Ekşi Duyuru

aldığın eğitim ve kişisel becerilerin doğrultusunda hocalarda bıraktığın izlemini yazıyorlar. aslında bir nevi sana kefil oluyorlar. seni iyi bilen bir hocanın yazmasında ve detaylandırması gerekli çünkü aldığın eğitimin ne kadarına hakimsin, tek başına ya da grup olarak çalışma yapabiliyor musun, sadece okulda gördüğünü değil de araştırarak daha fazlasını öğrenebiliyor musun, ders içi veya ders dışı sorduğun sorular veya derslerle ilgilenmen ne düzeyde, akademik olarak bir üst seviyeye hazır mısın, sadece ders bazında değil kişilerle olan ilişkilerinde ve iletişiminde iyi misin, farklı olana ve konun haricinde bir şey yapabilir misin, yabancı dilin iyi midir, okul harici uğraştığın bir şeyler var mıdır vb. gibi şeyleri alt alta sıralayarak yazarlar.
bu sayede seni yüksek lisansa alacak kişilerin kafasında seninle ilgili genel bir profil oluşur ve başka bir alana geçtiğinde altyapının müsait olup olmadığını, bu yeni alanda kendini geliştirip geliştiremeyeceğin ile ilgili fikir sahibi olurlar.

ilk başta seni tanıyan bir hoca olmasını söylemiştim ki bu husus çok önemlidir. çünkü seni tam manası ile tanımayan iyi niyetli hocalardan alacağın bir referans mektubunun maalesef çok bir değeri yoktur. standart olarak "bu öğrenci şöyle iyi böyle iyi, bölümünüze kabul etmelisiniz" diye klişe ve detaysız cümlelerle yazılmış bir referans mektubu bir işe yaramaz. hangi alanda eğitim aldığın ya da alacağının bir önemi yok. sadece seni ciddi olarak tanıyan bilen, daha önce çalışma yaptığın o bir hocandan alman yeterli.

Seni tanıyan, ders aldığın ve tercihen dersinden yüksek notla geçtiğin hocalardan referans mektubu alman gerekir. Amacı başvurduğun yere seni akademik yeterliliği olan biri tarafından tanıtmak. Sen niyet mektubu yazıyorsun, transkript vs gönderiyorsun ama bakalım hocaların senin için ne söylüyor diye yoklamak. Hocalar da işte bu çocuk şöyle bir öğrencidir, benden şu dersleri almıştır, şu notları almıştır, başarılıdır vs gibi bi şeyler yazıyorlar.

Psikolojiden ders aldıysan o hocadan isteyebilirsin ama tek bir ders aldığın hoca referans mektubu vermeyebilir, verdiği mektup çok işine yarar olmayabilir. Genelde lisans hocaları verir referans mektubunu seni daha iyi tanıyan onlar olduğu için. Yani usulü öyledir.

yazdiklariniz icin cok tesekkur ederim. ben lisans egitiminde 2.5 seneyi geride biraktim, su anda exchange ogrencisi olarak Amerika'dayim. Buradan daha cok kendi ilgi alanim olan dersleri mi almaliyim, yoksa ogrenmem gereken seyleri mi, bilemiyorum.
lisansim Sosyoloji, ama ben daha cok Psikoloji, Karsilastirmali Edebiyat, Felsefe gibi dersler aliyorum ve almaya niyetim var. Ilerde de Felfese ya da Edebiyat gibi bir alanda yuksek yapmaya kalksam, zannediyorum lisansim farkli oldugu icin bir tik gerideyim Turkiye'deki universitelerde. Muhtemelen Sosyoloji yuksek lisansina basvurup, calistigim konuyu kendi ilgi alanima gore sekillendirmeyi dusunuyorum.
O zaman ben exchangede alacagim referanslari falan hic dusunmeyeyim, zaten bir donem buradayim hoca beni ne kadar taniyabilir degil mi?
ama gidip de karsilastirmali edebiyat alsam, o da ilerde calisacagim konuya mukemmel katkilar yapmaz, militarism ve antropoloji dersi daha cok katki saglar gibi bana.

Paran varsa macbook air al. Gayet memnun kalırsın. Ağırlık ve şarj konusunda sıkıntı olmaz. 2 yıldan daha fazla götürür ama fiyat/performans olarak bakma. Bir nevi lüks gibi düşün, seni zorlamayacaksa al geç.

7 senelik Mac kullanıcısı olarak cok memnunum, hayatım değişti. Sorunsuz, bikbikbik ağlamayan bilgisayar kullanır oldum.

Bilgisayarın Trojan, virus, bilmem ne her türlü problemini çözebilen, çözen biriyim ama uğraşmak istemiyorum. İsime gücüme bakayım, bir de bilgisayarın dertleriyle uğraşmayayım dersen Mac almalısın.

2011'de aldığım Macbook Pro'ya SSD taktım ve evde kullanıyorum, hiç bir sorunu yok.

İs yerinden de Macbook Air verdiler, ondan da memnunum. Şarjın uzun gitmesi şahane bir şey, yanımda adaptör taşımıyorum.

Paran varsa düşünme, geç.

paran yetiyorsa air+1

laptoplarin agirligindan belim bukulmustu benim de. simdi pro retina sahibiyim ve acayip derecede memnunum.

son modellerden air seni 4-5 sene cok rahat idare eder.

asus'un falan ultrabooklari da satiliyor sarji uzun gidiyor ama hic biri apple seviyesinde degil. isletim sistemi de zaten uzun omurlu olmasinda bir avantaj.

bu söylediğin işler için macbookair al düşünme hiç. uzun süre sorunsuz kullanırsın.

İnternetten sipariş verirken adrese zip kodu girdiğin zaman vergiyi ona göre hesaplıyor. Bakmak istediğin eyaletin zip kodu aralığını bul google'dan, o zip kodunu yaz ona göre çıkar vergi.

taxfoundation.org

şurda haritada hepsi gözüküyor. +-.5 internet alışverişinde vereceğin vergi olur.

direk harita:
taxfoundation.org

@ fakyoras

verdiğin harita 2015 yılına ait. ayrıca eyalet içindeki farklı yerlerde bile değişebiliyor oran. en temizi zip code'dan gitmek.

yolla

yolla gelsin.

gayet ediyor. 155'i arayın.

en güzel hikayem:
www.youtube.com

Ayşen Birgör - Unuturum diye yorma kendini

parçadaki hareketliliğe zıt olarak acı içeren sözleri var.

ağlamadan ayrılık olmaz
diye başlayan tarkan şarkısı var galiba.

www.youtube.com

unutmak kolay demiştin
alışırsın demiştin
öyleyse sen unut beni
yeter ki benden isteme

barış manço - unutamadım

www.youtube.com

www.youtube.com

deli mavi

Yani internetten besleniyor, ve internette en çok ne söyleniyorsa onu mu doğru kabul ediyor? Yoksa herhangi bir şey söylüyor o an ?

En çok ne söylenirse çok basite kaçıyor ama yine de onun gibi. Şey gibi düşün sürekli babasının küfür ettiğini duyan bir çocuğun da küfürbaz olması gibi. Bu da internette en çok kendine ne yöneltilirse onu taklit ediyor.

senin cok terbiyeli yetistirdigin cocuguna mahallede arkadaslarinin küfür ögretmesi gibi.

Teknik tarafindan bakildiginda ögrenme süreci bir cesit "Fuzzy Logic", tabi bunu basarmak icin de bircok farkli algoritma var. Zaten böyle birseye girismelerinin sebebi de algoritmalarini test etmek. "Fuzzy Logic" de bir seye X dersen o konu hakkinda bilgisayarin düsündügü X olacak denemez, ama X kafasinda yer etti ve X olma ihtimali artti demek olur. kendi kurdugu mantikta X olmayacagini ispatlarsa sen ne dersen de dedigini kabul etmez. ama senin dedigin X baska kaynaklardan direk ya da dolayli yoldan teyit edilebiliyorsa güclü bir sekilde dedigine inanir.

bana bir şey bırakmamışsınız, her şeyi anlatmışsınız :(((

yukarıdaki arkadaşlar haklı.

www.cabinetmagazine.org

İkinci paragrafta açıklamış. Yani aslında o dandik oyuncak yerine yumurtanın içi çikolata dolu olsa da aynı şey olması lazımdı ama öyle olmuyor, o dandik oyuncak üzerindeki minnacık çikolatayı çekici kılıyor diyor. Yani evet doğru anlamışsın.

Pff marksist zırvaları, aklıma aptal literary criticism dersi geldi gece gece. Sana ne birader, millet alırken içindeki oyuncağın dandik olduğunu biliyor zaten, istemezse gider normal çikolata alır. Hiç de muhteşem bir şey vaat etmiyor Kinder sana, içinden ne çıkacağı belli.

evet sana daha buyuk/derin bir amac vererek yuzeyden keyif almani sagliyor diyor.

dialojik ve metafizik bir tarafı var diyor consume eyleminin.
burdan itibaren dinlerken anladıklarım, ondan mülhem benim söylediklerim:
her zaman "mysterious" demiş yani ikisinin de içinde ne olduğunu bilmiyosun, ama kısmen bilinebilir, bilinir gibi gözüken bir bilinmezlik bu. kolanın içinde hangi maddelerin ne olduğunu biliyosun, ama kola yapamıyosun çünkü elinde formülü yok. kolayı revaçta tutan şeylerden biri bu bilinmezlik zira eşdeğeri benzeri üretilemez kılıyor sadece ondan almak zorundasın; ayrıca o bilinmezlik etrafında çeşitli teoriler üretiliyor mesela boya yapımı için kullanılan böceklerden yapıldığını, kokain içerdiğini ve yavaş yavaş bağımlılık yaptığını... iddia eden yazılar okumuştum gerekçeleriyle ama o bilinmezlik sürüyor, bilmiyosun ne idüğünü ama yine de haz alıyosun, seviyosun, dolayısıyla niçin haz aldığını bilemiyosun, bu da tüketimi azdırıyor.

kinder yumurtada bilinmezlik, mistery yumurtada. çocukken onu bilhassa içinden ne çıkacağını bilmediğim ve öğrenene kadarki heyecan için isterdim, alına bir de içinden kağıt çıkıyor o oyuncakların serileri var, birini bulsan acaba diğerlerinden biri çıkar da seriyi tamamlarım diye istemeye devam ediyodum. cipsten çıkan tasoları da böyle düşündüm ben hatta, başkaları nasıldır niye cips alır yer anlamıyorum ama o taso dönemi evvelinde cips yemezistemez olduğum halde taso için cips alıp, cips de yer idim, taso mevzu kapanınca cips ilgim de bitti.

devamını da dinledim consumerismin dialojik ve metafizik olduğunu ve mysteryious kısmını söyledikten sonra; orada konuşurken kola reklamı eklemişler.
görüldüğü gibi oradakilerin hepsi haz alıyor, haz için haz, bir sebebi sonucu yok, devamı yok, haz alıyosun ve bir daha istiyosun, haz alıyosun ve bir daha istiyosun, o tüketim tekrarlı-döngüsünü yaratıyor işte.
belki de, diyo, bunu yok etmenin yolu bıkana kusana kadar hazzı almak, kendini bıktırmak, böylesi ancak haz-alışın kendisini yok edebilir, diyor.

slavoy amca kendisini pop starlaştırıp "tüketmediği" zamanlarda bazen mantıklı şeyler söyleyebiliyor.

neyse transcribe edeyim biraz, internette olan birkaç örneğe bakınca buradaki kısmı tamhaliyle bulamadım da - biraz düzeltmeler yaptım bu arada parantez aralarında:

---------------------
" oh my god. one is thirsty in the desert, and what's to drink but coke? the perfect commodity. why?

it was already marx who long ago emphasized that a commodity is never just a simple object that we buy and consume. a commodity is an object full of theological, even metaphysical niceties. its presence always reflects an invisible transcendence, and the classical publicity for coke quite openly refers to this absent, invisible quality. 'coke is the real thing,' or "coke, that's it." what is that "it", "the real thing"? it's not just another positive property of coke, something that can be described or pinpointed through chemical anlysis; it's that mysterious "something more".

the undescribable(indescribable) excess which is the "object-cause of my desire". in our postmodern -however we call them- societies, we are obliged to enjoy. enjoyment becomes a kind of weird, perverted duty. the paradox of coke is that, you are thirsty, you drink it, bur as everyone knows, the more you drink it, the more thirsty you get. a desire is never simply the desire for a certain thing. it's always also a desire for the desire itself: a desire to continue to desire. perhaps the ultimate horror of a desire is to be fully filled in/met, so that i desire no longer. the ultimate melancholic (melancholy) experience is the experience of a loss of desire itself.

it's not that, in some return to an- a previous era of natural consummation (consumption) where we got rid of this excess and where only consuming for actual needs like you were thirsty, you drank water and so on. we cannot return to that. the excess is with us forever.

so let's have a drink of coke. it's getting warm, it's no longer the real coke, and that's the problem. you know, this passage from sublime to excremental dimension; when it's cold, properly served, it gets a certain attraction. all of a sudden this can change into shit: it's the elementary dialectics of commodities.

we are not talking about objective, factual properties of a commodity. we're talking only here about (here only about)that elusive surplus.

Kinder Surprise Egg: a quite astonishing commodity. the surprise of the kinder surprise egg is that this excessive object, the cause of your desire, is here materialized in the guise of an object, a plastic toy which fills in the inner void of the chocolate egg. the whole delicate balance is between these two dimesnsions: the chocolate egg and the surplus, probably made in some chinese gulag or whatever, the surplus that you get for free. I don't think that the chocolate frame is here to send you on a deeper voyage towards the inner treasure,the, what plato calls "the agalma" which makes you a worthy person/which makes a commodity the desirable commodity. I think it's the other way round: we should aim at the higher goal, the goal in the middle of an object precisely in order to be able to enjoy the surface. this is what this-the anti-metaphysical lesson which is difficult to accept. "

-----------------------------


önceki kısmı yani coke kısmında ifade ettiklerini anladıysanız, biz artık bir tüketim objesi, arzu nesnemiz üzerinden, arzunun kendisini arzuladığımız hale geliyoruz yani türketimin amacı olan ve elde edilen şey, devamlı ve tükenmeyen bir hedef peşinde koşmanın aracı oluyor. bu açıdan bir meta asla sadece bir meta değil, daha fazlasına söz veren ama o daha fazlasının ne olduğuu tam kavrayamadığın bir şey. elusive surplus, işin metafizik boyutu.

yani boş çikolatanın içi metayı meta yapan o değere kavuşmak için geçtiğimiz bir yol değil. biz, daha ziyade tersine, içi sayesinde yüzeyine yani sırf ihtiyacımız olsaydı asıl alacağımız şeye, çikolatanın ta kendisine razı geliyoruz. ancak içi sayesinde dışından zevk alabiliyoruz, zevk almanın -tutku/arzunun kendisinin peşinden onu asla doyurmamak üzere koşarken- hedef olduğu durumda bu bizim havucumuz oluyor. buradaki antimetafizik olan-kabul etmesi zor olan şey de bu. benim (ben godo yani) ekstra yorumum: biz aslında tüketimi yaparken bir tür yön değiştiriyoruz. aradığımız için çıktığımız yolla aradığımızı bulduğumuzda vardığımız yol ayrık yollar. yani surplus bizim beynimizle anlamlanan ve asıl tüketim nesnesini algıda bir ihtiyaçtan çıkarıp asla doyurulamayacak bir arzunun temsili nesnesine dönüştüren şey. reklamlar ve sunumlar bunu pekiştirecek şekilde vs.

daha çok çikolata olmaması değil yani. sana önceden sahip olmadığın bir istek vermekten bahsediyor bir nevi. algıda manipülasyondan yani.

turkish bank nakito kart

Peki ben nakito değil de Garanti Bankası'ndaki hesabımı kullansam mesela? O da olur mu? Eğer onu kullanırsam bankaların açık olduğu saatlere dikkat etmem gerekiyor galiba.

ben soyle yapiyorum, onlar parayi benim garanti bankasi hesabina yatiriyorlar ben benim yurtdisi bankadaki hesabima swift yapiyorum.
dolar olsun dersen, garanti bankasinin dolar hesabini acarsin olur biter.

Hangisi daha kolaysa onu yapayım? Turkish Bank para yatırınca para alacak annemlerden, diğerlerini de öğreneyim

Isbankasi dolar hesabina yatan parayi cekebilmen icin once bize onu tl olarak sat diyor, sonra kartini atm ye takince sana yeniden dolar olarak satiyor. Tekrar tekrar sordum inanmayip denedim cidden boyle. Kuveyt turk dolar hesabindan direk cekebilirsiniz dedi ama denemedim onu

ben turkish bank olayini hic duymadim.
garanti bankasi ile swift gonderiyorsun ayni gun geliyor. saat konusunda banka acik olmasi lazim tabii. ben turkiye saati ile gece 12 den sonra yapiyorum ertesi gun aliyorum parayi burdaki hesabima. ucret soyle £1000 gonderirsem garanti 60 tl kesiyor tl hesabindan, yurtdisindaki banka da £6 falan elime £994 geciyor.

Epey para kesiyormuş aslında. Galiba bir hesap açıp dün parayı baştan ona yatırmak mantıklı olan. Eğer çok acil durum olursa ailem Türkiye'den yatırır ben alırım oradan.

yurtdisinda istedigin bankadan hesap actir, ailen de o hesabina internet bankaciligiyla para transfer etsin.

nakito kart; kardeşim erasmus'taydı geçen dönem. ben parayı tl olarak ptt şubesinden herhangi bir ücret vermeden kart numarasına yatırıyordum. o kartla euro olarak çekiyordu. sanırım komisyon olarak yatırılan tutarın yüzde 2 sini alıyordu. öyle can acıtacak bir masrafı yok ve pttden dahi ücretsiz zahmetsiz para yatırıldığı için çok hoşuma gitmişti.

hiç bir masraf olmadan, yurtdışında hesabından para çekme cepteteb'de var sanırsam. bir araştırabilirsin, tam vakıf değilim açıkçası...

Hicbir masraf diye bisi yok hocam karti taktigin atm nin bankasi KESINLIKLE kesiyor. Amerikada cektigin miktarin yuzde 1 i ve 3 dolar di 2 sene once

hicbir masraf oladan yurtdisina para aktarmayi hsbc premier iseniz ve yurtdisi hesabiniz da hsbc ise oluyor. ama parayi internetten aktarmaniz lazim, veya hsbc atmsinden cekmeniz lazim.

Real hipermarketlerde kabin boyu bir model var, cok hafif. 80 tl

metro marketlerde bulabilirsiniz.

samsonite al, ömür boyu kullan. ufak çaplı bir servete mal olabilir gerçi

4 tekerleklilerin iç kısmı epey küçülüyor yalnız, onu hatırlatalım

İstanbulda isen çözümün Eminonu mercan yokuşu.

ben de bütçeniz varsa samsonite alın demeye geldim, 3 senedir onlarca havaalanından oradan oraya fırlatıldı ve hala sorunsuz şekilde kullanıyorum. 30 kiloluk bagaj bile yağ gibi kayıyor

Samsonite için fazla öğrenciyim, maalesef alamam gibi duruyor.

Eminönü'ne bakacağım inşallah, teşekkürler herkese.

iyi hissetmek, psikolpğum tavsiye etti.

ben mod terapisine başladım bak o da güzel şemaların yanına modları da anlatıyor
burdaki kitaplara bak www.psikonet.com
gerçi şimdi okudum beğenmemişsin seriyi ama bence mod terapisine de bi bak

İyi Hissetmek'i okudum, pek beğenemedim, yine de teşekkürler :)

Mod terapisine bakacağım, sağol limoncello !

hayatı yeniden keşfedin benzeri değil ama psikoloji ve kendine yardımla alakalı:
öfke dansı
yetenekli çocuğun dramı
zor bir ailede büyümek

ışığı arayanların karanlık yanı
Zor Bir Ailede Büyümek +1
Hatalı Alanlarınız
Sevme Sanatı
İnsan Olmak

bu arada bilişsel terapiyle ilgiliysen evinizdeki terapist

Bende de var aynı problem. Olay şu: Windows 10'da güncellemeyi indir ama yükleme, bana sor falan diye bir seçenek yok. Ya komple kapatılıyor ya da açıldı mı her şeyi güncelliyor. Windows 10 touchpad modelini yanlış görüyor herhalde ki kafasına göre yanlış bir versiyon driver kuruyor. Dolayısıyla çalışmıyor. Problem bu.

Belki çok düz bi mantık ama insanlık hali, Fn tuşundan kapatıp açma fonksiyonu var mı kontrol edin.

Doğru bilgisayarın (kodlar arasında varyasyon değişimi olabilir) driver dosyasını ve doğru işletim sistemine uygun olduğundan emin olun.

fn+F7 denesene bi

Geçen gün Marks and Spencer'da denedim. Çok rahatlardı.
Jessica Simpson almıştım o da çok rahattı ama Morhipo'da şu an saçma sapan modeller var.
Rahat ayakkabı bulamazsanız içine silikon tabanlık alın.

Bambi'den aldığım topuklu ayakkabıların hiçbirinde en ufak bir rahatsızlık yaşamadım ki düz ayakkabıda bile perişan olurum ilk giymemde.
He öyle habire topuklu ayakkabı alan biri değilim birkaç kez alışveriş yaptım ama hiç sorun yaşamadım.

Huzuru derimod'da buldum.

O kadar uzun sure ayakta kaldiktan sonra butun ayakkabilar rahatsiz edici olacaktir. Annenizin elbisesi uzunsa duz ayakkabi giyse de olur. Sorunuza cevap olarak da hotic derim.

silikon taban +1

rahat ayakkabı bulsanız da bundan koyun içine çünkü ayağın ortopedik yapısıyla uyumlu, haliyle de ağrıyı hafifletiyor.

divarese'lerde luca grossi markalı ayakkabılar var, onlar çok rahat.

istanbul veya izmir'deyseniz dükkan önerebilirim. marka değil kendi ürettiklerini satan esnaflar. kalıpları çok rahattır

@kül sen oner hepimiz faydalanalim.

İstanbul'dayız. Buradan bekliyoruz madem, herkes faydalansın.

greyderden aldığım topuklularla koştuğumu biliyorum. ama çok düğünlük değil ben okulda takım elbise altına giymek için siyah kalın topuklu bir model almıştım. daha kibar modelleri varsa markadan memnunum.

duyuruyu silmesen olur mu lazım olacak gibi bize de.

Tabii silmem.

kadıköy bahariye girişinde hemen sağda bir ayakkabıcılar çarşısı var. onun girişinde hemen soldaki dükkan, moral ayakkabı. oradaki abinin kalıpları çok rahattı, hosteslere falan sattığını söylemişti.

izmir'de de kemeraltı salepçioğlu pasajında rıdvan var.

Seçimlerinde her zaman iddialı olan ve tarzını günlük kombinleriyle ortaya koymak isteyenlerin beğenisini toplayan ayakkabı modelleriyle sezonun moda trendlerini yakından takip edebilir ve mevsimin hayatınıza kattığı yeni ritme daha kolay adapte olabilirsiniz. Zevkinizi şek ve ince detaylarla ortaya çıkarmanız için hazırladığımız birbirinden özel koleksiyonlar eşliğinde online alışveriş deneyimi yaşayabilir ve ihtiyaçlarınızı ertelemeden karşılama fırsatını yakalayabilirsiniz. www.irmakayakkabi.com

Aynen aynen direk tahmis sokak,hepsi ordalar.

Eminönü toptancıları

yıkmayan deprem guclendırıyor dıye bısı yok, gorunur zarar olmaması zarar gormedı demek de degıl. bu ısın ılmı var test var.

dediklerine göre şimdi kırılması beklenen fay istanbul'a daha yakın. o nedenle daha farklı etkilenecektir.

Tabii daha şiddetli olacak bu sefer dediğiniz gibi.
Hangi mühendisler onlar, nereden buluyoruz? Ne kadara inceliyorlar binaları?

belediyeye sorabilirsin. onlarda gelip kontrol ediyorlar bildiğim kadarıyla.

Belediyeye sorma, benim arkadasimin evi icin soyle oldu.

Apartman kadinlari gundeyken, "ayy bi kontrol ettirelim"'diyolar, belediyeden adam filan geliyor. Yeni standartlar asiri yuksek oldugu icin "bina curuk" filan diyor. (Tam noluyor bilmiyorum, binada hasar yok da yeni yonetmelikle alakasi yok sanirim o yuzden)

Oyle olunca kentsel donusum yapmak zorunda kaliyorlar.

Hatta muteahhit zamaninda serefsizlik yapip fazla kat filan cikmis, donusum yapcak muteahhit hic kar edemiyor durumda oluyor iskan kurallari filan yuzunden. O yuzden tum kentsel donusumu ceplerinden odemek zorunda kaldilar. :/

Ekleyemedim, mobildeyim:(

Yani diyecegim odur ki, bu konuda bagimsiz calisan birini bulun once.

şimdi celal şegörün bir açıklamasını dinledim. yeşilköy ve tuzla çok tehlikeliymiş. 9-10 şiddetinde hissedecekler, taş üstünde taş kalmayacak dedi.

youtu.be linki buldum.

Kendo ya gidebilirsin. Durusu inanilmaz duzlestirir. Ya da plates yoga benzeri kaslari calistiran guclendiren sporlar yapabilirsin.

o durum pek düzelmiyor, benim de sağ omuz öyle, sanırım yıllarca sırt çantalarını tek omuz takmaktan. sonra 2 ayrı pilates hocasına sormuştumm,onlar da değişmeyecğini söylemişti.
ama ağrı varsa fizyoterapiye gitmek iyi olabilir bence de.

artık elimden geldiğince sola takıyorum bi de ben akjshkas

Düzelmiyor muymuş?

Ya sen bi calis. Omuz kaslarini sirt kaslarini guclendir. Bence elbet bi duzelme olur.

diğer tarafı da yamult? (zomum özür dilerim, çoktan okumuşsundur diye silmiyorum)

sırt çantası +1 hatta ayakta zamanla düztaban etkisi de yapabiliyor (içe basma)


üzgünüm, doktor değilim ama bildiğim kadarıyla burada zaten bir ortopedist yok, pratisyen bilgilerinden yararlanmak istiyorsan fayfim, neferkitty, la noix bilgi verebilir.

fizyoterapistle görüşeceğin seanslar, satın alacağın medikal masajlar vs. hep sorunu ertelemek aslında. işin cerrahi kısmında söz bile etmiyorum. ben de bir masa başı işçisi öğrenciyim. hayatım makale okumak ve yazmakla geçiyor. aynı sorunlardan epey çektim, boyun düzleşmesi. bir sürü doktora gittim, tarif edemem onlarca. bir süre tedavi de oldum (yoğun bir fizyoterapi masajla karışık şekilde). devamında yüzdüm. bir süre pilatese ara verdim çünkü iyi gelmiyordu. yurtdışında yaşadım 6 ay, en güzel tedavim oydu sanırım. en büyük hastalığım stresmiş, şehirmiş onu anladım. döndüğümde yogaya başladım, şehrin beni ele geçirmesine izin veremezdim yeniden. hastalığının düzeyi ne derece bilemiyorum ama en azından biraz fizyoterapi gördükten sonra her şey sende bitiyor. bu tip rahatsızlıklar öldürmeyip süründüren cinsten. rahat kıyafetler ve spor ayakkabılar giyerek tedavine başlayabilirsin. sırtına eşit derecede yükler bindir. esnekliğini artıracak sporlar yap (yogayı kontrollü biçimde yapmak şartıyla şiddetle öneriyorum). birtakım egzersizler var neredeyse bütün fizyoterapistler verir, uygulamaya çalış yavaş yavaş. kesin çözüm için: sürekli kasları çalıştırmak ve esnek olmak şart.

Ağır sırt çantasını sola takmayı denedim onu da düşürmek için, ama çok güçsüz sol taraf taşımadı.
Teiekkürlee tavsiye için.

@damba aman tanrım, sırtına eşit derecede yükler bindir derken, öncelikle bir süre ağır şeyler taşımamaya çalış. eğer taşıyacaksan da bu eşit şekilde olsun. bir omuza bindirme ağırlığı anlamında söylemiştim :D fitness falan şu süreçte yapacaksan da ağırlıksız çalışmalısın, bol kardiyo ve düşük ağırlıkta aletler olabilir güçlenmek için.

Corrective excercise diye bir olay var. En amatörcesi yüzme. Kusursuz simetri zaten hayal, ama duruşun mutlaka düzelir.

How i met your mother ideal

Lost.

friends, hem günlük konuşma olduğu için kolay anlaşılıyor hem de komik. ama bağımlılık yapıyor.

edit: lost da olmaz o zaman. malum ana lucia ve sawyer öpüşmesi, katein kafes sahnesi falan derken. her dizide olan şeyler bunlar. yobazlık derecesinde bir ailesi varsa simpsons izlesin. kaliteli bir dizi o da.

lost, prison break, house md, suits, the unit, breaking bad, game of thrones, big bang theory, heroes.

Friends'i onermem tutucu bir ailenin tasvip edemeyecegi konular icerebiliriyor. Lost iyidir. Malcolm in the middle'i da yazabilirsiniz.

Friends, How I Met tutucu bir aile için uygun olmayabilir arkadaşlar.
Lost iyi sanırım, onun dili epey anlaşılır, keşke 40 dakika olmasa bir bölümü ama neyse artık.

House dil bakımından nasıldır? Kendisi doktor olmak istiyor, onu mu izletsek ne yapsak?

house'un tıbbi kısımları anlaşılmaz. türkçe altyazıyla bile takip etmesi zor terimleri bilmeyenler için. house'un kendi tıp dışı konuşmaları da pek kolay değil.

Once upon a time?

günün en yüksek kurundan hesapliyorlar benim bildiğim yani gün içinde 2.80ken gece 2.90 olabilir max oynicagi 10-20tl.

vakıfbank'tan örnek veriyorum:
dolar gün içinde 2,9 tl iken, mesai saatleri haricinde 3 tl.
bunun da sana 180 dolar için zararı, 20 tl civarı.

Yurtdışı alışverişe de açman gerekiyor.

Kendi adima çok boğuk buluyorum burayi. Beni buraya bağlayan sebepler olmasa asla duracağım bir sehir degil, ama onun dışında bu kadar sosyal bir şehir olması da cok cezbedici.

istanbulda iyi bir evde kalıyorum. şehrin ortasındayım ve evin arka tarafı büyük bir bahçe avluya açılıyor. şöyle diyim full perdeler açık, bahcenin karşı ucu çok uzak ve apartmanlarla birbirimizi görmüyoruz.

o sayede evde iken iyi hissediyorum. odam bahçeye bakıyor ve pencerelerim sonuna kadar açık. kargalar kuş cıvıltıları. iyiyim burda.

ama otobuste tramvayda, bir metropolde olduğumu hissediyorum. eminönünde denize bakmak huzur vermiyor sadece gürültü karman çorman ve pislik uyandırıyor bende.

etkinlikleri olmasa, festivalidir, kültürel atölyeleridir, çekilecek şehir değil aslında. ama insanları var bazen samimi bazen güzel bazen rahat kafalarda. o sevdiriyor.

umarım ödevine biraz cevap olabilir.

ekleme:: burdaki festivaldir atölyedir etkinliktir tiyatrodur 3 te 1 i izmirde olsa yarın atlar giderim. arkama bile bakmam onu da belirteyim.

ben istanbulda doğdum büyüdüm, ailemler hala aynı dairedeler, en üst kat, güzel bir muhitte. deniz filan görmüyor.

şu anda yurt dışında yaşıyorum, neredeyse son 10 senedir böyle, 3-4 farklı ülkede yaşadım, son 6 senenin 5inde toplam 20 gün ziyaret etmiştim sadece. geçen sene ilk defa uzun süreli ziyaret etme fırsatım oldu, lisede kaldığım odada kaldım, orada uyudum, uyandım, direk güneş gözüme girerek uyandırıyordu, onu hissettim.

çocukluğumun geçtiği sokaklarda dolaştım, her sokağa adım atışımda güzel duygular hissettim.

çocukken babamın yanına giderdim, yine gittim, uğradığım dükkanlara uğradım. hepsi hoş anılar oldu.

huzurlu hissettim ben, ama ev kavramım yok artık, ev değil, huzurlu bir yer eski evim.

birde ben küçükken her yere yürüyerek giderdim, o yollarda yürüdüm, az oturdum baktım, çevreye baktım, evlere baktım. güzeldi.

İstanbulun sayılı yerinde kendimi iyi, kadıköyde de evimde hissediyorum. Çocukluğumdaki bikaç yıl hariç hayatımın hepsi burada geçti. Sıradan bir muhabbette çok seviyorum istanbulu derim ama aslında büyük bir çoğunluğunu sevmiyorum.
Haddinden fazla kalabalık bence istanbul. Tamam büyük şehir elbette kalabalık olacak ama boş bir insan kalabalığı var sokakta sanki ya. Sadece bana mı öyle geliyor? Lüzumsuz lüzumsuz keko tipler dolu her köşe başında.

Her şey abartı bir de. Anadolu yakasında yaşayanlar bilir mesela minibüs yolu diye bir şey var burada. Yola bi bakıyosun ciddi ciddi baştan aşağı minibüs. Arka arkaya 5-6 tane. Hem boş bir trafik yaratıyor, hem de zaten minibüscüler leş tipler. Hadi onu da boşver, bütün sokaklarda kaldırımların üzerine park edilmiş arabalar dolu falan.

Özetle aslında biraz daha az insan olsa çok güzel olur diye düşünüyorum ben hep. Bu haliyle sadece iki üç semtinde yaşanır, geri kalanı bana göre cidden fazla boğucu istanbulun.

edit: ama şöyle de bir şey var, istanbuldan bugün taşınacak olsam şuraya giderim de diyemiyorum. Buradan daha çekici gelen bir şehir de yok yani.

Beşiktaş kadikoyde yasamiyorsan cekilmez

Su istanbulu sevmeyenler gitse de rahatlasak, kime sorsam mecburiyetten burda... "cok kentlesme var" diyenler dededen kalan sultanbeylideki arsayi nasil yapsak da kat karsiligi verebilsek diye dusunuyorlar, sonra kentlesme var... Tabi olur.

Ben seviyorum istanbulu her haliyle, sabahin 5inde, 9unda, ogle arasinda, aksam, gece hepsinde ayri guzel. Su ana kadar iki sefer 5-6 ay kadar yurt disinda kaldim, cok guzel gunler gecirdim oralarda ama Istanbula donup bogazi ilk gordugumde burnumun diregi sizladi, gozumden yas dokuldu.

Kendimi evimde hissediyorum istanbuldayken, yuvamda hissediyorum.

Bana göre de çok boğuk ve kaotik. Boğukluğun büyük kısmı kalabalıktan ve onun da bir parçası benim. O yüzden "Ayh, çok kalabalık" diye bir şikayet hakkım yok. "Madem kalabalık, sen neden buradasın" demezler mi?

encrypted-tbn1.gstatic.com
İstanbul'u ikiye ayırıyorum ben: Beni boğan kısım ve aşık olduğum kısım diye. Beni boğan kısım metropol kısmı; Kartal-Bakırköy arası, sadece günübirlik turist olarak gezmeyi sevdiğim ama yaşamak istemediğim alan. Aşık olduğum kısım ise Büyükçekmece, Kumburgaz, vb. şehir dışı yerler. 16 yıldır buradayım, şehiriçi-metropol kısmında hiç ev hissi yaşamadım, huzur duymadım ama şehir dışında yaşamayı çok seviyorum, oraya çok rahat bir şekilde evim diyebiliyorum vr oralarda yaşamaktan zevk alabiliyorum.

Büyük olasılıkla gideceğim; gitme zamanı yaklaştıkça İstanbul'la ilgili her şey çok romantikleşiyor gözümde. Sürekli kaçmak istediğim bu yer evim mi diye düşünüyorum ama genelde gidince de özlemiyorum. Zamanımı şehirdışı dediğimiz yerlerde geçiriyorum; çünkü en çok oraları özlüyorum. Bir başka özlediğim de hatırası olan yerler ve o hatıralar olmasa oraları da özlemem. Yoksa, uzaktayken İstanbul'un kendisini ve yaşamayı özlemiyorum ama zaman yaklaştıkça "Şurası göz göze geldiğimiz yer", "Beraber yürüdük bir bu yollarda" tarzı 16 yılın romantikleştirmesini yapıyorum ve üzülüyorum. Normalde bir yere gitmişsem ayaklarım geri geri gider İstanbul'a gelirken. Bayramda kaçan ve "Dönmeseler ya" denilen, içinden de "Dönmesem ya" denen güruhtayım; buraya ait hissetmiyorum. Giderken İstanbul için üzülmediğimi, sadece hayatımın tüm yatırımını yaptığım (arkadaşlarım, hatıralarım, işim, vb.) bu yeri terk edeceğim için üzüldüğümü ve bir yuva terki hissi yaşadığımı bilyorum. Aynı şeyleri Şebinkarahisar'da yaşasaydım, oradan ayrıldığım için üzülecektim.

Bana çekici gelen, yurtiçi 3-4 yurtdışı ile birlikte 8-10 şehir var. Birkaç aylığına veya daha uzun süre gidip "İşte, burası ev. Ev diye ömrüm boyunca aradığım yer burasıymış", "Bu şehirle sevişmeye doyamıyorum" dediğim yerler de. Kendimi ait hissettiğim ve hayalini kurduğum şehri tanıyorum. Keşke oraya gidebilsem ama artık rüyamda bile görebileceğimi sanmıyorum. Zaten o zamandan beri İstanbul batıyor, hatta birçok yer batıyor. İstanbul çevresindeki yerler oranın küçük bir versiyonuna benzediği için daha evimde hissediyorum. Şehirden beklentim şu: Parası olan-olmayan herkesin dışarıda rahat vakit geçirebilmesi ve aktivite bulabilmesi, insanının rahat, kibar ve gevşek olması, havasının güzel olması. İstanbul bunları kısmen sağlıyor. Daha iyi sağlayan yerlerde aklım.

Belki biraz daha zengin olsaydım, metrobüs kullanmak zorunda olmasaydım, çilesinden çok balını, kaymağını yiyebilseydim evim diyebilirdim İstanbul'a. Ne bileyim, Bağdat Caddesi'nde geniş ve balkonlu bir evde yaşasaydım ve işim de o civarlarda ferah bir yerde olsaydı, kısacası şık bir fanustan ibaret bir hayatım olsaydı; hayatımda Fatih'ten geçmemiş olsaydım, birisi Kayışdağı, Sancaktepe, Bayrampaşa, Esenyurt dediğinde "Yaniii, oraları tam bilmiyorum. Ne tarafta kalıyor" diyebilen ve haftasonu Kilyos'ta at çiftliklerine giden ya da "küçük bir kaçamak" deyip işi gücü bırakıp Ağva'da tatil yapabilen biri olsaydım, "Oh İstanbul'da olmak ne güzel. Cennet gibi" diyebilirdim ama şu haliyle turistlere bile "Metrobüse binmeyen İstanbul'a gelmiş sayılmaz, çok yanlış yapıyorsunuz" diyesim geliyor. Belki de İstanbul'un rahat yüzünü görmediğimden, dolmuş-otobüs-metrobüse mahkum somurtkan insanlarından olduğumdan evde gibi hissedememişimdir.

sadece burada doğup büyüyene güzel gelen bir şehirdir İstanbul, dışarıdan geleni boğar.

günlük hayat içinde huzurlu hissettirmiyor tabii, onu söylemek güç. ama tümden boğuk, yorucu bir yer de değil benim için. çok güzel parklar, korular, huzurlu yerler var. üstelik hepsi bedava; insanların "paran varsa İstanbul güzel" gibi laflarını saçma buluyorum.

özellikle vapurdan Kadıköy'e ayak bastığımda tam anlamıyla evde hissediyorum.

Sarıyer-Teşvikiye-Beşiktaş'ın bazı bölgeleri yaşam alanlarım, alıştığım yerler. Başka bir semte gitmek beni strese sokuyor. Bir işim çıkıyor, Mecidiyeköy'e gitmek durumunda kalıyorum, iş çıkışı kaldırımda yürümek bile bir işkence. Önümde bekleyenler, çarpıp geçenler, bağıra bağıra konuşanlar, araba kornaları vs beni deli ediyor, klostrofobi yaşıyorum, çığlık atasım geliyor.
Ancak alıştığım yerler dediğim semtler de iğrençleşmeye başladı. Pazar günü hava alayım diye Beşiktaş sahile gittim, Bahçeşehir üni. önü hınca hınç insan dolu, bira içenler, yerlerde oturanlar, istinasız her bankın altı çekirdek kabuğu dağı olmuştu, yerlerde boş bira şişleri, onları görünce yine delirdim. Her yer çöp ve pislik bu şehirde.
Sonuç olarak, istanbul'un sevdiğim birkaç bölgesi var, oraların da gittikçe bozulduğuna şahit oluyorum. Umarım bir gün gidebilirim bu şehirden.

Istanbul cok bozdu, artik daha da bozmaz dedik iyice bozdu.
ben ve ailem Istanbul dogma büyümeyiz, iyi muhitlerden birinde. Babamin cocuklugundan, benim cocukluguma ve su anki ana kadar olan degisimi fark ettikce icim boguluyor ve bu güzel sehir nasil bu hale geldi diye sinirlerim tepeme cikiyor.
(bkz: eskiden buralar hep dutluktu)
babamlar Kayisdagi'na avlanmaya ve su doldurmaya gidermis örnegin, simdi sirf beton)

Son 3 senedir yurtdisinda yasiyorum ve ilk zamanlar Istanbula gittigimde vapurla karsiya gecmek Eminönü-Taksim taraflarina bir gün ayirarak kardesimle falan gezmek beni iyi hissettirirdi ne kadar özlemisim diye düsünürdüm. Ama su son 1 senedir gittigimde Kadiköy`den ileri gitmiyorum. Ailem de cidden zorunlu olmadikca arabayla bir yere cikmayi biraktilar. Ne trafigi kacilacak yer, ne "kentsel dönüsüm" harfiyat alanlari insanda nefes alacak temiz hava birakiyor. Bir sokakta 3 apartman yikilip yapilir mi saka misiniz ya?!
evet nüfus arrti ama kalitesi azaldi, bos pis bir kalabalik var. kimseyi kücük görmek degil amacim ama oradan buradan kalkip eskiyalik yapanlar, huzur bozanlar... Suadiye civari bile eskisi gibi degil artik.

Okul-üni hayatim hep tek vasita ve max 45 dk uzakliga gitmekle gecti o yüzden asiri sikayetci olmadim su ana kadar. Yakinda ise baslamam gerekecek ve ev degistiremeyip, odama dönecegim ve is muhtemelen karsida olacagindan, trafik ve insanlar hayat kalitesini düsürdügü icin sanirim dönmeyi düsünmüyorum Istanbul'a.. Ailemi ve arkadaslarimi ayda bir ziyaret etsem yeter, zaten ayni sehirde yasayip kimse birbirini görmüyor yogunluk ve tükenmislikten.

Kisa ziyaretler, firsatlar, etkinlikler, alisveris, gezmelik-yemelik-icmelik, gece hayati, turistik-tarihi alanlar icin süper ama yasamalik nope.

Bogazici ve İstanbul uni

İstanbul Üni mi gerçekten ?

Araştırmalarım sonucu bogazici ve odtü olduğunu öğrendim (bu sene kuzenim için çok araştırdık da)

Ozellerde de bilgi ve koç iyiymiş.

ODTÜ.

Egitim dili, akademisyenlerin egitimleri, uretkenlikleri, ogretim becerileri, laboratuvar, kutuphane zenginligi, yurtdisindan universiteye gelen duzenli misafir ogreti elemanlari. Klinik psikolojide daha yogun bir uzmanlık vardir.

Odtü ilk sırada. Boğaziçi ve koç onu takip ediyor. Takipte Hacettepe var. İstanbul üniveristesinin bunlardan daha iyi olmadığına eminim. Belki ege ve ankara üniversitesine denk ya da daha geride olabilir.

X ilk sirada diyenler neye gore dediklerini de belirtseler daha ise yarar olur.

sck haklı

devlet odtü
özeli bilmiyorum.

Devlette boğaziçi
Özelde bilgi ve koç

İstanbul üniversitesi psikoloji yerlerde

Boğaziçi ve odtü kesinlikle.
Özelde de koç. Özyeğin de bu ara depar atıyor resmen :)
Psikoloji öğrencisi bildirdi

psikoloji öğrencisiyim, hepsinden neredeyse 10ar tane arkadaşım var.

türkiyedeki en komple psikoloji bölümü koç üniversitesindedir.

daha sonra ise odtü'dedir.

boğaziçindekine tam anlamıyla psikoloji lisansı demek mümkün değil çünkü zorunlu psikoloji dersleri çok az bu da lisans öğrencilerinin diğer alanlara kaymasına sebebiyet veriyor (ekonomi, siyaset, işletme vb.)

istanbul üniversitesi eskisi gibi değil, ege ondan bir tık önde. unuttuğum da vardır kesin ama ilk 2 bu şekil.

İstanbul üni üzerine Bilgi'de master

etiler - zincirlikuyu metrobüs - uzunçayır - ataşehir minibüsleri

ihsan oktay anar kitaplari, baslangic olarak puslu kitalar atlasi.

www.idefix.com

hayali yerler sözlügü var, tükendi diyor ama internette pdf olarak bulunabilir. buldum ben yani.

Halvette 40 gün.

Şeker yerine alternatif
www.dogakagit.com

bombalar harika

www.darussafaka.org

linkteki fiyatlar pahali ama fikir vermesi icin koyuyorum.
benzer modelleri cicekcilerden alip mini saksilar alip kendin de yapabilirsin.

www.paspasinbahceleri.com!s-minyatur-bahceler/c1oq8

succulent cicekler son zamanlarda cok moda

tohum bombası iyimiş ama bizim millet şeker sanıp yer onu.

peggy +1

tema'nın da var ayrıca.

Tohum bombasını ben direkt yerim :(

guzel bi cam icinde tarhana berilmisti. Kadini desteklemeyle alakali bi derneklerden biriydi

www.mutlugunsusleri.com var annem yapıyor, fiyatları düşük değil ama yine de bir bakın isterseniz.

3 dakikada bi geliyor o otobüs. biri dolu gelir diğeri boş gelir. sıkıntı yapma.
öğle saatleri de öyle.

yeterli. bir süre sonra vücut ısısı normale döner.

sıcak su torbası varsa kullanın bende baya işe yarıyor

Duyurun benim içimi ısıttı :)
Endişelenme, vücut ısısı yükselirken üşüme titreme yapar.
Yaptıkların yeterli bence de. İstersen bir de limonlu asprin yapabilirsin, terlemeye yardımcı olur.

geçmiş olsun öncelikle. ateşini kontrol etmişsinizdir sanıyorum fakat yine de sormuş olalım. ateşi çok yüksek değil, değil mi?

üşüyor oldugu hissi bundan kaynaklanıyor olabilir ve örterek vücut ısısını daha da yükseltiyor olabilirsiniz çünkü.

Ateşi çok yüksek değil arkadaşlar, çooook teşekkür ederim çok iyisiniz!
Ekşi Duyuru bir aile gibi :)
Şimdi soğuk soğuk terliyor, yorganın altında, o kadar üşümediğini iddia ediyor.
İnşallah sabah da güzel uyanır.

souk algınlığı için bi ilaç. boğazı acıyorsa pastil. adaçayı falan içirin limonlu. terlesin uyusun düzelir. geçmiş olsun

Vitamin ver destek olur iyi olur.

metrobüsle şirinevlere, şirinevlerden metroyla yenikapıya, ordan da marmaraya.

Metrobüs ile boğaziçi köprüsü durağında 2 dakika yürüyüp üsküdar a giden dolmuş ya da otobüslerle de gidebilirsiniz rahatlıkla.

Trafik olmayan bir saatte gideceğim, Marmaray mı seçeyim?

milleriyle bilet alabilecek birilerini bul. thy'den millerini paraya dönüştürmek isteyenler vardır. o şekilde ucuza gelebilir.

merhaba,

Paranız varsa THY'den Alın, rahat ve konforlu gider gelirsiniz. Aktarmalı uçaklar gerçekten cok yorucu oluyor.

Eğer ucuz olsun diyorsanız Air france ile gidebilirseniz onu deneyin. Paris aktarmalı uçakları iyi oluyor.

Londra dan aktarmalı olunca transit vize istemiyorlar. Uçak arasında ki surelerin fazla olmamasına dikkat edin ama.

İyi yolculuklar, iyi eglenceler.

çıkış noktanı istanbul baz alarak yaziyorum cevabi. malum bu istanbul vatandaşlarının yaşadığı yeri bildirmeme özelliği var.

1. New York, ABD içinde görece yakın bir yer. O nedenle Almanya ve İngiltere aktarmalı gitmek çok sorun değil. Hatta bazı durumlarda avantajlı. Kesintisiz sıkıcı bir uçuş yerine uçaktan in aktarma yap arada yürüme ve dinlenme zamanı olur.

2. Direk uçuş THY'de var. Bu secenekte fena değil ama ücreti daha yüksek tabi ki.

3. Bagaj her durumda ilk noktada verilip son noktada aliniyor. Bunda da problem yok.

4. New York'ta 3 tane havalimanı var. Bunlardan genelde JFK uçuşları daha ucuz oluyor.

5. THY dışındaki firmalardan gidiş-dönüş almak indirim sağlar. Bunlardan tek yön alirsan zaten fiyat iyice yükselir hatta dönül bileti fiyatı da yüksek olur. Diğer bir seçeenek giderken tek yön alıp. Dönerken ucuz olsun diye gidiş-dönüş bilet almak, bu özellikle dönül tarihin kesin belli değilse uygulanabilecek bir yol.

6. Tek yöne biletin bir diğer dezavantajı, bagaj sorunu. TR'den giderken herhangi bir sorun yok (2 adet 23 kg (50lb). Ama ABD'den dönerken 1 adet 23 kg (50lb) bagaj hakkı verirler. Bu durumda bilete ilave 2. bir $100'lık bagaj hakkı almanda gerekebilir.

7. Ağustos henüz uzak bir ay bazen fiyat yaklaştıkça düşebiliyor. Çünkü ekonomi uçan uçaklar genelde 2 ay kala satışa açıyor biletleri. Bİr de iptaller oldukça ucuz olabiliyor. Mesela ben New York biletini 1 hafta kala aldim ve 1 ay öncekinden 600 lira kadar ucuzdu (eylul 2015).

8. skyscanner bana pek güven vermedi. Ben havayollarının kendi sitelerinden takip ederek ucuz bilet buldum. Lufthansa, KLM, British ne kadar akılına gelen varsa günün değişik saatlerinde gidiş dönüş olarak kontrol et.

kolaylıklar.

Donusu Noel sonrasina bak mutlaka. Cheaptickets denen siteden aliyordum ben biletlerimi ve uygun oluyordu. 2. Yontem, Abd icinde Turk acentalari ara. Ucak sirketleri bunlara yer veriyor, charter gibi. 5-10 koltuk bunlara ayiriliyor. Ben bu sekilde 10 gun oncesinden 1600'e bilet bulmustum. (KLM)

Noel'in biraz sonrasına denk gelecek gelişim muhtemelen, bana kalsa tek yön alacaktım, belki bunalıp erken gelmek isterim, belki gezmek isterim okuldan sonra biraz ama çift yönlü daha ucuz maalesef, biraz lükse kaçmamaya çalışacağım.

Build-a-bear workshop dükkanlarında kullanılıyor bu bahsettiğiniz şeyden. Çocuğa bir şey söylettirip, ayıcığın içine koyuyorlar basınca ses kaydı çalıyor filan. Buna ne denir, nerede satılır bilmiyorum açıkçası ama belki oraya sorabilir veya belki abartıp bir tanecik hediye etmelerini isteyebilir arkadaşınız.

yıldız korusu var rumelihsarîna yakın diyebiliriz, krou gayet güzel, kahvaltısı da güzeldi en son gittiğimde, hem Beşiktaş falan o bölgeye de yakın, akşam kireçburnuna balığa da gidersiniz oradan. iyi eğlenceler.

istinye park, tarabya, yeniköy yine çok fazla oturacak yer var iki önerim yeniköy kahvesi (yrniköy motorsun üstü), emek mantı evi ve emek kafe. hiç olmadı beykoza geç bir vapurla.

Goreme'de kalirsaniz daha iyi olur kendiniz gezme acisindan. Yapilir, yapilmaz degil. Goreme'de olursaniz cogu yere kendiniz gidebilirsiniz.

Hatta kalmayi dusundugunuz oteli arayin, sorun kendileri ne kadara teklif ediyor uzak yerlere turlari (mesela derinkuyu'ya filan)
Goreme'de kalirsaniz acik hava muzesine filan zaten yuruyebilirsiniz.

merhabalar, ben Kapadokya'da yaşıyorum. Sorularınız varsa alabilirim. Otel için ise siz nasıl birşey arıyorsunuz? KOnforlu, mağara otel mi? yoksa pansiyon tarzı, pratik ucuz birşey mi?

İlaç kullanmak istiyorsan git tabii.

ben anafranil alıyorum günde 150 mg. seneler önce psikiyatr prozac yazmıştı. sonrasında kendim karar verdim. ara ara gittim yine psikiyatra yine. evet haklısın deyip yazdılar ilaç. aile hekimim yazıyor artık.

sonuç olarak söylemek istediğim şu. kesinlikle ama kesinlikle hemen bir psikiyatra git ve içinden her geçeni tertemiz anlat. kötü şeyler düşünme. biraz takviyeyle ayağa kalkarsın. inanıyorum.

Bence psikiyatriste git direkt, terapi uzun sürede sonuç verir, ilaca başlasan daha kısa zamanda iyileşebilirsin. Aynı anda ikisini de yapmak en iyisi sanki.

İlaçlar kilo aldırmıyor değil mi?:/

Teşekkür ederim cevaplarınız için, haftaya gideceğim.

yolda uyuyabiliyorsan çok sıkıntı olmuyor, 12 saatlik uçuşumun sanırım 11 saaatinde uyuduğum için (evet danayım :) ) ben burdan ankaraya gitmiş gibi olmuştum mesela. ama uyuyamıyorsan çok sıkıntı.

yine de amerikaya aktarmalı uçan şirketlerin uçakların koltukları nispeten rahat oluyor (klm ve alitalia denediklerim)

Cok fiyat farki yoksa aktarmasiz tek uçuşla git.

tek

Çok fiyat farkı var, yaklaşık 400 tl fark var, ama skyscanner'da en ucuz bilet 1.300 küsür, sonrası hemen 1.500, 1.800 diye gidiyor, 1.300 tl olandan korkuyorum biraz.

thy ile tek git delimisin
diğer türlü alanlarda in, ineceğin ülke avrupa ülkesiyse transit vize bokuyla uğraş
eğer farklı havayoluyla gideceksen bi de bavulla uğraş falan zor işler
bin tek seferde git işte güzel güzel

400 tl dediğin 100€ aşşa yukarı, indiğin alanlarda yemek içmeye harcarsın zaten, 400 lira için değmez bütün gününü piç etmene

Fiyat farki icin degmez.

Arada 200-300€ fark olsa ok ama.

Arica neyden niye korkuyosun anlamadim? Aeroflot cok basarili bi havayolu. Ozellikle uluslararasi ucuslari

Açıkçası araştırmadım gitmeyi düşündüğüm hava yolunu, koltuklar rahat olmaz, iğrenç bir uçuş demeyimi olur benim için diye tırsıyorum. Uluslararası uçuş bir kere yaptım pek fikrim yok ama Pegasus gibi bir şirkete denk gelirim diye endişelenmiştim. Söylediğiniz içimi rahatlattı teşekkürler.

400 lira fark bisey degil. Tek ucusla git.

400 lira büyük para bence öğrenci adam için, aktarmalı git.

buradakilere bakma, yiyeceğe içeceğe 400 lira harcayabilen tipler var 9-10 saatte. (ne yiyorlar merak ettim)

400 lira hakikaten çok para benim için, bir bavulla gideceğim muhtemelen zaten, ve beklediğim yerde de çok bekleme yapmayacağım, yemeğe içmeye o kadar harcamam kaldığım yerde gibi geliyor. ama yine de tavsiyeleriniz benim için önemli, teşekkür ederim.

aktarmayı aynı firma ile devam edecek şekilde yaparsan arada bavul al tekrar check in yap gibi dertler olmaz bu arada. bavulun aktarma yapacağın uçağa aktarılır, aksi durumu da belirtirler ama genelde 1 aktarmalı uçuyorsan olmaz öyle bir şey. bir de çoğu şengen ülkesi amerika vizesi olduğu zaman transit vize istemiyor (örn., italya, hollanda)

1300'lük bilet daha konforsuz diye bir şey yok. Uçak aynı uçak.

Aeroflot ile tokyo'ya gidip geldim.

Toplamda 4 ucus oldu yani.
Her ucak cok konforluydu, uzun sureli ucusum da oldukca iyiydi.
Bence o konuda sikintin olmasin ama rusya transit vizeyi napar bilmiyorum. Daha pahaliya gelebilir. Vize parasina bak.

Aeroflot ile Moskova aktarmalı New York'tan geldim. Toplam 24 saate yakındı. Yeşil pasaportum vardı benim de, transitte herhangi bir sorun olmadı (gerçi dönüyordum zaten de, dışarı çıkılabilirdi de). Deli gibi uçak korkum var, yolda gözümü kırpmadım hiç; Moskova'da havaalanında yarım saate yakın uyudum.

Eğer 400 TL fark sizi Amerika'da zorlayacaksa, dar bir bütçe ile gidiyorsanız, aktarma yapılması mantıklı. Kısa süreli mi gidiyorsunuz, yoksa en az iki-üç hafta kalacak mısınız? Kısa süreliğine (1 haftalığına) falan gezmeye gidiyorsanız, ilk gün heba olur. Direkt uçuş alınması daha rahat olur ve orada rahat gezilir. Orada bir üniversiteye biraz da uzun bir süreliğine gidiyorsanız, babanız da memurmuş, o 130 dolar orada kurtarıcı bile olabilir; o durumda aktarma mantıklı.

transatlantik ucuslarını pegasusla karsılastırma. herkes delta'ya gömer mesela bana gayet rahat gelmişti. standartlar yuksek oldugu icin insanlar cok sey bekliyor. thy'nin de tek olayı zırt pırt gelip bişey alır mıydınız demek bi de koltuk eglence sistemleri, biz lükse alıskın diiliz bana fazla gelmişti:)new york'a indikten sonra 3 saat nereye gidiyorsun? ucakla mı yani? avrupa'nın cogu yerinden amerika'daki diger sehirlere gidebilirsin. aramanı öyle yap, illa abd'DE iniş yerin ny olmak zorunda diil.

New York'ta indikten sonra Binghamton'a geçeceğim üniversiteye, bir dönem kalmaya gidiyorum. Binghamton'a gitmek de sürekli toplu taşıma, metro vs aktarma isteyen bir şey, yaklaşık 3 saat gözüküyor belki daha da uzun. Eğer aktarmalı uçak yorarsa bir de Amerika'da yolculuk epey zorlayacak beni, bir de tek başıma olacağım, her neyse.

THY'nin tek seferlik uçak bileti, yaklaşık 11 saat, zannettiğimden daha pahalıya geliyor, öğrenciye %30 indirim sanıyorduk ama %20'ymiş. THY uçak bilet satış noktalarında promosyon biletler Amerika'ya daha ucuza gelebilir öğrenci indiriminden dediler, ama maksimum ne kadar ucuza gelebilir yani, yaklaşık 2bin ödemem gerekir kesin.

Gönül isterdi ki THY ile gideyim, ama arada çook fark var. Bir süre daha burs bakınacağım, olmazsa Rusya üzerinden giderim herhalde.

skyscannerdan takip ediceksin.

biletin sağı solu belli olmaz ben 2010 millet 6 ay önceden 1000 dolara bilet alıyoken son 2 hafta kala 700 dolara gidiş dönüş almıştım deltadan. son dakika da çok ucuz biletler bulabilirsin ama garantisi yok bu işin.

Amerika'ya mı son dakika uçak biletini bu kadar ucuz buldunuz?

evet ist-JFK uçuşuydu

bu arada 2010daydı şimdi farkettim yazım hatası yapmışım üstte

Biz dönüşte uçağı kaçırmıştık, ertesi gün için 600 dolara aldık adam başı, olabiliyor

new york-milano olması lazım

sene: 2009

Ben de 2010'da bir ay kala 750 dolara Fransa aktarmalı gidiş ve Delta aktarmasız dönüş bileti almıştım New York'a. Sürekli bakmak lazım, Skyscanner/Kayak falan.

bazen orbitz de iyi fiyat veriyor.

al sana dev hizmet getirdim bilgisayarımın derinliklerinden. bi köşende dursun.

i.hizliresim.com

Psikolojik değil de biraz daha felsefik bir kitap olan sofie'nin dünyası'ni alabilirsiniz.

hayvan ciftligi, sofie'nin dunyassi, 1984 iyi baslangiclar olur bence, bunlarla okuma aliskanligini kazanip ilerleyebilir daha konuya ozel kitaplara. direkt psikoloji uzerine akademik bi kitap okumasi iyi olmaz saniyorum

pek kitap okuyamiyorum ama lise'deyken babamin kitapligindan ilgimi cekmisti, iyi ki okumusum: dogan cuceloglu'nun "insan insana" kitabi. insanlar kendine o kadar yabanci ki, ilk once cozmeleri gereken sey bu bence.

psikoloji kuramları üzerine okumak isterse güzel bir iki tavsiyem olur.

Teşükkürler ama kuramlar bieaz ağır olur sanıyorum.

Sofie'nin Dünyası +1

Ayrıca Alfred Adler'in kitaplarına bakabilir.

engin geçtan - insan olmak

sofie'nin dünyası +1

alfa yayınları'nın felsefe kitabı diye bir kitabı var. o ayarda güzel bir seri var, seride sanırım psikolojiyle de ilgili bir tane var. onlara bir bakın belki sever.

ben lisede psikoloji dersi almıştım, hayvan gibi bir kitabımız vardı, neler öğrenmiştik. ailem ille de sayısal oku diye diretmese sosyoloji psikoloji filan okuyacaktım. neyse. belki kendine yönelecek dal arıyordur.

buhar makinası belki işe yarayabilir. birde en fazla 2 hafta daha soba yakarlar bence. birdahaki kışa kadar de pencerelerini yaptırırsın. bir yere şikayet etsen ne olur bilemiyorum ama sen şikayetçi oldun diye vatandaşın sobayı kaldırıp kombiye geçeceğini zannetmiyorum

pencerelerin kenarlarına bir tarafı yapışkanlı bant şeklinde uygulanan yalıtım süngerleri var. ucuz da bir malzemedir. Büyük oranda çözer sorununu.

Eczaneden d vitamini alsan?

d vitamini gıdalarla alınmaz. güneşe ihtiyacınız var. yani vitamin olarak alabilirsiniz. bunun yanında güneşli günlerde pencere ardından olmamak kaydıyla güneşlenin 15-20 dakika.

Aynı sorun bende de var, 13.5 falan çıktı. Doktor ampul şeklinde D vitamini takviyesi verdi, 15 günde bir içiyorum toplam 3 ampulüm var.

Dvit ictikten sonra digerlerine gerek yok. Onlar para tuzagi. Bu arada turkiyede neredeyse herkesin d vitamini dusuk. Benim de 5 cikti. Dvit ampul 3 tane verdi dokror 15 gun arayla. Sonra bol bol gunes nisan mayis gibi sikinti kalmaz bence.

güneş kremi kullanıyorsanız en azından elinize kolunuza sürmeyin. emilimi engelliyor. birde d vitamin damlasını aldıktan sonra direkt güneş ışığında 30 dklık yürüyüş önermişti doktorum.

doktor değilim, merdiven altı doktor gibi ilaç tavsiyesi vermek de istemem ama beraber çalıştığım doktorlar d vitamini düşük hastalara devit ampulu ekmeğe döküp ye diyorlardı.

Bence hepimiz aynı konudan muzdaribiz :( benimde 9 cikmisti dvit vermisti haliyle gunese cik diyordu bol bol ama birinden solaryumun ise yaradigini duymustum ne kadar dogru bilemem ama...

%95 küf alerjiniz var ve odanız kuzey cephesinde. Küf için illa ki duvarların şıpır şıpır nemlenmesine veya kara noktacıklar oluşmasına gerek yoktur, o nemliliğin etkileri gözle görülmeyebilir seviyede az da olabilir. Güneşin az girdiği, duvarların az ısındığı odalarda daha çok olur. Eski ve ahşap evlerde de sıktır. Rokfor peyniri yediniz mi hiç, ondan iki kubrit kutusu yeseniz yirmi dakikaya kaşınmaya kızarmaya başlarsınız büyük ihtimalle. Tabii ki bir öngörü bu, en sağlıklısı tıbbi test söylememe gerek yok sanıyorum.

1. küf olabilir.
2. dolabin üzeri yatagin alti tozlanmis olabilir.
3. hali varsa 1 numarali düşman olabilir.
4. giydiniz bir kiyafetten veya sacinizdan içeri polen vs. tasimis olabilirsiniz. yatak takimini yikamyi deneyebilirsiniz.

sorun battaniyeden kaynaklanıyor olabilir. benim bi ev arkadaşı vardı, 9-10 kere hapşırıp combo yapardı. adama anlatamadık bi türlü battaniyeden diye.
bu yüzden muhtemel olarak odadaki battaniyeden kaynaklanıyor olabilir diyorum.

çarşafınızı yastk kılıfınızı yıkadığınız deterjana da alerji olabilir sadece yattığınızda oluyorsa.

aynı rahatsızlığı yaşamış ve çözümünü bulmuş biri olarak diyorum.. yatak eski ise hemen değiştir.

Arkadaşlar odayı sildim, yatağın altı tozluydu hakikaten, dolabın üstünü vs sildim, nevresimleri 60 derecede yıkadım, pikemi yıkadım.
Hala hapşırıyorum, yatak 4 senelik, bir de sentetik yorgan var, yorgandan mı şüphelenmeliyim?

Yatak 4 senelik, eski değil bence değil mi?

bir hastaneye gidip solunum alerjenleri testi yaptırın. kolunuza minik minik sıvılar damlatıp kısa bir süre bekleyip hangi maddeye ne ölçüde alerjiniz var belirliyorlar. sonra da alerjiniz olan maddelerden nasıl korunursunuz bunları anlatan bir broşür verip gönderiyorlar. ben de aynı sorunu yaşayıp ev ve iş ortamımı ona göre tekrar dizayn ettim çok işime yaradı. tavsiye ederim.

Pelus hayvan, hali falan da varsa yapar

Odamda bilinmeyen cisim var orası belli, fakat ev arkadaşlarım da odaya girince genizlerinin hafif yandığını iddia ediyorlar, yani özellikle benim alerjim yok bence o şey her neyse, o nesneyi de bulamıyorum. Biber gazı dağıtıcısı var sanki odada, eser miktarda gönderiyor havaya çok ilginç.
Yine de alerji testi fena olmazdı, teşekkür ederim loch ness.

Halıyı çıkardım, bakalım işe yaracak mı, teşekkürler.

Yalnız bu geniz yanması olayı biraz ilginç bir semptom. Elektrik tesisatında bir pürüz olabilir mi? Eski evse kaçak akım rölesi (faal) olmayabilir. Bir gece odayı havalandırıp şalterleri de kapayarak uyuyabilir misiniz? Buzdolabına dikkat.

verebilirsin tabiki, fakat neye bakılacağı önemli, örneğin yağ, şeker gibi değerlere bakılacaksa sabah aç karınla vermek gereklidir. bu saatte değerler farklılık gösterecektir.

Hayır kan bağışında bulunacağım onun için sormuştum

Kan bağışında ağrı kesici ve antibiyotik için uyarıda bulunmuşlardı bana. Ayrıca bunların dışında birçok ilaç türünü de saydılar. Bazı ilaçları kullananlar senelerce kan bağışında bulunamıyor örneğin. Siz muhtemelen veremezsiniz.

Teşekkürler

suçtur.

kötü şeyleri ağzına alma, hapis gibi.

Allah korusun.

bence bişi olmaz, annenin haberi var sonuçta inkar edecek değil ya. amerika'ya belge yollamak değil de daha ufak işler için haberi dahilinde annem yerine imza atmışlığım var çok.

Yakalanmadığın sürece sorun yok, bir kağıda alıştırma yap önce. Atarken kalemi bir noktada çok bekletirsen yakalanırsın o noktada ki mürekkep yoğunluğundan. Mavi ışıkta hemen gözükür.

Biz askeriyede doktorların yerine sevk kağıtlarını ve defterleri karteksleri imzalıyorduk bilgisi dahillerinde, tamamen senin yeteneğine kalmış yani. :d

hiçbir şey olmaz

annen şikayet etmedikçe yakalanmazsın.

erasmuslu bi arkadaşım ülkesine gitmesinden bi gün önce danışmanını bulamadı, imzalatması gereken kağıdı imzalatamadı. sonra mecburen adamın imzasını kopyaladı, kimse de çakmadı. bişi olmaz.

Fazla değil, Belgede sahtecilikten 30 yıl falan yersin

TNT üyeliği olan bir şirkette çalışan bulabilirsen, uygun oluyor nispeten. onlar şirket numerosuyla kaydı açtırırlar sen tutarı onlara ödersin.

tnt diyecektim ben de. orası olmazsa dhl hızlıdır. tecrübem var 1-2 güne ulaştırıyorlar

abd ise ups. 24 saatte teslim ediyorlar.

Bu şirketler hakikaten 1-2 günde teslim ediyorlar, ama 70 tl ücret istiyorlar. 1 haftaya teslim edip de daha uygun fiyata götüren olsaydı iyi olacaktı bizim için

aradığın zaman 24 saatte teslim haricinde de fiyat al. konuşmaktan çekinme. en ucuz gönderim fiyatlarını al. hatta pazarlık yap.

ogrencisiysen okuluna bi sorsana indirimli yollamak icin anlasmalari olabilir tnt ile dhl ile.
bizde 25tl avrupa, amerika'da ondan biraz daha fazla. ertesi gun ulasiyor.

Ben kaç yıldır arada bir (bazen her gün) supradyn'in eski versiyonu, son 1 yıldır supradyn all day, arada bemiks c vb. bir sürü vitamin kullandım. Hiçbiri acıktırmadı iştahımı açmadı, zaten iştahlı biri değilim.

Bence tamamen kişiyle ilgili, zaten iştahlı olanları daha da yemeye yöneltiyor olabilir. Bende hiç öyle etkisi yok. Bak üstteki arkadaşı acıktırmış. Dene. (ben zamanında kilo almak için spor yapan weight gainer kullanmış biriyim. Yiyerek alamıyorum onu belirteyim de)

@rodriguez2 kadar iştahsız biri değilim ama bende de bi değişiklik olmadı, sürekli atıştırmalar yemeler falan da olmadı, olmuyor.

vitamin kilo aldırmaz

çok seneler önce (orta okul zamanlarımda) kullanmıştım.. çok zayıf bir çocuktum, hem de iştahsızdım ama bunu düzenli olarak kullanınca iştahım acayip açılmıştı ve hayatımın en kilolu dönemlerinden birini yaşamıştım vallahi.. (gerçi benim kullandığım all day değildi herhalde. şu kahverengi, bonibon gibi olan supradyn'di.)

Havayollarında pek mümkün değil uzun süreli rezervasyon. Bilet fiyatları anlık değişiyor çünkü.

100. yıl diye bi grup vardı galiba.

Teşekkürler arkadaşlar
Gruba üye oldum! :)

iban ya da hesap no vereceksin. iban daha rahat olur.

bankanın sitesinde hesap no.dan iban hesaplama olayını kullanabilirsin..

kartta hesap no yazıyor ama hesap numaranı bilmiyorsun? hmm
aynı bankadan yatıracaksa hesap no, başka bankadan gelecekse iban gerek

Tamam iban'ı vereyim o zaman, hesap no'dan iban'ı internet sitesinden mi buluyorum yani?

Buldum!
Artık ibannomu biliyorumm
Teşekkürler

stresten ve uykusuzluktan insanın gözü harbiden seyirir. damar atıyor deyince aklıma göz tansiyonu da geldi ama bakalım ne diğerleri ne yorum yapacak

stres ve uykusuzluk temelli. bir süre sonra geçer. doktora gitmeyin.

doktor değilim, not düşelim de:)
seyirme ise, birkaç klasik nedeni var. stres, çay, kahve. bunlar dışında bana olduğunda iki farklı zamanda iki farklı doktor iki farklı neden gösterdi. biri göz kuruluğundandır dedi ve gözyaşı damlası verdi. diğeri göz dibinde mikrop olabilir, dedi. o da reçetesiz de alınabilen göz temizleyici bir şey önerdi. ikisi de işe yaradı. ama tabi uzun süren seyirme durumlarında doktora görünmek doğrusu.

john lennon dünyalar güzeli karısını boşayıp dünya çirkini yoko ono'yla evlendi diye bir haberi vardı hürriyet'in

dicle haber, fırat news agency

takvim, star

sözcü

Zaytung

skyscannerdan istasyonları yazarak tüm uçuş firmalarını aktarmalı vs görebilirsiniz

Ben mayıs için 1600'e aldım THY'den, Delta var ama o da 100 200 lira daha ucuz sadece. Aktarmalı giderim dersen Ukrayna aktarmalı var 1200 falan o da.

www.skyscanner.com.tr

Buradan bakabilirsin.

Edit: Ben çok ucuza almışım, 2000'den aşağı yok o tarihlerde, aslında daha uzak bir tarih niye öyle acaba.

Lufthansa nin kendi sitesine bakın. Aktarmali ama gayet ucuz olabiliyor. Ocak için 500$ a bilrt aldı arkadaşım.

expedia.com 'da iyi bir alternatif olabilir, bazen uygun denk geliyor. Bir de, ben 3 sene önce aldığımda, internet fiyatlarının çok çok altında bir seyahat acentasından almıştım, bir iki yere sorabilirsin istersen

Ekobilet.com guzel fiyat cikariyor genelde, tavsiye ederim.

Bir de asiri erkenden bakmaya baslamissiniz, bu kadar erkenden bakinca fiyatlar fazla olabiliyor. Nisandan once bileti almazdim ben.
Bu arada bu dedigimin istatistiki kaniti filan da var, arastirirsaniz gorursunuz :))

Eylül ayındaki uçak biletini aşırı ucuz değilse şimdi almayın. Genelde 3-4 ay önce en ucuz oluyor uçaklar. Ben derim ki her hafta bir girin bakın, 1400-1500 tl'ye raha tbulur alırsınız. Arkadaşlarım ABD'de gidiş dönüş 1400 liraya bilet aldılar 2-3 hafta önce ocak için.

@noluyo yaa teşekkür ederim bilgilendirme için. 1400 tl gidiş+dönüş mü? yok artık :)

tamam arkadaşlar 3-4 ay öncesinden bakayım alacaklı gibi öyle diyorsanız. ağustosta Amerika'ya gidicem, eylül sonu abimin düğünü var. abi gelip gidersin diyor, sanki Amasya'da olacakmışım gibi davranıyor da sağolsun :), ben de maddi açıdan bize ne kadar mal olur, erken alsak güzel olur demiştim ama epey pahalıymış.

çok teşekkürler yanıtlar için.

@damba, vallahi bugün konuştum daha. 1400 lira dedi. Ama belki new york'a uçuş daha pahalıdır.

tarihler esnekse, skyscanner'da gün değil de bütün ayı seç. biz üç arkadaş şubat'ta lviv yapçaz bu şekilde. rastgele arasan 350 liraya da bilet var mesela ama bazı günler için çok daha uygun biletler var. rastgele seçtiğin bi tarihte 350 oluyo, kurcaladığın zaman 240'a buluyosun. new york için de vardır muhakkak böyle alternatifler.

amerikada ortalama bir üniversite, itü ve odtüyle olan programları da var dediğin gibi genelde işletme bölümünde senin bölüm ne bilmiyorum. İtü ve odtü suny programlarının kontenjanları çok azdır ve genelde itü ve odtü öss puan ortalamasının çok altında puanla ve paralı olarak öğrenci alırlar bi anlamı ver mı snein için bilmiyorum
Kısaca gidersen deneyim olur, gitmezsen de bir şey kaybetmezsin.

Açıkçası ben İngilizce'mi geliştirmek, biraz da tanjmadığım insanların olduğu bir ortama girmek istediğim için gitmek istiyorum. Türk öğrecilerle takılmamaya çalışacağım, ne kadar mümkün olur bilmiyorum. Bölümüm Sosyoloji ve eğitim dilim de İngilizce aslında.

yani dediğim gibi çıkmışsa gidebilirsin abd'de ortalama bir üniversite tabii ki colombia, princeton vs. gibi değil, senin için deneyim olur sonuçta 1 dönem abd'de okumuş olursun; bütçe olarak size sağlanacak seçenekler ne bilmiyorum exchange'te erasmus gibi hibe olmuyordu sanki diye biliyorum ama bir nedenle olur da gidemezsen ah vah edeceğin bir durum değil bence.

Çok teşekkür ederim cevabınız için.

işte vücut yavaş yavaş sinyal veriyor sana. bir yere kadar idare edersin sonra patlar.

Komaya girecek kadar tüketmiyorum ama nedense bu dönemlerde gözümde bir takım oymalara sebep oldu. Belki nedeni kafein değildir bu oynamaların, strestir tamamen ama yine de içim rahat etmedi. Günde 2 bardak içiyorum maksimum.