Ekşi Duyuru

www.rasyoneldanismanlik.com

Roborock S5 Max

himmet dayi +1
ama ben eve vacuum mop pro aldım, ondan da memnunum.

Karşılaştırma videolarından gördüğüm kadarıyla mop pro sert zeminlerde daha iyi performans gösteriyor Roborock'a göre. Roborock ise halılarda oldukça iyi gibi duruyor. Bende az halı olduğu için mop pro aldım. Memnunum.

bende roborock s5 max var, memnunum. silmesi çok sert değil ama haftada 2 kere evden çıkarken çalıştırınca yeterli oluyor.

marka söyleyemem ama dikkat etmen gereken şey, bazen aynaya güneş geldiğinde kamera görüntüsü hiç belli olmuyor.

Merhaba profesyonel programlar kullanmadan maalesef o cihaz olmaz. En yakın telefoncuya götürmeni tavsiye ederim. Nerede ikamet ediyorsunuz?

Find my device ile cihaza ulaşılamıyor diyor malesef. İçindeki herşey silinebilir. Fastboot modunda telefonu sıfırlama programı lazım aslında ama bulamadım henüz.

bu ara sanırım çok test yaptıran var, herkesten duyuyorum benzer bir şikayeti. ben 6 ocak'ta özel bi hastanede sabah 11 gibi yaptırdım aynı günün akşamı saat 5 gibi sonuç çıktı.

son haftalarda 24-48 saat arası yansıyor sisteme.

geçmiş olsun

İzmir de 12 saat içinde çıkıyor

bende dün 13gibi süreyyapaşada yaptırdım benimde hala çıkmadı.

sanırsam testleri toplayıp feriha öz acil durum hastanesine gönderiyorlarmış. oradaki laboratuvar çalışıyor, bütün hastanelerinki orada toplanınca sonuç çıkması uzun sürüyordur.

eşim çizdirdi. 4. yılı falan oluyor aşağı yukarı. galata kulesinin orada devletin göz hastanesi var orada yaptırdı. şu ana kadar çok memnun. hatta geçen özel hastane doktoruna gittik başka bir mesele için. adam "çok temiz iş çıkarmışlar nerede yaptırdın" dedi. orayı söyleyince "bu insanlar neden özel hastanelere bir sürü para ödüyor bilmiyorum orada çizdiren hangi hastaya denk gelsem süper yapılmış bir iş görüyorum " falan dedi. bunu diyen doktor da göz çizdirme ameliyatı yapıyor bu arada.

kadikoy veni vidi goz, tugrul hoca: venividigoz.com

no touch yontemiyle 2016'da cizdirdim, 5 sene bitmek uzere, hala ilk gunumdeki gibi. ilerleme falan yok, goz doktorlarina muayene oldugumda cok begenip ozellikle soruyorlar nerede oldun diye. tavsiye ederim.

sinan göker ne kadar verdiğimi hatırlamıyorum ama 2010da muayane ücreti 250tl idi :) şimdi hala yüksek o fiyat gerçi :)

hala bir problem yok. çok okuyorum bazen göz tembelliği oluyor. onun dışında iyiyim.

muayane olurken gözlüğü yoktu lakin tam operasyon oncesi gözlükle gördüm. ben çok sorgulamadım ama hem uktedir bende.

eskiden kısa bir süre evde köpek deneyimim oldu. istediği olmayınca halıya oraya buraya kakasını yapması çok büyük bir sorundu benim için. tabi köpeğin karekterine göre de değişir bu durum. benimki öyleydi.
köpek besleyen birkaç arkadaşımın sorunu da genelde temizikle ilgili ya da uykunun en güzel yerinde sabah dışarı çıkmak istiyor havlıyor apartumanda yaşadığın için komşuları da rahatsız edebilir.yaramaz bir çocuk gibi oluyorlar.
şu an evde köpek istesem beni düşündüren ilk konu sokakta dolaşan ayaklarla yatağıma atlaması gibi detaylar olur. her gezmeden dönüşte ayaklarını mı yıkıyor insanlar?
kendi arkadaşlarım o kadar titizlenmiyor mesela.
bir de evde bırakıp bir yerlere şehir dışına ya da uzun saatler gidemeyeceksiniz. sıkılıp ağlar havlar.
eskiden bir komşumuzun evinde 2 büyük köpek vardı evinde yerlerde halı yoktu kendi de ayakkabı ile evde dolaşıyordu.
aslında evi normal ev gibi değildi köpeklere göre planlamıştı.bir koltuk kenarını yemişti köpekleri ama umursamıyordu.
zamanının ve enerjinin büyük kısmını ona ayırman gerekecek.
yememesi gereken zararlı olan bir şey yediğinde sorun olacağı için ortada çikolata şeker vs bırakamayacaksın mesela.

Yani tabiki kolay değil ama bu kopekle olacak iliskinize bagli;
Ben 60m2 yerde esim ve 32kg labrador ile yaşıyorum. Ufacik fransiz bulldogu ile yasarsiniz. O konuda sikinti olmaz

Yani köpeği egitecekseniz o zaman sizi uzun süreçte daha mutlu eder ama tabiki farkli düşünüp köpek ne yaparsa yapsin yeter ki beni sevsin diyen de var. Misal benim köpeğim yemeğe oturdugumuz an yatagina geçer çünkü yataga komutu verecegimi biliyor. Ya da asansor/merdiven/kapidan girme-cikma yaparken oturmasi gerektiğini. Aksine arkadaşım var, köpeğin ne komut bildiği var ne evde sinir. Misal benim köpeğim 2-3 ay yatak odalarina giremedi sonradan izin verdik. Yataga cikmasi zaten yasak, koltuga da 1 ay sonra falan cikmasina izin verdik. Mutfaga girmesi hala yasak. Yani bunlari koyacaksaniz hayatiniz kolaylasir.

Köpeklerle alakali genel sorunların nedenleri var. Evde sagi solu kemiren hayvanin en büyük sebebi sikintidir. Border collie alip evde 6-7 saat bos duracagini sanan insanlar sonra bu olunca sasirir. Benim köpeğim labrador/border collie. Sabah 45dk-1 saat disarida, bunun 10-15 dk komut egitimi, top pesinde kosturma. Aksam 5-6 gibi gene aynisi ve 11 gibi bir 15 dk yuruyus. Kisacasi günde çok rahat sekilde 20-25 dk koşup duruyor dışarıda.

Buna ek köpek reaktif olabilir (benim köpeğim gibi). Tabi sosyallesme periyodunu iyi yaparsan olmaz ama ben barinaktan aldim. Insan/bisiklet/araba/scooter hepsinden korkardi havlardi falan. Simdi yeni yeni çözdük o sorunu ama baya zaman, biraz para aldı.

Ayrilma anskiyetesi olabilir evet. Benim köpekte bunu her dışarı cikarken özel bir ödül vererek çözdük. Su an dışarı cikarken adam ödül gelsin diye bekliyor. Ilk baslarda havlardi artik hic havlamiyor. Bu sorunu yaşayan arkadasim evet komsularla sikintisi oldu. Ama hepsinin bir şekilde çözümü oluyor. Yeter ki kisinin zamani ve parasi olsun.

Türkiye'de sorun park bahce az. Benim evimin arkasinda büyük park var diye aldım köpek. Olmasa almazdım. Ha tabi fransiz bulldog cok spor yapmaz falan o yüzden daha rahat olur.

Neyse toparlarsak; köpek ve apartman hayatinin aslinda bir sorunu yok. Köpek çok büyükse yer sorunu olurdu. Onun dışında kişi günde 7-8 saat evde değilse köpeğin sikilmadigindan ya da buna alismasindan emin olmali yoksa böyle sorunlar baslar.

Paraniz, zamaniniz ve enerjiniz yoksa cok girmeyin. Özellikle Türkiye'de çok pahali hayvan sahibi olmak. Insanlar barinaktan aliyor sonra çok pahali diyor, sürekli havliyor, yok eve cis yaptı falan diyor. Bunlar hep sonuc, bunlarin sebebi ve çözümü var. Ama iste bununla ugrasan az.

En büyük sıkıntılar henüz yavruyken ve eğitim almamışken oluyor, aslında kısa sürede tuvalet eğitimini alıyor köpekler ama yalnız kaldığında, ya da gece uzun saatler çıkmadığında çişini de kakasını da yapabiliyor eve, özellikle evde halı varsa zor bir durum.

Yine yavruyken ve enerjisi bolken, sürekli hoplama zıplama isteğinde oluyolar ve evde buldukları her şeyi kemirebiliyorlar, ayakkabı, koltuk kenarı, çok değerli kağıtlar, para vs her şeyi yiyebilirler.

Artık yetişkin olduğunda zorluklar azalıyor elbette ama yalnız bırakmak problem, tatil planlamak zor, ya birileri evde onunla kalacak, ya da bir yere bırakacaksınız.

Her taraf tüy oluyor, benim köpeğim öldükten 6-7 sene sonra bile evden tüyleri çıkıyordu, pandemi sırasında dışarda her yere sürünmüş bir canlının evde dolaşması fikri bana çok korkunç geliyor. Temizlik takıntısı olanlar için köpekle birlikte yaşam düşünmek oldukça zor.

Kötü yanlar dediğiniz için bunları yazdım ama iyi tarafları saymakla bitmez, her şeye rağmen köpeklerle birlikte yaşamı öneririm. Bu arada 90m2den daha küçük bir evde kocaman bir köpekle 4 yıl yaşadım, gün içinde enerjisini dışarda atma fırsatı bulduğu sürece evin küçüklüğü sorun değil bence, french bulldog için de sorun olacağını sanmıyorum.

Uzun uzadıya yazmayacağım ama her şey evin kirlenmesiyle alakalı değil. Uzun saatler çalışıyosanız ya da sık sık dışarı çıkan şehir değiştiren ya da eve geç dönen biriyseniz bence o hayvana yazık oluyor. Enerjisini atıp sosyalleşmesi lazım onun da. Küçücük evlerde tek başına yatınca koltuk kemirmesin de ne yapsın bu hayvanlar… he evde çok zaman geçiriyorum bana yoldaş olsun uzun saatler yürürüm onunla vs diyosanız o ayrı.

French bulldog 7/24 osuran bir kopek.
Daha da ilginc dertleri var, kedi gibi korkuyor falan

Tuzla hiltona gitmiştik güzeldi.

Bostancı Green Park'ta pandemi öncesi çift olarak yanyana yaptırmıştık masajı. Fiyatlar da bayağı uygundu, fırsat sitelerinden bulmuştum kuponu

limak var gayet iyi

Bostancı sporium çok başarılıydı, fiyat da ortalama olsa gerek

kaç para ki? uçuk kaçık bir rakam değilse, katılın. boğazı gezmiş olursunuz. ama yediğiniz yemekten bir şey beklemeyin

Normalde çingene vapuru ile bile boğazda olmayı çok severim ama bir kere bir tura katıldım, iftar yemeği idi, kötü müziklere bile katlanabilirdim de, korkunç sigara dumanı altında kalmıştım, yasağı umursayan yoktu evet yemeklerden de pek bir şey beklememek lazım ayrıca.

Biz bueadan birinin tavsiyesiyle Çanakkale küçükkuyu da ali serpen'den almıştık. Küçükkuyu da tad bakkaldı.
Çok çok iyi çıkmıştı. Aşırı beğenmiştik. Altınoluka fazla uzak değildi.

Küçükkuyu'dayim. Elif'in Çiftliği Zeytinyağlarıni öneririm.

Telefon : 0532 749 9575

eksisozluk.com

Ben sözlükten bir arkadaştan aldım
Çok da memnunum
Şiddetle tavsiye ederim

altyapı sorgulayın. Taahhütsüz internet bağlatın. Türknet, netspeed vs.

Türk telekomun yazlık internet diye bir olayı var. 2 aylık 3 aylık paketler alabiliyorsunuz. Bi tık daha pahalı ama mobil internete göre çok daha ucuz.

Turkcell taahhutsuz cepten internet paketleri var. Yeni hat alanlara daha ucuzdu sanıyorum (www.turkcell.com.tr) (www.turkcell.com.tr)

bunun dışında Vodafone yazlık internet diye paketi vardı ancak bu yaz bulamadım

ya da 50gb teknosacell paketi var (www.teknosacell.com)

türk telekom'un yazlık paketlerinden kullanıyoruz biz. 6 aylık paketten. daha kısaları da mevcut.

Bogaz kelebeginde kurum vardir

Araç daha bin km bile olmadı kurum yapmış olabilir mi?

yok arac sifirsa kurum olmaz. Servis bir baksin.
Genelde ilk 3binde cok stabil olmuyor arabalar.

sıfır araçlarda ilk taksidi firma ödüyor. sıkıntı yok yani. kurcamalayın :)

Kanka damdan düşen olarak cevaplandirayim dilim döndüğünce.
Akbank kredi kartımla aynısı başıma geldi. Limit çok düşük olduğu için bende bu rakamlara ulaşamadı çok şükür.
Ben olayı fark etmedim. Gece 03 sularında oldu. Banka hesaplarımı blokeleyip beni aradı. Sonrasi:
1 - harcama itiraz dilekçesi yazacaksınız bankaya. Bankanın bir formu var, siz sadece ilgili yerleri dolduracaksiniz.
2 - ekstreyi ödeyeceksiniz. İşin can sıkıcı kısmı bu. O borç ödenecek ilk elde.
3 - banka 15-30 gün içinde size dönüş yapacak. %98 haklı bulacak sizi. Sizden kaynaklanan bir hata olmadığını varsayıyorum.
4 - ücreti kredi kartınıza geri yatıracak.

Bunun en hızlı kolay çözümü uğraşırsanız H&M'e kendiniz ulaşıp o siparişi bulup iptal etmelerini sağlamak olur kargo çıkmadılarsa.
Harcama itirazı söylendiği gibi parayı kurtaracaktır sonunda tabi.

h&m'e ulaştım ama siparişi kredi kartından bulup söyleyemiyoruz, sipariş verenin mail adresi telefon numarasını vermelisiniz dedi. Bankadan itiraz dilekçesi yazarsanız o zaman onlara açıp gösteriyoruz siparişlerimizi dedi.

Babamın kartıyla internetten alışveriş yapmışlardı birkaç ay önce. Bankaya gidip itirazda bulundu. Sonradan borcun silindiğine dair mesaj geldi. Ödeme filan yapmadı hatırladığım kadarıyla.

Kartimi kopyalayip Hollanda'da bir otelde 4000 lira + online bir oyuna 150 lira harcamis sefa pezevengi.

Odedim itiraz ettim 1 ay sonra geri odediler.

@ allah yazdiysa bozsun 'un anlattığı şekliyle birebir yaşadım. Ödedim. Geri ödendi.
Ancak kartın güvenliğinin sağlanması kart kullanıcısının sorumluluğunda. Orada bir ihmal görülmemesi lazım.

Kredi kartini kaptirip sonra parasini geri alamayani duymadim..2-3 ay ugrasirsin ama eninde sonunda geri verirler, muhattabin aslinda banka bile degil, banka da gidip parayi mastercard/visa/amex'den aliyor. Bir nevi kendilerinin guvenlik acigi, kullanicinin sucu yok.

Ben iki aydır Garanti’den sönüş bekliyorum. Hala ödenmesi harcama itirazım. Umarım sizinli ödenir kısa zamanda.

bundan yıllar önce benim de başıma gelmişti. telefonuma sms geldi. hepsiburada'dan bir alışveriş yapılmış. önce bankamı aradım. benim haberim olmadan işlem yapıldığını söyledim. kartımı hemen kapattım. hepsiburada'yı aradım. benim harcamadan haberim yok, iptal edin dedim. oradan zaten sipariş verenle benim adım farklı olduğundan anladılar şerefsizliği. "tamam, iptal ediyoruz" dediler. o şerefsizliği kimin yaptığını öğrenmek istediğimde söylemediler ama. savcılığa suç duyurusunda bulunmuştum, ondan da bi şey çıkmadı.

yabanci bir bankada calismis birisi olarak soyleyeyim. surec uzun surer ama alirsiniz geri. her gun kac kisi bu durumdan bankaya basvuruyor tahmin edemezsiniz. bana asiri normal geliyor bu artik.

bankaya tekrar ulasmayi unutmayin. belli bir suresi var cunku.

serviste taktırmak zorundasınız zaten, yoksa elektrik aksamı garanti dışı kalıyor.
bip bip sesli olanı 400 tlye yapmıştım renö servisinde geçen yaz. iş görüyor öyle çok kıvrak manevralar yapmayacaksan

Geleceğe yönelik korkularımız bizi o an cepteki paradan ediyor. Bunu firmalar psikolojik yönlendirme içeren reklamlarıyla da çok iyi kullanıyor. Alış veriş ihtiyaçtan faydadan öte kaygı/korku dolaylı olarakta olsa temelli yürütülüyor dünyada.
Garanti falan fazla düşünmeyin uygun bir yer de uygun fiyata taktırın. Araç yetkili servisleri inanılmaz pahalı. Neredeyse 4 yıl önce multimedya navigasyonlu cihazlar yetkiliserviste 1.500 TL'ye mal oluyordu. Özel servislerde sanırım enfazla 750-800 TL civarıydı. Şimdi ancak park sensörü o kadar ediyor demek.
Şuan ikinci eli 140-150bin civarlarında seyreden garantili aracı ikinci yılında filtre motor yağı gibi bakımları için 2. senesinde Suriyeli bir işçiye yaptırdım. Aldığı ücret yıkama dahil 40 tlydi. Sorun vs. yok. Sonraki yıl yine Suriyeli başka bir işçiye yaptırdım. Aldığı ücret 30tlydi.
Temmuz ya da ağustos gibi yine aynı yere uğramayı düşünüyorum.

Sözün kısası, güçlü olan tanınmış olan haklıdır, işini iyi yapar gibi bir algıdan uzak olmak iyidir.

Garanti, marka, kalite, standart vs. her birinin maddi karşılığı da olsa bu sürekliliği sağlayan şeylerden biri de insanların "kabulüdür".
Biraz sorgulayan, parasını da muhafaza edebilir böyle hususlarda.

Yanıldığımız, çok para kaybettiğimiz diğer şeyler den biri de cep telefonları veya genel anlamda elektronik ürünlerdir. O da ayrı başlık konusu..

Park sensörü neden garantiyi bozsun? Bip bip öten ilkel teknolojiye sahip 100 liralık bişey. Servise 750 lira vermeyin.

Alacağın araç 120.000 tl ise bunun %70 i kadar yani 84.000 i kadar kredi çekebilirsin.

Alacağın araç 120.000 den fazla tutuyorsa mesela 200.000 diyelim.

120.000 lik kısmı için 84.000 kalan 80.000 lik kısmı için ise 40.000tl toplamda 124.000tl kredi çekebilirsin diyor.

şöyle. bu araç için diyelim ki 130 bin tl kredi kullanacaksınız. kalanını da kendi peşinatınızla karşılayacaksınız.

120 bin liranın %70'i + 10 bin liranın %50'si = bu araca çekebileceğiniz kredi tutarı.

Yani, 84bin + 5 bin. Bu araca 89bin kredi kullanabilirsiniz.

13 senelik c segmenti bir arabaya anca hastası o paraları verir. 2014 civarı olsa bi nebze, o da piyasa koşullarında. yoksa yine o paraya değmez. 15-20 bin lira daha eklerseniz sıfır araç alabilirsiniz. sıfır diyorum bakın.

Arabayı deneseniz verilmeyeceği çok kolay anlaşılır ama denemek için gidilen yola yazık olur. 2012 auris dizel otomatik denemiştim hayatımdaki en kötü araba kullanım deneyimimdi. Araçta yokuş kalkış desteği yok, şaka gibi. Otomatik araba ve yokuşta kalkmanın tek yolu el frenini çekmek. 2013 sonrası yeni kasaya koymuşlar ama sırf bu yüzden bile alınmaz. Ayrıca fiyat çok 2008 model için. 13 yaşında dizel araba nasıl 44bin km'de olur ona hiç girmiyorum. 2011 sonrası c4 öneriyorum, yine yarı otomatik şanzıman var ama en azından daha yokuş kalkış desteği var.

Bence de kesinlikle verilmez. Öyle hastası olunacak, keyif verecek, ya da ikinci elde gidecek bir araç da değil. Manasız bir hareket olur.

bu parayı vermek için aracın 2016+ model olmasını beklerim. 13 sene çok fazla.

Verilir ya da verilmez demiyorum ancak aynı araç bende var, bugüne kadar hiç arıza yaşamadım ve çok az yakıyor.(160binde) Bütçen daha fazlasına yetmiyorsa alabileceğin güzel araçlardan biri, ikinci eli de kötü değil ayrıca. Evet o para bu yaşta ki arabaya verilmez ancak yaşadığın ülkenin şartlarını kabul etmek gerekli.

Bu verilere göre tartışmasız Auris. Birincisi Auris c segmenti, punto b. Punto motoru leş. Tabi Auris in değişenler neler, şase vb yerlerinde sorun var mı bakmak lazım.

Otomatik vites dediğin için Yaris, normalde Punto güzel bir araba fakat otomatik vitesli versiyonu çok kötü. Ayrıca 2008 araba nasıl 41bin km oluyor, onda bir iş var. Bende 2011 punto var günlük kullanımla 270 bin km civarında.

Auris auris. Fakat aurislerin genelinde trigger kayışı sorunu mu bilmem ne bi sorun varmış onu bi araştır ve bence mutlaka toyota yetkili servisinde muayeneye sokmadan alma. Bunu mutlaka yap.

Dizel auris icin konuşayım triger kayışı yok :) zincirli yani 200 binde kontrolü var sadece, fan kayışı değişiyor bir tek. Ikiside yarı otomatik, vites konforu ikisininde kötü ancak auris bir tık daha iyi. Az yaksın arıza olmasın diyorsan Auris, bizimki 160binde ben masraf çıkarmadığı için memnunum ancak donanımı az cruise kontrol yok mesela çok gıcık bir durum.

Hangi segmentte istiyorsunuz? Arabadan oncelikli beklentileriniz neler?

Nasıl bir beklentiniz var onu yazmanız lazım.

100.000'e 2010 civarı b sınıfı araç bulabilirsiniz.
Ya da yaşı çok daha büyük mesela 2000 model falan 4x4 de bulabilirsiniz.
Pickup da bulmak mümkün.
Ya da 2005 model c sınıfı araçlar bulabilirsiniz.

Ayağımı yerden kessin, sorun çıkarmasın derseniz 2010-2011 model honda jazz, toyota yaris, hyundai i20 falan bakardım ben olsam. Bu fiyata temiz iyi bir uzakdoğu aracı almayı tercih ederdim. motor ömrü ve dayanıklılık kriterlerine göre değerlendirince.

Sen 2008-2010 arası mazda 3 araıyorsun

Hyundai i20

Seduna thunder pro almıştım ben 9 ay kadar oldu. Çok memnunum. Muadillerine göre fiyatı da iyiydi. 700-800 TL bantları da bir fiyatı vardı diye animsiyorum.

ikea jarvfallet aldık, oldukça memnunuz.

nurusun sandalyeleri iyidir 10+ yıldır kullanıyorum

İnançsız 38 yaşında adamım. Eğer dinlerin söylemediği ama gerçekte olan bir amaç arıyorsan bunu bulamazsın. Çünkü amaç niyetten doğar. Niyet ise ancak farkındalık sahibi bir yaratıcı gerektirir. Buna inanmıyorsan aslında olasılıklar denizinde savrulduğumuzu kabullenmen gerekir. Amaçsızlık içinde en başarılının soyunu sürdürdüğü bir düzen var. Bu düzende başarılı olmana rağmen beyninin, empati yeteneğinin gelişkinliği nedeniyle üstüne koyacak bir şeyler arıyorsan bunun cevabı zaten yine hormonlarımızda. Dünya üzerindeki gereksiz acıları azaltmayı ana ilke olarak benimseyebilirsin. Çünkü hayatta en büyük tatminin bu yoldan geçtiğini göreceksin. "İsteyerek bir yükün altına girip onu taşımak ve bu vesile ile acıları azaltmak" Cennet için değil aklınla bunun en onurlu tavır olduğunu bulmak çok zor değil.

Bence "it's not about the destinaon, it's about the journey" yaşamak için yaşıyoruz. İlla dünya sonrası yaşam ya da dünyada büyük bir iz bırakmak gerekmiyor. Hayat diye bir düzen var, var oluyoruz ve sonra ölüyoruz. Amaç bu bence.

finansal bagimsizligimi sagladiktan sonra dunyadaki butun muzikleri dinlemek, filmleri izlemek, oyunlari oynamak ve kitaplari okumak istiyorum. tamam hepsi degil ama olabildigince cogunu, haha.

Hiçbir şey için yaşamıyoruz. Tesadüfen dünyaya geldik, anlamsız hayatlarımızı yaşayıp toprakta böceklere yem olacağız. Doğanın döngüsüne karışacağız.

Bunu kabullenemeyen intihar ediyor, bu minicik ve anlamsız yaşamdan bi şekilde keyif almayı başaranlar mutlu şekilde yaşıyor, hem kabullenemeyip hem de ölmeyi götü yemeyenlerse ekşi itiraf başlığında ağlıyor asfsf.

Hobileriniz, sevmek sevilmek, güzel bir şarkıya denk gelmek... İsteyen en ufak şeyde mutluluğu bulabilir ama anlam? Anlam yok.

Seviyoruz çünkü sevebiliyoruz ve oksitosin, seratonin filan salgılayıp mutlu oluyoruz bi süreliğine. Ockham'ın usturası güzel bir araç genel olarak. Bir şeyi en basit haliyle düşünmeliyiz. Karmaşık hale getirip cevabı olmayan sorularda boğulmanın ne yararı var? (Filozof olma hayaliniz varsa bilemeyeceğim lol)

Oncelikle 40 yasindayim bu tip muhabbetler acildiginda gulup gececek, soyleyecek iki cift lafi olmayacak tiynetle insanla 1 dakika daha uzatmam ve arkadasligi keserim yavastan.

Inancli biri olmama ragmen hayati tamamen bos buluyorum. Kalu bela derler o zaman ruhumuzun bu yasami istedigine inanilir, bir secim yaparak gelmisiz yani fakat tamamen bos beles cennette takilmaktan kaynakli bir ruh zirvalamasi olarak goruyorum dunyaya gidelim isteginde bulunmayi kendi inancim cercevesinde.

inancli biri olmama, burada oturup benim dunya gorusum hayatin isleyisinin nasil olduguna dair gorusum budur desem cok tuhaf karsilanacak bir hayat gorusum olmasina ragmen zerre spiritualist degilim. inancli olusum tamamen kendi icimde ikna oldugum Allahin varliginin kesinliginden geliyor bu hayati cennet sevdasiyla yasayan sofilerden degilim.

Cennet anlayisimi da black mirror'un bir bolumu cok guzel vermisti.

Neyse hayat bos, bir manasi yok. Insan olma deneyimini yasamak icin burdayiz sadece.

İnançsız bir insan mutlu olmak için yaşar. Mutluluğu başka bir dünyaya bırakmaz, bu dünyada yakalamaya çalışır. Klişe olabilir belki ama sabah kalkınca ilk aklına ne geliyorsa onun için yaşıyorsun. Aklına hiçbir şey gelmiyorsa hayatta basarabileceğin küçük hedefler koy, finansal yönden sıkıntın varsa onu düzelt, yoksa parayı kullanarak en çok mutluluğu nasıl yakalarım bunu düşün, gez toz ne bileyim. Arkadaş mı bulamıyorsun? Yeni arkadaş edin. İnsanları sevmiyorum diyorsan yapacak bir şey yok, o zaman bunalıma merhaba de.

güzel bir hayat yaşamak, keyif yapmak için, mutlu olmak ve insanları mutlu etmek için yaşıyoruz. öyle kendime has amaçlarım falan yok, kendime ayrılan süreyi güzel harcamaya çalışıyorum.

Bu sorunun cok degerli bir soru olmadigini dusunuyorum.

Ortaokul yillarimda "Insan Neyle Yasar?"i okumustum ve bu sorunun cok daha ustunde kafa yorulmasi gerekilen bir soru olduguna o vakitten beri ikna olmus durumdayim. Tolstoy ile yollarimi ayirdim, onun o hikayedeki degerleri benim degerlerim degil artik ama odagimda o soru hep var oldu. Neyle yasarim, neyle yasamaliyim?

Neden bu dünyada doğuyoruz? Neden ve nasıl öleceğiz? Sonunda gittiğimizde yanımıza hiçbir şey alamadığımız halde, kavradığımız her şey neden nihayetinde bize kalıcı mutluluk vermekte başarısız oluyor? "Mezarın cebi yok."

Her insanın bu sorusu vardır. Her din bu durumdan bahseder. Ve her felsefe ve inancın bu ikilem için bir açıklaması vardır.

Ancak hiçbir felsefe ya da din, insan bilincinin doğası, varoluşun temel doğası, doğum ve ölüm meselesi hakkında herkes için kabul edilebilir tam bir yanıt vermemiştir. Büyük teknolojik ve maddi ilerlemeye ve binlerce yıllık dogmatik dine rağmen, insanlar sadece şu soruyla kalır: "Evet‚ ama ... Ben neyim? "

Ilgini cekti mi? Bu sayfadan alinti,

www.mirrorofzen.com

Bu soruya dusunerek cevap yok. tatminsizligin sonu yok, ancak butun inanc ve dusuncelerin otesinde, eksik olmayan, dogum ve olumun otesinde, kimligin, varolusun, var olmayisin otesinde ne var diye merak ediyorsan, budizm ve zen, bunu kesfetmek icin var.

Facebookta bir damla zen diye ararsan haftada 2 kere bulusup zen pratigi ve muhabbet oluyor, katilabilirsin.

açıkçası ben de neden bulamıyorum. yalnız değilsiniz bu konuda. hiçbir zaman da bulamayacağımızı düşünüyorum. bence yaşamaya değecek şeyler birkaç güzel andan ibaret. birini sevmek, merak edilen bir yere seyahat etmek gibi. insan farkında değil, ama mutluluk üstüne yaşıyor. bunlardan biri gün içinde başıma gelsin de mutlu olayım diye bekliyor. bunun dışında hiçbir sebep yok sabah uyanmak için. bunlar da olmuyorsa zaten insan depresifleşiyor iyice.

bana eskiden çok saçma gelirdi ama tesadüfi bir şekilde burada varolduğumuzu düşünmeye başladım. yani burada olmamız için özel bir sebep yok, asla da olmayacak. yolculuk, hedefe varma şeyleri zırvalık bile olabilir duruma göre. bir anlam yüklemeye çalışmak çok zor. beklenti içerisine girerseniz de üzülüyorsunuz. kısacası boş küme gibi geliyor bana bu sorunun cevabı. yalnızca ölüm günü gelsin diye bekliyormuşuz gibi.

Gülüp dalga geçenler de garipmiş, anlamadım. Her insanın zaman zaman aklına takılır böyle şeyler.

Dünyaya gelmemizin bir amacı yok. Hepimizin ortak bir amacının olması için bizden üstün bir varlığın bizi yaratıp "Sizi şunun için yarattım." demesi gerekirdi. O zaman insanlık olarak tek bir amaç uğruna hep beraber çalışırdık ama böyle bir şey yok. Kendine bir amaç yaratabilirsin ama onu da sırf bir amacım olsun diye yaparsan o da bir kanadı kırık kalır.

Dünyanın en zor sorularından birisine burada yanıt bulamazsın.

Ayrıca genç yaşta düzenini kurduğun için biraz boşluğa düşmüş olman normal. Ben mesela ne kadar bu konuları düşünsem de senin kadar boşlukta değilim çünkü düzenimi kuramadım :)

Kısa vadeli (birkaç yıllık) hedefler de koyabilirsin kendine.

Camus de okuyabilirsin, tavsiye ederim.

29 yaşındayım
deistim
stranger in a strange land pozisyonunda yalnızım
istesem bir senede biriktirdiğim parayla 10 senelik bir eli yüzü düzgün araba alırım
bu sene hiç izin kullanmadım
yeri geldi haftasonu da çalıştım (ekstra para veriyorlar iyi oluyor)
ot gibi yaşıyorum
ama günler geçiyor, öyle geçinip gidiyoruz, bazen hüzünlü ve bazen mutlu, karışık
yalnız işimi iyi yapıyorsam, sorunları çat çat çözüyorsam, işimde en iyi isem, benden iyisi yok bu aralar

Ne desek bildik lafları tekrarlamanın ilerisine gidemeyeceğiz. Ya "farkında olsak da olmasak da, sınırlı benliklerimizin ötesine geçen, varlığın en derin temellerine kök salmış aşkın bir anlam var" diyeceğiz ya da "temeller"e ilişkin metafizik kurgulara dalmayı boşuna bir çaba sayıp "burada bulunuşumuzun nesnel bir anlamı yok, öylece bırakıldık dünyaya, onu nasıl anlamlandıracağımız da bize bağlı" diyerek işin içinden sıyrılacağız. Soruna nereden yaklaşırsak yaklaşalım, insan denilen organizmanın sadece yeyip içmeyle ayakta durmadığı kuşku götürmez bir gerçek. Yapıp ettiklerinin bir şeye değdiğini hissetmek istiyor insan. Sabahın ayazında yatağından fırlayıp, maddi uygarlığın vecibelerini yerine getirmek üzere sokakları dolduran çılgın kaynaşmaya bir köşesinden dahil olmak için bir yaşama nedenine ihtiyaç duyuyor. Bazıları bu "neden"lere dair net bir görüşe sahip ya da öyleymiş gibi davranıyorlar. Banka hesaplarındaki birikimleri mi, ahrette ulaşmayı umdukları ilahi mükafat mı ya da canları kadar sevdikleri başka biri mi?.. Çoğunluğu oluşturan diğerlerimiz ise henüz uğruna yaşanacak şeyin eksiksiz bir resmini çizmemiş kafasında, belki de öyle bir resim hiç olmayacak; daha önünde görülecek güzel günlerin olduğunu fısıldayan belli belirsiz bir umudun peşinden sürüklenerek hayatına devam ediyor sadece.

Kutsal Kitap'ta "Vaiz" diye bir bölüm var, tam da bu konuları işliyor. Hazır sırası gelmişken oradan sevdiğim bir pasajı paylaşmazsam çatlarım :D

Buyurun:

"Git, sevinçle ekmeğini ye, neşeyle şarabını iç. Çünkü yaptıkların baştan beri Tanrı'nın hoşuna gitti. Giysilerin hep ak olsun. Başından zeytinyağı eksilmesin. Güneşin altında Tanrı'nın sana verdiği boş ömrün bütün günlerini, bütün anlamsız günlerini sevdiğin karınla güzel güzel yaşayarak geçir. Çünkü hayattan ve güneşin altında harcadığın emekten payına düşecek olan budur. Çalışmak için eline ne geçerse, var gücünle çalış. Çünkü gitmekte olduğun ölüler diyarında iş, tasarı, bilgi ve bilgelik yoktur."

En son avrupa insanlar için üretilecek gıdalarda besin değeri yükselten ürün olarak yiyecek kodeksine sokmuştu. Böyle olursa ithalat bile yapılabilir büyük üretimlerde.
www.diken.com.tr

merak duygusu? bilemiyorum bu varoluşsal kaygı çok su kaldıracak bir konu. üstüne konuşulacak bir çok bakış açısı var.

hiç vslla

Bana kalırsa hayatta olan herkesin ona yaşama hevesi aşılayan nedenleri, geleceğe ilişkin ifade edilmemiş umutları ya da en azından, ıstırap verici de olsa hayatını sürdürmeyi onun için bir gereklilik haline getiren, kendisini sorumlu hissettiği bağlılıkları vardır. Bunlar tamamen duygusal şeyler, makul bir varoluş gerekçesi yok kimsenin. En sonunda bütün çırpınışlarımız hiçliğe gidiyor, burada mantık aranır mı? Duygularımız yaşatıyor bizi: arzularımız, umutlarımız, sorumluluklarımız... Mantığın bakış açısından hepsi en nihayetinde beyhude, boşuna. Bunu bile bile yaşıyoruz. Çünkü eylemimizi belirleyen şey bizi yaşamın boşunalığına dair bilinç sahibi kılan akıl yürütmelerimiz değil. Akıl sadece amaçlara uygun araçları tayin eden bir yeti, eylemlerimizi duygularımızla seçiyoruz. Duygularınız size yaşamaya değer bir şeylerin varolduğunu fısıldıyorsa, mantığınız kendi köşesinde istediği kadar hiççilik oynayabilir, siz yine de hayatta olmayı yeğlersiniz.

Çünkü neden yaşamayalım?

www.youtube.com

Sevdiğim bir kadın ve zaman zaman tattığım anlık mutluluklar var. Yaşamamanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum, ben de çoğunluk gibi gün geçiriyorum.

neden varız? varlık var mıdır? tanrı var mıdır? tanrı varsa ve her şeye gücü yetiyorsa bizim gibi sınırlı varlıkların olduğu bir şeyi neden yarattı?

bazı soruların cevabı malesef yok yaşadığımız kainatta. cevap olarak var yok %50 %50 ihtimal varsa düşünmenin de önemi yoktur.

Hava burda soğuk. parmaklarım üşüyor. ayın dördünde sınava gireceğim onun stresi var. bu sene artık amuda durabilmek ve sırbistanı ziyaret etmek istiyorum.

Sebebi yok Tanrının yazmış olduğu romanının bir parçası gibiyiz ve sahnede onun filmine renk katmak için oynuyoruz .

ben almanya'ya yerleşebilme hayaliyle yaşıyorum.

bildiğim tek şey "var olmak". insan o yüzden sebep bulmakta çok zorlanmıyor bence. o olmasın, başka bir şey olur.

yuvarlanıyoruz işte bi şekilde. taş çatlasa yaşayacağımız 100 yıl zaten, çok da zorlamanın anlamı yok bana kalırsa.

türk telekom'a yapman lazım, sürecin uzunluğu değişebiliyor. superonline fiber, uydunet falan varsa onlara da bir bak.

turk telekomun yatırım yapmaması ile ilgili bir problem, benim 7 aydır bekleyen tanıdığım var hala cevap yok, telekomda tanıdığınız falan varsa boşa düşen bir portu size verebilirler diğer türlü 1 haftada olabilir 12 ayda.

Tek senelerdeki kpssyi a grubu mühendislik kadroları için kullanabilirsin. Uzman yardımcılığı, müfettişlik, bakanlikta çalışmak için falan. Merkezi atama ile atanmak istiyorsan çift yıllardaki kpssye girip b kadrolara atanabilirsin. Tcdd, sgk, mke, maden, elektrik dağıtım vs

Ayrıca tek senelerdeki kadrolar için genel kültür ve yeteneğin yanı sıra dil, isletme, iktisat, maliye, torpil gibi şeyler de gerekir.

yok diye biliyorum, sadece fiziksel altin istersen 5 kg ustunu alabiliyosun diye biliyorum. bir de mesai saaatleri disinda biraz geciriyorlar alim satim yaparsan.

Almiyolar 5 gun once actirdim.

Geniş olsun diyosun ve bu iki araba arasında versus veriyorsun. Cevap çok açık Fusion.

seat ibiza

Ben de uzun zamandır o miktara yakın araba aradığım için biraz tavsiye verebilirim.

-Yıl aralığın 2005-2010 arası
-Model aralığın: yaris, fabia, fiesta, getz, corsa, megane 2 (yıl düşülebilir) polio, punto, jazz(biraz yıl düşülebilir) olmalı.
-Komple boyanmış, ne olursa olsun ağır hasarlı araçlardan uzak dur, bir tek bu araçlar satılmıyor.
-km'yi dert etme eğer değişen, boyası yoksa
-bence boya, değişen hiç önemli bir detay değil ama yurdum insanı çok takıntılı, yeter ki değişseniz, boyasız kalsın, varsın 300 bin km yol yapmış olsun fikrinde.

Ay ben de iki haftadır arıyorum kardeş, burda takipte kalsam olur mu :/
bi yardım edin bize yaa! Grasyas.

2010-2012 arası 100 binde renault symbol alabılırsın o paraya. 1.5 dci motor sıfır sorun. eh biraz konforsuz ama ayagını yerden keser. ha birde tam baba arabasıdır.

Fikir açısından söylüyorum. Sene başında bu bütçeyle punto almak için yola çıktım, en son 30 bin liraya 11 model fiesta titanium aldım. 4bin hasar kaydı var.

Neye bakarsan bak, ah 3bin liram olsa bunu alırdım, 5bn liram olsa şunu alırdım diyorsun. Yetkili servise götür almadan önce rapor al, olmadı motordan anlayan, tanıdık dürüst bir tamirciye falan götür.

25 bin lirayı geçmeyeyim diyorsan temiz bir clio bak. bulabildiğin en yüksek modelli değil de; km düşük, kaportası ve motoru iyi, mümkünse hasar kayıtsız, boyasız ve en yüksek modelli clio olsun. zira araba almakla bitmez, işletme maliyetleri var.

30 bine çıkarım dersen de renault megane 2 derim aynı şekilde. düşük bütçeyle araba sahibi olmanın yolu böyle maalesef. 95 model mercedes alırsın clio yerine diyenleri dinleme. sorun almakta değil, sorun işletmekte.

Bugun bana teklif ettiler.2006 peugeot 206 otomatik benzinli.sozlukten bir kiz satmis,gene sozlukten bir cocuk almis,oda bana teklif etti.26 olur dedi.bende soran olursa soylerim demistim,sen sordun.

Daha önceki arabamız 2006 model clioydu onu sattık. Pek memnun değildik arabadan. Skoda fabia düşünmeye başladık ama km çok önemli mi araba alırken? Fabiaların genelde km leri fazla

oxford house college önermiyorum**.herhangi bir vize alamama durunda paranın üstüne yatmak için uğraşıyorlar.

United towersla gitnistim ben, cok memnun kaldim. Benden sonra 5-10kisi tavsiyemle gitti, hepsi memnun kaldi. Biraz gec kalmissiniz yalniz :(

Elektrik ve doğalgaz zaten özel şirket yani tatil değil. Su devletin, tatil yapabilirler ama iski (istanbul) çalışacağını belirtmiş.

bu olabilir mi? scaleofuniverse.com

güzelmiş ama borsadan çok bahis sitesine benziyor. siteyi özel mesajla alabilir miyim merak ettim nasıl bir şeymiş diye

yıl olmuş 2014 be kardeşim, inanmayın böyle şeylere.
(bkz: inanma seni sikecek)

Bahis değil de hisse alıyormuşsun gibi bir dava var.

Dediğin olay forex sozlukte ne oldugunu bir arastir once kur hareketleri uzerinden kazanc saglama olayi herkes kumar der ama bilincli takilinca guzel kazandirir. Fakat cok derin piyasa bilgisi gerekir. Dolar euro paritesine abd merkez bankasinin rusyayla ilgili kaygilarini dile getirmesi nasil etkiler onceden bilip basman lazım vs

alt / ust bahsinin degisik versiyonu :)

siteyi ö.m. den alabilir miyim?

Bu tarz sitelerden para kazananazsiniz. Ortada bir denetim olmadigindan adam sana arttı yada azaldı dese ve senin tahminin dışında bi hareket olsa nasıl ispatlayacaksin?

Kanma sakin!!!

"her zaman kahveci kazanır"

2004ten bu yana borsayla uğraşan biri olarak söylüyorum: o bahsettiğin sitelerde anlatılanlar hayal ürünü. yok öyle üç kuruşa beş köfte..

giriş yaptığın senenin puanları ile, yine o senenin taban puanları ile tekrar tercih yapabiliyorsun. Ama okul içi değil, kurumlar arası

2-3 ay geçip halen borcunu ödemezsen ve takibe takılırsan gelir.

Odemezsen haciz memurları gelene kadar bir bilgi gelmez.. :)

2. ayı da ödemezsen "borcunuz yasal yollarla tahsil edilecektir" kağıdı gider adresine. bankayı ara adresi değiştir.

sen yine de ufaktan bahset hacı, senden duysunlar, nerden ne çıkacağı belli olmaz..

100 TL için bu kadar karın ağrısı yaşadığına sevmez. ailende herhalde 100 tl için seni öldürecek değil. söyle rahatla.

cehennem melekleri

The Expendables 1/2

üstteki argadaşlar +1

zaten ikisi aynı sdfghsdfgh

not: bilader nikine de hasta oldum.

cehennem meleklerini izledik arkadaşlar başka var mı?Çok beğendiğiniz aksiyon filmleri?

jason statham filmleri genelde böyledir
taşıyıcı serisi olabilir.
Hitman de güzeldi

Ghajini

nerede yapılıyor?
alkol olur muhtemelen. sigara olmaz.

adı duman olan grubun konserinde nasıl sigara olmaz çok saçmaymış

Kocaeli emex hotelde

gecen sene de emexte olmustu alkol vardi 50cl 10tl idi sanirim
sigarayi bilmiyorum

''intihar'' başlığında değildi herhalde?

bir maktülün günlüğü başlığı idi galiba. onu mu diyorsunuz?

Vallahi hatirladim ben bu entryi ama sanirim bu hayata dair ic burkan detaylardaydi

Yok arkadaslar bir maktulun gunlugunde de yok haya dair ic burkan detaylarda da bi bulduruverin be.Ev sahibiyle kapici kapiyi acip yatakta bizim yazarin olusunu buluyorlardi.Hatta bi kolu yataktan yere dogru sarkmisti.

stevemcqueen tarzına benziyor. eski entry'lerini tamamen sildi ama.

KPSS'ye giriş amacınız ne?

1. sınıfsınız, dolayısıyla lisans puanının geçerlilik süresi içinde atanmanız mümkün değil, çünkü 2 sene geçerli puan. Şu an sizin için Lisans KPSS'ye girmek, deneme sınavı olur yani.

Ha hem okuyup hem çalışacağım diyorsanız da, lise KPSS'ye girmeniz lazım.

mühendislere özel sınav yok. iki yılda bir yapılan sınavlara gireceksiniz. o puanınızda 2 sene geçerli. ama 3. sınıfta başvurulabiliyor lisanstan diye biliyorum. bu sene girerseniz lise mezunu olarak kabul edilirsiniz, ona göre tercih yapabilirsiniz.

batak oynayın

Deme oyle bataktanda biktik

türkçe çalışabilirsin.

dışarı çıkın.

ışıkları söndürün

Telefondayim ondan ya türkçe.yurt dağın basında ya disarida cikamiyoruz.

yemek yapın, kokteyl yapın, mangal yapın.

spor yapın, ip atlama, şınav çekme, squat yarışı, iddiası yapın.

dans edin.

şişe çevirin, board oyunları oynayın.

sevişin.

imla kilavuzu okuyun?

yarın haftasonu ev arayın. mümkünse kızlı erkekli eve çıkın. bunun planını yapın.

Whatsapp ı sildim yükledim acaba telefonumun ayarlarında mı bir sıkıntı var samsung s4 mini

kurulum hariç bi sorun varsa bağlantıdan şüphelenin.hatla alakası kalmıyor zira.sorun ya telde ya da bağlantıdadır

vodafone da bana da olmuştu. tarayıcıdan facebook a girip herşeyi yapabiliyordum fakat widgetdan girince bağlantı sorunu diyordu.

Bimcell avea altyapsını kullanıyo galiba. Aveanınkini koydum aşağıya. Aşağıdakini yap düzeliyo. Eşekten düşenin halini eşekten düşen anlarmış. :)


Tüm Uygulamalar
Ayarlar
Diğer Ayarlar
Mobil Ağlar
Erişim Noktası Adları
Menü tuşuna basıp Yeni APN ekleyi seç.

Ad : Avea Internet
APN : internet
Proxy : <ayarlanmamış>
Bağlantı noktası : <ayarlanmamış>
Kullanıcı adı : boş
Parola : boş
Sunucu : ayarlanmamış
MMSC : ayarlanmamış
MMS proxy’si : ayarlanmamış
MMS bağ. nokt. : ayarlanmamış
MMS protokolü : WAP 2.0
MCC : 286
MNC : 01
Kimlik doğrulama türü : Yok (ya da PAP veya CHAP seç)
APN tipi : default

Sonra menü tuşuna baş kaydet de. Sonra da o yeni eklediğini tickle/işaretle tamamdır.

EDİT: Erişim Noktası Adları altında "avea internet" adında bir seçenek varsa eğer baştan yapmak yerine onu tickleyip/seçebilirsin.

ayarlar'da mesajı önizle'deki işareti kaldırın.

mesaj > ayarlar > önizlemeyi kapat

Mesajlarda ayarlara nasıl giriyoz :D

mesajları açıp, menü tuşunun sol tarafındaki boşluğa dokunun. en altta ayarlar seçeneği var.

dont starve

limbo. pek alakası yok ama bomba oyun.

eski football manager/championship manager'lari oynayabilirsiniz. fm 2008 cok guzeldir.

super mario'nun her zaman gideri var.

kabul eski kafaliyim. ama mac'ime bile indirdim o kadar soyleyecegim.

Papers, please.
Don't starve
Machinarium

hayır atılmıyordur. standart muhabbetler bunlar.

Yurtta yaşıtlarla vakit geçirilince akıla o tarz şeyler gelmediğinden şap deniliyor sanırım. Hangi zamandayız efendim, yok öyle şeyler...

O kadar erkek bir aradayken aklına geliyorsa asıl sorun var demektir. Şap atılmıyordur; ama mevcut tiplerin şap etkisi yapması muhtemel.

Hukukçu değilim ama kamu davası açılabilir diye biliyorum.

gereksiz yere polisi meşgul ettin, olay çıkarttın diye bir sıkıntı çıkartırlar.

senle mi uğraşacaklar bi döver bırakırlar.

diplomayı vermeseler de fotokopisini verip aslı gibidir diye mühür vurabilirler. öğrenci işlerine gidip halledebilirsin.

2 kere ısrarla bayağı uzattım üni zamanı. Dökülme oranı normal günlük limitin civarındaydı. Uzattım diye ekstra dökülme olmadı yani.

Benimde dökülüyor ama problem değil,zayıflayan saç kırılır,kopar dökülür yani normal bence. Ayrıca içinde çeşit çeşit bitkinin yağı olan saç besleyici bir ürün var, barcelino yağı diye,onu kullanabilirsin. www.hepsiburada.com

ben bir kere 16 yasimdan itibaren 2.5-3 sene falan uzattim. hic dokulmedi. sonra aradan 3-4 sene gecti, tekrar uzatmaya basladim. bu sefer avuc avuc dokuluyor serefsiz, uyurgezer olarak kemoterapi gordugumden supheleniyorum.

Benim saçlar 6-7 yıldır uzun, hatta bir ara belime kadardı, hiç dökülme problemi olmadı. Ancak kırıkları aldırmayı ihmal ettiğim dönemlerde saçlar dolaştığından tararken biraz döküldüğü oluyor.

eksisozluk.com

buldum tamam.