Ekşi Duyuru

Kolombiya sinemasini Kolombiya’lilar bile izlemez ama madem sordunuz bir kac kaynak vereyim.

www.radionacional.co

www.mincultura.gov.co

Film olarak en meshuru El Abrazo de la Serpiente, bonus olarak direktoru arkadasim olmasi sebebiyle La Semilla del Silencio.

taşıması daha kolay olduğu için sony derim. ama ne amaçla alacaksınız o da önemli. eğer fullframe sensörün avantajlarından yararlanmak istiyorsanız o zaman da canon...

hangisi ucuz ise onu alın.. nasıl olsa fazla kullanmayacaksınız :)

Lens?

Video için kesinlikle 6300.
Fotoğrafta da 6300 çoğu işinizi görür. İş yapacaksanız yaparsınız ama dış görünüşe takan bir işveren varsa Canon 5D serisi daha prestijlidir. Gövde-dayanıklılık açısından da 5d daha iyidir.

Bebek fotoğrafçılığı, düğün fotoğrafçılığı video hepsi olacak.

Bu dediklerin için 5D. Elindeki aletin büyük olması o kitlenin içini rahatlatır.(a6300 daha kaliteli video çekse de :)

İyi bir lensle harika fotoğraflar çekersiniz bu arada. Düzgün bir 50 veya 55mm lens mesela.

zeytinyagli ve etsiz olunca zeytinyagli diyorum ben, gerci sebzeleri vs et ile pisirmem.

aycicek yagi ile ancak patates falan kizartirim o da zeytinyagli olmaz, ondan demem.

evet.

Isitmadan yenilebilen zeytinyagli yemeklere de denir. Mesela barbunya pilaki.

@la.luna sonucta o da zeytinyagi ile pisiriliyor ve et icermiyor?

mesela karniyarik'i da zeytinyagi ile yapiyorum ama kiyma/et icerdigi icin zeytinyagli olmuyor.

Zeytinyağlı + Etsiz yemekler +1

ayçiçek yağıyla yaptığın yemek nasıl zeytinyağlı sayılır ki, bu mantıkla etsiz yaptığın her yemeğe zeytinyağlı demen gerekir fakat yanlış. misal etsiz kuru fasulyeye zeytinyağlı diyebilir misin? diyemezsin çünkü değildir.
zeytinyağlı yemek etsiz ve zeytinyağıyla yapılan yemektir, tercihe göre sıcak ya da soğuk tüketilebilir. içine ekseriyetle salça girmez, girdiği istisnalar olabilir.

Sacma bir kriter bu.
Ben mesela butun yemeklere zeytinyagi kullaniyorum aicak soguk fark etmez.

Aslinda bahsedilen yemekler soguk yemekler sicak yemekler olarak kiyaslanmali.

Seneler once bir zeytinyagi ureticisiyle konusmustum. Zeytinyagli yemekler kavraminin bir pazarlama uydurmasi oldugunu soylemisti. Aslinda turk mutfaginda sicak yemeklerde cogunlukla zeyringyagi kullanilirmis eskiden beri. Ama margarinciler piyasa girince zeytinyagli yemekler diye bir kavram uydurmus, soguk yemekleri kapsayacak sekilde. Cunku mutfagin yuzde onu soguk, yuzde doksani sicak yemek ustune kurulu. Ve margarin sadece sicsk yemekte kullaniliyor. Haliyle sicak yemek margarinle, soguk yemek de adi ustunde zeytinyagiyla hazirlanir algisi mukemmel bir sekilde yerlesti kafalara.

Sahsen benim icin her yemek zeytinyagli. Evet kizartma bile:)

Iyi ama gerxekten iyi bir zeytinyagi kullaninca aycicek yagini ya da misir yagini aramazsiniz.

@evde liyakat kalmamis, etsiz kuru fasulyeyi de zeytinyagiyla yapiyoruz, bence diyebiliriz, niye denmesin ki?

Hayırlısı olsun.

Tazminatı düşünüyorum ben o nedenle aklıma yatmıyor istifa etmek.

Siz nasıl göze aldınız acaba?

Bir yandan iş başvurusu yaparken bir yandan da tatil yapın. Alan ne bilmiyorum ama öyle çat diye de bulunmuyor iş malum.

Hayırlı olsun. Mutlu değildiysen en iyisini yapmışsındır. Bol bol dinlen yat uyu tatil yap.

az dinlen bir yandan da iş düşün kendine, koyverme. alışkanlık olur.

işi bul, anlaş; tatile çık.

Bi süre dinlen ama çok da abartmadan. Sonra alışmak zor olur

haklı nedenin varsa tazminatlarını bırakma işverene.

sevgili kardeşim. iyi yaptın. hayırlı olsun.

şimdiden iş başvurularına başla derim ben.
iş dediğin bu dönemde kolay bulunan bir şey değil ne yazık ki.
zaten en erken yaz bitince olur.

Ben olsam asgari 1 ay boyunca iş aramazdım.

Not: 6 yıldır aynı firmada çalışan personel.

5-6 ay seni idare edecek paran varsa 1 ay iş başvurusu yapmayabilirsin.

ben olsam hemen iş başvurularına başlarım. iş bulursan "ihbar sürem 8 hafta" deyip 2 ay geç başlayabilirsin.

hemen kolları sıva ve kendi işini kur

eksisozluk.com

yaklaşık 3 ay oldu yeni yeni kendime geliyorum :)

bilkent rollhouse.

Kentpark

downtown'da - rollhouse un armadadaki dükkanı- var diye hatırlıyorum

bahçelievler bilardo akademisi.

Champs

Antares AVM en alt katta vardı bi yer. Bowling, masa tenisi falan da var. Ben sürekli görüyorum kızları. Bilardo var mıydı tam emin olamadım ama şu an.
Bi araştırın, varsa iyi bir seçenek olabilir.

Ahşap oymayla uğraşmaya başladım çok seviyorum.

www.eksiduyuru.com

www.eksiduyuru.com

Edit: Spor yapıyorum bir de düzenli

Balkon sebzeciliği
Okumak
Vücut geliştirme
Trekking
Evde bira, şarap yapımı
vs

Örgü örmek, oyun oynamak (bence hobi).

spor, bisiklet ve kamp. takı da yapıyordum ama çevremde verecek kız kalmadı iş yerim değişince uğraşmadım bu ara hiç. söz verdiğim bi kaç kişi var onlar için yapmam lazım aslında.

vakit buldukça ardunio ile uğraşıyorum.
vücut geliştirme +1

ney
motosiklet, motokros
her tur diy projeler
cicek, bahce
kamp, trekking

Bu sene hiç vaktim olmadı ama örgü, dikiş ve balkon çiçekçiliği.

Vücut geliştirme ve tenis. Bunlara at biniciliği ve okçuluku da eklemek istiyorum ama bakalım.
Ayrıca evde ice tea ve kefir gibi şeyler yapıp tarif veriyorum :)

Kağıt, kalem; yazı ve çizim araç gereçleriyle alakalı neredeyse her şey.
Dolma kalemler, mekanik(uçlu), kurşun, roller, ballpoint... Yazı stilleri, font tipleri.
Bilgi toplamak, herhangi bir şey hakkında olabilir.
Uçuş, savaş ve stratejik simülasyonlar.
Bıçaklar, kılıçlar, antika-vintıc eşyalar.
Coğrafya, tarih, edebiyat...
Kısacası spesifik sayılabilecek tek hobim, bir şeyleri öğrenmek ve öğrenileni nakletmek olurdu herhalde.

fotoğraf, video ve müzik ile uğraşıyorum
bunun dışında mekanik ve diy şeylere meraklıyım, aklıma gelen enteresan şeyleri elimdeki imkanlar dahilinde yapmaya çalışıyorum

bazı özel çiçek türlerini yetiştirmeyi seviyorum, şu an zamanı olmadığı içi elimde olmasa bile, lale, sümbül gibi

2 aydır kaktüs ve sukulentlere merak sardım, 45 çeşidim var şu an elimde, çok başarılı bir şekilde yetiştirdiğimi ve ürettiğimi farkedince çeşitlerimi çoğaltma yoluna gitmeye karar verdim.

aktif olarak uğraştığım şeyler bunlar.

PlayStation oyunları, ağırlık antrenmanı

arduino
raspberry
3d printing
python

koleksiyon- eski islemci ve madalyalar.

haftaici yuzme, haftasonu kurek, zaman zamanda motosiklet turu ve kamp yapiyorum

Ara ara lego yapıyorum. Güzel oluyor sarıyor.

Her ne kadar yasaklansa da Wikipedia'dan türkçe vikipedi'ye çeviri yapıyorum. İşte futbol, basketbol organizasyonları, yönetmenler, filmler, dinlediğim müzik grupların sayfalarını oluştuyorum.

basketbol hakemliği, dışarıda koşu.

Yoga
Meditasyon ve nefes çalışmaları(Hobi mi sayılır mı bilmem:)
puzzle
bahçecilik
En son olarak da yelkene başladım
Düzenli yürüyüş ve yüzmeyi saymıyorum

istanbul

İstanbul olur herhalde, hiç düşünmedim :)

Hanımdan önce ölürsem gömer illaki bir yerlere (izmir) , ben öncelikle organ bağışı sonra kadavra olmak istiyorum ama daha ikna edemedim. Ondan sonra ölürsem sıkıntı yok bu dediğim olur.

memleket(karedeniz'de bir yer)

bodrum akyarlar'da fener'in orada bir mezarlık var. hep oraya gömülmek isterim, yazın önünden her geçişte şakasına bak benim mekan falan derim eşime.

ben ölünce çok istemişti diyip kaldırıp ankara'dan bodrum'a götürürler mi bilmem. büyük ihtimalle sallayan olmaz, ankara'ya gömerler.

Ordu, sülaleye ait bir tarlaya. Bizim ölüleri oraya gömüyoruz.

Bir yere gocmezsem istanbul.
Dogdugum sehirde olmek istemiyorum ama.

İzmir

Hiç istemiyorum ama boluya gömerler.

30 yaşındayım, babam 10 yıl önce kardeşimle bana mezar yeri aldı, (aile mezarlığında yer yok) ben istanbulda yaşıyorum ama samsuna gömüleceğim.

nereye gömerlerse oraya.
saka bi yana, esimle de konusuyoruz ara ara. o, onun memleketine, kendi aile mezarliklarina istiyor ama ben pek istemiyorum. bir yandan kimse gelip mezarimiza cicek birakmaz oralarda diyorum, diger yandan ne önemi var diyorum. bana kalsa yakilip küllerimin dogaya savrulmasini isterim ama sanirim o da pek mümkün degil.

Sevdiğim insan ''Yuh! Orada da mı seninle yan yana olacağız'' deyip karşı çıkmadığı sürece :d sevdiğim kişi ile yan yana gömülmek isterim. Lokasyonun bir önemi yok.

Istanbul.

aynı ortaokulda okuduğum bir mahalle arkadaşımla ara ara telefonla konuşuyoruz. onun dışında instagramdan like sadece.

Lisansa kadar görüştüm sonra umrumda olmadı açıkçası.

İlkokul 1. sınıftan beri tanıdığım bir arkadaşım var. Şu an benim en yakın arkadaşım o. Muhtemelen ben onun en yakın arkadaşı değilim ama olsun. Bir de liseden bir arkadaşım var. O kadar. Onun dışında hepsi iş hayatından.

ortaokul kankamla cok sik olmasa da gorusuyoruz, konusuyoruz. ayri sehirde oldugu icin zor oluyor. lisedekilerle de hala gorusuyoruz. onlarin da bir kismi ayri sehirde veya uzak yerde yasiyor. en sik gorustuklerin yeni dostlar.

birinci sinifin birinci gunu yanyana oturdugumuz arkadasimla hala gorusuyoruz. ayni spor salonuna gidiyoruz hatta.

orta okuldan gorustugum kisiler var.

mahalleden gorustugum de var 8-10 tane

Hayir. Sadece bir tane liseden kalma arkadasimla gorusuyorum nadiren. Istanbul'a komsu illerden birinde yasiyor, yilda 2-3 kez anca goruyorum.

lise ve mahalledekilerle görüşürüz ilk okuldakiler vatsap grubu kurup eklemişler ama çok da sarmadı beni yıllar yılı geriye gitmek.zaten ilk okul hocamı da sevmezdim çok pataklamıştır beni.

yazlıktan çocukluk arkadaşlarım var. hala sık sık görüşüyoruz. ilkokul ve ortaokuldan kimseyle görüşmüyorum. liseden 2-3 kişiyle görüşüyorum.

1 tane çocukluk arkadaşım var, daha ilkokula başlamadan önce iyi arkadaştık, hala düzenli görüşürüz.
Birkaçıyla mahalleye uğradıkça karşılaştıkça konuşuruz ama haberleşip görüştüğümüz olmadı.
Lise arkadaşlarımızın olduğu grubumuz var, onlarla da senede 1-2 sefer haberleşip yemek filan yeriz.
Üniversiteden birkaç arkadaşım var, hepsi de farklı şehirlerde. O şehirlere gidersem ararım görüşürüz, onlar da ankaraya gelince ararlar.

arkadaş alt yapım ortaokul halen görüşüyorum.

birinci sinifin birinci gunu yanyana oturdugumuz arkadasimla hala gorusuyoruz +1 :) yakında aynı işi koşturuyor olacağız, mevcut işimi bırakıp onunla aynı sektöre geçiş yapacağım :D

aynı zamanda ilkokul arkadaşlarımdan bir kaçı ile bir kaç günde, haftada, ayda bir ya da birbirimize işimiz düştüğünde :P görüşüyoruz.

en yakın arkadaşlarım;
1 adet ilkokuldan
1 adet liseden
2 adet üniden
1 adet işten

sevgilim ortaokuldan.

ilkokuldan 1 arkadaşımla görüşüyorum. liseden 2 arkadaş kaldı bende. çocukluk arkadaşlarımdan aynı mahallede oturanlarla daha sık olmak üzere diğerleriyle de arada bir görüşüyorum.

İlkokul ve ortaokuldan yok ama liseden 10 kişilik grubumuz var en çok onlarla beraberim. Üniversiteden de 1 kişi.

genel olarak zaten oyle cok ahim sahim bir ulke olmadik hic son 200 yilda. gelisen teknoloji, globallesen dunya, para arzi derken sans eseri 2000lerin basinda guzel birkac sene yasadik. su anda normal halimize donuyoruz, cok saapmamak lazim.

Yapay ve suni bir büyümenin,zenginliğin içerisindeydik, normal olan duruma döndük. Erdoğan sanıldığı kadar güçlü değil. Eğer güçlü olsaydı, bu kadar saldırgan olma ihtiyacı hissetmezdi zaten. Ülkede bir rejim krizi hakim. Bu krizi çözecek kurumlar, ya güçsüz ya da işlemez durumda.

Alacaklılarımız batmamızı istemiyor o nedenle batmayız. Ama bu su almadığımız anlamına da gelmiyor. Bütün ekonomik tahminler 2019'da daha fazla fakirleşeceğimizi söylüyor.

Uzun vadede Türkiye'den bir ucuz işçilik ülkesi yaratılabilir ancak bu enerji üretimimize bağlı. Yani Rusya'dan falan doğalgaz alarak bu konuma gelemeyiz. Eğer nükleer santraller açabilirsek, rüzgar ve güneş enerjisinde atılımlar yapar enerji fakiri olmaktan çıkarsak endüstride Avrupa'ya iyi bir partner olabiliriz üretimde. Bu da bizi bir süre 15-20 yıl götürür.

Endüstri 4.0 olayını başarmak halen kolay değil zaman lazım. Ancak Avrupa'da işçi çalıştırmak büyük maliyet. An itibariyle Çin'den çok da farklı değil Türkiye'nin işçi maliyetleri. Tek fark enerji maliyetinde. Dediğim gibi enerjiyi çözersek kısa vadeli bir dönemde(10-15 yıl süreyle) üretim ülkesi olabiliriz.

Bu üretim ülkelerinin sorunu da, işçiliğin maliyeti gelişen ekonomi nedeniyle artıyor oluşu. Artınca da haliyle o ülkede üretim yapmanın bir avantajı kalmıyor.

Bak eğitim, atılım falan demedim çünkü bunlardan umudum yok. Türkiye asla bir Güney Kore gibi olamayacak. Biz bizi güdenlerin koyunu olmaya mahkum bir ülke olarak kalacak ve refah olarak halk tabakasında asla zenginleşemeyeceğiz.

"üst akıl" :) ne isterse o olacak.
Adamlar iktidarı da muhalefeti de seneler öncesinden ayarlamış. Bize de bekleyip görmek düşüyor.
Bölüp parcalamazlarsa, sağlam araplasacagiz ve fakirlesecegiz.

Çok eskiden Şarjının uzun gitmesi, bir süre sonra kameraya bakar olduk. sonra internete girebilenler ne ölçüde giriyor, 3g'si var mı. İşletim sistemi girdi hayatımıza, symbian olsun uygulama yükleyelim dedik. Sonra o devri akıllı telefonlar bitirdi.

Tasarım konusu bunlardan bağımsız her zaman önemliydi, efsane motorola razr v3 ile "değişik" telefonlar havalı olmaya başladı. Nokia'nın çubuk telefonu, kare telefonu, oyun telefonu, kumaş kaplama vardı. Benzer şekilde kızaklı, kapaklı telefonlar bar telefonlara göre havalı geliyorlardı.

edit: renkli ekranı ve polifonik melodiyi unutmuşum, çok önemlilerdi!
edit2: kapasitif ekran da çok büyük bi devrim noktasıydı. rezistif, yani basmatik olanlar işkenceydi resmen.

Nokia mi degil mi
Ekrani renkli mi
Joystick vb naneleri var mi
Kamerasi var mi
Polifonik melodi caliyor mu
Kaydirmali mi kapakli mi
Cekiyor mu cekmiyor mu
Kapagi degisiyor mu
Bataryasi nasil
Sarj aleti nasil
Gibi kriterler vardi

oha antensiz
oha titresimli
oha cebe sigiyo
oha polifonik
oha renkli ekran
oha joystickli tus
oha kamera
oha dokunmatik tus
oha flas
oha ekrani dokunmatik
oha iphone 1

gerisi geldi zaten. kapasitif dokunmatik ekran ve multitouch sonrasi gunumuz ozellikleri gelmeye basladi iste ram islemci falan.

eksiwords.surge.sh

Ben öğrenciyim ama eşim için konuşayım:

1. 6'da kalkıyor.
2. Evde kahvaltı yapıyor.
3. 6:50'de evden çıkıyor.
4. İşe 7:30'da başlıyor.

1- 6:30
2- nö
3- 6:50
5- 8:30

7.30 da uyanıp 7.45'de evden çıkıp 8.00 da işbaşı yapıyorum. işyeri çok yakın ama maddi durumlardan dolayı bu rahatım yeni iş arayışıyla sonlanabilir.

1. 6.45 kalkış
2. hayır
3. 7:20
4. 8:15

1. 8:00
2. hayır
3. 8:30
4. 9:00

1. 06:30
2. Evet
3. 07:20
4. 08:00

7'de kalkıyorum, kahvaltı yapmıyorum, 7 buçukta evden çıkıyorum, 8'de mesaiye başlıyorum.

1. 7de
2.hayır
3. 7.45te
4. direkt işe gidersem; aracımla 8 olmadan, toplu taşıma+yürüyerek 8.15'te sadece yürüyerek 8.45te iş yerine varıyorum.

7:45te uyanıyorum
hayır
8:15te çıkıyorum
9:30da işteyim

1. 7.15 ile 7.40 arası.
2. 7.15 te kalkarsam özenle güzel bi tost yahut sandviç hazırlıyorum.
3. genelde (eşimle beraber çıkmayacaksam) 7.50 gibi evden çıkıyorum.
4. mesaim 9 da başlıyor.

kadıköyden motorla karşıya geçiyorum, sonrasında da eminönünden 10 dk otobüs yolculuğum oluyor. 8.10 da evden çıkıp, 8.20 motoruna da binsem yetişirim ama rahat rahat gevşek gevşek işe gitmek istediğim için 8.05 vapurunu kullanarak tahmini 8.50 gibi işte oluyorum.

1. 05:55
2. Hayır
3. 07:05
4. 08:00

1. 5:30
3. 6’da spora gidiyorum. Spora gitmezsem 6:20’de kalkıp 7:20’de çıkıyorum.
2. Evet, yulaf ve meyve
4. 8:00 ama ben 7:45te ofisteyim

1. 05:45
2. Hayır
3. 06:30
4: 07:30

1- 6:15
2. Evde hazırlıyorum, işte yapıyorum.
3) 7:00
4: 7:40 gibi işte oluyorum, kahvaltı yap diş fırçala falan derken 8:10 - 8:15 gibi iş başlıyor.

1. 7.30
2. 8.00
3. 8.15
4. 8.30

memur. büyük bir anadolu ilçesi için.

1. 6:26
2. Hayır
3. 6:58
4. iş 7:45te başlıyor ama servis sayesinde 7:15te şirkette oluyorum

1. 7:00
2. Hayir
3. 7:40
4. 7:50

Şu an çalışmıyorum ama son işimde,
7.45
Genelde evet
8.15
8.30
Güzel günlerdi...

1 - 7:20 - 7:30
2 - Hayir
3 - 7:40
4 - 8:30 - 8:45

Saat 10da isyerinde kahvalti yapiyorum. Nadiren de 8:30 gibi yine isyerinde.

1. 6:30
2. hayir
3. 6:50
4. 7:00

1.6:50
2.bazen sabah psiklojisine bağlı
3.7:38
4.8:30

1 - Duş alacaksam 7 de almayacaksam 7.20 de kalkıyorum
2 - 7.55 e kadar evde kahvaltımı vs yapıp giyiniyorum.
3 - Giyeceğim şeyler dün geceden belli olmak kaydı ile.
4 - 7 dakika yürüyüp arkadaşın arabasıyla işe geliyorum
5 - Mesai 8.30 da başlıyor bazen 8.45 gibi giriyorum trafik vs.

____

Arkadaşın arabası ile gitmezsek

1 - 7 de kalkıyorum
2 - 7.30 da evden çıkıyorum.

1- Sabah 8'de uyanıyorum net olarak.
2- Evde kahvaltı yapıyorum.
3- Evden 8-45'de çıkıyorum.
4- İşe 9:30'da başlıyorum.

1- 6.40
2- heyir
3- 7
4- 8

1- en erken 8.15
2- bazen evde bazen işte yapıyorum
3- 8.40-8.45
4- 9.30 gibi işte oluyorum

6:20 de kalkıyorum. Kahvaltıyı yolda yürürken yapıyorum. 6:45de evden çıkıyorum. Is 8:30da başlıyor. Evden işe gidene kadar trafikte heba oluyorum.

08:15
Hayır
09:10
09:30

1.7:22
2. Hayır, ofiste yulaf meyve yiyorum.
3. 8'de evden çıkıyorum.
4. 9.40 gibi

1. alarmım 7:15'e kurulu.
2. evet, sabah sabah iştahımız almasa da kahvaltısız çıkmayız hiçbirimiz.
3. 7:45 gibi.
4. 9'da ama ofise hep 8:30 gibi gelmiş oluyorum.

Arkadasim alacaksa

6:40
Evet
7:30
8:30

Evden arabayla gideceksem

7:00
Evet
8:00
8:30

Toplu tasima kullanacaksam
6:10
Evet
7:10
8:30

Kahvalti yapmıyorsam kalkma saatim + 30 dk

1. 06:50'de uyanıyorum.
2. Kahvaltı yapıyorum.
3. 07:45'te evden çıkıyorum.
4. 08:30'da işe başlıyorum.

1- Akşam duş almışsam 7.30, sabah duş alacaksam 6.40.
2- Birkaç ay öncesine kadar yapıyordum ama artık yapmıyorum çoğu zaman.
3- 8.10-8.25 arası.
4- 8.30-8.45.

1. Sabah duş alacaksam 6.40 yoksa 6.55
2. Hayır yanımda götürüp iş yerinnde yapıyorum
3. 7:15
4. 8:00

1.07:20
2.evet
3.08:10
4.08:30

1- 6:45'te uyanıyorum yataktan çıkmam 6:55'e kadar yataktan çıkmıyorum.
2- Hayır.
3- 7:10 gibi.
4- 7:45

1. 8.40
2. Kahvaltı yapmıyorum.
3. 9.10
4. 10.00

5:20
hayir
5:52
6:38

1. 08:00
2. hayır
3. 08:30
4. 09:00

1. 08.30
2. hayır
3. 08.55
4. 09.00

1-6.15
2-hayır
3-6.25
4-7.00

5.38
hayır
5.50
7 de işte olup 8 de başlıyoruz

12:40 kalkış
12:50 işr gidiş
12:54 varış
13:30 a kadar ofiste kahvaltı
20:00 de çıkış

bisikletle gitmek 53 saniye amk

yer: kadıköy

06:45 kalkış 07:30 evden çıkış 08:10 işe varış
kahvaltı var ama eşim 06:30 da kalkıp hazırlıyor onu da

1. 6:20
2. hayır
3. 6:50
4. servis 7:20 de iş yerinde oluyor. iş 8:00 de başlıyor. bu arada kahvaltı ediyorum.

lösev'den ayrılmadıysa ankarada prof dr ahmet koybasioglu

ahahahah! diyorum...

ciddi ve kökten bir değişiklik, yabancı yatırımcıya güven veren uzlaşmacı bir ortam gerekiyordu.

bunu iddia eden mallara söyle, uzun vadede hiçbir zaman tl değer kazanmaz Euro ve dolar karşısında. bazen yavaş bazen hızlı ama mutlaka değer kaybeder. En basit nedenleri sürekli dış ticaret açığı vermemiz. Dolarla borçlanıp faizini de dolarla ödememiz.

bir zamanlar 2.50'lerden 1.16'ları görmüştü. neden olmasın diyebilsem de bunun zamanını kestiremiyorum. bir gün elbet olacak.

Dolar 4'e düşsün kendimi yakarım benzin döküp o kadar da büyük konuşuyorum.

ABD deli gibi para basacak da, hayvan gibi dış ticaret fazlası verecez de biz görecez o günleri. Hem de milyon dolarları man adasında olan bir oligarşi ile. Hahaha

www.youtube.com

yani olabilir ama 50 cent olabilir :)

Olmaz

Tabi len manyak mısın.
1 dolar 1 tl olacak. hatta 50 kuruş olacak.

Tek soyleyecegim: bu kafalar cok guzel!

reyizz bir sifir daha atar olur :)

birkaç sene daha bekleyip bir sıfır atarlarsa, olur.

Sizce mümkünatı var mı?

neden olmasın? trump çıkıp "herkese (7 milyar insana) benden 100 bin dolar, fed faizleri sıfırlıyor gidin naparsanız yapın" derse 2 olabilir mesela.

4e düşsün. o da olumlu.

eğer önümüzdeki 1-2 yıl içinde diye soruyorsan "ahahahahahahaha!" diyerek @lcha'nın mesajına birkaç a ve h daha ekliyorum.

Tabii ki dolar 3'e hatta 2'ye düşebilir ve düşecektir. Benim tahminim 2024-5 yılı gibi düşebilir. ondan önce belirsizlik kalktığı için buralarda takılma, belki 4'e doğru biraz gerileme olabilir yakın dönemde. eğer mevcut politika (gerek beşeri gerek ekonomik) devam ederse, önümüzdeki yıl 5'i görmek sürpriz olmaz ama.

ohoo... ne 2 3'ü... 1 aya kalmaz amerikaya bir zeytin tanesi verip 100 dolarlarını alıcaz. o kadar büyüdük şu an.

petrole alternatif bir enerji kaynağı icat edersek neden olmasın?

Teoride olur, pratikte zor.

Başlık hatalı. Soru dolar 7-8 lira olur mu olmalıydı

Yakında Borcam ihracı başlasın o zaman gör sen doları, euro yu.

2-3 tl hayalcilik

dolar düşmez en iyi ihtimal sabit kalır. yani 3 azalır 5 artar sonra 2 artar 4 düşer sonra 1 azalır 3 artar 5 azalır 3 artar.
bu en iyi ihtimal

dolar tl,
i.hizliresim.com

dolar nok
i.hizliresim.com

dolar japon yeni
i.hizliresim.com

gelişmekte olan ülkelere bakalım,

dolar brezilya riali
i.hizliresim.com

dolar kore wonu
i.hizliresim.com

dolar çin yuanı
i.hizliresim.com

dolar tayvan doları
i.hizliresim.com


yani önemli olan düşmesi veya çıkması değil önemli olan sabit kalması. 5 yıl sabit kalsın ki insanlar kur farkından dolayı zarar edip birde kur farkı finansmanına girmesinler. sadece kur farkı için kredi çekiliyor bu ülkede.

ekonomi danışmanı olacak adamım ama işte duyuruya yazıyorum. yok mu bir bakanlık görevlisi beni tavsiye edecek?

bugün bi yerde bi yorum olarak gördüm. soğanın 40 kuruşa düşeceğini filan söylüyolarmış.

Dolar 20 tl'ye çıkınca liradan bir 0 atarsak neden olmasın :)

millet hala dolar yükseliyor sanıyor. tl düşüyor dolar yükselmiyor. doların şimdikinin yarısına düşmesi demek tl nin aşırı değer kazanması demek. bu da kısa vadede imkansız.

zaten doların 1,7 tl olduğu zamanlar da dolar endeksi dünya çapında düşüyordu. tl değer kazanmıyordu.

düşmez hatta inşallah haftaya 20 lira olur. bokunda boğulur memleket.

zamanla 7 lira olacak diye güçlü komplolar var ne 2-3 tlsi.

Hepsiburada'dan başka bir ithalatçı garantili samsung aldım. Henüz bir sıkıntı yaşamadım. Daha bir ay oldu orası ayrı mesele. Yaşayacağın en büyük sıkıntı işe garanti durumunda ne yapacağındır. Bir de büyük ihtimalle priz girişi bizimkilere uyumlu değil.

"İthalatçı Garantili"nin dezavantajlarından biri sıkıntılı servis ağıdır. Onun dışında bir sorun olacağını sanmıyorum.

İspanyolca. Çünkü bir süre iber yarımadasında, sieastalı fiestalı yaşamak istiyorum ölmeden.

islenska

ingilizce. dünya dili.

eğer tek bir hakkım yoksa dünya üzerinde var olan bütün dilleri. nedeni çok basit, iletişim herşeydir.

ama illa tek bir dili seçmemiz gerekiyorsa, her fukara gibi ingilizce maalesef :(

sonra sırasıyla fransızca, kürtçe, italyanca, rusça, almanca, çince, ispanyolca, arapça...

italyanca
rusça
almanca
fransızca

kendime göre sıram bu şekilde. ama ilerde öğrenmek istersem ilk almanca denerim herhalde kariyer olarak daha uygun olduğu için

çince. 2 milyara yakın insanla ortak dili konuşacak olurdum hehehe.

ingilizce

Almanca. Avrupa'nın majör dillerinden birisi. Zaten ingilizce ve isveççe var, almanca da öğrenirsem İsviçre, Avusturya, Almanya'da iş olanaklarım artar.

Fransızca.

Dinlemekten bu kadar keyif aldığım bir dil konuşurken kim bilir nasıldır.

Bir kere başlarsam çok kaptırırım diye de öğrenmiyorum.

Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli :p

(şimdi bu cümledeki sen, uzak, sevmek, aşk, en, güzel kelimelerini fransızca düşünüyorum da.. yani düşünemiyorum tabii de tınısı yeter. herhalde).

hafif bi kabalık da var kabul ediyorum ama o bile en masum sözlere sahip sıradan bir fransızca rap şarkısını bir anda dünyanın en sert müziğine çevirip bir artı olarak kayıtlarıma geçiyor.

Çalıştığım sektör gereği Almanca, kişisel olarak Fransızca'yı akıcı konuşmak isterdim.

Fransızca akıcı konuşmak isterdim. Şu an dünyada lingua franca olmasa da fonetiği çok hoş.

İngilizce.

İtalyanca. Şiir gibi dil.

ekstradan geliyosa alamanca, ingilizcem işimi görmese ingilizce derdim önce ama

ingilicçe dünya dili +1
ondan sonra fransızca, italyanca çünkü kelimelerin telaffuzuna aşıkım.

italyanca tabii ki.

fransızca
isveççe
japonca
italyanca

hiçbirinin çok özel bir nedeni yok.
fransızcayı edebiyat gerektiriyor, isveççe'yi bergman sevdirdi, japoncayı japon filmleri, italyanca da zaten kendinden fonetiği güzel bir dil.

Afrikaans. Çünkü çok acayip.

1 rusça, 2 almanca.

İngilizce çünkü dünyanın her yerinde iletişime geçme imkanı sunuyor bir bilen mutlaka çıkar.
Ama onun olduğunu sayarsak ikinci olarak Almanca ve Fransızca. Çok hoşuma gidiyor kelimelerin telaffuzu falan ikisi de kaba geliyor ama ben o halini seviyorum sanırım.

Rusça

istanbul kadıkoy yazıcıoğlunun yanındaki pasaj alt katta. internette çok kalpazanlığı dönüyormuş diye gidip ben elden aldım. fiyat olarak da daha uygundu.

bugünlük motivasyonum akşama taze yoğrulmuş etli çiğköfte yemek:)))

bu akşam için birbirinden şahane iki motivasyonum var

1.sevgiliye sarılmak
2.yoga

ingilizce çalışmak sanırım.

1. netflix and chill
2. coin borsasının önünde saatlerce oturup araştırma yapmak.

akşam olsa da yatsam, evet.

Bitki çayı karışımı yapıp battaniye altında dizi izleyip kitap okumak. Sırf bu yüzden evde büyü yapacak kadar çeşitli ot, bitki var.

Yoga yapmak.

Pikaba güzel bir plak koyup erkek arkadaşım ile kahve/ bira/ şarap eşliğinde sohbet etmek.


Eğer kendimi odullendirecegim kadar güzel geçtiyse günüm çay yerini sıcak çikolata alıyor :) bu da ayda 1 filan oluyor.

akşam olsa da yatsak.

Uyumak tabiki, başka bir şeye gerek yok.

Spor:) akşam olsa da salona gitsem.

farklı bira çeşitleri deniyorum, denerken dizi-film izliyorum.

Yemek yemek ve dizi izlemek. Sigir gibi yasiyorum.

Bira, fırında elma dilim patates ve cajun baharatı, ve mümkünse Walking dead, ya da shameless veya sağlam bir film.

şu aralar akşam olsa da laptopumu kucağıma alsam netflixten doya doya dizi ve film izlesem diyorum normalde izlediğim her diziyi ve filmi yarım bırakan bir insan olarak netflix beni çok değiştirdi :)

Sol, olmuyorum.

Solak olabilirler mi acaba?

Solak olmasam da ben de sağ koluma takıyorum, değiştirmeyi denedim, olmuyor.

sol, solağım. rahatsız olmuyorum açıkçası alışkanlık meselesi sağa da takabilir, saygı duyarım :p

Takmiyorum ama taktigim zamanlar sola takardim. Yeme icme yazma topa vurma vs. el ayak full solagim.
Saga takildigini gorunce ben de rahatsiz oluyorum. Takintiliyim:)

Genel olarak sağa takıyorum. ama fazla klasik bir yere gideceksem(büyüklerimle kokteyl davet v.s) sola takıyorum. Efendilikten ödün vermiyorum.

ben sağ koluma takıyorum beni görüp rahatsız olabilirsin.

herkesin kendine göre bir nedeni var. eskiden sağcılar sağ koluna takarmış mesela. benim de sol tersime geliyor ve saati sola taktığımda kaç kere kolum yara oldu. o yüzden yıllardır sağ koluma takmayı tercih ediyorum.

saat sol kola takılır diye bir kaide yok.

sol erkek. solak değilim.

Sağlağım, takmayı bırakmadan önce sağa takıyordum.

solağım sola takıyorum ama çalışırken rahatsız ediyor, çıkarıyorum. keşke sağa takmaya alışabilseydim.

Sağ. Çünkü fatih terim ve polat alemdar da sağa takıyodu.

sol takarım rahatsız etmez hatta farketmem

sola takiyorum. baskalarinda degil ama kendim saga takinca kuyruguna teneke baglanmis kedi gibi oluyorum.

ben solağım, sol koluma takıyorum. ama şu da var yazıyı sağ elimle yazarım. gitarı sağlaklar gibi tutarım. ama taşı sol kolumla atar, basketbolu sol elle oynarım. biraz garip.

yemeği de sağ elle yerim.

solak değilim ama sola takarım.

sağa takılmasını da hiç çekici bulmuyorum.

solağım. sağa takıyorum. başkalarının neresine taktığına hiç dikkat etmedim. şu hariç:

galeri.uludagsozluk.com

:)

solağım. saati sağa takıyorum.
işin garibi şu: sol tarafıma ne taksam rahatsızlık veriyor. bileklik, bilezik tarzı şeyleri solda kullanmaya kalksam çok rahatsız ediyor. nedenini bilmiyorum. ağırlık yapıyor sanki.

edit: he tabii buna kol çantası da dahil. solda taşıyamıyorum.

sağ.. rahatsız olandan rahatsız oluyorum.

*sağ elimi kullanıyorum, sağa takıyorum. Alışkanlık.

Sağ koluma takiyorum ama solak degilim

sağa takıyorum.
Ve çok garip bişeymiş gibi bunu soranlara da gıcık oluyorum artık.

Solak değilim.

sol. yoo rahatsız olunacak bir şey yok ki, fark etmiyorum bile.

Sağa takıyorum genelde solağım.

Sola takarım, sağlağım.
Görünce rahatsız olmuyorum ama kendim sağa takmayı denediğimde rahatsız hissetmiştim.

sağ koluma takıyorum. kıroyum.

solak değilim ama saati sol kolumda sevmiyorum. bayağıdır saat kullanmıyorum, kullansam tercihim sağ olurdu.

n11 en çok tercih ettiğim. Hepsiburada nadir. Gittigidiyor’a bir türlü kanım ısınamadı. Zamanında 3-5 siparişim satıcıdan kaynaklı iptal olmustu o yüzden galiba.

n11 müşteri memnuniyeti hepsiburadaya 30 çeker.

Gittigidiyor, zaten ürün GG'de varsa %90 diğerlerinden daha ucuzdur.

Hepsiburada

fiyat hangisinde iyiise o

hepsiburada.

calisan birkac arkadasim var, onlarin hesabindan indirimli aliyorum :( hem hizli da yolluyolar calisan diye...

bi de trendyolu oyle kullaniyorum, onda da calisan indirimi var :D

N11 çok indirim oluyor

n11, hem inidirmler kuponlar fazla hem de çeşit çok.

N11

Vincent Van Gogh

Neler hissettiğini merak ediyorum.

Vito Corleone.

Kubrick kesinlikle. O kafanın içinde kaç tilki dolanıyor acaba?

Olmus biri olmak istemem. Yerine gecerim, toprak alti olur falan; hos degil.

Soyle en guzel Victoria's Secret mankenlerinden biri olmak isterim, o derecede ve neredeyse tescillenmis kadar guzel olmak nasil bir duygu merak ediyorum. Buyuk bir olasilikla butun gun aynada kendime bakarim, orami burami minciklarim sanirim.

elvis presley

Stephen king
Nic pizzolatto
Al pacino
Dennis lehane

Tatlıtuğ gücüüüü! :)

Ayhan Sicimoğlu çok güzel yaşıyor, onun yerine dolu dolu bi gün yaşamak isterdim.

ibrahim erkal

Kahtalı mıçı

kazım karabekir'e daha çok benziyor.

Enver Paşa'ya daha çok benziyor.

selanik değil pütürge doğumlu atatürk olmuş bu.

Kazım Karabekir +1

Bence de alakası yok hiç. İlgili yerlere mail atarsanız çok sevinirim. Teşekkürler.

karabekir +1

ne gerek var şikayete yahu.. benzemese de şikayet edecek bir şey yok.

Olmamis. Bence de

Atatürk'ten ziyade kalpak giymiş Ferhat Güzel'e benziyor. Ama şikayet etmeyi de ultra manasız buldum. Neticede bir aşağılama, hakaret vs yok. Sadece kötü çizim. Her kötü çizim için bu olmamış, bunu beğenmedik silin mi diyeceğiz. Biz güzellik, benzerlik otoritesi miyiz? Her resim, toplu olarak beğeni ve benzerlik onayından geçtikten sonra mı yayınlanmalı? Saçma

Neticede bu görseli beğenmiyorsanız, kullanmaz, satın almazsınız. Her beğenmediğimizi yasaklatalım, kaldırtalım gibi bir zihniyeti tehlikeli buluyorum.

amcama daha çok benziyor

Begenmedim. Olmamis. Hatta demet akalinin esine benzettim.

Çocuk varsa ve kadın tek başına maddi olarak çocuğun ihtiyaçlarına yetmiyorsa alabilir. Ama çocuk yokken alması saçma.
Not: kadın.

ahlaka mugayir sebeplerden boşanma olduysa almalı. yoksa almamalı. neden; "çocuk yapim olmazsa ayrılırız" kafasında kadınlar var artık.

kadın eğitim almamış ve çalışabileceği işler düşük ücretli ise almalı, fakat eğitim görmüşse ve maddi olarak kendine ve çocuğuna yetebilecek bir işte çalışabilecekse almamalı.

Kadınlar almalı, her koşulda kadınlar dezavantajlı konumda oluyor özellikle tr'de. Çocuk yapım olmazsa ayrilirim diyen kadınlar varmış falan filan, saçma sapan laflar işte.

Bir kadın düşün; üniversite okumuş veya okumamış fark etmez, 23 yaşında evlenmiş, 2 çocuk yapmış, evlilik boyunca koca çalışmasını istememiş zaten kocanın kazandığı yetmiş o da çocuklarına bakmış, okulları sınavları derken yıllar geçmiş. Bu kadın ve adam boşandı, adam gitti başkasıyla evlendi, çocuklar büyük, okumuyorlar. Bu kadının iş deneyimi yok, nasıl ve ne şekilde hayatta kalacak?

Adama mı güvendi evlenirken diye soracaklara cevabım, evet güvendi. Adamın da o yönde teşvik etmesi ile eviyle, kocası ve çocuklarla ilgilendi, iş hayatına girmedi, girmesine izin verilmedi. Paylaşacak kayda değer mal da yok ki kadın bundan sonrasını garantilesin.
Kadın hem adamın ondan boşanmış olması, hem iş bulamayacak olması, bulsa bile eski standardında (ki villadan filan bahsetmiyorum, kira ödeyecek belki artık, asgari ücret alacak vs) yaşamayacak olmasının her birini en ağırından yaşamalı mı? Koca her kararı alırken iyi de, boşanma sonrası sorumluluk alma konusunda neden elini taşın altına sokmasın?

Bir de lütfen artık sadece kadına nafaka ödemiyormuş gibi ifade etmeyin şunu; nafaka eşe ödenir, kadın veya erkek.

Ha, sırf nafaka alıp yan gelip yatanları desteklemiyorum, o da arsızlık artık ama zaten bahsettiğim ilk koşullarda eşe ödenen nafaka 500-600 tl'yi pek geçmez. Kadın adamın sırtından geçiniyor gibi algılanması can sıkıcı. Ha gönül ister ki her kadın ekonomik özgürlüğe sahip olsun, çalışsın. Yoksa gururlu bir insanın boşandığı eşinin parasını almaya pek istekli olacağını sanmam.

Çocuk sadece kadının veya sadece erkeğin sorumluluğunda olmadığına göre çalışıyorsa bile çocuk için almalı. Eğer çalışmıyorsa da almalı. Çalışıyorsa fakat çocuk yoksa almasa da olur bence. Kadınım bu arada.

Gercek anlamda yoksulluga dusen varsa, meslegi yoksa ve bosanmada kusuru bulunmuyorsa hakimin belirleyecegi ve 2 yili asmayan bir sure icin hayatini surdurecek asgari bir meblag nafaka alabilir. Kadin erkek fark etmeksizin. Bunun disinda cocuga istirak nafakasi disinda iki tarafin birbirine (kusur tazminat mevzulari disinda) mallar ayrildiktan sonra bir kurus bile vermesi anlamsiz.

@kaymaktutmayansicaksut +14948893945439

kaymaktutmayansicaksut +1

kadın evlenince üniversite mezunu bile olsa çalışamıyor. ne yapacak, 35 yaşında boşanmışken o kadar yeni mezun varken 0 tecrübeyle nereden başlayacak? çocukları varsa o çocukların ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak?

çocuk varsa evet, çocuk yoksa içinde bulunduğu ekonomik durum göz önüne alınıp ona göre verilmeli.

şöyle örnekleyelim, kadın ve erkek, ikisinin eğitim durumu ve yaşları da aşağı yukarı aynı olsun, bunlar boşansınlar. sonra erkek kadına para ödesin, saçmalıktan başka bir şey değil.

bu arada; ""Kadınlar almalı, her koşulda kadınlar dezavantajlı konumda oluyor özellikle tr'de."" şu cümleyi söyleyen arkadaşım, özel sektörü pek tanımıyorsunuz galiba.

yeni mezun için açılan çoğu ilanın ilk şartlarından biri kadın olmak oluyor çoğu zaman. bir araştırın bunu.

haftanın kezofeministler ve meriçler toplanma başlığı biraz geç de olsa açılmış.
memlekette kaç kadın erkeğe nafaka veriyor? teoride kadına değil eşe, evet. peki nedir bunun gerçek hayattaki yansıması? çocuk/iştirak nafakası değil bahsettiğim.
kyk erkeğe kitlensin, düğün erkeğe kitlensin, nafaka erkeğe kitlensin. baya güzel düzen aslında. erkeklerin %80ine(tüik) yakını kadınların çalışmasıyla bir sorunu yokken nasıl kadınlar çalıştırılmıyor oluyor onu da anlamadım. yeni mezun ya da tecrübesiz iş ilanlarına bakın neredeyse hepsi kadın çalışan arıyor. devleti zorla askere alır olmazsa haraç alır boşanırsın kadını haraç alır ama gene suçlu sen olursun.

Sadece cocuk varsa ve velayeti annedeyse odenmeli.

Kardeşim Betül Özdemir var, yeri Gaziosmanpaşa'da. Sitesinden aldığı eğitimlere bakabilirsin.

www.betulozdemir.com

Ben ablası olduğum için bana danışmanlık vermiyor ama danışanları hakkında her görüşmeden önce ciddi şekilde oturup çalıştığını ve gerekli görürse süpervizyon aldığını biliyorum. Yardım edemeyeceği kişilere de açık açık sizinle şu nedenle çalışamayız diyen biri.

Hanzade

zafer

Bruce koyardım.

Ben hayatımda bu kadar "badass" bir isim duymadım.

not: kendi adımdan memnunum.

Zapata de la Rocha koyardım. Sonra... Sonrası devrim... :/

ne koyardım bilmiyorum da kısa basit bi isi koyardım.
zeynep ismine bayılırım mesela ama kendime yakıştırmıyorum.

taylan

uzay falan koyardım belki. ama ismimden memnunum, gerek yok.

Sarp

Ismimden memnunum ama göbek adımı hicran olsaydı efsane tamamlama olurdu benim için

Ponçik

Ben kadınım ama kendim koysam direkt Felix koyardim. Bayiliyorum ya. Muhtesem degil mi?

Şimdiki adımı koyardım, zira çok memnunum.

Deniz ya da Nehir güzel olurdu.

Şimdiki adımı seviyorum.

yukarıda iki ayrı kişinin de onayladığı üzere ismimden memnunum. ben olsam ben de bu ismi koyardım. bu isim benim olmasa oğluma koyardım.

esra

abuzer

iskender. bayılıyorum yahu bu isme. caretta caretta evlat edinmiştim. ismini de iskender koymuştum. nerde bir caretta görsem iskenderime selam çakarım.

yine kendi adimi koyardım.
hatta imkanım olsa oğluma da versem ismimi :)

üzeyir.

Kız olsam Evrim koyardım.

doruk koyardım tabi ki.

Elektrigi kim oduyor?

bu konuda cok cok farkli düsünceler var. ben bu isin hafif ponzi oldugunu düsünüyorum su anda. blockchain hic bir zaman para haline gelemeyecek bence.

2015 ten - 2017 ye kadar yapilabilirdi belki ama su anda bildigim kadariyla masrafini cikaramiyor. özellikle türkiyede.

10 bin riske etmek cok koymuyorsa bir risk alabilirsiniz, ben shasen 1 kurus yatirmam bu ise.

bu arada robokotun sorusu en önemli sey sizin icin.

Elektrik sanayi elektriği, ortaklaşa ödeyecez. Onların 40 küsür ekran kartı var ben de 10 tane. Benim payıma düşeni ben ödeyecem.

@kurnaz'ın sadece ilk söylediklerine bir düzeltme yapmak istiyorum. Blockchain zaten para birime gelmeyecek ve para birimi ile uzaktan yakından alakası yok zaten. Para birimi gelmeyecek kısmını bitcoin için diyebilirsin, blockchain çok farklı bir şey, araştır derim.

@kozm

biliyorum blockchain'i ben bitcoin mantiginda para sistemi olarak kullanim alani yok diyorum. yani bitcoin ve türevlerin.

Şu an hali hazırda bitcoin, etherium bi kaç tane de farklı şeyler kazıyorlar. Bitcoin gold gelince ona döneceklermiş. Biraz biriktirip sonrasında al sat vs vs. Ama dediğim gibi çok anlamıyorum. Bilemedim, ileride beceremezsem hiç olmadı ekran kartlarını satarım diye düşündüm.

@arock

normalde ekran kartlari bu yükte calismaya uygun degiller. bundan dolayi ariza cikarma ihtimali cok yükseliyor. salliyorum her sene %10 kadar kart ölebilir. bu sansina göre %30 olur, hic zarar görmez hic belli olmaz.

Evet 2-3 aydır yapıyorlar hiç problem olmadı diyorlar. Bilemedim işte...

bu arada ben hafif evhamli adamim, isyerinde, para kazanilan yerde bunlari basibos birakmak ciddi bir risk, yangin riski olarak. eger 7/24 calisan varsa sikinti olmaz tabi.

Güvenilir bir yerde olacak. O konuda sıkıntı olmaz. Yangın, hırsız alarmı vs zaten var.

www.youtube.com

@sutlu nescafe öncelikle sana cevap vereyim. Nejdat abiyi çok severim çok içten bir insan fakat bu videosu olmamış. Neden diye soracaksın, yatırım amaçlı eth dışında kazım yapıyor ama az kazandırdığını söyleyerek yakınıyor. 21 Kartın tamamı ETH kazmıyor ama sanki hepsi eth kazıyormuş gibi yaptığı kazançtan bahsediyor. Bu çok yanlış bir yaklaşım.

@kurnaz RİSK konusunda fazlasıyla haklısın fakat 2015 yılında da deniyordu ki artık geçti o işin trendi 2012de girseniz büyük kazanırdınız. Yaklaşık 2.5 Aylık araştırmam sonucunda şunu açık ve net söyleyebilirim ki Madencilik için hiçbir zaman geç değil. Blockchain teknolojisi hayatımıza gün geçtikçe daha çok yerleşiyor. O yüzden "Bildiğim kadarıyla" kısmın yanlış. Özellikle Türkiye'de demişsin fakat unutma ki kazancın önce dolara dönüşüyor ve dolar 3.8

@arockm Şimdi hocam seni sisteme nasıl dahil edecekler? 10 tane kartın kazancından ne kadar kesecekler önce bunları söyle bana. 10 Bin TLyi öylece arkadaşlarına emanet edemezsin bu risk değil doğrudan batacağını söyleyebilirim. Sen de araştırmalı ve kurulumda, satın alımda bizzat bulunmalısın. Bir diğer nokta ise 40 tane kart neredeyse 150-160 desibel ses yapar soğutma sistemleriyle birlikte. Bu sesi ofisinde kaldırabilecek misin?

banka şubesi
yada noter

kaç metrekare ve lokasyon?

tatlı sizden türk kahvesi bizden.

bu soru da ne çok tuttu.
orasının neresi (hangi şehir ve hangi semt) olduğuna göre değişir.

bir an kadıköy-bahariye caddesi olduğunu hayal ettim, ona göre yazacağım.
bir starbucks hepsinin kazancını ikiye katlar.
sonra mavi jeans mağazası olabilir. bar/pub tarzı bir yer, ya da hipster ürünler satan bir vintıç mağazası da çok tutar.
ama ben olsam dondurmacı açardım, yaşar usta dondurmacısı <3

Kuaför olabilir ya da kuruyemişçide fazla ot vs yoksa aktar açıp her tür ot, çöp, krem vs konabilir

sözlüğe de yazdım, buraya da yazayım. ikinci bir kadın giyim mağazası açardım. hiçbir kadın bütün alternatifleri gezmeden ilk girdiği mağazadan alacağını alıp çıkmaz. kadın giyim müşterisine gezecek alternatif lazım.

niyeyse sözlükte de herkes dönerciyle rekabete girmek istiyor. kadın giyimle girsenize.

milyoncu

fırın. sadece dönerciye ekmek satmak için bile açılır.

tekel

Aksesuar, takı toka.

lokasyon önemli.

vintıç +1

takı, gümüş, gözlük karışık vs şeyler satan bir yer olabilir.

ama hipster tarzı zımbırtılar, giysi, takı, kitap karışık satan bir yer iyi müşteri çeker gibime geliyor.

tabi -eğer çevrede yoksa- starbucks faktörü de değerlendirilebilir. karşıyaka sahilde açıldı yanındaki kafe bile nasipleniyor, paso dolu zira.

kibritsuyu artı 1. Bizim de caddemiz oldukça işlek ve üzerinde 3 tane kadın giyim var. Maşallah hepsi iş yapıyor. Kadın giyim açardım.

Tekel veya kerhane. Batakhane de olabilir

Manav. Bizim mahallede (ki büyük bir mahalle) 1 tane var kimse market zincirlerinin ya da bakkalların getirdiklerini beğenmediği için manavdan alıyor.

Bujiteri
Dovme, piercing dukkani

Veya bi milyoncu

tabi ki de bim.

Dönerciye rakip olalım ama hamburger satarak olalım.

Meyveli kaktöşçü

berber

avm.

berber

gratis

dönerli pizza selficisi kafesi.

normalde akp'nin yaptığı bir şey değil bu ama kan değişimi her yerde gerekli, yosun tuttu adamın oturduğu koltuk. "nasıl olsa gitmiyorum" düşüncesi verim düşürür, rehavet yaratır.

biliyorum bu söylediğim şeyler akp ile pek bağdaşmıyor ama düşününce akp'nin mevcut kabinesinde kuruluş döneminden kalan siyasi figür yok. akp bunu yapıyordu zaten; bir de üstüne oy kaybı, muhtemel bir fetö çekişmesi, gökçek'in twitter'da fazla dikkat çekmesi gibi birçok etmen üst üste gelince böyle bir karar verilmiştir.

açıkçası kadir topbaş'ın durumunun fetö ile ilgili olduğunu düşünüyorum. ak parti yanlısı basın çevrelerinde kadir topbaş'ın üzerine çok gidildi damadı vs nedeniyle. topbaş önümüzdeki seçimlere de katılmayacaktı zaten. fetö temizliği konusunda ak parti çuvaldızı kendine batırmanın zamanının çoktan geldiğini biliyordu, ancak bunu muhalefetin eleştirdiği gibi savruk şekilde değil, planlı bir şekilde yürütmeyi tercih etti diye düşünüyorum. benim düşünceme göre doğru da hareket ettiler ve ediyorlar. ama yanılıyor olabilirim.

diğer başkanlar açısından ise önümüzdeki seçimleri kaybetme riskini göze almak istemedikleri için bu değişime gidiyorlar diye düşünüyorum. gökçek de buna dahil. son seçimde çok az bir farkla seçilmişti ve tahtının sallandığı belliydi. insanlar memnun değil demek ki, bunun için bir müdahale yapılmasını normal karşılıyorum.

ama bursa, niğde, düzce ve balıkesir konusunda herhangi bir fikrim yok.

ancak şunu söylemek istiyorum. aslında merak ettiğim şey, bu sürecin ardından yaşanacak olanlar. yani ak parti'nin bu memnuniyetsizliği sadece görev değişiklikleri ile gidereceğini düşünmek yanlış olur. seçime daha hayli süre varken bunu yapmalarının ardında uzun uzun düşünülmüş bir plan olduğu çok açık. umarım bu plan vatandaşların memnuniyetini kazanacak işler yapmaya yönelik bir şeydir, bilemiyorum. ama merak ediyorum işte..

sağlıcakla.

bir yerde sistem insanlara bağlı ise -ki bütün sistemlerde genelde öyledir- zamanla verim düşer ve er geç sistem çöker. o yüzden uzun vadeli bir sistem kurulacakken her zaman sistemin kendini aşma gayesi unutulmadan bu doğrultuda kararlar verilemelidir ki sistem kendini insan acziyetinden koruyabilsin.

başkanlık sistemi ile bir çok şeyin değişeceği sinyali veriliyor. öyle bir vitrin düzenlenmesi gerekiyor. bunun için de önce bu değişim müjdesini veren kabinenin değişmesi gerekecek. ak parti de bunun farkında ve bu doğrultuda kilit isimlerde değişikliğe giderek hem yerel yönetimlerin ve büyük vilayetlerdeki yönetim sisteminin en azından bundan sonra kişilere bağlı kalmamasını ve tazelenmesini istiyor, hedefliyor. benim gözümde bu maalesef göstermelik bir tazeleme işlemi zira bu düzenli aralıklarla yapılması gereken bir şey. on sene görev yapmış bir ismi görevden alınca bu tazelenme olmuyor ne yazık ki.

bir de fetö nün gündeme gelmeyen siyasi ayağı var ki bunların çoğu bizim bilmediğimiz isimlerden ibaret. kontrollü bir filtreleme dalgası belki çok uzun zaman sonra gelir belki çok yakın zamanda belki de hiç gelmez. bunlar hep siyasi sorular. ancak türkiye de siyasi sorunlar hep ikili ilişkiler yahut üçüncü şahısların telefonları ile hareketlendiği için belirsizlik durumu sürekli halde.

sonumuz hayır olsun.

valla bir istanbullu olarak ankaraya gittigimde melih gokcekin hizmet verdigini fakat fazlasiyla gucunu kullanip kendine rant yarattigini gozlemlemistim. ulkenin baskentinin bu sekilde yonetilmesi bence yanlis. bu surec simdi yasanmasa aday belirleme safhasinda yasanacak bence o zaman tantana olmasin kiliclar cekilmesin diye simdi sakin sakin yapiyorlar.

akp belediyeciliğine kendileri de katlanamıyorlar çünkü.

artık chp'nin yönettiği ilçelerde yaşamak yetmiyor. yarattıkları cehennem gibi kentler oralara da sirayet edip akp'li elitleri de rahatsız ediyor. aynı kadrolarla bir dahaki yerel seçime girerlerse yine bakan ve 50 silahlı adamıyla seçim merkezi basmak zorunda kalacaklarının farkındalar. hatta o da kurtarmaz, kaybederler.

nitekim referandumda o kadar şaibeye rağmen üç büyük ilin üçünü de kaybettiler. 2019'a kadar makasın daha da açılacağının farkındalar, seçmene iyi kötü bir mesaj vermeleri lazım. o mesaj da "kan değişimi" falan.

yoksa ak parti kabinesinde fetullah itini övmemiş bir tane bakan yok. fetullah ile ilişkisi olanları partiden atsan mecliste grubu kalmaz. onu gitsin çoluk çocuğa anlatsınlar.

2

2 veya 3

ortalama 2-3. bazen abarttığım oluyor, onu da beleşten kardiyo yapmışım gibi kabul ediyorum.

3 kahve
3 cay

ortalama 0.1 (ayda 3 falan)

Filtre kahve-Americano 5 taneden aşağı olmaz ama 10 olduğu da olabiliyor işlerin yoğunluğuna göre.

2 bardak filtre kahve maks.

hiç

Hiç içmiyorum çünkü içmeye alışınca ve saatim geldiğinde içmezsem baş ağrısından duramıyorum. Kahve bende böyle bir etki yapıyor.

0

Kahve sevmiyorum.

2 birisi espresso macchiato, damla sakızlı türk kahvesiyle birlikte 3.

1 belki olamasa da olur yani çok aramam

0 çünkü kahve iğrenç bir içecek:(

sabah 400 ml french press, öğleden sonra da bir fincan türk kahvesi.

yarim demlik zabaanan yarim demlik ausaminan iciyom.

2-3 bardak ama baya buyuk, çorba fincani, sütlü

5-6

Sabah 1 filtre kahve, öğle yemekten gelince 1 Türk kahvesi, akşamüstü (birkaç dk sonra mesela) 1 filtre daha ^^

2-3 türk kahvesi
2-3 kupa filtre kahve
Akşamları da Starbucks kahvelerinden 1 orta boy (haftada 2-3 kez)

Ortalama 6 fincan filtre kahve, 2 türk kahvesi

şu an 1 bardak gibi
asker iken günde 9-10 bardak içerdim kesmezdi iki kahveyi bir bardağa döker öyle içerdim neyse ki kurtuldum o illetten.

sabah 1 filtre, öğleden sonra türk kahvesi, bazen akşamları da ikisinden biri bir daha.

1 bardak. Kahvaltıdan ya da ogle yemeğinden sonra

1-2

0. acrylamide icerdigi icin biraktim

Gecenlerde cok iyi bir turku soyluyordun: eksiduyu.ru

www.youtube.com

hareketli: al ardıç tekesi
yavaş: çay benim çeşme benim (Antalya yöresininki - zeybek oyunu)

dünden beri kafamda "zülüf dökülmüş yüze" çalıyor.

www.youtube.com (Zülüf dökülmüş yüze)
www.youtube.com (Yazımı kışa çevirdin)

Harcanip gidiyor omur dedigin: m.youtube.com

www.youtube.com
Altın Hızma

Demme & ala gözlü nazlı pirim
youtu.be

www.youtube.com

erdal erzincan - al mendil

www.youtube.com

Bir de bu var: m.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

kuzuları var - meee
kedileri var - miyav
köpekleri var - hav
inekleri var -möö

ördekleri var - vak
kuşları var - cik

bu bizim söylediğimiz. boşluktan sonraki kısım opsiyonel.

şu da yardımcı olabilir:
www.youtube.com

Hahah,

Eğer çocuğunuza söyletecekseniz mutlaka klasik (balık kraker yazmış) hayvanların dışına çıkın. Atları var (kişnemeye çalışsın), kurbağaları var (vraak) filan. Bunun ilerleyen aşamalarında ben zürafa demiştim, 3 yaşındaki kızım "onların ses telleri yok" dediğinde yaşadığım şoku (ve de gururu) anlatamam.

Evet doğru.Tabi bunlar miladi aylar. Bir de Hicri aylar var. Ama ay isimlerinde ülkeler arasında farklı kullanımlar olabilmekte.Sizin ay isimlerini gösteren liste Irak, Suriye ve Filistin'de kullanılan hali.

dövme yaptırırken şeker çok düşüyor. dayak yemiş gibi olursun dövme büyükse. tok karnına git + enerji içeceği tüket yaptırırken.

Yara iyileşmesi geç olur.

var.

Cinsiyet değiştirip dişi olan hayvanlar bile var.

var +1

en.0wikipedia.org

var
ensest falan da var

Danimaarka hayvanat bahçesindeki gay penguenler epey haber olmuştu
www.ntv.com.tr

maymunlarla ilgili belgeselde görmüştüm. ensest, pedofili, anal, oral hepsi vardı.

doğa bir yolunu bulur. doğada karşı cinsinden kalmadığı durumlarda cinsiyet değiştirip soyun devamının sağlandığı vakalar biliniyor.

Ve dogada da oldugundan dolayi ve escinseller bunu kendileri secemedikleri gibi escinsellik anne karninda ortaya cikar.

hayvanlarda tecavüz de var: www.youtube.com

nekrofil homoseksüel hayvana dahi rastlanmış: mudfooted.com

This bizarre observation is unique because homosexual necrophilic behaviour has never been described before. Interestingly, homosexuality is not very rare in ducks, with up to one in 10 duck couples being homosexual. Also occasionally necrophilia can be seen, but only with males trying to mount dead females. However the combination of the two makes it an extreme case, especially since the amorous male copulated with the dead male for over an hour!

nekrofili veya homoseksüellik zaten varmış da bu ikisinin bir arada olması şaşırtıcıymış : (

neyse uyarı bakımından: hayvanla insanı kıyaslamanın da bir sınırı var. kıyas yaparken ölçülü olmak zorundayız. deniz aslanı penguen sikiyorsa bu insanlar için ya da geniş çerçevede canlılar için de bir 'norm' olamaz. doğada var diye pedofil, nekrofil olmak sağlıklı değildir.

'genlerinde var yeav' meselesine girmiyorum.

Kedilerde var.

@idexo

Hayvanlarda olmasi durumu, escinsellik dogal degil insar asiri azginliktan kendi cinslerine yoneliyorlar argumanini yok ediyor, bu bakimdan onemli.

Zaten hayvanlarda olmasi da ozgurlukler bakimindan onemli degil, 18 yasini doldurmus iki insanin ozel yasaminda ne yaptigi kimseyi ilgilendirmez.

askerde sarman diye gay bir kedi vardı.

@Traveller Bak şimdi sana ne demek istediğimi senin sözlerinin aynısıyla tekrar anlatayım:

'Hayvanlarda olmasi durumu, nekrofili dogal degil insar asiri azginliktan ölülere yoneliyorlar argumanini yok ediyor, bu bakimdan onemli.

Zaten hayvanlarda olmasi da ozgurlukler bakimindan onemli degil, 18 yasini doldurmus iki insanin ozel yasaminda ne yaptigi kimseyi ilgilendirmez.'

Bütün kelimelerin aynı duruyor, nekrofiliyi ve ölüleri koydum oraya. Kulağa nasıl geliyor söylediğin şey?

Ayrıca '18 yaşını doldurmuş' diyorsan işte burda kültür devreye giriyor. Bunun ölçüsü doğada yok çünkü. Bazı batı ülkelerinde 15, bazılarında 21 dahi olabiliyor bu yaş. Neden? Çünkü kültür. Oysa her birey başka yaşlarda ergenliğe giriyor, ergenliğini tamamlıyor.

Bir yandan 'doğal' bir yandan 'kültürel' dersen işler karışır. Bazılarının kültürü 'eşek sikmek' olabilir mesela, onlara ne diyeceksin? Senin kültürün '18 yaş' diyorsa onunki de 'eşek sikmek' diyor.

Nitekim kanibalizm diye bir şey var. Bazı kabileler böyleymiş. Tutup 18 yaşını geçmiş iki insandan biri ötekini yiyebilir biz karışmayız mı diyeceğiz?

Kölelik diye bir şey var, bazı kültürler böyleymiş. Tutup 18 yaşını geçmiş iki insandan biri ötekine köle olmayı kabul edebilir mi diyeceğiz?

Bu meseleleri herkes kendi kültürüne, meşrebine, yaşantısına ve tarafına göre çeşitli şekillerde yorumluyor. Maalesef meşrulaştırmaya çalışanlar kendilerince olumlu ya da zararsız gördükleri şeyleri kabul ediveriyorlar. Öte yandan ben bu insanlara bakınca dejenere olduklarını görüyorum.

Olay oldukça basit. Sağlıklı olmayan şeyleri yapan insanların akıl sağlığı sıkıntılıdır. Sonra bu sıkıntılı insanlar başkalarına örnek oluyorlar, başkalarını yetiştiriyorlar... Sıkıntı büyüyor.

www.independent.co.uk

İnsanlar bulundukları ortamdan oldukça etkileniyorlar. Hele ki küçük yaşlarda.

www.abc.net.au

hayvanlıkla insanlık arasında böyle derin farklar var.

ek olarak: Bu arada kast ettiğim bunlar genetik değildir falan değil. Olabilir; her gün hasta, sakat ya da başka anormal çocuklar da doğuyor. Sakat veya hasta kabul edilmese de bu yönelimler 'anomali'dir. Anormalliği hoş görebiliriz ama yaygınlaştırmak, moda haline getirmek yukarıda linkteki örneklere sebep olduğundan sakıncalıdır. Daha cinsel kimliği oturmamış kimseleri 'anormal'e yöneltmek hem bireyin sağlığı açısından hem de genelde toplumun sağlığı açısından olumsuzdur.

@idexo

Dostum iyi ve kotu arasinda da ayrim var. Pedofili ya da nekrofilide birinin bedenine veya psikolojisine zarar veriyorsun. Escinsellikte boyle bir zarar yok.

Bonobo var. Şempanze ile %99 aynı ama sosyal olarak çok farklı hayvanlar. Bir araştırın gerçekten ilgi çekici.

@Traveler 'Dostum iyi ve kotu arasinda da ayrim var. Pedofili ya da nekrofilide birinin bedenine veya psikolojisine zarar veriyorsun. Escinsellikte boyle bir zarar yok.'

Yukarıdaki linklere baktın mı? Lezbiyen çiftin yetiştirdiği çocuk nedenleriyle birlikte neden homoseksüellerin evlenmemesi gerektiği hakkında bir blog açmış. Derdini de açıkça anlatmış. Belli ki kız psikolojik olarak çok zor bir ortamda yetiştirilmiş ama bunu bir şekilde aşmaya çalışmış ve başkalarının buna maruz kalmasını istememiş.

Sorun 'Gay Pride' sorun yukarıdaki linklerde verdiğim örneklerdeki ortamların oluşması. Sorun dejenerasyon. Anormalin kutlanıp moda haline gelmesi, insanların tüketebileceği bir deneyim haline gelmesi. Özendirilmesi. Kültürün yok olması. Bu medeniyetin temelini sarsan bir sorun.

Peki 10 yaşındaki bir çocuğun cinsiyet değiştirmek istemesi ve bunun aptal anne ve baba, doktorlar ve öğretmenler tarafından hoş karşılanması sağlıklı mı? Fakat Amerika'nın bir gerçeği bu ve daha da nicesi var.

Yukarıda paylaştığım linklerdeki çocukların yaşadığı ruhsal ve bedensel travmalar çok küçük iki örnek. Onlar eşcinselliğin ve transeksüelliğin moda haline gelmesinden, çevrelerinden etkilenen genç bireylerden sadece ikisi. Bu zararlar görüldüğü gibi hem psikolojik hem fizyolojik olabiliyor.


Bunun dışında eşcinsellik bireylerin kendilerine de büyük zararlar veriyor, yine hem psikolojik hem fizyolojik zararlar:

Şunlara da bir göz at
1: www.cdc.gov
2:www.nzaf.org.nz

'Gay and bisexual men accounted for 83% (29,418) of the estimated new HIV diagnoses among all males aged 13 and older and 67% of the total estimated new diagnoses in the United States.
Gay and bisexual men aged 13 to 24 accounted for an estimated 92% of new HIV diagnoses among all men in their age group and 27% of new diagnoses among all gay and bisexual men.'

Bu istatistikler şaka değil. Devası olmayan bir virüs bu. Bağışıklık sistemini çökertiyor.

Sen çok naifçe 'iyi' ve 'kötü' deyip geçmişsin. Kime göre neye göre bakmamışsın. Bir akıl hastasına göre iyi var bir sağlıklı insana göre iyi var...

Yukarıda anlattım. Sorulması gereken asıl soru: Bu durum ve bu insanlar Sağlıklı mı? Sağlıksız mı? Bu soruyu sorduğun zaman cevap kişiden kişiye değişmez, görecelilik ortadan kalkar. Ve cevap açık: Bu insanların kendileri de sağlıksız, büyük kısmının çevrelerine olan etkileri de sağlıksız.

Daha kötü ne olabilir?

@idexo

Sanirim ortak noktamiz escinsellerin toplumdan soyutlanmamasi. Bu da aslinda ulkedeki duruma bakarsak basarili bir gelisme.

Gay pride konusunda ortak olabilecegimiz nokta su: escinsellik normal deyip ardindan pride yapinca normal olmadigi gosteriliyor olabilir cunku normal bir sey kutlanmaz.

Ancak farkli oldugumuz nokta su: Ben 18 yas ustu iki ya da daha fazla kisinin ayrica 18 yas alti iki ya da daha fazla kisinin birlikteligini kisisel hak ve ozgurluk kapsaminda degerlendiriyorum.

Gay cocuk yetistirmek gay cocugu zorla duzcinsel yetistirmek gibi cocuk istismari olabilir. Ancak her gorusun istismarcilari var. Bu durum bana gore ozgur iradeli insanlarin kimi sevecekleri konusunda onlara baski yapabilecegimiz anlamina gelmiyor.

Ozgur iradenin ne oldugu da tartisilir ama biyoloji ozgur iradenin biraz disindadir. Duzcinsel bir erkegi baska bir erkekle seks yapmaya zorlasaniz ereksiyon bile olamayabilir. Gay erkek de bir kadinla ayni sorunu yasayabilir ornegin. Ya da bir insana zorla yeni bir seks fantezisi edindiremeyiz. Tum bunlar biyolojik surecler. Bunun gibi nedenler benim gay haklarini desteklememe neden oluyor cunku secim gaylere ait degil oyle doguyorlar.

Hayvanlarda eşcinselliğin olması insanların azgınlıktan kendi cinslerine yönelmesi argümanını nasıl yok ediyor anlamadım. Hayvanların düşünsel ve sosyal yetenekleri, insanlar kadar gelişmiş olmadığından bu karşılaştırmayı yapamayız. Genetik açıdan eşcinsel olmayan biri sosyal çevreden gayet kolay etkilenebilir.

Bir şeyin normal veya anormal olduğu referans noktasına göre belirlenir. Bu referans noktası da genellikle toplumsal ahlak kurallarıdır. Daha aykırı bir referans noktası gerekirse evrim verilebilir. Evrimin mekanizmasının amacı çoğalmaktır. Eşcinseller bunu sağlayamadığı için evrim sürecine aykırıdır.

@Traveler Bilinç önemli. O yüzden soyutlanmaları iyi değil. Bu insanları yok sayamayız. Öte yandan bugün artık 'gay pride' ile karşılaştırılabilir olduğunu düşündüğüm obeziteyi kutlamaya çalışan bir kitle var. Bu obeziteyi kutlayanlar büyük bir ruhsal çöküntüdeler. Sağlıklı olmaya çabalamak yerine kendilerini iyi hissetmeye çalışıyorlar.

Gay, şişman, fakir, sakat, nerd, normal, anormal, sağlıklı, sağlıksız fark etmez. Toplum içerisindeki hiçbir grubun bu kadar büyük bir psikolojik çöküntüye düşmesine müsade edilmemeli. Kurban psikolojisi çok kullanışlı ve rahatlatıcı bir psikoloji. Bu da benim kültüre bakış açımla ilgili.

Tekrar tekrar önemle, bıkmadan vurgulamaya çalıştığımda şudur: Mesele, iyi hissetmek değil, iyi olmak. İyi olmak = Sağlıklı olmak.

18 yaş meselesini esasen eleştirmiyorum bile. Çünkü bir sürü insan var çok genç yaşta olgunlaşmış, aklını başına almış. Bunları ben de görüyorum. Yine bir sürü insan var gelmiş 30-40 yaşına hala kendi hayatını sağlıklı idame ettirecek bilinç, anlayış, akıl bir türlü bu kişide gelişmemiş. O yüzden akıl yaşta değil baştadır.

Peki iş makrolaştıkça, bireyden topluma çıkıldıkça ne olacak? O zaman demokrasinin de bir anlamı olmaz. Ünlü mankenimizin derin sözüne geliriz: Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?

Burada 18 yaşın önemi başlıyor. Kuralların mikro-manage etmeden, toplumu belli bir düzen tutması şart.

Benim ideal anlayışımda dahi birey yetişirken onun kendini geliştirmesine yetecek ortamı sağlayıp özgür bırakabiliriz; ama gerçek toplumla yüzleşince benim idealimin bir kaosa dönüştüğünü görüyorum. Maalesef kitaplardaki tanımlar, idealardaki fikirler gerçek hayat için çok kaba. O yüzden sözlük anlamıyla hayatı yaşayamayız.

'Gay cocuk yetistirmek gay cocugu zorla duzcinsel yetistirmek gibi cocuk istismari olabilir. Ancak her gorusun istismarcilari var. Bu durum bana gore ozgur iradeli insanlarin kimi sevecekleri konusunda onlara baski yapabilecegimiz anlamina gelmiyor.'

Esasen ordaki çocuğun hissettiği baskı çok sevdiği insanların kırılmasını istemediğinden geliyor. Evladı gay olan ebeveynler bunun tam tersi konumdalar ve bence hissettikleri duygular o çocuğunkiyle aynı. Umarım paralelliği kurabiliyorsundur.


'Ozgur iradenin ne oldugu da tartisilir ama biyoloji ozgur iradenin biraz disindadir. Duzcinsel bir erkegi baska bir erkekle seks yapmaya zorlasaniz ereksiyon bile olamayabilir. Gay erkek de bir kadinla ayni sorunu yasayabilir ornegin. Ya da bir insana zorla yeni bir seks fantezisi edindiremeyiz. Tum bunlar biyolojik surecler. Bunun gibi nedenler benim gay haklarini desteklememe neden oluyor cunku secim gaylere ait degil oyle doguyorlar.'

Benim anlayışımla 'özgür' irade diye bir şey yoktur. Bu da oldukça biyolojik ve fiziksel bir durumdur. Çoğumuz 'istediğimiz' için değil içimizden o an öyle geçtiği için bazı şeyleri yaparız. Kaldı ki 'istediğimiz' şeyler de bazı hormonların işidir. Fakat kabul ettiğim özgürlük şu: 'yapabilme, edebilme özgürlüğü'. Yani yukarıda dediğim gibi insanlara alan verilmesi şart.

Konuyu uzatmamaya, dallandırıp budaklandırmamaya çalıştım. Seviyeli tartışma için teşekkürler.

Sess
Boteco Bistro

louise
italic
ora meyhanesi
6:45 KK

june pub iyi bir secim olur bahceli'de

Fıstıklı dürüm.

şerbetli - künefe ya da kuru baklava
sütlü - profiterol

kazandibi.

Profiterol
ev sütlacı nişastasız
saray burma

trileçe. ama kardeşler lokantasında hacı abiden yiycen. yoksa tırt.

en sevdiğim tatlı yoktur, o an canım ne istiyorsa vardır.

kaymaklı ekmek kadayıfı
sufle
fıstıklı baklava

bunlar top 3. güzel bir fırın sütlaç, çıtır bir katmer ve hafif sütlü bir kadayıf aralarına girmeyi başarabilir.

dondurma
şöbiyet

E-) Hepsi

Kunefe

Puding

1- dondurmali sufle
2- kunefe
3- trilece
4- cok fistikli baklava

kemalpaşa o7

Kaymaklı ekmek kadayıfı sanırım.

Ama sanırım sınırsız Zeynel'in tavukgöğsü-kazandibi'sinden yiyebilirim. Bir de geçenlerde yediğim fındıklı baklava da beni benden aldı ki ben baklavanın sadece fıstıklı olması gerektiğini düşünürdüm.

Künefe +1
Bir de hani şu içi çikolata şelalesi gibi olan brownieler.

Fıstıklı baklava

tavuk göğsülü kazandibi

Fıstık ezmesi
kardinal
budapeşte

kerebiç
katmer
sufle

Muzlu milföylü tatlı.

pastaları saymazsak

ıslak kek browni felan:)

Kadayıf

o programi ben de izledim 2 bolum :)

2 bira içerken Kur'an tefsiri dinledim. Kankamla konuşurken duyuruya cevap yetiştiriyorum.

Molibden ek: 2 biranın üstüne de 2 şişe su içiyorum şimdi. Biri bitti. :/

Kuzenle oturduk lol izliyoruz. Şampiyona mı ne varmış. Ne para dönüyo müdür amk

İlk Buluşma diye bir program var. Telefondan sürekli onu izliyorum. Kızların sevgililerini kıskanması acayip hoşuma gidiyor. Normalde şaka programlarından nefret ederim ama bunu çok güzel yapmışlar.

Paris'te doğum günü partisindeyim, çok ilginç ama Ankara'nın bağları falan çaldı..

Anneme maasimi daha dusuk soyledim. Arkadaslarimin coguna ise girdigimi soylemedim, sadece dostlarima soyledim. Ise baslamadan once ben de sabahlari adini feriha koydum izliyordum. Yeni dizilerden de arada fazilet hanim'a baktim tabi. Bos dizileri seviyorum. Kafami dagitiyor yahu. Insan bazen de bizden birseyler izlemek istiyor. Boyle...

Ne sen sor ne ben söyliyim.

alfa romeo 159

Mazda 3 hb

Golf 6

passat b6 otomatik
land discovery

ikinci el mi? otomatik mi? dizel mi? beklenti nedir? nerelerde nasil kullanilacak? bunlar guzel sorular. ikinci elden anlarim ve ustam vs var dersen mercedes :D

Siz ne alırdınız? Sizin tercihiniz ne olurdu?

benzinli otomatik 2012 juke alınır (belki 2-3 bin daha eklemek gerekebilir). dizel otomatik 2013-14 fluence alınır. km.ler max 70-80bin.

renault twingo 2002

Devlet hastanelerinde mesai sonrası randevular oluyor, akşam 8e kadar falan randevu bulabilirsiniz

@bir nick var benden iceri, ben hiç görmedim, hiç duymadım da öyle bir şey. randevu saatleri en son 17.00 civarlarına kadar hep. hangi hastaneden bahsediyorsunuz? belki o bildiğiniz hastaneye has bir şeydir.

Erenköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde var. Emin olmamakla beraber tüm eğitim araştırma hastanelerinde vardır.

yok yeni geldim eve..daha uyumadım. Naber? o.O

Yorgunluktan geberiyorum ama uyumadım daha.

İkiye doğru sızarım herhalde.

yok yahu uyku ne arar. enerji harcamadım bugün. uykum gelmiyor bir türlü.

Ben uyumadim

Uyudum uyandım, tekrar uyumam lazım

Sabaha uyurum

Yoo

Uyudum uyuyorum şu anda

Evet desem inanmazsın

Eve yeni geldim barca real maci var abo.

modeli ne?

asus proart pa248

Şu upstream kablosu takılı mı? Benzer bir monitör bende de var ancak öyle çalışıyor.

arkasında printerlarınkine benzer bir usb port olması lazım, ara kablo ile bilgisayarın usb'sine bağlaman gerekiyor ki çalışsın.

Evet.

Kendimi tek kelimeyle tanımlamam, haddim değil.

tek kelimeyle sıkıcı, iki kelimeyle drama queen...

moralim yerindeyse çok tatlıyım, uzun bir dönemdir işle ilgili sıkıntılarım o yüzden çok sıkıcıyım.

ya sıkıcı mıyım bilmem de, bu aralar pek gelenim gidenim yok
beklerim..
eksisozluk.com

Evet.

(bkz: merdümgiriz)

Evet.

Sıkıcı değilim. Sıkılan taraftayım.

kendimden sıkılıyorum ama başkaları sıkılmıyor benden bu beni ne yapar?

genelde öyle kafam rahat değilse sıkıcıyım. "sıkıcı ama iyi"

can sıkıntısı açısından bakarsak hayır. öyle 2 kişi yan yana geldik sohbet etmedim, muhabbeti baltaladım, eğlenmek isteyene ket vurdum, ortama ayak uydurmadım, negatif enerji saçtım gibi davranışlarım yok; şu yaşıma kadar kimseden duymamışımdır "öff çok sıkıcısın" lafını.

uyuz edip can sıkmak konusunda ise bazen hey heylerim gelince olabiliyorum ama o da genelde benim canım sıkıldığında oluyor.

ilk 2-3 saat hayır sonra sıkılırım, enerjim uzun vadeli değil ama varken de çok eğlenceliyimdir. tabii daha çok yanımdakine bağlı, ortamda güzel bir kız varsa ve henüz benim değilse sıkılma ihtimalim umudumu kesene kadar yok.

Soğukkanlı insanlarla soğukkanlı, samimi insanlarla samimi olduğum için yarı yarıya.

egoistçe bir yanıt olsun istemem ama hayır. en azından çevremdeki her insan ayrı ayrı olarak "seninle vakit geçirmeyi çok seviyorum." der. bir allah'ın kulunun da önceliği değilim, orası da ayrı mesele. tek kelime ile ifade edecek olursam da : yapayalnızım.

evet, bayağı sıkıcıyım. hiç unutmuyorum lisede bi' kız gece 4'te uyanıp buz hokeyi maçı izlememden çok etkilendiğini söylemişti. nasıl bir tırtlıksa artık, insanları etkilediğim şey bu kadar yani, gece maç izlemek.

Fazlasıyla.

sıkıcı insanlarla benim de modum düşüyor, sıkıcılaşıyormuşum gibi hissediyorum. ama sevdiğim muhabbetinden hoşlandığım insanların yanında benim de neşem yerine geliyor, esprilere sohbetlere doyum olmuyor. çevremden çok etkileniyorum yani anlık.

Sıkıcıyım.
Aslında ondan da emin değilim. Tek bildiğim sıkılmamam. En son ne zaman canımın sıkıldığını hatırlamıyorum.
Tek kelime bulamadım ama çok kelime de bulamadım

Değilim. Aile icinde, arkadaslar arasında falan en neşeli genelde ben olurum. Sevdigim insanların modunu yükseltiyormuşum öyle diyorlar. Üşengeç degilim ,hareketli bir yapım var. Kendimden sıkılmıyorum. insanların da pek sıkıldığını sanmıyorum, genelde sevilirim. Ama bu yeni tanistigim insanlarin yaninda hemen ortaya cikmaz. Başta soğuk görünürüm hatta.

sıkıyımdır
aynı zamanda bomboş bir insanım.

evet

Cok degisken, bazen cok sikici olurum bazen de eglenceli. Sikilma konusunda da en son ne zaman canim sikiliyor dedim hatirlamiyorum +1

aychovsky yalan soyluyor:) Sikici falan degil, 7/24 kesintisiz muhabbet edilebilitesi var:)

Bazı insanlara göre bazen sikiciymisim.

Yanımda yöremde asabımı bozan biri yoksa çenem düşer, karşımdakini de kıvama getiririm.

hayır

Kendi halime bırakıldığımda monoton bir insanım, dolayısıyla da sıkıcıyımdır muhtemelen. Aktif iletişim halinde olduğum kişiler varsa, arar sorar, sohbetimi severler(miş). Biraz girizgahı zor bir insanım sanırım.

Ha, tek kelime kısmını unutuyordum; üşengeçpezemenk.

Sevmediğim ya da yakın olmadığım kişilerin yanında suratım beton gibi. Tek kelime konuşmam. Sıkıcı ya da eğlenceli olmam yakınlığıma bağlı.

Tanımlayamam.

oluyor arada. bazı şeylere bilinçaltında takık olunca oluyor genelde. rüyaları kurcalayıp nedenini bulmak lazım rahatsız ediyorsa.

edit: ben de markete gireceğim zaman hep aynı yoldan gidiyorum mesela farklı şehirde olsam bile. market düzeni de hep aynı oluyor.

Çok ilginç bir şekilde cenaze törenlerinin hepsini aynı mekanda görüyorum. Diyelim rüyamda biri ölmüş, cenazeye aynı yere gidiyoruz adsfsg. Rüyalarımda bile tutarlıyım.

Mekan da Ayrık Vadi gibi bir yer.

www.thewhitetree.org

Oluyor. Bende bir de ruyada uyanip daha sonra yattigimda -ki bu bir saat sonra da olabiliyor, bir gun sonra da- o ruyaya devam etme olayi oluyor. Ayni ruyayi defalarca gordugum de oluyor. Lucid dreaming degil bu, ondan eminim ki uyku labinda calisan bir arkadasim da bir hafta labda uyutup kontrol etti. Farkli bir sey ama. Ruyama yon verdigim de oluyor. Yon vermek isteyip veremedigim zamanlarda da aci cektigim oluyor. Uc psikoterapistime farkli zamanlarda bu durumdan bahsetmistim ama ustunde durulacak bir sey olmadigini soylediler. Ey freudcular ey lacancilar derdime bir care diye gezeyim mi ne edeyim bilemiyorum.

Sık sık açık denizle ilgili rüyalar görürüm. İnsanlar, konu vb. değişiyor. Bir defasında yüzerek Japonya'ya gittiğimi, bir defasında da sahil güvenliğin ben okyanusun ortasında filika benzeri bir şeye sığınmışken pasaport kontrolü yaptığını görmüştüm. Daha bir dünya var böyle.

Son zamanlarda bir rüya görüyorum bende. Bir seradayım, yanımda tüpçü ve kapıcı oluyor. Tavşanlar etrafımda. Ardaından sürekli durum yediğim bir mekana tabela yaptırma sohbeti yapıyoruz. Aylardır yaptıramadı gitti dürümcü.

bfy.tw

(bkz: genel görelilik kuramı)

kütleler uzayı büküyor. o yüzden etrafındaki cisimler de onun yörüngesine giriyor.

"sabit bir şey yok mu?"

(bkz: görelilik prensibi)

bu sorunun tam cevabı yok. kime göre sabit? evrene göre sabit desen, evren de hareketli; sürekli genişliyor. birbirine göre sabit duran cisimler olabilir. ama onlar da başka bir referans çerçevesine göre hareketlidir.

tamamen nereden baktığına bağlı.

edit: cevabı tiklemişsin ama ekleme yapacağım. daha basit bir dille anlatayım.

örneğin, önünde durduğun masa sabit mi? sana göre ve bulunduğun mekana göre sabit. kısacası dünyaya göre sabit. ama mesela başka bir gezegende olsaydın, sana göre hareketli olacaktı. dünyanın o gezegene göre sabit olduğunu varsaydığımızda da samanyoluna göre hareketli olacaktı. çünkü güneş de samanyolu etrafında dönüyor. samanyolu da evrende bir yerlere doğru hareket ediyor (genişlemeden ötürü).

Kabullenmesi zor ama; evrenin ilk oluşumunda dönmeye başladığı için hala dönüyor her şey. Newton yasalarına göre; bir cisim, kendisine etki eden bir kuvvet olmadığı sürece, eylemsizlik gereği, var olan hareketini korur. Misal Dünya dönüyor, çünkü ilk meydana geldiğinde de dönüyordu, bu dönmeyi engelleyecek ya da yavaşlatacak daha büyük başka bir dış kuvvet olmadığı sürece dönmeye devam edecek, diğer bütün cisimler için de aynı şey geçerli.

tanrının mizah anlayışı...
because why not diye düşündüyse demek...

evet

prensipte evet ama bu şartlarda sağlıklı bir birey yetiştirmek gözümde büyüyor.

10 sene sonra olabilir ama ebeveyn olmaya uygun muyum, emin değilim.

Maddi durumum iyi olursa yapmak isterim.
Olmazsa yapmayı düşünmüyorum.

Turkiyede dogup buyuyecekse hayir sanmiyorum ki umarim oyle olmaz. Aksi halde belki evet. Ama daha cok var.

yakin zamana kadar sicak baktigim bir fikirdi, evlenirsem isterim diye dusunuyordum ama artik pek emin degilim, bilmiyorum. millet gencken istemez, ben ergenken falan cok istiyordum buyuyunce istemez oldum.

istiyordum oldu 2 tane hem de :) ikiz değil yani. 2 sene arayla :)

evet isterim

çok seviyor ve istiyordum 2 seneye kadar, 2-3 ay kedi baktıktan sonra çekilecek sorumluluk olmadığına karar verdim. Büyük konuşmuyorum ama bu ara istemiyorum.

hayır.

şu an için hayır.

Dear gibi düşünüyorum sanırım. Evliliğe mesafeliyim ama kendi çocuğum olsun isterim.

Hiç istemiyorum.

Bir kızım bir oğlum olsun, başka bir şey istemiyorum.

evlilik istemiyorum ama çocuk isterim.
bir kızım olsa güzel olurdu. ama oğlum olur kesin.

Bazen

belki bir gün olur ama olmayabilir de. en azından şu an için kendimi bir baba olarak kuramıyorum kafamda. yani "babba" diyerek üzerime doğru yaklaşan bir şey... pff, gelme lütfen. git. geri git!

her neyse, olacaksa da bir kız bir erkek olsunlar.
büyük olan kız olsun, öbürüne ablalık etsin.
benim gibi erkek kardeşiyle gün aşırı hayvanlar gibi kafa göz yarmalı, vücut mosmor etmeli kavgalar edip büyümesinler.

açıkçası sıfırdan insan şekillendirme fikri hiç fena gelmiyor bana, büyük çaplı, ciddi ama ilginç bi deney gibi. deneyin kötü gitmesi halinde deneği ortadan kaldıramayacaksın tabii, hatta kontrolden çıkıp insanlara tehdit oluşturması filan... aslında bu açıdan da ayrı bi eğlenceli, frankenştayn misali aşsldas

neyse ki henüz o sosyopatlık seviyesine erişemedim heheh. ama bundan geri kalan kısımlar da hiç ilgi çekici değil, o yüzden istemiyorum diyebiliriz. ama yapıcam mı, %90 evet; el mecbur.

çok istiyordum ama artık o kadar emin değilim.

prensipte evet, ama sürekli aklıma okul masraflarını getirip iptal ediyorum.

hayır. mecbur yapmak durumundayım ya da eşimi boşayacağım :')

Evet. Cok cok cok istiyorum. Bebekleri cocuklari cok seviyorum. Bir yegenim ilkokulun ilk yillarina kadar nerdeyse benimle buyudu.

@dear god make me a bird, + 1

edit: @cabiday da + 1

Cok calisacagim bir isim olmazsa ve cocuguma zaman ayirabileceksem ve maddi olarak ona iyi bir egitim ve cevre sunabileceksem evet ama Turkiye'de bu sartlar cok zor. Egitime para versem bu kez cevreyi nasil kontrol edebilirim bilmiyorum.

bilmiyorum. çocukları çok seviyorum, ilerde evlenirsem evlatlık da edinebilirim fakat çocuk doğurmak nasıl bir his merak ediyorum sanırım.

Kesinlikle hayır.

istemiyorum. evliliğe de karşıyım ama milyonda bir ihtimal olup o "ruh eşi" dediğin insan çıkarsa evlenilebilir ama çocuk hayır. hoş, ruha da inanmam.

ölümden hepimiz korkuyoruz değil mi? ölümün dehşetli olmayanı da yok, can vermek her şekliyle çok zor. patlama vs. gibi şeylerde saniyenin yüzde biri sürede can veren insan çok çok az ve istisna.
bir insanı daha bu dehşete, ölüme mahkum etmek hakkın olan bir şey mi sence?

diğer yönden, hayat baya sıkıcı bir şey. klişelere girmiyorum. ayrıca sırf senin sikinden çıktı diye senden apayrı gelişecek bir insanın tüm sorumluluklarını üstleneceksin, hayatının en büyük sorumluluğu o olacak.

son olarak, bebek ağlamasından nefret ettiğim kadar çok az şeyden nefret ediyorum. hiç gerek yok, üremek ayak takımının tercihi bu yüzyılda.

arkadaşlarımın çocuklarını gördükçe daha da uzaklaşıyorum çocuk fikrinden, normalde tam tersinin olmasını beklerdim.

hala keyfime fazlasıyla düşkünüm sanırım. terazide daha ağır basamadı.

bi de, her insanı bir gün yakalayan "bir proje olarak çocuk olayı" da daha yok bende. şimdilik büyük projem işim çünkü. yeteri kadar meşgul edip tatmin duygusu sağlıyor.

Istiyorum. Korkuyorum ama isterken de. Bir seyi cok isteyince ya olmuyor ya da olunca sonu iyi olmuyor. Yavrum olacaksa saglikli olsun, buyudugunu gorebileyim.

@lamira, senin çocuğun vardı ama? duyuru hediyeleşmesinde konuşmuştuk, enteresan.

cevap: hayır.

edit: özelden mesaj attım lamira.

çocukları sevmem. çok ses yaparlar, baş ağrıtırlar ve sabır zorlarlar.

genel olarak çocuk sevmeyen, çocuk gürültüsünden ve şımarıklığından rahatsız olan biri olmama rağmen, istiyorum.

istiyorum ama önce kendimi buyutmem lazım. yaş 30 oldu hala yakın ilişki ve evlilik korkum var.

Istiyorum. Ama bu ulkede degil. Bencillik yapmaya gerek yok.

çocukları seviyorum ama kendi çocuğum olmasını pek istemiyorum.

dedimmidemedimmi ve blue serenity, cocugumu kaybettim ben.

hem evet hem hayır. yani hayır basmasındaki en önemli sebep: kendinden vazgeçmek, artık sen, her alanda ön planda değilsin. Herkes nasıl kolay bu kadar kendinden vazgeçebiliyor bilmiyorum o yüzden. Çocuğun doğumundan büyümesine her anı mucizevi ve bunu far etmek bir yanı isyanla karşılamaktan çok korkuyorum. Ama dünyaya baba olmak için gelmiş bir adamla evlenme arefesinde oldukça fikrim değişiyor. O kadar çok omuzda çocuk taşımalık ki. Diğer yandan sadece çocuğun ilk 5 yaşına kadar hayal kurabiliyorum. Annem hep toprağa girinceye kadar der hep bu yolculuk. Bense onu öyle bir hale getirmek istiyorum ki her an ben yokmuşum gibi hazır olsun hayata. Öyleyken böyle işte.

40 yaş civarı hayatımı şöyle bir toparlayıp evlat edinmek isterim. bakalım.
kendi çocuğum olması konusunda hiç hevesli değilim. dünya yeterince kalabalık.

Evet çok istiyorum

1 tane yaptım ben. Belki ilerde 1 tane daha olabilir.

bir iki seneye kadar asla istemediğimden o kadar emindim ki. son zamanlarda ulan çok istiyorum galibaya evrildi bu konuda fikrim çocuklarla haşır neşir oldukça. maddi olarak korkunç durumdayım, işim yok, evim yok, sırtımı yaslayabileceğim bir babam veyahut zengin bir kocam yok ama galiba orta karar bir stabilitede çocuğu koyarım. itiraf gibi itiraf, anne olmayı çok istiyorum.

İlkel benliğim ve egom birlik olup isteyecekler bir gün ama şu an değil. Muhtemelen evleneceğim kişi çocuk isteyen bir profil olacak.

Normalde istiyorum ama adeta birer küçük canavar kuzenlerimi gördükçe kararsız kalıyorum. Kendi hayatımdan vazgeçmek için henüz hazır değilim. En verimli yaşlarımda verimimi düşürmek istemiyorum. Çocuk büyük sorumluluk demek. Şimdiki nesil 30 yaşına kadar üniversite okuyor. Çocuklara bu süreçte maddi ve manevi olarak destek olmak zengin olunsa bile aslında çok zor. Çocuğun cebine para koyunca işler hallolmuyor. Ki o parayı verebilmek de büyük emek istiyor.

Bismillah NO!

Kesinlikle istemiyorum. Çocukları zerre kadar sevmem zaten. Bütün hayatımı bana bağımlı bir insana adama fikri de korkunç geliyor.

Cocuklari cok severim ama cocuk sahibi olma istegim yok. En azindan su an icin yok. Tr sartlari falan degil mesele, cocuk sahibi olmak istemiyorum.

Evet, istiyorum.

Arkadaşların çocuklarını ya da yolda şirin bi çocuk gördüğümde ben de yapıcam diye hevesleniyorum. ama bi tanesiyle bi saat vakit geçirince sıkılıyorum ve çıldırıyorum. belki kendim yaparsam öyle düşünmem.
bi de kendimden bi parça olma fikri güzel geliyor. sonuçta benden çıkacak o şey. bi taraftan da çocuk bu, atsan atılmaz satsan satılmaz. eşya değilki. sürekli bana muhtaç birinin varlığından rahatsızlık duyarım gibi geliyor.

istiyorum ama bazen de bir çocuk büyütmek için fazlasıyla yorgun olduğumu düşünüyorum.

istemiyorum. sebep çocukla uğraşmak istemiyorum.

Tabii ki Selda Bağcan.

Selda yazsın Sebahat okusun.

Niye birini dinleyince digeri küsüyor mu?

alkol alırken sabahat, arabayla gezerkene selda.

selda bağcan.

sabahat akkiraz

İkisi de çok güzel insanlar ama birini seçeceksek Sabahat Akkiraz.

Sabahat akkiraz

Selda Bağcan

İkisine de hayranım çok severim ama Selda Bağcan'ın yeri daha başka.

Sabahat akkiraz

seldayı tek geçerim

seçim yapmak istemem

sabahat akkiraz

Mısır Mitolojisi diyebiliyorum sadece.

az az.

Katil balinalar, Harry Potter

fransız edebiyatı ve ilk çağ felsefesi. tam bilmediğim konular hakkında konuşurken çok tedirgin oluyorum o yüzden elimden geldiğince konuşmamaya çalışırım.

statik, mukavemet, yapı davranışı.

Genelde tam bildigim olmaz, yarimdan hallicedir ama mr fizigi ve oksitosin diyebilirim, iyiyimdir.

Uçaklar ve havacılık.

grunge, punk, elliott smith, absürd komedi, stand up'lar, korku filmleri, seri katiller, ünlü kişiliklerin özel hayatları, diziler

Scuba dalış, serbest dalış, su altı yaşamı, denizler, okyanuslar vs.

rahmetli defne'nin bir programı vardı uzman avı diye, tam o zaman keşfetmiştim ben bir konuda uzman olamadığımı. bana gelse ne seçerdim diye düşündüm çok ama "işte bu" diyebileceğim bir konu gelmemişti aklıma direkt.

o zamandan bu zamana çok bişey değişmedi, biraz maymun iştahlı olduğum için çok şeyden azar azar kapmaya devam ettim ama hala bir uzmanlık alanımın olduğunu sanmıyorum. galiba bir tek quizup'ta rönesans sanatı konusunda derece yapmamı bu konuda bi gösterge sayabiliriz eheh.

bu arada naçizane önerim olsun, uzmanlık alanınız olduğunu düşündüğünüz konularda quizup'ta dünyadan bissürü insanla kapışıp ne kadar uzman olduğunuzu az buçuk ölçebilirsiniz.

dünya coğrafyası. ülkeler, bayrakları, başkentleri, haritadaki yerleri, dilleri, önemli özellikleri, biraz biraz tarihleri vs bi başlasam şöyle minimum 4-5 saat konuşabilirim gibi geliyor. Ülkelerle ilgili bi şeyler öğrenmeyi ve araştırmayı çok seviyorum. Bunlar arasında en iddialı olduğum konu da bayraklar bu arada.

Yukarıdaki konuların çoğunda quizupta min 10 galibiyetlik serilerim vardı ama uzun süre oynamaya üşendiğim için hiç derece yapamadım. Ama arada dünyada top 20'den insanlar geliyordu bu konularda yeniyordum.

Dünya coğrafyası dışında yunan mitolojisini de sayabilirim. Belki biraz da eurovision

gerçi kimse tam olarak uzmanım diyemez bu konuda ama türkçe etimolojide iyiyim. bir de daha spesifik ve daha uzman olarak, edip ayel isimli eskilerden bir şairin hayatı sanatı sepeti edebi kişiliği. çünkü bildiğim kadarıyla bu abi hakkında çalışmış 2 kişiden biriyim.

Paleolitik Donem. Neandertalleri gormek icin, hatta Neandertalle ciftlesen ilk sapiens olmak hic fena olmazdi :D

antik yunan

modern medeniyetin cikis noktasi

İnsanın kendini diğer türlerden üstün görmediği, kendisiyle ve doğayla daha barışık olduğu çağlarda yaşamak isterdim.

Gelecek olmuyo mu? Hiç geçmiş özlemim yok aslinda, teknolojisiz falan yaşayamam. İlla geçmiş olacaksa 1920ler abdsi falan olabilir belki, great gatsby dönemi ama yani cidden cok tercih etmem. Bana gelecek verin ^^

çok eskilerde yaşamak istemem
anlatılanın aksine çok boktan bir dönem olduğunu düşünüyorum çalışmak aç kalmak köle olmak ölmek öldürmek vs vs geçmişte yaşam kolay değildi.

tabi döneme ayak uydurmak mümkün belki mayaların döneminde coğrafi keşiflerden öncesinde yaşamayı tercih edebilirdim.

ben çocukken bu soruyu anneme sormuştum, "eski dönemde yaşamak istemem, en son dönemde yaşamak isterim" gibi bi cevap vermişti ve çok sıkıcı bi cevaptı bu benim için. ama şimdi düşünüyorum, şimdi bile yeterince ilerde değiliz. daha gerisi daha daha da zor olurdu. o yüzden en fazla "dün" derim.

tuvalet kağıdı, diş fırçası, hijyenik ped ve benzerlerinin yaygın olarak kullanılmadığı hiçbir çağda yaşamak istemem. gelecek hep daha fazla ilgimi çekmiştir benim ama şöyle bir iki aylığına viktorya dönemi ingiltere'sinde yaşamak isterdim. ama yok illa geçmişe gidip yaşayacaksın deseler 90'lı yıllara ve 2000'lerin başlarına geri dönmek isterdim çünkü hayatımın en mutlu yıllarıydı onlar.

Lisede gizliden sevdiğim kızla aynı üniversitede okuduğumuzu rüyamda görmüştüm tercih zamanlarındayken. İkimiz çok alakasız yerleri yazmamıza rağmen nasıl olduysa aynı şehre düştük ünide. Rüya tuttu yani

'rüyaların tersi çıkar' olayını şöyle açıklıyor gustav jung: günlük hayatımızda dengesizleştiğimiz zaman içgüdülerimiz, beynimiz rüyalarımızda bizi dengelemeye çalışır. yani rüyamızda gördüğümüz şeyin aksi yönde aşırı gitmiş olabiliriz. bunu tabi kendi kendimize fark etmemiz biraz güç olur. ama dikkatli bir şekilde rüyalar analiz edilirse gerçek hayata dair bu tarz çıkarımlar yapılabilir.

(bkz: carl gustav jung)

not: ayrıca bütün rüyalar anlamlı değildir. yani yeri geliyor yarı uyuklarken duyduğumuz bir ses, havanın sıcaklığı, elimize çarpan rüzgar rüyamıza yön verebiliyor.

Rüyalarım gerçekleşseydi dünya salvador dali tablosu gibi olurdu. Hayır gerçek çıkmıyor ama bazen sembolojiler tutuyor.bir ara hep balık görürdüm sonunda beklemedimiz bir para geldi ve ev aldık 3 yıldır balık görmuyorum.balık para derler bu arada.

Rüyayı gorende değil yoranda derler.ben hep iyi şeyler olacak diye yorumlarım.ama 2 gün önce gördüğüm rüyanın çıkması isterim :D

o sözü korkunç rüyalar görenleri avutmak için uydurmuşlar.
rüyanın ne tersi ne düzü çıkar.
ama örneğin gece uyuyamadın, yataktan kalkıp bastın çizi'yi, bastın zeytini, tekrar yattın.
uykunda dil damak yapışmış, rüyanda lıkır lıkır su içiyorsun.
uyandın, kalktın, su içtin.
işte rüyan gerçek oldu.

bugün rüyamda gördüğüm arkadaşı 4-5 sene tekrar okulda gördüm. hiç iletişimimiz falan da kalmamıştı. nasıl oldu ben de anlamadım.

@cureforlove +1

ama bir rüyam birebir çıkmıştı. kazandığım üniversite. hayırlı olmadı o ayrı.

bir defasında da kaybettiğim bir şeyi bulmak için, bir kayıp bulma rüyası gibi bir şey vardı onu okuyup uyumuştum ve rüyamda tam yerini gördüm. sabah kalkıp, elimle koymuş gibi aldım. ki aslında elimle koymuştum. unutmuştum sadece tamamen.

o istemezmiş.

yolda yürürken çeviren anketörler veya pazarlamacılar gibi sordunuz. :p
mitolojik bir şekilde putlaştırılmak isterdim ama tanrı olmak mı? yoo dostum yoo.

isteme mi ya!
istediğin galaksiyi yarat ve zaman içinde ki evrimini geç bi köşeye izle!
olmadı insan formuna bürün, dünya gezegenin'de insanlar arasında dolaş.
sıkılınca, çekil gene köşene.
alabildiğine özgürlük.
istenir tabi.

Merhaba, tanri olmak isterdim.

cevap veriyorum

evet

i.hizliresim.com

Kim olmak istemez ki..
Cevap:evet

eved

İstemem, çok sıkıcı bir durum.

Zaten öyleyim?

Ayyy, yok. Kendi işlerimi bitirene kadar canım öıkıyor. Kaç milyar tane ne idüğü belli olmayan canlıyla uğraşamam. Onu geçtim, herhangi bir şirkete yönetici bile olmak istemem; kaldı ki evren. Sorumluluğu gereksiz fazla.

istemiyorum. sims oynuyorum o yetiyor şimdilik.

Tanrı olmak istemezdim ama superguc sahibi olup kendi yontemlerimle adaleti saglamak isterdim.

İstemezdim, genelde insanların bana inanması önemli çünkü:)

istemezdim.
Yalnızlık zor.

ben lisede 10 kasım gösterilerine çıkmamak için bacağımı kırmaya çalışıyodum yav, tanrılık sorumluluk ister, hiç uğraşamam. kulluk daha iyi. kafan rahat oluyo.

yarı-tanrıyım, evet tanrı olmak isterdim.