Ekşi Duyuru

Ah be güzel kardeşim. Bu mesaj ne kadar yolun başında olduğunun göstergesi olan, ne kadar naif bir mesaj. Ben sana olacakları söyleyeyim kardeşim; Bir kere şu 75.yıl, osmanlı, tepebaşı, gölbaşı vs bunları en sona at. Hacettepede çocuğu önce bir muayene edecekler, iletişim bilgilerini alacaklar, seni arayacaz diyecekler ve asla aramayacaklar. Ankara, Gazi keza öyle. Başkent bunlar içinde yaptırma olasılığın en yüksek olan yer, oraya da fark ödeyeceksin. Ha bu arada nerede yaptırırsan yaptır bu tedaviyi malzeme parasını sen ödeyeceksin. Ama şunu söyleyeyim; eğer şanslıysan pedodonti bölümünde kısa süreli ortodontik tedavi diye bir işlem var belki bununla kurtarırsın, bu olasılığı mutlaka araştır. En sonunda ise burada "Ankarada bildiğiniz iyi özel ortodondist arıyorum" başlığı açman çok muhtemel hazırlıklı ol.

ben aynı yaştaki yeğenime red kitin çizgi romanlarını aldım, hastası oldu.

ilban ertem'in çizimleriyle puslu kıtalar atlası.

ben çocukken en çok sevdiğim kitap serileri şunlardı:

-gizli yediler
-afacan beşler

bu ikisi tamamen bir grup çocuğun maceradan maceraya koşması, gizemli olaylar çözmesi, hırsızları yakalaması falan.

-gülperi'nin serüvenleri
hayvan olmasın demişsiniz ama bunda da çok sürükleyici maceralar var aslında. hayvanları çok seven bir kızın işkence gören hayvanları kurtarmak için kalkıştığı boyundan büyük işleri ve tabi ki her seferinde hayvanları kurtarmasını konu alıyor. benim favorim buydu çünkü elmyra gibi bir çocuktum.

bir de bu seriler en az 15 kitap falan. bir başlayınca oku oku bitmiyor ama çok heyecanlı oldukları için hiç sıkmıyorlar.

jules verne dünyanın merkezine yolculuk kitabı aradığın kitap bence.

jules verne kitaplarını okumadıysa hiç düşünmeden onları al bence, çok etkileyici kitaplar. dünyanın merkezine seyahat, iki yıl okul tatili, denizler altında 20bin fersah

Robert Michael Ballantyne - Mercan Adası

klasik adı üstünde klasiktir; biz de okuduk, şimdiki çocuklar da okumalı ve okuyorlar da.

ayrıca neden gerçeklerden kopuk diye harry potter okumasın ki? harry potter okusun, gayet ufuk açar. meb'in temel eserlerinin hepsinden alabilirsin, çocuk kalbi ile fareler ve insanlar'ı da okusun. dram okusun kesinlikle. iyi ve güzel bir gönüle sahip olacaksa şimdiden temelleri atılmalı, bu da dramla olur.

gerçeklerden kopup muhteşem bir hayal gücüne sahip olmasından ya da dram seven bir sütoş olmasından korkmayın. bunlar güzel şeyler.

bi de puslu kıtalar atlası'nın çizgi romanı +1

@fragile lady

Şu an alacagım kitap hayvanlı dramlı olmasın . Yoksa tabi ki onları da okuyacak, genellemeyelim :) harry potter zinhar caiz değildir. İdam edilmeli.

Yaşından ötürü vergi masrafı çok çıkmaz. Tabii motor hacmine göre değişiyor. 2004 çok eski bir teknoloji olmadığından yakıtında yine motor hacmine göre çok fazla fark olacağını sanmıyorum. Tabii 2.0 benzinli motor her durumda çok yakar. Hatta dizel 2.0 da çok yakıyor.

Bence bakım masrafı yeni modellere göre çok olur. Her ne kadar mercedes kalitesi de olsa yüksek kilometreli bir aracın diğer mekanik aksamları artık bozulmaya yüz tutmuş olacaktır. Ayrıca hem yaşından ötürü hem de markasından ötürü yedek parça maliyeti diğer araçlara göre çok olur.

Bir de eklemeden edemeyeceğim. Verdiğiniz rasgele ilanda adam "İÇİ DIŞI SIFIRDAN FARKSIZ BIR ARAC" yazmış :)

İnsan şunu yazmaya utanır biraz.

Mercedes'teki konfor olayı malesef mazide kaldı. 2003-2005 model mercedesteki konfordan çok daha fazlasını 2012 ve üzeri model araçların çoğu dolu paketinde bulursun. Yıllık 3-5 bin liralık masraf farkı senin için önemliyse mercedes'e hiç bulaşma derim.

yıllık 20-30 bin km yapılmayacaksa dizel araç gereksiz. bunu türk insanı nedense anlamıyor. yılda 2 kere tatile çıkacak olan bile dizel araç alıyor uzun yol yapacağım diye. ileride çıkacak olan motor masrafını görmezden gelip dizel alıyor. yılda 10-15k km yapacaksanız benzinli bütçenizi hesaplayın benzinli alın derim. sonuçta mercedes motoru bu ne kadar dayanıklı olursa olsun ilk çıkacak olan motor masrafında size büyük meblağlar çıkaracaktır. aynı şekilde otomatik araçlar da böyle.

mesela ilandaki araç için 513 lira vergi vereceksiniz.(1.8) 2012 model 1.4 civic için de 776 lira veriyorsunuz. son vergi düzenlemesi ile. sigortası da size bağlı hasarsızlık indirimi, yeni müşteri indirimi falan filanla 700-800 lira civarı bir sigortası çıkar diye tahmin ediyorum mercedes'e. diğerine de 1000 lira diyelim düz hesap.

yani buraya kadar mercedes her anlamda daha avantajlı.

bakıma gelirsek bakım şans işi. ne kadar ekspertize sokarsanız sokun, ne kadar temiz araç alırsanız alın illa ki her aracın kronik bir sorunu olur. mesela opel astra 2000 model cd donanımlı aracın ekran pinleri ve motor yağ kaçağı sorunu var. muadil araçlardan daha fazla yağ eksiltiyor. eğer serviste yaptırmazsanız tahmini olarak büyük bir sorun çıkmazsa 4-5 yıla bir 6-7bin lira masraf yaparsınız. orjinal parça fiyatı ve iyi işçilik dahil buna tabii. disk fren balataları, alt takımlar, pedallar, motor contası, benzin pompası, elektrik tesisatı vs. bu 2000 model astrada 4-5 yılda ortalama 4 bin liraya mal oluyor. serviste yaptırırsam da 5,5 bin lirayı bulur. 4 yıllık bir araç içinse ilk 6-7 sene bir sorun çıkmıyor kolay kolay. yani motorun yağ kaçırması, üflemesi, aşırı yağ yakması, tesisat kabloların aşınması 10 seneyi bulur. trim sesi olmaz, parçalar halen diridir, kasa diridir vesaire. bu araçlar içinse fiyat söylemek yanlış olur. bir ww ile bir toyata arasında çok büyük farklar var. kim ne derse desin bu iki model karşılaştırılamaz. uzakdoğu araçlarının servisleri biraz daha insaflıdır. almanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. ben olsam ben de kesinlikle mercedes'i alırdım deyip bitiriyorum.

Babamda 2000 model var e 200 k avantgarde, 2001 yılından beri bizde. Ara ara konuştugumuzda rutin bakımlarının 500-600 civarı tuttugunu söyledi. Bi keresinde yolda giderken tüm ışıkları yandı ve araç kitlenip kaldı, 2-3 kere de arka camı düştü, 6 lı cd çaları şu an çalışmıyor ve kışın karda buzda kullanması epey zahmetli. Başka hiçbir sorun çıkarmadı. Şu an 285bin civarında km'si. Bence günümüzdeki çoğu arabaya göre halen konforlu ve verdiği güven hissi bambaşka. 1450 kilo ve 186 beygir yanlış hatırlamıyorsam yani göründüğü gibi hantal bir araç değil, fakat emisyondan dolayı 2001'den itibaren güçlerini 160 civarına düşürdüler diye biliyorum. Sehir içi ortalama tüketim değeri 9-10 litre civarı. Temiz olanını denk getirebilirsen ve maddi gücün yetiyorsa al derim ben.

FeCN
IO3-
CH3COOH
Potasyum di kromat
Sonuncusunda bi hata var sanki görmedim böyle bir bileşik hiç

genelde yatmaz.

Kac kere ankara-izmir gittim geldim.

Biraz motor hiriltisi aliyor. Ama ben seviyom o sesi <3

Bunun disinda diger koltuklardan bir farki yok. Hatta daha fazla yatiyor.

çok titretiyor. ben sevmiyorum.

pamukkale de yattigini gormustum 2+1 otobuste ama modelini bilmiyorum.
motor sesi olmasa guzel yer

Herhangi bir detaya vakıf olmamakla beraber bir tanıdığım organik yumurta işine girdi. Henüz ortada olmayan yumurtayı bile satıyormuş. Talebin çok fazla olduğunu söyledi.

maddi olarak çok riski var aslında.
bir hastalıkta bir gün içerisinde bütün tavukları kaybetme riski var.

ben her defasında yazıyorum bunu. tekrara düşeceğim izninizle.

sadece ama sadece oradan buradan duyduğunuz ve mantıklı gelen işlere girmeyin.

girin bir tavuk çiftliğine 3 ay- 6 ay çalışın. ya da bunu yapan insanlar işe alın. yani körlemesine tavuk işi mantıklı çok para getiriyor ayağına girerseniz batarsınız.

size bu işi öneren bu işin içindeki insanlar ise şu bakış açısından bakın. eğer bu iş 1000 tavukla yıllık 50-60 bin getiriyorsa o adam o çiftlikten 10 tane kurar. bankalar kredi vermek için yarışır o adama. genelde ballandıra ballandıra anlatırlar sizin ürün alacağınız adamlar, sonra gelir düşük olunca "siz beceremediniz" derler.

Ben kesim olayında biraz bilgi sahibiyim ama kulaktan dolma tabi . 500k falan bir çiftlik maliyeti. 40k tavuk var bir çiftlikte ortalama. 40-60 gün arası kesime giriyorlar. 2.5 3 liradan falan satılıyor kilosu. zaman zaman 3,5 oluyor. Bu mevsimde mesela gider daha ucuz. Balık yemi yediriyorlar. Tabi pazarlama olayı da önemli. Sen verirsin parayı çekersin krediyi kurarsın çiftliği. Pazarlamayı yapamazsan bittin. İlk önce pazarlamayı düşün. Kim alır kime satarım, kaçtan satarım?? gibi.

Arayın sorun da gidin. Mesela İstanbul'da mısınız en yakın çiftliklerden birine gidin çalışanlarla konuşun sahibiyle konuşun olmadı bir 4-5 ay çalışın.

Makine daha fazla tahris ediyor diye duymustum. Ben de seninle ayni durumdayim, mach 3 ile haftada 2 :) philips'in makineleri saglam oluyormus. Mach 3 yedek bicak stoklarim tukenince makineye gecicem :)

jilet niye tahriş etsin abi askerde 6 ay her gün tıraş oldum hiç de bir şey olmadı. hem de soğuk suyla.

Eskiden makine kullanıyordum. Şu üç başlı Philips'ten. Valla sakal çok uzayınca tıraş işkenceye dönüşüyordu. Hem uzun sürüyor hem de zaman zaman acıtıyordu. Üstelik kızarıyordu yüzüm çoğu sefer. Gerçekten çok tahriş ediyordu. Sonra jilete geçtim. Yok böyle rahatlık. Hemencecik tıraş oluyor insan. Jilet daha iyi bence. O kadar para boşa verme makineye.

sert sakalınız varsa iyi makina alın.150-200 tl bandındaki makinalar işinizi görmez.

Öncelikle ölçü birimi olarak sigara paketi kullanışınla gönüllerin şampiyonu oldun.
Tavuk kemiği biz hiç yedirmiyoruz benzer şeyler okuyup duyduğumuz için ama iki üç defa kapıp gömdü bizim yaratık. Herhangi bir sorun yaşamadı neyse ki ama içi rahat edecekse bi veterinere danışsın. Temkinli olmakta fayda var

benimkiler maalesef ayiliktan nerdeyse her disari ciktigimizda benden atik davranip sagdan soldan bulup yiyor. risk var zararli evet ama her yediginde o ihtimalin gerceklesmesi dusuk.

3 yaşında bir golden var bende, yaklaşık 1 yıldır neredeyse her gün veriyorum tavuk ve kemiğini (haşlanmış elbet) hiç problem yaşamadım, hatta ilk kez bağırsakları delme riski olduğunu duyuyorum.

Bizimki de sokakta bulup biz fark etmeden yiyor bazen, engel olamıyoruz maalesef. Anneme vermemesini söylesem de bazen onun tavuk kemiği verdiği de oluyor. Ama tabii o incecik, tehlikeli kemiklerini vermiyor annem. Şimdiye kadar sorun yaşamadık hiç bu konuda.

Köpeğin sindiremeyeceği bir şey değil. Onu boğazına takılır diye söylüyorlardır muhtemelen. Mideden bağırsaklarına geçene kadar zaten pelte gibi olacaktır.

Ha nasıl ölür onu da söyleyeyim. Oyuncağını yutar ve sindiremez. O da gider bağırsağını tıkar. köpek hasta olur. Veteriner anlayamaz ne olduğunu ve ölür...

@ligussaraa vermeseniz daha iyi aslinda. bi tanidigimizin kopeginin damagina saplandi,ameliyat da olmasina ragmen kurtulamadi.

7 yıllık cocker'ımızda oldu bağırsak problemi, 1 hafta hastanede yattı. şuan 12 yaşında, bi daha vermedik

1984'müş sanırım. benim en erken hafızamdaysa altta bahsedilen raksotek kasetleri var.
eksisozluk.com
nostalji.anilarim.net
nostalji.anilarim.net
"...1984’ten itibaren TRT’de yayınlanmaya başlanan..." haber.sol.org.tr
ocak 1985 gelişim dergisi'nden seslendirenler listesi:
nostalji.anilarim.net

Bu adamı hatırlıyorum, hayvan gibiydi ve efsaneydi cidden. Sırf üçlük değil, sanki bütün topları saçma sapan atıyordu ama giriyordu bir şekilde. Özellikle dediğin tarzda üçlük hatırlamadım, olabilir. Aklım da çok ermiyordu o yaşlarda. Basketbolu çok fazla takip etmediğim için benzer tarzda oyuncu bilmiyorum..

michael ansley bilinmez mi yahu
daçka efsanesi herif. sean green ile beraber ortalığın anasını ağlatırlardı. orhan güler de vardı o kadroda, doktor orhan.

daçka'nın salonunun çemberleri çok sertti ve o potaya bu kadar yüzdeli atabilen bir adam daha yoktu.

ama michael ansley diyince benim aklıma bir maçta naumoski'nin elmacık kemiğini kırması gelir. efes o dönemde final four'a kalmak için benetton ile eleme turu oynuyordu ve naumoski bir maç kaçırmış, bir maçta da maske ile oynamıştı sanırım. benetton 2-1 elemişti efesi.

güzel adamı ama yine de

umut sarıkaya ile farklı zaten fırat budacı ama kendimi durduracak değilim köşesi de gayet başarılı bence. Ben okurken baya keyif alıyorum.

Denemeye değer bence.

Yok.

Chedjou'dan sonrasını okumadım.

Gelmiş geçmiş en iyi performansa göre
Muslera
Gökhan-Kjaer-Skrtel-Adriano
Quaresma-Topal-Sneijder-Bruma
RvP-Podolski

Mevcut duruma göre
Muslera
Gökhan-Marcelo-Skrtel-Adriano
Lens-Atiba-Oğuzhan-Bruma
Cenk-Talisca

Şu sezon için,
Fabri
Göhkan-kjaer-skrtel-adriano
Q7-atiba-talisca-lens
Podolski-cenk

okuluna sorarak

Hocanın eski oturduğu yeri biliyorsa oradan birilerine sorarak bulabilir ancak.

Okulunun, özellikle de o yılki mezunların oluşturduğu bi Facebook sayfası falan varsa, hocanın kendisi ile olmasa da, onun hakkında bilgisi olan bi arkadaşıyla iletişim kurabilir bence. Annem bu yolla bi ton ilkokul arkadaşıyla iletişim kurdu tekrardan, ellerindeki resimleri paylaştılar, hatta hocası vefat etmiş, onu öğrendi falan.

Yaklaşık 10 yıldır cips yemiyorum. Bir anda kestim.

ben de yıllardır cips yemiyorum, bir anda bıraktım

ben de bıraktım tamamen 2-3 senedir. kabak çekirdeği yiyorum artık

Bir ara tombi tarzı cipse, bir ara da doritos'a sarmıştım. Son bi kaç senedir satın almadım sanırım, canım da istemiyor. Bırakayım desem daha çok yerdim sanırım, karakterim müsait değil. Öneri sorarsan çok basit; satın alma. Evde elinin altında olmazsa istesen de yiyemezsin. Ama elinin altında olduğunda istemesen de yiyorsun :/

Ben de bir anda kestim, 3-4 senedir toplasan kucukk bir paket yememisimdir.

Cips sorun degil ama sporu birakinca tatli cesitlerine ilgi cok artiyor, simdilik problemim bu. :)

Ben de 4-5 senedir yemiyorum.
Bir anda bıraktım. Tek oturuşta 5 tane çikolata yiyim cildimde hiçbir şey olmazken tek paket cipsle sivilce çıkıyordu, neden yiyorum bırakayım dedim ve bıraktım.
Hiç zor olmadı, birkaç kere yazın yanımda yerlerken canım çekmişti ama onu da yemedim o kadar.

Eskiden çok yerdim, her film izlememde ya da o gün takip ettiğim dizi varsa bile alırdım birkaç paket. Kedim çok sevmeye başlamıştı deli gibi istiyordu, zararlı olduğunu öğrendim e ona vermemek de olmaz baktım yolu yok cips yemeyi kökten bıraktım. Çok uzun zamandır yemiyorum.

Hiç öyle cips manyağı olmadım, arada aklıma düşer alırsam bi ay kenarda durur. Aslında ben tatlıcı olduğum için (bu da kötü biliyorum) tuzlu şeyleri çok sevmiyorum.

Ben de bıraktım. Tadını seviyorum aslında ama tadından gelen fayda, vücuda verdiği zararlar yanında çok çok az.

Ben severim aslında ama zararlı olduğu için 3-4 ayda bir küçük bir paket yiyorum. Evde bulundurmuyorum hiç o yüzden.

cips değil kuru yemiş yiyorum.

Arada bir yiyiyorum, ama o kadar asiklisi olmadim. Abur cuburda kendimi bir sekilde frenleyebiliyorum. Bir de sadece hot rolls diye bir cips var, onu seviyorum, digerlerine hic bakmam bile. Bazen yogurdun icine atar musli gibi yerim.

Cipsi birden kestim artık aramıyorum

Cipsi çok severdim ve haftada en az 3-4 paket yerdim sanırım. 3 hafta falan önce bir anda bu tür paketli yiyecekleri bırakmaya karar verdim. Daha çok yeni ama o eski çok yediğim zamanlardaki kadar istemiyor canım sanki. Arada bir paprikalı pringles aklıma gelince fena oluyorum ama birkaç dakika sonra geçiyor.

Bin de 1 yerim, eve alırız arada o da ayda 1. Aslında düşünmesem yerim. Ama hem çok zararlı hem de cildi çok rahatsız ediyor. Kontrollü tüketiyorum o yüzden.

10 günde bir alıyorum genelde. Zararları fazla olduğu için bırakmayı tercih ettim.

4,5 saattir yemiyorum,akşam dönüşte yine alayım

Cips, kola tarzı fast food ürünleri tüketmiyorum 6-7 yıldır. Bunlar dışında tatlı dahi ayda 1 anca. Spor yapmaya başladıktan sonra kestim bunları tüketmeyi.

Ayda yılda bir yerim. Pringles <3

Klasik Ruffles hastasıydım aklıma gelmiyor yıllardır.

ben de birden kestim. kuruyemiş iyi fikir. çok cips cips diye delirirseniz az yağlı az tuzlu patlamış mısır ve evde yapılmış ince dilimli fırında patates cipsi önerebilirim.

sadece sade patates cipsi. migrosta funchos adiyla satılan müthiş biseyler var ona sardım

Yıllardır yemiyorum, birden kestim. Kolayı üniversite zamanından beri içmiyorum. Bisküvi de yemiyorum. Evde tatlı yaparım bazen, elmalı turta, kek vs gibi.

küçükken annem hiç alıştırtmadı bana cips, ilk kendim para verip aldığım cips 15 yaşında falan olabilir o zamna kadar da miletin ikram ettikleri falan anca. yılda bi iki kez arkadaş ortamında alınan pringles'ı ya da içki yanında doritos'u falan saymazsak hiç yemiyorum nerdeyse

kola da aynı şekilde onu da annem hiç içirtmedi küçükken ve hiç sevmiyorum yemeklerin yanında hiç aramam, anca restoranda vs kola yerine başka içecek alınca bazen pahalıya geliyo o durumda çok fark varsa kola içerim o da yılda bi kez falan olur

cok az ama sirkeli tuzlu bir cips var aga. boyle bir lezzet olamaz. bagimlisi oldum.

deli gibi pakit pakit cips yerim hemde her türlü sosla, sosun güzel olması çok önemli benim için ve bi sürü tarifim var cips sosu için, cips markası da ayırt etmem ama bimin barbekülü ve acılı ketcaplı çeşitleri fiyat-performans açısından rakipsizler. ayrıca diğer abur cuburları da çok seferim, haftada en az 3 defa en meyvelisinden yaş pasta da yerim... hayatım tatlı şeyler ve abur cubur üzerine kurulu. kahvaltıda bile tercih ederim. fizik olarak kilolu veya zayıf değilim fitim, kalıbımda giydiğim üzerime oturur (hani olur ya yiyen yiyen kilo almayan veya nefes alsa dombili olan tipler, işte onlardan değilim) anatomim düzgün, gayet atletik ve güçlüyüm, yıllarca spor yaptım ve beslenmem hep böyleydi, çok pis sigara da içiyorum biraz alkolde var.. milleti okuyunca ulan acaba cips dedikleri bir çeşit uyuşturucuya verdikleri lakap mı dedim, hani şifreli konuşmaysa diye. yok şöle bıraktım yok böyle kestim asdfsaf. ben devamlı yerim cips çok da seferim ama yaş pasta, parfle, meyveli sütler daha çok seferim :')

taco cipsi hariç yiyemem. taco cipsi de doritos yeşil taco değil ha o da leş gibi bir şey. böyle sadece biraz tuz olan taco cipsleri var onlar gerçekten çok lezzetli onun dışında midemi bulandırıyor.

sirkeli cipsler oluyo, oturup bi torbayi kendim bitiririm sahsen

aşırı zararlı bi meret olduğu için hiç alışmadım. yıllarca yemesem aklıma gelmez. 3-4 sene kadar önce kolanın içim tadı dışında faydasız, hatta zararlı olduğuna kanaat getirdim, o zamandan beri hiç almıyorum. ikram edildiğinde de çok nadiren içerim.

Trde satilanlardan lindt ve ritter sport bence.

Milka nasil guzel ben anlamiyor :/

nestle damak diyorum ben. efsane bir lezzet.

ben lindt'i hiç sevmiyorum neredeyse.

schogetten, ritter de aynı şekilde pek sevmediklerimden.

milka güzel, klasiklerden sadece üzümlüsü güzel, 300 gr lık süpr şeyler var. bu peanut olanı harika özellikle, yeniymiş o.

www.milka.at

www.milka.at

www.milka.at

www.milka.at

bunlar harika.

kinder riegel ve country de oldukça güzel.

@kurnaz: peanut caramel'i denedim. iğrenç geldi bana. çok ağır ya. bir daha da yemem. o kadar yani. ha yoklukta gideri olmaz mı olur tabii :) milka'nın oreo'lu ufak çikolataları enfes. büyük olanlar değil.

@burya

işte ağız tadı meselesi bu. ben çok sevdim mesela, bana göre 300gr tafellarda en güzeli peanut caramel. orelularda ufak oreolara göre büyük orelu milka daha güzel bence.

Çok net tadelle bana göre. Üstteki cevaplarda sıralananların %90'ını denemişimdir.

Senin tadelle yazdığını görmeden vermiştim cevabı da

Rittersport ve schogetten çok güzel bence ama turkiye'de çok pahalı satıyorlar. Bunların ucuza satıldığı bir yer bilen varsa yazsın arkadaşlar.

eti karam %70 bitter. Diğer bitterler artık hafif geliyor, yoğun damakta eritmelik.

nestle damak, yüzlerce yıldır favorimdir.
bir de raffaello var tartışmasız uğruna servetimi serebileceğim.
son olarak ama damak ve raffaello'dan azıcık geri kalmayacak derecede ölüp bittiğim reese's var.

üç ayrı konsept, üç ayrı favorim. diğer hepsine yok diyebilirim ama bunlar söz konusu ise akan sular durur.



www.google.com.tr

www.google.com.tr

tadelleden vazgeçemiyorum. milkanın çilekli yoğurtlusu bi de. günaha gireceksem ikisinden birini tercih ediyorum.

Godiva

tadelle ye çukulata diyenler NUSSKNACKER e ne derler merak ettim..

Godiva ve muadiller diyelim. bunlar, digerlerine gore cok farkli siniftadir bence. bir oturusta normal bir insan 100gram yiyemez. kilosu da 50-60euro'dan asagi degil zaten.

lindt, eh iste..

schogetten, ritter sport vs fiyat performans urunleri. schogetten, almanya'da 60-65 cent civari; ritter sport, cesidine gore 60cent-1.5 euro arasi.

milka, cadbury vs alt sinif cikolatalar. ben margarin cikolata diyorum bunlara, sut tadindan ziyade agzima margarin tadi geliyor. nussknacker, gunlumuzdeki supermarket aldi'nin efsanevi cikolatasidir ki milka vs'ye 3-5 boy atar yaristirirsak. nussknacker'dan gunde 4-5 paket yiyen yamyam bir turk arkadas bile biliyorum. bagimlilik resmen.

Godivayı tek geçerim

a- yapabilirim, yaptım.

b- eğitimini aldım ama hiç başıma gelmedi.

c- emin değilim ama diğerleri kadar sakin kalabileceğimi sanmıyorum.

d- kullanırım.

genel olarak kriz anlarında ortamın sakini ve yönlendireni ben oluyorum. 2 kez çok ciddi ölüm riski yaşadığım durum oldu ikisinde de sakindim. çevremde ya da benim de içinde olduğum bir ortamda bir risk varsa da müdahale eden ben oluyorum.

hepsi için konuşuyorum, ilk bir bocalarım ama sonra yapabilirim sanırım.

Acil durumlarda en önemli şey çevre güvenliğini sağlamak. Birinin durumu acilse kalp masajı yapamasam da gayet soğukkanlı bir şekilde ambulansı arayıp durumu açıklayabilirim. Yangın varsa elektriği kesmek gibi önemli şeyler aklıma gelir hemen.

Hepsi evet. Ama hiçbiri başıma gelmedi. Dağcılık ve scuba dalış gibi sporlarla uğraştığım için riskli ve tehlikeli durumlarda bulunduğum oldu ama hep soğukkanlıyım. Tabii başıma gerçekten gelirse ne yaparım bilmiyorum yine de.

a- eğitimim var, hiç yapmadığım için heyecanlıyım ama o anın hararetiyle yapacağıma eminim
b- sıkıntı yok kullanırım
c- uçak çok başka bi ortam diğerlerinden daha fena ben binerken bile korkuyorum maske falan unuturum ağlar ağlar kalp krizinden ölürüm sanırım
d- acil durum olduğuna eminsem kullanırım

@
Daha çok o anki ruh halini değil de beceriyi sordum aslında, kendine güvenen biçok insan var ama seda sayana yapılan efsane ilkyardımdaki adam da mesela yaparım gayet diyordu :) teoriği hepimiz biliyoruz ama bu gibi durumlarla karşılaşıp da şunu yaptım hayatını kurtardım !! Tutmasaydım düşüyordu tarzı cevaplar pls ..

Hepsini yaparım. Paniklemem. Sorumluluk alıp aksiyona girerim. Bu yaz boğulan adama müdahaleye gittim ama benden tecrübeli iki doktor vardı onlara bıraktım CPR'ı, yakınlarını sakinleştirdim. Yoksa bikiniyle hayat kurtardı falan diye haberlerde görebilirdiniz. Babam statusa giden bir nöbet geçirdi, ben sakince ambulansı almaya gittim. Kedim camdan düştü, aşağı nasıl müdahale edeceğimi düşünerek gittim. Kardeşim kedi öldü mü diye ağlıyordu. Yakınlarımın kafa travması, bayılmaları, hipo-hiperglisemik komaları panik sebebi değil. O yüzden yapılacak bir şey varsa yaparım, herkes topu ötekine atarsa yandık.

Hayat kurtarma demeyeyim de, o zaman şu anımı anlatayım. Bir gün birine dalış eğitimi veriyorum sığ suda, 5-6mt arası. Suda denge çok önemlidir, bir anda yukarı çıkmaman veya dibe batmaman gerekiyor. Eğitim verdiğim kişi yeleğini fazla şişirdi ve yukarı doğru çıkmaya başladı, tam o sırada yaklaşan bir motor sesi duydum. Muhtemelen jet ski'ydi ve tam üzerimizden geçmek üzereydi. Eğitim alan dalıcı zaten yukarı çıktı çıkacak, panik yaptı çırpınmaya başladı, beni de sudaki akıntı bir anda yukarı doğru çekmeye başladı. O birkaç saniye içinde nasıl palet vurdum, nefes verdim bilmiyorum ama kendimi aşağı doğru itmeyi dalıcıyı da aşağı çekmeyi başardım. Gerizekalı tam üzerimizden geçti. Su yüzeyinde uyarı bayrağımız da vardı ancak öküz jet skici yüzünden öleyazdık.
Ha bir de dalışta mağarada sıkışma anım var ama çok uzun.
Böyle ufak tefek panik anları ile karşılaştım.

abcd hepsini yaparım, her halta atlayan bi tipim var. panik falan da yapmıyorum. deli bi sorumluluk alma özelliğim var. bazen lanet olabiliyor ama.

aynı bölümde prof.dr.berna göker var. sanırım mehmet akif öztürke gittiniz.

4 ya da 7
en önde şöförün çok sesi geliyor rahatsız eder .bir de gözün yolda kalıyor .

28

2-3u alirim. Cunku yolu izlemeyi seviyorum. 4 otobus modeline gore tercih ederim cunku bazi otobuslerde 4e oturunca yolu gormek zor oluyor.


Bunlar doluysa 21-22, yine onumde orta kapi sebepli bosluk olustugundan gorus acim genis oluyor. Ha tuvalete girip cikan oluyo ama muzik dinledigimden ve yola baktigimdan pek farketmiyorum.

13

1 numara oldugunu gormemisim, 2den basliyo sandim.

4 yerine 1 diyecektim.

niye bilmiyorum ama ben de 13ü alırım.

29 ya da 32

7

Orta kapı açıldığında soğuk geliyor, arka taraflar da çok havasız oluyor.
10 veya 13'ü seçerdim.

1-2-3-21-22

1 ya da 4.

her zaman sağ orta kısım, kalmamışsa şoför arkası alırım.
linkteki düzende 22. koltuk tam benlik.

imkan varsa her zaman tekli. çift kişiyken orta kapı arkası(örnekte 21-22) öncelikli ama fark etmez.

18. Cam kenarı ve arkası boş, koltuğu istediğim kadar yatırırım.

7-10
kaza anında şoför refleks olarak kendini koruyormuş, mesela;
sola kırarsa karşıdan gelen araç otobüsün sağ önüne vuruyor
sağa kırarsa karşıdan gelen araç otobüsün sol arkasına vuruyor

1 ve 4 şoföre çok yakın, 13 ve 16 kapıya çok yakın

iki kişiysek ve dizilim buysa 30-31 en güzeli. hem topkeklere yakın hem orta kapıdan uzak hem de çok arkada sıkışık değil.

5 nomra tekli koltuk. 1'e sigsam onu alicam da sigilmiyor.

19

3.

Her zaman en önde oturmayı tercih ederim ama şoförün tam arkası değil, direkt yola bakan diğer taraf cam kenarı.

23 - 25. savrulmalar ve kasislerden minimum etkilenen yer olduğunu düşünüyorum. ayrıca çıkışa yakın ve kafadan & arkadan çarpmalara göre daha güvenli.

en konforlu yer iki dingil arasıdır. yani ön ve arka değil. dingil üzerinde titreşim ve sarsıntılardan etkilenirsiniz.

wc yok ise ortada olurum. tek isem solda 16*19*20, çift isem sağdan 24*25 falan.

21*22 yi almayın, diz mesafesi kısa olur, ayakları uzatamazsın.
17 köşede. gelen geçen koltuğunuzdan tutunur, kafanıza çarpar.
en arka motordan dolayı sıcak ve gürültülü olur. ayrıca sıcaklığı ön taraftan farklı olur. çok sıcak veya çok soğuk olabilir.

23

7-10-13'un oldugu siralar en sukelalari.

7 alırım. 7 alıyorum varsa. yoksa bi arkası. orta kapıya da fazla yaklaşmam.

Her yolculukta 17-18 den birini almayı tercih ederim. Koltugun arkaya yatma payi biraz daha fazla. Bu nedenle arkanda kimse olmadigi için tantana olmuyor. Rahat rahat yolculuğunu yapıyorsun. Suya ulaşmak, muavinden ekstra cay kahve istemek oldukça kolaydır. Hele 2+1 otobusse tadindan yenmez.

aşağı yukarı alırsın evet.

evet.

porsiyon miktarı önemli. ben hiçbir okul yemekhanesinde öyle bol kepçe verildiğini görmedim. standart porsiyonlarla bin kaloriyi geçmezler. ama birim fiyatı yüksek olan okullarda restoran kıvamında koca tabağa doldururlarsa olur.

ne kadar koyduklarına bağlı ama tatlılar pilavlar erişteler makarnalar toplam kaloriyi baya arttıran şeyler, her menüde bunlar var. bana normal geldi

DÜĞÜN ÇORBA
KURU FASULYE
PİRİNÇ PİLAVI
BAKLAVA
Toplam Kalori: 1713

Baklavayı yarım tepsi vermediyse eğer 1000 kaloriyi geçmez bu. Hatta 800/900 kalori ancak yapar.

@507

azar azar veriyorlar aynen doldurmuyorlar oyle cok. o halde neden 1143 1240 diye yaziyorlar yani o sayilar tam gercegi yansitmiyor olabilir mi. kusuratli vermisler bi de klasik

yemeklere bakınca kendi içinde orantılı görünüyor ama bence biraz fazla yazmışlar. tabi porsiyonları belirlerken elibol davranıyorlarsa normal de olabilir. mesela ikinci menü 800 kaloriyi geçmez gibi, 1066 demişler.

küsüratlar o yemek için kullanılan toplam malzemenin pişmiş kalori miktarının çıkması gereken porsiyona bölmeleri sonucunda ortaya çıkıyor.

bu arada bir dilim baklava 200-250 kalori. 2-3 tane koysalar 500-750 eder.

Rakamlar doğrudur.

Menüler saçma çünkü.

aşırı fazla yazılmış gibi. ama söylenildiği gibi porsiyonlara bağlı.

yüksek yazmak işlerine gelir: gençleri protein ve vitaminle beraber enerjiye boğuyoruz, çıksın koşsunlar... demek istiyorlar. ama maliyetler buna izin vermez. sonuçta yüksek yazmanın cezası yok, kimse kontrol de etmiyor.

neden batsın ya :) arz talepten dolayı olabilir o dediğin durum izmirdeki gerçi ne düşünüp açıp kapatıyorlar bilemem mc donalds yönet oyununda da hiç başarılı olmadım

Burger Kingden daha iyi olduğu tamemen senin görüşün. hatta hüsnü kuruntun. İkisinin de tarzları aynı olsada tadları ve kullandıkları ürünler farklı. Üstüne üstlük burger king bence daha çok bizim damak tadımıza uygun. Yani hem avrupai fast food hem de bildiğimiz(!) tadlar.

keza aynı avm de hem mc donalds hem burger king olduğunda burger king de daha fazla sıra olduğuna çok kez şahit oldum ben. ama sırf bu gözlemlememle burger king daha iyi, daha çok kazanıyor gibi bir safsata atamam ortaya.

Mağazalarının yaygınlaşmamasının tek sebebi olabilir, o da yeterince karlılığı yoktur. yani mesela bir zamanlar burger king açmak için 2milyon garanti para istiyorlardı; eğer bu meblaya daha fazla karlı bir iş varsa yatırımcı burger king açmaz o karlı işi kovalar.

burger king daha ucuz ve bana göre daha lezzetli. bu yüzden piyasada geride kalmış olabilir rakibinden.

ikisi de bok gibi.bi menü alsan(ki içindeki hamburger köftesi yanılmıyorsam 80 gram) 18- 20 lira.yarım kilo kıyma 18 lira.başka sözüm yok.

Ben de burger kingi daha cok seviyorum. Ayda minimum 1 kez falan yerim herhalde burgerdan McDonaldstan yillardir yemiyodum ama bu yaz yaptigim avrupa gezisinde ucuza yemek yiyecek baska yer bulamadigimda mc tercih ettim bol bol. Avrupada mc daha ucuz Türkiyedeki mc fiyatlarini bilmiyorum ama kalite olarak burger cok daha iyi bence

çok uzun süredir yemiyorum belki üç yıldır. öncesinde cok yiyordum ve bence mc' in tüm ürünlerinde bir koku var. dondurmada bile.

burger king çok daha lezzetli ve daha çok tercih ediliyor. kendi beğendiğini en güzel sanıp da olayı garipsemek çılgınmış. iş yapmadığı için kapanıyor veya yenisi açılmıyor.

Burger King yanlış olmasın ama 6 sene önce ciddi bir genişleme politikasına ve ucuz ürün politikasına geçti, işte sosun paralı olduğu dönemdi, bunun meyvelerini çoğu şubede aldı ve alamadıklarını da kapattı.
McDonald's tarafında Anadolu Grubunun politikası daha farklı sanırım, yani düzensiz büyümeden yana değiller gibi daha doğrusu bana göre burger king'in şu anda belki hamburgeri lezzetli geliyor olabilir ama içecekte rezalet durumda olduğu malumunuz ve yine şubeleri diğer fastfood restaronlarına göre daha pis durumda gibi geliyor bana bununda kontrolsüz büyümenin sonucu olduğunu düşünyorum, anadolu grubu ise farklı bir politika izliyor.
Tabi bunun yanında iki markaya da dünya genelinde azalan bir talep olduğuna dair yazılar çıkıyordu, bu da temkinli olunmasına sebebiyet veriyor olabilir.

bildiğim kadarıyla önceleri mc donalds anadolu grubunun da rüzgarıyla fast food zincirinde birinci sıradaydı. burger king ona göre daha geri plandaydı. kaldı ki mc donalds daha çok zenginlerin tercih ettiği bir yer pozisyonundaydı. ama 2007 - 2008'den sonra burger king inanılmaz bir atak yaptı. hem 2 menü kampanyaları hem de televizyonlarda reklamları dönmeye başladı. (benim hatırladığım cicişler falan oynamıştı saçma bir reklamdı.) bu reklamlar da markanın bilinirliğini iyice artırdı ve mc donalds pazar payını inanılmaz büyüttü. şu anda büyük avm'lerde yan yana mc donalds ve burger king şubelerine bakıyorum. burger her daim kalabalık.

Orada hatirladigim 2 restaurant var,birisi kat arasindaydi sanirim birde cati olan.fiyatlari uygun.sarap ne sectiginize bagli ama ortalama bir secenekte 200 u gecmez atistirmaliklarla beraber,menude yazandan secersiniz.

Yer ayirtmaya gerek olmaz,dilerseniz oteli arayip bar fiyat listesini mail atmalarini soyleyebilirisiniz.

İkisi de farklı oranlar. Biri dizel birisi v8 benzinli. Hummer'lar ticari olarak geçiyor. O yüzden vergi dilimi farklıdır. Sigorta artık sana bağlı. Ama sağlam giydirirler. Özellikle Hummerda. Para bok değilse düşünülecek araçlar değil. Para boksa zaten gelip buraya sormazsın.

hummer h3 yıllık vergisi 7.059,00
range rover yıllık vergisi 3.151,00

senkarotomotiv.com

------------------------

sigortasını bilmem

----

lpgli aracım hiç olmadı o yüzden lpg'nin tüketimini de es geçmekteyim

--------------

range rover 2.7 dizel forumlarda 24 mpg (miles per gallon) gittiği söyleniyor o da 100 kilometrede 9.80060764 litre motorin yapar. bu da litresi 4.14'ten 40.5745156296 tl'ye 100 km gitmiş olursun. kilometrede 0.40 tl yapar yani.

-------------

range rover h3'ten kesinlikle daha mantıklı ve uzun ömürlü bir tercih olacak. servis desteği, kalitesi ve imajıyla. bunu da belirteyim.

@ mimimi

Ben rastgele önüme çıkan iki jeep i koydum oraya alacak olsam onunla ilgili sorardım yahu tavsiye sormadım sorum gayet açık. Sadece 10 yıllık bir jeep için aylık ne kadar gider onu merak ettim. İki farklı marka koydum ki ortalama bilgim olsun diye.

benzin giderini bilmek için aylık yaptığın kilometreyi bilmek lazım haliyle. onu söylemek zor.

range rover için konuşuyorum;

vergisi 3000
sigortası 3000
kaskosu 4500
muayenesi 250
bakımı (yılda bir) 2500
lastik 2500/5 (yılda 10bin kilometre için 5 yılda bir değişecek) 500

yılda benzin hariç 15bini gözden çıkarmalısın.

kasko yaptırmamak elbette bir seçenek, ama bi far fiyatına bak derim öncesinde. tek farı 2000 lira civarıydı en son.

kapanış: masrafı düşünüyorsan bunlara girme derim. al ucuz bir araba bin gez. kafan rahat olur.

Tempo kullananlara olta mı atıyorsun? Ceza geldi bi ton kullanıcıya bilgin yok mu? Kendi hesabını kredi kartını kullanmanı önermem.

Önceden kimse bilmesin gibi bir amacım vardı herhalde yani cok gerekmedikce bahsetmezdim sonra bu üye alımı değiştiği için arada belirtiyorum cünkü kimse o kadar teferruatla ugrasmak istemiyor ve sizlerde bana kalıyorsunuz!!! Nihahahaha (kötü kadın gülüşü)

Google'da bu kadar yüksek sıralaması olan bir sitenin aile ortamı mı olurmuş? diyor ve lazımsa girin sorun diyorum. Hiç kendimize saklamalık bir yer değil :|

Evvet söyledim, söylüyorum. İki üye var benden gelen.

bazen söylüyorum. özellikle gençlere. söylemesem de bazı duyuruları paylaştığım için görüyorlar, referans olmuş oluyor. sonrasında çevremden de duyuru linki paylaşanlar olduğunu görüyorum. ama nick'i nedir kimdir falan ilgilenmiyorum. onlar benim kim olduğumu anlayabilirler belki. ben yaşta kaç kişi var ki sonuçta burada. ileri yaşta olup benim gibi yaşını söyleyen yok en azından.

douchebag +1, ne eksik ne fazla.

Duyuruyu biliyorlar ama üye olma gibi bir istekleri yok, ben de kimseye su çok güzel sen de gel demiyorum. Arada ricada bulunuyorlar, onlar adına bir şeyler sorabiliyorum.

Soylemiyorum.

Sırasıyla hayır, hayır, hayır. Aile ortamı derken? Ahahah

douchebag +1 gerek yok.

söylerim. aile ortamı olarak burayı seçen insanlara bir kurşun sıkın acı çekmeden hızlıca ölsünler. burda soru soruyorsun insanlar da sana cevap veriyorlar. burası sadece bu: soru-cevap

@ @
Aile ortamına takmışsınız. Her gün aynı nickleri görünce söyledim onu. sıcak bir yuva anlamında değil küçük, çekirdek bir yapı anlamında. Ekşi sözlüğü tüm arkadaşlarım biliyo ekşi duyuruyu bilen 1 kişi bile çıkmadı

Yok, söylemiyorum. Buradaki insanların benim ne olduğumu bilmelerinin sakıncası yok ama dışarıdakilerin buradaki beni bilmelerine hiç gerek yok.

Kimseye söylemiyorum nekadar çok insan okadar saçmalık içine edecekler diye düşünüyorum

canı çok sıkılan arkadaşım varsa, soracak çok sorusu varsa, tezini tamamlamaya çalışıyorsa filan söylüyorum ama kim olduğumu hayatta söylemem.

bahsediyorum, gelmeye yeltenen olmadı şimdiye kadar. biri istedi gibi oldu kavga ettik ben kazandım ve gelmedi.

Etmiyorum.ifşa olunca her istediğini sormak mümkün olmuyor, tamamen bencillikten.

Doğal seçilim + 1

İnsandan kaçan değil de, fare avlayan diğer hayvanlardan çalı içinde daha iyi saklanabildikleri için. Kedi, kartal vb.

merkez olarak; kemeraltı kestanepazarında branda diken yerler var.
aslında yakınında branda diken yer varsa yapar, telleri çıktı demişsin yani dikişleri söküldü demi.

soslu mısır bu aralar nedense evden eksik etmiyorum

findux vardı eskiden onun acılısı çok iyiydi

Badem.

çekirdek
edit:www.eksiduyuru.com

kaju+antep fıstığı

çocukken tuzlu leblebi+kuru üzüm ikilisine bayılırdım

Badem.

badem, kaju

emin olamıyorum ama badem sanırım.

antep fıstığı ve kaju.

Antep Fıstığı

kaju, antep fıstığı ve fındık.

çiğ badem
kavrulmuş fındık

ceviz-çiğ badem-çiğ kaju.
Ayrıca, literatürde baklagiller sınıfına girse de fırında kendim kavurduğum kabuklu yer fıstığı sıcak haliyle ayrı bir boyut.

çiğ badem çiğ fındık <3

kuru incir

şeker krizine bire bir

pekan cevizi ve kaju

Oha kimse dememis ya.

Kabuklu yer fistigi. Ama kavrulmus tuzlanmis kabuklu olanlarindan degil. Aramizda derin bir ask var kendisiyle. <3

Antep fıstığı.

kaju, soya soslu fıstık, tuzlu fıstık, kabak çekirdeği, antep fıstığı, badem. benimki pek en sevdiğiniz olmadı ama olsun :)

Malatya Pazarı orgazmik bir şey yapıyor. Günkurusunun arasına ya iki kayısı çekirdeği ya da iki soyulmuş beyaz badem koyuyor. Şu
www.malatyapazari.com.tr
Maalesef bunu ayrı ayrı satmıyorlar. Karma paketlerin içinde başka şeylerle birlikte oluyor. Şu paket gibi mesela
idptedarik.com
Özel sipariş verdim bundan. Getireceğiz dediler. Unutacağımı sandılar ama unutmadım. Özetle getirmediler.
Bu arada paketteki antep fıstıklı şey de çılgın.

Çiğ badem, çiğ fındık, kuru yabanmersini, antep fıstığı ve soya soslu çıtır leblebi.

finduk

Zengin parasıyla fakir karısıyla oynar. Küresel bir gerçek.

devlet destekli aylık kondom yardımı

soykırım

menşei tanimlamalardan çok cahillik ve fakirlikten yola çikarsak aslinda mizah ötesi seyler var bana kalirsa. simdi o çocuklar büyüse ilkokul yada ortaokulu zar zor bitirseler ya da terk etseler zenginiydi, orta direğiydi, beyaz yakalisiydi, mavi yaklisiydi her neyse onlara canlarini emanet etmek zorunda. çünkü şöför, aşçı, çocuk bakicisi, inşaat ustası vs. diğer bu türden işçi ve çalişanlar bu insanlardan çıkıyor ekseriyetle. o nedenle onları sevelim, koruyalım, aşşaağlamayalım. en alt tabaka ve en üst tabaka ister istemez bir birine muhtaç.
o sitelere 30 dakkadan önce servis yapan pizzacimiz da bu kesimden. bahşisini bol verin bi zahmet.

(bkz: fakirliğin kısır döngüsü)

(bkz: coğrafya kaderdir)

Bahsettiğin 9 kardeşli insanlardan biri benim. Annem her hamileliğinde günah diye aldırmak istememiş. Sonuç olarak 9 kardeş biz doğmuşuz. Ama acınacak durumda da değiliz. Birimiz matematikçi birimiz mühendis birimiz öğretmen birimiz doktor dişhekimi iibf aramızda okumayan tek bir kardeşim kaldı. Onun için de elimizden geleni yapıyoruz. Bildiğim kadariyla birçok akrabamız da böyle. Yani gelen kuşaklar o kadar da bozuk yetişmiyor. Kendini yetiştirmek için elinden geleni yapıyor. :)

insanlar bilakis maddi açıdan zor durumdayken daha çok ürüyor. savaş dönemlerinde doğum oranı fırlıyor, fakir ülke ve coğrafyalarda nüfus artış oranı her zaman daha fazla oluyor. bir tür "zor zamanlarda hayatta kalabilme-soyu devam ettirebilme" içgüdüsüyle alakalı sanırım. gerçi eğitimli ama fakir kişiler yine çok çocuk yapmıyor, sanırım eğitimsizlik ve fakirlik kombinasyonu anahtar :)

Bu ülkeye çöpçü de lazım diyolar ya... O hesap.

Ne kadar çok eğitimsiz, gariban olursa, zengin de o kadar konfor içinde yaşar, parasının geleceğini o kadar garanti altına alır.

Neuer demiş. Çünkü o hiç gol yemez adı üstünde no yer.

Küfürler beddualar alınıyor.

İşlem tamamlandı.

www.espnfc.com

onu bilmiyorum da bi ara; "şu an dünyanın en iyi kalecisi neuer mi yoksa courtois mi?" diye bi soruya "ben daha futbolu bırakmadım ki?" diye cevap verdiğini duymuş idim.

feel the blanks olm sözlükte neuer in başlığında 7 kez aynı muhabbeti yabmışlar. yetmedi mi

feel the blanks ben sözlüğü takip etmiyorum kardeşim o yüzden okuyunca güldüm, teşekkür ederim geceme gülümseme kattığın için.

buffon demiş ki "oğlumla penaltı atışırdık oğlum no yer olurdu ben zaza" :(

ne cevap verdi bende bilmiyorum ama orada yayin kesilmedi, sadece spikerin beceriksizligi; konusmayi tamamlayamadi, southpark sessizligi oldu 1-2 sn

@jedilance

Hahaha, yayın kesilmemiştir zaten, benim yayınom kesildi onı kast etmiştim, internet izliyodum da :)

Ama demek bişey demedi uani spiker sonunu bağlayamadı ha :)

kutu derken markette satılan mı? yoksa al-götür gibi mi?

haagen dazs meshurdur, artik cogu markette var

Lera fresca. Migros'ta var.

Lera fresca'da emulgator, glikoz şurubu, gıda boyası yok. Normal sakkarin (sofra şekeri) var. O yüzden benzer ürünler arasında daha iyi.

Atatürk orman çiftliği +1

Agirlik vektorlerinin doğrultusunu da hesaba katarsan daha sağlıklı bi sonuca ulaşırsın.

iki kere kullandım, memnun kaldım. saat aralığı seçiyorsun teslimat için, ona göre getiriyorlar. genelde ağır şeyleri taşıyamayacağım zaman aklıma geliyor ve kullanmak istiyorum. normalde reyonlarda gezmek daha hoşuma gidiyor.

50'ydi sanki o, düşürdüler mi yoksa marketten markete değişiyor mu?

200-300 lirayı bulacak alışverişler için bence iyi bir seçenek ama onun dışında kullanışsız buluyorum kendi adıma. birincisi migros çok pahalı. ikincisi o menüde ürün seçmek azap gibi geliyor bana, reyonlar arasında dolaşa dolaşa, ürünü öpe koklaya almak daha çok hoşuma gidiyor. normalde internet alışverişçisiyim, ayakkabımı gömleğimi bile internetten almayı tercih edebilirim yerine göre ama market alışverişi için ı ıh.

4-5 kez kullandım. İndirim kuponları oluyor onu kullanarak yapıyorum fiyat düşüyor. Hem de markette gezme derdi olmuyor.

Biz ayda 4-5 defa yapıyoruz. Sürekli müşteri olduğumuzdan mı bilmiyorum ama meyveyi, sebzeyi artık karpuzu bile bizden güzel seçiyorlar. Ağır şeyler için çok rahat oluyor ya. Saat aralığınız siz seçiyorsunuz. Babam akşam alışverişi yapıyor ertesi gün şu saatler arasında gelsin diyor ve bir gecikme olmuyor.

Aylık temel ihtiyaçları alıyoruz.

haftada en az 1 kez yapıyorum
çok fazla içecek vs tükettiğim için onları taşımakla zorlanmıyorum
soğutucu arabaları olduğu için de dondurmalar erimeden geliyor vb.
oturduğum yerden seçerek ağır ağır düşünerek sipariş vermek keyifli,
bir de unutkan bir insan olduğum için Favori ürünlerim ve önceki siparişlerim sekmeleri işime yarıyor.
Meyve ve sebzeyi tavsiye etmem.

Ağır şeyleri bilmemkac kat taşımaya üşeniyorum. Saat aralığı seçeneği iyi, ayda bir her tür ev ihtiyacını gideriyorum. Birkaç kez servisin gecikmesi oldu ama arayıp haber veriyorlar hemen.

hiçbir şey.

sadece aletlerin nasıl tutulacağını biliyorum.

alet dediysem de pense, tornavida vb. matkap bile tutamam belki . denemedim ama.

kolay gelsin.

saydıklarından hepsini en az 1 kere bazılarını ise sayısız fazlalıkta yaptım. yapıyorum. yapacağım.

Mobilya, kapı, basit şu tesisatı(musluk, hasarlı boru), basit elektrik işleri (priz, duy, fiş), nadir de olsa elektronik alet (donanımsal olarak. yazılımda evde sorun yok), duvarda hasar (alçı-boya) falan gibi basit işler.

Fakat bence gerekli ekipmanla fayans falan da döşerim :P

elektronikten hiç anlamam ama musluk, kapı kolu, menteşe gibi mekanik şeyleri gerekirse 5 saat kurcalar kendim hallederim.

elektrik işlerinde iyiyim ama mesela musluktan hiç anlamam.
bahçe işleri ve ahşap işte mutfak dolabı kapısından anlarım.
küçük elektrik aletlerini kurcalamayı severim.

İkea'dan yalnız başına dolap, şifonyer ve kanepe monte etmek sayılıyor mu?

Musluktaki ufak tefek bozulmalar ve elektrik tesisatındaki ufak sıkıntılara el atmışlığım var. Onun dışında hepsini çok kere yapmışlığım var. Ek olarak boya badana, matkapla orayı burayı delme, bişiler monte etme, dikiş nakış işlerini vs de yaparım.
Yalnız yaşayınca insan mecburen öğreniyor.

Her şeyi tamir edebiliyorum, en son birkaç gün önce klozeti değiştirmiştim. Hatta bazen sırf tamir edebilmek için bazı şeyleri bozduğum da oluyor :D

Elektronik küçük ev aletlerini tamir ederim, uydu, televizyon, mutfak robotu gibi, bilgisayardaki sorunlar çok büyük olmadıkça çözerim. Bisiklet tamirinden anlarım. Elektrik süpürgesini defalarca tamir ettim.
Ahşap merdivenleri zımparalar, cilalarım. Boya badana zaten yapa yapa öğrenilen şeyler. Babamla evin laminantlarını beraber değiştirdik, güneş enerjisi sürekli bozulur mesela, tamirci filan gelmez, babam çözer, ben de baka baka öğrendim. Musluk değişimi filan basit işler, ilgisi olan herkes yapabilir.

hepsinden en az bir kez yapmisimdir. Zaten evde en sevdiğim 2. alet sarjli tornavida. 1.bulaşık makinesi degismez

bahce, bozuk priz, duy vs. tamiri, musluk, sifon tamiri, mobilya kurma, duvara raf cakma vs. kapi sokme, boya, alci isleri...

elektronik - teknoloji sifir.

tıkanıklık harıcındekıler ok.

sour: 3 kablo var toprak hattını unutma.

Hepsi. Bir tek devre tamiri yapamiyorum ev aletleri icin, elektronik bilgim zayif, bir de fayans vs doserken cok guzel egimi kusursuz cillop gibi yapamiyorum.

Yukaridakiler haric cardak, pimapen, boru tamiri, yikim, korkuluk tamiri ve montaji gibi islerle ugrastim. El yetenegim korkunc degil. Tek basima ev cekil ceviririm.

22 yasinda. erkek. Tornavida kullanamayan insani ciddiye almiyorum. Cogu aleti de kullandim. Matkabinsan flexine, icimde kalanlar wood turning yapmamis olmak, havali nailgun ve hava pompasi kullanmamis olmak, motor tamir etmeyi vs bilmemek.

Bisiklet son donem uzmanlik alanim.

Herkesin kendi isini gorebilecegi yeterlilige sahip olmasi gerektigine inaniyorum.

Edit:kaynak. Kaynak da denemedkm, istiyorum. Mig welding vs yapacak halim yok basic seyleri yapabiliyor olmak isterim.

Sihhi tesisat isleri sikintili olabiliyor genellikle. Ozellikle ekipman eksiklginden ama onun disindakileri yaparim.

tesisat işlerinden pek anlamam. ama sifonu tamir etmiştim bir kere.
elektronik şeylerden de anlamam, sadece bir kablo vs kopmuşsa onu düzeltebilirim.

matkapla bir şeyler yapmayı çok severim, misal duvara monte şeyler. priz, duy, kablo vs değiştirmişliğim de vardır. 4 tane avize taktım en son.

geçen sene evde tadilat vardı, ufak tefek şeylerle ben uğraştım, boyaya yardım ettim vs.
zaten eve usta bile gelse oturur nasıl yaptığını izlerim. seviyorum ufak tefek tamiratlarla uğraşmayı.

eve usta sokmuyorum. ne tamir edilecekse kendim tamir ediyorum. kırık fayans yerine yenisini yapmak, musluk tamir etmek, musluğu tamamen söküp yeni musluk takmak, avize montajı, kapı kolu, alçı tamiratı, derz düzeltmesi, vb. ne gerekirse kendim yapıyorum.

usta milletine gıcığım.

Yazdıklarınızın hepsini yapabiliyorum üstüne de bir çok şey (taharet musluğu değiştirme, duvarları delme, eşyaları montaj, asma vs gibi) hatta bir çok arkadaşımın evinin de tamir, montaj işlerini yapıyorum. Çoğu zaman da kendi kendime takılıyorum, tamirci olacaktım asında, zorla okuttular diye :)

yazdıkların basit işler, evde tornavida boru anahtarı olan herkes yapabilir.

bu saydıklarını yapıyorum. beyaz eşya televizyon gibi büyük ev aletlerinin tamiri hariç elektronik tamiri, ufak tefek dyi projeler filan da yaparım. arabamın çoğu işini de (rutin bakımları filtre ve sıvı değişimleri, motor ve yürüyen aksamında lift gerektirmeyen bütün tamiratları, iç trim sökme takma, obd cihazı ile hata tespit edip müdahale etme) kendim halledebilirim. alet-edevatın önemi araba tamirinde daha çok öne çıkıyor.

mesela oyuncak tamiri bazen çok zor olabilir, yani oyuncağın içindeki devresinde bazı elemanlar işlerini yapmıyordur, motoru bozulmuştur, plastik aksamı kırılmıştır. gerekli alet edevat (lehim, silikon, ölçüm cihazları), kablo ve komponent malzemeniz varsa o oyuncaktan daha güzel şeyler bile yapabilirsiniz.

babam bahçevandı, bahçe işlerinden de anlarım az çok.
bunların içinde ahşapta zayıfımdır. ciddi beceri isteyen ahşap tamir ve sıfırdan birşeyi üretip yerine uydurmak için gereken alet edevatlara ve tezgahlara sahip değilim. ufak tefek şeyleri hallederim.

bu işleri yapabilmek için iki şey gerekiyor.
1. el becerisi ve problem çözmeyi bilmek. bu zamanın ve zorunluluk halinin insana kazandırdığı bir şey. yani evinde musluğun bozulursa ve senin tamirci çağırma durumun yoksa onu tamir etmek zorunda kalırsın. açar sökersin sorunu tespit edersin malzeme lazımsa alırsın yerine takarsın, oldu bitti işte. bir civatayı bile nasıl sökeceğini bilmeyen biri bile olsan basit mantık yürüterek ve deneme-yanılma yoluyla sorunu çözebilirsin.

problem çözmeyi bilmekten kastım, bu tarz ufak tefek tadilat işlerini yaptıkça malzeme öğreniyorsun ve yol yordam öğreniyorsun, bu sana tecrübe oluyor, ilerde alakasız bir tadilat işinde bile işine yarayabiliyor. tabi bu işin mantığını kavrayarak yaparsanız geçerli yoksa karadüzen, vur-kır iş yapıyorsanız herhangi bir beceri kazanmanız pek mümkün olmaz.
malzeme tanımaya örnek olarak, sen oyuncak tamir dedin elektronikten girdin, oradan örnek vereyim. işe yaramayan bir elektronik aleti, oyuncağı, tv kumandasını atacaksam mutlaka onun içini söküp işime yarayacak devre elemanlarını kabloları, tuşları, sağlam motorları, pilleri vb. söker saklarım. bu şekilde birçok şey tamir ettim.

2. takım taklavat çok önemli, belli bir noktaya kadar el becerisi ve pratik düşünme, işi ele alma becerisi istiyor ama alet edevat olmadan olmuyor.
benim evimde, hem bu ev tadilat vs. işleri için hem arabamın tamir işleri için zamanla oluşturduğum baya geniş bir takım çantam ve birkaç tezgahım var. bunlar hep zamanında belli işleri yapmak için ihtiyaç haliyle alınan şeyler.

Musluk degistiriyorum
Priz degistirebiliyorum
CIhazlarin yanmis fisini degistiriyorum
Dolap kapagi, rafi cekmecesini tamir ediyorum
Cekmece rayini degistiriyorum
Pc'de sorun oldugunda evdeki fazla pcden sokup ya da yenisi alip parcayi degistiriyorum
Bunun gibi basit isler. Ama bunlarin cogunu artik kardesime kitliyorum.

Davul fırın tamir edebiliyorum.
Telefon hattı bağlayabiliyorum.
Boya badana yapabiliyorum.
Klozet sifonunun iç takımını değiştirebiliyorum.

Kadınım (öhhhm) :)

hepsini yaptım daha da fazla tamir yaparım.
yeter ki elimde malzeme olsun.

hepsini kolaylıkla.

en son 2 aylıkken yıkamışlar vakit kaybı

ne günlere kaldık?.. :(

büyük resmi görebildiğim için yıkamıyorum.

sabun vs. ile soruyorsan hayır. su ile evet.

Ciks, dus alirken soyle bir paspasliyorum o kadar.

her sbaah duş yapıyorum.

haftada bir

Evet

'Büyük resmi' yıkıyorum. Yıkayıp kalaylayamayacaksam sadece yüzümü yıkıyorum evet.

Evet.
Bununla pics1.ds-static.com

ne demek yıkıyor musunuz? yüz yıkanmaz mı? leş gibi şehirlerde yaşıyoruz.

Tabisi

kalkar kalkmaz duşa girdiğim için yüzümü ayrıca yıkamıyorum.

saat başı yıkıyorum bu ara hatta.

Yıkamayan mi varmış?

Yıkamadan nasıl ayılıyorsunuz yav? :s insanın başına vurur, uyanamaz. Ha diyorsanız ki kalkar kalkmaz duşa giriyorum, o zaman anlarım ama diğer türlüsü salt leşlik bana göre.

Günde 5-6 kere yıkıyorum yahu

sabahları su dolu kovaya kafamı sokup çıkarıyorum.

soğuk duş aldığımda yıkamıyorum. sıcak duş alırsam çıktığımda ayrıca bi su vuruyorum.

hayır duş diye bişey icat edildi çok güzel ;_;

Yıkamıyorum çünkü ne gerek var.

hayır. hatta hiç sevmem sabah sabah suyla temas etmeyi. duşumu da genelde akşam alırım.

Her gece yatmadan önce ve her sabah uyanınca mutlaka yıkarım.
Geceleri yüz temizleyici jel ile sabahları ile genellikle su ile yıkarım . Duş alıyorsam duşta da yine jel ile yıkarım ayrıca çıkınca yıkamam.

suya sabuna dokunmayı seven biri olarak yıkıyorum. tabi benim saçlar uzun. yüzümü yıkadıktan sonra, son hareketle de saçları ıslatmış ve geriye atmış oluyorum. ellerimi de gün içi 2-3 kez yıkıyorum bir şekilde. onun verdiği temizlik ve saflık hissi güzel hissettiriyor. zaten sokaktan eve girip elini yıkamayan insanları hayatta anlayamıyorum. onu geç, çişini yapıp suya yine dokunmayan yaratıklar var.

her sabah mutlaka yıkıyorum. bir de dışarıdan eve her geldiğimde yaz kış farketmeksizin yıkıyorum. bu arada yazın da kışın da soğuk suyla yıkıyorum yüzümü.

fireball istenir. çok güzel ve fiyatı tam hatırlamasam da orada acayip ucuz.

media3.popsugar-assets.com

içki sevmeyene elektronik falan bir şeyler belki.

iphone

www.google.com.tr

Ihtiyaciniz olan bir sey istenir.

Sirf aldirmak icin bisey istenir mi yahu :/

saat de sipariş verebilirsin ihtiyacın varsa. zevkine göre foto kamerası ve ekipmanı da olabilir

Evet foto atcan. Adina adres yoksa muhtarliga alalim seni :)

Aynen öyle nasıl bahis sitelerinde onaylatman gerekiyorsa burada da alırken onaylatman lazım.

bence ponsiyon tarzı konaklama kendileri için daha rahat olabilir. bana zor olur gibi geldi.

sizin derdinizi o araçların hiçbiri çözmez, çünkü içlerinde tuvalet yok.

bence çekme karavan düşünün. daha konforlu oluyor.

sayenizde karavan fiyatlarına bakayım dedim. aylık alırsanız günlüğü 250'den başlıyor. bu da sizin paralara denk geliyor. bence araç kiralayıp pansiyonda kalsalar daha ucuza gelir.

varsa mevcut arabanızla, yoksa da kiralık bir arabayla çıkmaları çok daha mantıklı. hem istedikleri yerleri gezip istedikleri yerde mola verirler, hem de gece rahat bir uyku çekerler pansiyonda.

yurt dışından gelme bir tabir troll, ilk kimden türedi bilemeyiz; benle ahmet aynı anda 4chan'de okumuş olabilir ve aynı anda arkadaşımızla paylaşmış olabiliriz.

internet kaynaklı tabii, o yüzden sözlüğün etkisi de var. ben ekşi'den öğrendim mesela.

Kelime yabancı uyruklu.
21.11.1989 kuzey alabama, USA

en.wikipedia.org

insanlığın başlangıcından beri (internet demedim bak dikkat edersen, insanlığın başlangıcı dedim) var troller.

internet çıkınca da internete taşınmışlar.

ekşi mem üreten bir yer değil pek. memlerin öğütüldüğü vasat bir ortam. interntle ilgili herhangi bir şeyin kaynağı olma ihtimali düşük.

eski bir kelime www.google.com.tr

ama günümüz anlamı ile nasıl anlam kazandı bilmiyorum

Ben ilk balikcilik sektoruyle duydum.
Kotu adamlar, pislikler

aktüel havuza katıldı, akp yayın organı oldu.

şimdi baktım, tempo da format değiştirmiş:

www.dijimecmua.com

Isini gucunu birakip 1 sene niye gittigini guzelce sorgularlar. Ustune ev araba yoksa red yemesi bence buyuk ihtimal

200-300 bine biz evin içini yaptırdık ancak (şaka yapmıyorum).

ayriyetten ruhsat parası.

Poliklinik dedigin 3 doktor, lab falan olmayacaksa 100-200e kurtarirsin o da reklam giderleri, burokrasi falan olur

www.gurbetcihaber.com
buraya bak

o tam olarak oyle degil. numarayi whatsapp gibi uygulamalara verilen izinlerden buluyor. zaten kesin olan bir sey degildi o.

www.kimbunumara.com

ben de en son bu siteden sorgulama yapmıştım. ama numarasını kayıtlardan sildirdiyse aradığın kişi ya da numara hiç kaydedilmediyse numara bulunamadı demesi normal.

(bkz: naber dergi) var orada da yazıları oluyor.

ılıca uygun oluyor. hemen merkezde denizin dibinde dışı mavi beyaz bir pansiyon vardı yaa valla çok düşündüm ismini unuttum. kumrucu şevkiyle erol arasındaydı tam. aynen o fiyattan ucuzu zor.

İki kişi tek oda 60 tl ye bulduk ılıca plajında küçüm ev adlı pansiyon..

Urla tarafına gitme. Açık deniz olmasın.
Ilıca, Ildır iyidir.

ayarlarda maksimum mesaj sayısına ulaştığında sil diye bi seçenek var oradan mesaj sayısını da ayarlayabilirsin.
bir de istemediğin mesajı üstüne uzunca basınca çıkan seçeneklerden silebiliyorsun.

sistem otomatik olarak 6 ay sonra siliyor.

Önemli olan şey verdiğiniz teminat. Katılım bankası olup olmaması fark etmez; araba aldınız ve karşılığında ekspertiz değeri belirlenebilen (ve iskan durumu sorunsuz) bir evi ipotekleyebiliyorsanız; arabaya rehin koymadan yola devam edebilir banka. böylece satabilirsiniz. ama bunun için araba almaya da gerek yok zaten en başta; evi ipotekleyerek bankalardan nakdi kredi çekebilirsiniz belli oranda. (katılım bankasında karşılıksız olmuyor tabi, mal alımı şart)

Valla olucak diye biliyoruz ne oldu ki ?

evde tek başına serisi

beethoven serisi

Bu filmleri izledim maalesef :/ 25-30 yillik zaten bunlar. Evde tek basina'da oynayan cocuk bikac yil sonra richie rich te de oynamisti o da efsaneydi mesela... benim merak ettigim 2000
lerde boyle guzel fimler yapilmadi mi tam olarak bunlar gibi :p

Max Keeble's Big Move (2001)
Because of Winn-Dixie (2005)
Bedtime Stories (2008)
Zathura: A Space Adventure (2005)
The Kid (2000)
Bridge to Terabithia (2007)
The Borrowers (1997)

Köpeğim yok. 5 değerlikli antimon bileşikleri de kullanılıyor.