Ekşi Duyuru

Acıbadem Caddesi üzerinde Hair Amore var. Bir arkadaşım sürekli gidiyordu ve çok memnundu. Onun aracılığıyla 6-7 kişi gittik son 1 senede. Hem kesimden hem renklendirmeden memnun kaldı herkes. Ben geçen ay gittim ve kesim 100, ombre 450 civarıydı diye hatırlıyorum.

Yalnız direkt salona değil de ortaklarından biri olan Borhan’dan randevu alarak gittik hepimiz. Biraz ukala hatta ilk önce çok sinirimi bozmuştu benim ama kesimi de renklendirmeyi de güzel yapıyor.

Etiler RemSe. Fiyatı daha pahalı ama memnunum.

kıyıda köşede kalmamıştır muhtemelen ama (bkz: yoann bourgeois)

farklı işlerinden örnekleri aynı anda gösteren şöyle bir video var: www.youtube.com

www.youtube.com

Decathlon’dan aldım, memnunum

migros’ta da başarılı termoslar var, bir göz atın derim.

Telal

ikea'dan bakın?

Stanley'den sonra bence "Thermos" gelir. Bir süre önce ucuza bulup aldım bir modelini (1 litre). Soğuk denemedim ama öğlen sahile gitmek için kahve yaptım. Sonra sahilde içtik. Eve getirdim kalanını (1 fincan kadar). Öyle kaldı tezgahta. Sabah "lan ben bunu yıkamayı unuttum" deyip açtım, "zaten soğumuştur" deyip elime döktüm, elim haşlandı. Uygun fiyatlı olsa ben de Stanley tercih ederdim ama Thermos'tan çok memnun kaldım.

migrostan touchme diye bir marka termos aldım. aldığım günün akşamı yıkadım, su ısıtıp koydum içine. Sabah kalktığımda halen elimi yakıyordu.

Çiftli mekanizması olmadığı için gün içinde aç kapa yaparken bir miktar ısı kaybediyor ama bunun dışında gayet başarılı.

Ben ikea'dan 6 - 7 yil once filan almistim. Sicak icin kullanmadim ama soguk fikir verebilir diye yaziyorum. Yazin plaja giderken soguk su dolduruyorum, bazen aksama kadar gunesin altinda kaliyor ve eve geri dondugumde hala buz gibi duruyo oluyor. Bence cok basarili.

Gecenlerde gordum farkli bir renkte ama hala vardi ayni model: bej rengi, cift kapakli ve ufak olan model.

IF yapınca bu dert kalkıyor ortadan. 12-20 yiyorum, sabah 20 dk, akşam 1 saat spor yapıyorum. Akşam egzersizi 19.15 gibi bitiyor, 20 gibi yiyorum. Yiyip egzersiz yapmıyorum mide doluyken çok keyifsiz oluyor lömbür lömbür

Spordan sonra kahvaltı yapabilirsin. Miden boşken daha rahat spor yapılır.

Senin spor yapasin yok sanki

miden doluyken yaparsan kusarsın zaten.
yedikten en az 1 saat sonrası ideal. istersen 4 saat yememiş o fark etmez. gücüm yetmiyor dersen 1 saat öncesinde ye işte.

Sorulamaz. "gehst du gern schwimmen?" denilebilir.

"Schwimmst du gerne?"

Ya da

"Magst du schwimmen?"

cümleleri de "yüzmeyi sever misin?" ya da "yüzmekten hoşlanır mısın?" anlamı verir.

"magst du schwimmen gehen" seklinde kullanirsaniz "yüzmeye gitmek ister misin?" anlamina da gelir.

Gerne bir kalıp. O yüzden onu kullanmalısınız.

Almanca gramer bilgisine bakmanızı tavsiye ederim, İngilizce ile pek bir alakası yok.

Sorununuz fiili tespit edememek ve söz dizimini bilmemekten kaynaklanıyor. Mögen mi fiil, schwimmen mi fiil yoksa gehen mi?

Almanca gramer kitabı edinin, ya da internet kaynaklarından yararlanın derim. Fiili tespit etmeden yürümez o iş.

malum internet online satış sitelerinden. 3M in bazı modelleri var.

Yani evet,
Nasıl güveniyorsunuz peki?
Sanal satış sitelerinde binlerce bireysel satışçı var.

Mart ayında birçok maske üreticisi firmaya ulaşmaya çalışmıştım. İki üç tanesine ulaştım. Ege maskenin ffp3 maskelerinden sipariş etmiştim. Fabrikasından/üretim yerinden kargolamışlardı.

Lcw'de şuan tekli paketlenmiş ffp3 diye maskeler satılıyor. Ne kadar güvenilirdir kalite açısından bilmiyorum ama depolarından gönderecekleri için satın almayı düşünüyorum.

İnternet sitelerinde, nalburlarda satılıyor ama pek güvenilir bulmadım. İnternete satışa koyarken satacağı ürünü paketinden çıkarıp, yüzüne takıp, fotoğrafını çekiyor öyle internete yüklüyor.

abd amazonda satışı yok.
abd amazonda satılamayan bir ürünü türkiyede kim satarsa satsın sahtedir.
gerçek n95 maskeler siyasetciler ve hastane personeli için rezerv edilmiştir.

amazon abd de bilerek satmiyor n95 maske, kendi karariyla. elinde olmadigindan degil.

Turkiye'de gayet orijinal kutusunda, ambalajinda 3M FFP2 FFP3 maskeler, yarim yuz tam yuz respiratorler ve P3 kartuslar bulunuyor. fiyatlari pandemi oncesine gore pahali tabii ama olacak o kadar.

Ilginctir ama Turkiye'de N95 - FFP2/3 maske takan siyasetci gormedim. RTE bile bildigin cerrahi maskeyle geziyor. Nedendir bilmiyorum.

@robokot
hani rte arabanın kaportaya vurup zırhlı mı diye soruyordu. putin de durur mu yapıştırıyordu cevabı, hayır tüm bölge zırhlı (korumalı) diye.
rte aynı taktiği uyguluyor, çok yakınına muhtemelen testsiz adam sokmuyordur.
niye n95 takmıyor dersen, n95'lerde nefes olmak nispeten zor, bunaltıcı oluyor.

deneme amaçlı aldım. üzerindeki yazılardan ve made in poland yazısıyla güvenilir olduğunu düşünüyorum.nefes kesici özelliği yeterli geldi. maskeyi kendim üretemeyeceğim sürece bir yerden sonra güvenmek zorunda kalıyor insan.

direkt yapamazsınız. ya tek tek deneyeceksiniz tutarsa şansınıza ya da birini rastgele seçip diğerini ücretini verip onun yanına alacaksınız.

hiçbişey yapamazsın. çok rahatsızsan çık apartamndan. tek çözüm bu

Konus belki laftan anlayan birileridir cozersin. Zabita falan bakmaz boyle bi seye. Uyumsuz komsu da hakkaten cekilmiyor, tasin +1

uyardığını ve dinlemediklerini var sayıyorum. noterden ihtar çek. yine akıllanmazlarsa bas davayı.

kesinlikle elin kolun bağlı değil. hukukta komşuların birbirlerine sorumlulukları var

alors +1

dava açılınca parayı bastırıp avukat tutmak zorunda olacaklarını öğrendikleri an iş çözülür.

apartman yöneticisiyle görüş onda vardır. diğer komşulara sor. Ya da üst kattaki kiracıya sor apartanla ilgili bir durum vardı de. Egm online, cimer, sonuc alamazsan acıkkapı.gov.tr, kamu denetçiliği hepsini deneyebilirsin. Yazılı şikayette bulunursan polis ya da zabıta telefonu suratına kapatmamış olur.

Ben pek bir sonuç alamadım ama sen yine de dene.

Benim alt komsum benzer sorunlar çıkardı. Anirarak bilgisayar oynayan ve 31 çeken bir üniversite öğrencisiydi. Kibarca konuştum önce. Işe yaramadi. Sonra tekrar kibarca konuştum azaldı. Üçüncü konuşmadan sonra kesildi. Kibarlık işe yaradı sanırım.

Benim alt katta oturan kızdan sürekli şak şak seks sesleri geliyordu. özellikle kucak pozisyonunda gürültü çıkararak seks yapıyodu. birkaç defa rahatsız olduğumu belli ettim. hala devam edince pozisyonu değiştirin diye bağırdım evin içinde. hala devam edince kapısına dayandım çok ses geliyor dedim. hatta sesi kaydetmiştim. onlara da dinlettim. sonra ses kesildi.

Bağırma, yürürken ses çıkarma kesinlikle haklısın da klimaya takıldım. Ne yapsın sen kullanmıyorsun diye sıcaktan erisin mi?

@kumulatifvergimatrahi

kombileri bozuk diye belirtmiştim oysaki.
tamir ettirebilirler?
gündüz bile traktör gibi ses çıkartıyor, gecenin sessizliğinde sabaha kadar bu sesle uyumaya çalıştığınızı düşünün bir de.
üstelik az ses duymak için ben pencerelerim kapalı duruyorum evde :/

Öyle çok kazandıkları filan yok psikologların; yeni mezunların çoğu işsiz. Öyle ha deyince de terapist olunmuyor; mezun olunduktan sonra bir sürü eğitim, yüksek lisans ve gerekiyor ki psikologların çalıştığı tek alan klinik değil. Her bir alan için kendini geliştirmek gerekiyor.

Mantıklı bir nedeni yok bana kalırsa; aşçılık bölümü de varmış. Açıköğretimde ascilik okumanın nesi mantıklı? Hatta türkiye için konuşursak ben herhangi bir bölümün okunmasını mantıklı bulmuyorum. Üniversiteler için ise açık öğretim gelir kapısı. Dışardan okunabilir gibi gördükleri her bolumu ekliyorlar. Üniversite kendi psikoloji bölümü akademisyenlerine sormamış, fikir almamış bile. Nasıl bir mantık olabilir ki bunda? Yakında hukuk fakültesi de açacağız derlerse ki o psikolojiye göre uygulaması daha az bir bölümdür, hiç şaşırmam.

Edit: psikolojinin bu kadar olay olmasının nedeni ise psikologların zaten alan ihlali ve meslek yasası yüzünden dertli olması, üstüne bir de bu eklenince örgütlü bir şekilde hareket etmeleri. Yoksa kimsenin ruhu duymazdi bunu da.

ülkede psikolog olmak isteyen yığınla ev kadını, yaşı geçkin teyze, hevesli ergen, 30lu yaşlarında olup plazada çalışan abla abi var. belli bir kitlesi yok. belki aöf psikolojiyi 3 katı ücretle açarlar, yine yığılma olur. insanlar psikolog etiketini istiyorlar. açanlar da iyilik olsun diye açmadı elbette, kasaya para girmesini istedikleri için açtılar.

Vakıf üniversitelerinin neredeyse hepsinde psikoloji bölümü olmasıyla aynı sebep: Maliyeti az. Goygoyla doldurulmuş programlarla psikoloji açtık diyorlar. Bir de adı havalı geliyor insanlara. Herkes üniversite okuduğunu sansın diye yapılan hamlelerden biri. Ortamlarda eğitime önem veriyoruz, ülkedeki üniversite mezunu sayısını arttırdık diyecekler sonra. Hiçbir bölümün mezununa da talep yok.

psikolog olmak toplumda revaçta, derdini anlatıyorsun dinleyen biri olmak için hevesleniyor insanlar.

bir de kolay yoldan para kazanılıyor zannediyorlar galiba, hop psikolog olup seans başı 250 TL alacaklarını sanıyorlar. Rahat meslek gibi görünüyor dışarıdan. Özel üniversitelerin hepsinde var arkadaşın dediği gibi neredeyse. Yüksek lisans ücretleri diğer yüksek lisans ücretlerinin neredeyse 2 katı. Eğitimlerin ücreti almış başını gitmiş durumda.

Psikoloji bitirdim ben de bu sene. Midem bulanıyor alandan, sektörden. Devam etmeyi düşünmüyorum bu şekilde ticarethanelerin arasında...

seneye hukuk da açılacak.
psikologlar öyle çok kazanmıyor.
bu ülkede her an her şey olabilir.
sadece kamuda çalışanların işine yarayacak, diğerleri kendine okumuş sayılacak.

psikoloji, sosyoloji, ve felsefe bölümleri görece olarak daha "seküler" bölümler türkiye'de. dindar kesimin üniversitede nüfuz edemedigi bölümler bunlar. felsefe ve sosyolojinin zaten acik ögretimi vardi, psikoloji de acilmis oldu. böylelikle bir breach yaratip oradan alana sizacak dini bütün tayfa.

bir de söyle bir ihtimal var, saglik kurumlarında, üniversitelerde medikolarda, sosyal hizmetler birimlerinde, devlete bağlı anaokullarında ve kreslerde psikolog kadrosu acarsiniz, var olan kadrolari artirirsiniz. sonra bu kadrolara acik ögretim mezunu dini bütün psikologlari alirsiniz. sonra üniversitede psikolojik danismana ihtiyac duyan ögrenciye "namaz kil gecer yavrucum" denir, anaokullarinda dini bütün egitim icin bir adim daha atilir, sosyal hizmetlerde, yetimhanelerdeki cocuklara dini bütün psikologlar yardimci olur.

aöf tamamen para basma makinası, açıköğretim psikoloji rabet göreceği için gelecek görüp açıyorlar. instagramda bazı gerizekalı influencer bozuntularu psikoloji diplomaları olmadan millete terapistim diye yalan söylüyordu onların işine yarar.

(bkz: socialmom13)
(bkz: çağla düvenci sönmez)

@ proteus
En olası cevabı vermiş bir iki kişiden daha gelen açıklayıcı cevaplarla birlikte.

Sadece aöf’ün paraya ihtiyaç duyması değildi sorduğum. Yani konu paraysa bile insanların bunu çok talep edeceklerini nerden biliyorlar diye sormak istedim.
Psikolog olmak neden havalı olsunki diye düşünüyordum ama anladığım kadarıyla havalı bir algısı varmış :D

Herkese teşekkürler cevaplar için.

aöf sürekli bölüm açıyor. sosyolojiyi neden açtıysa o nedenle açtı. çeşitlilik, daha çok kişiyi mezun etme, para kazanma vs.

Yok hayır
Video daha fantastik, daha sürreal bi atmosfere sahipti.
Kadının saçları daha kısaydı sanki
Ayrıca siyah beyaz kesin. Belki özellikle siyah beyaz çekilmiş de olabilir.

sallıyorum. filmi de izlemişliğim yok. la jetée?

@sanat guresi ay galiba yaa :))))
alkislarlayasiyorum'da da paylaşılmış, hemen oradan açmaya çalıştım ama site bugün itibariyle ölmüş artık.
muhtemelen zihnimde ben "video"laştırdım. bütün halini hemen izleyeceğim, çok teşekkürler.

koyduğunuz yere göre değişebiliyor. ben mesela kapının arkasına gizlrdim. o yüzden servis çaığırıp yerini değiştirdim

tercih meselesinden başka bir şey değil. %99'u sağ tarafa açılıyordur.

Evdeki konuma göre değişiyor? Buzdolabınız 40 yıllık değilse açılma yönü değiştirilebiliyor, hangisi mutfağınıza uygunsa öyle monte ediyor servis gelince. Gerekirse sonradan da değiştiriliyor.

Tercihine bağlı.sol açılır ya da sağ açılır isteyebilirsin.standart olanı sağ açılırdır.seçenek yoksa menteşeler ve kulp yer değiştirir.

Bu tamamen sizin mutfağınızın şekli ile ilgilidir. Standart bir mutfakta; buzdolabından aldığınız birden fazla ürünü tek seferde tezgaha koymalı, sonrasında lavaboda gerekirse yıkanmalı, doğrama bölümüde doğrayıp tencereye koymalısınız.

Dolap, tezgahın solundaysa kapak sola doğru açılmalı, sağındaysa sağa doğru açılmalı.

Tersi durumda her seferi de elinizdekikeri tezgaha koymak için kapağın etrafından dolanırsınız.

Kısa keyfe göre değil, pratiklik için sağ veya sol tercih edilir.

Fakat millet kafasına göre mutfak yaptığı veya tasarlattığı için bu gibi ayrıntılara dikkat etmeden iş yapmakta.

koku icin çay posası koyabilirsiniz. temizlik ve koku icin tavsiyeler kullanım kılavuzunda yazar.

yemek sodasi, iki kutu al koy koku moku kalmaz. buzdolabi kokusundan nefret eden biri olarak yemek sodasini ben dolaptan hic cikartmiyorum, 3-4 ayda bir yenileyip devam..

küçük bir kase içinde türk kahvesi bulundurun birkaç gün. bir posta yenileyin. benim sorunumu çözmüştü.

sıfır bilgiyle söylüyorum, belki bilimsel bir temeli vardır ve cidden işe yarıyordur, araştırmak lazım.

bu tarz şeyler bana para tuzağı gibi geliyor. eskiden telemarketing olayları vardı, işe yaramayan tonla egzersiz aleti, mutfak gereci vs. satılırdı televizyonda şovları yapıla yapıla. bu foreo'lar da aynı hedenin zamana ayak uydurmuş hali, televizyondan değil de instagram "influencer"ları ve youtuberlar üzerinden satıyorlar mallarını. fiyatların pahalı olmasının nedeninin de ürünün "trend" bir ürün olması diye düşünüyorum.

Ben aldığımda en fazla 1-2 hafta kullanıp bırakmıştım.Gerçekten çok gereksiz bir ürün.Uzun vadede hiçbir faydası yok.Sadece yaptığınız an yüzü yumuşatıyor o kadar.

Yüz keseleri de aynı işlevi görüyor.
Üstteki yazara katılıyorum.

Ben kullanıyorum. Yüzü ellerle ovalanan temizleyiciden daha derinlemesine temizliyor bunu çok net hissediyorum. Yüz keselerinin yapmayacağı bir şey değil Fiyu'nun da dediği gibi ama etki ediyor mu ediyor. Bu arada ben 50-60 liraya satılan Foreo muadillerinden aldım. Biri gelip Foreo kullanıyorum, etkisi bambaşka derse bilemem.

ince memed. her türlü yaşar kemal, fakir baykurt, cengiz aytmatov kitabı. köy edebiyatı bunlar ama ben çok severdim.

- savaş ve barış (o kadar etkilemiş ki karakterlerin çogu aklımda )
- dorian gray portresi (malum ergenlik dönemleri)
- oblomov
- sineklerin tanrısı

kuyucaklı yusuf
yeni gelen edebiyat hocası bu kitabı önererek nokta atışı yapmıştı. hiç kitap okumayan yaramaz meslek liseli öğrencileri olarak bayılmıştık

açlık oyunları serisinin ilk kitabını lisede açılan kitap standından almıştım daha filmi çıkmamıştı. Baya sürükleyici gelmişti. ama şimdi filmini vs izlediyse o tadı vermeyebilir.

Jules verne (orijinal tam metin çeviri tabi)

dan brown un ve grange in kitaplari bayaa sariyordu. ama en cok hosuma giden yalom un nietzsche ağladığında kitabi olmustu.

Çoğu kişinin okurken zorlandığı 1800 sayfalık Savaş ve Barış’ın veya 600 sayfalık Oblomov’un 17-18 yaşında birine kitap okumayı sevdireceğini hiç sanmıyorum. Stefan Zweig veya Albert Camus’nün en bilindik kitaplarını önerebilirim, aynı şekilde İnce Memed’i de.

çavdar tarlasında çocuklar

Zweig kitapları. O zamandan hatırladığım bir diğer kitap da kürk mantolu Madonna. Çok klişe olacak ama o zaman sevmiştim

hep bilim kurgu klasiklerini okurdum ben. Dune serisi, Vakıf serisi falan.

Çok kitap okumayan biri olmama rağmen Olasılıksız kitabını hızlıca bitirmiştim lisedeyken. Sonra Empati'yi de okumuştum galiba ama Olasılıksız baya iyiydi aklımda yer etti. Siyah Kan veya Ölü Ruhlar Ormanı da o zamanlarda baya hızlı okuduğum kitaplardandı.

fantastik ve bilim-kurgu edebiyatları. ama babalarını... tolkien, asimov falan yani.

Tam o yaşlarda ucuz satan bir kitapçıdan tanımadan bilmeden aldığım bir kitaptı. Muhtemelen ağırlığına göre fiyatı çok ucuz gelmişti de almıştım - Dr. Jivago. Hikayesi ile uzaktan yakından alakam olmasa da garip bir biçimde bende yer eden bir kitap oldu.

Harry Potter'a başlamak için yaşı biraz geçmiş gibi ama belki hoşuna gider.
LOTR
Stephen King'in kitapları olabilir.
China Miéville'in türünü tuhaf kurgu olarak adlandırdığı kitapları ilgi çekici olabilir.
George Orwell'dan Hayvan Çiftliği ve 1984
Yevgeni Zamyatin'den Biz
Selçuk Aydemir'in ve Ferhan Şensoy'un kitaplarını da beğenebilir.
Gogol'un öyküleri de eğlencelidir.

beyaz diş, 80 günde devri alem, beyaz geceler, denizler altinda 20000 fersah.

İhsan Oktay Anar'ın bütün kitapları olabilir. Kısa ve sürükleyici, üstelik kendine has üslubu ile mutlaka ilgisini çekecektir diye düşünüyorum.

Metraj metraj evlere göre onlarca çeşit güçte kombi yok zaten.

Büyük bir daire değilse, ortalama 70 m2 bir 2+1 ise, 20.000 kcal bir kombi yeterli gelir.

Ama asıl hesabı etkileyen toplam petek uzunluğudur, oda sayısı değil.

diş hekimiyim. beyazlatma jelleri mutlaka soğuk zincir taşınması gerekir.
1. alacağınız yer kaçak sattığı için güvenebilir misiniz bilmiyorum. ultradent markasının ürünü o dediğiniz, türkiye satış müdürü ile sohbet ettiğimde, onların internette satış için ürün vermediği ama diş depolarının bazılarının sattığını ve önünü alamadıklarını söyledi.

2. hadi diyelim kaçak satan insanlar depolama koşullarına dikkat etti, soğukta tuttular. bunu kargoya verdikleri an soğuk zincir bozuldu.

ne olur hiç mi etki etmez? etki eder ama etkinliği azalır.

tercih sizin.

aaa evet yaa bunu unutmuşum :/
e nasıl satılıyor bunlar? diş hekimleri nasıl tedarik ediyor peki? aynı yerden tekli alamaz mıyım?

Ben diş deposuna söylüyorum buz aküsü ile kendileri getiriyor. Genelde böyle yürüyor işler.

Aynı yerden alırsınız bence. İlaç kategorisinden çıktı, kozmetik kategorisinde ev tipi olanlar. Satabilirler. Size yakın diş deposu bulabilirseniz neden olmasın.

assets.ctfassets.net

Burada bazı tiplerin 27 dereceye kadar saklanması uygun denmiş. Şanslıysanız.

can pazarı oluşmak

Fiziki olarak değil de fikirsel manada sanırım Mahalle baskısı kavramı kullanılabilir.
İnanç, gelenek ve toplumsal olarak yaygın kabul görmüş gerçeklerin dışında hareket edenler için bu kavram söz konusu.
Sonuçta çoğunluğun etkin olduğu bir durum var ortada.

filler ve çimen?
en zayıf halka?

o kalabalığın için telef oldu diyebilirsin sanki.

Telef, evet teşekkür ederim.

"bazı level'ları direkt atlamak için testi puanınız varsa alabiliyorsunuz. iki test yapsam zaten puanlar bitiyor."

bilgisayar tarayicisinda bu beles. reklam da yok (adblock yuzunden olabilir bu bakmadim farkina) ben tarayicida kullanmayi daha cok seviyorum sahsen

ben de birkac kere alayim dedim ama 1 sene kullanabilecegimi hic sanmiyorum. sonra vizdan azabi cekecegim kullanmadigim icin...

Soruya tam cevap değil ama android için ilaçlı sürüm indirebilirsiniz. Mevcut ilerleme gider tabi

fransızca için konuşuyorum: gerek yok. bilgisayarda kullanırsanız bir ad-blocker ile reklamlardan kurtulursunuz zaten. ayrıca bilgisayar versiyonu çok daha zor ve faydalı, fransızca'nın yarısını bitirdim ve aşırı zorlanmaya başladım.
not: duolingo'ya ek olarak memrise gibi bir hizmet kullanırsanız çok iyi olur olur. bir de her gün podcast dinlemek lazım.

Arkadaşlarınızı davet edin. Her gelen arkadaş için 1 haftalık Plus üyelik kazanıyorsunuz.

Hiç arkadaşınız yoksa temp mail kullanarak (google'la aratın) kendinizi davet edin. davet linkine tıklayıp temp mail ile kayıt olun yani. 1 hafta deneyin. İşe yarar tek yanı kalplerin bitmemesi. Onun dışında pek bir faydası yok.

imperious imperiously imperiousness değil dimi. gerçi bunlarda imperial kökünden geliyor.

@delirttiniz lan beni üstad o siteyi biliyoruz çok şükür, soru sahibinin dediği üzere farklı bir şey aramaktayız.

dynasty kelimesini mi hatırlamaya çalışıyosun acaba?

En yakın olarak açıp içini boşaltıp filtre kahve gibi yapabilirsin, ama tadı çok farklı ve beklentilerinin çok altında olacaktır.

Kapsüllerin içindeki kahve, espresso gibi çekilmiş oluyor ve 13 bar (Nespresso için konuşmak gerekirse) buhar ile çekiliyor. Bunu evde yapmak pek mümkün değil.

salt espressodan ziyade espresso ile yapilan cesitlemeler yapip zarari minumuma indirebilirsin. hatta yeni seyler denemek icin challange olur.

affogato
soya sutlu latte
badem sutlu capuccino
muzlu frappe
bitterli mocha

vs..

ya evet, basınç olayını biliyorum :(
düdüklü tencerede yapacak halim yok tabi de nebilim işte french press gibi yapayım mı o zaman? böf.

elinde mokapot varsa olur.

Çünkü soyadi kim. Soyad başa yazılır.

soyadı kim :)

Kim: aile ismi (soyadı)
Jong: sülale/aşiret ismi
Un: kendi ismi

sozlutken windweaver bi entry'sinde şöyle demiş.

--
mesela arturo'nun olaylara dahil oluşuna bir bakalım. arturo roman öncesinde bencil, şerefsiz ve biraz da komik bir karakterdi. ancak tüm bunlar kendisini beklemediği olayların içinde bulunca ortaya çıkıyordu. üst düzey bir yönetici olan arturo’nun rehin alındığında kendi altında çalışan insanları umursamaması, profesyonel hayatında cesur olması gereken bir pozisyondayken herkesten çok korkması gibi durumları hep rehine olduğu zaman öğreniyorduk.

ancak arturo kendi hikayesini tamamladı. bir şekilde kurtuldu ve üçüncü sezonun başında bizleri çok şaşırtmayarak hayatına bir şarlatan olarak devam ediyordu. buraya kadar her şey normal. hatta ben, arada televizyona röportaja çıkacağını ve bu korunaklı alandan ekibe sıkarak onları sinir edeceğini düşünüyordum. ancak tutup bankaya girmesi arturo’nun karakter gelişimine hiç uygun değil. burada da biraz önce bahsettiğim fan service durumu var. çünkü arturo izleyicilerin nefret etmeyi sevdiği bir karakter. bu yüzden yazarken sanki "arturo’yu bir şekilde ekibin yanına gönderip onları sinir edecek şeyler yaptıralım. bunun hikayeye bir katkısı var mı? yok. olsun ama izleyici seviyor böyle şeyleri." demişler gibi duruyor yaptığı her şey."
--


bu benim düşünceme en yakın yazı olmuş. bana göre de maksat seyircinin dizide sinirlendiği, öfkelendiği durumun devamlılığının sağlanması. bu tecavüzle de olabilirdi, başlarına başka kötü iş açmasıyla da olabilirdi. ama bence en kötü ve saçma şekilde bu sezona dahil oldu ve manasız kaldı.

bu tür tehlikeli durumlarda bulunanların cinsel arzuları artıyor amaç öleceğiz o halde dna'mızı miras bırakalım. aynı şekilde rehin alanlarında bir yerlerde sevişmesi yakınlaşması aynı sebeb ile.

aksiyon olsun diye koymuşlar bence, ayrıca geri dönmesi çok salakça idi, ilk başlarda kendisine prim yapacak böylece çıktığında daha çok para kazanacak diye düşündüm ama öyle olmadı. ikinci soygun için senaristler bölümü yazıyor çekim yapılıyor bu sırada yeni bölümü yazıyorlar yani bitmiş bir senaryo yok dolayısı ile biraz o sırada öyle hissettiler ve aksiyon olsun adamın hayatında dediler bence

@blue eyes,
ben sadece o kadarını gösterdiler gibi anladım.
kadın sonradan sadece o kısmını hatırlıyor gibi.

yine de senaryo açısından tuhaf buldum, evet belki sadece karaktere renk katmak açısından yazılmış olabilir ama o zaman da neden bu kadın vs açıklanabilirdi. sahne tartımıı açısından çok havada kaldı yani.
libidosu yüksek iğrenç bi adam evet ama bu eyleme getiren bişey olmadı karakteri onu demek istiyorum.

özel araçlar için an itibariyle izne gerek yok sanırım.

1. En uygun yöntem Kiralık Araç - Yoksa maliyetine istinaden taksi tutmak.
2. Herhangi bir izin gerekmiyor, bizzat bugün deneyimledim. Sadece her il çıkışında potansiyel bir çevirme/ateş ölçüm noktasına giriliyor.
3. Valilik izni bireysel alınıyor(uçak ve otobüs için) ancak bunu deneyen bir arkadaşım izin alamadı, genelgede belirtilen mecburi sebeplere uygun olmasını istiyorlarmış (en azından karayolu için böyle, uçak ile ilgili bilgim yok) - Yazlığa gitmeniz için izin alamayabilirsiniz.

evet anladığım kadarıyla bireysel araçlarda izin gerekmiyor,
sahibinden'de falan VIP araçlar buldum mercede vito gibi, umarım planlarım çalışır :/

Bireysel araç için şu anda izne gerek yok ama ben anne babanız yaşlı ise bir kez daha düşünmenizi tavsiye ederim. Nerden nasıl bulaştığı hiç belli olmuyor. Kardeşim İsviçre'de 4 haftadır market dışında başka hiçbir yere gitmezken, her şeyi dezenfekte ederek eve sokmalarina rağmen bu virüsü kaptı. Hastalık durumunda yazliginizin olduğu bölgede büyük ihtimalle yoğun bakım hizmeti çok kısıtlı olacaktır; dün bodrum belediye başkanı lütfen gelmeyin, şu anda bile zorlanmaya başladık diyordu ki bodrum bir tık sehirlesmis bir bölge.

Panikle hareket ederseniz daha kötü bir sonuca sebep olabilirsiniz. O yüzden iyi ölçüp tartın derim.

Yazlığa gitmeyin. Yazlığa gitmeyin.


Yazlığa GİTMEYİN.

Muğla’da ne kadar doktor ne kadarlık bir hastane var biliyor musunuz?

Aynı şey yüm yazlık mekanlarda geçerli. Yazlığa gidenler eve kapanmıyor. Geziyor sürekli.

Yazlığa GİTMEYİN.

Yaa dün birinci derece akraba harici kimseyle seyahat yasaklanmış gibi haberler gördüm. Doğru mu bu?

Bir de evet swot analizi yaptık, en makulu bu. Yazlık tam tersi daha kolay izole olabileceğimiz bir konumda. İstda marmarayın dibinde işlek bi caddede ve daha kalabalık durumdayız.

İzmir, Bursa gibi illere yakınız vs.
-yolda araçtan ve şoförden almadığımız müddetçe- daha fazla bir risk yok gibi duruyor.

Ankara yasakladı. İBB hatırlamıyorum.

Tehlikeli tabi ama evlerine yemek de götürmeleri gerekiyor. Çöpten çöpe geziyorlar. Aileleri dışında insanlarla çok temas halinde değiller. Sana bana bulaştırmaz ama kendileri tehdit altında bence.

bu virüs çoğunlukla insandan insana bulaşıyorsa insanlarla fazla teması olmayan geri dönüşüm işçilerini fazla etkiler mi acaba?

dün sokağımızda gördüm devam ediyorlar maalesef. konum: ankara

abi virüsü oradan oraya taşıyor olabilirler sonuçta
virüs insan aracılığıyla taşınıyor, evet ama bu virüsü bir yüzeyden, zeminden ya da havadan alamayacağın anlamına gelmiyor.

Ankara'da durduruldu ama İstanbul aynen devam. Birkaçı maske takıyordu gördüklerimin.

kupa büyüklüğüne ve damak tadına göre değişir ama genelde kupalar için 15-20 gram kahve koyuluyor bildiğim kadarıyla. 1-1.5 yemek kaşığından daha fazla bir miktar bu. az koyuyor olabilirsiniz. 15 gram için 3 yemek kaşığı yeterli olur sanıyorum.

tadını aromasını vs en güzel aldığımı düşündüğüm için espresso içiyorum ben. filtre yöntemlerinden de chemex hoşuma gidiyor.

kahveyi de internetten alıyorum, tchibo vb zincir kahvecilerinki biraz bayat geliyor. pahalıca ama kronotrop'u tavsiye ederim. kafeingo ve kahhve.com 'dan da memnunum. kahhve.com 'da hem başlangıç paketleri hem de dripper, chemex gibi aletler var, biraz onları araştırmanızı tavsiye ederim.

tchibo'nunkiler genelde hafif. Starbucks'tan alsan ağır gelir ama o da yanık olduğu için :D istersen al bir dene.

10-12gr koyuyorum ben. Yani aldığım french pressin içinden 10gr'lık kaşık çıktı, büyük kupa için üstü biraz daha dolu şekilde yapıyorum.

Kahve tadına katkı istiyorsan chemex tarzı bir şey al, kağıt filtre ile süz, cidden fark ediyor içinde parça kalmaması ve olan kahvenin direkt aşağıya süzülüp beklemesi güzel. (french presste kahve "demliyorsun" aslında, 3dk boyunca kahve ile su aynı yerde. Diğerlerinde süzülen kahve aşağıda kahve taneciklerine dokunmadan bekliyor)

ben geçen şunu aldım (chemex'in metal filtrelisi, istersem kağıtla da yapıyorum)
www.tchibo.com.tr

gayet memnunum.

veya tek kupalık istersen seramik v60 var, orijinalini boşver yerli olanları 50-60 lira. Üstüne kağıt filtre koyup yaparsın.
www.hepsiburada.com

4 tatli kasigi kahve koyuyorum ve 500 ml sicak su ekliyorum yavas yavas. ekledikten sonra ustteki kuru kahveyi tahta kasikla yavas yavas yayiyorum.

makinede yaptigimdan daha guzel oluyor bence ama cok useniyorum french press temizlemeye...

kalitesini bilemiyorum, ucuzundan var bende

Nero nun çekirdekleri güzeldir. Caribou da olablir. Ben öğütücüden ayarlıyorum. Miktarı öğütülmüş tane boyuna göre bir miktar değişir. Yani çok ince ise azıcık daha az koyarım vs. Anlatması uzun. Ayrıca fp ye suyu dökerken arada kaldırıp süzülme yoğunluğuna rengine bakarak ideali bulabilirsin.

Ceplerine 3 tenis topu yerleştirip makineye öyle atıyoruz. Tenis topları tüylerin topak topak belirli yerlerde toplanmasını önlüyor.
Kurutma işini aşırı hızlı yapacak biz sistem bulamazsak kokudan giyemiyor çöpe atıyoruz.

Kuru temizlemeye verdiğinde bile düzgün yıkamazlarsa o pofuduk görüntü gidiyor, dümdüz bir hale geliyor, makinaya atarsan büyük yazık olur.

İşini düzgün yapan bir kuru temizlemeci en güzel çözüm olur. Ben kuru temizlemeye verdiğimde bile ilk haline göre hacimsiz geldi, bir ay kadar sonra eski pofuduk haline döndü.

Not: Montu aldığımda kaz tüyü olduğunu bilmiyordum, linç edecek olursa ona göre etsin.

Kuru temizleme yaptırıyoruz. Makineye atmaya cesaret edemem.

temiz ve hafif sabunlu veya deterjanlı bir bezle güzelce silin

Montun uzerinde yazar. Ben, benimkini makineye atip hassas ayarlarda yikadim, sonra kurutucuda dusuk isi, uzun zaman ve denildigi gibi ya tenis topu ya da su zimbirtilardan olmasi lazim:well.ca

Asla makinede yıkanmaz.
Kuru temizleme de tartışılır. Ben güvenmem.
En iyisi silmek.

en iyi yontem silmek diye düşünüyorum aksa takdirde su ile temas ettigi zaman koku yapiyor

Ben makineye attim.
Hicbi sey olmadi.
Sans olabilir tabii.

1 kere attım makineye cücük kadar kaldı, çöp oldu artık bu dedim. toplandı bi tarafına tüyler. kuruyunca spatulayla pat pat vura vura dağıttım geri, eski haline döndü. arkadaşım da dedi ki ben kurutma makinesine atardım tenis topuyla, neden uğraştın :))

Makinede yikiyorum. Kaz tuyu yorgan ve yastigi da makinede yikiyorum.
Yunlu/elde yikama programinda, en fazla 30 derecede yumusatici kullanmadan yikiyor sonra kurutucunun kaz tuyu programinda icine 2 top atarak kurutuyorum ama tamamen kurumuyor. Sonra kaloriferin yanina bir sandalyenin arkadina asarak arada tuyleri elle ya da yukarda da denilen gibi spatula yardimiyla dagitiyorum. Yoksa tuyler toplaniyor, tam olarak kurumuyor ve koku yapiyor. 2 gunde tam anlamiyla kurumus oluyor.
Onemli nokta tuylerin toplanmamasi/tuyleri dagitmak yoksa pofuduklugu gidiyor ve koku yapiyor.

galata kulesi
önceden rezervasyon gerekli.
fiyatı da uygun
manzara ve deneyim unutulmaz

360 var, ben begenmiyorum hic, ama seveni cok. Genelde yabancilarin gittigi, nezih, modern ve sik bir mekan. Yemek iyi ama abartilacak bir yani yok. Servisi hep duzgundu.

Nicole var. Aciklamaya gerek cok yok, Istanbul´da daha iyisi yok saniyorum. Fine dining. Neredeyse full cam olan tarafindan rezervasyon yaptirabilirsiniz.

Beyti? Geleneksel yemek, her sey kaliteli. Servis bana biraz bunaltici geliyor, ama Turk usulu, ozenliler. Tum yemekler orjinaline uygun. Icerisi kitsche kacmamis, ahsap agirlikli. Genellikle sakin icerisi, rahatca sohbet edebiliyorsunuz. Belirtirseniz iyi bir yerden masa rezerve ederler. Manzara yok. Tatlida da ciddi iyiler. Sarap menusu buyuk ama hep ayni markalardan. Ben sevmiyorum, kendiniz goturebilirsiniz, belirtmeniz lazim onceden.

Leb-i Derya´nin yeni konseptini seviyorum. Ogle yemegi icin uygun olabilir. Sarap menusu cok duzgun. Mezeler, atistirmaliklar belli bir seviyede hep. Manzarali, iyi bir masa icin kesinlikle belirtmeniz lazim telefonda.

Düzeltme: Nicole kapanmis, Bruce soyledi.

firuzende var, benzer segmentteki yerlere göre daha az pahalı; ister galatalı ister haliçli manzaradan rezervasyon yaptırabilirsin.

ben bir ara delft ve utrecht gibi şehirler için iş, phd başvurularında bulunmuştum ve baya yükselmiştim hollandada yaşama fikrine, bir süre almanyada yaşamış biri olarak hollanda nedense bir tık daha göçmen karşıtı gibi gelmişti ama yaşam standartlarını vs. düşününce benim hiç takılacağım bir konu değil.

neden tercih etmeliyiz derseniz, benim tercih nedenlerim şöyle olurdu; zaten türkiye şartlarını artık konuşmaya gerek yok, kuzey amerika uzaklık zaman farkı vs. nedenlerle çok zor, benim için yaşanabilecek en mantıklı yer avrupa. İspanya, italya, portekiz bize benzer yaşam tarzları ve akdeniz kültürleri nedeniyle çekici ancak iş ve dil konuları sıkıntılı, bu yüzden en mantıklı ülkeler ingiltere, almanya, hollanda, iskandinav ülkeleri (fransa da dil konusunda zorlar gibime geliyor.).

ben 1 2 ay eindovenda kuzenlerimin yanında kaldım kış mevsimiydi. iskandinav ülkelerinden pek bir farkı yok. göçmen karşıtlığı mevcut tabi ki. ve çok sıkıcı bir ülke.(amsterdam hariç) kışın sokaklarda in cin top oynuyor. sadece cuma ve cumartesi akşamları hareket var. sakinliği seviyorsanız süper ancak biz akdeniz insanıyız bize ters. eşim doğa manyağı bir insan olmasına rağmen kuzenimin evinin manzarası güzel olmasına rağmen, direk ben bursa yaşayamam dedi. ben de düşündüm kesinlikle bize göre değil. şartlar sakinlik ingilizce seviyeleri artıları. eksileri göçmen karşıtlığı ve sakinlik. almanya ya da ingiltereyi seçmenizi öneririm. fransızlar ingilizce bilmez ve dışlar. italyanlara daha dışlayıcı ama italya güzel. ingiltere olabilir.

Ben ne almanya hollandada ne de iskandinav ülkelerinde asla yapamam. O insanlar o kadar mesafeli ve soğuk geliyor ki bana. Litvanyada yaşadım bir süre, evet ilk aylar bir büyü içinde olunca insan pek farkedemiyor insanların ilişkilerini fakar zaman geçip alışınca anlıyorsun ne kadar ‘buz’ olduklarını. Portekizde yaşıyorum. Geldiğim ilk günden beri hiç yabancılık çekmedim. Bana hep türkiyenin 90lı yılların sonunu hatırlıyor..Bende ticari kafa var kendi işimi yapıcam düşüncesi varsa portekiz fırsatlar ülkesi. Girer bir yerde çalılırım diyorsan asgari ücretle yaşam kalitesi trden farklı değil. Ama mühendislerin iyi maaş aldığını duymuştum. Lizbonda bir arkadaşa 2,500 vereceklerdi. Asgari ücretin 650 euro olduğu yerde 2500 çok çok iyi para. Asgari ücret düşük olduğu için market fiyatları da düşük. Avrupanın en ucuz ülkelerinden. Düşünün bir değerlendirin derim.

Almanya’nın elenmesi? Almanya’nın çok büyük bir kısmında hava koşulları çok çok daha iyi Hollanda’dan. Güneyine gidin. Güneşli güne doyun. Öğrenci şehirlerine bakın. Çok kültürlü olduğu için ırkçı olaylar daha az yaşanıyor.

Avrupa’da yükselen bir aşırı sağ var. Hollanda’da var bu, Almanya’da da. Geleceğin ne getireceğini pek bilmiyoruz. İngiltere’nin şahsen Almanya’ya oranla ırk bazlı ayrımcılıkta, sosyal hayatta birçok şeyi aştığını gözlemledim. Almanya’da da çok kötü değil durum. Favori göçmenleri biz değiliz, orası doğru.

bu aralar yurt dışında yaşama fikrine biz de çok yükselmiş durumdayız. avrupa ülkelerinde yaşayan yakınlardan bilgi topluyoruz. kendi seyahatlerimizden edindiğimiz tecrübeler de var. bana göre bir göçmen olarak avrupa'da en rahat edilecek ülkelerden biri hollanda. iş imkanı, kolay göçmen alması, her alanda sanayisinin büyük olması dolayısıyla biz almanya'yla çok ilgiliydik ama almanca bilmeyen göçmene toplum içinde ikinci sınıf insan muamelesi yapılması, devlet dairelerinde ingilizcenin işe yaramaması gibi sorunlar yüzünden ıstırap dolu adaptasyon süreçleri geçiren yakın tanıdıklarımız var. giriş seviyesinde almancam var, geliştirmeye çalışıyorum ama öyle lanet bir dil ki kolay kolay öğrenilmiyor da.

hollanda'da ise ingilizce bilmen çoğu şeye yetiyor. ikinci dil olarak ingilizce bilme oranı en yüksek avrupa ülkesi (%70 civarında), kırsalda yaşayan yaşlılar dışında neredeyse herkes ingilizce biliyor. en yakın arkadaşımın kardeşi den haag'da yaşıyor, biz de gidip bir süre kaldık. okulda hollandalılar bile kendi aralarında ingilizce konuşuyor. bürokraside de ingilizceyle iş yapılabiliyor. kendin çabalamıyorsan kolay kolay ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüyorsun. kesinlikle daha rahat, daha açık fikirliler. medeniyet açısından avrupa ortalamasının üstündeler.

akdeniz ülkeleri daima daha içine kapanık, daha ırkçıdır (ispanya, italya), iş imkanı da örneğin bir almanya'ya göre çok kısıtlı zaten. siz bence seçenekleri 1-hollanda, 2-almanya olacak şekilde güncelleyin. iklim yüzünden almanya'yı elemeniz tuhaf olmuş. kocaman ülke, her iklim var. gittiğiniz bölgeye göre değişir o.

Almanya'yı sırf iklimden elemedik,
dil önemli bir kriter.
ayrıca daha önce farklı şehirlerine çok defa turistik amaçlı gittik, atmosfer vs yaşamak için can attığımız bir ülke olamadı :/

Almanya icinizi acmadiysa Hollanda da acmayacak bence, ikisi arasinda derin farklar yok. Bir de turist olarak gezmekle surekli yasam arasinda cok fark var. Iki durumdaki memnun kalma parametreleri cok farkli.

Figüran 30 - 100 TL
Özel figüran 300 TL (cuce, trans, aşırı şişman, çok zayıf, uzun)
Lafı yoksa en güzeli yakışıklısı 1000 lira veririm.
Fiyatı yapımcı ve kast ajansı belirler.
30 liraya Suriyeli, arap, turkmen,Kırgız gelir. İnsan azmani tipli.
100 lira eli yüzü düzgün
300 lerde yüzüne bakılır cinsten.
300den fazlaya genelde Ruslar gelir. Gibi gibi

celal tak olsa gerek.

celal tak evet.

dizi dracula, film downtown abbey.

hayatında ingiliz yapımı dışında bişi izlememiş olursun bence güzel totem.

ama bunlar netflixde yok. ilk bbc iplayer'da diğeri bluray'de olmalı.

the end of the fucking world
coupling
it crowd

netflixte izleyecek bir şey bulabilen cindir. hele orijinal seriler 1 ya da 2 istisna hariç tam felaket.

Medical police güzel ben izliyorum

Dracula netflix'e geçen hafta geldi; ben de izleyip sevenlerdenim.

The good place ve the kominsky method kisa diziler için önerim. Bir de asıl favorim atypical var.

Geçen hafta outlander'a başladım; şimdilik fena değil gibi.

Broadchurchizlesim begendim

drakula bayagi iyi.

pwb'nin iki dizisini izlemissiniz, netflix turkiye'de varsa crashing'i de izleyin. tek sezon 6 bolum mukemmel dizi.

Bu mudur?

catchymemes.com

Google'a "grey cat teacher memes" yazınca çıktı, konuyla alakam yok.

Açan değil de açamayan istiyorsan Brief Encounter bu konudaki en iyi film, müthiş acı bir sonu var

Ahmet Altan - Aldatmak

(Emin değilim, çok oldu okuyalı ama böyleydi konusu sanırım)

Zweig - korku
Aşk kısmından emin değilim ama kadın eşini aldatıyor ve itiraf etmekte zorlanıyor.

agnes varda - mutluluk

Maça tekel var beşiktaş'ta, orada 2li 3lü alımlarda indirim, kampanya vs oluyor. Bitene kadar yeniden indirim olmuş oluyor, öyle sağlıyorum.

Alkol ruhsatı olan bir işletmeci tanıyorsan ona aldır metro marketten epey indirimli alıyor alkol ruhsatı sahipleri. Çoğunluğu oradan alışveriş yapar zaten.

eskiden maça tekelden kargolatırdım. şimdi daha iyi bir yer buldum;
www.instagram.com
tr-tr.facebook.com

özel getirttiği şişeler de var, değerli şişeleri kovalıyorsan kesin takip et

metro tekli alımlarda da daha hesaplı oluyor.

Şehir?

bu sadece jeolojik risk haritası
bit.ly

bu da son depremde ağır hasar alan binalara göre oluşturulmuş
evrimagaci.org

ikinci haritadaki mavi yerler en sağlam görünenler, sonra da yeşil geliyor; buralar nispeten en oturulası yerler.

Bir kere mutlaka yeni bina olmalı, en çok 15 yaşında. Denize yakın ilçelerde yeni bina bulmak çok zor, olan da anasının nikahı fiyatlarda.

Bu yüzden metro hattına yakın ama denizden daha kuzeye doğru kaymalısınız.

Bölgesel olarak güvenli bir yer aramaktansa oturulacak yapı bakımından güvenilir bir yer aramak daha mantıklı. Yani güvenli diye tabir edilen bir bölgede oturursun fakat evin deprem yönetmeliği dahilinde en alt seviyede malzemeyle üretilir, yine başın beladan kurtulmaz, bence böyle düşünmek lazım. Misal güvenilir denilen yerdeki adam C20 sınıfı betonla yapar binayı depremde yıkılır; güvensiz denilen yerdeki adam C50 beton kullanır hiçbir şey olmaz. Böyleyken böyle.

@Bruce
mesela üsküdar nasıl bu kadar mavi bu haritada?
hem yapılaşma (aşırı eskilik) hem de denize yakınlık ve sanki (uyduruyor olabilirim) önceki demeçlerde hep konuşulan riskli bölgede değil miydi üsküdar?

@jimjim, nedenini nasılını bilmiyorum ama ilk görselde 1. derece risk bölgesi görünen kırmızı bölgeden kaçıp 2. derecedeki sarı bölge içinde, diğer görsele de bakıp oranın mavi bölgelerini seçmek söylediğin senaryo için en mantıklısı geldi bana. yani 2. derece içinde olup mavi gösterilen bölgeler mantıken hem istanbul'un merkezinde olup hem de nispeten en güvenli görünenler. 1. bölgeye ne kadar mavi olursa olsun taşınmazdım ben zaten.

çünkü detaylı düşününce son depremin merkezi şimdi olacaktan daha uzak. yani o depremde hasar almamış ve mavi olmuş yerler sıradaki depremde yerle bir de olabilir. çünkü bakınca istanbul'un neredeyse tamamı 1 ve 2. derece risk bölgesi. nispeten düşünüyoruz senin soruna göre.

üsküdar denize o kadar yakın değil. boğaza yakın. kadıköy tarafından korunuyor. dünyanın eksen eğikliğine uygun bakarsanız üsküdar güneyinde su yok gibi bir şey.

Çekmeköy gibi Anadolu yakasının kuzeyindeki bölgeler nispeten daha güvenli gibi görünüyor. Ben özellikle dip dibe binalar ve dar sokaklar olmamasına da dikkat ediyorum. Kadıköy o bakımdan çok sıkıntılı, akşamları bile araba giremiyor bazı sokaklara.

en temizi karot
dasktan da öğrenebilirsiniz ama ne kadar doğrudur tartışılır

edit:karotla yaş değil betonarmenin kalitesini öğreniyoruz(thx turbo)

kayıtlar belediyede var.

Belediye bana gösteriyor mu zaten onu soruyorum.
Kayıtlar tabiiki vardır tapu kadastroda da vardır ben kiracı olarak nereye gidip sorabilirim?

ev sahibine rica edin. tapuda yazar

Tapuda yazmaz, tapuda satış/devir/işlem tarihleri yazar ama inşa ile ilgili tarih yok.

Belediye bu bilgiyi size verir mi? Denemek lazım, ama asıl öğrenmek istediğiniz binanın deprem ile ilgili güvenliği ise dış cepheden bir fotoğrafını atayın size yönetmelikten önce mi sonra mı yapıldığını %99 söylerim.

Fotoğraf çok yakından olmasın, yanındaki bir kaç bina daha gözüksün.

abi hangi yönetmelik?
bakınca ben de anlıyorum en az 30 yaşı var.

2003 ve 2006 da iki yönetmelik çıktı (2008 miydi yoksa?)

En az 30 yaşında olduğu bakınca anlşılıyorsa zaten nokta atışı yaşı ne yapacaksın.

Belli ki deniz kumu, hurda demir (nervürsüz), ve harç yapmayı bilmeyen (bilse de üşenen) kalfalar tarafından yapıldı.

Casa de Flores
The Affair
The IT Crowd

Sling Blade, Angela's Ashes, The Glass Castle, Sommersby, The Straight Story, Dial M for Murder, Rebecca, Suspicion, The Paradine Case, The Man Who Knew Too Much

kara mizah dediğiniz için: www.imdb.com

indirmenin en kolay yolu torrent bence. daha önce kullanmadığınızı varsayarak, şu adımları izleyebilirsiniz,
* qbittorent'i kendi sitesinden indirip kurmak
* 1337x.to'ya gidip 'dead to me' kelimelerini aratmak (en üstte 122 kişinin seed ettiği 1.3 gb'lık olan iyidir)
* yeşil 'magnet download' düğmesine tıklamak
* qbittorent'le açayım mı sorusu gelince onaylamak
* inmesini beklemek

torrent'le ilgili genel bilgi (hatta belki yeni başlayanlar için rehber de) sözlükte vardır. aklınıza takılan bi şey olursa burdan da sorun. ingilizce biliyorsanız 'awesome piracy github' diye aratarak ve reddit piracy subreddit'indeki megathread'de daha çok bilgi bulabilirsiniz.

fleabag,30 rock,hustle

The good place
Öldükten sonraki hayatı komik bir şekilde anlatıyor.3 sezonluk 20dklık çok cici bir dizi.

Ruby Sparks

Kadın erkek ilişkisine üzerine bir film.

Ona göre yağ oranı hesabı yapmıyor, çıkan yağ oranınıza ona göre “yüksek”, “ideal” vs. diyorlar

Oraları bilmiyorum ama misal Almanyada o alanda başarısız bi eğitim geçmişin varsa kötü izlenim oluyor. Türkiyede yarım bıraktığı masterı yazdığı için reddedilen arkadaşlarım oldu. Ama senin alan farklı etkisi olmayabilir. Bi de cvde boş yılın olmaması önemli, yerine bir şey yazman lazım o sürece yazmayacaksan.

fransayı bilmem abuk subuk bir eğitim sistemleri var. mühendislikte 2 sene lisans okuyup 1 senede master falan bitiren gördüm, bi bok bilmeden mühendis mezun ediyorlar.

genel olarak avrupa'da bütünleşik doktora falan yok bildiğim kadarıyla, master mezunu olmanı bekliyorlar. ki avrupada çoğunlukla master'ın lisansa göre çok daha ağır ve zorlayıcı olacağını düşünürsek şansın baya azalır. ki avrupa'da research genelde doktora seviyesinde yapılıyor, dolayısıyla nitelikli adamı tercih ederler.

bitiremediğin okulu tabiki de yazma.

amerikaya bak bütünleşik doktora falan orda var.

kötü bir etkisi olur çünkü doktorada not ortalamasına çok önem veriyorlar. boşu boşuna kendini zor duruma sokarsın. avrupa'da genelde lisans eğitimi 3 yıl olduğu için gördüğüm kadarıyla doktora için master diploması istiyorlar. bütünleşik doktora düşünüyorsan abd daha uygun. boşluğu iyi anlatırsan sıkıntı olmaz. (gönüllülük yaptım, dünyayı gezdim, yalandan x diye bi işte çalıştım, vs) o master yerine o zaman yapmış olabileceğin bişeyi uydurman lazım. mesela ben masterı 4 yılda 3.00 ile bitirip doktoraya başvurmuştum, 11 okuldan da red geldi. o bakımdan kendi seviyeni atıldığın masterı göstererek düşürtme.

Boyle sorularda bolum, alan hicbir sey belirtmediginiz icin yanlis yonlendirilme ihtimaliniz var, once onu soylemis olayim. Avrupa'nin bircok yerinde en azindan temel bilimler icin insanlar universiteye girip, master ile mezun oluyorlar. Cogunluk otomatik olarak master tamamliyor. O nedenle de doktora basvurularinda master ariyorlar. Yine de ben istemeyenler gordum, lakin hem cok azdi hem de "master yoksa" diyerek istedikleri sartlar oldukca agirdi. Dahasi, Almanya'da doktoraya basvuran bir arkadasin masterini begenmedikleri icin "tekrar master yapmasi" kosuluyla kabul etmislerdi doktoraya, kadin master yapiyor su an.

Arada bosluk var diye reddedilen hic gormedim su ana kadar ama belki bazi alanlarda vardir. O nedenle daha nokta atisi tavsiyeler icin alanini soylemende yarar var.

"master bakmıyorum çünkü yıldım, ayrıca yurt dışında bütünleşik phd'ler..."
-Anlamadim, master zor geliyorsa PhD nasil olacak? Butunlesik PhD dedigin master ders yukunu (hatta bazen tezini) de kapsar.

"Bi de cvde boş yılın olmaması önemli, yerine bir şey yazman lazım o sürece yazmayacaksan"
-Akademi'de CV'nde bosluk olmamali tarzi bir konsept yok. O ozel sektor geyigi.

"sadece ben zamanında şu kadar süre, şöyle şöyle master yaptım desem, bunu belgesini sunsam nasıl bir izlenim olur?"
-Iyi olmaz cunku basarisizliktan atilmissin. Zaten onlarin istedigi belge ya master diplomasi ya da halihazirda yapmakta oldugunu ve belli bir surede (onumuzdeki seneye mesela) bitirme beklentisinin oldugunu gosterir bir belge. Sende uzaktan yakindan yok o.

Bazı ülkelerde Türkiye'de lisans mezunu olanlar yüksek lisans mezunu sayılıyor. Mesela İngilterede böyle sanırım. Çünkü onlarda lisans 3 yıl..

Bir de genel olarak türkiye dışında master çok ciddiye alınmıyor. Doğrudan doktora programları daha fazla oluyor.

"Bazı ülkelerde Türkiye'de lisans mezunu olanlar yüksek lisans mezunu sayılıyor. Mesela İngilterede böyle sanırım. Çünkü onlarda lisans 3 yıl..

Bir de genel olarak türkiye dışında master çok ciddiye alınmıyor. Doğrudan doktora programları daha fazla oluyor."

Bunun ikisi de yanlis. O masterdan ziyade lisanstan sonra direkt phd'ye baslama olayi sadece kuzey amerikada. Avrupa'daki usul turkiye gibi, once lisans, sonra master, sonra phd seklinde.

@hot potato Benim bir hocam lisanstan sonra direkt doktora mezunu. Ancak yüksek lisans derslerini de vermiş. 3 yılda bitmiş doktorası

“Akademi'de CV'nde bosluk olmamali tarzi bir konsept yok. O ozel sektor geyigi.”

Almanyada var, karşılaştığım için yazdım.

Cevapların hepsi çok kıymetli, dikkatle okuyorum. Bazılarınıza kendi özel durumumu/bölümümü belirten mesajlar da atacağım.

Ama yani sonuç??:)
Önce yeni bir master al mı diyorsunuz?
Bir taraftan da avrupada master/phd deneyimlenmişlerimiz varsa kendi süreçlerini ülkelerle ilgili şartları paylaşabilirler ilgilenen herkes okumuş olur.

Kendi bursun, paran varsa daha kolay kabul alirsin ama yuksek lisansin olmadigi icin doktorayi dersli mi aldirirlar oncesinden şart mi koşarlar bilemedim. Hoca seni kabul etse bile doktora komisyonu falan oluyor onlar yeterli bulmayabilir.

Vikisözlük'ün işini göreceğini düşünüyorum.
tr.wiktionary.org

bizim de aynı şekil üst komşunun banyosundan bizim banyoya su sızıyordu, 1 gün sürdü.

boya icin satilan posetlerden var onlardan 1 tane al tadilat yapilacak kapiya yapistir ki evin icine az toz girsin.

Kimi usta var 1 gün, kimi usta var 5 gün. İyi refaranslı bir usta bulun mutlaka.

Tabana bastığı ayaklarında gevşeme olmuş olabilir. o durumda dengesiz olacağı için sıkmada çok ses çıkartır, onu kontrol edin ilk.

taban ayağı +1
ayrıca kazan amortisörlerinden de yapabilir.

Emin olmamakla birlikte aklıma ilk gelen en büyük manavlar :
tepe nautilus içnideki karfur
moda tek büfe karşısındaki manav/markette olabilir

her yerde var. hatta evimde var yollayım sana.

özgürlük parkının yanında bugün kurulan semt pazarında vardı bir sürü, haftalık olarak alınabilir oradan.

damacana su ile bira yaptım bozulma olmadığına göre temizmiş demek ki.

eskişehir'de nerdeyse kimse çeşmeden su içmiyor. herkes damacana... ben temizliğine güvenmediğim için 5 litrelik petlerde su alıyorum. evinde it-kedi besleyenler illaki kullanıyor bu damacanaları.

a101 ve bim'den üretim tarihi çok yakın sulardan taşıyorum eve. bana çok zor gelmiyor. kendimi bildim bileli çeşmeden su içmem. sanırım alışkanlık.

edit: boş bir gününde yakındaki bim ya da a101'den market arabasını al ve 5 litrelik su doldur içini. sürekli gidip gelmek zorunda kalmazsın.

En pahalılarından birinde beş yıl çalıştım, sık sık personeli üretim tesisisine de götürürlerdi. Şişeler Birçok farklı yıkama aşamasından geçiriliyor, titizlikle kontrol ediliyordu. Anlatmaya çok üşendim ama ben ikna olmuştum :) hala damacana kullanıyorum.
Son dönemde firmalar bpasız damacanaya geçiyor, hava geçirgenliği de olduğu için pete göre daha uzun süre kullanım imkanı sağlıyor.

sanal marketten 5-10 litrelik su siparişi verebilirsiniz sanırım, bir deneyin.

Brita sürahiyi deneyebilirsiniz

Açıkçası, şu asansör içinde damacana fantezisinden sonra, bir daha kullanmadım.
Migros vb. marketler bazen kampanya yapıyor.
Uygun bulursam 6×1,5lt olanlardan 6 aylık stoğu yapıyorum.

damacana güvenilmez. kapak üstündeki son kullanma tarihi yazıyor. o tarih şisenin son kullanma tarihi. bazı firmaların cam şişe damacanaları var onlardan alabilirsin.

Hayatta hiç aklıma öyle şeyler getirmedim:)
Öyle düşünsek neler yiyip içiyoruz kimbilir, her şeye şüpheyle bakmak lazım ki bu da psikolojik olarak sağlıklı değil bence. Sürekli her şeyden kuşku duyup rahatsız olmak.

Boşverin, düşünmemeye bakın. Burada yapabileceğimiz en fazla Erikli vs gibi güvenilir marka ve bayiilerden suyu almak.

@mikahakkinen kapak ustundeki suyun son icilmesi gereken tarih, damacananin altindaki ise sisenin son kullanma tarihi

Bisu uygulamasını deneyebilirsiniz, istediğiniz firmadan istediğiniz litrede suyu getiriyorlar kapiya kadar ;)

(bkz: ankara sanat tiyatrosu)

ek yok

geldi.

zzpic2.58cdn.com.cn

(bkz: tineye)

kendi çapında ünlüymüş

images.yaoota.com

Generic Hyaluronic Acid Duck Cartoon Small Yellow Duck

şeklinde google görsellerde aratınca cıkıyor

cafe mimi duck

Deniz Müzesi'nin karşısından shuttle'lar kalkıyor ama öğrenci/personel harici kullanılamıyor, yani en son kullanılmıyordu sonradan değiştiyse bilmiyorum; Beşiktaş Stadı'nın önündeki duraktan (Maçka Parkı yönüne doğru) tünelden giden otobüsler üniversitenin önünden geçiyor; taksiyle 15 dakikada gidersin, 20-30 lira tutar.

Teşekkürler

Aracı şirkete veriyorsun parayı. Bir nevi danışmanlık hizmeti bedeli. Organizasyonu onlar yapıyor.

Ablam gitmişti Amerika ‘ya. Gittikten sonra senin için ayarlanan işe başlıyorsun. Ablam ek iş bulmuştu günde 14 saat çalışıyordu. 4 ayın 3 ayı böyle Eşek gibi çalıştı afedersin. Son ay da gezdiler oradaki Türklerle eyalet eyalet. Başına bişey gelirse şirkete danışıyorsun. Onlar bağlantıları hallediyor.

@rakidabalikolsa
yalnız ben eu içinden bahsediyorum.
amerika prosedür açısından, work&travel da içerik açısından work&study tarzından biraz uzakta.