[]

arapçanın önemi üzerine

bugün bi kitap inceledim, fransızcadaki arapça kökenli kelimeler adında. latinceden geçtiğini düşündüğüm bi çok kelime, aslında arapçadan geçmiş. belki bu durumda arapça.dan latinceye oradan fransızcaya kaymıştır. ama nihayetinde kökeni arapça. türkçedeki arapça kelimelerinin sayısının binleri bulması, iki kültürün iç içe olması sebebiyle. peki arap kültürünün latin uygarlıklarıyla olan etkisi\ilişkisi nasıl?

tarihe meraklıyım ama bu konulara araştıracak kadar vaktim olmadığı için buraya yazdım.


 
bu konuda rastladığım tek örnek venezuellalı bir kızın adının (zaira), zehra ile aynı arapça kökten geliyor olmasıydı.


  • goldentitan  (01.12.12 20:59:23) 
haçlı seferleri. en basiti o. şeker, kimya, portakal (orange - el narenc - naranja - orange)

en.wikipedia.org diyecektim ki compadrito benden önce göndermiş :) x words of x origin diye aratırsanız bir sürü şey buluyorsunuz.
  • i ve been mistreated  (01.12.12 21:00:58 ~ 21:03:37) 
  • compadrito  (01.12.12 21:01:39 ~ 21:04:27) 
ispanya endülüslerini unutmuş gibisiniz..


  • anonimyususer  (01.12.12 21:02:43 ~ 21:03:27) 
o zaman hemen bi örnek vereyim, "arsenal" kelimesi arapça kökenli. kitapta çok şaşılası örnekler vardı. mesela fransızcadaki "finir" ile ile arapçadaki "fani" kelimesi arasında bağlantı kurulmuştu. kitap yanımda olmadığı için daha fazla örnek veremiyorum.

fr.wiktionary.org

edit: ben bi örnek verene kadar bir sürü şey gelmiş zaten, teşekkürler. ispanya endülüsleri ve haçlı seferleri olayın özü diyebiliriz öyleyse.
  • dahinnotha  (01.12.12 21:03:56 ~ 21:08:13) 
tabii ki ticaret ve bu ticaretin yürütüldüğü yollar da bir diğer etmen olabilir. ve bu adamların altın çağını yaşadığı zamanlarda şimdikinin tersine istikamette giden bilgi akışı.

evet, el-silahane gibi bir şeydi sanırım o (wikiden baktım, daressineh gibi bir şeymiş). sonra şu ünlü "x" - "şey" olayı var, gerçi kesin bilmiyorum bunu. ayrıca el- ya da al- ile başlayan bir çok kelime arapça kökenli. bildiğimiz arapçadaki "the" olan el. aklıma elixir veya alembic geliyor.
  • sanat guresi  (01.12.12 21:13:49 ~ 21:55:37) 
hangi kitap o?


  • solo  (01.12.12 22:23:07) 
[]

eğitimciler gelin hele! türkçe öğretmek

merhaba.

koreli bi arkadaşım var, bi kaç ay önce türkiyede gitmiş görmüş beğenmişti. bi kaç kelime öğrenmiş ve benden daha fazlasını öğretmemi istemişti. geçen biraz çalıştık. bi kaç temel cümle üzerinden gidip, zamirleri ve temel gramer mantığını anlatmıştım. mantığın koreceyle tamamen aynı olması sebebiyle bi saatte şaşılası derecede şey öğrendi. hal böyle olunca, adam da istekli olunca, meraktan üç beş cümle öğrenmekten ziyade, cidden bi şeyler öğrensin isterim.

sorum şu, yabancılara türkçe öğretimi nasıl yapılır? bana ingilizceyi, fransızcayı vs nasıl öğrettilerse öyle mi öğretmeli? selamlama, ad yaş sorma ile başlamak gibi.. örnek cümle üzerinden mi gitmeli, geniş zamanı mı anlatmalı, şimdiki zaman mı? ingilizcedeki present tense, fr.da le present l'indicatif, bizde geniş zamana mı denktir? temel fiilerden örnekler mi gütmeli?

 
üniversitede yabancılara türkçe öğretimi dersi alıyorum. Hocamızın elinde bir taslak var. ünite ünite. selamlaşmak, yiyecekler, giyecekler falan filan. Hangi konularda hangi zamanları kullanacak yazıyor yanlarında. istersen fotoğrafını çekip gönderebilirim.


  • 1 saat bende 50 dolar  (01.12.12 20:09:08) 
[]

rüya gördüm, hayır edin dostlar

selamlar güzel insanlar,

garip bi rüya gördüm, yorumlasanıza bi.

---
kampüste otobüs durakları gibi şeyler varmış. pirizleri varmış. yanında uzun kablolu mikrofonlar. fişi prizee taktığın gibi mikrofonu kullanıp radyo programı sunar gibi konuşup şarkı söylüyormuşsun. ben de hergün üç beş dk orada şarkı söylüyormuşum. bi de fişin yanında eski tip bi radyo varmış. arada bi radyoyu açıp banttan gerçek şarkılar dinletiyormuşum.

sesim çok kötüdür, beceremem şarkı söylemeyi. youtube koysam videolarımı ajdardan daha ünlü olurum! bu sebeple bi korku sarıyor beni, ya tutuklarlarsa diye. kamuya eziyet falan filan gibi bi suçla. bi de zaten okulun radyosu varmış. okulun radyosu varken senin ne haddine diyecekler diye.

teee lisedeki hademe amcayı görüyorum sonra. bilge gibi bi adam, bana akıl veriyor. terlikle söylesen ya şarkılarını diyor. artık polisler insanları kullandıkları ayakkabılardan tespit ediyormuş. fotoğraflayıp, ölçüp, yere uyguladığı basıncı, vücut ağırlığını falan çıkarıyormuş. bayağı bi şey anlattı, mantıklı da geldi(!). suçluları öyle yakalıyorlarmış. ama terlik olunca sistem çalışmıyormuş. mikrofonda parmak izim var dedim, hep radyoya falan da dokundum dedim. bi şey olmaz dert etme dedi, terlik iyidir.
-------
otobüs duraklarında neden mikrofon var uzun kablolu falan. herkes özgürce kullansın diye yapılsın, kullanınca niye suçluluk hissdediyorum ben? kendi kendime topluma zarar verdiğimi mi düşünüyorum? bilinç altımda yatan bu mu?

 
mayalar.


  • vedatchilipeppers  (30.11.12 09:54:29) 
fazla csi izlemişsin :P
gizli bişeylerinin açığa çıkmasından endişe ediyo olabilirsin şu ayak izi, tutuklanma, yakalanma hissi
diğeri de normal (mikrofon şarkı kısmı) hem sesini duyurmak istiyorsun hem yargılardan çekiniyorsun filan gibi geldi bana bu kadar uzaktan :)
  • kediebesi  (30.11.12 10:01:14 ~ 10:39:27) 
Aslında içten içe şu sıralar seni sevindiren bir şey var ama farkında olmadan kendini bastırıyorsun. Kendine karşı çok acımasız davranıyorsun. Sesim çok kötüdür diyerek bile bunu ortaya çıkarıyorsun bir şekilde çünkü aslında kimse duymadığı zaman şarkı söylesen bu seni rahatlatacak belki ama kimse duymasa bile kendinden çekiniyorsun. Bence eski bir radyo olması da bunun çok küçük yaşlardan itibaren böyle olduğunu gösteriyor. Kendine biraz şans ver her konuda, şu sıralar tek düşmanın kendin, azıcık kendini sorgulamayı bırak ve zevk almaya bak. (günlük burç yorumu gibi oldu ama cidden öyle düşünüyorum.)


  • Hallerlale  (30.11.12 10:53:51) 
[]

tanıdığınız en polilinguel kişi

kaç dil biliyor? bizzat oturup iki hasbıhal ettiniz mi? ne kadar iyi biliyor, nasıl öğrenmiş? ne yapıyor? bir lisan bir insan lafını baz alırsak, hayata bakışı nasıl?




 
bi hocam vardı gittiğim almanca kursunda. 8 dil biliyor. almanca ana diliydi. ancak annesi ve babası farklı ülkelerin insanları olduğu için +2 dil de ordan gelmiş. Annesinin de ebeveynleri farklı iki ülkeden, e bunlara ek olarak litvanca, letonca yı öğrenmiş, kısmen benziyor zaar. tr ye gelince türkçeyi de öğrenmiş. her ne kadar gramer olarak kusursuz olmasa da oldukça akıcıydı.

yani mesleğinin dil öğretmenliği olması, küçük yaşta farklı dillerin konuşulduğu ortam içinde bulunması ile bu kadar dili öğrenme fırsatı bulmuş.
  • sttc  (25.11.12 14:56:05) 
Dayımın oğlu...yedi dil biliyor. Japoncayı yazabilmek için iki yıl japonya da kaldı. Kendisi lise mezunu. Öğrendiği dilleri kendi çabasıyla ögrendi. Şu anda istanbul un hatırı sayılır bir otelinde yönetici. İngilizce ve fransızcayı bildiğini adım gibi biliyorum. Japonca konusunda ise japonlarla sohbet ettiğini gôrodukten sonra inandım. Neyse fazla uzatmayayım. Durum bu.


  • bu nick tam yirmi alti karakter  (25.11.12 14:56:40) 
lisedeki ingilizce öğretmenim. kendisi türkiye'de yıllardır yaşayan bir belçikalıydı.

flemenkçe,almanca,fransızca,ingilizce,türkçe,ispanyolca ve italyanca konuşuyordu rahatça. belçikalı olunca zaten ilk dördünü rahatça öğrenmiş, türkiye'de türkçeyi, arjantin'de ispanyolcayı sökmüş birisiydi. italyancayı ne ara öğrenmiş onu hatırlamıyorum.
  • homo sapiens gotgobekus  (25.11.12 14:58:11 ~ 14:59:00) 
beş dil biliyordu (şu anda hayatta değil), çok iyi/anadili düzeyinde idi. lise mezunu. çocukluğunda ve gençliğinde 1-2 yabancı ülkede (batı+doğu) bir süre kalmış, ancak bildiği tüm dilleri oralarda öğrenmemiş, tam olarak her bir dili nasıl öğrendiğini bilmiyorum. mesela anadil düzeyinde fransızcası olduğu halde, ileri yaşında fransız kültürün konuşma/sohbet kuruna devam etmişti. yabancı kanalları izlerdi tv'de. lise bittiği gibi çalışma hayatın atıldı, bazı kamu kurumları ve büyük bir yabancı şirketin türkiye ofisinde çalıştı. genellikle yabancılarla burada ve yurtdışında muhatap olacağı işlerdi.

kitap okumayı son zamanlarına dek bırakmadı. sadece dil değil, başka konularda da meraklıydı. düzeli, disiplinli, mantıklı, farklı kültürleri yargılamadan değerlendirebilen, insanları tanımaya çalışan, yardımsever ve espritüel biriydi.
  • tedirginlik hucresi  (25.11.12 14:59:48) 
dedem. 9 dil biliyordu. 78 yaşında 10. dil olarak Rusça'ya merak salmıştı. Enteresan bir insandı.
İngiltere'ye gittiğimizde İngiliz misiniz? Nerede bir ingiliz gibi ingilizce konuşmayı öğrendiniz diye sorarlardı.
Ben hayatımda duyduğum en "temiz" almancayı onda duydum. Çok iyi İsviçre dialekti de konuşurdu.
Kuzenim Tevfik Fikret + GSU mezunu. Çok iyi Fransızca konuştuğunu söylerdi.
Amcam bir İtalyanla evli. Onunla da sorunsuz konuştuklarına şahit oldum.
Doktordu, dahiliyeciydi.
Radyoda klasik müzik çalarken "Bach'ın piyanosundaki siyah tuşları duyuyor musun? Bu yüzden bu adam bu kadar önemli bir besteci" diyebilirdi.
Bunun bir kabiliyet olduğunu, genlerle alakalı olduğunu savunurdu. Kitaplardan öğrenmiş, hafızası çok kuvvetliydi. Bir de 18 yıl İsviçre'de Başhekimlik yapmış Almanca ve Fransızcayı orada öğrenmiştir sanırım.
Osmanlıca, Arapça ilkokul zamanlarından kalmış zaten
  • marisa  (25.11.12 15:00:17) 
peki bu insanların hayata bakışları nasıl? kültürleri, amiyane tabirle oturup kalkmaları nasıl? kendilerini ifade konusunda sıkıntı yaşıyorlar mı? olaylara bakışları nasıl? belirttiğim gibi, bir dil bir insan lafından ilerlersek, cidden bu adamlar bir kaç insanın hayat görüşüne sahipler mi?


  • dahinnotha  (25.11.12 15:01:31) 
@dahinnotha biz (babam, ben , annem ve amcam) yakın zamanda farkına vardık ki durumlar karşısında hep dedemin bir lafını söylüyoruz. dedem derdi ki... diye başlayan cümlelerin ardı arkası kesilmiyor. Ve yazmaya karar verdik. Not alıyoruz artık. Dedemin hikayelerini, laflarını, hayata bakışını, özlü sözlerini, bize anlattığı çocukluk hikayelerini. Yavaş yavaş unutmaktan korkuyoruz sanırım. Aktarabileceğimiz kimse kalmadı çünkü.
Bugün 30 yaşımda bile başım sıkıştığında, karar veremediğimde, ne yapacağımı bilemediğimde hala onun bana 1989 yılında bir ilkokul çocuğunun hatıra defterine yazdığı 1 sayfalık yazıyı okuyup her defasında dünyam aydınlanıyor.
Kültürüyle, adabıyla, gustosuyla inanılmaz biriydi. Tek kötü özelliği (ki bence onun yerinde biri için kötü bir özellik sayılmaz bile) kibiriydi.
  • marisa  (25.11.12 15:10:08) 
kuzenimin arkadaşı vardı. ingilizce, almanca, isveçce ve türkçe biliyordu.


  • 1 saat bende 50 dolar  (25.11.12 15:19:17) 
ege ünv. edebiyat fakültesi alman edebiyatı bölümünde gertrude durusoy.
oturup konuşmuşluğum yok ama kendisi alman. üniversitede ingilizce çalışıyor. sonra italya ve ispanyada görev yapıyor. oradan polonya'ya gidiyor. (bu arada dillerini öğreniyor bu ülkelerin) daha sonra türk bir akademisyenle tanışıp türkiyeye geliyor. şimdi de ege ünv'de profesör. türkçesi de su gibi şakır şakır konuşuyor.
almanca, ingilizce, ispanyolca, italyanca, lehçe ve türkçe. bunlar benim bildiklerim. ekşi sözlük'te 10 dil bildiğinden bahsediliyor. (bkz: gertrude durusoy)
  • inevitable loser  (25.11.12 15:32:28) 
[]

dil öğrenmede çeviri faktörü

(öğrenmek değil de geliştirmek diye düzeltelim öncelikle başlığı)

nedir ne değildir sevgili dostlar? benim kendi şahsi aciz fikrimce gerek şarkı sözlerini okuyarak müzik dinleyip ardından bunları yabancı dilden ana dile çevirmek, gerek arad bi küçük hikayeler yazıp bunları hedef dile çevirmek, arada bi de anadilde düşünmeden direk yabancı dilde yazmaya çalışmak, gelişim sürecinde önemli etkenler. siz ne dersiniz? özellikle hedef dilden anadile çeviri yapmayı çk seviyorum ben.

bonus soru: dil konusunda tartışmaların yapıldığı özellikle türkçe siteler var mı bildiğiniz? dilforum.com var, ama pek tatmin etmiyor. wordreferance.com var, google.da her aradığım şey orada çıkıyor, başka neler var? blog falan da olur, türkçe olursa iyi olur. duyuru gibi etkileşimli bi şey olursa daha şükela olur.

 
anadilinden hedef dile yaparsan daha çok öğrenme şansın olur. anlamak vs tamam ama anlatmak da bir mesele.


  • kediebesi  (25.11.12 14:38:22) 
[]

dünya ile bağlantınızı kesebiliyor musunuz?

böyle bi isteğiniz var mı, oluyordur herhalde bu istek arada bi tüm insanlara. özellikle teknoloji ile iç içe olup büyük şehirlerde yaşayanlar için bu istek daha ağır bassa gerek.

facebook, mail, sözlük vs gibi sitelere mesaj var mı yok mu diye bakmamak, telefonu kapatabilmek; acil bi şey olabilir, biri arayabilir diye düşünmeden başkalarıyla bağlantıyı kesmek, bunu yapabiliyor musunuz?


 
tuvalet bunun için var. dünya yansa umrumda olmaz. kısa zamanlar, ama huzurlu oluyor.


  • sttc  (24.11.12 20:06:28) 
çok gergin olduğum zaman telefonumu kapatırım. mp3'ü kulağıma geçirir yatarım bir köşeye. sonra kendime gelince de saatler sonra açarım teli.


  • vizdilva  (24.11.12 20:09:51) 
her ne kadar kendime çok kızsam da bunu yapamıyorum. bağımlısı olduğum şeyler var


  • lahanakafa  (24.11.12 20:11:25) 
Hiç böyle bir şeyi istemedim. Kimileri bağımlılık diyebilir; hay, hay hiç itirazım yok. Halimden son derece memnunum; varsın bağımlılık olsun.


  • pangea  (24.11.12 20:24:56) 
sinemaya giderken cep telefonumu mutlaka kapatırım. kendimize ayırdığımız o 2 saatte kimse rahatsız edip, film keyfimizin içine etmesin di mi?

ama evde film izlerken kapatmam. filmi durdurma şansım var çünkü...

bunun dışında kesemiyorum pek. hatta ben internet bağımlısıydım bir ara çok feci. şimdi de çok süper değilim ama azalttım bir nebze. kalkabiliyorum başından en azından. ama çok istiyorum kopmayı. doğayla başbaşa bir tatil, dertsiz tasasız bir kulübede yaşamayı çok isterdim...:/
  • kisa bisey olsun istemistim  (24.11.12 21:05:40 ~ 21:06:58) 
[]

mum lekesi çıkarmarmaca (kumaş değil)

duvara döküldü. kazıyamıyorum çünkü duvar kağıdı var. halı vs için ütü demişler ama ütüm yok, deneyemem bu yöntemi. telle ovmayı denedim ama duvar aşınıyor, bulaşık süngeriyle denedim bi nebze çıktı ama izi kaldı, daha çok var. var mıdır daha kolay bi yolu?




 
zımpara?


  • goldentitan  (24.11.12 17:43:09) 
zımpara da zarar verir kağıda.

benim önerim; lekenin altına (tam dibine) bir kağıt veya akabileceği bir düzeneği hazırladıktan sonra fön makinesiyle eritmeyi deneyin? hem duvar kağıdı da zarar görmemiş olur böylece...
  • kisa bisey olsun istemistim  (24.11.12 18:07:08 ~ 18:07:48) 
Dondurmayı deneyebilirsiniz. Buz ya da soğuk bişey tutun üzerine. Donarsa daha kolay, altındaki maddeye yapışmadan çıkabilir.


  • cereal killer  (24.11.12 18:12:31) 
alkolle silin. mumu çözüyor.


  • inthechaos  (24.11.12 20:28:34) 
[]

hafif, türkçe müzik

selamlar, ufak çaplı bi liste yapalım dinlemelik. unutulanlar, unutulmayanlar, eskiler, belki yeniler de olsun içinde. türkçe dedim ama sözsüz de olabilir.

cahit berkay'dan başladım www.youtube.com
ardına bunu koydum youtu.be evgeny grinko
sonra mfö, sonra da grup yorumdan hafif bi şeyler.

siz de paylaşın bildiklerinizi.

 
LEMAN SAM :www.youtube.com


  • ReiDeXogo  (24.11.12 13:58:05) 
Cem Karaca - Sevda Kuşun Kanadında

www.youtube.com
  • raif_efendi  (24.11.12 14:01:24) 
[]

avrupa seyahati?

merhaba,

özetle; paris hareket noktası, daha önce hiç bi yabancı ülkeye gitmedim, nedenini bilmesem de italya ve ispanya şehirlerini görme isteğim var, bir program yapmak istiyorum ama gezilecek yerler listelerinde kayboldum.
------
sömestır tatilinde iki üç hafta kadar vaktim olacak, ocağın ortasında bir ya da bi kaç ülke gezmek istiyorum. öğrenciyim, param yok, bütçeyi zorlayarak 100 200euro hadi biraz daha aşalım, ancak harcayabilirim. fransadan hareket edeceğim, nedenini bilmesem de italya ve ispanyayı gezmek istiyorum. diğer fikilere açığım! yalnız gezmeyi planlıyorum.

ocak için 20 ile 30 euro arasında uçak biletleri bulunabiliyor. otobüsten daha ucuz gibi görünüyor!

sorum şu, italyada, ispanyada gezilecek görülecek neler var? sözlükten ve tripadvisor.den biraz bakındım, sadece müzeler ve katedrallerin bahsi geçmiş. çok gördüm onlardan ve artık heyecan vermiyorlar, fakat yine de muhakkak görmelisin dediklerinizi promramıma dahil edeceğim. sanat tarihi bilgim yok ki rönesansın başladığı ve milyonların hayatını etkileyen şeyler bende sonsuz bi heyecan uyandırsın! bi rota çizmek istiyorum ama tam bilemedim. aramaya inan diyebilirsiniz, bi yandan onlara bakıyorum zaten. ama bi de kış olacak. bi de sadece katedral görmek istemiyorum. zaten çok param yok, müzelere 10ar euro bayılmak da ayrı konu....

tecrübelerden yararlanmak istiyorum.
iyi geceler,

 
100 - 200 euro ile oralarda 2-3 hafta hayatta kalabilir misin? ocak ayında gezeceğini söylüyorsun, nerde konaklayacaksın? hava şartları geceleri dışarda takılmana müsade edecek mi? ne yiyip içeceksin? schengen vizesini almak için de seyahat masrafını karşılayabileceğini kanıtlaman lazım. vize ücreti de 60 yuro falanmış bu arada.


  • zgrydn  (23.11.12 22:36:07) 
200 euro butce ile gezmek istiyorsunuz dogru mu anladim?


  • chavezding  (23.11.12 22:36:55) 
şengen vizem zaten var, fransadayım şuan. iki üç hafta kalmayacağım, o süre içinde 3 4 güne sığdırmayı planlıyorum. couchsurfing ile kalacak yeri halletmeyi planlıyorum. bütçe ne kadar düşük olursa o kadar iyi, o yüzden en temel şeyleri yapmak\görmek niyetindeyim.


  • dahinnotha  (23.11.12 22:39:35) 
100-200 euroyla nereyi gezeceğini zannediyorsun? sokaklarda yatan en leş interrailciler bile 500-600 euro harcıyor en az.


  • periphery  (23.11.12 22:41:03) 
erkeksen couchsurfing'le kalmayi falan unut. aylar oncesinden booking.com'dan falan gunluk 30 euro'ya mesela bir hostel bulabilirdin, o sekilde olurdu... 200 euro parayla kalacak yer ayarlamadan 4 gun avrupa falan gezmeye kalkma bence hic.


  • der meister  (23.11.12 22:42:16) 
İspanyayı ve italyayı görmedim ama birçok avrupa şehri gördüm.O yüzden müzeler konusunda şöyle bişey diyebilirim sana cidden git bazı müzelere çünkü aralarında her şehirde seni etkiliycek en az 1-2 tane var avrupada.Türkiyede ne kadar müze görmüş olursan ol etkileyici oluyo bazı müzeler yine de.Ayrıca öyle her müzeye 10€ bayılma gibi bi durumun yok.Her şehirde,tourist centerlarda müze+yol paketli şehir kartları satıyolar.Alıyosun bunlardan tüm müzelere ve tüm toplu taşıma araçlarına sınırsız beleşe giriyosun.Ben mesela nürnbergde almıştım 20 €ya gezmediğim müze binmediğim tren kalmadı.Onlardan alır keyfine bakarsın.Başka şeyler de görmek istiyorum demişsin ya,o başka şeyler eline bi bira ya da kahve alıp avrupa sokaklarında,caddelerinde gezmek.Zaten şehrin ruhuna giriyosun bunu yapınca.Sanırım en çok bu hoşuna gitcek.Müthiş bişey mutalaka yapmanı tavsiye ederim.


  • jpsartre  (23.11.12 22:46:31) 
mimari, sanat, müze vb. ilgini çekmiyorsa italya'ya gidip vakit kaybetme. aslında hiçbir yere gitme. 200 euron da cebinde kalmış olur.


  • zgrydn  (23.11.12 22:48:03) 
sorum da o zaten, nereleri gezebilirim?
bütçeyi aşabilirim, fakat aşmak istemiyorum. o sebeple sizlere sordum. teşekkürler ilginize, fakat okuduğunuzu anlamış olmanızı dilerdim. tüm avrupyı gezmekten değil, en temel yerleri gezmekten bahsettim. özellikle ispanya veya italya dedim, bir ya da bir kaç ülke diye belirttim ve tecrübelerden faydalanmak istediğimi ekledim.

  • dahinnotha  (23.11.12 22:51:04 ~ 22:51:27) 
200-300 euro 2-3 gün kalabilirsin.. suyunu sıksan 4-5 gün..


  • slevinkelevra  (23.11.12 22:56:29) 
italya,

roma dan başla. 2 gün roma. sonra yukarı 1 gün perugia. sonra daha yukarı 1 gün siena, 2 gün floransa. en son biraz daha batı lucca ve pisa.

benden bu kadar.
  • slevinkelevra  (23.11.12 22:58:48) 
acikcasi insanlarin soylemek istedigi su ki bu butce ile malesef fazla gezmek mumkun degil. ucak bileti 30 euro olabilir ama senin su an farkinda olmadigin bir suru baska masraj olacak. sehir ici ulasima harcayacagin para, yemegin, kalacagin yer, vs...

paris disinda bir yerlere gitmek istiyorum diyorsun. tek bir sehir sec gitmek istedigin ve orada 3-4 gun gecir geri don. barselona olabilir mesela. italya da gezmeye deger bir ulke ama orayi bence baska bir zamana birak. daha cok paran oldugunda doya doya gezersin butun sehirlerini.
  • chavezding  (23.11.12 23:37:37) 
roma (3gün 2 gece) ve venedik (2 gün 1 gece)'te toplam 5 gün kaldım. paris - roma, roma - venedik ve venedik - paris hattını kullanarak 35+28+35 euro ulaşıma, 2 geceden toplam 26 romada, bir gece de venedikte 20euroya bulduğum hostellerde kaldım. kesin bi rotam olmadan kafama göre takıldım ve gezdim. en toplamda 250euro.dan az bi para harcamış oldum bu kadar süre içinde.

cevaplarda belirtildiğinin aksine, her hangi bi sıkıntı çekmedim ve kaldığım yerler de oldukça kaliteli ve gittiğim de tekrar kalacağım yerlerdi. oldukça güzeldi ve az parayla da bi şeyler yapılabiliyormuş.
  • dahinnotha  (17.01.13 23:16:55) 
ben bu duyuruyu unutmuşum! fakat avrupa seyahatini gerçekleştirdim. paris hareket noktası olarak önce amsterdam sonra berlin ve ardından doğu ve güney istikametlerde ilerleyerek 12 kadar şehir gezdim ve yaklaşık 22 gün harcadım. sadece amsterdam.da 150 euro harcamış iken amsterdam dışındaki 10dan fazla avrupa şehrinde toplamda 300 küsür euro.ya işi kapattım. 3haftanın birini hostelde, birini arkadaşlarda, geri kalanını ise trenlerde gece yolculuklarında yedim.

o kadar da imkansız değilmiş yani avrupa turu. bunu yazmamın sebebi yukarıda cevapların aksinin de mümkün olabildiğini göstermek isteyişim.
  • dahinnotha  (04.07.13 01:27:06) 
[]

uluslararası fonetik albesi

merhaba, kaç farklı harf var bu alfabede?

tüm dillerdeki farklı seslerin simgelendirilmiş halidir diye biliyorum bu alfabeyi, öyle mi?

yabancı dillerle ilgileniyorum, kelimeleri güzel bi şekilde telaffuz etmek ve o sesleri ortak bi alfade yazıya dökmek istiyorum. farklı transkripsiyonlar var, fakat uluslararası fonetik alfabesi ortak. bu alfabede kaç harf var, nasıl öğrenebilirim bu harfleri ve seslerini?

 
  • compadrito  (22.11.12 08:18:36) 
[]

gizli öfke nedir?

bugün öğrendim bu gizli öfke denilen şeyi, tamamı olmasa da büyük çoğunluğu bende mevcut bu belirtilerin;

Yapılması gereken işler dururken erteleme
Devamlı geç kalma
Sadist veya ironik mizahtan hoşlanma
İğneleyerek konuşma
Aşırı kibarlık veya neşe gösterme (kızgınlığı saklama)
Sık sık iç geçirme
Canınız yanarken gülümseme
Sık sık görülen rahatsız edici ya da korkutucu rüyalar
Normalde olduğundan daha hızlı yorulma
Önemsiz şeylere karşı duyarlı olma
Uygunsuz zamanlarda uykunun gelmesi
Monoton bir ses tonu ile konuşma
Uykuya dalmada veya gece boyunca uyumada zorlanma
Hareketlerin yavaşlaması
Sıkılmak, önceden ilgi duyulan şeylere karşı hissedilen ilgisizlik
Günde 12-14 saat kadar aşırı uyumak
Dinlenmiş değil de yorgun uyanmak
Kronik depresyon: Uzun süre boyunca kötü hissetmek
Ülser
Kronik boyun tutulması
Spazmı andıran bacak hareketleri
Yüz tikleri
Elleri sık sık yumruk yapma
Uykuda diş gıcırdatma


öfkesini kontrol altına alan, hatta dışardan oldukça sinirsiz görünen biriyken bu belirtilerin büyük çoğunluğundan müzdarip olmam, bu konuda biraz araştırma yapma isteğini körükledi.

bilginiz var mı bu konuda?

bu sitede gördüm bu yazılanları: www.bunubugunogrendim.com

 
Vallahi, kendi deneyimlerimden yola çıkarak diyebilirimki, mesele, hissettiğin öfkeyi, hisseder hissetmez dışa vurmak. Aksi halde pasif agresif davranışlarda bulunurken buluyorum kendimi ; ki, içsel öfke kadar insanı yıpratanbaşka bişey yok.


  • pangea  (21.11.12 15:20:29) 
bastırılmış öfke vardır, dışa vurulmuyorsa da pasif agresyon nükseder.


  • 9kuyruklukedi  (21.11.12 15:25:24) 
Hissettiğin kızgınlık, kırgınlık gibi hisleri sakin şekilde dile getirmenin faydasını görürsün. İçine atmamış olursun, ama karşındaki insan senin duygu durumunla ilgili bilgi sahibi olmuş olur. İçe attığımız her tür duygu, bir süre sonra birikime ve hatta hastalıklara neden oluyor. Kendimize de, herhangi bir patlama anında karşımızdakine de zarar vermemiş oluruz.


  • zuppa  (21.11.12 16:02:28) 
Bu kitabi okumani tavsiye ederim:

www.idefix.com
  • compadrito  (21.11.12 16:13:22) 
[]

uyku hafifliği

"top patlasa uyanmam" diyen insanlar ile yere "iğne atsan sesine uyanırım insanları" arasındaki farkı oluşturan etken ne?
----
uykum çok hafif! çok da fazla uyumuyorum, gün içinde uyku ihtiyacı hissediyor, gece uyuğumda ise alarmımdan erken uyanıyorum. terliyorum uyanıyorum, üzerimdeki rahatsız ediyor uyanıyorum, rüya görüyor, acıkıyor, susuyor.... uyanıyorum, vs.

alarmımdan önce uyanmadıysam, alarmın çalması ile hemen uyanablliyorum. alarmın sesi yüksek değil ve artarak modunda, ya da titreşimde oluyor. bu yeterli.

iyi yanları var, kötü yanları var elbette uykunun hafif olmasının. peki neden? nasıl? etkileyen faktör ne uykunun ağırlığını?

 
bulursan bana da söyle. sebeplerini bilmiyorum ama sonuçları sabahları sanki hiç uyumamuş gibi kalkmak, akşem tavuk gibi erkenden uykunun gelmesi, gün içersinde yorgun ve uykusuz hissetmek vs.

bence uyku kalitesi denen şeyle alakalı. hani şu uyku evreleri var ya rem, vs falan, derin uyku evresine geçemiyoruz. vücut uyuması gerektiği gibi uyumadığı için de, sabah kalktığında sanki hiç uyumamış gibi oluyorsun doğal olarak. sürekli bir tavşan uykusu hali.

sebebi? paraya kıyabilsem uyku merkezlerine gidicem ama çok pahalı.
  • halanne  (21.11.12 14:59:16) 
güdülenme ve huzur katsayısı. huzursuz olan, sorunlarla boğuşan insanlar uykuya zor dalarlar, yüzeysel uyurlar, döner dururlar yatakta.
sorunsuz kişi uykuya koayca dalar,sığır gibi de uyur. ha bunu etkileyen fiziksel yan faktörler de var: fiziksel aktivite, enerji yoksunluğu, yetersiz beslenme vs..
alarmı kurman güdülenmedir. ilk birkaç gün çalınca uyanırken, belirli süre sonra alarmdan önce uyanabilirsin, bedenin de bir saati var, zamanla buna güdülenir. insan bedeni çok esnek programlanabilir, şartlara uyum sağlayabilir bir yetiye sahip. sadece bu bilgi bile ya da kanser hastalığı evrimi destekler.
  • dokuzeylul  (21.11.12 15:06:16 ~ 15:06:35) 
kıskandım.. şöyle söyliyeyim; ben uyurken eve 6-7 saatte full doğalgaz tesisatı+kombi döşediler, uyanmadım. hatta ustalar anneme "bırak yenge uyusun çocuk" demişler asdfasdfasdf..

etken bence; 1.huzur 2.tatmin hissi
  • hope ender  (21.11.12 15:24:13) 
uyku merkezlerinden yardım alabilirsiniz, 1-2 gece yatırıyorlar sizi tetkik yapıyorlar vs vs uykudaki sorunu bulup tedavi uyguluyorlar.
aslında hastanesine göre değişiyor fiyatları, apne cihazlarıda kademeli şekilde 4000 de var 1000de var

  • eja  (21.11.12 15:24:51 ~ 15:26:23) 
Kimi insanların REM uykusuna geçiş eşiği çok çok kısadır, çok hızlı uykuya dalıp çok derin uyurlar, sizinkinin de bununla alakalı olduğunu düşünüyorum, tam tersi. Uyku laboratuarları var, orada bu tür incelemeler yapılıyor ama yapılan araştırmalara göre uykusuzluk çektiğini söyleyen insanların %75inden fazlası aslında ihtiyaç duyduğu uykuyu alıyor. Her insanın beyninin ihtiyaç duyduğu uyku uzunluğu ve çeşidi farklı olduğu için de bunun bir sınırı yok. Eğer ciddi bir sorun yaşıyorsanız doktora görünün.


  • Hallerlale  (21.11.12 15:56:46) 
[]

d tipi vize ve diğer schengen ülkelerine giriş-çıkış

merhaba, bir adet d tipi vizem var, 22ağustostan 22şubata kadar olan dönemi kapsayan altı aylık bir uzun dönem vizesi.

özetle sorum şu, diğer schengen ülkelerini gezebiliyor muyum? number of entr kısmı multi, duration of stay kısmı ise xxx.

ilk üç ay içinde istediğin kadar giriş çıkış yapabiliyorsun diye biliyorum, fakat üç ay sonrası için durum nasıl? ben ocak ayı için bi gezi planlıyorum ve şuan muallakta kaldım.

şöyle bi açıklama buldum, 6 aylık dönemde 3ayla sınırlı kalmak şartıyla gidilebilir diyor. ilk üç ay gibi bir ibare yok.
"The Regulation will allow third-country nationals holding a long-stay "D" visa issued by a Member State to move freely in the territory of Member States for 90 days in any 180-day period, under the same conditions as the holder of a residence permit."
europa.eu

 
istediğin yere git bir sorun çıkacağını sanmıyorum, benim de D tipi vizem var.
xxx duration of stayın onemsız oldugunu gösteriyor.

  • botamaniaensis  (20.11.12 10:09:28) 
İngiltere hariç zaten çok sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum. Sıkıntı yaşama ihtimalin; fransa - çek cumhuriyeti gibi ülkelerde de az da olsa var.


  • kadim kishi  (20.11.12 10:24:02) 
erasmus öğrencilerinin en doğal sorusu :)

schengen ülkelerine rahatlıkla girip çıkabilirsiniz, ingiltere gibi schengen ülkesi olmayan avrupa ülkeleri içinse geçerli değildir elinizdeki izin.
  • demcan  (20.11.12 10:54:47) 
schengen ülkelerine 6 ay boyunca istediğiniz gibi girip çıkarsınız, ilk 3 ayla sınırlı değil. o bahsettiği üç ay bir girişte toplam kalabileceğiniz maksimum süre.

fransa'da ya da schengen ülkesi herhangi bir ülkede sıkıntı yaşama ihtimaliniz de yok.
  • slackerbitch  (20.11.12 12:25:50) 
[]

chrome da yer imleri çubuğunu büyütme

selam dostlar,

tek sıra halinde dizili sık kullandığım imler, fakat ben bunu alta doğru bi sıra daha uzatmak istiyorum. çünkü yeni simgeler eklediğimde >> işareti ile görmek zorunda kalıyorum, oysaki tüm simgeler aynı ekranda görünsün istiyorum.

nasıl yapabilirim?

@aysuka, teşekkürler fakat isimlerini zaten kısaltmıştım. büyütme yolunu bulamazsam isimleri iyice silebilirim ama bunu tercih etmiyorum.

 
iki sıra yapma var mı bilmiyorum ama o simgeleri düzenle dedikten sonra isimlerini silersen sadece simgeler kalıyor. eğer yapmadıysan yerden kazanıp daha çok koyabilirsin.


  • aysiku  (19.11.12 21:40:47) 
Öyle bir özelliği yokmuş Chrome'un. :(


  • heritage  (20.11.12 00:00:04) 
[]

çamlıcaya yapılacak olan cami

selamlar,

biliyorum, mevzu uzadı lakin merak ediyorum. bu caminin yapılma amacı ne? amacın ibadet olduğunu düşünen var mı gerçekten?

gövde gösterisi mi? halkın tepkisi nasıl? eksiduyuru, eksisözlüğün tepkisini biliyorum da dini bütün insanlar ne diyor bu konuya?

 
hea gövde gösterisi işte. başka ne olacak.


  • baldur  (17.11.12 20:11:21) 
"O kadar müslümanız ki, yani ancak bu kadar bu kadar olabilirdi!" şovundan başka bir şey değil. Hedef kitlesi belli.


  • gulru  (17.11.12 20:14:53 ~ 20:15:28) 
ben dini bütün bi insan olarak çamlıca'nın "çamlıca erkek lisesi" yle anılmasından zaten çok rahatsızdım, çamlıcamızda güzel şeyler de oluyor bence, bu cami de çamlıcamızın nuru olacaktır diye düşünüyorum. hatta çamlıca'daki emlak fiyatlarında güzel bi hareketlenme oldu şimdiden, yani vatana millete de katma değer sağlanıyor, bununla ilgili çamlıca belediye başkanı ersin özbükey'in açıklamaları çokçadır çeşitli platformlarda.

ayrıca çamlıca tepesine yapılmasının en büyük nimetlerinden biri, istanbula halen abdestsiz ağızlarıyla konstantinapol diyen turistlerin yüzüne bir şamar gibi inecek olmasıdır, onlara her boğaz sefasında bir burukluk zerkedecektir.
  • hope ender  (17.11.12 20:20:52) 
simdi olay hatirladigim kadariyla soyle gelisti;
basbakan anadolunun bir sehrinde yapilmis yine boyle dev bir camiyi cok begeniyor gezisi sirasinda. 'bunun aynisini istanbul'da yapalim' diyor. bu is icin dusunulup bulunan yer de camlica tepesi cunku istanbul siluetine oldukca hakim bir tepe. sonrasinda bazi itirazlar yukseldi hem camlicaya dev cami yapilacak olmasindan dolayi hem de bu caminin klasik osmanli mimarisinin basit bir taklidi olacak olmasindan dolayi. itirazlari susturmak icin 'tamam o zaman bir yarisma acalim. mimar sinan'in izlerini bugune tasiyan bir projeyi secelim demokratik olsun' seklinde bir kilif hazirlandi. tabiki birazcik akli calisan birisi bu yarismanin adil bir sekilde yapilmayacagini tahmin eder ama 300.000 liralik odul olunca mimarlardan da pek ses cikmadi. sonuc olarak hic bir proje 1.lik odulune layik gorulmedi, dandik bir proje 2.lik odulu aldi, bir yigin baska pacavra prorje de saibeli sekilde mansiyon aldi. oldu bitti.
kamuoyunun bu konudaki gorusu nedir bilmiyorum ama herhangi bir hukmu olmadigini soyleyebilirim.
  • chavezding  (17.11.12 20:53:25) 
ilk amaç kendini padişah sanan bir devlet adamımızın, istanbul silüetlerinde görünecek şekilde bir cami yaptırması derdidir. ikinci neden istanbul'un en yüksek noktasına cami dikerek istanbul'un müslüman olduğunu milletin gözüne sokma niyetidir. üçüncü neden müslümanın kralıyım imajı yaratmaya çalışarak seçim öncesi genç dindarların gözlerini boyamaktır. Dördüncü neden kanka inşaat firmalarına daha çok beton harcatarak rant sağlamaktır. beşinci neden üsküdar'da evi olan bu devlet adamının üsküdar'ı istanbul'un dini başkenti yapma niyetidir. altıncı neden anadolu yakasında pek egemen olamayan akp'nin buraya cami yaparak halka müslümanlığı dayatmasıdır.

Kimse kalkıp da bana "cami yapılması gerekiyor, ibadet edecek yer yok" demesin. istanbul'un nüfusu 12,5 milyon. Bu rakamın içinden çocukları, hastaları, gayrimüslümleri, çalışanları, şehir dışında olanları, çıkarınca camiye gidebilecek durumdaki kişi adeti 5 milyonu geçmez. Cami sayısı da 3028'dir. (git: www.ibb.gov.tr). Mescid sayısı da 291'dir. Ayrıca Üsküdar, istanbul'da cami yoğunluğu en yüksek olan ilçedir.

Tüm bunlara göre bu yapılacak caminin tamamen siyasi, antilaik, baskıcı, şovenist olduğunu rahatlıkla iddia ederim. karşı çıkmaya çalışana da ıslak naylon tuvalet terliğiyle girişirim.
  • sinematematikci  (17.11.12 21:00:43) 
[]

kendine yabancılaşmak

camus - yabancı
kafka - dönüşüm bu iki kitabı biliyorum bu konuda.

bir film ya da başka bi yazı tanımıyorum. hikaye olur, deneme olur, tiyatro oyunu olur, hatta sözlük entrisi bile kabul.

bu konuda bi şeyler okumak istiyorum. önerim yok ama ben yazayım bi şeyler derseniz o da kabul.

kalın sağlıcakla.

 
müjde ar'lı aaahh belinda isimli film, kendine yabancılaşmak üzerine psikoloji tezi yapmanıza yeterli olacaktır.


  • am  (15.11.12 23:31:30) 
sartre-bulantı da dahil edilebilir. ama tavsiyem, varoluşçuluk felsefesine çok kaptırma sonu çok kötü olabilir. camus-sisifos söyleni var, intihar düşüncelerin falan varsa onu okuyabilirsin, ket vuruyor.


  • vedatchilipeppers  (15.11.12 23:36:01) 
devlet tiyatrolarında bu sezon oynanan "çirkin" adlı oyunu izleyebilirsiniz. öğrenci 6, tam 10 TL.


  • 9kuyruklukedi  (16.11.12 04:10:13) 
elif şafak - araf

kitap bölüm başkanımız tarafından tavsiye edilen okumalardandı, bölümüm psikoloji. kitabın yabancılaşma üzerine olduğunu okuyup beğenen biri olarak söyleyebilirim.
  • fragile psykhe  (29.01.13 17:02:38) 
[]

windows için duvar saati

flash olur, exe olur, chrome eklentisi olur,

duvar saatim yok. eski alışkanlık, o şekilde saate bakmadıkça zamanımı etkin ayarlayamıyorum! var mı bildiğiniz bi uygulama?

ps: saniyesi olmalı ve "tık", "tık" diye ses çıkarmalı!

 
windows 7 ise widget'lardan seçebilirsin. 7 değilse çakma widget yazılımları var onları araştırabilirsin...


  • Rawkon  (14.11.12 23:38:46) 
dexclock ile duvar kağıdını saatli yapabilirsin, analog şeklinde olanlar davar ama saniyesi yok.


  • r_u_h  (14.11.12 23:51:30) 
[]

facebook falan yokken napılıyordu?

2008den önce bu kadar yaygın değildi facebook, o zaman napıyordunuz? ben o sıralarda üniversite sınavına hazırlanmakla meşguldüm, galiba. gencbilim.com falan vardı, vikipedi bi de, ben onlara takılıyordum en çok. bi de aklıma ne gelirse google.a soruyordum.

şimdi artık bi refleks oldu internet. arkadaşlarım evden çıkarken bilgisayarlarını kapatmıyorlar! iki üç saat sonra eve gelicem nasılsa yine diyor.

akıllı telefonlar var, sürekli facebook hesabını kontrol ediyorlar, ya da arkaplanda uygulamayı açık bırakarak sürekli online oluyorlar.

geçen bi ara bilgisayarım bozulmuştu, ödevimin son günüydü bilgisayarda yapmam gereken bi proje vardı. ev arkadaşımın bilgisayarını kullanıyordum o gün. adam eve geldi, baktı ki ben onun bilgisayarını kullanıyorum, yapacak bi şey bulamadı, yattı uyudu mecburen. cidden üzüldüm lan adama, verdim bilgisayarını. sonra sordum, facebook yokken napıyordun diye, adamın cevabı da şahaneydi, mynetten batak oynuyordum. ya internet yokken diye soracaktım ki daha gerisini hatırlamıyor.

sui misal emsal değildir desek de, facebook.a bağlanınca on yüz bin arkadaşımı gece gündüz online görünce işin doğrusunun, hatta olması gerekenin bu olduğunu düşünüyor insan ister istemez, kanıksıyor yani bir başka deyişle.

sadece facebook olarak düşünmeyelim olayı, yanında başka siteler de var lakin en can alıcı olanı facebook yine, o yüzden başlığı böyle attım.

ufak bi sohbet oldu. insanlar harcadıkları zaman ve enerjinin farkında değiller mi? ben o farkında olmayanlardan biriyim. her gün(!) günlük yazıyorum ki iki ayda bi kaç farklı gün yazmışım totalde. peki ya diğerleri? sizler?

ayda bir kitap okur oldum, bugün derse gitmedim kitabımı bitireyim diye, neyse ki bi kaç sayfam vardı ve bitti. fakat diğer kitabıma geçemedim. saat bilmem kaç olmuş. madem kopamıyorum bundan. napayım da bari verimli kullanayım? arkadaşlarımla konuşuyorum bazen de, 5 6 saatini geçirdiği halde muzdarip değil bu durumdan. hayatları belgesel olasıca insanlar! ben mi fazla takıntılıyım bu konuda bilemedim?

interneti hayattan çıkarmak mümkün değil ama ben o en geç 2000lerin dünyasında yaşamak istiyorum. müzik için müzik çalar, film için tv, internet sadece elektronik posta için olsun. resimleri bastırıp albüm yapıp bakalım, haberleri gazetelerden, makaleleri dergilerden takip edelim. abes mi bu? daha verimli değil mi?

internetin yararlarını saymakla bitiremeyiz lakin işi sayıya vurmak yerine yararın ve zararın büyüklüğüne bakarsak, önümüzdeki yüzyıllarda insanlığa ve insan psikolojisine en büyük zararı veren şey olacak gibime geliyor, özellikle böyle kontrolsuz kullanılmaya devam ettikçe.

sizler ne düşünüyorsunuz?

sağlıcakla kalın, sanaldan uzak, gerçek günler dilerim.

 
valla hepsini okumadım da 2007-2008 dönemlerinde forumlar nispeten daha aktifti orada takılıyordu millet.


  • xenophobe  (14.11.12 21:38:33) 
msn vardı. ondan önce icq ve irc.


  • repins  (14.11.12 21:41:20) 
msn de akıyoduk o zaman.


  • SeMsHoV  (14.11.12 21:41:45) 
forum devri çok güzeldi ya .


  • ykyt  (14.11.12 21:42:02) 
MSN ve forumlar meşhurdu o zamanlar.


  • ermanen  (14.11.12 21:42:13) 
forumlar +1. teraziye de bastım kardeş eline sağlık +rep.


  • zazazaraeta  (14.11.12 21:42:55) 
yani adres satırına yazdığımız şey dışında değişen bi şey yok mu başka bi deyişle?

evet forumlar çok iyiydi la, bi forumdan yöneticilik teklifi almıştım.
msn de de ne dinliyorum özelliği vardı. sevilen kız gelince manalı şarkılar dinlenirdi. msn plus, msn discovery gibi eklentiler vardı. ismini renki yapmacalar falan.
kız msn i diye google.da aratmacalar, haha.

emesen mi derdiniz mesene mi? ben epey uzun bi müddet meğseğne.nin emesen.den daha iyi olduğunu iddia etmiştim.

chat zamanına erişemedim ben. chat.i öğrendiğimde ortam karı kız düşürmeye çalışan sadece saplarla dolmuştu.
  • dahinnotha  (14.11.12 21:43:09 ~ 21:47:42) 
irc kanalları msn vardı.. myspace falan da varmış..

edit: forumtr'yi unutmuyorum
  • nightphoenix  (14.11.12 21:44:38 ~ 21:48:26) 
bende facebook yok hala yapacak şeyler buluyorum.


  • herbivor  (14.11.12 21:48:11) 
Facebook falan yokken,
Playstation kiralar sabaha kadar oynardık.
Microgenius'larla oynardık.
Bilgisayarda Counter-Strike falan oynardık.
Kaset alırdık. Eve gelince o kasetin kartonetini açar, bir yandan albümü dinler bir yandan da sözlerini okurduk.
Yatağa uzanıp Trt Fm'den maç yayınlarını dinlerdik (ve şimdi mikrofonlarımız Ankara'da, "huuaaagggooooolllllll")
Kola içip, kızlar hakkında konuşurduk.
Monopoly (ya da Borsa), Amiral Battı, Jenga, vs. oynardık.
  • bazilika  (14.11.12 21:49:49) 
mirc, forum, msn, kankicim.net diye bi site vardı eski baya hatırladıklarım bunlar. Bi de e-mailden arkadaş ekleme muhabbeti vardı. Toplu gelen mailler vardı fw: Kolanın Zararları!!!, Bu maili 10 kişiye gönder dileğin gerçek olsun şeklinde. Hey gidi.


  • buzbebek  (14.11.12 21:50:17) 
yonja vardı dostum 2004 ten sonra coştu 2006 ya kadar.sonra bir sürü site çıktı,sonunda sosyal medya


  • ruhadam  (14.11.12 21:56:31) 
gitar çalıyodum, kitap okuyodum, film izliyodum, oyun oynuyodum. bunları yine yapıyorum. bi tek eskisi kadar tv izlemiyorum, o da dizimag ve torrent sağolsun reklamsız dizilere ulaşabildiğim için sanırım.

facebook'u kız arkadaşımla iletişim aracım olarak kullanıyorum, son model telefonum olmadığınadn bbm veya whatsup gibi şeylerden yararlanamıyorum. onun dışında sıkılınca milletin paylaştığı karikatürlere, değişik fotoğraflara vs bakıyorum bi de etkinlikleri falan görebiliyorum, artık herkes etkinliklerini facebooktan ayarlıyor kimse arayıp davet etmiyor.
  • r_u_h  (14.11.12 22:44:35) 
Bahisklavuz.com falan vardı. Mirc daha çok 97 lerde vardı


  • essoist  (15.11.12 07:20:12) 
millet telsizle arkadaş arıyorum anonsu yapıyordu. arkadaş bulduktan sonra kanla değiştiriyordu. oradan devam ediliyordu filan.


  • hoot  (12.01.13 20:32:50) 
[]

le musée - neden masculin?

merhaba, hem aksanlı e harfi var hem de ikinci e.yi barındıyor. niçin ve nasıl masculin olabiliyor bu kelime?




 
O kurallar isimlerde degil fiillerde gecerli.


  • bahadr35  (14.11.12 18:17:06) 
anlamadım. o kural fiilerde geçerli derken? eril dişil kavramları sadece isimlere verilen bi nitelik?


  • dahinnotha  (14.11.12 18:29:42) 
fransızca istisnalardan oluşur. :)


  • anyelios  (14.11.12 18:33:46) 
ikinci e ö diye okunuyor.
okumuyorsun ama ilk e nin tonunu değiştiriyor.
(bu az almanca bilgim ile az fransızca bilgimin karışımından oluşan yorumum.)

fransızca istisnalardan oluşan bir dil. +1
  • goldentitan  (14.11.12 19:05:50) 
fransızcada en sorulmayacak soru nedendir :)
bence müzedeki olay da e sesini uzatmak için. müze gibi kısa olmasın da müzee gibi hafif uzun okunsun diye bu şekilde yazılmış. sondaki ekstra e genelde dişisi de erkeği de olan isimlerde geçerli bir kural. mesela le chien la chienne gibi.

  • kediebesi  (14.11.12 20:30:35) 
[]

atatürk ile ilgili karikatür

portekizce wiki sayfasında gördüm, portekizce bilmediğim için altındaki açıklamayı da anlamadım. ne hakkında bu? tek partili dönemle ilgili, eleştiri niteliğinde bi karikatür olsa gerek.

Sátira política do período do partído único, mostrando Mustafa Kemal, líder do PRP, escolhendo os candidatos do partido para o parlamento turco.

pt.wikipedia.org:Mustafa_Kemal_golden_scoop_political_caricature_of_single_party_system.png

 
"CHP lideri Mustafa Kemal'i meclise girecek adayları seçerken gösteren Tek parti dönemini siyasi hicivi".

Portekizcem yok - Google translate
  • homo sapiens gotgobekus  (14.11.12 18:13:56) 
bu baya ünlü bi karikatür ya türkçesini de bulabilirsin.
en.wikipedia.org:Mustafa_Kemal_golden_scoop_political_caricature_of_single_party_system.png

  • meriadoc  (14.11.12 18:20:58) 
[]

felsefe, matematik ve geometri

merhaba,

özellikle antik filozofların matematik ve geometriye çok büyük önem verdiğini görüyoruz. niçin? pisagor'un okulunda geometri bilmeyen giremez yazıormuş, platonun en önem verdiği şeylerden biriymiş geometri, tales.in, adı verilen üçgeni var, daha bir sürü.

niçin? bağlantı nedir?

 
Keşfedilmemiş bir alan. O zaman biyoloji, fizik, kimya diye bir olay yok takdir edersin ki. Hem de cebir mantıktan ayrı tutulamaz gibi bir tutum var diye biliyorum.


  • 4dr4m3lekh  (14.11.12 15:38:51) 
felsefenin her döneminde matematiğin yeri bir arabanın ayrodinamiği kadar mühim yer kaplar. so, düşünceyi hızlandırmak istiyorsan kullanacağın aparat evvela matematiktir.
bunun antik felsefedeki yerinin daha fazla yer kaplıyor olmasının sebebi o dönemde bu iki dalın çıkış gücü ve gelişimindeki paralelliktir.
ve zaten yukarıdaki arkadaşın ifadesindeki gibi bir durum da sözkonusu, o dönem beher tüpü ve mikroskop yok, rakamlar ve yepyeni oluşan formüller var elde. dallar daha tam klasmanlara ayrılmamış, içiçe...

kant ne diyor matematik deneydışı bir dal. sadece sağlama yani doğrulama var. felsefe diyalektiği açısından doğrulama ve yanlışlamalarla kendi yapısını oluşturur (düşünce ve zıtlıklar).
  • agy3  (14.11.12 16:49:14) 
[]

mümkün mü böyle bir şey?

görseldeki gibi,
hiç destek falan koymadan içine, yıkılmaz mı? köylerde kara tuğla dedikleri taşlarla bu düzende fırın yapıyorlar lakin onlar çamurla yapıştırıyor. hiç yapıştırıcı bir şey kullanmadan bu yapılabilir mi?



 
goo.gl şekil aynı değil ama mantık aynı..


  • ben smyrna  (14.11.12 14:10:32) 
gayet mümkün
uğraştırır tabi denemeler yapmak lazım mesela yükseldikçe kitapların hafiflemesi lazım falan
bak bazı kitaplar bayağı geride duruyor hani üsttekileri geriye doğru desteklemek için
  • neira  (14.11.12 14:22:55 ~ 14:24:10) 
mümkün, hatta bunun bina versiyonu da var. Roma'da Pantheon isimli bir kilise var. 1900 yıldır da ayakta. www.polatkaya.net adresinden fotoğrafını görebilirsin.


  • sinematematikci  (14.11.12 14:28:42) 
o kadar uzaklara gitmeye lüzum yok, sanırım selimiye camii'nin kubbesi de benzer bir mimari ile inşa edilmişti. yanılıyor da olabilirim.

yani gayet mümkün.
  • kibritsuyu  (14.11.12 14:36:13) 
  • yapacakbirseyyok  (14.11.12 14:42:31 ~ 15:17:47) 
içe doğru göçmeye çalıştığında destekleyen birşey olmadığı için çökecek.

yani mümkün değil bana göre.

kapaklar onu ayakta tutcak kadar birbirlerine sürtünme kuvveti uygulayamayacağına göre, birbirlerinin üzerinden kayıp yığılacaktır.

hala cami örneği veren var. harç denen bişey var, destek denen bişey var.

keystone'da da taşlar birbirini destekliyor, yani o mümkün. ama bu kitaplar keystone'un ortadaki taşının olmadığı hali gibi. kaldı ki ondan bile harç var.

hem keystone tamamlanmış bir yapı. tamamlanmamış halinin, hatta bir taş eksik halinin bile çökeceğini biliyoruz.

mümkün değil saygılar.
  • nezaretten taharet  (14.11.12 14:53:34 ~ 14:58:07) 
mümkün. hatta en eski inşaat teknolojilerinden birisi. kubbe mimarisi.


  • ground  (14.11.12 15:06:59) 
[]

Telaffuzu gelistirmek

Merhaba, konu yabanci dil, fr. telafffuzum hosuma gitmiyor. nasil gelistirebilirim? ayrica anlama hizim dusuk. kolay bi sey de olsa bi iki saniye sonra jeton dusuyor. nicin? ne yapilabilir?




 
beta.eksisozluk.com

bu yazidaki ingilizce kelimelerini fransizca olarak degistir ve uygula.
  • compadrito  (14.11.12 09:47:22) 
[]

kendime sert davranıyorum

kendime sevmiyor ve sürekli sert davranıyorum. bu sebeptendir ki huzurlu değilim. hayatım yolunda olmalı. çevremdeki insanların benden en azından iki üç yaş büyük olduğunu görünce galiba hayatta iki üç sene kadar avantajlıyım diye düşünüyorum. okuldu, sınavdı gibi konularda hep istediğim şeyleri elde ettim. ama yine de sanki açgözlüyüm daha fazlasını istiyorum. aslında fazla şeye sahip olmak, gitmek görmek gibi bir isteğim yok, yanlış anlaşılmasın. daha fazla şey olmak istiyorum. bilmek öğrenmek istiyorum. bir sürü dil bilmek, bi çok konuda fikir sahibi olmak istiyorum. bi konuda eksiğim varsa, kendimi suçluyorum. "neden bilmiyorsun bunu, neden zamanında öğrenmedin bunu, neden okuldayken çalışmadın yeterince, neden zayıf aldın sınavdan, neden geçen gün gitmedin okula, neden okumadın o kitabı, neden izlemedin o filmi\oyunu, neden spor yapmıyorsun, neden yapmadın, gazete okumadın, şunla konuşmadın, şuraya gitmedin...." daha binlerce, milyonlarca. kendime töleransım çok az. başkalarına karşı sıcak, sevecen ve yumuşak başlıyken kendime karşı hep suçlayıcı oluyorum.
öyle bi ailem var ki, onları haketmiyorum! çok iyiler.

bilmiyorum, niçin böyle. hiçlik denizinde kaybolmak istiyorum. bilmiyorum böyle bi ifade var mı, bi yerden mi duydum yoksa kendim mi uydurdum ama son günlerde kendi kendime tekrarladığım bi motto. kimim, neyim, amacım ne, neden buradayım gibi sorular zaten sınav kağıdını teslim ederken cevaplanacak sanırım.

ertelemek ise ayrı bi boyuta geldi. günlük yazıyordum. seyahatimin ilk 18gününü güzelce yazdım. sonraki günleri bi kaç cümleyle geçiştirdim. bugün 62.günüm! en son dün yazdığımı hatırlıyorum(!) aradan 40küsür gün geçmesi mümkün değil dostlar. mümkün değil. 20 yaşındayım ve işte şimdilerde hayattan korkmaya başladım. o kadar çok aldatıcı şey var ki, farkında olmadan bitiyor ömür.

yaklaşık bi senedir, uyandığım gibi kalkamıyorum. geç uyusam da sabah uyanabiliyorum. hep alarmdan önce kalkıyorum. 8de kalkmam yeterli oaclak ise ben 4te uyanıyorum. sonra uyumaya çalışıyorum 5, 5buçuk, 6, 7 elli defa daha uyuor uyanıyorum. bu sabah sekizde kalkmak istemiştim. ilki6ydı sanırım, sekize kadar 10dk.lık bir sürü uyku çektim kendime. ama kaliteli değil tabi. olmuyor. siz nasıl uyanıyorsunuz? sabah kalkınca ne yapıyorsunuz? odanız toplu mu, hayatınızı düzene sokmaya çalışıyor musun, yoksa zaten çok dışarıda olduğu için uğraşmıyor ya da yerinde olduğu için gerek duymuyor musunuz? her şeyi neden ciddiye alıyorum bi de, sanki her şeyin en mantıklısını seçmem gerekirmiş gibi. daha önce sormuştum, iki sene önce. beyni resetlemek mümkün mü diye, o zamandan beri resetleyemedim. eski bilgisyarıma sık sık virüs girerdi. amvo.ydu virüsün ismi. dosyaları gizler uygulamalarını bırakırdı, bir sürü uygulama çalıştırır sistemi yorardı. yarım saatte açılır bazen tepki vermezdi bilgisayarım. uyanması bile çok zordu, tıklardım programa, aradan yarım saat geçer sonra açılırdı "neden kendi kendi açıldı bu program" derdim. mal sahibine çekermiş ya, bu sefer sahibi mala çekti. o bilgisayarı artık kullanan yok, o yüzden rahat.

soru ne?
dertleşecek kadar arkadaşlarım var, fakat buraya da yazmak, bi nevi anonim olarak dertleşmek de güzel ayrıca beni tanımayan insanlar bu yazdıklarımdan nasıl bir sonuç çıkarır, bunları yaşayanlar vardır belki söylemek istedikleri vardır diye yazdım. gerçi son günlerde ağzı olan konuşuyor havasına döndü site. "hacı kafan da bayağı karışıkmış güle güle kullan" dengi hiç bi manası olmayan cevapları görünce insan burayı da terketmek istiyor. olsun, yine de bi kaç densiz yüzünden bu ortamı karalamış gibi olmalayım.

iyi günler.

 
bunları sana kim söyledi sen kendine söylemeden önce? biri sana bu şekilde davranmış sen de onu takit ediyosun şu an...özellikle sana söylenmiş de olmayabilir, biri başka birine evde bu şekilde davranmış, senin de gerçeklerin, şartların ona göre oluşmuş. işini görmüyosa da bu inançlardan vazgeçebilirsin.


  • kediebesi  (06.11.12 09:21:39 ~ 09:22:46) 
Bence kendini bir yaris ati sanip oyle muamele etmeye baslamissin. Oss'de falan ilk bine girdiysen yan etkileri olabilir.


  • sAINT  (06.11.12 09:30:24) 
hacı s.ktir et psikolojik desteği falan. ben de senin gibiydim. taa ki bebeğimin annesinin karnındayken tekme attığını hissedene kadar.

neyse mesele şu: sen henüz kendini gerçekleştiremedin buna literatürde self esteem diyorlar, henüz kendini geliştirememen seni huzursuz ediyor. neyse kısaca sende olduğunu düşündüğüm durum (dikkat et problem demedim) olmak istediğin veya kendinde olma potansiyeli gördüğün seviye ile şu an olduğunu düşündüğün seviye arasında farklılık var. bunu da kafana takıyorsun. bu farklılık senin eksikliğinden kaynaklanmıyor, sadece o yere ulaşman için daha fazla zaman ve daha fazla çaba gerekiyor. henüz yolun çok başındasın.

sana tavsiyem senin problem olarak gördüğün şeyi bir nimet olarak görmen. çünkü bu duygu seni daha ileri gitmen konusunda habire sıkıştırıyor. yalnız bunu kontrol etmeyi/kullanmayı öğrenmelisin. yoksa her şeyi bilmek, öğrenmek, yapmak isterken gerçekte hiçbir şey yapamazsın, o zaman da sınırlarını aştığını kabul etmektense kendini yetersiz görmeye başlarsın, kendine yüklenirsin, asabını bozarsın gereksiz yere. birbaşka deyişle "hep olmak isterken hiç olursun".

hep olmayı istemek yerine şöyle yapabilirisin: en çok yapmayı, bilmeyi istediğin 5 şeyi istek ve önem sırasına göre bir yere yaz. sonra bunların arasından şu an yapamayacağın maddeleri sil yerine yenilerini yaz. bunlar senin 6-12 aylık sürede diğer işlerine göre önceliklerin olsun. ha bu arada bu 5 maddeden en az biri hobin olsun. yapacağın işlerde önceliği bu listedeki maddelere ver.

önceliklerini bu maddelere göre yaparsan hem ne yapmak istediğin konusunda kafanda bir şekil oluşmuş olur hem de kafanı ve emeğini bir çok küçük parçaya ayırmaktansa daha az konuda daha sağlam ve yetişmiş biri olursun.

her şeyden biraz biraz bilmektense birkaç konu hakkında çok şey bilmek hayatta seni daha başarılı kılar.

not: uzuun, sıkııcıııı ve didaktik bir yazı oldu ama 20 yaşındaki kendime tavsiye verebilecek olsaydım söyleyeceklerimin bir kısmı da bunlar olurdu.
  • yemrem  (06.11.12 10:27:31) 
bu anlattıklarınızın, görünenin ardındaki başka neden ve koşullanmalardan kaynaklanabileceğini düşünüyorum. ikinci bir opsiyon da hayatınız çok sıkıcı olduğu için kendinize uğraşı çıkarmak için böyle davranıyor olabilirsiniz.
yaşınız gereği bunları abartmanız da normal bir şey.

her neyse uzatmak istemiyorum, bence türlü nedenlerle psikolog desteği almanız gerekiyor.
  • fauxhumanitas  (06.11.12 13:05:30) 
[]

güzel bi gününüzü anlatın dostlar

ödevim var, en güzel günümü anlatmam lazım. düşündüm, bilemedim! hayal gücümü katabilirim bu güzel gün hikayesine. ama merak ettim, böyle dank diye sorulunca insan cevap vermekte zorlanıyor, bi de "en" ibaresi koyulunca. siz anlatabilir misin en güzel gününüzü?




 
sapanca'ya gittik bir gün. maşukiye'ye çıktık. butik oteller falan var. ahşap yapılar. böyle bi dere var. yol dereden yüksek. otelin arka tarafı dereye bakıyor. heryer kar. ormanın içinde. dere şırıl şırıl. restorandayız. rakı içiyoruz, mezeler falan. ara sıcaklar geliyor. balık tabi. soba da yanıyor içerde. ne üşüyoruz ne terliyoruz sobaya yakınız. dört kişiyiz. fotograf çekiyorsun fotograf bile güzel çıkıyor. kendi kendine. öyle bir gün. istanbul'a dönüyorsun akşam. vay amk diyosun ne güzel bir gündü lan.


  • il padrino  (05.11.12 02:32:18) 
çocukluk yıllarında aileyle birlikte yapılan pazar kahvaltılarından biri olurdu herhalde.


  • nedensizce  (05.11.12 02:32:21) 
belki ödev açısından işe yaramayabilir, ama kendi hikayemi anlatayım. yıllar boyu insanların nikah davetiyelerinde "bu en mutlu günümüzde.." diye giden cümleler okudum. ulan bu ne saçmalık, bir insanın en mutlu günü evlendiği gün mü olur lan, yazık böyle düşünen insanlara falan derdim. sonra sıra kendi nikahıma geldi, bu süreci mümkün olabilecek en sade şekliyle patırtısız geçiştirdik. ve ben o güne neden "en mutlu gün" dediklerini gayet iyi anladım. o güne kadar, sevdiklerim içinden o kadar çok insanı hiç bir arada görmemiştim. olay buymuş meğer. nikah bitince 20 küsur kişiyi toplayıp eve gittik, çay içip börek falan yedik, sohbetler ettik, ve o gün benim için en güzel gündü.


  • kül  (05.11.12 02:42:18) 
  • exodia  (05.11.12 08:10:11) 
  • compadrito  (05.11.12 17:39:21) 
[]

20lik diş

sevgili sevgili dostlar, güzel insanlar!

arkadaşlarımdan hep en azından bir kaç yaş küçüğüm, 20lik diş hakkında duyduğum yegane şey "geçen gün çektirdim" "20likleri aldırırken ameliyat ettiler" "çıkarken çok ağrıyordu" "dişlerimin şeklini bozacaktı doktor aldı" falan filan gibi şeyler oldu.

şimdi sevgili dostlar, 3 4 gün önce sol tarafta ufak bi patlama olduğunu farkettim. diş geliyor oraya=) sevindim. ağrı sızı yapacak mı? çektirmek mecburi mi, opsiyonel mi? siz aldırdınız mı? ortodontik tedavi gördüm, dişlerimi bozar mı?

niçin 20li yaşlarda çıkıyor? ergenliğin bittiğinin göstergesi midir? vücut fizyolojik olarak yerine oturmuş mu oluyor?

 
Bunların hepsi kişiden kişiye değişiyor. 40 yaşında çıkan da var. Genelde dişleri ittiği ya da sorunlu olduğu için çektiriliyor. Ancak bazı insanlarda yeri olduğu için düzgün düzgün çıkabiliyor. Ama sanırım büyük oranda en çabuk çürüyen diş de kendisi.
Çektirmek sana kalmış. Mesela benim birinde ağrı sızı yok ama ön dişlerim üst üst çıkmaya başladı. Sızı olanlar da gelip geçici oluyor. Bazen yaraya dönüşüp yanağı bile kanatıyor, bazen aylarca uyuyor, en stresli bir anda zonklamaya başlıyor.

  • whoosie  (04.11.12 11:14:47) 
benim 20'lik dişlerim 30 yaşımda çıkmaya başladı, 1 senedir de hala iki ayda bir ağrı yaparak çıkmaya devam ediyor, ağrılar 1 hafta 10 gün devam edip sonra duruyor. henüz gelişimlerini tamamlamadılar sanırım :) çektirme ihtiyacı hissetmedim ama etrafımda çektiren çok insan var. sanırım bu duruma yapılan tetkik sonucunda doktorun karar vermesi en doğrusu.


  • hypathia  (04.11.12 11:17:34) 
Benim 20lik dislerim cıkarken agrı sızı yapmadı. ön dişlerim sıkısmaya baslamasa cıktıgını anlamayacaktık heralde. Yeri olmadıgı ıcın hepsını ayrı ayrı amelıyatla aldılar. 20li yaslarımda cıkmadı,resit bile degildim onlar cekildiginde. Simdi en yakın arkadasım dis cıkarıyor. Yeri olmasına ragmen cok agrı cekiyor. Duzgun cıkıyorsa cektırmeye gerek yok sanırım.


  • kırmızıkaşekaban  (04.11.12 11:21:13) 
değişiyor. benimkiler çok sıkıntı yapmıştı, ağzımda abartmıyorum onlarca aft ve uçuk çıktı. ateşim filan da çıkmıştı. şişlikler insin keselim orayı, diye antibiyotik verdiler. sonra şişlikler inip ben operasyona girene kadar dişler gelmiş zaten. kendiliklerinden düzgün çıktılar ama çok kötüydü. geçen sene alttakiler gelmişti bu sene de üsttekiler geldi. üsttekiler şimdilik öyle büyük sıkıntı yapmadı, minik minik duruyorlar, daha da gelecekler.


  • panina manina  (04.11.12 11:55:39) 
mesela benim ki ağız yapımı bozmadı... fakat kendisi çok geride kaldığı için çürümüş... o yüzden çekmişlerdi... + 20'lik diş genelde 25 ve + yaşlarda görülüyor... evriminin son halkası :D


  • koli bandı kafası  (04.11.12 11:57:47) 
benimkiler çıkmadan ağrı sızı olmadan,ilerde sorun olmaması açısından 18 yaşında ameliyatla alındı.hayatımın en kötü 1 ayını geçirdim o 4 dişin ardından yalnız.


  • pelinn.  (04.11.12 12:15:11) 
[]

bi site var idi

neydi?

türk yapıı olduğunu hatırlıyorum,
filmlerden kesitler sunuyor sonra konu hakkında sorular sorduğunu biliyorum,
sözlükte dil geliştirmek adına çok yararlı olduğunun bir çok kişi tarafından tekrarlandığını da hatırlıyorum.

neydi?

 
  • ali11  (03.11.12 01:05:46) 
[]

ingiltere.ye girebiliyor muyum?

fransada erasmusçuyum. 6 aylık vizem var. ingiltere.nin sorun çıkardığını söylediler. kime sorun çıkarıyorlar? gitsem kapıdan döndertirler mi beni? vizemde long sejour temproire yazıyor.




 
birleşik krallık vizen yoksa giremezsin nasl gireceksin? sendeki şengen c+d vizesidir muhtemelen.


  • in vino veritas  (02.11.12 23:33:38) 
mesele ingiltere'nin sorun çıkarması değil. ingiltere şengen bölgesi olmadığından fransadan aldığın şengenle giremezsin; gitsen kapıdan döndürürler. şengen sana ingiltere'ye giriş hakkı tanımaz.


  • the dunedan  (02.11.12 23:43:41) 
londra.yı görmek istiyorum. bu durumda yapabileceğim bir şeyler var mı?


  • dahinnotha  (02.11.12 23:48:10) 
londra da birleşik krallığın bir parçası olduğunda sadece şengen vizenle, tipi ne olursa olsun, yeterli değil. durum basit, hangi şehri görmek istediğinin hiç bir önemi yok, birleşik kralık vizen var mı. UK entry clearence yazan üzerinde, ve birleşik krallık konsolosluğunca verilmiş?


  • the dunedan  (02.11.12 23:48:53) 
hayır.
şuan bulunduğum yerden, fransadan, UK konsolosluğuna başvurup vize almam mümkün mü?

  • dahinnotha  (02.11.12 23:56:52) 
fransa'da sana yakın bir birleşik krallık konsolosluğundan vize başvurusu yapmayı deneyebilirsin. oralarda çok vize başvrusu olmadığından yoğunluk olacağını sanmam. 10 günde filan 6 aylık turistik vizeni alırsın.


  • the dunedan  (02.11.12 23:57:58) 
birleşik krallık vizesine başvurman gerekiyor, ona da fransa'da kalıcı oturumun olmadığı için sadece türkiye'den başvurabiliyorsun.


  • slackerbitch  (02.11.12 23:58:11) 
gidip ingiltere vizesi alacaksın elbette.
o kadar fransaya gitmişsin, vize nedir ne değildir nasıl alınır öğrenmiş olmalısın.
sorun çıkarmaktan kasıt vize verirken ince eleyip sık dokuyup uğraştırmaları.

belgesi tam olana, öğrenciye, schengende bulunan, çok bulunmuş kişilere zorluk çıkarmaz niye çıkarsın.

millet eksik belgeyle gidiyor, sonra uğraş dur. neymiş ingiltere sorun çıkarıyor. çıkarır tabi. adamların gözünde düzgün bir imajımız mı var? kapıdan döndürür mü diyorsun? adamlar her vizesiz ülkeye girmeye çalışanla uğraşacaklarsa zorluk çıkarırlar elbet.
  • goldentitan  (02.11.12 23:59:31) 
uk konsolosluğunu bulup başvuru için gerekli belgeleri öğrenebilirsin mesela. okulun tatil olduğu bir aralığa sıkıştırırsan alman kolaylaşabilir zira öğrencisin okula niye gitmiyorsun falan 100milyon tane soruyla karşılaşman muhtemel.


  • birberberbirberberebreberber  (03.11.12 00:06:07) 
uk'de öğrenci olarak kalan arkadaşlarım ülkesine göre şengene buradan başvurup alabiliyorlardı avrupa ülkelerini gezecekleri zaman. kesin bir bilgi olarak değil ama mantıken aynı şekilde şengen ülkesinden de uk için vize başvurusunda bulunulabilir. gidip dnemekte araştırmakta fayda var.


  • birberberbirberberebreberber  (03.11.12 00:10:42) 
bulunduğun ildeki ingiliz konsolosluk/büyükelçiliğine gideceksin. ingiltere için vize alacaksın. türkiyeden almana gerek yok


  • meteonur  (03.11.12 00:55:17) 
Calais ile Dover arasındaki Manş denizini yüzerek geçebilirseniz vizesiz ingiltere'ye girebilirsiniz :)


  • spankenstein  (03.11.12 04:07:57) 
[]

hayattaki tutkunuz ne?

ilk kez bunu yapıyor ve soruyu detaylandırma gereği duymuyorum. soru başlıkta!

sevgili dostlar, aslında bu yazılanlar tam olarak tutku kelimesini karşılamıyor bana kalsa. detaylandırmak zorundayım sanırım, hayatınız merkezine koyduğunuz, koymak istediğiniz, onu yakalamak adına ısrarla çabaladığın şey nedir? biraz derinliği olan bir kelime olduğunu düşünüyorum tutkunun.


 
öğrenmek!


  • pinkket  (02.11.12 22:24:12) 
eti tutku

edit: detay vermezsen böyle olur işte...

gerçek cevap: tutkumun olmaması. paradoks mu oldu ne ?
  • ermanen  (02.11.12 22:27:39 ~ 22:37:06) 
Deniz

Olmasaydı yaşayamazdım...
  • hiçbirşeyyok  (02.11.12 22:35:39 ~ 22:36:05) 
leica herhalde.

birine sahip olup sonra da hakkın şeyine kadar yolum var.
  • schwarze rose  (02.11.12 22:37:01) 
bir cinayet işleyip yakalanmamak.
ciddiyim, bunu yapabilsem harika hissederim kendimi.

  • hope ender  (02.11.12 22:39:12) 
en büyüklerinden biri müzik..


  • hamsiii  (02.11.12 22:51:43) 
ingilizce ,yabancı dil
müzik

  • mrenton  (02.11.12 22:58:59 ~ 22:59:19) 
müzik,
dil öğrenmek!

  • pauldude  (02.11.12 23:10:37) 
bir bmw z4'e sahip olmak


  • angina pektoris  (02.11.12 23:23:32 ~ 23:24:01) 
seyahat. otostop. farklı kültürler. aşk.


  • trachemys scripta elegans  (02.11.12 23:31:57) 
bilmek.


  • charlesbukowskiineksi  (03.11.12 09:52:47) 
[]

iki sessiz harf arasıntdaki i harfi

niçin sevgili dostlar? yabancı kökenli kelimelerde, iki sessiz arasında bir hece varsa o ı ya da i sesiyle okunuyor.
elektİrik, sIpor tIrabzan vs gibi.



 
ı harfi için ağız açıklığı minimumda kaldığı için. örneğin spor kelimesi için s den p ye geçmek için en tasarruflu yol ı harfi.

benim bildiğim bu.
  • ya ben lan neyse  (02.11.12 18:12:57 ~ 18:13:19) 
aslinda iki sessizden ilkini okumus oluyorsun.

her ne kadar biz sessizlerin sonuna "e" harfini koyup "be" "ce" seklinde okuyorsak da asil okunuslarinda daha bir "I" harfi var gibi.

bir de bu kelimeleri ayirip okumaya calisalim:

elekt rik
s por ( "se" degil "sI")
t rabzon ("te" degil "tI")

boyle bakinca oluyor degil mi?
  • co2s2  (02.11.12 18:14:13) 
büyük ve küçük ünlü uyumuna uydurmadığımızda at sikine kelebek konmuş gibi bir his oluyor ve rahatsız ediyor.


  • lpgli tosbaga  (02.11.12 18:22:30) 
hayır efendim orada herhangi bir vokal yok.

-i-/-ı- yok orada. i'li okuyorsan hata ediyorsun.
  • schwarze rose  (02.11.12 18:47:45) 
[]

antik yunanlar, helenler, günümüz yunanistanı

hepsi aynı uygarlık mı? gününümüzdeki yunanistan antik yunanistanın, homeros.lerin, sokaretes.lerin devamı mı? lisede coğrafya hocam antik yunanistanın helenler olduğunu, günümüz yunanistanın ise sonradan oraya göçmüş bir topluluk olduğunu söylemişti.

1828 yılında yunanistan osmanlı topraklarından ayrıldı yazıyor wikipedia.da. 1881 yılında selanik osmanlı dahilinde miydi, yoksa o da ayrılan kısımda mı?

türkçede yunan, avrupa dillerinde greek şeklinde. niçin böyle? türkçe, zazaca ve kırım tatarcası ve bi kaç dilde yunan ismini alırken, iki üç dilde helen, diğer tüm dillerde greek kökünden kelimeler alıyor. neden?

edit:bazı insanlar sorulara cevap vermek yerine neden haddi olmayan yorumlar yapmayı bu kadar seviyorlar?

 
1881 de selanik osmanlı topraklarındaydı.


  • tehlike aninda cami kiran imdat cekici  (02.11.12 17:08:28) 
hayır, birebir aynı soyun devamı değiller. o soyun devamı anadolu'da da var halen, onlarca başka soyla karışmış halde.

ilk önce bir bölge, sonra isyan ede savaşa savaşa ve osmanlı'ya karşı kurtuluş savaşı vere vere epey bir büyüyor. o yüzden 1881'de selanik osmanlı toprağıydı ve epey de türk yaşardı orada. ama sonra kaybedildi.

yunan kelimesi iyonya'dan geliyor. farklı dillerde ülkelerin ismi farklı olabilir elbet. bunun daha çok 2 ülke arasındaki ilişkilerle bağlantısı var. mesela mısır-egpyt gibi. nalaka yani değil mi aslında?
  • repins  (02.11.12 17:18:16 ~ 17:22:52) 
iyonya doğru tespit. Ayrıca zamanla nasıl bütün uygarlıklar karışmışsa aynı şekilde yunanistanda karışmıştır. özellikle osmanlının uyguladığı iskan politikasına bakmak lazım bunun için. O 1828'de ayrılan kısımın çoğunluğunu mora yarım adası oluşturur. diğer bölgeler daha sonra balkan savaşları vs ile değişmiştir. Mesela 2. balkan savaşı sonunda yunanistan ile osmanlı komşu olmuştur. Normalde 1. balkan savaşında bulgaristan ege denizine kadar iniyor.. gibi gibi gibi


  • accorbite  (02.11.12 17:48:47) 
grek büyük ihtimalle italyanca'dan, helen de iskender'den.


  • repins  (02.11.12 18:54:40) 
[]

200 yıl sonra dünya

youtube.da denk geldim, biri şöyle bi video yapmış. www.youtube.com

01.16dan sonra ne oluyor. krem rengi artıyor. sonra yeşil artıyor.
sizin öngörleriniz neler?

 
benim anladığım tüm asya amerika avrupa nükleer savaş ile mahvolacak geriye afrika devletleri kalacak.


  • ayiadam  (02.11.12 13:40:56) 
nükleer savaş, çevre felaketi falan işte. afrikayı kimse sallamayınca herkes birbirini öldürüyor, bunlar hayatta kalıyor, sonra ortalık yatışınca yeni topraklara, yani avrupaya yayılıyorlar.

acaip saçma bir video bu arada.
  • buyuyup buyuk adam olacaktim  (02.11.12 13:44:15) 
bayrağın yeşili o dostum.


  • old man in the bathtub  (02.11.12 14:14:08) 
o değilde türkiye uzun bir müddet suya sabuna dokunmuyor sonra bayrağı değişiyor. ne ayak lan bunlar?


  • mattiadestro  (02.11.12 14:20:43) 
@buyuyup buyuk adam olacaktim
@mattiadestro

videonun açıklamasını ilave ediyorum gözden kaçtıysa diye.

"Please read this description. If you can't read, its your problem, not mine.

A video from my friend Zeromms, about a vision completely randown of the future!
If you think this video is serious, if you are ofenced, you are really stupid."

yani video geyik. değersiz.
  • wiillii  (02.11.12 14:38:15) 
[]

eski türk filmi önerisi

eski olsun,
60lar 70ler 80ler hatta sıkarsak 90a kadar çıkabilir.
kült olsun. çok kişi tarafından izlenmiş olması değil, mesajı olması benim aradığım şey. mesajı olsun. ya da duygusu! uyandırsın bir şeyler, hissettirsin.

ne olur öneriniz?

 
anayurt oteli

aah belinda

adı vasfiye

teyzem

camdan kalp

(ilk aklıma gelenler)
  • nıç  (02.11.12 00:37:49) 
- Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni (Şener Şen'li)

- Gece, Melek ve Bizim Çocuklar (Uzay Heparı'lı)

- Sevmek Zamanı (Müşfik Kenter'li)

- Hayallerim, Aşkım ve Sen (Türkan Şoray'lı)

- Aşk Üzerine Söylenmemiş Her şey (Zuhal Olcay,Lale Mansur,Cüneyt Türel ve daha niceleri)

özellikle 90ların bunalımlı filmleri kendi içinde pek külttür..oradan gidin siz..


(bkz: 90ların ilk yarısındaki bunalımlı film çekme ekolü)
  • lambada  (02.11.12 00:49:28 ~ 00:52:30) 
  • halitkin  (02.11.12 00:52:11) 
  • devilred  (02.11.12 00:52:16) 
kolsuz kahramanın kolu

hamsi nuri

bombacı mülayim
  • 05  (02.11.12 01:15:29) 
[]

atatürk havaalanından - otel beşiktaşa ulaşım

merhaba.

bu duyuruyu yarın akşam istanbula gidecek olan koreli bi arkadaşım adına açıyorum. kendisi saat 22,10da atatürk havaalanına ineceğini söyledi. kalacağı otel ise bu imiş, www.besiktasotel.com.tr

nasıl ulaşabilir?

 
havas'la taksim, dolmusla besiktas, tabanvayla otel.


  • she was my baby  (26.10.12 23:57:15) 
Beşiktaşa (havaş'la direkt taksim) taksimden gelebilir.Beşiktaş yönüne giden herhangi bir otobüse veya sarı beşiktaş dolmuşlarına binerek.
Veya hava alanından metro(aksaraya)+(aksaray-kabataş tramvayıyla)kabataş(otobüsle)beşiktaşa gelebilir.

1.Birinci Beşiktaş durağında inecek. Geldiği güzergahtan geriye doğru biraz yürüyecek, Deniz Müzesi(sorsun)'nin karşısında kalan sokaktan (Sokak girişinde Kabalcı Kitabevi var;sorsun) ilerleyecek o yolun biraz ilerisinde otel.
  • jimjim  (27.10.12 00:02:55) 
bu rota biraz uzun gibi. ben hotelden yer ayarladı sandım ama ayarlamamış daha. yani bir otel tavsiyesinde bulunabilirsiniz.

var mı bir otel tavsiyeniz? türkçe yok, fransızcası ve aksanlı ingilizcesi var. iki gün yalnız takılacak.
  • dahinnotha  (27.10.12 00:13:27) 
[]

facebook chat listesi düzenleme

msn messengerda olduğu gibi kategorize etme, sadece çevrimiçi olanları gösterme gibi özellikleri ekleyebilir miyiz facebook.a? js ile falan olur belki?




 
  • cevab veremedi  (24.10.12 02:26:36) 
güzel teşekkürler. sevdim o şeyi, ama kategorize etmiyor.


  • dahinnotha  (24.10.12 02:34:58) 
kategorize yok ki facebook'un kendi özellikleri arasında.

benim bilgim bununla sınırlı bu konuda.
  • cevab veremedi  (24.10.12 02:40:47) 
[]

ingilizce şiir önerisi

sınıfın önünde ezberden okumam lazım. bu sebeple kısa olması tercih sebebi. bakındım bi çok sitede ama pek beğenedim. beğendiğim şiirlerdeyse telaffuzu zor kelimeler var.
var mı bi tavsiyeniz?



 
www.shortpoems.org

şöyle bir site var belki işini görür?
  • in vino veritas  (23.10.12 00:07:43) 
She loves me, she loves me not

She loves me, she loves me not
Is it false, is it true
Cold as ice, warm as sun
Didnt know, once I knew

Then she's calm, then she's wild
Words of love, words of hate
Smiling face, saddened frown
Early love, much too late

Does she love me, does she not
Enemy, or maybe friend
Painful words, soothing kiss
Forgotten not, it's her I miss
Bradley Lester
  • inanmazsan inanma  (23.10.12 00:08:53) 
Edgar Allen Poe'nun pek çok şiiri. Hatta Bells, çok basit ama çok şiirsel, çok güzel: www.fordham.edu


  • Hallerlale  (23.10.12 00:17:47) 
The Naming Of Cats by T. S. Eliot, uzun ama sevimli.
bir de şu var, kısa diye yazıyorum ama anlamı biraz bulanık bana:

Fire and Ice by Robert Frost
Some say the world will end in fire,
Some say in ice.
From what I've tasted of desire
I hold with those who favour fire.
But if it had to perish twice,
I think I know enough of hate
To say that for destruction ice
Is also great
And would suffice.

not: "She loves me, she loves me not" da güzelmiş, ezberi de kolay olur.
  • firez  (23.10.12 00:20:26 ~ 01:01:53) 
radio - charles bukowski

strange eyes in my head
I'm the coward and the fool and the clown
and I listen to a man telling me that I can get a
restaurant guide and an expanding cultural events calendar

I'm just not here today
I don't want restaurants and expanding cultural events
I want an old shack in the hills
rent free
with enough to eat and drink until I die

strange eyes in my head
strange ways

no chance
  • kül  (23.10.12 00:24:31) 
al tam senlik, hem de bilinen bir şiirdir.

Some say the world will end in fire,
Some say in ice.
From what I've tasted of desire
I hold with those who favor fire.
But if it had to perish twice,
I think I know enough of hate
To say that for destruction ice
Is also great
And would suffice.


Robert Frost
  • bobinhoo  (23.10.12 00:42:19) 
[]

iletişimi kolaylaştıran ifadeler

bağlaçlar, zamirler, edatlar gibi gramtikal şeylerden bahsediyorum. siz aklınıza gelen türkçe ifadeleri yazın ben sözlükten yabancı dildeki karşılıklarını bulacağım. isterseniz direk fransızcalarını da yazabilirisiniz tabi, kötü olmaz. her gün bir sürü kelimenin, özellikle de ifadelerin eksikliğini çekiyorum. not alıp araştırana kadar unutmuş oluyorum çoğu zaman.
örnek vereyim;

ama, fakat, lakin
dığı için,
dan dolayı,
nın yüzünden,
ondan sebep,
rağmen,
hatta,
önce
öncesinde, iki hafta önce,
sonra, sonrasında, ondan sonra,
çünkü,
madem ki,
nın yerine,
sebebiyle, bahanesiyle, amacıyla.

ve daha bir sürü şey.

 
şayet,
velev ki,
hülasa,
filhakika,
mamafih,
  • iki arada bir derede  (14.10.12 18:15:21) 
afin que/de
pour que
de sorte que
au point que
a tel point que
tellement que
etant donne que
parce que
puisque
si
sous pretexte que
soit...soit
ni...ni
supposant que
en cas de
pourtant
cepandant
par contre
en revanche
malgre de
toutefois
  • kahin ahtapot paul  (14.10.12 18:23:08) 
gibi,
sayılır,
yapar yapmaz, varır varmaz,
genelde
çoğunlukla
bugünlerde,
çocukken,
okuldayken,
çok eskiden...
  • buzbebek  (14.10.12 18:33:13) 
Parfois
Également
Mais
Toujours
Jamais
Avant
Après
Pour ...
Yukarıdakilere bunlar da eklenebilir sanirim
  • fraise  (14.10.12 19:08:16 ~ 19:17:23) 
[]

onur ve şeref kavramları

sizin için ne anlama gelir bu kavramlar? içki içilirken bardaklar çarpıştırılır ve "şerefe" denir ya, bu türk toplumunun şeref kavramına verdiği önemin yansıması mıdır? günümüzde sadece gelenek halini almış olsa da eskiden şeref kavramına çok önem veriyorduk galiba. yabancı bi arkadaş sormuştu senin için ne ifade ediyor demişti, cevap vermekte zorlanmıştım. sizler ne düşünüyorsunuz bu konuda? şerefi ve onuru kendinize göre tanımlar mısınız?




 
Durustluk.


  • i ve been mistreated  (13.10.12 11:40:50) 
turk halki serefe onem verdigini soyler. sever bunu. ama ne kadar gerceklestirir?
benim icin bir sey ifade etmez bunlar acikcasi. kimin benimle ilgili ne dusundugu umrumda degil.
sadece kendi icin dusunulen seyler ugruna bircok insan istemedigi bir hayat yasiyor.
bunlar gereksiz ve ici bos kavramlar. hayatini iyi yasamaya bakacaksin. elli yil sonra elinde yalnizca onur denen sey kaldiginda soylediklerimi anlarsin demek istemiyorum.
sen de benim gibi ol :)
  • bohr atom modeli  (13.10.12 12:37:53) 
bunlar gereksiz ve içi boş kavramlar değil bence. sadece bu kavramları nasıl tanımladığınıza göre değişiyor durum. ben bu kavramları hayatı zorlaştıran ve geleneksel hale gelmiş davranışları istemeden yapmaya zorlayan şeyler olarak görmüyorum. benim görüşümce şeref, onur vs gibi kavramlar erdemden kaynaklanan şeyler. hayatı iyi yaşamaya bakmak ve iyi bir insan olarak yaşamak farklı şeyler bence.


  • dahinnotha  (13.10.12 12:41:57) 
ben olaya kavram olarak değil de verdiğiniz örnekteki "şerefe" sözünden hareketle etimolojik olarak yaklaşacağım. dediğiniz gibi bu sözün "şeref için, şeref adına" şeklinde kullanıldığını zannetmiyorum. kesin bir bilgiye sahip değilim, sadece uzun yıllardır kelimelerin kökenleri ile ilgileniyorum ve bu konuda iki varsayımım olacak:

1- "bir şeyin/bir kimsenin şerefine içmek" kavramının kısalarak dile yerleşmiş hali olabilir. bir kimse şerefine içiliyorsa da buradaki şeref de yine o kimsenin onuru anlamında değil, sadece o kişiye saygı göstermek veya onu yüceltmek şeklinde kullanılmıştır.

2- bardaklar çarpıştırılırken yukarıya doğru kaldırılır, masanın üzerinde çarpıştırılmaz. "şeref" kelimesi arapçada "yükselme, yükseğe çıkma" şeklinde anlamlara sahip. camilerdeki şerefenin adı da buradan geliyor. sadece bu "yükseğe çıkma" anlamı ile bile dile bu şekilde yerleşmiş olabilir.
  • kül  (13.10.12 14:54:28) 
[]

Votka ve ses iliskisi

Bir saat kadar once bilgisayarimda calan muzigin sesinin en yuksekte oldugunu hatirliyorum. aradan gecen zamanda, bi yandan da votkami yudumlarken, muzigin sesi rahatsiz etmeye basladi. surekli kademe kademe kistim muzigin yuksekligini. bi ara disaridan gelen sesleri net olarak anlayabildim.

sorum su, votkanin kulak hassasiyetine bi etkisi var mi? cunku normalde kulaklari iyi duymayan bi insanim. su an ise sagdan soldan gelen sesleri bile isitebiliyorum. aciklamasi nedir bunun?


 
Vodkanın mitolojideki adı peri çişidir zaten. Ayrıca kuranda da geçer.


  • Adram3lekh_  (12.10.12 18:39:00 ~ 18:39:15) 
az iç az boşver.


  • crimsonlady  (12.10.12 18:39:22) 
senin kafan olmuş hocam, birinci ihtimal ve en düz yorum bu. :)

ikinci ve daha ciddi yorum, migren veya epilepsi gibi bir rahatsızlığının olması. kulak ve göz hassasiyeti yapabilir.
  • stalkerthefilm  (12.10.12 19:11:00) 
bende o dediğin hep oluyor, biraz fazla içince daha hassas duyuyorum misal sarhoş olunca bağırarak konuşan insanlardan filan nefret ederim hep bu yüzden. rakı, vodka vs.. birada olmadı bak.


  • nedensizce  (12.10.12 20:12:43) 
[]

Paris alternatif gezi plani

Bu haftasonu Pariste nereleri gezelim desem kufur edersiniz herhalde, aramaya inan be kardesim falan dersiniz. haklisiniz. fakat benim aradigim muzeler, eyfeller, satolar, eski binalar degil tam olarak. sehrin ruhunu yansitacak bi yerlere gitmek istiyorum. sehrin ruhunu yansitmasa bile ruhu olan bi yerler. beki overrated bi yer. bilmiyorum. ama sehrin muzelerden ibaret olmadigini biliyorum. yanimda kiz arkadasim olacak. akliniza gelen secenekleri sunmaktan cekinmeyin lutfen. tesekkurler.




 
montmarte


  • bennerdenbileyim  (12.10.12 15:19:37) 
Champs-Élysées


  • vedatchilipeppers  (12.10.12 15:29:24) 
montmarte'ye sırtını döndüğünde sağdaki sokaktan devam et. bi meydana çıkacaksın. sanatçılar sokağı gibi bi yer, ressam pandomim vs.

www.aparisguide.com

la jardin du luxembourg'a git. çok güzel ve kocaman bir park. romantik bir yürüyüş olur. ayrıca satranç oynayanlar, paten yapanlar, piknikçiler, güneş banyosu yapanlar, çimlere yayılıp kitap okuyanlar vs

en.wikipedia.org:French_Senate_seen_from_Luxembourg_Gardens_dsc00746.jpg

www.trekearth.com

photos.igougo.com
yüznin milyonuncu edit: montmarteden inip ana caddeye çıktığında sağa doğru devam edersen moulin rouge 'a gelirsin. romantik yürüyüşten sonra moulin rouge ve civari sana iyi gelir, yürüyüş ona, moulin rouge sana ;)
  • halanne  (12.10.12 16:11:24 ~ 16:18:10) 
[]

mikrodalga kullanılarak yapılabilecek pratik şeyler?

merhaba sevgili dostlar,

daha önce kullanmış olmadığım için bilmiyorum. mikrodalga denilen alet pişirme amaçlı mıdır yoksa ısıtma mı? kullanırken nelere dikkat etmeliyim? yemeği porselen tabağa koyup iki dk, kafama göre olan sıcaklıkta ısıtıyorum sadece. kattle.m yok, kahve için su ısıtmsam kaç derece/dk olmalı? yumurta haşlanır mı? ekmek kızartılır mı? sütü koyup ısıtabilir miyim?


 
ekmek kızartmak dışında hepsini yapar.

ama nasıl yapılacağını bilmen lazım. mesela su veya süt ısıtabilirsin. mikrodalganın içinde uduran su veya süt öyle mal gibi durur. anaa hiç kaynamamış diye eline alıp hafifçe çalkaladığın anda höförörşş diye kaynamaya başlayabilir. taşıp elini yakabilir. yumurtayı uygun şekilde pişirmezsen öyle güzel patlar ki günlerce mikrodalganın içinden yumurta temizlersin. delik mi açmak lazımdır, bişeye mi sarmak gerekliydi hatırlamıyorum ama var yöntemleri.
  • kibritsuyu  (10.10.12 13:09:16 ~ 13:38:53) 
buna uygun kupa edinirsen (stoneware) herhangi bir sorun yaşamadan su ve süt ısıtabilirsin. kaynayınca taşmaması için üzerine porselen gibi bişey kapattığın sürece süre ve sıcaklığı kendin bulmalısın.

zira, mikrodalgalar watt üzerinden kontrol edildiği için, verim de sabit olmadığı için süreyi net söylemek mümkün değil, ama bir tabak yemekten farklı değil.
  • eksi sozluk e bir daha geldim  (10.10.12 13:17:26) 
yumurta patlıyormuş, youtube.da videosunu gördüm.

kahve yapmak için suyu ısıtmam kaç derece dk olmalı?
kupama koyuyorum suyu fırına öyle atıyorum. porselen bardakla koymak doğru olan dimi?

eksi: cevabınızı, yazıkdıktan sonra gördüm.
  • dahinnotha  (10.10.12 13:18:58 ~ 13:19:49) 
benimkinde bir bardak su 1 dk'da yeterince ısınmış oluyor.

mikrodalgada nefis mantar pişiriliyor. mantarları soy, yık, tuzla, azıcık margarin falan sür üstlerine, istersen kaşar rendele tepelerine ve ver mikrodalgaya. pişince ekmeği al, suyuna ban falan. nefis ;)

kumpir yapılıyor mesela, patatese bi kaç delik aç ve pişir. pişince eldeki malzemeleri koy içine ve ye.

konserve yemekler var, onlar ısıtılınca gayet güzel oluyor.

dondurulmuş pizza, şnitzel falan bok gibi oluyor.

genel olarak, suyu buharlaşıp kauçuk gibi olabilecek şeyler mikrodalgada pek olmuyor.

çeşitli yemekler, çeşitli yollarla pişirilebiliyor makinada, ama nasıl yapıldığını öğrenmen lazım.
  • buyuyup buyuk adam olacaktim  (10.10.12 13:35:25) 
  • talemon  (10.10.12 13:55:17) 
bence şu link ilgini çekebilir..(bkz: http://www.hafiftarif.com/mikrodalgada-5-dakikada-kek-tarifi/)


  • anyelios  (10.10.12 14:31:10) 
Yumurtayı göz göz kırarsan patlar, ama çırparsan bir şey olmaz. Ben fırın poşetinde tavul yapıyorum, pek güzel oluyor. Mikrodalga'da çikolatalı ıslak kek yapmışlığım vardır. Yemek pişireceğin zaman ya fırın poşetinin içinde olsun ya da carrefour'da filan mikrodalga kapağı satıyorlar, onu kapat üzerine. Çünkü çok yağlı yemeklerin yağları sıçrıyor, pilav ısıtsan pirinç patlağın oluyor. Kahve için suyu MD'da ısıtma, koy cezveye öyle ısıt, daha ucuza gelir.


  • SiyamkedisiZorro  (10.10.12 14:34:21) 
patlamış mısır, yarım çay bardağı tane mısıra 1 yemek kaşığı sıvıya koy karıştır sonra fırın torbasının içine koy. torbanın ağzını en ucundan iple bağla(torbanın pakedinden çıkan bağlarla bağlama çünkü onların içinde metal olabiliyor), fırının içine koy ve üste kalan kısmına bir iki tane ufacık delik aç(dişinle falan). 3 dakikada falan on numara oluyor ama dikkat et eğer fazla kaçırırsan ısınan mısırlar torbayı yakabiliyor.


  • yakuza123  (10.10.12 15:16:29) 
[]

voip üzerinden türkiye mobil aramak

en uygun hangi tarife kullanılabilir? dk.sı 10 20 kuruş arasında değişiyor ortalama, pahalı. sabit hatların daha ekonomik ya da ücretsiz olduğunu biliyorum ama bana lazım olan mobil hat. hangi sağlayıcı ekonomik ya da nasıl bi alternatif olabilir?




 
dialnow

voipwise

ama ben dialnow u tercih ediyorum. cep tel, 7,5 cent dakikasi, ev telefonlari 1 cent/dakika

ayrica baglanti ücreti yok
  • serabetan  (09.10.12 23:41:59 ~ 23:42:24) 
poketalk.com


  • jamiecim  (10.10.12 00:32:42) 
akıllı telefon varsa viber bedava.


  • merhum  (10.10.12 08:34:01 ~ 08:34:13) 
[]

şu karikaturu tam olarak anlayamadım

fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net

devlet okullarında verilen eğitimin ne nitelikte olduğunu ve gelecek nesili kötü etkilediğini mi söylüyor? edebiyat, toplum, devlet, medya gibi konularda çok sağlam paylaşımları olan bir sayfa bu.


 
sanki bir kitaptan bu kadar korkmayın ve okumanın zevkine varın gibi şeyler anladım ben. öbür türlü saçma sapan pekçok şey bulunabilir uygunsuz olarak. muhtemelen bir eğitim politası ürünü ise bu denetim yasaklama uygulaması onu eleştiriyordur.


  • heritage  (08.10.12 20:52:09) 
kitapların yasaklanmasına ironik bir yaklaşım herhalde... "aman yasaklayın, yoksa bakın neler neler olur!" demek istiyor bence.

subliminal satanism kısmında harflerin "evil is cool" olması güzelmiş :)
  • bir garip melek  (09.10.12 00:41:13) 
[]

paris.e yakın gezmelik şehir

merhaba

paris dışında nerelere gidilebilir gezmelik? bu hafta sonu ortak bi araba bulup da bir yerlere gitmek istiyoruz.


 
:) tren varken arabaya o kadar para vermeyin. bruksel'e gidebilirsiniz, ya da eurostar ile londraya gidebilirsiniz.


  • uyku semesi  (08.10.12 14:10:29) 
kuzeye doğru gitmek isterseniz lille var. oradan hatta belçika'ya geçip istediğinize bağlı olarak brugge-gent-brüksel'e gidebilirsiniz.


  • hayley williams ile evlenecek genc  (08.10.12 15:02:04) 
[]

iki gün önce ayın yanındaki neydi?

5 ekim cuma gecesi olmalı. ayın yakınlarında bi gök cismi vardı. yıldız olduğunu sanmıyorum çünkü oldukça parlıktı. bir gezegen olabilir. hangisiydi bileniniz var mı?




 
ufoydu o.


  • cagdas donem kuramcisi  (07.10.12 23:57:38) 
saat ver hocam

Jupiter'miş. :)

www.dropbox.com
  • cevab veremedi  (07.10.12 23:58:19 ~ 08.10.12 00:03:36) 
gecenin hangi saatinde hangi yönde gördüğüne göre değişebilir bu. havanın kararmasına ve aydınlanmasına yakın venüs'ü görebilirsin. ya da gördüğün şey bir uzay üssü de olabilir.


  • bugunku antremanda goz dolduran futbolcu  (08.10.12 00:01:41) 
bahsettiğim bi gezegen. gece boyunca oralardaydı.
iki gün önce gök yüzündeki en parlak gezegen hangisiydi diye değiştereyim sorumu.

  • dahinnotha  (08.10.12 00:01:50) 
auriga takımyıldızının en parlak yıldızı capella varmış gibi gözüküyor. bu kadar detaya da gerek yoktu da neyse.
www.solarsystemscope.com <3

  • bxgx  (08.10.12 00:01:54) 
capella biraz uzak kaçıyor gibi ama :S

www.dropbox.com


resimde sol tarafta ay sağ tarafta capella var.



yalnız ben bugüne baktım capella için, dur cuma'ya bakayım :$

cuma günü için capella ay ve jupiter yakınlar ama ay ve jupiter daha yakın. saat ve lokasyon versen kesin olur aslında.

www.dropbox.com <-- cuma ay jupiter ve capella
  • cevab veremedi  (08.10.12 00:07:56 ~ 00:13:58) 
o kadar baktım, kalp bile koydum daa ordaki jüpiteri nasıl görmemişim acaba?! jüpitermiş hakkaten.


  • bxgx  (08.10.12 00:16:23) 
çok sağolun da ben görselleri yorumlayamadım.
kesin saat olarak türkiye saati ile 03 diyebiliriz, lokasyon fransa.

  • dahinnotha  (08.10.12 00:20:12 ~ 00:20:48) 
telefonda olduğum için anlatmak biraz sıkıntı ama

moon --> ay
Jupiter ve capella malum zaten.

resimlerde de gök cisimlerinin birbirine göre izmir üzerindeki durumları var.

en yakın ay ve jupiter.

www.dropbox.com <-- bu da paris'de olan durum o gece.
  • cevab veremedi  (08.10.12 00:38:32 ~ 00:46:34) 
[]

bir çok insan neden kötü zihniyetli?

yahu saygı duyarak yaşamak, haddi olmayan şeylere burnunu sokmamak, her aklına geleni söylemeden önce ufak bi duraksayıp belki yanlış anlamışımdır diye düşünmek, insanlara gülümsemek, elinden geliyorsa ve bir yerin aşınmayacaksa zor durumdakine yardım etmek, hadi geçtim açken paylaşmayı tokken ekmeğini paylaşmak çok mu zor? facebook.taki paylaşımlarına ve online olma durumuna göre hayatının nasıl olduğuna dair yorumlar yapıp dedikodusunu çıkarabilen insanların varlığından haberder oldum. bu nasıl bi mantıktır? yarım saat boyunca buluşmaya çalışıp, buluşunca da biz plandan vazgeçtik şuraya gidiyoruz diyen insanlar da var. onlar yüzünden başka bir yere geç kaldık ve bir sürü insanın planı değişmiş oldu. nasıl rahat olabiliyorlar? niçin dedikodu yapma gereği duyuyor insanlar? "hiç düşmanı olmayan bi insan ot gibi yaşamıştır" sözünü şiar edinmiş kişiler var, insan diyemiyorum ben. bu mudur yaşamdan anlayışları?

işin garibi şu ki, bu saydıklarım kötülük yapmaktan çok daha kolay. neden insanlar bu yolu değil de zor olanı ve başkalarının da hayatını zorlaştıranı seçiyorlar?


 
Sorunun tam cevabını bilmiyorum ama baştan eziklik başlamıs gelenek devam etmiş.

Ama hiç düşmanı... bu söz çok doğru eğer iyi biri olsanda sen bu kötü insanlar sana düşman oluyor kıskanıyor.
  • chiko06  (07.10.12 20:16:30) 
cunku dunya iyi bir yer olmak icin cok zor. surekli tehdit, rekabet, korku icindesin.


  • charlotte blanc  (07.10.12 20:21:24) 
kompleksleri, psikolojik problemleri olan insanlar, kendi sıkıntılarını örtmek için yansıtma yaparlar. sen de kendini bir anda aslında onların kendilerinde kusur buldukları şeyi sana söylerlerken bulursun. bu insanlar maalesef kötü kalpli ve çıkarcı olurlar. bu konuda yapılacak tek şey uzak durmak olur.


  • neira  (07.10.12 20:22:55 ~ 20:23:03) 
Oha yalnız değilim.. söylediklerinize katılıyorum, malesef bunu kendi cabalarinizla duzeltmeniz mümkün değil ama tepkisiz kalmak da bu saçmalıklarla ortak olmak gibi geliyor bana. Bence bunları bu kişilere söyleyin, yalnız kalır miyim diye korkmayın, şu halde zaten zihnen yalnızsınız..


  • avkatbey  (07.10.12 20:27:26) 
İnsanlar filmlerdeki gibi sırf kötülük yapmak için insanlara zarar vermezler.

Kendi çıkarları için yaşar ve hareket ederler, bunun da başkaları açısından bir takım olumsuz sonuçları olur. Çoğu zaman bu olumsuz sonuçların başkasına verdiği zararın farkında bile olmazlar. Farkında olsalar bile kendilerine göre haklı gerekçeleri vardır ve bu onların vicdani yönden rahatsız olmalarını engeller.

Örneğin iki arkadaşın sizinle buluşmaktan vazgeçmesinin sebebi daha iyi bir alternatif bulmalarıdır büyük ihtimalle. O zamanı daha eğlenceli bir şekilde değerlendirebileceklerinden sizinle buluşmaktan vazgeçmişlerdir. Bu tamamen onların duyacağı daha yüksek hazla ilgili. Size zarar verme amacı gütmüyor. Bunu kötülük olarak nitelendirmek bile yanlış olur.
  • Kafkaslı  (07.10.12 20:30:28 ~ 20:31:34) 
adalet yok.


  • ermanen  (07.10.12 20:32:42) 
Yanlışınız var.Kötü olmak çok kolaydır, iyi olmak değil.İnsanlar kötü olmayı tercih ediyorlar, hepsi değil yine de.


  • grgn  (07.10.12 21:24:14) 
on being wrong diye bi konuşma vardı tedde çok gözel.


  • kediebesi  (07.10.12 21:45:27) 
[]

opera'da facebook ve gmail.com hataları

facebook.ta bazen resdimler, iletiler tam yüklenmiyor. gmail de bazen yüklenme ekranında kalıyor. çerezleri ve diğer kişisel verileri sildim lakin düzelmedi. son sürümünü kullanıyorum. güncelleme için denetlediğimde de hata veriyor.

bu ve benzeri hataları bir tek ben mi alıyorum yoksa başkaları da yaşıyor mu? nasıl düzeltebiliriz bu hataları? chrome.u hiç sevmiyorum lakin facebook ve gmail için onu kullanmak zorunda kalıyorum. böyle ufak tefek tripleri yüzünden 6 7 yıldır süren operayla ilişkimizi bitirmeyi de göze alamıyorum.


 
toptan değiştir yahu. chrome kraldır bence. ya da kaldırıp tekrar yükle, klasik bi çözüm ama belki işe yarar.


  • herbivor  (07.10.12 20:21:01) 
[]

başka neyi sevebilir sorusu

merhaba.

nightmare before christmas en sevdiği film olsun,
ölü gelin filmine de çok hayran olsun,
jonny depp ve tim burton en sevdiği ikili olsun,
gothic ve kasvetli seylere meraklı olsun,
tim burton.ın filmiografisini izlemiş olsun.

kısa\uzun başka ne film tavsiye edersiniz?

saygılarımla, soru bi arkadaşım için.

 
Kesin izledikleri vardır ama:
Bunraku www.imdb.com
The Fall www.imdb.com
9 www.imdb.com
The Red Violin www.imdb.com
Rango www.imdb.com
Sin City www.imdb.com

(Sözcüğün içine gömülü link vermeyi de öğrenemedim bir türlü, idare edin.)

Edit:
Hugo www.imdb.com
Dark City www.imdb.com
Donnie Darko www.imdb.com
  • edaydin  (29.09.12 13:24:47 ~ 13:29:43) 
The crow,the orphanage


  • mia wallace  (29.09.12 13:28:58) 
[]

Evde ates yakabilir miyim?

selam mcgyver.lar
Elektrikli ocak ve mikrodalga firinim var. sobanin ustune kagit atinca tutusuyor ama bu ocakta olmadi. isisi yeterli degil sanirim. sarap falan damlatsam kagida yanma noktasi duser mi? mikrodalgayi kullanamaz miyim? firina pecete atsam mesela? ciddi bir soru bu arada bu. dalgaya musait degil. tesekkurler.

Ek: cakmak ya da kibritim yok. cevrede bakkal da yok. mum yakicam. mumla komsu dolasmak da istemiyorum.
bi kac damla kolonya vardi sanirim. deneyebilirim onu.

peçete kullanarak yakabildim, uzun sürdü biraz.

 
microdalga titresimle ısıtan bişey, kagıtı veya peçeteyi yakmaz bildiğim kadarıyla..

elektrikli ocakta eğer kagıda kolonya damlatırsanız yakabilirsiniz. şarak için zor zira içerisindeki alkolden çok su var. artısı eksisinden az.
  • kennym  (28.09.12 19:19:55) 
elektrikli ocağın üstünde biraz daha tutun. önce kararıp sonra biraz duman çıkarıp aniden yanması lazım. kolonya dökerseniz işiniz daha çok zorlaşır diye düşünüyorum ben


  • fuzuli  (28.09.12 19:35:14) 
kombi şofben vs gibi pilot alevi olan bir şeylerde mi yok?
kağıdı iyice bükmeniz gerek ve kolonyadan ziyade beklemek daha mantıklı elektrikli ocakta, ısıyla yanması gerekiyor kağıdın uzun sürse bile.
mikrodalgaya hiç bulaşma yangın çıkmadan ateş çıkarmak maharet istiyor onlarda :)
  • lunedor  (28.09.12 19:43:20 ~ 19:43:40) 
mikrodalganın içine aluminyum folyo ve kolonya damlatılmış pamuk koyarak yakabilirsin.

mikrodalgaya metal bir şey koymak fırını bozuyor iddiası tamamen efsane, kullanma kılavuzunu okursan yangın ve kötü koku ihtimaline karşın sivri uçları olan metal koymayın diyor adamlar(yoksa mikrodalga makinaların bazısı yuvarlak kenarlı metal stand ile birlikte geliyor zaten). işin püf noktası kıvılcım yapabilecek bir şeyler koymak içine, yani sivri uç falan. mesela yırtık folyo.
  • buyuyup buyuk adam olacaktim  (28.09.12 20:11:42 ~ 20:12:26) 
sevgili macgyver; arap sabunundan arap bile yapabilirsin ama bu bahsettiğin mimkin değil..


  • su olsam ates olsam  (28.09.12 23:03:26) 
[]

sabahattin ali - içimizdeki şeytan portekizceye çevrildi mi?

farklı dillere çevrilen kitapları tarayabileceğimiz bi veritabanı var mı? nasıl ararız bunu?

*ispanyolcaya çevrildi mi?


 
  • keller  (28.09.12 01:57:40) 
1 ... •789101112131415   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.