Ekşi Duyuru

Hocam var ama Narlıdere tarafında. Belki uzak gelebilir.

Bulursan bana da pm atarmısın canım çekti şimdi

Yakın zamanda win7 64 bit'e geçtim bende de donmaya başladı. 32 bite dönmeye useniyorum.

www.kmplayer.com bs'yi döver.

www.imdb.com

buydu sanırsam; ben de denk geldikçe izliyordum.

Şöyle 5-6 ayda bir kırıkları aldırmak gerek mutlaka. Aksi takdirde uzuyor ama sağlıksız uzuyor, sonra düzeltmek için çok daha fazlasını kesmek gerekiyor.

Arkadan toplarsanız daha hızlı uzar.

Şekil alması açısından da sağlıklı uzaması açısından da arada kestirmen iyi olacaktır. Eğer niyetin bakımlı ve uzun bir saçsa mutlaka arada saçı ferahlatmalısın. 5 6 yıldır uzun saçla geziyorum ben. Saçlarıma yaptığım bakımı hatunlar yapmıyordur. :p Utanma, bak saçlarına. Yağlar, kremler, maskeler al. Değerli sonuçta, emek veriliyor o saçlara.

close friends listene eklemiş olabilirsin yanlışlıkla. oradan kaldır.

Yakın arkadaşlar olarak işaretlemişsin onları; yıldızlarını kaldır.

Tekrar kontrol ettim ama hayır yakın arkadaşlarda değiller.

bildiremler al kısmını işaretlediniz yüksek ihtimal.

bilgisayardan profillerine girin arkadaşlar yazan kısma gelince fark edeceksiniz.

Bilgisayardan girince bakayım o zaman. Teşekkürler herkese.

kotan dolmuştur yada yasaklar için vpn, proxy vs..kullanıyorsundur

haci screen shot diye bi teknolojik uygulama var eger daha once duymadiysan :)

crtl + g yap utorrentte. kendi bi optimize etsin programi.

tabi seed'de problem olmadigini var saydim.

@1kota da sıkıntı yok, o programları da indirmedim ama sağol yinede

@2 bilgisayara elimi dahi sürmüyorum yavaşlamadım diye :D telefondayım şu anda
Seed problemi yok, o dediğini deneyeceğim

Modem arayüzünden gelen hıza bakın.

bs player?

Kardesimin basinda cok bekledugumcun, gozlem veriym bi tane

Once hizli sonra uzun aralikli derin nefesler ve en sona uzun araliklktan daha kisa ama yine de uzun aralikli normal nefesler
Bu esnada kaslarda bosalma oluyor, yumuk el acilmasi gibi
Tam uyuyunca da bi kipirdanma

Tamam uyudu.

@1 :) aslında işin biyolojik ya da psikolojikkısmıydı merak ettiğim. Hani ne oluyor, ne algılanıyor ya da bir organ mı devreye giriyor ya da çıkıyor... Ama teşekkür ederim yine de. :)

@2 o şekilde araştırayım

scholar.google.com.tr

@1 kitapta nasıl cezalandırılıyorlar peki?

onu diyorum bende babası gelene kadar ayakta tuttu. 100 küsür gemiyi tek bir hareketle havaya uçurdu ama kimse bir şey demedi. Tyrion olmasaydı kale çok önceden düşecekti ki düşmanın çoğu suya dökülmesine rağmen clegane bile kral muhafızlarını da kralı da si...yim dedi kaçtı. Hani dediğim gibi daha önce tywin tebrik etmişti tyrion'u.

Eğer Dvd alma sebebin donmadan yüksek kalitede izlemek ise torrent kullanarak daha cebinden paketi çıkarıp sigaranı yakmadan diziyi indirebilirsin.

Ha yok ben dvd olaylarını seviyorum yahut televizyonum yalnızca dvd çalıştırıyor diyorsan dvd al tabi

ama durum öyle değilse sana torrent kullanmanı tavsiye ederim. cidden büyük kolaylık.

DVD olayını seviyorum. Belli başlı film ya da dizilerin dvd'lerini topluyorum. Bunun da ilk ikisi var. 3'te olsaydı iyi olurdu. Ayrıca internet sıkıntım var şu ara.

hatırladığım bi köleyi öldürtmedi kalesi dur yarana merhem sürsün dedi o köle karıda onu yarasına sürdüğü bitkilerle zehirledi diye aklımda kaldı

cadı ırzına geçildiği, eşi dostu katledildiği ve tapınağı kirletildiği için intikam aldı, yarayı temizleyeceğim ayağına zehirledi dağ gibi herifi.

o cadı dediğiniz maegi. drogo yaralanınca, ki aldığı yara zehirli bir arakh darbesi mi neydi, kitabı okuyalı çok oldu, khalessi o kadından merhem hazırlamasını istedi. maegi de bir şeyler yaptı ama uyardı drogo'yu sakın bu bandajı çıkarma daha fena olursun, az sabret ama iyileşicek acısa da kaşınsa da yansa da filan dedi. drogo bu durur mu, çıkardı tabi ilk darlanmasında. iltihap gittikçe arttı tabi sonra. maegi asıl intikamını kan büyüsü yaparım, on numero olur kocan düzelir hem diyerek khalessi'nin karnındaki bebesini öldürüp drogo'yu da ruhsuz bitki bişey yaparak aldı.

bazı kahramanlar erken ölmek için yaratılmıştır :P

eğer khal yaşasaydı khaleese nasıl olurdu?

cadı'nın zehirlediğine dair bir şey okuduğumu hatırlamıyorum. muhtemelen drogo'nun sabırsızlanması ve kaderinden öldü.

diriltmenin farklı yöntemleri var ama bir kere öldün mü dönüşün farklı oluyor. %100 aynı insan olarak dönemezsin.

spoiler almadan dizinin olduğu noktaya yetişebilirsin umarım:)

uzun uğraşlar ve badireler sonucunda google'a "laser tag izmir" yazabildim ve hilton fame city'de olduğunu öğrendim.

edit: ayrıca 2012'de 12 dakikası 12 tl, 20 dakikası 20 tl imiş ve 10 kişilik grup halinde gitmek gerekiyormuş.

düzeltme yapalım, 3 kişi de gidebilirsiniz. yalnız h. sonu kalabalık oluyor rezervasyon gerek dediler. bir de 3 kişi ne derece eğlenceli olur onu bilemedim

al gitsin ohh mis,

www.bim.com.tr

Sen çok yanlış anlamışsın olayı.

logitech'in çin işi olanını 60 lira civarına dx.com'dan alabilirsin.
türkçe karakter yok ama tuşlar var. alışınca pek sorun olmuyor.

ayrıntılar: www.mserdark.com

soforler odasi bildigim kadariyla. ise yarar mi bilmem ama

aynı taksiye bi daha bin. içine 3-5 meşe ot/bonzai sakla güzelce. sonra polise ihbar et.

başka taksicilere(farklı duraktan) bu ayrıca korsan da işe çıkıyormuş başkasının arabasıyla de.
korsan taksicilere allah ne verdiyse giriyorlar gözünün yaşına bakmadan

ı ıh.

Avea

avea

kimse yazmamış gibi ben de yazayım: avea

a ve a

aycell ve aria birleşip bir operatör kurmuştu, işte o operatör. arkadaşlar gelince yazarlar...

geldim ve yazıyorum pampa. pek kimselerz bilmez.

avea.

avea

efsane olur,

avea'nın

ccc combo breaker

aycell ve aria

(bkz: liseliler bilmez)

avea

Şimdiye kadar nasıl yazılmaz:
Avea.

avea

avea olabilir ama emin değilim. işin uzmanı biri aydınlatırsa iyi olur.

avea

avea olabilir
hatta kesin bilgi avea , yayalım

avea diye hatırlıyorum

A ve A

avea die bi firma ://

bimcel ne?

lan tamamı büyük harfle yazmamışız: AVEA

saçı uzatıyosun galiba iyice uzayınca kendiliğinden arkaya yatar.

herhangi birşey kullanma saçına çok zarar veriyor ama illa kullaanıcaksan wax veya jöle kullan. sprey çok zarar veriyo.

wax

boyleyse hatta daha gur demissiniz evcillestiremezsiniz o canavarlari. kestirin bence. bunu uzun saci cok seven simdi ilk kez uzatan biri olarak soyluyorum. benim dalgali mesela bunun kadar gur kesinlikle degil ama ehlilestirmek icin cook ugrasiyorum. sizinki.. cook zor

bu saç tipi çok itici bence. kestirsen daha iyi olur gibi.

ruby sparks, www.imdb.com

(bkz: her) var yeni.

Blue is the Warmest Color var yine yeni. Baya güzel.

@evilin bugün d&r da o filmi almıştım elime, sonra alırım diye geri koymuştum :) şimdi mutlaka alacağım

@kapitalist hangi film?

@acccra@bohr o filmleri de edineceğim, teşekkürler

2000'i nasıl ki? ben de şimdiki normal ve king size'lara bayılıyorum.

2000 milenyum vardı. bende ona bayılırdım. tadelle bi süre üretilmedi geçen senelerde. tahminmce başka bir firma aldı ve standart tadelleleri çıkarıyor. (sadece gözlem) :)

edit:(git:arama.hurriyet.com.tr )

kafka'yı almanca, şekspir'i ingilizce, hugo'yu fransızca oku madem.

gider bu böyle.

Bence dili anlamanın yanında kültürünü de tanımak gerekir. Demeye çalıştığım biraz da bu. Orada yazanın altında ki anlamı ve karşıladığı değeri bilmeden sadece o dilde okumanın bir anlamı yok.

Sheakespeare dilini de çok iyi kullanıyor ve adam şair. Orada durum farklı biraz daha.

hayalim diyebilirim. bir 5 6 yıl olmadı 10 yıl icerisinde gerceklestırecegımı umuyorum.

kulturu tanimadan cok sey fark etmez bence de. sinema icin de gecerli.

kafkayi almanca okudugunuzda olaylar bambaska dönüyor. kelime secimlerinden nüanslarina kadar her sey farkli geliyor. türkce olarak da 3 farkli cevirmenden okudum. bordo siyah orta üzeri, can yayinlari daha iyiydi. bariz farklar var. kayip giden cok olay cok anlam var. kültürü tani tanima, adamin hayatini bil bilme, kelimelerin anlamini bilmeniz bile tercümenin veremediklerini veriyor. goethenin siirlerinde cok kayip var mesela. bunlar sadece kültürel kayiptan daha cok, dil kaybi. özellikle siirlerin tercüme edilemedigi düsüncesindeyim. bunun bir alman olup okumakla bir almanca bilen biri olarak okumaktan daha cok, kelimelerin verdiklerini adamin demek istediklerini anlamanizla alakali olduguna inaniyorum.

ha edebi zevktir. bu mantikla giderseniz okumaktan cok dil ögrenmeniz gerekir. öyle beginner olarak da tadi cikmaz zaten.

Ayni dusuncedeyim.anadili ana kulturu olan insanla ne kadar yuksek hakimiyet olsa bile bir yerde takilma oluyor.bugun gecerliligini yitirmis,kullanilmayan bir oge,gormesen duymasan bile buyuklerinden aldigin duyumla haberdar olabiliyorsun ve okudugunda anliyorsun bunu.turkceyi bugunku haline tam hakim olan adama bir romanda,ornek veriyorum "celik comak" diye birseyle karsilassa bununla ilgili ne dusunecek.bu ulkede yasayan herhangi birisi bunu babasindan dedesinden bir sekilde duymustur,bir sonraki nesil buyuk ihtimal duymayacak bile.romanda yasli adamin cocuklugunda celik comak oynarken kor oldugu anlatiliyorsa bunu dili sonradan ogrenene anlatmak zor olsa gerek.okudugumuzu bir sekilde anlariz ama ayni hissiyati almamiz mumkun degil gibi geliyor.

Cocuklukta evdeki kitaplari siradan okurduk.sanki her birini bizim dilimizde yazilmis oldugunu dusunerek.benim cevirinin ne olabilecegine dair ilk fikrimde ingilizceyi ogrenmeye basladigim zamanlardi.bir siir antolojisi okuyordum.hala ezberimdedir can yucel 66.sone cevirisi.orjinal son ikiligi soyle gelir.

Tired with all these,from these would i be gone
Save that,to die,i leave my love alone.

Shakespeare abi boyle dokturmus,cok ingilizce bilmeye gerek yok.orta 1 okur anlar hisseder.can abi bunu soyle yapmis.

Vzgectim bu dunyadan,dunyamdan gectim ama
Seni yanliz komak var,o koyuyor adama.

Kisisel dusuncem kaliteli bir ceviri daha iyidir yonunde.yeni donem cevirilerinde ciddi sikintilar gordugum icinde klasikleri eski basimlardan okumayi tercih ediyorum.

(bkz: traduttore traditore)

hangi metin olursa olsun, bir metnin çevirisinde her zaman kayıplar olur. bu bazen anlamsal, bazen fonetik ahenkle ilgili, bazen de kültüreldir. tabii ki bir insanın her dili bilip o dilden metinler okuması bugün için olanaksız, ama bir metni özgün dilinden okumak her zaman farklıdır.

rusça bilsem hiç durmam okurum. ingilizcem yettiğince kitapları da anadilinde okumayı tercih ediyorum. keşke her dili bilsem de gerçekten yazarı okusam. çünkü okuduklarımız yazardan çok çevirmenler oluyor. iyi bir çevirmen değilse eser rezil oluyor. iyi bir çevirmense de yazarla birebir olmuyor. anadil hafife alınmayacak kadar önemli.

jammer vardı ama sanırım o sinyal bozucu idi

Evet o sinyal bozucu. Benim dediğim aygıt altın dedektörü gibi bir şeydi. Yani bende ki izlenimi buydu :) oda da gezdirip varsa ötüyordu sanırım.

spy bug dedector veya casus böcek bulucu olarak aratırsanız bulabilirsiniz. ebay'de 12 dolara var. daha profesyonel cihazlar daha pahalı olur.

bizim sami abi geçenlerde cinsel yolla dönüşmüş, oluyor yani neden olmasın.

Kondom kullanırsan sıkıntı yaşamazsın. Tabii yine de bilindik, bu işin uzmanı zombilerle birlikte olmanda fayda var. Kenar mahalle zombilerini tercih etme.

Edit: Bildiğim, kendi evinde hizmet veren bir zombi var. Muamelesi de iyi. Özelden numara verebilirim.

1x08 olmalı

spoiler veriyorsun, uyarmıyorsun da. sil bence duyuruyu.

silmeden ben söyleyeyim. 1x10'du dediğin bölüm.

hatta en sonunda çalan parçanın adı da different sword.

yok. aslında yarım yamalak edildi ama çok yarım yamalak. oynaması işkence.

port değil de emulatör sanırım.

geyik.

zaytung haberi falandır tabi. vpn'lerden oranın ip aralığını kullanan vardır da o rakamlar uçuk.

ntv'nin sitesinde öyle bir haber yok. fotoşop

21. bölüm

21 ve 22 imiş.

kültür şoku olabilir mi?

unutkanlık.

"first-language attrition" ?

yok o değildi. Dilimin ucunda ama hatırlayamadım. Tek kelime bir şeydi. Unutkanlık hiç değil.

Acaba asimilasyon gibi bir kavram mı anlatmak istiyorsunuz?

işte o yıpranma için kullanılan bir terim vardı :)

evet asimilasyona benzer bir şeydi

asimile olmak dicem olmicak, evet gidiyim. ^^

Entegrasyon? Adaptasyon?

Yess bence Batuhan buldu :D Ben de rahatladım :D

first language attrition diye söylemiş birisi yukarıda.
atrizyon olarak türkçe'de diş hekimliği camiasında kullanıldığını gördüm google'da şimdi.
kısaca, "atrizyon" olabilir mi diye sıkıyorum tamamen?

dejenerasyon değil. Dejenerasyon yozlaşma anlamına geliyor ve bir ülkenin, milletin kültürünün, dilinin zarar görmesi, insanların onlardan uzaklaşması anlamına geliyor. Benim aradığım kullanılmamaya bağlı bir çeşit zayıflama.

Firs language attrition, ana dilin zayıflaması, yıpranması anlamına geliyor ve değil. Bir anlamda soru sorarken kurduğum cümlenin ingilizcesi oluyor.

first language attrition ya da "second" vs için de geçerli oluyormuş; tam da bu değil mi yav işte?
en.wikipedia.org

yani şurayı okuyunca, ben tam olarak "mm ne deniyordu" sorusunu soran birisini canlandırdım.
hatta şöyle bir olay varmış:
www.omniglot.com

"Indeed, language is maintained through a continuous process of repetition and imitation and I have noticed that, if I'm not careful, my French weakens and English tends to pollute it, in several ways:

Language mixing: an English word replacing a French one
Syntactic interference: use of English structures which wouldn't necessarily be used in French (for example, the passive voice, which is more common in English than in French)
General ability to pronounce words correctly (both languages seem to use different muscles, and my French-speaking muscles can get a bit out of shape)
Literal translation of an English expression into French
Static vocabulary: missing out on the evolution of French
Cultural references: when referring to shared codes or experiences, the use of English referents in French."

yani "mm ne deniyordu" demek buradaki ilk maddenin -language mixing- içerisinde bir şey değil mi?

bahsettiğiniz o tek kelimelik tabiri ben de merak ettim. ilgisi birisi bu mevzularla söylesin de rahatlayalım yahu.

12 monkeys

surrogates olabilir belki. bilemedim.

12 monkeys

12 monkeys ve surrogates benim de favorilerim izlemediysen mutlaka...

Bunlardan bir tek blind date i izlemedim, bakalım.

armageddon

die hard serisi ve hatta 3 kesinlikle.

daha çok shamalayan filmidir ama "unbreakable"

www.youtube.com

vimeo. orasi youtube gibi degil. mesela atiyorum metronomynin bir klibini youtubeda metronomy paylasirken vimeoda portfolyosunu olusturmak icin yonetmen paylasiyor videoyu.

araginin sey vimeo bence

aslında basit bir arayüzü olan video seç, yükle tarzında bir şey arıyordum ama deneyeyim onu da.

www.imgim.com

bu sitenin video için olanı

tinypic var
imageshack var
bunlara video da yükleyebiliyosun. ama mb sınırı var.

whiskas market mamasıdır, severler ama zararlıdır. fast food gibi aynen. royal canin, proplan, hills, orijen yönelebileceğiniz markalar.

Aman, whiskas en çöp mamadır.
Ona alıştıktan sonra düzgün mama yemesi de zor, karıştıra karıştıra alıştırabilirsiniz umarım. Ben Royal Canin kullandım kedilerime, bir sıkıntısını görmedim. Şimdi temizmama.com'dan veriyorum küçük olana, yiyor onu da. Ev yemeğine de alıştırmaya çalışın ama alışmayabilir artık.

whiskas vermeye devam ederek en geç birkaç yıla kedinizi öldürebilirsiniz.

royal canin tavsiye ederim.

Keko demek ayıp bence insanlara. Bir şey düşünmezdim ben o kişi hakkında sanırım. Yine de nasıl bir dövme olduğuna göre değişir.

Bileğin iç tarafında güzel, parmakta çirkin. Kişi hakkında bi şey düşünmem, dövemenin estetikliği üzerine düşünürüm.

Bilekte ki tamam o zaman :) parmakta ki yeri tam tarif eseyim; sol elin yüzük parmağının en altta ki boğumunun iç kısmına.

Peki iki dövmeyi birden aynı ele (biri bileğe diğeri parmağa) hoş durur mu? Dövmelerin boyları oldukça ufak olacak. 4 cm gibi düşünüyorum.

Hiç dövme yaptırmadım, bundan sonra da olmaz sanırım.
Öncelikle bu.:)
Devamında da;
şahsi fikrim bilek içi yerine bileğin dışına/üste/kenara vs.vs.vs. daha iyi olurdu. Ben olsam öyle yapardım. Parmak konusunda bir fikrim yok, yaptırmazdım zannımca parmağa.
Not: Bunlar tamamen dövmenin şıklığına vs.vs.vs bağlı tabi.
Sadece bir görüş benimkisi.
Hayırlı olsun.

Bence parmaktaki dövmeler çok kötü görünüyor, zaten genelde anlaşılır da olmuyor mürekkep dağılımı parmakta kötü oluyor gibi sanki. Bilek olur ama bak.

çok güzel örneklerini görmüştüm. bilek değil ama parmaklar için çok iyi işler çıkıyor.

Öncelikle parmağa dövme işini boşverin bence.
Bileğin iç kısmından dirseğimin iç kısmına kadar dövmem var. Henüz bayanlar tarafından olumsuz bir yorum duymadım.
Yaptıralı 10 seneye yaklaştı. Şu anki aklım olsa kesinlikle omzuma yaptırırdım. Vücudun çok görünür bir yerinde dövme taşımanın sıkıntısını çok yaşadım. Senin de çok iyi düşünüp öyle karar vermende fayda var.
Şimdiden geçmiş olsun.

not: erkeğim.

evet ayrılabiliyorsunuz... Ancak görevlinizin titiz olduğunuza dikkat edin...

herkes bi mesir macunu yemiş gibi birbirine saldırıyor.

Biraz acizlik, biraz yalnız kalma korkusu, biraz saçmalık.

ön kolunun dışına "only god can judge me" yazdır... çok orjinal bi fikir bence :)

bahsettiğin bu mu? www.herosite.net

fena durmuyor ama ne anlam yüklediğinle alakalı aslında, bir de sıkılıp sıkılmayacağını sor kendine. hep seninle kalacak bir şey için başkalarının fikri çok önemli olmamalı bence hehe.

onun gibi ama dedim daha fazla geliştiren olur mu acaba? zaten danıştığım şey pusulanın şekli konusundaydı. internette zilyon tane farklı pusula var. sizce hangisi daha iyi durur, var mı aklınızda bir şey?

dövme çok kişisel bir şey yahu başkasına ne yaptırayım diye sorma. :)

istediğim şey sadece pusula resmi, hani farklı neler var bakayım istedim...

hocam zamanında dövmecilikle uğraşmış biri olarak sana tavsiyem şudur, hiç bakma öyle 'senin için über bir anlamı olmalı' laflarına ve etraftan alacağın olumlu yorumlara, printerdan çıkar bu modeli, evindeki her odaya as ve sürekli göz önünde tut, 1 hafta süre ver kendine eğer her odaya girişinde hala gözüne çarpıyorsa ve ilgini çekiyorsa, sıkmıyorsa yaptır.

dövme yaptığım insanların biri hariç hiç birinin kafasında özel bir anlamı yoktu o dövmenin, hepsi de çok mutlu oldular.

sen ne istediğini bildikten sonra gerisi tamamen safsata, 10 yıl sonra da sana negatif bir etkisi olmayacaksa yaptır gitsin, inan bütün vücudunu dövmeleten adamlar öyle çok da düşünen adamlar değil :)

para gerekiyor sadece.

Artı üniversiteden mezun ya da 4. Sınıfta okuyo olman lazım diye hatırlıyorum. Başka bir şart yok!

ales ve bir yükseköğrenime kayıtlı olmak lazım. yüksek okul oluyor mu bilmiyorum da üniversite oluyor mesela. mezuniyet şart değil.
bir de günümüz parasıyla 50tl tabi.

ama puanı da mezun olmadan kullanabileceğin bir yer yok. sana ne iş için lazımdı?

soruna kaynak yapıyorum kusura bakma ama, 3 yıl geçerliliği yok mu? neden 4. sınıfta okuyo olmalı ki? ben mi yanlış biliyorum?

@tuborg yesili

4. sınıfta okumasına gerek yok ben 3. sınıfta girmiştim. 3 yıl geçerli evet.

üniversite 1. sınıf da olsan girebilirsin çünkü artık ales 3 yıl geçerli ve geçerliliği sonuçların açıklandığı güne tekabül ediyor.

ziraate 50 tl yatırıyorsun bu atmden de olabilir. sonra ösymnin sitesinden kaydını yaptırıyorsun. 444 67 96 yı arayabilirsin.

lisansüstü eğitim için

ilgili bölüm ya da enstitünün sayfasından.

peki ortalamalarını program açıldığı zaman mı duyuruyorlar?

başvuru tarihlerine yakın açıklıyorlar, ama genelde önceki senelerle aynı oluyor. varsa geçmiş yılların bilgileri onlar bir fikir verebilir.

Daha yeni okudum o kitabı, aynı çevirmen yıllar sonra yeniden çevirmiş, güncel ve güzel bir,dili var, yenisini alın daha iyi. Sözlükte eski baskılardan örnekler yazmışlar çok garip geldi çevirisi

yenisini sahibim :) benim ki daha çok koleksiyon gibi. ilk defa eski basımından okumuştum. ileride de okutacağım zaman birine eski basımından okutmak isterim.

ben onun ilk baskısını bulmuştum bir sahafta. meb yayınlarıydı yanlış hatırlamıyorsam. 50 lira mı ne demişti de apışıp kalmıştım. ankara'da adilhan kitapçılar çarşısı'nda 2. ya da 3. katta bir sahaftı.

nadirkitap
ukitap sitesini bi kurcala istersen

Bende onun Can Yayınlarından 1984 yılı baskısı var (kapağında da 2 ahşap kukla + 2 ahşap kukla = 5 illüstrasyonu var) Ve dili başarılı. Nadirkitap'tan bulabilirsiniz tahminim.

ikisi de aktif onların sen kafanı yorma. enerji tasarrufu için intel aktif gibi görünüyor ama gerekince nvdia devreye giriyor.

bende girmiyor işte :) nvdia gerektiren hiçbir şeyi çalıştıramıyorum. geçenlerde bir bilgisayarcı tanıdığa baktırdım aktif değil diyor, halledemedi.

nvidia gerektiren şey'den kastınız nedir? nvidia'nın kendi kontrol panelinden "şu program/şu exe'yi nvidia ekran kartı kullanarak çalıştır" diye bir seçenek var. ama size göre nvidia kart ile çalışması gereken programı kendisi çalıştırmak istemeyebilir. misal bende internet explorer'ı nvidia ekran kartı ile çalıştır diyorum ama "olmaz aga, intel baksın ona" diyor...

xp falan mı var yoksa? xp varsa o işi unut zaten.

driver ları güncellemeyi deneyebilirsin.

atide switchable graphics var, nvidiada da olması lazım. yani uygulamayı hangi gpu ile çalıştırmak istediğini elbette soruyor olması lazım.

programa nvidia ayarlarından nvidia'yı atayın. güç seçeneklerine de dikkat edin, tasarruf modu falan olmasın. böyle çalıştırması lazım.

dediklerinizi tekrar gözden geçireceğim, olmadı vatan bilgisayara götüreyim baksınlar.

bu arada windows 7 kullanıyorum. biraz önce yeni bir driver sürümü geldi. indirip yükledim, bu esnada da mevcu driveları da güncelleştiriyorum dedi. bakalım belki güncelleştirme muhabbetine de bir şeyler çıkar :)

onlar seni yemeden sen onları kes pişir ye derim.

tavuklar her türlü eti yerler, kendi yumurtasını içenlerde var. bu hayvanlar arasında sık rastlanır bir durumdur, yam yam olduklarının bilincinde değiller. bazı papağanlar düzenli olarak tavuk etiyle beslenir hatta.

Tavuklar canlı cansız bok püsür ne varsa yerler, sizinkilerde sorun yok.
O yüzdendir ki zehirli olabilecek (sinek matı mesela) şeyleri atmamaya ya da atılmışsa toplamaya dikkat edin.

yemlerinin yanına yumurta kabuğu atıldığında önce kabuğa saldırıyorlar. normal seninkiler.

koydeki tavuklar bokluklarin icinden solucan kurt bocek ne varsa eseleyip yerler. tepeleme hayvan bokundan bahsediyorum.

ha bence suni yemle beslenmesinden daha saglikli, cunku organik

Cocukken annenemin tavuklarinin onune yumurta kirardik.bayilarak yerlerdi.yaramazlik iste.

aziz nesin'in "hayvan deyip de geçme" adlı kitabını oku. şimdi hikayeyi anlatmayayım, orada aynen böyle bir hikaye var. olayın sonunda kümese mezbahalardan fıçı fıçı kan getiriyorlar, hayvanlar kana susamış çünkü. çok ciddiyim, hikaye gerçek ve tüyler ürpertici.

Bahsettiğin şeyi ben de sık sık düşünüyorum aslında bakarsan. Türk insanının genel sorunu da bu zaten. Türk milleti olarak kendimize çok fazla güveniyoruz. Başkasını dinlemeye tahammülümüz yok. Çünkü biz zaten biliyoruz, eminiz her şeyden boş vesveselere harcayacak vaktimiz yok.

Bugün başbakan'ın mitingini izlerken gerçekten üzüldüm kendisi adına. büyük bir kin ve nefret bürümüş yalanlarının üzerine. görmediği bir şeye nasıl inanabilmiş bu kadar gerçekten ilginç. gerçi kanıtsız lafları seviyoruz biz tıpkı otuz cumadır ellerinde olan camide içki içme görüntülerine inandığımız gibi...

berkin için konuşuyorum:

-görgü tanıkları var.
-hastane raporlarından anlaşılıyor.

nasıl otopsi yapılırken olayın nasıl olduğu vücuda alınan darbelerle anlaşılıyorsa, doktor incelemelerinde de anlaşılıyor.

mesela berkin'in önce (hastaneye kaldırılırken) kafasına mermi mi, başka bir şey mi geldiği anlaşılmamış.
doktor raporlarında kafasına künt bir cisim çarpması sonucu yaralandığı söylenmiş.
kafasındaki yara da bunu destekliyor, yani tecavüzün aksine rapor vermek gibi bir şey değil bu.
avukatları da bunun üzerine, buna dayanarak şikayette bulunmuşlar.

mahallesinde de, ifadesi alınmış olan 3 görgü tanığı var.

sokakta dolaşıyordu değil de, "ekmek alıyordu" kısmını da, ailenin anlatmasından biliyoruz.

annesi kahvaltı sofrası kurmuş, ekmek almak için fırına gidiyorken berkin, "gazdan falan kaçamazsın, hızlı koşamazsın" diye annesinin elinden parayı alıp çıkıyor.
bir süre dönmeyince annesi merak ediyor, ne oldu diye düşünürken mahalleli kapısına gelip, berkin'in hastaneye kaldırıldığını söylüyor.

yani herkes gerizekalı, inanmak istediğine inanıyor değil.

istenmeyen evlat, işte bunu diyorum böyle yaparak başbakanı da en az kendileri kadar haklı yapmış oluyorlar.

Blatta, ülke de şu an herkez görgü tanığı. Hatta gerçek görgü tanıklarından daha fazla eminler orada ne yaşandığına dair. Bu arada benim bildiğim görgü tanığı 2. (Kabul edilmesi için gerekli sayı 2 zaten)

Tabi birde Karataş saldırısında da (saldırının düzmece olduğu ortada) görgü şahidi ve rapor var

dün değil evvelki gün ailenin avukatını dinledim, 3 olduğunu söylemişti.
ona dayanarak 3 diyorum.

evet, sözde kabataş saldırısında da sahte raporlar, görgü tanıkları vs vardı.
ama şunu atlıyoruz, biz bir şey görmedik.
balçiçek ilter "morluklarını gördüm" yazdı.
mesela gezi parkı olaylarının başlarında bir kız (gazeteci miydi acaba? tam hatırlayamıyorum) dövülmüştü.
bir fotoğrafı vardı, bütün vücudu mosmor, yüzü gözü şiş.
bacaklarını uzatmış, evdeki kanepede fotoğraf çektirmiş.
görünüyor yani kızın durumu.

kabataş olayında sadece "öyle dediler, böyle dediler" durumu var.
biz bir şey görmedik, ki düzmeceydi zaten.

ama berkin konusunda, zaten çocuk öldü.
raporu veren devlet hastanesi.
yani çocuğun kafasında nokta kadar yer kanamış da, künt cisim diye rapor yazmışlar diye bir şey yok.
kaldı ki, zaten çocuğun ailesi kendi halinde, hatta muhtemelen düşük gelirli bir aile.
ne meşhur biri, ne iş adamının oğlu, ne siyasetçi.
yani sahte rapor almak istese, neyiyle kime hazırlatacak o raporu?

diğer olaydaki taraf kuvvetli.
resmen başbakan o olay gerçek olsun istedi diye, olayı gerçek hale getirmeye çalıştılar.

burada zaten çocuk öldü.
yani artık tartışılacak bir şey yok.
nasıl olduğu ortada zaten.
ha, iki adım gerideyken isabet etmiştir belki.
ya da ne bileyim, kaldırımdan inerken değil de, fırına girerken isabet etmiştir vs.

birinde somut kanıtlar var.
diğeri tamamen (raporları dahil) uydurmaca.

bir de şu boyutu var:

diyelim ki, bu çocuk eylemciydi.
ne bileyim, polise taş attı diyelim.
o olaylarda zaten silahlı bir çatışma falan olmadı.
polis gaz fişekleri ve plastik mermi kullandı.
direnişçiler de (hadi eylemci olduklarını varsayalım) ya kaçtı, ya onlara atılan gaz kapsüllerini polislere geri attı ya da hadi uçlarda olsun, molotof atmış olsun.
ki o zaman grup içinde olması gerekirdi, daha çok tanık olurdu.

sonuçta çocuğun kafasına nişan alınmış.
yine de haklı çıkarmıyor ki.
45 derece açıyla, kalabalık grup üzerine atılması gereken bir kapsülü, birinin üzerine nişan alarak atmak demek, "silah kullanamıyorum, bari bunu silah olarak kullanayım" demek.

bugün konuşma yaptı hazret.
polis, onun 15 yaşında olduğunu nereden bilsinmiş.
yahu, 34 yaşında da olsa, üstüne neden nişan alıyorsun?
yani aynı şeyi 50 yaşında adama yapsa onu da öldürebilir zaten.

sonuçta sen silahsız birine, elindekini bilinçli olarak yanlış şekilde kullanarak saldırıda bulunuyorsun.
ve sonunda çocuk ölüyor.

bu biber gazı denen nane böyle bunların kullandığı gibi sokak arasına 10 tane atılacak bir şey değil.

kalabalık kitleleri dağıtmak için havaya 2 tane atacağın bir şey.
adamlar çocuk oyuncağına çevirdi.
insanların tepkisi buna.

yani artık emin olunması gereken noktayı geçtik.
çocuk kafasına darbe alıp öldü, insanlar saldırıyı gördü, zaten günlerdir ne yaşandığı ortadaydı.
insanlar da bu yüzden emin.

basit, herkes inanmak istediğine ve/ya işine gelene inanıyor.
edit2'ye ithafen: " faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir"

yanlış anlaşılma olmuş biraz, burada soru nerden biliyorsunuz berkin'i polisin öldürdüğünü değil anladığım kadarıyla, soru kanıtlar olmadan da inanan insanların çokluğu. Unutmayalım ama, türkiye eminmişsin gibi konuşmanın prim yaptığı bir ülke. rte çıkıp ya belki polis öldürmemiştir ama bu işi soruşturacağız allah rahmet eylesin dese bu kadar "kalp çalma" olayıyla karşı karşıya kalmazdık.

Ben de iğreniyorum insanların sadece inanmak istedikleri şeye inanmalarından, her şeyi bilmelerinden. Şuna çok fazla denk geliyorum mesela, benim eğitimim gereği ortalama bir insandan çok daha fazla şey bildiğim şeyler var (hukukçunun hukuk bilmesi mesela) ama insanlar karşısındaki bilmeyen kişiye o kadar kendinden emin sallıyorlar ki, o bilmeyen kişi de inanıyor. bizim her şeyi bilen yöneticilerimiz de var ya, bir de onlar en iyi müslümanlar ya, yalan söylemek ve müslümanlık işte... tiksinç gerçekten.

juusto ne demek istediğimi güzel özetlemiş, teşekkür ederim.

yazma ihtimali olanlara ithafen; cevaplarda bu doğrultuda olursa sevinirim.

Net goruntu yok deniyor. O civarda mobese kamerasi yokmus, polis kameralari da kapaliymis. Soylenen bu, ne kadar dogrudur bilemiyorum.

zaten görüntü falan da olmadığı için aylardır soruşturmada bir adım dahi atılmamış.

şişli emniyeti sokakta mobese kamerası yok raporu verdi. olay yeri yakınındaki kmaeralardan bir şey çıkmadı. o gün o bölgede görev yapan polislerin listesi istendi, liste yanlış çıktı. konuşulan polisler hatırlamıyorum, bende silah yoktu vs. dedi. sadece berkin'i olaydan önce yolda gören 2 arkadaşı var.

attığı goller, yaptığı asistler, sahadaki duruşu, futbol zekası, insanlığı... herşeyiyle adam gibi bir adam, alex de souza. taraflı tarafsız herkesin saygı ve sevgisini kazanmış bir oyuncu. onu kovarcasına fenerbahçe'den ayıranların iki yakası bir araya gelmesin!

www.youtube.com

alex de souza, "bu adam" hitabını aştı. aile yaşantısı, sportif duruşu, fenerbahçe'ye verdiği sportif ve manevi destekle uzun zamandır örneği pek görülmeyen bir figüre dönüştü. fenerbahçeliler heykelini diktiler.

attığı gollerin, yaptığı asistlerin, liderlik özelliğinin, düzgün adamlığının, centilmenliğinin, tekniğinin, yeteneğinin vs. yanında, sanırım insanlarda en hayranlık uyandıran özelliği dünya çapında bir oyun zekasına sahip olması.. futbolcular genelde biraz mankafa olur, düz adam olur, pek parlak zekalar çıkmaz aralarından ama alex, kafası çok çalışan bir insan.. umarım bir gün teknik direktör olarak dönecek fenerbahçe'ye..

fanatik beşiktaşlı biri olarak söyleyim; isim olarak belki ilk 10'a bile giremez ama yerel performansı ile türkiye liginin gelmiş geçmiş en efektif 2-3 yabancı oyuncusundan biri.

adam yıllarca her derbi kucağına aldı içinde gezdirdi diğer büyüklerin, doğruya doğru.. ayriyetten karakter olarak da bi pisliğini çirkefliğini görmedik.

heykeli dikildiği kadar var yani.

bunlarin yaninda digerleri ucakta otobuste goygoy yaparken acip kitap okuyan bir adamdir alex.

F.Bahçe gibi bir kulüp için fazla iyi oyuncuydu. Brezilyalıların fazla para kazanma sevdası onda da vardı ve bu tutku onu yıllarca F.Bahçe de tuttu ama aldığı tüm paranın hakkını verdi.

fanatik bir beşiktaşlı olarak benim görüşüm de;

alex gibi çirkeflikten uzak, uzlaşmacı, karakterli, hırslı ve efendi bir futbolcu az var/geldi türkiyeye.

tek derdi top oynamaktı bu adamın. o yüzden bize salladığı hiçbir golde bağrıp küfredemedim bu adama.

(bkz: mongol)

filmi yok. mongol filminin bir sahnesine eklenip videoyu paylaşmışlar. filmde şarkı geçmiyor yani

bu yüzden filmden alınma görüntüleri şarkının klibi sanan arkadaşlar da bol.

unutulmazfilmler.com

tahminen konusuyorum; baska bir kullanici hesabinizi ele gecirmeye calismis olabilir, bircok kere ust uste hatali sifre denediyse sozluk sizi korumak icin bir sureligine hesabinizi kilitlemistir.

orjinal işletim sistemi değilse kapatmak daha sağlıklı, orjinal ise ve güncellemeleri ayırt edebilecek kapasitedeysen seçip yüklemek daha mantıklı, eğer çok anlamam dersen açık tutmak en iyisi.

(bkz: barkın'a o konuda ben de çok kırgınım)

sevmiyorum nedir yahu, faydalı bulmuyorum falan desin bari.
bence yap, güncelleme iyidir.

@1işletim sistemi orjinal, çok anlamıyorum ancak benim önüme önem sırasına göre ve ayrıntısıyla getiriyor bende bakıyorum işletim sistemiydi vs basıyorum güncelliyorum. bir sorun olmaz sanırım?

@2 söylemeye çalıştığı sanırım oydu :) aynısını düşünüyorum bende severim güncellemeyi ancak profesyonel bir biçimde davranmıyordum. dedim bi öğreneyim işin aslını.

oyun oynuyorsan güncelle. önemlileri yüklersin.

yeni klasor ac masaustunde
sonra ctrl + a yapip her seyi bu klasore tasi
sonra duzelt yerlerini kafana gore klasorden tekrar masaustune tasiyarak

kısayol oluşturuyor sadece. komple alamadım.

edit: bilgisayarım ve geri dönüşüm kutusunu ayrı tutunca cut + copy yapabildim.

boş ekranda sağ tıkla, ekran çözünürlüğüne gel, tek ekran olup olmadığını kontrol et. değilse, tek ekrana düşür.

Ortalama, ales, dil kosullarinizi sagladiginizda butunlestirilmis doktoraya kabul alip, normal doktora derslerinden birazcik daha fazla ders alarak tez asamasina geciyorsunuz. Bence buyuk avantaj, masterin tez yazmayi ogrenme disinda pek bir faydasi olduguna inanmiyorum. Hatta doktora teziniz yerine belli sayida makalede adiniz olmasi da yetiyor, baktiniz tez kasacak sizi, ona harcayacaginiz eforu daha daha avantajli bir duruma cevirebilirsiniz. Kaldi ki tez yazsaniz dahi yine sure avantajiniz olacagindan, onu da bir sekilde kivirirsiniz. Bu dedigim sekilde 27 yasinda dr. Unvanini alan yakin arkadaslarim var. Avantaji bol, tecrubesizlik vs. gibi dezavantajlari da muhim degil halledilir muhakkak zaten. Kisacasi yapabiliyorsaniz durmayin.

(bkz: bütünleşik doktora)

dogrudan 4-5 yillik bi ise girismeden once ufaktan baslayip, once yuksek lisansla isinma turu yapmak bence daha mantikli. birden bire dersler, sinavlar, her derste yuzlerce sayfalik okuma, paper yazma, ustune bi de tez derken kafayi usutebilirsiniz.

Nerede yapacağınıza bağlı olarak değişir. Bazı üniversitelerde elmali kurabiye +1'in dediğine tam uyar (bunlar genellikle yurtdışındaki üniversitelerdir), bazı üniversitelerde ise hiç ısınma hareketi yapmadan ağır spor yapmaya benzer. Çünkü bildiğim birkaç üniversitede tez yerine makale kabul edilmiyor (bildiğim çoğu Türk üniversitesinde edilmiyor). Üstelik mezun olabilmeniz için tez+ belirli bir sayıda makale şartı aranıyor. Yüksek lisans araştırma ve hazırlanma için yeterli zamanı verir, doktoraya başladığınızda fazladan 1-2 makaleniz daha olur. Böylece mezun olurken belirli sayıda makaleye ulaşamadığınız için elinizdeki bitmiş tezi, makaleleriniz basılana kadar bekletmemiş olursunuz.

Hatta bunlar enstitüden enstitüye bile değişebiliyor. Bazı enstitüler "Basılan makaleler tez konusundan olmalı" der, bazı enstitüler "Basılan makaleler her konudan olabilir" der, bazıları "Tezini ver, makale bastırma ama Türkçe bir yayın yap" der, bazıları da "Makale ve yayına gerek yok, tezi ver yeter" der. Bazısı "Bir makale yeter" der, bazısı "İKi tane gerek" der, bazısı "Makalelerden en az şu kadar Tübitak puanlı" der, bazısı da "gerek yok" der.

Bence en zorlu kısım yeterlilikte olur. Bulunduğum bölümde yeterliliğin yazılı sınavlarının ilki sadece lisans derslerinden ikincisi ise tüm yüksek lisans+doktora derslerinden oluyor. Bütünleşmiş doktoradakilerin en çok zorlandığı kısım burada oluyor. Fazladan dersleri almış olsalar bile tüm dersleri alamadıklarından yeterlilikte kalanlar daha sık oluyor.

Ama diyorsanız ki yurtdışy, yeterlilik/qualification/qualifier, vb yok ve üstüne de okul master koşulu aramıyor. O zaman ne güzeldir bu doktora.

evet, bir gönderisinin yanındaki aşağı oka basarak "takip etmeyi bırak" ya da benzeri şeye tıklıyorsunuz. Böylece feedde görünmüyor ama hala arkadaş kalıyorsunuz.

gerçi engellemeden demişsiniz ama kastınız tam ne anlamadım.

Kişiyi engelleyip beni görememesini sağlamak istemiyorum. Normal hayatta işime yarayan biri ve malum artık sosyal hayatlar bu tarz siteler ile belirlenir oldu. Onu engeller ya da silersem gerçek hayatta bana tavır alabilir. Ancak paylaştığı şeylere katlanamıyorum. Timeline'ının 8 yıl düğün fotoğrafı olduğunu düşün

tamam işte whoosie'nin dediği şey istediğiniz gibi oluyor. o sizinle ilgili her şeyi aynı şekilde görmeye devam ediyor. ama sizde sadece ekli oluyor. yaptıklarından hiç haberiniz olmuyor, profiline gimediğiniz sürece...

arkadaşın profiline gelip şu tiki kaldırıyorsunuz i.hizliresim.com

ona haber gitmez böyle bir şey yaptığınızdan, o sizin gönderilerinizi görmeye devam eder, herhangi bi yan etkisi yok yani.