Ekşi Duyuru

gömülü operasyonda 2 hafta falan sürüyor eski haline dönmesi.

benim hepsi gömülüydü, önce sağ taraf sonra sol taraf alınmıştı diye hatırlıyorum.

bırakın şişliği, boğazımdan göğsüme kadar cildim renk değiştirmişti çürümüş gibi olmuştu yeşilin bir tonu ile. Ama 2 haftada falan geçmişti sanki tamamen evet. Gömülü diş ufak çaplı bir ameliyat sayılır. Vücuda iyileşmesi izin zaman tanıyın, evhamlı olmayın bu kadar bence ^^

Ben zamanında yirmilik dişlerle ilgili epey kötü anılar dinlemişim galiba. Evet evham yaptım, yok diş kökü mü kaldı yok bilmem ne... Teşekkürler arkadaşlar :)

sağ taraftakileri çektirdim ama o kadar ağrıdan sonra soldaki gömülü dişleri çektirmekte kararsızım. Bir süre erteleyeceğim sanırım.

ben olmayabilir, isterseniz bir dermatolojiye gidin.

Korkutmak istemem ama çoğalma çoksa öncelikle bi dermatologa görünebilirsiniz. Daha iyi yönlendirirler.

Dostinex için özel bir kısıtlama yok. Yaptırabilirsiniz

Erkek arkadaşım tam bir gurme, yoksa seçici mi demeliyim bilmiyorum ama kolay kolay bir şeyi beğenmez. Bu tarife o kadar bayılıyor ki, ne zaman dışarıda buna benzer bir kurabiyeye denk gelse -ki güzel kurabiyeler- benimkini öve öve bitiremez.

youtu.be

Bilmeyen kaldı mı bilmiyorum, ama; cafefernando.com

shortbread denen tereyağlı kurabiye

www.youtube.com

www.damyskitchen.com
ancak 115-120 gr kadar şeker ve 150 gr kadar damla çikolatayla bence tadı daha iyi, aksi durumda çok fazla tatlı gelebiliyor.

Damyskitchen blogundaki brownie cookie <3

Burcu Eminoglu'nin Youtube'un en guzel kurabiyesi mi ne basligiyla hazirladigi bir cikolata parcacikli kurabiye tarifi var. Soyledigi gibi yapinca cok iyi oluyor.

www.youtube.com

www.janespatisserie.com

tam olarak kurabiye olmuyor sanirim ancak, kesinlikle bu! piyasadaki hemen hemen butun cookie tariflerini denemisimdir, bu tarifi yaptigim gunden beri baska cookie yapmiyorum. yiyen herkes de baya baya hayrani oluyor. yalniz yapmaniz durumunda 300 gr degil de, 220-250 gr falan cikolata koyun hamura, bu bile fazlasiyla yetiyor. ^^

Mümkün değil, giden para gider. Detay vermemişsin ama muhtemelen tanıdığını oltalamışlardır, oluyor böyle şeyler uyanık olmak lazım. Geçmiş olsun.

Paranın geri alınabileceğini söyleyenler olmuş. Para binance'e aktarılmış, binance'in Türkiye ofisi var ve kimlik doğrulaması olmadan da oradan paranı çekemiyormuşsun. Bu sayede çalan kişiye ulaşılabilirmiş.

Bana da oyalama taktiği gibi geldi ama sormak istedim. Belki daha önce başına gelen birileri vardır diye.

Mantikli degil, bugun sorulmustu eft'yi bile geri cekemiyorsun. cunku ben o parayi niye gonderdim belli degil.

Belki araba satin aldim sen bana o coini yolladin, nereden bilecegiz.
Borsalar o topa girmez, girerse butun gun milyon tane itiraz gelir.

Banka bile karismiyor dusun iste.

Abi mesela ben Japonum senin paranı alıp Binance'a gönderdim, senin bu parayı bana kendi rızanla vermediğini nasıl ispat edeceksin, ben parayı çoktan Japonya'da kendi bankama çektiysem ne yapacaksın, Binance TR buna ne yapacak? Kaldı ki TR ofisi zaten göstermelik bi işlevi yok, hiçbir şey çıkmaz yani. Sırf böyle şeyler yaşamamak için sadece bu iş için temiz bilgisayar-telefon kullanan insanlar var, yani çok olağan şeyler bunlar hep oluyor.

Paranın alınabileceğini söyleyen kişi ve tanıdığım, aktarım yapılan hesabı bulmuşlar. Paranın binance global değil de binance türkiye'de bir hesaba çekildiğini düşünerek mi alınabileceğini söyledi acaba bu kişi?

Gerçi bilmiyorum böyle bir ayrım da var mı?

Bana, tanıdığımın sorduğu avukat da biraz güvenilmez geliyor. Bu yüzden sormak istedim sizlere.

Hocam hesap bulmak bir şey değil hesaplar zaten şeffaf gizli değil, bulmak iş değil yani. Dediğim gibi bi şey çıkmaz, Binance TR'ye çekse de bi şey çıkmaz kripto borsaları herhangi bir yasaya tabi değil hesap soracak bir kurum yok. Kısaca parayı alamazsın, alabilirsin diyen avukat bu işlere hakim değildir ya da niyeti iyi değildir alamazsınız bunun öylesi böylesi yok ne yazık ki.

"o parayı geri alırız ama xxx kadar masraf olur sana"

Oradaki xxx kadar birimi de kaybedecek tanıdığın, geçmiş olsun.

Üzücü gerçekten. Paylaşacağım bunları ama gerçekten mahkeme yoluyla parasını alabilen birileri varsa, haberdar ederse sevinirim.

38ler, yürürken rahatsız etmiyor, ayağınızı vurmuyor, uzun yürüyüşlerden sonra ayak, ayak bileği ya da dizlerinizde ağrı yapmıyorsa 38 ile değiştirin.

gittiğinde zor olacak. yalan yok. ama alışacaksın.

yeni şeyler korkutuyor insanı başta ama uzun bir süre geçirdikten sonra bunların yersiz olduğunu anlayacaksın.

şimdiden başarılar.

Valla hayirli olsun, ben sizin adiniza cok sevindim. Soyle dusunun; calistiginiz zaman emeginizin karsiligini alacak, insani standartlarda bir hayat yasayabileceksiniz. Markete gittiginiz zaman temel ihtiyaclarinizi rahatlikla alacak, konforlu ve guzel araclara binebileceksiniz. Ustelik bunu yaparken 1 araba parasi devlete vermeyecek, kazancinizin makul bir miktari ile arac alabilip, maasinizdan hatri sayilir bir yuzdeyi benzine vermek zorunda kalmayacaksiniz. Benzin fiyatlarini takip etmek zorunda degilsiniz. Cunku degismiyor. Hatta ve hatta gelecekle ilgili plan yapabileceksiniz. Cunuk ekonomik ve siyasi istikrar var, kurallar, yasalar var ( ne ilginctir ki herkes icin var ve uygulaniyor).
Lutfen arkaniza bakmadan kacin. Ben dahi nispeten rahat bir isim olmasina ragmen bu belirsizlik ve ulkenin durumundan o kadar kaygiliyim ki gitmeyi dusunuyorum. Ustelik oldukca sık. Adiniza cok sevindim. Hayirli olsun.

İlk etapta çok zorlanacağın kesin. Bunu vazgeç anlamında söylemiyorum. Hazırlıklı olmakta, o psikolojiyle gitmekte fayda var. Ancak gittiğinde yapacağın ve yaşayacağın güzel şeylere odaklanabilirsin. Yani "sıkı çalışmam lazım, disiplinli olmam lazım." gibi şeylere çok kafa yorma. Bunlar zaten varsayılan olarak yapılması gereken şeyler. Üstüne bir de nasıl yapacağım diye düşünmektense iş dışındaki vaktinde, hafta sonlarında falan neler yapabileceğini düşün. Avrupa gezisi olabilir, Almanya içinde keşfe çıkabilirsin vs.

Tam da Oktoberfest'e denk geleceksin gibi tarih olarak. Bu yıl pandemi nedeniyle yapılacak mı bunu bilmiyorum tabii ama ona gitmeyi düşünebilirsin mesela. Yüksek motivasyonla giriş yapıp devamını getirirsin.

Şunu da eklemek isterim, ABD'de iş gereği tanıştığım bir Türk arkadaş birkaç haftalığına orada bulunuyordu iş gereği. Sonra çalıştığı şirket bu süreci 1 yıl uzatma teklifinde bulundu. Kendisi kabul etti ama biz dönerken (ben ve başka bir Türk arkadaş daha) tıpkı senin gibi bir duyguya kapılmıştı. "Ne yaparım burada, siz gittikten sonra çok yalnız kalırım, emin değilim kalıp kalmamaya" gibi şeyler söylemişti. Bir de kısa dönem için otelde kalıyordu ve turist vizesiyle oradaydı. Ama uzun dönem olunca ev tutma, vize işleri vs. vs. gibi şeylerle uğraşmak da zor geldi muhtemelen. Ben döndükten 3 ay sonra konuştuk. Adam Türkiye'ye dönmek istemeyecek hale geldi 3 ayda :) 1,5 yıl kadar daha kaldı ve bu kez döneceğim diye üzülmüştü.

Hocam,

Gittiğinde illa ki çok zorlanacaksındır ama bana kalırsa şu an sürecin en zor aşamasındasın. Bu tarz radikal değişikliklerin hemen öncesinde benzer psikolojiye girerim ben de. Konfor alanının dışına çıkma, bilinmezlik vs. Bu yüzden yaşadığın duygular çok normal.

İnan valizinle taşınacağın eve girdiğinde şu duyguların çok büyük kısmı zor olacak.

Askere ayaklarım geri geri gittim ve 6 ay boyunca lanet okumadığım gün yoktu. Ama teskere almadan önceki son gece, içimde devasa bir sıkıntı vardı orada bile. Her şey gözümde çok büyüyordu, o kadar karamsardım ki dönüş uçağımın düşeceğine %100 emindim. Öyle boktan 1 ortamdan dönerken bile bunları yaşadım, senin farklı ülkeye taşınma sürecinde böyle 1 modda olman çok doğal.

petra hq var ama sakinliği saate göre değişiyor. haftaiçi gündüz genelde sakindir, genelde çalışmaya gelenler var zaten.

Petra'yı tamamen unutmuşum!

Tabii petra harici önerilere de açığım.

Starbucks vardı ama 2 senedir gitmedim. Gerçi muhtemelen orayı da biliyorsundur şimdi.
Gayrettepenin ne tarafında olduğuna göre torun center'daki mekanlara da bakabilirsin belki?

Sadece hafta sonu ise endişelenmeyin. Yavru değillerse iki üç gün idare ederler. Bolca su ve mama bırakın yeter.

haftasonu kısa bir süre. 2-3 günden bir şey olmaz. yeteri kadar su ve mama dolu genişçe birkaç kap işinizi görür.

Yalnız yaşadıpım dönemlerde 5 gün bıraktığım oldu. Suyu devirme ihtimallerine karşı çelik tencereye koyuyordum. İdare ediyorlar.

Mama ve su sorun olmaz birkaç gün için. Ekstra tuvalet kutusu tavsiye ederim ben. 4 gün yalnız bırakıyorum benimkileri mecbur kalırsam. Dönüşte en büyük sorun tuvalet temizliği oluyor. :)

psikolojik olarak kötü etkileniyorlar daha çok. 2-3 odaya mama su koymak iyi olur ne olur ne olmaz diye.

su devrilmesi riski olduğu için hem küvet banyo kapısını açık bırakmak iyi olabilir küveti doldurup hem bir kaç su kabı

mama ve su tamam da hava cok sicak, mumkunse pencereleri yukardan acik birakin hava girsin.

arada temizlige falan gelen kadin varsa ona verebilirsiniz belki anahtari. ama sadece haftasonu gibi kisa surelerde sorun olmuyor genelde.

havalar sıcak su hızlıca buharkalabiliyor, olabildiğince büyük kaplarda koyun suyu hocam.

Camları yukarıdan acik bırakın demiş bir arkadaş haklı olarak ama bir yakınımın kedisi o araya sıkışmıştı ve kurtarılamadı.

evde kedi birakirken ben kapilarin kapanmasindan korkuyorum bi odaya girince bi sebepten kapisi kapansa cikamaz odadan diye korkuyom ek bilgi olarak soylemek istedim bi yerin camini acarsaniz vs.
2-3 gun hicbi sey olmaz. oduller falan verirsiniz gitmeden ve geldiginizde. cook korkuyosaniz IP camera onericem 180 tl gibi fiyatlarla.

yoksa aclik susuzluk zorluk cekecek bir durum yok zaten siz yokken bol bol uyurlar

nolur nolmaz diye suyu birden fazla koyun, mama da çok koyun birşey olmaz.

bir de görebilmek için mama su kabını gören bir kamera koyuyoruz biz.

Bütün haftasonu kim ne derse desin aklınız kedilerde kalacak. O sebepten yakın bi arkadaşınızdan rica edin derim.

Pazartesi uçaktan gördüm çok kötüydü.

Avşa’yı bilmiyorum ama Çanakkale boğazı şu an çok kötü:(

Reflü olabilir :(

Ben olsam giderim direkt hastaneye ama, eğer çok korkuyorsanız sıvı beslenme değil de bir süre (1-2 hafta en az), gazsız, yağsız ve mideyi çok yormayacak şeylerle beslenin. Çayı kahveyi bırakın.

Midesi hassas kişilerin alevlenme dönemi olur mevsim geçişlerinde.
ilacı yazın.
Sabah aç karna ve gece yatarken alacacaksınız.
Bu arada çiğ sebze meyve yasak. Çay yasak. Bitki çayı mümkünse sarı kantaron için.
Geçmiş olsun mesaj at amca bana.

-Almıyorum
- Türkiye için konuşuyorum Para ile

1. Hayır
2. İnsanların çoğunun yaptığının aksini yaparak.
bu da tabi işin içindeyken değil de işin/meselenin dışında bir gözlem yoluyla oluyor.
Hayatın her ortamında siyahlar içinde yaşamaya çalışan kimselere yine siyahın yanlışlığını zararını anlatmak zordur.

Örneklerle griden başlamak lazım ki sonrasında beyaza geçilmesi kolay olsun.

Hayatın tadı bence gezerek çıkarılır. Türkiye'yi, dünyayı gezen biri bence hayatını yaşıyordur.

Doyum için kesinlikle kişisel gelişim şart. Sadece parayla doyum olmaz. Kitap okumak, film izlemek, yabancı dil öğrenmek, enstrüman öğrenmek, bir sporda uzmanlaşmak, hobi sahibi olmak doyum için gerekli.

- Evet
- insanın içinde olan bir şey bu. doğru bir mindset'e sahip bir insan yerde gördüğü sümüklü böcekten bile mutluluk duyar, bir muhabbet çıkartır. olumsuz insan aşırı zengin olsa en kral yere gitse bile mutsuz olur.

"bende su eksik, su arkadasimda olan sey bende de olsa" kafasindan cikarak tadi cikarilir.

Pandemi sebebiyle almıyorum ama öncesinde elimden gelenin en iyisini yapıyordum.

Hayatın tadı merak edilerek çıkarılır. Bu biraz istek meselesi, içten gelmeyince gelmiyor. Ama insan ne kadar çok şey öğrenirse o kadar çok merak etmeye başlıyor. O yüzden kendini yeni şeyler öğrenmeye biraz zorlar ve bir şeylerin üzerine düşünme eylemini pratik hale getirirse o zaman kendiliğinden gelişiyor.

Merak ettikçe yeni şeyleri öğrenme hevesi geliyor. Ne kadar çok şey deneyimlersen o kadar fazla tanıyorsun kendini, neyin seni memnun ettiğini, neyden keyif aldığını daha somut bir şekilde anlıyorsun. Dünyanın en lezzetli meyvesini yiyen bir köylü bunun farkında olmaz çünkü daha kötüsünü yememiştir. O meyveden keyif alması gerektiğinin farkında değildir. Şu anda yaşadığın hayat belki de keyif alman için yeterli ama alternatifleri görmeden bunu bilemezsin. Ya da alternatifleri görüp keyfin farkına varabilir, hayatını buna göre değiştirebilirsin.

Doyuma ulaşma hissi bence bunun önünde engel, her zaman daha iyisi vardır. Çünkü deneyim o kadar öznel bir şey ki, ve içinde bulunduğun dinamiklerden o kadar etkilenir ki; doyduğunu düşündüğün senaryo bir zaman sonra sıkıcılaşabilir. Daha önce seni doyurmayan başka bir senaryo değişen dinamikler yüzünden doyurucu hale gelebilir. Bunun için de bu merak-öğrenme-deneyimleme-farkına varma süreci sen bunlardan yorulana kadar devam etmelidir. Amaç bir yere ulaşmak değil, yolculuğun kendisi diyip klişeyle de bağlıyım.

Neleri yapmaktan zevk aldığını keşfetmen lazım kısaca, sonrası gelir.

- pandemiyi saymazsak evet.

- biraz kisisel sanirim ikinci soru, bana gore ulasilabilir beklentiler olusturup, onlari yavas yavas gercege cevirerek cikarilir.

hayatın tadını çıkaran insanlar genelde gamsız ve birazda saf insanlar oluyor şahsi fikrime göre.

- almıyorum. pek beklentim de yok.

- sağlıklı olmak birinci gereklilik. sonrasında çevrende güzel insanların olması belki ikinci sırada olabilir. bu ikisi olduktan sonra üç, dört, beş doldurulur elbet şimdilik bilmiyorum. kendi adıma yeterince kazandığım için parayı yazmadım ama muhakkak şart. iki bira alırken düşünüyorsan bunun getireceği mutsuzluk ve stres de fazladır tahminimce.

-basladim
-bolca yer görerek, iyi insanlarla zaman geçirerek, tüketmek yerine üreterek (örneğin tatilde en az parayı harcayıp en çok yeri görerek), yürüyüş yaparak, hayatı oku, çalış, evlen, çocuk bak, emekli ol çizgisinden kurtararak

-evet artik keyif almaya başladim.

-kpss'yi hayatimdan çıkardım mesela. Yillardir eberjimi sömürüyormuş resmen. Birikim yapıcam diye kendimi kasmayi da biraktim. Gezmeye, yeme icmeye, kiyafete, bakimima ve ilgi alanlarima çok kendimi aşmadan harcama yapmaya başladım. Beni mutlu eden iyi hissettiren şeylere yöneldim.ve antisosyalliği bir kenara birakip kaliteli insanlarin oldugu bir cevre edinmeyi de dusunuyorum. Yalnizlik sıkıcı geliyor artik.

@komando kani var bende +1
1) Almıyorum.
2) Değiştirilemez koşullar (seçilen meslek, çalışma koşulları, zorunlu ailevi ilişkiler, bakmakla yükümlü olunan kişiler) ve aşırı vicdan varsa hayatın tadı çıkmıyor.
"Doğduğun ev kaderindir" sözüne inanıyorum. Kişilik yapımız, kararlarımız hep buna bağlı. Gamsız, bencil olamıyorum. Böylece hep bir şeyler ayak bağı oluyor.
Sağlıklı olduğuma seviniyorum. Bir de Polyannacılık oynamaya çalışıyorum.

Aliyorum hem de cokkk

BENCE hayatın tadını cikarmamda ilk ve en önemli temeli gelecek kaygimin olmamasiyla attim. Sonrasında üzerine, surekli gezmek, sevdiğim insanlarla ve sevdiğim bir coğrafyada yasayarak keyifli zamanlar geçirmek şeklinde bina inşa ettim. Kendimi kimseyle/bir şeyle kiyaslamamayi öğrendim çünkü daha fazlasi her zaman var. Bunun sonunun olmadigini, insanı sadece insanin mutlu ettigini ve kendi degerimi kesfettigimden beri keyifsiz çok az zamanim olmuştur.

hiçbir şekilde keyif almıyorum.

paylaşarak bence. ama gerçekten. sosyal medyadan degil.

almıyorum.
canının istediğini istediği zaman yapıp, istemediğini yapmayarak.

bence hayatın tadı çeşitlilikten geçer, sürekli gezsek bile 10 gün sonra mutsuz olmaya, sahip oldugumuzu hafife almaya ve değerini bilmemeye başlarız

inisiyatif alabildiğimiz, çeşitli aktivitelere finansal durumumuzun elverdiği, konfor alanımızdan hafif şekilde çıkmak zorunda kaldıgımız sürekli zorlayıcı fakat devamlı stresli olmayan bi işten çıkıp akşam eve geldiğimizde yaptıgımız aktivitelerle hayattan zevk alırız

uzun zaman canım ne isterse onu yaparak keyif almaya çalıştım ve asla tatmin olmadım. shiç işim olmasa bile sabah kalkıp kitap okumak gibi bir eylem yapıyorum. kendime görevler tanımlayıp yerine getiriyorum, daha sonra daha cok zevk aldıgım aktiviteleri yapıyorum. bu akşama kadar huzurlu olmamı saglıyor :)

-genelde almıyorum ama imkanlar olgunlaşınca bu tatsızlık geçecek diye düşünüyorum

-kendini gerçekleştirmek için çabalayarak, keyif aldığın şeylere ayıracak zamanı ve maddi imkanı bulabildiginde

Ben de hayattan keyif alamayanlardanım. Pandeminin ve yurdum sorunlarının ruh halimde etkisi büyük. Hayattan eskisi kadar keyif almadığımı farkettim bir süredir. İstanbul'dan da çok bunaldım. Yokuşlarından, betonundan, gürültüsünden.

Yokuş çıkmadan yeşilliğinin içinde yürüyebildiğimde, istediğim alanda çalışabildiğimde ve çalışmak dışında gezmeye, yeni hobiler edinmeye zaman ayırabildiğimde yeniden mutlu hissedebileceğimi umuyorum.

Nasil konusunda abuzer guzel yazmis bana kalirsa. Buna belki bir seyler uretip ona emek vermeyi ekleyip cevreyi biraz daha vurgulayabilirim. Ruh hali sirayet eden bir sey, kotu bir cevrede iyi olmak bu acidan cok zor. Cevreden gelen stres etkenleri de cabasi. Sehir yasami zaten eksik bir yasam, hele hele Istanbul hic insani degil. Diger yandan herkesi geren pandemi korkusu sadece bir korku, gercekci degil ve fazlaca pompalaniyor. Yurt sorunlarini ise herkes birakti. Zaten cozumu elinde olmayan dertleri birakmamaktan baska yapilabilecek bir sey yok, dusununce bunlari bastan yuklenmis olmak sorunlu. i.imgur.com

marmara adası

trendyolda söğütlü silver var fiyatı uygun modellerde güzel ama çok fazla çeşit yok. bir de incikcincik diye bir siteden bir kaç kolye ve küpe aldım, çok beğendim.

yıllardır bütün gümüş ürünlerimi erer gümüş'ten alıyorum, kolye hiç almadım ama küpelerinden çok memnunum. müşteri desteği ve kargo hızı konularında çok iyiler.

argentum, truvagümüş

Söğütlü silver’dan aldım gayet güzeldi ama nikel(imitasyona) alerjim olduğu için burdan aldığım kolye gümüş olmasına rağmen kabarma yaptı vücudumda. Yüzde yüz gümüş olduğunu düşünmüyorum bilginize

Ben şuradan aldım çok güzel de bir kutuda hemen geldi.
Instagram @maviligumus

nike pegasus modellerine bakın, hem çok rahat hem de skechers tan çok daha kaliteliler. yıllarca giyebilir.

nexium kullan. bende de arada oluyor bi tane atıyorum düzeliyor.

rennie candır.

İlaç kullanma, sabahları veya yiyeceğin öğünden yarım saat önce aç karnına yarım veya bir muz ye, yapına göre. İlaç kullanma ne gerek var yav. Mide asidi oluşuyordur o asidi dengelersin ve mide duvarların tamir olur. Hem potasyum morali yükseltir iyi gelir.

Anti-Acid kendine yapabilecegin en buyuk kotuluklerden biridir. Helicobacter pylori var mi diye bir test yaptir. Belirtiyi ortadan kaldirmak icin ilac kullanma. Sorunun temelinde ne var bulmaya calis.

Benim ilk aklima gelen demek ki yanlis bir sey deniyorum olurdu. Ilac kullanmadan vucudunu dinle. Genelde yemeyi mideyi tamamen doldurmadan tamamlamak ve gec saate kalmamak onerilir. Mide ilgili cok onerilen bir baska sey de stresi azaltmak.

Bir hukuk devletinde haklı bir davadır diye düşünüyorum. Ama Türkiye de sizin kim olduğunuza göre değişir davanın sonucu

Danışandan izin almadan bu işe girişmemiştir. Ha izin almadan da olsaydı ismi paylaşmadığı için resmi olarak gizliliği ihlal etmiş olmuyor. Tabi tanıdıkları, akrabaları anlayabilir. Ama hikaye değiştirilerek anlatılıyor, hukuki olarak ne olur merak ediyorum ben de. Mahkeme kanıt olarak görüşme raporlarını isteyebilir. Hikayeyle örtüşmesi o kişi olduğunun kanıtı sayılır mı bilemedim.

zaten hastadan/danışandan izin alınmadan bu tip şeyler ne kitap, ne dizi hâline getirilebilir.
yani bu kadın o kitapları yazarken hastalarından izin almamış olsa, zaten meslek etiğini göz göre göre çiğnediği için danışan dışında başka unsurlarla da uğraşması gerekirdi.
sonuçta doktor, yani bağlı olduğu başka kurumlara da hesap vermesi gerekir.

o izinler olmadan, bunlar zaten yapılamaz.

olur da kenarda köşede, ses getirmeyen ve ünlü olmayan bir doktor yaptı diyelim, elbette davacı olma hakkınız var.
hasta-doktor gizliliği var her şeyden önce.

Elbette izin alınıyordur.

Ancak danışan yine de travmatize olursa... Herhangi bir şikayet hakkı yok mu?

Belki de ben etik olarak bu vakaların diziye çevrilmesinden rahatsız oluyorum. Fazlaca empati yapıyor olabilirim.

izin verdikten sonra bir hakkınızın kalacağını sanmıyorum.

danışan travmatize oluyorsa, izlememe seçeneği mevcut.
aynı zamanda travmatize olacağını düşünüyorsa, izin vermeme hakkı da var zaten.
izin verirken bunları etraflıca düşünmek lazım.

ayrıca hikâyesini paylaşmak bazı insanlara iyi de gelebilir.
paylaşmanın dışında, birilerinin iç dünyasına dokunduğunu hissederse, birilerini düşündürür, benzer şeyler yaşayanlara bir fikir verirse, bu danışan için de iyi olabilir.
yani illa travmatize olmak zorunda değil.

oturulur konuşulur, sözleşmeler imzalanır konu kapanılır. travmatize falan yok öyle bir şey. bahsettiğin kişi kim bilmiyordum biraz baktım da dizi senaristiymiş ve sözde bazı gerçek hayat hikayelerini uyarlıyormuş. normalinin 4-5 katı hikayeleştirilip dramatize ediliyor. ayrıca kendi bir hikayemi anlatıp karşı tarafında onayını almış durumda olsaydım, ya ben yeteri olgunlukta ve seviyede biri olurdum ya da karşı taraf beni ciddiye almaz hikayemi değerlendirmezdi. vasat veya ortalama altı kişilerin vaka-hikayelerini ti'ye almıyorlardır muhtemelen. dediğiniz şey de olmuyordur.

başta ki "oturulur konuşulur, sözleşmeler imzalanır konu kapanılır" kısmının sonuna; hayır herhangi bir dava açma, bölümü yayından kaldırma vs gibi bir hakkın olmaz

kitap yazılırken büyük ihtimal izin alınmıştır. ama açıkçası dizilerde tekrardan izin alındı mı ben de çok merak ediyorum, çünkü ikisi bence bayağı farklı şeyler. kitaplar genelde insanlara faydalı olsun vs diye izin verilir gerçi kitaplarında da o fayda güdülmemiş pek. ilk görüp okduğumda bunu nasıl bir psikiyatrist yazmış, vaka değil de dedikodu anlatır gibi demiştim. her neyse misal kitap yazılacak diye izin verdiniz ama sonra artık kitabın telifi onda da diye geniş geniş dizi yaptıysa ve 80 milyonun izleyip üzerine beyanlarda bulunduğu bir iş haline geldiyse çok rahatsız edici olabilir bence. etki büyüklüğü çok farklı. tabii bu arada senaryoları gülseren hanım yazmıyor, dizilerin senaristleri var, öyküyü alıp senaryolaştırıyorlar, gülseren budayıcıoğlu ve sanırım ekibinden psikologlar danışmanlık veriyor. bu arada kitap yazılırken de kişileri tanıtıcı unsurlar, örneğin isimler, nereli olduğu atıyorum kardeş sayısı, mesleği gibi şeyler değiştiriliyor. ama diziye çekilirken iyice değişikliğe gidiliyor tabii senaristlerle beraber. örneğin bu işteki ilk çalışma sanırım istanbullu gelindi, onun kitapla hiç ilgisi yok neredeyse. ve oradaki psikoterapi sahneleri gayet iyiydi, kesin o sahneler için başka birinden destek aldılar, gülserenin tarzı değil zira, kırmızı odada görüyoruz tarzını ajkhdkajs

bildiğim kadarıyla "...x'den esinlenilmiştir ibaresi" yer alır böyle dizi ve filmlerde. örneğin kitapta masumlar apartmanının uyarlandığı bölümde kız kardeşler dindar insanlar, abdest almayla ilgili yerler var. sanırım en küçük kardeş memurdu ama dizide öğrenci. dizideki erkek karakter ve ona bağlı diğer karakterler yok. dolayısıyla danışan, "benim hikayem birebir anlatılıyor" tarzında bir itiraz yapamaz gibi.

Yok arkadaşlar benim hikayem kırmızı oda'ya çıkmadı :D Gülseren Hanım'ın seans ücretlerini ödeyebilecek kadar param yok. Sadece dizileri izlerken, sosyal medya yorumlarını okurken olayların gerçek kahramanlarıyla/gülseren hanım'ın danışanlarıyla ilgili düşünceye daldım. :D

Psikiyatri derneğine gerçek hikaye değil demiş.
psikiyatri.org.tr
İşine gelince gerçek bi hikaye, işine gelince yok yok gerçek değil diye açıklama yapıyor.
Muhtemelen hukuki süreçte de bir yolunu bulur, ekmeği ile oynatmaz.
Allah utandırmasın diyoruz.

bu ulkede her sey olur.

Olmaz diye bir sey yok tabii ama hic sanmiyorum. Ilgili vergi kavramsal olarak gelir uzerinden yapilan bir vergi bu arada. Kripto paralarin ise mevcut gelir siniflandirmalarindan hangisine girecegi yorumu yapilmis degil. Yani eger buradan bir gelir sozkonusu ise zaten vergilendirmeye tabidir denebilir ancak ne nasil bunun belirli olmamasi gecmis vergi donemlerine yonelik olasi bir incelemenin altini biraz bosaltir acikcasi. Zaten takibi zor bir mesele oldugu icin yorum yapildiktan sonra borsalar uzerinden islem aninda vergilendirmeye calisacaklardir.

Olabilir

normalde tabi olmaz ama daha geçen ay kurumlar vergisi düzenlemesi değişti, geçmişe yönelik vergi durumu çıkarıldı. o yüzden hem teorik olarak hem pratik olarak mümkün.

hayır

Türkiye'de bile herhangi bir konuda geriye dönük işlem olmaz.

devlet banka hesabına tl veya döviz olarak geçirdiğiniz anda "hayrola bu para nereden geldi, kaynağı nedir" diye sorabilir. böyle bir vergi çıkarması durumunda ilk başta af filan getirir muhtemelen barış altında düşük bir vergi ile başlarlar sonra gerisi gelir. olmaz diye bir şey yok

Vergi tanim olarak zaten geriye donuk bir kavramdir.
Gelecegine vergi odemezsin gecmisteki gelirlerine vergi gelir.

Bana 5 sene onceki net maasim icin(vergi kacirmam imkansiz net aliyorum) ceza geldi. Benim gibi 100binlerce kisi var.

eksisozluk.com

Bitcoinle ilgili yazdigimda da bana ceza geldi diye mesaj atanlar oluyor.
Sonucta bu bir gelirdir ve vergisi vardir.

Kanun cikarsa odeyecegin vergi duser ya da sifirlanir. Kanunda tanimi yoksa(su an yok) en tepeden odetirler, ustune de usulsuzluk cezalari gelir.

Mesela borsa gelirine vergi istemez devlet cunku kanuna nunu istisna olarak eklemis.
ama amerikan borsasindan ettigin geliri beyan etmeni ister.
Borsada para kazan vergi odemezsin, ayni borsadan fon al tamamen ayni geliri kazan %10 vergi keser.

gecmise donuk islem olmaz diyenler ya turkiye'de yasamiyor ya da henuz para kazanmiyor :) divit'in bahsettigi olay benim de basima geldi. 2019'da pasa pasa odettirdiler 2016'da degistirdigim isin o zaman yururlukte olmayan vergisini faiziyle birlikte.

Arkadaslar o olay kazancinizdan verilmesi gereken vergiyi zamaninda vermemis olmanizdan kaynaklaniyor. Is degistirdikten sonra yeni ise baslangicta o sene sanki hic geliriniz olmamis gibi baslatmislar sizi ki aslinda var. Yani gecmise yonelik bir yasa degisikligi ya da temel esas degisikligi yok o olayda. Gecmiste yapilmayan incelemenin yapilmasi var. Bu size garip geliyor cunku sizin bireysel vergi muhasebinizi sirketin muhasebecisi sizin adiniza yapiyor. Halbuki gelir vergisi beyan esasina dayalidir. Maasinizi tamamen elden alip vergisini sonra beyan ediyor olsaydiginiz bunu demeyecektiniz.

@duna yasal kismini herkes biliyor ama o vergi 2016'ya kadar 1 kisiden bile alinmamistir.
Cunku maliye sgk ile entegre degildi. Milyon yildir kimse oyle bir vergi odemedi.

Ikincisi, vergiyi yiyen kisi sirket. Devlet vergiyi yemesi imkansz olan isciden kesme yoluna gitti.
Hem de ustune faiz koyarak.
Ben zaten net maas almisim aradaki farki yemem imkansiz. Brut alsak hadi neyse.

Yani devlet bir alacagi gozune kestirdiyse alir. Gerekirse coin borsasiyla entegrasyon yapar yine alir.
Sen o isten zarar ettiysen bile banane kardesim otur beyan hazirla der hesabi da sana yaptirir yine alir.

Vergisiz teknokentte calisanlara bile ceza geldi gidip ugrastilar.

@divi, Genel hissiyata katiliyorum. Almaya karar verirse gerekirse en ust limitten odemis olman gerektigine hukum verip tahsilata baslayabilir ve bizim sistemde kimsenin bir sey deme hakki yok. Diger yandan o olayda vergi senin vergin, muhatap sensin. Sirkette eksiklik varsa onu senin sirketle cozmen beklenir. Bu soruda da x yil once (x<5) kazanc saglamissiniz verginiz nerede denebilir. Bu noktada oncelikli sorun tespit. Maliyenin bir devlet kurumu olan sgk ile entegre olmasiyla kucuklu buyuklu ,farkli bolgelerde kurulu, kimi zaman ne idugu belirsiz borsalarla entegre olmasi farkli surecler. Su an boyle bir entegrasyon projesi yok. Akla yatkin dogal akis, buradaki bankalarla calisan borsalara yasal sorumluluk yuklenmesi vesilesiyle kullanicilarinin vergilerini borsalarin tahsil etmeye baslamasi olur ki bunun olmasi icin once nasil olacaginin derli toplu bir resmi onerisi ve bu konuda vergisel bir yorum yapilmis olmasi gerekiyor. Bunlar da henuz hazir degil. Zira yeni bir kavram. Ingiliz hukumeti birkac adim otesinde isletmelerin kripto para kullanilmasini vergi acisindan ele alan hukumlerini daha dun yayinladi. Bunlar yayginlastikca bizimkiler de degerlendirmelerini benzer sekilde yapacaktir.

Yok orada soyle bir sacmalik var, vergi benim vergim ama hayatin olagan akisinda onu sirket kesip oduyor.
50-100 yil boyle gitmis.

Hatta bu devletin isine geliyor boylece kimse odedigi vergiyi gormuyor ve sinirlenmiyor.
Hadi herkes brut yatirsin desin ben raziyim diyebiliyorlarsa.

Adam vergiyi ben belgesini(matrah) verdigim halde gidip dusukten yatirmis, gib bunu boyle yap diye ozelge cikarmis 2011'de.
Sonra diyor ki hani benim vergim.
E ben sana vermisim belgeyi ben mi dedim eksik yatir diye. Para bende degil ki vereyim.

Sirkete soruyorum ymm oyle dedi diyor, ymm de hakli cunku adama kaldigi yerden yatir dememissin.


Neyse konudan kopmayalim, coin olayin entegrasyona hic gerek yok bankaya x tl girdiyse devlet hani bunun vergisi diyor aninda takiliyor masak raporlarina.
Su an ses cikarmamalari ilginc 5 sene olayini bekleyip son anda darbe vuracaklar bence.

Instagram satislarina da hic ceza kestiklerini duymadim muhtemelen iyice yayilinca zaman asimina ugramadan patlatacaklar hepsini.
Adamin 1 milyon takipcisi var gunde binlerce ciro yapiyor muhtemelen sirket bile acmamistir ama ceza yemiyor.

Bu arada ben vergi iadesi de aldim. Basvurduktan sonra 1 yilda yatirdilar. faiz hani haci abi ben de size usulsuzluk keseyim mi diyemedik :)

Kovulan herkesin tazminatindan vergi kesiyorlar itiraz edince 1 yil inceleyip geri veriyorlar. Itiraz etmezsen iade yok :)

Masak daha cok suc gelirleri ile ilgilenen bir birim tabii. Yani vergi incelemesi yapmiyor olmali. Dun maliyenin kripto para borsalarindan tum musterilerin bilgilerini istedigini belirten haberler cikti. Istenen bilgiler arasinda mevcut portfoyun stok durumu hakkinda bilgiler de var. Bunun da masak ile ilgili olmasi olasi cunku vergi incelemesi icin tek seferlik stok veri yeterli degil.

Kapana kısılmış hissediyorum. Şöyle ki, ne hissettiğimi düşündüğüm anda daralıyorum. Sorunu görünce bile kötü oldum, ne hissettiğimi anlamak bile istemiyorum. Hislerimden yapılan bi kafese koymuşlar gibi.

Var olmamak istiyorum ben, kuş gibi hafif hissetmek istiyorum. Sıfır sorumluluk, sıfır beklenti. İçime oturan öküz değil de, kendi varlığım altında eziliyorum.

Ben de daha ne kadar kötüye gidecek? diye soruyorum kendime. Hiçbir şey beni şaşırtmıyor artık. Sıradaki ne? diyorum.

Her zaman daha kötüye gidiyor, sadece bir yerden sonra kabuk bağladıysan eskisi kadar acı hissetmiyorsun. Ama kabuk bağlayan deri yumuşaklığı da hissetmez. O noktadan sonra iyiye gitse bile bunu hissetmek çok zor hale geliyor.

2 adet zalto bardagim kirilmis bilasik makinesinde. Ne okuzu, deve oturdu deve. Nasil uyurum bu gece...

gecenin şu saatini bana ömürbillah tiksindiğim borsaymış coin'miş filan bunları "acaba mı" diye araştırtan mahluklara lanet ederek geçiriyorum.

İçimde oturan öküzden ziyade, beynimin içinde büyüyen obez bi fil var gibi. Beynimin kafa tasımdan fırlayacağını düşünüyorum. Düşünmekten. İşin içinden çıkamamaktan ötürü. Kafam devamlı sıcak gibi. Buzdolabına sokup dondurmak istiyorum. Hıyırlısı :)

Sürekli sınanıyor gibi gerginim. Genellikle gergin hissediyorum.

Ben de gündemden dolayı öfkeli ve umutsuzum, cuma gecesinden başlayan istanbul sözleşmesi, mb başkanı değişimi, tüm haftasonu gergindim

sildirme kalsın çok önce ifşa fotoğrafını görmüştüm çok güzel suratın vardı belli olmuyordu

Ama sildirecem diyorsan 5 kuruş büyüklüğünde bir lekeyi tek seansta yapabiliyorlar, önce bir cildiyeye göster randevu alıp

Bu ben aynı çil gibi. Kabarık ya da et beni gibi değil. O yüzden cerrahi bir yönteme başvurmak istemem muhtemelen. Et beni gibi olsaydı düşünebilirdim.

Lazer ile de benler yok edilebiliyor.

Değil aşı, aspirin bile getiremez.

öyle bir şey imkansız. devlet ne kadar alırsa o kadar.

Tabii ki gelecek ve VİP hastalara yapılacak. Hatta devletten önce oralara gelecek.
Devlet hastanelerinde ücretsiz yapılan her türlü aşı da özel hastanelere ayrıca geliyor ve istersen ücreti mukabili yaptırabiliyorsun. Çocukluk aşıları, grip aşıları, hpv aşıları,zatüree aşısı, hepatit aşısı gibi. Neden bu aşının özel bir statüsü olsun ki.

Benim bu soruyu sorma amacım şuydu; olur da devlet eliyle ilaç temin edilemezse, özel hastaneler kendi başlarına aşı sipariş edebilir mi?

Bugün aynı soruyu Nevşin Mengü de sormuş. Uzmanın verdiği yanıt, devlet eliyle sipariş edileceği yönünde. youtu.be

Vapurla anadolu yakasına geçsen? Trafik sorunun azalır.

Gayrettepe metro'dan 4 levent'e gidip, oradan e-3'e binmek en mantıklı olanı. www.iett.istanbul 4 levent'ten 7.10 ve 7.30'da kalkan seferlerden birine binersiniz uçağın saatine göre.

Alkol oranının yüksek olması sadece ellerine zarar verir, daha fazla alkol daha hijyenik diye bir kural yok, sabunla bile elimine edilebilen bir şey neticede bu virüs. Ellerini düşünüyorsan daha cilt dostu ürünlere yönel derim.

rebul lavanda kolonya. su sabun..

avoiding the puddle+1
dezenfektan pek kullanmıyorum, kullandığımın da markasını unuttum şimdi.

sürekli elimi yıkıyorum, gerekirse kolonya kullanıyorum.

Blatta hiberna +1

Maratemi biz üretiyoruz o yüzden adım başı her yerde, tüm masalarda var. Herkes çok memnun ama benim nefesimi tıkıyor kokusu ve ellerimde egzama oldu. (Ama normalde de cildim hassas zaten)

Dezenfektan kullanacağım zaman bunu kullanıyorum. Kokusu hoş bile denebilir, ellerime de zarar vermiyor. www.hepsiburada.com

Promast el dezenfektani. Deodorantli ve el kremi nemlendiricili.

Kendim yapıyorum

Bebak'tan memnun kaldım ben de ama sadece dışarıdayken ve ellerimi yıkama şansım yoksa kullanıyorum.

hic bir dezenfektan su ve sabunun verdigi temizlik hissini vermiyor, ama disaridayken mecburen kullaniyoruz, ben nilco kullaniyorum, memnunum. isletmelerin kapilarina koyduklarini da kullanmiyorum onlara da guvenemiyorum, suyla karistirmis olabilirler ya da hijyenik doldurulmamis olabilir diye dusunuyorum

www.hepsiburada.com

Avoiding the puddle +1. Yeterli alkol derecesinde olmasi yeterli cunku alkol ayni zamanda deriye de zarar veriyor. Zaten kolonya kullaniminin gittikce azalmasinin sebebi buydu hatirlarsaniz.

Maratem

www.hepsiburada.com

şunu taşıyorum. %70 alkol, gerçekten vodka gibi hahah. Ellerime bi zarar vermedi ama kişiden kişiye değişiyor, kiminin elleri soyulmuş falan. Ben dışarıdayken günde 3-4 kez bununla ovuşturuyorum sanırım.

Alkollü dezenfektan için %70 optimum orandır. Daha yükseğe çıkınca dezenfekte edici özelliğini kaybetmeye başlar.

kesinlikle haklisin. son 15 sene bence.

Ben 90larin başında ankarada öğrenciydim ve demirtepede ustgecidin ayağında bir pavyon vardı. Sonra 2008lerde o pavyonu gittim ziyaret ettim, yabancı kadınlar çalışıyordu.
Demek ki öyle 15-20 senenin olayi degil daha eskidir.

Ulustakiler de aynıdır bu arada. Misal pavyonun sahibiyle tanışmıştım orduluydu ve komi olarak ise girip pavyonu almış . Yani birkaç yılla olacak iş değil.

2004te ogrenciyken ulusta kaliyordum, pavyonlar dolup tasiyordu yine.

Behzat c, Blutv belgeseli vs derken ilgisi olmayan insanlara da ulasti sadece.

kesin bir tarih verilemez ama 90lar diye geciyor.

ankara'nın simgelerinden biriydi her daim. 90'larda bile bilinirdi. siz biraz steril yetişmişsiniz muhtemelen.

1980'li yıllarda çekilen bazı filmlerde bile rastalnıyor bu kültüre, 90'lardan bile eski demek ki.

Babamın 80'lerin başında üniversite okumaya geldiği zamanlardan anıları var. Yani ne kadar meşhur bilemiyorum ama o zamanlar da varmış öyle olaylar.

@ben adam Ankara'yi soruyor, tr'deki ilk pavyonu degil

Son 10-15 senede olan sosyal medyanın ve paylaşım sitelerinin yaygınlaşması ile buralardan videoların ve görüntülerin rahat rahat paylaşılıyor olması. Dolayısıyla görünürlük elde edildi. Gitmeyen adam bile o videolardan az çok neler var, görebiliyor.

Sarı Tutku'yu hepimiz biliyoruz. Kaçımız gerçek hayatta gördü? Çok azdır. Ama biliriz. Sebep, videoları.

Ya Kemal Sunal'ın geç dönem filmlerinden "Düttürü Dünya"yı izleseydiniz bu soruyu sormazdınız. Ankara'nın 80'lerdeki halini, Bentderesi, Ulus, Kızılay ve daha nice yerleri görürsünüz. Sandalyeyle güreş sahnesi ve yıllar önceden beri var olan "Oku kızım da memur ol" sözü filme dair en çok sevdiklerim. Dramdır, Kemal Sunal'ın en güzel dram filmidir bana kalırsa, acil izleyiniz.

www.youtube.com

şöyle bir şey anlatayım;
2006 yılında cep telefonu ile gizlice sahneyi video çekmeye çalışan adamı 4-5 kişi feci şekilde döverek dışarı atmıştı.. şimdi pavyona gidip story atmayanları dövüyorlar.. değişen tek şey sosyal medya etkisi ile reklam gücü.

bu alem eskiden beri pislikti zaten. facebook ile başladı şimdi instagram ile hız kesmeden devam ediyor bu olay. eskinden pavyonda çalışan kızların ne adı ne sanı bilinirdi, devlet sırrı gibi saklarlardı. şimdi mekanları kons çalıştırıken takipçi sayısına bakıyor. sosyal medya ekibi ile fan sayfaları kurduruyorlar.bu sayede hiç alakası olmayan insanların bile bu pavyonların ortamından haberdar, yaratılan bu ilgi sayesinde hiç gelmeyen tipleri bile merak edip geliyor. haa tabi bu ortamları acayip seven bir iç anadolu abaza ve ergen tayfada var.

eski evde bundan kullanıyodum, gayet memnundum.

www.hepsiburada.com

Bir kullanıcı yorumunda xiaomi marka olanının kablonet'le kullanılamadığı yazıyordu. Siz kablonetle kullandınız mı?

wifi'nin kabloneti ttneti olmaz.

kablonet ile adsl ve fiber modemler farklıdır sadece.

Kablonet ve superonline ile tp-link in menzil arttırıcısını kullandım gayet sorunsuz ve verimli çalışıyor.

benzer modeli : www.hepsiburada.com


a101 de satılıyor olması lazım

www.teknosa.com

Arkadaşlar, önerilerinize çok teşekkürler. Önerileriniz sonucu TP-Link RE200 aldım. Şu an sorunsuz kullanıyoruz ^_^ Başka arayanlar da görsünler diye paylaşmak istedim. www.teknosa.com

İşin yerine sevdiklerine, sevdiğin şeylere odaklansan?

@antihero, fakat hayatımı değiştirmek için de bu zamanı iyi kullanmam çalışmam gerekiyor. Bu bir yılı çok iyi kullanmam gerek...

Anladım. Şöyle yapabilirsin o halde. Kendine üç beş gün zaman tanı. O sırada planlamanı yap. Mesela de ki pazartesiden sonra bu plana uyacağım. Artık miskinlik yok. Psikolojik olarak hazırla kendini yani. Plan haricinde işin başına oturma. Ama belirkediğin gün gelince de plana harfiyen uy.

senelerce planlı yaşamaya alıştığın için şu an onun sorununu yaşıyorsun gibi. bence de bir program yaparsan kendine daha çabuk uyum sağlayabilirsin. örneğin 8de kalkıp 9a kadar yoga, sonrasında duş ve işe başlama gibi gibi

who'nun yayınladığı vaka tanımı çok net. testin pozitif ise belirti göster ya da gösterme "case" olarak sayılıyor.

dünyada bu kadar saçma bir ayrım yok bakan sadece halkı kandırmak için kullanmış.

who'ya da verileri bu şekilde verdiler. o büyük sıkıntı.

Ben şu ana kadar bu saçmalığı bi tek Türkiyede gördüm ama başka üçüncü dünya ülkelerinde durum nasıl hepsini bilmiyorum.

@duyurukullanıcısı, büyük sıkıntı derken? who'ya verileri bu şekilde bildirmemiz herhangi bir yaptırıma sebep olabilir mi ileride?

Fransa'da ölen insanları bile test edip pozitif yazıyorlar.
Üstüne arkadasim ocak gibi hasta oldu ciddi ama o dönemler covid yok.
Sonrasında hastaneden aramislar siz o dönem covidmissiniz, önceden benzer semptomlari gösteren kisilerin örneklerini tekrar inceliyoruz dediler.

Su an fransa'nin websitesinde pozitif vaka, hastanede total, yeni hastaneye yatan, yogun bakim, iyilesen ayri ayri yaziyor.

havalandırınca üzerinde toplanan olası virüslerin gittiği bilgisine nasıl ulaştınız onu merak ettim. öyle olsa açık alandaki kapı kolları, otobüs duraklarına falan elleyince de elimizi yıkamamıza gerek kalmazdı sanırım?

maskelerin sterilezasyonu için özel ışıklar falan var. havalandırarak olası virüsler gitmez.

o maskeler de ayrıca 1 günlük. ikinci güne temizlenmeden kullanılmaması gerekli.

Cdc en kötü durumlarda bile en fazla 5 kere kullanılmasını tavsiye ediyor. Yapısal olarak geçirmezlik gidiyor. Yanlış bir güvenlik hissine kapılmaktansa normal maske kullanın daha iyi.

Kişiye özel de oluyor şablon da oluyor. Bu hocayla iletisiminize bağlı biraz. Bir hocam bana sen yaz getir okuyup imzalayayim demisti:/ kendi referans mektubumu yazmak komik ve değişik olmuştu.

Bence ne için istediğinize göre yazma şekilleri değişebilir. Ülkemizde lisansüstünde referansların çoğu formalite. o tarz bir şey ise uğraşmak istememiştir. ama y.dışı için falan değişebilir bilemiyorum. belki hocanın tarzı odur neresi olursa olsun şablonu yapıştırabilir.

Kandilli'nin deprem bilgi sistemi uygulaması var benim telefonda.

keşan a bağlı erikli,yaylaköy, gökçetepe ve keşan ı tavsiye ederim. balıkesir e bağlı gönen de olur.

Direkt yer ismi veremeyeceğim ama kesinlikle Trakya bölgesinde bir yer bakın derim.

Bademler Köyü / Urla
www.journavel.com

geyikli'ye bir bakin derim.

direkt Gelibolu'ya bakın derim. kayın validem de emekli, hep hayali bir sahil kasabasında emekliliğini geçirmekti. 5 yıl önce evini satıp Gelibolu'dan ev aldı oraya yerleşti. iyi ki gelmişim diyor, çok mutlu. biz de çok seviyoruz orayı, hem yazlık hem kışlık çok keyifli bir yer.

Şuraya sorabilirsiniz, belki vardır: g.page

Şurada da olabilir: goo.gl

Leffe'lerin ithalat hakkı şu an Efes'te, Blonde ve Brune getiriyor ama maalesef Radieuse getirmeyi tercih etmiyor.

Mısırlı Ahmet - 2 yaşa ders veriyorlar mı bilmiyorum.
www.facebook.com

instagram.com

ilaçlı banyo gibi şeyler kedi için tehlikeli.
pire damlaları bile bazen zehirleyebiliyor.
evde yapmanız daha da tehlikeli olur.
yine de bilen varsa yazar belki, detayına hakim değilim.

pire damlasını özellikle yazları iki ayda bir yapıp kedinin pirelenmesini beklemezseniz bu sorun ortadan kalkar.
pire damlası olarak da stronghold yaptırın.
frontline yapıyorlarsa o maalesef kıramıyor var olan pireleri.
ve kısa aralıklarla tekrar edin.

O banyonun ozel karisimlari oluyor, kilosuna gore ayarlaniyor. Veterinere danismadan yapmayin

Işık kirliliği olan bir yerde görmen zaten imkansız. Gözlem için şehir dışında kamp şart.

Hiçbiri mümkün değil, belki Facebook bi ofis açar ama Twitter konuyla ilgili muhatap bile olmaz gibime geliyor. Yani ne ofis açar ne de Türkiye'de veri tutar, bu veri tutma işini de hiçbiri yapmaz bu arada. Bant genişliği daraltılabilir ama bu zaten bizimle ilgili bir durum.

bu yasalarla mümkün değil hiç birisi, ofis kesinlikle açmazlar türkiyeye, sonu anca paypal gibi olur türkiyeye kapatırlar kapıyı.

Türkiye’de ofis açmaları demek Türkiye yasalarına tabii olmaları demek. Yasalara uymazsanız ceza veririz hatta faaliyetlerinizi durduruz demek. E diktatör yasalarına uymayacaklarına göre ofis de açmazlar. Açsalar da uymazlar. Kısır bir döngü var yani ortada.

paypal gibi olur

AKP kovmuyor da onlar işbirliği yapmıyor gibi göstermek için dönecek dümen.

Twitter, Facebook gibi platformlar kullanıcı verilerine sahip çıkmazlar ise değerlerini kaybeder. O yüzden Türkiye'nin her şeye hakim olmak istediği koşullarını karşılama gibi bir ihtimal yok. O sebepten Türkiye bunları istiyor ve dolaylı yoldan s.git diyor.

Yasa geçer ve şartlar buyrulur. Ardından HPD'li vekillerin twitlerini silmeyen hain Twitter hakkında haberler servis edilir ve Twitter Türkiye'deki faaliyetlerini durdurur.

Elimizdeki son objektif medya ve örgütlenme aracı olan sosyal medya da yasaklandıktan sonra seçimlerde verilmeyen oyların ve yapılan usulsüzlüklerin önemi kalmayacak çünkü tek bilgi kaynağı A Haber olacak.

Sene sonuna kadar gerçekleşmesini bekliyorum.

uygulanamaz, sosyal medya sitelerinin bant genişliği daraltılır. millet vpn kullanır ve protesto gösterileri başlar.

Finish makine temizleyici sıvı kullanıyorum. Genelde 2’li paket halinde indirimli satılıyor. O şekilde alıp, ortalama 6 ayda bir, bir tanesini koyuyorum makineye. Bu 6 ayda bir yapışım bilinçli değil bu arada. Belki daha sık koymak gerekiyordur.

normalde bulaşık makinenizi kullanma sıklığına göre ayarlarsanız iyi olur. makineyi her gün/gün aşırı kullanıyorsanız 10/15 günde bir (bulaşıkları ne kadar kirli koyduğunuza göre değişir) filtre temizliği, ayda bir de makine temizleyici tabletle temizlik yapabilirsiniz.

ben bunu rutin haline getirdiğim için bir çok markanın makine temizleyicisinden denedim. en son geçenlerde mintax marka makine temizleyici tablet görüp almıştım ucuz diye. denedim ve gayette memnun kaldım. pahalı şeyler kullanmana gerek yok bence.

Apaçi daha çok Tofaş Şahin tarzındaki arabaları kullananlara deniliyor. Sadece o yeterli değil. O tarzdaki arabaları kullanırken leş müzikler dinleyen, drift yapmaya çalışan kişiler apaçi oluyor. BMW daha çok kıro, nargile içen, biraz daha zengin kişiler için kullanılıyor. Normalde apaçiler ilk görüşte saçlarından tanınırlar ama onların soyu 10 yıl kadar önce tükendi. BMW ile apaçi olmanın çok ilgisi yok.

Sanırım ilk çıkış zamanı EMO tarzının bizdeki kekolara uyarlanan saç modeliyle oldu, 10 yıl belki biraz daha zaman önce bi ara EMO'lar türedi. Saçları, aksesuarları ve kıyafetleri farklıydı.

Bizdeki kekolar buna ayak uydurmaya çalışınca ortaya şuna benzer görüntüler çıktı;

www.egedesonsoz.com

Bu tiplere de millet apaçi demeye başladı, bunun üzerine de o saçma müzik eşliğinde saçma dans edenler buna apaçi dansı adını verdi.

Aslında bu tür her zaman vardı, zaman zaman evrim geçirip farklı isimlerle anılmaya başlandı.

Sonradan da genç yaştaki magandalara bu apaçi yakıştırmasını yapmaya başladık. Barzo, keko, apaçi vs.

Peki ne yapar apaçi? Apaçi diyince aklımıza ne geliyor şimdi?

Bunun cevabı için biraz instagram ve tiktok'ta sörf yapmak lazım.

zara

ayrica trenyolda da bi suru var

Neredeyse bütün mağazalarda var bu elbiselerden. En basitinden Koton'da bile bulunabilir.

Cuma akşamı

Ben hafta sonu dediğimde c.tesi-pazar günlerini kastediyorum. İlk kez bugün duydum hafta sonu denince cuma akşamının kastedildiğini. Size de sormak istedim.

cuma aksami ama cuma gunu daha sabahtan mutlu hissetmeye baslarim ben.

Maalesef c.tesi başlıyor. Cuma labdan geç çıkınca eve geldiğimde çoktan yamuk yumuk olmuş oluyorum.

hafta sonunu cuma başlatan insan cuma akşamını değerlendiren insandır denebilir genelde. bıçkın zamanlarımda ben en çok cuma çıkmalarını severdim çünkü sonrasında ayılmak için 1 günden fazlasına ihtiyacım oluyordu. sonra iş hayatına girip cuma eve geldiğimde yorgun hissetmeye başladığımdan beri cumayı "ohh yarın erken kalkmak yok" tatili olarak görüyorum.

Cuma gunu son toplanti bittikten sonra baslar, pazar aksam 8 gibi biter. Pazar aksam 8-12 arasi "lanet olsun yarin yine is var" stresi icin ayrilir.

En sevdiğim zaman dilimi cuma akşamları olabilir; bu yüzden benim için de hafta sonları cuma akşamından başlar. Önünde koskoca boş iki gün vardır.

cuma akşamı kesinlikle valla cumartesiden başlıyo benim anksiyetem :D:D

Hafta sonu Cuma 17 ile Pazar 17 arasıdır benim için.

Cuma öglen/ögleden sonra.
Saat 2den sonra calismiyorum cumalari.

Peki "Hafta sonu markete gideceğim." ya da "Hafta sonu konsere gideceğim." dediğinizde cuma akşamını kastettiğiniz oluyor mu?

cuma sabahları daha keyifli gidiyorum işyerine, öğleden sonra da tatil modum başlar.

önerim acil değilse yurt dışına giden bir tanıdığınıza aldırmanız.
türkiye'de inanılmaz artırdılar fiyatları genel olarak sosyal medyada patlayınca, amazon türkiye ve amazon ispanya/italya'dan benzer kalimbaların fiyatlarını karşılaştırabilirsiniz farkı görmek adına. 30 euro'luk bir alet normalde

@tejeve, gerçekten 32 euroluk çalgıyı 500 liraya satıyorlarmış, şimdi farkettim içim acıdı :/

Peki sizin önerdiğiniz bir marka var mıydı?

türkiye'de satılan markalardan bilmiyorum malesef :/, ben de ispanya'ya gitmeyi bekliyorum satın almak için

kurumsal cikisli is laptoplari satan ofisler var. thinkpad, latitude, elitebook gibi bilgisayarlar satiyorlar toptan. onlardan alabildiginiz en yenisi (5-6. nesil en az) alabilirsiniz. ofislerine gidip bakip test ederek alirsiniz. ben daha once bu sekilde alisveris yaptim memnun kaldim.

@içim ürperiyor, gittiğiniz ofisin bilgilerini paylaşabilir misiniz?

Yarın farklı bir türünü kullanacağım umarım iyi olur.

@guitarissimo, Sizin kullanacağınız hangisi acaba?

Bir kac yil once kullanmistim. (Ayni marka degildir muhtemelen) hiiicc sevmemistim. Koku onler diyor ya tamamen yalan, islaniyor ve kaliyor oylece. Boyle olunca da bir de islak talas kokusu ekleniyor. Gerci ben agac pellet olani kullanmis olabilirim, hatırlamıyorum.
Pellet sevmedim ben kisacasi.

çam ağacı granülü

sardunyanın çiçeksi bir kokusu yok daha çok otsu bir koku, hele sulayınca. şu an sardunyaların tam mevsimi çiçekli ve bakımı çok kolay, susuzluğa bakımsızlığa dayanıklı, kendini hemen toparlar, başlangıç için iyi olur

sardunya dayanıklı ve mevsiminde olduğu için tercih edilebilir.
bakımı kolaydır.

yarı gölgeye ve duvar diplerine ortanca. (boduru var, o terasa daha iyi olabilir)
çok güneşli bir bölge varsa begonvil.
hafif esinti elbet oluyordur, petunya ve cam güzeli.
güzel koku için gardenya.
saydıklarımın hepsinin mevsimi şu anda.

sıvı gübre de olur, solucan gübresi de çok iyi geliyor çiçeklere.

Gübre de isirgan otu gübresi ve kahve artigi tavsiye ederim. En ucuz hatta bedavaya toprağınızı beslersiniz.

en önemli şeyi yazmamissiniz: rakım ve konum.

@tabudeviren, İstanbul.

Haritatr.com'a göre rakım 21 m.

Büyütülecek bir şey yok bence. Kendisi oruç tuttuğu için onun da tuttuğunu düşünmüş.

b'ye her şeyi bu kadar ciddiye aldığı için öncelikle sabır dilerim.

a'nın çevresindeki herkes böyle olabilir, dolayısıyla alışkanlıktan söylemiş olabilir. b'nin de bu konuda ağlayıp sızlamaısna hiç gerek yok. teşekkürler desin, sizin de desin. her şeyin altında bir anlam aramasın.

b'yi abartılı bulmuyorum, herkesin müslüman olduğu ön kabulünden rahatsız oluyorum, buna ne var bunda diye yaklaşılması da dahil

Hahahahahaha b kafayı takacak başka bir şey bulamamış muhtemelen.

B hasta bence. Normal değil

B aşırı abartmış, burda takacak bişey yok. Takmasın kafasına B

B abartmış ki ne abartmış. A’nın derin düşünmeden ağız alışkanlığıyla dediğine eminim, yoksa sanmıyorum b’nin orucunu umursasın.

Abartılıyor bence. İyi niyetle karşılaması gerekir. Belki oruç tutmuştur diye düşünerek iyi dilekler sunma şekli olarak görülebilir. Eğer mevzu din dayatmasına evrilirse o zaman ilkin güzelce "ben oruç tutmuyorum" veya uygyn bir açıklamada bulunulabilir. Şu an rahatsız olunacak bir şey yok.

İkisi içinde sosyal çevreyle alakalı.

a kişisinin çevresi bol bol inançlı insanlardan oluşuyorsa dil alışkanlığı bazı kalıplar yer edinmiş olabilir. Zaten ramazanın çok ortalarına geldik geçiyoruz onun için merhaba merhaba gibi olabilir. Bir de türkiye'de inançlı insanların hayal dünyasında TR'de insanlar %99 müslüman ve ibadetini yapıyor gibi saçma bir fantezi olduğundan. Hiç düşünmeyip refleks ile söylemiştir. Şaşmam, ardında kötü niyet aramam.

b kişisi inançsızsa yadırgaması normal. çevresinde inançlı sayısı azsa yadırgaması çok çok normal. ama karşı tarafın istemsizce yaptığını düşünmesinde fayda var. rahatsızlık telefonu alıp ne dedin sen bana demek seviyesine varmadıkça normal bence. sonuçta siz paskalya dönemi ilgili arkadaş "paskalyan kutlu olsun" deseydin o da yadırgardı. yada "noelin kutlu olsun" deseydin yine yadırgardı. Hatta belki o daha rahatsız olup sen ne diyon deyyus diye ters bile yapabilirdi :)

arkadaşlar inançsız kişiler sonuçta duygularından arınmış, dünya görüşü olmayan, midesiz insanlar değil :) inançsızlık bir dünya görüşüdür ve bir müslümana hristiyan geleneği ile hitap nasıl na hoş karşılanmaya müsaitse inançsıza da x dini jargonu ile cevap vermekte rahatsızlık verici olabilir. görüşe saygıya gelince hep inançsızlar inançlara saygıya bekleniyor da inançlılar genelde inançsızlara saygı konusunda otomatik davranışlarına yenik düşebiliyorlar. Dediğim gibi ben de TR'nin %99u inançsız diye düşünsem bende otomatik ona göre davranabilirim. Bu yüzden inançlıların otomatik davranışlarına anlayış gösteriyorum. Ama zorunda değilim, değiliz :) ülkenin %99ı ne yazık ki inançlı değil :) bir çoğu yarın başına iş açmamak için bunu beyan etmiyor. İş açmayacağını bilse ve şak diye değişen bişi olsa kimlikte inanç hanesi o zaman görürdük yüzde 99 inançlımıymış :) ay neyse çok uzattım, özetle iki tarafında davranışında anormallik yok diyor kaçıyorum.

Abartmış. Merak ettim, bir hristiyan Tanrı sizi korusun deyince de rahatsız oluyor musunuz? Yoksa mevzu sadece Müslümanliga karşı bir ateist inancı mi?

çoğunluk oruç tuttuğu için, müslüman bir toplum olduğumuz için, oruç tutmayanlarda bulunsa bile kültürümüzden geldiği için normal bir temenni. Tuhaf olan bu durumun garip karşılanıp yadırganması

Bir hristiyanin Tanri sizi korusun demesinden rahatsiz olmayabilir insan tipki bir muslumanin Allah'in bereketi ustunuze olsun demesinden rahatsiz olmayabilecegi gibi. ikisi de insanin kendi inanci dogrultusunda karsi tarafa iyi niyet sunmasi, inandigi Tanridan karsi tarafin inanci ne olursa olsun onun icin iyilik istemesidir. Ancak Allah kabul etsin demek ayni topraklarda yasiyorsak sen de muslumansin - baska turlusu kabul edilemez, ihtimal disidir- ve ramazan ayinda oldugumuza gore sen de oruc tuttun - Baska turlusu kabul edilemez - anlami tasir. Alin size iki dinde hosgoru ve bir dilde dayatma ornegi.

B tedavi olmalı, gerçekten.

b yasadigi yerin farkinda olmayan biri. kafa gidik. biraz ortamlarda takilirsa olayi cozer.

Eğer b sensen çok üzülürüm :(

yorumları okuduktan sonra b'ye destek vermeye geldim ama nereden tutsan elinde kalıyor.

allah razı olsun b sen bizi güldürdün allah da seni güldürsün.

b: ....
benim iç ses: lann...

tayyip ne derse o oluyor, motivasyon, analiz, plan proje bekleme yani.

faiz lobisi diye uydurduklari kavrama uygun hareket etmek icin faizlerin dusmesi gerekiyordu.

@baldur2, evet anlıyorum ama bir fayda sağlayan oldu mu bu durumdan?

Bir iş yapılıyorsa bir şeylere ya da birilerine fayda sağlaması gerekmez mi? Mesela iş adamları mı kazandı bu durumdan? müteahhitler mi? Kimler? Hangi sektöre yaradı?

ya da hiç kimseye yaramadı mı?

Faiz artırıp azaltmak kuru ayarlamak için değil sadece. Faiz artarsa yatırımcılar kredi çekmez, dolayısıyla ekonomik büyüme olumsuz etkilenir. Faiz düşürmenin motivasyonu daha çok paranın ekonomik döngüye girmesini sağlamak. Bir anlamda dişlileri çalıştırmak anlamı da taşır. Ama bu kadar da kolay değil. Yani dövizin 7.2'ye geldiği bu zamanlarda faiz düşürmek doğru karar mı? Bence değil. baldur2'nin de dediği gibi reis ne derse o oluyor. Yoksa merkez bankasının birincil hedefi tl'nin değerini korumaktır. Bu anlamda faiz artışı beklenirken faiz düşürmek sadece reisin arzularını karşılamak için oluyor.

Kur acisindan degerlendirirsek, faizleri dusurmek zaten kuru azaltacak degil arttiracak bir hamle. Orada bir hata olmus sanirim.

Faiz, paranin o anki degeri (daha dogrusu edinme maliyeti). Bu yukselince, surec icerisinde insanlar (ve sirketler) paralarina daha cok tutunuyor, daha az harcama yapiyor, daha az yatirim yapiyor, issizlik artiyor, enflasyon ve kur azaliyor. Bu dusunce, surec icerisinde insanlar daha cok harcama yapiyor, daha cok yatirim yapiyor, issizlik azaliyor, enflasyon ve kur artiyor. Diger etkenleri sabit varsaydigimizda genel iliski bu.

Hukumetler her yerde her zaman faizi azaltma egiliminde cunku faiz dusunce yukarida saydigim surec (paranin edinme maliyeti azalinca ekonominin hareketlenmesi) onlara oy, destek ve ayaklanmama olarak donuyor. Yan etki enflasyon ileriki, gorunmez bir problem. Ayrica dusuk faizlerin yatirim ve harcama sevkini arttirarak ranti da kolaylastirdigini savunabiliriz. TCMB'nin teorik olarak ozerk ve bagimsiz olma sebebi bu, zira hukumetleri kendi haline biraktiginda enflasyonu goz ardi ederek sifiri tuketme ve en sonda para basarak devaluasyon yapma egiliminde. Bu sebeple, normalde, hukumet buyume sorumlulugunu kendine ustlenirken, diger yandan merkez bankasina paranin degerini koruma sorumlulugu yuklersin.

Ekonomi cok yonlu, bir suru ic ve dis etken var ve her seyi ayni anda kontrol edemiyorsun, bu yuzden pratik cok daha karmasik. Sosyal davranislar ve inanclar da muhakkak bazi seyleri etkiliyor. Ancak isin icine girmeden genel cerceve bu, sanirim ayni zamanda sorular icin aciklayici oldu.

öyle bir şey olduğunu sanmıyorum.

getir'den bu hafta sipariş verdiğimde soracağım ama corona'dan ötürü kapı arkasından sormak da garip olacak.

Direkt kurye'ye aktarıldığı yazıyordu getir'de fakat bunu şirket gelir-gider gibi yapmıyorsa, çalışana prim/maaş öder gibi yapmıyorsa, kuryelerin gelecek sene gelir vergisi beyanında bulunmaları gerekir sanırım

Nevzat aydın vergi kesildiğini söylemişti bu tutardan. Tweetlerine bakabilirsiniz. Verdiğimizin yarısı falan ulaşıyor heralde.

microsft teams

teams ücretli galiba?

yok kullanmadim da bu tur dikdortgen moplarla zemine islemis lekeleri cikaramazsin.

bence viledadan daha iyi, zemine yapışıyor çekerken daha iyi temizliyor

Ar-ge maliyeti oldukca yuksek, kitin kendisi yuksek maliyete sahip degil. Burada bilinmesi gereken en onemli olay ise; ar-ge surecinde kiyas yapabilmek adina elde edilmesi gereken data. Bu datalara sahip olan zumre sizinle bunlari paylasmadikca kiti uretmeniz, uretseniz dahi basarili olmaniz mumkun degil.

Çinden gelen kitlerin başarı oranı %30 deniyor, siz düşünğn işte.

BBC'de okumustum, testin calismasi icin gereken kimyasallarin yogun talepten dolayi ithalatinin zor oldugu yaziyordu.