Ekşi Duyuru

yky'de zaten etiket üzerinden %20 indirimli tüm kitaplar. yetiyorsa.

Evet hatta bende kart vardı onu gösterip alıyordum doğrudur iş bankasında da var bu olay

İnternette daha bile ucuza bulabilirsiniz

yaz sonuna kadar yatar

kredi eylül dahil yatıyor, ekim kasım aralık yatmaz.

çalışma alanı da önemli tabi ama iktisadi idari bilimler bence daha forslu.

(sadece yorum)

maliye iktisat isletme kamu yonetimi ceko okuduysan iibf

uluslararasi ya da siyasal okuduysan siyasi

iktisadi idari bilimler fakültesi yazdırın. bu sizin sadece siyaset bilimi uluslararası ilişkiler yada kamu yönetimi değil iktisat ve işletme dersleri de aldığınız izlenimi verir. ki almışsınızdır da. mesela dikkat edin kariyernet vb özel sektör işi ilanı veren yerlerde mühendislik yada iibf mezunu kullanımı geçer.
her seferinde siyasal bilgiler ama öncesinde bla bla açıklaması yapmamış olursunuz iş görüşmelerinde.
ha kamu yada akademisyenlik istiyorsanız çok farketmeyebilir.sonuçta transkriptte aldığınız dersler yazıyor akademi jürisi bakacak olursa. kpss yi bilmiyorum.

edit: uluslararası yada siyasal okuduysan da iibf tabiki (iktisadi ve "idari" diye boşa denilmiyor

İİBF

akıllı telefonun var mı?
var, ve android ise şunu kur
play.google.com

iphone ise şunu
itunes.apple.com

böylece istanbulu rahatçana gezersiniz

42t bahçeköy taksim
22re kabataş sarıyer
25e sarıyer taksim
Dt1 dereboyu taksim
Dt2 yine dereboyu taksim birisi şişliden gidiyor hangisi unuttum

Sanırım böyleydi. Küçük hatalar olabilir.

Ortaköyde house cafe, gloria falan hala duruyorsa güzeldir. Boğaza nazır kafepi var. Mantıcı iki tane biliyorum. Kazıkçı saçma sapan kafe esnafı da var. Dereboyu sahil yolu arasında kalan kahvaltıcılar ve kafeler sokağı da şirin bi yerdir. Küçücük bi yer zaten gezinseniz bulursunuz kendinize göre bir yer.

25e sarıyer taksim boğazdan giden, 22re de istinye dereiçi kabataş isi sanırım. İettden araştırınız. İnsanoğlu hata yapar.

olivium outlet var galiba en yakını o, bir de marmara forum var yine o civarda.

Olivium denilebilir. 15 20 dk yurunur ama.

maç sonuna kadar orda mı olacak? 10 da kapanır.

ne kadar geçirirse o kadar iyi. daha sonra mümkünse çıkıp başka bir yerde çay kahve içebilir.

marmara forum'da bazı kafeler ve sinema açık.avm kapanmıyor yani

abi üsküdara bırak sonra maç çıkışı direk marmarayla 15 dakkada ordasın.

hayatımızı sürdürebilmemiz için gerekli para fakat para herşey değil. başka şekillerde de mutlu olabilirsin.

Zenginlikle mutluluk paralel gitmiyor. Zaten bu işin sonu yok. Senin zengin gördüğün adamın da kendine göre zengin görüp özendiği kimseler var ve olacak.

fakir ve mutsuz olup normal mutsuzluğumun yanı sıra bir de para derdi çekeceğime zengin ve mutsuz olmak isterdim. zenginler için hayat çok mu güzel bilmiyorum ama kesinlikle fakirlere olduğundan daha güzel :(

insan fıtratı kesinlike böyledir, elinde olmayan ile mutlu olacağını düşünür. para, sevgili, evlilik, sağlık, eğitim vs. o yüzden kendini bu meseleleri düşünmekten alıkoyup bulunduğun şartlar altında en iyisini sergilemeye çalışmalısın.

ilkokul mezunu zengin bir adamın, üniversite mezunu, para olarak kendinden çok alt kademede çalışan birinin eğitimini kıskandığını görmek beni bu düşünceye sevk etmişti.

Teselli gibi olacak ama herkesin derdi var. Para da herşeyi çözmüyor.Bence en önemlisi aile huzuru.

Ama tabi para çok şeyi de çözüyor. Geçenlerde sözlükte popüler olan bir video vardı. m.youtube.com

Parayı da harcamayı bilmek lazım. Davar gibi yaşayan çok zengin var.

valla hiyerarşi belli, önce fiziksel ihtiyaçlarını doğru düzgün karşılayabileceksin. para her daim mutluluk getirmese de, böyle bir gerçeklik de var. akşam yemeğine para bulamayan, akan çatısını onaramayan adama anlatırsınız yoksa paranın mutluluk getirmediğini.

ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, lüksü sağlayabilen gelir için ise göreceli yaklaşılabilir bana göre. her zaman mutluluk getirmez, ancak gelmesi için uygun ortamı genelde yaratır.

o "zengin" insanların sağlık dışında ne dertleri var bilsen kafayı yersin. elindekiyle mutlu olmayı bilmek lazım. zira konu maddiyatsa her zaman senden daha önde birileri var.

mayaa +1 paran olunca kafanı dağıtacak şeyler bulabilirsin ayrıca oyalanırsın.

bence güzel. "paran olsa daha fazlasını istersin, yine mutsuz olursun" da fakir tesellisinden başka bir şey değil. bu kişilik özelliğidir. parasızken de mutsuz olursun, zenginken de. ama bu kişilik özelliğine sahip değilsen, eline para geçtiğinde mutlu olabilirsin. para=mutluluk düşüncesi elbette ki sağlıklı değil ama ben param olsa eminim çooook daha mutlu ve farklı yaşardım.

en basitinden, sağlık sorunum için en kral hastaneye ve doktora gidebilirdim. bu benim için eziyet olmaktan çıkardı çünkü arabam da olurdu, atlar giderdim. veya taksi tutabilirdim, otobüsle falan uğraşmazdım. ne bileyim avrupa'da okuyabilirdim, çok kaliteli bir bilgisayar alıp istediğim oyunları en yüksek kalitede oynayabilirdim, vesaire.

bu demek değil ki hep mutlu olacağım. ama şimdikinden mutlu olacağım amk orası kesin. o zaman da "neden havuzlu villamız yok" diye düşünürüm belki ama bunun için oturup üzülmem. şu an parasız olduğum için üzülüyorum. anada bi şey yok babada bi şey yok benim ne bok olacağım belli değil hayatımda bin lirayı bi arada görmedim daha. para iyi, para güzel. kazanmak için kendini kaybetmediğin sürece, para nefis.

ben asosyalliğimden sokağa çıkmıyorum. bıraksalar 170 gün evde kalırım, hiç de aramam sokağı falan. sırf para yüzünden kim milyoner olmak ister'e başvurdum, çağırdılar mülakatına da gittim. düşün parayı ne kadar seviyor ve istiyorum. şimdi kimse "250 bin liran olsa yine mutsuz olurdun sen" demesin, alnını karışlarım. nah mutsuz olurdum.

İşe giderken 15 dakika yokuş çıkmayıp otobüse binmeyip üstüne ter kokusu çekmeyen, arabasının klimasını ve jazz radyosunu açıp rahat rahat takılan insan bunları yaşayan insandan daha mutludur.

Çok zenginlik durumunu bilemiyorum, ama bir minimum var.

der meister hislerime tercüman olmuş. sonuna kadar +1
pollyanna'cılıkla hayat nah geçer afedersin. bak ben düşününce gayet minimal şeylerle mutlu olabilen bir insanım ama minimal şeyler bile para ister.

misal evimde çayımı alıp kitabımı okumayı çok severim. ne kadar basit, güzel bir mutluluk değil mi? ama kazın ayağı öyle değil işte. o kitap bile pahalı. ben ayda 3-4 kitaba para ayırabilmek için hesap kitaptan canım çıkarken zengin insan kendine istediği gibi kitap alır, kütüphane döşetir.

yani şu hayatta zevk alınacak küçük şeyler bile fazla paran olunca daha güzel.

hiçbir zaman çok zengin olmadım, ama yine de kendimden örnek vermek istiyorum.

yurtdışında işçi ailesinin çocuğu olarak büyüdüm. babam postacıydı, annem market çalışanı. ayda bir mc donald's çocuk menüsü dışında dışarıda yemek yemek nedir bilmezdim, her istediğim alınmadı, kutu gibi bir apartman dairesinde kiracıydık. çok da mutlu bir çocukluk geçirdim.

15 yaşında türkiye'ye taşındık. annem ve babam yurtdışında emek emek çalışıp türkiye'de yatırım yaptılar. bodrum katı hariç 5+1 evimiz oldu, ufacık iki kapılı araba yerine jeep'e binmeye başladık. öyle para savuracak bir gelirimiz yoktu ama ortalama üstü yaşıyorduk artık. bunlara sahip olmak lise yıllarımda ekstra bir mutluluk sağladı mı bana? hayır.

üniversitede lisans eğitimim sırasında param bitti dediğim zaman gönderdiler, ama delicesine para harcamadım hiç. durumumuzun fena olmadığını bilen bazı arkadaşlarım buna şaşırdıklarını söylediler hatta. bana hep saçma geldi, iki tane daha eğitimi devam eden kardeşim var, para öyle kolay kazanılan bir şey değil (hak/haram yenilmezse), ailem senelerce zar zor geçindi, sorumsuzca para harcamak ne haddime? yine de o yıllar oldukça mutlu geçirdiğim yıllar oldu.

şimdi yüksek lisans yapıyorum, part time çalışıyorum. elime geçen para çoğu kişinin istanbul'da yaşamaya yetmeyeceğini düşüneceği miktarda. ama para yettiği gibi, 3-5 kuruş arttırıp kenara bile atıyorum. iş-ders arası koşuşturuyorum ve mutluyum. beni mutsuz eden şeyler parayla alınabilecek şeyler değil. toplumun hayatımla ilgili dayatmaları, insan haklarını başka ülkede aramaya giderken denizin ortasında ölen 700 kişi, sevgilimle aramda mesafe olması beni mutsuz edebiliyor. yoksa boğazda bilmem ne kadara yemek yememek, bmw araca sahip olmamak değil. böyle şeylere sahip olmak pek umurumda değil açıkçası. çadırda yaptığım üç günlük tatilden, bir hafta 5 yıldızlı otelde yaptığımdan çok daha fazla keyif alıyorum örneğin.

beklentilerle, harcama alışkanlıklarıyla ve bilinçli tüketimle alakalı. insanlar sıkıldığı için her sene yeni kaban, bot, bilmem ne alıyor. bilmem kaç tane çanta, ayakkabıya sahip. her yeni iphone için sıraya giriyor, aslında hiç de durumları olmadığı halde. ne için? dayatılan tüketim algısı ve buna bağlı mutlu olma imajı için.

daha fazlasına sahip olmak mutluluk getirmiyor. barınma, sağlık, gıda gibi temel ihtiyaçlar elbette önemli. ama karnın doyduktan sonra, ıspanak yemişsin, havyar yemişsin çok da fark etmiyor:)

Zenginlerin en büyük avantajı bence üzerlerinde çaresizlik baskısını hissetmemek , kafanın rahat olması , bu bakımdan yediğin içtiğinin önemi yok hayat çok güzel oluyor tabi.

şöyle açıklayayım :

daha fazla parası olan böyle bir sistemde her zaman daha mutlu olacaktır. ve evet, tr gibi bir ülkede zenginler için hayat seni rahatsız edecek derecede güzel denebilir, çünkü arada rahatsız edici bir derecede uçurum var. buradaki ülke faktörü önemli, en mutlu ülke istatistiklerine bakarsan büyük ölçüde vergi veren danimarka, isveç gibi ülkelerin en üst sırada olduğunu gözlemlenir.

öte yandan bir insanın maddi durumu ne olursa olsun o insanın nasıl-ne yaşadığını bilemessin.

sen standart türkiye koşullarında hayatın fena olmadığını söyleyen herkese küçümser gözle bakmaya başladığını söylemişsin. bu düşünce durumundan kurtulmak için daha iyisini isteyip onu kovalayabilirsin. başka şekillerle mutlu olabilirsin diyenlere kulak asma. istediğin şekilde mutlu olursun, bu da onu kovalayıp gerçekleştirmekle olur.

ne kadar zengin olursan ol hamburgerin tadı değişmez bill gates

ne kadar zengin olursan ol sevişmenin tadıda değişmez.
ne kadar zengin olursan ol doyduysan aynı hissi paylaşırsın

ulaşamadığın ve arzuladığın şeyler aslında ulaştığında seni o kadar da memmun etmeyecektir. temel ihtiyaclarını karşılıyorsan senden kralı yok.

zengin olmak var zengin olmak var tabi bir de.

zengin olup, kendine senin ayırdığın kadar vakit ayıramayan ve senin kendine ayırdığın vakti kıskanan binlerce insan bulabilirsin.

dan bilzerian tarzı bir zenginlikten bahsediyorsak ona imrenmeyecek insan yoktur.

edit:dünyadaki en mutlu insanlar hintlilerdir 80 milyondan fazla fakir insan var (günlük 1 $ ile geçiniyorlar)

saglik sorunlari yok ise zenginlik mutluluk getiriyor arkadas ne derse densin. ama zengin insanlarin zenginliklerini devam ettirmek icin harcadiklari caba ise zengin olmayana karsi daha cok komplike bence. onun icindir ki hep zeki insanlar zengin oluyor bu dönen carki daha iyi kavrayabildikleri icin.

www.youtube.com

schönberg, webern, brod, enescu, albord falan bak bunlara.

bir şey göstermek zorunda değilsin. gerçekten kalacağın adresi söylemen yeterli. pasaport polisine o çıktıyı gösterip neden yalan söyleyesin ki.
vizeyi almışsın zaten.

yurtdışına çıkarken hiç sormadılar bana nerede kalacaksın diye. ingiltere'ye girerken sadece ne için geldiniz dediler, anlattım sohbet ettik kadınla o da doctor who hayranı çıkmıştı. sonuçta kontroldeki görevli senin otel rezervasyonunu nasıl bilsin?

Bir Database'den bilgilere ulaşabilirler diye düşündüm. Türkiyedeki gibi kalacak listesini polise iletme olabilir bu son terör saldırısından sonra çeşitli bilgileri kontrol edebilirler filan. Bilmiyorum. Her şey yolunda olmaz.bir problem çıkar diye düşünüyorum hep :/
Teşekkür ederim cevaplar için.

herhangi bir ülkeye girerken gayet nerde kalacağını sorabiliyorlar. başıma gelmişliği var ordan biliyorum. yanımda kalacağım arkadaşın adresi olmasa problem çıkacağından %100 eminim hatta. kalacağım adresi de bir yerlere kaydetti üstelik. tabi bir kez başıma geldi o kadar çıkış arasında ama sormazlar diye bir şey yok, sorabiliyorlar. vize başvurusunda ne gösterdiğini bilemezler yalnız, sen kız arkadaşında kalacaksan onun adresi bulunsun yanında, onu gösterirsin.

kardeş selam.

2013'te aynen senin yaptığın şekilde booking.com'dan çakma rezervasyon yapıp vize aldım.
vizeyi aldığım gün rezervasyonu iptal ettirdim.
ispanya'ya, portekiz'e gittim geldim.
bir Allah'ın kulu da kalacak yer neresi falan diye sormadı.

Konsolosluk vizeyi verdikten sonra ordaki sikko memurun sana neyi sorup sormadığının bir önemi yok. Gitsin Konsolosa sorsun göt lalesi.

Kaldı ki kimse bir şey sormaz sana.
Rahat ol.

Korkutmak gibi olmasın ama sizi ülkeye sokup sokmamak pasaport kontroldeki görevliyle alakalı. Vizeniz olduğu halde sizi ülkeye almama hakkına sahip. Ama bu ihtimal çok çok çok küçük. Onun için bence siz gerçekten kalacağınız adresi yanınıza alın, sorarsa o adresi söyleyin ama ya hiç sormaz ya da sorsa bile bi adres gösterince hemen geçirir. İyi yolculuklar

Bodrum Yalıkavak bu yönden incelenmeye değer. Halikarnas Balıkçısı ile birlikte.

"Yokuş başına geldiğinde
Bodrum'u göreceksin,
Sanma ki sen
Geldiğin gibi gideceksin
Senden öncekiler de böyleydiler,
Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler..." (Halikarnas Balıkçısı)

Ben 20 yıldır gidemiyorum, yüreğim kaldırmıyor. Evde bir kolyem var deniz kabuklarından yapılmış. Köyün yerlisi olan babamın çocukluk arkadaşı yapıp hediye etmişti. Bir o var elimde bir de anılar. Balıkçı doğru demişti, aklını bırakmadan dönülmezdi, lakin o zamanlar için geçerliydi. Şimdi ne haldedir bilmiyorum, bilmek istemiyorum.

inalkgo.wordpress.com

mühim olan seni buraya bağlayan bir şey olduğuna onları ikna etmen. iş olur, okul olur vb.

ilk olarak sakin olmak lazım.
vizeyi almanız için konsolosluğa ülkeye geri döneceğinize dair kanıtlar sunmanız gerekiyor. okuyorsanız okul, çalışıyorsanız iş için geri gelecem demek için.
öğrenci iseniz mektubunuzda okul tatilimi geçirmek için gidiyorum diyin.
niye öğrenci iseniz fazla bi paraya sahip olmanızı istemiceklerdir. burs alıyorsanız gösterin. part time bile olsa çalışıyorsanız gösterin.
daha önce yurtdışında olmanız bence avantaj. bunu mektup üzerinde belirtin.
tüm rezervasyonlarınızı göstermeyi de unutmayın.

not : daha önce hiç schengen vizesi almadım ama 2 kez ingiltere, 1 kez de amerika vizesi aldım. ikisinde de hesabımda 1100 tl civarında para vardı. öğrenci olduğumu ve part time çalıştığımı gösterdim. herhangi bir sorun olmadı.

müslüman kardeşler
yeşiller hareketi
scientology

kara panterler

antimilitarizm-vicdani redd
lgbt hakları hareketi
68 kuşağı,
ülkücü hareket,
nükleer karşıtı hareket
tekel direnişi
balkanlardaki etnik çözünürlük hareketleri
bunlar son yüzyılda açığa çıkmış bir kısmı 50 den sonra deri evrilmiş hareketler. tekeli günümüze daha yakın olması açısından spesifik diye yazdım.

ınternette vıdeolar oluyor ben kendım acmıstım seyredıp. youtube de falan bı ara ıngılızce olarak

Gündüz gözü "SAT komandosu"nun tinerci tarafından bıçakla öldürülebildiği bir yer, biz sıradan vatandaşlar için hiçbir vakit güvenli adledilemez. Büyük bayram sokak, nadide taksimimizin bir kaç göt deliğinden birisine tekabül eder. Her vakit tehlike vardır. Naçizane tavsiyem, özgüvenini zaafiyete düşürmemesi namına; Eğlence işini Beşiktaş, Ortaköy ve civarındaki mekanlarda icra edip, cihangir taraflarındaki hostellerden birisine taksi ile dönmeniz üzeredir. Görece travmatik bir vakayı henüz atlatmışken, kendini beş dakika bile tehlike de hissetmen (gayet anlaşılabilir olarak) tüm geceyi boktan bir şekilde bitirmene sebep olabilir. Böyle yerlerde zaman mefhumu işlemez.

gece 11.30 dan sonra her saat aynı taksimde..ama 3.00 gibi millet içmeyi bitirip evine dönüyor olduğundan biraz daha riskli. Daha göz önünde olan bir yerde kalırsanız o tarz sorunlar yaşamazsınız. Büyük bayram sokak tam tarlabaşı. Orası gündüz de çok tekin değil.

bişey olmaz merak etme. çok sabahladım ben, bi şey olmuyor.

abi ne yaptınız ben ucuz diye tuttum hosteli, yarın gidiyorum. içim rahatlar bir ihtimal diye umdum, kalbim sıkıştı.

yok mu ucuz hostel bilen? :(

moda da vardı bi tane, illa hostel istiyorsan? kafan rahat kalırsın?

ya hani o kadar da dert etme, benim ömrümün hatrı sayılır zamanı /gecesi / sabahı, balo, büyük bayram, mis sokak hizasında geçti. Başımı bişi geldiği de söylenemez. Ha bu biraz, benim o sokaklara aşinalığımdan, tehlikeyi sezebilmemden vesaire. Ama hiçbir zaman kalkıp da, güvenlidir, için rahat olsun denebilemez. İnsanlarla göz kontaktı kurma sen yine de. gezin tozun, hostelinize çıkın. dert etme ya o kadar.

hostel etrafında gece hayatının canlı olduğu, gürültüden erken saatte uyumanın pek mümkün olmadığını yazmışlardı. kalabalık güvenli olur dedim. ama geceyi mümkün olduğu kadar erken bitirip dönücez artık mecburen.

ben geçtiğimiz ay saat 3-6 arasında bayağı bir turladım caddeyi, aksaray'a kadar yürüdüm sonra 6'da. yani barlardan çıkan sarhoşlar oluyor, dükkanların kepenklerine sırtını dayayıp sızmış birkaç kişi oluyor, yerdeki çöpleri temizleyenler oluyo, ama yine polis falan geçiyor aralarda o kadar da tekinsiz değil. yani ben tek başımaydım kimse tek kelime bir şey demedi, istanbul beyefendisi görünümlü bir dayı yine çok nazik ve güzel bir türkçeyle bir dal sigaramı istedi bir tek, bir de iki turist galata kulesini tarif etmemi istemişti, onun dışında herkes kendi halinde idi. 3 gibi falan zaten hala canlı oluyor. biraz da şans işi herhalde, belanın bulacağı varsa buluyor insanı ama kız arkadaşımla o kadar rahat etmezdim o saatlerde, çünkü afedersin ayyaş serseri tipler de dolaşıyor zombi gibi

eskiden çok daha yoğun şimdi ise haftanın 1 2 gecesi istiklalde sabahlıyorum.
zaten evden istiklale gidiş saatim fix gece 1 2
beşiktaştan yürüdüğüm de olur. sabahın 4 ü 5i taksimden beşiktaşa indiğim de olur.
bulunduğum mekanda birine sinir olurum, arkadaşımla kavga ederim ya da başkası çağırır istiklalin başından sonuna gece 3 4 5 te yürürüm.

bu arada açık saçık giyinen ve bunların hepsinde kafası iyi olan bir kadınım.

bazen sebepsizce korksam da. bana bir şey olmuyorsa hiç kimseye olmaz.

metro-marmaray-tramvay-metro kombosu ile 133 dk gözüküyor.

Türkiye'de oturma izinleri varsa alabilirler. Yoksa alamazlar. Onun yerine Ayasofya, Topkapı, vs.yi içeren bir kart var 100 Lira mı ne. Onu alıp dolaşabiliyorlar.

Türkler için de Müzekart+ daha mantıklı. Özellikle İstanbul'da falansanız bir yere senede 3-4 kere gitmeniz gerekebilir. 10 Lira farkı direkt amorti ediyorsunuz.

turistlere ozel 72 saat kullanilabilen muze kart var. fiyati da 72 tl.

Turistler için Museum Pass var, 85 TL.
www.muzekart.com

Almak çok mantıklı değil çünkü istanbul için giriş yapabileceğiniz bütün müzelere gitseniz zaten 100 TL falan tutuyor. Bir de bu sadece 72 saat geçerli. Topkapı 30 TL, Ayasofya 20 TL, Aya İrini 20 TL, Arkeoloji Müzesi 15 TL. Zaten toplam 85 TL etti.

Bunu dışında da geçtiği çok az yer var.Rumeli Hisarı, Yıldız Sarayı falan.

Hayır daha başlamadı.

booking.com

ben 2011 de chillout muydu neydi öyle bir hostelde kalmıştım kız arkadaşımla. 120 lira falandı 2 kişilik. pek temiz olmuyor onu da söyliyim.
evlilik cüzdanı falan sormuyorlar. otellerde dahi sormuyorlar artık rahat ol.
bu dediğim hostel demirören alışveriş merkezinin yan sokagındaydı hemen

2 kişilik hostel parasına otelde kalırsın daha temiz. booking.com'a bir göz at. evlilik cüzdanı soramazlar sadece nüfus cüzdanını vereceksin. olur ha sorarlarsa turizm bakanlığının şikayet telefonu vardı oraya şikayet edilebiliyor.

taksim hot residence diye bir yer vardı. kampanyayı kollayınca 2 gece çift kişilk oda 60 tl ye falan gelmişti.

bookin.com u takip et. en ucuz oda için düşük fiyattan başlatarak arama yap.

Şuan taksimdeyim otelin adı köşk. 2 kişilik oda klima tv banyo wc vs 90 tl yaşnızca temiz. Mesajı şuan otelin wifisendn yazıyorum. Demirören avm sinde. Aşağı iniliyor sağdan 2. Sokak.

androidde turkcell'in hesabım diye bir uygulaması var o gösteriyor. iOS'ta da vardır heralde akıllı telefon kullanıyorsanız eğer.

Tam olarak söylenmek istenen; "Uluslararası ceza mahkemesi tarafından suçların kovuşturulması." Yükümlülük belirtiyor şu hali ile. Ama beraberindeki cümleler ile anlamı farklı olabilir.

tahkim kurumu zaten yeni hmk ile geldi benim bildiğim.(yani milletlerarası tahkim olmayan, yabancılık unsuru olmayan uyuşmazlıklarda hakem kurullarının karar verebilmesi olayı) 2011 de falan. bir de büyük şirketler, genelde yalnızca yabancılık unsuru olan işlerde milletlerarası tahkim yoluna gidiyor ve tahkim mercii olarak da yüzlerce yıllık tahkim geleneği olan avrupadaki hazır tahkim kurullarını tercih ediyor. türkiyede sadece iş-işçi uyuşmazlıkları ve tüketici uyuşmazlıkları açısından sistemli bir tahkim mercii var. onun dışında uyuşmazlığı çözmek için tarafların kendileri 2-3 kişi seçip hakem olarak onlara başvurulacağına karar verebiliyorlar ama uygulanmıyor pek.

m.radikal.com.tr

Bu olur mu ?

www.uyusmazlik.gov.tr

Boyle bir hakemlik mi?

kemal dayındarlı'nın bu konuda çok kullanılan bir kitabı var. İngilizcesi de var sanıyorum.

türk bankalar birliğinde kuruldu, hukuki altyapısı var.

bizim ülkedekilerin görüşlerini mi yoksa genel bir görüş mü aradığını belirtmemişsin.. ben birkaç makale, sunum ve yorum buldum.. bir kısmı ingilizce, bir kısmı türkçe.. umarım faydalı olur..

www.officer.com (buradaki genel bir bakış açısı sanırım, hapishanelerdekiler özelinde görüşler var)

www.corrections.com (bu, 2013'te ne gibi gelişmeler kaydedilmiş onun özeti)

www.nytimes.com (amerikalı bir suçlu çocuk hakkında yorum)

www.ihd.org.tr (alakalı mı bilmiyorum senin için ama vereyim istedim bunun linkini de.. ihd'nin genel olarak hapishaneler hakkındaki raporu)

www.rehabilitasyon.com (çocuk hakları, suçları ve neler yapılabileceği)

www.icdenetim.adalet.gov.tr (2012'de yayımlanan adalet bakanlığı iç denetim birimi raporu, içinde çocuk suçlularla ilgili istatistikler de var, belki yardımcı olur)

tbbdergisi.barobirlik.org.tr (tbb'nin dergisinde 2007'de yayınlanan bir makale, pek uzun ama bir kısmına göz gezdirdim ben, fena değil, işine yararsa diye kopyalıyorum buraya da)

www.anayasa.gov.tr (avrupa insan hakları mahkemesi'nin çocuk suçlular özelindeki sunumu)

kısa zamanda bulabildiklerim bunlar, umarım yardımcı olur sana da.. illa ki halktan görüş istiyorsan ve tezde, makalende kullanmak istiyorsan bunu, röportaj yapmanı öneririm bu konuya yıllarını vermiş insanlarla.. faydalı olabilir.. şimdiden kolay gelsin..

surda weiss bier'in tadina bakabilirsiniz. www.hofbraeuhaus-berlin.de

berlin birasiyla unlu bir yer degil, yani guney almanyayla kiyaslayinca, o yuzden efsane mekanlar yok. sizin yerinizde olsam spaeti denen, bizim tekellere benzeyen ama disarda masalari olan kucuk kafelederden birine oturur, butun gun bira denerdim. sonucta mekanda 3-4 euro verirken boyle bi yerde 1 euroya iciceksiniz.

Yaratma olasılıkları var, havaalanının insafına kalıyor genelde. Bazıları idate ediyorken, bazıları Nazi subayı ciddiyetinde olabiliyor. Köfte için kesin bir şey söyleyemeyeceğim.

valize koyduğunuz her şey geçiyor. kabine de köfteyle binmenize gerek yok zaten.

Havaalanının insafıyla alakası yok, eğer çantayı check-in'e vermeyeceksen, içindeki poşete konmamış 100ml üstü sıvılara el konur.

kofte pismisse her yere sokarsin, pismemisse hic bir sekilde gidemez. 150 ml icin problem yaratirlar, el bagajindaysa 100mlik kucuk siselere doldur, evde yeniden kendi kabina bosalt. 10 tane 100 ml hakkin vardi zannedersem.

ilk 90 kisiden degilsen zaten kabin bagajlari da checkin le aliniyordu. ucagin altinda tasinicaksa sorun cikmasa gerek?

evvel.

Sabahları

önce

uyandiktan sonra. gun icinde kirlendigimi hissedersem aksam da alirim.

Evvel

Sabah misler gibi.

hava soğuksa akşam yatmadan, değilse sabah.

uyandıktan sonra

%90 sabah. Sabah yıkanmanın verdiği dinçliği hiçbir şey vermiyor.
Ama hava çok soğuksa ya da temiz pijamalarıma, nevresimlerime saygı gösterisinde bulunmak istiyorsam akşam :)

Liseden beri kar yagsa bile her sabah. Baska turlu kendimi temiz hissetmiyorum.

hiçbir zaman

öğrencilik yılları, yurtta kalmak, öğrenci evi - sabah

çocukluk, anne evi, anne çarşafı - akşam

uyumadan once zira dus alinca daha cok uykum geliyor.

saçlarım kıvırcık ve inatçı, nasıl kuruduysa yıkayana kadar imkansız verdiğim şekli almaz.

uyanır uyanmaz bir yere çıkacaksam uyanınca alırım ki salak bir şekilde kuruma ihtimalini devre dışı bırakmak için.

hiç bir yere çıkmayacak yatağın içinde dönüp duracaksam uyumadan önce alırım, hem mayıştırır gevşetir hem de istediği salakça şekilde kuruyup kabarabilir saçlarım.

yalnız ne yazmışım. öyyh.

kışın evvel. namıssız kronik faranjit yüzünden.
yazın her ikisi de.

Evvel. Saçlarım kolay kolay kurumuyor + farenjit

gece. sabah yapamam.

uyandıktan sonra, saçım kötü oluyor yatınca. bir de güne daha temiz başlıyorum. ha yatmadan da bi suya girer çıkarım sorun yok.

genelde uyandıktan sonra. ama sabah dışarı çıkacaksam akşamdan alırım kışın. üşütmemek adına.

sabah işyerine gidiyorum. işyerindeki spor salonunda 1 saat civarı spor yaptıktan sonra duş alıyorum.

uyku tatlı olduğundan ve sabahları kalkmak zor geldiğinden yatmadan alıyorum duşumu.

ertesi gün sabahtan dışarı çıkmayacaksam yatmadan önce almayı tercih ederim. mis gibi yatar uyurum öyle temiz temiz. sabah dışarı çıkacaksam güne daha zinde başlamak, kendime gelmek, erken uyanmış olmak için sabahtan şeyaparım.

yıkanıp yattıktan sonra saçları sabah kontrol altında tutamayacağımdan kelli sabahları.

Eve gelince kafada jöle varsa alırım. Sabah kesin zaten her koşulda.

yazın sabahları, kışın akşamları. ilkbahar'da öğle arasında, sonbahar'da gece yarısı.

acısa da o öyle düşmez sadece kırılmış vs hasar görmüştür.
uzadıkça kesersiniz geçer biter.

yanılıyorsam düzeltsinler ama tırnak mosmor olup beslenmediğinde sanırım düşüyor.

bence senin ilacın içtihadı birleştirme kararları. bir tane birleştirme kararı bul. bir de daha önce o konuya nasıl bir karar verilmiş onu bul. aynı konuya en az iki karar buldun bile.
boğaziçi öngörünüm \ geri görünüm kanunları ve memurların özlük hakları ile ilgili kararlarda çok var.
borçlar hukukundan borç ilişkilerinde sorumluluklara da bakabilirsin aslında çok güzel bir iki örneği vardı fakat aklıma gelmedi şu an.

ariyet sözleşmelerine bakabilirsin bir de.

www.youtube.com

sözlerini de yazayım tam olsun;

Alcohol, alcohol,
Alcohol alcohol alcohol,
Hemos venido a emborracharnos,
El resultado nos da igual.

çevirisi;

sarhoş olmaya geldik
skor pek de sikimizde değil v.s.

ölmezsin, buharla ısıtsaydın keşke hem öyle daha yumuşak oluyor..

yok bişey olmuyo

Kısık ateşte, üstüne kapak kapatıp, çıkarmadan üstüne 2 dakika da ters çevirip pişirseydin, daha sağlıklı ve yumuşak olurdu.

Bir sıkıntı olucağını zannetmiyorum ama ne olursa olsun, donmuş yiyecekleri bu şekilde yemen hiç sağlıklı değil dostum. -ki bana göre böyle şeyler tercih ediceğine, yap bir makarna, yanına da domates sosu vb. bişeyle lüplet işte :)

3-4 günde bir. çok havlum var. dönüşümlü olarak kullanıyorum. evde sürekli yeni yıkanmş, kuruyan havlu oluyor. bayılıyorum yeni yıkanmış havluyla saç kurulamaya.

Geçen yıl öğrenci evimdeyken; 4 farklı havlu takımım vardı ve 2 günde bir kirli sepetine girerlerdi. Haftasonları da yıkardım.

bornozsa 4 kullanımda bir. havluysa 2 kullanımda bir.

ayda bir.

Bornozu yılda 4 kez

vücut havlusu, saç ve el havluları kullanıyorum. vücut havlusu değişiyor, bazen ayda 2 kere, bazen 4 kere, yani haftada bir ya da iki haftada bir. çok fazla havlum olmadığı için ve el havluları da çabuk kirlendiği için onlar haftada bir falan oluyor genelde.

ms outlook

Ben Amerika'ya gelirken ihtiyacım olan tüm ilaçları yanımda getiriyorum. Henüz herhangi bir sorun yaşamadım. Göze batacak kadar çok aynı ilaçtan getirmediğin sürece sorun olacağını sanmam.

1.400 tl sınırın varsa lenovo z580 almanı öneririm.f-p açısından en iyi laptop şu anda piyasa 1.400 liraya.

ne alırsan al da o siteden alma.

zaten ikisi de star alliance üyesi, pek sıkıntı olmaz. siz binersiniz bagajınız yüklenmeyebilir, ama sizin binmediğiniz uçağa bagaj kesinlikle yüklenmez güvenlik gereği. yine de check- in yapan arkadaşa söyleyin bagajı bağlarlar.

bardakta dudak payı bırakılır, buradaki gibi silme doldurulmaz.

sonra bardak eğilerek çok sıcaksa dudaklar vasıtasıyla hüpleterek değilse lıkır lıkır akıtılarak içilir.

ahaha kaynar çay wins'i hatırlattığın için teşekkürler :D

Ben soğukları eğiyorum dudağımın yarısına kadar gelince azcık çekiyorum içime. Sıcakları da dudağa yaklaşınca üstünden hava akımı yapcak kadar çekiyorum içime ama dudakları iyi ayarlamazsan ses çıkar işte.

yaktın ortalığı şu an ne zor soru bu... ama baudelaire diyeceğim, erdoğan alkan çevirisi. yoksa sait maden de olur.

çeviriyi bilmiyorum ama sanat anlayışları, hayata bakışlarını filan karşılaştırdığımda rimbaud diyeceğim.

tekrar düşündüm rimbaud'nun çok genç olması ve çok çok kısa bir dönem yazıp fransız sembolizmi gibi önemli bir akımda böyle büyük bir yer edinmesi çok ilginç, okunmalı ama baudelaire de onun idolü bir yerde. ikisini de ayrı ayrı çok severim versus yaptırma ikisini de oku ya.:) rimbaud iyi çeviri aklıma gelmedi ilhan berk çevirmişti ama galiba.

esenlerde in kesinlikle. geldiğin firmanın büyük ihtimalle şehir içi servisleri vardır, mecidiyeköy servisine bin. mecidiyeköy'den metro'ya binip taksim yönüne doğru 1 durak gideceksin, osmanbey'de ineceksin. indikten sonra da 3-5 dakika yürüyerek vfs'nin önündesin. ne zaman başvuruyorsun bu arada, ben de yarın sabah oraya gidicem başvuru için.

@10032007'e ek olarak, servis olmama ihtimaline karşın, Esenler Otogar içerisinde direk taksime otobüs var. Taksim'e geldikten sonra 5- 10 dakikalık yrüyüş mesafesinde.

otobüsten kavacık'ta inebiliyorsan oradan mecidiyeköy'e giden bir otobüse de binebilirsin. esenler'e kadar gidip geri dönmeye lüzum yok.

esenler'den 83o veya taksim servisleri ile taksim'e ulaşıp 10 dk yürüyebilirsiniz. metro ile osmanbey'e geçip biraz daha az yürümeniz mümkün tabii. istanbul kart yoksa taksim servisi + 10-15 dk yürüme daha ideal.

çok anneye anlatır gibi olmadı da cevap esenler otogarı yani.

ya bence annie hall'da olsun, whatever works'te olsun erkek baş karakterin kadınla ilişkisi ebeveyn-çocuk gibi zaten. Ekstra şeye gerek duymuyordur bence.

ben aldım, almanyadayım, sigortama verdim, 1 ay oldu hala "inceliyoruz" diyor ipneler.
O belgen varsa para ödemeden sağlık sigortalı oluyorsun. Türkiyede neyin karşılanıyorsa aynen karşılanıyor.

Ben ptt ile italyaya gonderdim. 15 gunde gitti ama sadece 5 tl ye. Acelesi yoksa ptt iyidir.

bende ptt derim. hem uygun hem garanti. yani bana garanti geliyor. birde bir çok ülkeye ulaştırabiliyor. gönderdiğin ülkenin devlet postası ile çalışıyorlar ve bu yüzden çok uygun fiyat. ama devlet işi olduğu için biraz geç gidiyor. anlayacağın mesela; ptt 1 hafta da ülke içine dağıtıyor ya, he işte üstüne 1 hafta da diğer ülkenin posta servisini süresini koy, etti 2 hafta.

ptt'yi sevin. koskoca ingiltere kraliyet postası bile 1 hafta da uçağa teslim ediyor bir paketi uçağa. yani devlet işinde fix bu süre..

Bu zamana kadar PTT beni bir kere bile memnun etmedi, Türkiye içinde bile mektuplarım kayboldu.

Para bayılırım diyorsanız FedEx, UPS iyidir. Para bayılamam, PTT'den şaşmam diyorsanız da kesinlikle Acele Posta ile yollayın.

kesin bir şey diyemem ama bence üstünde adın varsa dert olmaz. zaten kabul mektubunu öyle çok da ciddiye almıyorlar.

o erasys mektupları işine canını sıkma. çok paperwork var hepsi çok önemli gibi gözükse de değiller o kadar.

rahat ol sıkma canını.

Auld Lang Syne