Ekşi Duyuru

Eğer çok şanslı değilsen türkiyedeki çalışma kültürü insan kültürüyle doğru orantılı olarak tam anlattığın gibi

işini iyi yapmak her zaman yetmez, o işe fikir ya da yenilik katman beklenir. bunu da yöneticine sunman yalakalık değildir.

insanlar sosyal etkileşim için gereken psikolojik birkaç ipucunu yalakalık olarak anlıyor. her ne kadar profesyonel bir ortam da olsa insanla çalışıyoruz ve insan psikolojisi, sosyal iletişim becerisi gibi konular tüm bu sürecin ortasında. insanlarla iyi ilişkiler kurmak, insanların hoşuna gideceği şeyleri söylemek, onlara kendilerini iyi hissettirmek tüm bu iş hayatının olmazsa olmazı. olmayan şeyleri oldurmak, yalan söylemek, birilerinin kuyusunu kazmak doğal olarak yaşanan şeyler oluyor ama bunları yapmadan bir yere gelemeyeceğini düşünmek yersiz.

çalıştığın yerdeki düzen bunlara, kuyu kazmaya, yalancılığa izin veriyorsa evet, bunları yapmamak seni arka plana itebilir. ve evet, kurumsal görünen çoğu yer bu "vahşi" ortama izin veriyor. hatta tüm iç işleyişini, organizasyon şemasını bu rekabete göre, bile isteye düzenlemiş şirketler de var. eğer onların arasındaysan evet, sana uygun değil denebilir. ama bu durumda dahi bakış açını değiştirip işe birilerine yalakalık yapmak değil, sosyal ilişkileri, insanı yönetebilmek olarak bakarsan gelişme kaydedersin. aksine, herkesin kaypak olduğu ortamda senin dürüst bir şekilde bu iletişimi sağlaman sana avantaj bile olur.

birçok detay var bu bahsettiğim iletişim noktasında, buraya yazmak çok zaman alır. üzerine biraz düşünsen senin de aklına gelir bu arada, öyle gizli, sır şeyler değil. sadece bakış açını değiştirip farklı açılardan bakmaya çalış, sonra kendi örneklerin üzerinden değerlendir; eminim kendi kendine de fark edersin.

@jux merhaba bu dediginizi ben iyi detaylandiramamisim soruda, isini iyi yapip bunu aktaran kisiler degildi aslinda ilk bahsettigim grup, daha cok isini o kadar iyi yapmayan ama bunu iyi satan ve yalakaliklarla destekleyen kisilerdi, ornegin yanlis giden seylerin farkinda olup yonetici ile ters dusmemek icin soylememek vb gibi hareketler. Ya da safi haset de duyuyor olabilirim belki de.

Aynen dediğin gibi,
Yalaka olmadım, zaten işim olan, yapmam gereken şeyleri allayıp pullayıp yöneticime anlatmadım, anlatanlarada açık açık ee zaten bu işin hacım ne diye yaldızlıyorsun dedim, yöneticimde dahil olmak üzere bir çok arkadaşımın içinde bulunduğu durumlara göte göt dedim.

Yöneticimin de yöneticisi beni kenara çekip ''olum bak yöneticinde dahil en eskisi sensin, az daha parlat şu işleri senin önünü açalım dedi, hacım sen benim karakterimi biliyorsun ben yapamam 3 lira fazla alıcam, patron herkesin ortasında beni alkışlıcak diye değiştiremem karakterimi dedim, ayrıca yönetici olunca şakşakçı adamlarla daha yakından çalışmak zorunda kalıcam o nedenle de istediğiniz duruma gelmek istesemde gelmem dedim.

Şimdi çok rahatım, insanlar işimi yaptığımı biliyor, şakşakçı olmaduğımı vitrine önem vermediğimi biliyor, bu sayede hem gerçekten benim gibi düşünen insanlarla çalışıyorum hemde göte göt dediğim için kimse bana bulaşmıyor :)

o da yetmez. bazı alanlarda monopol olacaksın. iş öğretmeyeceksin, sana mecbur olacaklar. işin devamı için senin olman gerekecek vs. böyle kurgulanmış iş hayatı.

ben kendimi anlatayım. aşırı çalışkan, vızır vızır, speedy gonzales bir adamdım ilk yıllar. çalıştığım denetim sektöründe kendini göstermesen bile eğer çok çalışkansan çalıştığın görülür. sonra geçtiğim şirkette kendini de pazarlaman gerekiyordu ama benim bilgimle ilerleyecek işler olduğu için değerim biliniyordu. şimdi ise üst düzey yöneticiyim. nasıl geldim buraya? eski şirketimin küçük versiyonuna geçtim. global bir şirket yine ama minnak bir yer. eski global şirketlerdeki tecrübemi buraya çok iyi aktarıyorum. bunları yaparken yine görünür oluyorsun.

sana almak istersen tavsiyem, yine global kurumsal ama az çalışanlı yerleri dene. hiç zorlamasan da kaliteni göstermen çok kolay. küçük gölde büyük balık ol. bir sürü departmanla bitmek bilmeyen toplantılar yok. kafa rahat. kararları 2-3 kişi alıyor :)

böyle yerler kalifiye insanı kendine çekemiyor. kalifiye insan gelince de değeri biliniyor.

Birkaç kere yazıp sildim. Ben de uluslararası bir şirkette çalışıyorum. Sizi tenzih ederim ama bana gelen örneklerde büyük çoğunluk sosyal anlamda sorunlu kişilerdi. İçlerinden birkaçını aslında prensipte haklı buldum, ancak sorunu ortaya koyuş biçimleri çok kaba ve uzlaşmazdı. Her türlü kategorizasyon yanlıştır ama ben de bana baş vuran insanları gruplasam şöyle bir profil çıkartırdım:
1- Pasif Agresifler: Çoğunluğu haset içinde. Öne çıkan herkes ya torpilli, ya yalaka ya da onun fikirlerini çalıp (daha iyi satıp) yükseliyor. Sesleri genelde çıkmıyor, ama çıktığı zaman da gemileri yakıp gidiyorlar.
2- Sinsiler: Grup çalışmasına yanaşıyorlar ama çalışmadan anladıkları grup çalışsın ben nemalanayım. Arada fırsat çıkarsa grubun sessiz kişisinin emeğinin üzerine çökmek için fırsat kolluyorlar. Bunların düz eleman olanları ayrı dert, yönetici kisvesi altında çalışanının emeğine çökenler daha bir dert.
3- Çalışkan arılar: Bunlar nahifler hakikaten. Yöneticiden gelecek bir takdir, az bir prime dünyanın işini yaptırabilirsin. Sanıyorlar ki yöneticisi takdir ediyorsa herkes onların nasıl çalıştığını görüyor, yükselmek için önlerinin açık olduğunu düşünüyorlar.
4- Tembel tenekeler: Tanım anlatıyor durumu
5- Sunum perileri: Valla en takdir ettiklerim bunlar. Ellerindeki 1 liralık malı, 5 liralık mal gibi sunma becerisine sahipler. Alıcıları da çok. Hayat onlara güzel.

Ben uzun zaman 3 numaradaydım, ne zaman ki aslında yaptığım işin sadece bir üstüm tarafında tıkanıp onun üstü tarafından asla görülmediğini öğrendim o zaman içimdeki sunum perisi galeyana geldi. Ama içimden gelen bir şey değil bu sunum perisi hali, üzerinde çalışmam lazım. Size de tavsiye ederim. Yalakalık değil. Sadece düşündüğünü ifade ederken çok stratejik davranıyorlar. Resmen adam "fikrimi nasıl satarım" üzerinde düşünmüş. İtiraz ederken bile öyle bir sunuyor ki, "Tabii" diyorsun, "aslında ben de öyle düşünüyorum ama onun kadar iyi ifade edemediğimden farklıymış gibi duruyor düşüncem".
Size tavsiyem çok rigit olmayın. Sizden farklı davranan insanları da önyargısız anlamaya çalışın.

Isi iyi yapmak yeterli degil, kendini / isini pazarlayabilir durumda olman da gerek. "yalakalik" degil bu , insanlar "yuzir isini iyi yapar, sirkete faydalidir" seklinde dusunebilmeli.

Alanınızda çok iyiyseniz, teknik bilgi gerektiren bir işiniz varsa, özetle size muhtaçlarsa yükselebilirsiniz. Gözünüzü hırs bürümediyse, ananız babanız sizi düzgün yetiştirmişse vs. bunun bedelini ödersiniz. Bir ihtimal yıllar içinde kendinize sınırlar çizmeyi, hayır diyebilmeyi, bazen ağırlığınızı koyabilmeyi öğrenir, ortamın doğasını kabullenir ve emekliliği beklersiniz.

*Mevcut yöneticiler yükselebilmek için yalakalık yapmışlardır, yapmaya devam ediyorlardır, sizden de beklerler.
*İş ortamında, daha çok kamuda ekoller(?) vardır, gruplaşarak birbirlerini bir yerlere getirirler. *Yöneticiler ricacıların işini görürler, zamanı gelince isteme sırası onlara gelir. Yükselmeniz olası bir pozisyon varsa dahi önemli bir referansı araya sokmazsanız daha çok beklersiniz. (Kamu ve büyük şirketler)
*Aykırı sesleri sevmezler. Olası olumsuz sonuçları dile getiren tek kişi siz misiniz? Papağan gibi saçma sapan konuşanlar sandığınız kadar aptal degil.
*"Bu işleri de birileri yapacak" : Yozlaşmış yönetici atasözü. Birini kimbilir hangi sebeple kayıran her yönetici, hunharca yüklendiği kişiyle ilgili vicdanını rahatlatmaya, durumu normalleştirmeye çalışır.
*"Okşamayı bileceksin" Beni tiksindirse bile iş hayatımda bana kurulan en dürüst cümle bu olabilir. Devamı RTÜK'e takılacağı için sadece girizgahı yazdım. Bu cümleyi kuran aldı başını yürüdü, daha ne diyeyim.
*Sürekli sunum yapma derdinde olan tipleri gözlemleyin. Yakında yöneticiniz olabilirler.

Yoneticilik icin bir kere en onemli oncelik isini iyi yapmaman.

Isini iyi yapan birine terfi verirsen o isi yapacak birini bulman gerekir.
Bunu yapmak her sirket icin buyuk bir salakliktir.
Behzat c'yi vali yaparsan yerine behzat c bulman gerekir.


Birinci sarti sagladiysak ikincisine geliyorum.
Terfi icin yalakalik yetmez oyle olsa terfi cok kolay olurdu.
2 ay yalakalik yap kap terfiyi dimi.

Terfi icin ozellikle de yoneticilik icin kosulsuz biat gerekir, ust tarafin kararlarini sorguluyorsan terfi alamazsin.

Bunu da cok guzel test ederler, absurt bir karar alirlar senin ne derece itiraz ettigine bakarlar.
Mesela biz hep evden calisiyoruz korona var diye, alakasiz birgun bizi ofise cagirdilar.
Mudurumuz bunu asiri savundu.
Sonra virus cok artti diye patron vazgecti.

Mudur bunu da asiri sekilde savundu :)


Bu adam oyle salak falan degil, beynini kiraya vermis degil.
Rolunu oynuyor.


Daha da kriterler var da temeli bu.
Bunlara uymadan transferle olabilirsin belki.

Herkes yalakalar yükseliyor sanıyor. Millet mal mı da boş adamı yükseltsin? Biz kimin ne yaptığını görüyoruz. Yalaka da olsa senin görmediğin veye görmek istemediğin bir yeteneği vs olabilir. Çalışmasında sorun olmadığı sürece de sorun yok ki.

İşini çok güzel yaptın diyelim bunun üzerine ikili ilişkiler de lazım. Yöneticinle aran iyi değilse seni yükseltip kendine niye rakip yaratsın? Sen çalışma arkadaşların tarafından sevilmezsen niye sevilmeyen adamı yükseltsin? Oyunlarda bile belli başlı seviyeler var. Atıyorum karizmaya +3 vermezsen şunu tavlayamazsın gibi. Sen sessiz sakin oturup sadece verilen işi yapıyorsan seni kim ne yapsın? Sevilmezsen fark edilmezsin.

@divit 'in verdiği behzat ç örneği yanlış. Sen behzat ç gibi bir yeteneği alıp yükseltmezsen de olmaz. Bu adam işinde iyi, çevresinde saygı uyandırıyor. Bunu vali yap milleti mum gibi yapar kendinden bir şeyler katar. Bir tane suçlu yakalayan adam emrindekiler aracılığıyla 100 kişi yakalar. Gidip de klimacıyı ihracat sorumlusu yap demiyoruz sonuçta.

Hayatta bir kaybedenler vardır, bir de kazananlar. Kazananlar bir yolunu her zaman bulur, kaybedenler de kazananları izler, yorum yapar, yalakaydı, onu yalıyordu, bununla iyi geçiniyordu der. Bu yol şirketten şirkete değişir. İş hayatındaki başarının %10-20'si teknik bilgiyse %80'i sosyal zekadır. Bu sosyal zekayı ve teknik bilgiyi nasıl harmanlayacağın, nasıl ilerleteceğin şirketten şirkete değişir.Bir de şu var, işini iyi yapmak takdir edilecek bir şey değil. İşini iyi yapmak zorundasın zaten, mecbursun buna.

Ben de global bir firmadayım, yöneticilerimin çoğuna sümüğümü atmam. Ama adamlar doğru zamanda doğru yerlerde bulunmuş ve doğru adımları atmışlar. Yalakalık değil, adam olması gerektiği gibi işini yapmış ve o senaryoyu oynamış. Eğer iyi bir çalışan olup yılda %10 zam almak istiyorsan aynen devam et, ama daha büyük oynayacaksan bu işi öğrenmek mecburiyetindesin. Hele ki firman yabancı yöneticilerin falan olduğu, gerçekten uluslararası bir ortamsa işin içine kültürel farklılıklar da geliyor, ve evet sosyal zekan yoksa bu ortamda fark edilme ihtimalin yüzde 0..

Dünyanın en büyük fmcg firmalarindan birinde calistim; egitimde exposure dediler. Kisacasi evet, isini ne kadar iyi yaptığın önemli ama bunu kaç kişinin bildiği de çok önemli. Yalakalik değil ama sadece işini iyi yapmanin yettiğine inanmiyorum.

Misal su anda da büyük firmadayim, kendim cok yapmasam da Kendi yöneticilerim benim yerime yapıyor (misal rapor vs hazirlarsam üst yönetime benim mailimi forwar ederek yolluyorlar ya da direkt üst yönetime benim yollamami söylüyorlar vs vs. Bu sayede giriş seviye bir müdür olarak n+3 ile iletisimim var ya da benden bahsettikleri için emea ik direktörü ile tanıştım vs.)

Yalakalik ile isini düzgün yaptığını gösterme arasinda fark var bence. Misal benim bir calisan var. Bazi isleri var sirf o yapiyor ve yaptigi islerin ne kadar zaman aldigini falan kimse görmüyor. Bu aslında kötu çünkü çok fazla iş yükü yok gibi gözüküyor bazen.

Edit: yurtdisinda calisiyorum.

totoro canlandı gözümde

bana da monsters inc.'i anımsattı

Tüylü canavar ve küçük kız = monsters inc boo and sully hugging. Aklıma bu geldi ama direkt anlattığın bir sahne değildi

Ben de Monsters, Inc. diyorum: m.imdb.com

farklılık olsun diye inside out diyeyim. Bing Bong vardı tüylü canavar gibi. Sarılma sahnesi spesifik olarak hatırlamıyorum ama vardır belki

totoro +1

Teswkkurler cevaplar icin, malesef bunlardan hicbiri degildi. Monsters inc.teki kizdan yasca daha buyuk ve boyu uzamis hali gibiydi benim gordugum kiz..

Abominable olabilir mi?

Abominable de degil malesef

Anlasilan o ki butun detaylari yanlis hatirlamisim neredeyse, film zootopia imis, sahne de bu idi images.app.goo.gl

ödem fala olmuştur hele rinoplasti ise hiç sorun değil rahat olun.

@andlee odem gibi ya da kanli bir goruntu yok da aslinda, bir burun deligimin icinde sanki burun kanadi tarafinda kikirdak bir boru var gibi gorunuyor, beyaz bir sey :puke:

plastik şeffaf tampon koyuyorlar ameliyattan sonra 1-2 gün kalıyor burun içinde o olmasın?

ya çok bariz bir şey söyleyeceğim ama bu değildir herhalde, yine de yazayım. ameliyatı yeni olduysanız tampondur o? yani beyaz boru gibi bir şey, tampondan başka ne olabilir ki, ameliyat sonrası burun içine konur sonuçta bir şeyler bir süreliğine, sonradan çıkartırlar falan, normal değil mi? burun ameliyatı olmadım da hiç, tahmin yürüttüm sadece.

@agokalp @nimberjack yok tampon degil, silikon tampon kullaniyorum kendim cikarip takarak.

duyuruda arama yapın, yakın tarihli (benim de yanıt verdiğim) birçok benzer soru göreceksiniz. özet vereyim;

eğer hız ve gecikme önceliğiniz değilse ucuz yollu menzil arttırıcılar (xiaomi de dahil) işinizi görecektir ama gecikme olmasın, kabloyla bağlanmış gibi tam hızı alayım diyorsanız en temizi mesh cihazlar. bütçe sorun değilse 500-600 lira civarına tp-link mesh cihazı tavsiye ederim.

@orient blue, doğru, bu aralar özellikle sık sorulabilecek bir soru olduğu dikkatimden kaçmış :) Teşekkürler.

Ben caddede karşı karşıya bir apartman dairesinden diğerine internet aktarmak için aldım geçen bu cihazlardan. Mesafe 20 25 metre rahat vardır. Modem bir evde camın önünde. Aldığım cihaz da diğer evde camın önünde. 24 mbit çok rahat alıyorum cihaz sayesinde. İnternet hızı gayet yeterli.

www.hepsiburada.com

Bunu aldım. Aşırı memnunum. İsterseniz modemden kablo uzatarak da menzil arttırabilirsiniz. Çok verimli şu ana kadar. Evin içinde ise hayli hayli iş görür.

Tabi ben oyun vs oynamıyorum. Ping vs. Ne olur bilemem.

Yükselticiyi nereye koyduğunuza bağlı. Millet sinyalin zayıf olduğu yere koyunca hızlanacağını düşünüyor internetin. O zaman da bir halta yaramıyor diye yorum yapabiliyorlar.

Daha çok röle mantığıyla çalışıyor bu cihazlar. İnternet sinyalini alıp, tekrar yayınlıyorlar. Yani İnternetin iyi çektiği bir ara noktaya, menzil uzatmak için kullanmanızı öneririm bu cihazları. Asıl wifi sinyalinin zayıf olduğu bir yerde, bu yükselticinin sinyali yüksek gibi görülse bile asıl bağlantı zayıf olacağı için hız düşük olur.

Bizim evde de uzun bir koridor var, modem salonda. Koridorun sonundaki çalışma odasında internet olması için koridorun ortasına Xiaomi sinyal yükseltici yerleştirdik. 100MBps internet, ethernetle 90-95 MBps görüyor, wifi'da yaklaşık 40-45 MBps hızı görüyor, arka odaya da 20-25 MBps hız ulaştırıyor.

westblack +1, doğru bir kurulum yapmış.

Bir de elektrik şebekesinden internet alabileceğiniz powerline sistemleri var: www.hepsiburada.com

İki senedir kullanıyorum gayet memnunum

Bende de bir acess point var iki kat yukari internet yollamaya calisiyorum.Acess point cihazimi universal repeater olarak mi yapilandirmaliyim yoksa erisim noktasi olarak mi yapilandirmaliyim?

Oncelikle universal repeater olarak yapilandirdim.Iphonelar ust kattaki dairenin her tarafindan sorunsuz acess point uzerinden internete baglanabiliyorlar ancak laptoplarda sag alt kosede wifi simgesi uzerinde sari uyari isareti cikiyor bir turlu 2 laptoptan da internete baglanamadim.Cozum erisim noktasi olarak ayarlamakta mi?
YOksa sorunun nedeni laptoplarin hem iki kat alttaki modemi gormesi hem access pointi gormesi mi?

Powerline adapter diye aratıp bir de bu cihazlara bakın. Aynı evin içindeyse elektrik hattı üzerinden internet paylaşımına yarıyor. Kablo boyları çok uzun değilse çok iyi çalışıyorlar. Dilerseniz, wifi özelliklisini alıp doğrudan kablosuz ağı genişletiyorsunuz. Ancak kablo üzerinden olduğu için kaybı olmuyor.

Kediler kısırlaştırılsa bile böbreküstü bezlerinden bir miktar testosteron üretmeye devam ederler, o nedenle bu hareketleri normal.

bizim kediyi de ilk aldığımızda hemen kısırlaştırdık (1,5 yaşındaydı) ama 1-2 sene daha o hallenmeleri pipi yalamaları devam etti. sonradan öğrendik ki bize vermeden önce kediyi çiftleştirmişler o yüzden hormon seviyesi yüksekmiş. yıllar içinde geçti hallenmesi şuan 8 yaşında bir dana:)

Etrafımdaki erkek ev kedilerinin büyük çoğunluğu bu haldeler. Kimisi bebekken kısırlaştırıldı, kimisi yetişkinlikte. Biraz tatsız bir durum tabi hayvan için de sizin için de.

yok kısır olan ve kızların koluna hallenen kedi gördüm :) ısırıp bir süre git gel yapıp bırakıyordu.

kedinin kısırlaştırıldığını siz ve veteriner biliyorsunuz ama kedi henüz bunun farkında değil.

hormonların yerine oturması biraz daha zaman alacak anlaşılan.

kedi şapı kullanabilirsiniz. bizim topalakta böyleydi. şapı yeyince emekli olmuş yarbay gibi oldu.

Ah bizim bebik de aynı yaşlarda ve aynı hareketler mevcut. İnsan üzülüyor çok haklısınız. Yapacak bir şey yok ne yazık ki.

Betona denk gelmişsindir. Bazen az derinde demire denk gelirsin kiriş ve kolona falan, zorlamamali

Bu arada yaoimarketten montaj silikon alıp yapistirabilirsin. Yaoistirdiktan sonra. Altına vileda sapı gibi bir destekle bir süre sabit tutman gerekir ama. Vida kadar iş görür

Beton ya da demir +

10 cm aşağıdan sabitlersen üstteki delikler açıkta kalacak? Stor yeteri kadar uzunsa yukarıdan delmelisin.

Tesekkurler cevaplariniz icin, daha yukari delemiyorum cunku perdelik var, duvarda zaten eskiden kalma da delik oldugu icin onlari alciyla kapatabilirim.. Daha asagidan deleyim en iyisi ama yine kiris kolon bir seyler gelme ihtimali var midir?

Perdelik dedigin kornis mi? Storlar kornislere de takiliyor genelde niye delik aciyorsun?

@proletarier yok kornis degil de, su fotografta yukarida kornisi ortmek icin olan cikinti; www.jaklinhome.com

Belki de adi perdelik degildir :)

onun adi perdelik iste. beton delinir. demir olabilir eski bina ise o demir de 14 mmdir 1 cm asagisina delin.
delemiyorsaniz ya siz beceremiyorsunuz ya da matkabiniz bu ise uygun degil. ayrica resim bi tuhaf ne o alcipan mi cozemedim. ama her turlu delinir. demir dahi olsa delinir.bu arada o alcipansa dedigim.gibu tutmaz. duser asagiya saglam olmaz onlar. saglam olmasi icin betona tutturulur. siz betona abanin delinir bir sekilde.

sanırım matkap yeteri kadar güçlü değil ve/veya matkap uçlarınız kalitesiz. sağlam bir matkap ucu alıp yeniden deneyin derim. örneğin bosch uçlar epey kuvvetli ve tanesi 15-20 lira civarında. denemeye değer.

Artçı depremler önceden de ara sıra merhaba diyordu. Öncesinde yalnız kalmış olsan da annenin gitmesine takılmışsn bence sen

yalnizlik ve kimsesizlik cok farkli seyler..
kimsesizlik kotudur, insanin esi, cocuklari, dostlari, ana babasi, kardesleri, hepsi cok kiymetlidir. Cevrenizde sizi seven, size kiymet veren insanlar yoksa bu cok kotudur, oldurur hatta insani.
yalnizlik ise cok iyi, cok guzel bir seydir. Yalniz kalmayi bilmeniz lazim, birey olmanin on kosuludur desek yanlis olmaz. Korkmayin ondan.

Bence zor bir zamaniniza, depresif bir aniniza denk geldi. O yuzden boyle hissettiniz. Hayir, genel haliniz bu ise, bu halden cikin lutfen, destek alin. Normal degil bu.

Kendinizi teselli edemeyecek kadar deprem korkunuz varsa, evde yanınızda birileri olması deprem anında size faydası yok.

Eviniz deprem bölgesinde ve eski bir binaysa korkmanız normal, ama hergün korkun sadece bu pazar değil.

Aklıma gelen bir tavsiye, evde yanlız kalmaktansa bir otelde kalabilirsiniz.

Kimsesizlik +1.

Yalnızlıkla ilgili bir sıkıntın yok. Epeydir böylesin zaten, deprem falan derken bunun farkında varıyorsun, hepsi bu.

ışığı tvyi aç o sesle yat. alıştır kendini.

şimdilik, ölümüne kadar hayattayız :-)

5

yoğun çalıştığım dönemlerde(gemide) bir fincan, nadiren iki. yoğun çalışmadığım dönemlerde(karada) hiç içmiyorum çünkü bünyemi olumsuz etkiliyor. içtiğim zaman da sevdiğim için değil, uyanık kalabilmek için içiyorum.

Ben de 2 bardağı geçmemeye çalışıyorum. 3'ten sonrası olumsuz etkiliyor.

3'ten sonra ellerimde titreme oluyor. 1 veya 2 bardak içiyorum.

3-4 kupa içiyorum. 5 ve sonrasında midem biraz tuhaf oluyo. Bulanıyo gibi oluyo.

günde 2-3, yoğun çalışıyorsam ve stres/uyku düzeyi fazlaysa 4-5, nadiren de olsa iyice sapıtıp 6-7 gittiğim oluyor. fiziksel olarak negatif bir durum yaşamadım şu ana kadar. yaşadıysam da zaten yıkık olduğum için fark edilir düzeyde olmadı sanırım.

ya ben meşrubat içiyordum inanılmaz şekilde. bırakmak imkânsız geliyordu. sonra uyuşturucu bağımlısıymış gibi kendimi kapattım eve, o ilk zehri atıp fiziksel bağımlılığı yenme aşamasını gerçekleştirdim. sonra baktım gerçekten canım istemiyor artık ama elim boş kalmasın, bi' şeyler içeyim isteği hasıl olmuş. benim gibi baykuşlar için de kahve ideal bu açıdan.

başlayış o başlayış... yarın yokmuşçasına kahve içiyorum. bildiğin şu kapkara nescafe gold'un üstüne basıyorum suyu oh şeker yok bi' şey yok, meşrubat kadar zararlı olmasa gerek. zararlıysa da zararlı bıktım artık bana ne ya.

Günde 5-6 saat uyuyup, 10-11 saat çalışıyorum, sıfır bardak kahve tüketimim var. Bazen keyif için çay içerim. Her gün 3:30 da kalkıp günde 10 saat meditasyon yaptığımız inzivalar sağolsun, uykuyu da aştım bu hayatta.

@der meister, adaçayı denesen ? Her gün bu kadar içmek gerçekten de faydalı değil.
Sen bize lazımsın :)

Normalde 2

genelde bir double espresso bazen yanına da bir kupa (350ml civarı) filtre kahve içiyorum gün içinde. üstüne 2 3 kupa da çay. mesainin çoğu tuvalette geçiyor.

İçtiğim zamanlarda maksimum 2 büyük fincan içiyorum, düzenli değil. Haftada 4-5i bulur. İçme sıklığım tamamen uyku durumumla alakalı.

1-2 kupa

3-4. büyük kupayla.

ortalama 1, nadiren 2 kupa, onları da gündüz içiyorum.
akşam 8'den sonra içince gece uykum gelmiyor.

Hafta içi bir, hafta sonu 2. Fazlası mideme dokunuyor. Azı da dokunuyor gerçi, ama seviyorum.

sabah kahvaltıda çay, öğlene doğru 1 kupa filtre kahve akşama doğru 1-2 fincan türk kahvesi.

şeker veya süt yok. türk kahvesinin yanında % 80 lik bitter çikolata.

ben de 2 bardak(330 cc kupa) civarı. bazen 3 de oluyor. ama 3'ü pek aşmıyorum.

6 veya 7 bu ara.

bana da aynısı oldu yarısı yanıyor diğer yarısı yanmıyor. geçen sene almıştım sanırım bozuldu lambalar. fişe takıp çıkarınca farklı şekillerde yanıyordu benimkisi.

üzerindeki yollar bozulmuştur, lehimler kopmuştur, ledler bozuktur. yapması zor değil.

@datnet bu cevabi forumlardan birinde gordum, hatta yapmasi zor degil kismindan sonra nasil yapiliyor acaba diye dusundum fakat once sorunu bulmak daha mantikli geldi. Yollar mi bozulmus, lehimler mi kopmus, ledler mi bozuk, bunlari nasil anlayabilirim, o lazim bana.

ola ki ugrasir ama yapamazsaniz ve atmayi dusunurseniz diye yaziyorum; atmayin. sarap sisesinin icine sikistirabilirsiniz. diy - wine bottle - lamp

Aynı durumu dün yaşadım. O prize takmadan önceki kutuyu açtığında bir devre kartı görüceksin. Oradaki bazı kabloların lehimleri çıkmış olabilir. Tabiki benim evde lehim olmadığından ben sağlam bir bantla çözdüm olayı. Basit bişey yani bi tornavida bi bantla halledersin.

@kismisolungac, simdi icini actim ama her sey normal gorunuyor sanki? Elektrik bandimi da hazir bekletiyordum hay allah.

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

hiç bir şey. ancak sıcak içmeyin yemeyin.

@i dont know i dont care aa sicak mi icmeyeyim, ben de aksine sicak bir seyler iceyim diye dusunuyordum. Pastiller iyi gelir mi acaba, o konuda bir fikriniz var mi?

Dedem küçükken bize sesimiz için çiğ yumurta sarisini tuzlayip yedirirdi. İyi de gelirdi. Ama köy yumurtası olacak.
Onun dışında ne çok sıcak ne de çok soğuk bir seyler içmeyin. Adaçayı ve zencefili ılık halde içebilirsiniz. Yine +ballı ılık süt.
Geçmiş olsun.

Tanıdığım bir hintli kast sisteminin eskilerde kaldığını(80-90 lar) ve artık herkesin eşit şartlarda olduğunu söylemişti. ne kadar doğru bilmiyorum.

Tabi toplumsal damgalama bence hala vardır- kolay silinmez mesela bir parya- dokunulmaz kolay kolay o lekeyi(!) silemez.

Kast zaten ekonomik bir sistem. O nedenle, zengin zenginler içinde yarışıyor, fakir zaten sokakta.

@binder dandet - işlerine gelmediği için kalmadı diyorlar. Ama bir sormak lazım sevgilisi farklı kasttan olunca evlenmesine izin verecekler mi? Benim tanıdığım 2 hintli arkadaşım da, kendi kastlarından evlendi. hatta biri 10 yıllık kız arkadaşından zorla ayrıldı bu yüzden.

Güneşe koymuşsun ama toprak az olduğu için plastiklerin gölgesinde kalıyor.

Dogrudan gunes almali mi? Tepesi acik oldugu icin yukaridan ogle vakti aldigi yetmez mi?

fıstık çamı mı?

@gameofannen karacam

mazı dışında tohumdan çam büyütmek çok çok zor. ölecek yakında :::/

@gameofannen hadi ya, hic yok mu yolu, saksidan alip bahceye fln eksem bunu, yine yasamaz mi?

Saksısının büyüklüğünde bir sıkıntı yok, fazla bile, toprağı da sorunlu durmuyor.
Cinsi neydi biliyor musununz? Fıstık çamı mı?
Belki ışıktandır bilmiyorum ama bana gövdesi fazla kahverengi gibi geldi, gidici gibi duruyor:(
Her tohum iyi olmuyor maalesef, bundan sonra birçok tohumu aynı anda ekip filizlendirmekte fayda var.
Edit: cinsi yukarıda söylenmiş, görmemişim pardon. Bence tohumun kalitesizliğinden.

Çok sağlıklı görünüyor. bir yaş altı çam fidanı, seneye baharda birkaç santim daha büyür. Beş yaşında bir iki karış arası olur ve saksı küçük olduğu için ölür. 4 sene sonra saksıyı değiştirmeden önce bana yaz. Tarif edeyim. Kendin değiştirmeye çalışma. Her durumda ölür.

Gayet normal. Uzun adamin gonderdigi tohumlardan sanirim. Bende de var bir tane, guzel gunes goren bir yerde senin camla hemen hemen ayni boydalar.

Normal bizde de var 5 tane aynısından. Bazıları çok büyüdü bazıları da bu kadar daha boyu

Benim minnak çama çok benziyor 4-5 ay falan oldu tohumu ekeli bu boyutta. Bana normal göründü. Bendeki karaçam bu arada

picturethis isimli app ile fotoğrafını çekip cevabı birkaç saniye içinde bulabilirsin.

@pitjabtjatjara, tesekkurler oneri icin ama telefonumda app yukleyecek bir alan yok malesef

croton

Kraton

www.ciceksepeti.com

sular kesilmiş olmasın?

gage bozuk olmasın?

3 bardan fazla basarsan safety valf den fazla basıncı dışarı atar, yani suyu atar.

@killerbee sular var

su bastığın valfin fotosunu gönder bakalım.

@killerbee, eksiup.com

valfi açtıktan sonra, bastırmayı , çektirmeyi dene.

bazı valfler açık unutulursa su basmasın diye çift sistemli olabiliyor.

Vanayı açınca su doldurma sesi geliyor mu?

Kombinin alt bağlantılarındaki (4 adet plastik boru) soğuk su vanası olur, mavi kulpludur genelde, o açık mı?

@killerbee, cekince elimde kaldi ahaha. Cift sistemli degil sanirim bizimki

tamam işte gördün mü? artık servis çağırmak için geçerli bir sebebin var.

bir sorunu daha çözmenin mutluluğunu yaşıyorum şu an
hehehe

@john bloor acik galiba, su doldurma sesi de gelmiyor bu arada

Elinde de kaldığına göre vana bozuk, ama içten bozuk değildir. O elinde kalan kısım vananın plastik kapağıdır, kapak demir bir kısıma oturup onu çeviriyordur.

Bi gözle bakalım, kapağın içinde o demir kısma oturan bölüm çatlak mı?

Dediğim gibiyse sen kapağı çeviriyordun ama vana açılmıyordu, kapak boşa dönüyordu aslında.

Bir küçük pense ya da kurbağacık ile vananın başını tutup açabilirsin.

@john bloor su an evden ciktim ama donunce de bunu deneyecegim

son yoruma katılıyorum. muhtemelen siz plastik vanayı çevirdiniz ama yalama olduğu için aslında sadece plastik kısım dönmüş oldu. vana açılmadı. petek suyu almak için petek vanalarını açan bir zımbırtı var onu kullanarak da vanayı açıp kapatabilirsiniz.

zımbırtı dediğim şey şu: eksiup.com

@john bloor, @emcrekare olmadi einstein olsun bari, dediginiz sekilde yaptim ise yaradi. Tesekkur ederim.

Senin ojenin numarası ne ya asıl?

Nergis

@denef haha, bilmiyorum, evde kaldi, iki hafta sonra filan donecegim, o zaman bakip yazabilirim :)

Nergis değil.

Anlaştık:)

arap yasemini. güzel kokulu, sarılıcı, hoş bir bahçe çiçeği kendisi.

yasemin
kaichi yazmis zaten :) o zaman kaichi +1

kesinlikle yasemin.

Derler. Dandik paletleri bilmiyorum ama europaletleri aynen şişe deposiztosu gibi iade edip para alıyorlar.

Belki park yeri tutmak için koymuşlardır.

europalet'se 30tl minimum değeri var. onları geri veriyorlardır mutlaka. çöp olup olmadığını sizin anlamanız zor o yüzden :/

Bayrampaşaya gel şantiyeden bir kamyon vereyim euro muro alayını yakıyoruz

bu işini görür mü? tenor.com

eye poke / eye gouge defense diye aradım

Bir sey olmaz girebilirsin MRa ama yine de soyle. Ozellikle MR cekilecek yere yakinsa falan goruntuyu etkileyebilir sadece onunla ilgili bir sey yapmak isteyebilirler. Yani haberleri olsun. Ama sana bir etkisi olmaz. gecmis olsun!

Cevabı bilmiyorum ama MR'dan sonra bilgilendirirseniz öğrenmiş oluruz

@robokot tesekkur ederim. :)

Bir sey olmadi arkadaslar, siz benim gibi paranoya yapmayin. Insulin pompasi, isitme cihazi, kalp pili vs gibi seylerle girilmiyormus ama.

www.nostaljiktatlar.comıcTacSeker

@oscar, tesekkur ederim, oncelikli tercihim getirecek birilerini bulmak (fiyat farkindan oturu) ama bulamadigim takdirde burayi aklimda bulunduracagim.

soru sahibi olarak ben de merak ettim, evet.

Bunlardan biri olmak için dm'e bekliyorum, adım Samuel 25 yaşım

Ciddili: bi arkadasim direkt dumduz yurumustu bi kiza duyurudan. Baya sohbet muhabbet bulusma şeklinde ilerledi. Arada fotograf falan atıldı tabi.

@ghilleinthemist ben de duman yoluyla anlasmalarini beklemiyordum zaten klfhj. @acemi'nin cevabi cok spesifik mesela boyle cevaplar bekliyorum, gercek olanlarini tabii (paylasmak isteyen olursa)

duyuruya bak sen :) çok şaşırdım ben de.

bana (başka bir kullanıcı adı kullandığım bir zamanda) duyuru'dan iki üç defa yürümüştü erkekler (erkeğim) cinsiyetimi söylediğim saniyede bıçak gibi kesiliyordu duyarlı mesajları...

İfşa ardından mesajlaşma, zirvede tanışma, aynı duyuru grubuna(whatsapp, telegram) girip sohbeti ilerletmek şeklinde başlayan ilişkiler biliyorum.

sözlükte fuckbuddy'lik müessesesinin gayet iyi işlediği bir yerde, duyuruda insanların birbirleriyle tanışıp, sevişmesi niye bu kadar şaşırtıcı geliyor ki? :)

ben burdan birisiyle sevgili olmadım fakat sözlükten oldu. duyurudan karşı cinsten tanıştığım insanlar da oldu. herşey mesaja bakar. adabıyla belli bir seviyede tutunca gerisi geliyor.

@umutko’ya ek yapayım ifşada seni beğenip sonra yürüyen de çok oluyor, bi ara ifşa yapmıştım da yaklaşık 1 ay yankıları sürdü :D mesela başka bi duyurumla veya cevabımla alakalı 2 mesajdan sonra “Sen güzeldin di mi” (true story) :D “Hiç ifşa yaptın mı hiç aa dur hatırladım şu kısa sarı saçlı kız sendin değil mi” gibi bir sürü mesaj aldım. Bi de ifşa yapar yapmaz mesaj atanlar var, birileriyle tanışmak baya kolay yani ama bence bunlar tatlış değil xD Bir konuyla alakalı uzun süre konuşup arkadaş da olabileceğimi bildiğim insanlarla hiç yürüşmeden tanışmak/görüşmek daha çok hoşuma gidiyor, eski sevgilimle de böyle tanışmıştık duyurudan.

millet sevgili, fakbadi bulur ben de sözlükte asker arkadaşımı bulurum anca. vay be.

İfsada gordum begendim seni dedim tesekkur etti bulusalim bi goruseim dedim cevap vermedi sonra ben de bi foto attim tabii gormeden bir sey dememekte haklisin dedim iki kem kum etti sonra bulustuk sonrasi oyle.

"merhaba, ben seni çok seviyom" tarzı bir şey mesaj atmıştı yazdıklarımla ilgili olarak. cevap verdim. ilk birkaç hafta dalga geçtiğini falan düşündüm. sonra hoşlaştık. sevgili olduktan sonra sordum ben, "o neydi gız, ne alaka?" diye. "başta sadece yazdıkların hoşuma gidiyodu, tanışmak istemiştim. konuşunca aşık oldum" dedi. sonra terk etti sjfjsk

Biz bi zirve için mesajlaştık, öncesinde buluşalım birlikte gideriz diye sözleştik. Sonrası da geldi işte :)

Bir de bize laf söylüyor bu insanlar. Duyuru'dan kız tavlıyorsun diye.

Kendiniz yapıyorsunuz yahu, bi kendinize bakın?

Neyse cevabım;

Gayet basit. Mesaj atarak başlıyor.

Ben de baya denk gelirdim ve "Nasıl ya yuh" falan derdim. Büyük konuşmamak lazımmış.

Bazı bazı konuşuyorduk burada. Basit birkaç konu üzerine. Zaten genelde aynı duyurularda falan hep denk gelirdim nickine. Mesai öldürmek konusunda üzerimize yok şimdi düşündüm de.

Daha sonra ben buraları bi bıraktım. Hafif atlatılan bunalım dönemimdi. Bir gün buralardan birisi bana ulaşmak istemiş, o da sözlükten mesaj attı. Noldu niye gittin vs diye başlayan konuşma bir iki buluşma sonrasında güzel bir hal aldı. daha da detay vermeyeyim lütfen ama.

genelde ifşalarda isimleri kaydediyorlar bu kişiye yürünür buna mesaj atılır bunun sevgilisi var vs gibi sonra bekliyorlar bir süre sonra duyuru yada cevap yazınca fırsat bilip duyar kasan da oluyor yavşayan da oluyor o an ki duygu durumuna göre ya buluşuyorlar yada kestirip atıyorlar.

Başıma tabi ki böyle olaylar gelmedi ama bunu yapanların varlığını biliyorum.

selam, sizi çok beğendim dersin. götü kalkık, sorunlu bir tip değilse niyetini açıkça söyler zaten. sana şans verir. değilse reddeder ama reddedilmekte kötü olur. :( beterin beteri var birde seni gördükten sonra reddederse işte onun altından kalkılmaz. :D en iyisi hiç bulaşmamak.

ifşada gördüm beğendim. pusuda bekledim. yürüdüm ve düşürdüm :')

bir keresinde duyurudan iki kıza yürümüştüm. iyi de gidiyordu aslında muhabbet.

abi sonra bunlar arkadaş çıktı. güzel bir sürpriz yaptılar.

bu da böyle bir anımdır.

Millet canavarmış da bizim haberimiz yokmuş. Duyurudan evlenen var mıdır acaba?

ifşada gördüm yürüme amacım yoktu alakasız konulardan konuşuyorduk zaten daha önceleri ara sıra oradan da öyle gitti işte bi baktım neler olmuş neler ben de şaşkınım.

Görmeden, hiçbir amaç taşımadan gidip tanıştığım çok oldu. Gerisi karşı taraftan gelen ilk adım. Bir zamanlar beğeniliyordum, evet.

erik çıksın biz de çıkarız diyorum.

Hava güzel. Check

Yakında deniz var. Check

Yapacak bir şey yok. Check

Üzerindeki ölülüğü atmak lazım. Check

O zaman ne duruyorsun; helva yapsa... Pardon, yani çıksana işte ne güzel hava alırsın. En azından görecek bir deniz varmış.

cabuk elindekini birak at kendini disari, tak kulagina muzigi, vur kendini sahile, cidden iyi geliyor..
daha simdi geldim..
misss... missss

Ciktim arkadaslar, itici guc icin sagolun

Silme bundaayıp bir şey yok. Duyurudaki uzmanlar fikir verecektir.

Hocam sorunu çözene kadar asla prs etme.bir kerede anlamıyorsan iki kere dene üç kere dene 10 kere dene ama pes etme.zaten stressle daha hızlı hareket ediliyor.stresin avantajlarını kullan bir de şunu düşün brn zaten stressliyim.rlimde olan vaktin hepsinde elimden geleni yaptım.daha ne yapayım.insan böyle rahatlıyor.elinde olanın %100 ünü ber

Allahım, ince düşünmekten öleceksiniz herhalde.
Tamamını veya çok büyük kısmını kullanıp bitirmediğiniz sürece çok da mesele edilecek bir şey değil bence. Mutfakta karşılaştığınız bir başka zamanda "ya ben geçen gün kullandım, kusura bakma, sen de burdan alabilirsin lazım olursa" falan derseniz sorun olmaz sanki.

bence ince düşünmek değil bu. başkasının dolabından bişey alıp kullanmak yanlış. kullanmamak olması gereken bişey zaten. yerinde olsam laf arasında söylerdim. bi daha da yapmazdım. belki hastalık derecesinde takıntılı, belki hoşlanmıyor...

Laf arasında söylersin. Zaten hastalık derecesinde takıntılı bi tip olmadığı sürece bişey olmaz .

mesele ketçap değil. izni olmadan başka birinin dolabından bir şey almak.

hatta dolabı açmak bile yanlış.

aradaki kişi dolap sahibinin çok yakını da olsa, hiç tanımıyor da olsa açıp vermesine izin vermemeniz gerekirdi.

mahremiyet, mülkiyet...vb kavramlar çok kıymetli. ama bu kavramların uygulamasında önce bir çizgi vardır. o çizgi geçildiğinde ihlal edilmiş olması maalesef büyük zarar verirken o çizgiyi geçmemek için durmak da bazen işleyişe co mak sokar.

ortak alanda, kilitsiz bulunan bir dolap. zaten oraya eşya bırakan herkes (hoş ya da degil) bir şekilde malının sorumluluğunu ortaya bıraktığını ve bunun bir şekilde ihlal edilebileceği ihtimalini göze alıyor. böyledir ve böyle olmalıdır. bu herkes birbirinin dolabını yağmalasın demek olmadığı gibi kimi anlarda paylaşımı da yok sayarak kimse kimseye dokunmasın demek değildir.

burada "hüsnüniyet kurali" uygulanır.

yani yapılan eylemin amacı karşıdakini huzursuz etmek değilse, niyet kötülük içermiyorsa karşılıklı nezaket kuralları çerçevesinde kişiler eyleme karşı tepki verirler.
toplumsal hayat buna denir. kalabalıklarda herkes mahremiyet alanını keskin çizgilerle çizerse bir sure sonra çarpışırlar. ama esneklik sağlamak basarilabilirse yumuşak geçişlerle sonsuza kadar bir devinim elde edilebilir.

özet geceyim;
gidip kapisini çalın. dün ketçap lazım oldu, sen yurtta olmadigin icin soramadim, izinsiz seninkinden biraz kullandım. yerine de bir kaç domates bıraktım. umarım yanlış yapmamisimdır? kusura bakma... deyin.
eşyasının kullanıldığını bilsin.
rahatsız olacaksa "bir daha yapma" deme şansı olur. bir daha yapmazsınız.
değilse zaten afiyet olsun der.

hiç yurtta yaşamamış insanların bu soruyu cevaplaması biraz zor bence.

lisede yatılı okumaya başlamış biri olarak şahsi fikrim, ketçap biten bir şey olmadığı için sorun değil. yurtta yaşayan insanlar böyle şeyleri tolere edebilirler, etmeliler. odanı bir yabancıyla paylaşıyorsun, ketçabını mı paylaşmayacaksın. hem bak x de diğer kızın yiyeceklerini kullanıyormuş zaten.

x'in bir adet elması olsaydı ve senin canın elma çektiği için onu yeseydin bu sorun olabilirdi. adam belki geceyarısı acıktığında yemek için ayırmış o elmayı. ama ketçaptan bir şey olmaz çünkü bitirmemişsin. istiyorsa defalarca tekrar kullanabilir.

he sorun dolabı karıştırmış olmaksa, sen dolabı karıştırmamışsın başkası orada ketçap olduğunu biliyormuş ve sana göstermiş.

diğer yandan, sana "hey, yuzir! suslemeleri nasil buldun" diyen, bu yakınlıktaki bir insanın ketçabını izinsiz alman da sorun yaratmayacaktır. ama madem bu kadar takıldın, ketçabı kullandığını söyle, olayı da anlat ne olacak. hem için rahatlar hem de muhabbet olur işte uzun uzun anlatırsın bize de anlattığın gibi. "aslında spagettimi pesto sosumla yiyecektim, işte diğer kız beni çok gaza getirdi, ama ketçabın yerine domates koyduk, hem daha sağlıklı" vs vs uzat işte. hatta diğer kız da yanınızda olursa geyik muhbbete döner bir süre sonra.

ketçap çok zor bitiyor zaten, bozuluyorlar. benim ketçabımdan kullanılsaydı hiç rahatsız olmazdım ama gidip domateslerim yenilseydi hoşuma gitmezdi. bence problem yok. söylersin, olmadı bir ketçap alırsın.

Sevgili yuzır mahremiyet denilen tek dişi kalmış canavarı çiğneyip hala aynaya bakabiliyor olman bile çok şaşırttı beni. Sen adamın ketçabını al dop dop spagettine sık sonra nam nam ye ondan sonra vay efendim adamı gördüm ketçabını sıktım demedim. Nasıl güzel miydi bari bu mahremiyetin tadı, mutlu musun şu an? Doydun mu HA DOYDUN MU! Zavallı x ketçabının nam nam götürüldüğünden habersiz hala süslemeler de güzel olmuş diyor, acıdım adama :((((

alskdaskdjsadjksajdsa ya nolacah ya, ben de yurt arkadaslarımın şekerlerini hüpletiyorum bazen sonra şekerini aldım canım diyorum (ama bazen xD), çayıma atıp çın çın çın karıştırıyorum, bazen kaymağımın üstüne döküp gömüyorum, bi şeker alamadım napiim gerizekalı şok market 5 kiloluk şeker satıyor, napcam ya 5 kilo şekeri. Memleketten biber getirip verdim birisine mesela, o da benim biberleri yiyor.

Çok içine battıysa kuru kuru diyemem dersen, mini mini kapkekler yap ver, verirken de böyle böyle oldu dersin :D Bence böyle şeyler hiç önemli değil, raadol.

orası beytepe di mi?

biri benim dolabımdan izinsiz bir şeyimi alsa ve hiç açıklama yapmasa kızarım ve o kişi gözümde biraz hadsiz gelir, ya da onun beni ciddiye almadığını düşünürüm. ama almışsa ve bunu bana bildirmişse hiç önemsemem.

Çocuğa ketçabını kullandım geçen gün, kendimi kötü hissettim habersiz olduğu için. Umarım sorun olmaz de.

@blue serenity Kız ketçabı olmadığı için başkasınınkini alıyor. Sonra o kişiye yeni ketçap alıp dolaptaki ketçabı çöpe atıyor. Hangi yetkiyle? Yenisini alınca eskisi üzerinde hak sahibi mi oluyor? Resmen ziyan. Diş fırçası, tıraş bıçağı gibi kişisel bir şey değil. Ketçap altı üstü. Ne çöpü ya.

Tahmin: anahtarda belli parçalar kilide oturunca açtığından bir kısım parçalar hepinizde ortak dış kapı için, diğer kısımları ise odalar için farklı. Ve bu kısımların farklı olması ana kapıyı etkilemiyor.

Güzel işmiş yalnız.

Senoll dogru anlatmis.butun anahtarlarin belli bir kismi birbirinin aynisi o kisim dis kapiyi aciyor.tum anahtarlarda birbirinden farkli olan kisimlarda oda kapinizi aciyor.

Alman usulu <3

Senolll guzel aciklamis.
O anahtarlari kaybetme, bu sistem trde olmadigi icin 1- trde cogaltilamiyor
2- almanyada/avusturyada anahtar cogaltmak cok zor kendi kendine, min 100€ civarina patlar bir de bisuru evrak isiyle ugrasirsin :(

TR'de bulunmaz dememiş ki adam zaten. "...bulunmaz bir şey olduğunu sanmıyorum." demiş.

@trollziya

Ben kendi anahtarimi kaybettigimde trde cogaltmak istedim, sordugum hicbir anahtarci yapamadi. Ki buyuk ve iyi yerlere sordum.

Sistemle degil, markayla alakalidir o zaman.

www.tunefind.com

Buraya bi bak istersen

@freebird tesekkurler, guzel siteymis. Fakat bunlardan biri degildi.

Yakında biri yorumlarda sorar arasıra göz at bugünlerde, buradan cevabı bilen çıkarsa daha iyi olur tabi :)

vardiyalı çalışıyorlardır ve belediyeye iyi para yedirmişlerdir. şikayet etseniz de bi polis gelir gürültüyü azaltın der geri gider. ya sabır diliyorum..

hosein +1

Arkadaşım da aynı sorunu yaşadı. Yaptığı hiçbir şikayetten sonuç alamadı. Ama yine de şansınızı deneyin.

mahalle olarak birlik halde protesto edin, yolu kapatın 1 saatliğine.

türkiye artık müteahhit cumhuriyetidir. kontrol onlarda. onun için hiç bir şey yapamazsınız. hafriyat kamyonları adam eziyor da şöförleri ceza almıyıor artık.

Satmaya çalışıyorlar.

tasfiye halindedir, satışı bekleniyordur. hali hazırda müşteri portföyü de varsa öyle pat diye kapatamazlar bddk'ya göre. bir de ayrı olarak, yatırım bankalarının genelde şubesi veya atm'si olmaz. bank mellat gibi.

@angelus @sa eed, o zaman bir soru daha sorayim, 5-10 yil gecti hala satilmadi banka mesela, o zaman noluyor? Hani ooyle acik durabiliyor mu? Ya da su kadar surede satmalisiniz diye bir durum var mi?

Ben Adabank özelinde cevap vereyim. Adabank 2000'li yılların başından beri bu şekilde, yani üstünden 10 yıldan fazla geçti, hiç satıldı mı bilmiyorum ama BDDK'ya geçtiğinden beri hala varlığını sürdürüyor, elbet biri satın alır diye bekliyorlar. Misal bi yandaş alır ne bileyim bu ara Katarlılar popüler onlara satılır, biri alır. Neticede 20 kişiye maaş vermek koymaz ama güzel bir paraya satılırsa iyi kar getirir. Böyle bakılıyor.

sıfırdan banka lisansı daha zahmetli diye biliyorum.

@angelus son bir soru daha sorayim madem, calisan insanlar ne yapiyor? Kapanmamasi icin calisan birilerinin gozukmezi lazim da ondan mi duruyorlar acaba? Cunku guvenlik gorevlileriyle birlikte 12 kisi falandilar sanirim

Hiçbir şey yapmıyorlar. Zaten bankacılık faaliyeti olmadığı için satılana kadar kağıt işleriyle ya da bürokratik meselelerle meşgul olurlar. Neticede devlete geçtiği için boş boş memurluk yapıyorlar.

reçelin bozulmaması gerekir. bozulduysa da üstünde pamukçuk oluşması gerek.

At gitsin, sanirim nerden geldigi belli olmayan bir recel, iki kurusluk sey icin deger mi?

şeker oranı ne kadar fazlaysa o kadar zor bozulur der annem. kendisi reçel yaparken normalde koyulması gereken şekerin yarısı kadar şeker koyduğu için bizim reçellerimiz hep bozuluyor ve bozulunca çileklerin rengi mürdüm rengine dönüyor. tadından da anlaşılıyor zaten.

sizin reçel ev yapımı değilse şekeri de koruyucusu da bolca vardır o yüzden bence bozulmamıştır.

Nahos kokusu beni supheye dusurdugu icin atma ihtiyaci hissettim. Tesekkur ederim hepinize.

Önce şekerlenir, şekerlendiğinde de geri eski haline döndürülebiliyor. Dolapta durmasına bile gerek yok reçelin.

iflas eden 315bin kobi:


m.t24.com.tr

Bu konuyu ben de merak ediyordum ama hiç açıklayıcı cevaplar gelmemiş, uplayayım belki görülür. Ben de duyuyorm hep iflas etmenin açıklanmasının yasak olduğunu, kamu görevlilerinin istifa edememesi gibi bi durum var sanırım. Birisi açıklasa da öğrensek.

Sunu soyle birakayim madem, buradan da bilen cikamayabilir prntscr.com

Karşı taraf vodafone mu ? Ben avea, hatun vodafone, genelde dediğin gibi oluyor, hatta ulaşılamıyor dediği de oluyor.

@kimlanbu hayir, cesitli operatorler.

aypon mu kullanıyorsun? do not disturb açık olabilir.

1- sim kartını farklı bir cihaza tak. kendini arattır. aynı problem yaşanıyor mu bak. telefon kaynaklıysa telefona format at. düzelir.

2- telefon kaynaklı değilse hattında taahhüt yoksa farklı bir operatöre taşı sonra tekrar operatörüne geri gel. büyük olasılıkla çözülecektir. müşteri temsilcisiyle hiç uğraşma. onlar anca pakette kaç dakika var, hattında kaç tl yüklü onları söylerler. başka bir işe yaramıyor.

@alperz tesekkur ederim, sorun do not disturb'ten kaynaklaniyormus

www.eksiduyuru.com

Civciv, zigot falan yok arkadaşlar rahat olun. Yumurtanın sarısı oluşurken kan damarlarının çatlamasıyla/kopmasıyla vuku bulan bir durum bu. Yani o noktalar zigot değil kan. Afiyetle yenilebilir

Yumurtanın sarısının kan damarları mı çatlamış anlamadım ben

Yediğimiz yumurtalar dollenmemis olduğu için ziGot kan damari falan değil o şey. Sadece yumurtanın sarisini ortada tutmak için kabuğa bağlayan yapılar.
Edit: chalaza olarak aratabilirsiniz

@betsy ama her yumurtada yok, dediginiz gibi olsa hepsinde olmasi gerekmez mi?

Hepsinde buyuk ya da kucuk de olsa var aslında. Bundan sonra dikkat ederseniz görürsünüz afiyet olsun

Macrocenter'da dondurulmuş olarak satılıyor.

Ben cevap vereyim, satilmiyormus.

Bonus; Carrefoursa Gurme'de de yok

Canının sıkkın olduğunu, biraz içersen neşeleneceğini düşünüyorlar. Bir de tabii ortak hareket etme güdüsü. Mesela 4 kişi guitar hero oynamaya gidiyorsun, aradan bir kişi "yok ya ben oynamak istemiyorum, izleyecem" derse diğerleri baskı yapar oynaması için. Bunun gibi, onlara dahil olma hevesi.

@ugpo zaten oyle bir durum yok, yine hep beraber guluyoruz, muhabbet ediyoruz vs. Uzak kalma durumu yok yani

arkadaşların biraz manyak. içmeyene ısrar edilmez.

:D ben yapıyorum bunu.

Nedenine gelince, tam bilmiyorum açıkçası. Sanırım ilkin iştirak güzel oluyor aktivite esnasında, o yüzden yanımızdaki de bize katılsın istiyoruz. İkinci olarak da, bu biraz kişisel bir sebep, ben utanıyorum alkolikliğimden :) İçmeyi çok severim, çok da içerim (içerdim ya da); böyle yanımda biri olup o da içince sanki aklamış gibi oluyorum kendimi. Sırf kendi keyfime değil de bir grup aktivitesi olarak içilince geçerli bir bahanesi varmış gibi hissediyorum.

alkolün sebebi senin de kendileriyle aynı kafada olmalarını istemeleri olabilir yoksa ayık olan taraf ertesi gün sen şöyle yaptın xD diye anlatabilir. asıl ilginç olan aç olmadığını söyleyen birine yemesi konusunda ısrar edilmesidir.

aynı frekansı yakalamak istiyorlar işte. alkolün bazı insanlara yaramadığını anlayamıyorlar.

bazısı da tam tersi, biraz içince herkesi kafası güzel gibi görmeye başlıyor. onlar daha iyi.

Çünkü insanlar farklılıklardan hoşlanmazlar. Senin tercihin ne kadar mantıklı ve sağlıklı olursa olsun eğer çoğunluğun tercihinin dışındaysa ve hatta tekse doğal olarak yadırganır.

Elin boş kalmıyorsa kimsenin karışmaması lazım. Mesela ben alkol almasam da soda filan alıyorum. Sorana da cin tonik diye dalga geçiyorum.

içki kültürüne sahip olmayan birer mal oldukları için.

hocam alkol masasında herkes -senin de bildiğin gibi- aynı kafada olmak ister. şahsen ben de normalde alkol alıp da o an içmeyen birinin masada olmasını istemem. eğer hiç alkol almıyorsa sorun etmem ama.

bence adamlar haklı.

Ayık adam sarhoş kafayla çekilmez. Bunun tersi de geçerlidir.

ajanda kullanıyorum. sadece gelecek planlarımla ilgili değil o gün yaptığım, aklımda kalması gereken şeyleri de yazıyorum.

Tutmam gereken bir defter var öyle ama henüz elim gitmedi nedense. Mecbur tutacağım.

tuttuğum değil de, konuştuğum bir defterim var.

aklıma ne gelirse yazıyorum. üzülünce, sevinince. bazen başlarını okuyorum. şimdiye kadar hiç 'boşuna üzülmüş boolum' diyemedim ama bakalım, sırf onu diyebilmek için yazıyorum. gelecekte bir gün bakıp da gerçekten boşuna üzülmüşüm, bak her şey ne güzel oldu deyip gülebilmek için yazıyorum.

yapmayı çok istiyorum ama maalesef yapamıyorum. keşke yapabilsem

Evet doğum günü hediyesi için tutuyorum yılbaşından beri. 10 Haziran'a kadar her günümüze dair bir şeyler yazıp vericem hadi bakalım :D

Tutuyorum evet. Pek düzenli sayılmaz gerçi; kafama estikçe, bunaldıkça. Günlük gibi de değil tam olarak, bazı konulardaki fikir ve hissiyatlarımı yazıyorum. Bazen hoşuma giden kitaplardan parçalar yazıyorum.
İnsan yalnız olunca içini böyle şeylere akıtıyor.

Elbette, yanımda bir tane cep boyu moleskine var (üstten kapaklı olanlardan) bir de a4 boyutunda rhodia defter var.
Onun dışında kağıtlarım var ve bir kalemlik dolusu dolmakalemle dolaşıyorum.

Günlük tarzında içten gelerek geçmişte tutmuştum, kendim için de, birine hediye olarak da. Ara sıra da yazıp cizdigim defterlerim var. çalışırken günü planlama tarzında ajanda şeklinde tutuyordum en son. Sabahtan iş listesi yapip elimin altinda tutuyor gerekli notları alıyor gunun sonunda da üzerini çizerek çalışıyordum. Bunu ofiste bulunduruyor, çantamda da ayrı bir defter taşıyordum. Genel olarak defter tutmayı severim.

tutuyorum. ne varsa yazarim. program vs. biraz gunluk gibi oluyor.

Tuttuğum tek defter 50'li irsaliyeli fatura defteri

@tcnserap fotografi paylastiginiz icin tesekkur ederim, yaziniz cok guzelmis

Yaptığım işler süreli o yüzden ajandasız yaşayamam.
Üniversiteye kadar ara ara günlük tuttum, arada açar gülerim.

Ajanda ve not defteri olur çantamda hep. Ajandayı hatırlatma için kullanıyorum normalde ama bazen gününü unutmayacağım tiyatro, sinema, arkadaşlarla toplaşma gibi etkinlikleri de yazıyorum. Arada açıp karıştırmak eğlenceli oluyor. Not defterine de alışveriş listesinden, okuduğum kitaptan aldığım notlara kadar her şeyi yazarım. Bir de benim anılık dediğim, günlük gibi ama her gün yazmadığım, dişe dokunur olayları yazdığım bir defterim var ama yanımda taşımıyorum bunu.

Ajanda ve not defteri kullaniyorum.

Moleskine'den leuchtturm a gectim hatta. Formati hosuma gitti baya.

Not defterine gordugum degisik ayrintilari, degisik seyleri yaziyorum. Ya da o an bi dusunce/fikir varsa. Kitaptan alinti yapacaksam, ya da X filmi gelmis, seanslara bak vb.

Ajandaya da "sunu ara"
"Saat 10 hocayla gorusme"

"Is"
"X sinavi" vb seyler

Çok unutkan olduğum için her şeyi not almam gerekiyor. Günlük hatırlatmalar için ajanda, diğerleri için not defteri kullanırım.

aklıma gelen fikirleri, unutmak istemediğim, ilham kaynağı olan şeyleri filan yazıyorum. defter yerine geri dönüşüm olsun diye kağıt kullanıyorum ama. na böyle: i.hizliresim.com

yok ya. duyuruya yazıyorum ben genelde. yazmayı ÇOK seviyorum, zaten bariz sanırım yeterince. sorun şu ki, kimse okumayacaksa yazmak hoşuma gitmiyor. bilinen bi yazar olsam, "nasılsa okuyacaklar!" diye oturup sonradan kitaba dönüştürülebilecek bi şey yazabilirdim elbette ama şu an o da yok. o yüzden duyuruda yazıyorum, hoşlandığım, tapılası bulduğum kız varsa ona yazıyorum falan o kadar. günlük tutmuyorum. tutsam çok güzel olur aslında. bence çok güzel şeyler çıkar ondan. pezo sartre yazınca varoluşçu oluyo, ben niye yazamayayım. ama olmuyo işte. word dosyası açıp da kimsenin okumayacağı bi şey yazmak istemiyorum. yazamıyorum. elim gitmiyor. duyuruda yazmak, duyurudan birine mesaj atmak, bi arkadaşıma "tuğla" göndermek daha cazip geliyor. sanırım bu yüzden çok fazla "tanıdığım" var ama neredeyse hiç arkadaşım yok. millet okuyo. ilgi duyuyolar yazdığım şeylere. manyağım çünkü. garip yazıyorum. "ne diyo la bu amk delisi" diyolar, okuyolar. ama okuduktan sonra gidiyolar çünkü insanlara verebileceğim başka hiçbi şey yok. kitap gibi işte, okuduktan sonra atıyolar, gödlerine mi sokcaklar, onlar da haklı sonuçta, sizin işiniz de zor be abi.

benim zamanında "ait" olduğum bi kadın vardı. ona yazdıklarım 120 sayfadan fazla tutuyordu. times new roman, font büyüklüğü 12. hepsini sildim ama. onu hatırlatmasını istemedim. şimdi it gibi pişmanım. onları yayınlasam sabah akşam pipo tüttürürdüm, kafadan kontak karıların favori yazarı olurdum, top sakal bırakıp nü fotoğraf sergilerinde fink atardım, hey gidi. insan bi şarkı veya sokakta gördüğü bi kadın hakkında 7 sayfa yazar mı? ben yazardım. ona yazardım. başkasına değil. sadece o olduğu için. okuduğunu da bilirdim. 6 ay boyunca hiç yazmazdı bana. insan, kim olursa olsun, 6 ay yazmadan durabilir mi ulan? sevgilin değil, ayrıldığın, kanlı bıçaklı olduğun biri değil... o bana yazmazdı ama adım kadar eminim ki yazdıklarımı bir değil, iki değil on kez okurdu. ama yazmazdı işte, bir şey demezdi. benim de bununla bi problemim yoktu aslında. iyiydim öyle. yazmaması daha iyiydi aslında. yazsa kafayı yerdim çünkü, 35 sayfa yazmaya kalkar ve yorulurdum. artık yazmıyorum. size yazıyorum işte kjdsfksl. imla hataları için kusura bakmayınız, gafam çok affedersiniz kuşşak gibi :/

günlük olarak değil de, mesela kitap okuduğumda, müzik dinlediğimde beni etkileyen, sevdiğim alıntıları yazıyorum. mesela başka şeyler okuyorum internette ve "buna daha sonra bak, unutma!", "bu kavram işine yarayabilir." minvalinde, ilgimi çeken ifadeleri veya kavramları not alıyorum. öncesinden herhangi bir kağıda yazardım ama arkadaşım doğum günümde hediye defter alınca oraya yazmaya başladım.
ikisinden de örnek:

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

bir sürü defterim var. bazılarını kendim yapıyorum. sınıflandırmaya çalışsam da başaramadım.

i.hizliresim.com

bu keçe kaplı, kız arkadaşım yaptı içindeki değiştirilebilir olsa da dışarıya çıkarmaya kıyamıyorum.

i.hizliresim.com

bu cep için.

i.hizliresim.com

bu da random bilgiler, anılarla dolu.


hastasıyım hepsinin.

i.hizliresim.com

yazı çizi karalama hepsi bir arada, önceki sayfalar çeşitli notlar

bademli kurabiye. zencefilli de olur.

Limonlu kek.

Tarçınlı kurabiye

meyveli kek harika

Zencefilli kurabiye diyecektim. Umarım instagram fotoğrafı için sormamışsınızdır :) öyleyse çubuk tarçınlar da serpiştirin.

havuçlu tarçın kek

ya da

zencefilli kurabiye +1

ihlamurla bir sey yenmez diyen her halde bir ben varım. hic yaninda bir sey yendiğini bilmiyorum :)

Sütlaç/ muhallebi. Ihlamurlu muhallebi de çok güzel oluyo

az once meyve salatasi yapmistim, uzerine biraz tarcin dokerek muz bile ne buyuk nimet yahu. tavsiye ederim.

evet bunlar sabitlenmiyor. alırken hiç sormadınız mı diye sormak istiyorum ama sormuşsunuz bile bile lades.

aslında bir vidanın yapamayacağı şey değil, ben her şeyi vidayla sabitliyorum. gereken yerde dübel gereken yerde ise çift taraflı yapıştırıcı ama vida her zaman kesin çözüm, tablaya zarar verir ama ben takılmıyorum bunlara, vidalayabilirsiniz.

Cahil sorusu soruyorum oyleyse; vida ve dubel evde var, gerekli alet edevat fln, fakat masanin ayaklari metal. Yine de sabitleyebilir miyim vida ve dubel ile?

duvara sabitlesen? sağdan soldan iki kanca gibi bir şey atsan ayakları tutacak bu iş çözülür.
bu arada duvel bira olan sana lazım olan dübel :)

gözle ve elle incelemeden çok bi şey söylemeyeyim ama duruma göre önce metali delip vida boşluğu yaratılabilir. ben böyle yapardım.

matkapla delip metal ayakların uygun bir yerini sonra vide girecek yerleri masada azcık oyarım ama çok çok az, sadece yol şeklinde, linnmon sunta bundan dolayı tek kullanımlık olacak, ondan dolayı bu yol.

sonra vida ile metal ayağı masaya sabitlerim. mümkünse 3 er vida kullanın iki taraftada.

@cekilmis gayfe hahhaha evet dogru yaa dubel oldugunu biliyodum valla

@kurnaz tesekkur ederim

@acemi iade etmek istemiyorum ya, her seye ragmen svdim bu masayi hos gorunuyor :p

hırdavat.ıya git orada buna uygun bir parça olabilir. böyle dört -delik-li ortası demiri koymak için boşluk olan sabitleme demiri gbi bir şey.
En kötü boru kelepçesi al onunla sabitlersin oynamaz...
www.google.com.tr

masayi nasil kullandiginizi bilmiyorum ama olaylari kolaylastirmak adina bir oneride bulunayim, vidayla dubelle ugrasacaginiza ki inanin dusundugunuzden daha sikintili olacak, baska bir yontemle masanin ust tablasini metal alt cerceveye yapisik tutmayi dusunur musunuz?
ilk akla gelen estetik acidan duzgun olmasi icin evde kullanilmayan veya etraftan toplayacaginiz bir kemerle sabitlemek, ister horizontal ister vertikal olsun ki bu durumda iki tane gerekir, sizin sorunuzu cozer, hem hos durur hem de fikir degistirirseniz kalici bir degisiklik apmamis olursunuz.

maviçorap kemeri nasıl nerden geçirip sabitlemeli? kafamda oluşmadı hiç

@maviçorap

masada bunu geçirecek yer yok, ayaklar için yol filan da yok. yani istersen masanın ortasına yerleştir ayakları, istersen kenara. bundan dolayı kemer iki ayak arasında havada kalacak ve kayma yaratmaya neden olabilir.

matkap varsa akilli vida alin ucu matkap ucu sekli olanlardan onunla demiri delerek ahsaba sabitleyin. Boyuta dikkat edin agsabi asmayin :)

Bence silikonla da yapıştırılabilir. Ayak çarpması, masayı çekme-itme gibi durumlarda sabit tutar en azından ama vidalanmış masa sağlamlığı bekleme.

İki kere okudum anlamak için, tablası ayaklarıyla sabitlenemeyen masayı kabul edemedi zihnim.

5 yıl belli, sonrası belli değil, belli diyende kuyruklu sallıyor.

teknoloji giriş hızı çok hızlı. pil teknolojisinde breakthrough 1 seneye de gerçekleşebilir, 10 sene bi bok değişmeyedebilir.

solar paneller renewable enerji teknolojilerini mahvetti mesela, orada gelişmesi gereken bazı teknolojilere yatırım yok artık, oradan gelebilecek know howlar kaybolacak. bunu kimse öngöremedi 2009 un en gelecek vaadeden enerji teknolojisi alglerdi 2012 de pv panellere döndü, 2012-2015 arasında pv panel maliyetleri %80 düştü. algler sizlere ömür, simdi experimentaller sadece.

kısaca yakın zamanda eğlencede vr gelecek. araçlarda elektrikli araç trendi 3 sene kadar artacak sonrası belli değil. motor teknolojisi gelişiyor ama yavaş. uçaklarda bir değişiklik yok sadece düşük enerji verimi artışı var ort yılda %1-4 arası.

bilgisayarlar oldukça hızlanıyor. yerleşik bazı sistemler clouda dönebilir, 5 sene sonraya konsollar kalmayabilir(5 sene öncede aynısı deniyordu).

@mimik...

çok gereksiz bir örnek olmuş. mail içinde götümüzü kaldırmadan mektup atıyoruz. postahaneye gidip atabiliriz. uzaktan kumanda olmasa tvden gider ayarları değiştiririz. eve sipariş ürünler yerine mağazalardan alışveriş yapabiliriz etc.

sizin zamanınız ve yorgunluğunuz değerli olmayabilir ama dünyada insanlar her geçen saniyelerini değerli şeyler yaparak harcıyorlar, yorulmamaları çok önemli. o teknoloji size hitap etmeyebilir ama bir sorunu çözüyor.

şahsen ben mesela telefondan açılıp kapanan lambaları kullanıyorum. harikalar. siz sevmeyebilirsiniz. benim işimi görüyor.

Giyilebilir teknolojiler gelişecek ve yaygınlaşacak.

Bugün Google Glass, iWatch vb cihazları henüz prototip olarak kabul edebiliriz. Örneğin sadece bir eldiven giyip, o eldivenle masanın üzerine dokunarak orada hayali bir ekran oluşturmak, o ekranı akıllı telefon olarak kullanmak mümkün olabilir. Bunu projeksiyon olarak duvara yansıtırsın, bir şeye dokunmadan, sadece konuşarak aktive edip komut verebilirsin. Örneğin araba sürerken şimdi "ok google" diyerek konuşmaya başlayabiliyorsun, bu çok daha pratik olacak. "Bu şarkıyı çal, dün akşam kaldığım yerden filmi oynatmaya devam et vb". Bunlar sanal gerçeklik olarak projeksiyon olmayabilir de, farklı yüzeylere entegre de olabilir. Mesela araba camında, evin tüm pencerelerinde, mutfak tezgahında çalışabilecek. Şimdi bilgisayarda Spotify açıkken telefonda da açarsan bunu anlıyor ve telefondan değiştirdiğin şarkıyı bilgisayarda çalmaya devam ediyor. Bunun gibi tek account'la şıp diye bir başka ekrana geçebileceksin. Çoğu durumda ellerini kullanmadan, konuşarak komut vereceksin; "yarın sabah 9'da ajandama toplantı ekle", "bu cuma X bardaki etkinliğe facebookta kimler attending yapmış şuraya listele bakalım" vb.

Özet olarak şu an akıllı telefon olarak kullandığımız teknoloji, çok daha hızlı, daha pratik bir hale gelecek, fonksiyonları artacak.

Bunların yanında otomatizasyon artacak. Sensörlü ışıklar her yerde olacak, evde ışık açıp kapatmak zorunda kalmayacağız. Bunlar neredeyse kesin şeyler ve 20-30 yıl içinde gayet olası. Daha uzun vadede araba kullanmak diye bir şey olmaz muhtemelen. Arabaya girersin ve gideceğin yeri söylersin, o seni götürür.

Benim esas merak ettiğim, son 50 yılda neredeyse hiç kolaylaşmayan bazı işlemler değişecek mi... Mesela kıyafet giymek, çıkarmak, yıkamak, ütülemek, dolaba asmak gibi şeyler otomatikleşebilir mi? Ya da mesela alışveriş yapmak otomatikleşir, tamam, şimdi bile internetten market alışverişi yapabiliyorsun. Ancak yemek pişirmek de aynı şekilde olabilir mi bir gün? Örneğin tüm malzemeler buzdolabında kendine özel yerde durur. Buzdolabı etin et, peynirin peynir olduğunu bilir ve oradan çıkarabilir onu. Sen dersin ki "bana lazanya hazırla", o da gerekli malzemeleri çıkarır, keser, birleştirir, pişirip önüne koyar, sonra da bulaşıkları kendi toplayıp yıkar... Teknolojinin o kadar gelişmesine rağmen yemek pişirmenin pek de pratikleşmemesi şaşırtıcı. Yine güzel bir yemek için neredeyse 50 sene önceki kadar zaman ayırıyorsun. Mikrodalgaya atınca pişen o aptal yemekleri saymıyorum. Bilmem, belki de onlar güzelleşir.

Yaklasmalisin. Cunku iyi biri olmak bunu gerektirir.

yaklaşmamalısın. burası türkiye. kaba olmak, insanları korkutmak daha çok iş yapıyor.

Gerek yok.

hoşgörüyle yaklaşmayacağını bildiğini düşünmek biraz tehlikeli bir ön yargı olabilir. arkadaşımın türbanlı bir arkadaşı var, kız hem ateist hem de eşcinsel olduğumu biliyor ve beni çok seviyor. ne zaman görüşsek sıkı sıkı sarılır öper falan.

sen doğru bildiğini yapmalısın her zaman. ön yargısız, ön kabulsüz. ama o sana hoşgörüsüzlük gösterdiyse, o zaman hak ettiği şekilde davranmak icap eder.

Sana hosgorusuz yaklasan insana sen iki kere hosgorusuz yaklasmalisin. Yok yok bu fazla oldu.

Hoşgörülü bir insansan evet. sadece sana karsi hoşgörü gösterenlere karsi hosgörülü olursan hoşgörü nerede ?

Hoşgörünün olayı zaten sana hoş bakmayan, seni hoş görmeyen ya da senin hoş bakmadigin birilerini bile kabul etmek degil midir ? Tabi abartmadan.

Diger türlüsü hosgoru degil, sana gosterilen davranislarin aynıyla cevap vermektir sadece.

sana taş atana sen meteor olup yağacaksın yoksa seven çok olur...

(bkz: paradox of tolerance)

enteresan benim de aynısı olmaya başladı. ve bildirim sesi seçili olan ses değil klasik 3 ton çalıyor.

Bende de aynisi oluyor :/ yanlislikla kilit ekraninda gormezsem kesinlikle kaciriyorum.

Yeni guncelleme.ile.android de de.durum.ayni. caresi yok simdilik.

Ben de size sorsam mı diyordum. Lanet olsun dostum. Neden böyle oldu!!!

Ben de diyorum bildirim ayarlarımla oynayıp durdum, bozdum telefonu... Kendime çaktırmamaya çalışıyodum !?!

hahah bir +1 de benden olsun. icim rahatladi en azindan, sadece bende oluyor saniyordum.

moovit indir teline. ya da arkadaş indirsin. geçici biletler de büfelerde oluyor diye biliyorum. kart yükleme zımbırtısından hiç bilet almadım. kolay gelsin.

10 numara ile Ümraniye, oradan 522 ile Mecidiyeköy.

@dickens, Telefonumda zaten moovit var ve iett'nin de nasil giderim kismindan haberdarim fakat bu uygulamalar metro metrobus gostermiyor. Bu sebepten oturu buraya sormayi tercih ettim. Cevabiniz hic yardimci olmadi malesef.

@harvey durak adi vs daha detayli bir cevap rica edebilir miyim biliyorsaniz?

sayın yuzır. 14a ya da 14şb otobüsleri geçiyorsa, onlarla optimum avm'nin önüne gidip (yenisahra durağı) ordan da 202 taksim-üstbostancı otobüsüne binse?

@Sayin rare, seni gordugume cok sevindim :') Celeron 300a'ya da sordum, 19T'ye binip metrobus guzergahinda inebilirler dedi, en mantiklisi o geldi, tesekkurler, secenekler arasina ekliyorum bunu da.

21 yıldır o mahallede oturuyorum. En mantıklısı Uzunçayır'a gidip metrobüse binmek dediğiniz gibi. 320A da 19T ile aynı işi görür. Bir de yeşil tabelalı Ferhatpaşa-Üsküdar minibüsleri var Mevlana Caddesi'nden geçen. (Sitespor sahası, sağlık ocağı ve Mevlana Lisesi'nin yan yana olduğu cadde) Onlar Ataşehir'den çıkıyor E5'e, daha hızlı oluyorlar genelde. Ordan geçen tek minibüs hattı da o zaten. Karışmaz.

Edit: Trafi'de metrosuna fünikülerine kadar her şey var. Ben onu kullanıyorum genelde. Saatlerine güven olmuyor sadece. :)

aktüatör bilmiyorum ama actuator(akçuatör) var bildiğim.

tureng.com

@anonymice tesekkurler, ben de tureng'ten baktim ama bana sadece bunu verdi Turkce olarak niyeyse.

ya dediğimi anlamadın yada sallamadın neyse ben açıklayayım
şu linkte gördüğün bir çeşit akçuatör dür çokçeşiti vardır
elektrik hidrolik gibi güçleri fiziksel güce çevirir.

yani sen elektrik verirsen uzar kısalır yada belli miktarda uzar.

tüm dünyada ortak olarak akçuatör olarak kullanılır ama türkçesi "İTENEK"tir.
ama bu işte çalışan birine itenek dersen adeta kıçı ile güler.

edit:link www.youtube.com

@yuzır @ basond

ben etimolojiden gidersem eğer; ACT-u-ATOR başlatıcı-yineleyici tahrik edici gibi bir anlamı var. aynı parça mı bılmıyorum belkı akcuator ve actuator farklı seylerdir.

@basond est abi sallamamak falan :)

Sadece aktuatorun ne oldugunu bilmiyorum. Tureng'te actuator'i aktuator diye cevirdi. Dolayisiyla senin soyledigin "akcuator" ile benimkinin ayni olup olmadigini bilmedigim icin bir sey demedim.

@anonymice harekete gecrici olarak kullandim, isimi gordu eyv

türkçeleştirmeye çalışıyorsan yapma bence.Aktüatör olarak kullanırız türkçe metinlerde

geç döndüm ama
harekete geçirici terimi "starter" olarak teknikte kullanılmakta ve starter ile actuatör bambaşka şeyler.
birileri için çeviri yapıyorsan ya akçuatör olarak kullan yada itenek yoksa anlam kaybı olacaktır.

Birinci sanayi, ikinci sanayi ve ucuncu sanayi devrimleri

Hbr'ın bir sayısı endüstri4.0 uzerineydi. Bi de galiba tüsiad'ın haxirladığı güzel bi rapor vardı ama kitap gibi rapor. O ikisini okusan kaparsın bence.

bi şey olmaz :)

Göm göm sen onu. Olmaz bişey

Marketlerde satilan cogu sarap yillanmaz. Bozuksa icilmemeli.

yıllanmak için üretilmediyse yıllanmaz, sirke olur. tadı güzelse iç artık ne diyeyim. yarısını da içmişsin zaten yarasın.

Kendilerine mesgale buluyorlar o yuzden. Ama samimiyetin disinda su gercek ki kucuk yerin dedikodusu asla bitmez. Siz duysaniz da duymasaniz da sizin ya da baskalarinin hakkinda pek cok sey soylenir. Samimiyetten ziyade herkes birbiriyle icli disli olmasindan kaynaklaniyor bence.

küçük yerde herkes birbirini tanıdığından dolayı sana samimi gelmiştir bence.

canları sıkılmıyor çünkü bütün gün konuşabilecek kadar işsizler.
bütün gün dedikodu yapabilirler.
bütün gün televizyon izleyebilirler.
bütün gün kahvede oturup malum şeyleri yapabilirler.

küçük yerden kastını köy ve herkesi birbirini tanıdğı kadar çok küçük ilçeler olarak varsaydım.

küçük yerde yaşayan biri olarak

mahone +1

Benim en son ne zaman canım sıkılmıştı, hatırlamıyorum ya da hatırlıyorum, 2011'deydi. Özel bir durumdu da, ondan. Onun dışında can sıkılmasını çok merak ediyorum. Genelde ya zaman yetmez ya dinleniyorumdur ya da meşgulümdür bir şeylerle.

Samimiyet bence iki tarafı keskin kılıç. Bir yandan, evet, çok güzel. İçinden geleni söylüyor, buna alınmıyor veya alındırmıyor, neşeli, rahat. Hakkaten gidip sarılası geliyor insanın. Bir yandan da aynı samimiyet aşırıya kaçtıkça senin iç işin diye bir şey olmaz, özel hayatın olmaz ya da sen 'Sevgilim var' dediğinde aynı samimi insan pat diye seni fahişelikle itham edebilir. Aynı insan yalnız kalmak istediğinde saygı duymayabilir, yemek sofrasındaki kıl kaptığı bir davranışından ötürü ya da otururken bacak bacak üstüne attığın için seni saygısız ilan edebilir.

@aychovsky aslinda samimiyetten kastettigim davranislarinin daha samimi olmasi. Belki de ben yanlis anlattim.

can bu ya. arada sıkılacak da. neyiz yani yapay zeka mıyız? can sıkılmasını abartmak ve abartmamak vardır aslında.

Bazi kucuk yerlerdeki samimiyetin cok yapmacik oldugunu dusunuyorum. Ozellikle disaridan gelenlere karsi kendi iclerinde asiri samimi davraniyolar. Belki de "farkli" olduklarini oyle gosteriyolar. Ne bileyim, yilda 2-3 hafta X sehrindekilerin cok oldugu bi yerde olmam gerekiyor. Istanbul'dN gelen tek ben oldugum icin aralarindaki "samimiyet" ile hava atmaya filan kalkiyolar sjdj

Mesela kuzguncuk. Bence "biz cok samimiyiz cubku mahalleyizzz! Mahalle taam mi o yuzden herkesle sacma da olsa sohbet ederiz oley" diye bagiriyormus gibi geliyor. Yapay gibi.

Nerede olduğuna göre değişiyor. Aşırı muhafazakar ve büyük şehir taklidi küçük şehirlerde kendimi dograyasim geliyor benim. (bkz: Bolu). Olduğu gibi olan sade, düzenli, böyle bi karakteri& ruhu olan yerlerde de acayip rahat hissediyorum kendimi. Küçük şehir olmasına da gerek yok, mesela Ankara'da iki gün kalınca bütün sinirim, stresim geçiyor, pelte gibi oluyorum. Bulunduğun yer ruh halini etkiliyor kesinlikle. En azından hassas ruhları etkiliyor.

Tam tersi var bende. Ankara'dayım. İstanbul'a gittiğimde insanların bakışları çok soğuk ve elitist geliyor. Anlam veremiyorum. Herkes başkalarıyla iletişimden inanılmaz bıkmış gibi, istanbul kartını kullandığım birine para vermeye ısrar ettiğimde bile "uzatma lan siktir git işte" tarzı bakışlarla almıyor adamlar paraları.

Şimdi anladım. Amanın ben öyle samimiyetle iyice kendimden geçiyorum zaten. Nenem yaşındaki kadına saldırıp 'Kıııığzz ne tatlısın sen, bıncık bıncık etlerini koparırım senin' deyip mıncıklama moduna geçiyorum hemen. Gerçi bilmiyorum dışarıdan nasıl göründüğümü; üstüme yakışıyor mu, yoksa Anadolu'yu gezen program sunucuları gibi eğreti mi duruyor ama eğer kınayan bakışları yoksa, neşeli falansa doğrudan upuzun muhabbete dalıyorum genelde. Bir de özellikle yaşlılarla konuşmayı çok severim ben. Öyle samimi yaşlı bulursam çok sevinirim.

Ben bu konuda çok doluyum. Küçük yer övücülüğü yapan yerlileri hiç sevmiyorum. Kendilerini övmek için şöyle samimiyiz böyle samimiyiz kaç tane olayımız oldu küçük bir şehirde hiç bir samimiyetlerini göremedik. Oh iyi ki anam babam bırakıp hepsini istanbula gelmiş de bireyselliğimi yaşayabilmişim oh.

Yapmacik geliyor. Samimi olmak zorunda miyiz? Gerci ben soguk bi insanim, surekli icli disli arkadasliklarin ilişkilerin oldugu ortamda samimiyet diye yutturulan seyin yalan oldugunu dusunuyorum. Dedikodu akiyo o ortamlarda peheey :d ayrica bunu kucuk bi mahalede de gozlemlersin, ya da az nufuslu bi sınıfta da.

Ne kadar mesafe o kadar rahatlik benim bakis acim. Bahsettiğin kucuk yerlerde bireysel davranma rahatligini bekleme yani.

Can sıkılmasına bir sey diyemicem.

kucuk yerlesim birimlerindeki insanlari samimi buluyorum, ama hic kendimi kiyaslayip kotu hissettigim olmamisti. bilakis aralarinda adapte olup onlardan biri gibi davranmayi seviyorum. ya da tamamiyle yakup kadrinin yabanindaki ogretmen gibi onlara deney faresi tadinda yaklasiyorum.

geçen sözlükte biri 380 tl demişti.

enpara'ya koy. en cok faizi o veriyor.

edit: dovize faviz oluyor mu onu bilmiyorum bak

her bankada vardır. vadeli döviz hesabı açacaksın..

Hmm benimki vadesizde durdugu icin mi acaba

Vadeli döviz hesabı +1

Vadeli doviz hesabi oluyor ama yapikredide yillik 0.5 gibi komik faizler var, digerlerini bilmiyorum ama genel olarak faizler baya dusuk dovizde sanirim.

Simdi baktim, enparada varmis evet, tesekkur ediyorum. %2,30 yaziyordu orani da.

harddisk veya ses kartina sorun vardir belki. yine de yazilimsal sorunlardan ilerle ilk olarak; app store'dan bak bakalim isletim sisteminin yeni bi guncellemesi var mi. spotiy'i kaldirip sitesinden indirip tekrar kur. olmadi apple turkiye'yi ara telefondan yardimci oluyorlar, randevu da ayarlarlar bi gun goturur baktirirsin.

Kentya olabilir

"Kalabalık olmayacak" detayı bütün filtreleme sonuçlarını sıfırlıyor ne yazık ki.

- cumartesi gecesi olsun (+kalabalik olmasin),
- muzik kisik olsun,
- besiktasta olsun,

baya utopik gorundu bana.

hadi biraz kalabalik olsun o zaman napalim :(

beşiktaşta elma pub biraz dediklerini karşılıyor gibi. ama fiyatları birazcık pahalıydı hatırladığıma göre.

beşiktaş'ta değil ama taksim'de air vardı bi ara. istiklal'in bir yan sokağındaydı da hangisinden giriyordun hatırlamıyorum şimdi. orası ben ne zaman gitsem sakin olurdu. bu tarz değilse de arkadaş grubunun güzel güzel yayılabileceği bi oturma düzeni vardı. gerçi orada da müzik veya film dönüyordu sürekli ama rahat mekandı yani, gidip oturup konuşmalık bi yerdi. gürültü olursa da müzikten veya filmden olur, insanlardan değil.

tabii ben en son ne zaman gittiğimi hatırlamıyorum, yerinde midir air bilmiyorum. bilen varsa update plz.

@der meister, taksimden korkuyorum bu aralar ya, hepsi ayni seyin laciverti ama olsun

Alkol şart değilse Mambocino da güzel.

Çıtır pub'ın koltukları böyle, besiktas meydandan kartal'a giden aranin basinda hemen, kosede.