[]

Boyun ve bilek ağrısını nasıl çözeriz?

Cenin pozisyonunda uyuyorum genelde ve içime çekilerek bileğimi de yastığın altına koyuyorum. Eskiden sabah kalktıktan bir süre sonra düzelirdi her şey ancak artık öğlene uzuyor. Geçenlerde motosiklet kaskını takarken boynuma bir ağrı saplandı bıçak gibi ve 2 haftada anca geçti, sağa sola çevririrken omurgamda batma oluyordu. Gün içinde de telefona, bilgisayara bakarken tabii yine yoruyoruzdur.

Ne yapabilirim sizce? Sabahları 2 dk. boyun egzersizi yapıyorum, sola sağa yukarı aşağı, çevirme vesaire ama pek faydası olmadı. Bilek konusunda ise karpal tünel ateli mi taksam diye düşünüyorum?


 
bilek için bilek güçlendirme egzersizleri var. önce esneme ile başlıyor sonra küçük ağırlıklar ve parmak hareketleri ile kasları toparlamaya yönelik. youtube içerik dolu.
ayrıca detekleyici bileklikler var, yastığın altına alma alışkanlığınız geçene kadar gece onu takabilirsiniz.

  • angelofdeath  (06.11.24 12:49:01) 
[]

Küçük azı dişim zıplayınca sızlıyor, iltihap mıdır?

Daha önce kanal tedavisi görmüş azı dişimde zıpladığımda veya kafamı eğdiğimde dişin köküne yakın bir yerde sızlama oluyor. Yemek yediğimde ya da tırnağımla tıklayınca herhangi bir acı hissetmiyorum, şişme yok, ağrı yok.

3 gündür bu şekilde, birkaç gün daha beklemeli mi yoksa hekime görüneyim mi?


 
Nörolojiye git. Gerçekten böyle bir şey yaşıyorsan ayak altındaki sinirlerin dişlerindeki sinirlere uyarı gönderiyor demektir, bu da bir anomali olabilir, olmayabilir de. Nörolojiye git bi.


  • muhayyer divan  (15.10.24 18:47:59) 
Üzerindeki dolgu birkaç noktada teması kaybetmiştir ama halen üzerinde olduğundan yemek yerken yük gelmiyordur. Benzer bir durum başıma geldi.


  • enteg  (16.10.24 07:05:58) 
[]

Bu görseldeki şekil nedir?

Yunan veya roma kültüründen bir şey ama ne: ibb.co




 
açılmıyo


  • neira  (15.10.24 11:29:50) 
[]

Köprücük plakasını çıkarttırsam mı?

10 ay önce motosiklet kazası sonucu köprücük kemiğim parçalı kırıldı. 6 vida ile titanyum plaka ve 2 adet de harici vida ile kemik birleştirildi. Çok şükür ciddi bir şikayetim yok. Dokununca farklı hissettiriyor, bazen psikolojik olarak içimde metal olması fikri rahatsız ediyor ama istediğim gibi spor yapabiliyorum, hareket kısıtım yok.

Doktor ile konuştuğumda sana bağlı istersen çıkarırız dedi ama karar veremiyorum. Yaş 31, motor sürmeye devam ediyorum, sahada çalışan biriyim. Durum böyle, sizin fikriniz nedir, siz olsanız ne yapardınız, niye yapardınız?


 
Benim kol dirseğim parçalı açık kırıktı. 2 tane uzunca platin ve vidalama yapıldı. 1 sene sonra çıkarttırdım. Dokunduğumda veya masaya koyduğumda sizin de dediğiniz gibi değişik hissettiriyor. Ayrıca belli bir süre sonra vidaların ve ve plakanın üstü doku(et) kapladığı için çıkmama ihtimali falan oluyor demişti. Ayrıca o dokuları kazıyıp aldığı için ameliyat sonrası ağrı olabiliyor. İmkanınız ve zamanınız varsa çıkarttırın bence.


  • RojoElefante  (12.09.24 08:30:48) 
benim de bacakta var plaka + 8-10 vida. kalsın bir zararı yok. dokununca farklı hissettiriyor evet ama alışıyorsun. bence uğraşma kalsın. her operasyon risk taşır. şikayetin yoksa risk almaya gerek yok


  • erty_ksk  (12.09.24 09:28:13) 
benim doktorum vücut herhangi bir tepki vermediği sürece kalmasında zarar yok demişti. 10 yıldır mutluyuz kendisiyle.

psikolojik kısmı çok rahatsızlık vermiyorsa durduk yere ameliyat süreçlerini tekrar yaşamayın boşuna.
  • zakk  (12.09.24 10:08:39) 
[]

Kredili rehin eve Dask yapılmayabilir mi?

Otomatik yapıyorlardı ama hesapta para yok diye yenileme iptal edilmiş sanırım, Anadolu sigorta mesaj attı. Yaptırmak zorunda mıyım? Ziraatten banka kredisi çekerek almıştım evi hala 1 yıl ödemem var.




 
dask zorunlu sigorta kapsamında aslında ama yaptırmayınca bir cezai müeyyide uygulanmıyor. banka hesaptan sürekli para çekmeyi deneyecektir ya da çağrı merkezi sizi arayacaktır. banka tarafındaki sözleşemeyi bilemiyorum ona bakmak gerek. normal konut sigortası olsa yaptırmak zorunda değilsiniz derdim.

daskı kendiniz de yaptırıp bankaya bildirebilirsiniz. malum ülkemiz deprem kuşağında ben olsam risk almazdım. ankara’da 1-1.5k civarı çıkıyor, riski yüksek olan bölgedeyseniz daha fazla çıkar ama değer bence.
  • duyulmasi gerektigi kadar  (14.06.24 18:38:26) 
Kredi sözleşmesinde yapılacağı yazıyor. Eninde sonunda alırlar o yenileme ücretini. Aynı durumdayım. Oradan biliyorum.


  • Mirket  (14.06.24 18:55:58) 
[]

İkinci el üründe sıfırına yakın fiyat vermenin mantığı?

Scooter bakıyorum kendime, sıfırı bayide 146 bin tele, adam 5 bin km'lik ikinci el ürünü 140'a koyup pazarlık yok diyor. Garajda kılıfla baktım bilmem ne... Bir iki tane de değil, bir sürü ilan var böyle.

Bunun bir mantığı mı var yoksa andavallar etrafımızı mı sarmış? Kendi malını o fiyata alır mısın diye düşünmüyorlar mı? Umarım bir mantığı vardır.


 
Yok. Bunun mantığı yok.
Türkiye'de ikinci el fiyatlarındaki bu saçmalık beni yıllardır sinir ediyor. Scooter ile sınırlı değil her üründe bu şekilde.

Herkesin malı çok kıymetli ve herkes ikinci el üründen iğreniyor. Bu ikisinin bir arada olmasını aklım hiçbir zaman almıyor.
  • michael_knight  (05.06.24 12:04:08) 
Ben de bunu hic cozemedim. Bir ara yatirimlik alip gercekleri kabullenemeyenler vardi bilmiyorum onlar hala var mi. Bayide bulunabilen arabanin sifirindan fazla para istemek gibi durumlar. Pahali motor ekipmanlari falan olsa anlayabilirim biraz.

Bu arada bu motoru istiyor olsaniz belki 130 bin normalidir 5000 km'de olan icin ama bulamazsiniz. Satmaya kalksaniz da 130 bine musteri bulamazsiniz. Belki bu bir yanilgidir ama genelde boyle hissediyorum.
  • mbond  (05.06.24 12:46:11) 
Enflasyon sokunu atlamadigi icin insanlar her seyin fiyati surekli artacak gibi hissediyorlar. O yuzden satilmasa da fiyatini indirmiyor kimse. Zaten paranin zaman maliyetinden de anlayan yok. Satilmadigi surece her ay %4-5 arasi bir sey kaybettiginin farkinda degil bu arkadaslar su siralar.


  • synthetic a priori  (05.06.24 13:04:38) 
Anca listelerler öyle, piyasa ve fiyat algısı bozuldu. Düşük faizde mal kıymetli oluyor, hala daha normale dönemediler, fiyat düşürmelerine rağmen satamadıklarını gördüklerinde gerçekten satmak istiyorlarsa mantıklı fiyatlara inmek zorunda kalacaklar, yoksa da kıymetli malları ellerinde patlayacak.


  • kimlanbu  (05.06.24 13:42:00) 
Herkesin malı çok kıymetli olduğu için. Hatta şöyle bir şey var, 10 yıldır giydiği kıyafeti yeni gibi diye satmaya çalışan ve buna gerçekten inanan insanların olduğu bir yer burası.


  • freewave  (05.06.24 13:42:52) 
Yamaha nmax scooter ımı 130a aldım 170e sattım 1 sene kullanıp.

Üstüne sadece 10binlik ek masraf yapmıştım aksesuarlar falan.

Olabilecek en dolusuydu. Sattığım sıralarda liste fiyatı 140 idi ama bayilerde 170den aşağı bulunmuyordu. Yani liste fiyatı üstünden değil bayilerdeki fiyatı üstünden değerlendirmek lazım. Bayilerin neden liste fiyatı üstünden satmadığı saçmalığı da ayrı bir konu.

Neyse siz de bayi fiyatı üstünden söylemişsiniz zaten. Alacak olan benim motoru bayiden alıp 170 verdikten sonra aynı aksesuarlara bu sefer 20bin verecek motor 190a gelecek. Bunları taktırması falan da cabası.

Sıfırı aldın, aksesuarlar için bekledin, montajıydı, rodaj dönemiydi derken millet diyor ki 190 vereceğime 170 - 160 vereyim, sıfır gibi max 4-5binde bir motor alayım.

Bana diyorlar abi zaten üstüne biraz koysam sıfırını alıyorum neden bu fiyata satıyorsun, e al diyorum hocam o zaman sıfırını.

O gidiyor, başkası ben okeyim sıfır gibiyse fark etmez diyor geliyor 10-20bin altına alıyor.

Neden alıyorlar ben de bilmiyorum. Almasalar bana kalırsa sıfırı 170 olan bir motorun ikinci eli max 100 olmalı. hadi sıfır gibi falan diyelim 120 olsun.

Bu dediğim benim lise zamanlarımda böyleydi yani 10 sene öncesinde falan bir ürün eğer 2.el ise neredeyse yarı fiyatına kadar düşüyordu.

Fakat şimdi herkeste acil almalıyım yoksa hiç alamıycam veya fiyatı artacak kaygısı var.

Mesela ben motoru mayısta sattım, adama istersen alma yazın 190 a bulamazsın diyorum adam da neyse tamam alayım pahalalışmadan 170 e diyor.

Bi ara motor 200bine çıkmıştı çünkü 2.elde bile. Saçma mı, saçma. Ama piyasa böyle. Alıcı çıktıkça da böyle gitmeye devam edecek.

Şuan 2.el araba piyasaları biraz düşüşte ama millet bir ara şey diyordu "ya 2. el araba alıyorum kullanıyorum biniyorum, eskitiyorum, sonra dolar bazında bile yükseğe satıyorum satarken valla mükemmel olay"
  • ananiyimioguz  (05.06.24 13:54:17 ~ 13:54:50) 
Piyasanın oluşmamış olması.


  • doharkoman  (05.06.24 14:55:26) 
İkinci el normalde artık ihtiyacının kalmadığı bir ürünü, evde yer açılsın ya da atıl duracağına cüzi bir miktar karşılığı elden çıksın diye düşünülen ürünler olması gerekir. Ancak bizim gibi fakir ve yüksek enflasyonun olduğu ülkelerde insanlar sattığını tekrar alamayacağını düşündüğü için eşyasından maksimum faydayı elde etmeye çalışıyor.

Bütün bunlara bir de yurdum ahlaksızlığını ekleyince ortaya çıkan durum bu oluyor.

1995 model renoult broadway otomobile 300 bin TL istiyorlar. 30 yaşındaki bir hurdaya bin dolar fiyat biçsen normal şartlardaki bir ülkede sana bir taraflarıyla gülünecekken, canım ülkemde bu arabaya 10 bin dolar istiyorlar. İnanılmaz bir ahlaksızlık. Ama bu ahlaksızlık maalesef sadece bu arabayı satanda değil. Kimlerde de bu sorumluluğun olduğunu bence söylemeye gerek yok.
  • thracia  (05.06.24 15:17:29) 
[]

Yokuş için elektriki bisiklet tavsiyesi

İşe bisiklet ile gidip gelmek istiyorum ama evim tepede. Sabah giderken hiç sıkıntı yok ama dönerken 2 kilometrelik %6 eğimli bir yokuşu çıkmam gerekiyor. (iş-ev arası toplam 7 km) İşten 6'da çıkıyorum, eve gidince de pek vaktim yok o yüzden çok yorulmadan hafif tempoyla dönebilirsem iyi olacak.

Carraro'nun e-gravel'leri ilgimi çekti ama bu teknolojiye de yabancıyım. Var mı öneriniz ya da bu olay mantıklı geliyor mu size?


 
sanırım carraro’da shimano’nun motorları kullanılıyordu, kaliteli aletler. 6 derece eğim çok değil gibi. eğer doğru hesaplattıysam 2 km’de 210 metre kadar irtifa kazanacaksınız. sorunsuz çıkar gibi ama
yine de üreticiye bir danışın, forumlara bakın derim.

bu bisikletler sadece elektrik gücüyle gitmiyor, siz pedal çeviriyorsunuz, size destek oluyor. o yüzden sizi fazla yormadan bence o yokuşu çıkar ama teyit edin.
  • orient blue  (04.06.24 12:17:58) 
Eskiden şu gruptan çok fazla bilgi öğreniyordum, yine öyledir herhalde.
www.facebook.com

Çok çeşitli elektrikli bisikletler var. Özellikle de sonradan eklenen motor ve aküler aşırı güçlü oluyordu. Pedal çevirme mecburiyeti olmayacak şekilde de ayarlıyorlar.
Bir de bu işe heves edip de vazgeçen çok insan vardır. Onlardan birinden ikinci el almak da iyi bir seçenek olabilir. Bence sorunuzu oraya da bir sorun.
  • michael_knight  (04.06.24 12:36:08 ~ 12:36:30) 
[]

Rodos için kapı vizesi?

Arkadaşlarla temmuz ayı içinde gidelim diyoruz, yakın zamanda kapı vizesi alan var mı? Acente mi bulmak gerekiyor, konsolosluğa mı gitmek gerekiyor? Bu süreci yaşamış olan varsa ve yardımcı olursa çok sevinirim.




 
Evet bu tarz acente bulmak gerekiyor,
www.marmarisferry.com

süreci yaşamadım
  • jülsezar  (03.06.24 10:50:01) 
Eğer bulabilirseniz normal vize randevusu alın kapı vizesi tam bir eziyet.
Rodos ise mükkkkkkemmel bir ada.

  • wild honey suckle  (03.06.24 12:35:24) 
[]

Kahvaltıyı aradan çıkarmak mı atıştırmak mı?

Bir süredir sağlıksız besleniyorum; sigara, alkol de sıklaştı. Hiç aç kaldığım da olmuyor. 7'de kahvaltı, 12'de iş yerinde öğle yemeği, 18.30'da eve gelince derken sürekli bir sindirim hali.

Detoks gibi bir şey yapmak istiyorum bu sebeple. Kilo sorunum yok, her türlü 12.30 ile 19.30 arası yiyeceğimi yerim diye düşünüyorum.

Kahvaltı yapmadan da çıkarsam halsizlik olur mu emin değilim. Sizce 1 muz, 1 bardak süt içip çıksam detoks bozulmuş olur mu? Nasıl düzenlemek lazım genel olarak?

 
Ne halsizliği, hiçbişey olmaz. Süte muza da gerek yok, o dediğin zaten kahvaltı. 1-2 gün kafada kendini halsiz hissedersin sonrası mis gibi.


  • numlock  (19.05.24 10:02:42) 
Ben yıllardır öğlen 12.30 ve akşam 18.00 de yiyorum. Arada sabahları açlık hissi geliyor fakat 10-15 dk sonra geçiyor zaten bir sürü sonra alışıp gidiyorsun. Kahvaltı filan yapmak da sağlıklı değil bence şeker hastası vs zorunlu bir durum yoksa yapmak akıllıca değil. Hafta sonu ailece yapılabilir ama haftaici bence hiç gerek yok


  • dedeminhirkasi  (19.05.24 10:10:47) 
Sindirim sisteminiz işini yapıyor diye bu sağlıksız bir durum oluşturmuyor ki?

Detoks konusunun sıklıkla eleştirilmesi bir yana günde 3 öğün yemek yemek hala en çok önerilen beslenme rejimi.

Ancak ne yediğiniz ve ne kadar yediğiniz önemli.

Bir de sizin beslenme şartlarınız da çok önemli, örneğin Şirkette ne yiyorsunuz? Kahvaltıda ne yiyorsunuz? Atıyorum şirkette dışardan yemek yiyorsanız kullanılan yağların ve malzeme kalitesinin kahvaltıda yediklerinizden daha uygunsuz olması mümkünse bu sefer kahvaltıyı kesince sağlıksız besin payını daha da arttıracak olmanız da mümkün.

Ben kendi adıma ağırlaştığımı hissettiğimde daha sindirimi kolay hafif şeyler yiyorum. Abur cuburu, arıştırmalığı, keyif amaçlı yemeyi kesiyorum. Öğlen yemeği için evden tuzsuz kuruyemişler, muz, tahıllı bisküviler falan getiriyorum. Akşamları da mümkün olduğunca erken yemeye çalışıyorum. Baya işe yarıyor.
  • akhenaten  (19.05.24 11:15:33) 
1 yıldan uzun zamandır kahvaltı yapmıyorum;
haftada en az 5-6 gün öğlen de yemiyorum.
akşam 7-10 arasında ne yiyeceksem yiyorum.
hiç sorun yaşamadım hatta kilom, şeker hastalığım, kolesterolüm düzeldi.
(bkz: aralıklı oruç)
(bkz: omad)

youtu.be
  • mhm  (19.05.24 15:03:23) 
[]

Başkası adına utanmak?

Dün tek kişilik bir tiyatro oyununa gittik, ilk kısımları biraz garipti ve ''umarım beğenilir ya'' gibi bir kaygı hissetmeye başladım. Bu arada sorun doğrudan benimle ya da gittiğim kişilerle alakalı değil. O kadar kişi gelmişiz herkes bön bön bakıyor, oyuncu rezil olacakmış gibi geliyor ve bu beni rahatsız ediyor.

Halbuki burada bir sıkıntı yok, rezil de olunur vezir de. Mevzu benim rezillik hassasiyetim ile alakalı sanırım. Bu size de oluyor mu? Herkeste bir ölçüde var mı yoksa şahsi bir yamukluk mu merak ediyorum.


 
İnanılmaz var. Sokak röportajı bile izleyemem ben ordaki kişiler adına utanmaktan. Ya da böyle komik video diye geçen videolarda da hep rahatsız olurum.

Ayrıca yıllar önce burda sorup kısmen hak görüp kısmen linç edildiğim bir konu vardı. Ben tiyatro izlerken bu hissi oyun ve oyuncu ne kadar iyi olursa olsun hissediyorum. Arkadaşlarımla çok iyi oyuncuların oyunlarına da gittim ama hep "Koskoca adam şurda 10 metre önümüzde alanen rol yapıyor, ne kadar saçma" hissinden kurtulamadım. O yüzden de tiyatroyu sevemedim yani bu şekilde kabullendim kendimi. Hele kötü tiyatrolarda zaten ben yerin dibine girmek istiyorum aşırı kötü hissediyorum.

Yüksek empati duygusuyla ilişkilendiriliyordu bu başkası adına çok utanma hissi ama bilemiyorum yani bazılarında çok oluyor bazılarında neredeyse hiç olmuyor. Bana gülerek komik sokak röportajı videoları atan bi arkadaşa sormuştum rahatsız olmuyo musun bu insanların kendilerini rezil etmelerini izlerken diye de yooo niye olayım demişti :(
  • nundu  (19.04.24 09:59:44) 
Sempatiye düşmek deniyor buna. Mevcudiyetin oyunda değil de kendine olmadığı için gerçekleşiyor. Kendi utançların ile karşılaştırma yapıyorsun büyük ihtimalle. Tahminen genel olarak utanç hisseden ve farkında olmayan birisin.


  • hasmetizm 2046  (19.04.24 10:00:22) 
Not. Empati ile sempati çok karışır birbirine. Empati tam olarak mevcudiyet ile var olma, dikkat verme, konsantre olma halidir. Sempati odağın kendi içimize kaydığı, karşı tarafın duygularını ve bu duyguların sorumluluğunu üstlendiğimiz durumdur.


  • hasmetizm 2046  (19.04.24 10:02:07) 
isilmek
eksisozluk.com

uzun zamandir bana olmuyor sanirim hatirlayamadim.
  • robert bosch  (19.04.24 10:24:53) 
cringe bunu deniyor işte. benzeri bi duygu. bende de oluyor.bi kere bi açık hava tiyatrosuna gitmiştim 5-10 kişi izliyordu sadece. üzülmüştüm oynayanlar adına.


  • jelly bear  (19.04.24 10:28:08) 
aaa evet bende de sıklıkla oluyor bu duygu durumu.
öyle şeylere denk gelmemeyi tercih ediyorum hatta. fazla empati yeteneğimizden bence. ya da başka bir problemimiz var :( psikologlar göreve!

  • Kediyi üzdün  (19.04.24 10:44:53) 
Gecen wow'layan bi milyoner yarismacisi vardi. Varmis, internetten gorup izledim. Her zamanki gibi utana sikila hic gulemeden izledim :)
Sadece tv sovlari da degil, ofiste toplantida sacma sapan konusan kisiler adina da acayip utaniyorum sanki konusan benmisim gibi hem de. Ben daha ust seviyeyim galiba bu rahatsizlikta : D

  • Kittie  (19.04.24 12:49:05) 
@nundu'nun ilk paragrafı +1
Başkası adına utanma hissi yüzünden reality show, müge anlı falan izleyemiyorum ben de.

  • kobuzchu kiz  (19.04.24 17:32:34) 
[]

Motosiklet konusunda kaygılı sevgili

En başından beri motosiklet sürmem konusunda evhamlıydı kız arkadaşım ama gerekli dikkati verdiğim ve yapısından ötürü evhama meyilli olduğu için çok dert edinmiyordum. 3 ay önce ufak bir kaza geçirdim ve köprücük kırığından ameliyat oldum. Haliyle şimdi konusunu dahi açamıyorum. Hafta sonları 2-3 saat, full ekipman kullandığımı aynı kazayı bisiklet ile de yaşayabileceğimi anlatsam da pek faydası olmadı. Geçen gün rüyasında motorla kaza yaptığımı gördü, gece gece uyandı 1 saat uyuyamamış. Sürme diye dayatamıyor da, motorla alakalı işleri duyunca yüzü asılıyor, morali bozuluyor.

O yüzden acaba eziyet mi ediyorum diye düşünüyorum. Sürmeyeyim desem yine içim gidecek. Uçayım kaçayım diye de sürmüyorum, mevzuyu böyle kafada rasyonelleştirmeye çalışıyorum kendi içimde.

Ne diyorsunuz?

 
Motosikleti ben de çok tehlikeli buluyorum, sevdiklerim kullansa endişelenirim. Fakat;

Size verdiği tepkiler hadsizce geldi. Motor tutkunuzu hayatınızdaki insanın endişelerine göre hayatınızdan çıkardığınızda hem kendinize hem de karşınızdakine eziyet etmeye başlayacaksınız.

Siz motor kullanmaya devam edin kız arkadaşınız da endişesini içinde yaşayıp aşsın. Başka türlü sağlıklı değil.
  • ruhen hastayim ben  (06.03.24 16:23:38) 
çok doğal verdiği tepki kız arkadaşınızın. bu konudan bağımsız her konuda onun endişelerini anladığınızı gösterecek şekilde iletişimde olun, özellikle belirtin bugün şöyle risksiz sürüş yaptım böyle yaptım şeklinde. o da gün geçtikçe yumuşayacaktır.


  • gule gule  (06.03.24 16:39:42) 
bence hadsiz bir durum söz konusu değil, dayatmıyormuş kullanma diye kız arkadaşınız. oldukça da üzülmüş ve endişeliymiş, size değer verdiğini gösterir diye düşünüyorum.

zorunluluktan değil de arada keyfine sürüyorsun anladığım kadarıyla. sen sürmek isteyip sürmediğinde ne hissediyorsun vs. sen sürerken kız arkadaşın ne kadar stres yaşıyor diye teraziye koyduğumda ben bu tür konularda stres yaşayan kişiden yana olurum. yaptığım bir iş o süre boyunca eşimi, kız arkadaşımı vs. büyük stres altına sokacaksa yapmamayı tercih ederim, yapamadığım için mutsuz olup burnundan da getirmem gibi geliyor ama sınanmadan bilemeyiz tabii.
  • hrskrs  (06.03.24 16:54:44) 
1 senedir motor süren biri olarak allaha emanet yaşadığımızı düşünüyorum.

Sizin savunma şeye benzemiş, yani biraz daha abartırsak: e ne var canım yolda yürürken de bir yerimi kırabilirim!!

Evet evde takılırken de bir yerinizi kırabilirsiniz ama risk yüzdesi diye bir şey var.

En güvenliden güvensize doğru yaya -> araba -> motosiklet diye sıralayabiliriz Bu bir gerçek.

Zevkleriniz mantığınızı körertmesin. Geçmiş olsun.

Eşim de pek razı değil ama ben zaten zevkinden ziyade trafikte şehir merkezine gitmek veya sakin yollardan tın tın civardaki gezilecek yerlere gitmek için kullanıyorum. Eşim de geliyor. Mümkün olduğunca yavaş kullanıyorum. Şimdilik bir şey olmadı ama kendisine sorsanız yine arabayı tercih eder. Park sorunu olmaması, rahatlık, her yere girebilmesi, patikalardan gidebilmesi vs. gibi avantajları olduğu için katlanıyor şimdilik.
  • ananiyimioguz  (06.03.24 17:33:43) 
"aynı kazayı bisiklet ile de yaşayabileceğimi" bisiklet farklı mı sanki i1.sndcdn.com
türkiyede, şehrin kalabalık muhitlerinde 2 teker kaza getirir diye endişelenmek çok normal.
senden bi kaç gömlek büyük kaza yapanlar, ölümden dönenler motora tövbe ediyor çoğunlukla, ama ölümden dönmeleri tamamen nasip. dur bakiyim ne olacak diye zorlamamak lazım. sen bu hikayeleri bizden daha iyi bilirsin
  • lambırcek  (06.03.24 17:41:12) 
köprücük kemiği neresiydi dediğim durum.

bu işin sonu yok. o kuşkularında haklı duruma geçmiş oldu. maalesef locked case. hiçbirşey ondan değerli değil, üstelemeyin. aksi durumda değer vermediğinizi bile düşünür.

imza: 6 yıldır birkaç şehir motosiklet süren yamahacı motosikletli.
  • baldan kaymak  (06.03.24 17:43:41) 
Eşim de ilk tanıştığımız zamanlarda motora hevesleniyordu. İzin vermemiştim, aldırmadım motor filan. Tehlikeli bir şey olduğunu bile bile sürmek çok bencilce çünkü. Şimdi de öyle motor sürmek istiyorsa ayrılsın benden sonra sürsün. Beni her gün kocamın ölüsü mü gelecek eve endişesi ile yaşatmaya hakkı yok. Bu konuda tavrım net.

Seven insan endişelenir ayrıca bunu da not olarak ekleyeyim, aşığız ki kıyamıyoruz :))
  • Gradient_tabanlı_mor  (07.03.24 00:06:54) 
Bi de kaza yapmissiniz.. ameliyat olmussunuz... sevgili uzulmese takmasa garipserdim. Seven insan takilir, cok normal, hakli. Sehir disinda heves gecirmelik ayda yilda bir surulur de surekli surseydi ben de bi dusunurdum. Resmen hayatindaki en onemli insanlardan birinden gelebilebilecek kotu bi haberle yasiyorsun. Hos degil.


  • nic cage  (07.03.24 01:11:30) 
[]

Turşuyu nereden alıyorsunuz?

Turşuya bayılırım ve çok faydalı olduğuna inanıyorum. Yaşadığım istanbul ilçesinde dahi doğru düzgün, kendi yaptığı turşuyu satan 2-3 yer var. Bunu anlamakta zorluk çekiyorum.

Açılmış ve dolapta saklanan turşunun aylarca ekşimiyor oluşu, market raflarından alınanların ne kadar ''plastik'' olduğuna delil bence. Hal buyken daha çok turşucu, sirkeci olması gerekmez mi? Turşu ve sirke tüketmiyor mu halkımız yoksa? Ne düşünüyorsunuz?


 
Gerçekten faydalı bakteriler içeren turşu bulmak çok zor olduğu için birkaç senedir eşim kendisi yapıyor ve satıyor. Sipariş verenler genellikle 5-6 kavanoz veriyor. 2 kavanoz isteyenler var mesela. Yılda bir kez üretip gönderdiğimiz için tekrarı olmayacağını, yıllık tüketim miktarı kadar almalarını tavsiye ediyoruz. Enteresan olan onların yıllık turşu tüketiminin bu kadarla sınırlı olması. Valla bizde hemen her akşam sofrasında türlü çeşit turşu olur ama herkeste bu durum geçerli değil, beslenme alışkanlığında tutşu çok az yer tutuyor genel kitlede. Müptelası olan da kendisi turşu kuruyor zaten.


  • uepuey  (07.01.24 16:16:39) 
damak tadımız endüstriyel ürünlere alıştı, kaliteli bir ürün yesek yarımız bunun tadını beğenmez o yüzden kalite talebi yerine kolay ulaşılabilir olması yetiyor


  • freebird5406_2  (07.01.24 16:24:47) 
erenköy pazarında turşucu bi teyze var, meşhurdur eskiden oradan alırdık.


  • orpheus  (07.01.24 16:49:48) 
Şundan al.
www.yolcudanalin.com.tr
Şu şekilde kendin yap.
www.nefisyemektarifleri.com:~:text=H%C4%B1tt%C4%B1lar%C4%B1%20y%C4%B1kay%C4%B1p%20ba%C5%9Flar%C4%B1n%C4%B1%20kesin%20ve,ve%20g%C3%BCne%C5%9F%20g%C3%B6rmeyen%20biryerde%20kals%C4%B1n.

Hazır, kimyasalı içinde.
Ama çok faydalı olduğunu düşünme. Aldığının da, bu şekilde yaptığının da
  • Mirket  (07.01.24 16:50:58) 
Kış boyunca yerim.
Göztepe'ye yakınsan Şair Arşi Caddesi'nde Babamın Turşuları var, tavsiye ederim.

  • wrench  (07.01.24 17:23:58) 
[]

Motosiklet kazası ve şanzıman kitlenmesi

Servise gidecek motor ama belki fikri olan vardır diye buradan sorasım geldi. 5. vites, yaklaşık 80 90 km/s hızlarda giderken motosikleti düşürdüm ve yardıma gelenler çalışır vaziyetteki motoru kapattılar. Gidon kütüğü kırıldığı için çekildi ve 1 ay sonra ilk defa motora baktım.

Kontağı açtım ve arıza ışığı yanmıyordu. Çalıştırmadan evvel boşa alayım dedim ama 5'ten 4'e iniyor, 3'e inmiyor. Tekrar 5'e de çıkıyor. 6'yı denemedim. Terslik olduğu için start vermeden öylece bıraktım.

Sizce ne olmuş olabilir ya?

 
5'ten 4'e indikten sonra tekeri ileri geri oynatım şanzıman dişlilerini hareket ettirin.

Sonra tekrar 4'ten 3'e deneyin, her viteste tekeri/zinciri/şanzıman dişlilerini hareket ettirin.

Motosiklet şanzımanlarında senkromeç yoktur, debriyaja basınca tam ayırma yapmaz, vitesler rahat hareket etmez durduğu yerde.
  • John Bloor  (12.12.23 11:10:00) 
[]

50'li yaşlarındaki bir kadına hitap

İş vesilesiyle 3 yıl önce tanıştığımız emekli albay bir abi var. İş ile alakalı münasebetimiz kalmadı ama ara ara telefon ile hal hatır sorduk, muhabbet ettik. Şimdi de eşiyle birlikte yaşadığım yere geliyorlar, seni de bir göreyim dedi. Benim yaşım 30 bu arada.

Bu telefon görüşmesini yaparken aaa ne iyi yengeyle de tanışmış oluruz dedim. Bunu duyan kız arkadaşım da yenge nalaka gencom benim yaptı yandan.

Siz olsanız ne derdiniz, diyorsunuz?

 
yenge cirkin, varos bir kelime ya. esinle/esinizle derdim. adama abi desem de karisina x hanim derim bulusunca da.


  • Kittie  (22.09.23 18:43:49) 
Eşiniz ya da hanımefendi.


  • heritage  (22.09.23 18:50:56) 
yenge ancak o adamla oturup tavla oynarken zeki müren kapısı falan geyiği yaptıysanız denebilir. ya da beraber karpuz seçip akşam rakıyla yediyseniz falan... öyle bir ortamın kelimesi.

"eşiniz hanımefendiler" ya da "eşiniz hanımefendi" güzel. en olmadı "hanımefendi" dersin.
  • alperz  (22.09.23 19:03:52) 
Abla


  • abbabaabbaababbabaababbaabbabaab  (22.09.23 19:31:55) 
yenge derdim.


  • enteg  (22.09.23 23:12:48) 
Bu kişiye abi diye hitap ediyor olsanız da eşiyle bir tanışıklığınız yok sonuçta.

Ben telefonla "eşinizle de tanışmış oluruz" derdim. Doğrudan eşine hitap ederken de "x hanım" derdim.

Eğer tanışıklık ilerlerse, eşinin karakterine uyum sağlarım. bana karşı "ahkenaten çocum bi su alabilir miyim" moduna geçerse ben de "x abla" demeye başlarım. Resmi ya da resmi ama canayakın modda kalırsa ben de resmi kalırım.

Yenge yok, yenge ölü bir sözcük. Yenge diye sadece ellerinde büyüdüğüm amcamın, dayımın eşine hitap ediyorum, o da eskiden beri öyle geldiği için. Kardeşimin eşi olsa adıyla hitap ederim. Arkadaşlarımın eşlerine adıyla hitap ediyorum. Yenge sözcüğü moda olan "o senin yengen olur" furyasıyla hayatını kaybetti :D karikatürize bir hal aldı.
  • akhenaten  (23.09.23 08:05:13 ~ 08:15:04) 
Asker eşiyse hanımefendi ya eşiniz doğru tabirler.


  • boyalı kuş  (23.09.23 13:26:54) 
[]

Kalın sesli tek şarkısı olan eski kadın şarkıcı?

Saçma bir rap şarkısının nakaratından keşfetmiştim. Sanırım 70'lerde tek şarkısı ile ünlenmiş birisiydi. Arkadaşlarıyla gittiği gazinoda hadi sen de söyle derken beğenilmiş, bir süre sahnelere çıkmış, hatta bir araba modeline mi ismi verilecekmiş gibi bir şey okumuştum röportajından. Şimdilerde güneyde bir yerlerde kendince yaşayanlardan. Çok kalın ve güçlü bir sesi vardı.

Aklınıza biri geliyor mu?


 
güney afrika'da yaşayan ise yüksel uzel


  • 9kuyruklukedi  (10.03.23 11:39:29) 
Buldum: www.youtube.com

Zaliha
  • Piukh  (10.03.23 12:33:36) 
[]

İstanbul Pendik taraflarında en iyi market?

Hem şarküterisi iyi hem içinde ne bileyim taze balık, kuşkonmaz, pellegrino ya da klozet kokusu gibi şeyler de bulabileceğin en iyi market hangisidir?

Viaport'un oradaki 5m migros geliyor benim aklıma, hem yolun karşısında da köylüce şarküteri vardı. Güzelyalı'daki Metro epey büyük ama toptancı gibi emin olamıyorum. Tuzla marina'daki carrefour da olabilir belki.

Uzun bir aradan sonra eve dönüyorum, sevgilim ve 2 arkadaşım için akşam yemeği hazırlayacağım. Evde hiçbir şey yok şu an ve tek seferde alabildiğimi almak istiyorujm, zamanım kısıtlı.

Sizin aklınıza neresi geliyor?

 
Et ve balık için Metro/Pendik.

Diğerleri için Kartal Migros (genelde Viaport Migros'da daha az çeşit oluyor).
  • alfired  (22.12.22 19:15:10) 
[]

KKM olayında makas farkı?

Bankada dokunmadığım bir miktar dövizim vardı ve bankadan KKM'de tutmak ister misin diye aradılar, anlatılana göre zarar etme durumum olmadığı ve son zamanlarda birkaç kişiden duyduğum için tamam dedim.

Şimdi araştırırken çevrim sırasında makas farkından zarar edilebildiğini okudum ama müşteri temsilcisi aynı dövizin yatacağını söylemişti. Var mı aranızda daha önce bunu kullanan birileri, oluyor mu böyle enayilikler?


 
Altından KKM'ye geçiş için örnek vereyim. Makas farkı düz şekilde bozdururken daha fazla, KKM'ye geçerek bozdurursan daha az zarar ediyorsun. Geçmeden önce mobil uygulamadan görebiliyorsun farkı. Ama dolarda durum farklı mı bilmiyorum.


  • wrench  (16.11.22 15:27:16) 
TCMB'nin saat 11.00'de açıkladığı gösterge kur üzerinden işlem yapılıyor. O kur tek, alış veya satış yok. Alırken de tek kur, satarken de tek kur. Dolayısıyla makas olmuyor.


  • malheiros  (16.11.22 16:26:17) 
[]

Erkek yüzük tavsiyesi?

Bu sıralar sabır sebat etmem gereken bir dönemdeyim. Kendime bazı hatırlatmalar vesaire yapıyorum ve aklıma acaba bunları yüzükle sembolleştirebilir miyim fikri geldi. Daha önce hiç yüzük takmadım, denemek de istiyorum.

Düz gümüş yüzük dahi olabilir ama estetik bir şey fena olmazdı. Bakındım biraz, iğrenç iğrenç kocaman taşlı, osman turalı yüzükler çıkıyor, beymen'de bile saçma sapan kuru kafalı yüzükler var ya.

Nereden bulunur, nasıl bir şey olabilir sizce?

 
İnstagram'dan bakabilirsin aslında. # koyup erkekyüzük gümüşyüzük vs şeklinde aramak mümkün.


  • muhayyer divan  (31.10.22 22:27:25) 
geçen kütüphanede gördüğüm bey ince gümüş bir yüzüğü serçe parmağına takmıştı. bayağı şık duruyordu. onun dışında erkeklerde ben antik tarzlı yüzükleri hoş buluyorum.

www.trendyol.com

www.trendyol.com

bilmiyorum linkler doğru çalışıyor mu ama bunu gibi şeyler...

edit: hay allah bulunduğum ülke kısaltılmış linklere izin vermiyormuş kendi linkelrimi açamadım...? :D eğer kocaman kuru kafa ve taşlı yüzükler varsa özelden ss şeklinde atayım.
  • susannah delgado  (01.11.22 00:26:54 ~ 00:30:38) 
Takıda gümüș ürün tavsiye etmiyorum kararıyorlar yada kararmayani var da ben mi bilmiyorum. Çelik yada altın bozulmuyor.
İstanbuldaysan kapali carsiya bak istemedigin kadar cesit var

  • Slynmaster  (01.11.22 05:50:07) 
[]

Kabalık kadınlarda daha sakil duruyor mu sizce?

Nasıl ifade etsem tam bilemiyorum, direkt olay üzerinden gidip tartışmak en iyisi sanırım:

Yıllar evvel bir barda arkadaş ortamında oturuyoruz. Kadınlardan birisi elf gibi, çok güzel. Tuvalete gitti geldi ''offf ağbi nasıl sıçmışım'' diye geri döndü. Bana çok itici gelmişti. Arkadaş ile aramızda bu mevzu açıldı bir yerden ve kararsız kaldık:

Kadınların güzelliğinde kibarlık, incelik DAHA fazla/yerleşik mi sizce?

Bunu bir erkek yapsa da kaba ve itici bence ama kadın yapınca daha itici geliyor. Demek ki kafamda kadınlar daha ''çiçek'' olarak kodlanmış ve bakıyorum etrafımdakilere e öyle? Tabii ki aynı argümanla, örtük korumacılık, centilmenlik ayaklarında cinsiyetçilik, türlü dayatmalar yapılabiliyor biliyorum. Ama diğer yandan anlattığım olaydaki gibi durumlar bana ne kadarı dayatılmış rol, ne kadarı tabiattan geliyor diye sorgulatıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

 
Bunu söyleyen 10 üzerinden 5 ve altı kadının güzellik anlamında puanını sıfıra çekerim. 7-8 arasının 2-3 puanını kırarım. 9 ve üzerini bir süre 7 puanda tutup tekrar çıkarırım. Kimin söylediği çok önemli yani. Elf gibi kadının sıçtığını paylaşması kaideyi asla bozmaz.

Kodlanmış şeyleri kurcalamayı çok sevmiyorum ben. İçimden ne geliyorsa, olaylar ve durumlar karşısında nasıl hissediyorsam ben oyum.
  • IncredibleMau  (24.10.22 21:18:52) 
bir kadın olarak, ben de estetik bulmuyorum.
ama şu da var, aynı lafı söyleyen bir erkeğe de dünya ahiret yan gözle bakmam.
kızlar rahat ve cool görünmeyi kabalıkla karıştırıyorlar. ve kim ne derse dersin, kadınlara kibarlık her zaman yakışıyor. yapay bir minnoş oyuncak bebeğe dönüşüp konuşmalarını balık gibi yapmadıkları sürece kibarlık iyidir.
  • lovemyself  (25.10.22 01:36:22) 
Her insana kibarlik yakisiyor. Kol gibi sıçtığını söyleyen kim olursa olsun bi garip bulabilirim. Ama bir erkek derse çok fena tiksinirim net.

Sen kadınlara ilgi duyusordundur o yüzden kadınların böyle bir tepki vermesine daha büyük tepki verirsin. Ben erkeklerden hoşlandığım için bir erkekten gelen tepki beni tiksindirir.

Aynı cümleyi bir kadından duysam belki muhabbet normal akışında devam eder. “Nası sıçıyosun evinin dışında bi yerde “ diye konuya devam edebilirim.
  • zimbirik  (25.10.22 08:02:50) 
Muhtemelen şok etkisi. Dış güzelliği belli bir zerafetle beraber kodlanıyor. Bunun tersi olunca da etkisi daha büyük oluyor.


  • SiyamkedisiZorro  (25.10.22 09:34:20) 
Zimbirik +
Ben de aynı şekilde kadınlar söylediğinde kaba bulurum ama münasebetimi kesmem. Bunu bir erkek söylese tekrar aynı ortam içinde asla bulunmam hayatımdan yok ederim :)

  • Gradient_tabanlı_mor  (25.10.22 11:03:08) 
(bkz: halo etkisi)

Halo Etkisi, bir kişi, olay, ortam, kurum veya nesne hakkında sahip olunan olumlu ya da olumsuz bir izlenimin ilgili o öznenin tüm özelliklerine genellenmesi eğilimidir.

en.wikipedia.org

Yani bir insan güzel diye onun kibar olduğunu düşünmek veya yakışıklı diye başarılı olacağını varsaymak temelde bu zihinsel yanılgıya dayanıyor.
  • elvan abeyiylegezse  (25.10.22 19:04:44) 
[]

Motosiklet hırsızlığı?

Uzun zamandır motosiklete heves ediyorum ve artık alacağım. Kafamdaki model kawasaki vulcan s ama 250k verip çaldırırsam içim kanar.

Bizim site pek hoş bir muhitte değil, garajın kapısı da bazen bozuluyor. İçeride 4 5 tane motor var ve aklıma geliyor: ya bir tane pikap çekip arkasından bir rampa salsalar bunları bir şekilde kaydırarak kilidiyle milidiyle uğraşmadan götüremezler mi? Nereden baksan 30 dk'da 1 milyon lera demek?

Baktım gayet sağlam taş motoruyla 30 dk'da anca kesecebileceğin kilitler var, süper ama motor dediğin kaç kilo? Kaldırır götürürler yani, bağlayacak bir yer de yok. Arabaya bağlanır mı? Ya da köşeye koyup arabayla bloke etsem?

Ne diyorsunuz sevgili duyuristler?

 
Garaj/engel abus kilit/engel turuncu GPS/engel airtag(opsiyonel) engel ve en önemlisi disk kilidi engel

Bunlar birleştimi kimse gelip uğraşmaz
Açıkta bırakma yeter, İstanbultrafik takip ede ede yorumlardan birşeyler kaptık.
  • Gebeş kaplumbağası  (23.10.22 20:01:43) 
Kapalı otopark yoksa çözüm saydıklarınız + kasko.


  • orient blue  (24.10.22 00:32:16) 
taş motoru kullanmıyorlar zaten, soğutucu sprey ile metali dondurup kırılgan hale getiriyorlar. motor hırsızlığı aşırı yaygın. kasko dışında bir çözüm yok.


  • orpheus  (24.10.22 03:02:48) 
[]

Ortalama biri olmanın dayanılmaz hafifliği?

Babası şehire göçmüş bir köylü olarak ara ara böyle bir his geliyor. Dvorak dinleyemiyorum mesela, zevk almıyorum, o ince detaylar kulağıma yabancı geliyor. Bir mansur ark, bir tarkan gibi sarmıyor... Ve pop müziğin ilgi çekiciliğinin, hikayemizden geldiğinden ama iyi müzik olmadığından eminim.

Bu örnek diğerlerine de yansıtılabilir. Ne bileyim godard da izleyemiyorum, envai çeşit deniz mahsulü yemişliğim var ama yine alabalık iyidir ağbi kılçıksız kolay yenir modundayım diğerlerini aramıyorum.

Ama işte elimdekilerin basmaklıp, sıradan şeyler olduğunu bilirken ''yaşamak işte bu ağbi'' diye mangal da yellenmiyor. Diğer yandan bende olmayanların peşinden gitsem ''aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni' olurum en iyi ihtimalde. Rafine zevkler, gusto peşinde koşmak da eğreti geliyor yani.

Böyle düz yaşıyor muyuz kısacası, hayır benim için sıkıntı yok ama monşer olmayan arkadaşlar sizde durum nedir merak ettim?

 
ben de varoş bir semtte büyüdüm ve sonrasında daha çok para kazanmaya başladıkça farklı şeyler deneyimleme şansım oldu, dolayısıyla benzer sayılırız.
alabalık ya da palamut yemek aşağılanması gereken, basmakalıp ya da düz bir şey değil. palamut güzel, ızgarada ekmeği de kızartırsan şahane balık ekmek oluyor. bundan keyif almakta hiç bir problem yok.
envai çeşit balık ürünü, bir sürü pahalı tabak, tayland'dan meksika'ya bir sürü farklı dünya mutfağı da denedim. denememekte problem var, mutlaka denemek lazım, ama deneyip de sevmemek, alabalık yemekte ısrar etmekte bence hiç bir problem yok. işte bu abi diye ıvır zıvır şeylere kasılmaya gerek yok. beğenirim ya da beğenmem o zevk meselesi, sırf şekil olsun diye de beğenmediğim şeylere kasılamam yani.
  • roket adam  (21.10.22 11:47:43) 
kuzey cazı dinlerken tarhana çorbası içiyorum

her konuda rafine olamayız, ilgimizi çeken başlıklar varsa üzerine gider merak eder zaman ayırır öğreniriz

her şeyden anlamak, gusto olmak da son 10 yılın dayatması

biraz da zihnimizin bize oyunu, örneğin yemekten anlayan birini görüyoruz, sonra youtube da motosikletten anlayan birini izliyoruz, ardından başka bir videoda çok iyi gitar çalan birini görüyoruz, bu üç farklı hayatı tek ve kusursuz bir karakter gibi algılarsak kendimizi kıyaslayıp üzülürüz, halbuki çok iyi tarih bilen biri başka bir çok konunun cahilidir :)
  • freebird5406_2  (21.10.22 11:59:24) 
Kent soyluluk bizde yok zaten, hic olmamisti.

Modern zaman insanin sorunu bu. Kendini her konuya ilgi duymak zorunda hissetmesi ve her konuda ust duzey bilgiye sahip olma "ihtiyaci" icinde olmasi.

1- Herkesin babasi ya da dedesi gocmustur buyuk sehirlere. 5 kusaktir ayni büyük sehirde yasayan kac tanidiginiz var? Gusto sahibi olmak icin dedemi üniversiteye mi yollamaliyim? Dedem gusto sahibi degil diye hobilerimden vazgeceyim mi? Cünkü sizin yazdiginiza gore ustumde egreti duracak hobi.

2- Ortalamanin tanimini yaparak, kendinizi standardin ta kendisi gibi gosteriyorsunuz. Bu da sinifcilik. Mansur Ark yerine Müslüm dinleyen o zaman ortalama alti?

3- Godard izleyip Tarkan dinleyen yok mu? Nicin ikisi birbirinin tersi olsun? Azicik ucundan dialektige hic mi yer yok?

Cok köseli cikarimlar annecigim. Beni yordu.
  • buf-e kür  (21.10.22 12:39:40 ~ 12:42:49) 
Fakir ve lumpen bi hayattan geldim. 30 dan sonra cebim para gördü arkadas is cevrem degisti. 1 2 sene arayisa girip yeni heyecanlar pesinde kostum. Sanatsever olmak bi noktadan sonra cok sıkıcı. Yeme icme kulturu ise genellikle hayal kirikligi oldu.

En basa dondum diyemem ama kafa yormaya degmeyen ugraslar.

Onemli olan sohbet yetenegini, insan iliskilerini iyilestirebilmek.
  • halk  (21.10.22 13:02:08) 
Sorunuza tam karşılık gelmeyecek ama yine de yazayım.

+ Böyle düz yaşıyor muyuz kısacası, hayır benim için sıkıntı yok ama monşer olmayan arkadaşlar sizde durum nedir merak ettim?

- Benim yapmaya çalıştığım, kendi içimde kendime göre renkli bir hayat. Herkesin yaptığı şeyleri yapıyorum tabii, öyle çok farklı, muazzam bir hayatım tabii ki de yok fakat yapılanları, zevk almak ve kendim için yapıyorum. İçmesi yemesi, gezmesi, tatili, okuması, sineması-tiyatrosu-şarkısı, ne varsa kendime göre zamanla içerisinde gelişti ve evirildi. Ayrıca zaman içerisinde gene değişecek, farklı bir duruma evirilecek.

@roket adam +1

@greebird5406_2 +1


2013'un sonlarına doğru çalışmaya başladığımda kendime verdiğim bir söz vardı; klişe beyaz yakalı olmayacağım diye. Dediğim gibi öyle farklı bir hayata sahip değilim ama ne bileyim kendi adıma eğleniyorum.

Yamaç paraşütü, yurtdışı gezilerini hep kendim tek başıma gerçekleştirdim. İnsanlar, tek başına neler neler yapıyor tabii ama beni bağlayan bir durum söz konusu değil. Neyse kısaca keyfinize bakın.

@buf-e kür +1

@in vino veritas +1
  • put it in your appropriate place  (21.10.22 13:02:30 ~ 13:08:38) 
ben beni mutlu edecek seyleri yapiyorum, sirf entel gorunmek icin sevmedigim halde sevmeyecegimi bildigim seylerle ilgilenmedigim gibi sirf populer diye sevdigim seyleri de kisitlamiyorum. yani maksimum 60 yil kalan omrumu bana en iyi hissettirecek sekilde gecirip gitmeyi planliyorum. kimsenin hakkimda dusundukleri de umrumda degil, kimseyi o noktaya koymuyorum. duz olmak da guzeldir ayrica. konu insan zevkleri olunca bir dogru yanlis da olmuyor cogu zaman. karakter cok kendine has bir sey, onunla doguyoruz ve disardan gordugu etkilerden ziyade cogunlukla icten geleni kolayca disari cikariyor ama disaridakini iceri alirken bir suru suzgecten geciriyor. nasil mutluysaniz oyle yasayin, kendinizi basmakalip hissediyorsaniz alternatiflere yonelip hosunuza gidip gitmedigine bakin. gitmiyorsa zorlamayin gidiyorsa yardirin derim :)


  • in vino veritas  (21.10.22 13:06:06) 
@roket adam öyle ama düz olduğu da yadsınamaz.

@freebird ekşi tarhanaysa hele mis, afiyet olsun. :) Haklısınız ama bakıyorum sadece bir şeyi layıkıyla yaşamak, anlamak da çok zor.

@buf Herkesin, bir şeyi yapması ya da bir halde olması o şeyi makbul kılmaz, meşrulaştırmaz. Sizin söylediğiniz popülizme varıyor. Hobilerin amacı kişisel haz, kim ne diyecek. Memnun olduğunuz bir hobiniz varsa, ne ala. Let people enjoy things derim en fazla.

Ortalamanın tanımını yapmaya gerek yok bence, gayet malum. Benim anlatımda Mansur Ark ve Müslüm aynı yerde, ne demek istediniz anlamadım doğrusu ve halihazırda Müslüm de dinliyorum.

Vardır muhakkak ama kültür krizi yaşamıyorsa ciddi ciddi Tarkan hayranı olacağını düşünmüyorum çünkü sadece çocukluğumuzu hatırlattığı için, simgesel değeri olduğu için değerli ve alışılagelmiş kalıplarla şarkı yapan birisi. 100 yıl sonra kimse Tarkan dinlemeyecek mesela ama 500 yıl sonra Dvorak dinlecek, 1000 yıl sonra dinlenmese bile içinde o ruhun izi olacak.

@halk ben de pek kafa yormaya gerek yok çizgisindeyim ama bazen düşünüyorum.

@put @in vio Düz olmaktan yana sıkıntı yok zaten. Çünkü bunun içinde de kıymetli şeyler var, ne bileyim sevgilinin tebessümü, bir sabah güneşi, yorgun bir günün sonunda sağlam bir uyku... Bunlar hayatın güzel tarafları ama kimse bunlarla 24 saat geçirmiyor biliyorsunuz ki. Dizi izliyoruz, müzik dinliyoruz, restaurantlara gidiyoruz. Ben de diyorum ki bu son saydıklarım aslında alelade şeyler ortalama için, yapıyoruz ama pek bir kıymeti harbiyesi yok gibi sizden naber?
  • Piukh  (21.10.22 15:35:21) 
20'li yaslarimin sonuna kadar metalciydim, 30'lu yaslarimin ortasina yaklasirken clubber oldum.

basketbol manyagiydim, halen izlerim ama su anda hic oynayasim gelmiyor mesela. bilgisayar oyunu 6 ayda bir oynuyorum o da ergenken oynadigim oyunlar. zevklerin degismesi, kisinin tarzinin degismesi falan bence olmasi gerekenler zaten. hayat tam anlamiyla devamli degisken bir yapida ve kisinin degismesi, kendini kesfetmesi, yeni seyler, yeni hobiler, yeni zevkler denemesi bence gayet normal.
mesela su an kahveye sardim, degisik kahve metotlari deniyorum, egleniyorum, kesfediyorum, zevk aliyorum, konusacak konum oluyor vs.

goddard'i izlersin ama bunu merak ettigin icin yaparsin, sevmezsen bir daha izlemezsin bu kadar basit. kesfetmeye, denemeye cesur olmali insan. kendine durust olmali en basta. sevmiyorsan sevmiyorsundur ama en azindan denemissindir. bu kadar basit:)

biraz bastan savma bir cevap oldu ama anlamissindir. jack of all trades olmak iyidir. dusunsene 50 sene boyunca siyah giyinip metalci olarak yasadigimi mesela? hayat bu rutin ve sikicilik icin cok kisa.
  • baldur2  (21.10.22 15:42:09) 
Olayı sanki bunun bir checklisti varmış da onun üzerinden değerlendirip kendinin ortalama biri olduğuna varmış gibi anlatmışsın.

Ben öyle ele almıyorum. Yani bence birinin Godard'in kim olduğunu bilip bilmemesi ya da filmlerine asinaligi okuzluk miktarında bir değişiklik yaratmıyor. Okuzluk hirboluk senin içinde. Öyleyse öyledir değilse değildir. Daha ziyade bakış açısı meselesi bu "ortalama insan" olmak ya da olmamak.

"Aa nasıl yani hiç Godard izlemedin miii... aa nasıl begenmezsin..." tarzı yaklaşanlarin da en az kötü ihtimalle öküz, en kotu ihtimalle de salak olduğunu düşünüyorum.

Zevk alma ya da estetik anlayışı nesne kadar özne ile de ilgili bir şey.
  • encokbenisevinnolur  (21.10.22 15:55:16) 
"Dizi izliyoruz, müzik dinliyoruz, restaurantlara gidiyoruz. Ben de diyorum ki bu son saydıklarım aslında alelade şeyler ortalama için, yapıyoruz ama pek bir kıymeti harbiyesi yok gibi sizden naber?"

yani kime gore neye gore kiymeti yok? siz memnunsaniz olan bitenden, bu yeterli degil mi? not baremi varmis da bunlarla ancak 100 uzerinden 50 alinabiliyormus gibi anlatmissiniz :) eger siz memnunsaniz yeterli zaten? degilseniz de farkli seyler deneyin, sevdikleriniz olur sevmedikleriniz olur denedikce. bi fikir edinirsiniz sonrasinda da hosunuza gidenlerle devam edersiniz.
  • in vino veritas  (21.10.22 16:12:25) 
+ "Dizi izliyoruz, müzik dinliyoruz, restaurantlara gidiyoruz. Ben de diyorum ki bu son saydıklarım aslında alelade şeyler ortalama için, yapıyoruz ama pek bir kıymeti harbiyesi yok gibi sizden naber?"

- Tamam ortalama ama şahsen çok zevk alıyorum. Bugün bir aksilik çıkmazsa, Kadıköy'e geçip iki birayla günü kapatacağım. Öyle büyük bir beklentim yok hayattan. Gerekte yok
  • put it in your appropriate place  (21.10.22 16:41:21) 
Tam olarak alakali olmasa da, baslik aklima su parcayi getirdi: www.youtube.com :)


  • pike  (21.10.22 18:21:57) 
[]

Ormanda tek başına?

Şehir yakınlarındaki ormanlarda, mesela Ömerli Barajından Şile'ye kadar olan kısım, dolaşmak sıkıntılı mı? Serdar Kılıç gibi Bolu Dağlarında dolaşılmaz ama bu bahsettiğim ayardaki ormanlarda zırtlanlar peşimize düşer mi? Yoldan geçerken inip içine dalasım geliyor hep ya. 30 yaşında edeleli kıllı bir erkek için sıkıntılı mı sizce?




 
Pek sorun olacağını sanmam ama günlük yürüyüş yapan klupler vs var. Onlara katılıp denemek daha güvenli


  • kisa  (17.10.22 11:51:49) 
Bahsettiğiniz bölgedeki neredeyse tüm ormanlarda dolaşmış biri olarak cevap vereyim;

Marmara bölgesinde özellikle İstanbul etrafında ayı popülasyonu yok, ama domuz çok var dikkat etmek lazım.

Çakal olur bol bol, ama sırtlan neredeyse olmaz, egede risk var ama marmarada çok çok nadir.

Coğrafik olarak konumunu kaybetmeyen, havaya bakarak yolunu bulan biriyseniz otoyoldan ve şehirden çok uzaklaşmadan gezebilirsiniz. Ama sopasız, özellikle güçlü bir bıçak olmadan denemem ben olsam.

Telefonun çektiğine sık sık bakın, hatta hareketli konum atın birisine, bir çukura düşer, bir yere sıkışırsınız filan Allah korusun, sizi nerede bulacaklarını bilsinler.
  • John Bloor  (17.10.22 11:57:49) 
tek sorun çıkartacak hayvan iki ayaklılar olur


  • astronom bey  (17.10.22 14:06:25) 
avucumun içi gibi bilirim, net bilgi: durduğun hata herhangi bir yırtıcı vs durumu yok, sıradan riskleri içerir en basit orman başlangıç alanı denebilir, gece tek başına uyumalıktır yani.


  • babafingo  (17.10.22 17:35:26) 
[]

İstanbul için estate developers?

Rus arkadaşımın kardeşi, İstanbul'da şu an için yatırımlık ve belki ileride eşi ve çocuklarıyla oturma durumunun da olabileceği avrupa tarafından bir daire bakıyor. Benim hiçbir fikrim yok açıkçası, var mı böyle yabancılar için Türkiye'de ev çekip çeviren büyük firma? Sorumululuk almak da istemiyorum o yüzden belki işini iyi yapsa da küçük firma ya da isim tavsiyesi veremem.

Belki işin içinde olan birileri vardır, nedir bu işlerin usulü? Sahibinden üzerinden bakıp alsalar, sıradan emlakçıya verseler olmaz mı mesela? Bunu işleri anlamak için soruyorum, atıyorum mesela ben gidip İtalya'dan ev alayım desem yine estate developers mı bakacağım?


 
www.theblueground.com bu firma var bildiğim, sanırım yunan menşeli bir firma. evini veriyorsun onlar dayayıp döşeyip kiralıyorlar, sana da aylık sabit ücret yolluyorlar.


  • roket adam  (30.08.22 12:55:03) 
[]

Nedensellik üzerine bir deney?

Adını hatırlayamadığım bir deney ve tam olarak nedensellikle alakalı olmayabilir. Şuna benzer bir deneydi: Kapalı bir alan var ve içinde küçük toplar ile büyük bir top çarpışıyor. Küçük topların sayısı arttıkça büyük topun izlediği yol daha düzgün bir hal almaya başlıyor. Bundan ilk bahseden kişinin adıyla biliniyordu, bilmem ne etkisi gibi bir şey olmalı. Neydi bu ya?




 
[]

İlk defa iphone kullanacağım gizlilik için neleri kapatmam lazım?

Mesela android kullanırken google fotoğrafların çektiğim her fotoğrafı yedeklediğini sonradan fark etmiştim ve rahatsız ediciydi. Bu tarz şeyleri yaşamamak için soruyorum, telefonu daha açmadım.

Bir sürü ıvır zıvır şeyi vardır muhtemelen ve benim hiç de ilgimi çekmiyor, şirket hediye ettiği için kullanacağım.


 
fotograflarin yedeklenmesini istemiyorsaniz iCloud Fotograflari kapali tutacaksiniz. Ayarlar>isminiz>iCloud>Fotograflar: support.apple.com

altta eszamananlan diger verileri gorebilirsiniz. direkt hepsini kapatin hicbir seyi istemiyorsaniz. sadece Bul'u (find My) kapatmayin. onunla telefon iCloud sunucularinda kilitlenmis oluyor ve calinsa dahi kimse sifirlayip kullanamiyor.

iCloud yedekleme var onu da kapatin. bunun digerlerinden farki ne derseniz eszamanlamasi kapali olan veriler yedeklemeye dahil oluyor (tek bir parca ve sadece telefon kurulurken kurulacak sekilde saklaniyor sunucuda)

ekran parolasi mutlaka koyun. onu hicbir sekilde kirma imkani yok.

yani daha acmamissiniz ama yine de actiktan sonra icloud'dan cikis yapmak gibi bir hata yapmayin derim. o bul'u otomatik olarak kapatiyor. yani yine kimse icindekilere erisemez (ekran parolasi oldugu surece) ama sifirlayip kullanabilirler.

actiktan sonra da soracaklariniz olursa yazin, her seyin makalesi de mevcut zaten ama yine de nokta atisi cevap alirsiniz burda.
  • supergirl  (21.07.22 00:21:51 ~ 00:42:38) 
[]

1 lt alkollü solüsyonu bavul bölümünde uçağa alırlar mı?

Büyük boy bavulda yer kaldı, bunu yanıma alasım var ama almayacaklarsa hiç uğraşmayayım. Normal alkolden bir farkı yok diye düşünüyorum ama fısfıs falan filan diye sorun çıkarırlar mı acaba bilemedim. Kargo bölümüne vereceğim bavulu, kabinden bahsetmiyorum bu arada. Ürün de şu linkteki:

www.eyupsabrituncer.com


 
Normal alkol siselerini bavulda tasidigim oldu daha once defalarca, hem de 1 litreden fazla 2-3 sise olacak sekilde. Sorun olacagini sanmiyorum o yuzden.


  • feranbr  (20.07.22 14:06:34) 
www.catsa-acsta.gc.ca
www.turkishairlines.com
Buradan anlaşılan kabul edilmiyor (ki mantıklı). Miktardan bağımsız 70% üzeri alkol olmaz diyor.
Not: tam olarak bilgiye ulaşamadım ama 80 derece eşittir 80% olarak varsayıyorum. Değilse hesabını yaparak karar verebilirsiniz.
  • redlinetheturk  (20.07.22 14:13:00) 
Kargo bagajında sıvıyla ilgili bi kısıtlama yok. AMA yanıcı ürün alınmıyor. Bahsettiğiniz şey 80 derece alkol, yaklaşık %40 alkol içeriyor demek, o da yanar. O yüzden almayabilirler.

Gerçi böyle bakınca viski de almamaları lazımdı, ama alıyorlar. ¯\_(ツ)_/¯
  • plutongezegendegilmi  (20.07.22 14:13:37 ~ 14:14:38) 
Alkol oranı ise mesele kolonya da %80 etil alkol içeriyor, ona izin var diye göstermiş. Makineler bununla kolonya arasındaki farkı anlayabiliyor mu acaba ve gerçekten öyle bir fark var mı?

PS Rubbing alcohol diye geçen temizleme solüsyonlarında kolonyadan farklı Isopropyl Alcohol varmış ve bu sebeple yanıcı sınıftaymış. Doğal olarak uçağa alınması mümkün değil.
  • Piukh  (20.07.22 14:30:11 ~ 14:45:29) 
[]

Zarar etmemek için arabayı kaçıncı yılda yenilemek lazım?

Orta segment araçlar tercih eden biriyim ve zarar etmemek için ne zaman yenilemek gerekir acaba diye düşündüm. Sadece ekonomik açıdan değerlendirmek istiyorum. Ya da yenilemek ekonomik olarak mantıklı bir tercih mi?




 
bir çok arkadaşım 5 yılda bir yeniliyor.
ben biraz tutucuyum sanırım; 12 yıldır aynı araca biniyorum. :-)
honda crv 2000
  • ankarakecisi  (16.07.22 22:33:59) 
Abi bu sorunun cevabi Türkiye'de zor.
Bak misal Fransa'da 2-3 senede araba değiştiren kişi araba almasın leasing yapsin denilir. Çünkü arabayı aldığın an yüzde 10-15 değer kaybı ilk sene ki premiumda bu çok daha fazla (premium alacak adam gider sıfır alir o parayı verecekse).

Ama Türkiye böyle değil. 2 sene sonra bile ne olacağı belirsiz. Yani 10 sene desek de o sırada vergiler değişir, bir şey olur arabayı tutmak pahalanir vs.

Ama bana kalsa da minimum 5 iyidir.

Yenilemek gene çok değişir. Bana göre mantıklı bir sebep olmadan yenilemek (çocuk, arazide kullanmak, manuelden otomatiğe, benzinden dizele vs) saçma. Ama bunu savunan da cikacak çünkü Türkiye'de piyasa cok sacma.
Ama bana kalirsa isciligin bu kadar ucuz olduğu ülkede arabayi tamir ettirmekten korkmamali insan. Ben Fransa'da ilk arabama arabanin değerinden fazla para harcamistim misal. Türkiye'de bu zor olur.
  • logisticsmanager  (17.07.22 01:06:12) 
[]

Motosiklet ehliyeti kaç günde alınır?

B sınıfı ehliyetim var ve hala yeniletemedim. Motosiklet ehliyetini de almak istediğim için ikisini aynı anda aradan çıkarıp tekrar tekrar para ödemeyeyim diye düşünüyorum ama pek vaktim yok, yurt dışına çıkma durumları oluyor.

Hiç motosiklet kullanmamış birinin kursun kapısından girip, emniyetten ehliyeti ile çıkması arasında geçen süre ortalama ne kadardır?


 
Gün değil, ay. 1 ay sürebilir. Dersler var. Sınav var. Sınavdan kalınca bir dahaki sınavı bekliyorsun. B sınıfı ehliyetimi yeni aldığım için güncel süreci biliyorum. Sınavlar haftada bir olduğu için zaten bir hafta kesin gidiyor. Bir de kalan çok var. Sınav videolarına bakabilirsiniz.


  • dissendium  (23.06.22 23:13:27) 
Dün kursla görüştüm. Temmuz 10’a kadar kayıt süresi varmış kurs için ama o tarihe bırakma bu ayın sonuna kadar gel dedi. B ehliyetim olduğu için sadece sürüş sınavına giricem, o da Temmuz sonundaymış. Yani bugünden itibaren 1 ay 1 hafta var sınava. Sonrasında ehliyet de birkaç günde elinde oluyor sanırım.


  • msb  (23.06.22 23:16:12) 
hiç motosiklet kullanmamış birinin umarım trafik tecrübesi vardır. önündeki araç sinyalsiz dönüş yapar mı, önüne hangi araba atlar, kim sana teğet geçer vs. bunlar motosiklet kullanmadan önce tecrübe edilmesi gereken şeyler. malum kuralların işlemediği bir ülkede yaşıyoruz.

bkz. kurs haricinde bol bol altın elbiseli adam'ı izleyin youtube'dan. ruhu şad olsun barkın ağabeyimizin...
  • motosiklet burclu adam  (24.06.22 00:42:55) 
[]

Borsada stop loss nasıl çalışıyor?

Borsadan falan anlamıyorum, ilgilenmiyorum da ancak bu mekanizma pratikte nasıl işliyor merak ettim. Coin muhabbetlerinden intihar edenleri de duyunca daha ilginç bir hal aldı.

Öncelikle stop loss varken insanlar nasıl batabiliyor? Atıyorum mesela luna'ya 100 birim fiyattan girmiştik 75'e düşerse elden çıkar emri vermek çok mu zor? Herkes vermiyor mu?

Yüz binlerce, belki milyonu aşan insanın olduğu bu piyasada stop loss sebebiyle fiyatların bir anda dramatik şekilde düşmesi gerekmez mi? Luna'ya bakıyorum tepeden dibi görmesi 4 gün almış, bu süre içinde gayet lineer düşüyor. Çok uzun bir süre değil mi? Neden 2. gün herkes elden çıkarıp gitmemiş? Ya da bu sırada çok düştü dipten alalım diyen başkaları mı giriyor?

Anlayamıyorum, 4 gün boyunca insanlar ekrana bakıp paralarının erimesini mi izliyor?

 
Çok zor. Tam olarak ta insanlar oturup paralarının erimesini izliyor ciddi ciddi (hepsi demeyelim tabii) ha buradan döndü, şuradan tepki, aha tepki verdi biraz daha alayım maliyet düşüreyim derken bir bakıyorsun erimiş gitmiş.


  • primetime  (14.05.22 11:55:13) 
stop'un çalışıp zararına sattırıp sonra fiyatın yükselmesi nadir olan bir şey değil. hatta tahtasının önemli kısmı yüksek sermayeli grupların elinde olan hisse/coinlerde özellikle yapılır (stop hunt). hem bu nedenle, hem nasılsa yükselir kafasıyla, hem de "satmadığın sürece zararda değilsin"le insanların çoğu stop loss kullanmıyor. önemli bir kesimin stop loss'un ne olduğunu bildiğini de sanmıyorum. öte yandan az olmayacak sayıda borsada stop loss emri koyma şansı da yok, o da bir etken.


  • gibicibicis  (14.05.22 11:56:45) 
Stop loss dedigin sey insani batirir.

Hisse diyelim 100den 90a sert dustu, sen stopu 95e koymustun.
95den satti 1 saat sonra hisse 130 oldu.

Paranin %5'i yok olmus oldu.
Hic ellemeyen %30 kazandi.
Artik elinde hisse de yok.
Bos bos ekrana bakarsin.

Zaten bu sekilde stop patlatma hareketi cok yapiyorlar.
  • divit  (14.05.22 12:25:07) 
stop loss garanti bir arac degil. sen istedigin zaman istedigin fiyata satamayabilirsin. dolayisiyla senin satmak istedigin fiyattan o anda alici olursa ancak satabilirsin.

yani senin stop loss calisana kadar cok daha dusuk fiyattan elden cikarmak isteyenler olursa seni atlayip o fiyatlara dusuverirler. sen fiyat olarak yukarida kaldigin icin elinde kalir mallar.

Insanlarin batmasi ac gozlulukten, is bilmezlikten, mantikli hareket etmemekten, degerlemeyi bilmemekten ve onun bunun doldurusuna gelmekten oluyor.

Fiyatini bilmedigin, icerigini anlamadigin, seffaf olmayan ortamlara dalarsan boyle olur.

Ozetle kumarbaz kafasiyla yaklasiyorlar yani.
  • idexo  (14.05.22 12:30:56) 
divit +1

stop-loss var kafam rahat diye bi dünya yok. bir kere zirveden ya da zirveye yakın alıyorsan stop koymuyorsun. çünkü "nasıl olsa yüyükselir zarardan satmayayım" mantığı var. atıyorum 90 dolardan almış adam. ertesi gün 85'e düşünce nereden bilsin dibi göreceğini? tekrar çıkar diye elden çıkarmıyor. o yüzden stop da koymuyor. stop daha çok gece uyurken ya da uzun süre bakamayacakken kullanılır. ekran başındayken stop koymaya gerek yok. her düşüşte de satmak mantıklı değil. bir de satmak isteyince de satamıyorsun hemen öyle. alıcı bulmak lazım. serbest düşüşe geçmiş bir coini de kimse kolay kolay almak istemez. arz yüksek ama talep çok düşük kalınca fiyatlar da aşağı iniyor doğal olarak. o ekrana bakıp paralarının erimesini izleyenler de "uzun süre çıkmam ama zarardan da satmam" diyenler. aslında bu mantık yanlış değil. çünkü kimse luna'nın delist olacağını tahmin bile edemezdi. bildiğim kadarıyla kripto tarihinde ilk kez böyle yüksek piyasa değerli bir coin delist edildi.
  • himmet dayi  (14.05.22 12:57:15) 
[]

Bazı şeyleri itici bulmak ondan zaman zaman soğumak?

Ekşide sevilen kişinin kusurları gözünüze batmaz minvalinde bir yazı okudum ve beni düşündürdü. Sizlere de sormak istiyorum.

Mesela bazen bir hareket, bir cevap, bir tavır bende soğuma/itki yaratabiliyor. Ona olan sevgim azalmıyor ama itici buluyorum ve bu araya mesafe koymaya bile varabiliyor sevgim azalmasa dahi. Sevgim azalmıyor çünkü kötü niyeti olmadığını bilirim ama sonuçta benim hoşuma gitmeyen bir şey olmuş, kırılmışım belki ve uzaklaşmak istiyorum vesaire vesaire. Ayrıca böyle şeyleri açıkça da söylerim ben, kırıcı mı sizce?

Gerçek sevgi diye karşısındakini altın görmekten bahsedince biri acaba benim varamadığım bir sevgi derinliği mi bu diye düşündüm, sizde nedir durumlar?

 
Haklısınız, bir insanı çeşitli kriterlere göre severiz. Sonuçta dünyadaki herkesi sevmiyoruz değil mi? Eğer sevdiğim kişi benim için hoş olmayan bir şey yaparsa o zaman "acaba onu yanlış mı tanıdım, acaba kendini bana farklı mı tanıttı" endişesi uyanıyor içimde.

Gerçekten sevip sevmemekle alakası yok bu hissin. Tabi bu da bir sebep olabilir, ama tek sebep olamaz. İnsanlara bakmayın, herkes ezberden konuşuyor.
  • akhenaten  (10.04.22 20:14:48) 
doğal bir şey. hiçbir şey yokken tek bir hareketten ya da sözden bir anda soğuduğum daha olmadı bugüne kadar ama özellikle ilişkinin uzun süredir devam ettiği ve benzer şeylerin sürekli benzer sorunlar yarattığı durumlarda ben de yaşıyorum bunu. böyle durumlarda sevgim de azalabiliyor hatta.

hatta hatta ne yalan söyleyeyim o yazıda bahsedildiği gibi bir sevgi çeşidinin olduğunu da düşünmüyorum. bir arada yaşayabilelim diye üzerinde anlaştığımız belli yazılı-yazısız/sözlü-sözsüz kavramlar var, bunlardan biri de sevgi. insanlar ortak paydada birleşebilsin de olabilecek en az sorunla sosyal, duygusal, psikolojik, fiziksel ihtiyaçlarını karşılasınlar diye üretilmiş bir kavram. insanların gerçek sevgi diye yaşadığı saplantılı tuhaf ilişkiler için belki kusurların göze batmaması falan mümkün olabilir, bilmiyorum.
  • Mossy  (10.04.22 21:31:34 ~ 22:18:44) 
Bunlar birbirinden farklı konular. Sizi üzecek, kıracak soğutacak bir şey yapması başka şey, genel bi hareketine gıcık olmak başka.

Mesela ağzını şapırdatıyordur yemek yerden size hiç batmaz çünkü seviyorsunuzdur.

Ama stresliyken ters biri olması tabi ki batar. Çünkü size karşı da kırıcı oluyordur.

Sevdiğiniz kişinin 1. Örnekteki gibi kötü yönlerini görmezsiniz. 2. Örnekteki gibi kırıcı olan kötü yönlerini ise asıl olduğundan çok daha fazla görürsünüz.

Yazıyı okumadım bu arada.
  • zimbirik  (11.04.22 00:32:17) 
[]

Masaüstü mü dizüstü mü?

Benim emektar laptop 7 senelik ve artık yavaş yavaş su koyveriyor. Son yıllarda ihtiyaç duymadığım için evden dışarı da çıkarmaz oldum ve yeni bilgisayar için hangisini alacağım konusunda kararsızım.

Bilgisayarda bana gerekli en önemli şey işlemci. Amatör seviyede ableton Live isimli müzik programını kullanıyorum. İşlemci yetmemeye başladığında upgrade ederim diye düşünüyorum. Oluyo değil mi böyle? 5 yıl sonra anakart uymuyor, güç kaynağı karşılamıyor falan diye komple yeni bir sistem kurmaya gider mi yoksa?

Masaüstü daha az arıza veriyor, verdiğinde de daha çözülebiliyor oluyor gibi geliyor bana, doğru mu sizce?

Toplama işlerine girilir mi yoksa direkt lenovo'dan hazır sistem alıp geçmeli mi?

 
Öncelikle --> Mac Mini (ama hiçbir şeyini değiştiremezsin)

işlemci değiştirme işi AMD'de daha rahat sanırım, Intel sürekli soket değiştiriyordu anakarta uymuyordu hala öyle mi bilmiyorum ama öyledir herhalde.

Olay sadece müzikse ben masaüstü istiyorsam Mac mini m1, taşınabilir istersem Macbook Air 16gb, param varsa Macbook Pro 14", gerçekten yüksek ekran kartı gerektirecek renderlar vs işin içine giriyorsa PC alırdım. (çünkü o noktada MacStudio'ya çıkmak gerekecek, o daha pahalı olabilir)
  • nhk ni youkosu  (06.04.22 00:02:11) 
Önce bütçe belirleyim derim.

İşlemci yükseltme olayı biraz karışık. Mesela Intel her nesilde işlemci soketini değiştiriyor o yüzden kullanabileceğin işlemciler o nesille sınırlı kalıyor. Diğer yandan AMD son bir kaç nesildir aynı soketi kullanıyor ama anakartın yazılım güncellemesiyle yeni nesile uyup uymadığına bakman gerekiyor.
  • reactionic  (06.04.22 00:02:44) 
laptop + monitör en temizi.

Kasa çok yer kaplar. Taşınabilir değil. Bir sürü zahmeti var. laptopu monitörle kullanmak her zaman avantajlı. 14 ya da 13 inç bir laptop al.
  • Cruyff  (06.04.22 00:11:26 ~ 00:16:19) 
Her türlü notebook.


  • Arthur Dayne  (06.04.22 00:45:51) 
masaüstü, dizüstüne göre çok daha iyidir. dediğinizde de haklısınız arızalar daha kolay çözülür. ısınmasıdır, performansıdır, yükseltilebilir olmasıdır daha iyidir masaüstü. işte taşınmıyor bir o var. öyle çok bilgisayar gezdirmem diyorsanız masaüstü alın geçin derim.


  • wonnka  (06.04.22 01:01:34) 
eğer pc yi dışarı götürmeyeceksen tabi ki masaüstü. bir kere masaüstü uzun ömürlü olur upgrade edilir, ısınma problemi olmaz. iki tane monitörü yan yana koyarsın mis gibi çalışırsın.
ayrıca çoğu laptopun fan sesi kafa şişiyor, pcde böyle bir sorunun olmaz.

ve bence en önemlisi çalışma rahatlığı, laptop klavyesi ile çalışılmıyor, ayrıca klavye bağlıyorsun bu sefer laptop ekranı uzakta kalıyor zaten ufacık ekranı var.
  • durbidakka  (06.04.22 09:46:36) 
hocam yaptığınız şey önemli. yani işiniz önemli. bu kıtlıkta bi dünya para verip sadece müzik programında kullanmazsınız herhalde. kullanabilirsiniz de bilemedim.

ihtiyaç duymadığınız için dışarı da çıkarmıyormuşsunuz zaten. önemli olan bu. ben inşaat işiyle uğraşırken sizin gibi arada kaldım. sonra dedim ki yazılımla uğraşacağım gittim masaüstü aldım. aldığıma da pişman oldum. şantiye şantiye dolaştıramadım. sadece masaüstü alacak kadar param vardı zaten. diğer eski bilgisayara da beton dökülünce bozuldu. şimdi inşaatı bıraktım yazılıma yöneldim işimi görüyor. başka yere götürmeye çalışsam götüremem.
ha noldu masaüstü aldım da
1 ekranım kocaman
2 aynı özellikteki laptoptan çok daha ucuz 7000 tl falan
3 bilgisayar ısınmıyor
4 modifiye edebiliyorsun yükseltebiliyorsun vs anakartım 128 gb'a kadar ram destekliyor. ram işi ortadan kalkmadığı sürece en az 7-8 yıl üst seviye cihazlara kafa tutar. aynı şekilde ekran kartım da öyle.

evdeysen evde olacaksan dışarıdaki işleri telefondan hallediyorsan masaüstü al. ha dışarıda da laptopla işim oluyor proje çiziyorum kod kasıyorum zart yapıyorum zurt yapıyorum demiyorsan ki demiyorsun. masaüstü bas geç. toplama işinden de korkma herkes yardımcı olur.
  • turbo sadık  (06.04.22 10:52:07) 
Herkese cevapları için teşekkürler. Dışarıda bilgisayara hiç ihtiyacım olmuyor, iş bilgisayarı da ayrı. Yani gerçekten bilgisayardan beklediğim iki şey var; internete girebileyim, ableton live kullanabileyim, takılmadan masaüstü işleri yapabileyim. Oyun oynamıyorum, render mender aldığım şahsi işlerim de yok.

Çok fazla crackli program/vst kullanıyorum, apple için bunlar sıkıntı oluyor ve ayrıca sevmiyorum. O yüzden mac bir seçenek değil.

Hem piyasayı bilmediğim hem fiyat algım altüst olduğu için bütçe belirleyemiyorum şu an için ama 20K'ya kadar çıkarım gerekirse, sanırım ihtiyacıma göre bulunabilir bir şeyler.

Çift möniter ve kasa olayı sıcak görünmeye başladı bana.

Bir sorum daha olacak: Anakart fiyatları diğer birimlere göre ucuz görünüyor. Atıyorum 5 yıl sonra işlemciyi yükselteyim dedim ama anakarta uymadı ve onu da değiştirmeye karar verdim. Bu sefer diğerleri ile uyumsuzluk yaşanır mı? Mesela bugünün üst seviye bir anakartı 7 8 yıl öncesinin ekran kartını, ramini, güç kaynağını falan çalıştırıyor mu?
  • Piukh  (06.04.22 14:31:49 ~ 14:32:10) 
kesinlikle masaustu, ayni mimariye sahip islemcilerin masaustu ve dizustu chipleri ayni frekansta calismiyor, bunun bir kac sebebi var, guc tuketimi ve isi. bunlari kontrol altinda tutmak icin ciplerin frekanslarini dusuruyorlar. hicbir dizustu islemcisinin performansi masaustu performansi ile bir degildir, birebir ayni model olsalar dahi.

bunun disinda, islemci onemli oldugu kadar ses isleme yukunun de altindan kalkabilecek bir ses kartina ihtiyaciniz var. islemciniz ne kadar iyi olursa olsun, ses kartiniz kotu ise sesler patlayacak, catlayacak, ableton'da sag usteki load meter zip zip ziplayacaktir.

9900k ile kac ay boyunca, lan bu sesler niye patliyor, niye temiz ses alamiyorum diyordum. sag ust kosedeki load meter'a bakip, donemin en guclu islemcisine sahip oldugum halde islemci yetmiyor saniyordum, mevzu ses kartindaymis. sag usteki gosterge de islemci kullaniminin degil, ses kartina binen yukun bir gostergesiymis bunu da goz onunde bulundurun. kolay gelsin.

20000 lira butceyle, ekran karti ile de isiniz yoksa cok saglam bir bilgisayar toplarsiniz.

buyuk boyutlu sample'lar cagiriyorsaniz ssd ve ram de cok onemli, ssd'nin yavas kaldigi olabiliyor zaman zaman, bu durumda sample'lari ram'e atip oradan cagirabiliyorsunuz ableton'da. bunun icin de min 64 gb ram alin derim. ama 20k tum bunlar icin yeter de artar bile.

gunumuz anakartlari 7 sene once cikmis ekran kartini calistirir, nvidia'da paskal mimarisine denk geliyor. sorun olmayacaktir. ancak yine de pcie slot uyumluluklarina bakmak lazim. amd'de durum ne bilmiyorum. ram konusu icin de destekledikleri jenerasyonlara bakmaniz lazim. su an guncel olan 4 ve 5. jenerasyon ramler ddr4 ve ddr5 diye gecer. ddr5 cok yeni bir teknoloji oldugu icin biraz pahalidir, onumuzdeki yillarda daha ucuzlayacagini dusunuyorum.


amd'ye yonelecekseniz 5000 serisi ve uzerine bakin, intel'e yonelecekseniz ise 9900k ve uzeri tercihiniz olsun. amd'de termal isleri ne durumda bir fikrim yok ancak 10. jenerasyon ve uzeri intel islemcilerde su sogutma sart sart sart.
  • bollocks44  (06.04.22 15:39:47 ~ 21:45:20) 
@bollocks44 Uzun değerlendirmen ve verdiğin bilgiler için teşekkürler. Bu aleti küçültmenin muhakkak ekstra bir maliyeti oluyordur diye düşünürken böyle donanım farkları olduğunu öğrenmek benim için daha net kıldı bu kıyası.

Gitar kaydı aldığım için zaten ses kartı kullanıyorum, steinberg ur12 var bende.

Acelem yok, yavaş yavaş araştırmaya başlayayım donanımları.
  • Piukh  (06.04.22 20:17:59) 
firmalar açıklıyor zaten işlemci kaç nesil daha destekleyecek diye. intel bu konuda kötüydü amd iyiydi. şimdi amd de yeni tip geldi ondan alırsınız sizi çok uzun süreler götürür. iyi anakartların sesleri de çok iyi olur. benim anakartların ses yongaları efsanedir. b550 pro ac. gelecek nesil işlemcileri kaldırmaz ancak. şu gün şartlarındaki en iyi işlemciyi takarsam zaten o bana 10 yıl yeter. gerçi üzerinde ryzen 7 3700x var o da iyidir her işimi görüyor. siz birer tık üstüne bakarsınız. vakit geçmeden alın. ben geçen sene bu zamanlarda 13.000 liraya falan kurmuştum. şimdi aynı makineyi 24.000'e kuruyorum. doların duracağı yok.


  • turbo sadık  (06.04.22 21:25:55) 
[]

Başkasının fotoğrafını çekmekten çekinmek

Aynasız orta seviye bir fotoğraf makinesi almıştım zamanında işte bir yerlere gidince çekerim, biraz daha baktığım yeri görmeye çalışırım vesaire diye düşünerek ama kadrajda başka birileri varsa çekiniyorum göstere göstere çekmeye.

Mesela pazarın içindeyken o kalabalık yolu çekmek istiyorum ama diyorum ki bir sürü insan var, elimdeki makineden belli ne yaptığım, rahatsız olan birileri vardır muhakkak... Aynı şekilde başkasının böyle bir karede beni çekmesi de rahatsız edici geliyor şahsıma.

Bir de işin ilginç tarafı telefonla çekerken böyle olmuyor. Makineyle çekince iş başka bir boyuta atlıyor sanki.

Siz ne düşünüyorsunuz, hissediyorsunuz bu konuda?

 
tehlikeli buluyorum ben böyle şeyleri, birisi çıkıp ne çekiyon lan beni deyip gözünün üstüne yumruğu yapıştırabilir.


  • killerbee  (04.04.22 18:15:12) 
Özgüvenli olup birisi sorarsa çektiğiniz fotoğrafları göstererek içinin rahat etmesini sağlayabilirsiniz. Sorarsa “ödev” vs salla gitsin


  • her giriste sifresini unutan adam  (04.04.22 18:18:02) 
almanya'da bu dediğiniz çok oluyor. fotoğraf çekerken ben çok çekiniyorum kadraja biri girer mi diye. yasak olabilir.

türkiye'de kimse önemsemez onu ya. ben de önemsemem. ne olacak.
  • bohr atom modeli  (04.04.22 18:33:32) 
Hobi olarak sokak fotoğrafçlığıyla uğraşıyorum, çektiğim fotoğrafların çoğu anlattığın gibi, insan içinde, insanları çektiğim fotoğraflar. 3 sene oldu, şu ana kadar sadece 2 kere ciddi tepki gördüm.

Bu işin hem heyecanı hem de mahareti biraz, kabalık ortamda görünmez ya da tehlikesiz kalabilmek. Ortama karışıyor, biraz gözlüyor, objeye ufak ufak yaklaşıyor, varlığının oraya alışmasını sağlıyorsun. Sonra mümkünse bakaçtan değil de ekrandan, makineyi çot diye kaldırmayıp, gövdeye yakın ve ani olmayan hareketlerle çekmeye başlıyorsun. Kişinin fotoyu çektiğini anlamaması için önce sağı solu çekip yavaşça kadrajı objeye yaklaştırıyorsun.
Sonra ortaya şöyle şeyler çıkabiliyor.
ibb.co
ibb.co
ibb.co

Telefon bu anlamda daha "tehlikeli" çünkü kişisel bir amaçla çektiğin hissi oluşuyor, görüntü almak ya da anı kaydetmek için. Asıl fotoğraf makinesi olduğunda daha az tedirgin oluyor insanlar, müsamaha gösteriyorlar.
  • Bruce  (04.04.22 20:16:25 ~ 20:24:14) 
ben de seninle aynı fikirdeyim, hatta telefonla çekilmekten de rahatsız olurum. bu ara tr'de de sokaktaki yürüyen rastgele insanları çeken tipler falan türedi, bana kalırsa cidden sapıklık gibi geliyor açıkçası.


  • roket adam  (04.04.22 23:38:59) 
Bir insanin izinsiz yakindan yuzunu cekmek bence dogru degil ve haktir. Hele internette onlari paylasmak..

Kendinizi onlarin yerine koyun ne hissederdiniz, size yapilsa?

He yüzler belli olmaz o zaman bi nebze belki anlasilir.
  • dezember  (05.04.22 01:20:33) 
Rahatsız olurum. Bir başkasının çektiği fotoya çıkmak istemem, hatta çıkarsam silmesi için rica bile ederim. Ben mesela bu aralar kurduğum bir instegram hesabı için(şahsi hesap değil) onlarca fotoğraf çektim, hâlâ da çekmeye devam ediyorum, ve altını çizdiğin bu hususa dikkat ediyorum. Çoğu zaman tam fotoğraf çekeceğim, bakıyorum birisi geliyor, onun geçmesini bekliyorum. Çocuk parklarını çekiyorum mesela, geçen bir parkı çekmem lazım, iki tane ufak kız çocuğu oynuyor parkta. haydaaaa! gel de çek, birisi görse yanlış anlaşılacak, çocukları çekiyorum sanacaklar, belki de linç edilecegim. Derken uzakta bir yere oturdum, çocukların gitmeisni bekledim, onlar gittikten sonra çektim fotoyu.


  • el conquerador  (05.04.22 01:37:09) 
ahlaki değil
kimsenin galerisinde shutterstockunda kendimin eşimin dostumun ayırtedilebilir fotoğrafı olsun istemem

makine, sahibini diğer insanlardan bir üst dereceye çıkarmadığı için, sormadan rızasını almadan birisini fotoğraflama hakkı da vermiyor
sorsan müsaade edecek mi, o halde hakka giriyorsun

buna ara gülerin yaptığı da dahil, o da -bak bu fotoğrafları bastırıcam- demiyor, kalabalığı kendisine alıştırıyor sadece.
zaten bi galerisindeki fotoğraftan sebep dava da edildi, tabi hakimi inandırdı kazandı davayı. ama davacı adamın hakkı ve bu işe olan rızasızlığı onun üzerinde kaldı.(kendisi anlattı)

instada irili ufaklı pek çok hesap var, şehrin mimarisinden yeşilinden her köşesinden hoş kareler yakalıyorlar
merakı olan buradan yürüyebilir
  • comp  (05.04.22 02:20:49 ~ 15:04:06) 
Ya bi on sene önce falan sanırım annem ve kardeşimle beraber starbucksta cam kenarında otururken birisi kocaman makinesiyle şak diye bizi çekti gitti. O an şokla kalakaldık ne oldu diye. Manzara da hepimizin telefona bakıp kahve içmemizdi, muhtemelen burdan bi anlam çıkardı ve çekti. Hala aşırı sinirliyim o fotoğrafa bir yerde denk gelmeyi bekliyorum.


  • jazzabel  (05.04.22 09:55:03) 
[]

İş seyahetindeki giderler

Bu tarz seyahatlerde her şeyi yazıyor musunuz? Mesela 1 aylık yurt dışında bir yerdeydim, 5 euro'dan 2 kere araba yıkatmışım ama fişleri versem 3'ün 5'in hesabını yapıyormuş olacağım gibi geliyor, diğer taraftan cebimden 160 TL şirkete vermek de saçma geliyor. Bir de illa bunun gibi ufak tefek bir iki şey daha oluyor.

Nasıl yapıyorsunuz, alt limitiniz var mı?

Not: Uzman seviyesinde bir çalışanım, yönetici falan değilim.

 
COO 3-5 bakmadan yaziyor sen neden yazmayasin az para mi


  • eja  (28.03.22 19:02:20) 
valla yazarım niye yazmim ki?


  • jelly bear  (28.03.22 19:20:34) 
Valla ben çok devasa bi şirketin genel müdür yardımcılarının hatta yk başkanının yazdığı giderleri gördükten sonra aldığım çöpü bile yazarım.


  • mg3929  (28.03.22 19:24:21) 
alt limitim yok, şirket için ne harcamışsam toplamına bakar yazarım, sonradan unuttuğum 3-5 tl bişey olur peşine düşmem o ayrı.


  • amelie poulain  (28.03.22 19:26:35) 
Türkiye'nin en büyük holdinglerinden birinde üç yıl çalıştım. Bir İtalya seyahatinde holdingin sahibi ile otelden fuar alanına giderken aynı taksiyi paylaştık; inerken ödemeyi o yaptı ve fiş istedi, 6 küsur euro gibi bir miktardı; ben indim taksiden, oldukça yaşlı bir adam olduğu için kapısını açtım, o fişi bekledi ve inince, çantasında diğer masraf fişlerinin yanına yerleştirdi. O günden beri 1 euro bile olsa yazıyorum.
Fişsiz de bazı masraflar olduğu için bazen örneğin 1000 euro'luk bir masraf föyünün altına Fişsiz 56 eur (bahşiş..vs) şeklinde yazıyorum, çok ufak tutarların tek tek fişiyle uğraşmaktansa o kalemin içine katmış oluyorum, makul olduğu için kabul ediliyor.

  • tiny penny  (28.03.22 19:55:14) 
büyükleri direkt yazıyorum. 100 lira veya 20 eur'dan küçükleri yılda bir kaç kere toplu halde yazıyorum. yazmadığım masrafların toplamı yılda 100 lirayı geçmez. fişi unutmuşumdur, kaybetmişimdir, işten çok kendi canımın isteğiyle masraf yapmışımdır, vs.


  • gabe h coud  (28.03.22 20:13:06) 
Şirket de arabayı niye yıkattın diye çingenelik yapacak bir şirket değildir heralde. Sen de şahsi işlerin için orada değilsin sonuçta.


  • Arthur Dayne  (28.03.22 20:37:51) 
her fişin fotosunu çeker ve yazarım. çünkü bugün değil 4 ay sonra tanımadığım birinin hesap soracağı tutar.


  • duyurukullanıcısı  (28.03.22 21:00:29) 
Çok seneler evvel benzer bir duyuru gelmişti. Birisi iş seyahatinde uçak beklerken aldığım kitabı bile ödetirim demişti o geldi aklıma.
İş yapmama engel bir durum yoksa, ne bileyim arabanın temiz görünmesi gerekiyordur o araba ile birisi alınacaktır özeni göstermek için, itibar için vs öyle durumda yıkatır ve fatura ederim elbet ama işe lazım bir durum yoksa yıkatmam da fatura da etmem haliyle. Yiyecek ve ulaşım desen kuruşuna kadar faturalandırırım da araba yıkatmak pek aklıma yatmadı benim.

  • cilekli pasta  (28.03.22 21:52:03) 
mümkün olduğunca yazıyorum.


  • sanal uyku  (28.03.22 23:10:04) 
İş ve iş yeri için yaptığım bir harcamaysa yazarım. Seneler önce evrak kargo masraflarını çok tutmuyor diye cebimden veriyordum. Departman müdürünün müdürü kargo masraflarını ne yapıyorsun diye sorduğunda tutar küçük diye kendim ödüyorum demiştim. Bana “sen şirketten zengin misin?” diye sormuştu. O gündün bu gündür kulağıma küpedir. Maaş bordronuza bakıp kaç saatlik çalışmanızın karşılığını hibe ettiğinize bakmanızı öneririm:)


  • boyalı kuş  (28.03.22 23:11:20) 
her şeyi yazıyorum. iş sebebiyle orada olduğum için kuru temizleme dahil tüm masraflarım karşılanıyor. sadece şahsi hediyeleri yazmıyorum.


  • roket adam  (29.03.22 01:00:43) 
uzman olarak ilk işe başladığımda ben de böyle düşünürdüm. sonra muhasebedeki arkadaşla konuştum, ona bahsettim "aptal mısın sen" dedi kız. bana genel müdürn yazdığı giderleri gösterdi. 15 sene öncesi, 2-3 liralık otopark fişlerini yazmıştı. o günden sonra girdiğim tuvaleti bile gider yazarım.


  • teritori  (29.03.22 10:11:25) 
[]

İlk entrylere nasıl gidiyoruz?

Eskiden profildeki entry kısmına tıklayınca sol taraftaki menüye geliyordu ve aşağıdan sayfa sayfa ilerliyorduk. Şu an orada sadece başlıkları görüyorum. Değişmiş galiba, şimdi nasıl eski entrylere gidiyoruz?




 
profilden değil. başlık yazdığınız arama kutusunun yanındaki açılır oka basınca arama ekranı geliyor. orada entry'lerini görmek istediğiniz yazarın nickini yazıp aratırsanız sol frame'e yine o yazarın başlıkları geliyor, alttan sayfa sayfa ilerliyorsunuz.

lakin kendimde denedim, en fazla 10 sayfa geriye gidiyor, daha eskiye ulaşamadım.
  • kibritsuyu  (23.01.22 22:12:17) 
tarih aralığı girerek de yaparsınız. benimki 2007'de mesela.


  • lazpalle  (24.01.22 12:01:57) 
evet eski hali daha guzeldi, yeniden eskiye sirali gosteriyordu. ustteki arkadasin dedigi arama kutusundan girince baslik baslik veriyor ve o basliktaki kac entrysi var onu gosteriyor. halbuki eskiden entry entry en eskiden yeniye gorulebiliyordu sacma olmus degismesi.


  • bay b  (24.01.22 12:40:35) 
[]

Diğeri ile aramızdaki korkunç kopukluk?

Oturmuş hayaller kurarken birden bunu hissettim. Kimse kimseyi anlamıyor ergenliği değil bahsettiğim müsaadenizle açıklayayım:

Eşinizle birbirinizi anlayabilirsiniz, seneleri devirmiş olabilirsiniz, artık ifadeleriniz tepkileriniz birbirine benziyor bile olabilir vesaire vesaire ama yine de diğeri çok öngörülemez bir şey değil mi? Birine aşık olması ya da ayrılmak istemesi değil mesele, bunlar vakit ve zaman isteyen bir anda olmayan şeyler çoğu zaman, benim bahsettiğim mesela eşinizin bir sabah kalkıp intihar etmesi ya da uçağa atlayıp bambaşka bir hayat kurmaya yola çıkması.

Bunlar bana olmayacak şeyler gibi gelmiyor. Bence kimse bunu yapmayacağının taahhütünü de veremez. Başıma gelse çok üzülürdüm ama bir şey diyemezdim mesela, böyle bir şeyi asla yapmam da diyemiyorum kendi adıma. Çok düşük ama düşük olduğu kadar boktan bir ihtimal ama araba kazası gibi bir şey de değil; muallak var, boşluk var, kopukluk var ve suç yok.

Hiç böyle bir olay duydunuz mu daha önce?
Siz ne düşünüyorsunuz, benzer bir şeyi hissettiğiniz oldu mu?
İç bayan bir fransız filmi tadı da veriyor bu hissiyat, filmi çekilmiştir kesin, aklına gelen?

 
Birisyile sevgili olunca, hel hele evlikik olunca, karşı kişiye aslında bşr taahhüt vermek oluyor bennce. Sevgililik sözlü, evlilik ise resmi bildiğimiz kanunda karşılığı olan. Ben böyle bakıyorum bu duruma.

İntihar etmek psikolojik bir durum olduğu için onu geçiyorum. Ama eşinizin bir sabah uçağa atlayıp gitmesi ve sizi terketmesi durumunda üzülmekten başka şeyler de yapmak lazım bence. Çünkü olrtada resmi bir anlaşma bir karı koca olma durumu var. Sevgiliktw yapamayız ama evlilik başka.

Bunun haricinde sizin düşünceniz bana biraz sağlıksız geldi. Paranoyaklık gibi. Hayatta 5 dk sonra bile ne olacağını bilmiyoruz. Ama sırf bu yüzden 'ya bunlar olursa' korkusuyla nasıl yaşanır ki.

Bu soruya bunkadar uzun cvp yazma sebebim ise, bugun bunu yaşamam. İstersen özel msjdan ispatlayabilirim. kız arkadaşım bi msj ile benden ayrıldı. Durup duruken. Ergen de değiliz. Kendisi 30 yaşında. Şimdi beni düşün. Ne haldeyim tarif edemem.
  • saturn  (06.01.22 20:07:42) 
Evet hayatın gerçekleri bunlar. Anne babalar var çocuklarını terk edip arayıp sormayan.

Bir tek kendi kendimizi terk edemiyoruz. "İnsanlar hiçbir şeye değmez" ya da "tek özel olan benim" veya "herkes kendini bana ispatlamalı" gibi insanların meseleyi tersinden anladığı popüler ruh hallerine girmeden nihayetinde kendiniz dışında herkesin geçici olabileceği gerçeğini aklınızın bir köşesinde tutup kafanızdaki gerçeklik algısını buna göre şekillendirmek faydanıza olacaktır.

Yalnız şu da bir gerçek ki eğer çizgiyi aşıp "zaten herkes bir gün terk edecek" şeklinde hatalı bir fikre saplanırsanız fark etmeden davranışlarınız da bununla senkronize olacağından gerçekten de herkes bir gün sizi terk eder.

Aslında en iyisi insanın bu kadar derinlere hiç el sürmemesi. Bazı şeyler otopilotta kalmalı.

İnsanların size verdiği sözler o sözü verdikleri zamanki samimi temennileri olarak değerlendirildiğinde güzeldir. Aynı zamanda bu sözler bağları da sıkılaştırır. Kişi sizin aleyhinize karar verecekse bunu iki, üç kez düşünür belki sizin için bir şeylerden feragat eder, bilemeyiz.

Neticede sözlere söz olmalarından öte ilahi bir anlam yüklemek hatalı, söz vermek değil.
  • akhenaten  (06.01.22 21:53:08 ~ 22:00:17) 
[]

Pcr testi öncesi alkol alımı

Seyahat için yarın öğlen pcr testine girmem gerekiyor, bu akşam 4 5 bira içsem sıkıntı olur mu?




 
Gom gitsin.


  • duptıs  (05.12.21 19:59:45) 
[]

Eski virüslere ne oluyor?

Virüs mutasyona uğrayıp değişiyor ve şöyle böyle oluyor mevzusunu anlamıyorum. Diyelim ki elimizde A virüsü var ve kopyalanırken B oldu. Bu durumun A'lar ile alakası ne? Sanki hepsine uydudan güncelleme gelecekmiş gibi algılıyorum okuduklarımı ama neden böyle olsun ki? Virüs mutasyona uğrarsa abuzittin isimli yeni bir virüsüm olmuş olması lazım.

Dünyanın bir yerindeki hayvan pazarında gerçekleşen tekil bir mutasyon vakası tüm dünyayı etkiliyor, e şimdi virüs mutasyon geçirse dahi atıyorum Cibuti'nin dağlarında yaşayan birindeki A virüsü, virüse hiç yakalanmamış benim için tehlike olmaktan neden çıksın?

Anlamadım. :/

 
Hepsine güncelleme gelmiyor tabii ki. Her virüs birbirinden bağımsız.


  • dissendium  (04.10.21 18:07:31) 
genelde a'ya karşı bağışıklık geliştirmiş oluyorsun, bu yüzden a virüsü ya ölüyor ya da zararsız ya da öngörülebilir zararlı bi şekilde devam ediyor. tehlikeli halden çıkmak zorunda değil ama genelde doğal yoldan insan vücudu bağışıklık kazanıyor(bir kere hasta olup mesela) ya da aşıyla kazanıyorsun. öldürücü olmaya devam edebilir ama ne kadar hasar vereceğini artık biliyor olduğun için hazırlıklı oluyorsun.


  • Bruce  (04.10.21 18:09:14) 
Virusler cok uzun canli kalmiyorlar ve kendi aralarinda da kisitli kaynaklar icin rekabet var. B mutasyonu A'dan daha avantajliysa zaman icerisinde A'lar oldukce mekani B'ler doldurmaya basliyor. A belki bitmiyor ama onemsiz sayilabilecek bir hale geliyor.

Mesela HIV'nin antiviral ilaclara direncli bir versiyonuna sahip olan bir kadin vardi. Doktorlar bir noktada ilaclari kullanmayi birakip eve yolluyorlar, bir sure sonra testlerde bakiliyor ki ilaca direncli olanlar baska bir versiyona karsi mucadeleyi kaybetmisler. Kadina tekrar antiviral ilac basip kandaki viris seviyesini bulasmayi onleyici miktara cekiyorlar.

Cibutideki A virusu sizin icin hala tehlike ama dibinizdeki B virusu kat kat daha tehlike.
  • cleric  (04.10.21 18:14:49) 
Peki burada Jared Diamond ne demek istiyor?

''... virüs 1950’de bilerek Avustralya’ya sokuldu, amaç kıtaya 19. yüzyılda düşüncesizce sokulmuş olan Avrupa tavşanı belasının kökünü kurutmaktı. Birinci yıl miksovirüs, hastalığa yakalanan tavşanlarda % 99,8 gibi (Avustralya çiftçileri açısından) memnuniyet verici bir ölüm oranına yol açtı. İkinci yıl, çiftçilerin hiç de hoşuna gitmeyecek bir şekilde ölüm oranı % 90’a, sonunda da % 25’e düştü, böylece Avustralya'daki tavşanların kökünü kazıma umutlan suya düştü. Sorun şuydu: Miksovirüs bizim ve tavşanların çıkarlarından farklı olan kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde evrimleşmişti. Virüs değişmişti, daha az tavşanı öldürüyor, ölümcül mikrobu almış tavşanların daha uzun bir süre yaşadıktan sonra ölmelerine izin veriyordu. Sonuç olarak daha az öldürücü bir miksovirüs, son derece öldürücü olan ilk virüse göre daha fazla tavşana yayılıyor.''

O zaman neden tekrar A virüsünü vermiyorlar tavşanlara? Bağışıklık kazanıyor deseler anlayacağım ama virüs değişti diyor.
  • Piukh  (04.10.21 18:22:05) 
Virüs değişti demek, öldürücü olan a virüsü taşıyıcıyı öldürdüğü için bulaşamadan yok oldu demek. Virüs bilinçli biçimde değişmiyor, hızlıca çoğaldığı için hızlı nesilleniyor ve mutasyon geçiriyor. Öldürmeyen tür (B türü diyelim buna da) taşıyıcısı ölmeyip bulaştırdığı için taşınıyor. A yok oluyor, B yaşıyor.

A virüsünü(yani öldürücü olanı) muhafaza edip yeniden dağıtıma sürebilirlerdi ama bahsedilen tarih çok eski ve bunu yapacak teknoloji yoktu muhtemelen.
  • Bruce  (04.10.21 21:36:13) 
[]

Eski ehliyetlere ne olacak sizce?

Hala yenilemedim ve yurt dışındayım, yüksek ihtimalle son denilen 2022 yılı içinde yapamamış olacağım. Kafama takıldı bu iş, tekrar kurs murs uğraşma ihtimalimi düşününce küfrü basıyorum.

Sizce ne olur?


 
birine vekalet vererek halledilebilir bence. yani sıfırdan almaktan iyidir. zaten ehliyet yenilemenin bi olayı yok 10 dk sürüyor. sağlık raporu gerekiyor onu da alıp atarsın.


  • bohr atom modeli  (28.09.21 17:07:43) 
Kurs murs sınav vs bişey yok ki zaten, sadece yeni bir sağlık raporu gerekli. Sizin gibi yurt dışında olanalr için bir çözüm mutlaka düşünülür.

Ya konsolosluk aracılığıyla, ya da ülkeye ilk giriş tarihinden itibaren şu kadar sürede başvuru şartı vs olur.
  • John Bloor  (28.09.21 17:16:00) 
Yenilemeyince komple gidiyor mu tam bilgi bulamadım ama şuraya bir bakabilirsiniz:
nvi.gov.tr

Yenilemezseniz ne olacağı yazmıyor ama şöyle şeyler yazıyor mesela:

5. Eski tip sürücü belgesini ne zamana kadar değiştirmeliyim?
Eski tip sürüce belgelerinizi 31.12.2022 tarihine kadar değiştirmeniz gerekmektedir.

Vekaletname ile alınamıyormuş bu arada, şu maddede yazmışlar:

12. Vekâletname İle Sürücü Belgesi başvurusu alınabilir mi?
Sürücü belgesi müracaatlarının bizzat şahsın kendisi tarafından yapılması gerekmektedir.

Yurtdışından başvuru da galiba önceden olmuyormuş da artık açmışlar sanki, böyle bir madde koyduklarına göre:

40. Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar Sürücü Belgesi Müracaatında Konsolosluklara Başvuru Yapabilir mi?
Sürücü Belgesi başvurularının yurtdışı temsilciliklerimizden yapılmasına 15/02/2021 tarihi itibariyle başlanılmıştır.

Konsolosluğa bir uğrayıp ya da ulaşıp sorsanız tam doğru cevabı alırsınız muhtemelen. Kurs murs işlerine tekrar bulaşma riskindense, kolay bir işlemse oradan yaparsınız gider.
  • nimberjack  (28.09.21 18:08:22 ~ 18:11:22) 
Bulundugunuz ulkenin ehliyetiyle degistirilebiliyorsa onunla degistirebilirsiniz.


  • cleric  (28.09.21 18:16:22) 
Konsolosluk sitesinden bilgi alabilirsiniz.
Ab ulkesinde yasiyorsanjz zaten 6 aydan sonra yerel ehliyete degistirmeniz gerekiyor. Yasadiginiz ulkenin kurallarina bakabilirsiniz.

  • kuehles blondes  (28.09.21 20:25:39) 
[]

İş yerindeki müdür ile anlaşmazlık

Yeni müdür ile aramızda bir uyuşmazlık var ve kafama tam oturtamadım, keyfimi kaçırıyor. Sizinle tartışmak istiyorum.

Bu departmanda çalışmaya yeni başladım ve müdür ile başka ülkelerdeyiz, ben müşterinin fabrikasında sattığımız üründen sorumlu mühendis olarak çalışıyorum, kendisi Türkiye'de.

2 hafta önce bizim ürünün dışında kullanıcı hatası sebebiyle bir kırık oluştu. Nasıl yaparız ederiz diye yardım istediler, bizim şirket de adamlardaki atölye yeterli mi diye birkaç bilgi istedi ama kılçıklı olduğundan fabrika bir türlü cevaplamadı. Bu sırada tabii benim başka işlerim de var.

Dün fabrikada toplantı yapmışlar ve ne uğraşıyoruz yapalım gitsin diyerek kendi atölyelerinde tamir etmeye karar vermişler. Ondan önceki akşam çalıştığım için dün gitmemiştim işe ve bu sabah bir baktım tamir edilmiş. Gayet de güzel olmuş. Kapağın hiçbir fonksiyonel özelliği de yok, sadece muhafaza görevi görüyor. Benim için problem yok, müdüre de son halini fotoğraflayıp gönderdim, konu kapansın diye.

Haberin olmasını beklerdim, yapacağımızı söylemiştik, böyle olması üzücü yazdı wp'dan. Ve birkaç ay önce buna benzer bir mesele daha olmuştu, yine aynı cümleleri mail ile göndermişti. İş oldu mu oldu, küçük ve standart bir iş için adamlardan bir sürü bilgi istiyoruz, maille yazması kolay ama işte kim peşine düşecek fabrika harıl harıl çalışırken. Müdür, tasarıma mail atıyor, tasarım müdüre, sonra o bana, ben fabrikaya... 2 haftadır oto sanayisine götürsek yaptıracağımız nitelikteki iş kaldı öyle, en sonunda yapılınca niye haberin yoktu oldu.

Bana kalırsa burada benlik bir şey yok. Müşteri öyle tercih etmiş, parça önemli olsa bile sıkıntı değil. Garanti dışı bırakırsın uygulamadan doğacak her sorunu olur biter. Varsa işleyişten şikayetin fabrikaya direkt at mailini, ben müşteriye bir şey deyince de bir şey dedin oluyorum. Hem üzüldüm nedir ya?

Böyle işleri kafaya takmayı lüzumsuz buluyorum. Yani şuraya şunu yazdığım vakte yazık. İşten çıkarsalar da umrumda olmaz açıkçası ama niye böyle keyfim kaçıyor çözemedim.

 
Müdür belli ki cins. Belki yüz yüze görüşmüş olsanız böyle hissetmezdiniz ya da o böyle yazmazdi.

Ama senin yetkin dahilinde ise sana da haber verilmiş, onay alinmis olması gerekirdi gibi duruyor?
  • nucleon  (19.08.21 14:13:41) 
garanti kapsamında onarmayı düşündükleri ürünü kullanıcı kendi onarmış anladığım kadarıyla. burda arkadaşın hiçbir sorumluluğu yok bence. onayının alınması da gerekmiyor.


  • paintov  (19.08.21 14:23:44) 
Yetkim dahilinde garanti dışı olduğunu beyan ettim, bizim şirket de müşteri de bunu onayladı. Başta yardım isterken sonrasında kendi başına yapmaya karar vermişse o müşterinin alacağı risk ve sorumluluk. Başında nöbet tutacak halim de yok.

Benim kanaatim belli aslında ama üretimde çalışırken buraya aldılar bir anda, bu süreci ilk defa yaşıyorum o yüzden bende hata varsa göreyim, nasıl idare ederim bu müdürle fikir edineyim niyetiyle yazıyorum.
  • Piukh  (19.08.21 14:31:45 ~ 14:32:10) 
burada sorunun bence bu kadar önemsiz (anlattığın kadarıyla öyle olduğu gözüküyor en azından) bir mevzuyu önemliymiş gibi aksetmen olabilir. belki müdür senden bu konuda haber bile beklemiyordu ama şimdi haberim yoktu kendileri yapmışlar gibi bi şey söyleyince klasik müdür muhabbeti işte takılır oraya. veya kesin bildirmen gereken bir durumduysa bilgin dahilinde olmuş gibi anlatabilirdin mevzuyu. açıkçası ben o tarz kıldan nem kapan insanları böyle beyaz yalanlarla veya her şeyi söylemeyerek idare etmeye çalışıyorum öneririm herkese


  • semaforo de medianoche  (19.08.21 14:49:54 ~ 14:52:12) 
[]

Sevdiğiniz, bildiğiniz fotoğrafçılar kimler?

Aynı isimleri de yazabilirsiniz, kafamda bilinirlik açısından da sıralamada oluşsun istiyorum.




 
Eskilerden Vivian Maier, John Vachon, Elliott Erwitt ve Marc Riboud; yenilerden Michael Sidofsky geldi aklıma öncelikle. Özellikle Marc'ın İstanbul fotoğraflarına göz gezdirmenizi tavsiye ederim, beni garip bir şekilde fazlasıyla hüzünlendiriyor.


  • kedimedi  (15.06.21 19:19:35) 
polaroid kidd diye bilinen mike brodie nin amerikada trenlerde seyahat eden yaşayan hobo denilen işçilerin fotoğraflarını çektiği seri hoşuma gidiyor


  • freebird5406_2  (15.06.21 19:29:20) 
Erdal kınacı


  • balik kraker  (15.06.21 19:37:33) 
elsa bleda


  • ala09  (15.06.21 20:02:13) 
Robert Mapplethorpe


  • ms brownstone  (15.06.21 20:16:42) 
suzan pektaş, serkan tekin, emin özmen, özge elif kızıl, mustafa bilge satkın, ilker karaman, sevil alkan, melike çetin, kağan baştimar, engin güneysu, haluk safi.
bunlar sokak ve haber fotoğrafçılığı konusunda ülkenin kıymetli ama kıymeti pek bilinmeyen isimleri bana göre.

yabancı sayacaksak julie hrudova, patrick florian, stephen leslie, alison guzman, masoud mirzaei, sebastien serrato ilk aklıma gelenler.

edit: elsa bleda'ya +1 vermeden geçemedim.
  • Jux  (15.06.21 20:26:50 ~ 20:27:17) 
Rarindra prekarsa


  • curukturpkokusu  (15.06.21 20:44:38) 
Man Ray <3
Misha Gordin, geçen yıl ölen, çok da tanınmayan bir fotoğrafçı ama bayılıyorum çalışmalarına.

  • kobuzchu kiz  (15.06.21 21:24:27) 
Gregory Maiofis


  • buff  (15.06.21 21:57:29) 
Sebastiao Salgado, Ansel Adams, Martin Parr


  • fotrsapka  (15.06.21 23:03:19) 
[]

Bu kadar yoksullukta yaşayamazdım diyor musunuz?

Sınırın ne olduğu önemli değil, böyle bir soru dahilinde yoksulluk kişiye göre değişebilir. Merak ettiğim kafanızda sınır olup olmadığı.




 
yaşayamayıp ne yapacaksın ki? yaşayamam diye bir şey yok. açlıktan yemek bulamayıp ağzına çakıl taşı atar yine yaşarsın.


  • bohr atom modeli  (08.06.21 20:03:24) 
bu biraz "ne kadar intihara meyillisiniz?" sorusu olmuş. @bohr'a katılıyorum. mal mülk içinde yaşarken iflas edip 1 ekmeğe muhtaç insanlar bile yaşamaya devam ediyor. dünya hali. yaşarsın bir şekilde.


  • ilgeru  (08.06.21 20:14:19) 
insan her şeye alışıyor.


  • gmzo  (08.06.21 22:30:04) 
Allah yaşatmasın ama her koşulda yaşarım. Size suç ve ceza'dan şu parçayı bırakıyorum;

Raskolnikov yürürken, "Acaba neredeydi?" diye düşündü. "Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu, ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: 'Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek fırtınayla sarılmış vaziyette yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse, o şekilde yaşamak, şu anda bir saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir?' Yeter ki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!.."
  • kaptan maydanoz  (08.06.21 22:38:34) 
yasiyorsunuz. yasaniyor.

issizdim, cocuk vardi, iliklerime kadar nefret ettigim bir ulkedeydim, pirinci yagi gunluk aliyordum, 1 olcu yag, yarim kilo pirinc, o ogune yetecek kadar. o siralarda cok garip bir sekilde birini tanidi esim, o adam tanidikliga mahsuben ne zaman urununu satmaya gitse bize de mutlaka 2-3 kilo birakirdi. Aldigimiz pirince onlar eslik ederdi. O adam bizim durum duzelmeye baslayinca o urunden ekmez ve pazara cikmaz oldu. Garip dedigim kismi buydu.

Fakir bir ulkedeydik, bakkallar olcuyle azar azar yag satmaya, yarim kilo pirince bir avuc fasulye tartmaya alisiktilar. Turkiye'de doverler herhalde sizi.

Insan adapte olur.
  • 2oda1salon  (09.06.21 14:11:09) 
[]

Yatakta yaşanır mı?

Son zamanlarda bu alışkanlığım iyice yapıştı üzerime ve artık yatakta yaşamaya başladım gibi hissediyorum. Mesela kahvaltımı yaptım ve şimdi kahvemi alıp kitap okuyacağım yatağa yöneliyorum hemen, çalışırken yatak, film izlerken yatak, dur utube'a bakayım yatak... Yatağı toplayamaz oldum. Evde yalnız yaşıyorum ve yatak, yatak odasında. Çalışma odası var, salon var ama ben yine yatağa gidiyorum. Verimlilik açısından da bir şey değişmiyor gibi zaten masada da verimli çalışamıyorum ama hoşuma gitmeyen bir tarafı var.

Siz ne düşünüyorsunuz, var mı böyle huyunuz?


 
psikoloji uzmanları yatağın yatmak için kullanılmasını öneriyor ama bana göre bir sorun yok.

bildiğim kısım beden olduğundan onunla ilgili yorum yapabilirim. vücut sağlığın açısından sürekli uzanır durumda olmak pek iyi değil. yatakta ve kimi zaman oturuyor kimi zaman yatıyor kimi zaman köpek pozisyonunda duruyorsan yine sorun yok tabii. sabit kalmak kötü.
  • d e j i n  (05.06.21 10:14:25) 
Yatak yatmak icindir desturuylaym yasiyorum :D yatakta yemek asla yemem, bir sey icmem. Ha toplamiyorum da ama her seyi tek yerde yapma fikri irrite ediyor. Evde pijamayla da oturmam mesela.


  • kuehles blondes  (05.06.21 10:23:04) 
Valla yaşanmaz bence. Hani ben de sabahları yataktan çıkmakta zorlanıyorum, tel karıştırıyorum falan ancak her şeyi yatakta yapma boyutu da ayrı bir olay bence

Haa ev küçüktür, stüdyo daire tarzındadir ve pek eşya yoktur o ayrı. O zaman bir mecburiyet olayı olur ancak onun ötesi biraz sıkıntılı bence. Kendini düşünmüyorsan yatağı düşün, o kadar üstüne gitme.
  • j r r tolkien hayrani  (05.06.21 10:46:09) 
İnşallah evlenince düzelirim ya. Aynı dert bende de var.
Yatakta çay kahve içmek mi dersin meyve sebze yemek mi istersin. Film YouTube ayip film hepsi yatak. Düşünmek için yatak

  • allah yazdiysa bozsun  (05.06.21 11:56:32) 
Çevremde birisi böyle dese depresyonda mısın bir doktora git derdim.


  • zoghurt  (05.06.21 12:48:17) 
Takinti etmissiniz bence cok rahat bi koltuk olsa belki salona yonelirsiniz yatak gibi yayilabileceginiz bi koltuk? mevzu sadece yatmak degil yatak odasindan ayrilmamak


  • ala09  (05.06.21 13:08:44) 
www.cnbc.com
Şu haber geldi aklıma.

zoghurt +1
  • kobuzchu kiz  (05.06.21 13:20:55) 
Zoghurt +1. Yatak size tam olarak ne ifade ediyor? Güvenli alan? Konfor alanı? Sığınma ihtiyacı? Korkular, sorumluluklardan kaçınmak? Bu öyle basit bir durumdan öte bir şey gibi görünüyor biraz.


  • Phoebe  (05.06.21 13:21:19 ~ 21:57:35) 
Yok. sabah 5 gibi çıkıyorum yataktan akşam da 22.00 gibi giriyorum. Yatakla münasebetim bu kadar. Başımı koyunca uyurum, saat çalınca kalkarım. Yani bu bağımlılık gibi bir sey değil ki, çalışmak için masaya gideceksin, bir iki hafta yapınca zaten düzelir her şey.


  • velvetmorning  (05.06.21 13:25:19) 
[]

Dermarollerı düzgün kullanamadım mi acaba?

Gözümün yan tarafı şakak bölgemde 10 senelik yüzeysel sivilce izleri var. Bunun için 1 mm dermaroller aldım ve dün ilk defa yaptım. Akşam yaparken normal derecede acıdı ve epey kızardı o bölge. Şimdi bakıyorum hiçbir kızarıklık, acı, yaptığıma dair emare yok. Acaba daha fazla mı bastırmalıyım, siz nasıl yapıyorsunuz?




 
Hayır hayır sakın daha fazla bastırmayın, 1 mm göz kenarı için yeterince kalın zaten.

Yaparken acır, kızarır ve sonrasında hiçbir şey kalmaz. Normali bu zaten. Ben şu şekilde uyguluyorum:

1) Dermarollerı dezenfekte edip birkaç sn bekletiyorum. Sonra sudan geçirip kuruması için sallıyorum yine bekliyorum biraz.

2) Dermarollerı yıldız olacak şekilde yani hem yan hem dikey hem çapraz sürüyorum. O bölge bittikten hemen sonra serumu sürüyorum (Siz de sürüyorsunuz değil mi yoksa etkisi pek olmaz?) - Tekrar dezenfekte edip kaldırıyorum.

3) Tüm yüzü bitirip serumladıktan sonra hiçbir şey sürmüyorum. Ertesi sabah sadece suyla yıkayıp La Roche B5 krem (Bepanthen, Madecassol gibiyoğun bir krem olur) sürüyorum iyileştirmeyi hızlandırması için.
  • jacque  (08.05.21 10:01:40 ~ 11:11:09) 
Teşekkürler detaylı cevabınız için. Çok fazla serum var ve ne kadar etkili olduğu da tartışılıyor o yüzden hala karar veremedim, dün sadece her zamanki nemlendirici kremimi sürdüm.


  • Piukh  (08.05.21 10:29:33) 
Fazla bastırarak kullanmayın. Eşim saç dökülmesi için kullanmıştı. Biraz fazla bastırmış ve bütün kafası şişmişti. Kabakulak olmuş gibi ama inanılmaz korkmuştuk. Bir sürü ilaç kullandı toparlamak için. Dermatolog tavsiyesine uyun bence, doktora danışmadan kullanmayın derim.


  • hrvl  (09.05.21 00:20:49) 
[]

Eskişehir'de lise edebiyat hocası olan genç şairimiz

Bundan yaklaşık 10 sene önce kendince popüler olan, Tumblr Twitter gibi mecralarda sözleri kırpılan bir şairidi kendisi. Ankara'da üniversiteyi okuduğunu hatırlıyorum. Neydi adı ya?




 
ali lidar mıydı


  • freebird5406_2  (25.04.21 14:59:52) 
Oh be, çok teşekkür ederim. Huzura kavuştum şu an.


  • Piukh  (25.04.21 15:00:32) 
[]

Bir doğu avrupa filmi?

2 adam vardı, ne olacağını bilmeden bekliyorlardı. Sanat filmi niteliğinde, gayet yavaş akan bir filmdi. Adamlardan birinin yemyeşil bir çayırda gökyüzünü izlediğini uzak plandan bir görüntüsü var aklımda ama filmi bulamadım bir türlü. Neydi ya?




 
valla no man's land olabilir mi acaba?


  • bohr atom modeli  (14.02.21 22:57:01) 
Olaylı bir film değildi. Tarkovsy filmi gibi şiirsel, kapalı bir anlatımı vardı ama modern bir film olduğu belli. 2000'lerden sonra çekilmiştir. İsmi de rusça gibi bir şeydi ama polish falan da çıkabilir.

Üzerinde bıraktığı etki; leviathan, the return filmlerine benziyor. İçeriği kastetmiyorum.
  • Piukh  (15.02.21 14:50:05 ~ 14:53:46) 
[]

Sevgilinin kafasına yastıkla vurmak

Evvel zamanda bir akşam eski sevgilimle oturuyoruz. Herkes kendi dünyasına dalmış yaşıyor. Mutfağa gidip çay almak için koltuktan kalktım ve geçerken gözüm muhtereme takıldı. Mıknatıslı küçücük halkaları lego gibi birleştirerek şekiller yapmaya çalışıyor ama dünyadan koparak dalmış gitmiş, saçlar birbirine karışmış, üzerinde pijama. Bir an çok tatlı geldi, içim bi' kabardı, küçük çocuğu dişlemek istersin ya öyle yükseldim. Wes Anderson filmindeymişiz gibi her şeyin rengi birden pastelleşti, duvar kağıdında japon kiraz çiçekleri filizlendi (duvar boyalıydı.) ve tam o anda gözüme, arkasından kenara doğru kaymış kırlentin ucu ilişti. VEEE, evet, ucundan tutup bir anda çekerek pat diye (tatlı sert) vurdum kafasının arkasından...

Tam yaşadığım rahatlama ve tarık akan munzırlığında kahkahamın ilk harfleri ağzımdan çıkıyordu ki, bedenini hiç kıpırdatmadan ve yüzüne savrulan saçlarını çekmeden dönüp tokat yemiş şaşkınlığındaki gözleriyle ''ne kadar salak salak işler yapıyorsun ya, hayır komik mi, bunun normali-kaç yaşındasın sen...'' diye baktı, baktı, baktı. Ben bozuldum; ehe mehe, çok tatlısın, dayanamadım, tamam tamam yok bir şey diye kaçtım mutfağa. Elimle kavgaya tutuştum, ''çok tatlısın amk hııı'' diye küfür ettim kendime, bir daha yapmayacağıma ve bozulduğumu belli etmeyeceğime yeminler edip kendimi ve en çok da onu cezalandırdım.. :) Öyle işte, bu da böyle bir anım.

Neyse şimdi soruyorum size Romalılar: Yorumunuz nedir bu olaya, size yapılsa tepkiniz ne olur, yapar mısınız? Ve kaç kardeşsiniz? (sessizce genelleyeceğim çaktırmayalım.)

 
vurmalı şakalar bende de ters tepiyor. sakin kalmaya çalışsam da içimden söverim. hani gıdıklama, makas alma vb şeyler olsa neyse ama vurmak nedir hakikaten... neyse, ben yapmam. yapan olursa uyarırım. yapmaya devam ederse adios. vee 3 kardeşiz.


  • hazen  (25.01.21 21:04:59) 
siz erkekseniz ve sevgiliniz kadinsa verdigi tepki cok ucuk degil.


  • hot potato  (25.01.21 21:09:49 ~ 21:16:45) 
Ben yapmam, bana yapılmasından da hoşlanmam. O kadar tatlıysam gelsin öpsün fln. Yastıkla vurmak nedir. Hiç komik de değil. Az bile tepki vermiş.
Tek çocuğum.

  • pati  (25.01.21 21:11:30 ~ 21:11:54) 
Ben kadın tarafının ve boole pis yonlerim var, kimsenin de hoşuna gitmiyo aasdf. Yani yastık da geçirmedim kimseye gerçekten Allah'ını sasirtabilir insanın. Bazen şaşkınlık+acı bir araya gelince çok güçlü bı tepki oluyor, sevgilinizin sonradan o kadar buyutmedigine eminim. Ben genelde karşı taraf istendiği halde gıdıklama, ısırma, enseye göre şaplak gibi şeyler yapıyorum ve evet 4 kardeşiz.


  • red g  (25.01.21 21:22:54) 
Aynı durumda hafif şekilde ben de yapardım ama cıvıtmam, karşı taraf da yapabilir. Kardeşim var.


  • reactionic  (25.01.21 21:24:24) 
Hoşlanmam. Yapmam ve yaptırmam. 4 kardeşiz.


  • ruhen hastayim ben  (25.01.21 21:29:12) 
kafaya vurmak kadar can sıkan bir şey yok. isterse dünyanın en tatlı ve naif şakası olsun


  • esref  (25.01.21 21:48:42) 
Hiç hoş değil. Mutfağa kaçmak neymiş. Sırnaşıp affettirmen lazımdı kendini. Sen de dizinle kafama vur ödeşelim falan demen lazımdı.


  • IncredibleMau  (25.01.21 21:55:58) 
vur ama kafasına ya da sırtına (bu şimdi aklıma geldi, bu da sinir bozabilir) vurma.

evet, kafaya vurmak gerçekten çok sinir bozuyor. kim yaparsa yapsın.

erkeğim bu arada. tek çocuğum. ama bunu ilkokul, ortaokul, lisede de yaşıyor erkekler, illa ki kardeşin sana vuracak diye bir şey yok. kızlar yaşamıyordur tabii pek.

bir de iyi ki yastıkla vurmuşsun. eğer çıplak elle vursaydın x2 puan kazanırdın, haberin olsun bir dahakine :) ben çıplak elle vurulmasına daha çok uyuz oluyorum ama belki bu kişiye göre değişir.

peki niye öpmek, sarılmak vs. yerine vurmak aklına geldi ki madem çok sevimli görünüyordu? :))
  • ahm1  (25.01.21 21:58:34 ~ 22:09:36) 
takmam ama ben de bi yastık alır savaşırdım :d

sevdiğiniz insan size yastıkla vuruyor abartmayın yahu.
  • jelly bear  (25.01.21 23:07:58) 
Erkeğim. Ben sevmem böyle şakaları. Sadece götünü sık sık tokatlarım sevdiceğin. Ama bana yapılsa da kötü hissetmemesi için çıkışmam. Sadece aşkım çok boktan bir şakaydı sen de kabul et diye psikolojik baskı ile alışkanlık haline getirmesini engellemeye çalışırım.


  • twelfth  (26.01.21 12:18:35) 
Vurmalı tepmeli şakalar benim de her zaman hoşlandığım şeyler değil. İlla vurulacaksa da dozunda, can acıtmadan ve sataşma gibi durumlarda sataşmanın düzeyinin arttığı son noktada abartmadan yapmak gerekir diye düşünüyorum.

Not: bu işin kadını erkeği olmadığını düşünüyorum. kadın vurursa tamam ama erkek yaparsa olmaz diye bir şey bence saçma ve asıl konu değil.
  • henchman  (26.01.21 12:27:57) 
3 kardeşiz hoşlanmam ben de. Bazen kardeşimle birbirimize yastık fırlattığımız oluyor ama kafama vursa hoşuma gitmez. Fırlatma olayı da hoşuma gitmiyor genelde o attı diye sinirlenip atıyorum.


  • eatpraylaw  (26.01.21 12:40:36) 
Herkes yeterince dövmüş ama kelimesi kelimesine pati +1
Çok ters teper. Tek çocuğum.

  • kobuzchu kiz  (26.01.21 14:03:01) 
her gördüğümde kafama vurulmuş gibi hissediyorum

yahu bu kafa kafa! beyin var içinde. jölemsi sıvı var arada.
abartmıyorum kafana ufak ya da büyük darbe alınca dünyan şaşıyor. minyatür bi travma geçiriyorsun. nerede olduğunu kim olduğunu unutuyorsun
  • esref  (26.01.21 14:46:19) 
Bu duyuru bana sunu hatirlatti: evrimagaci.org


  • so weit so gut  (27.01.21 00:23:41) 
[]

İş yerinde mail golleri

Fabrikada üretim mühendisi olarak çalışıyorum. Günümün büyük kısmı aşağıda geçiyor, ofise gelince maillerime hızlıca bakabiliyorum ve bazen atladığım şeyler oluyor.

Bugün ilgiliye kişiye küçük bir mesele dahilinde soru sordum ve hemen "Anlamadım, ben size zaten nasıl olacağını mail atmıştım" diyerek o maili eke, herkesi de cc'ye ekleyerek kucağıma koydu. Hakikaten belirtmiş orada ama atlamışım.

Gün içinde bir sürü dolaylı yoldan mail geliyor bunun gibi cc'ye dünyayı ekleyen arkadaşlar yüzünden, personel işlerinden, diğer departmanların bilgilendirmelerinden... Genelde aklım sahada olduğu için ve telefon yoğunluğum olduğundan dikkat etmeye çalışsam dahi atladığım önemsiz ama bariz şeyler oluyor. Böyle suratıma çarpılınca da içime oturuyor açıkçası.

Evet, derdimi de paylaştım. Siz ne hissediyorsunuz, ne düşünüyorsunuz, ne yapıyorsunuz bunun gibi durumlarda?

 
beyaz yaka hayatını en azından tr için kapattım.
yolu falan da katınca insanların yaklaşık 12 saatleri iş için harcanıyor iş hayatında. her şeye aşırı anlam yükler oluyorlar bir süre sonra. oysa ki saçmalık, kafaya takmayın geçin gidin derim.
bir de iyi niyetli bile olsa bu bir çeşit iletişim eksikliği, o kişi sizden gönderdiği maili kendi kadar özenli şekilde okuduğunuzu vs var sayıyor olabilir. ama var saymak yerine gerçekte nasıl olduğunu birlikte iletişiminiz daha güçlü olsaydı anlayabilirdi..
takmayın, devam edin.
  • jimjim  (03.12.20 20:54:29) 
Bir mesele dahilinde birine bir şey soracaksam, ki bir şey soruyorsam bu takip ettiğim bir meseledir, önce maillerime bakarım ki senin durumuna düşmeyeyim. Genel olarak mail atlamam zaten (senin gibi operasyonel alan çalışanıyım ben de).
Mailimi okumayıp ben hiçbir şey yazmamışım gibi mail atan kişi gıcık olduğum biriyse de sana yapılanı yaparım. Ha sevdiğim biriyse sadece ona yazarım kimseyi cc'ye koymadan. Hassasım biraz, ideali ikimizin ortası herhalde.

Edit: şu gıcık olduğum kişiye aynısını yapma konusunda yanlış anlaşılmak istemem. Bana gelen maile reply to all yaparım, karşı tarafın cc'ye koyduğu kişilere ayrıca ekleme yapmam. Sadece bana yazmışsa sadece ona cevap vermiş olurum.
  • pati  (03.12.20 20:59:55 ~ 21:30:04) 
hiç öyle toksik bir iş yerinde çalışmadım. tipik küçük kafalı, kaostan beslenen 3. dünya ülkesi şirketi kafası. amaç, çalışmak değil birbiriyle didişmek. ondan sonra niye bir baltaya sap olamıyoruz. yabancı bir firmada çalışıyorum, kalkıp yanlışlıkla tatil fotolarımı tüm managerlarıma atsam bile, en fazla alacağım tepki, gülücük falan olur. haa bir tanesi çıkıp malmal başka departmanları cclese, yanlışlıkla oldu niye abartma gereği duyuyorsun? amacın kendini göstermekse işinle göster kendini diye ağzının payını veririm herkes de beni destekler çünkü şirket mentalitesi bunu gerektirir.


  • buenosdias  (03.12.20 21:14:28 ~ 21:15:49) 
ilk mail aranızda, ikinci mail herkese cc li. zaten o maile bakan bu kişinin ne kadar ucuz olduğunu anlar.

ben olsam, evet hatırladım pardon der geçerim. veya hiçbişey demeyip teşekkür edip konuyu kapatırdım. mail üzerinden tartışmak çok saçma geliyor. bi de işin komik tarafı maile cevap vermeyip kalkıp bu kişinin ofisne gitseniz (home office olmadığı bi zamanda) bu kişi hiçbişey olmamış gibi yüzüne gülerek sizi ağırlar, uzun uzun anlatır vs. politik işler.
  • sttc  (03.12.20 21:25:28) 
Belki zaten böyle kullanıyorsunuzdur, küçük bir şey ama etkisi büyük bence. Outlook'ta varsayılan olarak email üzerine tıklayınca otomatik olarak okundu sayıyor. Bunu iptal etme ayarı var ve takip konusunda işe yarıyor. Eğer kullanmıyorsanız bir deneyebilirsiniz.


  • sanal uyku  (03.12.20 22:23:56) 
Umursamayin gereksiz isler, benim de basima gelmisligi var hatta arada mail vs kacirmadigim zamanlarda da oldu. Karsidakinin iletisimsiz bir is delisi oldugunu gosteren bir hareket. Caninizi uzdugunuze degmez klasik beyaz yaka hareketi, tesekkur ederken birebir et elestirip yererken yedi aleme duyur. Hata olunca asla ustune alma iyi bisey oldugunda uzerine yat yedi aleme duyur. Ne yazik ki insanlarin cogu boyle.


  • tuborg yesili  (03.12.20 23:00:40) 
Aynen benim de çok oluyor. Bana gelmedi dediğim mailleri arkadaş tekrar yollayınca anlıyorum ki atlamışım. Küçük bir bebeğim olduğu için bilgisayar başına oturunca en fazla 5 dakikada bir kalkmak zorunda kalıyorum. Dolayısıyla herşey bölük pörçük oluyor. Allahtan anlayışlı iş arkadaşlarım var. Ben görmemişim, özür dilerim diyorum onlar da çok üstünde durmuyorlar.


  • curukturpkokusu  (03.12.20 23:18:16) 
[]

Barfiks sayısını artırmak

Ağır olmasa da düzenli spor yapıyorum ama yıllardır barfiksi takır takır çekemiyorum ve bunu kendime hedef edindim, eve bar aldım.

Zorlayarak 5 set 4 tekrar barfiks çekiyorum ve hedefim 5 set 10 tekrar. Pandemiden ötürü haftada 3 gün evde spor yapıyorum, sadece 1'inde barfiks var. son 3 haftadır hiç gelişme gösteremedim ve artık çalıştıktan sonra kaslarımda yanma olmuyor.

Nasıl yapmalı bu işi? Kapıdan geçip giderken barfiks çekmek işe yarar mı mesela? Dengeyi ve diğer günleri bozmamak için yapmıyorum ama faydası olur mu?

 
cdn.shopify.com
www.google.com

eğer çekerken çok rahatsan şu şekilde ekstra ağırlık ile çalışabilirsin, tekrardan çok zorlanma geliştirir.
  • marlonbranda  (23.11.20 10:07:07 ~ 10:07:36) 
Aklımda var ama önce 5x5'i tamamlayabiliyor olmam gerekiyor diye düşünüyorum. Oraya gelebilsem ağırlık ile 5x5 yaparak ilerleyip kendi ağırlığımla 5x10'a geçebilirim belki ama dediğim gibi bir türlü kendi ağırlığımla 5x5 yapamadım.

5 set olayından mı vazgeçsem ne yapsam.

şıvazanager'in barfiks başlığındaki tüyolarını okudum belki buradan da birkaç şey çıkar diye düşünüyorum.
  • Piukh  (23.11.20 10:56:20) 
Daha sık denemek? Her yaptığında bir fazla tekrarı amaclamak?


  • yarey  (23.11.20 12:08:27) 
Sırt kasların güçlü değil demek ki. Evde 5 kiloluk dambıl ile geliştirmen de çok zor.


  • catch the arrow  (23.11.20 15:14:50) 
[]

Covid Antikor testi

Perşembe günü sabah çalıştığım şirket bu testten yaptırdı. Negatif çıktı ve iki gün sonra ne olur ne olmaz kontrol edin denmişti, ettiğimde yine tek çizgiydi. Bu sabah çöpe atacakken bir de ne göreyim C ve lgM çizgisi çok silik de olsa görünüyor. Yaptırdığım yeri aradım, bir şey yoktur ama devlet hastanesine gidin dedi. Gittim, onlar da muayene edip rahatsızlığınız yoksa test yapamayız, istiyorsanız özele gidin dediler.

Hiçbir rahatsızlığım da yok hakikaten, hatta dün ağırlık çalıştım gayet iyiyim. Bu testlerin bozulma durumu falan var mı, çekmecede duruyordu 4 gündür? Nasıl yorumlamalı şimdi bu olayı?


 
Testin ne kadar güvenilir olduğu hakkında bilgim yok ama antikor testi o anki durumu göstermez. Yani önceden de sıfır belirti ile geçirmiş olabilirsiniz.


  • himmet dayi  (21.09.20 13:55:26) 
15 dakika geçtikten sonra o test sonuçları yalan oluyor eğer şu kan damlatılıp üstüne solüsyon dökülen şeyse, normalde de güvenilirliği çok tartışmalı

başka belirtiniz varsa bilemem tabii
  • passion rules the game  (21.09.20 14:29:34 ~ 14:30:36) 
zaten bu testi neye göre yapıyorlar anlamış değilim.. 2 hafta önce aşırı ishal ve halsizlik şikayeti ile acile gitmiştim. evdeki ateş ölçer 37,5 hatta bazen 38 ölçerken hastanede 36,5 çıktı. acil doktoru öksürük nefes darlığı yok ama her ihtimale karşın sürüntü testi yapalım demişti. İshalim var halsizim derseniz belki size de yapabilirler.


  • jepa  (21.09.20 14:50:41) 
[]

Dekolteye bakmamaya çalışmak?

Ekşi'de de uzun uzun tartışılmış ama yaşadığım olay üzerinden hasbihal edelim istedim.

Geçenlerde bankada işim vardı, gayet güzel bir hanımefendinin önündeki sandalyeye oturdum ve sırasıyla şunlar geçti aklımdan:

-meme mi lan o?
-memintolar da tombiktoymuş.
-bakıyorum galiba ya, dur abazan gibi bakmayayım başka yere odaklanayım
-böyle de çok kastım galiba kadın bu halimden rahatsız olacak şimdi
-Hı?, evet, evet limiti 5000 liraya çekelim. (memeler aşağıda ne yapıyordur acaba, o derin çizgi... Bakmıyoruz aslanım, şhhh, birazdan çıkmış olacaksın..)

İşim uzun sürmedi de bir an evvel attım kendimi dışarı, bu zihinsel mücadeleden kurtuldum ve bildiğiniz rahatlamış hissettim. Şimdi burada bir problem var bana kalırsa çünkü memelere maruz kaldığımı düşünüyorum ve alt tarafı basit bir banka işleminde böyle olmamalı bence.

Kadına da hiç fettan falan diyemeyiz, baya bildiğin masum bir güzelliği olan, gayet doğal, kibar bir hanımefendiydi. Diyemezsin ki memelerin açılmış birader gözümüz kayıyor, kapat şunu. Ne haddime? E ben de dekolteye zevkle bakacak biri değilim, içimden geçse bile gururuma yediremem. Mevzu sadece benle de kalmıyor. Kısacası olayın içinde çirkinlik, kötülük yok bana kalırsa ama var bir sıkıntı.

Ne yapmalı bu sıkıntıyı çözmek için?

 
Orta nokta.
Ayı gibi bakılmaz ama güzelse de hafif bakılır.
Görmek için fırsat yaratılmak ama önüne geldiyse gözü kaçırma zahmetine girilmez.
Bunlari kabullenip hareket edersen pek sıkıntı olmaz.
  • kisa  (20.09.20 12:16:52) 
Gözlerine geniş açı yeteneği kazandırmalısın ve kadının gözlerine bakarken aslında göz ucuyla dekolteye bakmayı öğrenmelisin :)


  • kaptan memo  (20.09.20 12:19:00) 
anadoludan istanbul'a her geldiğimde kendimi günahlar şehrinde gibi hissediyorum 1-2 gün sonra her şey normalleşiyor. meme konusu da bence öyle, normal hayatta az karşılaşıldığı için bir anda önüne çıkınca erkek kişisi lan ne oluyor diyor. o yüzden yapacak bir şey yok bence.


  • aziz dostum jack  (20.09.20 12:20:05) 
Bir kadın olarak güzel meme ve popoya ben de bakıyorum imrenerek. Benim de elimde değil. Bazen kadınlar da erkeklerdeki uygunsuz durumlara bakıyor, gözü takılıyor. Yapacak bir şey yok galiba. Çözümü olan söylesin.


  • gelmeistemem  (20.09.20 13:18:22) 
Her şey +1

Haha öğreneceksin young padawan.

Meme önemli abi. Bunun içgüdüsel bir şey olduğunu düşünüyorum.

Göğüs dekoltesine bakmamayı başarabilme skilli bir erkeğin skill ağacında en olmazsa olmazlardan biridir.

Pozitif etkisi olduğu da doğru bu arada. Göz temasını bozma, konuya odaklan, dahil ol soru sor falan işte öyle durumda. Çünkü erkek beyni nihayetinde. Pasif dinleme modundayken tek odak meme oluyor.
  • Giovanni Pipitto  (20.09.20 14:46:12) 
Mevzu ben değilim arkadaşlar, olması gereken doğru tavır ne onu düşünüyorum.


  • Piukh  (20.09.20 15:01:08) 
ben bakıyorum hoşuma giderse. açana bakarım arkadaş. net


  • dafuq  (20.09.20 15:06:08) 
ben bakmiyorum bakmadan da yapabiliyorum dogrudan sol gozunun icine bakarim hep. gecen bir yerde okudum megerse sol gozune bakmak seninle sevismek istiyorum demekmis.
kas yaparken goz cikariyormusum..

  • turbo sadık  (20.09.20 15:10:16) 
önce şunu bırakayım

imgyukle.com

alışma meselesi bence. yoksa istediğin kadar zorla olmaz. ülke ne zaman 80'ler 90'lardaki gibi çıplaklığın sıradan olduğu günlere döner o zaman gözler kaymaz.
  • heidi'nin dedesi  (20.09.20 15:51:36) 
Ben de şunu bırakayım;

2.bp.blogspot.com

Göz teması, göze uzun süre baktıysanız arada küpeye filan odaklanın, elinizdeki evrağa bi bakıp geri göze odaklanın, telefona bakıp geri göze odaklanın.

Yani göz teması kurarken arada gözü dinlendirmek için başka noktalara bakıp geri gelin.

Ya da raad olun ve bakın, ne var bunda ya aslında çok normal. Bİr masaya her renk şekerleme koyup da çocuğa "bakma onlara, çevir kafanı" demek gibi bir şey bu. Hiç adil değil hanımlar.
  • John Bloor  (21.09.20 11:44:51) 
123  Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.