[]
Rollo May - Kendini Arayan İnsan kitabı
anasını sattığımın kitabı her yerde tükenmiş, yetmiyor gibi bu yüzden internet üzerindeki sahaflar da 30-50 lira arası karaborsa fiyattan satıyor.
var mı tükenmemiş ve normal fiyata alabileceğim bir site bildiğiniz?
var mı tükenmemiş ve normal fiyata alabileceğim bir site bildiğiniz?
www.eganba.com
ön siparişe açılmış, yeni baskısı geliyor herhalde.
Bu arada baskısı da yoksa sahafta 30-40 lira çok değil, yeni baskı da indirimle 28 liraya geliyor.
ön siparişe açılmış, yeni baskısı geliyor herhalde.
Bu arada baskısı da yoksa sahafta 30-40 lira çok değil, yeni baskı da indirimle 28 liraya geliyor.
- kobuzchu kiz (08.04.19 18:09:43)
[]
Unutamadığınız aşk
Ne kadar oldu? 3 yılla açıyorum, var mı arttıran? Neredeyse 3 yıl geçti, her gün sayısız defa aklıma gelir. Zevk alırım likör tatlısı acısından. Her gün daha da geride kalmasından.
not: sabaha imha olacak bu duyuru ama belki de olmaz.
not: sabaha imha olacak bu duyuru ama belki de olmaz.
6 yıl oldu, ne yaptı nerededir, hiç bilmiyorum, gün içinde pek aklıma gelmiyor ama mütemadiyen buruk rüyalarla sabahları üzgün uyandığım oluyor halen.
- panamera (09.03.19 05:49:29)
8 ay oldu ve sıkıldım ben artık her gün aynı enkazla uyuyup aynı enkazla uyanmaktan. Siz 3 yıl 6 yıl nasıl başardınız bununla yaşamayı yahu? Tümör gibin bir şeyh resmen. Duyuruya çökmüş gibi olacağım ama şans verebiliyor musunuz bari başkalarına?
- landho (09.03.19 06:55:23)
5. yılın içindeyim
- monogram (09.03.19 07:07:43)
Unutamadığım değil de, kimseyi onun kadar sevmeyeceğimi bildiğim bir eski sevgilim var. Kendisinden ayrılalı 5 yıl oldu ki o 5 yıl önceki ikinci kez ayrılışımızdı. 8 yıl önce tanıştık. Bir süre beraber olduk. Sonra ayrıldık, bundan 3 yıl sonra barıştık. Sonra yine ayrıldık. Öyle kavgalı, gürültülü, sorunlu da ayrılmadık. Sonrasında hayatıma giren insanlar oldu. Bazılarına çok değer verdim hatta. Ama kimseye ona hissettiklerimi hissedemedim. Öyle gün içinde veya farklı zamanlarda aklıma gelmiyor. "Keşke ayrılmasaydık, keşke yeniden başlasak" vs. de demiyorum. Üzülmüyorum veya ayrılığın yasını tutmuyorum. Üçüncü kez denesek üçüncü kez ayrılacağımızdan da eminim. Ama biriyle evlensem bile onun kadar sevemeyeceğimi biliyorum. O çok başkaydı, her zaman "başka" olarak kalacak.
- siyah noktali film (09.03.19 08:10:46)
Landho +1
- westblack (09.03.19 08:31:00)
6 ay oldu. Yarım saat önce rüyamdaydı yine. Kimseyi onun kadar sevemeyeceğim konusunda siyah noktali film'e katılıyorum.
@landho 2-3 ay önce, artık kendime daha iyi davranmalı, hayatımı bu kadar zorlamamalıyım diye düşünüp başkalarına şans verdim. Ancak yüzeysel seksi geçmediler, geçemediler, geçemeyecekler.
@landho 2-3 ay önce, artık kendime daha iyi davranmalı, hayatımı bu kadar zorlamamalıyım diye düşünüp başkalarına şans verdim. Ancak yüzeysel seksi geçmediler, geçemediler, geçemeyecekler.
- new day new life (09.03.19 11:01:08 ~ 17:28:54)
8 yıl olmuştu. Unutmaya lüzum kalmadı, görüşüyoruz. O da unutamamış falan. Araya evlilikler girdi, çıktı.
- knazım (09.03.19 12:10:14)
6 sene. 7. sene bir şey kalmamıştı
- damla sakızlı dondurma (09.03.19 13:15:14)
3 sene, sık sık rüyama giriyor
- rakicandir (09.03.19 15:10:52)
Unutulmaması normal olan, aradan 1 seneden fazla geçmesine rağmen yeni adım atmamak normal olmayan şey. Gerçekten sevmişsen bir şeyler yaşanmışsa elbette unıtulamaz, nasıl unutursun? Unutturacak bir insanla tanışmayı umarsın sadece. Fakat kimse aynı değildir.
- denizgonen (09.03.19 17:35:03)
O kadar kontrolluyum ki Unutamadigim bir ask olmadi..
Hicbir zaman kendini kaptirmamali...
Hicbir zaman kendini kaptirmamali...
- tunaktunaktun (09.03.19 21:34:26)
17 sene
- Elduinnnn (17.03.19 10:05:51)
[]
Vodka ve rakı şişesinin ucundaki filtre
var mı bunun bir olayı? bir şeyler mi oluyor ordan geçerken merak ettim, diğer alkollerde böyle bir şey olmaması sebebiyle.
Bardağa daha kolay konsun diyedir kolonya gibi
- her gece aç (16.01.19 03:40:00)
Sanki kulağıma sahtesi yapılırsa fark edilsin diye öyle yapıldığı çalınmıştı
- farabi (16.01.19 03:43:48)
eskiden lokantalardan, barlardan çıkan boş şişeleri toplayıp içine sahte içki koyuyorlardı. sonradan sahte içkiye önlem olsun diye şişenin ağzına bilyalı kapak yaptılar. o bilya varken boşalan şişeye bir şey koyamıyorsunuz. bilyayı da kırmadan sökemiyorsunuz, yani "söküp doldurayım, geri takarım" da olmuyor.
- kibritsuyu (16.01.19 04:14:47 ~ 12:47:37)
+her gece aç
genelde istasyon içkisi diye tabir edilen barlarda sürekli en fazla kullanılan içkilerde olur bilye sistemi, mesela absolut vodka da vardır ama greyy goose vodka da yoktur ya da chivas12 de vardır ama chivas18 de yoktur. bir de tabi ki sonradan bu şişelerin bir şekilde sahte içki üretiminde kullanılmasını engellemek içindir, sahte içki üreticileri genelde bu istasyon içkilerinin sahtelerini yaparlar hiçbir sahte içki üreticisi gidip chivas ultis ya da jack single barrel üretmez chivas12, jack daniels, absolut, black label, jb, ballantines falan üretir.
genelde istasyon içkisi diye tabir edilen barlarda sürekli en fazla kullanılan içkilerde olur bilye sistemi, mesela absolut vodka da vardır ama greyy goose vodka da yoktur ya da chivas12 de vardır ama chivas18 de yoktur. bir de tabi ki sonradan bu şişelerin bir şekilde sahte içki üretiminde kullanılmasını engellemek içindir, sahte içki üreticileri genelde bu istasyon içkilerinin sahtelerini yaparlar hiçbir sahte içki üreticisi gidip chivas ultis ya da jack single barrel üretmez chivas12, jack daniels, absolut, black label, jb, ballantines falan üretir.
- datdiridat (16.01.19 04:15:19)
Dediğiniz şey bilyalı kapak tek yönde akışı sağlıyor şişeninsonradan tekrar doldurulmaması için yapılıyor.
- ZetaStar1903 (16.01.19 04:17:30)
Daha kolay koyulsun diye değil yav. Bir dönem sahte içki iyice zortlamıştı. Millet kör oluyordu falan. İşte o dönem bu karar alındı ve tek yönlü akış olan bilye sistemi getirildi.
Barlarda alkolü kolay doldurmak için ufak aparatlar var zaten. Bilyeye ihtiyaç olmuyor.
Barlarda alkolü kolay doldurmak için ufak aparatlar var zaten. Bilyeye ihtiyaç olmuyor.
- himmet dayi (16.01.19 07:59:13)
kibritsuyu+1
- babilbaligi (16.01.19 08:36:32)
bir dönem sahte içkilerden dolayı millet kör olmaya hatta ölmeye başladı. Tam o vakitler bu kapak olayı başladı. Bir de tekel'in özelleştirilmesini de unutmamak lazım
- silah taciri (16.01.19 09:43:55)
Kimse yazmamış ama sahte icki yapanlar kullanamiyor bu kapak sayesinde...
- her giriste sifresini unutan adam (16.01.19 11:13:54)
- blackmamba (05.01.19 21:15:34)
[]
Hitler'in yahudi nefreti
nedendir? evet, isa katilleri falan filan diyecekler durun. sebebinin bu olmadığını biliyoruz.
O dönemde yahudilerin avrupada bulundukları ülkelerin yaşamlarına entegre olmaları, endüstri ve finansın yöneticileri haline gelmeleri, sosyal ve entelektüel yaşamda öne çıkmaları halkta nefret öğesi oluşturdu. Nasıl biz şimdi herşeyden suriyelileri sorumlu tutuyorsak o dönemki ekonomik depresyondan, dünya savaşı yenilgisinden vs. yahudileri sorumlu tuttular. Hitler sahiden buna inanıyor muydu yoksa halkta karşılığını bulan bir nefreti mi körüklüyordu bilemiyorum.
Ancak biraz "eugenics" bakıldığında o dönem bilim yayımlarının ırksal üstünlük ve ayrılıklar üzerine yaptığı çalışmaların da bu görüşleri körüklediğini söyleyebiliriz. Gerçekten alman ırkının üstünlüğüne inanıyor olması makul. Bu durumda yahudilerin alt, kirleten ırk olduğu konusunda da samimi olabileceği kanısındayım.
Atatürk in the Nazi Imagination kitabında Hitler'in milli mücadeleden esinlenimlerinden bahsedilir. Bir ulus devlet kurma aşamasında tıpkı bizdeki varlık vergileri, ermeni sürgünleri vs. gibi servetin, mülkün ve entelijansiyanın millileştirilmesinden de bahsedebiliriz. Yani gereklilik olarak da bakılabilir.
Ancak biraz "eugenics" bakıldığında o dönem bilim yayımlarının ırksal üstünlük ve ayrılıklar üzerine yaptığı çalışmaların da bu görüşleri körüklediğini söyleyebiliriz. Gerçekten alman ırkının üstünlüğüne inanıyor olması makul. Bu durumda yahudilerin alt, kirleten ırk olduğu konusunda da samimi olabileceği kanısındayım.
Atatürk in the Nazi Imagination kitabında Hitler'in milli mücadeleden esinlenimlerinden bahsedilir. Bir ulus devlet kurma aşamasında tıpkı bizdeki varlık vergileri, ermeni sürgünleri vs. gibi servetin, mülkün ve entelijansiyanın millileştirilmesinden de bahsedebiliriz. Yani gereklilik olarak da bakılabilir.
- Herkesefendi (21.12.18 03:44:39)
Ekonomi yanudilerin elinde idi. Cokca seyi yahudilere cingenelere vb yuklemek politik olarak kolay oldu. Irkciligin gucu birlestirici ve tek amac etrafinda toplayici etkisini kullanmak istemesinin yaninda acaba yahudilerden gercekten nefret ediyor muydu bilmiyorum acikcasi. (Kavgam’i okumadim bu arada)
- twelfth (21.12.18 03:45:33)
Ben yazarken Herkesefendi yazmis. Sonradan gordum.
- twelfth (21.12.18 03:46:59)
Kavgam'ı ta ortaokuldayken okumuştum. Orada gençken (yanlış hatırlamıyorsam Viyana'da) gördüğü bir manzaradan bahsediyordu: Bir Alman, zengin bir Yahudi'nin dükkanının önünde dileniyordu. Bu görüntüden çok büyük üzüntü ve nefret duyduğunu itiraf ediyordu. Almanlar kendi ülkelerinde onursuz bir yaşam sürerken, o ülkenin nimetlerinden yabancıların faydalandığını düşünmüş olmalı. Kendisi de Viyana yıllarında ufacık bir evde 15-20 tane insanla sıkış tepiş kalıyordu.
Hitler'in nevişahsına münhasır bir Yahudi düşmanlığı elbette vardı. Onların toplumu yozlaştırdığına, bulundukları farklı ülkelerin ekonomisini kemirdiklerine ve o ülkelerin insanlarını sömürdüklerine canı gönülden inanıyor olabilir. Anti-Semitizm'in uzun süredir her coğrafyada varlığını sürdürdüğü de malum. Ancak Yahudi düşmanlığının Alman toplumunu birleştirici özelliğini fark edip bunu pompaladığı propagandanın, siyasi olarak elde ettiği yarar, kişisel nefretinden daha üstündür diye düşünüyorum. Aryan ırkı teorisi (bir anlamda diğer ırkların aşağı oldukları) ve saf ırk yaratma (bir anlamda ülkedeki diğer ırkları ortadan kaldırma) projesini ise bir dünya savaşından yenik olarak çıkmış, Versailles Andlaşması'nın ağır şartları altında ezilen mağrur Alman halkına gururunu tekrar kazanma umudunu vermek için ustalıkla kullandı. Ve en önemlisi, propaganda yapılacak reel malzemesi biten otoriter yönetimlerin popülist siyasetlerini sürdürmek ve halkla bağlarını koparmamak için suni bir düşman yarattıkları bir gerçek. Nazi Almanyasının da en uçta örneklerinden birini teşkil ettiği totaliter yönetimler söz konusu olduğunda ise bu "suni düşman yaratma" eğilimi daha radikal bir hal alıyor.
Hitler'in nevişahsına münhasır bir Yahudi düşmanlığı elbette vardı. Onların toplumu yozlaştırdığına, bulundukları farklı ülkelerin ekonomisini kemirdiklerine ve o ülkelerin insanlarını sömürdüklerine canı gönülden inanıyor olabilir. Anti-Semitizm'in uzun süredir her coğrafyada varlığını sürdürdüğü de malum. Ancak Yahudi düşmanlığının Alman toplumunu birleştirici özelliğini fark edip bunu pompaladığı propagandanın, siyasi olarak elde ettiği yarar, kişisel nefretinden daha üstündür diye düşünüyorum. Aryan ırkı teorisi (bir anlamda diğer ırkların aşağı oldukları) ve saf ırk yaratma (bir anlamda ülkedeki diğer ırkları ortadan kaldırma) projesini ise bir dünya savaşından yenik olarak çıkmış, Versailles Andlaşması'nın ağır şartları altında ezilen mağrur Alman halkına gururunu tekrar kazanma umudunu vermek için ustalıkla kullandı. Ve en önemlisi, propaganda yapılacak reel malzemesi biten otoriter yönetimlerin popülist siyasetlerini sürdürmek ve halkla bağlarını koparmamak için suni bir düşman yarattıkları bir gerçek. Nazi Almanyasının da en uçta örneklerinden birini teşkil ettiği totaliter yönetimler söz konusu olduğunda ise bu "suni düşman yaratma" eğilimi daha radikal bir hal alıyor.
- habes papaz (21.12.18 04:06:29)
Türklerin Ermeni nefreti ile yaklaşık aynı.
Ticareti, sanatı, üretimi elinde tutan gruptan herkes nefret ediyor. Şimdi nasıl Türkiye'nin büyük çoğunluğu okumuş "beyaz Türk" denen grubu "Gezici" falan diye ezmeye çalışıyor, aynı mantık.
Güncel örnekler gözünde daha iyi canlansın diye, yoksa çok umrumda değil.
Ticareti, sanatı, üretimi elinde tutan gruptan herkes nefret ediyor. Şimdi nasıl Türkiye'nin büyük çoğunluğu okumuş "beyaz Türk" denen grubu "Gezici" falan diye ezmeye çalışıyor, aynı mantık.
Güncel örnekler gözünde daha iyi canlansın diye, yoksa çok umrumda değil.
- babilbaligi (21.12.18 09:50:07)
Arkadaşlara ek olarak bir de o dönemde Yahudi aleyhtarlığı veya antisemitizm Hitler veya Naziler ile başlamış bir fenomen değildi. Var olanın üzerine inşa ettiler.
(bkz: dreyfus olayı)
(bkz: dreyfus olayı)
- nrn (21.12.18 10:38:45)
herkes çok güzel yazmış. ek olarak, sanat okuluna kabul edilmeyişinin de hayatında ciddi bir kırılma anı olduğu söylenir. bundan yahudi hocaları sorumlu tutmuş olması kişisel bir husumet de yaratıyor. sanat eserlerine yönelik sonraki tavrı da bu olayın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
- görünmezkaza (21.12.18 12:09:15)
almanlar zaten yahudilerden nefret ediyordu, Hitler de bunu kullanarak gucunu pekistirdi. almanlarin neden yahudileri sevmedigini herkesefendi yazmis. su anda avrupalilar turkleri/faslilari neden sevmiyorsa, turkler suriyelileri neden sevmiyorsa benzer sebepler. topluma adapte olmama, toplum icinde ayri toplum olusturma. almanlarin islerini elinden alma. vs vs. bunlarin ustune yahudiler toplumun en zengin ve varlikli tabakasini olusturuyordu.
- crucio (21.12.18 12:16:30)
Çok bilgilendirici bir duyuru olmuş, açan ve katkıda bulunan herkese teşekkürler.
Onun dışında minnacık bir örnekle ben de ekleme yapmak isterim. Arkadaşların anlattığı gibi yahudi nefreti yeni değilmiş. Kafka'nın hayatını okurken, babasının yahudi olduğundan evlenebilmek için özel izin alıp öyle evlenebildiğini okumuştum. Köyündeki birçok yahudi bu yüzden evlenemiyormuş mesela. Ancak zengin ve nüfuzlu isen serbestmişsin. O yıllarda zengin yahudilerin böyle gariban olanları kollamamaması da ilginç gelir hep bana.
Onun dışında minnacık bir örnekle ben de ekleme yapmak isterim. Arkadaşların anlattığı gibi yahudi nefreti yeni değilmiş. Kafka'nın hayatını okurken, babasının yahudi olduğundan evlenebilmek için özel izin alıp öyle evlenebildiğini okumuştum. Köyündeki birçok yahudi bu yüzden evlenemiyormuş mesela. Ancak zengin ve nüfuzlu isen serbestmişsin. O yıllarda zengin yahudilerin böyle gariban olanları kollamamaması da ilginç gelir hep bana.
- birsürüsorumvar (21.12.18 12:45:53)
soyle alintilar vereyim, umarim aciklayici olur:
"(...) Birileri soğuktan it gibi titrerken içinde şöminesi, saunası eksik olmayan villaların tanıtımını izlemek,
Açlıktan kırılırken lokantalardan yükselen kebap kokularına yemek buğularına katlanmak,
Sevdiğin, yakının ağrılar içinde kıvranıp doktor, ilaç yüzü göremezken magazin programlarındaki sefahata katlanmak oldukça güç.
Tarihsel süreç içinde tam da bu güç noktada birtakım cin fikirliler devreye girer.
Düzenin korunumu için, ezilen kitlelerin tümlüğünü bozmak için, yahut gerekli görülen bazı dönüşümler için paçavralıların ateş gibi yakıcı öfkesinden yararlanırlar.
Bu öfke uygun görülen kanallara aktarılır.
Böylelikle, gözümüzü açıp kapayıncaya kadarlık bir sürede gördüklerimiz, duyduklarımız, algılarımız değişiverir.
Kötücül olan zenginin yoksulu ezmesi değilmiş gibi görünür örneğin. Tüccarların, sermayedarların çalışanları sömürmesinde değildir aslında yanlışlık.
Kötü olan, yanlış olan, içimizde beslenen kimi gizli düşmanlar, hainler, pisliklerdir. Milletimizin sırtından malı götüren soyu bozuklardır.
(Dönemin özelliklerine göre yahudi, ermeni, kızılbaş, sönme, sabetaycı vb. olabilirler)
Onlar ki vatanımızın, milletimizin gövdesine sancı gibi saplanmış, bütünlüğünü tehlikeye sokmuş urlu hücrelerdir.
Onları kesip atsak, sırtımızdaki bu kenelerden kurtulsak, kanımızı emen bu sülükleri kurutsak her şey düzelebilir.
Dinsel bağnazlık kaynaklı bazı düşmanlıkların, barbarlıkların dışında çağımızda “öteki” düşmanlığına uzanan en kalabalık cadde budur.
Geçtiğimiz yüzyılın başından ortalarına kadar hem yurdumuzda, hem Avrupa’a Asya’da yaygın söylem, medya perdesinde yazılan çizilenler, karikatürler, fıkralar, haberler, kitaplar, dergiler hep bu duyguyu beslerdi.
(...)
Bugünün popüler kültüründe bile bu yaklaşımlar yaygındır.
Örneğin yurdumuzda kitlelere en yoğun propaganda aşılayan kanallardan “Kurtlar Vadisi”ndeki yahudi karakterlerden İplikçi Nedim (banker), yahudiler arasında yokluk çeken bulunmadığı yönündeki düşmanca kanıları körükleyen şakasını pis bir sırıtışla kapatıyor:
“(...) İplikçi:«Benim 1500 burslu öğrencim var», Polat:«Nerede? İsrail'de mi?» İplikçi:«Aman kuzuum. İsrail'de nerede bulacaksın okutacak fakiri!» (...)”
Yahut, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yoksul halkın kanını emenlere ilişkin bir menkıbe şöyle akıp gidiyor:
“(...) «Bu villa kimin?» «Kirkor Efendi'nin Paşam!» «Şu köşk?» «Dimitri Efendi’nin Paşa Hazretleri!» «Ya şu ilerideki konak?» «Salamon Efendi'nin!»
Atatürk bu kez, az ötedeki toprak damlı, virane bir evin sahibini öğrenmek için sorunca, Adanalı gazi cevap verdi: «Recep Çavuş'un Paşam!»
(...) Recep Çavuş gelince bir asker selamından sonra, «Emredin Paşam» demişti. Ata, bu kez
Recep Çavuş'a sormaya başladı: «Bu villa Kirkor Efendi’nin, bu köşk Dimitri Efendi’nin, şu konak Salamon Efendi’nin, o virane de senin! Bu ermeniler, rumlar, yahudiler şu binaları dikerken sen neredeydin?»
Recep Çavuş yılllarca savaş meydanlarında koşturmanın verdiği gönül yorgunluğuyla cevap verdi: «Sizinle beraberdim Paşam! Trablusgarp'ta, Çanakkale'de, Sakarya'da!..» (...)"
Düşman yaratmanın, savaş kazanmanın en etkili yollarından biri, hedef kitleyi karşılarındakilerin onlar gibi olmadığına inandırmaktan geçer.
Duygudaşlık ortadan kalkınca, karşınızdakinin yerine kendinizi koyamayınca, karşınızdakini insan gibi göremeyince her şey olur.
Tecavüzcü bir canavara, Allah düşmanı bir kâfire, milletin kanını emen bir soysuza, küçük çocukların kanını ekmeğine katan bir çıfıta, kuyruklu ve kotu kokan bir hanzoya her şey mübahtır.
Dövülür de, sövülür de, sürülür de, katledilir de, yakılır da.
(...) "
"(...) Birileri soğuktan it gibi titrerken içinde şöminesi, saunası eksik olmayan villaların tanıtımını izlemek,
Açlıktan kırılırken lokantalardan yükselen kebap kokularına yemek buğularına katlanmak,
Sevdiğin, yakının ağrılar içinde kıvranıp doktor, ilaç yüzü göremezken magazin programlarındaki sefahata katlanmak oldukça güç.
Tarihsel süreç içinde tam da bu güç noktada birtakım cin fikirliler devreye girer.
Düzenin korunumu için, ezilen kitlelerin tümlüğünü bozmak için, yahut gerekli görülen bazı dönüşümler için paçavralıların ateş gibi yakıcı öfkesinden yararlanırlar.
Bu öfke uygun görülen kanallara aktarılır.
Böylelikle, gözümüzü açıp kapayıncaya kadarlık bir sürede gördüklerimiz, duyduklarımız, algılarımız değişiverir.
Kötücül olan zenginin yoksulu ezmesi değilmiş gibi görünür örneğin. Tüccarların, sermayedarların çalışanları sömürmesinde değildir aslında yanlışlık.
Kötü olan, yanlış olan, içimizde beslenen kimi gizli düşmanlar, hainler, pisliklerdir. Milletimizin sırtından malı götüren soyu bozuklardır.
(Dönemin özelliklerine göre yahudi, ermeni, kızılbaş, sönme, sabetaycı vb. olabilirler)
Onlar ki vatanımızın, milletimizin gövdesine sancı gibi saplanmış, bütünlüğünü tehlikeye sokmuş urlu hücrelerdir.
Onları kesip atsak, sırtımızdaki bu kenelerden kurtulsak, kanımızı emen bu sülükleri kurutsak her şey düzelebilir.
Dinsel bağnazlık kaynaklı bazı düşmanlıkların, barbarlıkların dışında çağımızda “öteki” düşmanlığına uzanan en kalabalık cadde budur.
Geçtiğimiz yüzyılın başından ortalarına kadar hem yurdumuzda, hem Avrupa’a Asya’da yaygın söylem, medya perdesinde yazılan çizilenler, karikatürler, fıkralar, haberler, kitaplar, dergiler hep bu duyguyu beslerdi.
(...)
Bugünün popüler kültüründe bile bu yaklaşımlar yaygındır.
Örneğin yurdumuzda kitlelere en yoğun propaganda aşılayan kanallardan “Kurtlar Vadisi”ndeki yahudi karakterlerden İplikçi Nedim (banker), yahudiler arasında yokluk çeken bulunmadığı yönündeki düşmanca kanıları körükleyen şakasını pis bir sırıtışla kapatıyor:
“(...) İplikçi:«Benim 1500 burslu öğrencim var», Polat:«Nerede? İsrail'de mi?» İplikçi:«Aman kuzuum. İsrail'de nerede bulacaksın okutacak fakiri!» (...)”
Yahut, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yoksul halkın kanını emenlere ilişkin bir menkıbe şöyle akıp gidiyor:
“(...) «Bu villa kimin?» «Kirkor Efendi'nin Paşam!» «Şu köşk?» «Dimitri Efendi’nin Paşa Hazretleri!» «Ya şu ilerideki konak?» «Salamon Efendi'nin!»
Atatürk bu kez, az ötedeki toprak damlı, virane bir evin sahibini öğrenmek için sorunca, Adanalı gazi cevap verdi: «Recep Çavuş'un Paşam!»
(...) Recep Çavuş gelince bir asker selamından sonra, «Emredin Paşam» demişti. Ata, bu kez
Recep Çavuş'a sormaya başladı: «Bu villa Kirkor Efendi’nin, bu köşk Dimitri Efendi’nin, şu konak Salamon Efendi’nin, o virane de senin! Bu ermeniler, rumlar, yahudiler şu binaları dikerken sen neredeydin?»
Recep Çavuş yılllarca savaş meydanlarında koşturmanın verdiği gönül yorgunluğuyla cevap verdi: «Sizinle beraberdim Paşam! Trablusgarp'ta, Çanakkale'de, Sakarya'da!..» (...)"
Düşman yaratmanın, savaş kazanmanın en etkili yollarından biri, hedef kitleyi karşılarındakilerin onlar gibi olmadığına inandırmaktan geçer.
Duygudaşlık ortadan kalkınca, karşınızdakinin yerine kendinizi koyamayınca, karşınızdakini insan gibi göremeyince her şey olur.
Tecavüzcü bir canavara, Allah düşmanı bir kâfire, milletin kanını emen bir soysuza, küçük çocukların kanını ekmeğine katan bir çıfıta, kuyruklu ve kotu kokan bir hanzoya her şey mübahtır.
Dövülür de, sövülür de, sürülür de, katledilir de, yakılır da.
(...) "
- viva paulista (21.12.18 13:19:44)
[]
Son 10-15 yıldır empoze edilen "bodybuilding" meselesi
zaten uzun süredir aklımda dolaşıyordu bu ve
eksisozluk.com
şu başlıktaki videoyu görmemle burda tartışmaya açmaya karar verdim. ne şimdi bu? birkaç tip 500 kilo yükü havaya kaldırıyor insanlar da alkışlıyor. bu ne kadar saçma bir şey lan?
insanların bodybuilding işinin sağlıklı olmasını iddia etmesine ekstra kıl oluyorum. kardiyo hariç sağlıklı falan değil hocam, metabolizmanın asıl yakıtı karbonhidrat ve yağ neredeyse hiç alınmayıp sadece protein tüketiliyor bunun glikoz tüketen beyne verdiği zarar da belli vücudun geri kalanına verdiği zarar da belli. sonra testesteron dolu, kavgacı, beyni devredışı kalmış kekolar ortaya çıkıyor.
dediğim gibi son 10-15 yıldır öyle güzel propagandası yapıldı ki televizyon ve internet aracılığıyla, artık boy kilo oranı normal olan fit insanları beğenmeyip (kadın erkek farketmez) sıfır yağlı, bilumum kasları şişirilmiş tip istiyoruz.
benim fikrim düzenin insanları koyunlaştırma çabasından biri. sabah işe git, akşam işten gelince 'spor' yap, hem yapacak işin olsun fazla düşünmeye vaktin olmasın hem o dizilerde gördüğün vücuda sahip ol. kaldı ki fitness işinde en küçük ihmalde vücut hemen eski haline dönmeye başladığından bırakmaya da niyetleri olmuyor insanların. döngü sürüyor.
fikirleriniz?
eksisozluk.com
şu başlıktaki videoyu görmemle burda tartışmaya açmaya karar verdim. ne şimdi bu? birkaç tip 500 kilo yükü havaya kaldırıyor insanlar da alkışlıyor. bu ne kadar saçma bir şey lan?
insanların bodybuilding işinin sağlıklı olmasını iddia etmesine ekstra kıl oluyorum. kardiyo hariç sağlıklı falan değil hocam, metabolizmanın asıl yakıtı karbonhidrat ve yağ neredeyse hiç alınmayıp sadece protein tüketiliyor bunun glikoz tüketen beyne verdiği zarar da belli vücudun geri kalanına verdiği zarar da belli. sonra testesteron dolu, kavgacı, beyni devredışı kalmış kekolar ortaya çıkıyor.
dediğim gibi son 10-15 yıldır öyle güzel propagandası yapıldı ki televizyon ve internet aracılığıyla, artık boy kilo oranı normal olan fit insanları beğenmeyip (kadın erkek farketmez) sıfır yağlı, bilumum kasları şişirilmiş tip istiyoruz.
benim fikrim düzenin insanları koyunlaştırma çabasından biri. sabah işe git, akşam işten gelince 'spor' yap, hem yapacak işin olsun fazla düşünmeye vaktin olmasın hem o dizilerde gördüğün vücuda sahip ol. kaldı ki fitness işinde en küçük ihmalde vücut hemen eski haline dönmeye başladığından bırakmaya da niyetleri olmuyor insanların. döngü sürüyor.
fikirleriniz?
Konu hakkında eksik bilgilerin var. Öncelikle kadının yarıştığı disiplin bodybulding değil, powerlifting. İkincisi, powerlifting bir güç sporudur, bizden bir örnek vermek gerekirse Naim Süleymanoğlu mesela bir weightlifter'dı, powerlifter da hemen hemen benzer bir kategori; olimpik olanı, halter kaldırıyor, Türkiye'de powerlifter çok gelişmediği için güncel örnek veremedim onunla ilgili. Neyse, ortalama bir powerlifter ya da BB'ci günlük 300-400 gram karbonhidrat tüketir, ki bu beyne de yeter kaslara da. Aynı şekilde BB'ciler de yine kas inşası için yüksek proteine değil yüksek karbonhidrata ihtiyaç duyarlar. Karbonhidrat hem kas ATP'sinin üretilmesinde hem kaloriyi yükseltmede hem de protein sentezini başlatan ribozomların ve MTor enziminin uyarılmasında birinci faktör olan insülinin salınımındaki en önemli maddedir. Ayrıca kas inşasında elzem olan testosteron yine kolesterolden, o da yağdan üretildiği için belirli bir oranda yağ da tüketirler, ki bu da günlük 90-100 grama kadar çıkabilir. Yani sadece protein tüketmezler, sadece protein tüketmenin bir faydası da olmaz ayrıca maddi külfet.
Bunların dışında, insanlar hoşlarına giden şeyleri izlerler, misal bu ülkede inşaat izleniyor, oluyor yani, bundan hoşlananlar da bunları izliyor, saçma dersen sana göre saçmadır, öznel bir durum ama misal Krotonlu Milo var bilinen ilk atletlerden, 2000 sene önce yaşamış bir adam, zamanında halter olmadığı için öküz kaldırarak güçlenirmiş, yani tarihin çok eski dönemlerinden beri var bu işler, bugün olimpiyat deyince dibimiz düşüyor, olimpiyatın babaları bu işlerle meşgullermiş o dönemler.
Sabah işe gidip akşam spora giden insanlar zaten spor olsun diye gidiyorlar ama bahsettiğin kişiler genelde profesyonel oluyorlar, yani bu iş meslekleri olabiliyor, haliyle de ona göre yaşıyorlar yapacak bir şey yok, bu insanlara özenip bunlar gibi olmaya çalışan insanlar genelde bilinçsiz oluyorlar, biraz da etki altında kalıyorlar. Yani sabah 9 akşam 5 çalışan kimse bahsettiğin gibi olamaz bunların %80'i zaten ilaçlı oluyor, Türkiye şartlarında kimse o ilaçlara para yetiştirip de onlar gibi olamaz, olmaya çalışan da zaten hayal kırıklığı yaşıyor.
Bunların dışında, insanlar hoşlarına giden şeyleri izlerler, misal bu ülkede inşaat izleniyor, oluyor yani, bundan hoşlananlar da bunları izliyor, saçma dersen sana göre saçmadır, öznel bir durum ama misal Krotonlu Milo var bilinen ilk atletlerden, 2000 sene önce yaşamış bir adam, zamanında halter olmadığı için öküz kaldırarak güçlenirmiş, yani tarihin çok eski dönemlerinden beri var bu işler, bugün olimpiyat deyince dibimiz düşüyor, olimpiyatın babaları bu işlerle meşgullermiş o dönemler.
Sabah işe gidip akşam spora giden insanlar zaten spor olsun diye gidiyorlar ama bahsettiğin kişiler genelde profesyonel oluyorlar, yani bu iş meslekleri olabiliyor, haliyle de ona göre yaşıyorlar yapacak bir şey yok, bu insanlara özenip bunlar gibi olmaya çalışan insanlar genelde bilinçsiz oluyorlar, biraz da etki altında kalıyorlar. Yani sabah 9 akşam 5 çalışan kimse bahsettiğin gibi olamaz bunların %80'i zaten ilaçlı oluyor, Türkiye şartlarında kimse o ilaçlara para yetiştirip de onlar gibi olamaz, olmaya çalışan da zaten hayal kırıklığı yaşıyor.
- angelus (06.12.18 01:52:08 ~ 02:17:02)
Sana katılıyorum.
Bir de tüketim çılgınlığının bir parçası bence. O protein tozları, yiyecekler, ilaçlar hepsi para.. Steroid satışından çok yüksek kazançlar elde ediliyor. Bana biraz da artan instagram gezginlerini andırıyor bodyciler. Sadece başkası beğensin diye türlü eziyetlere giriyosun deli paralar döküyorsun falan. Birileri zengin olsun diğeri sistemin çarkında çürüsün.
Bir de tüketim çılgınlığının bir parçası bence. O protein tozları, yiyecekler, ilaçlar hepsi para.. Steroid satışından çok yüksek kazançlar elde ediliyor. Bana biraz da artan instagram gezginlerini andırıyor bodyciler. Sadece başkası beğensin diye türlü eziyetlere giriyosun deli paralar döküyorsun falan. Birileri zengin olsun diğeri sistemin çarkında çürüsün.
- gölgede aynı (06.12.18 01:53:16 ~ 01:54:02)
hicbiri umurumda degil. ne dusundukleri, ne yaptiklari, hangi amacla yaptiklari, baska insanlarin konu ile ilgili dusunceleri, senin ne dusundugun, katilanlar, katilmayanlar... ilgimi cezbetmiyor.
bende yok bu kanal. cekmiyor.
bende yok bu kanal. cekmiyor.
- Leonardo~Da~Vinci (06.12.18 02:03:41)
Neticede bu bir spor ve kadın bir müsabakada yarışıyor. Her sporu basite indirgeyerek "saçma bir şey" denebilecek kıvama getirebilirsin . O ağırlığı kaldırmanın kimseye bir faydası olmasada, sporcunun o ağırlığı kaldırabilecek seviyeye gelmesi başarı ve o takdir ediliyor.
- Depik (06.12.18 02:06:03)
Bu spor özellikle kadinlar arasinda populerlesti. twitch'e bakinca bi suru yabanci kadin(amerika, rusya, avrupa) squat ve power lifting yapip duruyor. Youtube'a gelindiginde de durum boyle. Squat ile baslayip hizlarini alamayinca power lifting'e kayiyorlar. Hatta sadece bunu yapip baska bir sey yapmayanlar var. Biraz da erkeklerin beğenisine gore ve instagrama gore sekilleniyor.
Selulit diye bir suru haber oldu magazin sayfalarinda selulit fotograflari yayinlandi ve utanilacak bir sey olarak kadinlara ogretildi. Onlar da squat yapmaya basladilar. Eyyorlamam sona erdi. Tesekkur ederim. kardiyospor.
Selulit diye bir suru haber oldu magazin sayfalarinda selulit fotograflari yayinlandi ve utanilacak bir sey olarak kadinlara ogretildi. Onlar da squat yapmaya basladilar. Eyyorlamam sona erdi. Tesekkur ederim. kardiyospor.
- güneyli çocuk (06.12.18 05:11:28)
Son yıllarda empoze edildiği filan yok, 90 lı yılların başında da salonlar vardı ve ergen olarak heves edip kayıt oluyor ama sonra gidemiyorduk.
Çok yaygın değildi salonlar, pahalıydı o zamanki bütçelere göre, ulaşım zordu.
Şimdi her avm'de zincir spor salonu var, yerel salonlar oldukça fazla ve yaygınlaştı. Fiyatlar makul, ulaşım kolay.
Beslenme eskiye göre daha kolay ve ulaşılabilir oldu.
İnternet sayesinde insanlar daha da bilinçlendi ve daha çok örnek görüp daha da heveslendi.
Kaslı, biçimli, güçlü bir vücüda sahip olmanın nesi kötü Allah aşkına?
Çok yaygın değildi salonlar, pahalıydı o zamanki bütçelere göre, ulaşım zordu.
Şimdi her avm'de zincir spor salonu var, yerel salonlar oldukça fazla ve yaygınlaştı. Fiyatlar makul, ulaşım kolay.
Beslenme eskiye göre daha kolay ve ulaşılabilir oldu.
İnternet sayesinde insanlar daha da bilinçlendi ve daha çok örnek görüp daha da heveslendi.
Kaslı, biçimli, güçlü bir vücüda sahip olmanın nesi kötü Allah aşkına?
- John Bloor (06.12.18 09:19:31)
Haklı ve haksız olduğun noktalar olmasına rağmen konu hakkındaki eksikliklerini @angelus çok güzel bir şekilde toparlamış. Bilgi eksikliğinden dolayı da konu özelinde haklı olan noktalar ne yazık ki geçersiz kalıyor.
Senin asıl eleştirin hızlı tüketim ürünleri, kozmetik vr moda endüstrisi, diyet ve hızlı sağlıklı beslenme endüstrisi vs. Altında emek olan ve herkesin başaramayacağı şeyler değil de bahsettiğin, salonlara gidip hızlı yoldan başarı elde etmeyi amaçlayan insanları güdümlendiren tüketim kültürü.
Haklıyken haksızsın.
Bu arada @angelus’a devlet maaş bağlamalı. Adam bedavaya insanları bilgilendiriyor. Devlet ödemezse biz pata birleştrelim bir senelik kirasını ödeyelim. Hiç olmadı sırtlarımıza angelus dövmesi yaptıralım yakuza stilinde. In angelus we trust.
Senin asıl eleştirin hızlı tüketim ürünleri, kozmetik vr moda endüstrisi, diyet ve hızlı sağlıklı beslenme endüstrisi vs. Altında emek olan ve herkesin başaramayacağı şeyler değil de bahsettiğin, salonlara gidip hızlı yoldan başarı elde etmeyi amaçlayan insanları güdümlendiren tüketim kültürü.
Haklıyken haksızsın.
Bu arada @angelus’a devlet maaş bağlamalı. Adam bedavaya insanları bilgilendiriyor. Devlet ödemezse biz pata birleştrelim bir senelik kirasını ödeyelim. Hiç olmadı sırtlarımıza angelus dövmesi yaptıralım yakuza stilinde. In angelus we trust.
- reyals (06.12.18 12:16:19)
@herif +1
Hızlıca açtım, yazacaktım bayağı bir şeyler ama @angelus ve @herif kabaca özetlemiş durumu. Propaganda kısmına gelecek olursak da (bkz: kapitalizm ) diyorum. Buna özel bir şey yok, harcama yapmak kapitalizmin doğasında var. Yeter ki harcayın. E, bu sporlar için de supplement olsun, nike eşofman takımları olsun harcama yapacak bir dünya kalem olduğu için propagandasının yapılması çok normal.
Steroidli davarlara da takılma. Sığırlar her yerde mevcut. Onlar steroid almasalardı da hayvanlık yapmaya devam edeceklerdi zaten. O durumda da konu steroid değil yani.
Hızlıca açtım, yazacaktım bayağı bir şeyler ama @angelus ve @herif kabaca özetlemiş durumu. Propaganda kısmına gelecek olursak da (bkz: kapitalizm ) diyorum. Buna özel bir şey yok, harcama yapmak kapitalizmin doğasında var. Yeter ki harcayın. E, bu sporlar için de supplement olsun, nike eşofman takımları olsun harcama yapacak bir dünya kalem olduğu için propagandasının yapılması çok normal.
Steroidli davarlara da takılma. Sığırlar her yerde mevcut. Onlar steroid almasalardı da hayvanlık yapmaya devam edeceklerdi zaten. O durumda da konu steroid değil yani.
- skooma (06.12.18 12:33:13)
Haklı olduğun kısımlar var ama genel yaklaşımına ben de katılmıyorum.
Spor (ağırlıktan bağımsız olarak) benim için mutluluk kaynağı, stresimden, anlık veya sürekli kafamda olan sıkıntılardan uzaklaşma zamanı, sonrasında iyi hissettirdiği ve gerek mental, gerek fiziksel karşılığını orta/uzun vadede aldığım için de kazan-kazan ilişkisini ifade ediyor.
Bisiklete başladıktan sonra reflekslerim inanılmaz arttı mesela, günlük hayatta araba kullanırken de, mutfakta bardak düşürürken de işime yarıyor. Ne bileyim koşmaya başladığımda vücudumun sınırlarının benim düşündüğümden farklı olduğunu öğrendim mesela. 1 saat boyunca koşarım demekle koşmak aynı olmuyormuş. Belki ömrüm boyunca bir saat aralıksız koşmam gerekmeyecek ama olası bir tehlike anında bir dombiliye göre daha çevik hareket edeceğim kesin.
He arada iş çıkışı salona gittiğimde şunu da düşünmüyor değilim. Ne yapıyoruz lan biz? Kilolarca ağırlığı durduk yere niye indirip kaldırıyoruz, kendimizi durduk yere yoruyoruz, enerji harcamak için çaba sarf ediyor, bir de bunun için başkalarına para ödüyoruz :D Sonuçta atalarımız bir şekilde geyik avlarken, aslandan kaçarken, meyve toplarken belki gün içinde bizim salonda harcadığımız enerjinin çok daha fazlasını harcıyorlar, sonrasında da ete, meyveye gömülüp harcadıkları enerjiyi geri kazanıyorlardı. Hayatta kalmak için yaptığı "olağan" aktiviteler onu geliştiriyor, yukarıda bahsettiğim fiziksel ve zihinsel avantajları yanında getiriyordu. Ama şu an benim ağaca çıkmama gerek yok, bütün gün bilgisayar karşısında oturarak başkalarının topladığı meyveyi, kestiği hayvanın etini satın alabiliyorum. Toplumsal yapılar değiştiği halde hayvani ihtiyaçlarımızın bazıları aynı kaldığı için de kendimizi iş çıkışı salonda bulmamız bence hiç de anormal değil.
İşin kapitalizm ayağında ise bize sürekli bir şeyler satma isteği olanlar ve bu "sektör" açığını kullanan üreticiler, şirketler söz konusu. Bir ağırlık eldiveni 20-25 lira iken adı bisiklet eldiveni olduğunda 50 liraya satılıyor mesela. Parayla yazdırılan makaleler, reklamlarda verilen mesajlar, ünlüler, sloganlar, sosyal medyada pohpohlanan ürünler/markalar derken çoktan milyarlarca dolarlık bir endüstri oluşmuş durumda ve talep artmaya devam ettiği için daha çok spor mağazası, sporla uğraşan insan ve spora yönelik ürün/hizmet görmeye devam edeceksin.
Spor (ağırlıktan bağımsız olarak) benim için mutluluk kaynağı, stresimden, anlık veya sürekli kafamda olan sıkıntılardan uzaklaşma zamanı, sonrasında iyi hissettirdiği ve gerek mental, gerek fiziksel karşılığını orta/uzun vadede aldığım için de kazan-kazan ilişkisini ifade ediyor.
Bisiklete başladıktan sonra reflekslerim inanılmaz arttı mesela, günlük hayatta araba kullanırken de, mutfakta bardak düşürürken de işime yarıyor. Ne bileyim koşmaya başladığımda vücudumun sınırlarının benim düşündüğümden farklı olduğunu öğrendim mesela. 1 saat boyunca koşarım demekle koşmak aynı olmuyormuş. Belki ömrüm boyunca bir saat aralıksız koşmam gerekmeyecek ama olası bir tehlike anında bir dombiliye göre daha çevik hareket edeceğim kesin.
He arada iş çıkışı salona gittiğimde şunu da düşünmüyor değilim. Ne yapıyoruz lan biz? Kilolarca ağırlığı durduk yere niye indirip kaldırıyoruz, kendimizi durduk yere yoruyoruz, enerji harcamak için çaba sarf ediyor, bir de bunun için başkalarına para ödüyoruz :D Sonuçta atalarımız bir şekilde geyik avlarken, aslandan kaçarken, meyve toplarken belki gün içinde bizim salonda harcadığımız enerjinin çok daha fazlasını harcıyorlar, sonrasında da ete, meyveye gömülüp harcadıkları enerjiyi geri kazanıyorlardı. Hayatta kalmak için yaptığı "olağan" aktiviteler onu geliştiriyor, yukarıda bahsettiğim fiziksel ve zihinsel avantajları yanında getiriyordu. Ama şu an benim ağaca çıkmama gerek yok, bütün gün bilgisayar karşısında oturarak başkalarının topladığı meyveyi, kestiği hayvanın etini satın alabiliyorum. Toplumsal yapılar değiştiği halde hayvani ihtiyaçlarımızın bazıları aynı kaldığı için de kendimizi iş çıkışı salonda bulmamız bence hiç de anormal değil.
İşin kapitalizm ayağında ise bize sürekli bir şeyler satma isteği olanlar ve bu "sektör" açığını kullanan üreticiler, şirketler söz konusu. Bir ağırlık eldiveni 20-25 lira iken adı bisiklet eldiveni olduğunda 50 liraya satılıyor mesela. Parayla yazdırılan makaleler, reklamlarda verilen mesajlar, ünlüler, sloganlar, sosyal medyada pohpohlanan ürünler/markalar derken çoktan milyarlarca dolarlık bir endüstri oluşmuş durumda ve talep artmaya devam ettiği için daha çok spor mağazası, sporla uğraşan insan ve spora yönelik ürün/hizmet görmeye devam edeceksin.
- chicha (06.12.18 13:48:35)
“metabolizmanın asıl yakıtı karbonhidrat ve yağ neredeyse hiç alınmayıp sadece protein tüketiliyor”
Ben hayatımda böyle saçma sapan bi şey duymadım.
Angelus +137737373737
Spor yapsan da yapmasan da gördüğün gibi kafa çalışmıyosa çalışmıyo. Sporla hiç ilgisi yok.
Ayrıca, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.
Ben hayatımda böyle saçma sapan bi şey duymadım.
Angelus +137737373737
Spor yapsan da yapmasan da gördüğün gibi kafa çalışmıyosa çalışmıyo. Sporla hiç ilgisi yok.
Ayrıca, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.
- Delay Fuze (06.12.18 18:30:35)
[]
Californication bittikten sonra gelen dayanılmaz boşluk
californication'dan önce uzun süre bir dizi izlememiştim. hank moody karakterine duyduğum sempati ile başlayayım dedim ve inanılmaz sevdim tabi her şey gibi bu da bitti.
birkaç haftadır dizi bittiğinden beri inanılmaz boşluktayım, californication ayarında, onu aratmayacak bir dizi arıyorum. önerileriniz var mı?
not: shameless adlı dejenere yapıttan nefret ediyorum. onu atlayalım.
birkaç haftadır dizi bittiğinden beri inanılmaz boşluktayım, californication ayarında, onu aratmayacak bir dizi arıyorum. önerileriniz var mı?
not: shameless adlı dejenere yapıttan nefret ediyorum. onu atlayalım.
Entourage. californication'ı unutturur.
- kamile necaset (03.12.18 04:27:00)
hung vardı o ayarda ama onuda yarım kesmişlerdi ben izlerken. sonra devam etti mi bilmiyorum. yatıştırıcı niyetine kullanabilirsin :)
- fernandoenes (03.12.18 09:14:40)
entourage daha eğlenceli ama son sezonlar çok başarılı değil ve dizinin diyalogları ve derinliği Californication kadar yok.
bojack horseman olabilir. çok daha karanlık ama ana karakterler benzer.
bojack horseman olabilir. çok daha karanlık ama ana karakterler benzer.
- mattiadestro (03.12.18 10:18:29)
cevap malesef californication'u tekrar izlemek. ben her sezonu üçer kez izlemişimdir aslında fena olmuyor.
- legalize marijuana (03.12.18 10:53:51)
dizi değil ama kitap önereceğim, Frederic Beigbeder gerçek hayattaki Hank Moody. 99 Francs filmini izlemiş olabilirsin aynı zamanda yazarı. kitapları da aynı lezzette.
aşağıdaki linkte kuzey kulesi 107. kat haricindeki kitaplar güzel.
www.kitapyurdu.com
aşağıdaki linkte kuzey kulesi 107. kat haricindeki kitaplar güzel.
www.kitapyurdu.com
- legalize marijuana (03.12.18 11:09:39)
Californication kalitesinde bir dizi piyasada yok maalesef. Bütün önerilen dizilere birkaç bölüm bakmışımdır ama aynı tad yok. Legalize marijuana+1, tekrar izlemelisin.
- iwasbornonamountainside (03.12.18 12:38:01 ~ 12:38:08)
[]
KKTC'de musluk suyu kullanmak
kktc'de yaşamam gerekiyor bir süre, kahveyi musluk suyundan yapsam cırcır olur muyum sizce? ketılda su kaynıyor sonuçta ama yine de bilemedim.
Eger degismediyse cesmeden akan su deniz suyu gibi tuzlu. Duzelttilerse bilemem ama zaten cesmeden yaptigin cay kahveyi icin kaldirmaz.
- bos gezenin bos ustasi (17.11.18 18:28:57)
8 ay Kıbrıs’ta yaşadım. Hiç çeşmeden su içmedim
- Delay Fuze (17.11.18 18:44:19)
[]
"Antalya kaş canım" geyiği
kolpaçinoda hapishane sahnesinde yer aldığını biliyorum. ama neden bu kadar komik bulunuyor onu çözemedim. kaş çok elit bir semt olarak falan mı geçiyor o dayının ordan çıkması absürt kaçıyor?
Hatırladığım kadarıyla dayının kaşlar çok gürdü.
- teutonic-terror (14.11.18 23:12:28)
dayının kaşlardan dolayı.
- güneyli çocuk (14.11.18 23:17:43)
nasıl ya... ben buna adamda hiç kaşlı tipi yok diye gülüyodum sfjsds yani adam direkt malatyalı mesela, kaşına falan hiç dikkat etmemiştim.
- aydonno (14.11.18 23:37:25 ~ 23:37:48)
bence absürt olan öyle bir adamın antalya/kasş'lı olması :')
- since1907 (15.11.18 08:52:06)
dayının kaşları da kaş da ondan.
- mikahakkinen (15.11.18 09:30:48)
[]
Cinsellik 'crave' seviyeniz?
bu ingiliççe kelimenin türkçe'de tam karşılığı yok bence o yüzden bu şekilde kullanıyorum.
crave: feel a powerful desire for (something).
derecelendirme 0-100 arasından yapılacaktır, cinsiyet opsiyonel olarak belirtilebilir.
90
@diyanet takvimi: yanlış kelime. cinsel açlık cinsel doyuma erişememiş insan sorunu. cinsel doyuma erişsen de cinsel isteğin az ya da çok olacak sonuçta.
crave: feel a powerful desire for (something).
derecelendirme 0-100 arasından yapılacaktır, cinsiyet opsiyonel olarak belirtilebilir.
90
@diyanet takvimi: yanlış kelime. cinsel açlık cinsel doyuma erişememiş insan sorunu. cinsel doyuma erişsen de cinsel isteğin az ya da çok olacak sonuçta.
Değişkenlik gösteriyor. Bazen 80 civarı, bazen 20 civarı.
Cinsiyet: Erkek.
Cinsiyet: Erkek.
- simderun (14.11.18 22:19:56)
*açlık.
- diyanet takvimi (14.11.18 22:22:38)
yokken 90 varken 80. hiç amsalak olmadım çünkü duygularımı, dürtülerimi kontrol etme konusunda başarılıyım, öte yandan düzenli cinsel hayatın belirli noktada cinsel düşkünlüğümü azalttığını kabul etmek durumundayım. gönül isterdi ki hep 90 kalsın çünkü gerçek dünyanın sıkıntılarından kaçmak için çok faydalı bir süreç.
- Bruce (14.11.18 22:27:37 ~ 22:29:24)
95
- fasulyek (14.11.18 22:38:27)
90-100 arası
erkeklerin yüksektir de,kızlarda o kadar yüksek olacağını zannetmiyorum.
erkeklerin yüksektir de,kızlarda o kadar yüksek olacağını zannetmiyorum.
- red hot chili (14.11.18 22:44:46)
99
100 olunca gidip istediğimi alıyorum zaten hahaha.
100 olunca gidip istediğimi alıyorum zaten hahaha.
- adwokat (14.11.18 22:44:47)
bazen 100
Bazen de 50de 100e firliyor birden.
Bazen de 50de 100e firliyor birden.
- stavro (14.11.18 23:26:51)
Kadınlarla konuşmadan önce 90-100 civarı, konuştuktan sonra 0-10 arası seyrediyor genellikle.
- bugunku antremanda goz dolduran futbolcu (14.11.18 23:42:22)
Libido değil mi işte bu, aslen ingilizce ama Türkçe'de de kullanılıyor
Libido is a person's overall sexual drive or desire for sexual activity.
Bazen daha az olsa da genellikle 70 ve üzeri
Erkek
Libido is a person's overall sexual drive or desire for sexual activity.
Bazen daha az olsa da genellikle 70 ve üzeri
Erkek
- senolll (15.11.18 01:25:34)
1 aydır falan 0.
- Tears of Devil (15.11.18 01:31:27)
cinsel anlamda çekici bulduğum birinin yanındaysam 90, hayatımda kimse yoksa 10. ajdjdjd
- nice tnetennba (15.11.18 08:55:48)
90-100 arası.
Spora gittikten sonra 110 falan oluyor asdsgdfh
Spora gittikten sonra 110 falan oluyor asdsgdfh
- chicha (15.11.18 11:01:45)
500
- eazy (15.11.18 11:16:06)
Normal zamanda 3-4 falan.
Regl dönemim yaklaşıyorsa ya da çok sevdiğim çok çekici bulduğum biri varsa eğer aklımda 70-80’e yükseliyor. Ama bu çok nadir başıma gelen bir şey. Libidom çok düşük, seks benim durup dururken her daim ihtiyaç duyduğum bir şey değil. Cinselliği hatırlamam için birinden çok aşırı etkilenmiş olmam gerekiyor. Aksi takdirde aklıma bile gelmiyor.
Regl dönemim yaklaşıyorsa ya da çok sevdiğim çok çekici bulduğum biri varsa eğer aklımda 70-80’e yükseliyor. Ama bu çok nadir başıma gelen bir şey. Libidom çok düşük, seks benim durup dururken her daim ihtiyaç duyduğum bir şey değil. Cinselliği hatırlamam için birinden çok aşırı etkilenmiş olmam gerekiyor. Aksi takdirde aklıma bile gelmiyor.
- i m cool with that (15.11.18 11:26:20 ~ 12:16:06)
95 diyebilirim.
- yirmisantim (20.11.18 23:09:43)
[]
Sevgiliniz varken başkasını arzulama durumu oluyor mu?
1 haftalık, 1 aylık, 3 aylık sevgilisi üzerinden yorum yapacak olanlar dışarı. eski tecrübeleriniz varsa yazın tabii ki. özellikle 1 seneye yaklaşmış veya geçmiş olanların yorumunu merak ediyorum.
arzulamak derken iki yönden de. başka bir insan başka bir hikaye olsun bakımından da, cinsel olarak da.
"böyle düşünüyorsan hemen ayrıl" vb. tavsiyeler vermeyelim arkadaşlar, tavsiye değil konudaki yorumlarınızı merak ediyorum.
arzulamak derken iki yönden de. başka bir insan başka bir hikaye olsun bakımından da, cinsel olarak da.
"böyle düşünüyorsan hemen ayrıl" vb. tavsiyeler vermeyelim arkadaşlar, tavsiye değil konudaki yorumlarınızı merak ediyorum.
Oluyor. Normal. Tek eşlilik dnamıza uygun değil. Toplumun uydurması.
- valentinov (26.09.18 23:20:46)
olmuyor, olması da etik degil. toplum uydurması olan poly olan versiyonu.
- acetaminophen (26.09.18 23:22:31)
yokken bile olmuyor.
- proletarier aller lander vereinigt euch (26.09.18 23:24:30)
Erkekler için cinsellik diyorum başks bir şey demiyorum. Hatunlar için ilgi açlığı.
- [GODDARD] (26.09.18 23:30:14)
aşık olmayan erkekte olması çok normal
- hasmetizm 2046 (26.09.18 23:44:32)
Osmanlı torunuyuz oluyor tabii ki.
- Drakath (27.09.18 00:01:58)
2 yıldan sonra biten ilişkim için konuşuyorum. Hiç olmadı, kendimi karşı cinse tamamen kapatmıştım. Bittikten sonra da bir 6 ay hiçbir kızla konuşmadım flört amacıyla.
- alwayschargeneverbend (27.09.18 00:17:15)
oluyor tabii
ancak kontrol dahilinde
ancak kontrol dahilinde
- superb (27.09.18 11:04:40)
Olmaz olur mu? Gece duvardan duvara vurarak seviştiğimin sabahında bile görüp de ağzımın suyunun aktığı kadınlar oluyor.
Tabiki bunu kontrol etmeye çalışıyor ve zorlanıyoruz, günah haram etik değil vs. Ama sağlıklı erkek doğası böyle maalesef, beynimizle düşünemiyoruz bazen.
Tabiki bunu kontrol etmeye çalışıyor ve zorlanıyoruz, günah haram etik değil vs. Ama sağlıklı erkek doğası böyle maalesef, beynimizle düşünemiyoruz bazen.
- John Bloor (27.09.18 11:31:58)
6 yıllık ilişkim var. olmuyor, olmadı. ne duygusal ne cinsel olarak.
- dedi ayca (27.09.18 12:08:44)
2.5 senelik ilişkim var hiç olmadı
- gazozailacatmauzmani (27.09.18 12:40:04)
hayır.
- kismisolungac (27.09.18 12:48:27)
arzulamak biraz tehlikeli bir tabir. beğenmek veya sevişmek istemek normal ama arzulamak biraz daha uzun dönemli bir anlam içeriyor gibi, hatta tavlamaya çalışmayı da peşinde istiyor gibi duruyor. bu açıdan bakınca arzulamak olmuyor ama anlık olarak beğenmek ya da sevişmek istemek olmuştur, çok doğaldır. hayata geçirmedikten sonra sıkıntı yoktur, hatta başkalarını beğenmesine rağmen hala partnerine sadık kalıyor olmak daha büyük bir saygı sebebidir.
- Bruce (27.09.18 12:54:28)
saniyelik falan oluyordu da öyle güçlü bir his ya da istek hiç olmadı.
- ilkot (27.09.18 12:54:50)
arzu oluyor ama düşüncede kalıyor
- enguzelnik (27.09.18 15:32:58)
Arzulama her zaman var. Mastürbasyon kesin çözüm. Bir sonraki arzuya kadar bir şey kalmıyor, ne ruhen ne bedenen.
- bottomless (27.09.18 15:35:55)
tek eşlilik doğaya aykırı goygoylarına girmiyorum hiç, saçmalık zira. evet arzulayabilirsin, anlık bir şeyse sorun yok, onun çözümü bottomless ın dediği gibi masturbasyon. ha ama uzun süreli, istek arzu varsa orada iş değişiyor biraz. bu durumda ayrılmak en iyisi. ne kendini küçük düşür ne de karşı tarafı üz.
- issiz karga (27.09.18 16:00:59)
91 ve öncesi 90...89..88...87..
Ama yıl ortasında çıktığı için 91'i tamamen kapsar mı bilinmez.Mayısta çıksa 1991 mayıs olur haziran temmuz vs. güme gidet.
Ama yıl ortasında çıktığı için 91'i tamamen kapsar mı bilinmez.Mayısta çıksa 1991 mayıs olur haziran temmuz vs. güme gidet.
- empedokles (28.04.18 01:46:54)
Keşke herkese çıksa :D ama zor. En fazla 93 olur, yaş 25 muhabbetine. Sonrası baya bi zor
- oekuklu (28.04.18 01:51:12)
97'lilere vurana kadar çıkmaz.
edit: akp'li adam her türlü akp'ye verir. akp'li olmayan ama bedelli çıkar oyum senin diyen de bedelliyi kaptıktan sonra niye versin ki? o yüzden seçimden önce çıkmaz.
edit: akp'li adam her türlü akp'ye verir. akp'li olmayan ama bedelli çıkar oyum senin diyen de bedelliyi kaptıktan sonra niye versin ki? o yüzden seçimden önce çıkmaz.
- proletarier aller lander vereinigt euch (28.04.18 01:53:08 ~ 02:04:17)
Aralık dar tutulursa oy kaybı riski var. Bence seçim öncesi çıkmaz. Sol kesim çıktı mı eyvallah der oyunu yine istediğine atar
- empedokles (28.04.18 01:58:03)
88 olur en son.
- dissendium (28.04.18 01:59:43)
umarım çıkmaz, makarna kömür yerine insanlar oylarını askere gitmemek için satmaz
- oscar (28.04.18 02:33:24)
bilmenin imkani yok. bugune kadarki bedellilerde tutarli bir yaş hesabi olmadi, yani halka acik olmayan bilmedigimiz numaralara dayanarak belirleniyor. askeriyenin mevcut ihtiyaci, gitmeyenlerin ekonomiye etkisi, gelecek paranin etkisi, ne kadar para girdisinin ne kadar faydali olacagi, bankalarin kredi verebilme durumu vs. vs. sayisiz parametre var. cikarsa onlar hesaplayacak millet de gorecek. hic bir tahmin digerinden daha gecerli degil yani.
- robokot (28.04.18 02:42:27)
[]
Californication 1.sezon
şimdi, hank abimizin cinsel ve aşk hayatı karışık olduğu için henüz s1e5'e kadar izlemiş olan benim çok fena kafam karıştı.
1- hank'in vurduğu turuncu saçlı kadın kim, hankle ilişkisi ne
2- türkan şoray'a benzeyen kadının hank ile ilişkisi nedir, bir turuncu kadın bir bu abla arasında hank gidip geldiği için kafam karıştı.
3- bill ile hank'in ilişkisi nedir tam olarak. bir efendi gibi konuşurlarken bazen yumruklaşıyorlar sonra yine efendi bir şekle geçiyorlar falan benim kafam karıştı.
1- hank'in vurduğu turuncu saçlı kadın kim, hankle ilişkisi ne
2- türkan şoray'a benzeyen kadının hank ile ilişkisi nedir, bir turuncu kadın bir bu abla arasında hank gidip geldiği için kafam karıştı.
3- bill ile hank'in ilişkisi nedir tam olarak. bir efendi gibi konuşurlarken bazen yumruklaşıyorlar sonra yine efendi bir şekle geçiyorlar falan benim kafam karıştı.
1- Hank'in kimseyle bir ilişkisi yok. Çakıp geçiyor, kalbi her zaman Karen'da.
3- Sevmiyor tabii ki Karen ile birlikte olduğu için.
Charlie, onun eşi, Karen ve kızı hariç karakterleri aklında tutmana gerek yok, gelip geçici hepsi.
3- Sevmiyor tabii ki Karen ile birlikte olduğu için.
Charlie, onun eşi, Karen ve kızı hariç karakterleri aklında tutmana gerek yok, gelip geçici hepsi.
- i was made for you (10.04.18 00:57:16 ~ 00:59:06)
[]
Viski bozulur mu sorunsalı
evde yaklaşık 7-8 sene öncesinden kalma bir red label var;
çok az bir kısmı içilmiş dolayısıyla kapağı açılmış ama mutfak dolabının hiç açılmayan üst, karanlık derinliklerinde kutusunda bekledi bunca zaman. güneş yemedi.
bunu içmek istiyorum bu gece ve size danışayım dedim, zararı olur mu?
çok az bir kısmı içilmiş dolayısıyla kapağı açılmış ama mutfak dolabının hiç açılmayan üst, karanlık derinliklerinde kutusunda bekledi bunca zaman. güneş yemedi.
bunu içmek istiyorum bu gece ve size danışayım dedim, zararı olur mu?
Bozulmaz, zarari olmaz ama alkolu ucacagi icin tadi degisir.
- crown (23.03.18 23:40:43)
alkolü içindeyse bişey olmaz. viski içinde bozulabilecek bir şey yok zaten. alkolü yoksa patates.
- tukenmez adam (24.03.18 00:10:36)
[]
Varoluşçuluğu en kısa şekilde açıklamak
varoluşçu yazarlar okurum, varoluşçuluğun ne olduğunu biliyorum ama kelimelere dökmek imkansız geliyor çok derin bir konu olduğu için. en kısa şekilde nasıl açıklarsınız?
Dünyaya firlatilmak?
- femme vitale (16.01.18 01:04:50)
sartre tarafından 20. yüzyılda kuramlaştırılmış olsa da, kökenleri sokrates'e kadar dayanan ve temel amacı varoluşun amacını sorgulamak olan dünya görüşü. her filozofun farklı önerileri olduğu için bundan sonra daha spesifik tanımlar yapmak gerekir, o yüzden bence en genel tanımı bu.
- theseachange (16.01.18 01:07:03)
Faşizmi benimsemişse olabilir ama o zaman da Hitler'in Nasyonal Sosyalizmini anlamamış olur. Fakat bununla birlikte Nasyonal Sosyalizm Hitler'e ait bir kavram değil, Hitler kendine göre yorumlayıp Nazizmi yarattı. Hitler Alman ırkının üstünlüğünü savunmuş buna göre hareket etmiş, Nasyonal Sosyalizm beyaz ırkın üstünlüğü savunan bir kavram. Yani genel anlamda Nasyonal Sosyalizmi herhangi bir kişi savunabilir bu saçma olmaz ama Hitler'in dünya görüşüyle savunmak saçma olur. Ki Hitler'in en şaşalı döneminde İngiltere'de de benzer oluşumlar olmuştu; kendilerini Alman Nazizmiyle paralel görmüşlerdi ama o da saçmaydı.
- angelus (19.12.17 22:40:57 ~ 22:56:09)
olabilir, maldır
dna’nın %x’i y diye olacak bir şey yok sonuçta. her ırk kendine göre yontuyor.
tarihsel olarak soruyorsan hitler de öyle değil zaten.
dna’nın %x’i y diye olacak bir şey yok sonuçta. her ırk kendine göre yontuyor.
tarihsel olarak soruyorsan hitler de öyle değil zaten.
- passion rules the game (19.12.17 22:40:59)
nasyonal sosyalizm genel bir ideolojik kavram.
Nazi partisi veya Hitlerin görüşleri bu ideolojinin tarihsel bir örneği sadece.
Nazi partisi veya Hitlerin görüşleri bu ideolojinin tarihsel bir örneği sadece.
- AlsterWasser (19.12.17 22:47:40 ~ 22:49:04)
Nasyonal sosyalizm, faşizmin en şiddetli biçimi olarak dahi adlandırılamaz. Kökeni ırkçılığa dayanır ve evet aryan ırkının üstünlüğünü savunur. Zira nasyonal sosyalizm hitler’in yarattığı bir ideolojidir. Üst insan fikriyle fizyolojik özellikleri birleştirip aryanın üstğnlüğünü savunur.
- brad pitt (19.12.17 22:54:57)
Niye olmasın ki? Bak bizde mesela bu topraklarda büyümüş müslüman görünümlü bir çok hain var. Halbuki baksan ırk olarak (maalesef) türktür. O nedenle ideolojik kavramlar çokta önemli değil.
- 1adam (19.12.17 23:30:56)
hitler'in en yakın adamı goebbels anneannesi tarafından bir yahudi.
kendi öz evlatlarını önce morfin ile sakinleştirip sonra siyanür ile öldürme emrini verecek kadar insanlıktan çıkmış bir mahluk. hitler'in propaganda bakanı.
onedio.com
kendi öz evlatlarını önce morfin ile sakinleştirip sonra siyanür ile öldürme emrini verecek kadar insanlıktan çıkmış bir mahluk. hitler'in propaganda bakanı.
onedio.com
- babilbaligi (20.12.17 13:38:54)
@sycu hitler’in baba tarafından yahudi olduğuna dair iddialar ve ciddi kanıtlar ile babasına ve ailesine olan gençlik nefretinin de bu politikalarda etkili olduğunun düşünüldüğünü duysan daha da şaşırırsın sanırım :)
- passion rules the game (21.12.17 13:10:10)
[]
Kaç kişiyle öpüştünüz? ve bir soru
öncelikle sayı konusunda dürüst olalım, hepimiz anonimiz burada.
sizden önce kaç kişiyle öpüşmüş olduğunu problem eder misiniz sevgililik müessesesinde?
12
sizden önce kaç kişiyle öpüşmüş olduğunu problem eder misiniz sevgililik müessesesinde?
12
kaç kişi olduğunu bilmiyorum. (Binlerce var playboyum anlamında söylemiyorum gerçekten önemsemedim.) Hayır etmem.
- new day new life (10.12.17 02:14:22)
dört ya da beş.
takılmam çok, herkes bizim gibi değil ki millet sultanbeyli hızlısı.
takılmam çok, herkes bizim gibi değil ki millet sultanbeyli hızlısı.
- der meister (10.12.17 02:18:41)
0
Etmem.
Etmem.
- hayirsiz (10.12.17 02:19:26)
sakızla öpüşme denemelerimiz sayılıyorsa, bir kez denemiştim. Pek bi'şey anlamadım.
Onun dışında hayatımdaki hiçbir insana geçmişe yönelik şeyler sormam, ama alternatif yollarla öğrenirsem de ister istemez problem ederim. Maalesef.
Onun dışında hayatımdaki hiçbir insana geçmişe yönelik şeyler sormam, ama alternatif yollarla öğrenirsem de ister istemez problem ederim. Maalesef.
- mete kudur (10.12.17 02:20:45)
çok kişi ise kıl olurum ne yalan söyleyeyim.
ve 0 (sıfır)
ve 0 (sıfır)
- thomaswantsmore (10.12.17 02:22:21)
Ederim tabiki. Herkesle normal öbüşsün benle french kiss.
- soyut park (10.12.17 02:23:10)
20 civari
- baldur2 (10.12.17 02:33:10)
Teknik olarak aslında senin dudağımdaki atomlarla, karşı tarafınki birbirine dokunmuyor. O nedenle sorun olmaz. Ama yok atom çarpıştırmışlarsa beraber zoruma gider.
- bos gezenin bos ustasi (10.12.17 03:13:26)
Kendim için sayı vermeyeyim de karşı tarafınkini de sorun etmezdim. Öpüşme sayısı mi kaldı ayrıca seks partneri sayısının bile problem edilmediği bi devirdeyiz.
- elorelia (10.12.17 04:19:06)
3.
- vasilias (10.12.17 04:54:47 ~ 04:55:14)
hepimiz de anonim değiliz burada.
sevgililik müessesesinde, bir kişiyi sevgilin olarak kabul ediyorsan onu zaten geçmişiyle kabul edersin. geçmişini bilerek sevgili olduğun kişiyle aranda tabi ki böyle bir problem olmaz. olamaz.
sevgililik müessesesinde, bir kişiyi sevgilin olarak kabul ediyorsan onu zaten geçmişiyle kabul edersin. geçmişini bilerek sevgili olduğun kişiyle aranda tabi ki böyle bir problem olmaz. olamaz.
- papazi dovdurmeyecektik (10.12.17 05:23:13)
1
250 kişi değilse etmem. Bu arada buçuklu öpücük nasıl oluyor ? Bu tarkanın hip klibindeki gibi olunca bibuçuk mu sayıyoruz ?
Aslında soruyu seks olarak değiştirsek buralar karışır
250 kişi değilse etmem. Bu arada buçuklu öpücük nasıl oluyor ? Bu tarkanın hip klibindeki gibi olunca bibuçuk mu sayıyoruz ?
Aslında soruyu seks olarak değiştirsek buralar karışır
- EasyTiger (10.12.17 09:42:33)
Normal dozdaki öpüşmeyi severim. Eğer karşımdaki "öp beni yha" falan demezse tabi. Sayıyı bilmiyorum, sorun etmem, edeni öpmem.
- Tears of Devil (10.12.17 10:57:05)
1
- pinkpeony (10.12.17 11:30:53)
7 kişi.
Dert etmem çok absürd bir sayı olmasığı sürece.
Dert etmem çok absürd bir sayı olmasığı sürece.
- bigcaptain (10.12.17 13:03:51)
Problem etmem.
7 kişi
7 kişi
- mutlusismankedi2015 (10.12.17 13:17:34)
kediler kişiden sayılıyor mu? jsjfjdd öbüşmek sayılıyor mu ya ortaokul muhabbeti tam. nereye düştüm.
- nice tnetennba (11.12.17 00:04:43)
[]
Avrupa'da tekrar çıkmaya başlayan faşizm dalgası
hitler sempatizanları, 'avrupa'da sadece avrupa milletlerinin yaşaması'nın gerektiğini faşizm derecesinde savunanlar, skinheadler avrupa'da çok mu çoğaldı son zamanlarda ülke hükümetlerinin politikaları yüzünden? yoksa avrupa hala medeni bir yer mi?
türkiye'den siktir olup gitsek bile rahat edemeyecek miyiz artık anasını satayım?
türkiye'den siktir olup gitsek bile rahat edemeyecek miyiz artık anasını satayım?
türkiye'deki hitler sempatizanı sayısı avrupa'dakinden fazla valla, o kadarını diyeyim.
- soso (04.12.17 02:20:13)
Sadece Avrupa mı böyle? Yoksa kapitalizm yeniden savaş çanları çaldığından dünya mı böyle? Onu bir düşünmek lazım.
Kaçılacak güvenli bir yer olmadığını hatırlatırım. Tüm dünya bu sistem sürdükçe tehdit altında olacak.
Kaçılacak güvenli bir yer olmadığını hatırlatırım. Tüm dünya bu sistem sürdükçe tehdit altında olacak.
- monogram (04.12.17 02:24:31)
kuzey ülkeler güzel hala ama soğuklar :)
- sorunvar (04.12.17 02:41:33)
tüm dünyada muhafazakarlık spn 10 yılda artıyor. polonya macaristan cekya nin durumu bizden beter politik olarak
- eriksatie (04.12.17 09:22:28)
Milliyetçilik yeniden yükseliyor yavaş Avrupa'da son senelerde gözle görülür bir artış yaşandı o yüzden farkına varıldı.
- gozu acik sevisen yahudi (04.12.17 10:28:29)
almanya icin konusursam bircok almanin icinde bastirilmis bir fasizm var. fasist anlayis son zamanlara kadar kapali kapilar ardinda orgutleniyordu cunku fasist olarak nitelendirilmek almanyada cok korkulacak ve utanilacak bir durum. O nedenle sokakta fasist anlayisa sahip olsa da inanlar birbirine yakin davranmak zorunda cunku kanunlar ve kanun uygulayicilar bu konuda cok sert. Direkt olarak irkcilik magrudu bir kisi, kendisine yapilan eylem fiiliyata gecmese de, bu konuda kanunu devreye sokup fasist kisinin basini agritabilir. o nedenle insanlar birbirine ya kibar davraniyor ya da cok gizli kapakli laf soyluyor.
Son 10 yilda fasizm ozellikle dresten ve leipzig gibi dogu alman sehirlerinde sokaga cikti. Islam adina yapildigi soylenen teror olaylari ve suriyeden gelen goc ile birlikte fasist anlayistaki kisiler dusuncelerini islamofobi ile birlestirip kendileri icin ses cikaracak, bu konuda eylemler yapacak alan buldular. Artik avrupada fasizm sekil degistirdi, islamofobi ile ic ice bir fasizm anlayisi var artik avrupada.
Turkiye de ise fasist soylemler cok daha kolay dile getiriliyor. Bu sozleri soyleyenler ya fasist olduklarinin farkinda degil, ya sozlerinin nereye gittigini bilmiyorlar, ya da herseyin farkindalar ve fasist olduklari icin gurur duyuyorlar (kastetigim milliyetcilik degil, bilakis dupeduz fasizmi kastediyorum !)
Son 10 yilda fasizm ozellikle dresten ve leipzig gibi dogu alman sehirlerinde sokaga cikti. Islam adina yapildigi soylenen teror olaylari ve suriyeden gelen goc ile birlikte fasist anlayistaki kisiler dusuncelerini islamofobi ile birlestirip kendileri icin ses cikaracak, bu konuda eylemler yapacak alan buldular. Artik avrupada fasizm sekil degistirdi, islamofobi ile ic ice bir fasizm anlayisi var artik avrupada.
Turkiye de ise fasist soylemler cok daha kolay dile getiriliyor. Bu sozleri soyleyenler ya fasist olduklarinin farkinda degil, ya sozlerinin nereye gittigini bilmiyorlar, ya da herseyin farkindalar ve fasist olduklari icin gurur duyuyorlar (kastetigim milliyetcilik degil, bilakis dupeduz fasizmi kastediyorum !)
- emrahday (04.12.17 10:40:09 ~ 10:42:17)
Suriye krizi en çok Almanya ve İsveç'i dolayısıyla Avrupa'yı vurdu.
Brexit'in sebebi tamamen göçmen dalgasını durdurmak içindi mesela.
Avrupalı insan hakları der, ırkçılık kötüdür falan filandır hep ama kapı komşusu beyaz olsun ister. Çalıştığı iş arkadaşları beyazlardan oluşsun ister. Bu noktada beyaz kavramı önemli çünkü Türkler beyaz değil onların gözünde onu da belirteyim.
2018'de İsveç'te seçim var. Gelecek olan parti ırkçı SD. Şu an başta olan parti Sosyal Demokratlar. Sebep: göçmenler, mülteciler.
Faşizm de, ırkçılık de, islamofobi de ne dersen de. Kimse huzuru kaçsın istemiyor. Olay bundan ibaret.
90'larda Kosova'dan, Hırvatistan'dan binlerce aile göçtü, Polonya'dan keza. Ama hiçbir zaman bu kadar gittikleri yeri kendilerine benzetmediler, araya kaynadılar. Suriyeliler ve Afganlar öyle değil. Bu nedenle istemiyorlar. Bunu da normal karşılıyorum.
İsveç'te yaşıyorum şahsen ve evet insanlar benden de uzak durmaya çalışıyor. Çünkü esmerim, siyah saçlıyım ve Arapça bir adım var. Resmen maça 2-0 geride başlıyorum. Çok çirkin ve rahatsız edici bir durum ama haklılar çünkü istisnalar kaideyi bozmuyor. Ben kendimi "zararsız" olarak bir şekilde kanıtlamazsam aralarına kabul etmiyorlar. Etmezler. Türk olarak sen Suriyeli kaç insanla arkadaşlık ediyorsun ki elin İsveçlisi seninle arkadaşlık etsin öyle düşün.
Brexit'in sebebi tamamen göçmen dalgasını durdurmak içindi mesela.
Avrupalı insan hakları der, ırkçılık kötüdür falan filandır hep ama kapı komşusu beyaz olsun ister. Çalıştığı iş arkadaşları beyazlardan oluşsun ister. Bu noktada beyaz kavramı önemli çünkü Türkler beyaz değil onların gözünde onu da belirteyim.
2018'de İsveç'te seçim var. Gelecek olan parti ırkçı SD. Şu an başta olan parti Sosyal Demokratlar. Sebep: göçmenler, mülteciler.
Faşizm de, ırkçılık de, islamofobi de ne dersen de. Kimse huzuru kaçsın istemiyor. Olay bundan ibaret.
90'larda Kosova'dan, Hırvatistan'dan binlerce aile göçtü, Polonya'dan keza. Ama hiçbir zaman bu kadar gittikleri yeri kendilerine benzetmediler, araya kaynadılar. Suriyeliler ve Afganlar öyle değil. Bu nedenle istemiyorlar. Bunu da normal karşılıyorum.
İsveç'te yaşıyorum şahsen ve evet insanlar benden de uzak durmaya çalışıyor. Çünkü esmerim, siyah saçlıyım ve Arapça bir adım var. Resmen maça 2-0 geride başlıyorum. Çok çirkin ve rahatsız edici bir durum ama haklılar çünkü istisnalar kaideyi bozmuyor. Ben kendimi "zararsız" olarak bir şekilde kanıtlamazsam aralarına kabul etmiyorlar. Etmezler. Türk olarak sen Suriyeli kaç insanla arkadaşlık ediyorsun ki elin İsveçlisi seninle arkadaşlık etsin öyle düşün.
- bos gezenin bos ustasi (04.12.17 11:39:00)
Şimdi ilk olarak aslında ne faşizm Hitler, ne de Hitler faşizm demektir. Kişi ve kavram bağdaştırması bu ideolojide de çok yaygın, ve faşizmin bir kurucusu varsa o kişi de Mussolini. Aslında ırkçılıkta tamamen faşizm demek değildir ama o çok uzun konu. Bugünün öne çıkan yöneliminin altında ise gölgelerden çıkabilecek bir zemin bulunmasında yatıyor bence. Avrupanın bazı halkları örn. alman, fransız ve italyanlar ırkçılığı mayalarında taşıyorlar yada tabiatları bu ayrıma epey yatkın. Fikirin temeli biz dünyanın merkezindeki en ehliyetli ırkız ama diğerleri sulandırılmış, saf değil ve yozlaşmış anlayışı. Bu hastalıklı fikirler içe dönük yapılarında çok kolay kök salıyor. Her bebek ırkçı doğmuyor fakat ergenliğinden itibaren küstahlığını "diğerleri"ne nefret olarak dışa vuruyor. Yükselen muhafazakarlık bunu beslemekte. Dikkat edilirse dünyanın önemli denebilecek bazı ülkelerinde seçim yarışları iki kutup arasında şekilleniyor. Sağ yada aşırı sağ. Sosyalist bir partinin kitleleri sürükleyememesinin sebepleri tahammülsüzlük. Sosyalist söylemleri kurtarıcı olarak kimse görmüyor, fikirleri fazla naif geliyor. İnsanlar avrupalı olsun asyalı olsun istisnasız kızgın. Bundan ötürü bağıran azarlayan ona buna taş atan bir söylem yükseliyor. Nefret dili de denebilecek jargon türüyor. Zaten ülkemiz de bir istisna değil. Bu oy almak ve nüfus kazanmak için siyasi oyunlarla kirlenen politikacıların hiç çekinmeden dahil olduğu bir yeni dalga. Fakat neyi körüklediklerini bilmiyorlar yada bile bile ateşi harlıyorlar. Yerliler göçmenlere giderek daha çok kin güdüyor, ve fırsatını tam olarak bulduğunda -inşallah o gün hiç gelmez- atak yapmak için bekler bir duruma evriliyorlar. Türkiye'den siktir olup gitmek çözüm olur mu sorusunun cevabı ise çok karmaşık. Ama bir iki kriter var, gidilen yer ırkçı sabıkaya sahip değilse bir miktar iyi, müspet miktarda asimile olup onlardan biri gibi hissettirilebileceğiniz bir yer biraz daha iyi. Yalnız ekonomik statü yada sınıfınız burada ne ise gidilen yerde çok farklı olmaz. Ne yazık ki kapital bir gezegende paralı iseniz zaten rahatsınız, parasız iseniz zaten benzer sorunların kimi versiyonları yine sizi bekleyebilir. Başka bir coğrafyada türk, yugoslav, hispanik, çingene ilk zamanlar çabuk fark edilir ve pek hoş karşılanmaz. Gizli ırkçılığın bir numarası olan Türkiye'de suriyelilerle, çingenelerle, ermenilerle, gayrimüslimlerle konuşun. Boynuna haçlı kolye takıp gezebilen birini arayın sokakta. Ama ülkemizde ırkçılık var mı, aaa olmaz bizde öyle şeyler, misafirperveriz bi kere. Üç kuşak yukardan boşnak ve arnavut meleziyim bana tek türk olmuyorsun yabancısın diyen var. Sonuç olarak Avrupa Türkiye'den açık ara daha medenidir, ama zirvesi değildir, zirvenin yanından bile geçmez. Klasik tabirle kötünün iyisi. Irkçılık ise bastırılmış bir duygu ama şu anda aptalca dürtülüyor. Terk-i diyar eylemek imkanlar sağlamsa daha mantıklı değilse zor. Ama kendi adıma şansım olsa siktir olup giderdim bende.
- firemanjonny (04.12.17 13:18:07)
www.amazon.com
Bu kitabın türkçesi de var, Yapı Kredi yayınlarından çıktı. Sadece İskandinavya ile ilgili değil ama, tüm bir büyü/cadılık tarihiyle ilgili detaylı bir kitap. İçinde aradıklarınızı bulabilirsiniz diye düşündüm.
Bu kitabın türkçesi de var, Yapı Kredi yayınlarından çıktı. Sadece İskandinavya ile ilgili değil ama, tüm bir büyü/cadılık tarihiyle ilgili detaylı bir kitap. İçinde aradıklarınızı bulabilirsiniz diye düşündüm.
- delimine (18.11.17 13:06:50)
[]
Kinyas ile Kayra okunur mu
sartre, nietzsche cart curt ve benzeri ayarda, ciddi kitaplar okumayı seven birine önerir misiniz? yoksa ergen kitabı mı bu kinyas kayra?
Oku
- andlee (13.11.17 21:30:49)
Yazari arkadasim diye soylemiyorum ama o kitabi 18 yasinda yazdi ve hicbir ergen oyle bir kitabi yazamaz da asil ozunu kavrayamaz da.oku.
- a r a m i s (13.11.17 21:37:50)
ben okuyalı çok oldu okuduğumda 17-18 yaşında falandım o zaman beğenmiştim çok ama şimdi bilemedim. yine de okunur bence yani şimdi çok boş vaktim olsa bi daha okumayı düşünürdüm.
- proletarier aller lander vereinigt euch (13.11.17 21:56:10)
İlk 50 sayfa sıkacaktır, sonra 'noluyoruz lan' demeye başlayıp sonlara doğru duyuruya gelip ''Kinyas ve Kayra'dan sonra Hakan Günday'ın hangi kitabını okumalıyım?' diye başlık açacaksın.. Bende sana ''Piç'' diye cevap verecem..
- Fayfa (13.11.17 22:21:54)
bazı kısımları biraz zorlama geliyor bana. Belki de ben liseli erkeklerle çok vakit geçirdiğim için öyle düşünüyorumdur ama biri bana “liseli bir erkek ne hakkında kitap yazmayı düşünür?” diye sordaydı, “ya böyle hayatla, düzenle derdi olan iki genç düşün...” falan diye başlardım muhtemelen. (Liseli erkeklerle vakit geçirme sebebim öğretmen olmak, manyak değilim yoksa.)
Ama ortaya çıkan ürünün birçok yönden başarılı olduğunu görmemek için de ısrarcı bir kötümser olmak gerek herhalde. Ben Piç’i daha çok severim, ama Kinyas ve Kayra’yı okuyayım mı diye sorana da okuma demem açıkçası.
Ama ortaya çıkan ürünün birçok yönden başarılı olduğunu görmemek için de ısrarcı bir kötümser olmak gerek herhalde. Ben Piç’i daha çok severim, ama Kinyas ve Kayra’yı okuyayım mı diye sorana da okuma demem açıkçası.
- sopiro (13.11.17 22:33:35)
Kendisine göre macera kitabı yazıyor. Aslında gerçekten macera kitabı sanırım lan.
- kismisolungac (13.11.17 22:58:20)
Yazarin soyle bir fotografi var, artik sen dusun ne kadar derin yazilar yazan bir ustad oldugunu :D
pbs.twimg.com
pbs.twimg.com
- hikmetkaraman (13.11.17 23:09:24)
kinyas ve kayra benim kutsal kitabımdır. ilk baskısı elimde, itinayla saklarım. ara ara açar okurum. bazı kimseler beğenmiyor ama tam olarak kitabı anlayamadıklarını düşünüyorum. çünkü içinde aforizmadan çok fazla şey var.
- dedimmidemedimmi (14.11.17 10:32:52)
ilk okuduğumda ben de 19 yaşında falandım. kitaptaki sözleri odamın duvarına falan yazmıştım.
sonra gel zaman git zaman 25 yaşında iken bir daha elime geçti. bir arkadaş bu nasıl kitap be demişti. ağzına vurdum iki tane. sonra son sayfayı açtım direkt. yıllardır aklımda kalanları görünce yırttım direkt son sayfayı. çerçeveye koyup odama astım.
kesinlikle okunması lazım. ama bunalımda isen eğer intihara sürükler. dikkat et.
sonra gel zaman git zaman 25 yaşında iken bir daha elime geçti. bir arkadaş bu nasıl kitap be demişti. ağzına vurdum iki tane. sonra son sayfayı açtım direkt. yıllardır aklımda kalanları görünce yırttım direkt son sayfayı. çerçeveye koyup odama astım.
kesinlikle okunması lazım. ama bunalımda isen eğer intihara sürükler. dikkat et.
- kablelvuku (14.11.17 10:38:07)
tamamen kendi fikrim
nietzsche seven birine
castaneda ixtlan yolculugu oku.
foucault ne bulursan oku
anlayabilirsen heidegger oku bana da anlat.
nietzsche seven birine
castaneda ixtlan yolculugu oku.
foucault ne bulursan oku
anlayabilirsen heidegger oku bana da anlat.
- joepiscopo (16.11.17 00:56:45)
[]
Paralel evrenler teorisi
bu konuya az çok aşina olmuş kimsenin cevap veremediği sorularım var.
bu multiverse muhabbetinin bilimsel temeli nedir?
bizim evren bitince dışında sonsuz sayıda başka evrenlerin olduğu ve bu evrenlerin hepsi ayrı ayrı bizim evrendeki olasılıkların sonsuz versiyonlarını içerdiğini nerden çıkarmışlar, bizim evreni merkeze koyarak olasılıkları ordan düşünmek şovenizm değil midir?
kafamda deli sorular. derin insanları tartışmaya çağırıyorum.
bu multiverse muhabbetinin bilimsel temeli nedir?
bizim evren bitince dışında sonsuz sayıda başka evrenlerin olduğu ve bu evrenlerin hepsi ayrı ayrı bizim evrendeki olasılıkların sonsuz versiyonlarını içerdiğini nerden çıkarmışlar, bizim evreni merkeze koyarak olasılıkları ordan düşünmek şovenizm değil midir?
kafamda deli sorular. derin insanları tartışmaya çağırıyorum.
bunlar hep teori.
seninde teorin varsa yazılı olarak yayınlayabilirsin
genel kabul görürse belgeseli bile çekilir
bunlar hep aklın ve mantığın sınırları aslında
seninde teorin varsa yazılı olarak yayınlayabilirsin
genel kabul görürse belgeseli bile çekilir
bunlar hep aklın ve mantığın sınırları aslında
- bana her yer cehennem (27.10.17 23:10:57)
schrodingerin-kedisi teorisini okursanız biraz daha anlayabilirsiniz bence.
- monicapp (27.10.17 23:15:25)
@bana her yer cehennem,
bunlar hep teori diye bir şey yok hocam. hipotezle karıştırıyorsun teoriyi, teorinin bilimsel bir dayanağı ve kanıtları vardır ama %100 doğruluğu henüz ispatlanamamıştır.
paralel evrenler teorisi bir hipotez değil.
bunlar hep teori diye bir şey yok hocam. hipotezle karıştırıyorsun teoriyi, teorinin bilimsel bir dayanağı ve kanıtları vardır ama %100 doğruluğu henüz ispatlanamamıştır.
paralel evrenler teorisi bir hipotez değil.
- neil manke (27.10.17 23:22:34)
aslında parelel evrenleri ben kaynaklarda hep hipotezler olarak okuduğumu hatırlıyorum. bir takım çoklu evren modelleri var ve bilim adamları genellikle bunların deneyle yanlışlanmasının imkansız olması nedeniyle hipotez/teori olarak değerlendirilmelerine karşılar.
ancak nasıl ki dünya'ya benzer gezegen/karbon temelli yaşam bulunması imkansız değilse, evreni oluşturan şartların da tekrarlanmış (bizimkini var etmiş mesela) olması olası.
ancak nasıl ki dünya'ya benzer gezegen/karbon temelli yaşam bulunması imkansız değilse, evreni oluşturan şartların da tekrarlanmış (bizimkini var etmiş mesela) olması olası.
- perloneth (28.10.17 00:01:23)
@neil manke dostum konudan sapmak gibi olacak ama kusura bakma.
"eorinin bilimsel bir dayanağı ve kanıtları vardır ama %100 doğruluğu henüz ispatlanamamıştır." bu yanlış bir tanım. genelde bizim okullarda senelerdir anlatılır ama yanlış anlatılır ne yazık ki. bizde ilkokuldan beri şu şekilde anlatılır. hipotez ortaya konur. bunun hakkında bir takım bilimsel kanıtlar elde edilince teori olur. %100 doğruluğu ispatlanınca kanun olur.
bu şekilde değil olay. teori ispatlanmış, kanıtlanmıştır. teori, yasanın nasıl işlediğini açıklar. yer çekimi kanunu vardır bir de bunun nasıl çalıştığını anlatan kütle çekim teorisi vardır. bundan atıyorum 60 yıl önce bu teori farklıyken bugün kütle çekimsel dalga nın tespitiyle yerçekimi kanunun nasıl işlediği bambaşka bir teori ile anlatılmaya başlanmıştır. aşağıdaki bağlantıyı incelersen teori / kanun ilişkisini daha iyi anlayacaksın muhtemelen.
evrimagaci.org
aslında senin bahsettiğin bizim evrenimizdeki sonsuz olasılıkların hepsinin gerçek olduğu sonsuz sayıdaki evrenler fikri paralel evrenlerin bir yorumu. çoklu evrenler yorumu deniyormuş buna da. aşağıda bir başka bağlantı var, okumadıysan. aslında bu şovenizm değil zira bakış açın bizim evrenimizde olmayan şeylerin diğer evrenlerde olması üzerine kurulu olduğundan böyle düşünüyorsun. şu şekilde bak, diğer evrenlerde olan şeyler de bizde olmuyor. dolayısıyla mantıken tüm paralel evrenler ilk başta tek bir evrenden türemiştir. her olasılıkta farklı bir evren ortaya çıkmış ve bizim içinde yaşadığımız evren de bunlardan biri. -şu an tamamen spekülasyon ve mantık yürüterek çıkarımda bulunuyorum. bilimsel olarak bir doğruluğu olmayabilir-
evrimagaci.org
"eorinin bilimsel bir dayanağı ve kanıtları vardır ama %100 doğruluğu henüz ispatlanamamıştır." bu yanlış bir tanım. genelde bizim okullarda senelerdir anlatılır ama yanlış anlatılır ne yazık ki. bizde ilkokuldan beri şu şekilde anlatılır. hipotez ortaya konur. bunun hakkında bir takım bilimsel kanıtlar elde edilince teori olur. %100 doğruluğu ispatlanınca kanun olur.
bu şekilde değil olay. teori ispatlanmış, kanıtlanmıştır. teori, yasanın nasıl işlediğini açıklar. yer çekimi kanunu vardır bir de bunun nasıl çalıştığını anlatan kütle çekim teorisi vardır. bundan atıyorum 60 yıl önce bu teori farklıyken bugün kütle çekimsel dalga nın tespitiyle yerçekimi kanunun nasıl işlediği bambaşka bir teori ile anlatılmaya başlanmıştır. aşağıdaki bağlantıyı incelersen teori / kanun ilişkisini daha iyi anlayacaksın muhtemelen.
evrimagaci.org
aslında senin bahsettiğin bizim evrenimizdeki sonsuz olasılıkların hepsinin gerçek olduğu sonsuz sayıdaki evrenler fikri paralel evrenlerin bir yorumu. çoklu evrenler yorumu deniyormuş buna da. aşağıda bir başka bağlantı var, okumadıysan. aslında bu şovenizm değil zira bakış açın bizim evrenimizde olmayan şeylerin diğer evrenlerde olması üzerine kurulu olduğundan böyle düşünüyorsun. şu şekilde bak, diğer evrenlerde olan şeyler de bizde olmuyor. dolayısıyla mantıken tüm paralel evrenler ilk başta tek bir evrenden türemiştir. her olasılıkta farklı bir evren ortaya çıkmış ve bizim içinde yaşadığımız evren de bunlardan biri. -şu an tamamen spekülasyon ve mantık yürüterek çıkarımda bulunuyorum. bilimsel olarak bir doğruluğu olmayabilir-
evrimagaci.org
- issiz karga (28.10.17 00:21:41)
[]
Winston light leş gibi kokuyor mu size de?
normalde camel soft içerim biraz önce abimden bir winston light aldım ve şu an leş gibi kokuyorum ve parmağım da zifire batırmış gibi bir acı tat içinde.
geçen sene winston light içtiğim dönem bir kere ıslak kül tablası gibi kokmuştum. sıkıntı winston light'ta mı?
geçen sene winston light içtiğim dönem bir kere ıslak kül tablası gibi kokmuştum. sıkıntı winston light'ta mı?
sigarayı bırakmış birisi olarak, hepsi leş gibi kokuyor. içen insan anlamıyor sadece.
- vayezikhan (08.10.17 21:19:47)
@vayezikhan +1
hepsi leş gibi. içen herkes leş gibi kokuyor.
hepsi leş gibi. içen herkes leş gibi kokuyor.
- mahone (08.10.17 21:31:01)
sigarayı bırakmış biri olarak eve hepsi kokuyor ama bazıları dediğimiz gibi daha fena.
sigarsigarayı bıraktığım halde yıllardır içen en yakın arkadasimla.ne zaman sarılsak vb sigara kokusunu almam. başlanır arkadaşta da öyle.. .
sanırım lark var öyle kokmayan. kokusu hemen uçuyor.
not sigarayı bırakalı 15 yılı geçti. piyasaya hakim de değilim.. .
sigarsigarayı bıraktığım halde yıllardır içen en yakın arkadasimla.ne zaman sarılsak vb sigara kokusunu almam. başlanır arkadaşta da öyle.. .
sanırım lark var öyle kokmayan. kokusu hemen uçuyor.
not sigarayı bırakalı 15 yılı geçti. piyasaya hakim de değilim.. .
- balik kraker (08.10.17 22:56:26)
[]
MIDI Klavye önerileriniz
nelerdir? pahalı bir synthesizer almak için ne evimde yer var ne param var. midi klavye almayı düşünüyorum bu yüzden ama markalara kalitelerine vb. uzağım. Önerileriniz neler?
M-audio keystation ve keyrig ler, ikisi de aynı klavye fakat firma serinin adını sonradan keyrig olarak değiştirdi,hevesini alıp satılığa çıkaran çok var sahibinden'de.
Youtube da bunlarla kaydedilmiş çok güzel şarkılar ve incelemeler var
Youtube da bunlarla kaydedilmiş çok güzel şarkılar ve incelemeler var
- freebird5406_2 (29.09.17 23:10:29)
midi klavyeden kastın midi kontrolcü mü? kendi ses çıkartmayan, daw ile kullanılan? (synth muadili bişey aradığın için böyle düşündüm)
eğer öyleyse bahsettiğin segmentin 1 numaralı f/p ürünü akai mpk mini 2, mkii diye de geçiyor; 100 dolar.
ben de bundan alacaktım ama indirimli alesis v25 bulunca alesis aldım.
bizdeki fiyatları uçuk tabii, o yüzden amerikan'dan getirttim. bütçeni bilemiyorum ama şu listeden bakıp seçebilirsin.
www.amazon.com
eğer öyleyse bahsettiğin segmentin 1 numaralı f/p ürünü akai mpk mini 2, mkii diye de geçiyor; 100 dolar.
ben de bundan alacaktım ama indirimli alesis v25 bulunca alesis aldım.
bizdeki fiyatları uçuk tabii, o yüzden amerikan'dan getirttim. bütçeni bilemiyorum ama şu listeden bakıp seçebilirsin.
www.amazon.com
- Bruce (29.09.17 23:50:53 ~ 23:51:35)
şunu al geç:
www.batimuzikmarket.com
tuşları çok yumuşak ve takır tukur ses yapmıyor.
akai denmiş ama alacağın alet en az 4 oktav olsun derim ben.
paran yeterse de roland a500 pro öneririm. en memnun kaldığım alet.
www.batimuzikmarket.com
tuşları çok yumuşak ve takır tukur ses yapmıyor.
akai denmiş ama alacağın alet en az 4 oktav olsun derim ben.
paran yeterse de roland a500 pro öneririm. en memnun kaldığım alet.
- nocturness (30.09.17 13:21:59)
[]
Karga/Kuzgun yavrusu nerden bulunabilir
bir tane alıp büyütmek istiyorum ölene kadar, omzumda gezdirmek istiyorum, var böyle insanlar ve hep kıskandım.
nereden bulunabilir, satılık da olur doğada yuvadan atılmış bir tane falan da olur.
nereden bulunabilir, satılık da olur doğada yuvadan atılmış bir tane falan da olur.
Geçen reddit'te bir başlıkta uzun uzun tartışıyorlardı. Her ne kadar zeki falan olsa da, evde ortalığı darmadağın ettiği, zaman zaman gagasıyla sahibine saldırdığı falan anlatıyorlardı. Eğer daha önce büyük kuş besleme tecrüben yoksa tavsiye etmiyorlar...
- malheiros (17.09.17 17:41:55)
karga değil de kuzgun ben de istiyorum. çok şahane bir kuş.
- killerbee (17.09.17 17:59:40)
Kavaklık civarlarinda bulabilirsin. Karga degil de kuzgun daha basarili olur.
- goodman (17.09.17 18:32:04)
[]
Ölüm gerçekleşince olan işeyip sıçma eylemleri
öldükten sonra anüs ve prostat kasları gevşediği için ölüler öldükten kısa bir süre sonra işeyip sıçıyorlar diye biliyorum. cidden böyle mi bu? ölen sevdiğimize sarılıp filmlerdeki gibi duygusal anlar yaşayamayacak mıyız biz yav
Biz imamlar bunun icin variz.
- proletarier aller lander vereinigt euch (14.09.17 01:31:48)
işte hayat tam olarak böyle bir şey
- antikadimag (14.09.17 01:33:34)
hatta karın bölgesine bastırırlar ki, tam çıksın...
- tabirimekruh (14.09.17 01:36:37)
Vefat anında olmuyor bu, o an sarılabilirsiniz ama sarılmak gibi bişey olmuyor kendinizi kaybediyorsunuz zaten. Ayrıca o an yapılması gereken görevler var. Benim tanık olduğum ananem yıkanırken yıkayıcının temizlemesiydi. Bitene kadar yıkar, o anlarda da duygusal anlar yaşarsınız yine böyle ne için boşalttı bizimki gibi şeyler demezseniz tabii.
- mslny (14.09.17 01:37:37)
idrar torbasında idrar yoksa işemez. Dışkı da öyle çok miktarda değil, kıyafetten çıkmaz yani sıkıntı yapma
- fallopian (14.09.17 01:41:51)
aynen öyle oluyor, kendini asan erkekler boşalıyor hatta. cem garipoğlu'nun da aslında otoerotik asfiksi'den öldüğü biliyor.
- ada meltemi (14.09.17 01:42:33)
Ben direkt tanık oldum. Kadın ölünce idrar çıkışı olmuştu.
- [GODDARD] (14.09.17 02:27:59)
Kendini asanlar o sırada mastrübasyon yaptıkları için boşalıyorlar, kendini astılar diye değil. Ne biçim bir güzelleme bu?
- Adramelekhh (14.09.17 04:48:00)
Benim nenem klozette otururken öldü. Yan komşumuz doktor onu çağırdık hep birlikte tuvaletten çıkarttıp yere yatırmıştık. Onlarda ilk müdaheleyi yapmıştı. Suni teneffüs kalp masajı vs. Üzerine bir şey örttük ama pantalonu yarımdı. Biz o an hala yaşıyor sanıyorduk ama ölmüş zaten. Yerler dışkı olmuştu. Sonra üstünü başını topladık. Hatta çenesini bağlarken bile ben tuttum. İlk o dışkıdan sonra eğer bir şey olsa da görmedim ben. Zaten giyinik küçük miktar gelse bile iğrenç koku bir şey olmadı. Yazlık yerde olduğumuzdan hemen morga alınamadı. Gelen ambulansa kadar zaten ölmüştü onlar da almamıştı. Sabaha kadar kaldı bizimle gece onbirden itibaren. Biz çok sıcak kokmasın diye klima açtık.
Tüm o süreçte kötü koku osurama garip ses vs olmadı onlar daha uzun vaadede olan şeyler. Pamuğum güzel güzel uyuyordu.
Gelen çok olduğundan kirlenen yerleri hemen temizlemiştim zaten koku olmadı evde
O gün gelip bizim evde dedikodu yapan tüm komşularımızında allah belasını versin. Onlar vefat edenin bokundan daha pisler.
Tüm o süreçte kötü koku osurama garip ses vs olmadı onlar daha uzun vaadede olan şeyler. Pamuğum güzel güzel uyuyordu.
Gelen çok olduğundan kirlenen yerleri hemen temizlemiştim zaten koku olmadı evde
O gün gelip bizim evde dedikodu yapan tüm komşularımızında allah belasını versin. Onlar vefat edenin bokundan daha pisler.
- fasulyek (14.09.17 06:41:57)
babam sabah vefat ettiğinde babannem aradı. babaanneme gittik. ilk biz varmıştık. baktım, nabzı ve nefesi yok, dedim ölmüş. o sırada kardeşimgil geldi. cenazeye arkam dönükken kardeşim babam yaşıyor demeye başladı, meğer karnı inmiş o sırada, nefes alıyor sanmış. cenazeyi de ben yıkadım imamla birlikte, açıkçası herhangi bir dışkı veya akıntı gözüme çarpmadı. belki herkeste olan bir durum değil bahsedilen şey.
- lostys (14.09.17 10:13:03)
ölümün nasıl gerçekleştiği de önemli bunların oluş hızında sanırım. mesela 2-3 haftadır yatağa bağımlı, doğru dürüst beslenmeyen, serumla hayatına devam eden kişilerde bu dışkılama mevzusunu görmedim ben. ertesi gün de gömüldü yine bu kişilerin çoğu. ama bildiğimden söylemiyorum, fikir yürütüyorum sadece.
- windowsguvenlikduvari (14.09.17 11:51:32)
Adramelekh arti 1. Olen Adam bosaliyormus. Hahahaha hahhahaha.
- baldur2 (14.09.17 12:54:33)
Postmortem ejaculation diye aratın. @ada meltemi bence birbiriyle bağlantısız iki bilgi vermiş. Doğru söylüyor. Öldükten sonra boşalma ve ereksiyon olabilir.
- fallopian (14.09.17 21:16:34)
adramelekhh bilgin yok fikrin var. helal sana. ölüm sırasında vücutta meydana gelen kasılmalar asfiksi meydana gelen erkek bireylerde daha şiddetli olur ve bunun sonucunda mastürbasyon yapma ile tamamen alakası olarak boşalmalar sıklıkla görülür. az oku ondan sonra konuş.
adli tıp ders notlarından kaynak verirdim ama anlayabileceğini pek sanmadığım için muhtemelen magazinsel içeriğinden dolayı çok sevebileceğin hürriyet'ten adli tıp uzmanı ile yapılan bir röportaj linki vereyim de gör bakalım, mastürbasyon ile alakasının zerre gram olmadığını..
(git: www.hurriyet.com.tr)
adli tıp ders notlarından kaynak verirdim ama anlayabileceğini pek sanmadığım için muhtemelen magazinsel içeriğinden dolayı çok sevebileceğin hürriyet'ten adli tıp uzmanı ile yapılan bir röportaj linki vereyim de gör bakalım, mastürbasyon ile alakasının zerre gram olmadığını..
(git: www.hurriyet.com.tr)
- ada meltemi (14.09.17 23:04:01)
[]
Istanbullulara bir soru
gece 12den sonra Galatasaray semtinden (Yeni Çarşı Cad. Kaymakam Reşat Bey ) en yakın otogara nasıl gidebilirim? Taksi kullanmak mümkünse istemiyorum ama kullansak kaç lira tutar?
kamilkoç nilüfer cart curt yazıhaneleri artık gece 12den sonra kapalı oluyor ordan servisle gitme şansım yok.
kamilkoç nilüfer cart curt yazıhaneleri artık gece 12den sonra kapalı oluyor ordan servisle gitme şansım yok.
Metrobusle belli bir noktaya gidip ordan taksiye binebilirsin
- mor oje (11.09.17 22:55:18)
esenler otogarı taksiyle yaklaşık 35 tl civarı tutar.
- kosun lan mevzu var (11.09.17 23:11:22)
metrobüsle ineceğin yerden taksiye bindiğinde yine az ödemezsin. merter ya da edirnekapı olabilir. ama galatasaray dan metrobüse binmek için yine uğraşacaksın. bence tek taksi.
- silver apple (12.09.17 02:25:30)
[]
müslüman olmayanlar, oğlunuz olursa sünnet ettirecek misiniz?
?
"'müslüman olmayanlar, namaz kılıyor musunuz' demekle aynı şey yha .s" yazacak gencolarımızı dışarı alalım. sünnetin sosyal bir kavrama dönüşmesi gerçeği var türkiyede, sünnetsiz penis deyince insanlar bir korkuyor. ben de ateistim ama bu konu farklı.
not: sünnet olmamaktan kaynaklı enfeksiyon vb. sağlık sorunu yaşamadığını varsayalım çocuğunuzun.
"'müslüman olmayanlar, namaz kılıyor musunuz' demekle aynı şey yha .s" yazacak gencolarımızı dışarı alalım. sünnetin sosyal bir kavrama dönüşmesi gerçeği var türkiyede, sünnetsiz penis deyince insanlar bir korkuyor. ben de ateistim ama bu konu farklı.
not: sünnet olmamaktan kaynaklı enfeksiyon vb. sağlık sorunu yaşamadığını varsayalım çocuğunuzun.
müslüman değiliz, doğunca sünnet ettirdik.
- sta (08.09.17 22:32:04)
Ettirmem.
- doxanikee (08.09.17 22:32:34)
bu zor bi soru keke ya. gerçekten hiçbir fikrim yok. sağlam bi araştırma yapıp sünnet ne işe yarıyo şöyle esaslı bi öğrenmeye çalışırım ben. türkiye'de yaşayacaksak ve pipiye bi zararı yoksa kestir gitsin amk dışlanmasın çocuk. yok yurtdışında yaşayacaksak ve sünnetsiz olmakla ilgili bi sorun yoksa sünnet ettirmem herhalde. gerçi artık yurtdışında bile sünnet olunuyo galiba çeşitli sebeplerle, o taraflarda kimse sünnetliymiş değilmiş takmaz herhalde. çare çocuğu yurtdışında yapmak.
- der meister (08.09.17 22:33:54)
sünnet olmakla ilgili bir ayet yoktur.
dolayısıyla müslümanlıkla alakası yoktur.
müslümanlarla alakası olabilir, gelenek halini almıştır.
müslüman veya değil, herkes sünnet olmakta kendi kararını uygulamakta serbesttir.
ben bir müslüman olarak, çocuğumu sünnet ettirmemeyi düşünüyorum, doktor tavsiyesi dışında.
dolayısıyla müslümanlıkla alakası yoktur.
müslümanlarla alakası olabilir, gelenek halini almıştır.
müslüman veya değil, herkes sünnet olmakta kendi kararını uygulamakta serbesttir.
ben bir müslüman olarak, çocuğumu sünnet ettirmemeyi düşünüyorum, doktor tavsiyesi dışında.
- attirmayin makedonun kafasini (08.09.17 22:38:31)
güzel bi soru. ettirmem.
isim bile koymayı düşünmüyorum, okula da göndermicem. tüm seçimlerini kendi yapacak.
isim bile koymayı düşünmüyorum, okula da göndermicem. tüm seçimlerini kendi yapacak.
- nocturness (08.09.17 22:39:27)
dinden bağımsız olarak ettirmem çünkü çocuğumun kamaşullahını niye onun rızası olmadan keseyim?
- proletarier aller lander vereinigt euch (08.09.17 22:42:22)
ettirmem.
- nathanieltroy (08.09.17 22:45:17)
tüm seçimlerini kendi yapacak diyen arkadaşlar çocuk yapma kararını kendileri alıyorlar yanlız :( içinde bulunduğumuz yüzyılda bir çok insan "beni neden dünyaya getirdiniz" diyerek ebeveynlerine sitem ediyor. yani eğer seçimse evet bu da bir seçim olmalı. çocuğunuz 40 yaşına geldiğinde (bilemedin 50, hadi 60 olsun) siz ebeveyni olarak muhtemelen ölmüş olacaksınız, ve belki sizin kontrolünüz dışında çok büyük acılar çekecek, bunun tek sorumlusu siz olacaksınız. burada sünnet etme, nüfus kağıdında din hanesine müslüman/hristiyan/at/kelebek yazdırmak seçim gibi gelmiyor bana. yazdır gitsin abi, veya çükü kestir gitsin, bu konuyla alakalı zamanında birden fazla çalışma yapılmıştı, sünnet derisi diye tabir ettiğimiz o deri alınmazsa bakteri üretebiliyor vs vs... avrupada bile bir çok ebeveyn çocuğunu sünnet (onlara göre sünnet değil tabi, sünnet aslında dini bir ritüelin adı) ettiriyor. sebebi ise hijyen. ben de doğduğu gibi ettirmeyi düşünüyorum. hoş tam da yukarıda bahsettiğim sebepten ötürü çocuk yapmayı düşünmüyorum aslında, ola ki yanlışlıkla falan olursa diye idi bu cevabım. yoksa 30 yaşına geldiğinde "beni niye dünyaya getirdiniz amk" diyebilme potansiyeline sahip bir canlıyı dünyaya getirip getirmeme kararı benimle alakalı değil, bu sorumluluğu kaldırabileceğimi de düşünmüyorum. sen çocuğu belki zihnen istemeyeceği bir dünyaya onun isteği dışında getir sonra de ki "oğlum biz seni dünyaya getirirken sormadık ama çükünü keserken sana soruyoruz".. ben çocuk olsam küfür ederdim :) meramım tartışma yaratmak değil ama ben bu tip cevapları nedense komik buluyorum. ek olarak müslüman değilim.
- Tears of Devil (08.09.17 22:54:20)
Shameless'ta konusu geçmişti frank dahil herkesin sünnetli olduğunu öğrenen carl çok şaşırmıştı. Müslan olmayanlarda yaptırıyor. Yaptırılır
- intihar etsem de kendime gelsem (08.09.17 23:12:34)
Müslümanım ama yaptıracak olmamın tek sebebi dışlanmasın diye. Yoksa tıbbi bir yararı falan yok, hatta erken boşalmaya davet çıkarması durumu var.
- apolitikherif (08.09.17 23:29:26)
Çocuk düşünmüyorum lakin oldu varsayalım;
Hayır ettirmem.
İleride isterse kendisi istediğini yapabilir.
Hayır ettirmem.
İleride isterse kendisi istediğini yapabilir.
- mutekebbir (08.09.17 23:32:38)
Ya ne cahilsiniz! Iki Amerikan dizisi izleyip dunyaya genellediniz. Zaten dahi de'yi bile ayri yazamiyor ki. Amerikalilarin yaklasik yarisi sunnetsizdir. Muslumanlar ve Amerikalilarin yarisi disinda dunya sunnetsiz.
Edit:
en.m.0wikipedia.org
bmcinfectdis.biomedcentral.com
Akademik makale de yukarida.
Edit:
en.m.0wikipedia.org
bmcinfectdis.biomedcentral.com
Akademik makale de yukarida.
- Traveller (08.09.17 23:35:48 ~ 23:48:15)
islam: kelime anlamı olarak 'teslim olmak'la ilgilidir.
Hangi kitapta okuduğumu şimdi hatırlamıyorum ama bir şekilde ahlakın temelleri üzerineydi sanırım: "Sünnetin, dinin 'birey' üzerindeki bir kontrol aracı olması"ndan bahsediyordu. Dinin, kişinin bedenine müdahale ederek kişinin birey olma bilincine ket vurması anlatılıyordu.
Herhangi bir sağlık sorunu yoksa, toplum, din, çevre ya da süperego, adına ne derseniz deyin: Sünnet kısaca ona boyun eğmek demek oluyor. Oğlunuza boyun eğdirmiş oluyorsunuz. Oğlunuzun bilinç altında buna dair bir 'yara' açılmış oluyor. Herkesin böyle travmalara vereceği tepki birbirinden farklı olmakla birlikte, çoğumuz 'normal'i kabul ederiz. Bugün Türkiye'de norm, sünnet olmayı destekliyor.
Öte yandan kaç kişi sünnetini net hatırlar bilemiyorum, yalnız bilinçaltı unutmaz. Bundan dolayı bir rahatsızlık varsa bu çeşitli şekillerde ortaya çıkacaktır. Baskı arttıkça, rahatsızlık da artacaktır, derinleşecektir. Bütün bunları göz önünde bulundurmak gerek.
Din günden güne bilginin ve iletişimin yayılmasıyla birlikte çözülen bir olgu. İnsanlar mucizelere gün geçtikçe daha az inanıyorlar. Eminim bir gün sünnet de sadece tıbbi bir zorunluluğa dönüşecektir. Böyle şeylere kafayı çok takmayın, günü gelince düşünürsünüz.
Hangi kitapta okuduğumu şimdi hatırlamıyorum ama bir şekilde ahlakın temelleri üzerineydi sanırım: "Sünnetin, dinin 'birey' üzerindeki bir kontrol aracı olması"ndan bahsediyordu. Dinin, kişinin bedenine müdahale ederek kişinin birey olma bilincine ket vurması anlatılıyordu.
Herhangi bir sağlık sorunu yoksa, toplum, din, çevre ya da süperego, adına ne derseniz deyin: Sünnet kısaca ona boyun eğmek demek oluyor. Oğlunuza boyun eğdirmiş oluyorsunuz. Oğlunuzun bilinç altında buna dair bir 'yara' açılmış oluyor. Herkesin böyle travmalara vereceği tepki birbirinden farklı olmakla birlikte, çoğumuz 'normal'i kabul ederiz. Bugün Türkiye'de norm, sünnet olmayı destekliyor.
Öte yandan kaç kişi sünnetini net hatırlar bilemiyorum, yalnız bilinçaltı unutmaz. Bundan dolayı bir rahatsızlık varsa bu çeşitli şekillerde ortaya çıkacaktır. Baskı arttıkça, rahatsızlık da artacaktır, derinleşecektir. Bütün bunları göz önünde bulundurmak gerek.
Din günden güne bilginin ve iletişimin yayılmasıyla birlikte çözülen bir olgu. İnsanlar mucizelere gün geçtikçe daha az inanıyorlar. Eminim bir gün sünnet de sadece tıbbi bir zorunluluğa dönüşecektir. Böyle şeylere kafayı çok takmayın, günü gelince düşünürsünüz.
- idexo (08.09.17 23:43:33 ~ 23:44:45)
@traveller çok komiksin. Biliyoruz herhalde. Direk örnek veridk. Duyuruda cevaplar böyle. 10 yıl önce sözlükte uzun uzun amlatıyorduk gençliğe uyduk. Hala gülüyorum.
- intihar etsem de kendime gelsem (08.09.17 23:48:16)
sünnet, pek çok şey gibi (bozulmuş!) yahudilikten kopyalanmış bir gelenektir. onların kitabına göre farzdır ve hepsi sünnetlidir. ayrıca sünnetli olmak daha sağlıklı, vücudun en çok terleyen bölgesi sonuçta.
- birkac sorum var (09.09.17 00:58:38)
Ettirmek istemem, biz mağduruz, o olmasın
- kleider (09.09.17 01:16:43)
sart olmadikca hayir.
- e haliyle (09.09.17 01:24:52)
Yaptırmadık, düşünmüyoruz. Reşit olduktan sonra kendisi karar versin.
- crescendo (09.09.17 01:32:53)
kesinlikle yaptırmam. ailem dinsiz/ateist. beni sünnet ettirmişler. bunun için hafif hafif kıl oluyorum.
- ghilleinthemist (09.09.17 01:36:25)
hayır ama komple kestirip eline verelim nereye sokacağına ilerde kendi karar verir diyoruz ve belki çüksüz olmak ister. modern aile olmak bunu gerektirir.
- secrexv2 (09.09.17 01:39:47)
@apolitikherif + 1
- runagain (09.09.17 07:13:59)
ettirmeyecegi
- the beste (11.09.17 19:27:23)
[]
Demokrasi ve Komünizm
komünizm demokrasinin çürümüş kokuşmuş bir yöntem olduğunu söylüyor.
Demokrasiyle komünizmi ayıran şeyler nelerdir, neden birbirini sevmezler, babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi gibi soruları cevaplayacak insan arıyorum.
kaldı ki demokrasi bence de boktan bir yöntem. %51'e %49 gibi bir oy oranı olsa da %51'in istediğinin olması çok saçma. iki kişiden biri istemiyor ama birinin dediği oluyor.
ayrıca -okumaktan bahsetmiyorum, herkesin eğitim görme şansı aynı olmayabilir ama kendini geliştirmek apayrı bir şey- onlarca kitap okumuş her konuda mantıklı görüşleri olan biriyle cahilliği tercih etmiş birinin oylarının eşit sayılması da tuhaf bir şey.
Demokrasiyle komünizmi ayıran şeyler nelerdir, neden birbirini sevmezler, babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi gibi soruları cevaplayacak insan arıyorum.
kaldı ki demokrasi bence de boktan bir yöntem. %51'e %49 gibi bir oy oranı olsa da %51'in istediğinin olması çok saçma. iki kişiden biri istemiyor ama birinin dediği oluyor.
ayrıca -okumaktan bahsetmiyorum, herkesin eğitim görme şansı aynı olmayabilir ama kendini geliştirmek apayrı bir şey- onlarca kitap okumuş her konuda mantıklı görüşleri olan biriyle cahilliği tercih etmiş birinin oylarının eşit sayılması da tuhaf bir şey.
demokrasinin ne şekilde kullanıldığı önemlidir. %51'in %49'a karşı zafer ilan etmesi basit bir anlayışın sonucudur. Örnek vermek gerekirse minimum 3/5 gibi bir kural da demokrasidir. Komünizmde de tepende birisi olur. Yada bir parti. Eee? bu partiye karşı durabilmek mümkün mü?
- silah taciri (08.09.17 18:30:58 ~ 18:31:13)
Bir defa demokrasi anlayisi yanlis.
51'in, 49'a tahakkumu degildir demokrasi.
Sandiktan cikanin istedigi "her seyi" yapabileceği bir sistem de değildir demokrasi.
Gucler ayriligi, baski ve denetim mekanizmalari olmalıdır.
Tr'deki demokrasi degildir. Belki hic olmamistir tam manasiyla ama artik esamisi yok. Sandiktan demokrasi çıkmıyor.
51'in, 49'a tahakkumu degildir demokrasi.
Sandiktan cikanin istedigi "her seyi" yapabileceği bir sistem de değildir demokrasi.
Gucler ayriligi, baski ve denetim mekanizmalari olmalıdır.
Tr'deki demokrasi degildir. Belki hic olmamistir tam manasiyla ama artik esamisi yok. Sandiktan demokrasi çıkmıyor.
- runagain (08.09.17 19:10:44)
Öncelikle komünizm demokrasinin olabilecek tek yönetim biçimi olduğunu söyler ve liberalizmin demokrasiyi askıya almasını eleştirir. Ben komünist literatür içinde bir tane bile demokrasi eleştirisi görmedim. Eğer bahsettiğin liberal demokrasinin temsil, uzmanlık ve [özellikle 19.yy'da] mülkiyet-cinsellik üstünden gerçek demokrasiden uzaklaştırmasının eleştirisi ise bu genel olarak demokrasiyle ilgili değildir.
[ps: burada belli başlı komünist gruplarda (özellikle Leninist), burjuva devletinin bütün işlevlerini yıkmak için proletarya diktatörlüğünü parti aracılığıyla kurma denemesini atlıyorum. Leninist çerçevede bile amaç proleterya diktatörlüğünün, bütün karşı devrimci ve gerici mekanizmalar bertaraf edildikten sonra yerini komünal demokrasiye bırakmasıdır. Ancak tarih bunun yanlış çıkardı.]
Yani komünizm ile demokrasiyi ayıran bir şeyler yoktur. Peki komünizm ile liberal anlamda bir demokrasiyi neler ayırır? İlk olarak temsil meselesi. Hem komünistler hem de anarşistler için yerel, kurul biçiminde karar alma temeli oluşturur. Belirlenmiş bir coğrafi çevrede yaşayan kişiler, o çevre hakkında bütün yaşamsal kararlarda tek söz sahibidir. Seçimle merkezden konuşan herhangi bir temsilci, bu grupların karar alma haklarını elinden alınmaz. Örneğin bu tip bir yerellikte, rant amacıyla Karadeniz ve Akdeniz orman ile derelerinin talanı, yerel grupların karşı çıkmasıyla durdurulabilir. İkinci bir fark liderlik ile konsey farkı. Komünist bir demokraside lider kesinlikle olmaz. Kurullar ve konseyler karar alma mekanizmasının temelinde yer alır. İlk iki komünist denemeye (ilki alman askerleri ikincisi stalinist devletçilik ve rus emperyalizmi altında ezildi) bakarsan konsey karar alır, lider değil (Paris komünü ve sovyet-rusça konsey demek zaten- deneyimi). Son olarak da, aralarında çok fark olabilse de kendini komünist tanıyan biri olarak siyasi seçim ve kararlarda cahilliğin rol oynadığını hiç düşünmüyorum. Bu cahillik meselesi de, liberallerin 19.yy'dan beri genel oy hakkını askıya alma ve uzmanlık adı altında kendi kendilerine yönetme amacıyla dolaşıma soktukları bir söylem. Tam tersine, siyasi kararlar arzular ve duygulanımlar çerçevesinde alınır. Örneğin AKP'nin bu kadar oy almasının sebebi halkın cahilliği değil, halkın belli kesimlerindeki arzu ve duygulanımlara (özellikle yabancı korkusu, küreselleşme karşıtlığı, aile içi patriarşi vb.) AKP'nin eklemlenmesi ile ilgili.
Bu farklar dışında ne liberal demokraside ne de komünist bir demokraside %51'in %49 üstünde egemenliği söz konusudur. Eğer çoğunluğun seçimle istediği her şeyi yaptığı bir rejim arıyorsan o tiranlıktır. Plebisit ve halk oylaması, belli başlı konularda, demokrasinin değil, tiranlığın araçlarıdır.
[ps: burada belli başlı komünist gruplarda (özellikle Leninist), burjuva devletinin bütün işlevlerini yıkmak için proletarya diktatörlüğünü parti aracılığıyla kurma denemesini atlıyorum. Leninist çerçevede bile amaç proleterya diktatörlüğünün, bütün karşı devrimci ve gerici mekanizmalar bertaraf edildikten sonra yerini komünal demokrasiye bırakmasıdır. Ancak tarih bunun yanlış çıkardı.]
Yani komünizm ile demokrasiyi ayıran bir şeyler yoktur. Peki komünizm ile liberal anlamda bir demokrasiyi neler ayırır? İlk olarak temsil meselesi. Hem komünistler hem de anarşistler için yerel, kurul biçiminde karar alma temeli oluşturur. Belirlenmiş bir coğrafi çevrede yaşayan kişiler, o çevre hakkında bütün yaşamsal kararlarda tek söz sahibidir. Seçimle merkezden konuşan herhangi bir temsilci, bu grupların karar alma haklarını elinden alınmaz. Örneğin bu tip bir yerellikte, rant amacıyla Karadeniz ve Akdeniz orman ile derelerinin talanı, yerel grupların karşı çıkmasıyla durdurulabilir. İkinci bir fark liderlik ile konsey farkı. Komünist bir demokraside lider kesinlikle olmaz. Kurullar ve konseyler karar alma mekanizmasının temelinde yer alır. İlk iki komünist denemeye (ilki alman askerleri ikincisi stalinist devletçilik ve rus emperyalizmi altında ezildi) bakarsan konsey karar alır, lider değil (Paris komünü ve sovyet-rusça konsey demek zaten- deneyimi). Son olarak da, aralarında çok fark olabilse de kendini komünist tanıyan biri olarak siyasi seçim ve kararlarda cahilliğin rol oynadığını hiç düşünmüyorum. Bu cahillik meselesi de, liberallerin 19.yy'dan beri genel oy hakkını askıya alma ve uzmanlık adı altında kendi kendilerine yönetme amacıyla dolaşıma soktukları bir söylem. Tam tersine, siyasi kararlar arzular ve duygulanımlar çerçevesinde alınır. Örneğin AKP'nin bu kadar oy almasının sebebi halkın cahilliği değil, halkın belli kesimlerindeki arzu ve duygulanımlara (özellikle yabancı korkusu, küreselleşme karşıtlığı, aile içi patriarşi vb.) AKP'nin eklemlenmesi ile ilgili.
Bu farklar dışında ne liberal demokraside ne de komünist bir demokraside %51'in %49 üstünde egemenliği söz konusudur. Eğer çoğunluğun seçimle istediği her şeyi yaptığı bir rejim arıyorsan o tiranlıktır. Plebisit ve halk oylaması, belli başlı konularda, demokrasinin değil, tiranlığın araçlarıdır.
- protector (08.09.17 20:07:23 ~ 20:08:09)
[]
"Türkiye'nin 99%'u müslümandır" zırvasını kim çıkardı
var mı bunu çıkaran belli bir kişi? hangi yavşak uydurdu ve böyle bir sansasyon yarattı merak ediyorum
ilk uc gun ben de katildim. sonra deist oldum.
- pgup (08.09.17 16:59:33)
Mikropları yüzde 99 öldürür gibi bir şey bu. Yüzde 1 içindeyim deyi geç.
- secrexv2 (08.09.17 17:00:49)
Nüfus müdürlüklerinde, din hanesinde islam yazanların istatistiğini alıp bunu söylüyorlar. Benim önerim şu; Diyanetin yıllık bütçesini nüfusa bölsünler ve kişi başı düşen parayı tespit etsinler (80 tl gibi bir rakamdı sanırım) Ardından da desinler ki; bu para sadece nüfus cüzdanlarının din hanesinde islam yazanlardan kesilecek. Eğer islam yazmıyorsa para iade edilecek. Sonra görelim bakalım bu ülkenin yüzde kaçı müslümanmış.
- thracia (08.09.17 17:18:39)
Maalesef @thracia'nın dediği din hanesi ile ilgisi yok. Öyle olsa hristiyanlar, yahudiler ve boş bırakanlar sayesinde rahat geçerdi %1'i. Olay şu bütün Türkiye müslüman demek istiyorlar ama o zaman "ama ben değilim" ya da "ama şu değil" denir diye %1 diyerek güya hesap düzeltiyorlar. Bir başlangıcı yoktur onun. Yav he he de geç.
- nawar (08.09.17 17:42:57 ~ 17:43:25)
niye zırva olsun ki. istatistik denen bir şey var. sırf bu işle ilgilenen bir kurum da var (tüik). kuruma bile gerek yok. din, nüfus kayıtlarında bile yer alan bir bilgi. yani sadece nüfus idaresi kayıtlarına bakıp müslüman sayısı/toplam nüfus işlemiyle bile elde edilebilir ki bence %99 gerçekçi bir rakam. siz "müslüman değilim, atesitim, deistim, agnostikim" deseniz bile nüfus kayıtlarında "islam" diye yer alıyorsanız o %99'un içindesiniz demektir. gayrimüslimlerin nüfus cüzdanlarında kendi dinleri yazıyor zira. yeni nüfus cüzdanlarında yazmıyor olması, kayıtlarda da yazmıyor olduğu anlamına gelmiyor.
bir ülkenin %99 müslüman olması da anormal bir şey değil. yavşaklıkla ne ilgisi var? anormal olan o %99'un, kalan %1'in de kendi inancına uyması için dayatmaları.
örneklem metoduyla yoldan 100 kişi çevirip nüfus cüzdanlarına baksam en az 99 tanesinde islam yazıyordur. 100 az derseniz 1000 bakalım, 990 tanesinde yine islam yazıyordur. o zaman bu bilgiye zırva diyemeyiz.
bir ülkenin %99 müslüman olması da anormal bir şey değil. yavşaklıkla ne ilgisi var? anormal olan o %99'un, kalan %1'in de kendi inancına uyması için dayatmaları.
örneklem metoduyla yoldan 100 kişi çevirip nüfus cüzdanlarına baksam en az 99 tanesinde islam yazıyordur. 100 az derseniz 1000 bakalım, 990 tanesinde yine islam yazıyordur. o zaman bu bilgiye zırva diyemeyiz.
- kibritsuyu (08.09.17 17:46:01)
bu %99 lafı edilirken din hanesi boş bırakılamıyordu--ki öyle bile olsa arkadaşlar yapmayın etmeyin binde 1 değildir boş bıraktıran.
türkiyede en büyük dini azınlıklar museviler ve ermeniler değeil mi?
kaç ermeni var: (ermenistan vatandaşı olup burada kaçak çalışanlar filan hariç) : 40 ila 76 bin diyor wiki
kaç yahudi var: 150 -200 bin diyor wiki
süryani olsun 20 bin tane, emekli olmuş yerleşmiş ve vatandaşlığa geçmiş avrupalı filan da olsun 100 bin tane, müslümanlığa geçmemiş vatandaş yabancı gelinler de olsun 100 bin tane (çünkü gnnelde müslüman deiyorlar).
bu söylem varken nüfus 60-65 milyondu. %1 600-650 bin kişi yapıyor. yukarıdaki yoplam 450 bile etmedi.
ha evet 2 bin kişi belki sonradan hristiyanlığa geçmiş, din hanesini de değiştirmiştir, belki 5-10 bin kişi hataydaki hristiyan araplar filan vardır. hala göçmemiş ezidiler var. ama bunlar minnacık rakamlar. toplasak işte ancak buluruz 600-650 bini.
neresi zırva?
türkiyede en büyük dini azınlıklar museviler ve ermeniler değeil mi?
kaç ermeni var: (ermenistan vatandaşı olup burada kaçak çalışanlar filan hariç) : 40 ila 76 bin diyor wiki
kaç yahudi var: 150 -200 bin diyor wiki
süryani olsun 20 bin tane, emekli olmuş yerleşmiş ve vatandaşlığa geçmiş avrupalı filan da olsun 100 bin tane, müslümanlığa geçmemiş vatandaş yabancı gelinler de olsun 100 bin tane (çünkü gnnelde müslüman deiyorlar).
bu söylem varken nüfus 60-65 milyondu. %1 600-650 bin kişi yapıyor. yukarıdaki yoplam 450 bile etmedi.
ha evet 2 bin kişi belki sonradan hristiyanlığa geçmiş, din hanesini de değiştirmiştir, belki 5-10 bin kişi hataydaki hristiyan araplar filan vardır. hala göçmemiş ezidiler var. ama bunlar minnacık rakamlar. toplasak işte ancak buluruz 600-650 bini.
neresi zırva?
- niye ama (08.09.17 20:23:24 ~ 20:25:17)
[]
Yalnızlığınız hangi evrede
ben yaklaşık 2 aydır herhangi bir arkadaşımla buluşmak için dışarı çıkmadım. çünkü arkadaşım yok. sadece kıyafet kitap cart curt alasım olduğunda ve sigara almak için çıkıyorum.
bir de kardeşim çok yalnız olduğumun farkında olduğu için arada bowling oynamaya falan götürüyor beni açılayım diye.
sizde durum nedir?
bir de kardeşim çok yalnız olduğumun farkında olduğu için arada bowling oynamaya falan götürüyor beni açılayım diye.
sizde durum nedir?
33. dereceden mason.
- Ufuk (06.09.17 23:23:21)
Nirvana.
- binder dandet (06.09.17 23:30:20)
Çevreme gülücükler neşeler sevgiler olumlu enerjiler destekler saçan ama kendi içimde kendimle ilgili ne kadar mevzu varsa hepsini anlamsız ve değersiz bulan bir insan oldum. Sebebini bilmiyorum. Yalnızlıktan mıdır, bilmiyorum. Ama bi yalnızlık var doğru o.
- yaren (07.09.17 00:05:13)
3-4 sene önce dibi görmüştüm ama özellikle son 1 senedir çok iyiyim. bayağı düşük seviyede.
- doxanikee (07.09.17 00:10:40)
Aslında soruya cevap olmayacak ama, aklıma getirdi gerçekten bunun bi' diyagramı/grafiği filan olması lazım.
Yani, bu yalnızlık meselesi bi' hayli ilginç. Belki de son yüzyılın hastalığıdır kaygı ile birlikte ama; bunun genel bir evreleri ve davranış biçimi vardır diye düşünüyorum. yani bir sistematik açıklamaya bağlanabilir gibi geliyor. güzel birşeyden bahsetmişsiniz bence.
not: yalnızlığın asla istenebilir birşey olduğunu düşünmüyorum, en fazla rıza gösterilebilir birşey olabilir, yani 2 olumsuzluktan bir diğerinin tercih edilmesi gibi. yalnızlık sahip olabileceğiniz kişi/kişilere KIYASLA TERCİH edebilinecek birşey olabilir. Yoksa hiçkimsenin yalnızlığın kendisinden dolayı yalnızlığı isteyeceğini zannetmiyorum.
konu şahaneymiş yalnız, gece gece.
İç enerjiyle, genetikle ve sosyo-kültürel mirasla filan bi' ilgisi vardır bunun mutlaka.
Yani, bu yalnızlık meselesi bi' hayli ilginç. Belki de son yüzyılın hastalığıdır kaygı ile birlikte ama; bunun genel bir evreleri ve davranış biçimi vardır diye düşünüyorum. yani bir sistematik açıklamaya bağlanabilir gibi geliyor. güzel birşeyden bahsetmişsiniz bence.
not: yalnızlığın asla istenebilir birşey olduğunu düşünmüyorum, en fazla rıza gösterilebilir birşey olabilir, yani 2 olumsuzluktan bir diğerinin tercih edilmesi gibi. yalnızlık sahip olabileceğiniz kişi/kişilere KIYASLA TERCİH edebilinecek birşey olabilir. Yoksa hiçkimsenin yalnızlığın kendisinden dolayı yalnızlığı isteyeceğini zannetmiyorum.
konu şahaneymiş yalnız, gece gece.
İç enerjiyle, genetikle ve sosyo-kültürel mirasla filan bi' ilgisi vardır bunun mutlaka.
- mete kudur (07.09.17 00:27:34)
[]
Cinselliğin önemi hakkında
okuduğum bir kitapta şöyle yazıyor:
"çünkü cinsellik öyle dominant bir alandı ki, cinsel açıdan yetersizlikler/sapmalar/yoksunluklar bireyi nevrotik bir evreye götürerek özünü parçalıyor ve toplumsal açıdan ciddi problemlere neden oluyordu."
cinselliğin yokluğunun -özellikle cinselliği tecrübe etmiş birinde- bireysel olarak nevroza sebep olması, toplumsal bakımdan da günümüz türkiyesine sebep olması bir gerçek. var mı beyan etmek istedikleriniz bu konuda?
"çünkü cinsellik öyle dominant bir alandı ki, cinsel açıdan yetersizlikler/sapmalar/yoksunluklar bireyi nevrotik bir evreye götürerek özünü parçalıyor ve toplumsal açıdan ciddi problemlere neden oluyordu."
cinselliğin yokluğunun -özellikle cinselliği tecrübe etmiş birinde- bireysel olarak nevroza sebep olması, toplumsal bakımdan da günümüz türkiyesine sebep olması bir gerçek. var mı beyan etmek istedikleriniz bu konuda?
valla ben insanlarin yasadigi konsantrasyon, yorgjnluk, mutsuzluk, uyuzluk vs,. gibi seylerin hepsini bozuk cinsel hayata bagliyorum. anamiz, babamiz da dahil. insanlar istedigi kadar segse ocu gibi baksin. bence gercek bu.
- mayeskuel (31.08.17 23:38:13)
Cinsellik hiç hafife alınacak bir konu değil. Bi sibel üresin değilim ve olmak da istemem ama gerçekten evliliklerin en önemli konusunun cinsellik olduğuna inanırım. Cinsellik duygusuzluk değildir ve olmamalıdır. Öyle hassas bir konudur ki bana göre, her insan sadece eşinden yatak odasında gereken verimi alabilmek için bile olsa ona güzel davranmalı, yani eşler arasındaki huzuru bağlılığı ve ve sevgiyi sağlayıp devam ettiren bir şey bu. Hani önemli olan boyu değil işlevi cümlesindeki gizli anlam "kullanmayı bilecen"dir ya, cinselliği de kullanmayı bilmek gerek. Ne kadar büyük de olsa cinsellik de bir araç ve evet kullanmayı bilmek gerek. Bence çok önemli çok hassas çok incelikli. Ama yine de araç.
- yaren (31.08.17 23:43:23)
Şu yönde katılmıyorum bu açıklamaya. Türkiye'de cinselliğin yokluğundan değil de, aşırı bir cinsellikten kaynaklı bir toplumsal problem var. Her bakış cinsel (özellikle siyasal islamcılar cinsel lens kullanımında başı çekiyor). Kılık kıyafet, namus, eğitim, alkol, ulaşım vb. aklına gelebilecek siyasi, sosyal ve günlük her olay cinsellik üstünden yorumlanıyor. Aslında Michel Foucault'nun Viktoryen Britanya üstüne yorumu bizim için de geçerli: Muhafazakar gözüken toplumumuz cinsellik üstüne o kadar fazla konuşuyor ki, aslında olan şey cinsel yasaklama ve tabu değil; sürekli ve aralıksız bir cinsellik düzenlemesi. İşte Türkiye'deki cinsellik kaynaklı nevrozların sebebini aşırı-cinsellik üstüne kurulu sosyal kodlarımızda buluyorum.
- protector (31.08.17 23:44:35 ~ 23:49:39)
Ben katılmıyorum buna. Tam tersi sağlam cinselligi sağlam bedenler ve sağlam kafalar yaşayabilir. Kimse mutlu cinsel hayatım yok diye de hasta olmaz, bunalıma girmez. Cinsellik hayatin bir oyunu. Hickimse de bu oyundan mahrum kaldiğı icin kafayi bozmaz. Sanmam. Kaynak yok tabi ama cok mutlu cinsel hayatlari olan insanlarin suruyle cocuklari oluyor adam onlara bakamiyor örneğin hepsini katlediyor kendini de öldürüyor. Öyle olsa böyle olur mu.
- for day to break (31.08.17 23:48:03)
@Protector Her şeyin cinsellik üzerinden yorumlanması, aşırı cinsellikten değil de cinselliğin yokluğundan kaynaklanabilir mi? Dolayısıyla aşırı cinsellik de (her şeyin yorumlanması bazında) cinselliğin yokluğundan kaynaklanabilir mi?
- elitist (31.08.17 23:53:19)
Nasıl yemeğe açlık hissediyorsak, cinsellik de öyle bence.
Aç kalınca davranışlar değişiyor , cinsel açlıkta da öyle.
Aç kalınca davranışlar değişiyor , cinsel açlıkta da öyle.
- kleider (31.08.17 23:59:20)
@elitist. Aslında her şeyin cinsellik üstünden yorumlanması şuna işaret eder: Cinsellik problematikleştirilmiştir. Problematik kılmak sosyolojik bir kavram. Bir toplumun belli zamanda, spesifik problemler üstüne dönen tartışmanın toplumu kurması demektir. Türkiye'de mevcut cinsellik üstüne yorumlamaların sebebi, cinselliğin problematik kılınması.
Peki cinsellik neden problematik kılınmıştır? Bunun cevabını emprik bir çalışma yapmadan vermeye çalışmam kafadan atmak olur. O sebeple bunun cevabını vermem imkansız. Mesela Foucault'nun Viktoryen dönem incelemesinde bunun cevabı nüfus kavramının ortaya çıkması, biyopolitika ve burjuva tipi ailenin yönetimi idi. Yani cinsel eksikliğin dışında aramak gerekiyor, çünkü cinsel eksiklik/açlık da cinselliğin problematik kılınmasının ardından ortaya çıkıyor.
İşte bu sebeple aşırı-cinsellik, De Sade'ın eserlerindeki gibi sürekli bir cinsellik ve keşiş eğitim kitaplarındaki gibi cinsel perhiz ikiliğinin ötesine geçer. Mesele ne kadar cinsel ilişkiye girildiğinden önce, cinselliğin problemtikleştirilmesi.
Peki cinsellik neden problematik kılınmıştır? Bunun cevabını emprik bir çalışma yapmadan vermeye çalışmam kafadan atmak olur. O sebeple bunun cevabını vermem imkansız. Mesela Foucault'nun Viktoryen dönem incelemesinde bunun cevabı nüfus kavramının ortaya çıkması, biyopolitika ve burjuva tipi ailenin yönetimi idi. Yani cinsel eksikliğin dışında aramak gerekiyor, çünkü cinsel eksiklik/açlık da cinselliğin problematik kılınmasının ardından ortaya çıkıyor.
İşte bu sebeple aşırı-cinsellik, De Sade'ın eserlerindeki gibi sürekli bir cinsellik ve keşiş eğitim kitaplarındaki gibi cinsel perhiz ikiliğinin ötesine geçer. Mesele ne kadar cinsel ilişkiye girildiğinden önce, cinselliğin problemtikleştirilmesi.
- protector (01.09.17 00:01:21)
duyuru sahibinin paylaştığı yazı, + 1
@protector, + 1
bizde bitmez bir açlık var. cinsellik konusunda da, yemek konusunda da; para biriktirme, ev sahibi olma konusunda. doymak bilmez aç, köylü bir toplum. 4 kadınla evli olan da böyle, 30 dairesi olan da, milyon lira parası olan da.
bastırılmış cinsel güdüler evet birçok sosyal/siyasal sorunun kaynağı. ama kuduruk bir cinsellik temelli bakış da bu toplumda yaygın yer bulan bir davranış @protector'un dediği gibi. bu, ikiyüzlü bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor.
akşama kadar "garı da garı" muhabbeti yapan, gelen geçenin orasına burasına dalıp çıkan ayı; özgürlükten, eşitlikten, adaletten, haktan, hukuktan bahsedince bir anda bilmemkim hocaefendi oluyor ve hooop dinden çıkarıveriyor seni. çomar kesiminin durumu bu.
bu bastırılmış, ikiyüzlülük cinsellik ve alkolde kendini gösteriyor daha çok. bu yüzden içenlerin çoğu ağzıyla içmeyi bilmez, çünkü yasak olan bir şeyi yapıyor. bir anda dönüp, allah kitap diye hoop dinden çıkarabilir sizi.
ibrahim tatlıses özelinde bir kadın yazar yazmıştı bunu yıllar önce. "arzuladığı kadınlar farklı, evinde olmasını istediği kadın farklı" gibi bir tespiti vardı. "evlenilecek/eğlenilecek kızlar" gibi.
@protector, + 1
bizde bitmez bir açlık var. cinsellik konusunda da, yemek konusunda da; para biriktirme, ev sahibi olma konusunda. doymak bilmez aç, köylü bir toplum. 4 kadınla evli olan da böyle, 30 dairesi olan da, milyon lira parası olan da.
bastırılmış cinsel güdüler evet birçok sosyal/siyasal sorunun kaynağı. ama kuduruk bir cinsellik temelli bakış da bu toplumda yaygın yer bulan bir davranış @protector'un dediği gibi. bu, ikiyüzlü bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor.
akşama kadar "garı da garı" muhabbeti yapan, gelen geçenin orasına burasına dalıp çıkan ayı; özgürlükten, eşitlikten, adaletten, haktan, hukuktan bahsedince bir anda bilmemkim hocaefendi oluyor ve hooop dinden çıkarıveriyor seni. çomar kesiminin durumu bu.
bu bastırılmış, ikiyüzlülük cinsellik ve alkolde kendini gösteriyor daha çok. bu yüzden içenlerin çoğu ağzıyla içmeyi bilmez, çünkü yasak olan bir şeyi yapıyor. bir anda dönüp, allah kitap diye hoop dinden çıkarabilir sizi.
ibrahim tatlıses özelinde bir kadın yazar yazmıştı bunu yıllar önce. "arzuladığı kadınlar farklı, evinde olmasını istediği kadın farklı" gibi bir tespiti vardı. "evlenilecek/eğlenilecek kızlar" gibi.
- runagain (01.09.17 00:04:32)
Ben cinselliğin yokluğunun hususi olarak tecrübe etmemiş insanlarda çok daha büyük ve olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum.
Cinsellik dominant bir alan, evet. Bizi yönetiyor hatta. Ama varlığından ziyade yokluğuyla. Doymuş olan çok da sallamıyor. Doymamış olanlar tehlike saçıyor.
Cinsellik dominant bir alan, evet. Bizi yönetiyor hatta. Ama varlığından ziyade yokluğuyla. Doymuş olan çok da sallamıyor. Doymamış olanlar tehlike saçıyor.
- yirmisantim (01.09.17 00:06:11)
Cinsellik yoksunluğu önemli etkileri olan bir durum ama aynı önemde hatta daha çok önemde olan başka gereksinimlerimiz var. Karnını doyurmak, doyuruyor olacağına güvenmek mesela. Nevrozun varlığında dominant etki olarak cinselliği işaret etmek hata olur.
Öncelikle diğer bütün temel ihtiyaçları karşılanmış bir bireyde cinsellik yoksunluğunun nevroza etkilri ve cinselliği yeterli doyumda yaşayan bir bireyin diğer temel ihtiyaçlarından birinin eksikliğinin nevroza etkileri araştırılmalı.
Bunlar bilinmeden "cinsellik dominant bir alandır yoksunluğu bireyin özününün parçalanmasına ve toplumsal ciddi problemlere neden olur" demek hata olur, hedef saptırmak olabilir, yanlış çözümlere itebilir.
Üzerinde ağır baskı olan bir alan cinsellik. Baskının çok boyutlu nedenleri var. Soy sop takipi etken, din bir etken, nüfus artışı konusu etken... Baskı olan alanda sapmaların, yetersizliklerin, yoksunlukların, taşkınlıkların, yanlışların, travmaların olması gayet normal. Bir nesnenin üzerine ağırlık koyunca ne oluyorsa bunda da aynı oluyor. kimi yer eziliyor kimi yer yanlardan taşıyor, fışkırıyor etrafı pisletiyor vs. Hangi fizyolojik ihtiyacı aynı baskıya maruz bırakırsan aynı sonuçların olacağını söyleyebiliriz. Bu nedenle belirleyici kelime dominant değil baskı olmalı bana göre.
Öncelikle diğer bütün temel ihtiyaçları karşılanmış bir bireyde cinsellik yoksunluğunun nevroza etkilri ve cinselliği yeterli doyumda yaşayan bir bireyin diğer temel ihtiyaçlarından birinin eksikliğinin nevroza etkileri araştırılmalı.
Bunlar bilinmeden "cinsellik dominant bir alandır yoksunluğu bireyin özününün parçalanmasına ve toplumsal ciddi problemlere neden olur" demek hata olur, hedef saptırmak olabilir, yanlış çözümlere itebilir.
Üzerinde ağır baskı olan bir alan cinsellik. Baskının çok boyutlu nedenleri var. Soy sop takipi etken, din bir etken, nüfus artışı konusu etken... Baskı olan alanda sapmaların, yetersizliklerin, yoksunlukların, taşkınlıkların, yanlışların, travmaların olması gayet normal. Bir nesnenin üzerine ağırlık koyunca ne oluyorsa bunda da aynı oluyor. kimi yer eziliyor kimi yer yanlardan taşıyor, fışkırıyor etrafı pisletiyor vs. Hangi fizyolojik ihtiyacı aynı baskıya maruz bırakırsan aynı sonuçların olacağını söyleyebiliriz. Bu nedenle belirleyici kelime dominant değil baskı olmalı bana göre.
- hayat aklini konusacak bir filozof uret (01.09.17 10:50:14 ~ 19:39:50)
[]
Game of Thrones geeklerine GoT evrenindeki tanrılar hakkında soru (spoiler)
lord of the light'a tapanlar (beric dandarrion, melissandre cart curt...) mucizeler gerçekleştiriyor. jon snow dirildi, beric 20 kere dirildi, beric kılıcını yakabiliyor vb. diyorlar ki "bizim tanrımız tek gerçek tanrı"
old gods of the forest'a tapanlar (brann) brann çok dindar olmasa da warglık gibi mucizeler sergiliyor.
many faced gods tapınıcıları ise (Jaqen H'ghar, arya stark vb.) zaten peygamber gibi adamlar biliyorsunuz.
greyjoyların cerceilerin falan tırt tanrıları var sadece, o tanrılar gerçek değil diyelim. kimin tanrısı gerçek o zaman amına koyayım? 3 dinin üyeleri de sihirler büyüler yapıyor mucizeler sergiliyor...
old gods of the forest'a tapanlar (brann) brann çok dindar olmasa da warglık gibi mucizeler sergiliyor.
many faced gods tapınıcıları ise (Jaqen H'ghar, arya stark vb.) zaten peygamber gibi adamlar biliyorsunuz.
greyjoyların cerceilerin falan tırt tanrıları var sadece, o tanrılar gerçek değil diyelim. kimin tanrısı gerçek o zaman amına koyayım? 3 dinin üyeleri de sihirler büyüler yapıyor mucizeler sergiliyor...
allah yok peygamber yok ne var lan it gibi olmuş. burda da hepsi var amk :). abi çok şey yapma bunlar zaten fantastik ya götüne göre yazıyor işte.
- tukenmez adam (24.08.17 01:44:50)
tanrı tek değil. olsa olsa the maker tektir.
- ghilleinthemist (24.08.17 02:00:06)
Greyjoylar Drowned God'a inanıyorlar. Rahiplerinin kehanetleri var tutan, tutması beklenen. Ölme (boğulma), geri dönme onlarda da var. 7'nin öyle mucizeleri falan yok büyük olaylar. Fakat dünyadaki dinlerin de mucizeleri ve büyük olayları yok. İnsanlar inanıyor yine de. Bence aynı mantık.
- nawar (24.08.17 03:56:31 ~ 03:56:59)
ya hepsinin tanrısı gerçek ya da hiç birinin. grrm burada tanrı karşılaştırması yapmıyor, "herkesin tanrısı ona yardımcı olandır" demek istiyor bence. jon snow'un lord of light tarafından diriltildiğine emin değiliz, melisandre da şaşırmıştı ki tek bu olay değil, shireen'in yakılması, sonra ordunun yenilmesi filan; lord of light'a şüpheyle yaklaşmaya başladı, boşluğa düştü. en son thoros öldü mesela.
ortada bir sürü doğaüstülük var ama bunları kim sağlıyor, bu güçler kime hizmet ediyor gibi cevabı gerçek dünya'da bile verilemeyen sorular varken grrm kendi dünyasında bunlara cevap aramaz. hatta kasıtlı olarak bizi böyle düşündürür ki kendi tanrılarımızı sorgulayalım, "onun uğruna" diyerek yaptığımız şeyleri sorgulayalım.
ortada bir sürü doğaüstülük var ama bunları kim sağlıyor, bu güçler kime hizmet ediyor gibi cevabı gerçek dünya'da bile verilemeyen sorular varken grrm kendi dünyasında bunlara cevap aramaz. hatta kasıtlı olarak bizi böyle düşündürür ki kendi tanrılarımızı sorgulayalım, "onun uğruna" diyerek yaptığımız şeyleri sorgulayalım.
- baba jo (24.08.17 09:23:00)
beric'in kılıcını yakmasında büyülü birşey yok yalnız onu söyleyeyim.
- beyteper canavari (24.08.17 11:00:53)
nasıl beric'in kılıcı yakmasında büyülü bişey yok yav. alkol döküp yakmıyor ki. adam zırt pırt yakıp söndürüyor.
- hononu (24.08.17 11:22:19)
--- spoiler ---
GoT evreninde tanrı yok gibi. Ortalıkta ışık tanrısı diye dolanıp, insanlara alevlerde bir takım şeyler gösterenin Bran olduğu söyleniyor.
3 gözlü kuzgun olunca gerçekleşmiş şeyleri görüp, müdahale ettiği ortaya çıkmıştı. Muhtemelen ölüleri de diriltebiliyor (night king gibi). night king'de de bran'in güçleri var. Bran alevler vasıtasıyla insanları amacına uygun yönlendiriyor. İşine yarayacak olanları diriltiyor. Savaş alanında ilgili mevkilere sürüyor.
Yani her şey bu ikisi arasındaki satranç.
--- spoiler ---
GoT evreninde tanrı yok gibi. Ortalıkta ışık tanrısı diye dolanıp, insanlara alevlerde bir takım şeyler gösterenin Bran olduğu söyleniyor.
3 gözlü kuzgun olunca gerçekleşmiş şeyleri görüp, müdahale ettiği ortaya çıkmıştı. Muhtemelen ölüleri de diriltebiliyor (night king gibi). night king'de de bran'in güçleri var. Bran alevler vasıtasıyla insanları amacına uygun yönlendiriyor. İşine yarayacak olanları diriltiyor. Savaş alanında ilgili mevkilere sürüyor.
Yani her şey bu ikisi arasındaki satranç.
--- spoiler ---
- kartallar yuksek ucar (24.08.17 11:35:29)
lord of the light'a inanalar tek tanrılı bir inanca sahip değildirler, diğer büyük diye r'hllor ile mücadele eden bir tanrı da vardır. viki.gameofthronestr.com
- altinci nesil caylak (24.08.17 12:53:24)
[]
Sosyal anksiyeteli/sosyal anksiyeteyi yenmiş arkadaşları içeri alayım
ergenliğimle başladı bu lanet, en güzel gençlik yıllarımı mahvetti. şu an yirmili yaşlarımdayım, 1 seneden biraz fazladır psikiyatrım tarafından ilaç tedavisi görüyorum hala doğru düzgün bir iyileşme yok.
umudu kaybetmeye başladım açıkçası, hak etmediğim halde bu lanetle yaşamaya mahkum muyum acaba ben? var mı yenebilen / cebelleşen bu sıkıntıyla?
umudu kaybetmeye başladım açıkçası, hak etmediğim halde bu lanetle yaşamaya mahkum muyum acaba ben? var mı yenebilen / cebelleşen bu sıkıntıyla?
ben sosyal anksiyetemi adı konmuş halde çok geç keşfettim, daha önce utangaç ya da depresif olduğum için böyleyim diye düşünüyordum, psikoterapistim adını koydu. Bilişsel davranışçı terapi önerdiler, ilk elde faydasını gördüm ama benim amacım bu korkunun ana nedenini öğrenmek, bu nedenle terapiye devam ediyorum. "Anksiyeteyi Yenmek" diye bir kitaba başladım, yine "İyi Hissetmek" kitabına da bakabilirsin. Yenmiş birileri varsa ben de deneyimlerini dinlemek isterim, favoriliyorum. (Şahsen çok umutluyum yenme konusunda çünkü yaş ilerledikçe kendime güvenim arttı, .kerler moduna geçtim, bu mod iyi hissettiriyor, illa bir çözümü var diye düşünüyorum, İngilizce biliyorsan yabancı kaynaklarda iyi yazılar var bu konuda)
- kaset (23.08.17 15:36:13)
[]
Kanser olsanız kemoterapi almayı kabul eder miydiniz?
kanser ilerlemişse erken ölüm kaçınılmaz gibi bir şey.
kemoterapi alıp bir umut içinde hem bedensel hem manevi sürünerek zaman geçirmek mi?
reddedip son zamanlarını nispeten dinç bir şekilde sevdiklerinle geçirmek mi?
kemoterapi alan hastaların yavaş yavaş eriyişini görmek onu sevenlere çok büyük bir işkence ayrıca bana sorarsanız.
kemoterapi alıp bir umut içinde hem bedensel hem manevi sürünerek zaman geçirmek mi?
reddedip son zamanlarını nispeten dinç bir şekilde sevdiklerinle geçirmek mi?
kemoterapi alan hastaların yavaş yavaş eriyişini görmek onu sevenlere çok büyük bir işkence ayrıca bana sorarsanız.
dedem kemoterapi ile kanseri yeniyordu ama kalbi dayanmadı 2. bir kalp krizine kanser öncesi aşırı sağlıksız yaşam tarzı yüzünden. yani illa erimeyi beklemek değil.
- proletarier aller lander vereinigt euch (21.08.17 02:34:59)
burada sorulmuş en zor sorulardan biri bence. gecenin bir vakti alkollü kendimi kafalardan kafalara sürüklediniz.
birsürü şey yazıp sildim, oraları atlayıp şöyle bir sonuca ulaşayım. bir ailem varsa ve %30 iyileşme ihtimalim varsa kemoterapi ile, alırdım.
birsürü şey yazıp sildim, oraları atlayıp şöyle bir sonuca ulaşayım. bir ailem varsa ve %30 iyileşme ihtimalim varsa kemoterapi ile, alırdım.
- brakgn (21.08.17 02:58:25)
Ne kanseri olduğuna göre değişir. Bazıları çok iyi yanıt veriyor, bazıları eh işte. Lösemi/lenfoma, testis kanseri, küçük hücreli akciğer kanseri en duyarlı olanlar mesela. Pankreas kanseri, özefagus kanseri, safra yolları kanseri pek yanıt vermiyor. Nazofarinks kanseri daha da başka. Kemoterapiye yanıt vermiyor ama radyasyona aşırı duyarlı. Işını veriyorsun gidiyor. Dolayısıyla kemoterapi işkenceyi uzatıyor filan diyenler yalan söylüyor. Herkesin doktoruyla ve isterse yakınlarıyla getirisini götürüsünü tartışarak bir sonuca varması gereken bir konu bu.
- Lim5 (21.08.17 03:06:40 ~ 03:10:49)
kemoterapi de yaptırırdım ne görsem duysam da uygulardım. bir umuttur yaşatan insanı.
- diffarentiationation (21.08.17 03:16:06)
Kesinlikle kabul etmezdim. Muhtemelen başıma geldiğinde talep etmeyeceğim de.
Ailemden, benim yetişebildiğim kadarıyla, 2 kişiyi kanserden kaybettim ve kemoterapinin hiçbir faydası olmadığını onlarca seans sonucu gözlemledim. Sözde iyi olması gereken bir insanın bütün ağırlığıyla üzerime devrilmesini engelleyecek şeydi kemoterapi, etrafındaki herhangi birine muhtaç kalacak şekilde çökmesine sebep olacak bir şey değildi.
Yeteri kadar yaşadığımı da düşünüyorum açıkçası, aklıma gelebilecek her şeyi tecrübe ettim. Üzerine koyduğum gün sayısının 1 ya da 1000 olması hiçbir anlamda fark etmiyor yani. Kemoterapiyi kabul edip aylarca, belki yıllarca sürünerek hayata tutunma çabası vermektense hastalığın beni çabucak tüketip haftalar içerisinde öldürmesini yeğlerim kesinlikle.
Ailemden, benim yetişebildiğim kadarıyla, 2 kişiyi kanserden kaybettim ve kemoterapinin hiçbir faydası olmadığını onlarca seans sonucu gözlemledim. Sözde iyi olması gereken bir insanın bütün ağırlığıyla üzerime devrilmesini engelleyecek şeydi kemoterapi, etrafındaki herhangi birine muhtaç kalacak şekilde çökmesine sebep olacak bir şey değildi.
Yeteri kadar yaşadığımı da düşünüyorum açıkçası, aklıma gelebilecek her şeyi tecrübe ettim. Üzerine koyduğum gün sayısının 1 ya da 1000 olması hiçbir anlamda fark etmiyor yani. Kemoterapiyi kabul edip aylarca, belki yıllarca sürünerek hayata tutunma çabası vermektense hastalığın beni çabucak tüketip haftalar içerisinde öldürmesini yeğlerim kesinlikle.
- tel tokasini duzelten samuray (21.08.17 03:45:36 ~ 03:46:13)
Anneannem son kemoterapisini aldıktan sonra bir daha hastaneden çıkamadı bir buçuk aylık yoğunbakım sürecinden sonra vefat etti. Kemoterapi ciddi ölçüde hastanın yaşam kalitesini etkiliyor. İki haftada bir alıyordu aldığı ilk hafta hiçbişey yiyip içemiyordu tam kendine gelirken hop bir kemo daha dökülen saçına kaşına üzülmeside cabası. Anneannem yaşamayı seven bir kadındı aon kemodan sonra ilik nakli olacaktı. Ama olamadı. Ben o yaşlarda olsam istemezdim özetle ama bu yaşımda ardımda çocuğumu bırakmamak adına Ne gerekiyorsa yaptırırım ki çocuğum olmadan önce kanser olsam kemo yaptırmam diyordum.
- hernezıkkımsa (21.08.17 05:06:42)
Başlarda ise evet denerdim sanırım, ayrıca bugün bu hastalıkla alakalı bi yazı okumuştum,paylaşayım www.facebook.com
- essoist (21.08.17 05:32:39)
babama 2003 senesinde 53 yasindayken 4. evre akciğer kanseri teşhisi konuldu. ameliyat şansı yoktu.
kemiklere metastaz vardı.
doktorlar; çok geç olduğunu, beklentiye girmememiz gerektigini söylediler. ustelik bu doktorlardan biri sehir disindan gelen kuzenimdi. yine de
6 kur kemo+10 kur ışın planlandı.
kemolara devam ederken planlanan ışın babamın bünyesinin kaldırabileceği düşüncesiyle 5 güne düşürülüp dozu 2 kat arttırılarak verildi.
6 ay omur bicilmeyen babam ayağa kalkti.
1.5 yıl sonra beyine metastaz yaptı. gama knife yapıldı. beyine yayılan onlarca irili ufaklı tümör kurudu.
aradan 12 sene geçti beyinde hem tümör, hem kist bulundu. açık ve uyanık beyin ameliyatı geçirdi. arada geçen yıllarda da 2 kere beyine emboli atmış. haberimiz olmamış.
su an 65 yaşında sabahları 5 km yürüyüp sonra 1 saat kesintisiz kulaç atan bir babam var.
kanserin hangi raddesi son radde sizin için????
kemiklere metastaz vardı.
doktorlar; çok geç olduğunu, beklentiye girmememiz gerektigini söylediler. ustelik bu doktorlardan biri sehir disindan gelen kuzenimdi. yine de
6 kur kemo+10 kur ışın planlandı.
kemolara devam ederken planlanan ışın babamın bünyesinin kaldırabileceği düşüncesiyle 5 güne düşürülüp dozu 2 kat arttırılarak verildi.
6 ay omur bicilmeyen babam ayağa kalkti.
1.5 yıl sonra beyine metastaz yaptı. gama knife yapıldı. beyine yayılan onlarca irili ufaklı tümör kurudu.
aradan 12 sene geçti beyinde hem tümör, hem kist bulundu. açık ve uyanık beyin ameliyatı geçirdi. arada geçen yıllarda da 2 kere beyine emboli atmış. haberimiz olmamış.
su an 65 yaşında sabahları 5 km yürüyüp sonra 1 saat kesintisiz kulaç atan bir babam var.
kanserin hangi raddesi son radde sizin için????
- balik kraker (21.08.17 15:14:45)
@balik kreker allah daha uzun ve saglikli omur versin okuyunca bi mutlu oldum
- kupakızı (21.08.17 23:11:28)
[]
4-5 gün sıçmayan insanlar
var böyle insanlar, 'böyle bir şey nasıl olabilir' anlamıyorum. kuzen benim kamp yapmaya gitmişti arkadaşlarıyla birkaç hafta önce, zaten tuvalete çok sık çıkmadığını söylüyordu 5 gün hiç sıçmamış. aga içindeki boklar 3 metrelik kalın bağırsağı doldurur abiyogenezle yeni bir canlılık oluşur orda, 5 gün sıçmamak ne.
sizin durum nedir, bu olay nasıl olabiliyor?
sizin durum nedir, bu olay nasıl olabiliyor?
Günde 2 taş.
- gozu acik sevisen yahudi (21.08.17 02:29:09)
askerdeyken olmuştu. etrafımdaki herkese de olmuş gerçi. 7-8 gün civarıydı benim. nasıl oldu ben de anlamadım. hiç rahatsızlık da çekmemiştim.
- liriamer (21.08.17 02:33:21)
valla ben ergenligimde boyleydim, bes degilse bile uc gun rahat giderdim ki hem cok fazla yiyip icen hem de cok fazla spor yapan biriydim. 20-21 yasindan sonra, ilginc bir sekilde, cok daha sagliksiz yasamaya baslamamla birlikte daha normal bir duzene sahip oldum. hatta 2-3 gun tuvalete cikmamanin garip bi sey olmasini hala pek idrak ettigim soylenemez. gelmiyodu abi nabiyim geceleri ilham perisi bekler gibi sicmayi bekleyerek mi gecircem.
asil mesele cis hacu onda kimseyi tanimam amk 17-18 saat tutarim 19 tutarim diyen varsa da 20 tutarim niye bilmiyom ama benim cisim de gelmiyo amk 3 litre su icmedigim surece. sistem yavas calisiyo herhal.
asil mesele cis hacu onda kimseyi tanimam amk 17-18 saat tutarim 19 tutarim diyen varsa da 20 tutarim niye bilmiyom ama benim cisim de gelmiyo amk 3 litre su icmedigim surece. sistem yavas calisiyo herhal.
- der meister (21.08.17 02:41:24)
evdeyken iki günde bir ile günde iki arasında değişiyor ama eğer uzun süren bi geziye(ya da arkadaşınızın durumundaki gibi bi kampa,gerçi kamp hiç bana göre değil) gittiysem 4 5 gün yapmadan dururum. geçen yaz 19 günlük bi avrupa turuna gitmiştim, 8 gece otelde kalıyoduk. otelde kalmadığımız günlerin hiçbirinde dışkılama yapmadım, umumi tuvaletlerde sıçmayı asla başaramıyorum zaten imkansız bi şey ya.
idrarı da aşırı tutan bi insanım baya su içmeme rağmen. ya mesela çişim gelir ama üşenip gitmem sonra o his geçer aradan saatler geçer falan tekrar çişim gelir haa benim çişim vardı la diyip giderim. rekourum aktif olarak 19 saat çiş yapma hissiyle tutmak ama hiç yapmadığım süre zarfı normalde de 12 saat falan rahat oluyodur çünkü günde 2 ya da 3 idrar yaptığım çok oluyor.
idrarı da aşırı tutan bi insanım baya su içmeme rağmen. ya mesela çişim gelir ama üşenip gitmem sonra o his geçer aradan saatler geçer falan tekrar çişim gelir haa benim çişim vardı la diyip giderim. rekourum aktif olarak 19 saat çiş yapma hissiyle tutmak ama hiç yapmadığım süre zarfı normalde de 12 saat falan rahat oluyodur çünkü günde 2 ya da 3 idrar yaptığım çok oluyor.
- nundu (21.08.17 02:49:19)
Hayatımda hiç günde 1 den fazla olmadı ishal olayları hariç
- siyah giyen adam (21.08.17 02:53:13)
benim vücudumun normal düzeni bu.
o yüzden prebiyotik, bol su, yürüyüş yapıyorum. 2 günü aşarsa ilaç alıyorum. ailede zaten kolon kanseri yaygın, benim gidişim de ondan olacak herhalde.
hep her gün tuvalete çıkabilen insanlara imrenmişimdir.
o yüzden prebiyotik, bol su, yürüyüş yapıyorum. 2 günü aşarsa ilaç alıyorum. ailede zaten kolon kanseri yaygın, benim gidişim de ondan olacak herhalde.
hep her gün tuvalete çıkabilen insanlara imrenmişimdir.
- kayranin kedisi (21.08.17 03:00:47)
Her türlü kefirdir activiadır kuru kayısıdır aklınıza gelebilecek tüm destekleyici gıdaya rağmen bir haftada 2. Kez tuvalete çıktığımda sevinçten halay çekiyorum ben ne yazık ki.
Bağırsaklarım çok tembel. Günde 3 litre su içmeme rağmen de özür dileyerek 'cumhuriyet sucuğu gibi bükme bükme' sıçtığım ayrıntısını vereyim :/
Her gün en az bir kez sıçabilen insanlara hep imrendim.
Bağırsaklarım çok tembel. Günde 3 litre su içmeme rağmen de özür dileyerek 'cumhuriyet sucuğu gibi bükme bükme' sıçtığım ayrıntısını vereyim :/
Her gün en az bir kez sıçabilen insanlara hep imrendim.
- bir nick var benden iceri (21.08.17 04:10:35)
benim normalim 3-4 günde 1 yapmak. alıştım artık çünkü bildim bileli böyle. şişkinlik falan da öyle çok olmuyor eğer 4 günü geçmediyse.
- sta (21.08.17 05:33:02)
pskiolojik olarak olur, çok normal. kamp yapmaya gidince, askere gidince..10 gün yapmadığımı biliyorum. ve öyle ben istemiyorum, utanıyorum değil bildiğin kakan gelmiyor. rahatsızlık da hissetmiyorsun.
- eindaclub (21.08.17 11:23:34)
[]
Paralel evrenleri bilimsel olarak açıklayacak var mı
son zamanlarda çok popüler de bu paralel evren muhabbeti. mandela etkisinden tut, geyik muhabbetinde bile dönüyor "şu an paralel evrende böyle yaptım" falan diye.
bilimsel temeli nedir, felsefi temeli hakkında bilgisi olan ordan da girebilir.
bilimsel temeli nedir, felsefi temeli hakkında bilgisi olan ordan da girebilir.
"zamanin kisa tarihi" stephen hawking. bu kitap baslangic icin ideal
- hebanon (17.08.17 02:56:12)
derin mevzu ama paralel evren teorileri insan değil de maddeler üzerine daha çok.
- hubris (17.08.17 03:01:06)
cumartesi gecesi için rezerve ediyorum.
- mardy (17.08.17 07:06:26)
[]
Egzistansiyalizm'i kısaca açıklayacak insan
nereye baksam 5 sayfa açıklama yapmışlar ve yaptıkları açıklamada da "ahanda varoluşçuluk budur" diyen bir cümle yok. sartrenin varoluşçuluğu çıkaranlardan biri olduğunu biliyorum. kısaca açıklayacak var mı şu varoluşçuluğu?
- nevarki (11.08.17 23:37:29)
[]
Naif kişilik bozukluğu
aşabilen var mı bunu? naif biriyken zamanla sert mizaçlı birine dönüşebilen var mıdır? sosyal anksiyeteyle kombine olunca ne gibi hasarlara yol açabilir naiflik dersiniz?
babam tam olarak bu kişi. ikinci halini kimse sevmiyor sanırım. mümkünse dönüşmeyin.
- awkward aardvark (10.08.17 12:46:37)
kötü oluyor evet. kendisi için de, karşısındakiler için de. naif biri de çok sıkıntı çekiyor, bu bir gerçek. çoğu zaman elden bir şey gelmiyor.
- runagain (10.08.17 18:26:11)
Bu bir kişilik bozukluğu değil. Naif olmak bir karakter özelliğidir.
- kullanıcıadımbuolsun (10.08.17 18:45:56)
ben aştım tabii ki serserilik yapmıyorum ama hayatımı baya bir değiştirdim.
- guitarissimo (10.08.17 18:47:38)
[]
Üstünde göz motifi olan bir şeyin görebilme yetisi kazandığını iddia eden
zırvanın adı neydi? varsa böyle bir şey tabi.
shiva'nın gözü hikayesi mi acaba?
- crevasse (09.08.17 02:58:44)
Şikayetleri ve raporları üzerinden hangi hastalığın sebep olduğu araştırılabiliniyor. Birden fazla seçenek var ama en çok konuşulan sebebi frengi.
- protector (05.08.17 16:15:47)
[]
Delilik gerçek mi rol mü?
deli dediğimiz insanların işine öyle geldiği için sürekli rol yapan yavşaklar olma ihtimalini düşündünüz mü?
hayır çünkü deli taklidi yapmak bir noktadan sonra sıkıcı ve yorucu olur gibime geliyor.
- tabirimekruh (03.08.17 00:07:47)
Deli dediğimiz şey mental bir bozukluk ya da bir duygudurum bozukluğu değil. Halk arasındaki bir söylem. Şizofreni gibi bir bozukluğu ya da herhangi psikotik bir durumu tarif ediyorsanız hayır, rol olamaz.
- kullanıcıadımbuolsun (03.08.17 00:34:58)
Şu an ismini hatırlayamadım ama yaşanmış eski bir olay vardı. Bir gazeteci akıl hastanesine girmek için hasta taklidi yapıyor, tüm doktorları kandırıp hasta denilerek yatırılıyor ve avukatları vb. araya sokup zar zor "normal"olduğunu kanitlayip taburcu oluyordu.
Elizabeth Jane Cochran'mış ismi.
Elizabeth Jane Cochran'mış ismi.
- doxanikee (03.08.17 01:10:52)
Maalesef değil.
Deliliğin aralığı çok büyük. Bize göre uç şeyler yapan insanlara sa yakıştırabiliyoruz; nuekozu olanlara da. Hadi diyelim ki, nevroz veya psikoz sahibi birini deli olarak tanımladık (ki çok kötü bir tanım olur ama hafi olsun), aslında halk arasında daha çok "davranışları sürekli mantıksız olan" veya "tantrumları olan" anlamında kullanılıyor. Bunun da bir spektrumu, derecesi var. Eski erkek arkadaşımın çok sevdiğimiz bir yakını sık sık Lape'ye giderdi paranoid şizofreniden. Onun yanında refakatçi olarak ben de giderdim ve gördüğüm ilginç şeyler vardı.
İlki, "Deli deliyi görünce sopasını saklarmış" atasözünün nasıl doğru bir şey olduğunu öğrendim. Gerçekten o "deli" spektrumun bir hiyerarşisi var ve bakışmalarla anlaşıyorlar. Bir "deli" kendisinden daha gözü kara bir "deli"yi gördüğümde pısıp kalıyor mesela. Bu "Şu hastalık daha kötüdür" gibi bir psikoloji değil ama doğadaki aynı tür iki canlının karşılaşınca daha alfa olana saygı göstermesi gibi. Saçmasapan hareketlerde bulunan ve ortalığa laf atan biri, kendinden gözü kara biri yanından geçtiğinde süt dökmüş kedi gibi sus pus olurdu, kedi gibi büzüşürdü ya da korktuğunu belirten sesler çıkarırlardı.
Sürekli deli olmak zorunda da değil kimse. Sinir krizi, tantrum anları oluyordu beyaz odaya kapatıldıkları. Yaşadığın en büyük öfke krizini düşün; onun çok büyüyüp zaman ve mekan algısından koptuğunu düşün. Sakinleştiğinde nerede olduğunun farkında olduğunu düşün, bunun gibi bir süreç. Şöyle derlerdi, "Bağırdım, çağırdım. Baktım, beyaz odadayım. Susayım da çıkarsınlar diye sakinleşirdim", sakinleşebilince ve kendi kontrolünü yeniden ele geçirebilince zaten tehlike geçmiş oluyordu genelde.
Delinin en büyük zararı kendine ama eğlenceli deli var, zararlı deli var. Eğlenceli bir deli iyi tedavi görmezse zararalı deliye dönebiliyor. Örneğin, sadece konuşan ve başka hiçbir zararı olmayan biri sonradan saldırganlaşabiliyor.
Fonksiyonelliğini yitirmek çok acı da olsa, çok yaratıcı hayal gücü olanları ve çok renkli dünyaları gördüm bahçede beklerken.
Orada kısıtlı refakat süremde bunları gözlemleyebilmiştim. Şu da var yalnız; bizim paranoid şizofren diye götürdüğümüz tanıdık, hakikaten hastaydı ama spektrumda o kadar uç bir noktada değildi. Yani, yatması gerekmiyordu ama bir hata yaptı diyelim, atıyorum karısını aldatmış olsun, anında deliye bağlardı numaradan, sorumluluğunu üzerinden atmak için. Doktorlar gerçekten hasta olup olmadığını anlamak için başka hastaları kullanırlardı. Hastalar birbirlerini gözlerinden anlıyorlar aynı bir tarikatmış gibi ve ona göre tepkiler veriyorlardı. Ona göre "Yemezler" diyorlardı mesela. Tabii tek karar mekanizması bu değildi ama başka hastaların kişinin yanında vereceği tepki gerçekten önemliymiş meğer. "Deli deliyi dakikada bulurmuş" atasözü de doğruymuş.
Yanlış bir gözlemim olduysa düzeltilmesi dileği ile.
Deliliğin aralığı çok büyük. Bize göre uç şeyler yapan insanlara sa yakıştırabiliyoruz; nuekozu olanlara da. Hadi diyelim ki, nevroz veya psikoz sahibi birini deli olarak tanımladık (ki çok kötü bir tanım olur ama hafi olsun), aslında halk arasında daha çok "davranışları sürekli mantıksız olan" veya "tantrumları olan" anlamında kullanılıyor. Bunun da bir spektrumu, derecesi var. Eski erkek arkadaşımın çok sevdiğimiz bir yakını sık sık Lape'ye giderdi paranoid şizofreniden. Onun yanında refakatçi olarak ben de giderdim ve gördüğüm ilginç şeyler vardı.
İlki, "Deli deliyi görünce sopasını saklarmış" atasözünün nasıl doğru bir şey olduğunu öğrendim. Gerçekten o "deli" spektrumun bir hiyerarşisi var ve bakışmalarla anlaşıyorlar. Bir "deli" kendisinden daha gözü kara bir "deli"yi gördüğümde pısıp kalıyor mesela. Bu "Şu hastalık daha kötüdür" gibi bir psikoloji değil ama doğadaki aynı tür iki canlının karşılaşınca daha alfa olana saygı göstermesi gibi. Saçmasapan hareketlerde bulunan ve ortalığa laf atan biri, kendinden gözü kara biri yanından geçtiğinde süt dökmüş kedi gibi sus pus olurdu, kedi gibi büzüşürdü ya da korktuğunu belirten sesler çıkarırlardı.
Sürekli deli olmak zorunda da değil kimse. Sinir krizi, tantrum anları oluyordu beyaz odaya kapatıldıkları. Yaşadığın en büyük öfke krizini düşün; onun çok büyüyüp zaman ve mekan algısından koptuğunu düşün. Sakinleştiğinde nerede olduğunun farkında olduğunu düşün, bunun gibi bir süreç. Şöyle derlerdi, "Bağırdım, çağırdım. Baktım, beyaz odadayım. Susayım da çıkarsınlar diye sakinleşirdim", sakinleşebilince ve kendi kontrolünü yeniden ele geçirebilince zaten tehlike geçmiş oluyordu genelde.
Delinin en büyük zararı kendine ama eğlenceli deli var, zararlı deli var. Eğlenceli bir deli iyi tedavi görmezse zararalı deliye dönebiliyor. Örneğin, sadece konuşan ve başka hiçbir zararı olmayan biri sonradan saldırganlaşabiliyor.
Fonksiyonelliğini yitirmek çok acı da olsa, çok yaratıcı hayal gücü olanları ve çok renkli dünyaları gördüm bahçede beklerken.
Orada kısıtlı refakat süremde bunları gözlemleyebilmiştim. Şu da var yalnız; bizim paranoid şizofren diye götürdüğümüz tanıdık, hakikaten hastaydı ama spektrumda o kadar uç bir noktada değildi. Yani, yatması gerekmiyordu ama bir hata yaptı diyelim, atıyorum karısını aldatmış olsun, anında deliye bağlardı numaradan, sorumluluğunu üzerinden atmak için. Doktorlar gerçekten hasta olup olmadığını anlamak için başka hastaları kullanırlardı. Hastalar birbirlerini gözlerinden anlıyorlar aynı bir tarikatmış gibi ve ona göre tepkiler veriyorlardı. Ona göre "Yemezler" diyorlardı mesela. Tabii tek karar mekanizması bu değildi ama başka hastaların kişinin yanında vereceği tepki gerçekten önemliymiş meğer. "Deli deliyi dakikada bulurmuş" atasözü de doğruymuş.
Yanlış bir gözlemim olduysa düzeltilmesi dileği ile.
- aychovsky (03.08.17 01:52:56 ~ 01:59:34)
[]
Türkiye'deki kürtaj kanunu nasıldır tam olarak?
bir arkadaşım türkiye'de kürtajın tamamen yasak olduğunu, ancak para dökerek yasadışı yollarla yapıldığını söylüyor.
başka bir arkadaşım ilk 1 aydan sonra yasal olarak yapılmadığını söylüyor,
bir başkası 2 aydan sonra diyor,
nasıldır tam olarak bu? benim bildiğim de ilk 1 aydan sonra yasak ama yine de emin olmak istiyorum.
başka bir arkadaşım ilk 1 aydan sonra yasal olarak yapılmadığını söylüyor,
bir başkası 2 aydan sonra diyor,
nasıldır tam olarak bu? benim bildiğim de ilk 1 aydan sonra yasak ama yine de emin olmak istiyorum.
Yedi haftaya kadar yasal.
Edit: Yanlış yazdım, on hafta. Arkadaşım yedi haftalıkken aldırmıştı, o yüzden aklımda yedi diye kalmış.
Edit: Yanlış yazdım, on hafta. Arkadaşım yedi haftalıkken aldırmıştı, o yüzden aklımda yedi diye kalmış.
- fotrsapka (02.08.17 23:45:31 ~ 23:52:09)
Isteğe bağlı 10 hafta. Tıbbi sebeplerle 20 hafta. Adetin ilk gününden itibaren sayılır. Her hastane yapmıyor. İzmir'de bildiğim bir devlet hastanesi isteğe bağlı kürtaj yapıyor mesela. Üniversite hastaneleri yapmıyor. Yasadışı filan değil. Hastaneye bağlı.
Edit: Tıbbi sebepler 22 de olabilir tekrar bakayım.
Edit: Tıbbi sebepler 22 de olabilir tekrar bakayım.
- Lim5 (03.08.17 00:00:09 ~ 00:04:16)
[]
Nasıl ateist oldunuz?
ateist/deist/agnostik/gnostik/deistik agnostisizm diye ayırıp oyları bölmeyin, hepimiz ateistiz işte. böyle yapa yapa ülkenin %99.9'u müslüman sanıyorlar.
ama yine de belirtin bari hangi grup içinde olduğunuzu.
90'lı yıllarda doğmuş bir insan olduğum için 2000'lerde yaşım küçüktü sorgulama diye bir şey yoktu tabi. namaz falan kılardım bebeyken, cumalara giderdim oruç tutardım arada. ailem çok dindar değildi ama yine dine bağlılardı, annem hiç başörtüsü falan takmamıştır mesela.
2011-2012 gibi facebookta karikateist sayfasına rastladım ve sorguladıkça olaylar gelişti. ilk postlarını "tövbe allam affet" diye okuyordum sonra sonra ar namus kalmadı tabi. richard dawkins denen abimizin varlığından haberdar oldum daha sonra, yazılarını kitaplarını okudukça daha da koyu bir ateist oldum.
dinler kesin olarak yalandır ama yine de tanrı kesin olarak yoktur demiyorum, tanrı neredeyse kesin olarak yoktur bence.
sizin hikayeniz?
ama yine de belirtin bari hangi grup içinde olduğunuzu.
90'lı yıllarda doğmuş bir insan olduğum için 2000'lerde yaşım küçüktü sorgulama diye bir şey yoktu tabi. namaz falan kılardım bebeyken, cumalara giderdim oruç tutardım arada. ailem çok dindar değildi ama yine dine bağlılardı, annem hiç başörtüsü falan takmamıştır mesela.
2011-2012 gibi facebookta karikateist sayfasına rastladım ve sorguladıkça olaylar gelişti. ilk postlarını "tövbe allam affet" diye okuyordum sonra sonra ar namus kalmadı tabi. richard dawkins denen abimizin varlığından haberdar oldum daha sonra, yazılarını kitaplarını okudukça daha da koyu bir ateist oldum.
dinler kesin olarak yalandır ama yine de tanrı kesin olarak yoktur demiyorum, tanrı neredeyse kesin olarak yoktur bence.
sizin hikayeniz?
Bir hikayem yok aslında.
Genel olarak seküler bir yaşam tarzıyla yetiştirildim aileden zaten. Çocukluğumdan beri, ortaokul civarlarından beri bu tarz dini şeylere hiç anlam veremedim. O zorunlu din dersinden nerdeyse kalıyordum..Çok net hatırlıyorum son anda hoca 2 vermişti. Beni çekemedi içine ne biliyim.. Hep kuşkulu sorgulayan bir yapıdaydım zaten ama adını koymadan dine bulaşmadan çocukluk geçti.
Oturduğum yerdeki çevremdeki çekirdek arkadaş grubunun da benim gibi olamasının büyük, çok büyük bir etkisi vardır yalnız. Çocukluk arkadaşlarım..Şu an o grupta herkes ateist. Hatta nerdeyse aktif olarak iletişim olarak kurduğum tüm çevrem bu şekilde.
Sonra biraz daha büyüyünce kendimi daha da tanımaya, bilmeye başlayınca özellikle felsefe dersleri almaya başlayınca, üzerine tarih, sosyoloji, psikoloji, dersleri almaya ve bu tarz alakalı kitaplar okumaya başlayınca her şey daha da netleşti.
Sonra daha da sistematik bir hal almaya başladı tabii..
Genel olarak seküler bir yaşam tarzıyla yetiştirildim aileden zaten. Çocukluğumdan beri, ortaokul civarlarından beri bu tarz dini şeylere hiç anlam veremedim. O zorunlu din dersinden nerdeyse kalıyordum..Çok net hatırlıyorum son anda hoca 2 vermişti. Beni çekemedi içine ne biliyim.. Hep kuşkulu sorgulayan bir yapıdaydım zaten ama adını koymadan dine bulaşmadan çocukluk geçti.
Oturduğum yerdeki çevremdeki çekirdek arkadaş grubunun da benim gibi olamasının büyük, çok büyük bir etkisi vardır yalnız. Çocukluk arkadaşlarım..Şu an o grupta herkes ateist. Hatta nerdeyse aktif olarak iletişim olarak kurduğum tüm çevrem bu şekilde.
Sonra biraz daha büyüyünce kendimi daha da tanımaya, bilmeye başlayınca özellikle felsefe dersleri almaya başlayınca, üzerine tarih, sosyoloji, psikoloji, dersleri almaya ve bu tarz alakalı kitaplar okumaya başlayınca her şey daha da netleşti.
Sonra daha da sistematik bir hal almaya başladı tabii..
- qazaqwsx (30.07.17 22:55:06 ~ 23:10:57)
agnostizm
küçükken kuran kursuna, camiye aile teşviğiyle gitmiş biriyim. insanın kafasına vura vura ibadet etmeyi öğrettikleri için ilk önce soğudum. sonra lise zamanımda izlediğim belgeseller, okuduğum kitaplar ve çevremdeki insanların görüşlerini de dikkate alarak, bu kutsal kitaplarda tasvir edilen yaratıcının gerçek olabileceğine dair şüphelerim arttı. tabi ilk zamanlarda şüpheyle başlar, ya varsa dersin. inkar etmeye çekinirsin falan.
zamanla daha da ileri gidip bir yaratıcıyı reddettim. her inanmayanın bir isyankar dönemi olur. artık o kadar isyankar değilim. bu fikirlerin oluşması için insanın düşünsel olarak olgunlaşması gerekli tabi. tanrıyı reddetiğimin 7. yılında kafamda olgunlaşan bir düşünce var o da " yaratıcı illa bir tanrı formunda olup insanlara çeşitli testler uygulayıp sonunda onlara mükafatlandıracak/cezalandıracak bir kavram olmak zorunda değil. hatta yaratıcı, yaratıcı olduğunun bile farkında olmayabilir. "
küçükken kuran kursuna, camiye aile teşviğiyle gitmiş biriyim. insanın kafasına vura vura ibadet etmeyi öğrettikleri için ilk önce soğudum. sonra lise zamanımda izlediğim belgeseller, okuduğum kitaplar ve çevremdeki insanların görüşlerini de dikkate alarak, bu kutsal kitaplarda tasvir edilen yaratıcının gerçek olabileceğine dair şüphelerim arttı. tabi ilk zamanlarda şüpheyle başlar, ya varsa dersin. inkar etmeye çekinirsin falan.
zamanla daha da ileri gidip bir yaratıcıyı reddettim. her inanmayanın bir isyankar dönemi olur. artık o kadar isyankar değilim. bu fikirlerin oluşması için insanın düşünsel olarak olgunlaşması gerekli tabi. tanrıyı reddetiğimin 7. yılında kafamda olgunlaşan bir düşünce var o da " yaratıcı illa bir tanrı formunda olup insanlara çeşitli testler uygulayıp sonunda onlara mükafatlandıracak/cezalandıracak bir kavram olmak zorunda değil. hatta yaratıcı, yaratıcı olduğunun bile farkında olmayabilir. "
- bir sevgi faresi jamal (30.07.17 22:58:44 ~ 23:03:59)
kızlara hava atmak için farklı olmaya çalışırken herkese atayistim deyince geri dönemedim bi daha...
- proletarier aller lander vereinigt euch (30.07.17 23:05:43)
Agnostik ateistim. İlkokulda sokaktaki bütün arkadaşlarım gidiyor diye kıskanıp ben de kuran kursuna gittim, lisede müdür yardımcısı kafamız çalışmadığı için oruç tutmamızı istemeyince inatlaşıp kadınla kavga edip azimle oruç tuttum. Ama bütün bu zaman boyunca Jules Verne'le başlayıp bilim kurgu okudum, ansiklopediler, Bilim Çocuk dergileri derken bilime hurafeden daha çok güvenmeye başladım. Sonra gerisi geldi zaten.
- kobuzchu kiz (30.07.17 23:43:27)
kuran okudum. yeterli oldu.
- eriksatie (30.07.17 23:44:07)
annem babam müslüman ama pek ibadetlerle ilgisi olmayan chp zihniyetinde insanlardı. (şimdi namaza falan başladılar o ayrı). babam yazları cumaya gider, bir de ramazanlarda oruç tutarlardı falan. pek dindar olmayan rahat bi çevrede büyüdüm. bir dönem kendi kendime 5 vakit namaz kılmak bir de yaz kuran kursları haricinde zaten dinle pek ilgim yoktu. üniversiteye başlayınca da doğal süreç sonucu ateist oldum işte.
hani böyle kırılma noktası ararsak ilkokul'da okula kuran getirdiğimiz 1-2 ders olmuştu dkab dersinde. o gün rastgele açtığım "kadınlar sizin tarlanızdır, istediğiniz gibi sürün" ayeti beni gerçekten dehşete düşürmüştü o yaşta. onu söyleyebilirim belki.
hani böyle kırılma noktası ararsak ilkokul'da okula kuran getirdiğimiz 1-2 ders olmuştu dkab dersinde. o gün rastgele açtığım "kadınlar sizin tarlanızdır, istediğiniz gibi sürün" ayeti beni gerçekten dehşete düşürmüştü o yaşta. onu söyleyebilirim belki.
- doxanikee (30.07.17 23:48:18)
Ateistim. Çok uzun sürdü benim süreç. Çünkü son derece dindar bir ailede büyüdüm. Lise çağlarına kadar 5 vakit namaz kılar ağzıma içki sürmezdim. İlk oruç tutmayan insanları ben lisede gördüm mesela, şok olmuştum görünce.
Üniversite yıllarında yavaş yavaş sorgulamaya başladım, ama soğuk denize girer gibi oldu bu süreç, önce ayak parmağımı soktum, geri çektim, bi daha soktum. Önce ufak şüpheler, içimden töğbestağfrullah demeler falan. Sonra kuranın mealini okudum, diğer dini kitapları okudum. Evrim teorisini okudum. Dinlere karşı olan görüşleri okudum falan derken yavaş yavaş kopmaya başladım. O sorgulama korkusundan sıyrıldıkça iyice saçma gelmeye başladı. Böylece dinden çıkmış oldum. Tabii ki bu anlattığım süreç 18 yaşımdan 22-23 yaşıma kadar süren, oldukça uzun bir süreç oldu. Burda yazarken bi anda olmuş gibi gelse de o çocuk yaşlarda derinlere yerleştirilen şeyleri sarsmak oldukça zorluydu.
Üniversite yıllarında yavaş yavaş sorgulamaya başladım, ama soğuk denize girer gibi oldu bu süreç, önce ayak parmağımı soktum, geri çektim, bi daha soktum. Önce ufak şüpheler, içimden töğbestağfrullah demeler falan. Sonra kuranın mealini okudum, diğer dini kitapları okudum. Evrim teorisini okudum. Dinlere karşı olan görüşleri okudum falan derken yavaş yavaş kopmaya başladım. O sorgulama korkusundan sıyrıldıkça iyice saçma gelmeye başladı. Böylece dinden çıkmış oldum. Tabii ki bu anlattığım süreç 18 yaşımdan 22-23 yaşıma kadar süren, oldukça uzun bir süreç oldu. Burda yazarken bi anda olmuş gibi gelse de o çocuk yaşlarda derinlere yerleştirilen şeyleri sarsmak oldukça zorluydu.
- bugunku antremanda goz dolduran futbolcu (30.07.17 23:48:28)
18-19 yaşlarında, (bkz: an american crime) diye bir film izleyip sonra dünyanın her yerinde bu tür olayların olduğunu idrak edince birşeylerin bize anlatıldığı gibi olmadığını anladım.
- perloneth (31.07.17 00:22:07)
İlkokul 5. sınıftayken insanların putlara, güneşe, aya vs taptığını öğrendikten sonra oldu. Bir gün bahçedeki tahta sedirde oturmuş ağaçlara kuşlara bakarken güneş batmaya başladı.
"Güeş her zaman bizimle değil, ay desen keza aynı, demek insanların daha kalıcı bişeye ihtiyacı olmuş, elleriyle putlar yapıp ona tapmışşlar, bi şekilde onların da yandığını yıkıldığını görmüşler ve ulaşılamaz, yanmaz yıkılmaz batmaz bişey bulmuşlar adına da tanrı demişler. Bir düzene kurallara ihtiyaçları vardı çünkü kalabalklaştılar, düzeni bu şekilde sağlamışlar işte..." dedim.
17 yaşarımdayken diğer dinlere ait kitapların bazılarını, islamın çeşitli çevirilerini okudum. 30'lu yaşlarımda antropolojiye, felsefeye baktım,insan davranışlarının kökenleri konusunda inclemelerim oldu, ekonomiyle marksizmden gelen bi yakınlığımız oluştu vs. sonrasında edindiğim her bilgi bana din konusunda ilk düşüncemin doğruluğunu gösterdi. sadece toplumsal düzen gerekliliğine başka olgular ekledim.
"Güeş her zaman bizimle değil, ay desen keza aynı, demek insanların daha kalıcı bişeye ihtiyacı olmuş, elleriyle putlar yapıp ona tapmışşlar, bi şekilde onların da yandığını yıkıldığını görmüşler ve ulaşılamaz, yanmaz yıkılmaz batmaz bişey bulmuşlar adına da tanrı demişler. Bir düzene kurallara ihtiyaçları vardı çünkü kalabalklaştılar, düzeni bu şekilde sağlamışlar işte..." dedim.
17 yaşarımdayken diğer dinlere ait kitapların bazılarını, islamın çeşitli çevirilerini okudum. 30'lu yaşlarımda antropolojiye, felsefeye baktım,insan davranışlarının kökenleri konusunda inclemelerim oldu, ekonomiyle marksizmden gelen bi yakınlığımız oluştu vs. sonrasında edindiğim her bilgi bana din konusunda ilk düşüncemin doğruluğunu gösterdi. sadece toplumsal düzen gerekliliğine başka olgular ekledim.
- hayat aklini konusacak bir filozof uret (31.07.17 01:12:04 ~ 15:37:23)
ya cokta kasmaya gerek yok,
biraz aklin , fikrin, beynin varsa, dogustan gelen malligi egitim sayesinde ustunden attiysan ve artik bir gerizekali degilsen , bir tanri olmadigini ve olamayacagini coooookk rahat anliyorsun ve dogal bir ateist haline ister istemez geliyorsun, hepsi tastamam bu iste..
biraz aklin , fikrin, beynin varsa, dogustan gelen malligi egitim sayesinde ustunden attiysan ve artik bir gerizekali degilsen , bir tanri olmadigini ve olamayacagini coooookk rahat anliyorsun ve dogal bir ateist haline ister istemez geliyorsun, hepsi tastamam bu iste..
- alttaraf (31.07.17 01:16:33)
inançsız olarak yetiştirildim. babam dinlerle dalga geçerdi, dedem bayramlarda falan akrabalarla din tartışmaları yapardı. bana da sirayet etti bu durum. ben de okulda arkadaşlarımla dalga geçerdim. din dersi sınavlarında komikli cevaplar verirdim falan. büyüyünce de dinler inanmadığım, tanrı kavramı da ilgilenmediğim bir şey olarak kaldı.
- misterturist (31.07.17 01:58:19)
Doğuştan engelli insanlar beni bu sorgulayışa itti. Ha aileden de aman aman din aşılaması görmedim ama bu tür eşitsizlikleri sorgulamam, ilahi adalet denilen şeyin bir tür kılıfmışçasına şükürcülüğe hizmet ettiğini düşünmem beni bu muğlaklığa itti.
- lüzumsuz adam (31.07.17 09:07:51 ~ 12:00:41)
Müslüman ve dini bütün? bir ailede yetiştim. yazları camiye gönderildim, ergenliğimde yazları kuran okumayı öğrettiler. ama kimse meali konusunda bir şey söylemiyordu.
2008'de merak edip elmalılı hamdi yazır'ın tefsirini okudum, benim müslümanlık hikayem orada bitti. Allah inancımı kaybetmedim, illa adı konulacaksa deist oldum.
2008'de merak edip elmalılı hamdi yazır'ın tefsirini okudum, benim müslümanlık hikayem orada bitti. Allah inancımı kaybetmedim, illa adı konulacaksa deist oldum.
- kimlanbu (31.07.17 10:58:31)
Küçükken çok dindardım, anneme kapanması için baskı yapıyordum. Bu tabii ilkokul, en fazla ortaokul zamanı. Ailemde anneannem dışında dindar yoktur. Yazları anneanneme gidiyordum kalmaya, beni kuran kursuna gönderiyordu. Mahallede bir abla vardı, o ara ara çocuklarını çevresine topluyor, din temalı korkunçlu hikayeler anlatıyordu, cehennemde nasıl yanacağımızı falan. Sanırım bunların etkisiyle dindar oldum. Dindar demeyeyim de aslında, korkmaya başladım. O yüzden anneme falan baskı yapıyordum kapanması için:P
Sonra büyüyüp kendi düşüncelerim oluşmaya başlayınca, bu da lise son ve üni ilk yılı oluyor, dinle ilgili her şey saçma gelmeye başladı. Sanki birden aydınlanmaya başladım. Kuranı okudum (türkçe- diyanet vakfı çevirisi), tüm evreni yaratan ilahi güç böyle bir kitap yazmış olamaz dedim. Etkilendiğim biri veya bir olay olmadı. Kendi kendime dinsiz oldum yani. Dünya üzerindeki büyük-küçük hiçbir dine inanmıyorum. Ama bir yaratıcının olup olmadığını bilmiyorum. O yüzden sanırım agnostik düşünceye daha yatkınım. Ateizm de bir inanç şekli bana göre.
Sonra büyüyüp kendi düşüncelerim oluşmaya başlayınca, bu da lise son ve üni ilk yılı oluyor, dinle ilgili her şey saçma gelmeye başladı. Sanki birden aydınlanmaya başladım. Kuranı okudum (türkçe- diyanet vakfı çevirisi), tüm evreni yaratan ilahi güç böyle bir kitap yazmış olamaz dedim. Etkilendiğim biri veya bir olay olmadı. Kendi kendime dinsiz oldum yani. Dünya üzerindeki büyük-küçük hiçbir dine inanmıyorum. Ama bir yaratıcının olup olmadığını bilmiyorum. O yüzden sanırım agnostik düşünceye daha yatkınım. Ateizm de bir inanç şekli bana göre.
- peggy (31.07.17 11:32:08 ~ 11:33:12)
1-14 yaş arası almanya'da büyüyüp, sonrasında kız çocuklarının inanılmaz kısıtlandığı ve hor görüldüğü bir ortama döndük. almanya'da da kuran kursuna yollardı ailem bizi. ama türkiye'ye o küçük iç anadolu kentine döndükten sonra, kız çocuğu onu yapmaz günah, öyle oturmaz günah, abisine sarılmaz günah, okula gitmez günah diye diye çıldırttılar beni. lise 1 gibi falan oruç tutmayı, eve mahallede ki şeyh gelince başımı kapatmayı, sohbet toplantılarına gitmek için zorlanmayı falan reddetmeye başladım. mahalle muhtarının evinde sabahlara kadar zikir çekildiği bir ortamdan bahsediyorum, senelerde 90 ların başı, refah partisi ev toplantıları falan almış başını gidiyor. kendi öz ablamda bir tarikata girmiş, onunda yöneldirmesiyle, okulumun kapısına falan çarşaflı kadınlar geliyor beni ikna edip doğru yola sokmak için. çok kuvvetli çatışmalar yaşadım ve hatta şiddet gördüm, evden kaçtım üni okuyabilmek için. kişisel gelişimimde önce feminist oldum ben, sonra deist. benim çıkış noktam din ve kadın ilişkisi idi, sadece islamiyetten bahsetmiyorum bu arada.
birden fazla meal okudum, inceledim, notlar aldım, araştırdım derken üniversite hazırlık sınıfının ortalarında din kavramına hiç bir şekilde inanmadığımdan emindim. hala ara ara bu konularda ki yayınları, araştırmaları, belgeselleri falan takip ederim.
şu anda din konusunda inananlara karşı bir saygısızlık etmiyorum, bana saygısızlık edildiğini hissettiğimde tepkimi koyup restimi çekiyorum o kadar. ama bir fikir tartışması olduğunda, karşımdakiler neden inandıklarını, benim neden inanmadığımı anlatabildiğim kadar sağlam bir argümanla anlatamıyorlar ve sohbet mutlak bir sessizlikle bitiyor.
tarikatta olan ablam 80 yaşındaki annemle hiç bir şekilde ilgilenmiyor, telefonlarını açmıyor, yıllardır görüşmüyor. ama ben, hacı annemin orospu olacağından emin olduğu dinsiz kadın, 17 yıldır anneme bakıyorum, her türlü sorunu ile ilgileniyorum, maddi manevi elimden geleni yapıyorum. vicdan sahibi olmak, iyi bir insan olma gayretiyle yaşamak, bütünsel alandan bakabilmek, hümanist olmak gibi yaklaşımların din ile hiç bir ilgisi yok. din eşittir erdemli insan düşüncesine kesinlikle katılmıyorum.
birden fazla meal okudum, inceledim, notlar aldım, araştırdım derken üniversite hazırlık sınıfının ortalarında din kavramına hiç bir şekilde inanmadığımdan emindim. hala ara ara bu konularda ki yayınları, araştırmaları, belgeselleri falan takip ederim.
şu anda din konusunda inananlara karşı bir saygısızlık etmiyorum, bana saygısızlık edildiğini hissettiğimde tepkimi koyup restimi çekiyorum o kadar. ama bir fikir tartışması olduğunda, karşımdakiler neden inandıklarını, benim neden inanmadığımı anlatabildiğim kadar sağlam bir argümanla anlatamıyorlar ve sohbet mutlak bir sessizlikle bitiyor.
tarikatta olan ablam 80 yaşındaki annemle hiç bir şekilde ilgilenmiyor, telefonlarını açmıyor, yıllardır görüşmüyor. ama ben, hacı annemin orospu olacağından emin olduğu dinsiz kadın, 17 yıldır anneme bakıyorum, her türlü sorunu ile ilgileniyorum, maddi manevi elimden geleni yapıyorum. vicdan sahibi olmak, iyi bir insan olma gayretiyle yaşamak, bütünsel alandan bakabilmek, hümanist olmak gibi yaklaşımların din ile hiç bir ilgisi yok. din eşittir erdemli insan düşüncesine kesinlikle katılmıyorum.
- Phoebe (31.07.17 12:46:21 ~ 18:50:01)
internetin büyük etkisi oldu. belki üyeleri vardır burada, eskiden ütopyam diye bir forum vardı, hala duruyor mu bilmiyorum. ben o zamanlar 12-13 yaşındayım. atatürk'ün deccal olduğunu söyleyen, el kaide militanından hallice efsanevi bir elemanım. o forumda beni ciddiye alıp da benimle iletişim kuran insanlara cidden çok şey borçluyum. oradan tanıştığım kişiler olmasa belki şu an ışid'e katılmış olurdum jsfhsjk.
benim ailem dindar ama laf olsun diye söylemiyorum gerçekten çok ılımlı insanlar, özellikle annem. bizim evimizde atatürk de dahil kimseye karşı öyle nefret dolu bir konuşma ya da fikir gelişmedi. ben tamamen kendi ergenliğim ve manyaklığım yüzünden aşırıya kaçmıştım.
sonra beni bir aile büyüğümüzün isteği ve desteğiyle "kamp"a gönderdiler üst üste üç sene boyunca. abiler ortamı işte ama fetöcülerin değil, nurcuların. ortam şahaneydı, öyle apartmanda falan değil koskocaman havuzlu, futbol sahalı tesiste takılıyorduk. iki hafta sürüyordu bi kamp. bizim paramız yoktu, aile büyüğü göndermek isteyince ben hiç istemediğim halde (çekingendim ondan istemiyodum, yoksa din iman konusunda dünya markasıydım) ona diş geçiremeyecekleri için mecbur "git oğlum" dediler, gittim.
orada her şey güzeldi. bize iyi davranıyolardı, çokça eğleniyoduk falan, o açıdan hiçbi sıkıntı yok. yani tacizdir, itliktir serseriliktir ben kendim hiç öyle bi şeyle karşılaşmadım. gelgelelim, ilk defa o kadar kalabalık ve "dinli" bir ortama girmiştim ve zamanla soğudum. anlattıkları şeyler olsun, dikte ettikleri yaşam tarzı olsun, din-iman-milliyet üçgeninde anlattıkları olsun pek hoşuma gitmedi. bi keresinde babam aramıştı. "ben burda biraz daha kalırsam ateist olcam baba" dediğimde çıldırmıştı, bağırıp çağırıp küfürler etmişti. daha önce hiç öyle görmemiş, duymamıştım. o olaydan sonra kayış iyice koptu. kendimi yalnız hissettim, "ben bu işlerin adamı değilim, benim yaşayacağım insanlar bu insanlar değil" düşüncesi oluşmaya başladı.
bu kamp mevzuu 12-14 yaş aralığında gerçekleşti diye hatırlıyorum, üç yaz. internette sürtmeye başlamam da yanlış hatırlamıyorsam 12 yaşıma tekabül ediyor. ütopyam'da militanlık yaptığım dönemler. orada bir sürü kuul, atayiz gençle tanışmıştım. başta birbirimizden nefret ediyoduk ama forumda göre göre, iletişim kura kura zamanla aradaki buzlar eridi ve oradan iyi arkadaşlar edindim. ben 12 yaşındaydım ama düzenli olarak benimle konuşan, bana arkadaşı gibi davranan 20-22 yaşında insanlar vardı. o zaman anlamıyosun tabii bunun ne kadar kıymetli olduğunu. ben şimdi 12 yaşında bi çocukla çok samimi olamam, düzenli olarak konuşamam sanırım, hele ki bu arkadaş islamcı militan ayarında biriyse. "amk çocuğu" deyip basarım engeli. onlar öyle yapmadı, babam bile tükmüklü tükmüklü küfrederken her türlü saçmalığımı dinleyip yanımda oldular, yardımcı oldular.
öyle öyle "dış dünya"yla iletişim kurmaya başladım işte. 14 yaşına geldiğimde dinle alakam kalmamıştı, öyle ergen ergen takılıyordum ama ateist falan da değildim. annemle babamın arası o ara pek iyi değildi, kendileri bana gerekli din eğitimini de verdikleri kanısındaydılar, haliyle üzerimdeki baskı azalmıştı - gerçi allah var (pun intended), hiçbir zaman baskıcı sayılmazdı ailem, hiçbir şeye zorlamadılar. ben onlardan görüp istiyodum.
bu arada kamptaki ikinci ve üçüncü senemde satanist olduğunu söyleyen birkaç çocukla tanışmıştım. nurcu kampında allahsız terör örgütü oluşturmuştuk bi nevi, boş vakitlerimizde birlikte takılıp din falan konuşuyoduk artist artist. ergenliğin zirvesindeydik ama gerçekten güzel muhabbetimiz vardı, kendimizce neyi yanlış bulduğumuzu anlatıyoduk birbirimize. o yaşta, öyle bi ortamda, öyle ailelerde büyümüş çocuklar olarak cidden çok büyük cesaretmiş harbiden. ya casus olsalardı? eheh.
neyse işte böyle gelişti mevzu, "öfkeli militan"dan "yontulmuş ayı"ya döndüm. 14-16 yaş aralığında sanırım dinle ilgili hiçbi şey düşünmedim. sonra tekrar bi boşluğa düştüm, dedim ulan allah'ı tamamen unuttuk, böyle yaşanmaz, benim hayata tutunabilmem için bi şey lazım. o dönemde hatırlıyorum, irem diye bi arkadaş vardı. hatta facebook'umda ekli hala haha. ateist olduğunu biliyodum. gittim ona dedim, irem nasıl dayanıyosun amk, ben allah'ın olmadığını düşündükçe delirecek gibi oluyorum. ölünce toprak olmak istemiyorum, cruise seyahatine falan çıkabilmek istiyorum. o da sağolsun aşırı kuul davranıp "deal with it" demişti sadece. o anları hiç unutmuyorum. kendimi o kadar çaresiz ve ezik hissettiğim an sayısı azdır. karşımda ateist ve gayet rahat bi insan var, bense "allah bence yok ama allah'ın olmamasını kabullenemiyorum, bana yardım et" diyen, kafası karışık bi elemanım. kendimi ona kıyasla çok küçük ve güçsüz hissetmiştim.
sonra bi sene falan cidden bayağı kafa patlatmıştım, hatta bi ara delireceğimi düşünüp ekstra üzülmeye başlamıştım. malum, "dinli" çevrelerde böyle hikayeler çok sevilir. allah'ı sorgulamaya başladıktan sonra aklını kaybeden bir sürü insan vardır. öyle olurum, herkesin efendi-zeki bildiği, sevdiği bi çocukken allah'ı sorgulamaya cüret ettiği için kafayı yiyen biri olurum diye korkuyodum.
sanırım lise 2'den itibaren tamamen geçti o mesele de. alıştım ölünce toprak olma, yeryüzünde başıboş olma fikrine. öyle yani. o günden beri de atayiz militan olup çıktım. insan manyak olunca müslümanmış dinsizmiş fark etmiyo, ruh hastası her yerde ruh hastası :((
velhasıl kelam benim hikayem potansiyel ışid militanının yontulup sosyal hayata ve dünyaya kazandırılması şeklinde gerçekleşti. verilmiş sadakam varmış. internet üzerinden türlü türlü "bullying"e maruz kalıp daha da yalnızlaşıp radikalleşebilirdim mesela, haberlerde "çok sakin bi çocuktu, kimseye zararı yoktu, 75 kişiyi niye öldürdü anlamadık :((" diye görebilirdiniz. ama anamın babamın göstermediği anlayışı elin atayizi gösterdi işte, "bak kardeşim böyle bi hayat da var" dediler, sonra kuran'ı falan da okuyunca dedim bence allah yok. öyle yani. şu an 23 yaşında ateistim, bekarım, çocuğum yok. ha "umarım tanrı vardır" diyorum içten içe çünkü sonsuza kadar değilse bile bi 500-600 sene yaşamak istiyorum açıkçası. yaratıcı olsa güzel olurdu.
benim ailem dindar ama laf olsun diye söylemiyorum gerçekten çok ılımlı insanlar, özellikle annem. bizim evimizde atatürk de dahil kimseye karşı öyle nefret dolu bir konuşma ya da fikir gelişmedi. ben tamamen kendi ergenliğim ve manyaklığım yüzünden aşırıya kaçmıştım.
sonra beni bir aile büyüğümüzün isteği ve desteğiyle "kamp"a gönderdiler üst üste üç sene boyunca. abiler ortamı işte ama fetöcülerin değil, nurcuların. ortam şahaneydı, öyle apartmanda falan değil koskocaman havuzlu, futbol sahalı tesiste takılıyorduk. iki hafta sürüyordu bi kamp. bizim paramız yoktu, aile büyüğü göndermek isteyince ben hiç istemediğim halde (çekingendim ondan istemiyodum, yoksa din iman konusunda dünya markasıydım) ona diş geçiremeyecekleri için mecbur "git oğlum" dediler, gittim.
orada her şey güzeldi. bize iyi davranıyolardı, çokça eğleniyoduk falan, o açıdan hiçbi sıkıntı yok. yani tacizdir, itliktir serseriliktir ben kendim hiç öyle bi şeyle karşılaşmadım. gelgelelim, ilk defa o kadar kalabalık ve "dinli" bir ortama girmiştim ve zamanla soğudum. anlattıkları şeyler olsun, dikte ettikleri yaşam tarzı olsun, din-iman-milliyet üçgeninde anlattıkları olsun pek hoşuma gitmedi. bi keresinde babam aramıştı. "ben burda biraz daha kalırsam ateist olcam baba" dediğimde çıldırmıştı, bağırıp çağırıp küfürler etmişti. daha önce hiç öyle görmemiş, duymamıştım. o olaydan sonra kayış iyice koptu. kendimi yalnız hissettim, "ben bu işlerin adamı değilim, benim yaşayacağım insanlar bu insanlar değil" düşüncesi oluşmaya başladı.
bu kamp mevzuu 12-14 yaş aralığında gerçekleşti diye hatırlıyorum, üç yaz. internette sürtmeye başlamam da yanlış hatırlamıyorsam 12 yaşıma tekabül ediyor. ütopyam'da militanlık yaptığım dönemler. orada bir sürü kuul, atayiz gençle tanışmıştım. başta birbirimizden nefret ediyoduk ama forumda göre göre, iletişim kura kura zamanla aradaki buzlar eridi ve oradan iyi arkadaşlar edindim. ben 12 yaşındaydım ama düzenli olarak benimle konuşan, bana arkadaşı gibi davranan 20-22 yaşında insanlar vardı. o zaman anlamıyosun tabii bunun ne kadar kıymetli olduğunu. ben şimdi 12 yaşında bi çocukla çok samimi olamam, düzenli olarak konuşamam sanırım, hele ki bu arkadaş islamcı militan ayarında biriyse. "amk çocuğu" deyip basarım engeli. onlar öyle yapmadı, babam bile tükmüklü tükmüklü küfrederken her türlü saçmalığımı dinleyip yanımda oldular, yardımcı oldular.
öyle öyle "dış dünya"yla iletişim kurmaya başladım işte. 14 yaşına geldiğimde dinle alakam kalmamıştı, öyle ergen ergen takılıyordum ama ateist falan da değildim. annemle babamın arası o ara pek iyi değildi, kendileri bana gerekli din eğitimini de verdikleri kanısındaydılar, haliyle üzerimdeki baskı azalmıştı - gerçi allah var (pun intended), hiçbir zaman baskıcı sayılmazdı ailem, hiçbir şeye zorlamadılar. ben onlardan görüp istiyodum.
bu arada kamptaki ikinci ve üçüncü senemde satanist olduğunu söyleyen birkaç çocukla tanışmıştım. nurcu kampında allahsız terör örgütü oluşturmuştuk bi nevi, boş vakitlerimizde birlikte takılıp din falan konuşuyoduk artist artist. ergenliğin zirvesindeydik ama gerçekten güzel muhabbetimiz vardı, kendimizce neyi yanlış bulduğumuzu anlatıyoduk birbirimize. o yaşta, öyle bi ortamda, öyle ailelerde büyümüş çocuklar olarak cidden çok büyük cesaretmiş harbiden. ya casus olsalardı? eheh.
neyse işte böyle gelişti mevzu, "öfkeli militan"dan "yontulmuş ayı"ya döndüm. 14-16 yaş aralığında sanırım dinle ilgili hiçbi şey düşünmedim. sonra tekrar bi boşluğa düştüm, dedim ulan allah'ı tamamen unuttuk, böyle yaşanmaz, benim hayata tutunabilmem için bi şey lazım. o dönemde hatırlıyorum, irem diye bi arkadaş vardı. hatta facebook'umda ekli hala haha. ateist olduğunu biliyodum. gittim ona dedim, irem nasıl dayanıyosun amk, ben allah'ın olmadığını düşündükçe delirecek gibi oluyorum. ölünce toprak olmak istemiyorum, cruise seyahatine falan çıkabilmek istiyorum. o da sağolsun aşırı kuul davranıp "deal with it" demişti sadece. o anları hiç unutmuyorum. kendimi o kadar çaresiz ve ezik hissettiğim an sayısı azdır. karşımda ateist ve gayet rahat bi insan var, bense "allah bence yok ama allah'ın olmamasını kabullenemiyorum, bana yardım et" diyen, kafası karışık bi elemanım. kendimi ona kıyasla çok küçük ve güçsüz hissetmiştim.
sonra bi sene falan cidden bayağı kafa patlatmıştım, hatta bi ara delireceğimi düşünüp ekstra üzülmeye başlamıştım. malum, "dinli" çevrelerde böyle hikayeler çok sevilir. allah'ı sorgulamaya başladıktan sonra aklını kaybeden bir sürü insan vardır. öyle olurum, herkesin efendi-zeki bildiği, sevdiği bi çocukken allah'ı sorgulamaya cüret ettiği için kafayı yiyen biri olurum diye korkuyodum.
sanırım lise 2'den itibaren tamamen geçti o mesele de. alıştım ölünce toprak olma, yeryüzünde başıboş olma fikrine. öyle yani. o günden beri de atayiz militan olup çıktım. insan manyak olunca müslümanmış dinsizmiş fark etmiyo, ruh hastası her yerde ruh hastası :((
velhasıl kelam benim hikayem potansiyel ışid militanının yontulup sosyal hayata ve dünyaya kazandırılması şeklinde gerçekleşti. verilmiş sadakam varmış. internet üzerinden türlü türlü "bullying"e maruz kalıp daha da yalnızlaşıp radikalleşebilirdim mesela, haberlerde "çok sakin bi çocuktu, kimseye zararı yoktu, 75 kişiyi niye öldürdü anlamadık :((" diye görebilirdiniz. ama anamın babamın göstermediği anlayışı elin atayizi gösterdi işte, "bak kardeşim böyle bi hayat da var" dediler, sonra kuran'ı falan da okuyunca dedim bence allah yok. öyle yani. şu an 23 yaşında ateistim, bekarım, çocuğum yok. ha "umarım tanrı vardır" diyorum içten içe çünkü sonsuza kadar değilse bile bi 500-600 sene yaşamak istiyorum açıkçası. yaratıcı olsa güzel olurdu.
- der meister (31.07.17 13:18:35 ~ 13:28:01)
[]
iPhone 6'ya farklı kulaklık takılabiliyor mu
yoksa kulaklığı da mı apple olmak zorunda amk telefonunun
farketmez.
- sutlu nescafe (30.07.17 21:20:14)
3.5mm girişli tüm kulaklıkları kullanabilirsin
- nrmnm (30.07.17 21:25:10)
[]
Hiç kendinizi jiletlediniz mi? Neden ve ne hissettiniz yaparken?
"evet bir kere tıraş olurken yüzümü kesmiştim hehe" esprileri yapacaklar dışarı. ciddi konuşuyoruz burda.
yok yapmadım. soruya cevap vereyim dedim vermezsem dövecekmişsin gibi hissetim de.. kusura bakma abi hiç aklımdan bile geçmedi.
- qazaqwsx (26.07.17 20:21:54)
Lisedeyken kutu kolayı yırtıp onun keskin kenarıyla yapmıştım. Neden, çünkü depresif bir ergendim ve bunun cool olacağını düşünmüştüm. içten içe ilgi çekmek istiyordum. Yaparken bir şey hissetmedim, çok acımadı.
- bugunku antremanda goz dolduran futbolcu (26.07.17 21:22:45)
Jiletmedim düşününce bile içim kalkıyor. ama makasın ucuyla ve kibritin ucuyla harf yapmaya çalışmıştık sırf acıcak mı nasıl olacak özentisiyle. Yaş 15 tabii.
- mslny (26.07.17 22:05:54)
hiç yapmadım ve yapmak aklımın ucundan bile geçmedi. ama bunu yapanları yargılamamak veya pek de sorgulamamak lazım çünkü genelde ergenlik dönemlerinde yapılıyor ve o dönemlerde çevren neyse sen de yüzde 80 ihtimalle o oluyorsun. benim çevrem süper elit beyfendilerden ve hamfendilerden oluştuğu için hiç böyle şeyler olmazdı. ama olan kişileri biliyorum mesela hiç öyle insanlar olmamalarına rağmen çevreleri yüzünden yapmışlardı.
- proletarier aller lander vereinigt euch (26.07.17 22:12:21)
Hic jiletlemedim de hayatimda 1 kez sinir krizi gecirdim sanirim, elimde bardak tabak olsa onlari kirardim ama rotring kalem vardi. Bunla elimin ustunu kazimisim. Ben ne yaptigimin farkinda degildim, aci da cekmedim, rahatladim zaten. Sonra kan filan olunca farkettim.
2005te oldu, izi durur hala. Simdi biri sorarsa tost makinasi sikistirdim
Ya da kedi yapti filan diyorum. Gerci anca kaplan kurtarir o izleri :D
2005te oldu, izi durur hala. Simdi biri sorarsa tost makinasi sikistirdim
Ya da kedi yapti filan diyorum. Gerci anca kaplan kurtarir o izleri :D
- kuehles blondes (27.07.17 00:27:38)
Ortaokulda koluma falçatayla 'Ayça' yazmıştım. Bir derdim olduğundan değil, önümde oturan Caner öyle yapınca, ben de 'Allah Allah, niye öyle yapıyor ki, nasıl bir şey acaba' gibisinden yapmıştım. Başkasında dövme görünce 'Hadi, ben de yaptırayım' demiş gibi. Benden sonra da yanımda oturan Ahu aynısını yaptı, sonra onun arkasındaki derken bir süre sonra sınıfta herkesin kolunda kendi adı olmuştu. Tam bu Müslüm Baba, jilet olaylarının olduğu dönemdi. Çok acımadı. Zaten canım tatlı olduğu için bastırmadım ama bir ayda falan geçti.
Hocalar bize 'Arkadaşın pencereden atlasa sen de mi atlayacaksın' diye kızmıştı. O an 'Yok' demiştim ama o kafayla atlardım muhtemelen. :)
Hocalar bize 'Arkadaşın pencereden atlasa sen de mi atlayacaksın' diye kızmıştı. O an 'Yok' demiştim ama o kafayla atlardım muhtemelen. :)
- aychovsky (27.07.17 00:50:52 ~ 00:52:35)
12, 13 yaşlarında, bir yaz amcoolu'nun kuaföründe çıraklık yaptım.
90'lardı, arabesk can çekişiyordu ama henüz ölmemişti.
o kadar jilet ustura bolluğu arasında sıkıntıdan, meraktan koluma derin bir faça attım.
şimdi koluma bakıyorum ama izini göremiyorum. tek "façam" oydu.
90'lardı, arabesk can çekişiyordu ama henüz ölmemişti.
o kadar jilet ustura bolluğu arasında sıkıntıdan, meraktan koluma derin bir faça attım.
şimdi koluma bakıyorum ama izini göremiyorum. tek "façam" oydu.
- filteria (27.07.17 00:57:59)
ilk kez kendime zarar verdiğim zaman kedimi kaybettiğim gündü. 25 yaş civarı. o gece sokakta dolaşırken yüzüme taşla vurmuştum birkaç kez. kendimi suçluyordum. sonrasında ne hissettiğimi hatırlamıyorum. ilk kez jiletle kendimi kesmem de kız arkadaşımla tartıştıktan sonra olmuştu. jilet de veterinerin kediye vereceğimiz hapı kesmemiz için verdiği jiletti. kedimi kaybettiğim zamana yakın dönemlerdi yani. sonra aralıklarla başvurduğum bir yöntem oldu bu. "alev aldığım" anlarda kendimi kesiyordum. rahatlama getiriyordu. sonraları bu yalnızca alev aldığım anlarda yaptığım bir eylem olmaktan öteye geçip bağımlılığa dönüştü. ceketimin cebinde jilet taşır oldum. cep telefonumun bataryası lastikle tutturulmuştur, x-ray olan yerlere girerken ona bağlayıp sokuyordum falan. müziğin, içkinin yanında eşlik etmeye başladı. bir albümü ilk dinleyişimin ardından "hmmm autoluminescent da tam jiletlikmiş, onu geceye saklayayım" diye sokakta albümü döndürdükçe o ayırdığım şarkıyı atlıyordum. vücutta şekiller çizmeye başladım. 1-1.5 sene kadar sigara içtiğim bir dönem oldu. o dönemde sigara da söndürüyordum üstümde. hala da duruyor bir paket, söndürmek için kullanırım diye. hehe. yalnız ilk birkaçı dışında nadir görünen yerlere yaptım/yapıyorum. göğüs, karın, kasık gibi. diğer türlüsünün "yardıma ihtiyacım var" mesajı olarak algılanabileceğini düşünüyorum. ama son bir 5 aydır falan bağımlılık niteliği taşımıyor. en son 1-1.5 ay önce falan kestim kendimi sanırım. havalar ısındıktan sonra spora başlarım. içimden gelse de vazgeçiyorum bu dönemde. çünkü bazı hareketlerde zorluk çıkarıyor yaralar. açılıp kanıyor, ihtiyacım olmadığı bir anda acı veriyor vs.
bir de 21-22 falandım, bir arkadaşım kolunu kesmişti falçatayla. dikiş atılması gerekmişti. o zaman tiksindirici geldiğini hatırlıyorum. sonra 23 civarı amerikalı bir kız arkadaşım vardı. küçük yaşta tecavüze uğramıştı. o da kendini keserdi. geceleri uyuyamaz, günde 3 saat uykuyla falan takılırdı. onun yaptıklarına da akıl erdiremiyordum. cahillikten bu eylemi kafamda belli bir kesimle özdeşleştirmiştim, onun yapması garip geliyordu. yaklaşık 2 sene sonra kendim başladım. şimdi hayatta kalmayı borçlu olduğum (bunun ne kadar olumlu bir şey olduğu tartışılır tabii) boş zaman aktivitelerinden biri olarak nitelendiriyorum bunu. ne enteresan.
+neden sorusuyla ilgili olarak da elbette tam bilememekle beraber travma ve depresyonla baş etme yöntemi olarak kendine zarar verme/kendini cezalandırma yolunu seçmek diye bir tahmin yürütüyorum.
bir de 21-22 falandım, bir arkadaşım kolunu kesmişti falçatayla. dikiş atılması gerekmişti. o zaman tiksindirici geldiğini hatırlıyorum. sonra 23 civarı amerikalı bir kız arkadaşım vardı. küçük yaşta tecavüze uğramıştı. o da kendini keserdi. geceleri uyuyamaz, günde 3 saat uykuyla falan takılırdı. onun yaptıklarına da akıl erdiremiyordum. cahillikten bu eylemi kafamda belli bir kesimle özdeşleştirmiştim, onun yapması garip geliyordu. yaklaşık 2 sene sonra kendim başladım. şimdi hayatta kalmayı borçlu olduğum (bunun ne kadar olumlu bir şey olduğu tartışılır tabii) boş zaman aktivitelerinden biri olarak nitelendiriyorum bunu. ne enteresan.
+neden sorusuyla ilgili olarak da elbette tam bilememekle beraber travma ve depresyonla baş etme yöntemi olarak kendine zarar verme/kendini cezalandırma yolunu seçmek diye bir tahmin yürütüyorum.
- misterturist (27.07.17 02:07:34 ~ 02:43:42)
silerim muhtemelen bunu sonra... birini durdurmak için maket bıçağıyla bayağı bir kesmiştim kendimi.
- runagain (27.07.17 02:24:28)
Gece tarifesi daha çok yazıyordu ama sonra gece tarifesi olayını kaldırıp gece-gündüz için tek bir tarife getirdiler diye biliyorum.
Yer: İstanbul
Yer: İstanbul
- green knight (22.07.17 01:29:51)
eskiden olsa gündüz ama artık tarife farkı kalmadı diye biliyorum.
edit: soruyu yanlış anlamışım, gündüz daha az yazar.
edit: soruyu yanlış anlamışım, gündüz daha az yazar.
- proletarier aller lander vereinigt euch (22.07.17 01:29:54 ~ 01:30:12)
gece tarifesi varsa gece daha fazla yazar
ama istanbul için gece gündüz farkı yok.
ama istanbul için gece gündüz farkı yok.
- basond (22.07.17 01:35:20)
İstanbul icin gece gunduz yok. Baska yerde iseniz, gece daha fazla yazar. Gece taksiye binerken gunduz acar misiniz denir. Bazisi acar bazisi acmaz.
- ykyt (22.07.17 01:46:53)
[]
LOTR Eru Illuvatar ve Melkor nedir neyin nesidir
eru'nun lotr evreninin tanrısı olduğu yüzeysel bilgisini biliyorum. Silmarillion'u okumuş yada Eru hakkında bilgi kasmış biri biraz daha açabilir mi, eru nedir eru nasıl ortaya çıkmış eruyu kim yarattı cart curt.
ve Melkor hakkında hiç bilgim yok. o dayı hakkında da bilgi rica ediyorum
not: lotr wikia'dan istediğim detayı elde edemediğim için Silmarillion okumuş birinin anlatmasını istiyorum, lotr wikia yönlendirmeyin
ve Melkor hakkında hiç bilgim yok. o dayı hakkında da bilgi rica ediyorum
not: lotr wikia'dan istediğim detayı elde edemediğim için Silmarillion okumuş birinin anlatmasını istiyorum, lotr wikia yönlendirmeyin
melkor şeytani bir varlık. öyle ki sauron bunun yancısı, o derece.
- eindaclub (21.07.17 11:01:04)
Öncelikle- silmarillionu oku. kalın olmasına bakma 3 günde bitirdim ben. aradığın her şey onda var. üşenme.
eru-yaratıcı. kimse onu yaratmadı. sonra eru Valar'ı yarattı. Bu valar da başmelekler gibi. işte azrail mikail vs. Eru bunlarla birlikte müzik yaparak evreni yaratmaya çalışırken Melkor asilik yaptı. Solo fln atmaya çalıştı. Eru da dedi ki siktirgit şurdan. O da dedi ki bittiniz olm siz.
gel zaman git zaman Melkor kötülük tanrısı gibi oldu. Dünyayı karıştırdı durdu. En son Valar müdahale etti buna sürgüne gönderdiler.
Sonra geri geldi fln. Gene sıçtı batırdı dünyayı. En son Eru müdahale etti. Sikerim yapacağınız işi dedi ve Aragorndan tanıyacağımız üzere Numenor adasını batırdı denizin dibine vs. Valinor(Valar'ın yaşadığı yer - bir nevi cennet-)u da insanların bulamayacağı şekilde gizlediler.
Son filmde elflerin kayığa binip gittikleri yer VAlinor. yani cennet. İnsanlar da boklarında boğulsun işte.
eru-yaratıcı. kimse onu yaratmadı. sonra eru Valar'ı yarattı. Bu valar da başmelekler gibi. işte azrail mikail vs. Eru bunlarla birlikte müzik yaparak evreni yaratmaya çalışırken Melkor asilik yaptı. Solo fln atmaya çalıştı. Eru da dedi ki siktirgit şurdan. O da dedi ki bittiniz olm siz.
gel zaman git zaman Melkor kötülük tanrısı gibi oldu. Dünyayı karıştırdı durdu. En son Valar müdahale etti buna sürgüne gönderdiler.
Sonra geri geldi fln. Gene sıçtı batırdı dünyayı. En son Eru müdahale etti. Sikerim yapacağınız işi dedi ve Aragorndan tanıyacağımız üzere Numenor adasını batırdı denizin dibine vs. Valinor(Valar'ın yaşadığı yer - bir nevi cennet-)u da insanların bulamayacağı şekilde gizlediler.
Son filmde elflerin kayığa binip gittikleri yer VAlinor. yani cennet. İnsanlar da boklarında boğulsun işte.
- vakamijin (21.07.17 11:40:19)
[]
Kuruntular
bazen aklıma engel olamadığım düşünceler geliyor kendimden nefret ediyorum.
en klişe örnek, balkondan bakarken ya birden kendimi istemsizce aşağı atarsamdır ve bunun türevleri olarak her düşünceyi düşünebilirsiniz. ya da ya kendimin kontrolü dışında bir suç işlersem ve hapse girersem diye bir kuruntu geliyor bazen.
bazen bunlar aklıma takılıyor çok kötü oluyorum. sizde de var mı benzer şeyler?
en klişe örnek, balkondan bakarken ya birden kendimi istemsizce aşağı atarsamdır ve bunun türevleri olarak her düşünceyi düşünebilirsiniz. ya da ya kendimin kontrolü dışında bir suç işlersem ve hapse girersem diye bir kuruntu geliyor bazen.
bazen bunlar aklıma takılıyor çok kötü oluyorum. sizde de var mı benzer şeyler?
Evet ya bana da oluyor. Ya her şey kontrolden çıkarsa, ya yanlışlıkla kendimi öldürürsem diye endişe ediyorum bazen. Hatta tanıdığım birkaç kişide de var. Bu arada şöyle bir yazı okumuştum, işinize yarar belki. bilimfili.com
- anumegha (19.07.17 16:14:29)
'Yüksek yerlerden atlama dürtüsü ve korkusu' diye bir şey var ya da 'Olmayacak yerde olmayacak şeyi yapma dürtüsü ve korkusu'. Hatta ilkinin bir adı da vardı ama 'high birşey phenomenon' gibi bir şeydi unuttum. Bakınca editleyeyim. Sabılanın aksine bu kuruntu ya da anksiyetenin kaynağı depresyon, intihar düşüncesi falan değil; tam tersine 'yaşama dürtüsü' olarak geçiyormuş. Böyle yüksek yerlerden, uçurum kenarlarından aşağı bakınca beyin 'Aha, bu manyak atlayacak. Bu kadar kenara geldiyse başka açıklaması yok bunun, yandık' diyormuş. Beyin gerçekten atlayacağına karar verdiğin ve ona hazırlandığın için istemsizce atlama dürtüsü ve peşinden hayatta kalmak için ve oradan uzaklaşman için 'ya atlarsam' korkusu oluşturuyormuş.
Benim bir arkadaşım vardı. Sevgilisi ikinci kattan atlayarak intihar etmeye kalkmış bir kavgalarından sonra. O atlayınca istemeden, refleks olarak o da atlamış mesela. Atlarken de 'Hsktr, atlamak istemiyordum ben' diye bağırmış. İkisine de bir şey olmadı sonra, azıcık ezildi oraları buraları ama arkadaşa iyi gülmüştük. Refleks olarak atlamış, ayna nöronu abartmış. 'Bir anda kendimi havada, sonra yerde buldum' diyor. Demek ki istemeden atlanabiliyor.
Edit: High place phenomenon'muş.
Benim bir arkadaşım vardı. Sevgilisi ikinci kattan atlayarak intihar etmeye kalkmış bir kavgalarından sonra. O atlayınca istemeden, refleks olarak o da atlamış mesela. Atlarken de 'Hsktr, atlamak istemiyordum ben' diye bağırmış. İkisine de bir şey olmadı sonra, azıcık ezildi oraları buraları ama arkadaşa iyi gülmüştük. Refleks olarak atlamış, ayna nöronu abartmış. 'Bir anda kendimi havada, sonra yerde buldum' diyor. Demek ki istemeden atlanabiliyor.
Edit: High place phenomenon'muş.
- aychovsky (19.07.17 16:19:06 ~ 16:26:33)
Oha kimse yazmamış
(bkz: okb)
Edit: Bu olayı sadece balkondan kendimi aşağı atarsam diye incelememek lazım. Aklına istemediğin şeyler geliyorsa bunu obsesif kompülsif bozuklukla ilişkilendiriyorlar. Örneğin bir ortamda dua okunurken aklına istemsizce dine küfür etmek geliyorsa bu da istemediğin bir şey olduğu için bir rahatsızlık sayılır. Bu durumun çok üst boyutları var. İlerlemeden doktora git. Bende de oluyor bazen ama artık tecrübe kazandığım için savuşturmayı biliyorum.
(bkz: okb)
Edit: Bu olayı sadece balkondan kendimi aşağı atarsam diye incelememek lazım. Aklına istemediğin şeyler geliyorsa bunu obsesif kompülsif bozuklukla ilişkilendiriyorlar. Örneğin bir ortamda dua okunurken aklına istemsizce dine küfür etmek geliyorsa bu da istemediğin bir şey olduğu için bir rahatsızlık sayılır. Bu durumun çok üst boyutları var. İlerlemeden doktora git. Bende de oluyor bazen ama artık tecrübe kazandığım için savuşturmayı biliyorum.
- dissendium (19.07.17 16:37:23 ~ 16:43:08)
@aychovsky beyin dublajına ve bi arkadaşın anısına çok güldüm ya :))))
@neil aynısı kaynımda, bende ve daha çok sayıda insanda var, sorana da çok denk geldim. Normalsin yani. Bazen diyorum hayatının kararması bir kaç saniyelik bir hataya bağlı, şansa yaşıyoruz. Motorla hızlı giderken, dalgınlıkla kırmızıda karşıdan karşıya geçerken vs. Veya dediğin gibi suç işleme. Anlık sinirle bir koysan adama o da kafayı kaldırıma koysa, bittin. Aklına gelmezse sorun yok ama aklına gelmesi lüzumsuz ruh sıkıntısı.
@neil aynısı kaynımda, bende ve daha çok sayıda insanda var, sorana da çok denk geldim. Normalsin yani. Bazen diyorum hayatının kararması bir kaç saniyelik bir hataya bağlı, şansa yaşıyoruz. Motorla hızlı giderken, dalgınlıkla kırmızıda karşıdan karşıya geçerken vs. Veya dediğin gibi suç işleme. Anlık sinirle bir koysan adama o da kafayı kaldırıma koysa, bittin. Aklına gelmezse sorun yok ama aklına gelmesi lüzumsuz ruh sıkıntısı.
- erci (19.07.17 18:22:45)
biri yazmış ama ben yine tekrar edeyim: okb.
mesela dün gece bir anda cinnet geçirip karşı komşumu öldürmeye gider miyim kuruntusu oluştu bende, hatta şunu yazarken aklımın bir köşesinden de şu geçiyor: olur da bir cinayete kurban giderse benim bu yazdığımı bulabilirler ve ben suçsuz yere hapse girebilirim vs... bir ara da ''ya gece uyurken saçma sapan bir şey yaparsam'' kuruntum vardı. bunların dışında araba kullanmak istemiyorum, bir anda müthiş hız yapacağımdan ya da uçurumdan aşağı süreceğimden korkuyorum.
eğer bu düşünceler hayatını çok fazla etkilemeye başladıysa çözüm psikiyatriste gidip uygun bir ilaç kullanmak. asla tam olarak geçmese de etkilerini hafifletebilir.
mesela dün gece bir anda cinnet geçirip karşı komşumu öldürmeye gider miyim kuruntusu oluştu bende, hatta şunu yazarken aklımın bir köşesinden de şu geçiyor: olur da bir cinayete kurban giderse benim bu yazdığımı bulabilirler ve ben suçsuz yere hapse girebilirim vs... bir ara da ''ya gece uyurken saçma sapan bir şey yaparsam'' kuruntum vardı. bunların dışında araba kullanmak istemiyorum, bir anda müthiş hız yapacağımdan ya da uçurumdan aşağı süreceğimden korkuyorum.
eğer bu düşünceler hayatını çok fazla etkilemeye başladıysa çözüm psikiyatriste gidip uygun bir ilaç kullanmak. asla tam olarak geçmese de etkilerini hafifletebilir.
- lesfeuillesmortes (19.07.17 22:36:22)