Ekşi Duyuru

Sanırım gezi olaylarında vs. demokratik haklarını kullanıp protesto yürüyüşleri yapan insanlara yönelik bir iğneleme olmalı.

isin mekanik kismini bilenler daha iyi yorum yaparlar ama kimse yazmamis diye yaziyorum. söyledigin sekilde bi sikinti yok, yalniz arabanin aniden öne ziplamamasi ya da titrememesi icin debriyaj gaz ayarini iyi yapman lazim. debriyaji komple birakmadan önce arabanin kütlesinin ivmelenmesi lazim. bana bu sekilde anlatmisti direksiyon hocam.

Direksiyon öğretmeni olarak ben adaylara pratik olsun diye şu şekilde öğretiyorum. Özellikle rampalarda ayağını debriyajdan yavaş yavaş çek ta ki araç titreyene kadar titrediği anda orada tut bırakma debriyajı ve frenden çek ayağını sonra gaz ver ama çok az ve sabit. araç hareket etmiyorsa bir tık daha çekebilirsin debriyajdan. araç hareket ettiyse ivme kazanana kadar pedal pozisyonlarını koru. İvme kazanınca araç debriyajı bırak ve gaz ver. Ve unutma aracı her durdurduğunda vitesi 1 demi diye kontrol et.

Araç eğimli bir yoldaysa ve önce frenden ayağını çekersen debriyaj kavrama noktasına gelene kadar araç kayabilir. Bunun olmaması için önce yarım debriyaj (kavrama noktası) olana kadar ayağını ayarla sonra freni bırak ve araç harekete geçsin. Bunu yaparken araç stop eder diyorsan da frenden ayağını çekince hafif hafif gaz ver ki devri düşmesin aracın..

arkadaşlara ek olarak, yokuşta iken debriyajı bırakırken arabaya bol gaz verebilirsin. bırak bağırsın, yokuşta stop etmenden iyidir.

kavramaya baslamadan freni birakmaman lazim.

yol duzse veya yokus asagiysa frenden cek, debriyajdan ayagi kaldirirken minik dokunuslarla gaz ver araba hafif hareketlendiginde debriyaji daha narin birakmaya basla gazi arttir sonra debriyajdan yine narince olmak kaydiyla tamamen cekebilirsin.

Yokus yukari el freni kullanmak sinavda yasak oncelikle onu soyleyeyim. En rahati el freni aslinda. Neyse yokus yukari debriyaj frende ayak, debriyajdan cekiyoruz narince, araba hafif titrediginde frenden bir anda gaza goturuyoruz sag ayagi. bu esnada debriyaj sabit kalabilir. Harekete basladiktan sonra debriyajdan hafifce kaldirirsin. Yokus yukari gazi fazla vermek iyidir. Ama fazla gazdan bagiriyor ama yine de gitmiyorsa veya geri kayiyorsa debriyajdan biraz daha kaldirmak gerek

bende de yavaş.

bu aksam tekrardan patlamasını bekliyoruz.

bizde de var aynisi.

anam avradim olsun. hem kufur barindiriyor hem yemin.

sacmaladim mi acaba?

(git: english.stackexchange.com), şurada biri açıklamaya çalışmış, bir bakın.

@mayeskuel: hayır, ne saçmalaması :)
ama o aradağım cevap değil.

Türkçe'de de asıl anlamının tam tersi anlamda kullandığımız kelimeler var ya. Şu an aklıma gelmiyor ama fark ettiğimde "oha, anlam esnekliğine gel" demiştim kendi kendime.

yemin, bağlılık, sadakatini ilan etmek pre-modern dönemde daha farklı bir anlam ihtiva ediyordu, ingilizcenin modernize olmasıyla bu anlamlar yitip gitti kelimeler hala onları taşıyacak yetiye sahip olmasına rağmen. birine bağlılık bildirmek, yemin etmek de o dönemde pekala başka biri(ler)ine veya birilerinin tanrısına, tanrılarına küfretmek anlamına da gelebiliyordu pekala; şeklinde bir tezim var. bu dediklerim oath ile ilgili ama, swear ona nazaran şahsi bir yemin etme halini ifade ediyor, bir dine, tarikate bağlanma gibi bir anlamı yok.

küfür gizlemek demektir

Flipboard var. Özellikle facebook çok hantal olduğundan dolayı genelde buradan takip ediyorum. Yalnız mesajlaşma yok, ve bildirimlerini göremiyorsun. Takip ve paylaşım için oldukça başarılı bence. Güvenilir tabii bi de play.google.com

htc nın app lerine bak bı vardı bı tane

Hidrojen kaçabiliyor mesela uzaya ve evet tek cevap kütle çekim gibi duruyor.

evet.

atomlararası çekim kuvvetleri etkili olsa da havanın kendi ağırlığından dolayı temel kuvvet yerçekimi.

babam pasta yapmasını nerden öğrendi tadında bir soru olmuş.
evet yerçekimi.

yerçekimi olmasaydı zıplayınca sende kaçardın uzaya.

hacı urbandictionary'de bard ve bear kelimelerinin anlamlarına baksana. yine espriler komik olmuyor ya da tam anlayamıyoruz ama en azından bağlamını anlarsın

b: parantez içindeki cümle shakespeare'in bir oyununda karaktere düşülen not olarak geçiyor. yani "karakter bir ayı tarafından kovalanarak sahneden çıkar" gibi. ayı olan bear kelimesi aynı zamanda iri kıyım bıyıklı gay abiler için de kullanılıyor.

answers.yahoo.com
bard "şair" demekmiş hem de "buraya giremezsin" demekmiş.
hiç komik değil. klavyeme bastığıma gogılda arattığıma değmedi.
edit: evet, sen de beğenmemişsin zaten haklı olarak.

anlamışım ama komik bulmamışım. hayal kırıklığına uğradım.

"Exit, pursued by a bear" bir klasiktir.
(bkz: exit pursued by a bear)

bard=şair/ozan
barred= yasaklanmış. barlarda, içip içip sorun çıkartan veya sadece sahibiyle ters düşen kişilerin oraya adım atması yasakalnabilir, bu duruma barred deniyor. yazılışları farklı ama okunuşları aynı, kelime oyunu yapılmış. bence komik :P

kasayı yan yatır.

proxy açık olabilir. veya dns girdiysen kaldır tekrar dene. şurdaki dnsleri de dene www.comodo.com

@zam sampiyonu domates: herhangi bir şey yapmadığım halde böyle.
modemi yeniten başlattığım halde, çeşitli sitelerde yazılanları yapmama rağmen durum değişmedi.

Aynı sorun bende de mevcuttu, on dakika sonra yeniden girmeye başladı.

2 DNS ayarı yapıyoruz ya. acaba ilk DNS yasaklandı da ikincisi devreye girene kadar girmiyor olabilir mi?
Bilenler bi bakıversin.

Hiçbir alevi "Aleviler" ve "Müslümanlar" diye ayrım yapmaz bundan emin ol eğer yapıyorlarsa asimile olmuş demektir. Ayrıca entryde ki çarpıklık derken ne demek istediğini anlamadım.

bizim bakış açımız her zaman olduğu gibi hiç bir şey üzerinde hiç kadar etkisi olacağı için bir önemi yoktur.

dünya tr.wikipedia.org

şöyle bir din varken. insanların neye nasıl inandığı inanırken ne olduğunu tartışmak bile artık geride kalmalı.

gerek yok.

en yakın iş arkadaşım yehova şahitlerinden. ev arkadaşım ateist. patronum hindu. eski sevgilim budist. ev arkadaşım hariç hepsini çok seviyorum, çünkü ev arkadaşım sifonu çekmiyor. başka bir şey dememe gerek olduğunu sanmıyorum.

ilkokul 5 ve 8 de, o zaman tam orta öğretim olmuştu...

Sıra arkadaşım aleviymiş. Ordu'lu. ki alevilik ne bilmezdim. 3 sene beraber oturduk. bir kere bile konu olacak durum olmadı.

hala en sevdiğim ilkokul arkadaşımdır.

musluman. alevilerin sunnilerle bir problemi yok. her ne kadar yakilsa da, dovulse de, katledilse de kin gutmuyorlar. bu ne tur bi naiflik bilemiyorum. hicbir alevinin sunniye "hmmm sunni misiiiiin??? hmmm" dedigini duymazsin cunku umrunda degik hangi mezhep/dine ait oldugu. karakter on planda.

Entryde bi çarpıklık yok sadece saygı duydugumuz kişilerin resimlerini asıyoruz olay bu. Müslüman alevi diye bir ayrım da yapmadim bugüne kadar bir alevi olarak. Sadece camiye gitmiyoruz bunun sebebi de hz.ali'nin camide namaz kılarken öldürülmüş olmasi. Bence ayrım sadece kültürel farklılıktan geliyor.

Alevileri müslüman kabul ederim. Sünniyim.

Ama Hz muhammed'i kabul etmiyorlarsa o zaman durum değişir

Alevilik İslam dini ile eski Türk inanışı olan Şamanizmin sentezlenmiş halidir.
Sünnilik ise İslam+Arap kültürünün sentezlenmesidir.

"Tabii ki müslümanız" diyen bir aleviye rastlamadım ben hiç, genelde "onlar da müslüman" diyen müslümanlar gördüm..
Takılmamak lazım böyle şeylere herkes nasıl istiyorsa öyle tanınmasını kendini, neye istiyorsa ona inansın, başkaları karışmasa her şeye ne kadar güzel olacak..

Alevilik mezheptir fakat günümüzde mezheplikten çok felsefi ve kültürel bir anlam ifade ediyor. Temelinde tabii ki Müslümanlar, bizim kişisel olarak Aleviler Müslüman değildir diye bir ayrım yapmamız söz konusu olamaz. Fakat Alevi olan kişi kendini Müslüman hissetmiyorsa, ki bence dünya üstünde kimse Müslüman olmamalı, o zaman biz de bireysel anlamda o kişiyi Müslüman olarak görmeyiz. Lakin bunu Alevi toplumunun geneline yaymamız hata olur.

ben hem alevi hem sunniyim hem de mezhepsiz

bunu aleviler de tartışır kendi arasında. Hatta aslında mecusilikten geldiğini alevi kelimesinin kökeninin alev olduğunu savunan da var.
Ben alevi bir aileden gelen ateist olarak, aleviliğin aslında islam olmadığı sadece baskıdan kurtulmak için islam kılıfı ardına saklanan ayrı bir din olduğu kanaatindeyim. Tabii şu da var bir kişi ben müslümanım ve benim yorumum budur diyorsa o kişi müslümandır benim gözümde. Din ölçülüp tartılacak bir şey değildir sonuçta tamamen kişiseldir.

put yasak tasvir yasak. aleviler kutsal zatları tasvir ediyor. müslümanlar da kara bir binanın etrafını dönüyor 7 defa, kara bir taşa yüz sürmek için birbirini eziyor, ve hatta "şeytan" taşlıyor.
farklılıkta çok benzerlik var.
inançsız birinin gözünde hiçbirinin öbüründen farkı yok. aleviler biraz daha kafa tabii.

@nyist_ + @turuncu tonlarda:
hiçbir alevi mi? aleviler içinde okudum ve kültürlerini biliyorum yeterince. ayrıca, o entry'yi yazan aleviyse yine teorin çökmüyor mu? sonuçta "kabe'nin etrafında umarsızca dönen müslümanlar..." diye ifade var orada. kabe alevilerin kabe'si değil mi? ayrıca "müslümanlar" diye ayrıca ifade edilirken aleviler içine girmiyor mu ki özel olarak ayırıyorlar?
-------------------


ayrıca hem alevi hem de ateist olduğunu iddia eden, kuran'da gusül abdesti olmasına rağmen "yo, biz gusül abdesti almıyoruz. kişi kendisinin temiz olduğunu hissederse yetiyor" diyen alevi arkadaşlarım da oldu. ateistlerin nedense en çok alevi kültürünü her şekilde savunmalarına hayret ettim.

@godoşu beklerken: yahu meraktan soruyorum. alevilik kültür mü, yoksa mezhep mi diye. yoksa hzl ali düşmanı değiliz haşa. çünkü zaten sahabileri de severiz, peygamberimizin yoldaşlarını da. ama hiçbir sahabeyi peygamberimizin üstüne koymayız ki. ayrıca tarihteki yanlışlar, şu an yapılan yanlışları veya olayları sorgulayamayacağımız anlamına mı gelir?

ünlü devrimci ve alevi ozan, "emekçi" roll dergisine bu konu hakkında açıklama yapmıştı. artık aleviler, aleviliğin ayrı bir din olduğunu itiraf edebilmeli diye. hatta alevilin 5000 yıllık tarihi mi ne diye de bir kitap çıkmıştı bir ara.

aslında bir din, fakat islam database'ini kullanıyor diyebiliriz. bir başka yönü de göçebe türkmenlerin official müslümanlık yöntemi olmasıdır.

şii sünni diye de bir ayrım var ve millet birbirini öldürüyor bu farklılıktan ötürü. bundan yıllar sonra alevilik de kendi başına buyruk farklı bir oluşum halini alabilir. halbuki en başta sadece müslümanlık vardı, öyle de kalmalıydı. ne diye böyle dallandı budaklandı yani bunu anlamıyorum. hepsi müslüman tabii sözde.

entryde çarpıklık yok, entry komple çöp. cümleler düşük ne dediği anlaşılmıyor.

yapmamaları kısmı yapmaları olursa biraz anlam kazanıyor.

bir de kabe taşı etrafında dönmek -hac yani- tüm müslümanlara farz. alevilerde müslüman olduğuna göre burada umarsızca dönme fiilini alevilerde gerçekleştirecek. bu noktada sorun var bence de.

50 tane alevi arkadaşıma sormuşumdur şu aleviliği anlatın bana biraz nedir nasıldır naparsınız felan filan,50 side farklı şeyler anlattı bilir bilmez şekilde.
işde aleviliğin en büyük problemide bu.BELİRSİZLİK.

islamın 6 şartı var farzları değil. bunları kabul eden müslümandır. gerisi boş ötesini sorgulamak da kimseye düşmez.

ama aleviyim ayağına ateist olan çok insan var onları saymıyorum.


ayrıca alevilerin yobazlarının yobaz sünnilerden hiç farkı yok.

partizan +1

@angelus +1

Mesela benim babam ve baba tarafındaki çoğu kişi ateisttir, ancak alevi kökenli olduklarından dolayı alevi kültürünü sürekli yaşatırlar kendi içlerinde. Günümüzde bazı kesimler için de yaşam şekli olabiliyor yani.

hiç linç edilmedin hadi gene iyisin. :)

bunu söylemek bize düsmez. ama alevilerin %99'u tıpkı bir ateist gibi yaşar. çoğu islamın ilk şartı olan kelime-i şehadet getirmeyi bile bilmez.

Cümlenin gidişinden ve devamındaki cümlelerden anlamını çıkarmaya çalışıyorum. Eğer kilit bir kelime ise ve çıkaramıyorsam, o zaman sözlüğe bakıyorum.

takıntılı biri olduğum için sürekli sözlüğe bakıyorum ve sıkılıyorum

peki awesome screenshot, görselde/linkte örneğini verdiğim gibi mi alıntı yapıyor?

"cmd+shift+4"

www.youtube.com

tabi bu söyleyen kişiye göre değişir ama hey onbeşli çok hareketli duran bir türkü olsa bile inanılmaz hüzünlüdür. hikayesi itibariylede. Çok hareketli söylenmemiş olan Erkan Oğur seslendirmesi en güzelidir bence.

"iyisin tabi"

@bi bipolarin guncesi: aslında bunu başka bir yerde de gördüm. ama ben kendimi bildim bileli hep oyun havası şeklinde söyleniyordu bu. hem burada görünce, hem de bu türküyü hareketli şekilde söyleyince küçücük kardeşim "o türkü öyle hareketli söylenmez bir kere" diyince epey şaşırdım...

bahsettiğin süreçte mülakat aşaması olup da herhangi bir torpil -referans olmaksızın kamuda işe girenlerin oranı %10'u geçmez bence. %10 bile yüksek bir tahmin olabilir.

kişisel görüşüm, referans-torpil olmaksızın o aşamalardan geçerek kamuda işe girmek için kurum seçiminde seçici davranmak lazım, bu durumda girmek yine kolay değil zor elbet ama, diğer geleneksel kamu kurumlarında çok çok daha zor.

ikinci bir ekleme daha yapayım böyle bir düşüncen varsa ümidinin yok olmaması adına, kazanamasan bile tecrübe edinirsin, tabi bunun maddi-manevi kayıpları da olabiliyor kişilerde. Ama asil değil de dediğin şekilde davranıp yedekten sınavları kazananlar olabiliyor, ve asil kazananın bir başka kurumu tercih etmesi gibi sebeplerle yedekte olanlara şans doğabiliyor (bu önermem asil olarak kazanan azınlığın varlığını yadsımamaktadır).

Cok zor.

bi yerden kasıt nedir mesela?

bi yerlere geldim diyebilirm. ama kpss sadece bi ön koşul. asıl zor olan yazılı sınavı+mülakat süreci

evet var

@damla cikolata: devletin herhangi bir biriminde herhangi bir statü.

var +1 ve bahsedilen %10'luk dilimdeyim, kimseye minnet etmedim, denedim oldu. zor bir süreçti ama oldu. Stratejimi kendim belirledim ama, kurum ve özellikle il bazında..

öyleyse kesinlikle var. ama kolay bi süreç değil hemen moral bozmamak gerek. bi çok sınav var hadi sınavı geçiyosun mülakattı zarttı zurttu. umarım istediğin mutlu olacağın bi işin olur

abartıyorsunuz. uzanamadığınız ciğere mundar demeyin. %10 demişler, şaka mısınız? başarısızlıklarınıza bahane ararsanız daha çok yakınırsınız. torpille giren %10'dur ancak.

@antikadimag: ben bir de rakip azaltmak adına da öyle konuştuklarını düşünüyorum.
tabii sözüm meclisten dışarı.

açıklama yapmak zorunda hissettim kendimi,

ben bu bahsettiğin yollardan geçeli 10 yılı geçti, rakip falan değilim, o dönemde gözlemlediklerim ve sonrasında çeşitli kurumlardan arkadaşlarımızdan edindiğim bilgiler çerçevesinde öyle bir oran verdim. Bu süreç içerisinde olumlu ya da olumsuz gelişmeler olmuştur her bir kurumda detaylı olarak ben de bir şey diyemem, memurlar.net gibi ortamlarda bahsedenler vardır belki bilemiyorum referans-torpil olmaksızın girme hususunda, ama kaymakamlık gibi bazı mesleklerde ben hiç duymadım referans-torpil olmaksızın gireni. Ha ama mesela Kültür Bakanlığı bilmem ne uzmanlığında falan olabilir, değişiklik gösterebileceğini söylemek istedim sadece. Umarım dediğiniz gibi çoğu kurumda KPSS+kurum sınavı+mülakat performansları başlı başına geçerli oluyordur.

@candanag: ben cidden verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. öyle bir cümle kurmamın sebebi; böyle tiplerin de olabileceği yönündeydi. bir sürü platformda daha sınavlar başlamadan "çok zor. boş yere girmeyin. girseniz de memnun olamazsınız çünkü bu meslek çok zor." gibi caydırıcı ve hiç de iyi niyetli gibi durmayan sözler sarf ediyorlar.

çocuklardan, bilhassa çok bilmiş çocuklardan nefret ederim.

kesinlikle öyle

o dizidir. izlemiyorum çok rahatsız olursam. nadiren batıyor dizilerde. ama dizilerden etkilenip gerçek hayatta çocuğunu o şekilde görenler, o yönde teşvik edenlere uyuz oluyorum. haddim değil ama oluyorum. mesela sözlükte de var, çocuklarla girilen komik diyaloglar başlığında hep, aynı hanımefendi yazıyor. ukala bir çocuğu var. yazılana göre tabii gerçek hayatta görsem belki çocuğu ben de severim de okuyorum okuyorum kızı da oğlu da ukala geliyor bana. rahatsız oluyorum. dizide değil entryde rahatsız oluyormuşum galiba ben de ayrı bir garibim demek.

İticiler

çağ gereği artık hemen hemen her çocuk en hafif tabiriyle 'hazırcevap'. günlük hayatımda bu çocuklardan ziyade, bu durumun bir tek kendi çocuklarında olduğunu zanneden ailelerini dövülesi buluyorum.
dizilerdeki çocukları ise o kadar abartarak yazıyorlar ki gerçek hayatta öyle bir çocuk görsem değil sevimli bulmak hayattan soğurum.

Çocukların hepsi öyle.

sopalık

bak kardeşim sana laflar hazırladım ve cidden akşamdan suya yatırılmış budaklı meşe odunuyla dövülmen gerekiyor.

neden bu gereksinimi duyduğumu sana anlatmama izin ver:

bak şimdi dünya sen gibi ben gibi ortalama davranışlara sahip, ortalama insanlarla dolu bir yer. sınırları çok aşmayan,tavırlarımız neredeyse bir örnek ve hep bir kural,norm üzerinde uzlaşı halindeyiz (üç aşağı beş yukarı).hal böyle olunca senden benden sürüsüyle olduğu için farklı olanı gördüğümüzde önce "?" çekiyoruz. bu farklılıkları zaman zaman bize aşırı geliyor ve bizler gibi olmadığı için yok saymaya ya da yok etmeye çalışıyoruz.
şimdi düşün ki dünya sen ben gibi insanlarla değil de aha da bu çocuklarla dolu ve sen de normal bir insansın (aynı şimdiki gibi). ne oldu? şimdi anormal olan sen oldun değil mi? ne kadar dövülesisin değil mi?

bu tip insanların davranış bozukluğu olabilir,özel ilgi isteyen insanlar olabilir. böyle çocuklar olduğunu bilmediğimiz ve düşünemediğimiz için bu tip farklı çocuklara ayrıca nasıl davranılması gerektiğinden de bihaberiz.

@rakicandir: sana hak vermekle beraber olayı yanlış anladığını belirtmek isterim. ben dizilerdeki çocuk imajından bahsediyorum. dizideki şişirilmiş bu karakterler gerçek hayatta pek yoktur. yani en azından bu kadar bartılısı yoktur. kaldı ki öyle çocuklar bile ailelerinin eksik ya da yanlış vermiş olduğu terbiyeden dolayı öyleler ve böyle çocukları gördükçe ben ailelerini eleştiririm "ne boktan çocuk yetiştiriyorlar" diye.

Ben severim öyle çocukları. Mıymıntı çocuklardan pek hazzetmem.

abi bahsettiğim çocuklardan artık çok sayıda var bence.sen fark etmediğin için yok sanıyorsun.
ama dizilerdeki o havuç tarzı şebeleklerden bahsediyorsan evet sevimli değiller.ama dövülesi değiller.

yok be arkadaş havuç'tan bahsetmiyor. havuç doğaldı bari.
duyuru sahibinin demek istediği drama dizilerindeki "anne siz benden saklıyosunuz ama ben sizin tek celsede boşanacağınızı duydum, avukatına selamlar bu arada" diyen 5 yaşındaki velet

www.youtube.com ?

www.google.com.tr

çok teşekkürler.
bir de aradığım versiyonu da şuydu:
www.youtube.com

dynamo.dictionary.com İngilizce için bu var

bütün haber sunucuları, muhabirler, mizansenleri, haber metinleri. hepsi maskaralık.

irfan değirmenci'den önce de metin uca vardı bu tarz dokundurmalı habercilik yapan. tek bir kişiye atfedilemez bu tarz. ben seviyorum portakal'ı. bazen cidden abartılı şeyler söyleyebiliyor, o zamanlarda "portakal, orada kal" diye söyleniyorum, geçiyor.

bıraksalar neler neler söyler kim bilir de bırakılmıyor işte. deveyi gütmek zorunda kalmak çok acı.

düzeltme: sahiden değirmencioğlu kim yahu, soruda görüp öyle yazıverdim ben de ama bi tuhaflık var bu işte diyordum yazarken de. teşekkürler pavlis.

azı karar çoğu zarar sözünü doğrulatan biri.

Evet, birand gibi yapmacik.

Çok konuşuyor Ve yapmacık evet.
Cüneyti se sevmiyorum. hicbisiki begenmiyor

Değirmencioğlu kim lan?

tr.wikipedia.org

Yapmacık değil, adam işini yapıyor. İzlemem orası ayrı.

adam arada bazen abartabiliyor ama yapmacık gelmiyor. ismail küçükkaya var bir de mesela. karşı ideolojideki cahil ergenler hep "birinin adamı" olmakla suçladığı için twitter üzerinden yorumlarla haber yapamıyor ikisi de.

siyasal görüşünü bilmiyorum ama itici gelme sebebi ideolojinle ilgili de olabilir bu arada. hani yalan ve yandaş olsa da belki sunum olarak çok başarılılardır atv - a haber falan ama izlerken midem bulanıyor benim.

kesinlikle katılıyorum fazlasıyla itici.. bir o bir de beyaz tvde çıkan haber spikeri

erkan tan kadar güdümlü ve yapmacık olamazlar louuw

Ne yapmacık ne de abartılı.
Gezi zamanında eşine zarar vermişlerdi. O zamanda ki tavırlarını da gördüm. Hepsi rijit ve aynı.
Kasım Kasım kasilsin di mi

@Pavlis: nedense o adama hep "değirmencioğlu" diyorum alışkanlıktan.
@Kahve kokusu: böyle daha kasıntı ve özenti.

buzluğa su koy, donduktan sonra çıkar biraz erit, 2-3 bardak buz gibi suyu kafaya dik. birkaç haftalığına morgan freeman olursun.

Ses biraz kısılınca güzel bir tona yaklaşıyor. Terli terli su iç.

sigara iç

bourbon'la gargara yap, sigara iç. tom waits olmasan da, kıyısından geçebilirsin (:

sesi güzelleşsin diye öldüreceksiniz lan adamı :d

düz bir yöntem yok mu? :)
ben içki de, sigara da içmiyorum.
yani sigarayı arkadaşlar içerken tadıyorum arada.

sigara kalınlaştırıyor net.

Taklit yapmaya calis sesinle.

yalnız, sesim zaten boru gibi. travesti sesi gibi geliyor bana :(

sigara +1, millet ses tonumu çok beğeniyor. dalgasına geceleri radyo programı yapıyorum, diyorum. normal karşılıyorlar. şaşıran da olmuyor.

Öncelikle
www.percemler.com

yani sizin duyduğunuz sesle başkalarının duyduğu sizin sesiniz farklı. 10kişiye sorun sesim kötü mü diye. kötü derlerse gidin bir tiyatro kulübüne katılın ne bileyim ses nefes egzersizleri yapın diyafram nefesi fln çalışın. sesinizi kullanmayı öğrenebileceğiniz kurslara falan gidin.
bence en güzeli sesimizi sevelim ve koruyalım.

bir de ses ifşası yaparsan daha iyi yardımcı oluruz :))

sağlıklı yolu yok mu? sesim güzel olacak diye ciğerlerim mi solacak kanser riskiyle?

tiyatro +1, ayrıca maskeleme tekniği var. onu da araştır. sesini, sinüs ve kafatası boşluğuna dağıtıyorsun.

sesini öne al, geriden geliyordur. ses açma alıştırması falan var onlardan yap.

cok iyi yol:

sesimi ifşa ediyorum: vocaroo.com

kötü mü, bana mı öyle geliyor yoksa alelade mi?

Simdi dusundumde, benim ses de seninki gibi zannedersem. Yasim 20 iken telefonda konustugum insanlar 35+ saniyorlardi, simdi de 40+ gibi geliyor zannedersem disaridan. "Boru" dedigin olay var zannedersem bende de. Odun gibi dumduz ses:) renk yok, ahenk yok.

Edit: Dinledim, normal ses bu. Nesi boru gibi?
Tiksiyon +1

m e b, ses iyi abi. biraz diksiyon problemi var sanki. çözülmeyecek bir şey yok :)

tıslama var bence sesinde

domates yiyom hocam, daha iyi bilir. ben aradan çekiliyorum :)

@sadakatsiz: köylüyüm de ben :) bazı harfleri genizden söylüyorum gibi çıkmıyor mu? bir de tanıştığım insanların çoğu yurtdışında yaşadın mı, diye soruyorlar. diksiyonum da berbat galiba :d ama teşekkürler beni rahatlatan cevap için.

@delifaruk: 25 yaşındayım. sesim uygun mudur yaşıma göre?

@cok iyi yol: içimi ferahlattın ya :)

@domatesyiyom: nasıl düzeltebilirim?

Yasina gore normal bence sesin. Ama tiksiyon lazim dedigin gibi. O da kisa zamanda olmayacagi icin her yigidin harci degil. Sabretmek gerekiyor.

Hem surati hem sesi buyuk gostemek ne aci bilemezsin:)

meb sesi dinledim de hocam,

sen jim beam'dir, jack daniel's'tır, onlara ver kendini (:

@delifaruk: bir defasında, 18 yaşımdayken bir anketör kız önce anket yapmak için bayağı bir ısrar etti. sonra anket sorularına geçecekken yaşımı sordu. ben de 18 diyince bana "kusura bakma ya, 30 yaş altındakilere anket yapamıyoruz." dedi ve ben ortada kaldım şok vaziyette :)) ben de bisiyorum, aynı acıları yaşamışız yani :)

@mermize: kötü mü yani? :)

dostum sen kalınlaşsın istiyorsun sanırım, ince geldi bana. o yüzden dedim. kötülükten değil (:

bence gayet güzel ses tonu, karizmatik. dediğim gibi sen farklı duyuyorsun bilimsel olarak normal bir durum.
ama diksiyon kursuna kesinlikle bir uğra. sesine de kendine de güvenin artar.

s harfindeki peltekliği çalışıp düzeltebilirsin.

Sesinde bir sorun yok gayet normal.
Diksiyon kısmı çok net şundan kaynaklanıyor, bütün e leri kapalı söylüyorsun. Şimdi yazarak anlatamam ama bi kapalı e var "keskin" kelimesindeki e kapalı. Bir de açık e var "sensiz" kelimesindeki örneğin.
Bunları doğru söyleyen birinden dinlersen aradaki farkı anlarsın. Ama sen "ben" kelimesini mesela kapalı e ile söylüyorsun.
Almancılar bütün e leri kapalı söylüyorlar. O nedenle seni de almancı falan sanıyorlardır.
Almancıların kapalı söyleme nedenleri de, almancada e diye yazılan herşey kapalı e olarak okunur. Acık e şeklinde okunması için ä diye yazılmalı. Yani bän yazsaydi ben kelimesini bizim gibi dogru okurlardi.

türkçedeki dönüşlü fiil gibi banarme olunca. yıkanmak, kendini yıkamak vs.

@she was my baby: peki dönüşlü olabilecek her fiile ekleyebiliyor muyuz?

kendimiz üretebiliyor muyuz bilmiyorum ama şurda bi liste var. baya da bi fiil var. www.ispanyolcaonline.com

Normalde her şeye pek eklenmiyor ama eğer ki bir durumu kendi kendine yaptığını vurgulamak istersen yapabiliyorsun.

Örneğin, bir şarkıda "No sé como olvidarme de tí" diyor. Normalde olvidar'ı "olvidarse" olarak pek de kullanmıyoruz, "No sé como olvidarte" diyoruz. Ama yukarıya "me" eklemesinin sebebi "Çok uğraştım, kendimi yırttım. Kendi kendime unutturmaya çalıştım ama unutamadım. Seni kendime unutturamıyorum bir türlü" anlamı veriyor.

@aychovsky; peki @she wa my baby'nin attığı listede, dönüşlü fiiller için hep "-se" eki kullanılmış. ben cümlede kendime göre çekimlerken "-se"yi ya da "-te"yi, "me"ye çevirmeli miyim?

Evet. bañarse mastar hali. bañarse ile bañar tam olarak aynı şey değiller. İkisi de fiilin mastar halindeler. İkisi aynı fiiller olarak geçmez İspanyolca'da. lavar fiili başkadır, lavarse fiili başkadır. Fiilin sonuna se gelince dönüşlü veya işteş fiil olduğu gibi (bunları İspanyollar artık aynı fiilden saymıyorlar, "Anlamı değişti, fiil de farklılaştı" diyorlar), anlamının da değiştiği durum çok var. Örneğin encontrar bulmak, encontrarse buluşmak demek. (bu tam olmadı ama işteyim, şimdi daha iyisini bulamadım, bulunca söylerim) se eki alabilen fiillere reflexivo deniyor.
"Anahtarı buldum" --> Encontré la llave.
"Onunla buluştum" --> Me encontré con él. (Görüldüğü gibi -se'li fiili kendime göre çektim)

me encontré (Ben biri ile buluşursam)
te encontraste (Sen biriyle buluşursan)
se encontró (O biriyle buluşursa)
nos encontramos (Olayı kaptın)
os encontrasteis
se encontraron

encontré (Bir şeyi bulursam)
encontraste (Bir şeyi bulursan)
böyle böyle gidiyor.

Ya da sacarse kurumak, sacar kurutmak anlamına geliyor. Edilgen yaparken de -se kullanılıyor.
El sol sacó el suelo. --> Güneş yeri kuruttu.
El suelo se sacó al sol. --> Yer güneşte kurudu. (Güneş tarafındna kurutuldu)

bañarse: yıkanmak, banyo yapmak.

bañar: yüzmek, çimmek.

denize girmek anlamında ama. olimpik havuzda bañar yapılmaz mesela, nadar yapılır.

me, te, se, nos, os, se ekleri dönüşlü, işteş veya pasif eylem yapar. aynı zamanda kendimi, kendime anlamı da verir.

dönüşlü: Lo baño -> (Onu) Yıkıyorum. Me baño -> Yıkanıyorum.
pasif: Se cree que es un monstruo. -> Onun bir canavar olduğuna inanılıyor.
işteş: Se dieron un beso -> Öpüştüler

Se mira en el espejo -> Aynada kendine bakıyor. (dönüşlü mantığında düşünülebilir)

Bir özelliği de geçişli fiillerde eğer nesne öznenin bir parçası ise (organı veya giydiği bir şey ise) nesnenin başına gelen onun/benim/senin gibi kişi sıfatlarının yerine geçer.

Pablo se llavó los dientes. -> Pablo dişlerini fırçaladı (yıkadı). llavó sus dientes demiyoruz.
Carmen no podía abrocharse el vestido. -> Carmen elbisesini ilikleyemiyordu. abrochar su vestido demiyoruz.

Genellikle mantıklı bir ektir yani bir fiili dönüşlü, pasif ya da işteş yapabileceğinizi düşündüğünüzde kullanabilirsiniz, tabi fiil geçişliyse. Bunun yanında bazen fiilere yan anlamlar da kazandırabilir. İngilizcedeki phrasal verbler gibi düşünülebilir.

Preguntar -> Sormak
Preguntarse -> Merak etmek (Kendine sormak)

Comer -> Yemek
Comerse -> (Yemeği) Bitirmek, Yemenin diğer bütün yan ve mecaz anlamları

Lilith var onu yapan.

Al basması sanırım

Lilith hocam bu. Hristiyanliktan geliyor.

Albastı

alkarısı

Dunganga?

Alkarısı

aradığım "alkarısı" idi. teşekkürler yahu hepinize :)

albiz diyollamış ona. albastı olunca albiz geliyormuştu.

lohusa ateşleniyor bazen, ona albastı diyorlar. sıtma gibi ateşlenir.
eskiden bebeğe ilk ezana kadar süt verilmiyordu. bebek süt emmeyince süt sıtması denilen ateşlenme de oluyor. bence albastıyla süt vermeme geleneği arasında doğrudan ilişki var.

---SPOİLER---
bir alıntıyla aynı sığlıkta cevap vereyim:)
george orwell - hayvan çiftliği

"
Sütlerin nereye gittiğine dair olan esrar çarçabuk çözüldü. Domuzların arpa ezmesiyle yapılan yemeklerine karıştırıldığı anlaşıldı. İlk elmalar olmaya başlamış, yemişliğin çimenleri üzerine rüzgâr elmalar serpmişti. Hayvanlar tabii bunların aralarında müsavi surette taksim edileceğine inanmışlardı; fakat bir gün rüzgârın düşürdüğü bütün yemişlerin toplanıp domuzlara mahsus olmak üzere takım odasına götürülmesine dair bir emir yayıldı. Bazı hayvanlar arasında buna karşı mırıldanmalar baş gösterdi ise de hiçbir fayda vermedi. Bu meselede bu domuzlar, hatta Snowball ile Napoleon bile aynı fikir etrafında toplanmışlardı. Squealer diğer hayvanlara izahat vermek için götürüldü.

"Yoldaşlar" diye haykırdı. Ümit ederim ki, biz domuzların, bunu sırf kendimize bir imtiyaz olsun diye yaptığımız hiçbirinizin hatırından geçmiyor. Aramızda birçoğumuz hakikat halde elma ve sütten nefret ederiz. Ben kendim de hiç sevmem. Bunları kendimize hasretmekteki tek gaye sıhhatimizin muhafazasıdır. İlmî tetkikler, süt ile elmanın bir domuzun sıhhati için mutlak surette elzem unsurları ihtiva ettiğini ispat etmiştir. Yoldaşlar! Biz domuzlar kafa işçileriyiz. Bu çiftliğin idaresi ve teşkilâtı bize bağlıdır. Biz gece gündüz sizlerin refahınızı ve rahatınızı temine uğraşıyoruz. Biz, sırf sizin selâmetiniz için bu sütü içiyor, bu elmaları yiyoruz. Eğer biz domuzlar vazifemizi yapamazsak ne olur bilir misiniz? Jones geri gelir! Evet, yoldaşlar, Jones geri gelir!" Squealer bir yandan öbür yana sıçrayarak kuyruğunu sallayarak, yalvaran bir sesle haykırdı: "Eminim ki yoldaşlar aranızda Jones'in geri geldiğini isteyecek bir tek hayvan yoktur."
"
---SPOİLER---

insan faktörü. her türlü ideayı piç edebilme görevini kötüye kullanabilme gücü sömürebilme hırsı yüzünden

"izmler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir"

duyuru yeterınce anonım bence

bençede yeterince anonimiz.

Anonim değil miydik?
blogs.discovery.com

duyuru yeterince anonim değil. tabi bu bizim hatamızda olabilir ancak değil. o yüzden evet anonimlik özelliği son derece gerekli bir özellik. sonuçta burada da belli bir arkadaş 'çevresi' oluşuyor. belli bir süre duyuruda takıldıktan sonra insanlar seni tanımaya ve gerek duyuru gerek özel mesajlarla belli bir tanışıklık sağlanıyor. bu duyurunun kaçınılmaz bir etkisi. bu yüzden bir süre sonra soracağın sorularla ilgili kendini sansürlemeye başlıyorsun ve sormak istediğin 'özel' sorularını soramıyorsun.

bunu sormuyorsun şu anda ancak duyuruya bu özellik getirilmeli :)

not: benim yok canım öyle sorularım, gayet şeffafım ben 1!11!

benim var ama soramiyorum, anonimligimi kaybettim, buradan gercek hayatta da gorustugum insanlar oldugu icin :(

İlla ki.

benim anonim sorular için başka hesabım var.

ikide bir ifşa yok mu, ifşa olsun, hadi buluşalim falan derseniz tabii anonimlik kalmaz, sonra böyle kakalak gibi kalirsiniz.

ben cok anonim kalmak istersem, yeni hesap aliyorum. diger hesaplarımı tarihe gömüyorum.

Normalde zaten anonim olmamiz gerekiyordu.

tabii ki normalde anonim kalmamız gerekiyordu ama bazen milletin önyargıyla bakacağı sorularımız oluyor. mesela, bir duyuru yüzünden, o kullanıcıya "o malum duyurudan önce", "o malum duyurudan sonra" diye değişik davranılacaksa anonimlik şart gibi.

sözlük yazarlarının çoğunun vardır.

anonim bile olsak anonim kimliklerimiz de oldu sözlük nicklerimiz sayesinde :) anonim olmanın amacı o soruyu soranın sen olduğunun bilinmemesidir. Ama biliniyor işte. TC numaran adın soyadın bilinmese de burberry'nin sorduğu biliniyor.

çat diye yeni bir sözlük hesabı alamayacağın için de, evet, bazen keşke olsa diyorum :)

@jaygatsby

tutumun hiç hoş değil. kendi üzerimden konuşacak olursam ben hiçbir zaman ifşalara katılmamış ve halihazırda yazar hesabı ve birden fazla duyuru hesabı olan biri olarak böyle bir yazı yazdım. ne kadar hesabın olursa olsun kimi zaman öyle şeyler oluyor ki o bilgi ile tanınmak, hatırlanmak istemeyebiliyorsun. ne zaman ifşa olacağın belli olmaz. bu kullandığım 'air' hesabı benim yedek/anonim hesabımken ana yazar hesabımda yolunda gitmeyen şeyler oldu ve bu hesabım ön plana çıktı ve bu hesabımla belli bir arkadaşlık ilişkileri kurdum. şimdi eğer bu hesabımla daha önce bir şey yazmış olsaydım şu anda sıkıntı yaşayabilirdim. diğer hesaplarımıza da ne zaman ne olacağı belli olmuyor.

ayrıca anonimlik sadece soru sorarken olmamalı. bazen öyle duyurular oluyor ki cevabını biliyorsun ancak (cevap ne kadar soranın işine yarayacak olsa da) o cevabı veren kişi olmak istemiyorsun. ben bu sebeple bir çok cevap veremediğim duyuru biliyorum.

Ben bu konuda karar veremiyorum.

Kendim olarak soru sorarsam cevapların beni bilenler için daha doğruya yaklaşık olacağını biliyorum. Keza cevap verirken de duyurucu hakkında az çok fikrim varsa cevap vermek kolaylaşıyor. Afaki, havada kalan şeyler yazma olasılığı düşüyor.
En basitinden ele alalım, bir sivilce sorusu, bir yemek tarifinde bile geçerli bu durum. Atıyorum, coyote sorduysa başka türlü, ciğerdelen sorduysa başka türlü anlatırım yemek tarifini ya da sivilce ilacını.

Anonim olarak soru sorar mıyım? Evet, sorabilirim. Örneğin ailevi hukuksal bir durum vardır sorabilirim. Benden başka kişilerin de içinde olduğu konular olur, onların adına bilgi paylaşmak istemem sorabilirim. Kendime ilişkin kimsenin bilmesini istemediğim konular olur sorabilirim. İşte burada cevapların beni bilerek verilmediğinin ayrımında olmam lazım. Cevapların doğruluk payı düşebilir. O zaman da duyuru bu anlamda asıl görevini yapmamış olur. Duyuru, doğru cevabı aradığımız bir yer çünkü.

Diyelim anonim olarak bir soru sordum, ve cevaplar geldi. Aslında o cevaplar benim için geçerli değil ve ben içlerinden birini ikisini doğru kabul ettim. O cevaplar benim için yalancı emzik gibi olacak açlıktan kıvranana kadar beni oyalayacak. Belki de beni üzecek.

Birkaç yıl önce burada kendimi iyi hissedeceğim filmler filan istediğim bir duyuru açmıştım. Buradan kimseye o zamanlar kanserle mücadele ettiğimi söylememiştim. gelen duyurudaki videoda konuşmacı " hastanedesiniz diyelim bla bla bla yan odada da kanserli bir hasta yatıyor... " siz o değilsiniz kendinizi iyi hissedin gibi bir şeyler anlatıyordu. Arkadaşa kızmadım, kendim açık olmadığım için doğru cevabı alamamıştım. ( Atlattım şimdi iyiyim. Fırsatını bulmuşken "kanserden korkmayın, geç kalmaktan korkun" spotumu da hemen yapıştırayım buracığa :P)

Neyse işte, anonimlik olabilir, olsa iyi olabilir. Ancak doğru kullanmayı bilemezsek duyuru görevini hakkıyla yapamaz. Bunu bilmek çok önemli. Herkes bilebilir mi? Emin değilim.

Cık valla benden 4/10.

değil

bir de jennifer lawrence'a benzettim ben onu ama ondan daha güzel hatta.

bende begenmedim

çok çekici mi? yuvarlak yüz kesinlikle çekici olamıyor.

Aşırı çekici değil ama aksanına hasta oldum; konuşsun dinleyeyim. Gerçek İspanyolca bu, gerçek İspanyol bu.

bence sevimli birisi.

iş verse... misin boyutuna gelmediyse "bizımla diyıl".

ben beğenmedim. çoğu kişi beğenmemiş, milli iradeye saygı lütfen.

3/10

bu tarz puanlamalara bol puan veren ben bile cıks diyorum.

3/10 bizimle deyıl

değil. ev yemekleri yapan butik lokantalardaki teyzeler gibi.

Bana hic cekici gelmedi.
Benim icin cekici denen kadin, Angie Harmon'dur. Ama bu aralar sundan da hoslanmaya basladim: (sari olan)
www.youtube.com

Bana benziyor

güzel.
kızda anaç tipi var. alanı mağdur etmez.
alıcısına şimden hayırlısı olsun.

ahmet, mehmet gibi bir isim. italyanca'da da var.

iobit uninstaller kurun, advanced system care in içinde de geliyor.

oradan detaylı temizlik yapıp toolbar lardan kurtulabilirsiniz.

müzik sonuçta somut bişey değil. şöyle biraz gitar koyayım biraz da klavye attık mı tamam oldu gibi bişey yok. dinledikçe anlarsın.

müziğin kahve yapımı gibi olmağını düşünüyorum. birinde standartlar var diğeri ise tamamen hayal günüce kalmış. bol bol dinle ve dinlerken dinleğin ne tür müzik yapıyor intenetten bak. bir süre sonra tahmin etmeye başlarsın.

çok müzik dinleyince oluyor o dediğin. bi de spor yap :))

deneysel müzik yapan çok grup var o yüzden artık ayırt etmek gerçekten büyük yetenek istiyor.

metal adına konuşayım. adamlar öküz gibi böğürüp kayvan gibi riff basıyosa o %154325234 bilek metaldir. bi de pig squeals var ki onu duysan zaten anlarsın dsf

iti an çomağı hazırla.
iyi insan lafının üzerine gelir.

@sinek kral: tam ifade edemedim galiba. "tencere dibin kara, eninki benden kara." gibi bir şey arıyorum.

sarmısağı gelin etmişler 40 gün kokusu çıkmamış...

senin gibi düşünen var elbette, ama onlardan biri değilim.

Özenti ve kimliğin yavaş yavaş kaybolması... Her ne kadar bunlar "modern" ve "globalleşen" dünyanın getirileri de olsa, ben de doğru bulmuyorum

size hitap eden mekanlara gideceksiniz o zaman işte , shake shacker da var bu ülkede kardeşler kebap salonu da .
Berlinde çok lüks alman restorantları olduğu gibi kreuzberg iskenderciside var, her yerde olan durumlar bunlar bence şikayetiniz çok anlamsız.

Senin gibi düşünüyorum ve bunları çok saçma buluyorum. İngilizce bilip bilmemekle alakası da yok. İngilizcem gayet iyidir fakat bu tarz şeyler insanları yozlaştırıyor gibime geliyor. Fakat Starbucks'daki çoğu şeyi çeviremezsin onları ayrı tutuyorum.

hiç kafama takmadım bu durumu hatta sen yazana kadar düşünmemiştim bile. eğer gerçek adını yazıyorlarsa sıkıntı yok ama lahmacunu "türkiş pizza" diye yazıyorlarsa gülerim.

ayrıca neden starbucks'da stres oluyorsun. ben hiç tall olsun, venti olsun demedim bardak için adamlar orta, küçük, büyük dediğinde de anlıyor. vayt çaklıt moka demek beyaz çilokatalı moka demekten daha samimi geliyor en azından yarısa başka diğer yarısı başka yarabet bir konuşma olmuyor.

animal kardeş, onion'a falan ne diycen hani adamlar soğanın da patentini almamıştır ki. patentli ürünleri için eyvallah da kırk yıllık suvana bile onion dedirtmesinler müşterilerine bi zahmet. bunun sebebi burasının türkiye olması değil müşteri memnuniyeti olmalı bence.

edit: hah ya da advo'nun dediği daha mantıklı türkçe açıklama da olsun?

shake skack de hem türkçe hem ingilizce menü var. konu bu değil evet menülerin yeterince açıklayıcı olmaması bence daha kötü türkçe menü ama bi bok anlamıyorsun. adam şinitzel demiş geçmiş. yemek bir geliyor şinitzeli doritosa bulamış felan sikko sikko işler.

aslında bu işi çözecek şey dışarıda yemek yememek yoksa bir çözümü yok.

shake shack, starbucks uluslararası firmalar. bütün dünyada standardı olan firmalar. Yani sen venezuela'da starbucks'a gittiğinde ispanyolca sipariş vermek zorunda değilsin. Kahvenin adını söylüyorsun, boyunu söylüyorsun alıyorsun. Bir çinli de türkiye'ye geldiğinde starbucks'ta sipariş verebilmek için türkçe kursuna gitmek zorunda kalmıyor. Bu firmaların böyle yapmasının sebeplerinden biri bu.

Ha küresel olmayan bir türk firmasının menülerini ısrarla ingilizce yapması elbette saçma olurdu. Fakat tabii gözlemeyi falan ingilizce yazıyorsa saçma olurdu. Yoksa kahvenin adını moccha değil de türkçe yazacak hali yok. Moccha'yı sen başka yerde moccha diye görüp beğendiysen menüye baktığında sipariş verebilmen için yine moccha görmen lazım. Oraya moccha yerine abuzer yazarsa abuzer ne lan moccha bile yok dersin.

özel isim olmadığı sürece ben de çok aptalca olduğunu düşünüyorum. ingilizcem de gayet iyidir şükür. ama dili korumamız lazım. ingilizceyi de, türkçeyi de, almancayı da. ben bir dil öğrencisi olarak böyle düşünüyorum. türkiye'de, %90'ı türk müşterilere servis yapan bir işletmenin özel isim olmayan şeyleri ingilizce yazması bence özentilikten, mallıktan başka bir şey değil.

özel isim olsa neyse de roasted, creamed with gibi ifadelerin türkçede gayet sık kullanılan ve kimsenin yadırgamayacağı, rahatlıkla anlayacağı karşılıkları var. şekliniz, artistiğiniz kime yani. mal mal işler. ağzını yayarak creamed with diyen sikiklerin çoğu iki kelime ingilizce konuşmaktan acizdir eminim.

(bu tarz mekanlara gidenlere demiyorum sikik diye, bunu "cool" olduğunu düşünerek yapan tiplere diyorum. yoksa biz de börgır king'e gidip vupır yiyen adamız sonuçta)

senin gibi düşünen var elbette, ama onlardan biri değilim.

@ucan spagetticanavari
bu nasıl cevaptır yaw :D

latte, cappuccino, moccha daha sürer gider hepsi sütlü. ve hepsinin tadı farklı. alt tarafı sütlü kahve olmuyor o yüzden.

Senin gibi düşünüyorum.

Ben oturmuyorum, oturduysam da kalkıyorum. Ne satarsa satsın isterse dünyanın bir numarası olsun hiiç umurumda değil. Bana saygısı olmayana benim de saygım olmaz.

Bazı ürünler var ki bizim dilimizde söylense bir anlamı olmayacak, marka olmuş. O hoş görülebilir. Tüm menü benim bilmek zorunda olmadığım bir dilde olmamalı. Biliyorum, bilmiyorum ayrı konu.

Yahu bir de bu kadar okumuş etmiş adam neden bu saçmalığa prim veriyor anlamıyorum. Şu yabancı hayranlığını bi kıramadık yahu şu topraklarda. Yabancı deyince dibimiz düşüyor, ağzımızın suyu akıyor hala. Yetmedi mi, hala mı?

"Globalleşme gereğii" diyenler az kenara çekilsin, sakin bir yerde küreselleşme nedir ne değildir inceleyiversinler bi zahmet.

Ekleme: Saygı demişken menülerine görme ve işitme engelliler için de ek bölüm koyan firmalar varsa ayakta alkışlarım, sıkı müşterileri olurum, bedava reklamlarını bile yaparım.

Ahahah çok eğlenceli bir hal aldı tartışma.

Şöyle düşün. Mumbai'de türk tatlıcısı açıyorsun. Baklava, laz böreği, bülbül yuvası, vezir parmağı satacaksın. Adam menüyü eline bir alıyor bir sürü tatlı var. Bu nasıl iş lan diyor hepsi şerbetli tatlı bunların ben hepsini bilmek zorunda mıyım?Nasıl sipariş vereyim ben bunları?

Aynı bunun gibi. Adam capuccino yerine ne yazsın arkadaş? Moccha yerine ne yazsın? Kahve kelimesi bile başlı başına yabancı kelimenin yamultulmuşu. Biz daha içeceğin türüne bir isim uyduramamışız.

kürselleşme gereği değil ama starbucks'ın kürsel bir firma olmasının gereğidir türkçe isim koymaması. Dediğim gibi sen çin'de gidip sırf çince menüsü olan bir yerde ıkınır ıkınır sipariş veremezsin ama starbucks'a gittiğinde çok rahat sipariş verebilirsin. Starbucks'ı koruduğum ya da sevdiğim için demiyorum bunu. Bu bir gerçek olduğu için diyorum.

Hadi hayırlı traşlar.

ben menüde ne olduğunu bilmediğim bir şey olursa (sadece iyi derecede ingilizce biliyorum ama bir sürü fransız ve italyan yemeği var benim de adından ne olduğunu anlayamadığım ama menülerde hep o şekilde var olan) ya teknolojiyi kullanıp google'a soruyorum (restorandayken yemek foto.su çekip paylaşmaya yaramıyor sadece akıllı telefonlar) ya da garsona soruyorum. bilmemek ayıp değil ki.

shake shack'te ben ne sipariş vereyim diye düşünürken kaç defa sipariş alanlar siparişleri anlamadığım için düşündüğümü sanıp seçim yapmama yardımcı olmayı dahi teklif ettiler nazikçe.

ingiliz çaylarının adları da standart. starbucks'ın kahveleri de standart.

ürünlerin türkçe açıklamaları da yazar genellikle ürün adları yabancı dilde yazılmış olsa da.

evet, bence şikayet etmekte haklısınız, bence de herkes ingilizce bilmek zorunda değil ve menüde türkçe açıklamalara yer vermek de gerekir çünkü burası türkiye; ama starbucks gibi yerlerde sipariş verirken zorlanmak, tedirgin olmak, ateş üstünde oturuyor gibi hissetmek biraz abartılı değil mi? herkesin bu şekilde hissettiğini sanmıyorum.

@advocatusdiaboli, fransız bizim ülkeye gelince bile bildiği halde ingilizce konuşmuyor. resepsiyondaki adam fransızca bilmiyor diyelim, konuşmuyor adam. kendi dilini konuşuyor. "fransız müşteri aldıysan fransızca bilen adam koyacaksın oraya kardeşim" diyor. (kardeşim anlam için kullanıldı. o demiyor, kessen demez bize kardeşim)

@minik donut canavarı + @trumanshow + @palve + @der maister + @advocatusdiabol + @hayat aklini konusacak bir filozof uret: cidden ne demek istediğimi anladığınız için teşekkür ediyorum.


@anima + @m e l t e m + @godspartical: yahu, duyurada açıkça belirtemedim mi bilmiyorum ama neden ısrarla "mocha'ya adamlar mahmut mu desin?" tarzında yaklaşıyorsunuz ki? yerli karşılığı olmayan ürünleri istedikleri gibi satsınlar. asıl sorun, bunların yapılış şekillerini ve içeriklerini bile ingilizce yazmaları. "fırında pişmiş soğan/peynir", "x kremalı" demek yerine "roasted onion/cheese", "creamed with x" demelerine, "beyaz çikolatalı mocha" yerine "white chocolate mocha grande" demelerinden bahsediyorum. bunun kafası normal midir? "portakallı çay" yerine "orange flavored tea" demelerinin neresi doğru?
ayrıca "starbucks gibi yerler" dedim, salt starbucks'tan bahsetmiyorum.

not: ingilizce ile derdim yok benim. aynı şey italyanca olsa yine itiraz ederdim.

@m e b

Siz kendinize yandaş arıyorsanız sadece gönlünüz olsun diye "he yahu haklısın süper düşünmüşsün" diyeyim.

Ama yok istediğiniz şey fikir alışverişiyse 2 defa yazdım tekrar yazmak içimden gelmiyor açıkcası aynı şeyleri.


kilit kısım bence "ben neden starbucks gibi yerlerde sipariş verirken zorlanayım, tedirgin olayım, ateş üstünden oturuyor gibi hissedeyim ki?"

Bu cümle. Şimdi siz starbucks gibi yerlerden kastınız nedir bilemiyoruz tabii beyninizi okuyamadığımız için. Kusura bakmayın. Siz starbucks dediniz diye starbucks dedik.

Kaldı ki bir çok kere yazıldığı gibi starbucksta türkçe konuşanın ağzına kürekle vurma servisi görmedim. Çok gitmem starbucks'a ama muhtemelen hala yoktur.

Siz diyorsunuz ki "tamam ama orada da çay aromaları, içecekleri tamamen ingilizce yazılmıştı". Bu cümleden kastınız ne olabilir insan çok anlam veremiyor. Misal english breakfast tea mi yazmışlar? Bu onun evrensel adı. earl grey mi demişler? Bu da onun evrensel adı. Bunları değiştiremezler. moccha örneği de buna benzer örnekler çoğalsın diye ortada dolaştı.

Earl grey veya english breakfast gibi yazılar varsa neden ateş üstünde duruyorsunuz onu anlamadım. Sanırım bir aşağılı kompleksi falan var sizde. Garson da mı ingilizce konuşuyordu? Toefl ibt puanı mı istediler sipariş öncesi. Eğer öyleyse ayıp etmişler. Eğer öyle değilse soramadınız mı?


Hadi soramadınız diyelim ki menüde de tek kelime açıklama yok. bakın şimdi örnek menü.

Caffè mocha (çikolata espresso ve süt)
capuccino (espresso süt)
Caffè macchiato (espresso süt)


Kahve kültürünüz hiç yoksa size tarfini falan vermeliler ki kahveler arasındaki farkı menüden bakarak görün. Bu üç kahvenin üçü de birbirinden farklı. Yanına türkçe isimlerini de yazsanız açıklamasını da yazsanız bu bir şey ifade etmez.

Sizin için o içeceğin bir anlam ifade etmesi için ismini bilmeniz lazım. Macchiato mesela.


Aynı şeyi bir türk lokantasında tamamen türkçe bir menüyle de yaşayabilirsiniz.

Ben 10 tane tavuklu yemek ismi yazarım oraya. Hepsinin içinde tavuk var.

tuzda tavuk
çıtır tavuk
pane tavuk
ızgara tavuk
tava tavuk
barbekülü tavuk
körili tavuk

siz hayatınızda ilk defa tavuk eti yiyecekseniz yukarıdakiler size çince gelir.


Bu durumda da kal krizi geçirip terlemeye gerek yok.

Garsonu çağırırsınız. Yahu bu tavukların hiçbirini bilmiyorum ben nedir bunlar anlat dersiniz anlatır.

Onun dışında bir insanın neden sipariş verirken ateş üstünde oturuyor gibi olduğunu pek aklımda canlandıramıyorum açıkcası.

Öyle yerlere gitmeyebilirsin. Ben öyle yapıyorum.

eğer sizin dediğiniz gibi sadece duymak istediklerim için buraya yazsaydım benden farklı düşünenlere tik atmazdım.

ayrıca yazdığınız menü gibi olsa canım feda. ben kendi ülkesinde yaşayan bir TÜRK olarak neden menülerde "fried chicken with peas" gibi yemek ismi görmek zorundayım? neden "bezelyeli kızartılmış tavuk" şeklinde göremiyorum? bunun türkçe olarak kulağa hoş gelmediğini ama ingilizce olunca daha iyi olduğunu söyleyen bir şahıs mı "aşağılık kompleksi"ne yakalanmıştır, yoksa bunun kültürel yozlaşmaya yol açtığını, dilimize saygısızlık olduğunu düşünen biri mi?
ben bir türk olarak neden "bu ne içeriyor?" demek zorundayım ki?

bir not daha düşeyim: ingilizce konuşabiliyorum. bu öfkem için "ingilizciyi bilimiyir aşığıık kımpleksinin dışa vurumu bu" demek yersiz.

shakira - dare?

hayır, shakira değildi.

salt parayla mutluluk olmaz şeklinde revize edilmeli bu laf evet.

para her zaman mutluluk getirmiyor ki. mesela çok zenginsindir fakat bir hastalığın vardır ve tedavisi yoktur. paran var, her türlü imkana sahipsin, en iyi hastanelere, en iyi doktorlara gidebilme imkanın vardır ama yine de çaresiz kalabilirsin.

Belli bir para elbette mutluluk getirir. Belli bir paradan kasit iste evin ocagin varsa, karnin toksa, kendini gelistirip biraz da luks ihtiyaçlarına da para ayirabiliyorsan falan. Guvencedir sonuçta rahat hissedersin. Ama bunun ya da asiri fazla paranin surekli mutlu edeceginin garantisi yok.
Tedavisi olmayan hastaliga yakalanirsin, sevdigin terk eder vs gibi.
para guvence verir. Tek mutluluk sebebi degildir.

ya hala çok zenginsindir hastalığın vardır masalını yiyor bu millet. sabancının oğlu dimi, zengin ama hasta. böyle uyutuyorlar zenginler orta direk ve aşağısını.

arkadaş öyle söylüyorlar ki, zengin olunca otomatik çocuğun yatalak olacak, kanser olacaksın. bu örnekler uç örnekler, istatistikte dikkate alınmaz. büyük çoğunluk gayet mutlu ve huzurlu.

para = mutluluk değil demek istiyor bu söz. sen niye anlamak istemiyon?

Sakıp sabancı adanalı, Türkiyenin en zengin adamlarından biriydi, adam adana kebap yiyemiyordu şekeri olduğu için.

paran olmayınca paran olmadığı için mutsuzolursun paran olur o zamanda mutsuz olacak başka şeyler bulursun. bence mutsuzluk kişilik özelliği.

Ayrıca mutluluğun parayla ilgisi yok.

Mutsuzken milyarder olsanda mutsuz olursun.

Mutluyken simit-kaşar-çay yesende mutlu olursun.

Fakat paranın çok imkan açtığı ve sahte bir mutluluk hissi oluşturduğu doğrudur.

Para olmayıncada sağlık olmuyor maalesef. Bakınız tatlıses o kurşunu gariban biri yeseydi sizce hayatta olurmuydu? Adam hayatta üstelik yürüyor konuşuyor
Para herşeydir ve mutluluk getirir

Parayla mutluluk olmaz lafı bence de en fazla kafana taktığın bir konu varsa paran olsa da o konuyu yine kafana takıp mutsuz olursun manasında kullanılabilir.

Parayla mutluluk olmazı eşitlik olarak çevirmek oldukça yanlış bir tercüme olurdu. Çünkü burada bir eşitlikten değil bir sebep sonuç ilişkisinden bahsediliyor.

Çok fakir birini öyle vitamin eksikliğinden başka elzem bir hastalığı olmasa sağlıklı olsa çocuklarına iyi şeyler sağlayamadığı için mutsuzdur mesela.

Salt sağlıkla da mutluluk olmaz. Ama sağlık iyi birşey değil mi?

Ama bazı kimseler parayla mutluluk olmaz lafını görünce sanki para olmasa da olurmuş gibi hak veriyor.

Bu lafa asla katılmıyorum.

para olunca da sağlık olmayabilir, örneği var. ne yapabildi çocuğu için? böyle oturmamıştır herhalde, kendini paralamıştır çocuğu iyi olsun diye. geçinmene yetecek kadar paran olsun yeterli, fazlası gereksiz.

@douchebag size ayrıca teşekkür ederim. demek istediğimi anlayan bir siz varsınız.


yahu, yukarıda da dedim ya, "param olsun ama sağlığım olmasın, param gelsin ama sağlığım gitsin." gibi dileği olamaz ki hiç kimsenin. neden en olumsuzu düşünerek "param olmasın ya" diyelim ki?


ayrıca sevdiğim bir laf var, "eski, kötü bir evde ağlayacağıma köşkümde ağlamayı tercih ederim." diye. tabii ki fazlasını istemiyorum ama en istediğiniz şeyleri bile parasızlıktan yapamıyorsanız para önemsiz diyebilir misiniz?

şöyle özetleyelim para=mutluluk diyemesek de, mutluluk verici pek çok şey için para önemli bir araç.

arkadakiadam +1

@m e b
Son cumlene katiliyorum.

Daha once de bir duyuruda soylemistim, parayla kesinlikle mutlu olursun diye bir sey yok ama parasiz kesinlikle mutsuz olursun.

hem parası olmuş hemde fakirlikden hırsızlık yapacak kadar parasızlık görmüş biri olarak diyorum ki sokiyim paraya, etrafındaki insanlar ile mutlusun, ağaçla, kuşla böcekle, kediyle ama sonunda insanla mutlusun, para biraz kolaylaştırıyor gibi görünsede öyle değil, paranın getirdiği kolaylıklar varmı? elbette, ama götürdükleri de var, benim gördüklerim götürdüklerinin daha fazla olduğu yönünde hep.

edit: paramın olması demek karun kadar zengin oldum demek değil, allaha şükür kimseye muhtaç değilim, avuç açmıyorum demek, 34 yaşındayım bir kuruş borcum yok demek bu arada yanlış anlaşılmasın.

bir fakirin isyanı.

fakirlik canına tak etmiş.

para bir ilüzyondur. içindeki boşluğu parayla dolduramazsın.

Araştırmalar bile bunu söylüyor. Para, güzel vücut, sevgili ya da benzeri şeylerle gelecek olan mutluluk yokluktan varlığa geçince etkili oluyor; peşinden insan yeni ve daha rahat olan durumuna daha kısa sürede alışıyor. Bu şeylerin etkisi çok kısa bir süre bir patlama şeklinde ortaya çıkıyor. Peşinden de o etki sönüp gidiyor, insan özüne dönüyor. Böylece mutsuz bir insan, zengin ve mutsuz bir insan haline geliyor.

Aynı şekilde, daha kötü bir duruma gelindiğinde, insan zor bir duruma geçtiğinde alışması biraz daha uzun süre alıyor ve sonuçta da yeni ve kötü haline alışıyor. Mutlu bir insan, fakir ve mutlu bir insan olabiliyor.

Paranın ve buna benzer dış etkenlerin getirdiği mutluluk süresi çok kısa. Bundan sonra yine kimsen ona dönüyorsun. En azından araştırmalar böyle diyor.

bence yalnızlık daha beter. okulda bir tanıdıgım var sınıftan cocugun bok gibi parası var evimizi satsak anca alabileceğimiz arabaya biniyor ama hiç arkadaşı falan yok. dışarıdan bakıp tam bir tahlil yapamam tabii ama mutsuz gibi baya.

hayat paylastıkca güzel. cevrende kimse yoksa parada fayda etmez.

ünlü bir dizi karakteri olan blair waldorf'un enn sevdiğim lafıdır: 'Parayla saadet olmaz diyen kişi nerden alışveriş yapılacağını bilmiyordur.'der.

Haklısın, parasız olmuyor malesef.

o sondaki justin olmayaydı iyiydi. bildiğin fotoşok o baya. ama diğerleri için konuşayım içten içe vay anasını helal olsun uğraşmış yapmış diyorum ama kendimle bi kıyaslamaya hiç girmiyorum valla özgüvenime hiçbir etkisi olmuyor.

ne yalan söyliyim üzülmüyorum, özgüvenim kırılmıyor. fit, sağlıklı olmak tamam da şekil için kasmak bana zaman kaybı gibi görünüyor.

calvin klein virali olmus amk.

inceden bi kıskanıyorum açıkcası ama o kadar. bende yaparım lan böyle diyip kalıyor birde :D

Zaman ayırmaya bakıyor her şey. Kıskanma ne olur çalış senin de olur

Ben de bunlara benzer olduğum için kompleks yapmıyorum. Yunan heykeli olmak sabır ve azim işi.

ben saygı duyuyorum.

ama özgüvenimi kırdığı da bir gerçek. spor salonuna gittim 4 ay ama sonra dayanamayıp bıraktım çünkü her yerde bunlar gibi tipler vardı kendimi çöplük gibi hissediyordum. sikerler dedim en sonunda gitmedim bir daha. ama onların yerinde olmak için ailemi bile satardım.

@minik donut canavar: fotoşoksuz halleri de öyle onun :)
@sen olmayan cocuk benim: kıskanmıyorum ki. keşke imkanım olsa ben de yapsam.
@douchebag: maşallah o zaman. :)

Erkek degilim ama boyle sacma bır sey ıcın ozguvenımı kırmazdım, sonucta elinde olan bir sey, sen de yapabilirsin. Takılma cok.

bu fotoğrafları ne diye aradın onu merak ettim "calvin klein don" diye mi aradın . :D

Sanıldığı kadar zor değildir. Çünkü çok fazla kas kütlesine sahip değiller. Ama o düşük yağ oranını korumak kolay değil. Saygı duymak lazım.

soruya cevap: hepsinden daha iyi durumda olduğum için üzülmüyorum.

yok lan ne kıskancam

valla yalan değil. sikimde olmuyor.

kendi adıma değil ama böyle kasanlara bazı açılardan üzülüyorum. İlkin bacak çalışmayıp üst bölge kasıp komik duran bunun da farkında oldukları için şort yerine genelde eşofman altı giymek zorunda hissetmelerine
yağ oranını düşürmek adına sözgelimi iki bira çakıp alkol alamamalarına, güzelim basit-kompleks bir çok karbonhidratı tüketememelerine -cheat meal olayı hariç elbet- bu orana ulaşabilmek için l-carnitin başta olmak üzere çeşitli yağ yakıcıları kullanmak zorunda hissetmelerine vs. Estetik dışında herhangi bir katkısı olmamasına karşın tatmin açısından %10'un altında yağ oranını sabitlemeye çalışmaları... hayat boyu çekilmez lan!

Ha bu dediklerimin tersi halinde bile bu oranları koruyabiliyorlarsa -ki imkan yoktur bence- helal olsun, ekmeğiniz bu olaydansa diyecek lafım yok, değilse değmez diyorum.

üzülmüyorum, özgüvenim kırılmıyor. öyle vücut yapabilmek isterdim ama onunla uğraşamayacak kadar üşengecim. ha arkadaşlara helal olsun tabii. sondaki fotoşok hariç. :D

@maxhoper: hani sağda solda görürüz ya, ben de google'da arattım işte :))

@oddyseus: nazar değmesin o halde :) zayıflar daha çabuk mu kas yapar?

1. dışındakiler imrenilecek durumda değiller ki.
1. sıradakiler eyvallah ama 2. ve 3.ye göre daha şık vücudum olduğunu düşünüyorum.

Yoo niye kirilsin ki? Hayranlik duyuyorum tabi estetik adam vucutlarina ama uzulmuyorum ki. Hevesleniyorum sadece. Harika vucutlar var ama bunlar beni uzmuyor, keske boyle olsam diye geciriveririm sadece icimden.

Facebook zenmate algılayan bir sistem yapmadıysa tüm ülkelere kapalı veya öyle bir sayfa olmayadabilir..

Edit: İşin garip yanı google önbellek'te sayfa içeriği görünüyor ve son paylaşım 1 saat öncesinde yapılmış..

@EkimBebesi: aynen. normalde aktif ama türkiye'den ulaşılmıyor galiba.
ben bizim ülkeye kapalı olmaısını da anlamıyorum.

tor browser ile girilebliyor.

isvicre'den bildiriyorum, bende aciliyor.

İtalya, İngiltere, Hollanda ve Amerika'dan açılıyor.

niye engellinmis ki cok sacma.

big fish
www.imdb.com

brazil (orijinal, uzun hâli)
pi
The Fountain

daha hafif bir şey istersen:
the guitar

in the name of the father
sophie scholl: die latzen tage
the dreamers
noviembre
a few good men
do the right thing

the fountain

beni en çok etkileyen filmlerden biri.

"acaba geçmişte şu yolu seçseydim hayatım ne kadar değişirdi?"

mr nobody izleyebilirsin... çok bir mesaj yok ama.

edit: yazıyomuş zaten mal olduğumdan göremedim

yeni tavsiye olarak 12 angry man benzeri "Anatomy of a Murder" filmi var, fena değil.

Yeni filmlerden whiplash'ı tavsiye ederim. Kendisine bir hedef koyup başarılı olmak isteyen bir insanı anlatıyor. Kriterlere uyuyor.

the fountain muazzam otesi bir film. icinde ask temasi gecen sevdigim tek film diyebilirim. sikik fransiz ask filmlerinden sikildiysaniz ilac gibi gelir.

jagten izle; ama kesin izle. önyargının ne olduğunu ve bir insanın hayatını ne kadar etkileyebileceğini gör.

(bkz: i origin)

(bkz: the theory of everything)

fotoşapı ne kadar biliyorsun ki? bütün renk ayarlarını incik cincik edip doku olayını da texture ile halledebilirsin gibi

@lyh: profesyonel değilim ama az çok biliyorum. galiba bu tarifle olacak şey değil, öyle mi?

yani, manipülasyonda renk tonları için tutoriallara ve texture kullanımı için tutoriallara bakarsan daha kolay halledersin bence temel bilgin varsa

bencillik diyorum ben

benden sonra tufancılık

kendine müslüman.

oportunizm diyim ben de.

"oportunizme bulaşmış, tipik bir ortayolcusun" diye de şarkı yapmıştı Ahmet Kaya.

ikiyüzlülük, belki.

(bkz: sürücüyken yayaya yayayken sürücüye söven zihniyet)

aslında aradığım psikolojik bir ifadeydi.

varoluş evhamı, edimsel kaygı, sofokles babandır?

carpe diem bile denebilir şu aşamada. anı yaşama bu belli ki. :p :)

prisoner's dilemma denebilir ama tam karsiligi bu durum degil.

yavşaklık

sıvı dökülmüş olabilir mi?

@nuka cola: ev rutubetli ama ben zaten evde ayda bir geliyorum. onun etkisi olabilir mi?

www.youtube.com

filmi izlerken de hüngür hüngür ağlamıştım. not: erkeğim.

çok severim ama her dinleyişimde enerjimi alıp götürür, melankoliye sürükler. geriyor.

www.youtube.com

youtu.be

Link atmak için açtım çalmaya başlayınca elim ayağıma dolaştı hemen kapatmam lazım diye

www.youtube.com

tim buckley - phantasmagoria in two

www.youtube.com

Pancho and Lefty.
Emmylou Harris coveri

let me kiss you ya her daim.

Over the rainbow

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Ahmet Kaya dinleyince sözlerinden bağımsız olarak üzülüyorum.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar.

Rainbow- Rainbow eyes

eledim eledim höllük eledim

en mutlu anında bile ağlatabilir. dinlemeyin diye link paylaşmıyorum. ben ettim siz etmeyin.

Bi kadin olarak tanju okandan kadinim sarkisini dinlerken adamla empati kurup o yalnizlik pismanlik caresizligi hissediyorum aglayasim geliyo. Onun disinda Ahmet Kaya bir veda havasi.

www.youtube.com

Bu adam bu şarkıyı nasıl yapabilmiş diye düşünüp düşünüp içleniyorum.

ah bu ben

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com
feci gıcık oldum şarkıya, bana yağmur getiren yok:/
denizlice yazmışım, düzelttim.

ı got you on tape- somersault

www.youtube.com

pek şarkı sayılmaz ama ne zaman dinlesem hüzünlenir, ağlayacak gibi olurum. hakkında bikaç bişey yazardım da spoiler vermek istemiyorum izleyicilere.

www.youtube.com

Sezen aksu nun seni kimler aldı kimler okşuyor gibi sözleri olan şarkısı var. yaşamadan beni bu kadar üzüyorsa Allah yaşayıp da bu şarkıyı dinlemek zorunda bırakmaz umarım diyorum. paul Anka nın I am not anyone diye bir düeti var Sammy Davis ile,ne zaman dinlesem çok kötü yapar sammy nin hikayesi dolayısıyla

mizah. kalitesini tartışabilirsin.

memleket yüceltiyorlar, yoksa kutsal toprak olsa antakya olurdu :p

Adana'lıyım, kutsal falan değil bizim oralar

bici biciye tapan insanlar var.

Geçen merkezde kebaba laf etti diye 3 kişi bıçaklandı.

sorunun cevabı burda keko

youtu.be

www.youtube.com

bu iyi bence.

Cunku kebap <3

alper canıgüz de m.menteş ile benzer tarz da yazar, oğullar ve rencide ruhlar iyidir mesela.

Klişe olacak ama ilk aklıma gelen varolmanın dayanılmaz hafifliği tam aradığın tarzda.

Ölüm pornosu

Eduardo Galeano - Aynalar

Mina Urgan, Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri

Chuck palahniuk kitapları

Numaranı taşı en güzeli. Adam sikmeye yer arıyorlar resmen.

peki nasıl taşıyacağım?
şimdi borcum yok. yani ayın 10'unda 35tl ödemem var.

Hangi operatörü düşünüyosan bir bayisine gidip sorarsan anlatırlar prosedürleri, tam.bilmiyorum bende. Kolay bi işlem ama.

kredi vermekle kredi kartıyla işlem yapmanın farkını bilmeye öğrencilere taksitli ürün satmamaları normal. pahalı, akıllı bi telefon almak zorunda değilsin. basit bişey al.

@jugador & @tepedeki psychedelic adam: teşekkür ederim aydınlattığınız için. çok güzeldi cevaplarınız. dediklerinizi hiç düşünememiştim.

@want2die: aslında güzel mantık :))

şurada paran yoksa alma diyenleri anlamıyorum, taksitle sadece parası olmayan mı alıyormuş? ben krediyle uğraşmak istemiyorum diye peşin aldım telefonumu tamam, ama normal taksit kalkmasaydı gider taksitle alırdım yine de... bi telefon alacağım diye iki ay 2000 lira para biriktirmeyi beklemezdim, öğrenciyim sonuçta... harçlıktan kısmam gerekti 2 ay, değer miydi kredi ile artacak fiyat farkına sanki? pişman oldum beklediğim süreye...
2 ayda parasını biriktirip alabileceğim telefonu 12 ayda ödemek hem anında almamı sağlayacak hem de 2 ay sıkılacağıma 12 ay rahat rahat ödememi sağlayacak bir şey bu durumda... ve o telefona o parayı vermek beni maddi açıdan zorlayacak bir durum değildi...

@jugador mantıklı olunca kötü adam değil, kendince mantıklı olduğunu düşündüğün şeyi emir kipli cümleyle dayatınca kötü adam oluyorsun haklı olarak.

bayılıyorsunuz gelip buralarda öğüt vermeye.

@jugador: ama zaten o dediğin noktaları aştığım için soruyorum ve akıl danışıyorum ben. evkur gibi mağazaların kıytırık telefonlara bile 1500 tl fiyat biçtiklerini de biliyorum. neden yeni bir telefon almaya çalıştığımı, eskisini yaptıramadığımı önceki duyurularımda dile getirmiştim.

hal böyleyken "kullanmayıver, çalış." tarzında şeyler çok basit ve kolaycılık bence. çalışmasını, para biriktermesini bilmiyor muyum sanki?


"öğrenciyim" diyince "aptalım" gibi bir anlam mı çıkıyor, anlayamıyorum.

@jugador: ben yine de teşekkür ederim yorumun için.
cevabı kabul etmesem tik atmazdım. ben "ne yapayım?" diye sordum, sen de cevap verdin. sadece önerinin o kadar "akla gelmeyecek" bir şey olmadığını dile getirmek istedim. dışarıdan "ayranı yok içmeye..." durumunda görünebilir ama durum öyle değil yani.

Olay telefon değil ki. O telefon için anlaşmalı olarak verdikleri kredi, bildiğimiz normal ihtiyaç kredisi. O da öğrenciye verilmez.

meb oğrenciye diyorsun ama işsize parasıza vermiyorlar,olayı öğrenci maduriyetine çekme bence. adamlar haklı geri ödeyeceğinin garantisi yok. kendini emniyete alıyor.

@grgn: zaten ben de orasını anlamıyorum ya. adamlar reklam yapıyor ama boş yere yapıyormuş demek ki. çünkü herhangi bir bankaya gidip ihtiyaç kredisi ile dilediğim yerden alabilirim müşteri olarak. mağazaların bir katkısı yok duruma. ama bunun ekmeğini yiyor hepsi de.

@kuzey li: tabii ki ama halkı yanıltanlar yine kendileri. hem öğrenciyim diye reşit olmama durumu yok ya. ödemesem atsınlar hapse mesela. bu daha etkili bir yöntem :)

Bende Arabistandan telefon aldım.

Gayet ucuz oluyor lâkin aradaki fark en fazla, en pahalı telefonda bile 400 tl olur.

onun 150si zaten pasaporta gidiyor.

700 tl fark olmaz asla.

Dubai'den gelmiş demiyor Dubai üretimi, geeçeğinin birebir kopyası diyor. Çakma yani, ona göre alın alacaksınız.

farklı oynatıcılarda denedin mi? 1080p'yi desteklemiyor olabilir. vlc ya da bs ile dene bir de.

@lionel andres: o oynatıcılar bende yok. ama daha önce 1080p çözünürlüklü şeyler (klip vs.) izledim kmplayer ile.

@jugador: bir harici diskten kopyalamıştım.

@hiko seijuro: teşekkürler. kmplayer bile açtı ama bu sefer de ses gelmiyor.
ne home classic'ten ne de diğerinden.

Evet.

evet. kızın yerinde olsam engellerdim. "şimdi..." ile başlayan paragrafı okuyunca gülmeye başladım.

hahdsa hala gülüyorum.

kızı önce silmişsin kendi kendine trip yapıp sonra canın isteyince tekrar eklemişsin. ben olsam spam olarak bildirir sonra da engellerdim. senle mi uğraşıcam.

ergensin.

ilkokul geçen sene bittiyse yüzsüzlük değil.

yorumuna yanıt vermediği için niye arkadaşlıktan çıkarıyorsun

adeta tavsanin daga kusmesi.

yahu ne bileyim vefa arıyordum aslında.
en anlaştığım kişiydi kendisi.
soğuk davranmasaydı keşke.

içimde kaldı. @devilred: ergen değilim, sadece içime oturmuştu onun davranışı.
ama ben abartıyormuşum zaten yorumlarınıza göre.


geri çekeyim bari isteği.

1558 sene sonra görüştüğün kişiden ne sıcaklığı bekliyordun? eskidendi onlar. kız iyi bile davranmış bu tavırlar karşısında, sakin kalmış.

Haddinden fazla gereksiz bir hareket. Lutfen ilkokul arkadaslarina bu kadar duskun olma.

nickinden ilk ve orta dereceli okul ogrencisi anlamini cikardim. su halde, yaptigin normal

kimse senin yorumuna cevap vermek ya da arkadaş olarak kabul etmek zorunda değil.

cevap: evet yüzsüzlük.

Ilkokul arkadasliginin bir onemi yok. Birak kizin pesini afgdsegfd

diyorum ya, hiç mi hatrı yok eski günlerin?
ben zaten bu geçmişe dayanarak isteği yolladım. yoksa bir sürü kişi var istek yollamadığım vs.

hatrı varsa trip atıp silmeseydin. haketmişin.

Evet. Biraz ergen tavrı olmuş maalesef.

ilkokul arkadaşlığı mı kaldı? boş ver.

kıza bu kadar ısrarla teklif gönderince başka tarafa yormuştur haklı olarak.

o değil de sen niye durmadan böyle dengesiz hareketler yapıyorsun? bir ekle bir çıkar.

Turkcell'den alabilirsin. Şu andaki telefonumu bu sekilde aldım. Direk alıyorsun. Herseyi ordaki çalışan hallediyor. SAdece kağıt imzalıyorsun.

detaylandırayım: telefonu sectim. Sonra gorevli kredi almaya uygunlugumu kontrol etti. Kredi çıkınca kağıtları hazırladı. Biraz uzun burası. Bunları da hallettikten sonra Finansbank aradı. SAhip oldugum kredi kartlarının limitlerini sordu. Bunları da cevapladım. Ok'ledi. Son işlemleri de halledip telefonumu aldım.

ama turkcell'li değilim maalesef. bir de 24 ay bağlı kalmak istemiyorum.

Verilen parayla kıyaslandığında hayır hiç yok... www.bulabilirim.com

bir buçuk aydır kullanıyorum ve hiç şikayetim yok henüz.

duyuruda kırkıncı kez cevap veriyorum belki zenfone 5 sorularına. 3-4 aydır kullanıyorum. son derece memnunum. harika bi cihaz. 700 tl'ye alınabilecek en iyi telefon. iyi taraflarını az çok biliyorsundur zaten, övmekle uğraşmayacağım. yetersiz yönünden bahsedecek olursak pili zayıf mı değil mi sen karar ver yazacaklarımdan. %65 civarında bi parlaklıkla 1 günü çıkarıyor ama yoğun kullanımda bir bir düştüğünü görüyorsun yüzdenin. bir süredir işsiz olduğumdan telefon düşmüyo elimden. pil ölçümü yapıyorum kendimce. sana aktarayım gördüklerimi. %100 pilden telefon kapanıncaya kadar kullandığımda beş buçuk saatlik ekran süresi alıyorum ki baya iyi bi süre bence. eğer sık kullanmıyorsan da bir günü çok rahat çıkarır hatta iki gün bile şarja takmayanlar var. şimdi bakamayacağım uzun uzun ama donanımhaber'de bi resim vardı. 2 gün 18 saattir şarja takmamış adam telefonu ve 2 buçuk saatlik ekran süresi almış. yani pil zayıf derken de çoğu kişinin bu konuda acımasız davrandığını söyleyebilirim. şunu da dikkate al, özellikle vurguluyorum bunu. yoğun kullanımda çabuk düşüyor pil yüzdesi. ara ara kullanıyorsan pilden şikayet etmezsin. bir de ses kalitesinin çok iyi olduğunu söyleyemem. kulaklıkla iyi ama hoparlörü iyi değil. çok ta sorun teşkil edeceğini düşünmüyorum. sadece cepteyken mesaj ya da çağrı geldiğinde duymayabiliyorsun o kadar. ben seviyorum telefonumu. gözüm kapalı önerebileceğim telefon. referans olacaksa eğer ben aldıktan 15 gün sonra dayım da aldı aynından. o da çok memnun. düşünmeden alabilirsin.

edit: görüntülü arama yapamıyorsun bir de. bu da olumsuz bi özellik. onu da skype, line gibi programlarla halledersin. ek olarak pil %1'e düştüğünde telefon kapanmak bilmiyor. 45 dk boyunca müzik dinlerken fb'de takıldım, sonunda pes etti de kapandı.

@lionel andres: yazdıkların için çok teşekkür etmekle beraber bir şeyi dile getirmek istiyorum; biliyorum, defalarca sorulan sorulardandı ama benimki ürünün olumsuz taraflarını öğrenmek içindi. çünkü herkes övüyor ama aldıktan sonra "ama bu yönü de bayağı büyük eksiklikmiş." diyn hiç mi çıkmadı, merak etmiştim.

umarım alırsam pişman olmam ben de :)

Tek bi kotu ozelligi var.

Telefonun yag gibi akmasini saglayan intel islemci android ile tam uyumlu degil ve cogu zaman. Bataryayi emiyor.

Yani kotu yani dengesiz bi pil performansi sunmasi

eski bilgisayarımda vardı, key remapper diye aratırsan çıkıyor programlar.

böyle caps ve komiklik beklentisiyle açınca pek tatmin etmedi ama canlı canlı karşılaşsam gulumsetirdi.

asjldhasdjfhsgjhsgghsdg süpermiş son cevap

iyiymiş :d

evet komik ama daha çok amerikanvari bir sarkazm gibi geldi bana

Zaaaaaaaaaaa

notbook klavyesi mi, normal klavye mi, tuşun altına bir şey girmiş olabilir, tuşu sök beyaz plastik bir parça var o çıkmış olabilir, ama notebook sa sökme takamazsın, havalı bir şeyle üfle, sadece tek tuş bozulmaz durduk yere.

@hzben: dediğin şeyleri başından beri yaptım.
dizüstü bilgisayar kullanıyorum bu arada.

@proletarier aller lander vereinigt euch: teşekkürler ama o site, "benim x tuşum çalışmıyor." dediğimde bunu doğrulaması için mi oluşturulmuş? amacı nedir?

benim de g ve b tuşum bozuldu. bunları farklı kullanmadığım tuşlara tanımladım. eğer windows kullanıyorsanız key mapper proramı işinizi görur. oradan s tuşunu başka tuşa tanımlayabilirsiniz.

linux kullanıyorsanız. terminal'e xev yazıp enterlayın tanımlamak istediğiniz tuşa basın. yani atıyorum.

s tuşunu sağ ctrl ye tanımlamak istiyorsanız sağ ctrl tuşuna basın. oradaki keycode u alın 105 gibi bir rakam olması lazım kodu aldıktan sonra. şunu terminale yapıştırıp enterlayın.

xmodmap -e "keycode 105 = s"

105 kısmını xev den aldığınız keycodeye göre değiştirirsiniz. artık sağ strlye bastığınızda s yazacaktır.

www.youtube.com