilmiyodum ama olsun.


  • der meister  (27.02.18 16:44:00) 
kardeşim işini ayarladıysan, çalışıcam diyorsan bunlara 3 4 bin tl para kaptırana kadar, 1000 tl ye çıkartırsın cüzdanı.


bunun dışında bunlar sana iş miş bulamaz, ancak iş bulma vaadi ile para tırtıklarlar.

sen de iş bulamazsın çevren yoksa. sana bunun da garantisini verebilirim.
  • Photographer  (27.02.18 16:56:15 ~ 16:56:50) 
Alayı fasa fiso. Sertifika alma zorunluluğu var, o sayede para kazanıyorlar


  • MaNOfTheYear  (27.02.18 17:11:12) 
haberde okumuştum galiba. burada çalışmak için sertifika alman lazımmış, sertifikayı veren kim? yine bu adamlar. yani senden kurs, sertifika parası alıyorlar. sonra iş veriyorlar mı bilmiyorum. böyle bir tezgah var yani.


  • cemiyetin ünlü siması  (27.02.18 17:15:12) 
sertifika alabileceğin 123123 tane kurs var.

bunların sistemi şöyle. sen yol yordam bilmediğin için bunların tuzağına düşüyorsun.

bunlar toplam alacağın atıyorum 7 8 sertifika için senden 3500 tl para istiyolar

halbuki sen kursa gitsen vereceğin total 1000 tl.


yakayı kaptırdın mı kurtaramazsın.

adam sana 3500 demiyor, 1000 tl kurs parası diyor, sen arayıp sormuşsun kursu o da 1000 tl demiş sana , diyorsun en azından bunlar bana iş bulacak.

sonra şunun için 500 ver yoksa olmaz, bunun için 500 ver yoksa olmaz, şu sertifikayı da alman lazım yoksa iş bulamam sana(gereksiz sertifikalar), sağlık raporu için 600 tl vermen lazım(halbuki 150 tl falan alman galatada) böyle böyle böyle ne kadar yolabilirlerse o kadar yoluyolar.

hiç birinin meslekte herhangi bir yeterliliği yok. hep aynı 3 5 kişi fakat sürekli isim değiştirip kamufle oluyolar.

kanuni olarak iş bulabilmesi için o insanların uzak yol kaptanı olması lazım yani süvari, süvari olmak demek de denizde en az 15 sene kaptan olarak hizmet verip, aşırı zor sınavları geçebilmek demek.


hah diyelim ki sen 1500 tl tutan cüzdanı bunlardan 4.5 , 5000 tl ye çıkarttın.

iş bulma kısmına geldi.

bunlar bu sefer diyolar ki bana 1000 tl ver şu işe göndereyim sen. veriyorsun, gemiye gidiyorsun ilk limanda işten atıyolar seni.

neden? çünkü personel müdürü ile bu dolandırıcı adamlar bu parayı yarı yarıya kırışıyor.

tekrar mı iş istiyosun yine 1000 tl veriyorsun. yine aynısı oluyor.

bazen para istemezler ilk maaşını ben alırım derler, onda da ilk maaşı kırışır personel müdürü ile bu elemanlar.

bak bişey söyliyeyim ben kursa gitmeden önce işimi ayarladım, gittim cüzdan çıkarttım.

orada tanıştığım 100 insanın 96sı gemiye dahi çıkamadı.

bu ilanları görüp gelmiş, mezuniyet yok, meslek yok, tecrübeyok, adam afedersin vandan gelmiş, okuma yazması bile yok denecek durumda.

idda ediyor simsar beni 3000 dolara işe sokacak diye, olm lan 3000 dolar uzak yol 4. çarkçı, 3. çarkçı, 4. kaptan 3. kaptan maaşı.

sen ya gemici gidersin ya yağcı gidersin alsan alsan da taş çatlasın 2000 tl maaş alırsın türk bayraklı gemide. o işi bile bulamazsın.

şimdi düşün hangi firma bu adamı ne yapsın niye alsın? oran çok ciddi yüzde 96 sı benim zamanımda işler iyiyken gemiye adım atamadı.

gemiye adım atanlar da dediğim gibi 1 ay sonra şutlandı.

ben bile iş bulamıyorum 4 seneyi doldurdum denizde. neden bulamıyorum, ortalama 2500 dolar maaş alırken maaşlar düştü 900 dolara, o paraya da ben gitmiyorum.

azeri gürcü falan çalıştırıyolar.

bunun dışında hiç unutmam bi gün istanbula iş aramaya gittim, 4 tane denizcilik firmasına.

bu firmalar hep beni arayan çağıran firmalardı ama ya gemideydim, ya da firmamdan memnundum.

birincisine gittim, biz filomuzu sattık, 22 gemiden 2 gemi kaldı dedi

ikincisine gititm, biz artık türk personel çalıştırmıyoruz dediler.

üçüncü dördüncüye gititm yerinde yok firmalar. iflas etmişler. bastım küfürü akşama kadar starbaksta takıldım döndüm geriye :)

bunlar senelerin türk dev armatörleri.

geriye kaldı 5 tane firma. gidiyosun tamam iyi güzel ama sıra gelmiyor.

şu gün türkiyede sağlam sadece 5 firma kaldı, maaşları yüksek olan, kontrat parası olan, dolarla maaş veren, maaşı zamanında yatıran.

ee bu kadar deniz personeli işsiz, arkadaşlarımın da çoğu işsiz, öyle olunca da torpil faktörü giriyor işin içine.

yok 2000 tl lere çalışırım dersen iş var.
  • Photographer  (27.02.18 17:29:01 ~ 17:38:37) 
@Photographer: Süreç tam da tahmin ettiğim gibiymiş. Yine de insan bu kadar kolay şekilde böyle karaktersizlik yapılacağına inanmak istemiyor. Teşekkür ederim detaylar için.


  • m e b  (27.02.18 17:36:14) 
Photographer sektoru guzel ozetlemis cidden.

"adam afedersin vandan gelmiş" dedigi kisimda kahkaha patlattim ama :D
  • brkylmz  (27.02.18 18:04:57) 
işverenler bakar insana, deniz kıyısı olmayan yerden pek personel istemezler, bir de trakya bölgesi kabuldur bu duruma.


  • Photographer  (27.02.18 18:19:26 ~ 18:28:38) 
bilmemkaç kuşaktır denizci bir ailenin üyesi olarak söylüyorum.
Kaptan'dan mühendise, uzakyolundan tankercisine kadar bir sürü gemide çalışan yeni yeni kendi işlerini kuran amcalarım ve babamdan edindiğim tecrübeyle söylüyorum:

Türk denizcilik sektörü rezalet durumda.

O ilanları verenler genelde gemilere personel bulan simsarlar oluyor. İnsanlar artık deniz sektöründen kaçtığı için adam bulmak zorlaştı. Simsarlar da işsiz adamları böyle bir alternatifle sektöre çekmeye çalışıyor. Niyet iyi ama pratik rezalet.

-Bu kurslar biraz para tuzağı. İşsizlikten kırılan insanlara umut satarak ceplerindeki son kuruşları tırtıklamaya çalışıyorlar. İş buluyor bulmasına ama bulana kadar cart parası curt parası.

-Diyelim ki kursu tamamladınız. İyi kötü sertifikaları aldınız. 2-3 büyük şirket dışında tüm denizcilik firmaları merdiven altı işletmelere dönmüş halde. Bu şirketlerde iş bulursanız iyi. Ama onlar da genelde bu alanda ilgili okullardan mezun gençleri alırlar. Yani kaldınız küçük şirketlere.

-Türkiye'de babadan kalma toprağı, evi apartmanı satıp 2 tane eski orta ölçekli gemi alıp armatör olan çok adam var. Sektör de bunlardan çekiyor.

-Size işi simsar bulur genelde. İlk maaşınız kadar bir ödeme talep eder komisyon olarak. Dananın kuyruğu da işi bulunca kopuyor.

-İş ilanlarında herkes bol keseden sıkıyor, şu kadar dolar maaş, bu kadar ikramiye diyerek. Ama iş ödemeye gelince ara ki bulasın.

-Vadedilen maaşlar 10 taksitte falan zar zor ödenir. Ödenirse iyi.
Personel nasılsa gemide, uzakta. Kimse şirkete uğrayamadığı için maaşlar geciktirilir.

-Çoğu zaman personel sözleşmesi bittiğinde parasının bir kısmını şirketten alamaz. 6 ay çalıştıysa, maaşlar taksit taksit 2 aya bölünerek ödenmiş olur. "Ödeme alamadık, borç vardı, yük gelmedi" gibi bahanelerle ertelenir. Sonra sözleşme biter. Personel gemiden ayrılır. Kalan parayı kurtarabilirse kurtarır.

-Denizcilik de havayolu işletmeciliği gibidir. Titizlik ister. Çünkü çok fazla maliyet değişkeni vardır.

Mesela yakıt maliyetleri (petrol fiyatlarına bağlı değişiklikler, döviz kurlarına bağlı değişiklikler, gemi sürekli hareket ettiği için yakıt alınan ülkedeki vergiye bağlı değişiklikler), mesela yanaşılan limanların maliyetleri, geminin yedek parça ve bakım maliyetleri vb. Bunların çoğu öngörmesi zor ya da beklenmedik artışlar gösterebilecek mevzular. Çok iyi finansal planlama gerektirir.

Ama yerli şirketler esnaf mantığından aldım verdim şeklinde yönetildiğinden hep borçla döner. Sürekli borçtadır. Gününde ödeme yapamazlar.

İmkanınız varsa yurtdışında denizciliğin güçlü olduğu ülkelerde eğitim alın, ve o ülkelerin şirketlerinde çalışın.
  • anten  (27.02.18 19:52:58 ~ 19:56:08) 
[]

Çevrimdışı kullanmak için web sayfasını nasıl kaydedebilirim?

Ctrl + S veya ekran görüntüsü gibi işlevsiz şekilde kaydetmekten bahsetmiyorum.
www.ejder.com böyle bir site buldum. Ben istiyorum ki bunu kaydedeyim bilgisayara. Normal çevrimdışı sorgulama yapabileyim. Bu mümkün mü?



 
Bu siteyi kaydedemezsin ama algoritmayı çözmek zor değil, birkaç sene önce ben de böyle bir şey yapmıştım ama bencillik edip sadece kendim bakmıştım. O zamanlar hatta TC kimlik numarası girince isim soyisim de getirilebiliyordu. Bilindik siyasetçilerin falan da soyuna sopuna bakmıştım Türkçe olmayan isimliler de çıkmıştı :)


  • goodz  (26.02.18 23:04:58) 
tüm veri tabanını indirmediğiniz sürece (ki arka panele ulaşmadan indiremezsiniz sistemde bir açık yoksa) sitenin çalışan kısmını indirmeniz bir işe yaramaz. ama mesela ekşi sözlüğün tamamını tarama metodu ile indirebilirsiniz. çünkü sitenin çalışan veri tabanı zaten görünen entryler. (tabi gizli mesajlar ve silinmiş entryler inmez.)

dediğiniz yapmak mümkün değil.

fakat ekşi sözlük gibi bişeyi indmrek için "teleport pro" kullanaiblrsiniz. ve fakat özellikle sözlük için konuşursak siteyi indirmek terabytelarca veri ve aylar sürebvilir :))
  • i dont know i dont care  (26.02.18 23:06:14) 
winhttrack


  • freetakilir  (26.02.18 23:15:51) 
@goodz
@i dont know i dont care

İşte, o arka plandaki algoritma ile doğrudan getirilmiyor mu arama sonucu olarak? Bende de Excel dosyası var, aynı mantıkla çalışıyor ama bu sitedeki gibi derli toplu değil. Bu web sitesindeki bu sayfayı algoritma ile beraber kaydedebilirim sanmıştım.
  • m e b  (26.02.18 23:18:30) 
@freetakilir: Bahsettiğim sitenin ilgili kısmını mı taklit ediyor bu uygulama?

Bu arada, denedim ama tam olarak kopyalamadı sistemi. Bildiğimiz Ctrl+S ile kaydedilmiş gibi, o kadar. Android'den denedim.
  • m e b  (26.02.18 23:20:42 ~ 23:29:56) 
server side'da işlemleri göremezsin. betik üzerinden çalışıyor.


  • goodz  (26.02.18 23:37:16) 
Ben siteye bakmadan önerdim de, evet server tarafını göremezsin.


  • freetakilir  (28.02.18 00:04:02) 
[]

Fransız balkonu niye aldı başını yürüdü bu kadar?

Çıkıp hava almak istesen alamıyorsun, kahvaltı yapmak istesen yapamıyorsun, ıvır zıvır koymak ya da çamaşır kurutmak istesen kurutamıyorsun. Özellikle yeni yapılan (lüks olmayan) evlerin neredeyse %90'ı bu tip balkondan(!) ya da tek kişinin sığabileceği kümes gibi çıkıntılardan ibaret. Bizim şu anki oturduğumuz ev de Fransız balkonuna sahip.
Teknik anlamda bir çakallık şeyi mi bu da? Ne bileyim, mesela balkon yapmak için daha fazla alana ihtiyaç vardır ama İstanbul gibi yerlerde alan darlığını arttırmamak veya balkon yapılacak alanı salona katıp daha geniş göstermek için yapmıyorlardır vs. Cidden sebebi nedir?



 
Babam 25 sene kadar önce bir kooperatifte yöneticlik yapmıştı. Yönetmelik gereği pencerelerin belirli bir yükselikten sonra başlaması gerekiyor. Örneğin, tüm duvarı boydan boya açılan cam yapamıyorsun. Öyle yapmak istediğinde de önüne belirli yükseklikte bir engel koymak gerekyior. Bizim pencerelerin önüne tahta çakmışlardı bunun için. Fransız balkon da o dönemde müteahhitlerin alçak pencere sorununa getirdiği çözüm. İlgili yüksekliğe kadar balkon çekince yönetmeliğe uygun oluyor.

Sonra yaygınlaşmasını bilemem ama hatırladığım kısmı bu.
  • aychovsky  (25.02.18 21:09:48 ~ 21:23:55) 
Deprem yonetmeligi geregi disa cikan balkonlar yasaklandi (ya da sartlari agirlastirildi) diye hatirliyorum. O yuzden Fransiz balkona donuldu.


  • crown  (25.02.18 21:16:45) 
balkonlar artık m2'den yiyor. o yüzden balkona harcanacağına odalara, salona ekleniyor o m2'ler.


  • c1b2k3  (25.02.18 21:39:49) 
Kentsel donusume giden binalarin metrekaresi zaten dusuyor, balkon da o ufacik metrekareden gidiyor.

Kisaca c1b2k3 +1
  • kuehles blondes  (25.02.18 22:13:01) 
arkadaşlar bu dedikleriniz cevap değil. daha doğrusu eksik.

balkon metrekareden yiyorsa, balkona ayıracağı alanı odaya katacaksa hiç balkon koyma o vakit? yani pencere yapıp önüne bir karış çıkıntı ve parmaklık koymaya ne hacet? doğrudan pencere koy, ev balkonsuz olsun, hakkın olan metrekareyi de doya doya içeride kullan işte. yani bu cevapların mantıklı olabilmesi için "evlerde balkon olmak zorundadır" gibi bir şart da olması lazım. pencereyi balkon kılığına sokup mevzuata uydurmak için. öyle bir şey yoksa, ya da siz cevap verirken belirtmiyorsanız cevaplar anlamsız oluyor.
  • kibritsuyu  (26.02.18 00:58:18 ~ 00:58:36) 
Üreten olarak anlatayım;

1. Estetik, dışarıdan binayı güzel gösteriyor. Salonda balkon olsa bile (ki ayrık nizam yapıların köşesinde mecburen bırakıyoruz, yoksa salonun ortasında kolon kalıyor)

2. Ferah, ben yatak odalarına bile koyuyorum, özellikle küçük dairelere ferahlık katıyor.

3. İmarla/emsalle alakası yok, herhangi bir zorunluluğu da yok. Tamamen moda.

Daireler zaten cüccük kadar büyük şehirlerde, yapılacak her balkon dairenin içini küçültür. Anadoluda öyle değil, adamlar salon kadar balkon bırakıyor cepheye. Kimi binalarda balkon iki ya da üç cepheyi dönüyor. Neden çünkü arsa bol alan bol evler en az 150 karemetre (evet karemetre)
  • John Bloor  (26.02.18 10:52:20) 
zaten balkon olunca da kapatmıyor muyuz? :) balkonlu diye ev alıp balkonu mutfağa/odaya dahil eden bir güruh için gayet mantıklı çözüm. kendinden odaya eklenmiş balkon.


  • naksidil  (26.02.18 10:55:34) 
[]

Zeytinyağı insanı çarpar mı?

Saat 4-5 gibi karnım acıktı diye çay tabağına zeytinyağı koyup üstüne de baharatlar atıp ekmek bana bana yemiştim. Şimdi ise bayağı kötüyüm. Midem bulanıyor, gözlerim ağrıyor ve başım çatlayacak gibi ağrıyor. Son bir saattir böyleyim. Yağ mı yaptı acaba? Gerçi önceden de yediğimde böyle olmadım ama ne oluyor acaba bana? Şu an resmen başkasının gözünden görüyor gibiyim kendi gözlerim yerine.




 
laksatif etki yapabilir. kolay gelsin :)


  • La Femme D'argent  (24.02.18 22:00:03) 
tansiyonun düşmüş düzgün yemek ye geçer.


  • acımasız gerçekler  (24.02.18 22:00:09) 
Gerçek zeytinyağı böyle bir etki yapmaz güvenilir bir yerden aldığına emin isin birde baharat olarak ne ekledin belki o yapmış olabilir


  • karabela  (24.02.18 22:56:59) 
BaharatlArda dokunmuş olabilir belki.


  • yorgunpanda  (25.02.18 02:40:29) 
@karabela: El yapımı yağ idi, fabrika ürünü değildi. Kekik, kırmızı pul biber ve sumak eklemiştim.


  • m e b  (25.02.18 02:43:11) 
[]

Bir batak türü vardı ama

2 kişi ile oynanıyor. Kart destesi ortaya konuluyor ve bir o, bir sen sırayla ortadan kart seçiyorsun. Herkesin iki karta bakma hakkı var. İstersen ilkini, istemezsen ikincisini seçiyorsun. Böyle böyle ortadaki kart bitene kadar seçiyorsun, almadıklarını ise yan tarafa kapalı şekilde koyuyorsun. Sonra kozu belirliyor ilk kişi. Biliyorum, bok gibi anlattım ama bunun adı neydi? Rus/Çin batağı değil.




 
Biz Rus batağı niyetine oynuyoruz.


  • Depik  (22.02.18 00:53:57) 
rus batağı


  • olkol  (22.02.18 01:10:07) 
Ama Rus batağında yerde kartlar iki tarafın da önüne açılıyor. Benim bahsettiğim bu oyun, onun bir türevi mi?


  • m e b  (22.02.18 01:17:27) 
biz rus batağı diye oynardık onu. kartların açıldığı versiyonu bilmiyorum.


  • olkol  (22.02.18 01:27:53) 
[]

Ne zamandan beri meslek isimlerinden utanılır oldu?

Tamam, sosyal medya kullanımı arttıktan sonra etiketlere çok daha fazla takılmaya başladık da iş ilanları bile buna ayak uydurmuş sanki. Ota boka "uzmanı", "temsilcisi", "sorumlusu" ifadesi eklenmiş vaziyette. Bulaşıkçı, sekreter, temizlikçi, tezgahtar, kasiyer, pazaelamacı vs. kelimeleri niye tabu oldu ki? Bu hem haddinden fazla politik doğruculuğun hem de "Modern köleler kendilerini daha önemli hissetsin de üç kuruş verdiğimiz için isyan etmesinler." zihniyetin sebep olduğu pembe gözlüklerden mi kaynaklı?

Bir de bayağı anlam kargaşasına yol açmıyor mu bu? Her şeye "uzman" etiketini yapıştırıyoruz, tamam da gerçek uzmanlara ne deniyor piyasada?

Yoksa gerçek anlamda anlam farklılığı olduğu için mi bunların anlamı değişti?

 
Politik doğruculuktan ziyade; beyaz yakalıların işçi olmadığına ilişkin illüzyonu pompalama amaçlı ve neoliberalizmin "kendi kendinin girişimcisi" olarak pompaladığı özneleşmeye uygun, etiketler aracılığıyla statü yaratan bir uygulama. Bu yeni kavramlar, değişen ekonomi-politik söylemler çerçevesinde yaratılıyor. Utanmadan çok yönetimsellik anlayışında bir değişim var. Yani ortada eskiye oranla bir anlam ya da yapılan işin niteliği çerçevesinde fark yok; sadece gösterenler değişiyor.


  • protector  (20.02.18 20:56:24) 
protector +1, bilmem ne bilmem ne müdürü şeklinde unvanın olup 10 bin lira maaş alınca patronun 2 milyar dolar serveti olmasını dert etmiyorsun, şirket kendinin sanıyorsun hatta.


  • i was made for you  (20.02.18 21:00:34 ~ 21:00:48) 
bizimkilerin boşanmak üzere olduğu zamanlardı. kendimce anneme destek olmak için iş aramaya çıkmıştım, mağazaların camında hep "satış danışmanı aranıyor" yazıyordu. alala o ne ola ki diyordum, girip konuşmaya çekiniyordum bilmediğim değişik bir iş diye. sanki bildiğim iş olsa alacaklarmış gibi, yaş on bir. halbuki bildiğimiz tezgahtar idi işte ama ben anlamamıştım. sene 2006-2007 filandı. yani o zamandan beri olan bir şey bu, belki çok daha da eskilere dayanıyordur bilemiyorum.


  • who cares wins  (20.02.18 21:01:47) 
işveren kısmından "size önem veriyoruz, bizim için bir tezgahtar denilenden öte bir şey olucaksınız, ama verdiğimiz önemin karşılığına da talep ederiz" mesajı olması kısmı da düşünülebilir. ya da kurumsallık söylemi diyelim işte de; türkiye'de bu düzeyde "hadi alt mesaj verelim söylemlerimizle şunlara" diye düşünülüyo olması bana pek inandırıcı gelmiyo.

mesela birisi o işi yapmaya mecbur durumda kaldığından bu danışmanlık temsilcilik uzmanlık diye zikredilen işlerde çalışıyosa; içindeki kırgınlığı böyle telafi etmeye mahal veriyor olması da mümkün; bu da mevzubahis ünvanları tercih edilir ve sahiplenilir kılıyor.
  • dafaisss  (21.02.18 00:05:21) 
[]

Yiyip yiyip kilo almayanlara bir sorum var.

Ben 173 boyunda, kilosu 58 olan (en azından birkaç ay önce öyleydim) erkek bir bireyim. Şu yaşıma kadar en fazla 63'ü görebildim yanlış hatırlamıyorsam. Her türlü abur cuburu zaman fark etmeksizin yiyorum, içiyorum. Ekmeği aşırı tüketiyorum, boğazım hiç boş kalmıyor. Üstelik hareketli bir yaşamım da yok, sürekli evdeyim işsizlikten dolayı. Bütün bunlara bakınca tek sebep metabolizma hızı mı? Geçen aylarda kan testi yaptırmıştım başka bir sebeple. Doktor kan değerlerinin de gayet iyi olduğunu söyledi. Acaba kilo almamaya sebep olan bir şey olsaydı çıkardı herhalde, değil mi?

İşte sorum da bu noktada başlıyor. Siz de yiyip yiyip kilo almayan insanlardan iseniz bunun üstüne düştünüz mü? Bir sorununuz mu varmış? Benim açımdan sorun yok ama çubuk kraker dibi dolanıyorum etrafta. Her gören de "Sen çok mu zayıfladın? Eriyip gitmişsin." diyor, moralim bozuluyor.


 
Yiyip yiyip kilo almamak doğanın işleyişine ters bir durum, ihtiyacından fazla yiyorsan kilo alırsın, almıyorsan metabolik bir rahatsızlık vardır, ki bu da genelde hipertiroidi oluyor, sağlıklı bir durum değil yani. Sağlıklı bir insanın metabolik hızı öyle çok fark yaratmaz, yoğun kas kütlesi olan biriyle olmayan birinin metabolizma hızı en fazla 100-150 kalorilik bir fark yaratır.


  • angelus  (19.02.18 14:54:27) 
iyi de en önemli veriyi yazmamışsın. kaç yaşındasın? 30'dan sonra konuşalım istersen.


  • sir gawain  (19.02.18 15:15:33) 
Eskiden öyleydim ki çok deli yemek yerim öyle böyle değil.
Buna rağmen inceciktim, hiç kilo almıyordum.
Herkes kilo almam için doktora gitmemi tavsiye ediyordu.

Yukarıdaki arkadaşın annesinin teorisi bende kendini gösterdi yaş ilerleyince öyle bir aldım ki hala veremiyorum.
  • mutekebbir  (19.02.18 15:17:19) 
@angelus: Teşekkür ederim, buna göre doktora girmeye çalışacağım.

@tiarwain: Niye yav? Çok mı kısayım?

@umutko: Başlığı okudum. "Hırsız" derken?
  • m e b  (19.02.18 15:18:50) 
@sir gawain: 28.


  • m e b  (19.02.18 15:19:31) 
Öyle bir şey yok. Ben 1.80'im, 55 kiloydum, vücut geliştirmeye başladım, ilk ay gainer toz kullandım, 8 kilo aldım bir ayda. İkinci ay toz kullanmadan o kiloyu korudum. Sonra kendi salaklığımdan sol ön kolu ve yine büyük ihtimalle kendi salaklığımdan midemi sakatladım. Yani kilo her türlü alınıyor ama sadece yiyip almak gibi bir planın varsa hiç alma zaten, direkt karnına gidecektir. Normal öğün yiyip karnını doyurmakla kilo alamazsın, ekstradan yemen ya da içmen gerek.

Zayıf olman da seni sağlıksız yapmıyor kesinlikle, görüntünü değiştirmek istiyorsan kilo almaya çalış sadece, sağlıklı olayım diye değil, yoksa olan sağlığını da bozabilirsin bkz: ben.
  • i was made for you  (19.02.18 15:26:34 ~ 15:36:27) 
Ben de bayağı iyi yediğim halde kilo alamıyorum, insanlar beni açlıktan ölüyorum falan sanıyor. Sırf bu yüzden kaç kere doktora gittim onlarca tüp kan alındı envai çeşit test yapıldı sonuç olarak hiçbir şeyim yokmuş. Yaşım 30 bu arada. Metabolizman 25’ten sonra yavaşlar dediler ama sanki daha da hızlandı.


  • i m cool with that  (19.02.18 16:11:18) 
Yiyip yiyip kilo alamayanlardan biri bendim. 185 boyunca 60 kilolarda dolanan biriydim. Sonra spora başladım. 67 oldum bırakmak zorunda kaldım. 64 e düştüm 4-5 ay sonra yine başladım. 72 leri gördüm yine bıraktım. 68 e düştüm 3-4 ay sonra yine başladım 75 oldum. Yine bıraktım 72 kere kadar düştüm. Yine 3-4 ay sonra başladım 77-78 leri gördüm. Hala devam ediyorum. Hedefim 82-85 olup bırakmak.
Aslında çok yediğimi sanıyordum spora başlayıncaya kadar. Spora başlayınca anladım az yediğini. Şuraya bi ton şey yazardım da gerek yok bence. Spora başlamalısın. Spor dediğim de Fitness.Her gün öğlen 300-400 gr tavuk göğsü ye diğer öğünleri de kaçırma sonra alacağın kiloya sen bile şaşırısın.

  • valarmurgulis  (19.02.18 16:54:56) 
boy 183 kilo 80 yaş 31 (vay be 31 olduk)

1 senedir spor yapıyorum, o zamanlar 69 kiloydum. ben de metabolizmam hızlı diyordum herkese. artık insanların ne kadar zayıf olduğumu söylemesinden bıkmıştım, buna bir çare bulmalıydım artık.
hemen google'a girdim*(euhe) gainer denen ürün ile tanıştım. biraz araştırdıktan sonra bundan kullanmaya karar verdim. yanında da 20kg'lık bir dumbell seti aldım. spor salonuna hiç gitmedim bu süreçte. zaten zayıf olduğum için beni anca silah zoruyla sokabilirlerdi oraya.
hem kilo aldım hem de kollar, omuzlar ve göğüs bölgesi ağırlıklı çalıştığım için herkül gibi değil ama sağlam duran bir vücuda sahip oldum. bunlara şınav, mekik ve barfiks de ekleyince dışarıya sağlıklı bir imaj veriyorsun zaten. spor salonuna gitmeyi düşünmüyorum hala.
günde 2 öğün anca yiyen biriydim, 3-4 öğüne çıkardım bunu bu süreçte. meyve, çerez gırla gidiyor :)
yaşam kalitem %84,6 arttı. kıyafet alırken beğendiğim şeyi deniyorum ve cuk diye oturuyor.
100 tl'ye tişört alacağıma 10 tl'lik tişört giyiyorum ve çok şık duruyor. saygılar, sevgiler.
  • nocturness  (19.02.18 18:47:39) 
Günlük rutinimi anlatayım. Zaten öğlen gibi kalkıyorum. Kahvaltımı hazırlıyorum. Kahvaltılıklar ve sosis, nugget gibi hazır yiyecekler yiyorum. Yarım ekmek bitiyor. Sonra sofradan kalkınca çekirdek, cips, kola gibi şeyler yiyorum. Sonra bir daha acıkıyorum. Bu sefer ekmek arası yapıyorum. Akşama yemeğinde de üç ayrı yemekten yiyorum bolca. Yarımdan fazla ekmek yine bitmiş oluyor. Daha sonra yatmadan önce yine acıkıyorum ve ekmek arası ya da tost yapıp yiyorum yatmadan önce. Süper sağlıklı beslenmiyorum ama öğün de atlamıyorum. Üstüne üstlük başkasında göbek yapacak her türlü şeyi de gırla yiyorum. Yani buna da yeterince yemek yemek denmese neye denir ki? :)


  • m e b  (19.02.18 19:00:48) 
Makarna, pilav, mantıyı dahi ekmeksiz yiyemem(kürt değilim-no offense-, yemek yemeyi seviyorum). Abur cubur, sağlıksız-sağlıklı, yağlı yiyecekler cabası. Hayatta 53'ten fazlasını görmedim, şu an 50 küloyum. Doktora gittim çünkü bana da gına geldi çubuk kraker gibi dolaşmaktan ve çubuk krakermişim gibi bakılmasından fakat tiroid ya da kanda hiçbir şey çıkmadı. Ben de metabolizma hızlılığına yordum. Spora başlamayı düşünüyorum.

Beslenme tarzın ile yaşam şekline benziyor benimki de. Yiyip yiyip yatıyorum ama kilo alamıyorum.
  • l arrache coeur  (19.02.18 21:56:57 ~ 22:11:42) 
Hareketsiz durmamayi dene bence. Fitness yapmaya basla. Muhtemelen fark goreceksin.
Yiyip yiyip kilo almamak mumkun olmayacak bir sey degil. Herkesin metabolizmasi ayni degil. Bir de soyle bir durum var, genel olarak yag depolamis kilolu bir vucutta ayni zamanda metabolizma da yavasliyor. Zayif insanlarin metabolizmasi da hizli. Bunun istisnalari da olabilir tabii ki ama boyle bir durum var. Kaynagi bulamam simdi. Yani zayifsan yediginden kilo alman normal adama gore daha da zor.
Tekrar ediyorum spora basla. Hareketsiz kalman kilo alacagin anlamina gelmiyor. Aksine daha fazla hareket ederek kilo alabilirsin. Kaldi ki hareketsizlik sana kilo aldirsa bile ote yandan bir suru sorun cikarir. Hareketsizlik kotuluklerin anasi.

Bu arada sana "kilo almak da iyi degil yaa bosver boyle de iyisin" gibi seyler soyleyenleri sakin dinleme. Sana gerek yok derler ama kendileri asla senin gibi olmak istemezler. Yukaridaki arkadasin dedigi gibi cubuk kraker gibi dolasma ortalikta, ne yap yap normal kiloya ulas.
Doktora gideceksen de kalkip devlet hastanesine gitme.
  • stavro  (19.02.18 22:48:37 ~ 22:53:01) 
[]

Yarın iş görüşmesine gidiyorum ama giyinme ile ilgili bir sorun var.

Şükürler olsun ki yüzlerce CV yolladığım firmalardan biri beni 20 gün sonra olsa da arayıp "CV'niz onaylandı. Yarın sizi iş görüşmesine davet ediyoruz." dedi. İşkur üzerinden verilmiş bir ilandı bu. Ciddiyeti olmayan bir yer sanıyordum önceki deneyimlerime göre ama İK aradı direkt.
Şimdi ben oraya nasıl giyinip gideyim? Gömlek, takım elbise giyemiyorum annemden dolayı. Acaba siyah keten pantolon, normal düz renkte bir kazak giyip gitsem olur mu? Firma turizm ve nakliye firması bu ara. Başvurduğum pozisyon da büro memurluğu (ofis içi).



 
Reklam sektörü dışında her türlü iş görüşmesi için takım elbise şart, hadi takım olmasa chino pantolon gömlek falan bir noktaya kadar olur ama kazak çok şık bir tercih olmaz.


  • angelus  (15.02.18 18:37:20) 
@acetaminophen: Ama gömlek giyemediğimi söylemiştim.


  • m e b  (15.02.18 18:37:22) 
Keten pantolon ve kazak çok pasif gösterir. Hiç değilse gömlek giymelisin.


  • dissendium  (15.02.18 18:38:34) 
Bir tane bile gömleğim yok. Annemin takıntısı var, giydirmiyor. Her yeri temizliyor sonra. Hatta göndermez bile iş görüşmesine. Ben de giymeyi isterim yoksa.


  • m e b  (15.02.18 18:42:04 ~ 18:42:56) 
Kardeşim yanlış anlama ama annem giydirmiyor nedir ya, kaç yaşındasın? Hadi işe alındın diyelim firmada sana diyor gömlek kravat şart, o zaman ne yapacaksın? İşi mi bırakacaksın?


  • allahkitapwesli  (15.02.18 18:51:31) 
Gerçekten çok merak ettim, anneniz neden gömlek giymenizi istemiyor? Niye gömlek giydiniz diye her yeri temizliyor? İlla gömlek giymeyeceğim diyorsanız, polo yaka koyu renk bir kazak da giyebilirsiniz. Nitelikleriniz pozisyon için uygunsa, kot vs giymediğiniz sürece, giyiminiz yüzünden eleneceğinizi sanmam. İyi şanslar!


  • agluna  (15.02.18 19:13:39) 
Allahkitapwesli +1500

Hocam kaç yaşındasın gerçekten? Göndermez filan? Okula değil iş görüşmesine gidiyorsun? İlla ki gömlek giymen gerekecek. Keten pantolon kazak filan hoş olmaz bence.
  • mutlusismankedi2015  (15.02.18 19:18:01) 
@agluna: Bilmiyorum. Senelerdir takıntısı var. Bozuk para, cüzdan, düğmeli kıyafetler (kumaş pantolon, gömlek, takım elbise vs.) gibi şeylere müsaade etmiyor. Her yeri temizliyor. Eğer evde yoksa -ki çalıştığı için evde değil genelde- bu sebepten dolayı gardrobu, perdeleri, temas ettiğimizi düşündüğü her şeyi alaşağı edip yıkıyor makinede. Bu sebeple evde babamın hariç evde hiç kimsenin gömleği vs yok. Giyemiyoruz. O yüzden gömlek giymeden gitsem olur mu acaba diye sordum.

Teşekkür ederim bu arada.
  • m e b  (15.02.18 19:20:16) 
Yav biliyorum ki tuhaf ama yaşla ilgisi yok. 90'lıyım bu arada.


  • m e b  (15.02.18 19:22:01) 
Disarda al, giy, sonra at ya da bir arkadasina ver.
Anneni psikitatriste goturun

  • red g  (15.02.18 19:23:55) 
bir arkadaşından ödünç al, dışarda giy ve arkadaşına eve dönmeden geri ver. annenin haberi olmasın.

ayrıca annene de kıyamadım, psikolojik destek alsa keşke imkan varsa :/
  • 111111  (15.02.18 19:30:27) 
arkadaşından ödünç al. giy. işi al. ilk maaşınla da anneni psikolojik destek alması için bir uzmana götür.


  • tosunpasa  (15.02.18 19:35:45) 
[]

"İş arıyorum." diye ilan verebileceğim platform var mı?

1,5 senedir uçan kuşa CV yolluyorum lakin geri dönen hiç olmadı. İŞKUR, Kariyer, Yenibiriş, SecretCV, İşin Olsun gibi bilumum siteleri/uygulamaları denedim. Yok, olmuyor, geri dönen kimse yok. CV'mi koyabileceğim "Uygunsa beni arayın." diyebileceğim iyi bir platform var mı?




 
Linkedin'de bazı ik sayfaları var. oralara yollayabilirsin.


  • tosunpasa  (13.02.18 17:36:18) 
linkedin+1


  • hosein  (13.02.18 17:38:33) 
Mezun olduğunuz bölüm, okul, ingilizce seviyeniz nedir?


  • diffarentiationation  (13.02.18 17:38:59) 
@diffarentiationation: Yalova Üniversitesi. Uluslararası ilişkiler mezunuyum. Bölümümün eğitim dili %100 İngilizce idi. B2 idi en son kur.
Okuldan kaybediyorum baştan zaten...

  • m e b  (13.02.18 17:43:56 ~ 17:44:56) 
Uluslararası ilişkiler çok kötü bölüm. Benim kardeşim de 3 yıldır işsiz.


  • nickini degistiren yazar  (13.02.18 18:18:27) 
[]

Türkiye'yi gezememe durumuna üzülmüyor musunuz?

Sorum gezenlere değil de gezemeyenlere.
Çoğu kez Türkiye tanıtım veya gezi rehberlerine bakıyorum. O kadar doğal ve tarihi güzellikler var ki... Herhalde bunları gezmek için bayağı bir zengin olmak ya da en azından geçim sıkıntısı çekmeyen biri olmak lazım. Elin turisti kadar kendi ülkemizin gezilecek yerlerini göremiyoruz gibi hissediyor ve üzülüyorum. Şu an işsizim ama çalışan olsam da yine buna gücüm yetmezdi %99.9. Siz üzülmüyor musunuz sadece evde olmaktan ya da bir ev-iş arası mekik dokumaktan? Yoksa bu halinizden memnun musunuz?



 
Bu halimizden memnun değiliz. Ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunuyor falan değiliz çünkü bunca borçlu ve pahalı yaşamakla. Fakat ülkem gezememekten ziyade insanımın doğru düzgün eğitim alamamasına üzülüyorum. Öyle çok şey mahvoldu yıkıldı ki tekrar yapılması için nesiller lazım artık...


  • yaren  (10.02.18 20:28:42) 
Türkiyeyi gezme olayına taktım bende .Boş vaktim varken başladım.İşini bilen rehberle çok farklı. İlk olarak istanbul içi rehberli turlarla başladım.O kadar güzel hikayeler var ki bilinmesi gereken. Daha gideceğim 10-11 şehir var ve hepsinde rehber hizmeti de alıcam. Ben baya üzülüyorum Türkiyeyi tam olarak gezmeden yurtdışı sevdasına kapılmak bana biraz saçma geliyor.O yüzden ilk hedefim karış karış istanbul.Sonra da diğer şehirler. 4 ile çarpma durumu olmayınca burda paramız değerli, rahat rahat gezilebilir az bir bütçeyle.Ucuz uçak kovalamak lazım.


  • ırene adler  (10.02.18 20:30:23 ~ 20:33:13) 
Valla ben zengin degilim ama epey gezdim. Oyle sirt cantasiyla cadirda madirda kalip da degil, adamakilli otelde kalarak. Bazen orta seviye, bazen 5 yildiz. Hayatimda hic otostop falan da cekmedim, bunlari belirtme sebebim guc yetmeyecek seyler olmadigini anlatabilmek. Tekrar ediyorum zengin degilim. Atla deve degil boyle seyler. Bana gore de IphoneX alanlar zengin mesela.


  • stavro  (10.02.18 20:33:17 ~ 20:34:58) 
benim mutlaka yapmam gerekenler listemde bu olay belki 6 ay büyük bir araçla her yere gidip gezip ne varsa görüp yiyip arşivlemek


  • dedim dedim de kime dedim  (10.02.18 20:37:23) 
Gezemiyor değilim gezmiyorum. Üzülmüyorum da.


  • Adramelekhh  (10.02.18 20:38:52) 
ben de yurtdışına çıkma olayına taktım:) 25 yaşına geldim gittiğim tek yer Kıbrıs. vallahi artık kafayı yiyeceğim. interrail mi yapsam diyorum bu yaz.


  • nothing in my way  (10.02.18 20:44:21) 
herkes gezmek ister. çok az paralarla türkiye ve dünyayı gezen insanlar var, görüyoruz youtube dan. ama daha rahat gezebilmek için biraz para lazım bence. parasız zor.


  • Neill  (10.02.18 20:50:54) 
Her haftasonu elimden geldigince bir yerlere gidiyorum :) her yerde hilton’da kalmayi arzu ermediginiz surece her yere gidilebilir.
Su anda adanadayim, gidis gelis 180 tuttu. Burda harcadigimiz kisi basi 110 tl :) yapilabilecek cogu seyi yaptik :d
Herkesin olup bittigi kars uc gun icin totalde 400e mi ne patladi.
Gunu birlik kamplar filan cok daha az tutuyor.

Kendi kendimize engel cikartiyormusuz gibime geliyor.
  • fakyoras  (10.02.18 20:51:04) 
Anan tanrım, hayatı kaçırıyorum anksiyetesi bu. Paran, fırsatın varsa, denk getirirsen, içinden de gelirse gezersin. İnstagram dolsun diye kendini oraya buraya atarsan keyif almazsın zaten.


  • femme vitale  (10.02.18 20:51:23) 
üzülüyorum.


  • sutlu nescafe  (10.02.18 21:14:20) 
şu aşamada üzülmüştüm ben ilk:
milano'da bi hosteldeyim, üst yataktaki kızla kahvaltıda karşılaştık, hem yiyor hem sohbet ediyoruz. nerelisin şuydu buydu klasik sohbetler. kız türkiye'ye gelmiş, bir sürü yer gezmiş. anlatıyor "ürgüp çok güzel dimi, pamukkale fotoğraflardaki gibi değildi" diye. he hü evet diye geçiştiriyorum, kız sonra sordu "gitmedin mi yoksa buralara" diye. ya işte fırsat olmadı şuydu buydu dedim, "e ama buraya gelmeyi biliyorsun, kaç gündür geziyormuşsun anlatıyorsun sabahtan beri, en az buradakiler kadar ilgi çekici sizin oradakiler de" diye bi azar kaydı bana. haklısın bacım ne diyim dedim.

ilk o zaman dank etti, efes-çanakkale hariç hiçbir önemli yer görmedim ama sorsan italya'yı daha iyi bilirim. sonra ders aldım mı, hayır tabii ki; hala gidemedim. enerjim varken oraları gezeyim, buralar kaçmıyor ya, biraz yaşlanınca da gezeriz diyorum bi yandan, öte yandan da aklımın ucunda. insanın yakınındakine az değer vermesi, nasıl olsa avuç içinde diye üzerinde durmaması durumu sanırım. üzülüyorum ama bu konuda ciddi bir adım atmıyorum kısacası. bakalım...
  • Bruce  (10.02.18 21:58:44) 
ülkenin cok kismini gezdim, dogu ve guneydoguda istisnalar haric hic gezemedim.cok istiyorum ama iste.

sirf antalya iline bi ay rahat ayrilir, o kadar cok yer var ki. seviyorum ulkeyi de toplu tasima sikinti. belki daha cok tren-otobus baglantisi olsa daha da cok gezerdim.
  • kuehles blondes  (10.02.18 22:00:30) 
ben halimden memnunum, gezmek için de o kadar paraya ihtiyaç yok. biz 3 kişilik bir aile olarak kendi arabamızla ve çadırla geziyoruz. yemeklerimizi falan hep kendimiz yapıyoruz. gayet ekonomik oluyor.

bir de gezerek çalışma durumu var, o o kadar şahane bir durum ki anlatamam.
  • babilbaligi  (10.02.18 22:08:10) 
birlikte gezebileceğim kafa dengi birisi olsa gezerim. tek başına gezmek sıkıcı oluyor.

hatta hayalim var şöyle eski model bir araba alıp anadolu yollarında gezip tozayım.
  • tabudeviren  (10.02.18 22:11:05) 
Üzülüyorum. Sevgilimle yapılacaklar listemiz var, mümkün mertebe biriktirdiğimizden gezilere para ayırmaya çalışıyoruz. Bir iki günlük bile olsa. Ama keşke daha sık gezebilsek çok isterdim para ve zamanımın daha fazla olmasını


  • mutlusismankedi2015  (10.02.18 23:47:23) 
Vakit varken para olmuyor, para varken vakit olmuyor, her ikisi olduğunda artık gezecek hal kalmıyor :)

Gezmek sevilince bi yolu bulunuyor aslında. Önceliği gezmeğe veriyorsun çünkü. Sigarayı bırakıp sigara parasıyla gezmediği yer kalmayan tanıdıklarım var. Alışverişlerini dikkatli yapıp epey fark yaratan var, onunla geziyor. Bi oda, az eşya, minimal yaşam bol gezmek yapan var..
İndirimli uçak bileti takip edebilirsin, blabla car gibi uygulamalar var...

Başında çoluk çocuk yok, sırtında tuz torbası yok. İllaki bi yöntem bulursun. Bi süre geçici bi işe gir, o parayla git gez. Gençsin, erkeksin, bu yönlerden de kısıtlanacak bi durumun yok.

mesela bi örnek:
www.facebook.com
  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (11.02.18 00:12:03) 
@hayat aklini konusacak bir filozof uret: Çok güzel konuşuyorsunuz da maalesef yine de aileden gelen istekler, maddi yetersizlikler ve çalışan bir birey olunca da tatmin etmeyecek derecede kısıtlı zaman dilimleri hep bu zevke engel oluyor ister istemez. Yine dediğiniz duruma geliyor aslında: İş olunca zaman olmuyor, zaman olunca para olmuyor. Bazıları dünyayı uzaktan görmeye gelmiş gibi...


  • m e b  (11.02.18 00:36:24) 
yıllar önce, lisede miydim neydim, yaz tatilinde koltuğa yayılmış tv'deki klişe gezi programlarından birine bakıyordum. programda belden aşağısı felçli bir ingilizle karşılaştılar. bizim kıyı şeridine tatile gelmiş, çok beğenmiş ve yerleşmeye karar vermiş. program arasında hava alayım diye kalkıp bizim balkona çıktım. karşıda teyze apartmanların arasından günde ancak 2 saat güneş alabilen 2-3 metrekarelik balkonunda güneşleniyordu.
kendime karşı biraz acımasızımdır, bu nedenle kendime üzülmem ve zaten şahsen hak ettiğim hayatı yaşadığımı da düşünüyorum, yalnız böylesi durumlarla karşılaştığımda başkası için üzüldüğüm oluyor.

  • misterturist  (11.02.18 00:37:11) 
ben çok üzülüyorum, fakat yapacak pek bir şey de göremiyorum. gezmek istediğim onca yer varken 15 günlük yıllık izin pek umut vadedici gelmiyor. gap yıl şartmış, bunu anlıyorum şimdilerde yeni yeni hatta.


  • yaraticinick  (11.02.18 00:41:16) 
Üzülüyorum. Zaman ilerledikçe yapma şansımın da azaldığını düşünüyor ve daha çok üzülüyorum. Bir de Türkiye’nin koca dünya üzerinde kapladığı yere bakıyorum, daha da üzülüyorum.


  • lazor  (11.02.18 04:53:26) 
TÜrkiye'de şartlar maalesef sadece çalışmaya itiyor insanı. bir yer gezeyim, iki yer göreyim işi bitti asgari ücretli için. Gitmeye kalksa işi bırakması lazım. Ben Afyonkarahisar'da gezilecek yerler olduğunu bilsem bile savaş alanlarının olduğu yerleri gezdim. Bilinen yerlerden ziyade araba ile köy yollarından giderek ismi bilinmeyen şehit mezarlarını gördüm. Hala da geziyorum. Afyonkarahisar'da bile çoğu yeri gezemediysem bütün Türkiye benim için çok büyük bir alanmış gibi geliyor. Halbuki dışarıdan bir çok arkadaşımı gezdirdim. Onlar da; Ülkeyi hiç gezmemişiz." diye hayıflandı. Son olarak üzülüyorum gezemediğim için.


  • ceyhan prensi adana  (11.02.18 16:07:20) 
[]

Burası İstanbul'un neresi tam olarak?

mobile.twitter.com

Anadolu yakasından çekilmiş. Üsküdar ya da Beykoz'dan çekilmiş büyük ihtimalle ama tam olarak neresi bu yokuş?


 
Üsküdar kuzguncuk tarafları olabilir ama orayı pek bilmediğim için emin değilim


  • siyah giyen adam  (10.02.18 15:23:12) 
bir an çengelköy diyesim geldi ama bence de kuzguncuk.


  • zgrydn  (10.02.18 15:45:27) 
[]

Elinde "A Very Short Introduction" serisinin e-kitap hali olan var mı?

Merhaba. Belki bilenleriniz vardır.
Oxford'dan "A Very Short Introduction" serisi var. Sanat, bilim, tarih, felsefe ve siyaset alanında başlıca konulara değiniyor. Acaba bu serinin PDF ya da epub sürümüne sahip olan varsa benimle paylaşabilir mi? Telefondan okuma yapacağım için epub sürümü çok daha makbule geçer ama PDF de kabulüm.



 
bende var bi bakayım

edit: zipli hali 980mb , drive'a yüklemeye çalışıyorum oradan link verebilirim, başka nasıl paylaşabilirim bir önerin varsa onu da deneyebilirim
  • freebird5406_2  (08.02.18 16:34:59 ~ 16:40:08) 
  • pide  (08.02.18 16:37:59) 
@pide: PDF telefondan biraz daha zor okunuyor kayma vs olduğu için, o yüzden önceliğim epub. :)


  • m e b  (08.02.18 16:42:31) 
extension'a göre sıralama yapınca 34. sayfada mobi uzantılılar başlıyor, 37. sayfada da epub uzantılılar. gen.lib.rus.ec


  • pide  (08.02.18 16:45:36 ~ 16:45:50) 
@pide: Çok teşekkür ederim.


  • m e b  (08.02.18 16:50:05) 
@freebird5406_2: Çok zahmet verdim, teşekkür ediyorum. O yöntem gayet pratik. Eğer sorun çıkarsa sen yükleme yaparken, yukarıda link verilmiş, oradan tek tek de indirebilirim.


  • m e b  (08.02.18 20:00:48) 
Ben de aramıştım ama bulamamıştım. Yüklenince bana da atar mısınız linki? Teşekkür ediyorum.


  • Giovanni Pipitto  (08.02.18 22:31:58) 
[]

"d u y u r u l a n d i n i z" akımının çıkış noktası nedir?

sosyal platformlarda çok takılıyorum ama "x l e n d i n i z" akımının çıkış noktasını bilmiyorum. nereden türedi bu?




 
yorekok+1
ben de böyle biliyorum.

  • bass solo take one  (06.02.18 22:29:20) 
"şakalandın" ne zaman başladı bilmiyorum ama How I Met Your Mother'da "you have been lawyered" (~avukatlandın) vardı www.youtube.com

10 senesi vardır muhtemelen.
  • gonion  (06.02.18 23:32:49) 
Çıkış noktasını bilemem ama ben ilk himym dizisinde duymuştum bu kalıbı. Yıllar yıllar evveldi.


  • kendi kendine yasayan yavrucak  (07.02.18 00:26:35) 
bahsettiğin şekilde yaygınlaşması youtuberlar arasında oldu galiba. youtube fenomenlerine yapılan şakalar, onların birbirine yaptıkları şakalar vs. sonra her youtube videosunun altında xlendiniz filan derken.


  • rotten head  (07.02.18 00:34:10) 
bunun başı bence terminatör filmlerindeki "terminated" memegenerator.net

zamanında mtv de punk'd ve pranked diye iki şaka programı vardı
multiplayer dünyasında owned, pwned şeklinde de kullanılışı yaygın
gta çağında da wasted kullanımı yükselmişti

ister istemez sonunda türkçeye de x lendin şeklinde geçtiğini düşünüyorum
  • freebird5406_2  (07.02.18 00:50:51 ~ 01:00:30) 
@m e b, ehe. rica ederim :)


  • güneyli çocuk  (07.02.18 00:58:43 ~ 02:00:50) 
@güneyli çocuk: Farklı bir bakış açısıyla güzel yerden yakalamışsın, okurken hayret ettim ve bir yandan da gülümsedim.
TEB RİK LEN DİN!

(Bu arada pek sevemedim bu akımı.)
  • m e b  (07.02.18 01:38:25) 
T e l i f l e n d i n

Türkiye şubesi Yorekok bence de.
  • taktikmaktikyokbambambam  (07.02.18 04:27:09) 
rick rolled vardı bi de...
"you got rick rolled" 4chan'dan çıkmıştı sanırım.

  • allegrezi  (07.02.18 04:30:27) 
[]

Bu sabun paketi üstündeki çiçeğin adı nedir?

Geçen markete girmiştim, deterjan reyonu kısmında çok güzel bir koku geldi burnuma. Baktım, bu Lux marka el sabunlarından geliyor. Üzerinde hangi çiçek olduğu yazmıyor ama internetten baktım, aynı paket ve aynı çiçek resmiyle kimi paketin üstünde "siyah orkide ve ardıç" yazıyor, kiminin üstünde ise yalnızca "egzotik kokular ve nilüfer yağı" diyor. Benim gördüğüm paket ise direkt aşağıdakiydi:

image.11st.my


Bu çiçek ne çiçeği? Yoksa aynı çiçeği hep kullandıkları için benim aradığım koku bunun kokusu olmayacak mı? Tütsüsünü almaya çalışacağım da.

 
egzotik yağlı ve lotus kokulu diyor.


  • Photographer  (04.02.18 21:51:08) 
Burada da farklı diyor: www.chasevaluecentre.com


Bir de duyurumdaki görselin tam olarak neresinde diyor onu?
  • m e b  (04.02.18 21:59:24) 
zambak/orkide olabilir gibi.


  • qobel  (04.02.18 22:00:41) 
duyurudaki görselin burasında diyor

www.amazon.com

"Purple (Magic Spell) for soft and fragrance skin with fine aromatic oils & lotus essence. Lux brings out the star in you, making women who use it more gorgeous naturally!"
  • Photographer  (04.02.18 22:09:06 ~ 22:09:33) 
Herhalde aynı görsel ve paketi kullanarak farklı kokular yapmışlar. Üç farklı pakette, üç farklı tanım var çünkü.


  • m e b  (04.02.18 22:14:12) 
ben şunu söyliyeyim, hem'in tüm çiçekli tütsüleri var bende, 10 çeşitten fazladır.

içinde güzel kokan sadece 2 tane var, emin ol o 2 tane de yasemin ile magnolia

sen şimdi rengi görüp,(sabun kutusu ve hem tütsü kutuları) lilac, lotus, floral boquet falan alacaksın, eve gelince hüsran :)

rengi ve üstündeki çiçeğe en çok benzeyen de lilac, en berbatı da o, 20 hacı yağı sürmüş dede gücünde. açıp yakmamla çöpe atmam bir oldu.
  • Photographer  (04.02.18 22:42:55 ~ 22:46:20) 
[]

Duyuru moderatörleri hesap sahibini biliyor mu?

Burada birden fazla hesabı olanlar ya da Ekşi Sözlük hesabı ile buradaki hesabı farklı olanlar var ya hani, moderasyon ekipleri bunların aynı kişi olduklarını görebiliyor mu?




 
zorlarsa gorur iki ayni hesaba ayni bilgisayardan, ayni ip adresinden giriyorsan anlar senin oldugunu.


  • eksi sozlukte eksiyen adam  (03.02.18 22:17:52) 
İşte onlarda öyle bir konsol var mı? Misal görebiliyorlarsa dolandırıcılık yapan bir sürü kullanıcıları neden engellemiyorlar?


  • m e b  (03.02.18 22:21:04) 
[]

Hiç miyavlamayan ve sürekli kuyruk titreten kedi normal mi?

Bizim apartmanın civarında, tahminen 1-3 yaş arasında bir sokak kedisi var. Kedi çok sıcak, kendini sevdiriyor. Yiyecek bir şey verince şapır şupur yiyor. Ama bu kedinin hiç miyavladığını duymadım. Yani onlarca sokak kedisi sevdim, okşadım, besledim ama bu kedi hiçbir şekilde ses vermiyor, normal aç kediler gibi daha fazlası için ses etmiyor. Sağır değil herhalde çünkü sesin geldiği yöne yönünü veriyor vs. Nadiren bir hırıltı duyuluyor, sanki dilsiz birinin bir kelime söylemeye çalışması gibi. Bir de titreşimdeki bir telefon gibi kuyruğunu dimdik yapıyor ve seri şekilde titretiyor. Sürekli kendini duvara ya da elime sürtüyor.


Bu kedi normal mi? Veterinere götürmem imkansız duruyor şu işsizlikte.

 
kedi mutlu, endişelenecek bir şey yok gibi görünüyor. bazı kediler çok nadir miyavlıyor.


  • evde liyakat kalmamis  (02.02.18 23:42:07) 
Az çok kedilerden anlarım. Sorun yok gibi geldi bana da.


  • Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir  (03.02.18 00:11:38) 
[]

Anne ya da babanızın küs olduğu biriyle siz de küs müsünüz?

Hani akrabalar arasında bazen küslük yaşanır ya. Anne ve babanızın küs olduğu kişiler olunca, siz de küslüğü sürdürüyor musunuz yoksa "Annemlerle onlar arasında bir şey bu. Beni ilgilendirmez, konuşurum." mu diyorsunuz?


Bizde böyle bir durum var. Anne ve babama haksızlık yaptıklarını gördüğüm için karşı taraf benimle konuşma konusunda sıkıntısı olmasa bile ben küs duruyorum. Siz ne yapıyorsunuz böyle durumlarda?

 
haklı olan taraf ailemse, küs oldukları kişiyle muhabbeti keserim ama denk geldiğimde selam da veririm. küslük ilkokulda bitti benim için.


  • brakgn  (28.01.18 20:55:40 ~ 20:56:06) 
ben küs olmam. ama ne yazık ki olanlar vardı. dayılarımla aynı şehirde yaşıyoruz. bir ara yolda beni görmüş, ben görmemişim. adam buna tavır yapmış. daha sonra annemle konuşurken bunu söylemiş arkamdan. hatta ailemle de kısa bir süre konuşmadı bunu gerekçe göstererek. yuh dedim başka da bir şey demedim. daha sonra düzeldi tabi aramız.


  • blue eyes white dragon  (28.01.18 20:57:20) 
evet ben de görüşmüyorum.

ed: aileme göre hayatımı şekillendirmiyorum ve onların düşünceleriyle yaşamıyorum ben de. yazmaya gerek görmedim o kısmını. bu tür ilişkiler çok yıpratıcı oluyor.
  • pinkpeony  (28.01.18 20:59:07 ~ 21:31:00) 
değilim kendi düşüncelerim var o yüzden kimle küsüp küsmeyeceğime ben karar veriyorum.

fakat ailemin düşünceleri ve dedikleri belli ölçüde fikirlerimi etkiler tabiki.
  • powerpufgirl  (28.01.18 21:03:28) 
Bir birey olarak o kişilerle beni de etkileyen bi sorun yoksa görüşmeye devam ediyorum. Herkesin sorunu kendine.


  • bir nick var benden iceri  (28.01.18 21:08:39) 
hayır ama annem eltisiyle küstü. biz ona bayramcı gidince anneme imalı şeyler söylediği için razı olmamıştım ama yine de küsmem. büyüklerin kavgaları bana hep mantıksız gelmiştir.


  • for day to break  (28.01.18 21:33:05 ~ 21:36:27) 
babamla konuşmuyorum mesela.


  • rakicandir  (28.01.18 21:51:23) 
Sanırım çok yakın durmamı engelliyor. Ancak karşı taraf aileme karşı haksız da olsa görüşmeyi kesmiyorum. Arayıp, soruyorum yani.


  • candoguaydin  (28.01.18 22:02:05) 
Ailede kimseyle küslükleri yok annemin de babamın da ama annemin eskiden yakın olup da bi 17-18 yıldır görüşmediği bir arkadaşı var. O arkadaşının kızıyla görüşüyorduk biz aynı lisedeyken sık sık. Annesiyle görüştüğüm de olmuştu o zamanlar.


  • ms brownstone  (28.01.18 22:16:31) 
Annemin babama,
Babamın anneme,
Babamın halama,
Halamın babama,
Babamın kuzenime,
Babannemin kuzenime

diye uzun gidecek küslüklere şahit oldum. Abartı bi' durum olmadıkça umursamam küslükleri.
  • 6 yasimdan beri metal dinliyorum  (28.01.18 22:32:14) 
Annem teyzemle küs, ben konuşuyorum.

Küslüğün nedeni çok önemli.
  • cikmaz sokaktan cikagelen cocuk  (28.01.18 22:49:41) 
Ne olursa olsun beni annem babam buyuttu, hala amca teyze vs degil. Evde belki yaptigin yanlis vs derim, ortami yumusatmaya calisirim ama disarda tam destek, full destek olurum.


  • beriberi  (28.01.18 22:54:41) 
ben kendimi bildim bileli annemle babama dayımla konuşmuyordu, dolayısıyla benim hiç tanışıp konuşacak ortamım olmadı. Gördüğümde de hiç konuşmaya yeltenmedim o da yeltenmedi.

ama kuzenlerle aram iyiydi mesela.
  • facebook  (29.01.18 07:30:15) 
[]

Caps arşivi istiyorum ama...

Önceden telefonumda galerimde her duruma uyan, İngilizce tabirle "reaction gifs/memes" gibi görseller vardı ama telefonum sıfırlanınca hepsi uçtu gitti.
Mesela arkadaşınız herkesin bildiği bir şeyi bir tek kendisi fark etmiş gibi bir şey söyler de siz şak diye Sherlock Holmes resmini atarsınız ya, onun gibi.

İşte ben bunun gibi görsellerin yer aldığı bir arşiv istiyorum. Var mıdır böyle bir şeye denk geleniniz? Ya da sizin öyle bir arşiviniz varsa bana yollayabilir misiniz? İnternette 4chan ya da Reddit gibi yerlerin arşivine baktım ama bizim mizah anlayışımız ile farklı olduğu için pek hitap etmedi bana.

 
WhatsApp tan gif göndermeden seçiyorum gif.i.


  • renegade  (28.01.18 00:14:31) 
[]

Kanal İstanbul gibi projelere nasıl izin veriliyor?

Mevcut hükümetten ve projenin gerekliliğinden bağımsız olarak böyle devasa ve geri dönüşü olmayan projelere bir engel yok mu? Diyelim ben MEB Parti olarak iktidara geldim ve "Bundan sonra Silivri'yi devasa yapay göl haline getireceğiz. Çanakkale'nin bir yakasını da kesip bir ada haline getireceğiz." diyerek işe koyuldum. Beni durduracak bir yasa yok mu teknik olarak? Yani her hükümetin böyle bir şey yapmaya izni var mı? Asıl öğrenmek istediğim şey bu.




 
yurutmeyi durdurma davasi acilir. danistay bakar. daha sonra cikacak karar yargitaya tasiniyor mu hatirlamiyorum. ayrica anayasa mahkemesine basvuruda bulunabilir belki. gerci bundan da emin degilim.


  • baldur2  (26.01.18 13:09:38) 
Olsa bile KHK'yla işlevsiz hale getirilemez miydi? Belki başka zamanda evet ama şuanda koruyacak bir kanun olsa da işe yaramazdı.


  • Nature Works  (26.01.18 13:09:39) 
Normal şartlarda izin çıkmayabilir. Tabiatı koruma kanunu var mesela. Ama şartlar normal değil.


  • amortisman  (26.01.18 13:11:40) 
karar çıksa bile "kamu yararına değil, zaten para harcadık bundan sonrası daha zarar" deyip devam edilir.


  • hosein  (26.01.18 13:32:25) 
Soru yanlış çünkü izin isteyen yok, dolayısıyla veren de. Normal bir ülkede evet biri birilerinden izin almak zorunda olurdu.

Edit: Tamam ben başka bir şey kastettiğini sanmıştım o cümleyle. Ama cevabım aynı, Türkiye'de biri iktidara geldiyse her istediği haltı yapar, kim olduğu önemli değil. Sen de yaparsın.
  • i was made for you  (26.01.18 13:47:05 ~ 14:01:16) 
@i was made for you: O yüzden mevcut hükümetten bağımsız olarak ele alalım dedim. Yani mevcut yasa ve kurumlar arasındaki yönetmeliklerde vs bu konuda bir boşluk/engel var mı normalde Türkiye'de? Sen, ben, Kemal Kılıçdaroğlu ya da Devlet Bahçeli bile olsa başta, böyle bir şeye kalkışabilir mi? Asıl öğrenmek istediğim şey bu.


  • m e b  (26.01.18 13:59:00) 
nee? sen türkiye'nin gelişmesini istemiyorsun! bunlaaaar, birinci köprüye de karşı çıkmıştı!

idare mahkemesiydi, danıştaydı, aym'ydi falan hiç oluru yok. geçti, bitti onlar.

ortak akıl falan da hak getire... o, herkesten daha akıllı ve her şeyin en iyisini düşünür zaten!
  • runagain  (26.01.18 14:04:24) 
Çed raporu diye bir şey var, çevre etki değerlendirmesi, normalde bu rapordan olur almayan şeylerin yapılmaması gerek ama uyduruyorlar.

Bir de mevcut hükümetten yine bağımsız, çevre düzeni planı denen bir şey var. Büyük planlar bunlar. Bunları da genelde bakanlık onaylıyor, e bakanları atayan da başbakan.

Sonra tmmob falan planlara itiraz ediyor eğer imar yasalarına falan göre yapılmadı ise. Ama öte yandan yasaları belirleyen kim, meclis. Mecliste de salt çoğunluk elde edebiliyorsa hükümet istediği yasayı geçirebiliyor.
  • senolll  (26.01.18 14:46:00) 
[]

Samimi bir arkadaşınıza 3,5 attıracak bir şaka yaptınız mı?

İki avukat arkadaşım bana ortaklaşa bir şaka yaptı. Olay örgüsü gerçekten güzeldi ama konu hukuki olduğu için ve bu konuda bilgim olmadığı için bayağı korktum. Üstünden bir ay geçti. Şimdi öcünü almak istiyorum ama aklıma güzel ve etkili bir fikir gelmiyor. Siz arkadaşınıza unutulmaz (belki de onu korkutacak) bir şaka yaptınız mı? Yaptıysanız kısaca ne yaptınız? Bu bana fikir verebilir belki de.

Not: Sorduğum elbette "Pöööh!" diyerek korkutma ya da "Kaza yaptım, koş gel!" şeklinde değil.


 
Ankara'da dersanede çalışırken hava karlıydı. İki İzmirli arkadaş hiç derse falan giresimiz yoktu. Bunu duyan 4-5 arkadaş alelade bir kağıda kar tatili oldu diye yazıp kapıya asmış. Biz sevinçle üstümüzü değiştirirken şaka falan dediler. Dedik bu iş burda bitmez.
(Ara bilgi: Önceden dersanelerde hafta sonu 8.30-19.30 arası 13 ders olurdu. Alayımızın canı çıkardı)
Dersanenin kurucu müdürü bizi İzmirli olduğumuz için severdi. Ona gidip durumu anlattık dedik "Biz haftasonu dersler 14 saat oldu diye kağıt getireceğiz. İmzalar mısınız?" Tamam dedi sağolsun. Genel Merkez, Kurucular Kurulu, Kurucu Müdür, Şube Müdürü vs adına 6 7 tane imza ve mühür atıp verdi kağıdı.
Kimse yokken kağıdı kapıya astık.
Teneffüs oldu gelen yazıyı okuyor; surat eşekten düşmüşe dönüyor. Bize şakayı yapanların elebaşı (en yakın arkadaşlarımdandır) "ben istifa ediyorum" dedi. Doldurdu istifa mektubunu. Bana dedi "Sen de et gevşek gevşek gülme a... sinirin mi bozuldu noldu!" bunu duyan 6 7 kişi ben de ederim tribine girdi. Ben dedim. "Kusura bakmayın gurbetteyim ben edemem. Burda yatarım gerekirse" Diğer İzmirli arkadaş "ben de yeni kredi çektim kusura bakmayın. Siz edecekseniz buyrun" dedi. Ki o zamana kadar her olaya ortak giren; herşeyde birlik olan bir ekiptik biz.
Bir hoca çekti beni. Abicim destek olun söz ben sana iş bulcam diyo. Neyse öğrenci zili çaldı. Bizim arkadaş kalktı. Kağıdı yırttı. Ben dedim şaka öyle olmaz böyle olur.
Sonrasında Allah bir dediğimize inanmaları 2 ay sürdü ama olsun :))
  • ismira007  (25.01.18 02:19:06) 
[]

Bizi internette tam anlamıyla gizleyen yöntem yok mudur?

Ben artık internette bakındığım bir şeye veya konumuma göre dayatma istemiyorum. Tamam, engelleniyor çeşitli yöntemlerle ama ben tam anlamıyla gizlenmek, arkamda hiçbir iz bırakmamak istiyorum. En sonki konumumdan dolayı Google'a bir marka aratınca hemen bana yakın olanı gösteriyor. Bu beni korkutuyor.


Android kullanıyorum, en çok telefonda vakit geçiyorum. İstiyorum ki şebekem dahi bilmesin ne yaptığımı, hangi sitede takıldığımı, ne aradığımı, hangi uygulamaları kullandığımı. Yok mu buna bir çözüm? İstiyorum ki ABC sitesi ya da uygulaması üzerinden işimi halledeyim, kullandığım operatör beni hep ABC'de takılıyor sansın.

Not: Konumum her daim kapalı, oturumum da açık değil.

 
Android'de o biraz zor. Varsa da ben bilmiyorum. Ama bilgisayarda sen browserı kullanırken başka şeyler aratan- böylece bilgileri bir nevi zehirleyen programlar var.

cs.nyu.edu

linuxta qubes os var, virtual machine yoluyla ayırıyor yaptıklarını falan filan... no android.
  • binder dandet  (13.01.18 20:07:40 ~ 20:14:36) 
@camussar: Onu da biliyorum ama yine de aklıma takılan bir şey var. Diyelim ki ben şüpheli şekilde ölüp gittim. Araştırma yapılırken "MEB, en son internette çükübik aratmış. Fikibok sitesinde de takılmış." diye log tutulmasına engel olabilir mi Duck Duck Go?


  • m e b  (13.01.18 20:25:16) 
çükübikin kalitesine , fikibokunsa hardcoreluguna göre değişir bence.


  • binder dandet  (13.01.18 20:31:04) 
aklıma şu geldi istemsizce: assets-auto.rbl.ms


  • river song  (13.01.18 20:56:06) 
3310 falan kullanman lazım. Androidde (ios'ta da öyledir kesin) geçen şey çıkmıştı, "konum kullanma" desen kapatsan bile google kaydetmeye devam ediyormuş. Normalde seçimlik şeylerin çalışması lazım ama sen kapatsan bile kaydediyorlar öyle düşün.

sanal makine, vpn vb. bir sürü şeyin kombinasyonuyla belki oluyordur ama çok zor çok uğrşalı olur herhalde. Hani onlarda da sıradan insanlar bulamaz ama devletlik bi işin olursa illa ki bulunur. İnternetteysen anonimlik diye bir şey olduğuna inanmıyorum.
  • rodriguez2  (13.01.18 21:55:18) 
Andorid'in daha güvenli rom'ları var onları kullanın bir nebze anonimliği sağlarsınız ama bence yine her şekilde iz bırakırsınız, gsm hat size aitse, telefon size aitse baştan zaten kaybediyorsunuz.


  • gezegen olan pluton  (13.01.18 22:21:20) 
[]

Kendimi çok aptal ve yetersiz hissediyorum.

Şu hayatta genel olarak hiçbir başarım, kayda değer hiçbir meziyetim, yeteneğim veya beni bir konuda ileri götürecek bir yönüm yok. Ot gibi geldim, ot gibi yaşıyorum ve ot gibi ölüp gideceğim. Okuduğum okullar da bitirdiğim bölüm de dahil buna. Özellikle işsizlik beni psikolojik olarak çok yıpratıyor. Kendimi diğerlerinden ayıracak, beni bir adıma götürecek başarım, deneyimim yok. En son banka sınavına girmiştim gişe memurluğu için, bugün o açıklandı. Sonuç yine hüsran. Bu hislerimi daha da pekiştirdi. Halim böyle olunca ne okuduğumdan, ne yediğimden ne de uyuduğumdan bir şey anlıyorum. Ot bile ekolojik denge açısından daha faydalı bir varlık gösteriyor benim yaşantıma göre. Tek istediğim keşke hiç doğmasaydım...

Neyse, biraz iç dökmek istedim. "Nasıl kurtulabilirim?" gibi soru sormayacağım, çünkü biliyorum ki bazı şeyler nasıl geldiyse öyle gidiyor. Siz böyle bir durum yaşıyor musunuz?


 
Yıllardır böyleyim. Yılbaşı gecesi intihar planları yaparak geçti Hatta. Hayatımdan umudu kesmiştim. Bir gün oturdum, İki film üst üste izledim. Tamam ya, dedim, benim zaten en başından beri yapmak istediğim şey buydu. Akıntıya karşı yuzuyormusum. Öğretmenim, 30 yaşındayım ama bu sene üniversite sınavına girip sinema okumaya karar verdim. Çünkü cidden senin de söylediğin gibi elimde avucumda bi şey yok. Dolayısıyla kaybedeceğim de bi şey yok.

Yani bir tutkun varsa ona tutun Yoksa zilyon sene çıkamazsın depresyondan. O ölü toprağını atamazsın üstünden.
  • femme vitale  (11.01.18 22:58:29) 
zamanında bende işe yaramıştı umarım senin için de güzel şeylere neden olur "ayağını sıcak tut, başını serin, kendine bir meşgale bul, düşünme derin derin" sevgiler


  • rhoda  (11.01.18 23:08:23) 
belki de oylesindir.


  • purple rain  (11.01.18 23:13:06) 
hocam senin gibi insanlar genellikle bi konuda acayip yaratıcı ve başarılı oluyor, sanırım sen bunu keşfetmemişsin henüz.

işsizlik psikolojisi berbat bişey bende de var bu.

ben oyalanmayı tercih ediyorum.
  • killerbee  (11.01.18 23:13:34) 
Sizin durumunuzdaki bir insana bunu kabul ettirmek kolay olmayacak ama kesinlikle hissettiğiniz gibi değilsiniz. Aksine siz yeterli ve akıllı bir insansınız. Önce bunu hatırlayın. Klasik bir hikaye vardır balıkları kavağa çıkma meziyetlerine göre değerlendirirsek onları başarısız görürüz ana temalı. Muhakkak sizin de iyi olduğunuz bir alan var. Herkes başarıyı kavakla ölçüyor diye kendinizi yetersiz bulmayın. Balık olmaktan usanmayın. Kendi alanınızı er ya da geç bulacaksınız.


  • nifak tohumu  (11.01.18 23:31:24) 
Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin. Bu sözü hatırla kimse mükemmel değil imrenek baktığın yerlerde de ne acılar var. Mücadeleye devam...


  • Fritz-X  (11.01.18 23:34:18) 
ben de böyleyim.


  • pinkpeony  (12.01.18 00:07:42) 
Beni anlatmissin. Yalniz degilsin.


  • yarey  (12.01.18 00:25:03) 
@fritz-x +1
o hitlerin gizli silahi degil miydi bu arada?

  • imnotsureabout  (12.01.18 00:28:51) 
hepimiz öyleyiz panpa.


  • skayas  (12.01.18 00:32:47) 
dostum bu evrelerden zaman zaman geçmiş biri olarak bir şeyler yazmak istedim.

ben bu işin çözümüne kendimi kabul etmekle başladım. o lanet instagram. o lanet facebook var ya. hah işte onlar, senin kendi kendine farketmen gereken "özel" kabiliyetlerini alıp götürüyor. yerine sixpackli adamlar, 500 iq lu norveçliler koyuyor. gerçekten basit bir insan olabilirsin. bu gocunulacak bir şey değil, sahip olduğun "normallik" algısını değiştirmeye çalış. büyük alimlere düşünürlere yönel. hepsinin külliyatına sahip ol demiyorum. benim görebildiğim hepsinin gerçekten egolarını yakıp kül etmiş insanlar olması. ihtiyaçların azalırsa sahip olmak isteyeceklerin de azalacak, dolayısıyla elindekilerle mutlu olmayı öğreneceksin. ne konuştum amına koyim ya. neyse. kal sağlıcakla.
  • spalm  (12.01.18 01:16:44) 
bugün batarsa güneş yarın yeniden doğar


  • regardless of what they say  (12.01.18 01:19:06) 
@Fritz-X ; yorumun için kendi adıma teşekkür ederim.


@ m e b;
aynısı bende de var, iki senedir geçemediğim ingilizce sınavı var lanet olası döktüğüm parayla pasaport alıp avrupa turu yapardım en ucuzundan öyle diyim hesabı sen anla..

halavazgeçmedim inat başarısız olmak da bi sonuç, yenile yenile kazanacaksın.

ismini vermek istemediğim yani nickini vermek istemediğim biri var, hiç tanımıyorum adınıdahi bilmiyorum iki satırmesaj yazıyor nasıl deşarj oluyorum anlatamam. o kadar destekleyici konuşuyor ki, sanki yanıbaşımdan biriymiş gibi.

daha pozitif olmaya çalış. pes etme.
  • antik depresan  (12.01.18 01:26:15) 
Ahan da ben, daha iki gun once "Vallahi malim" diye agalyip panikten butun gun bilgisayar bis yapamayip rezil oldum. Bugun onu toparlamaya calisiyorum hala. Mayis'tan beri boyleyim, yeni yeni toparliyordum. 4 gundur yine dagittim. Var ya, yer yarilsin ya da gorunmezlik yapan pelerin versinler, kimse beni goremesin, bulamasin, herkes beni unutsun istedim bir donem. Hala da kalici bir cozumdense bunun daha guzel geldigi zamanlar oluyor. Olme hevesim ya da oyle bir niyetim yok; nefes almak gibi asiri sevdigim bir aliskanligim var.

Senin yasadigin durum sadece sana ozgu bir durum degil. Statunle de alakali degil. Eskiden danismanlik yaptigim bir part time is vardi; calistigimiz buyuk bir holdingin gecesinde koskoca holdingin CEO olmasa da buyuklerinden biri icip icip "Ben beceremiyorum bu isi. Iyi degilim yeterince, cok yetersizim, cok gerizekaliyim. Bir gun herkes ne kadar kotu oldugumu anlayacak diye odum kopuyor" deyip muzikle sallanmaya basladi. Biz mavi ekran verdik, cunku adam bildigin dupeduz basarili. Ayni gun adamla calismisiz, super performans gostermese de rezil olacak, eziklenecek bir calisma gostermedi. Bir sure adama bakip "Allah Allah, hic derdi yok herhalde" dedik. Meger adam aylardir bunun yuzunden depresyondaymis. O adam kadar basarisiz olmak icin neler vermezdin, degil mi?

Simdi bu durum sana biraz salaca gorunmus olabilir. Sonucta adam hayvan gibi basariliyken miziklaniyor. Nereden baksan simariklik gibi ama ayni sey senin icin de gecerli. Hani, adamla aranizda bir miktar insan vardir para ya da unvan olarak olarak ama senin de altinda milyonlarca insan var. Onlar da senin universite okumus olmana bakip "Oha lan, universite okumus. Bir de basarisizim diye agliyor" der.

Bana psikolog boyle dedi. Bunu hatirlatti. Benim isime yaramadi, "Bana ne onlardan. Ben istedigimi ve ugrastigimi beceremiyorum, boyle de olmuyor. Ayrica bircok insan da benim yapamadigimi yapiyor" dedim. Bu sefer "Her insanin yetenekleri, sinirlari, potansiyeli farkli. Karsilastirma kendini" dedi. Ben de "Acik acik yetersizsin onlara gore diyemiyorsunuz da; acik acik limitler var, potansiyel, yetenek mi diyorsunuz" dedim. "Hayir, bazilari icin kolay olan senin icin zor olabilir" dedi. Sonra uc seans daha "Ama tabii potansiyeller de var" kisir dongusunden sonra psikiyatr/terapiste attim kendimi. Buyuk olasilikla benzer bir durumda oldugunu tahmin ediyorum, o yuzden kesifte isine yarar belki. Kadina "Bu hissettigim anksiyete mi bilmiyorum ama neyse bu, sirtimda dev bir suluk gibi. Zaman icinde kanimi eme eme agirlasti, yordu ve bir saniye beni yalniz birakmiyor. Gittigim her yere bu sulukle gidiyorum. Arkamda oldugunu biliyorum ama kurtulamiyorum. Siki siki yapisti, cikarmaya calistikca daha da yapisiyor. Ben de ugrasmaktan vazgectim, yanimda gezdiriyorum". Kadinin gozleri iri iri acildi "Bu anksiyete degil, bu bir" dedi. Sonra da durdu "Bu hissettigin utanc." dedi. Sonra da bu benzetmeyi kitabinda kullanmak icin izin istedi. "Bu tipik bir utanc tanimi. Utanc ruhun yada vucudun batakligi olarak tanimlanir kitaplarda. Senin de suluk demen buna cok guzel uydu; cunku suluk de bataklik gibi ne kati ne sividir, tutamazsin, bas edemezsin, yutar" dedi. Bu sekilde en azindan literature bir benzetme kazandirmis oldum, benim isime yaramasa da. Sonra da daha once dinledigim bu kadinin konusmasini onerdi.
www.ted.com

Bu his yuzunden "Nasil baslarsa boyle gider" gibi bir izlenim hakim, cunku gittigin her yerde pesinde ve seni birakmiyor. Savasmaya calistikca o daha guclu geliyor ve sen batsan o batmaz gibi. Cunku "kurtulmak" yanlis kelime. Bununla savastigin surece sen kaybedersin, senin savasmandan ve caresizliginden besleniyor zaten. Yarayi kasirsan daha fazla kanar ama iyilesirken de kasinir, bu da oyle bir yara. Aradigin kelime kabullenmek ama boyle gonulsuz kabullenmek degil, sahip cika cika, gurur duya duya kabullenmek.

"Bununla bas etmek icin ilk adim, duygunun utanc oldugunun farkina varmak ve bazi egzersizlerle onu beslememek" dedi bana terapist baci. Bu egzersizler grubuna ve bu ugrasiya da ozsefkat deniyor.

Ornegin, ayni durumda bir arkadasin olsa nasil davranirdin? Sana gelse ve dese ki "Ben is bulamiyorum, kendimden tiksindim", ona ne derdin? Arkadasa, aileye gosterecegimiz sefkati kendimize gosteremiyoruz, ustune bir de kendimizi cezalandiriyoruz. Bu arada kafayi dagitmak icin sacma isler yapabilirsin ya da "Butun gun yataktayim zaten, daha ne sefkati gosterecegim" diyebilirsin. Bunlar sefkat gostergesi degil. Bunlar gercegi dusunmemeye calisma, kendini olaylama, utancla yuzlesmeme aktivitesi.
Ozsefkati su kardesim cok guzel anlatmis
www.youtube.com

Hazir madem evdesin, ozsefkat konusunda arastirma yaparak ve kendine aktif sekilde ozsefkat gostererek biraz daha degisik duygulara girebilirsin.

Ya bu arada sen ne guzel Ispanyolca calisiyordun, o ne oldu?
  • aychovsky  (12.01.18 01:53:43) 
@meb, seni bildim bileli bu havadasın. Bence sana bir dönüm noktası lazım, iş bulsan çok daha iyi olacakmışsın gibi geliyor bana.


  • cikmaz sokaktan cikagelen cocuk  (12.01.18 02:02:33) 
Bunu ben de yaşıyorum. Viktor Frankl diyor ki yaşamını anlamlandıramayan birey, keyifli şeylerle oyalanır (dikkatini dağıtır)

Bu kitabı okumanın öneririm : insanın anlam arayışı

Kitapta yazarın toplama kampındaki yaşamını dinliyoruz. Kurtulanların fiziksel olarak en güçlüler olanlar arasından değil ama daha ziyade yaşamını anlamlamdıran yani zihnine ben buraya gidiyorum diyen kişilerden çıktığını söylüyor. Örneğin yazar kendisini buradan kurtulacağım eve döneceğim, eşimle tekrar bir araya geleceğim gibi motive ediyor.

Aşağısı benim yorumum.

Yaşamı anlamlandırmak derken, bir amaç edinmekten ve hayatta kendine kendi gözünde yer edinmekten bahsediyor bence. Bu bazen dışarıdan çok önemsiz bir şey de olabilir. Kişinin kendisi ve kendisini nasıl gördüğüyle ilgili. Uç bir örnek verelim. Her gün iki çocuğun yaşamlarını iyileştirdiğini ve dinyayı daha iyi bir yer yaptığını düşün. Hayat senin için anlamlıdır.

Başka senaryo. İşinde iyi şeyler yapmayı hedefliyorsun. Bir yandan ailenin direği olup her koşulda tüm gücünle bir arada tutmaya çaba sarfediyorsun. Çocukların geleceği ve eşin ile birkaç hobin ve akraba/arkadaşın arasında dönüyor hayat. Bu da birçok insan için okdukça yeterli.

Başka senaryo. Ressamsın. İşini çok seviyorsun. Ressam olarak doğduğuna inanıyorsn. Yıllar kısa gözüküyor gözüne. Günlerce evden çıkmıyorsun. Kendini işinde ya da hobinde diyelim kaybetmişsin.

Yahut belki de en sağlamı geliyor. Kişinin inanç dünyası. Varlığını temellendiriyorsun. Bu seni normalde başa çıkabileceğini düşünmediğin şeylere dayanmanı, onu farklı gözlerle yorumlamanı sağlıyor. Tüm hareketlerinde dinin esaslarını göz önüne alıyorsun. Bence insanın içinde yaratıcıya sığınma ihtiyacı da var. Bu taraftan da doyuyorsun. Ben kimim niye buradayım sorularına yanıt buluyorsun.

Eğer kendine rol veya hedef biçmeden yaşarsan her şey anlamsız geliyor. Kendini kibrit çöpü gibi hissediyorsun. Başa çıkmak için kimi kendini cinselliğe veriyor. Alışveriş bu iş için biçilmiş kaftan. Alkolle rahatlayan var. Maç (aidiyet), konser, sinema, tiyatro, kitap, tatil, parti ile gerçeklerden bir parça uzaklaşarak rahatlamayı seçeni var. Bazısı da ben bu sorunu çözeceğim. Yer ve anlam bulacağım bu hayatta diyor.
  • EasyTiger  (12.01.18 07:44:38) 
[]

"Okuldan ağrı eve gittim." gibi bir cümle duydunuz mu hiç?

Bu cümle size ne anlam ifade ediyor? Ben bunu çok kullanıyorum ama etrafımdakiler anlayamıyor. Samsunluyuz, bizim evde kullanılıyor. Türk Dil Kurumu web sitesinde de yazıyor oradaki "ağrı"nın ne anlama geldiği. Siz hiç duydunuz mu, kullandınız mı? Kullanıyorsanız nerelisiniz?




 
hiç duymadım


  • pide  (10.01.18 15:45:05) 
bir atölye dolusu samsunluyla çalıştım 4 sene. başlığı okuduğum saniye anladım samsun olduğunu. şivenizle ilgili kötü düşüncelerim var. burada dile getirirsem güzel olmaz. sevgiler.


  • shenergy  (10.01.18 15:45:43) 
Ben hic kullanmam ama sanirim baslangic noktasini anlatmak icin kullaniliyor.

evden agri = evden cikip

anlamama nedenleri daha once duymamis olduklari icindir. cunku tamamen yoresel oldugunu dusunuyorum
  • my pink  (10.01.18 15:47:26) 
ailem karadenizli. karadenizliler kullanır.
"-dan, yolundan" vb. anlamlarına geliyor.

"oradan ağrı (oradaki yoldan) yürü."
"ankaradan ağrı (ankara üzerinden) istanbul'a gittim" şeklinde kullanılıyor bildiğim kadarıyla.

ingilizce de through kelimesine denk geliyor gibi.
  • lesmiserables  (10.01.18 15:48:09 ~ 15:48:42) 
@shenergy: Nedir o düşünceleriniz? Cidden merak ettim, alınmam da. Çünkü arkadaşlarım da eleştiriyor bu ağız farklılığını.


  • m e b  (10.01.18 15:48:41) 
çok duydum, hiç kullanmadım.


  • evde liyakat kalmamis  (10.01.18 15:51:57) 
Hiç duymadım. Alakasız yerlerde kullanılan açık E'yi duyunca "aha Samsunlu" diyorum ama bunu bilmiyordum. :)


  • kobuzchu kiz  (10.01.18 15:51:57) 
kendi aralarında hararetli konuşmaya başlayınca dediklerinden bi bok anlamıyorum. hele ki makina başında bi de işler iyice boka sardıysa yine full şiveye geçiyolardı, yine bişey anlamıyordum. ek olarak normal zamanda dahi çirkin bir ses yumağı olduğunu düşünüyorum.


  • shenergy  (10.01.18 15:52:15) 
orduluyum anneannem kullanıyor bu kelimeyi, annem ve ben kullanmıyoruz. anlıyoruz tabi ama bize geçmemiş kelime.


  • kırkmerak  (10.01.18 15:52:58) 
evde kullanıldığından ötürü farkında olmadan ben de kullanıyordum bu ifadeyi ama memleketi o taraftan olmayanlar doğal olarak anlamıyorlar. böyle geri dönüşler aldıkça ben de kullanmayı bırakmıştım uzun süredir, şimdi okuyunca bile bi garip geldi "ağrı" kelimesi..


  • asocial anchorman  (10.01.18 15:54:20) 
kullanmam ama duydum pek tabii. Tokatlıyım. Daha neler neler duydum :D


  • kitap arasında kalmış silgi tozu  (10.01.18 15:57:41 ~ 15:57:54) 
Akdenizliler de kullanır. "okuldan sonra, okuldan eve gittim" anlamına gelir.


  • silah taciri  (10.01.18 15:59:18) 
ilk kez duyuyorum. orta karadeniz'de kullanılıyor olabilir ama trabzon ve rize'de böyle bir kullanım kesinlikle yok.


  • burya  (10.01.18 16:05:46) 
anne tarafında (trakya) çok kullanılır. ben ağrı olarak değil de arı gibi düşünmüşümdür hep.


  • lazpalle  (10.01.18 16:06:16) 
Orduluyum çok duydum.


  • eazy  (10.01.18 16:08:08) 
ilk defa şu an gördüm. hiç duymadım.

okuldan sonra eve gittim, anlamına geliyor gibi tahmin ediyorum
  • dafuq  (10.01.18 16:08:24) 
@shenergy: Ben de bir şey sandım. Yahu farklı ağızlardan bir şey anlamadığı için doğal olarak bundan hazzetmemek kadar normal ne olabilir? İlk kez duymuyorum bu eleştirileri.

@kobuzchu kiz: Evet, o bende hala var zannedersem. Dalga geçildiğim bir konu da o harf olmuştur. İlk zamanlar çok geriliyordum E harfiyle başlayan kelimeleri telaffuz ederken :)
  • m e b  (10.01.18 16:09:05) 
Orta Karadeniz’de (samsun-ordu) cok sık kullanılan bir ifade


  • nickfury  (10.01.18 16:10:05) 
İç Anadolu luyum çok duydum


  • Bostan  (10.01.18 16:12:50) 
samsunluyum, hic duymadim


  • ahoy kaptan  (10.01.18 16:14:02) 
Tokatliyim, kullanıyoruz. Okuldan sonra direkt eve gittim, anlamında kullanıyoruz.


  • femme vitale  (10.01.18 16:18:25) 
30 yaşındayım ve ağrı kelimesinin bu şekilde kullanıldığını ilk kez gördüm. şoktayım.

ne ifade ettiği kesinlikle anlaşılmıyor ama, bilmeyen hakikaten içerikten çıkaramaz anlamını.
  • treamorg  (10.01.18 16:21:10) 
alanya'da kullanılıyor.


  • eksimeksi  (10.01.18 16:27:14) 
enee, ilk defa duyuyorum ki genelde bilirim boyle farkli kullanimlari.

samsunlu arkadasimin yaninda kullanayim da tepkisine bakayim. :)
  • jimicik  (10.01.18 16:54:41) 
Ömrü hayatımda ilk defa duydum deminden beri ne demek istediğinizi anlamaya çalışıyorum. Türkçesi nedir?


  • Amaranta ursula  (10.01.18 16:54:42) 
iç anadoluluyum, bu kelimeyi biliyorum.

okuldan doğruca, okuldan çıkıp eve gittim diyor.
  • wilhelmwasmuss  (10.01.18 17:11:12) 
bu tür bir kullanımı olduğunu şimdi öğrendim, hiç kullanmadım.


  • pinkpeony  (10.01.18 17:12:01) 
ilk defa duydum.


  • elma  (10.01.18 17:16:13) 
@Amaranta ursula: O da Türkçe gerçi :)

-den sonra, yönünden, boyunca anlamını katıyor.
  • m e b  (10.01.18 17:20:14) 
Ailemde karadenizliler var ama hiç duymamıştım, sayenizde öğrendim :) Çok seviyorum yörelere ait farklı deyişleri.


  • fotrsapka  (10.01.18 17:26:20) 
Tokatlılar olarak bir zirve ayarlayalım bu kadar çoksak. Bizim oralarda yaygındır. Şurdan ağrı çıkıp gelemedi diye serzenişte bulunurlar bolca


  • kompisko  (10.01.18 17:26:26) 
Duymamıştım.


  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (10.01.18 17:55:24) 
duydum, samsun'un köyünde kırsalında. hiç kullanmadım ama.
*samsunluyum*

  • cabiday  (10.01.18 17:57:02) 
İlk kez duyuyorum.


  • ms brownstone  (10.01.18 18:20:23) 
Çok kullanırım ama “ağrı” şeklinde değil “ayrı”şeklinde:

“Sahil yolundan ayrı eve gidelim.”
  • apolitikherif  (10.01.18 19:57:09) 
hahah okur okumaz dedemin sesi yankılandı beynimde :) duydum ama hayatımda kullandığım bi deyiş değil. konuşma arasında duyarsam dikkatimi bile çekmeyebilir. samsuna karadenize falan ait olduğunu düşünmüyordum.

From Samsun...

bir örnek cümle de ben yazmak istedim.
Fıraktıdan ağrı bir çukur kazdım.
  • olutaklidi  (10.01.18 20:08:15 ~ 20:13:43) 
Kayseri'de kullanılır


  • fazla silgisi olan var mi  (10.01.18 21:30:09) 
Baba tarafım Sinoplu ve kalabalık aile. Sinop’ta olmasa da Sinop’un her yönünü kafam şişene kadar anlattılar ve dinledim ama böyle bir cümle duymadım. Anlamı “Okulun oralardan doğru” mu, “Okuldan sonra” mı?


  • aychovsky  (10.01.18 21:50:03 ~ 21:51:20) 
@aychovsky: Yerine göre değişiyor kattığı anlam.

Mesela:
-Şuradan ağrı git. (Şu taraftan/taraf boyunca git)
-İşten ağrı arkadaşıma uğradım. (İşten sonra arkadaşıma uğradım.)
-Ahmet, benim annemden ağrı akrabam olur. (Ahmet, benim anne tarafımdan akrabam olur)
  • m e b  (10.01.18 21:56:32) 
duydum. samsunluyum.


  • nıç  (10.01.18 22:26:35) 
duymamıştım, ama seviyorum böyle değişik yörelere ait kullanımları.


  • misterturist  (10.01.18 22:31:55) 
"okuldan ağrı eve gittim" = okuldan sonra eve gittim, okulun tarafından eve gittim, okulun ordan eve gittim, okula uğrayıp eve gittim, okuldan direkt eve gittim... gelişine göre bu ayarda bi şey anlıyorum.

çok duydum, memleketteyken ben de kullanıyorum. "şurdan ağrı bi geçmiş olsun demedi" mesela. aynen dediğin gibi "-den sonra, yönünden, boyunca anlamını katıyor." ayrıca benim verdiğim örnekte "bahsedilen yerin yakın olduğunu" da söylemiş oluyor. "yakınlık, kolaylık" gibi bi yan anlamı da var yani.

not: tokatlıyım.

ha bu arada şive demişken, bizim çok meşhur "heri" lafını bilen bilir. çarşı pazar filminde onu yanlış kullandılar çok uyuz olmuştum (fark edenlere burdan selam olsun). bu tip "anlamı belirsiz" kelimeleri doğru kullanmak için sanırım bahsedilen yörenin havasını suyunu iyice bi almak da gerekiyor. o yüzden kulağa çirkin gelmesine şaşmadım. :)
  • cilgin korsan ces  (10.01.18 22:40:28 ~ 22:45:50) 
Akdenizliyim, doğu anadolu ve iç anadolu'da yıllarım geçti, ilk kez duydum. :)


  • md11  (11.01.18 02:47:28 ~ 02:48:10) 
[]

Sesi müzik notalarına çeviren bir uygulama var mı?

Ben istiyorum ki şarkıyı mırıldanayım ya da konuşayım, konuşurken anlık olarak hangi notada olduğumu göstersin ya da ses kaydetsin, sonunda bunu notalara döksün. İkisinden birini ya da ikisini de yapan bir uygulama var mı acaba? HumOn diye uygulama var, indirdim ama dediğimi yapmıyor. Düz şekilde kaydediyor ve piyano ile çalıyor benim mırıldandıklarımı. Ama hiç alakası yok. Müzik kulağım yok herhalde ama konu bu değil şimdi.

Android kullanıyorum.


 
herhangi bir tuner uygulamasından söylediğiniz sesin notasını görebilirsiniz. ama düşündüğünüz kadar kolay değil.


  • brakgn  (04.01.18 17:19:57) 
O uygulamaları da denedim ama tek sesi algılıyor nedense.


  • m e b  (04.01.18 17:26:51) 
müzik sadece perdelerden oluşmadığından metronomla düzgün bir şekilde okumadığında program saçmalar. zaten öyle bir program da hiç duymadım. dediğim sebepten düzgün çalışması zor. metronoma ve perdelere uygun okuyan adam da zaten büyük ihtimalle dikte nedir nasıl yapılır bilen adamlar olduğundan kimse girmemiş bu işe.


  • alperz  (04.01.18 19:12:45) 
tuner uygulamalarında sesi algılayabilmesi için doğru bi şekilde uzun bi süre vermen gerekir.
bu bahsettiğin olayı zihnimde canlandıramadım.
dediğin şekilde senin söylediğin her şeyi notaya alsa bile, bunun ölçüsü, süre değerleri bir ton zımbırtı var, bunları seçmen gerekecek. o kadar şeyi bilen adam da oturur notaları yazar zaten.
imkansız gibi.
  • nocturness  (07.01.18 02:59:41) 
[]

Yeni paketteki ilk sigaranın tadı neden saman gibi?

Genelleme mi yapıyorum, benim mi tat alma duyumda bir tuhaflık var, bilmiyorum ama başlıktaki gibi durum yaşıyorum. Mesela paketi açtım ve ilk dalı içtim. Tadı gerçekten oturmamış, saman gibi yavan. Hani sigara nem kapınca hava çekiyormuş gibi oluyor ya, ilk dalda böyle bir tatsızlık var. Sebebi ne ki?




 
size öyle geliyor.


  • brakgn  (04.01.18 00:54:39) 
[]

Otobüste bir şeyler okurken mideniz bulanıyor mu?

Ya da ters koltukta otururken mideniz bulanıyor mu? İstanbul trafiğinde o kadar vakit geçiyor, kitap okuyarak, telefondan bir şeyler okuyarak değerlendirmek istiyorum ama gelin görün ki midem bulanıyor. Ya da yer yok diye ters koltuğa oturuyorum, midem bulanıyor. İlla hiçbir şey yapmadan put gibi camdan bakarak oturacağım.

Farkındayım, soru saçma sapan duruyor da size de oluyor mu, merak ettim.


 
oluyor dusunmemeye calissam da bunu hic aklimda yokken bulaniyor, indigim bile oldu hava almak icin


  • tiredpanda  (02.01.18 21:57:41) 
Ters oturmak etkilemiyor pek ama uzun sure bi sey okuyamiyorum. Ara verip disari bakma ihtiyaci duyuyorum. Ama ilginc bir sekilde bu durum degisiyor. Bazen otobuste kitap yarıladigim olurken bazen mesaj bile yazamiyorum.


  • aquarium  (02.01.18 21:58:45) 
şimdi düşününce bile midem bulandı.

bu konuda ne yaptıysam olmadı. çözümü en son sesli kitap dinlemede buldum
  • yemrem  (02.01.18 22:00:59) 
çoğu insan yaşar bu durumu. sebebi ise beynimizin midemize gönderdiği sinyal. dışarıya bakarsanız düzelir, özellikle ufuk çizgisine bakarsanız düzelir. yapacak bir şey yok uzun süre maruz kalırsanız alışabilirsiniz bu duruma. denizciler bir süre sonra alışır.


  • jangbogo  (02.01.18 22:01:27) 
K E S İ N L İ K L E!

Tıpatıp aynısı bana da oluyor, bir şeye odaklanınca mideme bulantı giriyor. Ne kitap okuyabiliyorum ne oyun oynayabiliyorum. Neyseki müzik dinlememe izin veriyor saygıdeğer beynimiz! Onda bile beden uyardığı oluyor ama neyse. Yüzde 90 cama bakarak geçiyor, camdan dışarı bakınca nasıl mide bulanmıyor da okuyunca bulanıyor ona çok şaşırıyorum halbuki tam tersi olması lazım. Vücut oturuyor ama yollar caddeler sürekli hareket ediyor, beyin error vermesi lazım oturduğum yerden nasıl gidiyorum diye. Ama o ne yapıyor, kalkıyor bunu doğal karşılıyor, gözüm camda olmayınca midemi bulandırıyor.
  • siyah giyen adam  (02.01.18 22:03:15) 
sanırım %10'un falan midesi bulanmıyor. bir tanesi benim.


  • EasyTiger  (02.01.18 22:04:47) 
sebebi şu, otobüs hareket ettikçe iç kulak sarsıntı sinyali gönderir beyne, kitaba odaklanmış gözler ise ''bize öyle bir bilgi gelmedi'' der. bu uyumsuzluktan ötürü mide bulanır.


  • jangbogo  (02.01.18 22:06:37) 
@siyah giyen adam: Ben de aynısını düşünüyorum. Halbuki sabit bir şeye bakınca bulanmaması daha doğal sanki.

@EasyTiger: %10'luk çok az olmuş. Zira milletin çoğu telefona gözünü dikmiş ya oyun oynuyor, ya sürekli mesajlaşıyor ya da bir şeyler okuyor.
  • m e b  (02.01.18 22:10:41) 
ilk başlarda devamlı bulanırdı.Servisde gidip geldiğim süreyi kitap okuyarak değerlendirmek istedim ve uzun süre bulantıyla uğraştım.Bulandığında uzağa baktım ve geçti,devam ettim.Uzun süre sonra geçti,şimdi çok uzun süreli şehirler arası seyahatlerde en ufak bir sıkıntı yaşamıyorum


  • izmirlimuh  (02.01.18 22:12:23) 
jangbogo + 1 : istanbul.baskenthastaneleri.com

aynen aquarium'ın dediği gibi oluyor bana. değişiyor. hız, sarsıntı, eskiden olmasa da ters koltuk artık azdırıcı faktörler benim için. yılankavi yollar, izmir'den istanbul'a otobüsle gidiyorsam, korkulu rüyam oldu.(bkz: menderes) sularını bilemeyeceğim de yolları kıvrımlı hakikaten, iyi isim koymuşlar.

ayakta okuyup midemin bulanmadığı zamanlar da vardı, belki ben hassaslaştım. ivmenin zamana göre türevine türkçede ne deniyor bilmiyorum, jerk olduğu zaman fena oluyor. itki mi desem, ne desem. emedur'du, metpamid'di...
  • godoşu beklerken  (02.01.18 22:14:18 ~ 22:22:35) 
evet oluyor. ters koltukta nadir.


  • ya ben lan neyse  (02.01.18 22:16:42 ~ 22:16:54) 
bir şeyler okumayı bırak spotify'da şarkı seçene kadar kusma durumuna geliyorum ben.


  • king lizard  (02.01.18 22:28:20) 
hayır ..okuyabiliyorum ..sehir içi sehir dısı yolda farketmez okuyorum.hatta ters yönde otururken bile..ama tren dersen yapamıyorum ..sanırım camdan (yandan akan görüntü ne kadar yakın olursa o kadar olumsuz etkili oluyor)


  • bhdrydn  (02.01.18 22:33:27) 
@meb kitap okuyup midesi bulanan adam, msj yazabiliyor çoğunlukla. bunun açıklamasını bilmiyorum. konsantrasyonla ilgili olabilir mi acaba ?

ben ancak deniz otobüsü çok sallanınca okuyamıyorum. ki zaten kitabı sabit tutmak mümkün değil. mesela abimin de bulanmaz. o zaman genetik de olabilir.

edit : trende yahut seyir esnasında ters de okuyabiliyorum.
  • EasyTiger  (02.01.18 22:33:37 ~ 22:34:40) 
Okumayı geçtim, instagram'dan fotoğraflara bile bakamıyorum. Sadece müzik dinleyerek camdan bakıyorum, onda da playlisti önceden hazırlıyorum. Şarkı değiştirmek için telefona biraz uzun süre baktığımda da bulanıyor çünkü.

Eskiden bu kadar değildi, şehirler arası yolculuklarda kitap okumuşluğum da vardır. Sonradan ne olduysa böyle saçma sapan bir şey oldu.
  • cezzar dede  (02.01.18 22:46:35) 
Olmaz mı, hatta konu ile ilgili şöyle bile derim:
“İnsanların güvenini kaybedeceğime, para kaybetmeyi tercih ederim” Robert Bosh
“Otobüste ters gideceğime, hem insanların güvenini hem de parayı kaybetmeyi tercih ederim” aycho
Yolda uzun süre mesajlaşamam mesela.

Gavurlar motion sickness diyorlar buna. İç kulakta otolit denen denge taşları ile gözden gelen sinyallerin çelişmesinden oluyor. Sen kitap okuorsun diyelim; sabit bir yere gittiğin için beynine “Hmm, şu an sabitiz biz” mesajı geliyor gözden ama otolit taşları da otobüste hareket ettiğini algılıyor ve o da beyne “Biz hareket halindeyiz” msajı gönderiyor. Beyin de bu iki mesaj arasında kalıp “Gözlerime mi inanayım, kulaklarıma mı” diyerek şamşırıyor ve mideyi bulandırarak “Bu işletim sistemi geçersiz bir işlem yürüttü” mesajı veriyor.

Neden bazı insanlarda olup, bazılarında olmadığının hala net cevabı yok ama geçen sene genlere ve hatta ırklara bağlı olduğu ortaya çıkmıştı. Örneğin, Çinliler arabadan daha az ama trenden daha çok etkileniyorlarmış.
  • aychovsky  (02.01.18 22:49:38 ~ 22:50:23) 
Hayır.


  • i m cool with that  (02.01.18 23:06:16) 
Bunu görünce aklıma geldi. Küçükken otobüslerde o kadar çok midem bulanır kusardım ki otobüse binmeye korkar olmuştum. Denemediğimiz yöntem kalmamıştı. Mazot bile kokladığım oldu ya da ağızda çalkaladığım tam hatırlamıyorum. Bi keresinde öyle kusmuşum ki adam beni arabadan atıp dışarda annemle birlikte hortumları yıkadı. Ama şimdi otobüste hayatta midem bulanmaz. Ters oturmayı geçtim amuda bile.kalksam bulanmayacak seviyeye çıktım.Nasıl başardım bunu derseniz ben de bilmiyorum. Galiba kusabileceğim her şeyi 10 15 yaşına kadar kustum :))


  • valarmurgulis  (02.01.18 23:26:01) 
hayır.


  • wilhelmwasmuss  (02.01.18 23:34:08) 
[]

Hapşırılan peçeteyi yeniden kullanmanın olumsuz yanı var mı?

Diyelim ki nezle/gripsiniz ve elinizde peçete var. Hapşırırken bunu kullandınız (Tabii ki sümük yok.). Sonra hapşırırken yeniden bunu kullandınız. Bunun nezle/gribi uzatma yönünde bir etkisi var mı? Bildiğim kadarıyla her aksırma ya da hapşırmada yenisini kullanın diyorlar ama bu kapitalist sistemin dayatması mı yoksa sağlık yönünden mi öyle diyorlar? Her hapşırmada yeni yaprak kullanmak doğaya zarar çünkü benim nezdimde.

Neyse, cevap nedir acaba?


 
yenisini kullanın. mikroorganizmalar görebileceğiniz, farkedebileceğiniz boyutta değiller ve kullandığınız peçeteye bulaşıp burada çoğalabilirler.

kapitalist sistemin bir dayatması falan değil.
  • haykorsamdunyaya  (31.12.17 00:51:33) 
Ben biraz iğrenç bir insanım sanırım zira mendili öldürene kadar kullanırım genelde. Başıma da bir şey gelmedi. Bilimsel açıklamasını bilmiyorum.


  • inawen  (31.12.17 02:08:03) 
[]

E-kitapları içselleştirememek

Sadece kokuya indirgemek istemem ama herhalde somut oldukları için ben basılı kitaplardan daha çok verim alıyorum ve e-kitaptan okuduklarımı içselleştiremiyorum bir türlü. Sanki o kitabın kendisini değil de yansımasını, hatta taslağını okuyor gibi hissediyorum. Hani desem ki sadece birkaç tane e-kitap okudum da belki alışkanlığıma yenik düştüğüm için böyle. Ama ayrım da yapmıyorum. Basılı kitap alacak durumum yoksa e-kitap haline yöneliyorum bazı eserlerde. Yine de bir eğretilik var gibi. Okuduklarım uçucu gibi hissediyorum.

Siz nasıl alıştınız e-kitaba normal gözle bakmaya?

Not: E-kitap derken PDF kastetmiyorum.

 
Alışamadım olmadı valla.


  • gozu acik sevisen yahudi  (30.12.17 18:28:18) 
Ben hâlâ alışabilmiş değilim. E-kitap olarak okuduğum bazı kitaplar oldu ama bir türlü basılı kitap tadını alamadım. Aynı şekilde makale vb. okuyorsam da çıktısını alıp okuduğum zaman daha kolay aklımda kalıyor. Gerçi ben pc veya tablet ile okuduğum için dikkatim dağılıyor da olabilir (internet vs.) ama durum böyle. Peki çözüm olarak ne yapıyorum? Artık hiçbir şey okumuyorumasdma basılı alamamışsam mecburen okuyorum.


  • skooma  (30.12.17 18:31:21 ~ 18:32:27) 
Hiç sorun etmiyorum, içeriği daha önemli. Hayatımda hiç bir kitabı koklamamış bir insan olarak “kitap kokusu” argümanı bana samimi gelmiyor, bahane gibi daha çok.
Kindle ile istediğim kitabı anında alıp okuyabiliyorum. Kargo va beklemek gerekmiyor. Çantada ağırlık yapmıyor. “Ya kitabım ben dışarıdayken biterse” endişesi yaşamıyorum. Altını çizdiğim şeyleri bir dosya halinde tarih/saat belirterek saklayabiliyorum, haliyle hatırlamak ve referans göstermek daha kolay. Yer kaplamıyor. Bilgi aynı bilgi, zevk aynı zevk.

Ha ben sentimental bir insan değilim, fonksiyonelliğe bakıyorum. O yüzden 2013’te aldığım ilk andan itibaren hiç zorlanmadım.
  • sopiro  (30.12.17 18:36:04) 
türkçe kitapları basılı kitaptan, ingilizceleri ağırlıklı olarka kindle'dan okuyorum.

e-kitap okumayı şu nedenlerden seviyorum :

-sayfa geçişi çok hızlı, okumam hiç bölünmüyor gibi hissediyorum.
-dahili sözlükle bilmediğim ingilizce kelimelerin anlamını görüyorum.
-eğer toplu taşımada ayakta olmak gibi, kitabı tutmamı engelleyecek durumlarda telefon üzerinden uygulamadan kitaba devam edebiliyorum. bu da okuma alışkanlığıma katkı sağlıyor.
-gözlerim normal kitaba daha az yoruluyor gibi hissediyorum.


bazı insanlar alışamıyor. bence kimse alışmak zorunda da değil. ben de bluetooth hoparlörlere alışamadım mesela :)
  • EasyTiger  (30.12.17 18:36:28) 
Pardon, mobil: ayrıca kindle Türkiye’de ne zaman ne bütçe yetiştirebileceğiniz bir ingilizce kitap havuzu da sunuyor tabii. Sırf bu yüzden bile hiçbir rakibi yok benim gözümde.


  • sopiro  (30.12.17 18:37:23) 
İlk e-reader edinince böyle bir hissiyat oluyor gerçekten. Hatta bir süre gitmiyor. Ama sonra alışıyorsun.

Mesela ben ilk aldığımdan beri hep İngilizce kitap okudum ilk türkçe e book okuduğumda da bir böyle alışamamıştım (saçma sapan bir durum aslında) ama sonra alışıyorsun hepsine. Yani demek istediğim bu alışkanlık meselesi, sacece şekille alaklı bir durum. İçerik önemli olan zaten. Bol bol kullanman lazım işte.

Benim hala alışamadığım durum kitap eğer çok sayfalı tuğla gibi bir kitap olunca oluyor...Yani evet yüzde , dakika falan yazıyor ama zihnimde konumlandıramıyorum kitabın neresinde olduğumu. Bitmeyecekmiş gibi geliyor. O yüzden hep contente bakııyorum ara ara açıp. İlla bir kuş bakışı görmem lazım nerdenb geliyorum neredeyim ne kadar kaldı falan..

Bir yandan da öyle tuğla gibi taşınmyacak kitabı cebinde taşıyor ve istediğin şekilde rahat rahat okuyabildiğin için yine de e reader çok kullanışlı.
  • AlsterWasser  (30.12.17 19:58:03 ~ 19:59:08) 
bende hiç sıkıntı olmadı, zaten kurgu kitap(öykü, roman vs) okuyunca 2 satır sonra olaya girip kopuyorsun zaten fiziksel bağlamdan.


  • doxanikee  (30.12.17 20:01:01) 
sadece basili kitaplarin agirligi ile okuyucu agirligi farki bile benim icin yeterli sebep. (genelde fantastik okudugumdan hepsi tugla gibi kitaplar)

bir de gecenin bir yarisi bir kitap aklina geldiginde ve sende olmadiginda erisip direk okumaya baslamak paha bicilemez = )

tatile ciktiginda yaninda kitap tasimak yerine kucucuk bir alet tasimaya daha girmedim farkederseniz = )
  • pwnography  (30.12.17 20:56:53) 
[]

Yanlışlıkla küflenmiş pasta yedim

Az önce dolapta bir hafta önceden kalan bir dilim pasta vardı. Dışında hiçbir anormallik yoktu ama tadında hafif burukluk vardı. Yarısına geldiğimde gördüm ki arasındaki meyveleri küflenmiş. Ağzımın tadı da değişti, çok hafif mide bulantısı var gibi. Ne yapayım doktora gitme haricinde? Çok tehlikeli değildir herhalde, değil mi? :(




 
Pasta zehirleyebiliyor.Meyveler sorun degil de kreması bozulmus olabilir.Bulantı artarsa doktora gidin.Bayat pastadan teyzemler zehirlendiler


  • ırene adler  (28.12.17 23:37:28) 
kusabiliyorsan kus. karaciğerde ağır hasar bırakır küf ve mantarlar.


  • karlmarx  (28.12.17 23:42:49) 
@karlmarx: Bazı zehirlenme olaylarında kusmanın daha zararlı olduğunu okumuştum.


  • m e b  (28.12.17 23:43:50) 
kimyasal maddelerde örneğin fare zehiri, çamaşır suyu gibi yemek borusundan geriye tekrar çıkarken zarar verecek madde zehirlenmelerinde evet kusmak yanlıştır. ama bir gıda olduğu için, gıda zehirlenmesinde mümkünse kusturulur hasta-yaralı.


  • karlmarx  (28.12.17 23:48:33) 
küflenmis pastayı yanlıslıkla yedim olacak. ifade bozuklugu var.

mümkünse kus. icinde kalmasın.
  • eriksatie  (29.12.17 01:13:49) 
En son ekşimiş, alkol gibi kokusu olan pasta yediğimde gece mide bulantısıyla uyanmıştım. Felaket bulantı ve ağrı. Acile gittim ağrı kesici vurdu. Sonra öğlene doğru birşey kalmadı. He şey ishal kaldı geriye:)


  • sylr  (29.12.17 01:19:24) 
pasta zehirlenmesinden ölen var la ne diyonuz siz


  • regardless of what they say  (29.12.17 03:42:21) 
@eriksatie: Evet yav, gözümden kaçmış. Hep dikkat ederim halbuki böyle şeylere.


Gece epey bir kötü oldum ama bugün de ölmedim. Hadi, yine iyisiniz. Kıps :)
  • m e b  (29.12.17 16:24:36) 
[]

Nougat'lı Sony telefon kullananlara üç basit soru.

Şu an Sony Xperia XA Ultra kullanıyorum. Nougat sürümü mevcut.

1. Telefonunuzla OTG USB bellekleri açabiliyor musunuz?
Kardeşiminki Sony'nin dandik bir modeli. O bile açıyor ama benimki açmıyor.

2. Şaka gibi Sony'nin kendi dosya yöneticisi yok. Siz ne kullanıyorsunuz? Üçüncü parti, reklamlı yönetici kullanmak istemiyorum File Commander gibi. Mecburen General Mobile'ınkini yükledim ama memnun değilim.

3. Marshmallow'lu LG G3'te iken WhatsApp'tan gelen mesajı "Cevapla" diyerek okundu olarak işaretleyebiliyordum bildirim panelinden. Bunda ise öyle yapmama rağmen mesaj okunmadı olarak kalıyor. Çok önemli bir şey değil bu ama meraktan soruyorum. Marshmallow ile mi ilgili yoksa Sony ve Nougat ile mi ilgili?

 
[]

Hangi şeyler üzerine yapılan edebiyat/romantizme sinir oluyorsunuz?

Çay, rakı, "90'lar süperdi ya. Buram buram 90'lar kokuyor." gibi mesela. Siz hangi konulardaki romantizme sinir oluyorsunuz?




 
Çay, Leyla ile Mecnun(severek izlerdim), şiir sokakta muhabbeti ve sosyal medyada gördüğümüz diğer bayağı sözler, görseller.


  • voyager 1  (26.12.17 22:15:00) 
90lar edebiyati, eski turkiye ozlemi (simdiki turkiye boksa, eski turkiye bomboktu) ecdadimiz goygoyu ilk aklima gelenler.


  • allah yazdiysa bozsun  (26.12.17 22:15:19) 
pesoa gibi kendine acıma üzerinden prim yapanlara gıcık oluyorum. bunun farklı bir örneği hakan günday mesela


  • eriksatie  (26.12.17 22:21:50) 
her şeyin romantizmine sinir oluyorum ben, prim amaçlı olsun ya da olmasın. futbol romantizmi mesela, bu kadar maskülen olup da bu kadar romantizmi yapılan daha başka bir şey yok. özellikle bizim topraklarda arabesk duygular hala çok popüler, çok içselleştiriyoruz her şeyi. samimiyeti kaçıyor böyle olunca, gerçek hisler bile olsa yapmacık duruyor.


  • Bruce  (26.12.17 22:28:16 ~ 22:28:57) 
Ben bir şeylerin üzerine edebiyat/romantizm yapanlara sinir olanlara sinir oluyorum. Bırakın abi insanlar neyin romantizmini yaparlarsa yapsınlar. Nedir bu alınganlık?


  • gonion  (26.12.17 22:32:09) 
Köy hayatı, köylülük, kırsal detaylar, anadolu, şiveler.
Ve tabii ki cehaletin, bilmemenin, daha doğrusu öğrenmemenin, anlamaya çalışmamanın “ay ne kadar şirin ne kadar da samimi, adeta bizden biri ihi ihi ^^” şeklinde kaktırılması.

  • i m cool with that  (26.12.17 22:36:14) 
İzmir, izmirli olmak. Rakı, rakı içen kadın. Varoluşsal sancılar, kendine dert yaratmak ve bunun üzerinden kafa açmak.
Sinir olmaktan ziyade böyle muhabbetlere eşlik edemiyorum ya komik geliyor, ya zorlama. Bazen karşımdakini söylemlerimle kırıyorum.o yüzden sevmiyorum. Yoksa kim ne istiyorsa onu konuşsun banane.

  • denef  (26.12.17 22:36:35) 
@Gonion: Yok yav, kimseye bomba atıp da imha edelim demiyorum ben. Sadece hani, her ortamda kaçınamadığın, maruz kaldığın aşırı övmeler, edebiyatını kasmalar vs var ya, onun getirdiği bıkkınlık sadece.


  • m e b  (26.12.17 22:36:54) 
1-amerika'ya (emperyalizm değil, karikatürize edilmiş haline) takılmış solcu tiplemesi. öeh be abi, yetmedi mi...
2-her şeyi bozan kadın tiplemesi. kadın, başına buyruk davrandığı için tüm işleri bozar. bu nasıl bir bilinçaltı hareketi, yeter ya..

  • her giriste sifresini unutan adam  (26.12.17 22:41:16) 
Delikanlıyız, aşkına eşkiya falan triplerindeki her şeye.


  • roket adam  (26.12.17 22:41:25) 
Abartılan her şey. Özellikle varoluşsal problem yaşayan ve negatifliğini yayan insanlar. Asla iletişime geçmiyorum.


  • jazzabel  (26.12.17 22:48:12) 
Kadın öyle bir gider ki, gittiği yerde bilmemne... kadın öyle bir sever ki üstat, sevdiği yerde ıvır zıvır. Bu tarz "bir kadın olacak ki" edebiyatını çok sinir bozucu buluyorum.


  • sopiro  (26.12.17 23:16:42) 
Kahve

X kahve içmeden güne başlayamıyorum, y kahve içmezsem mal gibi oluyorum vs.
  • Kusursuz dostlarin dort ayagi vardir  (26.12.17 23:22:17) 
Afili Filintalar tayfasının yaptığı her türlü edebiyat işte.


  • angelus  (26.12.17 23:25:04) 
[]

Şu terimi bilen var mı?

Ekşi Sözlük'te okumuştum hatta. Daha çok toplum üzerinde etkisi olan bir kişinin/zümrenin kullandığı dil ile ilgiliydi. Görünürde kulağa masum gelen ya da tehdit, ayrılıkçı veya intikam manaları içermeyen ama derinlemesine düşününce bu niyeti açığa çıkaran söz öbeklerini ifade etmek için kullanılıyor. Hatta RTE'nin "Bizim davamız" demesi de örnek verilmişti. Bu ifadenin sadece RTE taraftarlarınca bilinmesi ve diğerlerinin ise "RTE bizleri tehdit etti." diyemeyeceği kadar aleni olmayan bir ifade oluşu gibi. Zannedersem Gustave Le Bon'un "Kitleler Psikolojisi" eserinde de yer alan bir kavramdı ama emin değilim.

Double entendre, çatal dili ya da double speak kavramları gibi bir şeydi bu da. Umarım anlatabilmişimdir.


 
doublethink - çiftdüşün mü?


  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (25.12.17 16:13:31) 
Maalesef o değil. Benim söylediğim daha çok, gerçek niyeti maskeleme ve sadece muhtabın anlayabileceği ifadeler kullanma.


  • m e b  (25.12.17 16:25:39) 
euphemism


  • sik kullanilanlar  (25.12.17 16:35:08) 
Ne yazık ki her ikisi de değil. Aklıma takıldı kaldı. :(


  • m e b  (25.12.17 16:58:11) 
Takiye olabilir mi? (bkz: takiye)


  • ceyhan prensi adana  (26.12.17 14:51:17) 
Hayır, o da değil. :(


  • m e b  (26.12.17 17:07:11) 
retorik diyesim geliyor ama...


  • rahip janick  (26.12.17 17:09:01) 
kitleler psikolojisi'nde geçen terim post-truth sanırım. ama onun anlamı daha farklı. duyguların, kişisel görülerin gerçeklerin önüne geçmesi durumu post truth.


aklıma gelen yakın anlamlıları da yazayım belki bişiler çağrıştırır:
demogoji/ demogog
manipüle
innuendo (frp camiasında bahsettiğin anlamda kullanılıyor)
hipnotik
  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (26.12.17 18:56:23) 
Biraz sinir bozucu olacak ama bunlar da değil.


  • m e b  (27.12.17 02:04:53) 
Political correctness


  • congratulationsyouwon  (27.12.17 04:59:40) 
Hocam bu sefer buldum galiba. Ebedikelâm mı yoksa. Örtmece de deniliyor buna. Hani öldü demeyiz de Allah yanına aldı deriz. Veya Mevlana öldü demiyoruz da Mevlana'nın vuslatı diyoruz. Bu mudur? (bkz: euphemism)

Bir de noa word da olabilir mi?
  • ceyhan prensi adana  (30.12.17 16:30:11) 
Teşekkür ederim emekleriniz için ancak bunlar da değil ne yazık ki. Bulunca buraya da yazacağım zaten. Ben de hala araştırıyorum.


  • m e b  (30.12.17 18:15:40) 
Hocam (bkz: euphemism) başlığında belki bulabilirsiniz. Ayrıca şunu unutmuşum. (bkz: öfemizm)


  • ceyhan prensi adana  (30.12.17 18:45:10) 
Hocam sözlüğü okurken şunları okudum.
(bkz: yankı fanusu)
(bkz: echo chamber)
  • ceyhan prensi adana  (30.12.17 19:11:08) 
Çok şükür ki sonunda araştırmalarım sonuç verdi ve buldum o terimi, merak edenleriniz vardır belki:

en.m.gowikipedia.org

(bkz: dog-whistle politics)
Bahsettiğim entry de şu imiş:
eksisozluk.com
  • m e b  (30.12.17 19:13:03) 
Hepinize de emekleriniz için ayrı ayrı teşekkür ederim tekrardan.


  • m e b  (30.12.17 19:16:41) 
Hele şükür.


  • ceyhan prensi adana  (30.12.17 19:45:12) 
[]

Twitter'da kimleri takip ediyorsunuz?

Ekşi Sözlük'te başlığı var da yarısından çoğu çöp, geneli ise futbol ya da özgün olmayan sözde komedi sayfaları.

Siyaset, haber, futbol, "evseksisi, odunadam" gibi fenomen hesaplar dışında takip ettiğiniz kültürel, mizahi ya da ilginç/özgün hesaplar var mı?


 
şu hayatta herhalde en çok özen gösterdiğim şey Twitter'da takip ettiğim kişilerdir. İfşa olmasa direk profilimi paylaşırdım :)

Herkese hitap edebilecek biri olarak mserdark'ı tavsiye edebilirim.
  • mr sherlock  (23.12.17 20:54:07) 
@AyhanSicimoglu, @cesitlikonular, özen kardeşler, @okumusokan daha da var.


  • l arrache coeur  (23.12.17 21:01:42) 
[]

Arkadaşınız tarafından uyarılsanız nasıl karşılarsınız?

Soru biraz başka yöne kaymış gibi duruyor da sorduğum o değil.
Çevrenizde hep kendi ahlaki ilkeleri ve değerleri doğrultusunda yaşamaya çalışan bir insan profili çiziyorsunuz. Bazı durumlarda zaman zaman bu ilkelerinizden saptığınız, bu ilkelerinizle çeliştiğiniz anlar oluyor diyelim. Şimdi, kendinize yakın gördüğünüz biri tarafından bu sapmalarınız/çelişkileriniz sebebiyle "Gittiğin yol yanlış. Bu, senden beklenmeyecek bir hareket. Farkında mısın, bilmiyorum ama bunu yapan sen ile tanıdığım sen arasında epey fark var." minvalinde dostane şekilde uyarıldığınız ve eleştirildiğiniz durumlarda tepkiniz ne olur?

Bir de bu arkadaşınızla "Birimiz bir konuda yanlış yaptığında diğerini uyarsın." şeklinde de tabiri caizse sözleştiğinizi düşünün. Yaptığınız hatalar onu bağlamıyor bu arada.

Vereceğiniz cevapta gerçekten samimi olmanız, bir konu hakkında vereceğim karara bağlılığımı sonlandıracak ya da devam ettirecek. Teşekkür ediyorum şimdiden.

 
çok samimi arkadaşımsa dediğini dikkate alırım. yok değilse sallamam.


  • elorelia  (22.12.17 19:57:13) 
Hayat siyah ya da beyaz değil biliyorsun, daha çok gri. Ben olsam en başta böyle rigid bi adam-kadın olmaktan vazgecerdim.


  • binder dandet  (22.12.17 19:58:12) 
düzgünce uyardığı takdirde sorun etmem, problem değil uyarmış olması teşekkür ederim derim yoluma devam ederim. Tabii bu uyardığı şeyin ne olduğu ile de alakalı bir durum. zaman geçiyor, elde olan, ihtiyaçlar, bedenin, duyguların düşüncelerin vs değişiyor ister istemez böyle bir şeyin konusu ise sorun etmem. aksi halde halen hoşlandığımız kadının saçını çekerdik.

eğer sinirle, üzüntüyle vs. yaptığım yapacağım şeyler için uyarılmışsam bi kendime bakıp çeki düzen vermeye çalışırım becerebilirsem ne ala.
  • selam  (22.12.17 20:05:43) 
İlla arkadaşım olmasına gerek yok, eleştiriyi kim yaparsa yapsın dikkate alırım. Tabi bunda benim çevremin de etkisi olabilir, benim etrafımdaki insanlar daha çok pohpohcu bi' yaklaşım gösterirler hem olumlayan manada ''sen şöylesin, böylesin'' gibi. hatta daha öncede anlatmıştım, ben kekemeyim yani teknik olarak kekemeyim, konuşma güçlüğü çekiyorum ama insanlara bunu kabul ettirmem zor olmuştu ''yok ya sen kekeme değilsin'' olur öyle herkes kekeliyor filan dediler.

Yani bu yüzden ben olumsuz fikir beyanlarında, eğer algoritmik yöntemle ulaşıldıysa kimin söylediğini önemsemeden bi' kontrol ederim kendimi o doğrultuda. Eğer haklı ise, bunu nereden ayrımsadığına ve bu durumu öncelikle nasıl yönlendireceğime devamında da rahat bir anımda nasıl çözeceğimle ilgilenmeye çalışırım.

O yüzden hep tuhaf bulmuşumdur, ''birisine deodorant kullanması gerektiğini nasıl izah ederiz ?'' sorularını. Misal ben eğer kötü bir koku saçıyorsam isterim ki, bunu birisi insanlık namına gelsin bana söylesin. Ya da dişimde maydonoz kaldıysa, vakko yeşili ceketimle kendimi şık zannederek gezerken filan, eğer teknik manada bir olumsuzluk varsa beni uyarsın benimle konuşsun isterim, çünkü bu zaten benim için olumlu bir düzeltme ile sonlanacak bir durum.

keza aklına çok az bile olsa güvendiğim kişilere(yani kendi kendine düşünebilecek-kendi fikirleri olabilecek- kapasitede olması yeterli) ara ara sorarım; davranışsal ya da düşünsel olarak ben de gördüğü herhangi bir zaaf/problem/eksiklik olup olmadığını. Yahut bir olay karşısında birçok kişiden bakış açısı tavsiyesi alırım.

Bunlar pozitif şeyler, sizi geliştirir. -ki eğer karşıdaki sizinle ilgili tecrübelerini aktarıyorsa daha da kral birşey.
  • mete kudur  (22.12.17 20:09:13) 
Durup bir dusunurum hakli mi diye. Karara varip ona gore devam ederim.


  • rusyalı kozmonot  (22.12.17 21:06:55) 
Bu konuda kendime güvenemiyorsam, yani daha önce yoldan çıkmışsam ve bunu çıktıktan sonra fark ettiysem, yani yoldan çıkmaya meyilliysem evet; bu eleştiri ya da uyarı kimden gelirse gelsin dikkate alırdım.

Daha önce böyle bir durum oluşmadıysa ancak bu uyarı beni çok iyi tanıdığını bildiğim birindense yine dikkate alırdım. Bu demek değil ki yaptığım şeyden tamamen vazgeçeceğim; daha dışarıdan, farklı açıdan bakmaya çalışırdım ve bu süreçte "şöyle şöyle yaptığım için mi uyarıyorsun, anlamaya çalışıyorum" diyerek o kişiden yardım da alırdım.

Yalnız şöyle bir detay var, eğer sen yaptıklarının önceki senden farklı olduğunu biliyorsan, sonuçlarını kestiriyorsan, yani bilinçli bir yoldan çıkışsa bunu arkadaşına söylemen lazım. Ne yaptığımın farkındayım ve kendimi tanıma sürecinde her iki ucu da yaşamayı istiyorum, bu şekilde hayatımın kalanını hangi uçta geçireceğime daha net emin olabilirim diyebilirsin mesela. Kontrol sende mi değil mi bilmesi lazım yani.
  • Bruce  (22.12.17 21:32:48) 
İlkten bozulurum muhtemelen ama sonrası için memnun olurum. Sevdiğim ve aklına güvendiğim insanın eleştirisini önemserim kesinlikle dikkate alırım çünkü bilirim ki beni düşünüyor. Açıkçası ben buna gerek görüp yapmak istesem de yapamam sadece kendi sorarsa yorum isterse yaparım incitmeden. Bu arada hasetten ileri gelen hiçbir eleştiriyi ciddiye almam.


  • mslny  (22.12.17 21:43:10) 
[]

Bu, karşılık beklemek midir sizce?

Ali/Ayşe diye bir arkadaş var. Bu şahıs, yakın arkadaşlarının doğum günlerini ezbere biliyor (Facebook hatırlatması sayesinde değil), imkanı el verirse hediye ile el vermezse de arayarak ya da en azından mesaj atarak kutlama yapıyor. Bu arada bu arkadaşlar doğum günü olayını saçma buluyorlar, yine de bu şahıs bir şekilde kutluyor. Her neyse, bu şahsın doğum günü ama bu arkadaşları ne bir mesaj atıyor, ne bir arama yapıyor. Bu şahsınsa tek isteği sevdiklerinden en azından böyle bir günde güzel şey duymak, sevdiklerinin onun yanında olduğunu bir kez daha bu gün vasıtasıyla hissetmek. Şimdi bu şahıs karşılık mı beklemiş oluyor? Bu vatandaş haklı mı, haksız mı?




 
ya abi bırakın şu doğumgünü işlerini, sen yapıyosun diye herkes aynısını yapmak zorunda değil. kendini üzme bu tip işler için. içinden geliyosa kutla, karşılık bekleme.


  • eksimeksi  (20.12.17 23:44:30) 
Karşılık bekleme gibi değil bu; Ali/Ayşe için önemliyse ve ben de ona değer veriyorsam, sevineceğini biliyorsam kutlarım, ki doğum günü bana da saçma geliyor. (Bir kere doğum günümü unuttum. Sabah kalkınca Facebook'ta 20-30 küsur ileti gördüm. İletileri açana kadar 'Eyvah, İstanbul komple patladı, millet kendini güvende olarak işaretliyor herhalde' diye yüreğime indi). Hassas olan kişinin hassaslığı esastır bana kalırsa ama arada bir unutulursa da yaygara olmasına gerek yok.

Bir arkadaşım var; doğum gününü kutlu doğum haftası gibi kutlar. Ben de onunla birlikte kutlu doğum haftası gibi kutlarım ama benim doğum günümü kutlamayız örneğin; çünkü ben bile kutlamıyorum ama benim de hassas olduğum, onun hassas olmadığı başka konular var; o konularda da o dikkat ediyor. Ben de taaa bir hafta öncesinden alarm kurmaya başlıyorum doğum gününü unutmayayım diye.
  • aychovsky  (20.12.17 23:45:23 ~ 23:48:48) 
karşılık mı bekliyor? Evet

haklı mı? Karşılık bekleyerek bir iş yapıyorsan kendini de garantiye alman şart. Öte yandan haklı veya haksız diye bir durum yok ortada. İçten gelmeyen bir doğum günü kutlamasını kabul edecek kadar muhtaç mı bu kişi?

Doğum günü kutlamayan arkadaşının doğum gününü kutlayarak karşı tarafı 'borçlandırmak' gereksiz bir hesap kitap işi. Kutlarsan kutlarsın da yani, büyütecek de bir durum değildir.

Millet Japonya'da oyun konsoluyla evleniyorken doğum günü kutlamak da biraz boş değil mi? Adetten yapılan bir şey oldu çıktı, eğlenceye bahane olsun. Bayram tebriği de adet, gelenek sürsün...
  • idexo  (20.12.17 23:53:11) 
Kendisinin onem verdigi bir seyi yakinlarindan beklemesi cok buyuk bir sey degil. Ben normalde kendi dogum gunumu bile kutlamam ama bu konuda hassas olan ve kutlanmadiginda darilacak arkadaslariminkini mutlaka kutlarim. 30 saniyemi aliyor bi mesaj yazmak. Bence bu kisinin arkadaslari kaba saba insanlar.


  • rusyalı kozmonot  (21.12.17 00:12:41) 
Haklı

Arkadaşlar arasında kim neye önem veriyorsa diğerleri de önem verir genelde. Saçma bulan saçma bulur ama olay doğum gününden çok değer verdiğini göstermek. Bir telefon açmak zor değil. Evin büyüklerini bayram zamanı aramak istemeyen gelenek görenek fff :(( diyen ergenler gibi diğerleri. Ben de bayram seyran sevmem ama annem babam seviyor diye mutlu ediyorum napayım iki cümle için insanları kırmamak lazım.

Ben kendi arkadaş grubumu anlatayım. Biz de birbirimizin doğum gunlerini unutuyoruz. Bir hafta öncesinden doğum günü olan kişi haftaya benimlesiniz kutlama yapıcaz x yerde diye hatırlatır. Bizde en güzel yöntem bu.
  • jazzabel  (21.12.17 01:16:53) 
[]

Telefonum yere düştü ve açılışta takılıyor

Telefonumu kardeşim bir saat önce tezgahtan fayans zemine düşürdü. Kırık vs yok ama açmaya çalışınca sürekli açılışta takılı kalıyor, LG logosunda döngüye giriyor. Kimi zaman da "Android yükseltiliyor" uyarıso veriyor. Şimdi bu bir daha açılmaz mı ya? Buna benzer deneyim yaşayan var mı?

Bir de evde dandik bir Android telefon var. Ben şimdi ona Whatsapp kursam ne olacak? Yedeklemeyi kapatmıştım Whatsapp'ta. Yeni telefonda mesajlar vs hepsi gidecek ve bu arada gelen mesajlar çıkmayacak mı?


 
Selam,

Cihazınızın bataryasını söküp bi poşete koyduktan sonra yarım saat kadar derin dondurucuya koyun. Sonrasında bi açmayı deneyin. LG ekranında kalmaya devam ediyorsa cihazın modelinin nasıl hard reset yapıldığını araştırıp bunu deneyin.


Yedekleme olmadığı için herhangi bir değişiklik olmayacak. Telefonun kapalı olduğu sırada gelen mesajlar da yeni cihazınıza düşmüş olacak.
  • allegrezi  (18.12.17 17:43:59) 
sanki bana bootloopa girmiş gibi geldi. eğer böyleyse servisten başka yolu yok, anakart değişecek. (lg g4ten tecrübeliyim.)


  • inheritance  (18.12.17 18:03:24) 
@inheritance: LG'nin o kronik sorunlarını biliyorum ama bu, yere düşürünce ortaya çıkan bir sorun olduğu için hala aynı sorun olup olmadığını bilmiyorum. LG G3 zaten benimki.


  • m e b  (18.12.17 18:24:14) 
[]

Bazı erkeklerin saçı nasıl o kadar güzel oluyor?

Benim saçlarım zift karası ve hem yapısı hem de görünüş itibariyle fırça gibi. Otobüste, metroda, sağda solda karşımdan gelen bazı erkeklerin saçları ne kadar da bakımlı, ipek gibi yumuşak ve parlak görünüyor. Resmen şampuan reklamlarından fırlamışlar gibi. Bunlar şanslı oldukları için mi öyle yoksa gerçekten çok bakım yaptıkları için mi öyle?

Benimki de dalga dalga, hep yataktan az önce kalkmış gibi, Einstein'ın kara saçlı hali gibi :(


 
Genetik. Biz "Alman saci" diyoruz onlara. Genelde Alman arkadaslar saclarina herhangi bir bakim yapmasa bile dustan cikinca ya da uyandiklari anda sampuan reklamindan firlamis gibi gozukuyorlar.


  • crown  (17.12.17 22:49:25) 
28 yaşında erkeğim daha başka bir erkeğin saçı nasılmış diye dikkat etmedim.

cevap: genetik
  • japon askeri  (17.12.17 22:50:17) 
saçın kalınsa kalındır yapacak bir şey yok.


  • eksimeksi  (17.12.17 22:50:40) 
Bakımla ilgisi yok pek, onlar şanslı.

@japon askeri, kendi saçınızdan memnun olmasanız ederdiniz belki :))
  • hair freak  (17.12.17 23:07:46) 
Bence bakımla sizin de saçınız güzel olabilir. Erkek saçından pek anlamam ama en azından yapısı kadınınkine biraz olsun benziyordur bence. Şampuandan sonra saç kremi kullanmak ya da duştan sonra 1-2 fıs saç yağı uygulamak fark yaratabilir gibi geldi.


  • ofelia  (17.12.17 23:12:29) 
[]

Şu sözlük yazarı kimdi?

Aşağıdaki Yunanca sorusunu görünce aklıma geldi.
Bir yazar vardı, Yunanca biliyordu, Ankara'da yaşıyordu. Bir de ifşa yaparken videolu ifşa yapmıştı, dayak yiyordu ufacık bir rol aldığı diziden. Hatta "Unutma Beni" dizisiydi. Hangi yazardı yav o? Burayı da çok aktif kullanıyordu.



 
cekilmis gayfe


  • dissendium  (16.12.17 20:41:12) 
123456789   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.