Ekşi Duyuru

haftada 4 gün 20dk koşu + ağırlık

haftada 3 gün 30 dk koşu + 30 dk ağırlık

Haftada 4 tenis

Her gün 10k adim.
yuruyus + kosu karisik
(Son 2 aydir araliksiz boyle)

Haftada 5, bazen de off gunlerden birinde metcon yapiyorum, crossfit.

her gün iş ev arası bisiklet. toplamda 120-130 km civarı. gönül ister bir günde o mesafeleri yapayım ama işten güçten zaman kalmıyor.

Haftaiçi ve sonu her sabah 5'te uyanıp işe gidene kadar yoga yapıyorum. Haftada bir gün personal trainerla ağırlık çalışıyorum. Normalde iki gün giderim ama bu aralar yoğun.

haftada 4-5 ağırlık + yüksek tempo koşu

Herkes mi fit arkadas. Neyse ben balik etlileri ve sismanlari temsilen yazayim: her gun iki kez kopek gezdiriyorum. Yuruyuse giriyor bence. ^_^

bir dalı tutmadan diğerini bırakmayan kadınlar

evet

aldatmanın başka bir tanımı mı var zaten? eskisi hala oyundayken başkasına pas vermek her türlü aldatmadır.

Aldatmaya aldatmadir da, bu isler boyle.

Değildir bence.

aldatmış olmak için illa sevişmek mi gerekiyor?

Bunun neresi aldatma ki. Bütün yeni sevgililerimiz eskiden tanıştığımız kişilerden mi oluşmak zorunda? eskisi üzülmesin diye daha az sevdiğimiz partnerle ömür mü geçirmeliyiz? Biriyle ilişkisi varken ondan soğuyup yeni tanıştığı birinden hoşlananlar için alternatif yol nasıl olmalıydı, keşke onu da söyleseydin.

bu düpedüz aldatmaktır.

aldatmaya aldatmadır ama tek ağızdan dinleyince aldatmadır. Diğer ağızdan dinlersek e ilişki biteli 2 yıl olmuş fazla bile katlanmış sana da diyebiliriz.
sonuçta aldatma ama derecesini net söyleyemiyorum.

Eğer eskisi ile daha önceden de kafada ayrılık fikirleri vardı ise emin olmaya çalışıyordu ise ve bu süreçte diğeri ile aşk anlamında konuşulup başlanmış bir şey yoktu ise aldatma değildir. Yani diğeri ile arkadaşmış zaten sevgiliye de beslenen duygu yok. Bana göre aldatma bu değil ya. Aldatmak daha planlı, daha pazarlıklı hareketler olunca aldatmadır.

aldatmadır tabii ki. konuşurken, buluşurken flört etmiyor ve başka şeyler paylaşmıyor mu ve bunu sevgilisinden gizlemiyor mu? biriyle birlikteyken başka insanlara açıksa, seçenekleri değerlendiriyorsa bu nasıl aldatma olmaz ki? kandırıyor işte.

Evet

Kısmen evet kısmen hayır.

Usül olarak aldatmış gibi olmasa dahi, o güne dek ona karşı biriktirdiği duyguların aslında ne denli kırılgan ve değişken olduğunu göstermesi açısından ona sahte bir sevgi beslediği açığa çıkar ve dolayısıyla onu aldatmış olur.

i ve been mistreated +1

eğer bu buluşma ve mesajlarda karşılıklı flört edilmiyorduysa aldatma değildir.

kişi karşısındakine bir takım duygular beslemeye başlamış olabilir. baktı ki olay kendisi açısından ciddiye gidiyor, şu an birlikte olduğu kişiye haksızlık olmasın ve hatta ve hatta sevgilisini "aldatmamak" için ondan ayrılır.

insanız nihayetinde, bir başkasından etkilenebiliyoruz. bu durumla karşılaşınca da doğru olan mevcut ilişkiyi bitirip diğerine devam etmek. diğer türlü olsaydı, yani ikisiyle (veya daha fazla) aynı anda bir şeyler yaşasaydı hem aldatmış olur hem de kendisine ve mevcut partnerine saygısızlığın göstergesi olurdu.

Eğer sevgilisi varken yeni kişiyle öyle veya böyle, hafif ya da ağır bir şekilde flört ettiyse aldatmadır.

Ama arkadaşlarken ve karşıdan bir sinyal görmüyorken kendindeki değişimi fark edip ayrıldıysa, değildir. Dışardan bilinmez.

Aldatmadır net.

yaparsın ama çarşamba günü geçer hesaba

ekim 2014 1.yıl bitti
ekim 2015 2.yıl bitti
ekim 2016 3.yıl bitti
ekim 2017 4.yıl bitti
ekim 2018 5.yıl bitti

ekim 2019dan sonra diyorum

2019'dan itibaren.

Ekim 2019 da 20 günlük izin hak edersiniz.

birincisi kriz ortamı odlugu için kimse eve para bağlamak istemiyor

ikincisi de ilanda yazan bilgiye göre evi alıyorsunuz
içi düzgün mü harabemi bundan cok bilginiz olmuyor
üçüncüsü de genelde fiyat yüksek çıakbiliyor

İcralık evde verilen bilgilerle yetinmeniz gerekiyor, ayrıca borcu vs. varsa alıcıya aittir diyor, dolaysıyla bu konuda fazla bilgisi olmayan kimse bulaşmak istemiyor. bir de icralık şahıs evde oturuyorsa onunla da sorun yaşama ihtimaliniz var.

ben aldım. eve içini görmeden alıyorsun ama sizinkinde siz zaten dairenin planını biliyorsunuz muhtemelen. daha ucuz olmuyor. taşınmazın ederi kadar oluyor. ayrıca hiçbir borcu size kalmıyor merak etmeyin. banka tapuyu zaten kendi üzerine geçirmiş olduğu için vergileri vs.'sini satmadan belediyede borcu falan varsa ödüyor. ayrıca normal vatandaştan almada mesela tapu masrafını satıcı (kendi üzerine düşen kısmı) genelde alıcıya yüklüyor. bankadan aldığınız için banka satıcı kısmını kuruşu kuruşuna ödüyor.

tek sorun içerisinde yaşayan varsa boşaltma kısmı. içindekileri mağdur etmeden bir avukatla halledilebilir. (ahlı mal demeleri bundan dolayı) benim ev zaten kullanılmayan bir ev olmasına rağmen 1 yılda boşalttırabildim. şimdi çatır çatır kirasını alıyorum. :)

ah lı mal hayretmez derler.

Bir dönem ilgilendiğim bir konu. Sonradan değişiklikler olduysa bilemiyorum ama o dönemdeki halini anlatayım.
Başlangıç olarak şunu belirtmek isterim ki, Halk arasında 'Gözlü Mal' olarak adlandırılır. Yani icra ile malı elinden alınanın gözü ve Ahı vardır ve uğursuzluk getirir. Bu yüzden de halkın çok büyük bir kısmı tarafından bu tip mallar itibar görmezler.
Yine de bir yerde rant varsa orada akbabalar vardır.
@seyyar satıcının da dediği gibi konutun içini görme olanağın yok. virane olup olmadığını bilmediğin bir mala talip olman gerekiyor.
Bu mallardan biriyle ilgilenip ihale salonuna gittim. Kapının önünde bekleşenler ve içeridekiler Kadir İnanır filmlerinin hapishane havalandırma saatlerindeki popülasyonu canlandırdı gözümde. İpek kaşkollü, koyu takım elbiseli beyaz gömlekli yumurta topuk ayakkabılı bir ağır abi sağ sol yan arkasında iki iri adamla volta halindeydi. Kıyafetler genelde aynı. Kotum, tişörtüm ve yanımda kız arkadaşımla tezat oluşturduk. Yanımıza yaklaşan iki kişi aralarında ağır abinin ne kadar ağır olduğunu konuştular, biz de dinledik. Tırsıp teminatı yatırmadım ama ihaleyi sonuna kadar izledim. Kalabalıktan biri ilk teklifi verdi. Ağır abi hemen bir tık üstünü söyledi ve ihale bitti.
Bankalardan satılık ilanları ayrı bir komedi
Uzak durdum sonrasında bu işlerden. Şimdi değişmiş midir bilemem.
#Susamam klibinde bir son cümle var ya. 'Bu şarkıda geçenlerin gerçek kişi ve kurumlar ile bir ilgisi yoktur.' diye. Benim yazdıklarım da öyle.

Leş kargası sürüleri internetten teklif sunmaz, o yüzden. Onlar mezat salonunun havasını kirletmekle meşgul olurlar.

Ayrıca bu tarz mülkler rağbet de görmez. Çünkü rızaen değil, cebri satışlardır.

Ha bunlar leşçilik yapmaya engel mi, tabii ki değil.

Kapıda duran tiplerin engel olma ihtimali var mı peki bildiğim kadarıyla internetten teklif verilebiliyor teminat ta keza aynı şekilde.

babanızın da passolig'i olması gerek. fiziki karta gerek yok, telefon uygulamasından da giriş yapabiliyorsunuz.

onun dışında bulursunuz tabi.

evet babama da alcam.
sonra passo uygulaması veya siteden yüklicem.
biletlerin çoğu kombine sanıyordum, o yüzden sordum bilet bulabilirmiyim diye

yaklaşık 15.000 bilet satışa çıkıyor. büyük maçlarda hemen bitiyor. ama anadolu takımlarıyla yapılan maçlarda rahatlıkla bulursunuz.

kürt halkı, laz milleti, Çerkezler, gürcüler vs. diyince bir problem yok. ama Türk milleti dediğiniz zaman ırkçı oluyorsunuz nedense. numerik hesap yapıldığında da 20 milyon kürt var, x milyon laz, y milyon Çerkez var deniliyor ve bu hesaplara göre ülkede Türk yok.

İmralı noltarı'nı okursanız Öcalan'ın en büyük hedefi bu. Sol'u HDP ve Kürt destekçisi yapmak... Kaftancıoğlu'da ilk günden bu yana bu ekmeğe yağ sürüyor.

AKP karşıtı olduğu için çok da mühim değil ne dediği. Her zaman haklı olacak ne de olsa...

mesele hakkında ayrıntılı düşünmüş veya geniş bilgi sahibi birisi değilim fakat etnik yapıya göz atarak türkiye'deki durumu biraz anlayabiliriz sanırım.
ingiltere:eksiup.com
fransa: eksiup.com
türkiye: eksiup.com

bu verilere bakarsak türkiye'nin diğer ülkelerden farklı bir konumda olduğunu görebiliriz. etnik farklılaşmanın bölünmeye yol açabileceğini ingiltere-irlanda örneğini vererek gösterebiliriz. kürtler ve türkler benim için pek farklı değller, hatta genetik olarak birbirine oldukça yakın iki "ırk"lar, fakat tarihte güneydoğu'da süregelmiş isyan hareketi kültürel bir "değer" haline gelmiş gibi geliyor bana. bu yüzden derin bir ayrışma oluşmuş durumda. türkiye'de doğan bir kürt çocuk bu isyan geçmişinden kaynaklı olarak "öteki" imiyle doğuyor ve büyüyor, buna bizzat şahit oldum. kürtlük hakaret olarak sayılıyor, "kürt" diye birbirlerini aşağılıyor insanlar şaka gibi :)

Bu ülkede Türk olmak bir ulusu değil etnik kökeni niteliyor Türk milliyetçileri sayesinde. Kürt olan insana sen Türk değilsin dersen o da Türk olmaktan kaçınmak için elinden geleni yapar. Hadi Kürt'ün başka yurdu yok mecbur burada, Türkiye'de yaşayan Ermeni'yi "Ermeni" Rum'u "Rum" diye ayrıştırıp sonra da niye kendilerine Türk demiyorlar demek haksız bir tutum.

Etnik köken muhabbetinden haz etmeyen bir azınlık olarak(atalarımda bir tane bile "Türk" yok) ben kendimi kültürel olarak Türk görüyorum çünkü öyle büyüdüm. Ama ben büyürken herkes birbirine sen ne milletsin diye soruyordu; kimse kültürel Türklüğü umursamıyor, "özünde" ne olduğunu anlamaya çalışıyor.

diger etnik gruplarimizi bilmiyorum ama kürtler'in bu konudaki dusuncelerini yazabilirim.

- neden birlesik kralliktaki herkes british de bizdeki herkes türk degil?

soyle diyeyim. birlesik kralliktaki onca irk sonradan oraya gocmus kimseler. yani gocmenler.
bizdeki kürt, rum, ermeni ise bu topraklarin yerlileri. gocmen degiller. ayrica 20. yuzyilda ulke kurulurken, savaslarda bu irklardan da ciddi sayida savasa katilim olmus, sehit vermislerdir. yani bu irklar, ulkenin kurucu unsurlarindan.

amerika'ya gelirsek, amerika'ya avrupadan 19. yuzyilda cesitli sebeplerden ciddi gocler almus bir kita. buraya gelen birinci nesil amerika kitasinda yine kendilerine british, iskoc, french, italyan vs. demeye devam etmisler. 2-3 nesil sonra cocuklari artik kendilerini babalari gibi ifade etmek yerine biz amerikaliyiz demeye baslamislar.
buraya dikkatinizi cekmeye calistigim sey su: amerika bir irk ismi degil, cografi bir kita ismidir.

tabii tum bunlarin otesinde bizler insanlar olarak, takilmamamiz gereken seylere takiliyor ve bunlar icin birbirimizi uzuyoruz. bunun sebebi bilincsizliktir. isim, gecmis, kafadaki dusunceler, ideoloji ve formlar... bunlari insani varliktan ote tutuyoruz. bunlar biz degiliz. biz olamayiz. bunlar gercek degil. bunlar mental iluzyon.
biz bilinciz. biz varligiz. biz sakin ve duragan bosluguz. biz yasamin ve hayatin ta kendisiyiz.
desem de tabii reel dunya boyle islemiyor. ben de zaten boyle bir sey demiyorum. isin gercegini soyluyorum. derinde bu var. yuzeysel olarak, isim ve formlar -kendini onlarda gormemen kosuluyla- kullanilabilir.

turkiye'nin geleceginden umutluyum.

Bizde olanlar amerikada da oldu/oluyor. tabii ki arada söylem farklılıkları var çünkü kültür/çoğrafya vs.

obama seçildiğinde afro amerikanlar sokağa çıktı bayram yaptı hadi o normal çünkü ağır bir ırçılık yaşadılar, afrikadaki ülkelerde kutlama oldu, latin amerikalılar sokakta kutlamalar yaptı. neden? obama seçildi diye afrika ülkesi niye seviniyor, vatandaşları sokağa çıkıyor? latin amerika ülkelerindeki vatandaşları ne ilgilendiriyor ki bu insanlar sokakta dans ettiler?

cevabı: ırkçılık.

amerikalı zencinin ben amerikalıyım demesi tamamen devletin/bürokrasinin/hukukun beyazlara karşı olan tavrı ile afrikalı olanlara tavrının farklılığı yüzünden. adam bu nedenle ben amerikalıyım diyerek (aynı şey diğer ırk/ülke menşeili insanlar içinde geçerli) vatandaşlık hakları/hukuk vb. alanlarda eşit olduğunu vurgulamaya, kendilerine karşı yapılan ırkçılığı bitirmeye çalışıyor. Bir tür pasif direniş uyguluyor. Örn: hayatında hiç suç işlememiş bir siyah ekmek çaldı diye bilmem kaç yıl hapis yatarken aynı yaş ve sosyo ekonomik durumdaki beyaz 3 ay yatıp çıkıyor amerika da. Hakimler bilerek yada bilmeyerek bu ayrımcılığa alet oluyorlar ki bu bir araştırma sonucu ortaya çıkan bilgi.

Bu almanya içinde geçerli, fransa içinde geçerli.

Evet bizdede anayasada vatandaş isen türksün deniyor ama devlet yapılanması içerisinde yazılı veya yazısız kurallar ile ırkçılık yapılmaya devam ediyor. Tabii bu daha düşük seviyede devlet görevlisi olanların uyguladığı ırkçılığı tırmandırıyor, (kürt vatandaş karakola düşünce dayak/işkence görürken türk olan görmüyor yada daha az görüyor gibi) en altta bulunan vatandaş ise diğer ırklara karşı başka tavırlar takınıyor, misalen kürtler genellikle en tehlikeli ve/veya pis/zor işlerde düşük maaş ile çalıştırılıyor, yine bir iş yerinde (özel sektör) insanların bilinç altına yerleşmiş söylemler (devlet, aile vs. tarafından söylenen) karar mekanizmalarında etkili oluyor ve yükselmeleri engelleniyor (aynı şey cinsiyet ayrımındada var)

mesela, siz hiç kürt/çerkez veya hıristiyan/süryani ordu komutanı gördünüz mü?
siz hiç alevi, yahudi mit müşteşarı/görevlisi gördünüz mü? hani şu girilen kozmik odada görevli insanlar içerisinden hiç kürt, laz vb. olduğunu duydunuz mu? siz hiç farklı bir ırktan/dinden il emniyet müdürü gördünüz mü? hiç kürt başbakan gördünüz mü? (özal hariç, onun durumu özeldi çünkü zaten ordu/devlet onu başbakan yaptı ki çoğu kürt sevmez kürt olarak görmez)

Bürokrasi içerisinde din/dil/ırk ayrımı yaparsanız, yükselmesine izin vermezseniz istediğiniz kadar anayasanızda madde olsun bu işler hep sıkıntıya girer.

düşünün ki siyahların askerliği amerikada vietnamda ölen beyazların sayısı arttıktan sonra başladı, bu gün amerika bunlar hakkında film yapıp bakın ne kadar geliştik demeye çalışıyor. hatta obama seçildiğinde artık ırkçılık bitti falan demişlerdi

yine obama yönetiminde beyaz polislerin, silahsız siyahları vurma olayları tavan yapmıştı. çünkü beyazlar kendi içlerinde bunu kabul edemediler.

politikacılarda, iktidarda bu tür söylemler ile tüm herkesi kapsayabilme derdindeler çünkü iktidar dahi bürokrasinin her adımına müdahale edemez adamı indiriverirler aşağı ne olduğunu dahi anlayamaz. bu nedenle farklı söylemlerde bulunup tepki ölçüp neyi nasıl yapacaklarını belirlemeye çalışıyorlar. millet mi diyelim, halk mı diyelim, bütün bu insanları nasıl tek bir kümeye sokalım derdindeler.

@giovanne, bir topluluğa millet diyebilmeniz için o topluluğa ait bir dil olması lazım, dolayısı ile bir bölgede bulunan bir kesimi kast etmiyorsanız (laz, çerkez, gürcü/roman, kürt vs.) millet dediğinizde sorun çıkıyor. türk milleti dediğinizde ana dili türkçe olan insanları kast etmiş oluyorsunuz, siz gündelik hayatınızda bu bağlamda kullanmıyor olabilirsiniz elbette ancak bu devlet nezdinde yetkili abiler tarafından kullanıldığında farklı oluyor. sen arkadaşların arasında X'lerde çok Y diyebilirsin, böyle düşünebilirsin, bunda sorun yok (var tabii ama neyse), ama bu bir devlet görevlisi/yetkilisi tarafından söylendiğinde bambaşka bir hal alıyor, senin etki alanın ile devlet görevlisi insanların etki alanları aynı değil.

bence bu tür söylemlerle herkese hitap etmeye çalışmak yerine vatandaş yada yurttaş denmesi daha iyi ama yurttaş da bu sefer solcu lafı oluyor, vatandaş devlet söylemi oluyor falan.

tabii birde ülke ismi ile ırk isminin birbirini çağrıştırması durumu var o da başka bir talihsizliğimiz.

edit: bu arada bir sürü güzel cevap da yazılmış.

birlesik kralliktaki onca irk - çoğunluğu göçmen değil. anglosaksonlar 1500 yıldır oradalar ve geldikten hemen sonra orayı vatan bellemişler yerleşmişler. gallerliler, iskoçlar, irlandalılar çooooook daha uzun zamandır oradalar. romalılardan beri oradalar hatta öncesinden de. diğerleri de arada çizgi ile, ya da başka bir sözcük ekleyerek, black british gibi hitap ediliyorlar. "arap türkler" dediğimizi düşünün. nasıl saçma oldu di mi?

eğer türkler bu toprakların yerlisi değilse (ne demekse artık benim soyum yüzlerce yıldır burada devam etmiş türkmenistanlı da değilim orada birebir köyümüzle aynı adı paylaşan yer var ama oralı değilim ben) "rumlar" bu toprakların yerlisi değil. ermeniler doğu anadolu bölgesinin küçük kısmı dışında yerlisi değil. kürtler hele hiç değil. bu ayrımlara girince çok tehlikeli yerlere çıkıyorsunuz, özellikle azınlıklar bunu unutuyorlar.

türkiyeli demek ya da türkiye halkları demek saçma. türkiye türk ülkesi demek. ülkenin adını değiştirmedikçe gerek yok kasmaya.

herkes "french" ya da "american" değil oralarda da, indian american irish american vb devam ediyor.

Anayasanın 66. maddesi gerçekten uygulanmış olsa bugün Türkiye çok farklı bir ülke olurdu. Kaldı ki o maddede üst kimlik olarak belirtilen isim aynı zamanda bu coğrafyada yaşayan bir etnik kimliğin adı. Neden "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" yerine "Anadolu Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Anadoluludur" dememişler?

Üst kimlikler anayasaya iki tane madde koyulunca bir anda kabul edilmiyorlar. Saydığınız ülkelere ben İsviçre'yi de ekleyebilirim. Hiçbirinde üst kimlik salt devlet gücüyle kabul ettirilmemiş. Kabul edilen üst kimliğin adı pek çok örnekle etnik değil coğrafi. Kaldı ki bugün Fransa'da "biz aslında Breton'uz" demek bölücülük olarak algılanmıyor. Diyene de "hayır sen aslında yoksun" ya da "hayır sen dağ Cermenisin" demiyorlar.

British diyerek kimi kastettiniz bilmiyorum ama tanidigim (ve hatta tanimadigim) hicbir iskocyali, irlandali ya da gallerli kendini british olarak tanimlamaz ve tanimlarsaniz alinir. Hatta spor aktivitelerinde fln ozellikle tum bu saydigim ulkeler insallah Ingiltere kaybeder diye bekler, hepsi bir olur kim ingiltere ile mac yapiyorsa onu destekler.

Turkler demekte bir sakinca gormuyorum, turkiye halklari gibi kasinti ifadeleri de komik ve gereksiz buluyorum. Kurt ya da laz falan da olsam tamamiyla ayni dusunurdum.
Kaftancioglu olusumundan da kurtlumasi gerekiyor ana muhalefetin. Bu kurtcuerle, kurt milliyetcileriyle bu is olmaz.

Sorun bu ulkede yasayan bu ulkenin nufusuna kayitli vatandasalrin genelinden Turk diye bahsetmekte degil, sorun bundan rahatsiz olunmasinda. Bu da tesaduf degil.

Aile.hekimine gidiyosun. Tam kan tahlili istiysoun. Yaptirtir. Hic yaptirmadim de, merak ediyorum de.

Aile hekimine gitmelisin

sonra yine aile hekimine mi gösteriyorum sonucu?

kardiyolojiye gitmiyim mi? devlet hastanesine giderim 5 dakka

Aile hekiminde çinko ve d vitamini değerine bakılmıyormuş. Her şeye bakılsın derseniz hastane öneririm.

Çarpıntı şikayetiyle gittim ben. EKG temiz çıkınca holter takalım dediler. Yirmi dört saat boyunca kalp atışlarınızı ölçen bir alet. Emin olmak için onu yapabilirsiniz. Ultrason çekilenler de oluyormuş.

Çinkoyu bilmem ama d vitaminine bakılıyor. Nefes nefese kalmak kondisyonsuzluktan da olabilir ama dr a gidin içiniz rahat etsin tabi.

Aile hekimliğinde D vitaminine bakılıyor, tam tahlil isterseniz çıkar hepsi.

Bir de; şikayet olmadan tahlil yapmıyorlar,
-halsizim
-kramp var
Vs sıraladıktan sonra iste

Aynen kandır doktoru +1
Çarpıntım var falan de kalp ultrasonu iste holter de taksınlar, halsizim de tüm kanser taramalarını yaptır biyopsi falan da alsınlar bikaç gün de hastane yatışı versinler mümkünse üniversite hastanesine başvur hem her türlü tetkik yapılır hem de profesöre muayene olursun. Nefessiz kalıyorum de akciğer kanseri için tomo çeksinler baksın işte bi baştan aşağı baksınlar baş demişken bi beyin mr'ı fena olmaz hadi kolay gelsin

Doğru cevap:esas olan zaten hastalık belirti vermeden hastalığı yakalamak hatta hasta olmayı önlemektir. Yani sağlam bir kişi AİLE HEKİMİNE kontrol için giderse kimse niye geldin demez. Yapılacak ileri tetkik varsa da üst basamağa yönlendirilir.

Kanıma vitaminlerime baktırmak istiyorum de, bir şikayetin de varsa söyle doktor baksın işte.

En büyük hileler daha en başta besicilikte yapılıyor. Kaçmak imkansıza yakın bu çağda. Köye göçüp baştan sona kendi yediğini üretmezsen her türlü şeye açıksın.

Şehirde hiç olmazsa bazı denetimlere tabi yerleri tercih edersen belki biraz lüks olur ama hiç değilse minimum zarar görürsün.

boş bir video olmuş. döneri yağa çekip bekletmek üç kağıt eyvallah da "ne yiyoruz" ile alakasını anlamayamadım. üstelik her şey baya göz önünde yapılıyor, yağa çekildiğini vatandaş da görüyor. onu da geçtim, üç beş defa döner yeseniz gramajını anlarsınız. tüm hepsini geçtim ucuz etin yahnisi sözü var. yani et gibi bir şeyde ne kadar düşürebilir ki fiyatı, çok ucuzsa bir şey var demek.

kedilerin yememesi de yemeğini henüz bitirmiş tok bir kedi en güzel eti de yemez.kediler bazı bizim sağlıklı bulduğumuz sebzeleri de yemez. bizim namussuza etin en güzel yerini veriyorum bazen yemiyor. kendi temiz suyu varken de gidip pis gider suyunu içiyor. o su daha mı temiz yani?

esas tehlike ilaçlı,hormonlu etler, gdolu yemlerle beslenenler olabilir. onu da biz nasıl bileceğiz sorunu var.

Bayat tavuğu çamaşır suyunda bekletip döner yapıyorlar

basarisiz diye rapor gelmesinin sebebi maili gonderdiginiz kisinin maili coktan acip okumus olmasidir, eger acip okumadiysa geri cekilebilir. maili atar atmaz geri cekmek disinda yapabilecek pek birsey yok gibi. en azindan bildigim kadariyla. yoksa ileti geri cekme calisiyor onda bir sikinti yok.

Karşı taraf ile aynı exchange sunucusuna bağlı değilseniz çekemezsiniz sanıyorum. Örneğin şirket mailinizden gmail'e attığınız bir postayı geri alamazsınız.

çalışıyor.

interview with the vampire +1

benim geçen ay başıma geldi. outlook açıktı ekranda. önce birinden bi mail geldi. maili gördüm ama okundu yapmadım ve üzerine tıklamadım. birden mail silindi. sonra mail atanı aradım, gerçekten geri çekmiş.

Şu an aklına gelen inşaat firmalarının büyük bir kısmı iflas etmiş durumda ayakta kalan bir iki tane firma var, eldeki malları da Araplara vs satmaya çalışıyorlar ki aslında o anlamda alıcı da buluyorlar. Bir de o binaların büyük bir kısmı dolar 3,5-4 lirayken alınan malzemelerle yapılan binalar, günlük kurdan satış yaptıklarında, özellikle yabancı müşterilere, çok da zarar etmiyorlar ama yeni bina vs de yapamıyorlar tabii.

Küçük mahalle arası müteahhitler zaten battı. İntihar edenler oldu. Bahsettiğiniz büyük müteahhitlere koymaz. Malını denize döken pazarcı gibi düşün. Dinamitler ama sana ucuza vermez. Yarın birgün piyasa normal seyrine kavuşacak. O güne kadar beklemedeler.

@angelus günlük kur ile alakası yok. 2 sene önceki fiyatlar ile tl bazında aynı fiyatlar. dolar bazında artış olmadı ki. araplar da salak değil herhalde piyasayı biliyorlar. 2 sene önceki dolar fiyatı ile almaz hiç bir yabancı.

bu iflas eden firmalar ne yaptı satamadıkları daireleri? bankalar aldı mı ellerinden? çok fazla yok banka sitelerinde satılık daire

Bankalar anlaşma yoluna gidiyor. Kredileri geri çağırsalar sektörün yüzde 90'ı batardı. Benim duyduğum bir örneğinde banka adama mühlet tanıyor. Satsın da paramızı alalım diye. Sanılanın aksine bankalar mala el koyma meraklısı değildir.

Satamadıkları daireleri bankalar alıyor genelde, iskanı varsa normal değerinden biraz düşüğe alıyorlar. İskan yoksa yarı yarıya düşüyo hemen hemen.

bu işi yıllardır yapan müteahhit zararına satış yapmaz ekmek istemiyor su istemiyor kalsın orada. zamanı gelince satılır. bu adamlar senin benim gibi 1 2 ay maaş alamayınca zora girecek adamlar değil. küçük girişimciler battı ya da parasını güç bela kurtarmak için maliyetine sattı evleri.

bi ara deprem zamanı İstanbulun bazı bölgelerinde evler neredeyse yarı yarıya düştü. ama şimdi aynı evleri dünya paraya satıyorlar ve insanlar da aldı. yani bugün satamaz belki ama zamanı gelince satar. piyasalar yavaş yavaş açılıyor gibi zaten.

O satılıkların bir çoğunu almak isteseniz de alamazsınız artık, çoğunda birden fazla ipotek var.

Müteahhitlerin borçları sadece bankaya değil ki!

Tek tek binalar üreten mahalli müteahhitler dediğimiz insanların sermayesi asla o binaları yapacak kadar değil, hafriyatı alacak ve demire betona ödeyecek kadar parası olsa yeter.

Çoğu zaman beton alacak para bile olmaz başlarken, hatta demir alacak parası olmayan ama müteahhitlik yapan binlerce insan vardı bildiğim.

Çünkü piyasa "temeli atalım bina yükselmeye başlasın, illa ki kabadan bir kaç tane satar kapora alırız" mantığı ile yürüyordu.

Demire çek, betona çek, sıvacıya, mobilyacıya, çelik kapıcıya, seramiğe vs say say bitmez. Hepsine çekler ileri tarihli kesilir ve verilir, nasılsa bina bitmeye yakın hepsi satılacak!

Satılmayınca patladı bütün çekler, bankaya gelene kadar kaç kişi icra sırasına girmiştir saysan bitmez.

Allah hepsine yardım etsin.

@john bloor aynen ben de bütün bunları bildiğim için soruyorum, müteahhitlerin çalışma şeklini biliyorum ve borçlarını ev satarak ödemeleri gerekmezmi onu anlamıyorum.

İşte öyle salakca bir sistem var ki adam ürettiği daireleri satıp borçlarını da ödeyemiyor maalesef.

Borçlarının karşılığı akdar daire üreten ama satamadığı için patlayan, patladığı için ipotekler konulan, daireler satılmaya başlandığında da ipotek olduğu için daireyi satamayan yığınla adam var.

Yazlığa geldim sabah, akşam olsun da denize gideyim diye bekliyorum.

Herkesi sağa sola gönderdim ben kaldım tek başıma. Sabah kendime kahvaltı, arkasına da güzel bir kahve ısmarladım kitaba daldım. Hava alev atıyor şimdi eve geldim yayılıyorum. Kafa dinlemece hali yani.

Kitabımı alıp müdavimi olduğum cafe ye gideceğim

Kurban kesilip 13'te geldi. 12'ye kadar uyudu herkes. Şimdi yatana kadar yemek yapılıp yenir sonra kapanış.

2013'ten beri her bayramda olduğu gibi: boşluk.

Bergamayı gezmeye geldim umarım sıkılmam çünkü pek turistik bir gezi değil

Kestik, biçtik, parçaladık. Her yan kan revan içinde. Her yer kokuyo.

Bombok. Ne sen sor ne ben anlatayım.

Guzellikten mesaj bekleyerek geciyor.

Disinda bombos.

Güzel ve hareketli. Şimdi yaylaya gidiyoruz.

Tatil gibi geçiyor. Biraz yürüdüm, bir dostumla görüştüm, seneye umarım başka bir şehirde belki de başka bir ülkede geçecek.

Yazlıktayım. Şimdi de bahçede içiyorum öyle.

Ciddi alıcıları sahibinden de bulursun. Letgo ölücü yuvası.

Kendi kitlesi olduğu için donanım haber diyorum, sahibinden de letgo da ölücü kaynıyor ve usül erkan bilmeyenler var. Pazarlık, kargo vs. konularında donanımhaber kitlesi daha bilinçli.

hem donanım, hem sahibinden hem de letgo kullanıyorum.

son dönemde letgo önde kesinlikle. koyup da satamadığım hiçbir şey olmadı.

Sahibinden.
Letgo kullanisli degil, kullanici dostu degil. Dolayisiyla ziyaretçi bollugu bakimindan sahibinden onde.

Letgo birkaç hususa dikkat ederseniz içlerinde en iyisi.
Mesela birinden bir mal alırken, telefon numarasını vermekten çekiniyorsa, geç cevaplıyorsa ve hakkında bir tane bile “buluşmaya gelmedi” gibi yorum varsa eliyorum. Bunları diğer uygulamalarda çek etmeniz zor.

al bakem vallah gardaş.

www.youtube.com

zindan adası ve nefesini tut izledim. başka yok mu kıyıda köşede kalmış

Holy Motors (ne izledim ben demiştim)
Zama (sanattan ölmek isteyenlere)
The Fountain

biyik fransiz filmi

üçünü de izlememiştim, teşekkürler, sanırım holy motors izleyeceğim şimdi

Sonu sürprizli filmler kategorisinden "Identity" de olabilir.

İzlemediyseniz "Memento" elbette.

Kayıp otoban

synecdoche new york

"mindfuck" film listelerini arayabilirsin.

holy motors'un bahsettiğiniz tarzla alakası yok öneren arkadaş anlamamış ne istediğinizi. primer var gerçi o da çok fazla karıştırıyor anlaması zor filmi, klasiklerden memento, mr nobody falan var eğer bu zamana kadar atladıysanız bakın. enter nowhere var pek sevmemiştim ama bahsettiğiniz tarza tam uyuyor.

Neon Demon. Limited release diye bunu izlemek için 1.5 saat yol gitmiştim ama bence değmişti.

Hani özünde derin bir şey değil o manada kafa karıştırıcı değil ama 10 saniyeye bir what the fuck diyip durmuştum.

@semaforo de medianoche david lynch görünce yazasım geldi ama genelde bilim kurgu filmleri yazmış haklısınız. zama tavsiyemi geri alıyorum izlemeyin :)

20 tl'ye kadar alır harcarım. 20 tl üstünü alıp sahibi gelir mi diye 15-20 dakika beklerim. gelmezse "nasıl olsa ben almasam başka biri alacak mantığıyla" alırım

Almam. Yüklü paraysa sahibine ya da polise teslim ederim.

ufak miktarları alır kağıt toplayanlara veririm. büyük miktarları da tutanak karsiligi polise.

dolara çevirip polise teslim ederim.

herturlu alirim, kimseye zirnik koklatmam.

çocukken 20 TL almıştım, çok mutlu olmuştum. ama şimdi almam. zaten kesin bir yerden youtuber çıkar. paraya ip bağlamıştır. bırakın yine çocuklar alsın.

almam. eğer etrafta güvenlik, polis vs. varsa ona götürürüm. gerisi onun karakterine kalır. o parayı ilkokul öğrencisi ya da son parası olan biri düşürmüş ve arıyor olabilir.

Para buldum mu alıyorum ve güvendiğim esnaf var fırıncı askıda ekmek yapıyorum. En iyi çözümü kendi adıma böyle buldum. Dilenciye de para vermem kim olursa olsun. Onun için de askıda ekmek yapıyorum. Kafam rahat bu konularda.

yolda görsem almam ama geçen şok marketin kapısının önünde buldum. gittim içeri verdim.

200 lük deste dışında almam.

gecenlerde 250tl bulmustum, yaninda da yakindaki michael kors magazasinin fisi vardi para ustu yaklasik 270-280tl olacak sekilde. magazadan alisveris yapanin ad/soyad bilgilerini alip internetten paranin sahibi olabilecek kisinin sirketini buldum. mail attim kendisine ama cevap vermedi. 10 gun sonra da parayi ihtiyaci olan birisine verdim

. Aldıktan sonra internette falan sahibini ararım. Şu civarlarda para buldum. Kaybeden varsa miktarını ve yerini yaklaşık olarak da olsa söylerse teslim ederim diye paylaşım yaparım. Biri çıkmazsa tutarım elimde.

miktari onemli degil almam.

küçük miktarsa alırım. o an durumum iyiyse birilerine veririm, kötüyse yemek yerim. sahibini aramakla uğraşmam.

büyük miktarsa da alırım. kamera kayıtlarından vs bulunur bi şekilde sahibini bulmaya çalışırım. yazıktır, ihtiyacı olan biridir filan, ihtiyacı olan zaten peşine düşer o paranın. çıkmıyorsa da yapacak bir şey yok, demek ki ihtiyacı yok diyip, bir kısmını ihtiyacı olan biriyle paylaşırım. durumum iyiyse sahibi çıkana kadar parayı tutarım.

miktar küçükse de büyükse de, eğer bir youtuber şakasına denk gelmişsem, ağzına sıçarım o youtuber'ın. bu şey şaka değil, insan her türlü durumda denk gelebilir paraya, açtır, borca batmıştır, normalde yapmayacağı şeye yapar. öyle şaka olmaz.

Geçen gayrettepe metrosuna inen yürüyen merdivenin en altında 10 lira duruyor, kimse almıyor. Acımadım , aldım. DEste bulursam da kartvizitimi bırakırım çevredeki büfeye ve giderim. 1-2 hafta içinde harcarım twittera biraz bakıp ilan var mı vs.

almam. fakir birisine denk gelsin o alsın işine yarar. yüklü görürsem de almam bana ne başkası uğraşsın.

gecen yerde 15 kron buldum dusunmeden aldim attim cebe.

aldım, alırım, alacağım. 25 kuruştan başlar milyor'a kadar gider.

tuttu zaten ama öldüremediler.

hatta jorah sayesinde öldürememişti dimi. tam hatırlamıyorum oraları
en başta casusluk yapmak yerine öldürülmesi gerekiyordu bence. yılanın başını küçükken ezmediler bak ne oldu :)

yok barristan selmy son anda yetişmişti çarşı gibi bir yerde o sayede öldürülmemişti. casusluk yapmaktan baya hızlı vazgeçiyor jorah.

jorah, varys'e bağlı çalışıyordu. robert öldürtmek istiyordu zaten ama özellikle ned karşı çıkıyordu buna koca krallık yalnız ve küçük bir kızdan mı korkucak diyerek. yine de öldürmeye çalıştı bi tüccar şarapla zehirleyecekti jorah son anda anlayıp engellemişti (1. sezon finalinde ateşlerin içinden yanmadan 3 ejderhayla çıkınca tamamen onun tarafına geçiyordu jorah), bir de zehirli akrep vardı onu da barristan selmy hallediyordu. selmy'nin essos'ta ilk çıkışı o sahneydi sanırım.

Jorah casusluk için gönderilmiyor. Westeros’tan Sürgün ediliyor. Sonra varys targaryen kızı hakkında casusluk yapması halinde af ile dönebilmesi için robert’ı ikna edeceğini ima ediyor. Jorah öyle casusluk yapıyor fakat sonradan gerçekten Dany’nin kraliçeliğine inanıyor ve kendisini ona adıyor.

Hadi jorah khal drogonun korkusuna öldüremedi ilk başta. O öldükten sonra ejderyaları dogurmasinin şokundan mi öldüremedi? Arada bir de yunkai suikastı mı vardı neydi? Bunlar yine çarşı pazar gezerken biri şarap tutusturmustu kadinin eline. O işi kim bozdu? Bu jorah ne zaman aşıq oldu da hemen vazgeçti?

Aldım cevabımı

tr de evi var baya pahalı bir muhitte rezidanzsta. durumu gayet iyi. sadece kendisini pasif görevler verildiği için ağlıyo beyfendi. her hafta en az bi kere gelip gidiyo tr ye devletle hukukla aralarında bir durum söz konusu değil. öyle olsa cnn de çalışamazdı hala. her hafta da programını yapıyo 5n 1k adında. kendisinin yakındığı bizim çevredeki gazeteciler arka plana itildi... terk derdi bu.

Eş durumundan orda sanırım.

tr.linkedin.com

bu kadın bu adamda ne buluyor anlamıyore :-/

Eşi baya iyi kariyerli teknoloji alanında, yanlış bilmiyorsam harvard mezunu. Şimdi san franciscodan teklif gelmiş ondan dolayı oraya taşındılar diye biliyorum.

tek bir bölümünü bile izlemedim ama takipçileri sözlük'te fena spoylır yedi gördüğüm kadarıyla.

"edit: ekleme ve düzeltme yapıldı.
edit 2.5: noktalama işaretleri düzeltildi,ekleme yapıldı. "

diye de edit yapmış spoilerın sahibi çünkü ortadaki tek problem imla :dd

Çöp gibi bitti. Bir dizi nasıl piç edili onu gösterdi d&d
Ayrıca bu sezonla birlikte breaking bad mi got mu daha iyi tartışmaları sona erdi.

açıkçası son sezona göre iyi bitti önceki sezonlara göre düşük seviye kaldı.

bran'in kral oluşu ve kralların yeni seçim düzeni OK.
sansa'ya ayrıcalık tanınmasına diğerlerinin kuzu kuzu bakması: saçma.
arya'nın batıya yelken açması, eh işte.
jon'un "o benim kraliçem" diye tekrar edip dururken birdenbire öldürüvermesi, saçma.
jon'u lekesizlerin esir alması: saçma.
lekesiz ve dothrakilerin sayıca bolluğu, tutarsız.
lekesizleri mutlu etmek için Jon'un kara kaleye sürgüne gönderilmesi, saçma.
duvarın yeniden aynı görkemiyle ortaya çıkışı, saçma.
jon'un yaban diyarlara yürümesi, neden? bi açıklasaydınız?

sonuç: diziyi piç eden bir sezona yakışır özensizlikte bir final.

@p133mmx güzel özetlemişsin, ben de görüşlerimi söyleyeyim

bran'in kral oluşu ve kralların yeni seçim düzeni OK.
ok evet ama izleyicilerin çoğu bundan hoşlanmadı. sebebi bence bran'ı oynayan aktörün iyi oynamaması. tek bildiği donuk donuk bakmaktı. daha iyi oynasaydı izleyici daha çok kabul ederdi bu sonu

sansa'ya ayrıcalık tanınmasına diğerlerinin kuzu kuzu bakması: saçma.
evet biraz öyle. izleyiciler mutlu olsun diye yapmışlar bence.

arya'nın batıya yelken açması, eh işte.
arya maceracı zaten. baratheon piçinin evlenme teklifini bu yüzden kabul etmedi zaten. normal.

jon'un "o benim kraliçem" diye tekrar edip dururken birdenbire öldürüvermesi, saçma.
işte en güzel yer bu. jon dany'i hala seviyor ve kraliçe olarak meşruiyetinden şüphesi yok. ama tüm westeros'ta savaşı sürdürmek isteyeceğini, hatta winterfell'e saldıracağını biliyor. kendinde sorumluluk hissetti ve istemeye istemeye öldürdü. zaten can alıcı nokta burası

jon'u lekesizlerin esir alması: saçma.
yoo, dany'i öldürdüğünü gören lekesizler bunu yakaladılar ve cezalandırmak üzere hapise attılar, jon nereye kaçabilir ki zaten

lekesiz ve dothrakilerin sayıca bolluğu, tutarsız.
winterfell savaşından beri söyleniyor bu. savaşta hepsi ölmedi demek ki. bu kadar çok olamaz diyemeyiz.

lekesizleri mutlu etmek için Jon'un kara kaleye sürgüne gönderilmesi, saçma.
lekesizler ve dothrakiler fazla oldugu için yeni bir savaşı göze alamadı lordlar. ölmesinden se kara kaleye gitmesini kabul ettiler. sonuçta hiç bilmediği bir yer değil.

duvarın yeniden aynı görkemiyle ortaya çıkışı, saçma.
aradan aylar geçmiştir belki :) hemen yola koyulmasını bekleyemeyiz

jon'un yaban diyarlara yürümesi, neden? bi açıklasaydınız?
bana göre kara kalenin bir işlevi kalmadığı için kendine yeni bir yurt yaratmak üzere kuzeye gidiyor. sonuçta akgezen tehlikesi kalmadı, yabaniler ile dost olundu. kara kalede durmasının anlamı yok.

Ben bu sezonda 4. bölüm hariç diğer bölümlerden tatmin oldum açıkçası. Millet sövüp saymış ama valla gideri vardı bence o kadar da kötü değil herkesin küfrettiği kadar. Final de güzeldi sezonu düşünürsek. Dizinin bitmesi üzdü beni şu an baya. Dile kolay 9 senedir izliyoruz. Spinoffları erkenden gelse de devam etsek izlemeye hdshsds

cevaplarından bazılarına bazı cevaplar vereyim... :)

"jon'u lekesizlerin esir alması: saçma.
yoo, dany'i öldürdüğünü gören lekesizler bunu yakaladılar ve cezalandırmak üzere hapise attılar, jon nereye kaçabilir ki zaten"

jon o sırada yalnızdı. ceset de uçtu gitti. kraliçemi ben öldürdüm demediyse -ki yapmıştır, beklenir- bilemezler... ama jon'un son bölümlerdeki alık karakteri dikkate alındığında sorun yok. buna da OK diyorum.

"lekesizleri mutlu etmek için Jon'un kara kaleye sürgüne gönderilmesi, saçma.
lekesizler ve dothrakiler fazla oldugu için yeni bir savaşı göze alamadı lordlar. ölmesinden se kara kaleye gitmesini kabul ettiler. sonuçta hiç bilmediği bir yer değil."

lekesizler ve dothrakiler başka bir kıtanın askerleri ve zaten çekip gittiler. onlar gittikten sonra kral bran, jon seni affettim tamam sorun yok diyebilirdi. zombiler bile tarih olmuşken jon'un kara kaleye gönderilmesi gerçekten anlamsız. ayrıca gizemli hikayesini öğrenmemiz için yıllardır bekletildiğimiz, ölümden dirilmiş vs. böyle bir karaktere böyle bir son bir izleyici olarak benim için saçmalık derecesinde bir hayalkırıklığı.

Evet. daha sonra af ciksa da yapilandirip yine oduyorsun zaten. Satarken de karsina cikiyor.

Ultra luks bir evin yoksa cok bi meblag degil zaten.

evet. ödüyorum.

Ödüyorum. Bodrum kat 2+1 senelik 104 lira geliyor.

Aksatmadan, son gune birakmadan, duzenli oduyorum.

var evet.
maaşım kalmıyor açıkçası ilk günden ve en az 3-4 ay daha böyle gidecek gibi görünüyor.
hayır kredi olayına girmedim kişisel ihtiyaçlar için. (henüz)

var ama çok değil. 2 -3 aya toparlayacak seviyedeyim.
kişisel ihtiyacım için hiç kredi kullanmadım.

Var. Bayağı kat kat hem de.

Hep vardı kk. Yok diyen milletin halinden bi haber.

otomatik fatura ödemelerini ve taksitli alışverişleri kk ile yapıyorum. günlük alışveriş, yeme içme vs için kullandığım çok çok nadirdir.

karttan harca, maaşı karta yatır, tekrar harca ... bunun sonu yok. bu durumda olsaydım harcamaları minimuma indirir, dışarıdan su bile almaz borcu bitirir ve nakite dönerdim.

Kredi kart limitim 1700 lira. Ya pesin alirim ya da almam. Paramin yetmiyecegi islere girmem.

maaş*1,5 kk borcu var. hep asgarisi ödendiği için azalmıyor bir türlü. ayrı olarak kredilerim de var. iş hayatı beni bozdu. öğrenciyken daha zengindim.

kullanmıyorum. para varsa nakit alırım yoksa olana kadar beklerim.

birikmiş borcum yok.
sene başına kadar vardı, aldığım prim ile kapattım tamamını.

Mecburiyetten 3 aydır kredi kartım var, Gelirimin yarısı kadar bile limiti yok kredi kartını ticari işlemlerimde kullanıyorum özellikle online hizmet ödemelerinde (google ads, vb) İnternet için gerekmese hiç kullanmazdım. Borç olayına gelince nakit ödemem gereken parayı kk ile ödediğim için borcu bir köşede tutuyorum hesap kesim tarihini bekliyorum eğer bu borç sayılıyorsa bir tek bu var borç olarak.

Hiçbir zaman maaşımdan çok borcum olmadı ama şu ara evlilik masrafları başlayacak, muhtemelen taksit vs. derken maaş x 2 falan olur. Ufak ufak öderim.

Kredi hiç çekmedim, şu oranlarla çeken varsa da Allah kolaylık versin.

Kart limitim 1000 TL. Gelirime göre az yani. Taksit olayına da hiç girmem. Alacağım şeyleri peşin alırım. Alamıyorsam da almam. Neden var o zaman? Hakikaten neden kredi kartım var acaba? Kapattırayım ben bunu ya.

Gelirimizin 1/3'unu geçmeyecek şekilde aktif kullanıyoruz, borç devir etmiyor, her ay kart sıfırlanıyor. Taksitli bir şey almıyoruz uzun zamandır. Ancak kasko MTV falan odeyince direkt 2-3 taksit yapıyorlar sadece o var. Pahalı bir şey alacaksam (TV gibi mesela) para biriktirip kartla peşin alıyorum, puan kazanıyorum.

9-10k arasinda geliyor ortalama hiç borç kalmıyor her ay sıfırlıyorum. Benzin zaten 1,5-2k tutuyor. Market 2-3k gezme tozma 2k ortalama böyle. Kredi kartından kullanma sebebim Yapikredi crystal her boka indirim oluyor. Restaurant direkt yüzde 5 anlaşmalıysa yüzde 20 her ay da Elektroni̇k gözlük vs bir seye yüzde 10 indirim hediye ediyorlar. Yurt dışında da 300 lirayı geçince tek seferde 15 lira hediye ediyor.

Kullanıyorum ama hiç yok her zaman tam şekilde ödediğim için borcum kalmıyor.

borcum yok, her ekstre tutarını son ödeme tarihinde ödüyorum.

sorunuzun cevabı şurda saklı:
son dönemde bilgisayar ekranına çok bakıyorum, bir de o gece uykusuz kaldıysam ertesi gün göz altlarım şiş, mor ve kırışık oluyor.
bunları azaltın. uykuyu ve su içmeyi çoğaltın. zira kremler sadece göz altını nemlendirerek kırışmasını belki geciktirecek şekilde yapılıyor.

kısa süreli çözüm için de buz veya kullanılmış poşet çay torbaları işe yarayabilir.

evet en iyi dizi. toplamadığı ödülde yok zaten. reytingleri de uçuyor.

etrafında bir çok spin off çıkacak olan bir dizi film muazzamdır. bir diğeri için (bkz: lord of the rings)

popülerlik, media coverage vs anlamında lost'la birlikte en büyük iki diziden biri. ama lost gibi bunun da son sezonlar vasat, ilk sezonları çok iyiydi.

Son sezonlar vasat +1. Derinlik mi kaldı dizide? Bu kadar zengin karakterli bir yapım, 2 kişiye indirgendi. 3 bile değil. Diğerleri de saçma sapan figüranlar oldu.

son 2 sezonda kurguda biraz baştan savmalık var, bence eksi puan. ama savaş sahneleri, çekimler, cgi gibi konularda diziler için devrim yapmıştır diyebiliriz.

popülariteyi iyi'lik kıstasları dışında bırakıyorum.

karakter işlenişi, oyunculuğu, az bütçeyle çok ve büyük işler yapmasıyla breaking bad'i hala game of thrones'un üzerine koyarım. onun üzerinde de the wire var.

benim için de en iyi dizi. Sezonlar sinema emeğinde çekiliyor. Görsel zevki müthiş.

bence de lost ile birlikte en iyi dizi olabilir.
finallerinin kaderi bence aynı. taze yazdığım şu spoiler'sız entry'de bahsettim eksisozluk.com

popülariteyi özellikle yazdım çünkü diğer kriterlere girince subjektif oluyor.

bence ikinci bölüm iyiydi, insanlar winterfellde toplandılar ve saldırıyı bekliyorlar, belki ölecekler, o bekleyiş çok iyi yansıtıldı. arya bakire ölmek istemiyor, brianne ölmeden şovalye yapılıyor, samwell jon'a, jon daenrys'e gerçeği anlatıyor ölmeden önce.
bekleyiş gerginlik yaratıyor, gece uyumuyorlar. ve en sonda düşman geliyor. ben orada uyumadan düşman bekliyor gibi hissettim kendimi. aksiyon isteyenler zaten 3. bölümde görecek bolca aksiyon

Lost açık ara daha iyiydi +1

Lost daha iyi +1

Lost'tan sonra en iyi dizi diyebilirim. GoT'un bazı hikayeleri ele alması çok mantıksızlaştı kitabı geçince.

En büyük örneği:

!!7. sezon spoiler!!

sırf Cersei'yi ikna etmek için en önemli karakterlerden birkaçı duvarın ötesine wight yakalamaya gitti. bu saçma girişim yüzünden white walker'lar artık bir ejderha sahibi ve bu ejderha sayesinde duvarı yıkıp güneye iniyorlar. Sonuç: Cersei orduları göndermiyor. O zaman neden yapıldı bu mal hareket? Çünkü WW'lara duvarı yıkabilecek bir güç verebilmek için.

Diğer bir örnek: yukarıdaki hikayede kahramanlarımız bir adet White Walker ve birkaç Wight ile karşılaşıyor. Jon Snow White Walker'ı öldürünce bütün Wight'lar da direkt ölüyor (zaten ölüler ya neyse). Bir tanesi hariç. Neden? Çünkü kahramanlarımızın bir tane dirilmiş Wight'a ihtiyacı var :)))

Lost tüm dizilerin Tanrısıdır, ondan iyisi gelmedi gelmez de.

Breaking Bad ise kulu ve elçisidir, 100 sene sonra klasiklerden sayılacak bir insanlık eserdir. Klasik bir romandır adeta, görsel efektler olmadan da bir dizide nirvanaya ulaşılabileceğini göstermiştir.

Game of Thrones ise en iyi sezonlarında dahi bu ikisinin arkasında geliyordu, sezonlar ilerledikçe iyice bozup popüler kültüre, seyircinin isteğine göre hareket etmeye başladılar. Bu haliyle bile şu anki en iyi dizi ama gelmiş geçmiş değil.

Oz, Sopronos, The Wire gibi diziler de çok iyi ama sırf eski diye en iyi romantizmi yapılmasını gereksiz buluyorum. Bu saydığım diziler üstteki üç büyük diziden daha iyi değil bana göre hatta aralarında büyük farklar ama yine de onlara yakın seviyelerde, şampiyonlar ilginde oldukları bir gerçek..

en iyi dizi kesinlikle diyemem, güzel ancak en iyi olabilmesi için daha çok ekmek yemeli, benim gözümde en güzel dizi diye bir olay henüz yok(baştan sona tam şekilde kurgulu ve tamam bu olmuş diyebileceğim) ancak lost ilk 3 sezon en klası olabilir

Vasat bi dizi.

dünyanın en iyi şarkısı a, dünyanın en iyi kitabı b, dünyanın en iyi ninnisi c, dünyanın en iyi filmi x'dir demek ne kadar mantıklıysa dünyanın en iyi dizisi de got'tur demek got hayranlığıdır.

velhasıl-ı kelam bence değil

subjektif bakılırsa çok farklı şeyler söylenebilir ama objektif olarak bakarsak game of thrones, friends ve breaking bad'in yarattığı etkiyi yaratmış başka dizi yok. zaten imdb oylama sayısı olarak bakarsak açık ara ilk 2 got ve breaking bad. friends'de de biraz eski olmasının dezavantajı var ama ona rağmen komedinin 1 numarası, genelde de 5. oy sayısı sıralamasında. ve yüksek oy sayılarına rağmen puanları da en yüksek dizilerden bu 3'ü, mesela walking dead, lost gibi çok oylanmış ama puanı en iyiler seviyesinde olmayan diziler de var. ha bu 3'ü arasından bakarsan ben pek de breaking bad hayranı değilim got'u dramada ve friends'i de komedide tartışmasız 1.'liğe koyarım dünyada yarattığı etki açısından ama breaking bad'i 1'e koyana da çok laf söyleyemem.

bir de sherlock var ama o biraz mini dizi şeklinde olduğu için bunlarla kıyaslamak pek mantıklı değil bence.

En iyi dizi diyenlere gülüp geçiyorum.

son iki sezon hariç Lost'dan sonra en iyi, Lost başka idi, o sayfalarca teori günleri unutulmaz.

game of thrones, herhangi bir sezonu, bolumu ozelinde yahut tum haliyle, hicbir zaman izledigim en iyi dizi olmamistir benim icin.

sahsi listemde ilk uce dahi girmiyor. mesela bir oz, bir seinfeld, bir breaking bad, bir curb, uk coupling, friends gozumde game of thrones'dan daha yuksektedir. kitabini dizisinden daha basarili bulurum hemen her uyarlama gibi. ama kitabi da okudugum en iyi uc fantastik seri arasina girmez.

bu gozler house dizisi hakkinda kitap yazip da arka kapagina da "dunyanin gelmis gecmis en iyi dizisi" yazan beyaz yakalilar gordu. game of thrones iyi dizi. mesela bir westworld'den on kat iyi...

2. Paragraf. Evet.

baskanlik icin imamoglu, meclis icin akp'ye veren pek olmamistir. ama genelde binali'ye verenler mecliste akp'ye verirken. imamoglu'na verenler mecliste hdp, iyi parti, dsp, vs diger ufak partilere vermislerdir. hdp ve iyi partinin mecliste aldiklari oranlara bakinca boyle oldugu anlasiliyor.

baskanlik: eksiup.com
meclis: eksiup.com

bu meclis dağılımıyla herhangi bir kararı geçirme şansı var mı? hdp iyi partiyi birleştirince sanki akp'yi geçiyor.

Şimdi baktım hiç güven vermedi. Zaten aman aman bir özelliği de yok. Hiç bulaşmayın bence.

bir süre kullandım whatsapp kullanıcıları banlamaya başlayınca normaline geri döndüm

Onermem. Gerci kimse sizin ozelinizle ilgilenmez kime ne ama guvenlik onemli.

Mahkemede biraz uğraşıp söke söke alırsın çok küçük bir firma değilse. Öbür türlü hakkın neyse verecekler. Bir de genelde bunu düşünen şirketler genelde her beş yılda bir çıkış-giriş yaparlar sus payı vererek.

daha geçen ay eşimin işyerinden birini çıkardılar, söke söke aldı. hiç uğraşmadı, doğrudan avukat aracılığıyla muhatap oldu. mahkemeye gitmeden ödediler.

Türkiye netflixte yok.

aynen varsa bende isterim valla bi iki şey için ihtiyacım varda.

normal. 1.5 aya kadar hafif sızlama olabilir. şiddetlenirse hekime gidebilirsin tekrar.

Herkes 1.5 ay sonra geçer diyor lakin benim ki geçmemişti tekrar dolgu yaptırdığım dişçiye gittim operasyon sırasında sinirlerin açılmış olabileceğini söyledi dolguyu söktü tekrar dolgu yaptı şimdi yeni dolguyla aradan 2 ay geçti ara ara sıcak ve soğukta hala ağrıyor. Dişçi seçiminin ne kadar önemli olduğunu bu olayla fark ettim. geçmiş olsun umarım geçer..

Android Cihaz Yöneticisi var, gear sport saatim var eğer bağlantı koparsa titriyor.

Maddi kaybı ve biraz üzüntüsü dışında felaket olan bir şey yok benim için, veri kaybı en fazla o gün çektiğim fotoğraflar seviyesinde kalır. whatsapp konuşmalarında biraz kayıp olur bir de sanırım. Geri kalan her şey yedekleniyor zaten. Akıllı telefon kullanıp veri kaybeden insan varsa hala komik kalır yani.

Bağımlı oluyorsun, elinden düşmüyor.

Cebime koyuyorum.
Bir yerden kalkarken, bir yerden ayrilirken elimle kicimin kenarini yokluyorum arka cepte telefon duruyor mu diye.

-rehberim google hesabimda
-notlarim google keep'te
-cektigim fotograflar otomatik google photos'a upload oluyor.

O kadar da felaket değil.

İnsan evlatları için kilit ekranında "kaybolup bulunması durumunda şu şu nolu telefonu arayınız" diye kayan bir yazı var. Bir de google cihazımı bul uygulamam var.

Telefonun içindeki fotoğraflar veya dosyalar mahrem falan değil, herkese gösterebileceğim fotoğraflar, ayda bir yedekliyorum.

olmadı mart sonunda belli olacak. geriye dönük yatıracaklar.

Ben ocak'ta iş değiştirdim. O yüzden zam yok bana :(

Şimdiki şirketim minimum %20 yapacakmış diğer çalışanlara.
Eski şirketimde henüz belli olmadı. Genelde Mart'ta açıklayıp farkını ödüyorlar.
Bir arkadaşımın şirketi de %30 yapacakmış.

%20

su an belirsiz, nisan maasiyla ogrenicez nisan sonunda. gecen yil guzel bi zam yapilmisti ama geriye donuk farki vermemislerdi. bu sefer umarim verirler onu da.

rapor bitimi sonrasındaki ayın 2. haftasında yatar genelde o para ancak sgk uzun bir süredir iş göremezlik ödemelerini geç yatırıyor, seninki de gecikebilir.

ama ben daha edevlette göremiyorum bile. benden iki hafta önce raporu biten iş arkadaşım edevlette görebiliyor raporunu. o sayfadan banka hesabını tanımladı bekliyor şimdi. benimkisinde hiç hareket yok.

170 i ara kayit birak

aradım, sistemde görüyorlar raporumu ama edevlete işlenmemiş. daha yeni oldugunu söyledi

net tarih vermedi. şubat sonuna kadar bile sürebilir dedi.

o süreç(sisteme düşmesi ve ödeme almak) en az 1 ay sürüyor.

İstirahat raporlarına ait ödemeler genelde ilgili ayın primi yattıktan sonra yapılıyor. Ocak ayında raporluysanız primler şubatta yattığı için mart ayında ödeme alırsınız. Primler yattıktan sonra ilgili sgk ya e-posta gönderin ya da arayın. İşlemler hızlanır.

3 boşluk, 1 çekilmesi gerekip çektirilmeyen diş, 3-4 kanal ve bilumum sayıda dolgu.

3-4 dolgu var çocukluktan kalma.

3-4 dolgu çocukluktan kalma benim de. Başka da sorunum yok.

Okulunu okudum artık iyi davranıyorum. Swh

7-8 dolgu çocukluktan kalma.
1 yan döndüğü için çektirilmek zorunda kalan 20lik.
1 yarım yamalak çıkıp çürümüş ve çektirilmesi gereken 20lik.

0 çürük, 0 dolgu, 0 kaplama, 0 implant.

Küçüklüğümden beri diş sağlığım iyidir. Hem iyi bakıyorum hem de genetik herhalde.

2 dolgum var. Bir tane de implant yaptırıcam çünkü hain dişim eksik. Süt dişinin altında kalıcı diş yoktu süt dişi ömrünü tamamlayınca boşluk kaldı :(

Hiçbiri yok, nazar değmesin. Küçüklüğümden beri istisnasız her gün 3 kere fırçalarım.

Hiçbiri yok. O kadar iyi bakmıyorum ama genetik açıdan avantajım var neyse ki.

10 dolgu, bir kanal tedavisi-kendisinin son şansı bir dahaki sefere implant olmak zorunda ve üst lateral dişim, 3 dişim temelli çekildi. her gün düzenli fıraçalıyorum, 6 ayda bir dişçiye gidiyorum temizletiyorum. görünüşleri muntazam ama sağlıklsızlar. genetik olarak sorunlu yani.

Çok dikkat ederim ama genetik olarak kötü:(

1 tane kkt ve onun üstünde dolgum var. 3-4 tane çürüğüm var ama siklemiyorum. diş hekimliği son sınıf öğrencisiyim.

suicide team iş başında. Geçmiş olsun. Arkadaşımın 1 ayda kaynamamıştı ama günlük hayatını çok etkilemiyordu hatırladığım kadarıyla. 6-7. hafta civarı iyileştim diyordu.

Geçmiş olsun. Doktorun dediklerini harfiyen uygula.

Topuğa basmaya çalış eğer mecbursan

Üstüne basma kesinlikle varsa değnek kullan

Gano excel mi? Sorunuzun cevabı evet.

gano excel ise ileri derece salaklar.

gano excel ne yukarısa bu ifade geçmiyor?

@dafuq başka neye bu emeği verirse kazanır mesela?
sermaye vs gerekmez mi?

bu network pazarlamada çene ve çevre varsa başka şeyle elde edilemeyecek gelirlere ulaşabiliyor. ulaşamayabilir de.

ama gerizekalı demek iddalı değil mi? kaybedecek birşey yok instagram dan vs paylaşıyor

biz facebook instagram üzerinden çanta satıyoruz benzer dili döküyoruz ama
hem sermaye var hem ürün lojistiğinde yardımcı olanlar var. Bu da çok kolay birşey değil

dediğim gibi çok kazandırmayabilir hiçbir işin garantisi yok ama en azından bir uğraş.

ama merak ettim mesela alternatif neye emek harcarsa kazanır

@seyyar satıcı

network marketing ile uğraşanların motivasyonunu merak ediyorum, sisteme sonradan dahil olanların utuldugunu ve gerizekalı olabileceklerini düşünüyorum

hatta bu işlere bulaşanlar ya gerizekalıdır ya da eşini dostumu gerizekalı yerine koyan sahtekârlardır

bu kadar gayreti yukarıda bahsettiğim kendi dükkanlarına verebilirlerdi. hiç görmedim kendi sektörü ile ilgili bir toplantıya katıldığını veya kendi ürününü satmak için uğraştığını. ama bu adamlardan gazi alınca uğraşıp didiniyor.

kaybedecek bir şeyi yok demişsiniz ama çok yanlış. zamanını ve emeğini kaybediyor, kandırdıgı arkadaşının güvenini kaybediyor, sürekli böyle paylaşımlar yaparak imajını zedeliyor.
kaybedecek bir şeyim yok diyip insanları kandırmak normal mi?

siz network marketing hakkında olumlu mu düşünüyorsunuz ?

çiftlikbank hakkında nasıl düşünüyordunuz ?

Muhtemelen Herbalife.

Urunleri bilemem. Ama sistem umutsuzlara umut satmaya dayali. Cok yazık.

Valla gerizekalı mı bilmem de ayrı bir motivasyon gerektiriyor. Bizim şirketin CFO'su Amway satıyor ahaha. Benim yıllık maaşımı birkaç ayda kazanan bir adam bu.

@dafuq

ben bu işi yapmam yapamam o kabiliyet yok
çiftlikbank ve benzeri oluşumlar var titan gibi ortada ürün yok üye ekledikçe para kazanıyorsun bunlar senin dediğine uyuyor

ama network pazarlama viral pazarlama gerilla pazarlama ve normal satış yöntemleri gibi bir yöntem

burada iki olumlu örnek gördüm

kyani diye bir sağlık ürünü var ben kullanmam ama sağlık ürünlerini çok araştıran bir arakadaşım bu ürünü çok övüyor. Şimdi satılan ürün kötü birşey değil sağlığa faydası var bunun satılması alttaki ütmek olmuyor. sadece çevre istiyor. mesela birini görmüştüm adam da tip var çapkın bir tip kız arkadaş çevresi çok hiçbirşey yapmadan bu çevreye bu ürünü satarak iyi kazanıyor.

bir başka ürün de mutfak saklama kapları evde ihtiyaç karşılayan bir ürün. Bunu ev hanımlarını toplayıp onları organize ederek çevresindekilere satarak ciddi gelir elde edeni gördüm. burada da kadında çevre yok satacak ama çevresi olan kadınalrı organzie kabiliyeti var. dükkanda satmak pazarda satmak nette satmak yerine herkesi kend isatış temsilcisi gibi kullanıyorç

belki kendi işlerine yoğunlaşsalardı daha iyi olurdu ama ne sattıkalrını bilmiyorum dükkan kirası sigorta maliyeti ürün stoklama maliyeti kargo gibi şeyleri karşılaması gerekir. Bunlar yoksa batar. network pazarlamada bu risk yok.

yine belirteyim çene ve çevre varsa bu iş iyi kazandırır. Bİr öğretmen arkadaşım var mesela bu işe girse deli kazanır. onda bu kabiliyet var

network marketin olaylarında ilk giren %1 zekidir, temiz para kazanır.

sonraki %5, idare edecek kadar kazanır

gerisi ameleliğini yapar. bu rakamlar fazla değişmez. o kadar saat düzgün bir işte çalışıp ilerlesen her türlü daha fazla kazanırsın. ama işin gücün olmayıp yandan yandan satıyorsan, akmasa da damlar.

@seyyar satıcı: ya yanlış biliyorsun ya farklı şeyden bahsediyoruz, ya da özellikle marka ismi yazdıgına göre sen kendi ürününü pazarlıyorsun.

yazdıgın markayı bilmiyorum. hiç bir markayı kullanmadım, kötü diyemem, belki de çok iyidir.

ürün olması titan olmadığı anlamına gelmiyor. sonuçta girişte para var, referansta komisyon var. sadece başları belaya girmesin diye işi kitabına uydurmuşlar. sonuçta ponzi.

ayrıca ürün iyi olsa böyle yerlere düşmezdi. buna inanan enayidir.

"madem çevrem var, ikna kabiliyetim de yüksek, neden bunları dolandırmayayım ki" diyen adam da sahtekardır.

network pazarlama bir pazarlama yönetemi sadece suistimale açık çiftlikbank benzeri türevleri çok benim dediğim direk bir ürünü satıp ondan komisyon almak. benim kalemim var satarsan yüzde 10 sana veririm. ekip kurarsan onların sattıgından yüzde 1 sana veririm. ben hiç birşey kaybetmiyorum ürün satılıyor karın bir ksımını veriyorum demektir

ponzi şemasına dahil olan her sistem çukurdur

Her ne kadar network marketing tek başına direkt "Ponzi" demek olmasa da icra edenler için ticari açıdan çok bir anlamı yok ama bu biraz gerizekalılık değil de umut pazarlamakla alakalı. Olayımız ne? Bir şirketin ürünlerini belli bir komisyon aracılığıyla eşimize dostumuza satacağız
1 - Ne kadar çevremiz var ki ne kadar mal satılacak? Eş, dost, akrabadan oluşan bir topluluk ne kadar büyük bir talep hacmi yaratabilir ki bu asıl gelir kaynağımız olsun?

2 - Biraz da birincinin etkisiyle işin içine referans hususu giriyor ve "Sen de senin gibi satışçılar bul, onlar kendi networküne satış yaparken sen tedarikçi pozisyonuna geç ve onlardan da komisyon al" boyutu ekleniyor. Tabi burada şu da var; satılan malın üzerinde nasıl bir marj söz konusu ve bu network ne kadar derin ve karlı olabilir? Kar marjının yüksek olması, ürünün pahalı olması demek ki insanlar neden satın alsın...

Benim çevremde gördüğüm gerçek network marketing firmalarının pazarlamacı sirkülasyonu yüksek; yani insanlar bir umut bu işe giriyorlar, kendi çevrelerine hatır gönül satış yapıyorlar, onlar içinden de birilerini kendilerine bağlıyorlar ama sonra bunun bir sonu olmadığını farkediyorlar ancak zincirin diğer tarafı şirkete kazandırmaya devam ediyor. Diğer taraftan ortada gerçek bir ürün olmadığı ya da alakasız bir ürüne sırf bir sisteme yeni üyeler kazandırmak ve onlardan komisyon kazanmak için dahil olmak için fahiş tutar ödenmesi zaten direkt ponzi; onun network marketingle falan alakası yok.

Turkcesi; buranin tapusu kaydi kuydu yok bilaaaader. Zamaninda biz buraya coktuk. Hazine malini ic ettik. Malum yerel secimler yaklasiyor af da konusuluyor. Sen bana pesinden atesle buranin ederini. Af cikinca zaten kralsin.
Bence goze alinacak bir risk degil yine de siz bilirsiniz.
Bahsetiginiz yer apartman dairesi ise tapu islerinde bi sikinti cikmis ondan af bekliyor olabilirler. Adamin da parayi ihtiyaci vardir kelepirden elden cikarmak istemistir. Biraz daha detaya daha detayli otebilirim baskan.

hazine malını iç etmek değil de, iskansız ve ruhsatı düşmüş dairedir. işte apartmanda dubleks için ekstra kat çıkıyorlar, bodrumdaki sığınak daire oluyor ve projesine aykırı bir şeyler yapıyorlar. sonrasında bu usülsüzlükler yüzünden apartmana iskan alamayınca ruhsat da düşmüş oluyor. bunların kat mülkiyeti yok, arsa payı üzerine tapuları oluyor. böyle bir dairedir muhtemelen. eğer bina eskiyse yatırım aracı olabilir. iki gün sonra kentsel dönüşüme gider ve alan da ordan para kazanır.

ya da çok acil paraya ihtiyaçları var, o yüzden yukarda anlattığım şekilde arsa tapusu olan evi satıyorlar. siz üzerine belediyeye 10-15bin verip affa sokacaksınız daireyi.

az detay varsa kesin bi bokluk vardir.

Memlekette 2000'den önce yapılan yapıların neredeyse tamamı iskansız, arsa tapulu.

2000'lerden sonra yapılanlarda da ya müteahhitin sgk borçları yüzünden ya da proje dışı bir imalat yapılması yüzünden ya da tamamen boşvermişlik yüzünden zamanında alınamayan iskanlar ve süresi biten ruhsatlar var.

Bunlar da genelde kat irtifaklı ama iskansız binalar.

Bakılıp incelenebilir, avantajlı olabilir.

Bir not; İmar Barışı'nın hazine arazisine yapılan yapılarla alakası yok, bu af/barış kendi arsasında ruhsatsız/kaçak yapılan ya da zamanında ruhsat alınıp tamamlanamayan ya da ruhsat dışı imalat yapılan yapıları kapsıyor.

tecrübem var.
fabrika izmir'den manisa'ya taşındı gitmek isteyen gitti, kabul etmeyene tazminatı ödendi. not: izmir manisa arası 30-40 dakika.

aynı şehir içinde farklı bir belediyenin sınırlarına geçtiğinizde tazminat alıp çıkma hakkınız mevcut. yine de İK ya da avukat ile görüşmekte fayda var.

tiss.gtb.gov.tr

buradan şikayet edebilirsiniz.

param olsa 1 dk durmam yaptırırım.

Sağlam dişleri kestirmek bence acayip saçma. Diş denilen zımbırtı öyle lanet bir sey ki o acı çekilmez.

Güzellik vs. De bir yere kadar.

20 yaşında birinin sağlam dişlerini yaptırması evet çok saçma. Ama yaş 35i geçince dişler kötüleşmeye başlıyor.Genetik faktörler de var tabi. Görsele dayalı iş yaptıkları için yaptırmalarını yadırgamıyorum ben. Param olsa ben de yaptırcam.

yok ya gavurlarin ozellikle amerikalilarin cogunlugu zaten kucuklukte tel tedavisi oluyor yani kucukten duzgun disli geliyorlar, hatta sohretin tpeesindeyken bile tel taktiriyorlar ki ileride sikinti cekmesinler, boyle bir suru foto gordum ben... turklerde de genc beyaz turk ise tel tedavili olma orani yuksek, fakat turkucu topcu popcu falan yapma disli, bir de hangi menseiden olursa olsun, daha yasli nesiller yapma disli, cunku buralara sonradan gelmis.

www.google.com.tr

disleri guzellestirmek icin illa kestirip yapay yaptirmaya gerek yok. artik tel olmadan seffaf kaliplarla bozuk disler duzeltilebiliniyor. disardan anlasilmiyor bile. ayrica duzenli araliklarla(yilda 1 yada 2 kere maks) dislerini beyazlatiyorlarsa da bembeyaz disleri olur.

www.cumhuriyet.com.tr

şu olaydan sonra üzerine para verseler yaptırmam öyle bir şey:)

şimdi öncelikle türkiyedeki çoğu ünlü galip gürel'e yaptırır. evet çoğu dişini zaten çoğunun ortodontik tedavi görmesi sebebiyle ince laminalarla (yaprak kaplama) yapılır ve o hollywood smile dediğimiz şey oluşur.
şimdi gelelim spot bilgilere:
1- zirkonya estetik bir materyal değildir. zirkonya dediğimiz şey opaktır ve eğer translusent zirkonya kullanılmazsa(ki çoğu ulaşabildiğiniz yer kullanmıyor) piyano tuşu gibi dişleriniz olur.
2-ön dişlerde kaplama değil de estetik sorunlar ön plandaysa genellikle lamina tercih edilir.
3-ben her zaman en doğal en estetiktir düşüncesine sahibim. yaptırmadım, yaptırmayı düşünmüyorum kısa vadede.
4-trigeminal nevraljiyi diş tedavisine bağlayan arkadaşın ise bilgisizliğine veriyorum. trigeminal nevralji nörolojik bir hastalıktır. kendini genelde diş ağrısı şeklinde gösterdiği için maalesef piyasadaki diş hekimleri tarafından ayrımı yapılarak tanı koyulamaz.
5-şeffaf plaklarla dişlerin düzeltilmesi 1-3 yıl arası alan bir süreçtir. dışarıdan anlaşılır çünkü günde 20 saat takmanız gerekecek.

trigeminal nevraljiyle ilgili yazacaktım ama @neverlose da bahsetmiş. diş operasyonlarıyla tetiklenme gibi bi durumu olabilse de tamamen sinirsel bir hastalık ve dişlerinin çekilmesine hiç gerek yoktu haberdeki kişinin. hatta tedavisi de var hastalığın semptomatik şekilde.

Diş her şekilde çürür; kaplama kanal dolgu vs, implant değilse her şey mümkün.

4'lu koprunun icinde saglam bir dis vardi, kaplama takildiktan 5 sene sonra curudu, iltihap yapti. disci kaplamayi arkadan deldi, kanal tedavisini yapti ve kapatti. riskli bir islem cunku kaplama catlarsa cop oluyor, tekrar kaplama yapilmasi gerekiyor. ama eleman catlatmadan halletti. ustune 5 sene daha gecti sikinti yok.

Epub neden pdf den daha zevkli sizin icin?

Sanirim epub u e-kitap okuyucu üzerinden acabildiginiz icin böyle bir sey yazmissiniz. Eger durum böyleyse pdf destekleyen e-kitap okuyucuda sorununuzu cözecektir. Tek dezavantaji yazi boyunutunu kendiniz belirleyemezsiniz.

tablet varsa gayet rahat oluyor. iyi bir okuyucu indirirsen işin daha da rahat olur.

mavi ışığı kısma, kaldığın yerden devam ve not alma özellikleri varsa epey iş görür.

ben ne bilgisayar ekranından ne telefon ekranından uzun okumalar yapamıyorum.
yazıcı çıktısı alıp okuyorum. çok uzun metinler için a4 sayfasına iki sayfa gelecek şekilde yazdırabilirsin.

android uygulamaları var pdf okumak için, ama ikide bir çıkan reklamlar bezdiriyor.
ama reklam çıkmasa bile çok parlak ve göz ağrıtıyor telefon ekranı.

tabletten okuyorum 7 inç. gayet güzel. 5 inç telefondan okumaya kalktım kesinlikle olmuyor. laptop ve masaüstü de olur ekran büyük olduğu için. ama tablet gibi rahat ve kullanışlı olmaz. al eline kitap gibi oku tableti. şarjı da uzun gidiyor.

çözünürlüğü iyi bir tablette. kitabı google play books'a yüklüyorum. oradan açıp okuyorum. cihazlar arası takibi kolay oluyor.

Kindle candır

epub daha zevkli çünkü bazı pdflerde -özellikle kitap taranarak oluşturulmuş pdflerde- reflow özelliği olmuyor.

pdfler için kindle çok kötü. kullanabileceğiniz en makul iki seçenek: bastırmak(a4 booklet şeklinde kendiniz veya fotokopicilerden bastırabilirsiniz) ve ipad/tablet.

edit: fiyatından dolayı makul olmayan bir diğer seçenek de e-ink özellikli onyx boox tarzı tabletler olabilir.

tablette okuyorum. bayarsa da ozalitçiden bastırıyorum.

permatii i aliyorum, ucunu kiriyorum, mis gibi ustura gibi oluyor valla

sakal erkeğin makyajıdır hocam ya. sinek kaydı tıraşa karşıyız. ille de olayım diyorsanız ustura kullanın. 2-3 kere kesersiniz yüzünüzü ama ardından kaliteli tıraşlar gelir.

Aynı sorundan ben de muzdaribim. Ben çok yakında geçiyorum jiletlerimi aldım. Makineyi de yakında alacağım. Çok yorum okudum ve çok video izledim. Hiç tehlikeli bir tarafını görmedim Feather gibi çok keskin bir jilet kullanmayınca. Çok keskin jiletler almazsan (onları da tekniğin biraz oturunca, hiç sıkıntısız kullanabiliyormuşsun zaten) çok daha iyi bir tıraş deneyimi sunuyor. Best razor blades diye aratınca Youtube'da karşılaştırmalı jilet videoları çıkıyor. Best safety razors deyince de jiletli tıraş makinesi videoları çıkıyor.

Razorus diye bir site var epey tavsiye edilen. Oradan bak istersen geçmeyi düşünüyorsan.

Bunlar da çok popüler ve çok faydalı tıraş videoları paylaşan iki Youtuber. En popüler videolarına bakmanı tavsiye ederim. Ben çok şey öğrendim.

www.youtube.com
www.youtube.com

ben ustura ile traş oluyorum. mis gibi oluyor.

Tersten alıyorum.

2-3 mümkünse 4 yönden de alman lazım.

klasik makine ve jiletle traş olun. ben wilkinson makine, astra jilet ve arko traş sabunu kullanıyorum. çok memnunum. gerçekten mach 3 falan hikaye yanında. kendinize başlangıç seti alın ucuzundan sonra geliştirirsiniz.

Aşağıdaki model çok tavsiye ediliyor.

www.razorus.com

Diğer tavsiye edilen de bir aşağıdaki ama Merkur 34C başlangıçtan sonrası için de iyiymiş. Daha yakın tıraş sunuyormuş. O yüzden aşağıdakini düşünmüyorum ama başlangıç için çok öneriliyor.

www.razorus.com

Jilet konusunda da en çok tavsiye edilenler şunlar hocam. Çok kişisel bir konu yine de ama. Ben mesela Feather hariç hepsinden 5'er 10'ar tane sipariş ettim sitede çok ucuzlar diye (8-9 marka). Hepsini deneyip karar vereceğim tıraş makineme ve cildime en uygununa.

www.razorus.com
www.razorus.com
www.razorus.com
www.razorus.com

Tıraş sabunu konusunda Arko tıraş sabunu 3.5 lira falan Hepsiburada'da ama onu da beğeniyorlar epey. Ben Proraso aldım. Çok tavsiye ediliyor.

www.razorus.com

Buradan Proraso yeşil olanı aldım ama mentol kokusu biraz fazla. Belki beyaz ya da kırmızımsı olanı tercih edebilirsiniz mentol sevmiyorsanız.

Tıraş fırçası olarak iki taneden birini düşünüyordum. Face lather dedikleri yüzde yapılan lather için şunu (www.razorus.com), bowl lather dedikleri kapta yapılan lather için de şu ikisinden birini öneriyorlar. 1305 daha ikna etmişti beni 830'a kıyasla bowl ve face lather'ın ikisi için de ama yüzde yaptığım için sabunlama işlemini, pek çok yerde en iyi face lather fırçalarından biri olarak gösterilen Semogue 620 aldım. Henüz Mach 3 Turbo'yla kullandım. Çok güzel bir sabun sunuyor yüzde. Mach 3 Turbo iğrenç bir şey tabii. Tıraş olmak istiyorum ama bu iğrenç makineler yüzünden olamıyorum. Tersten de gidiyorum kıla. Hani yakın yapıyor yine tıraşı ama hiç keyifli bir tıraş değil ve rahatsız oluyorum.

www.razorus.com
www.razorus.com

cunku faizler yuksek. bir de zam yapsalar kime satacaklar?

1- git beğendiğin eve yarı fiyat teklif et,
2- olumlu, evi al.
3- olmadı başka ev beğen, goto adım 1

şu sıralar ev satmak imkansıza yakın,
şöyle söyleyim ocakta 350bin tl ye evimi satılığa çıkardım, satılmayacağını anlayınca haziranda kiraya verdim 1200tl, faizde olsaydı 3 bin üstü para alıcaktım, dövizi geç hadi, döviz alsam zaten iki katıydı.
şu an yatırım için öncelik döviz, sonra faiz en son taşınmaz. ama dolar 10 - 15 i görürse aynı paraya 3 ev alıp 4-5 sene içinde durumun stabil olacağını düşünüp yatırım yapabilirsin.

normal sartlarda artmasi gerekiyor ama faizler yuksek, satacak kimse bulmakta zorlaniyor artik piyasa.

bir sure karsilikli izleyecek iki taraf da birbirini.

(bu arada genel manada tl bazinda bi artik olacaktir ama usd bazinda herseyde oldugu gibi evler de eridi gitti)

Stoktaki dairelerin hemen hepsi 1-2 yıl önceki maliyetler ile üretilmiş binalarda, 2 sene önce demir 1400 TL idi şimdi 4 binlerde. İnce işçilik bu ay itibari ile zaten uçtu, bir iki sene sonra fiyatlar bugünün en az iki misli olur maliyetten dolayı.

Oturmak için ihtiyacınız var ise sıkı pazarlık ile alın bir tane, piyasada mütahitler batan batana. İki seneye kadar alıcak daire bulamayacaksınız elde olanlar ve az da olsa üretilenler ise talep çokluğundan ve maliyet yüksekliğinden çok yüksek fiyatlarda olacak.

ortalama her 10 senede bir olur inşaatta bu sıkıntı.

Daha bunlar iyi günler. Beton kemirme geyiği olacak en geç 1 yıla.

Hem kimseyi beğenmiyoruz, herkese b.k atıyoruz.
Ondan sonra da evlenecek kimse yok diye şikayet ediyoruz

Çok ikiyüzlüyüz

herkes en iyisine layık o yüzden kimse kimseyi beğenmiyor.

Önceden her şey gizliydi. İnsanlar kendini nasil tanitiyorsa onlari oyle biliyorduk. Simdi sosyal medya var, kendini beyoglu beyefendisi olarak tanitanlarin bağcılar apacisi oldugunu anlamak için 5 dakikalik stalk yetiyor.

Senin çevren yaşlanmaya başladı fark bu evlenen bebeler yine evleniyor

Hayatın çok hızlı akan bir temposu var ve alternatfler çok fazla. Hızlı yaşayıp hızlı tüketiyoruz. İliski yapımız sağlıklı olmaktan çıktı amerikanvari olmaya başladı.

Artık insanlar evlense dahi sürdürebilme orani her geçen gün düşecek.

Kısacası hız ve alternatif bolluğu malesef iliskileri cok kötü etkiledi.

1- doğum kontrol hapının bulunması sonrası özgür seks nihai sonuç olarak kadınları mutsuz kıldı

2- internet ve iletişim ağlarının gelişmesi ile erkekler erken yaşta hipergamiyi keşfetmeye başladı

3- erkekler kendilerine kabul ettirilen feminizmin aslında kadın doğası ile nasıl çeliştiğini farketti. bir kısmı kadın düşmanı olmaya başladı, bir kısmı skor kasmaya, bir kısmı da meriç..

4- erkeği erkek yapan (aslında çocuk doğuramadıkları için hayatlarına anlam ve değer katmak adına kazanmak zorunda oldukları) özelliklerin kötülenmesi/ayıplanması ve değer yitirmesiyle erkekler çabalamayı bıraktı.

evliliğin popülerliği bitiyor çünkü kızlarımız da artık ayrı eve çıkabiliyor.

genç yaşta evlenen bi çok arkadaşımın sebebi "abi buluşuyoruz 10'da evine bırakıyorum, bıktık" gibi kızı aile evinden çıkarma motivasyonuyla oldu.

evliliğin bir ilişkinin ulaşacağı top level olmaktan ziyade ekonomik ve çocuk için bir birlik olduğu anlaşıldı. e bunun için de para biriktiliyor, kariyer yapılmaya çalışılıyor vs.

bir de evli arkadaşların "şimdiki aklım olsa" serzenişleri de etkili.

Bu ülkede gözü renkli diye götü göklerde gezen kızlar var. Sonra gel de evlen. :) Evlenecek insan buluyorlar ama evliliği sürdüremiyorlar. Bizim ik'da bile 3 tane dul var 30'una gelmemiş.

remastered falan oluyor.

Bazıları remastered, deluxe version, collector edition falan oluyor.

Yukarıdaki cevaplara ek olarak, sansürlü ve sansürsüz, uluslararası-ABD-Avrupa-Japonya-sınırlı özel sürümü, bonus şarkılı özel sürüm gibi farklar da oluyor.

şuraya bakarmısınız. nicki minaj - queen albümünden 4 tane var ve hepsi aynı

@dafuq: hayır, hepsi aynı değil.

1. standart sürüm ve sansürsüz. (19 şarkı)
2. fefe'li sürüm ve sansürsüz. (20 şarkı)
3. standart sürüm ve sansürlü. (19 şarkı)
4. fefe'li sürüm ve sansürlü. (20 şarkı)

Senin Bankan (kuveyttürk) iyi görünüyor. Enparadan çekip oraya yatıracağım

Merhaba
twitter'ın kendisi istatistik tutuyor.

analytics.twitter.com

Krediyle ev/araç vb. alma dönemi bitti, faizler aşırı yüksek. Peşin para veya minimum kredi ile almak lazım.

Ev almak isteyenler inşaat şirketleri ile anlaşıp senetle ev alıyor.

Faizler yüksek, ama ev fiyatları düşük. Çünkü daire satılmıyor, uzun süredir eski fiyatlardan daire satılmaya çalışılıyor. Eldeki daireler tükenip de faizler düşüp talep arttığında ve yeniden imalatlar başladığında da fiyatlar çok yükselecek.

Çünkü maliyetler çok arttı, faizler düştüğünde de fiyatlar artacak alacak daire bulamazsınız.

Oturmak için almak istiyorsanız ve mantıklı fiyatlara daire bulursanız düşünün derim.

"Eldeki daireler tükenip de faizler düşüp talep arttığında"

ne zaman düşecek faizler? 10 sene sonra mı?

@dafuq; 2 sene içinde dairelerin tükenip faizlerin de ortalama 1 olacağını tahmin ediyorum.

10 sene sürmez yani, çünkü 10 sene sonra tekrar böyle bir sıkıntı olacak, her 8-10 senede bir oluyor.

2 sene çok iyimser bir süre bence. şu an talebin 4 - 5 katı arz var, görünüş itibariyle de bu biraz daha artacak. üstelik fiyatlar da düşmüş değil. en azından izmirde 300 - 400 arası fiyatlandırılması gereken orta karar muhitlerde 700 ü buluyor fiyatlar. emlak piyasasının patlaması olayını daha tam yaşayamadık. taşıma suyla da olsa değirmen bir şekilde dönüyor. bu sene içerisinde makul düşüşler yaşanır bir ihtimal, sonrasında kalantor yatırımcılar piyasadaki arz fazlasını ucuza toplar ama bu kadar arz fazlası ne zaman tükenir de piyasa satabile döner meçhul.

ev almak isteyenler bekleyecek, başka çaresi yok, eldeki parayı dolar, faiz neyse en verimli şekilde 1 sene kadar tutun. para yoksa da geçmiş olsun. fiyatlar düşmeye başlayıp da bir talep yaratıldığında faizler düşer mi bilemiyorum.

@issiz karga;

Bu yılın başlarında satışa hazır toplam daire sayısı 750 bindi, son bir yıldır üretim oldukça azaldı. Stok birikmesi bundan çok daha fazla olacağını sanmam.

Yılda ortalama 600 bin çift evleniyor ülkemizde (2015 ve 2016 verileri) bunların yarısı ana-babasının yanında evliliğini sürdürse (ki zor bir ihtimal) en az 300 bin yeni ev lazım demek.

Ortalama 150 bin çift de boşanıyor yanlış hatırlamıyorsam, onları saymıyorum bile.

Buna göre stokların ne zaman eriyeceğini kabaca hesaplayabilirsiniz.

İnsanlar ne zaman evlenmekten ve üremekten vazgeçerse, o zaman inşaat sektörü biter. Ortalama 10 yılda bir bugün ki gibi kriz çıkar ama tekrar devam etmek zorunda.

Tek kişi kalmiyoruz

kalabalık yerlerde bir şey olmaz. örneğin (bkz: çubucak)

yol kenarı, bireysel takılanlar içinse önlem alınmalı

Yer seçimine dikkat etmek gerekiyor. Tek başına gidenler, ücretli kamp alanlarında da kalabilirler.

İki kadın Bolu'da ve Alakır'da çadır kurduk, bir şey olmadı. Zaman yaratabilsem tekrar gitmek isterim. Özel olarak çadırda kalmaktan korkmuyorum, İstanbul'da doğdum büyüdüm, kalabalık alanlarda da güvenlik olmadığını öğrendim.

Yanımızda ışık ve kesici alet vardı, ama nasıl kullanacağımızı ikimiz de çok bilmiyorduk açıkçası. Aynı yerde bir iki günden fazla kalmamak, çevre köylülerde iletişimi minimumda tutmak önemli.

tatil yerlerinde arkadaşlarımla beraber kalmaktan korkmuyorum. can sıkıntısından sehirden biraz uzak yerlere gitmeye korkuyorum.

değil. önlemimizi alıyoruz. o donanımla o kalabalığa kötü niyetle yaklaşan tabutunun çivisini çakar.

biraz fazla açık oldu evet.

250'den başlayıp yavaş yavaş 280e kadar çıkmak iyidir.

270den gir. 280’e alırsın. Acil değilse biraz bekle, satamayacaklar zaten öyle eskisi gibi çabucak. Eskiden alıcı çok, ister al ister alma diyorlardı, şimdi öyle değil. Acil ihtiyacı olmayan almıyor çünkü ortalık karışık, böylelikle de alıcıyı bulunca kaçırmak istemeyebilirler.

50 bin aşağıdan teklif ver, onların teklifini bekle.

Şunların arasında var mı?
www.lemonamiga.com

Tecmo nba basketball

efsane oyundu ya. çok uzaktan sallayınca top ışık hüzmeleri arasında gider, file ters dönerdi basket olunca :)

bir nes emülatörü bulayım ben de :)