Ekşi Duyuru

özkaya tıp merkezi.

bir de önermediğim var, maltepe'de kuantum fizik tedavi.

Et.

patates kızartması
edit: ayranla beraber

Etli türlü + püre pattis

makarna <3

Anne sütü.

Vücudun tüm ihtiyaçlarını karşılayan tek besin.

Yemek olmazdi kesinle, bir meyve olurdu. Mango. Kokusu mutluluk kaynagi.

et

yumurta da olur. ya da kelle paca.

iskender ya da adana.

incik

yaprak sarması

Köfte patates ama yaninda ketcap mayonez ekmek tursu ve kola/bira olcak.

su böreği.

Yoğurt.

Et döner.

Pizza ve kola. Pizzada mantar olmasın please.

tabii ki et. etsiz olmaz.

kırmızı et ve makarna olabilir

pizza

Simit

Herhangi bir bakliyat.

iskender

kuru fasulye pilav yanında da turşu olsa iyi olur.

et - yeşillik

ya da balık(deniz) - yeşillik

patates püresi + köfte

Hadi yine değişik olayım taze fasulye ama zeytinyağlı.

sağlık kısmını dikkate almıyorsak eğer, ton balıklı makarna. gerçi tek bir şeyle beslenmek her şekilde sağlıksız sonuçlar doğuracaktır. o yüzden atın ölümü ton balıklı makarnadan olsun. ton balığı biraz daha ucuz olsa her gün bundan yerdim valla.

Sınav parası isteyebilirler.

İşkur bu olanağı random sağlamıyor. Firma işkurun belirlediği standartları sağlayıp İşkur'a biz bu şekilde personel eğiteceğiz diyor. Firmaya personeli işkur değil, firmanın kendisi buluyor.

İşbaşı eğitim programı için şunu söyleyebilirim:

Belirli bir süre çalışıyorsun ve İşkur sana günlük 50 tl veriyor. Bu sürenin sonunda şirket seni bünyesine almak zorunda değil. Ama İşkur'dan alacağın belge ile başka bir şirkete girdiğinde, yeni girdiğin şirket belirli bir süre senin sigortanı ödemiyor, çünkü işkur ben karşılarım diyor. Bu da seni işe alacak şirketin işine geliyor.

İşkur'luyken sağlık sigortan oluyor. Hastanelere gidip muayene olabiliyorsun fakat, emekli olman için doldurman gereken prim gün sayında bir azalma olmuyor. Atıyorum, emekli olmak için 3200 gün çalışman gerekiyorsa, işbaşı eğitim programı kapsamında bir şirkette çalıştığın bu günler, 3200'den düşmüyor.

Seni çağırdıkları İşbaşı eğitim programı mı, bilmiyorum. "Mesleki Eğitim Kursu" kapsamında da olabilir.

Google'da aratabilirsin.

Daha önce bahçeşehir üniversitesi & wissen akademie ortaklığıyla benzer bir işkur kursuna gitmiştim, bir bit yeniği ile karşılaşmadık. Aslında random almıyorlar, sınavla alıyorlar. Yüzlerce kişi geliyor belki sınava ama sadece sınavda belli başarı oranını sağlayanları alıyorlar. Kursa gitsen de gitmesen de başına iş almazsın, en fazla belli bir süre işkur kurslarına kayıt olamazsın o kadar.

sinav icin para istemiyorlar. wissen egitimin kursu sanirim bu. bahcesehirle anlasmaliydi cunku. kursa gittiginiz her gun icin 20 lira yatiriyorlar. icinde bi bit yenigi yok iskurla anlasmalilar. sinavi gectikten sonra mulakat yapiyorlar yarida birakmayacaginiza ikna etmeniz icin. cunku devamsizlik hakki dolunca kayit siliniyor, onlar da iskurdan parasini alamiyorlar :) kurstan kursa degisir de 5 ay civari suruyor. bu donemde ise sgkli olarak baslamamaniz gerekiyor.

olur da kursu birakirsaniz iki sene iskurun imkanlarindan faydalanamiyorsunuz.

Evet, Lüleburgaz Kırklareli

istanbul içmiyorum.

istanbul için hayır
kütahya için hayır
lüleburgaz için hayır

ankara'dayım. normalde eve iyi su alır, iyi su içeriz. ama bazen çok da susamışken, elimi yıkarken mesela musluktan akan buz gibi su o kadar tahrik edip "gel iç beni" diyor ki, ağzımı dayayıp lıkır lıkır içmekten kendimi alamıyorum.

bir gün sırf bu boklu ankara suyu yüzünden nalları dikip gidicem ya dur bakalım.

istanbulda bundan yıllar önce içiyordum. şimdi bir komşumuz var, su arıtma cihazı kullanıyor. annem ondan su alıyor. ha almasa yine içerim.

bi on yıl kadar önce içerdim. kimya hocam, "ümraniye'nin kanalizasyonunu içiyosun" deyince bıraktım :(

Dublin. İçiyorum, ayrıca su ücretsiz burada.

Malatyada içiyordum hiçbir sıkıntı da yoktu Eskişehirde mümkün değil en iyi ihtimalle ishal yapar. Bilecik Bozüyükte akrabalarım içiyor ben içince hasta oluyorum.

Iciyorum. Viyana. Direkt daglardan gelen asiri kaliteli su <3

izmir, içmiyorum. damacanadan da bıktım. tadı hoşuma gitmiyor artık. arıtma cihazı almayı düşünüyorum.

içiyorum. sakarya

kibritsuyu +1
bandırma'dan katılıyorum, yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim.

hayır. hayır. hayır.

sadece çeşme suyu tüketiyorum. istanbul.

Arıtma cihazı kullanıyorum. Arıtılmış çeşme suyu içiyorum. Şehir istanbul.

Ankara. Hayır.

istanbul, evde hayır. işte arıtma ile.

istanbul'da içmiyorum, yemek ya da çaya da kullanmıyorum. arıtma cihazları da bildiğim kadarıyla klorlama sonucu oluşan (kanserojen) yan ürünleri arıtmıyor. o yüzden kullanmıyorum.

küçükken bi iki denememi saymazsak hiç içmemiş olabilirim, evde su yokken aşırı susamışsam bile içmeyi sevmiyorum, izmirin suyu çok kireçli olduğu için tadı kötü geliyor. amcamlarda mesela arıtma su vardı onu da hiç beğenmiyordum. damacana olarak da hep aynı markayı alıyoruz mesela yıllardır, su konusunda biraz takıntılıyım

İcmiyorum. Ankara

Antalya, evet.

Hayir icmiyorm istanbul

ctrl+f5

evet

hayir, özlesem atlar giderim.

Evet

sevgilimi çok özledim yav. aramızda 15 bin km var.

Hayır.

ailemi ozledim.

her gün kafamın içinde onunla oturup bir beş on dakika sohbet ediyorum

evet. öğrencilik yıllarımı özlüyorum.

neyi? ama belirteyim cocuklugumu ozluyorum.

çoook. bu ay, tam dört yıl oluyor biteli. son bir yıldır da görüşmemiştik hiç. geçen hafta görüştük. bayağı kaydettim zihnime. ama olmaz, unutmam gerekiyor.

hiç para etmiyor. bu eski bir banknot artık inti diye para birimi yok. 1991'de "sol" para birime geçtiler ve bunu yaparken 6 sıfır attılar. 500 inti = 0.0005 sol = 0.0575 TC kuruş

bu inti değil de SOL olsaydı 575 TL ediyordu.

www.koleksiyon.org

sırf banknottaki adamın saclar ıcın o para verilir. hayırlı olsun.

adamın son mohikan saçlarına vurulup satın almıştır belki. karşılıklı alışveriş olmuş neden satıcıyı dolandırıcı ilan ettiniz ki? para sahte değilse ortada pek bi dolandırıcılık yok.

Bu parayı dava açıp geri alabilir. Yani ederi 3.5 tl olan bir banknota 500 lira verdiyse bence şansını denemeli.

Paranın değersiz olduğunu bile bile 500 liraya itelemek için kandırdılarsa hukuken dolandırıcılık olmasa da yine de baya etik dışı bi durum.

resimdeki arkadaş Tupac imiş bu arada.

en.wikipedia.org

He öyle derler. O şekilde belli ediyorlar işte.

ne kadar doğru, bilemem ama şuradaki mantık yürütme benim de aklıma yattı:
www.reference.com

eskiden, erkekler (eş)cinsel kimliğini nasıl renkli mendillerle tarif ediyorlarsa, bir ara küpe konusunda da öyle olabilirmiş. ama artık geçerliliğini yitirdi bence de.

70 veya 80'lerden kalma bir olay. zaten günümüzdeki gay'lik ile ilgili çoğu algı o zamanlarda oluşmuş günümüze kadar gelmiş. şu an bunu yapan yoktur zaten.

Bizim çocukluğumuzun goygoyu bu. Küpeli erkek gördük mü bakardık sağda mı solda mı diye. Sonra Cem Yılmaz'ı gördüm. İki kulağına da takmıştı. Bu ne ayak acaba diye kafam karışmıştı. :)

Üstten:)

üst. gittiğim yerlerde farklı ise değiştiriyorum.

üst

Üstten.

valla patenti üstten alınmış. öyle kullanmak gerek hacı

static1.businessinsider.com

üstte olması tabiki. alttan olursa çekmesi zor. Herhangi birisi neden alttaki versiyonu seçsin ki çok mantıksız.

bu arada çok önemli derdin varmış. Allah kimsenin başına böyle dert vermesin :D

üstten+1

bitmek bilmeyen tartışmadır
herkes kullanım kolaylığı olarak üstten seçer.
ama araştırmalar(oha bunu kim araştırmış) alttan olanın daha ekonomik kullanıldığını söylüyor.

Üstten. Alttan takıldığını görünce sinirleniyorum bile hatta. Tüm mıçış keyfimi kaçırıyor.:)

üstten.

alttan. ( marjinal olmakta fayda var.)

Takma aparatı kullanmıyorum ama olsaydı üstten derdim.

Handikapli üst

Yan duruyor bizimki kurutucunun üzerinde

aparata takmıyorum. Üşenmeyip taksaydım üstten gelecek şekilde takardım.

üstten. benden önce girip alttan takan sığır ev arkadaşlarıma sinirleniyorum tuvalette ve hemen üstten olacak şekilde düzeltiyorum. hatta bunu benim manyaklığım zannetmiştim şimdiye kadar. iyi oldu yalnız olmadığımı bilmem. teşekkürler duyuru ailesi <3

alttan gelen candır, istediğin kadar çekip tuvalet kağıdı rulosuna baskı yaparak duvara sıkıştırıp çektiğin parçayı koparırsın kolayca, diğerinde bu kolaylık yok... :)

Üstten kullanırım. Ama bir arkadaşım kedili evlerde alttan kullanmanın daha uygun olduğunu, üstten olursa kedinin alıp çekmesinin daha kolay olduğunu o yüzden alttan kullandığını vs söylemişti.

Üstten

hiç dikkat etmedim rastgele takıyorum.

en.wikipedia.org

İse yarıyor. En ucuzunu al. Aralarında bir fark yok.

seyahat imkanın varsa, başka bir şehirden aynı gün içinde alınabildiğini duydum.

Başka ilden alınabiliyor mu? İlla ikamet ettiğin il olması gerekmiyor mu?

Her ilden alınabilir aynı zamanda sertifika tarihi iptal olmaya yakınsa gidip konuşabilirsiniz bazıları yardımcı oluyor.

parayla randevu satıyorlar. 100 tl mi ne. kuzenim öyle yaptırmıştı.

Oha dedim okuyunca, hemen saldırdım randevu sistemine.
Ben de 22 mayısa alabildim.
Bu ne arkadaş, vay be biraz kaçırsak tatile gidemeyecez.

üniversite hazırlık döneminde serdar yayında dinlerdim akşamları. şakayı merakla beklerdim.

Arabada Joy çalıyor hep.

ara ara cenk erdem

modern sabahlar, genelde yoldayken.

Arabada Açık Radyo.

radyo a

arabadayken powerfm dinliyorum, sabah mustafa mı ne var akşam da bay j

en son 10 sene önce filan dinledim sanırım. hiç dinlemiyorum. podcast etc dinliyorum.

radyo artık araç dışında dinlenmiyor. radyolarda farkında zaten durumun.

Radyo tiyatrosu severim.
Bunun dışında çalışırken venice classical ve eksen dinlerim genelde. Arabada usb tercih ediyorum.

arabada radyo shema
öğlen vaazları güzel oluyor

Sabah ve akşam trafikte, çoğunlukla Power FM

Max fm dinliyorum, çalışırken ve yolda.

bbc 6 dinliyorum. canlı dinlediğim arada gideon coe var. onu gece evde boşsam arkada müzik olsun diye açıyorum. diğer takip ettiğim programlarıysa (jarvis cocker, iggy pop vs) indirip yolda dinliyorum. +bir de arada başka programlara ilgimi çeken bir konuk katılmışsa (mesela geçenlerde ian rankin vardı, 2 hafta önce ken loach falan) onu da banttan evde dinliyorum.

metropol fm. her Sabah ise giderken ve aksam isten donerken. yayincilarla akraba olmam yakindir.

radyonom cenk erdem. sanırım şarkıları da onlar seçiyor. çok iyi.

Merhaba,

bu başlığı yakın zamanda ben de açmayı düşünüyordum. Ama benim arzum gerçek bir mektup değil, mailleşmek tarzında.

Çünkü mektup gönderip almak benim adıma zor olacaktır.

Mektuplaşmak isterseniz; pomknos@gmail.com

ben olurum ama yazım bok gibi

mektup arkadaşı yerine kartpostallaşmayı denemek isterseniz öncelikle Postcrossing'i (www.postcrossing.com ) , sonra da www.facebook.com grubunu tavsiye ederim.

Günümüz koşullarında pek bi gerçekliği olmuyor bu olayın ya.
Şehir dışında bir çocuk olursa manalı olabilir belki.

Benim bir zamanlar mektup arkadaşım vardı hapishaneydi kendisi.
Çok uzun süre mektuplaştık ve çok güzel bir durum gerçekten.
Ama diğer türlü beklediğin gibi olmaz.

ben en yakin arkadaslarimla bile mektuplasiyorum. cogunlukla kart oluyor ama guzel oluyor beklenmedik bir anda posta kutusunda faturadan baska bir sey gorunce.

kartlasmak istersen olabiliriz mektup arkadasi :)
not: kartlasmak derken kart gondermek :p

Pınar

günlük süt, aoç, sek

Torque

cam şişeli sek günlük süt.
bir de aoç var tabii bulunabilirse.

Sırasıyla (Hangisi varsa öncelikli tercihim o oluyor);
Sek (Cam şişe)
Ülker İçim (Cam şişe)
Torku

Light;
Pınar Light

Ek(Görünce hatırlama);
Tatlı ya da o tür bir şeyin içinde kullanacaksam Dost.

yaklaşık bir ay önce bu soru sorulmuştu.

ben sütü sadece yulaf ve kahvede kullandığım için bim dost yarım yağlı alıyorum. tadını önemsemiyorum.

sek günlük süt cam şişe içiyorum

Ben de sek günlük sutculerdenim. Kahve için agir oluyor yalnız, onun için sek ya da pinar yarım yağlı süt kullanıyorum.

aoç ya da sek günlük. diğer markalar çok kötü kokuyor.

Günlük tire süt

Uht olarak da sütaş yarım yağlı

Elta ada ya da Yoncadan

(Migros/macrocenter ya da organik marketlerde bulunabiliyor)

Edit: ben bulamiyorum ama denk gelirseniz Orvital de oldukca iyi.

Ben de Sek günlük cam şişe diyorum. Ondan aldığım lezzeti başka hiçbir sütten almadım.

Markasına dikkat etmiyorum, her ne kadar gurme olsam da süt ve ayranda benim için kriter cam şişede olması.

Laktozsuz ictigim icin tat konusunda cok secenegim olmuyor. Pinar denge laktozsuz iciyorum, tadi da normal sutten daha sekerli gibi oluyor laktozsuz sutun

AOÇ günlük süt. Başka süt almayız eve.

lapseki-suluca köy sütü. yeni sağıldığı için sıcak oluyor. hemen kaynatıp şişeliyoruz. her gün 1.5 litre kadar alıyoruz. kedi de paket sütü es geçip doğrudan bunu içiyor zaten. hehe :)

badem sütü ama sürekli kullanmaya elvermiyor

Benim için günlük süt olması önemli marka fark etmiyor
ulaşılabilirlik ve fiyat anlamında bim dost sütü daha çok tüketiyorum adım başı bim var çünkü
ama plastik şişede olması köti

sek günlük süt
evin oradaki markette sek olmadığından sütaş günlük süt

kutu olanlarla pasta kek yapıyoruz orada ucuz olana göre alıyorum sek, yörsan, pınar, torku, teksüt ne varsa.

içim'in süt ve süt ürünlerini beğenmiyorum.

markasına değil laktozsuz oluşuna bakıyorum. o da pınar ve ülker'de var sadece. genelde pınar alıyorum.

Selam Market'te çiğ süt satışı var. Kırk yılda bir o.

SEK ve pınar

Aoc ,tatlılar da dost günlük

Pınar; senelerdir değiştirmedim, sebebi de köyde sağılmış ineğin sütüne en yakın lezzeti pınar sütten alıyorum.

Pınar organik. Tadını seviom.

Bir haftasonu bodruma gidicem. mayıs gibi. Bu planım. Gerisine allah kerim.

bali'ye gidecegim. bir tane kiz beni bekliyo, ayrica gitmisken biraz da dovme yaptircam.

Kuzenimle ortak tarih belirleyebilirsek Yunanistan düşünüyoruz birkaç günlük de olsa.
Aksilik olur da o iş olmazsa ya Kaş var aklımda ya da Kapodakya turu.

Planlar birbirinden bu kadar alakasız işte, kafalar karışık.

okullar kapanır kapanmaz kafa dinleme tatili için her şey dahil otel.
sonra gezme görme tatili yaz ortasında.
sonra okullar açılmadan önce bir iki günlük "allahım sen bana sabır ver" tatili.

Şehir dışında kamp inş.

denizi çok özledim. bonemi, gözlüğümü takıp, sahanlıkta 20, 30 metre yavaşça yürüyüp yeterli derinliğe ulaştığımda kendimi suya ilk kez bırakacağım anı kafamda kurup ürperiyorum son günlerde.

fırsatını bulduğum her an orada olacağım.

haziran başı aile ile belek
temmuzda da 2 hafta kiev.

mayıs başı miami
mayıs sonu bodrum
ramazanda da bozcaada bu kadar. sonrası çalışma.

tam set kamp malzemesi aldık, bu sene her haftasonu çocuğu (2.5 yaşında) da alıp bir yerlerde kamp yapmak niyetindeyiz.

tatil olayına bakacağız, daha planlamadık.

Yıllık iznim yok bu sene. Yaz için çok hayalim vardı ama hiçbiri plana dönüşemeyecek artık maalesef.

15 günlügüne Türkiyeye gelecegim, iki senedir gelmiyorum yazlari, Ege-Akdeniz turu yapmak istiyorum.

Altinci ayda bir Fes ve Marakes.

Hala acikta olan bir 10 günlük bisiklet turu -belki Isvec.

ilk defa böyle bir soruya planım var diye cevap veriyorum. temmuzun ortasında bi iki haftalığına balkanlardayım.

tatil planımız var birisi avrupa(yakın) diğeri uzak güney amerika uzak doğu gibi.

bir gönüllülük işi var. prensipte anlaştık ama tam tarihi mayıs sonunda belirleyelim dediler. yan çizmezlerse eğer kiev'e gideceğim, ekonomik durumum el verirse bu sefer odessa'yı da görmek istiyorum ama oraya direkt tren yokmuş galiba, sıkıntı diyolla. yok "sen gelme ulan ayı" derlerse buradayım, gidemem bi yere. kalacak yer ve yemek masrafını kitleyebilmem lazım, aksi takdirde yurtdışı olmuyor. yurtiçinde bir şey yapmayı zaten istemiyorum. en iyisi evde oturup/çalışıp para biriktirmek, düze çıkmak ama onu da ben istemiyom

abd'de biscuit vardı, kfc ekmeğinin hamur olarak da satıyorlardı. hamuru silindir bir şeyde satıyolar, hafif çevirince patlıyor ortasından. çok iyi olurdu :/

bir de hollanda kalitesinde süt isterdim. şekerli gibiydi, günde 1 litre içerdim ne güzel.

aklıma geldikçe eklerim.

torta chilena

Kırgızistan'da lagman diye bir yemek var. Elde açma makarma ve üzerine etli, turplu, otlu biraz sulu üstlük.

ABD'de redvines diye bir şekerleme vardı. Jelibon gibi ama daha az tatlı. Bunun nefret edeni de çok. Yine orada sık tükettiğim pakette bebek havuç Ankara'da Macrocenter'da bile hiç görmediğim ve bence hem sağlıklı hem lezzetli bir atıştırmalık. Satılsa kesin alırdım.

Rusya'da krieşki diye kıtır bir atıştırmalık vardı.

sosis abi sosis. ukrayna'da her gün yiyordum. farklı çeşitleri var, hangisinin ismi nedir bilmiyorum açıkçası. ukroplar kovbasa diyodu sanırım. polonyalılar kielbasa. ben hayatımda o kadar güzel bi şey yemedim ya. türkiye'de sosis deyince benim aklıma şu marketlerde satılan pembe, yapay, iğrenç şeyler geliyor sadece. adamlar kol gibi sosisi yatırıyor tavaya, pişiriyor. ver ediyor yanına patates püresini. ye allah ye. müthiş be. upucuz üstelik.

beykon
var diyenin kalbini kırarım

Tim Horton's daki her şey.
Blenz - ICED CHOCOLATE (bunun için ne paralar veririm..)
Rusya - Pelmeni (çok pratik ve doyurucu, en önemlisi çok çeşitli)

Salyangoz.

Ya valla ben yemedim ama gecen YouTube da mediakraft in bi kanalında beyaz çikolatalı snickers yiyorlardi keşke olaydı dedim.

Hazır pizza kitleri var, içinden ilk yorumu atan arkadaşın dediği gibi silindir içinde pizza hamuru ve domates sosu çıkıyor. Üstüne istediğin malzemeyi koyup fırına verdin mi ucuz ve kafana göre pizza elde ediyorsun.

almanyada dönere koydukları soslar.

hiçbir şeysiz sade doritos cips, bir ara TR'de de vardı ama artık yok.

Bir de instant meallerin çeşitleri yok bizde. Mesela mikrodalgada hazırlanan lazanya mac&cheese vs. çok çeşit var. Hem lezzetli pratik hem de ucuzdu.

Hayır yanlış anlaşıldım. Sorunun sorulması rahatsız etmiyor :) Şey gibi düşünün konuştuklarımı birisi dinliyor gibi, aklıma ne gelirse o oluyor. Bunun sürekli olması rahatsız ediyor.

bazı insanlar karşısındakinin duygularını, motivasyonlarını, beklentilerini vs. çok hızlı algılayıp işleyebiliyor. falcı, psişik bilmem ne diye takılanlar genelde böyle tipler.

sizinki daha çok tesadüflerde mucize aramayı sevmek gibi geldi bana :) hepimizin ortak yanılsaması

algıda seçicilik +1 bana da oluyor duyuruda gezerken.

yanlış anlaşılmamış yanlış anlatmışsın. sorunun başlığına bak: "sinir olmaya başladım!". denk gelmiş sadece. bende hiç olmadı.

istememesi gerek. istemesi hiç etik olmaz ancak biraz dikkatli kullanın dolgulu dişleri. dişçide yapılan herhangi bir işlem en nihayetinde insan işi ve kendi dişiniz gibi olmaz. özellikle dolgudan sonraki 24-48 saat o tarafla çok sert şeyler çiğnemeyin.

not: doktor değilim.

hayir vermezsiniz. disciyim.

Bence "Koçak Baklava"

koçak olabilir

Erdemoğlu var istanbul yolu üzerinde birde keçiören'de şubesi var. günlük antep'ten getirip satıyorlar.

koçak üzerine baklava yok.

İmam Çağdaş da olabilir, ben beğeniyorum, çok hızlı geliyor ve çok lezzetli, yaş baklavayı öneririm.

koçak beğenmiştim ben.
imam çağdaşı da beğendim

ANCAK
yediğim en kaliteli baklava seç baklava idi.

Kimse yazmamış, bence Koçak'tan söyle.

duyuruyu şanseseri gördüm, sayende ben de öğrenmiş oldum.
soruna cevap değil ama ankara'da hacıbaba'dan almıştım bir kaç kez, bayağı güzeldi aslında. orayı denedin mi?

ayrıca koçak diyen arkadaşlar: hacıbaba'yı unutayım mı?

koçak güzeldir eyvallah. antep'ten zeki inal ve çelebioğulları seçeneklerini de deneyebilirsiniz.

düşünmüyorum.

çevremdeki evli tiplere bakınca evlenmeyi düşünmüyorum.

halihazırda sevgilim var (3 senedir). şu an 27 yaşımdayım. 1-2 sene içinde işler ciddileşir. 30'uma gelmeden bu işi hallederiz herhalde.

x yaşına kadar kesinlikle evlenilmez ya da mutlaka evlenilmelidir gibi bir fikrim yok.

30-32 de evlenirim diyordum ama artık imkansız gibi. 35 den önce diye umuyorum artık.

erkek kişisi

30'da evlendim.

25 yaşında evlendim. 29 yaşında çocuk sahibi oldum.

okulu 27'de bitirecegim. iyi bir is firsati yakalarsam yuksek lisans falan ugrasmayip direkt baslarim. askerligi de ekle. kendi duzenini kurmus calisan bir adam olmam 30-31 desen. o zaman iste. 30-31 iyi benim icin.

bana kalsa ben 25-26 gibi evlenmek isterim. cocugumla aramda 75 yas olmasini istemiyorum. evlenmeyip hayatimi yasiyor da degilim zaten evcimen adamim, evlilik yuzunden herhangi bir sey kaciracagimi sanmiyorum. ama 25 yasinda hala burs kovalayip final muhabbeti yapan faydasiz essolessegin teki olurum muhtemelen, nereye evleniyosun amk, cocuga hanima fotokopi mi yedircez aksam.

25-30 Yas arasi ideal bence.

ben de evlenmeyi düşünmüyorum ama buradan düşünen arkadaşlara bir çağrım var.
maksimum 30 yaşında yapın çocuğu eğer istiyorsanız. çocuğunuzla aranızda 30 yıldan fazla zaman koymayın. örnekleri var pek hoş değil. en azından çocuğunuz 20 yaşına geldiğinde hala baba/ana-oğul gezecek takılacak mecaliniz olur, inşallah.

25'imde evlendim, altı yıldır da evliyim.

x yaşına kadar kesinlikle evlenilmez ya da mutlaka evlenilmelidir gibi bir fikrim yok(tu) +1

28de evlendim, 29 da boşandım. O kadar mükemmel bir eziyet ki... herkese tavsiye ederim.

Kesinlikle olacak diyemiyorum fakat 33-35 arası düşünüyorum. 1-2 yaş erken ya da geç olabilir, hiç olmayabilir.

25 yaşındayım.

her şey yolunda giderse 3-4 yıla evlenmiş olurum diye düşünüyorum.

29 yaşında evlendim. Kadınım. Bence ideal.

İşten ayrılma durumuma göre, işten ayrılırken evlenip tazminatımı alacağım. Sonra da iş yeri değiştireceğim. Gayet romantizmden uzak bakıyorum olaya.

çocuk istemeyen birini bulursam derhal.

Hali hazırda bir ilişkim var ama plan yapmadık. 30umdan önce evlensem ne güzel olur çünkü yumurtalar kaliteliyken çocuk istiyorum.

Sevgilimi ikna edebilirsem 28-29 çok iyi olacak.

Yüksek lisanstan sonra evlenirim. Doktorayı beklemem. Deli gibi aşık olmam lazım evlenebilmem için. 30 falan diyelim işte.

Evlenmeyeceğim. Hayat bana evliliğin yanlış olduğunu öğretti. Fikrimin, tabii ki, 20 sene sonra değişme ihtimali var.

gecen seneye kadar ciddi iliskim vardi, 25-26 gibi evlenmeyi dusunuyordum. ayrildik, bu saatten sonra isimi hayatimi duzenimi oturttuktan sonra evlenirim. 30 civari olur herhalde. bana kalirsa gec, cunku babamla aramda 34 yas var ve bazi seyler icimde kaldi. ben kucukken hali saha maci yaparlardi abimle cok ozenirdim, ben buyuyunce de babam yaslandi. bu duruma dusmek istemiyorum. ama hayat bagzen cok kahrolasica.

25 yaşındayım. bu gidişle 30u bulur. ama 30 'a kadar anne olmak isterdim.

Hiçbir zaman.

Fakat evlenme meraklısı olsaydım şu yaştan önce mutlakaa evleneceem, şu yaştan önce mutlakaa çocuk yapacaaam diye büyük konuşmazdım. Bu işlerin zamanı kişinin kendi tercihinde olmuyor. Bkz. evlenmek istediği halde evlenemeyenler, çocuk sahibi olmak istediği halde olamayanlar.. vs.

38. Erkeğim.

20 Mayıs Nişan, 17 Eylül Nikah...
Yaş 35...
korkuyorum.

28, kadın.
gelecek ilk evlenme teklifinde.

27 yaşındayım, 30 yaştan sonra evlenirim heralde. burada önemli olan yaş değil bence. karşıdaki kişiden eminsem yarın da evlenebilirim .

Nişanlıyım, evlendiğimde 27 olacağım.
Yaş konusunda büyük konuşulmaması gerektiği konusunda mandalina haklı, ben 30'dan önce hayatta evlenmem diyordum :)

28, erkek.

Evliliği hiçbir zaman düşünmeyenlerdenim ben de.

evlenmeyi dusunmuyorum

Yaş 24 bana kalsa evlenirim hatun istemiyor erken diyor. İş aş askerlik hepsi var. 6 ekmek yiyiom 2.5 luk kola içiyorum katık matık.

18 de evlendim 20 de boşandım

Bu sene evlenmeyi istiyorum aday buluncaya

bu düşünülecek bir şey değildir. düşünenler hastadır kimse kusura bakmasın. aşın artık şunu. evlilik amaç mıdır da düşünülebilsin? araçtır o araç. gerektiğinde kullanacağın zaman varlığı aktifleşir. o kadar. eğer düşünüyorsanız ve bu da yetmiyormuş gibi onu gerçekleştirebilmek için birini arıyorsanız gerçekten hastasınız. bunu anca zaten bir ilişkisi olan kişiler düşünebilir ufak ufak. konuşuyorlardır yani bunu da zaman zaman. özetle bu sene içinde de evlenebilirim, ömür boyu evlenmeye de bilirim. neden? çünkü o bir araç.

21 yaşımdayım. Evlenmeyi düşünmüyorum. Erkeğim

evlenmeyi dusunmuyorum. belki 30a dogru. hic de belli olmaz. belki bir anda da evlenirim. belli olmaz bu isler dedigim gibi.

Yakın gelecekte evlenmeyi düşünüyorum ama tek başına düşünmekle olmuyo sanırım bu işler :)

merhaba. akşam dışarıdayım. iş arkadaşlarımla yemek yedikten sonra hüsnü arkan konserine gideceğiz. gün de güzel geçiyor, çalışıyoruz.

Spora gitcem birazdan aksam arkadaslarla raki yapcaz gun guzel sakin geciyor

sinemaya gitmeyi planlıyorum, umuyorum.
edit büdüt: olmadı

Gün eh işte kıvamında geçiyor yer yer sıkıcı gibi dükkandayız iş yok. Akşam da dedemi yıkamamız lazım sonra halim kalırsa koşuya çıkmayı düşünüyorum.

spordan geldim şimdi. güne puanım 8/10. akşam da arkadaşım gelecek onun çevirisine yardımcı olacağım. belki maç izleriz.

evdeyim, çalısmam gerekiyor :(

sabahtan beri kombicilerle, ev sahibiyle uğraşıyorum. kafayı yemek üzereyim. 1 haftadır soğukta oturuyorum :(

akşam rahatlatmak için biraz yürüyüş yapıcam arkadaşlarla.

15 gündür beklediğim oyunu nihayet bu akşam izleyebilecem

Arkadasim olmadigi icin evdeyim. Olsa gun icinde yuruyus yapmak, iki cay kahve icmek, basket falan bilardo oynamakbisterdim beraber

Arkadaşımın eczanesine gitmiştim ben, şimdi eve dönüyorum. Birkaç gündür o kadar yorgunum ki akşam için tek planım köpeğimi yürüyüşe çıkarıp sonra bütün akşam evde yayılmak.

incilde kadınların kiliseye girerken başlarını örtmesi geçiyor. sanırım yahudilikte de var.

www.hurriyet.com.tr

www.milliyet.com.tr

Çeşitli görüşler var bunlar gibi.

En eski Sümerlerin "mabet fahişeleri" bildiğim kadarıyla: www.radikal.com.tr

dünyayı bilmem de türkiye'de bugünkü türbanın temellerini şule yüksel şenler attı.

Evet çok kıskancım.

Çok kıskancım. Sahiplenme duygusu nedeniyle.

hiç.

linç edileceğimi biliyorum ama kıskanmak kadar varoş bir duygu yok. bunu yalnızca ilişki değil her anlamda söylüyorum. kıskanç insanla işim olmaz.

az ile orta arası. o anki ruh halime ve duruma bağlı.

bu arada eski sevgilimi kıskanmam yenisini kıskanırım, eskisinden banane.

Eski sevgililerimden sadece birini kıskandım, uzun sürdü, evlendiğinde geçti.

Sevgililerimden sadece birini kıskandım, çok kıskandım, kaç kafam olursa olsun hepsini anında yiyebilecek haldeydim, bu adam yukarı paragraftaki adam.

Diğerlerine bu derece kıskançlık beslemedim. Çünkü hiçbirine âşık değildim. Çok sevdim ama âşık değildim işte.

Yani âşıksam çok kıskancım, değilsem az kıskancım.

çok.
eskileri hatırlamıyorum bile ama seviyorsam kıskanıyorum. zor güvenebilirim.

hiç test edilmedim. kıskanç değilim sanırım. durduk yere kıskanmam. güvenmediğim kimseyle birlikte olmam. bilemedim.

hiç. ne diyor siz, gavatım.

insan ilişkilerinde kıskanç biri değilim.
aklıma bile gelmez birini kıskanmak.
imrenmek... belki bazen.

duygusal ilişkilerimin genelinde kıskanç biri değilim.
kıskançlık yaptığım ya da kıskandığım bazı durumlar olabiliyor sadece.
bunlar da ufak tefek şeyler olduğundan ve açıkça ifade ettiğimden, genelde ilişki içinde espri konusu olur.

kıskançlık doğru şekilde yansıtılmadığında ya da ilişkinin temelini oluşturup, güvensizliğe vardığında sir gawain'in dediği gibi "varoş" bir hal alıyor.
o da çekilmez bir şey zaten.

çok aşırı kıskancım

derecesi duruma göre değişir ama kıskancım.

Orta. Yenileri hic, eskileri cok kıskanırım, bu durumda orta oluyorum.

Hiç değilim ve inanılmaz itici geliyor bana

Orta kıskançtım eskiden. Şimdi; hiç.

çok.

bazı spesifik konularda çok kıskancım, mevcut sevgili için. ona da belki kıskançlık değil hırs bile diyebiliriz.

atıyorum; karşı cinsten bir iş arkadaşı sırf sevgilim seviyor diye işe börek-çörek-kurabiye yapıp getiriyorsa, benim o kıza karşı önyargım asla kaybolmaz ve her manevrasında rahatsızlığımı dile getiririm.

yoksa adam arkadaşlarıyla çıksın eğlensin diye yalvaran da benim.

Hiç kıskanç değilim.

değilim diyorum ama kıskancım galiba.

Orta

evet
evet
çok

eski sevgili hiç.

yeni; görünürde az, iç dünyamda orta.

ÇOK kıskanç biriyim. Bunun özgüven eksikliği olduğunu da düşünmüyorum ayrıca.

çok kıskanırım, az belli ederim.

valla ben kıskançlık olarak adlandırılan davranışlarımın sonradan ne kadar haklı yakarışlar olduğunu gördüm. onun için artık sorunun bende değil karşı tarafta olduğunu anlıyorum. boşuna devreleri yakmıyorum ve yoluma bakıyorum.

blatta hiberna + 1
Hiç kıskanç değilimdir, bir iki durumsal istisna olabilir. O da on saniyelik bir espri ve karşılıklı gülme seansı ile sonuçlanır.

Bir 8-10 yıl önce kıskanç hareketlerim vardı, şimdi çok anlamsız geliyor. 'Eskiden seviyordum, şimdi sevmiyorum' durumu yok; eskiden de aşık oluyordum, şimdi de aşık oluyorum. Hayatımdan drama, çalkantılar çıktı. Bu benim kararım değildi ama bu yönde evrildim ve hayat kalitem arttı. Bunun birlikte olduğum insanla da ilgisi yoktu, o değişim süresi boyunca aynı kişi ile beraberdim. Şimdi her türlü kıskançlıklı, kavgalı, dramalı şeyler her bölümünde 350 milyon olay olan ama süreyi uzatmak için de konuşmaları sündüren Türk dizisi kıvamında geliyor. Bu herkesin ilişkisinin dinamiğine uyacak bir şey değil. Bazı ilişkileri de kıskançlık ayakta tutabilir, tutkuyu körükleyebilir ama benim tutkumu söndürüyor. Yıldız Tilbe 'Aşk düzlükte yaşanıyor, düzlük tek aşkta' gibi güzel bir laf etmiş; ben tutkuyu sakinliğin (hatta bazılarına göre monotonluğun) içinden çıkarmayı seviyorum. Kıskanılırsam da oflayıp puflamaya, bunalmaya başlıyorum zaten.

Eski sevgili, 'eski sevgili' kalıbı geçmedikçe aklıma gelmiyor zaten. Kıskanmayı geçtim, hiçbir şey hissetmiyorum.

kiskancim
eskiyi de yeniyi de kiskanirim
çok kiskancim
ozetle kiskanc biriyim

Bazen evet bazen hayır. Aynı durum için hem feci bir kıskançlık hissi duyarken, 2 dakika sonra amaaaan durumuna geçiyorum. Sonrasında genel olarak kıskanmıyorum, kıskançlığın getirdiği yakıcı duygularla uğraşmamak için. Kendimi kasamıyorum kısaca.

@aychovsky +1. hiçbir şey hissetmiyorum eski sevgiliye karşı.

çok değil.

ara sıra.

genel anlamda orta-az. güzel bir etin pişme derecesi gibi.

Kıskanç değilim mantıksız kiskancliklarim hiç yoktur sevgilime eski sevgilin de allah için güzel kızmış muhabbeti yapabilen bir insanım ama tabii ki çok saçma bir durum varsa kiskanabilirim yani gavat da sayılmam.
Eski sevgiliyi kıskanma kısmını anlayamadım eski Sevgilimi niye ve nasıl kaskanayim ki? Ayrıldıktan sonra uzun süre bir şeyler hissetmeme ve onun yeni bir sevgilisi olmasına rağmen kiskandigimi hatırlamıyorum.duygularım bittikten sonra kıskanmam zaten mümkün degil.

Yööooo. Sadece Pazartesi günü ilk defa okula gideceğim. İlk haftayı pas geçtim. Bekliyorum öyle. Okula gidince de tatili beklerim.

çok değil ama biraz daraldım gibi.

Daraldım,sıkıldım. Ama şimdi kendime kahveli süt yapıp müzik açtım. İyi geldi

Işten kovuldum, en yakın arkadaşım kalp hastası, bugün araba kullanırken kalbi sıkıştı, diğer yakın arkadaşımın sevgilisinin göğsünde kist olduğu ortaya çıktı. Hepsi bugün oldu. Oglen 12de işten kovuldum. Aksam 9da kist haberini aldık. 10da kalp rahatsızlığı yaşandı.

eh.

nighta mı gitsek. hiç siyahi bi kadınla yatmadım. içimde kaldı.

bok gibi hissediyorum sanırım. yarışmaya hazırlanıyorum ve 6sı teslim tarihi henüz her şey bitmiş değil.
her ne kadar ailemi sevsem de 23 yaşında olduğum için bazı şeylere tahammül etmek beni inanılmaz zorluyor koşarak ayrı eve çıkmak istiyorum ama haziranda mezun olduğumda da iş stresi ve gelecek kaygısı her bir hücremi sikecek, mecburen onlar şehir değiştirirken ben de onlarla gidebilirim. yani bitecek gibi durmuyor işkencem.
erkek arkadaşım yüksek lisansı yurt dışında yapmayı düşünüyor ama benim bırak okulu ödemeyi yaşamak için bile param yok.
ayrıca sevgili okulum her güne bir adet dersimi yayarak tam 5 günümü doldurmuş.
12 yıllık arkadaşlarımla önceden kaka boyutuna kadar konuşurken şimdi nbr ii sn'den öteye gitmiyoruz.
bok bence.

Şekerli sakız çiğnemek zararlı diyorum.

www.chewinggumfacts.com bu siteye göre olası zararları:

1)diş çürükleri
2)çene kemiği ve çene kası problemleri
3)Tatlandırıcılara alerji
4)Mide problemleri
5)Böbrek problemleri
6)Yüz kaslarının olağandışı gelişimi

Fikrimi sorarsan en olası gözüken şekerli sakız çiğnenirse 1. ve 3. yan etki (3 olsa çoktan fark ederdin herhalde). Diğerleri günde 2-3 sakız çiğnemeyle çok olası gözükmüyor...

Tabi bu işin uzmanına falan danışmak lazım.

2-3 tane sakızı günde ne kadar süreyle çiğnediğin önemli. 5 dakika çiğniyorsan bir sıkıntı olmaz, ama 2-3 saat çiğniyorsan ilerde çene ekleminde büyük sıkıntılar yaşayacağının garantisini verebilirim.

Ben evlenmezdim ama saçma gelmiyor. Yanlış orası ayrı ama olabiliyor.

Köylülük.

Bana da saçma ve yanlış geliyor. Evlenmem.

www.eksiduyuru.com

ensest bence

Ben evlenmedim dayımın kızını teklif etmişlerdi. Ablam evlendi ama halamın oğlu ile gayet mutlu kendisi Gazi Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenliği mezunu 2. Olarak bölümü bitirdi 96 puan alarak eğitim hayatına başladı, bir sürü ödülü takdiri falan vardır yani öyle boş bir insan da değil.

Genelde ufak etnik gruplarda çok oluyor bu biz Alevi olduğumuz için mesela daha yaygın, yabancı damat istenmez ailede genelde. Kız alırlar fakat vermezler. Neyse bir sürü şeyler işte nerden nereye geldi konu.

Ensest.
Tanımasan, kuzenin olduğunu bilmesen belki ama beraber büyüyüp bile bile kuzeninle evlenmek gerçekten çok çirkin geliyor bana.
Bırakın teyze çocuklarını, benim annemin kuzenlerinin çocukları bile kardeşim gibi benim.

En uzak akrabaya bile bir şeyler hissedebilmek çok garip geliyor bana. Kuzenle evlenmek de hayatta en anlam veremediğim şeylerden biri bu yüzden.

Çok şükür Trakyalıyız, yedi göbeğe bakılır bizde akrabalık var mı yok mu diye. Bizde olmaz öyle şeyler. Bana iğrençlik, sapkınlık olarak geliyor. Kesinlikle doğru bulmuyorum, yapana da kötü gözle bakarım.

ensest olarak görmüyorum ama bence yanlış. dünyada insan kalmamış gibi. kuzeni geçtim uzak akraba bile olsa o gözle bakamam ben.

başka insan mı kalmadı, ne olursa olsun kuzen kardeş yarısıdır, insanlar birlikte kardeş gibi gördükleri kişilere şu devirde bu kadar seçenek içinden nasıl başka türlü bakabiliyor anlamıyorum. üstelik bangır bangır akraba evliliğinin ne kadar kötü sonuçlara yol açabileceği söylenirken

evlenmem. adam mı tükendi diye düşünüyorum.

eskiden olmuş olabilir, ama artık ailem de akrabalarım da böyle şeyleri normal karşılamıyor. sürekli birlikte yaşıyoruz zaten.

ensest +1

Ensest. Annemin köyünde bile olmazmış. Çevre köylerdeki insanlarla çeşme sırası beklerken tanışılır evlenilirmiş. Hiç uygun karşılanmaz bizde de.

beraber oynayıp, beraber büyüyüp daha sonra da evleniyorlarsa bir gariplik olurdu ama hiç görülmemiş ya da kırk yılda bir kere görülmüş kuzenle evlenmek normal bence.

önemli olan hayatında o kişinin yeridir. kardeş olarak gördükten sonra evlenme potasına girmek problemli.
işin genlerine inerseniz birçok soru karşınıza çıkar. bir hocam başka ırktan biriyle evlenmeyip kendi ırkında biriyle evlenmek isteyenlere de ensest demişti. ona göre ensestliğin çemberi geniş demek ki.

Ensest +1
Böyle şeyler bizde sülaleden direkt tecrit sebebidir. Kaç kuşaktır akrabalar arasında birbiri ile evlenen tek bir çift bile yoktur bizde.
Dünyada adam/kadın mı kalmadı +1

eskiden küçük nüfuslu yerlerde yaşadıkları için insanlara normal geliyormuş. devir değişti, milyonlarca insanın olduğu şehirlerde gidip kuzenini buluyorsa bir tuhaflık var.

evlenmem o gozle dahi bakmam lannisterlar her zaman borclarini oduyor olsa bile olmaz

krem peynir +1
tam düşündüklerimi yazmış.

Bırak akrabayı, aynı köyden birine bile o gözle bakılmaz khabze'de.
Çerkesim evet.

yanlis. cirkin. bir suru engelli insanin sebebi bu.

evlenmedim,
evlenmedim diye kuzenim kıyametleri koparttı. senelerce onun salak salak şeyleriyle uğraştım.
ha o gitti babasının bulduğu kızla evlendi peş peşe iki çocuk yaptı ben hala bekarım orası ayrı.
biz bir de aynı köyde, neredeyse birlikte büyümüş çocuklarız, ne kadar sakat bir olay, ama ailede akraba evliliği çok normal görülüyor. hatta hala bile akrabadan kız almak teşvik ediliyor ama doğrudan 1. derece kuzen artık çok olmuyor. Hadi biz zaten muhafazakar iç anadolu, sünni/milliyetçi çevreyiz.
Alevi arkadaşlarım var, birlikte rakı sofrası kurdukları kuzenlerle onlar da evlenebiliyor. bu bana iyice uçmuş bir durum gibi geliyor. kafamdaki algıya uymuyor hiç

Biz muhaciriz. Kesinlikle kabul edilemez biz de.

valla bana çok sağlıksız geliyor, sonraki nesiller açısından tabi

amcamın oğlu, kendi teyzesinin kızıyla evlendi. bence ikisi evlenerek geriye kalan iki insanı bu saçmalıktan kurtarmış oldular ama ben bunu duyunca çok sinir olmuştum. hatta midem bulanmıştı. ha teyzesinin kızına hallenmiş ha amcasının kızına. demek ki ben de olabilirmişim yani onun için.

vallaha sinirim bozuldu gene

bizim sülalede eskiden oluyormuş böyle evlilikler. teyzelerimden birisi mesela halasının oğluyla evlendi. ancak yıllar sonra evlilikleri adamın alkol, aldatma, yine aldatma ve yine aldatma olayları yüzünden bitti gibi. kağıt üzerinde kaldı evlilikleri. 4 çocukları var. adam evini bıraktı gürcü bir kadın buldu ki teyzemden çok ama çok çirkin. ama komşunun tavuğu kaz görünür misali adam dört dönüyor etrafında. işin üzücü tarafı teyzemin halası öz yeğeni ve gelinini elin gavuruyla değiştirdi. adamın kardeşleri bu birlikteliği onayladılar. ortaklık bile kurdular. (battı tabi) adam zamanında iyi kazanırken tüm parasını kaybetti. teyzemin üzerine aldığı eve kredi çekip evi bankaya satmak zorunda kaldılar. sobalı bir evde çile çekiyor teyzem şimdi. hiçbir geliri yok. kaynana/halasına kızgın ve kırgın ama her sene 6-7 ay katlanmak zorunda kalıyor. çünkü oturdukları sobalı evin alt katında halasının oğlu yaşıyor. köye gidiyor yazları teyzem. halası yine karşısında.

kısaca kötü giden ilişkilerden sonra aile bağlarını boşanma olsa dahi kopartamıyorsun. mutlaka ama mutlaka karşılaşıyorsun. düğünde, cenazede, köyde, akraba ziyaretinde pat diye karşına çıkıyor ve bütün o üzücü olaylar film şeridi gibi gözünün önünden geçiyor. bence akraba evliliklerinin en temel sıkıntısı bu.

ben bu negatif yönü düşünerek hayatta evlenmem. hatta bana kalsa ecnebi bir hatun almak isterim. en azından bizim insanımızdaki maddiyat önceliği yok onlarda. (rusyadakilerde böyle)

Ben de senin gibi yürüyorum. Ama gözlemlediğim 2 şey var;
1- o paçası batmayan insanlar bir vasıtadan inip kısa süreli yürüme yapıyorlar ve biz onları düzgün yürüyor zannediyoruz.
2- ayakkabıların tabanı aşındıkca ön ve arka taban yukarı doğru aşınır. o yukarı doğru aşınma neticesinde su sıçramaya başlıyor.

ayakkabıya göre de değişiyor olabilir. ben yepisyeni kar botuyla kıçıma kadar çamur yapıyorum kendimi. ama normal ve eski klasik botlarımla hiç sıçramıyor.

Ayakkabıdan kaynaklı oluyor.

Sanırım ayakkabı tabanının esnekliğiyle ve yürüme mesafesiyle alakalı. Yürüme hızı da etken.

Çok esnek tabanlı ayakkabı uzun mesafe ve hızlı yürümek daha çok çamur yapıyor.

Sakin yürümeye başladıktan sonra geçti bende. Çizmeleri çekip yolda önde yürüyen insanları izledim sıçrama mekaniğini çözebilmek için hatta. Ayağı istemsiz sallamak bir sebep. Ayağa oturmayan garip kalıplı ayakkabılar başka bir sebep. Rahatsızlığına alıştığın ayakkaplar küllüm eziyet.

Evlenirdim şahane bi insanım :(. neden üzülüyorum çünkü benim gibisi yok :(.

hayır. daha iyilerini bulmaya çalışırdım.

absolutely.

evlenirdim kesinlikle.. çok çırpınırdım kendim için bulmuşken kaçırmazdım kendimi.

ıstırırım yalarım bile

Kendimle de başkasıyla da evlenmezdim ben. Kendim gibi bir insanı çekemezdim her gün her gün.

Evet, evet, binlerce kez evet!

tanismamiz cok zor.

Evlenmezdim ama fakbadi olurdum asdghjgdsfjk

kendimle aynı evde yaşamak bile sıklıkla tahammül edilemez hale geliyor.

Oturdum ciddi ciddi düşündüm, evet evlenirdim lan daha iyisini mi bulacağım.
Kıskanmaz, ota boka karışmaz, yemekleri de güzel daha ne olsun anasını satayım.

evet

kesinlikle evlenirdim, benden iyisini mi bulucam

Şu halimle evlenmezdim ama evlenmek isteyenler çıkıyor.

salak mıyım amk? bu çirkinlikteki biriyle neden evleneyim? aklımı ekmek peynirle mi yedim.

istemezdim ama kendim oldugum icin degil kimseyle evlenmek istemem

evlenmezdim ama fakbadiliği denerdim +1

sanmam. kotu biri degilim bence ama cok renksiz, istikrarsiz ve sikiciyim. i'nin noktalari yok. anca hayattan tamamen bezmis bir kadin benimle mutlu olabilir sanirim. yoksa yasam enerjisi olan herhangi bir insan uzun vadede bana katlanamaz.

arkadaş bile olmazdım. manyak mıyım ben? uzak durulası.

Evlenmem

Zor insanım evlenmem

kesinlikle evlenirdim, bu yaşıma kadar beklediğim kabahat.

İlk tercihim olurdum. % 101 sadakat garantiliyim, istesem de aldatamam. Beni benden başka alan olmazdı çünkü.

Evlenirim. Artilarim eksilerimden cok.

kendime çıkma bile teklif etmezdim ahahah

Evlenirdim. Olene kadar beraber yasardim.

@eksimeksi, @ekaterina +1

evet evlenirdim, ölene kadar birlikte olurduk. ama tanışma sürecimiz biraz zorlayıcı geçerdi. benim için benim gibisinin olmaması üzücü.

evlenirdim ama bazen ' keşke evlenmeseydim' derdim. bazen de ' İYİ Kİ YAPMIŞIM' derdim.

ekseriyetle ikincisi.

Evlenme vaadiyle kandırırdım zaaa.

evlenirdim :)

Alırken kanal atlama hızını araştır. Biz de bu fiyat aralığında bir LG aldık ama kanal arlama hızı bizi memnun etmiyor. Smart tv alırken ya samsung ya lg öneriyorum.

Mineral eksikliği falandır belki. Magnezyum gömün biraz. Sonra doktora gidin

15-17bin falan bi kyk var. başka da borcum yok, kartın ekstresini geçen hafta ödemiştim misss.

0 tl. olabildigince pesin alis veris yaparim.

kyk kredisini saymazsak (mezun olduktan sonra ödemeye başlayacağım onu galiba, haliyle daha 4 senem var - evet 3 sene kredi aldım hala okula başlayacağım jsfks) 2 bin kadar. haziran'da allah'ın belası yurttan ayrılıp da eve dönünce kapatacağım.

11000 TL. 7500 KYK + 3500 dondurulmuş kredi kartı. Artık sadece nakit kullanıyorum.

sıfır + 64.000 tl alacak ama bu gidişle de nah alacak.

35.000 kredi kartı
8.000 kyk
12.000 devlet alacağı
95.000 banka
120 bin diğer

6944.89 TL Geçen gün hesaplamıştım. Ocak ay sonunda 4000 TL gibi bir ödeme yapmayı düşünüyorum kalanı da 2 ay içinde kapatırım.

16 bin küsür kyk borcum var.

65.000 tl. :/

Sifir. Hatta alacagim var bir kac arkadastan.

Hic borclu olmadim hayatimda, borc yigidin kamcisidir ve yigitler kamcilanmayi sevmezler :)

1100 gss borc 1450 arkadaştan alacak.. Artıdayım.

Borcum yok ama aylık taksitlerim var. Yaza kadar da devam edecek böyle.

20bin borcum, 8bin alacağım var.

12bin kyk :(

Kyk ve bankalar olmak uzere 8000 - 13000 arası

0

0 borç 0 alacak
öğrencilik rulz
kyk yok.

henüz kyk'yı ödemeye başlamadım. herke yazınca aklıma geldi. 15binden aşağı.
130 lira yoklama kaçaklığı cezası var askeriyeden.

henüz vadesi gelmemiş taksitleri sayarsam 2500 daha oluyor.

14 küsur kyk
210 trafik cezası

sıfır.

ev kredisi 160 bin 42x3800
araba bakım arıza vs 5bin
kasko sigorta mtv 6bin
devlete vergi 4500
kredi kartı 2500
üstüne dolar kurundan aylık duzenli kayıp 1200 dolar tadı vazgeçilmez:)

stefanos
zaten bu hatta mehmehmeh

saint

abd'de olduğum dönemde kendi adımın telaffuzu amerikalılar için çok zor olduğundan restoranlarda vs. james ismini kullanıyordum :D

james olurdu.

adımı hep yasemin ile karıştırdıkları için Jasmine.

Jack

gavur anam-babam ne koyduysa o olurdu muhtemelen. şimdi gitsem ikinci adımla seslenirler zaten. baştan bi isim seçiceksem bruce olurdu; ismin oralardaki algısı "rüknettin" gibi olursa bilmiyorum napıcaz ama söylemesi çok karizmatik geliyor, heheh.

Büyük olasılıkla Aisha. Adımı ben koymuyorum tabii ama en yakın olduğu şey o. Amerikalılar bana Ayka diyor, ben de bozmuyorum. Ayka da olur, Ayka Ayka takılırım.

Bir tanıdık Amerika'da vatandaş olmuş. Adı da Tugay olduğu için millet 'Too gay' deyip dalga geçiyormuş. Vatandaşlık geldiğinde ilk işi isim değiştirmek olmuş. Müracaat edip 'Buraların en yaygın ismi ne' demiş, memur da 'David' demiş; tanıdık da 'Yaz anasını satayım, David' diyerek adını David'e çevirmiş. Benimki de öyle bir şey olurdu sanırım.

Bir de Cumhuriyetçi isimler, Demokrat isimleri ayrı. Jack, Catherine, Britney, Rebecca gibi isimler yoğun cumhuriyetçi isimler; Ryan, Richard, Michelle, Ellen, Aaron, Alissa gibi isimler demokrat. Anne, Deborah gibi isimler de araya düşüyor. Bizdeki Buğrahan ve Devrim ayrımı gibi ayrım var isimlerin arasında. Parıl parıl 'cumhuriyetçi' diye bağıran bir isim istemezdim zaten. Benim şu halimle Kate olmam, buraya Danimarkalı birinin gelip Asena olması gibi bir şey olur. Büyük olasılıkla, şimdiki aile yapıma bakınca yeni gibi ama yaygın, bol demokrat bir isim olurdu.

John ya da joe

ben de amerikada mark adini kullaniyorum, telaffuzu kolay diye.gercek ismimle hic ilgisi yok.
dolayisiyla mark.

Şuanki adım olurdu

anam babam hangisni uygun görürse o olurdu herhalde, sonuçta mevcut adımı da ben seçmedim, bana verildi. ecnebi bir memleketin vatandaşlığı nedeni ile ismimin değişmesi gerekiyor ise ve şu anki adım o memleketin dil yapısına uygun ise aynen korurdum, (kimlikte yazılanı değilde ithaf edileni) yok komple yeni bir isim seçmek gerekiyor ise mevcut ismime ses benzeşmesi ile yakın bir isim seçerdim.

Bir zamanlar ismimim türkiye'deki en yaygın 25-35 erkek ismi arasında olduğunu okumuştum. hatta tam sırası da var da ifşa olmamak için yazmıyorum. aynı şekilde ABD'deki en yaygın 25-35 erkek ismine baktım.

25 Kevin
26 Ronald
27 Timothy
28 Jason
29 Jeffrey
30 Ryan
31 Gary
32 Jacob
33 Nicholas
34 Eric
35 Stephen

bu isimler içinde, ailemi tanıdığımdan, dini geçmişi olan bir isim olmazdı. Nicholas ve Jacob elendi. Kalanlar içinde bir tanesi bana verilmiş olurdu istatistiklere göre. Kevin fena değil.

Monika (k íle)
Ya da michelle olabilirdi. Isim degil de soyadimi dogru telaffuz edemeyeli aylar oldu,'turk birine bile otomatik olarak yabanci versiyonunu soyluyorum.

rus olsam Yura ya da Igor olurdu.
amerigalı olsam george olurdu.

Nina

Stelios olmasını isterdim. Stelyo diye çağırırlardı. :)

alejandro.

söylemesi ne kadar güzel, öyle değil mi? hatta gün boyu kendi adımı çağırırdım her yerde.

Hannah

bason
(beysın)

Jorge

(Horhey) diye okunan ama

tl disinda her sey olabilir.

Dolar al bence

günde 500 tl mi kazanıyorsun? biraz daha bekleyebilirsin. zaten küçük meblağ. piyasa bi durulsun

Trump'ın açıklamaları doları altın karşısında %1.5 civarı düşürdü, ama devam edecek bir düşüş değil. Yükseliş devam eder. Dolar alırdım ben.

al. gerekirse sabah al akşam sat.

etsy.com var

www.mutlugunsusleri.com

duyurudan tchuck nickli arkadaşın annesi yapıyor. daha önce alışveriş yapmadım ama.

buradan @tchuck bu işi yapıyor, güzel ürünleri var. onun duyurularına bir bak.

www.dogumgunusepetim.com

Güvenebilirsin. Sorun yaşarsan direkt bana yaz:)

Gizli sekmedeysen oluyor bu. Gizli sekmede değilsen VPN kullanıyor olabilirsin. O da yoksa Chrome'u sil tekrar kur. Hepsi olmazsa modeme reset at. Son çare bilgisayara format atarsın. Gene mi olmadı? admin@gmail.com'a küfürlü mail at :)

Boşanma davalarında taraf teşkilinin bizzat sağlanması önemli, yani bir şekil ulaşmak istiyor mahkeme eşinize. Son ikametgah adresi, iş yeri adresi, emniyetten sorgu vd. sürecin uzadığı olabiliyor. En son aşamada ilanen tebliğ talep etsin avukatınız.

Avukatın bir eksiği olmayabilir.

valla açık söyleyeyim, benim teyzem 2 senedir o durumda, hatta 2,5 senedir, bana avukatın ciddiye almaması gibi geliyor. burada avukat arkadaşlar var onlar daha iyi cevap verir ama ortalama 6-8 ayda oluyormuş bu işler. sizinkide bizimki gibi uzamasın istiyorsanız bence sürekli avukatı arayın, dürtün.

Henüz süreç yeni başlamış sayılır. Su asamada şahıs icin mahkeme tebligat süreçleri hala devam ediyor olabilir. Bir-iki ay sonra durum degismiyorsa avukatı degistirmeyi dusunun.

evlilik nasıl ki iki kişinin aynı anda nikah memurunun önünde sözlü akti ile kuruluyorsa boşanma davasının da aynı şekilde iki kişinin yahut vekillerinin hazır bulunmasıyla görülebileceğini, gaiplik falan yoksa kişinin rızası olmadan gıyabında boşamasının olamayacağını düşünüyorum. avukat arkadaşlar daha doğru bilgi vereceklerdir tabi ben sadece akıl yürüttüm.

Boşanma için özel bir durum söz konusu mu bilmiyorum ama su sekilde düşünün sizin dava açma ve mahkemeye erişme hakkınız var ve bu hakkınız karşı tarafın bunu suistimal etmesi sebebiyle engellenmemeli.
tebligat kanununda farklı düzenlemeler bir mersis adresi varsa oraya tebligat yapılıyor (zannediyorum tebligat kanununda 35. madde bu) mersis adresi de bulunamıyorsa mahkemeden ilanen tebligat yapmasını talep edebilirsiniz. Bu durumda sanki tebligat yapılmış gibi bir durum ortaya çıkıyor kişi davaya katılmazsa kendisine yapılan bütün iddiaları itiraz etmeden kabuk etmiş sayılıyor ve dava devam ediyor.

Avukat değiştirme mevzusu da su sekilde siz zaten davanın tarafısiniz avukatınız sizi yalnızca temsil ediyor. isterseniz avukatı azledip davaya kendiniz devam edebilir isterseniz de yerine yeni bir avukat tutabilirsiniz ve davanın sürecinde bir degisiklik olmaz.
Bu söylediklerim genel yargılama hukuku bilgileri dediğim gibi aile mahkemelerine has bir özellik var mı bilemiyorum o yüzden aslında en güzeli guvenebileceginiz bir avukat bulup onunla görüşmek. ayrıntılı bilgi için hmk ve tebligat kanununa bakabilirsiniz.

Mobil olduğum için ekleme yapamıyorum. tebligat kanuni 28 ve 31. maddelere bakabilirsiniz ilanen tebligat için.

Ben sırf bu tembel avukatlar yüzünden yüzde yüz haklı olduğum alacağımı alamadığım gibi alma imkanım kaldıysa da koyayım sizin yapacağınız işe diyip öylece bıraktım. 8 ayda çözülecek dava 1,5 senede başvurudan öteye gitmemişti. avukat para isterse ödeme yapmayıp bence de işleri daha hızlı yürütecek birine gidin. en azından psikolojik olarak rahat olursunuz.

(bkz: ginkgo biloba )

Telefon numarasını tek seferde ezberleyen insanoglu yok zaten. Kafana takma bunları.

decubal - özellikle roaccutane gibi cildi hassaslaştıran tedaviler gören kişilere öneriliyor. ben çok memnunum.

Avene

Kizaran ciltler icin ayri serisi bile var.

Ben yaşamazdım ama yaşayan gördüm. Onlar mutluysa 'sağlıklı' sıfatını kullanmak bize düşer mi bilmiyorum.

sağlıklı olup olmadığına karar vermek için yeterli veri yok bence.

müslüm gürses-muhterem nur aşkına bakınız :) tam 21 yaş varmış onların da arasında.
yani her iki taraf da halinden memnun ise, kimseye bir zararları yoksa sağlıklı olup olmadığı hakkında ileri geri konuşmak kimsenin haddine değil.
erkek 30 yaş da büyük olsa bu kadar tatava olmuyor, kimse sağlıklı mı değil mi demiyor, kadın büyük olunca yargılamalar başlıyor.
4 yıldır devam ediyorsa, gayet de sağlıklı ilerliyordur. allah daha çok mutlu etsin.

4 yıldır devam ediyormuş daha ne sağlık sıhhati

yaş farkına istinaden mi söylüyorsun? küçük olanın yaşına bakarsak çok küçük sayılmaz 26, sadece yaş farkına bakarak sağlıksız diyemeyiz, 4 yıllık ilişkiyse sadece cinsellik değil belli ki, onlar mutluysa sıkıntı yok

4 yıl devam ediyorsa normaldir. Belki evlilik düşünüyorlarsa evlilik sonrası problemler çıkabilir ama

Shameless'ta vardı böyle bişy ama kısa sürdü 4 sene falan değil, çünkü kadının bi çeşit psikolojik rahatsızlığı vardı genç erkeklerle ilgili.
4 sene ciddi bir zaman, ilişkinin nasıl ilerlediğini bilmiyoruz tabi ama paylaşılan güzel şeyler vardır, sadece seks değildir diye düşünüyorum.
Ama erkek 40 yaşına gelip orta yaş bunalımına girdiğinde ne olur bilemeyiz:/

sexe dayalı ise bi ihtimal sağlıklı olabilir sanki. düşünsene deli dolu akan bir kan ve tecrübe kokan bir dişilik. mmss

olmaz 20 sene sonra kadın annesi gibi durur yanında. Benim annem 49 yaşında ben 25 yaşındayım olm o ney.

Sadede yaş ve meslekten çıkarım yapmak doğru olmasa da taş farkı feci :/

Değil; yaşamazdım.

Anlayış, saygı ve elbette sevgi varsa neden olmasın. Yaşardım.

aşırı yaş farkı var. sağlıklı görmüyorum, yaşamazdım.

Bir ilişkinin sağlıklı olup olmadığı yaşla alakalı olamaz. Benim bu ilişki hakkında tek sorum var. birlikte sosyalleşebiliyorlar mı?

bu ilişki ciddi olmaz...

lan 4 yıl olmuş ciddi olmaz diyen var.

bu bana 25 yaşındaki ticaretle uğraşan hz. Muhammed'in 40 yaşındaki Hz. Hatice ile evlenmesini hatırlattı ister istemez.

saglikli

İşi ciddiye bindirip, kendilerine sorumluluk yükleyecek evlilik benzeri işlere girmezlerse takılırlar.

sağlıklı değil diyenlere gülüyorum. ne hikmetse herkes genelde kendisini ve herkesi kar tanesi gibi görür. kendini de epey bir özel ve farklı hisseder. ama şu konular olduğunda niyeyyyse artık sanki böyle uyulması gereken bir kitap varmış gibi, çok sık örneğini görmüyor diye şak diye "sağlıksız" diye damgalıyorlar. birbiriyle yaşıt, sözde pıtırcık modeli aşk yaşayan insanların, yeri geldiğinde birbirlerini 1 kaşık suda boğacak kadar ego, trip, bla bla yaptığını da görüyoruz. etraf aşk acısı ve nefret bildirimlerinden geçilmiyor. herkes ağlıyor. ve ağlaması yetmiyormuş gibi "böğürerek ağlatacak filmler, müzikler" önerisi istiyor. vs vs...

ortada bir bağ varsa o bağın hangi güdüyle oluştuğunun bir önemi yok. emin ol ki şurada sağlıksız diyen insanların epey sağlıksız yönleri vardır iç dünyalarında. yani merhemi olmayan kellere itibar etme...

çok zor, çevreden gelen tepkiler bile etkiler

Kadın diva erkek top model olmalı. Sizinki meslekten kaybediyor.

valla kadınınki pek sağlıklı değil. 41 yaşındayken 22 yaşında çocuğa sarkmış resmen.

diş etin de kanıyor olabilir.

Calistigi yerde yukseliyor, maasi artiyor ve degeri biliniyorsa en temizi ayni yerde yillarca calismak bence.

beklentilerine bağlı. işinde profesyonel olmuşsan ve 5 sene sonra hala 3 bin lira alıyorsan evet, aptallıktır. o an işten çıkıp yeni bir işe girsen 4 binle başlayabilirsin mesela. hele ki alt seviyelerden başlayanlar için; bir şirketten zam beklemektense iş değiştirmek maaş artışını daha çok sağlar. ayrıca hepsi ayrı bir tecrübe, sana katkısı olur.

ama 5 senedir buradayım 5 bin alıyorum bana yetiyor diyen insan da var, neticede herkes kariyer adımlarını 3'er 5'er atlama hevesinde değil; onlarınkine aptallık demem.

Aptali beceriksiz vs denemez.

Keyfi yerindedir, kafası rahattır, işi evine yakındır, iş arkadaşlarını seviyordur vs. Para tek başına iş değiştirmek için etmen değil.

daha fazlasını/farklısını istediği halde oradaysa korkaklıktır. ama tatmin oluyorsa normal.

herkesin işten beklentileri farklı. ben mesela geçinebilecek kadar para kazanıp az sorumlulukla işime devam etmeyi ve hiçbir zaman mesaiye kalmamayı, kendime vakit ayırmayı falan seviyorum. bir gün ceo olmak gibi bir hayalim de hiç olmadı. gel gör ki bizim müdürlerden biri şirkette yaşıyor. bana sorsan bu durumda öleyim daha iyi ama ona sorsan şirketten uzak kaldığı her an endişe içerisinde.

ezbere çalışıyoruz, bu bir gerçek. kendimden hiçbir şey katamıyorum işime. belki bu yüzden değiştirmeyi düşünebilirdim ama türkiye'de hangi şirket sana adam gibi iş verip ortaya yeni ve yaratıcı bir şey çıkarmanı istiyor ki zaten.

burada iki önemli etken var. birincisi kişinin beklentisi ne, ikincisi ise çalıştığı yer bunun ne kadarını karşılıyor. bir insan koç / sabancının herhangi bir şirketine girip 30 yıl sonra emekli de olabilir, her yıl maaşının üstüne %20-30 ekleyerek şirket de değiştirebilir. ben ikinci kısımda oldum şimdiye kadar ancak şuanda çalıştığım yer türkiyenin büyük firmalarından,o sebeple de "gel müdürümüz ol hosein bey" denmez ise iş değiştireceğimi sanmıyorum artık.

neden normal olmasın ki?
bence mutlu ise normal.

evet

orda 1 sene burda 2 ay şurda 7 ay dolaşmasından iyidir

çünkü sonraki iş başvurusunda "hmmmm bu adam niye bu kadar hoplamış" diye düşünen biriyle düşündürtme riskini düşürür

Tamamen çalıştığın şirketin büyüklüğü ile ilgili. 21 senedir aynı iş yerinde çalışıyorum, aynı işi en fazla 5 sene yaptım. Bir bölümden öbür bölüme geçiyorsun, iş değiştirmiş gibi oluyorsun. Eğer işyeri ile problemin yoksa, geçişlerde yükseliyorsan, kalırsın tabii.

Tek dezavantaj, eğer gün gelir de o işyerinden sıkılıp dışarıda iş aramaya başlamışsan iş görüşmelerinde muhakkak soruyorlar "bunca yıldan sonra neden?" diye. Buna çok sağlam cevap verebilmek lazım.

En ideali budur.

İş yerinin iki faydası vardır. İş öğrenirsin, tecrübeli, sana yol gösteren birileri vardır. Eğitim gibi düşün. Ya da maddi imkanları istediğin gibidir.

Uzun süre çalıştığına göre eğitim işi yalan olmuştur. Maddi imkanları iyiyse, piyasaya göre çok düşük değilse devam etmekte fayda var.


.

kolpacının tekiydi :) romantiklere bırakayım sahneyi onlar övsün

Sevmeyeni sevmem.

"biz devrimciliği atatürk'ten öğrendik" demiştir kendisi. keşke atatürk de kendisi kadar yaşasaydı.

fikirlerini ölmek pahasına savunan bir insanın arkasından bir devir kapandı demek yanlış bana kalırsa, saygıyla anacağım kendisini.

salvadore adamo

ABD'nin yıkamadığı önderlerden birisiydi. İnançlı bir devrimciydi.

90'ına merdiven dayamış bir insanın ölümü oldukça beklenen bir şey, o da yıllarca bunun hazırlığını yapmıştı. Gözünün arkada kalacağını düşünmüyorum. Küba görece yoksul ancak bunu paylaşabilen mutlu insanların ülkesi şu anda. Umarım öyle de kalır.

oo yeşil montunu giyen klavyesi başına geçmiş... küçük olsun benim olsuncu bi amca, ben pek sevmem ama kürtçüler bu amcaya bakıp bakıp kendilerini tatmin ederler, niyeyse pek severler.
acaba amerika bunu yakalasaydı "benim anam da amerikalı imkan verilirse amerika'ya çok hizmetlerim olur" der miydi diye merak ederim ama geçti gitti, kısmet.

Hakkında olumsuz görüş belirtilen cevabı es geçmek. Size de bu yakışırdı.

Bir diktatördü ve öldü. Darısı başımıza.

Boş boş konuşan ırkçılar, nefret söylemi kusucular gene gelmiş. Utanmadan da Fidel'i Kürtlerle bağdaştırmaya çalışmışlar.

Fikri yok zikri var, niye alıyorlar sizi buralara, hayır alıyorlar o kadar ortamlara giriyorsunuz, niye abilerimden ablalarımdan iki kelam öğreneyim demiyorsunuz şaşıyorum. Neyse, iki tokatlayayım birazdan giderim.

"Castro'nun bundan ABD'yi tek ziyareti devrimin hemen sonrasında ABD hükümetinin davetiyle olmuştu. Sovyetlere kaymasın diye hükümet onu New York'un en lüks otelinde ağırlamak istemişti. Geldiğinde Ritz Carlton'da kalmayı reddetmiş ve Harlem'de Mother Teresa otelde kalmıştı. O günden beri New York'taki yoksul zencilerin kahramanıydı.

Kaldığım yerden devam edeyim: O donemin NY Belediye Başkanı Cumhuriyetçi Gulliani idi. Bütün Devlet Başkanlarına bir akşam yemeği verdi. Castro hariç! O da o akşamı Harlem'e ziyaret fırsatı olarak değerlendirdi. Harlem'de ilerici bir kilisede konuşma yapacaktı.

Haber bizim New School'a ulaştığında hepimiz Harlem'e Kilisenin sokağına gittik. Sokağın iki ucu polis tarafından güvenlik nedeniyle kapatılmıştı. Sokağın bi tarafında Miami kökenli karşı devrimci hamam böcekleri, bi tarafında Harlemliler ve bizler. Arada polis olmasa herifler temiz bi sopa yiyecekler!"

Şimdi deyin bakayım bana, Kürtlerle kim kardeş? Şimdi deyin bakayım bana, Miamili karşı devrimci hamam böcekleriyle kim kardeş? Cuk diye oturuyor değil mi? Otursun otursun, içinize dert olsun :)

"fidel castro'yu ve sakalını severdim".
beklenen bir ölüm olsa da insan üzülüyor. dünyama ait simgeleri yitiriyormuş gibi hissediyorum. yaşamını gıptayla, hatırasını sevgiyle anacağım.

hakkinda iki satir konusamayacak birilerinin fikirlerine de bak, diye dusunuyorum.

puhaha, ya...

"çok insandı"

20x8 = 160 yuvarlak olarak doğruyu verir.
Tam hesaplamak için çalışılan gün sayısı x 8 hesaplayıp maaşı bu sayıya bölmek gerekir.

nasıl 160 ya? haftalık çalışma süresi 45 saat deği mi, 180'e bölmek lazım?

Valla bilmiyorum? Doğrusu 160 mı 180 mi?

haftalık yasal çalışma süresi 45 saat. bu da 4 haftada 180 yapıyor. o yüzden bölüyorsun.

160 nedir çözemedim. Brüt ya da net maaşı 225 e böler saatlik ücreti bulup oradan mesai hesaplamak gerekmiyor mu?

e-devlet şifrenizi kesinlikle kimseye vermeyin.

saçmalık. öyle bir şey yok. sgk ya bakmanın başka bin tane yolu var.

hayatımda duyduğum en büyük şerefsizlik.

kenar mahalle yerlerinden araç kiralamayın arkadaşlar. bi bakmışsınız paranıza da, banka hesabınıza da konmuşlar.

e devlet sifresi kisiye ozeldir, kimseye vermeyin! arac kiralama sgk'nizi napacakmis ?

Bunun hicbir sekilde hakli bir gerekcesi olamaz. Hicbir sekilde e-devlet sifrenizi istememeliler, vermeyin. Sebebi ne olursa olsun. Sgk'ya bakmak icin e-devler sifrenize ihtiyaclari yok, dokumu siz alip verirsiniz kendilerine gerekirse.

Edit: Arac kiralayacagim kismini atlamisim, ben de bir firmaya ise gireceksiniz saniyorum . Oyleyse zaten sacma olurdu da arac kiralayacaginiz yer istiyorsa sacma da degil direkt art niyet.
Sikayette bulunun, vermemekle kalmayin. Hatta tekrar arayip e-devlet sifresini niye istiyorsunuz, vermesem olmaz mi falan diye konuyu acip konusmayi kayda alirim. E-devlet sifremi istediklerini kanitlamak icin.

muhtemelen dolandiricilardir.

passiflora.

Ot

papatya çayı iç.

Kedi.

Passiflora

Sevdigin herhangi bir icki

zengin ama yalnız isterdim.

zaten insanın bir sürü dostu olamaz bence. bir sürü tanıdığı olabilir ama dost, arkadaş 2-3 tane olur.

Zengin yalnız kalmaz

allah ikisininde hayırlsını versin diyorum ..

kekoca bir söz paylaşayım

+18 küfür içerir, rahatsız olacaklar gözlerini kaçırsın, biliyorum kaçırmayıp bakacaksınız :

(bkz: paran varsa yancıkta sikin oynar amcıkta)

cevap olmuştur herhalde.

fakir ama yapayalnız birisi olarak tabii ki ilkini tercih ederdim. hatta çok zengin olacağımı bilsem dostlarımı bile satardım amk, parayı aldıktan sonra onları da kafalardım zaten tekrar. gerçi bi dakka lan yapayalnız değil miyim zaten, ne dostu

Şu an fakir ve yalnızım ailem ve sevgilim var sadece. O yüzden zengin ve yalnız olmayı tercih ederim.

Net 1.

tripli soru sormuşsun kardeş, ben de ilk bakınca zengin olıyim ama yalnız olıyim nooolcak der gibi oldum ama kaybedeceklerimi düşününce vazgeçtim. elimdekiyle mutlu olmayı isterim. bugünkü ankette göz dolduran cevabı ben verdim bence, tikimi at gidiyorum bak.

Arası yok mu? O kadar zengin olup para harcamama gerek yok. Ekonomi yapmak beni rahatsız etmez kesinlikle. Eğer açlıktan ağzım kokacak ya da evsiz kalacağım kadar değilse, kendimi geçindirecek kadar kazanırsam zenginliği çok da istemem. Ayın 15'inde aldığım maaşı benim olmayan bir borca yatırıp 17'sinde arpacı kumrusu gibi ne yapacağımı düşündüğüm günler de oldu, cebimde eh biraz para varken arkadaş bulamadığım da. Parasızlıktan bunalına girmedim. Rahat zamanlar değildi, ağladığım oldu ama hiç bunalıma girmedim. Bütün ay bir şey harcayamamak hiç dert değildi. Arkadaşsız kaldığımda bunalıma girdim, bütün gün oturup ağladım. Olay da şuydu: Başka bir ülkeye yeni gitmiştim ve 10 gün pek konuşacak kimse bulamamıştım. Dillerini bilmiyordum. Hayatımda o kadar üzülüp ağladığım az zaman vardır. Bir ay sonra biri beni dışarıya çağırınca o kadar heyecanlandım ki, arkadaş dediğimiz insanın yanında heyecandan dizlerim titredi. Ortaokuldaki ilk sevgili buluşması kadar heyecanlandım. Asla yalnız olmak istemiyorum; içinde olduğum evi ısıtabiliyoraam ve doyacak kadar yemek giriyorsa gerisine çok rahat dayanırım. 5-10 arkadaşım olsun yeter ki. İş yerine geldiğimde bir çay içebileceğim birkaç kişi olsun, tatillerde arayıp buluşabileceğim, yokluğunda özlediğim kişiler olsun yeter ki. Hepsinin kanka olması gerekmez, yanında iki lafın belini kırabileyim. Parasızken konsantre olabiliyorum çalışmaya, hobilere, bir şeylere; arkadaşsız konsantre olamıyorum. İnsana ihtiyacım var bildiğin ekmek-su gibi. Sopsosyal bir insan değilim, kalabalık yerlerde yorulup bunalırım ya da herkesle anlaşamam ama arkadaş diye bir şeyin varlığı çok önemli. Bir de zaten iş kadını da olmak istemiyorum ama beslenememe, ısınamama noktasında artık arkadaşı aramam çok fazla.

1.

şu an fakir ve yalnızım zaten. bari zengin olayım.

ps, mutsuz olacaksam da mercedes koltuğunda mutsuz olayım mk ;_;

1

Fakir ama çok güzel dostları arkadaşları olan biri olmak kesinlikle.

Tabii ki de 1, zengin olduktan sonra insani nabiyim amk. Alayiyla iletisimi keserim zaten..

2

1 cinsi birkaç kişi tanıyorum. Mutlu değiller ve 5 dakika ayaküstü muhabbet ettikleri insanlara bile hemen sırnaşıyolar. Yalnız geziyolar, yalnız içiyolar. İnstagram da türlü türlü mekanlarda yalnız fotoğraflar yüklüyolar. Yazık ben üzülüyorum onlara.

2 benim zaten. Yoruluyorum ama yıkılmadım ayaktayım. Yıkılır gibi olduğumda hemen imdadıma yetişiyorlar zaten.

hem fakirim hem yalnız. ayrıca insanları da sevmem. 1 bana da uygun.

eskiden olsam 2 derdim ama artık o kadar romantik değilim, o kadar kazık yiyince demek ki...

Tahminimce hem fakir hem yalnız insan sorusu bu. Bu durumdaki bi insana bir peri çıkıp gelip "sana dostlar vermemi mi isterdin kamyon kamyon para mı" diye sorsa ve o insan da gelip benden fikir istese ben parayı seçmesini tavsiye ederdim. Dost mevzusu ÇOK karışık iş. İnsan bir defa, ne kaypak olduğunu anlayamayabiliyorsun, sonradan bozulabiliyor, olabiliyor oğlu olabiliyor. Al paranı otur aşağı temiz temiz. O kadar paradan sonra etrafında dostun olmak isteyecek onlarca avane olur zaten. Çekersin alayına siktiri, kasa odana oturur paralarını seversin. En olmadı hayır hasenat yaparsın, yetim yetiştirirsin, birkaç fakir fukara aileyi himayene alırsın. İnsan istedikçe evlerine uğrar bir çayları içer sohbet edersin. İnsandan fayda yok boşver. Para!

uçmak

verilen bilgiler ışığında kanatlanıp uçmak tabi ki, jet hızıyla koşmaktan kasıt quicksilver mı? oysa onu da düşünebilirim gerçi.

kanatlanıp uçmakta sorun yok, al bi delta kanat uç. mesele uçmakta değil, konmakta.

jet hızıyla (3 mach falan) koşarken nefes alman mümkün olmayacağı ve ufak zerrecikler dahi seni öldürmeye yeteceği için daha acısız bir intihar yolu öneririm. ufak bir test için 50 km/s hızla giden bir arabadan bir tek dakika kafanı çıkar, ne demek istediğimi biraz anlayacaksın.

azıcık hayalgücü isterim, azıcık zeka. bunlar lazım bana.

Uçmak.

uçmak

uçmak.

Uçmak tabiki de

uçalım.

ekstra güçler yok demişim ama jet hızıyla koşma gücü olan bir insanın buna dayanıklı olduğunu varsayıyorum flash vs gibi. uçmakta pek bi olay yok bir de yavaş kuş gibi uçacaksam aşırı saçma. jet hızıyla fıyt fıyt koşarım her yere istanbulda aşırı işe yarar keşke flash olsam :(

uçmanın hızını vermemişsin eğer koşmayla eşitse uçmak. eğer yavaşsa koşmak.


adam analiz kasmış lan insan vücudu dayanıksızdır diye ajskskskms

@babil, yazar burada fantaziden bahsediyor, sen analiz yapıyorsun. bence de sana azıcık zeka lazım. her boku ciddiye almayın lan.

soruya cevap: jet hızıyla koşmak.

rüyalarımın çoğunda kanatsız manatsız uçuyorum ben yıllardır. uçmak acayip keyifli bişey, o nedenle uçmak diyorum.
hem koştur koştur nereye kadar...

uçmak.

Koşarak uçmak, yeteri kadar hızlı koşarsam yukarı yönlü, uçabilirim belki.

Uçmak tabi ki
Sağa sola çarpar ölür insan o hızda mevcut zaman algısı ile.
Ayrıca ayakları su toplar ve pişik olur.

Kanat işi kötü gerçi yatamazsın. Kuş gibi ayakta mı uyuyacaksın? Ayrıca yorulur insan kanat çırp çırp nereye kadar. Peter Pan gibi uçacaksam tamam.

Ama bunları boşver.

En temizi görünmezlik.
Ama termal kamerada da görünmiycem
Şimdi görünmez olsam doğruca havaalanına gider canımın istediği uçağa binerdim. Mis gibi.

Ya da maddenin içinden geçebileyim hayalet gibi. Elle tutulamayayım. Beyaz sarayın duvarlarının içinde gezerdim.

bu mevzu il il, hatta aynı ildeki farklı ilçelerde değişkenlik gösteriyordu 90'ların ikinci yarısına kadar. misal bursa'da önden binip arkadan inerken, gemlik'te arkadan binip önden inerken atıyorduk bileti.

Bursa'da 90 öncesinde de tam tersi arkadan binilip önden inilirmiş.
Amacı, biletçinin arkada bulunmasıymış.
90'larda biletler bayilerde satılmaya başlandı ve bilet kontrolü şöföre verildi. Özel Halk Otobüsleri çıkınca da biletçiler öne geçti.
Bursaray ile birlikte entegre bilet sistemine geçildi Bursa'da ve RFID teknolojisiyle biletleme 2001 yılında başladı.

bunda değişkenliğe sebep olan konu; para/ bilet durumu.
mesela istanbulda para vermeden kaçma, araya kaynama vakası çok olduğundan biner binmez ücret istenir veya ön kapıdan biner bileti atar geçersin.
diğer bölgelerde böyle olaylarla daha az karşılaşıldığı için insanlarda birbirine güven vardır. hangi kapıdan bindiğin pek önemli olmaz ama ön kapıdan inerken paranı verir inersin. binince verse de olur sorun değil aslında.
istanbul gibi hızla akan kentlerde bu uygulama zaman açısından da zayiat yaratmaktadır.
ailece ulaşım sektöründe faaliyet gösteriyoruz :) istanbul, izmir, tekirdağ gibi yerlerde minibüsümüz var. gözlemler bunlar.
imzamızı atalım da belli olsun: az sıkışalım, millet işine geç kalmasın.

Erzurum'da 90'ların ortalarında Mercedes O302'lerin arkada biletçi bi amca olurdu, öğrenciye mavi, sivile pembe bilet keserdi. Bence arkada olmasının sebebi yer kaygısıydı, o amcanın durduğu yer bir koltuk kadar bi şeydi zaten.

Bazı otobüslerde de biletçi arkada değil de otobüse bindikten sonra iki-üç koltuk sonra başlayan boşluğun hemen orada olurdu, o da biletçinin koltuğu işgalini engellemenin bir başka yoluydu.

Sonuçta ne kadar koltuk, o kadar para.

eskiden öyleymiş hatta o zamanlar da öne ilerleyelim uyarısı olurmuş hep. muhtemelen ön tarafta uygun yer yoktu ya da şoförün kafası rahat olsun diye öyle düşünüldü.

Silivri otobüslerine hals arksdan önden nereden denk gelirde biniyoruz. Bir de bavulu vs olan yolcular orta kapıdan biner.

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

yok ama saygi duyuyorum eski bir turk gelenegi oldugu icin.

İnanmıyorum laf olsun diye nazara geldin diyorum bazen maksat muhabbet

Merhaba, nazara inanmıyorum. Sevgiler.

İnanırım. O yüzden güzel bir şeyle karşılaşınca direkt maşallah derim. :)

evet

Nazar dedikleri bu mu bilmiyorum ama insana negatif etkisi olan birtakım enerjilerin varlığına inanıyorum.

hayır

inanmam, inanı da sevmem.

evet

benim nazarım baya degiyor, ben inanıyorum

İnanıyorum.

Nazarım yoktur sanırım. Kendimi çok nazar ettiğim söylenir.

inanıyorum.

hayır.

Nein :(. Değişik olsun, Almanca yazdım.

İnanmıyorum, şaka veya muhabbet yollu ağzımdan çıkar ama. Örneğin, 'Nazar mı değdi, kurşun mı döktürsek' derim ama ikisine de inanmam ve kurşunla işim olmaz zaten (kalem değilse).

nazar dedigin kotu enerji demektr hissettigimiz kotu eneriler bizi etkiler

Ben inanıyorum . Negatif enerji olayı

Inanmiyorum

cıks ayçovski'nin dediği gibi anca cümle içinde ecnebilerin "figure of speech" dediği şekilde kullanırım.

ateistsin, birisi bir şey diliyor, hadi inşallah diyorsun ve oradan bir heyecanlı turşu başlıyor, "hıhıhı, hani sen inanmıyordun, ha, ha, HA?" ahahah. diskıleymır lazım arada.

inanmiyorum ama bir guc var.

Tahtalarin gucune inanmiyorum.

nötr. genelde insanlar sebebini bilmediği olayları nazara yorumlar. illa bir şeyle ispat etmek zorundalarmış gibi. halbuki öyle oldu de geç.