Ekşi Duyuru

her yer öyle değilden kasıt her bölüm öyle değil.

arkadaşlar kimseye öyle leş gibi sıfatlar yakıştırmayın, çok çirkin oluyor. türk insanı olarak adriana lima ve bradd pitt değiliz kabul edelim artık bu gerçeği. ama leş yakıştırması da çok kötü. sen oraya okumaya gitmişsin sana ne milletin tipinden ayıp yaptığın.

başka bölümlerde mi öyle? Leş hatunlar çekilmez moruk.

Tamamen merakımdan soruyorum leş kız nasıl oluyor? Bir kızın leş olması için çirkin olması yeterli mi başka özellikler de gerekli mi?

güzel sanatlar fakültesi dsfşksş

ağzı bozuksa, paspalsa, erkeksiyse de leştir bence.

hele ağzı burnu piercing içinde depresyonist bilek metalciyse kafadan leştir zaten :D

yazının sonuna kadar bi anlam veremedim başörtülü kızlar nerede okumuşum

mimarlık iyi. kızdan geçilmiyor.

hocam kusura bakma da dahi anlamındaki -deleri ayıramamışsın, onlar leş bunlar leş demişsin. Belki dış görünüş dışında önem verdikleri şeyler yoktur sende.

senin gibil düşünen kişiere leş denilen bir yerde yaşıyorlarmış

güzel kız olunca depresyona girip sınıfta kalıyosunuz diye dekanlık kaldırttı onları.

bilkent'e gel o zaman. kız dolu okul. ancak bakarlar mı bakmazlar mı bilmem. okulda rekabet tavanda, sağlam forsun olması lazım.

dünyada hangi yer tanıtım broşüründe gösterildiği gibi? yani çok saçma olacak ama şunu açıklamak zorunda bırakıyorsunuz insanı: o broşürler, mekanı mümkün olduğunca güzel göstermeye çalışan, ortamın ortalama halinden çok ama çok uzakta olan şeyler. oraya tabii ki okulun vasat altı tipte öğrencilerini koymayacaklar, at gibi kızları yakışıklı çocukları koyacaklar. keçinin kuzunun kemirdiği otu çiçeği değil de yemyeşil bahçeleri bilmem neleri koyacaklar. ne bekliyorsun?

ayrıca şu leş kız-çirkin çocuk geyiği de gerçekten ayıp. üniversite okuyacak seviyeye gelmiş insanların zeka seviyesi "hani kızlar nerde"den daha fazla olmalı birader, kusura bakmayın.

eliniz ayağınız tutuyor, 18-19-20-21-22-23-24 yaşında insanlarsınız. bölümünüzdekiler güzel değilse, diğer bölümdekiler güzeldir. ya da belki güzel kızların sayıca az olduğu bir çevredesinizdir. ne yapalım şimdi oturup ağlayalım mı?

ırk olarak çok güzel şahane değiliz ama gayet homojen bir şekilde dağılmışız. şehrinizde herkese yetecek kadar kız ve erkek vardır, emin olun. tek derdiniz fakültede güzel kız sayısının azlığı olsun.

üroloji bence

üroloji, böbrek, mesane, prostat hepsine bakar

böbrek ve mesane kadında olduğu için kadına da bakar

üroloji boşaltım sisteminin tümü üzerinde çalışan bilim dalıdır.

kadın-erkek diye ayrılmaz.

unutmadan ekleyeyim: erkek genital sistemine de üroloji bakıyor ama bunun sebebi sistemin birbiriyle yoğun ilişkili olması.

kadınlarda genital sistem üriner sistem ile bağlantılı olmadığı için jinekoloji diye ayrıca bir uzmanlığa ayrılıyor. ancak kadın boşaltım sistemine yine üroloji bakıyor.

39 liranın muhabbetini mi yapıyon. 16 al tabi. 4 gb sıkıntı yaratır.

1) ya şöyle düşün.hiç oralara girme bile.16 gblik model daha sonra çıktı 4gbden.gmd'nin de ilk partileri sıkıntılıydı şarj soketi ve ölü piksel bakımından.ufak bi google da görürsün zaten.şu an 4 gblik bi model alırsan eski parti bi mala denk gelme ihtimalin hala var.bu sadece 16gb almak için yeterli.gerçi ölü piksel ihtimali her zaman her şeyde var ama ihtimal daha düşük böyle.

2) uygulamaların mcsd karta bile taşınabildiği bir telefonda hafızanın sadece sisteme ayrılmış kısmına uygulama kurulabilmesi saçma olur.onu muhtemelen yanlış biliyorsun.iyi bi araştır.mutlaka kuruluyordur telefonun kendi hafızasına.

3) çok hafıza iyidir.geniş geniş çalışan sistem iyidir.karta zaten uzun süre gerek duymaz ihtiyaç olunca da bi el bolluğunda alırsın gider.şu an için önemli olan hafıza falan değil.hataları ayıklanmış bi parti ürünü alman.yani daha geç çıkan.

bekle hemen alma 2 hafta sonra gm2 raflarda 16 al bi de.

çok doğru karar.

tanıdıkda var dokunmatik vs iyi kamerada iyi. kendisi de memnun bana gore bi sakıncası fiyatı. hani temiz iphone 4 o fiyatlara veriyorlar 550 veya 650 tl cok o telefona. yada temiz bi s3 alınabilir. hayırlısı olsun.

ben kullanıyorum, kesinlikle al derim. boşuna bi ton para verme başka telefonlara.

ben de kullandım birkaç ay harika telefon samsung kullanıyorum şimdi ama gerçekten kullanım kolaylığı açısından samsung'u döver. ayrıca incecik hafif falan doğru karar.

malzemesi aşırı kalitesiz telefon. şöyle söyliyim; samsung telefonu 10 kez düşür bir şey olmuyor general mobile'i 1 kez düşür ekrana paramparça oluyor. aynı kalitesizlik şarj aletinde de var. çevremde bir çok kişide bu telefonu görüyorum çoğu bundan yakınıyor; narin telefon diye. şöyle düşün fiyatı 600 civarındaysa ekranı kırılınca 150 daha vereceğii düşün; öyle bir telefon al

bikaç kez düşürdüm bi cacık olmadı, çok sert düşüşlere bişey diyemem kalitesiz malzeme olduğu doğru bir de sadece kamerası s3'ün yanından geçemez, onun dışında her özelliği iyi. gorilla glass yok büyük markalara kıyaslarsan. onun dışında hiç bir sıkıntısı yok. he bir de yanında gelen şarj kablosu soketi bozuyo bi adet samsung kablo alırsan mutlu mesut kullanırsın.

Hazirandan beri kullanıyorum. Ne ekran kırıldı ne şarjda sıkıntım var. Her şey kullanımlara alakalı. Defalarca rom attım telefon brick de olmadı. Hrr şey sana bağlı. Düzgün kullanırsan gider uzun süre. Hoyrat kullanırsan öldürürsün. 4 kere yere düşürdüm ayrıca

Fotoğraf benim için önemli diyorsan gerçekten alman gereken telefon bu değil. Geriye kalan her şey için general mobile discovery.

benim aldığım, kullandığım, gayet de memnun olduğum telefon.

kıyas: s3

esasında şudur;

www.google.com

eğer yurt dışından getirtme imkanın varsa getirt derim. çünkü 150-200 dolar falan sanırım. mtk işlemci olduğu için imei atmak da kolay.

çevremde kullanan herkes çok memnun

s3 mini var. fiyati 700 civarı olmalı

s3 mini iyi sanırım, dün 5 kişilik masada 3 kişinin s3 minisi vardı.

bende s4 mini beyaz 2.el var.

Samsung Galaxy Ace 2 500tl

turkcell t40, yerli malı yurdun malı...

performans/fiyat oranı başarılı

Peder beyinle beraber huviyet cuzdanlarinla notere gidiyorsun. Ruhsati da alin. Sonra 150 160 tl kadar masrafla ustune aliyorsun. Ordan emniyetten trafik buroya gidip yeni ruhsat aliyorsun. O ne kadar hatirlamiyorum.

kimliklerle direk notere gidip devir yapıyorsunuz. güncel fiyat ne kadar bilmem de 60-70 gibi bir miktar ödemiştik 2 sene önce..

paran varsa normal. paran varsa = bu paranın varlığı ya da yokluğu sende anlamlı bir fark yaratmayacaksa. ikincisi daha güzel sanki.

mallık

normal mi bilmem ama ben elzem olduğunu düşünüyorum. 10 liraya alınan şemsiyeler iki rüzgarda haşat oluyor. zamanında 60 liraya almıştım bir tane, tam 4 sene kullandım; ne kırıldı, ne yırtıldı. okulda unuttum da kayboldu ama kesinlikle değiyor o paraya.

Aynen hayat standartlarına bağlı.sana göre normaldır bı semsıyeye 80 lıra vermek bana göre mantıksızdır..ama mutlu olucaksan kullanırken al gitsin.

otomatik kapanma özelligi bozulma nedenelrinden biri olabiliyor. 4 sene dayandi bozuldu mekanizma tamir ettim su aralar kullanilmiyor ama calisir durumda.

sürekli semsiyeye ihtiyac duyuyor cidden tasiyor ve unutmuyorsaniz sagda solda deger. diilse adam gibi yagmurlukla senelerdir gidiyorum.

ucuza şemsiyeler adamı erken terk ediyor. ben para vermeyi uygun buluyorum. ne gereksiz şeylere toplasan 79 tl veriyorsun zaten. ikinciyi al gitsin.

Kaliteli şemsiye kullanmak mallık değildir. Buna mallık diyende vizyon eksikliği söz konusudur. Paran varsa bir malın daha kalitelisi kullanılır ve dikkatte çeker.

Sadece dikkat çekmez, sert rüzgarda "akıllı" arkadaşın 5 liraya aldığı şemsiye sevgilisi ile beraberken uçar gider. 79 Tl'lik şemsiyesi olan arkadaş ise bunlara güler geçer:)

şemsiye kaliteli olmalı diye düşünüyorum.
ama bu şemsiyeler rüzgara dayanıklı mıdır ? o kadar para veriyorsan rüzgara olan direncini göz önünde bulunmırmalısın

de facto'dan bir keresinde 150tl civarı alışveriş yapmıştım. 39 tl'lik şemsiye veriyorlardı. dedim ki şemsiye yerine 10 tl indirim yapın. olmaz diyerek şemsiyeyi dayadılar. babama verdim şemsiyeyi. aklım sıra hediye şeklinde. babam bir üzüldü. hafif bir sinir geldi yüzüne. baktı bana, bu çocuğu adam edemedim der gibi.

kaybettigin daha güzelmiş. al gitsin amk. 70 lira cok büyük bi meblağ deil ki sonucta 700 lira vermiosn.

"bir kere alıp 10 sene kullanırım"cıysanız, otobüste unutma hadisesi de içinize bir daha asla yapmamaya yemin edecek kadar oturduysa alın derim :) sokakta 5 liraya şemsiye satılıyor evet ama kullanım ömrü rüzgarlı 2-3 gün sonra bitiyor. en azından bu evladiyelik olur.

Turkiyede hem kaliteli hem ucuz urun bulmak cok zor.Ben Almanya'da mullerden 1 euroya aldim takir takir kullaniyorum,tas gibi.Ama ne zaman Turkiyeye geldigimde alsam su yagmur cikinca ortaya cikan 10 liraliklardan aninda yamuluyor semsiye.Bu yuzden eger cidden kaliteli biseyse alin derim.

pierre cardin gibi bir marka için pahalı.

o beş liralık şemsiye folloş oluyor rüzgarda ben de benettondan almıştım yaklaşık bu fiyatlara.

hem sert bir yapısı var, rüzgarda falan rahat oluyor; hem de tutma yeri baston gibi şekil hıammına!

Eğer bu otobüste unuttuğunu beğendiysen, yani sana kullanırken sağlam ve kaliteli geldiyse; şimdi bu 79'luk olanı al. Şahsen 4-5 tane 15 liralık eskiteceğine 1 tane bundan eskitmek daha mantıklı.

dünyanın sonu

yani aylık gelirin 20bin ve üstündeyse boş beleş bir adamsan, parayı harcayacak karı kız arkadaş ortamın yoksa mantıklı yoksa saçma tabii çok çok yağış alan bir yerde yaşamıyorsan

çirkin bence.

Aman hocam..

çok kötü.

no

siz apaçi olmasanız da tişörtün kendisi apaçi. ayrıca cidden çirkin bu yahu + yakası çok açık, türk erkeğine göre değil bağır-böğür göstermek, üzgünüm.

@kerbeee,

eleştirmek için sormuyorum, yanlış anlaşılmasın. kime göre bağır böğür göstermek ? ne farkı var onu soruyorum. kas mı kıl mı nedir ?

edit: incecik vücut olunca skinny giyen apaçi, hafiften göğüs kası olunca "iyi ki bi çalışmış gerizekalı götü kalkık" normal beden veya hafiften kilolu olunca da "meme .s.s"

sorunca da "türk erkeğine olmuyor .s.s" siz oldurtamıyor olabilir misiniz acep ?

@zaza çoğunluk olarak kıl elbet. ama bazen de memeler ya, adam memesi :s aslında türk erkeği olarak sınıflandırmam yanlıştı, üzgünüm. ama ben de o erkeği biliyorum napayım.

kötü yav.

leş

evde pijama üstü olarak bile giymem. toz bezi bile yapılmaz bu

şirinevler meydanda giyeceksen havan olur. öteki türlü kesinlikle uzak dur.

9 buçuk lira, parlak mavi kabı ve yaygın satışı var.

icerim severek.

torrent

torrent

3d imax ya da görsel olarak çok acaip efektler olmayan filmler için stream yapan siteleri kullanıyorum ben. indirmeye gerek kalmıyo altyazı derdi de yok.
unutulmazfilmler.com
filmizlesene.com gibi siteler baya kaliteli..

rar.bg

uyku tutmadığında uyumak için bazen, kesinlikle aşırıya kaçmadan.

rahat hissediyorum, normalde ayık kafayla yapamayacağım şeyleri yapıyorum. ya da plasebo gibi geliyor alkol, canımın istediğini yapabiliyorum bilinçli olarak ve soran eden olursa da "alkol yahu, heh heh ben de pek alkole dirençsizim" yapıp kurtulabiliyorum.

bulması zor değil, birini telefonla arayıp gizemli gizemli sipariş verip beklemen gerekmiyor, arkadaşlarla içince keyifli. bu kadar "kolay" bi madde beni duvara bakarken bile gülümsetebiliyosa içerim/kullanırım, normal.

ortama girince koyun misali herkes ne yaparsa yapıyorum ben. yoksa bir bira olsa da tek başıma gümletsem demiyorum

Kusana kadar icmeyip hafif etkisinde olmayi cok seviyorum nedense. Sohbetler daha bir guzel oluyor gibi daha cok gulup egleniyorum.

-rasyonel düşünmeyi bir kenara bırakmayı sağlıyor. bu durumda daha çok eğleniyorsun.
-libidoyu tetikliyor, daha bir hoş oluyor.
-bazen uykum gelsin diye içiyorum.
-bazen keyfim kaçıksa az biraz içiyorum.
-bazen de yemeğin yanına iyi gider diye içiyorum. (et, balık vs yaptıysam.)

dahası bin çeşit alkol var. hepsinin tadı kötü değil.

Algılarımı yavaşlatıyor, daha az düşünüyorum, geçici bir hafiften uyuşma hali sağlıyor. tüm bunlar olunca da canım daha az yanıyor. geçici bir kaçış hali. soğuk havada, karların üzerinde saatlerce yürümek, saatlerce yüzmek veya duşta kalmak ile biraz benziyor gibi. üstelik birazcık alkolden ne bana ne başkasına zarar gelmiyor...

içmiyorum

Sosyal içici denen türdenim, sosyal ortamlarda içiyorum. Birçok alkolün de tadını sevmiyorum aslında, şekerli tatlı damağı olan bir insanım. Gülün kokusunu çok buruk olduğu için sevmediğim gibi alkolün de birçoğunun tadı buruk geliyor. O nedenle kokteylleri ve bazı beyaz şarapları seviyorum, arada da yerine göre rakı. İyi ki sürekli sosyalleşmiyorum, yoksa hepsinin fiyatı da alıp başını gidebiliyor.

ayni sizin durumunuzdaydim ben de bir iki sene oncesine kadar. haftasonlari beyoglunda arkadas gruplariyla takilirken ben de baya icerdim. zevkten icmeye kalktigimda hic bir tat almazdim. 18 imde istanbul kazanip yalniz yasamaya da baslayinca hem ozentilikten, hem ozgurlukten neyse artik bikac kez kendimi sarhos etmisligim de var(cok ama cok zor sarhos olurdum). efkarlandigimda icerdim, sonra bir ise yaramadigini, sadece kendimi oyaladigimi farkettim. gerceklerle ayik kafayla yuzlesmek uzun vadede daha mutlu edici.

simdi o gunlere bakip ne cocukca seyler yapmisim diyorum. tabii ki pisman degilim, hayatta her sey tecrubeden ibaret.

babam alkolikti ve siddete egilimli bir insan olurdu icki icince. artik onu mu ornek aldim nedir bilmiyorum ama ickiyle arama mesafe koydum. tabii her icki icen alkolik olacak diye bir kural yok ama ben boyle daha mutlu ve huzurlu hissediyorum kendimi.

bir ara düzenli olarak içiyodum her hafta : şarap

şu an o dönemlerimden en daha az mutluyum ne daha çok dertliyim ama içmiyorum. o bir alışkanlık ben normalde asla alkole ihtiyaç duyan bi tip olmadım ama şarap resmen bende bağımlılık yapıyordu. ben niye içiyordum kesinlikle kafam çok güzel oluyordu. yani sarhoş olmayı kastetmiyorum ama daha stressiz daha gevşek daha açık daha sakin... müzik dinlemek de o kafayla ayrı güzel oluyordu.

sebeplerim duygusal olarak ve fiziken daha rahat hissetmemle alakalı.

genelde içkili ortamlarda kızlarla tanışıyorum

kola neden içiliyor? tadı hoşa gittiğinden mi? bilmem bana hiç çekici gelmiyor içerken genzimi yemek borumu yakması, tadı vs.

alkollü içecekler de içmesini bildikten sonra diğer içeceklerden hiçbir farkı yok. yemekte bir insan nasıl kola fanta ve türevi gazlı içecek tüketmeyi tercih ediyorsa ben de su şarap rakı veya nadiren yemeğine göre bira tercih edebiliyorum. bu tamamiyle damak zevki ve tercihlerle alakalı.

o hoba bu akşam içelin şöyle kafayı bulalım şu kadar shot yapalım mantığını olduğum bir günden beri anlamış değilim. herhangi bir şeyi "aşırı" tüketmek marifet değil. kararında keyfine varmak varken üstelik.

deneyip tadını sevmediğim alkollü içecekler olduğu gibi tadını sevip keyifle içtiğim alkollü içecekler de var. bak mesela birazdan çıkıp güzel müzik eşliğinde 1-2 kadeh birşey içicem en fazla. lakin başrol oyuncusu içeceğim sıvı değil sohbet muhabbet müzik olacak.

içki içilen ortamda içmediğimde çok sıkılıyorum

@hjarteblod, alkollü halini de biliyoruz aq, aynısın.

ben sarhoşken çok tatlı bir insan oluyorum, çoğumuz oluyordur herhalde. o yüzden sırf. o rahatlık hoşluk hali başka zaman olmuyor. bira içiyom zaten bi tek, aram yok diğerleriyle hiç. sevmem şarap vodka modka. tekila var bi de hah.

sağlık için.

çünkü kendimi olmak istediğim kişi haline getiriyor birkaç saatliğine de olsa.

uyumak, rahatlamak icin, keyif icin, eglence icin, isim geregi agresif ve kendine guvenli gozukmek icin vsvs

yazın açık, kışın koyu.

japon +1

niye bilmiyorum ama.

siyah kot tamam ama lacivert kot kadar sevmediğim başka bir şey yok. açık severim ben yaz kış fark etmez.

ben de lacivert (en koyu olan tonlar) sevmem.
açık renkten kastınız buz mavisiyse ondan da hiç hoşlanmam.

yani tam böyle mavi, kot rengi olacak.

Yazin buz mavi ve beyaz kot tercih ediyorum. Acik renk topuklularla hos oluyor. pudra pembesi ayakkabilarla vs. Ama duruma gore koyu lacivert kot da giyiyorum. Ayakkabinin rengine gore degisiyor.

Kisin da lacivert, koyu lacivert, koyu yesil kot tercih ediyorum. Acik renk abes kaciyor ya sanki koyu gri havalarda. Sevemiyorum. Dikkat cekici oluyor.

Koyu. Üstüne her renk giyiliyo ve guzelde durduguna inanıyorum

hırka.

er kişisi olarak anorak giyiyorum

çabuk ulaşmak ve az aktarmanın ortalaması
çabuk ulaşmak biaz daha ağır basar ama

tek araçla çabuk ulaşmak.

bisikletimle ulaşabilmek

otobüsle 5 dakika, yürüyerek yarım saatte gidebileceğim bir yol için durakta yarım saat beklememek. izban yaptılar aktarma merkezi yaptılar, aktarma merkezinden kalkan/geçen otobüs sayısı sıfır. evet koskoca alan yaptılar amk bunun için gerizekalılar. hesap edemediler sonra otobüs rotasını uydurmayı. otobüslerin boyunu küçültüp seferi arttırsınlar amk.

seyahat konforum değişmeyecekse birkaç farklı araçla çabuk ulaşmak.

1. tek vasıta ile durakta bindim, koltuğa oturdum ve koltuktan hiç kalkmadan 1.5 saat seyahat ettim.

2. ilk vasıtaya bindim, koltuğa oturdum, sonra o vasıtadan indim, ikinci vasıtaya itiş kakış bindim, koltuğa oturamadım, sallana sallana, ezile ezile gittim, toplam 1 saatte vardım.

bu durumda 1. seçenek. ama ikinci vasıtada da aynen otura otura, konforum değişmeden seyahat edeceksem çabukluk tercihim.

konforlu ve tek bir araçla(vapur/metro gibi) en fazla 20-30 dakikalık ulaşım.

Mümkün olduğunca az aktarmayla hızlı ulaşmak. Lakin bunun yanında balık istifi gibi gitmemek de çok önemli bir faktör.

her saatte ulaşabilmek +1

ulaşım alternatiflerinin bol olması... otobüsü kaçırdığımda minibüsle gidebileyim ama yarım saati de aşmasın...

konfor. "ulaşma" işiyle meşgul olurken benim tek isteğim insanlara saldırmak zorunda kalmamak, tecavüze uğramamak, terlememek oluyor açıkçası. 9'da işbaşı yapacaksam 6'da kalkmaktan çok şikayet etmem ama 8:10'da kalkıp kavga dövüş araca binebileceksem, indiğimde insanlıktan çıkmış ve leş gibi terlemiş, hayattan soğumuş birisi olacaksam bütün hayat neşemi kaybederim.

yolculuğu seviyorum ben, konforlu olsun da fizana bile giderim ya çok tatlısın.

ben bunu tabii istanbul'da yaşayan birisi olarak, "işe gitsem ne isterdim?" sorusunun cevabı olarak düşündüm... bisikletmiş, her saatte ulaşılabilir olmasıymış falan bunlar da önemli şeyler tabii ki. ben sadece iş güç için düşündüm. yoksa her türlü bi' yolunu bulurum bir yerlere gitmenin. tek isteğim medeni bir toplu taşıma aracı.

Yolda geçirdiğim saatler boyunca iki hayalim oldu. Hep beraber monster truck sahibi olmak ve herkesin birbirine girmesi, güçlü bireyin hayatta kalıp işine varması; işe orman kanunları ile ulaşmak. Bir diğeri de trafik 10 dakikadan fazla durduğunda Çakmaktaş usülü ayaklarla yere basıp bindiğim aracı yanlardan tutarak kaldırımda fiti fiti koşmak.

Şu anda servisle gidiyorum, rahatlıktan şikayet edemem kesinlikle. Yol akıp gitse zamandan da şikayet etmem. Hatta manzaram düzgün olsa traifkten de şikayet etmem. Dünyada otoyola para verip de verilen para ile yolun ortasında binlerce araçla bekleyen kaç ülkenin vatandaşı vardır, bilmem. Bir iki kere arabaya oturasım geldi, cinnet geçirdim. Bildiğimiz cinnet ki sakin bir insanımdır, birkaç yılda bir birilerine kızarım. Sonuç olarak hem rahat hem de sinir gelmeden varmak. Kısa zamanda gelemiyorsak da manzara düzgün olsun; sanayi sitesi ve toplu konut görmeyeyim.

Yaşadığım şehirden, new yorktan örnek vereyim, yeri geliyor 2 3 otobus yapıyorum, ama hiç zor olmuyor. Çünkü burada her sey "çalışıyor". Otobüsün yeri gpsten görülüyor. Otobüse binmeden önce, her durakta bulunan, parayı odedigin makineli sistem var. Adamların dediğine göre yuzde 10 zaman kazandiriyormus bu sistem. Yuzde 10 un oneminin bile bilincinde olan bir sistem var.

1 ay geçmediyse, yıkanmadıysa, bir hasar görmediyse aynı kategorideki mağazalardan(outletse outletlerden birinde, normal mağazasaysa herhangi bir normal mavi mağazasında)değiştirirler.

Giyildiği belli oluyorsa, yani dizleri çıkmışsa, leke varsa, arıza bir çalışana denk gelirsen sorun olabilir. Onun dışında değiştirebilirler.

maviye neden bu kadar yuklenildigini anlamadim. ne sorun yasadin ki? ben dizaynlarini cok begeniyorum.

kadife bir pantalon aldim. cok fazla giymedim ama haftasonu giyerim dusuncesi ile yikamak istedim. pantalonun icinde yer alan bilgilere gore, 40 derecede ters yuz ederek yikadim. gunese cikinca bildigin ust kisimlar kizil renk gibi oluyor. resmen renk atti. gittim gostermeye, bi gonderelim baksinlar diyor. lan neyine bakiyorsun 1 ay bile olmamis alali, renk atmis. 15 gun pantolonu beklicem, muhtemelen de kullanici hatasi diyecekler. kaliteli urunleri cok az, yirtilmayan, sokulmeyen kot pantolonlarini gormedim. gomlekler desen fazla pahali. almayin, aldirmayin.

yıkadıysan zor olabilir.
pratikte haklısın ama teoride haksız sayabilirler.

ayrıca evet, mavi bok bir markadır.net. her ne kadar yerli malı savunucusu olsam da böyle düşünüyorum. muadili levis, maviyi donunda sallar.

değişim yaparlar ama para iadesinde yapmayabilirler ve bir kez daha maviden uzak durun o kadar parayla lee, levis alınır hiç deilse hakkını verir. mavi kadar berbat kot yoktur.

merkefeni ve trendyel gibi sitelerde oluyor.

Pull and bear ve bershka

H&M

sen takip et önce.çevre yap. zamanla hashtagleri kullanırsan tanıyan tanımayan takip etmeye başlar.yazdıklarının da önemi var tabi.

taksi 20-25 falan tutar. otobüs-minibüs falan yok. o saatte bildiğim bir taksim dolmuşları var ataköy metro istasyonunun ordan kalkıyor o da bayrampaşadan geçmez merterden sonra sapıyor. saptığı yerden falan taksiye binebilirsin. 3 lira dolmuş 10 falan taksi yazar sanırım emin değilim.

hangi otobüs firmasıyla gidiyorsan onun servisleri mutlaka şirinevler-bahçelievler civarından kalkıyordur. servislerini kullanmayı dene.

otogar önündeki tramvaya binip ismet inönü durağı'nda ineceksin. ismet inönü durağı'ndan kısa bir yürüyüş mesafesinde gar. kime sorsan gösterir.

Durun durun ağağa, umarim yazdigim cevabi gorursunuz.

Calisma nedeniyle tramvaylar ssk tarafina calismadigi icin tramvayla ismet inonu duragina gidemezsiniz malesef.

Soyle yapabilirsiniz. Otogardan tramvaya binip carsi duraginda inip 15 dakika kadar yuruyup tren garina gidebilirsiniz. Carsi duraginda ineceksiniz. Sonra buradan adalara nasil cikarim diye sorsaniz biri gosterir. (Carsi duragindan az duz gidip porsuk cayina geldiginizde sola dogru yuruyerek cikacaksiniz) Adalara gelince Porsuk cayindan su boyunca yuruyeceksiniz. Taa ki, caddeye cikana kadar. Sonra sag tarafa dogru 200 metre kadar yuruyunce tren garini gorursunuz.

Ya da carsi duragindan sonra biraz yuruyup caddeye cikip taksiye binebilirsiniz. 9-10 tl tutar sanirim.

Ya da otogardan tramvay bileti alacaginiz yere ya da otobus soforlerinden birine sorabilirsiniz, buradan tren garina otobus gidiyor mu diye (Gidip gitmediginden emin degilim cunku)

bir yamuk yok. promosyon diyorlar buna, çalışanlar için hep vardı. bankalar kuruma, şirkete, çalışanlara promosyon veriyor maaş hesaplarını bankada tutma sözü karşılığı. şimdi emeklilere de uyguluyorlar. kurtaran hesap dedikleri kredili mevduat hesabı, ek hesap, kmh filan da diyorlar. bir ay vadeli kredi gibi düşünün, hesap eksiye düşebiliyor.
ek ürün satıp verilen promosyonu çıkarıp üzerin kar etmek amaçları, bu yüzden kredi, kredi kartı, sigorta gibi ürünler de önerirler, bunlardan uzak durursanız sorun yok.

1 derdim ama süre kısıtlı oluyor özellikle eskişehir için. 3 o yüzden.

3.plan diyorum. Ankara'yı gezmek isterseniz daha erken saatleri tercih etmeniz iyi olur bence.

yanındayken sürekli gülüyorsa hoşlanıyordur.

konuşurken saçını bukle yapar böyle işaret parmağıyla. bazen sakız çiğniyosa, sakızı da bukle bukle yapmaya çalışır parmağıyla yine.

çok klişe ama çok doğru, sürekli gözlerine bakıyorsa olmuştur

fiziksel temas çok bariz işareti aynen, küçük adımları görmek önemli karşıdan, konuşmaya hevesli olabilir, planlar işine girilebilinir. çok bariz yavşanırsa her türlü fark edilir zaten.

senden hoşlanıyorum diyebilen düz bir insanım.

çok utangaç bi kadınsa sanki o adamdan tiksiniyor gibi de davranabilir yani bu genellemelerle seni seven birini senden tiksiniyor sanabilirsin :) genellemeyeceksin karakterine göre az buçuk anlarsın.

Sürekli bir 32 diş gülüş veya gözden doğru patlamaya çalışan bir gülüş, kahkaha olmasa da ağzın kenarlarının dişlere yaklaşmış veya zor zaptediliyor hali. Flört kahkahası, kola dokunma denemeleri. "El-ayak nereye konur" konulu içsel fırtınalar. Saçı arkaya atma ya da parmakla kıvırma. Normalde düz olan ses tonunda çeşitli nağmelere doğru kayma. Yolda karşısına çıkma denemeleri. Şirin görünme çabası. Çok zorlaştırırsa miyavlamaya doğru gidiş. Beklenti: mutlu son. Daha da zorlarsa sinirden el-ayak titremesi ve diş bileme, hırlama ve tıslama. Daha da zorlarsa tırmalama, cırmalama. İstiklal Marşı. Kapanış.

hepsi yazılmış zaten.

-gözlerini ayırmadan bakarlar
-en dandik esprilerine bile gülerler
-saçlarıyla oynarlar
-dokunurlar, fiziksel temas kurarlar

aslinda kisiden kisiye degisir; ama kendi sacina dokunur (katiliyorum) , bacak bacak ustune atar, hoslandigi kisiye vucut olarak(!) dönük durur...

bir de karsidan gelirken seni gordugunde "abov ahan da mahmut geliyo" mimigini engelleyemezse, hobaa hayirli ugurlu olsundur kanaatimce.

bana duygularını açan ama sonra terkedip giden kızdan örnekler vererek açıklayayım.

yürürken koluma girmek ve bilimum zamanlarda dokunmak,
doğum günümde bana ne hediye alacaksın,
bana bişeyler ısmarlasana,
yarın annem/kardeşim/babam ameliyat olacak. beni arar mısın desteğine ihtiyacım var,
kıyafetim, saçım, ayakkabım vs. nasıl olmuş,
kız arkadaşınla aran kötüydü, noldu o durum?

bir de beni sürekli izliyormuş, ama ben hiç farketmiyordum. yukarıdaki davranışlarından da bir anlam çıkartmıyordum. çünkü erkek arkadaşı vardı. ama benden hoşlanıyormuş. demek ki her şartta ihtimal vermek gerekiyormuş.

ya ben kendi adıma çok utangaç, çekingen ve panik oluyorum, bazen de istemsizce çok sert davranabiliyorum, sonra da "neden böyle yaptım? nedeeeeen?!!?" diyorum. -aslında nedenini biliyorum, aşırı kontrollü bir insanım çünkü- ama bazen çok iğrenç esprilere güldüğüm de oluyor o kontrolü kaybedip. böyleyken böyle.

eğer hoşlanmıyorsam zaten anlar, direkt "qanqa nbr? XD " modunda takılan iğrenç bir insanım çünkü :(

ona 2 bira ısmarlar, ben solıımm

ben hiç bakamam mesela öylece gözüne.
samimi olmayıp da var olan hoşlantı için durum bu ama. yoksa gülmeler, ilgiyi belli etmeler, o konuşunca direkt ona odaklanma vs vs..

gözünü alamamak ve gülümsemek ilk aklıma gelenler.

bakışından ve gülüşünden anlaman lazim.
Bakışlar direk belli eder. Ha gözünü alamaz yada kacırır orasi belli olmaz kisiden kisiye gore degisir o.
Ama direk sana bakisindan ve guluslerden anlasilir. Net.

ona biraz iş at.
bak yavşa demiyorum ufak ufak iş at. eğer karşılık veriyorsa hafif bir yavşa falan. nerde durman gerektiğini, gerek vücut dili ve hareketleri, gerekse tavırlarıyla gösterir sanırım.

arkadan yaklaşıp parmak atar bazısı. işte onlardan kaçman lazım.

ateist degilim ayriyeten zeytinburnusporluyum ama soruda biraz mantik hatasi var gibi, yani benim bildigim ateistler dunyaya gelisi bir amac olarak gormezler. onlara gore insan bir sekilde var oldu buradaki suresini doldurunca da yok olacak.

Celiskili bir soru cumlesi. Sormadan once dusunseydin iyiydi.

ateist değilim, olsaydım da dünyaya gelmemin bir amacı olduğunu düşünmezdim sanırım. dünyaya gelme kavramı da zaten biraz yaradılışçı lügata bağlı bir söz öbeği.

sen ne için soruyorsun bu soruyu, ona değinelim mi? karşındaki anlamak için mi yoksa "aha cevap veremedin, dinlerin gücü bu işte." demek için mi?

hiçbir ateistin kendini ya da insan denen canlıyı bu kadar önemsediğini sanmıyorum. kocaman bir evrenin bir parçasıyız sonuçta. evrenle aynı maddelerden oluşmuş "şeyleriz".

rica ediyorum ateizmi ne sanıyorsun bize biraz anlatır mısın?

Ateist'in dünya'ya geliş amacı "araplara hizmet etmeden araplaşma'ya çalışmamak...Araplaşmamak çok zor gerçekten ama direniyoruz işte...

kazara dünyaya gelip boşuna yaşamak

mantıklı bir ateiste bu tip sorular sadece ve sadece komik gelir. "ateistsin ama cehennemde yanacaksın" demek mesela bir ateisti korkutmaz, harbi mi lan diye düşündürmez.

tanri var-yok diye hic dusunmedim. sorgulamadim. dunyaya gelis amacimi nasil yorumlayabilirim bilemiyorum ama kuzey kutbu'nda yasayan hayvanlar ile pek fark bulunmuyor zahir.

bizi dünyaya göndermeden önce bize dünyaya gitmek ister misin diye sormayan bi tanrı, işlediğimiz günahlardan dolayı bizi sorgulama hakkını kendinde nasıl buluyor arkadaşlar.. gerçekten bunu çoktandır düşünüyorum mantıklı cevaplar veriniz. not: ateist de sayılmam müslüman da sayılmam.

böyle; postimg.org

hangi parfümü alirsan al sag ve sol kulak altina birer kez sikman yeterli, zaten bir süre sonra sen kokuya alisacagin icin parfüm kokusu gitmis gibi hissedeceksin ama yanina yeni gelenler o kokuyu alacaklar merak etme. yani bol sıkmanin zaten bir anlami yok. bir de sürekli kullandikca koku kalici oluyor.

Davidoff Coolwater al hem ucuz hem kalıcı.. Çıkmadan 2 fıs at yeter.. Buram buram kokmaz ama götürür

avon signature olabilir.

mutlaka koltuk altına, ve kulak arkalarına.
bir de önemli bir şey; parfüm sıkarken uzaktan uzaktan; havayla karışacak şekilde sıkın. ezmeyin kokuyu. uçuş uçuş omalı ki koku ortaya çıksın, aksi taktirde parfümün içindeki koku değil yağ daha belirgin olur.. hani önce havaya sıkıp altına girmeler falan hep bundan işte.

Herkezin parfümü farklıdır. Kıyafet gibi düşün. Her kıyafeti herkezin giyemeyeceği gibi her parfüm de herkeze olmaz. Onu sen deneyerek öğreneceksin.

Ceket giyiyorsan içine, döş bölgene ve kulaklarının arkasına birer fıs.

edit: döş yazacağıma çok farklı şeyler yazmışım, düzelttim :))

not iste, sonra bi kaç gün sonra yeni notları iste sonra başka bi gün birlikte ders çalışalım mı de, kız da hoşlaşıyorsa evet der gerisi gelir zaten.

niyeti varsa bile gelip konuşmaz. kızlar ilk adımı hep erkeklerden bekler, bence git konuş. en kötü ne olabilir olm?

Kızı görmeden 5 dk önce boğazını yırtıp sesini kısmayacak en yüksek şekilde 15 20 kere kendi ismini haykır. Araban varsa kolay oluyor içerde bağırıp çıkarsın. Bağırmak suratına kan topluyor, adrenalin salgılıyorsun özgüvenin yerine geliyor.
İnanmamazlık yapmadan önce bir dene, kaç kişiye yararı dokundu bilemezsin.
Bize ringe çıkmadan yaptırırlardı, 5 dk önce tir tir titrerken 5 dk sonra ölümüne ölümüne diye tempo tutarak ringe yürüdüğünü fark ettiğinde adam şoka giriyor.

İlk okudugumda "l" harfini gormemisim.

git not iste. öyle olur.
notlara da çalışırsın hem.

Üzücü.

knight öyle çok fazla bi detay istemeyen oyun. asusun gtx600m ve üzeri bütün ekran kartlarına sahip bilgisayarlar istediğiniz şartları karşılayacaktır. ben masaüstünde çok eski ekran kartı olan 9600gt kullanıyorum sıkıntısız oyunlar oynuyorum. işlemci olarak en düşük i3 bakın.

okul bitince de diyorsun ki vay be keşke şöyle böyle. o zamanlarda da kafanda kuruyorsun şöyle atlayayım böyle yapayım diye senaryolar falan... kolay gelsin.

seviyorsan git konuş bence :))

sen de sor kaç almış diye. sonra pat diye kahve falan git konuş işte adamım.

dersten gir, örneklemek gerekirse, sen kaç aldın, kağıdına baktın mı, ortalama kaçmış vs. gibi. cevabını bilsen de sor bazı şeyleri. sonra o anlatırken istersen gel bi çay kahve içelim olmuyor böyle ayakta tarzı bir cümle ile süreç güzel bir yola sokulabilir.

Abi lütfen yapmayın ya. Tabii ki git konuş, umarım aranızda bir şeyler olur da; kız notu sorunca umut vermiş mi oldu şimdi?

Bunun haricinde bence gider konuşursanız ve çok da heyecanlanmazsanız ders notlarından filan girer, en sonunda bir çaya/kahveye ikna edersiniz.

fbook :) basit ama etkili bir iletişim aracı olabilir. sonuç olarak aynı sınıftaysanız ve muhabbetiniz varsa muhabbeti ilerletmek için mantıklı. emin ol eklemeni garipsemez.

ahahha static4.wikia.nocookie.net

ona küçük süprizler yap.

parasıyla istedigini yaptırıyor gıbı mı gelıyor?

bunlara ragmen parasını alıyorsan neden bu kadar ıkılemde kaldın bu kadar basıt bır konuda anlamadım

@cokponcik parasını filan almıyorum. mangala çağırdığı zaman gidip yediğim anda parasını yemiş gibi hissediyorum ondan.

oha adam seni mangala davet etmiş neden maddi bir duruma bağlıyorsun? Başka bir arkadaşın gel sana yemek ısmarliyim çok mutluyum dediğinde onu yoluyormuşum gibi mi hissediyorsun?

@basond aynen öyle hissediyorum. hep fakirlikten işte.

gidersen adam dğeilsin.

abovv o zaman sıkıntı sende dostum çok materyalist/maddi/parasal yaklaşıyorsun, hani dayın için bilmiyorum aranızdaki durumu da her arkadaşın içinde böyle düşünüyorsan yanlışlık sende.

dogum gununde bayramda seyranda aramamasi, gelmemesi niye rahatsiz ediyo ki. adam belki bu tip seyleri siklemeyen rahat bir adam. yani mangala cagiracak birisi ise ve gittiginde kafa sikmiyorsa niye sikinti var anlamadim? hayir yani bayramdan bayrama gelse harclik verse yine parasini yemis oluyorsun.

sen bu gelen cevaplara aldırma dışarıdan yanlış anlaşılıyosun ondan öyle diyorlar ama işin içinde olmayan bilmiyor benim pezevenk bir dayım var oradan biliyorum anlıyorum seni.

Dogum gunumu annem bile kutlamasin umursamam. Dayi nedir? Insnalar dariliyor diye kutluyorum ben. Dayim doğumgünumu kutlamadi diye sitem edilmez. Dayi mangala cagirir, dogum gununde janjanli paket vermez sesli mesaj birakmaz. Gitmezsen ayip edersin.

Sizi arayıp sormaması, dayınızı iyi bir dayı veya kötü bir dayı, dahası iyi bir insan veya kötü bir insan yapmaz. Dayınızın karakteri bu şekildedir akrabalık ilişkilerine önem vermiyordur belki, o sadece kendisini ilgilendiren bir durum bana kalırsa. Ha tavrı sadece size karşı bu şekildeyse ve ailedeki diğer insanlara daha farklı yaklaşıyorsa ortada bir sorun var diyebiliriz ama bu şekilde bir sorun yok bence. İçinizden gitmek geliyorsa gidin, "Ya ne işim var" diyorsanız gitmeyin. İstediği şeyi size parasıyla yaptırdığını düşünüyorsanız da gitmeyin. Bu fikir zihninize yerleşmişse eğer zaten gitseniz de rahatsız olursunuz, zehir olur yediğiniz içtiğiniz.

öncelikle odan çok çirkinmiş kanka. renk seçimi falan.

ikeada baya büyük boy posterler indirimde şuan.

siyah beyaz ve kendi istediğin bi görsel varsa da şöyle bi olay var.

forum.donanimhaber.com

bunu yapacam ben de

kocaman kanvas tablo.

Bir ikea expedit, icinde kitaplar filan.

oda yeterince dolu, göz yoruyor bırak boş kalsın. televizyonun üstüne kanvas tablo bence hiç hoş olmaz, illa da birşey yapıcam diyorsan gir tonlarından olabildiğince düz duvar kağıdı diyesim geliyor ama o da bence olmaz.
böyle bırak eminim ki zamanla orayı da doldurucak bişey bulursun.

cam raf yapabilirsin hem hafif durur hem çok faza göz yormaz, lakin üstünü fazla ıncık bıncık doldurma. aslında o duvara çok güzel kütüphane olurmuş boydan boya.

evet ben de farkındayım birşeyi beğenemedim,

güle güle otur.

hiçbiri. bu
www.teknosa.com

lg smart tv aldık, pek güzel bir televizyon tavsiye ederiz, daha doya doya izleme zevkine erişemedik d-smart yüzünden ama internete bağlanıp izliyoruz bir şeyler.. memnunuz..

modeli bulup link eklerim..

şudur: www.lg.com

Hangisini alırsan al sakın ama sakın Vestel alma. Ne ürünleri ürün ne de servisleri servis. Hayırlı olsun şimdiden.

philips olanını kullanıyorum, çok memunum. vestel'i aklından geçirme bile.

sorun yok ben yaptim o isi. git 500 lira limitli karta 2000 lira at. 2500 liralik alisveris yap.

bimden. 2 tanesi 3-4 lira bişi :)

Kompedan. 6-7 civari.

h&m den. 3 tane si 30 falandı galiba en son.

pazardan tutku siyah boxer = 6TL
donumun markasını da biliyorsunuz artık daha ne diyim

comfort family :) ama çok cabuk yırtılıyorlar. kuru götlülere uzun giderde benim göt futbolcu götü olduğu için habire yırtılıyorlar.

bazı desenleri hoşuma giden "Kom" mesela ilk aklıma gelen. tanesi ort. 25 falan olmalı.

tutku siyah benim de, yeşildirekte toptancısından alıyorum. fiyat hatırlamıyorum ama ucuz.

h&m,c&a,fitch vs

h&m tanesi 10 lira civarı
c&a 5-6 lira
fitch daha pahalı,30 lirayı rahat geçiyor

ve boxer değil trunk giyiyorum gerekirse diye ekledim

benden başka annesi alan yok mu lan?

annem alıyor.

Jack&Jones'dan.3 tanesi 50 TL

m&s dan aldım en son.
10 tanesi 60dı sanırım

dolce gabbanadan alıyorum tanesi 142$

çift kaplan tanesi 18'di en son. (poplin) hem rahat (uygun derecede yikanirsa) hem de dayanikli.

100Hz biraz düşük geldi ama iyi gibi.aslında 3D Led tvlere de bakılabilir.
Ödemeyi 1000 tl karttan çekerler 200 tl de nakit olarak verirsin.

aynen öyle, ben de karadenizli değilim ancak o coğrafyaya, o türkülere hayranım.
yahu bir insan ''çay elinden öteye'' dinlerken bile gözleri dolar mı yahu?
ben de öyle oluyor mesela.

benim dinlediklerim bunlar, faydası olur belki;
resul dindar, marsis, karmate, niyazi koyuncu, kazım koyuncu, apolas lermi, selçuk balcı

bilmiyorum daha önce dinlediniz mi ama şu mesela gece gece mahveder insanı:
www.youtube.com

ağlatıcı olabiliyor bence de. ayrıca karadeniz türküsü sayılır mı bilmem ama sezen aksu'nun ben annemi isterim'i bence tek kelimeyle muhteşemdir. sezen aksu'ya sallayıp duran yeni yetme bebelerin özellikle bu albümü çok iyi dinlemesi gerekir.

www.youtube.com

Karadeniz türküleri bence de çok güzel.

Geçenlerde bakırköy meydan'da yürürken adamın birinin gitar çaldığını duydum. Güzelse para atarım diye düşündüm. Çok güzel söylüyordu. Kazım Koyuncu'dan, Selçuk Balcı'dan söyledi. Ama sesi falan çok acıklı geldi bana. Sırf o adamı dinlemek için oraya gitmek istiyorum.

insanlar niye gelip kendini sana tanıtsın ki?

kendilerini tanıtmalarını gerektirecek kadar önemli bir varlık mısın? Ne bileyim, aristokrat, çok zengin/yakışıklı/ünlü/zeki falan filan?

düz adamsın sonuçta, öyle çok ağırdan satma kendini, yok yalnız başına yaşayıp gidersin.

Az oz takil

Bu kadar mukemmelliyetci olmamalisin ve bu kadar kendini yukarida gormemelisin. Sen bi gittin konustun diye adamlar niye kendini bi halt sansin, basbakan falan degilsin. Sen de onlar gibi birisin.

Ama kizlar dedigin gibi algilayabilir once erkeklerden basla. Gidip tanis, belki tanidikca seversin

bence böyle bir açlığı tatmin etmek yerine, neden böyle bir açlığa sahip olabilirim'in ardındaki gerçekleri sorgulayıp tamamen böyle bir istekten kurtulman daha sağlıklı olacaktır.

çünkü şu an istediğin bu duruma kavuştuğunda, şu ankinden daha az mutsuz olacağının garantisi yoktur.

bunlar he ego'nun illüzyonları. başka birşey değil...

ha birde ben genelde milletle konuşurum ama öyle kenarda köşede saksı çiçeği gibi durup büyüklük taslar gibi ben ağır abiyim modunda tek takılan adamlara en fazla selam verir geçerim kendini ne b.k sanıyor bu dallama diye.

az takıl az samimi ol.Bence doğrusunu yapıyorsun.
Ama ne yapsamda böle telefonlarım çalsa diyosan bu şekilde davranmakla olmaz bu iş orası ayrı.
Sana 1 gelene sende 1 geleceksin o zman yavaştan çevren artmış olur.

şimdi söylüyorum sana, sen bir hiçsin. eğer var olmak istiyorsan karşına çıkan insanlara ailendenmişsin gibi davran. canın yanacaktır fakat yanın yandıkça anlayacaksın ki yanlışı doğruyu.

kızlar yavşadığını sansa ne olur ki doğanın kanunu bu zaten

siktir et olm. öyle olunca da inan yalnızlığı arıyorsun. ben 3 sene önce böyleydim.(hatta ilk aylar senin gibiydim) artı sadece okuldan da değil, tanımadığım bir sürü insan ekliyordu facebook'tan, twitter'den, instagram'dan.

1 yıl önce hepsini kapattım, rahatladım. etrafımda 2-3 insan kaldı. başka da samimi olduğum kimse yok. ama inan bana bugün bana yüzlerini dönseler, kendiniz bilirsiniz derim. ne kadar az insan o kadar rahatlık. akrabalar dahil. şu 1 sene içerisinde izlemediğim yabancı dizi, dinlemediğim müzik, yapmadığım spor kalmadı.

insanlar yalnızlığın sadece zorunlu/mecbur olan tarafını biliyor. ben bilinçli yalnızlık mottosuyla yaşıyorum mesela. inanılmaz rahatım. yalnız yapı meselesi bu işler. istediğimde yine eskisi gibi girebilirim girmek istediğim ortama da ne gerek var? kafam rahat, kendime vakit ayırıyorum, spor yapıyorum, dinliyorum, okuyorum, empati kuruyorum, insanlara kibar davranıyorum, tanımadığım insanlara sırf bisiklet sürenlere saygı duydukları için selam veriyorum. böyle uzar gider bu liste.

ez cümle;
hayat güzel. yalnızlık hayattan güzel.

Arena-tr var, mail ne ?

şimdi kendine güven korkma desem, trafikte yol vermedi diye insan öldüren yaratıklarla yaşadığımız bu dünyada sadece korkaklar uzun yaşar. korkunuz sizi hayatta tutar, yok gurur kibir vs bunların bir cesede fayda sağladığı görülmemiştir

insanlara güvenme kimse bıçak altına yatmaz elbette senin için. savunma sanatları öğren bence gerçekten. hem yaygın hem ders verecek bir yer bulursun daha güvende hissedersin kendini. hem de bi psikologa git bence. cebinde de çakı ya da kesici bir şeyler taşıyabilirsin. göz yaşartıcı sprey taşıyabilirsin.

bir savunma sporuna ve psikoloğa git rahatlarsın

doğum günün kutlu olsun,mutlu ol senelerce.sana boncuktan kuş yaptım konacak pencerene.

bence geleneği devam ettir ve kendini tatmin ederek geçir geceni.

doğum günün kutlu olsun.

Bundan 9 yıl önce ben de senin gibiydim. Üniversitenin ikinci günü yurttayım, yabancı bir şehir, kafada okulu bırakıp kaçma planları, herkes yabancı. Bunlara rağmen yine de içlerinden biri çıkıp sabaha karşı gidip pasta alıp kutlayalım demişti. Öyle biri yoksa bile şu anda ne yapmak istiyorsan (kendine zarar vermeyecek şekilde), ne seni mutlu edecekse onu yap. Bu arada doğum günün kutlu olsun :)

doğum günün kutlu olsun panpa nice mutlu sağlıklı huzurlu senelere, her şey gönlünce olsun kafana takma yurdun amına koyim sana bir şey olmasın.

doğum günün kutlu olsun dostum :)

18 yaş sadece kanunlarla konmuş bir reşitlik sınırı. Bu kadar anlam yükleyip sıkmayın canınızı. Kafanıza göre takılın. Nice yıllara!

doğumgünün kutlu olsun :) eylül-ekim aylarında doğanların kaderidir genelde okulun ilk açıldığı günlerde doğumgününün kutlanmaması, benim de başıma gelmişti, ama sallamamıştım :D bence sen de sallama, sonuçta cidden kanunlarla konulmuş bir gün, ama yine de istersen yakın gördüğün birileri varsa, arkadaş olmak istediğin ama daha olamadığın, laf arasında söyle, akşama içmeye gideceğini söyle, bence birileri sana eşlik eder, en kötü bi içki içmiş olursun. hem yıllar sonra çocuklarına anlatırsın "ben 18 yaşımı tek başıma barda içki içerek kutladım, hell yeah!" diye, gayet badass bir anın olmuş olur, fena mı? ;) ama birilerini bulursun bence kutlamak için, hem yeni arkadaşlar da edinmiş olursun.

benimki efsane geçmişti ama hiçbir beklentim olmadığı içindi. çünkü gerçekten o gece tek başıma, çin'den gelen eşyaları kurcalayıp kola-cips kombinasyonu ile yurt odasında kutlayacağıma hazırlamıştım kendimi.

doğum günün kutlu olsun, nice yllara. :)

aklıma birkaç sene önceki halim geldi. doğum günümü evde bira içip six feet under'ın 5-6 bölümünü tek başıma izleyerek geçirmiştim. pişman değilim, hayatımda izlediğim en güzel dizidir.

dünyanın sonu değil ya, varsın bu sene böyle olsun. ama yine de güzel bir gün geçirmeye bak ;)

doğum günün kutlu olsun. bu sene böyle geçmiş olsa bile gelecek senelerde daha iyi kutlanıcaktır. herkes yaz tatilinden yeni dönmüş, hadi bir şeyler yapalım modundayken. ne güzel tarihte doğmuşsun.
benimkisi bahar döneminin finallerine denk gelir hep. 4 senedir doğum günümü okulda çay içerek kutluyorum.

Buyuyunce gecer abartma. Iyi ki dogmussun vs. vur kafayi yat rahatligin keyfini cikar.

ilk değil son da olmayacak aş bunu.

nikini yiyim nice mutlu yillaraa

Doğum günün kutlu olsun. Bence durumunda bu kadar üzülecek, dramatikleştirilecek bir duurm yok.

Mükemmel bir kutlama olması için etrafında onlarca kişinin iyi ki doğduuun xxxxx demesine illa gerek yok. Madem özel bir doğum günü istedin, onu sen özel kıl. Çok sevdiğin ama ertelediğin bir şeyi yap, çok almak istediğin bir şeyi kendine hediye al. Hatta git pasta ye tek başına :D Doğum günün yine özel olacak, 18. doğum gününü kendinle kutlamış olacaksın. Yurttaki hiç tanımadığın, senle alakası olmayan tiplerin alkışlarından çok daha samimi.

Bak mesela kendini iyi hissettirecekse, ben küçükken haftada bir doğum günü kutlardım, öyle şımarık bi bebeydim. Ailemin yanından ayrılana kadar da her doğum günüm partilerle geçti. Aile evinden ayrıldığım her doğum günümden beri ki 6 yıl olmuş, hiçbir doğum günüm güzel geçmedi. Ayrı ayrı kutlandı, okuldakiler bi kutladı, sevgililerim ayrı kutladı, diğer arkadaşlarımla başka kutlamalar yapıldı vs ama o gün hep çok üzüldüğüm ve çok ağladığım şeyler oldu üst üste 5 yıldır. Üstelik de hep sınavım oldu midtermlere denk geldiği için :) Şu an benim ideal doğum günü kutlamam, çin yemeği + sevdiğim dizinin yeni bölümüdür, hem de tek başıma. Böyle sakin geçsin, kimse rahatsız etmesin, moral bozucu bir şey duymayayım yeter :D Düşün bu hale geldim.

Niye yalnızım, niye kutlamalar partiler yok düşünme hiç. Belki yaşından gereği diğer türlüsü daha cazip gelebilir ama bu da senin için bi fırsat. Kendine sen bir armağan vermeyi dene. Belki hayatında bir şeyleri değiştirir ve umduğun gibi gerçekten özel olur.

Hahaha :D

Yıl 2004. Üniversitede ve Yurtta ilk haftam. Cumartesi günü doğumgünümdü. Oda da 6 kişi kalıyoruz. O gün beraber "çarşı"ya çıktık. o kadar boktan bir şehirdi ki, sadece mecburiyet pardon cumhuriyet caddesinde gezebilirdin.
O gün otobüste giderken bugün benim doğumgünüm dedim. Herşey değişti.
Çarşıda mükellef bir yemek yedik. Biralarımızı içtik. Akşam yurda dönerken oda arkadaşlarım nasılsa bir yerden pasta lıp gelmişler. Halbuki hep beraberdik. İlk haftada öyle çok samimiyet kuramadığımız yan odada kalan arkadaşları da çağırdılar. Küçücük pasta kağıt kadar ince dilimlerde kaç kişi tarafından yenildi bilmiyorum. Ama o akşam çok sağlam dostluklar kuruldu.

Şehrini yazarsan ve aynı şehirdeysek kutlama yapabilirim...
Diğer Ekşiduyuru sakinleri de gelir hatta.

oo karşim nice senelere :))) ayrıca tadını çıkar alttaki cevap verenlerin bi çoğu 18'i kutlasam bende keşke diye bakar :D

Çoğu kişi yaşamıştır bu dediğini, ileride böyle olmayacak, emin olabilirsin. Üzülmeye gerek yok. Doğum günün kutlu olsun. Ben ünideki ilk doğum günümde pasta bile bulamayıp baklava ile kola yiyerek ve ev arkadaşımla oturarak geçirmiştim.

boş ver takma, daha yalnız doğum günleri geçirmezsin inşallah.
Sami abi mode off.
Ha bide doğum günün kutlu olsun...

lisans tabii ki.

asla ön lisans seçmesin.
işletme, uluslararası ilişkiler diyorum.
oyladım.

eğer acilse işin iste tabii ki ama öyle oyun oynamak içinse falan bırak yüz bulmasın ibneler

bence isteme boşver. ben olsam pek vermek istemezdim çok samimi değilsin sonuçta

Acil değilse isteme bence. Kendi başına dert alırsın. Düzelince senden ister öbürleri.

Ben elimi kestigimde kendime massive attack - teardrop dinleyerek pansuman yapmistim.

kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime..

sallama

olum senin benle derdin ne, ne ayaksın sen diye çıkış herkesin içinde, sert konuş.

dövebileceğini düşünüyorsan sert çık. yok dayak yerim ben bundan diyorsan daha zekice hareket edip diğer oda arkadaşların arasında onu yalnız bıraktırman gerekecek.

abi hakaret ya da küçümseme olarak algılama sakın, ama bana göre çözümü burada yazarak arıyorsan sorununu çözebilecek birisi değilsindir. buradan çıkacak çözümler sana uymayacak yani. ben şimdi sana cevap versem kendime göre düşünerek vereceğim, belki geri tepecek. bir şey söyleme sadece suratına uzun uzun bak derdim mesela, bana denk gelse büyük ihtimal yapacağım buydu, ama adam belki onunla da taşak geçecek. sert mizaçlı biri değilsen komik duruma düşersin bu sefer. vur ağzına desem keza. bu sefer dayak bile yiyebilirsin. sen nasıl birisin o nasıl biri bilmiyoruz neticede. o yüzden burada ne desek boş. çözümü sen bulacaksın.

zihinsel olarak tam bir öküzse fakat fiziksel olarak rüzgarıyla seni devirecek sekilde bir üstünlüğü yoksa sansli pipi'nin argümanlarıyla dayılan hafiften.

bak ben bu yurttaki orospu çocukları yüzünden okulu bırakmış adamım. aynı anlattığın tipteki gerizekalı bir elemanla aynı odada kalıyorduk. delirtti beni, kafamı sikti resmen. ne bıraktı adam gibi uyuyalım, ne bıraktı adam gibi takılalım.

benim yaptığım hataları yapıp eğitim hayatını sikme. ağzımı bozuyorum bu arada, aklıma geldi o günler, kusura bakma.

sert ol, sert davran. içine atma. birşey dediği zaman "he öyledir" gibisinden davranmak veya beden dilinle kabul etmek yerine sert çıkış. ve asabi ol. seni kendisinden daha ezik biri olarak gördükçe dahada üste çıkacaktır emin ol.

sert ol, asabi ol, kararlı ol.

Belki inanmayacaksın ama bence iyilik yapmak işe yarayabilir.

Elma alırsın iki tane, birini buna verirsin. Al valla al cidden ya içimden geldi, diyerek. Elma olmasa da faydalı bir şey olsun, cips kola olmasın. Öyle olunca "lan adam beni düşünmüş resmen abilik etmiş" diyecek içinden. Cips olsa "aklına esmiş almış" diyebilir. Üstelik senin bu iyiliğine karşılık sana karşı kötü düşünmek ona ağır gelecek vicdan azabı çekecek. Cidden bak. Kavga etmeden önce bu yolu dene.

Edit: hatta elmayı ortadan kes, her iki yarısının çekirdeklerini bıçakla oy. Bir yarısını ona ver. Daha romantik, daha çok psikolojik baskı.

önlisans radyo tv

ah be hocam keşke batıya özenseydi de yıkılmasaydı , bütün coğrafi keşifleri biz yapsaydık. Hazır piri reis in haritası da varken .Bilim adamlarına destek verip yeni yeni icat lar çıkarsaydık. Eğitime önem verseydik. Ama nerdeee ...?!

Wilhelmwasmuss' a katılıyorum nabza göre şerbet istiyorsa verin gitsin şerbeti

tek bir sebeple açıklanabilecek bir konu değil kesinlikle. askeri, ekonomik, siyasi vs. bir çok sebebi var.
illa tek bir cevap etrafına toplamak şart ise, şu kısır cevap çıkar; zamanın ruhunu yakalayamadı. senin batı özentiliği dediğin şey, kaçırılan zamanın ruhunu yakalama telaşıyla girişilmiş ( bir çoğu da, dış faktörlerin zorlamasıyla olmuş ) batılılaşma kavramından ziyade, batının ekonomik, siyasi, askeri birikimlerine sahip olma arzusu.

işte böyle, kendi içinde açıklamalara muhtaç bir cevap çıkar kanımca.

ek: doğal sınırlarına ulaştı geyiğini kullanmayın sakın. devletlerin doğal sınırı diye birşey yoktur. sınırını aşabilme kapasitesinde eksiklik vardır ancak. okyanus aşamazsan abd'yi fethedemezsin. dağı tırmanamadığın zaman, kendince doğal sınırım dersin ancak.
(bkz: güneş batmayan imparatorluk)

ek 2: azizim bkz. boş çıktı ama sen beni anladın :)

kibir

dış mihrakların oyununa geldi :(

Doçentinizde öküzmüş afedersin. Osmanlıyı en muhteşem halinde küt diye yıkıldı zannediyor herhalde. 100 küsür yıllık muhabbet. Kabaca anlatmam gerekirse, rehavet ve dini dogmalar neticesinde çağın gerisinde kalıp, kendisini yenileyememesi.

Birde doçentliği çok büyütme gözünde.

Osmanlı varlığını ganimet ve vergilerle sürdürüyordu.

ticaret vergileri.

sürekli fütuhat olayı bir noktada durunca savaş gelirleri azaldı.


ticaret yolları yön değiştirince o yöndende zayıfladı.

birde o zamanın en güçlü devletiydi, kendini hep güçlü saydı, avrupa aşama kaydederken ben güçlüyüm bana bir şey olmaz mantığıyla hareket etti.

hepsi birleşince zayıflamaya duraklamaya ve sonunda çökmeye başladı.

birde şunu söylemek lazım, gerileme tek bişr sebeble izah edilemez, binlerce sebebin birleşmesiyle yavaş yavaş oluşan bir şeydir.

fakat genede iyi dayandı ve uzun süren bir devlet ve hanedan oldu, hakkını vermek lazım.

para kaynaklarına tanıdığı ayrıcalıklar;
osmanlı'yı bağlamasa da kısmen ilgili diyebiliriz meseleyle, eline geçerse okumanı öneririm:"bir ekonomik tetikçinin itirafları"
-devleti, milleti bir arada tutan etkenlerin yapay olması veya etkinliğini kaybetmesi. Gevşek düğüm kendi kendine de çözülür.
abd vatandaşı herkes amerikalıdır.
1876dan sonra da her devlet-i aliyye vatandzşı osmanlıdır diye tanımlandı(son çırpınışlar)
Roma imp.da da aynı şey vardı.
Etnik çeşitliliğin getirisi kültürel çeşitliliğin kültürel bağlar oluşturmasının önüne diğer çıkarların geçmesi (para, iktidar güç vb.)
Mezhepçilik yüzünden din hiçbir zaman birleştirici olmadı zaten.

ha birde ispanya usulü bir engisizyon kursa balkanlarda ve anadoluda çevrimleri zorunlu kılsa belki ede yıkılmayacağı yönünde bir başka teori var ama ne kadar doğru bilemem.

Osmanlı bugünkü amerika gibi çok uluslu bir imparatorluk tu . Yunan bulgar macar arap kürt kıpti zenci ermeni rum vs. gibi ırklar aynı çatı altında yaşıyordu. Ama dış güçlerin çeşitli (din, ideolojik baskılar vs) etkileme enstrümanları ile milliyetçilik akımı oluştu imparatorluk bir nevi kendi içinde parçalandı.

Amerika böyle bir oyuna gelebirmi hayır gelmez çünkü Amerika eğitime çok önem veriyor . Bünyesinde yaşayan herhangi bir ırkın kendini azınlık gibi görmesini kesinlikle istemiyor. Orada yaşayan hans bile bile ben amerikalıyım diyor daha ne olsun.

Osmanlı da eğitim ne yazık ki pek fazla halka alt tabakaya inmiş değildi.
Osmanlı eğitimsizlikten kaybetti.

(bkz: sosyal entropi) falan deyin havanız olsun :)
not: tarihten zerre anlamam

hangi üniversite bu, televizyonlu falan.

orijinal al arada 7.5 lira fark var büyük fark alsa fotokopi al derdim ama 15 liralık kitabı da orijinal al bi zahmet :)

kitap al temiz kulllan, seneye alt sınıflara 10'a filan satarsın

orjinal.

Hangisinde rahat çalışabiliyosan..

Bide meslek hayatında, kitaplık düzeceksen, kitaplığında mutlaka olması gerektiğine inandığın kitapların orjinalini edin.

orjinal tabi ki.