[]

Duman ve karbonmonoksit alarmı

Eve taşınıyorum. Evde ısınma insert şömine ve yakıt ile kalorifer ve su ısıtması var.

Şimdi evde bir tane CO alarmı var ama ne kadar yeni/eski bilemem.
Acaba diyorum şu Co ve duman sensörlü ürünlerden 3lu paket mi yapsam?
Iki oda+büro (ilk katta), salon/mutfak/banyo/tuvalet girişte.
Dedim giriş kata bir tane, sonra ilk kata iki tane her odaya olacak şekilde.

Ne dersiniz? Maksat kafam rahat olsun.

 
CO yu sadece şöminenin veya yanmanın olduğu odaya takın. dumanı istediğiniz odaya takabilirsiniz.


  • sttc  (20.02.23 23:27:32) 
[]

Evi kendim taşımak

Ev kiraladim, şimdi evi taşımak lazım.
Evimde;
Demonte edilecek kanepe
Démonte edilecek tv sehpasi ve kitaplik
Buzdolabı
Çamaşır makinesi
Büyük ekran tv
Çalışma masasi
160*200 yatak
80*200 iki adet yatak altı karyola
140*200 yatak
Demonte edilebilir karyola
Orta sehpa
Onun dışında iste mutfak esyalari vs vs var.

Şimdi nakliye 1000-1200€ arası olacak.
Kendim arac tutsam her şey dahil 250€ falan tutacak.

Kafama takilan tek olay buzdolabı. 6. Kattayim ve asansöre sığmıyor.
Çağıracak bir arkadaşım da yok, yani var ama buzdolabi tasimak riskli. Hanimla da zor olur yani 45 kg kadin.

Buzdolabini acaba saglam bir taşıyıcı alsam, baglayarak asagi indirebilir miyim merdivenlerden yavaş yavaş?

Yoksa parayı verip profesyonel taşıma mi yaptirayim?
Edit: para birimini yazmamisim çok saçma durmus yoksa ülkede 250 liraya hiçbir şey olmaz:(

 
Hocam hayatı taşınmakla geçen biri olarak söyleyeyim. 3 kere kendim taşıdım evi çoğu 1+1 idi. Hiç öyle kafandaki gibi kolay olmuyor. Her seferinde keşke verseydim de taşısalardı diyorum.
1.si hanım yardım etmiyorsa 4. git gelde yorulacaksın kesileceksin.
2.si düşürme durumunda direkt aradaki fark kadar zarardasın. bir tv nerden baksan 10k.
3.sü yorulduğuna değmeyecek.
  • Omelas'ı Terk Eden Köylü  (10.02.23 15:45:03) 
Hocam taşınılan yer kaçıncı kat.

Çamaşır makinesini bile çok zor taşırsın ondan sonra lanet edersin. Bir de tek günde tek kişiyle olacak iş değil.
  • nickini vermek istemeyen uye  (10.02.23 15:54:33) 
Türkiye'de bir kere tüm dolapları söküp, streçleyip, baloncuklu şeye sarıp taşımış biri olarak, mümkünse girmeyin o işe. Dolaplar bir şekilde olur (bayağı vakit alır) ama beyaz eşyayı sarmak ve taşımak daha zor bence. İlla ikinci kişi gerekecek o da paralı tuttuğun biri olacak falan. Param varsa verir geçerim. (+ taşınılan evde tekrar kurması var. Kendin yapınca onu parça parça uzun bi süreçte yapıyorsun diğer türlü adamlar akşama kuruyor)

Tabii Fransa'daki taşımacılar nasıl bilmiyorum, mesela Türkiye'de artık mutfağı bardakları tabakları bile kendileri aralarına kağıt yerleştirip sarıp kendileri paketliyorlar. Öyle bir servis varsa hiç düşünmeyin. Ama siz her şeyi yapın biz büyük parçaları ve paketleri götürürüz diyorlarsa orada oturup bir düşünürdüm.
  • nhk ni youkosu  (10.02.23 16:23:36 ~ 16:26:08) 
Buzdolabini acaba saglam bir taşıyıcı alsam, baglayarak asagi indirebilir miyim merdivenlerden yavaş yavaş?

bu senin spor geçmişine bağlı 1.90 boyunda 120 kiloysan olabilir. ama belini sakatlama riskine değer mi bilmiyorum. türkiyedeki kavruk 1.70-70kg adamlar nası yapıyor dersen mesleki uzmanlık.
  • orpheus  (10.02.23 16:37:54) 
[]

Türkiye'de ev kiralama avrupa gibi olur mu?

Şimdi malum Türkiye'de şu popi olan tahliye taahhütnamesi var ama benim tahminim eninde sonunda bu kalkacak kiralama için. Kendi düşüncem tabi.

Bu noktada Türkiye avrupa gibi olur mu? Örnek ben kiralamak için şu belgeleri sunmak zorundayım;
Gelirim kiranin 3 katı olmalı, olmazsa ev sahibi genelde reddeder.
3 aylık maaş bordrosu
Geçen yılın vergi beyannamesi
Ev sahibinden aldığım son üç aylık kira ödenmiştir belgesi
Sirketimden alacağım kontratim hakkında belge

Sebebi? Aynı Türkiye'deki gibi kiracilar yasa ile korunur, kışın evden çıkarmak yasaktir ve dava vs iki sene sürer. Buna ek olarak bir normal kiralik eve bir kiradan fazla depozito istemek yasaktır haliyle zarar verilse yeterli olmaz
Ev sahipleri bu kuralları bildiği için ve bile bile risk alip sonra aglamamak için çok titizdirler. Hatta bunu bilip kiralık ev yatırımı yapmayan insan çok var. Çünkü çok riskli.

Türkiye'de gelir mi bu? Çünkü bu böyle gitmez yer gök dava dolu.

 
sanmiyorum zira turkiye'de surekli cok katli ev yapiliyor. arz sonsuz. avrupa ise plancilik alikskanliklari, yerel politik sebeplerden vs cok kisitlayici. "Gelirin kiranin 3 katı olmalı, yoksa reddediyorum" diyen ev sahibi talebin cok oldugu bir yerde degilse aylarca ev bos sekilde kiraci arayabilir cunku kiracilarin secenegi cok.


  • hot potato  (04.02.23 23:45:38 ~ 05.02.23 00:00:12) 
kiracilar kirasini odeyemiyorsa bu kiracinin geliri az diye mi saniyorsun? maasin kiranin 3 kati oldugunu beyan etmediler diye mi :D
ev sahipleri turkiyede cok gariplesti. cogunun maasi, kendilerini ustun gordukleri kiracilarinin maasindan dusuk o da bir maaslari varsa tabii. yine cogu almis zamaninda cercop bi daire simdi milyonluk dairem var diye 10k'dan kapi aciyor en varos semt bile lol.
o davalar ortadaki firsatciliktan olusmus olabilir mi yani?!
  • Kittie  (04.02.23 23:46:51) 
şu an zaten düzgün ve iyi bir ev tutmak istiyorsan bunların çoğunu yapmanı istiyorlar. bordro, findeks kredi notu, kefil bunlar hep istenen şeyler. ben 2028’de 1+1 tutarken bile bordro ve kefil göstermiştim. kafası çalışan adam işini sağlama alır. çalışmayan da avukatlarla uğraşır maalesef.


  • roket adam  (04.02.23 23:52:41) 
@hot potato; kesinlikle değil. Aylardır boş olan evler gosterebilirim. Genel mantık "öylesine kiraya verecegime boş kalsın". Bizim şu anki ev iki aydır piyasadaydi. Ha kesinlikle çok talep edilen yerler de var.

@roket adam; ben evi buldum, gördüm, kiraladım.

@kittie; yok demek istediğim bu tahliye taahhütnamesi sözde kendini garantiye almak için ama çoğu bunu "seneye çevre kiralar 5 kat artarsa hemen 5 kat istemek için kullanirim" diye istiyor. Bu ortadan kalkinca zaten daha dikkatli olmalari gerekecek.
  • logisticsmanager  (05.02.23 00:06:19) 
adam sana güvenmiş vermiş o zaman. benim çevremdeki kişilerde dediğim gibi çok ince eleyip sık dokuyorlar artık özellikle nispeten daha pahalı evlerde.


  • roket adam  (05.02.23 00:12:35) 
3 kat olayı olursa ev sahibi aleyhine olur çünkü şu an maaşının %40-50'sini kiraya veren çok var. Diğer türlü kimse yüksek kiraları karşılayamaz. (ha bu şekilde yaşam masraflarından kısıyorlar o ayrı)


  • nhk ni youkosu  (05.02.23 01:05:31) 
Kaç ay önce deli gibi ev arıyordum, şansa şahane bir ev bulup kiralamıştım. Gerçi hayatım tersi mers oldu şimdi şehir değiştirdim ama olsun. Buralarda bile kısmi şekilde öyl. Bi kere ev bulamadık. Bulduklarımız ise; Yahu ev sahipleri deli gibi belge istiyor, kefil evliyse kefilin eşini bile istiyor ki onların bile işi gücü maaşları sorgulandı. Çalışma kağıdına kadar istendi. Yani bir ev görüp, “evet bunu beğendim. Tutuyorum, tu tu yoo rum,tttuuttum” demek kalkmıştı. Sen tüm bilgileri veriyorsun seçenekler arasındaki en iyi işe güce gelire kariyere sahip olana veriliyor. Şirketi bile inceleyeni vardı. Bazı lokasyonlarda böyle demek. Saçmalık ama. Kariyeri ve maaşı ve gelecek iş durumu şahane bile olsa ev sahiplerini mahveden dolu insan var.


  • halboyle  (05.02.23 02:20:57) 
[]

Kış lastiği almalı mı?

2021'de 4 mevsim aldım çünkü şehirde yaşıyordum ve kar yağsa da yilda max 1 hafta kalıyordu.

Şimdi sehre 30 dk mesafede bir dağ köyünde ev buldum (dağ köyünde fiber var, o kadar da köy değil yani). Belli süredir ev arıyordum ve bunun kirasi vs baya iyi. Içinde şömine vs de var, iyi yani.

Emlakciya sehirden tasinacagimi söyleyince ve tahminen Fransız olmadığımı da çaktigi için haftasonu git bak adrese, bölgeyi begenirsen pazartesi ara evi gezelim dedi.

Ev normal şehre 25 dk, normal düzlüğe inmeye 14 dakika araçla gidiş mesafesinde. Hayır kadın öyle bir dedi ki sandım heidi gibi yasayacagim, yola belli bir noktada eseklerle devam edeceğim falan. Şehir 300m, burası 650m.

Tek aklıma takılan lastik konusu oldu çünkü yol bir 10dk kadar dar, sonraki kısmı da daha iyi olsa da çok virajlı. Bölgenin hali su anda fotoda olduğu gibi;

gss.gs
Sizce bu evi tutarsam continental allseasonslari blizzak ile falan değiştireyim mi? Çünkü belli burada kar olacak. Bu noktada soruma cevap çok büyük ihtimal "sorduğun kabahat" ama olsun.

 
1 ay içinde kar gosteriyo mu xd bence 4 mevsim iş görür. Benim 4 mevsim lastiklerim utanmasa buzda daha tirmaniyodu


  • abuzer  (04.02.23 19:52:31) 
yollar tam koy yolu gibi. buralar aciliyor mu belediye tarafindan? cok trafik de olmaz gibi yollari acacak. hem egim, hem viraj var, ben olsam kis lastigi alirdim.


  • antikadimag  (04.02.23 20:30:56) 
@antikadimag; bu kısım bir 10 dk böyle, 10 dk sonra normal tek gelis, tek gidiş yol oluyor. Aciliyordur heralde diyorum çünkü ünlü kar merkezleri var 20-25 dk mesafede.
Trafik sanmam, totalde günlük 100 kişi anca kullanir bu 10 dklik kismi.

  • logisticsmanager  (04.02.23 20:36:52) 
yaz lastiğiyle dün ankara'dan çıkamadım. bu görseldeki yer için kışın hem kar lastiği hem de zincir alırdım. yoksa araba gitmez diye düşünüyorum.


  • prole  (04.02.23 21:31:50) 
Kış lastiği ile kar lastiğini karıştırıyorsunuz. Kış lastiği kullanmak için kar gerekmiyor. Yani yaşadığınız yer soğuksa zaten kullanın.

Hava sıcaklığı +7C'nin altına düştüğünde kış lastiği kullanılır. Hamuru ve diş yapısı nedeniyle fren mesafesini kısaltır, (özellikle donmuş, buzlu veya ince karlı yolda) yol tutuşu artırır.

Kar lastiği, yoğun karlı ortamda kullanılan çivili lastiktir.
  • lancelot du lac  (04.02.23 21:44:02) 
@lancelot; yok karistirmiyorum. O kadar da karlı değil, olsa olsa 3-4 cm. Ama şu an yaşadığım yerden daha karlı oluyor.

Sadece sorum 4 mevsim lastik yerine kışa mi gecsem. Çünkü 4 mevsim yasal olarak kullanilabiliyor (3pmsf damgali), değiştirmek zorunda değilim. Ki zaten kullandim (karda da gittim), sıfır sorun. Ama aynı yer şartlar olmayacak.
  • logisticsmanager  (04.02.23 22:08:35) 
Bu arada merak edip baktım; kar lastiği diye bir şey kalmamis. En azından ingilizce ve Fransızca bulamadım. Lastik markalarinda da kar lastiği diye bir şey yok.
www.tirebuyer.com

  • logisticsmanager  (04.02.23 22:27:46) 
kar lastiği dedikleri sanırım özel çivili lastikler. finlandiya rusya gibi soğuk ülkelerde kullanılıyor. kış lastiğimde çivi yok sadece deseni ve hamuru farklı diye biliyorum


  • roket adam  (05.02.23 00:03:10) 
Burada normal kış lastiği kullanmanızı öneririm. Normalde ise 4 mevsimi salmanızı öneririm. Çünkü yazın yaz lastiğini, kışın da kış lastiğinin verdiği performansı vermez. Her zaman ortalama performans alırsınız. Kötü performans almamak güzel olsa da 4 mevsim lastik yazın yaz lastiğine, kışın da kış lastiğine yaklaşamıyor.

10 dklık bir mesafeyse ve dağa tırmanış/ iniş değilse o zaman zincire ihtiyacınız bile olmaz, kış lastiği ile halledersiniz.
  • zimbirik  (05.02.23 00:25:06) 
@zimbirik; 4 mevsim yeni aldığım için salamam. Onu da zorunlu olduğu için aldım çünkü yaşadığım yerde senede 1 hafta falan anca kış var. Dağa falan gittiğimiz de olmadigindan kış almadım. Ama şimdi lazım olacak gibi.

Normal yol yani, herkes buralarda yaşıyor bölge dağlık çünkü. Yolda gelirken bir sürü normal araba gördüm (bende fiesta var, insanlarda corsa clio vs vardı. Bunlarsa çivili lastik zaten olamaz), sanmıyorum ki mont blanc tirmanir gibi takılsinlar.

Bi 400 Euro yapıştırıp blizzak almak iyi olacak gibi.
  • logisticsmanager  (05.02.23 00:40:55) 
bilindik 4 mevsim ile kis lastigi arasinda "all weather" diye bir lastik modeli daha var.

blizzak derin kar lastigidir, kuru yolda hem kafa utuler hem de cabuk erir. yolda surekli kar yok ise blizzak pek kullanisli degil, kullandim zamaninda. arac gezinip duruyor, kuru yolda virajlarda falan cok yumusak kaliyor.

ben olsam "all weather" alirim, nokian wrg4 olabilir.
bulamazsan piralli scorpion verde de baya iyidir.
  • cooperr  (05.02.23 09:27:22) 
kış lastiği eşit değildir kar lastiği.

eğer kışları 10 derecenin altına düşüyorsa sıcaklıklar. kış lastiği takmalısın. mesela şu aralar kar olsa da olmasa da kış lastiği avantajlıdır. ama üç hafta önceki havalarda yaz lastiği avantajlıdır.
  • alperz  (05.02.23 10:20:16) 
continental allseasonslar kalsın.

romanya'da bile bazı insanlar continental allseason gibi lastikleri kullanıyorlar genelde.
  • rain when i die  (05.02.23 12:20:17) 
Benimki de nokian all weather'di. Kar buz demiyidi <3


  • abuzer  (05.02.23 14:07:53) 
rampa çoksa keskin viraj falan varsa bence riske atmaya değmez. köy yolları ana arterler gibi anında açılmıyordur diye tahmin ediyorum. bir sabah kalkar işe giderken kayar gidersin yollar karlı buzluysa.


  • argent dawn  (05.02.23 15:45:54) 
[]

Esinizi özlüyor musunuz?

Is seyahatine cikacagim diye hanımı ailesine bıraktım iki hafta için.
Vallaha ertesi gün özledim evde canım sıkıldı onsuz :/
Kahveyi bile yalnız içmek çok sıkıcı geldi arkadaş...


 
ayrılık 1 günden fazla olursa özlüyorum.


  • gabe h coud  (30.01.23 09:57:49 ~ 09:58:03) 
Evet ben de 1-2 günden sonra özlüyorum.


  • roket adam  (30.01.23 11:11:34) 
kaç senelik evli olduğunuzu da yazsanıza :)


  • vizivozo  (30.01.23 11:14:05) 
8 senelik ilişki, 5.5 senelik evlilik.


  • logisticsmanager  (30.01.23 11:16:51) 
İş seyahatim pandemi öncesinde sıkça olurdu, bazısı 2-3 gün, bazısı 1 haftaya yakın. Çocukları özlüyorum o ayrı ama kocamı da çok özlerim ben. Hemen ertesi günü özlerim. Ne mutlu size, Allah tekrar tekrar kavuştursun. Bizim de neredeyse 20 sene oluyor.


  • SiyamkedisiZorro  (30.01.23 11:31:05) 
evet


  • tcyx  (30.01.23 13:06:20) 
Hayır.


  • avianthem  (30.01.23 14:55:40) 
Her hafta en az iki gece şehir dışındayım, üç-dört günleri bulunca zorluyor.
Bir iki günlere alıştık, eşime de kafa dinleme fırsatı oluyor, adam adama otomobil garaj gecesi falan yapıyorlar. Uzun görev olursa 6-7. günlerde "özledim" demeye başlıyor :))
Not: 20 yıldır birlikteyiz, yaşlar da çıtır değil, ben 52, eşim 60. Ama özlemek yaştan bağımsız.
ikinci not: kedimi ilk günden başlıyorum özlemeye.
  • cedilla  (30.01.23 15:10:05 ~ 15:10:54) 
çok özlüyorum ama eşim de özler aynı şekilde. son 8 yılı evli toplamda 18 yıldır beraberiz, çocukluktan beri birlikte büyüdük. çocuğumuz olana kadar haftada 1 gece o erkek, ben kız arkadaşlarımla geçirirdim o özlem sonrası kavuşmak daha tatlı diye. onda bile sabaha kadar defalarca arardı, artık arkadaşları derdi kocanı gönderme aklı sende kalıyor biz de bir şey anlamıyoruz diye.

eşim önceki hafta dedesini kaybetti, cenazeye memlekete gitti, hamile olduğum ve kızımız da hasta olduğu için biz onunla gidemedik. hepi topu 3 geceydi ama 2. gecesi telefonda 3 doors down - here without you dinletiyordu bana ağlayarak :) tanıştığımız senenin meşhur şarkısıydı bu, birbirimizden uzaktayken hep bunu dinleyerek hüzünleniriz hala.

hep derim Allah eksikliğini göstermesin, en güzel anlar bile onunla eksik, tadı yarım. bilirim o da bizsizken öyle...
  • kakamelsokoban  (30.01.23 15:37:40 ~ 15:38:56) 
bizim ilişki de 11 yıllık. 2 yıl haricinde evlilik. o da beni çok özlerdi :) babamla 1 hafta için bi tatile gitmiştik, o zamanki mesajlarını unutmuyorum. sonra terk etti, annesinde kalıyo şu an ve 3 yıldır ses seda yok.


  • deartheodosia  (30.01.23 16:19:08) 
Dearth'a üzüldüm. O anıyı hissettirdi okuduklarım.

Ben evli değilim. Ama ne güzel evlenmişsiniz, özlüyorsunuz. Bence özlemek en güzel olanı bu arada. Dışardan bi göz, iyi görünüyor demeye geldim.

Şahsen Taylor Swift'le evli olsam özlerdim bende :D ama uzaktan çalışıyorum. Muhtemelen o turneye çıkar buraya yazardı. swh işin şakası bi yana herkese mutluluklar.
  • baldan kaymak  (30.01.23 21:11:36) 
evli değilim ama özlemem herhalde.


  • Erestor  (02.02.23 21:05:07) 
[]

Monday morning podcast gibi podcast var mı?

Bill burr MMP var, 10 sene olacak heralde dinleyeli.
Resmen bir adam, rastgele konular, bazen 40 dk bazen 1 saat, ayda bir falan anca konuk var, bazen maç izler, bazen karısı falan katılır.
Oturup dinliyoruz yıllardır çok severek.

Böyle başka podcast var mi? Yani tek kişinin olduğu var ama hepsinin bir konusu, takip ettiği bir plan var.

 
radyo karavan ayça ve eşi toni 2 kişi ama belli bi programları düzenleri yok içerik açısından.
gelişine vuruyolar

  • rentts  (29.01.23 19:24:18) 
Aynı şey olmuyor pek çünkü iki kişi dedigimiz an bir sürü örnek oluyor hiçbir plan program olmadan konuşan.

Benim bulmaya çalıştığım harbiden tek bir kişinin konuştuğu bir şey, merak ettim yani böyle bir başarıya ulaşan başka var mı diye.
  • logisticsmanager  (29.01.23 19:43:39) 
ingilizce ise mmp kadar eski değil tabi ama anything goes with emma chamberlian var.

bana da burdan @hadi ya la tavsiye etmişti. eğlenceli çerezlik dinlemeye çok güzel gidiyor. takip ettiği bir plan yok anything goes. ama aradığınız tarzda.

konu takip eden tek kişili benim sevdiğim philosopize this! var ama o da random konular değil işte ama çok iyi.
  • AlsterWasser  (29.01.23 20:09:34 ~ 20:13:53) 
[]

Kötü durumdaki hayvan uyutulmalı mı?

Sorum şudur;
Ciddi hastalıklı/sakat kısacası günlük hayatını etkileyecek ve hayat kalitesini düşürecek durumda olan hayvan sizce uyutulmalı mı?

Geçen felçli köpeğe evinde yemek veren teyze haberinde görmüştüm. Hayvanın tek yaptığı yatmak ve yemek yemek. Teyze iyi kalpli tamam ama burada tek yaptığı aci ceken ve nefes alıp yemek yemek dışında bir şey yapamayan bir hayvanı hayatta tutmak.

Su an yanımda köpeğim var ve o duruma düştüğü an uyuturum. Köpeğimin hayat kalitesini etkileyecek (ziplayamaz, kosamaz, sürekli tedavi olması gerekir vs yani onun hayat kalitesini ciddi düşürecek ve kalici çözümü olmayan her şeyde) ağlaya sizlaya bu kararı alirim çünkü o gidince üzülecek benim ama o farkında bile olmayacak.
Çünkü bu bir hayvan; gelecek planları yok, zaman kavramı yok, var olmak ile olmamak arasındaki farkı bilmiyor. Bugün veterinere uyutmaya gitsek bilmeyecek bile.
E kosamazsa, hoplayamazsa, sagi solu koklayamazsa bu hayvan yaşamıyor ki biz sadece kendi mutlulugumuz için hayatta tutuyoruz.
Yani 21. Yy'da benzer durumdaki kişilerin bile otenazi istediği ortamda bizim yaşam ile ölüm arasındaki farkı anlamayacak bir hayvanı acı çeker halde hayatta tutmamız ne kadar mantıklı?

 
benim tek kriterim acı çekmesi olurdu, umarım hiç buna mecbur kalmam. köpeklerim de yaşlı zaten, en korktuğum şey bu. ama felçli olduğu senaryoda uyutmam. tek yaptığı nefes alıp yemek yemek olsun, eee? şu an da ayakları tutarken bana bi faydaları yok ki itlerin :D sakat kaldı diye uyutmam kısacası, bir taraftan inleyip bağıra çağıra acıdan ağlıyorsa ve bunu geçirecek hiçbir ilaç tedavi yoksa anca öyle uyuturum.


  • pide  (21.01.23 21:53:35) 
Felçli köpeği uyutmam ama mesela bi kedimde kronik böbrek yetmezliği oluşmuştu vet. bçkaç defa uyutmayı teklif etti kabul etmedim, sonra durumu iyice kötüleşince kabul ettik ama bikaç saat içinde kendiliğinden öldü, muhtemelen o süreçte acı da çekti şimdiki aklım olsa sanırım ilk teklifte kabul ederdim uyutulmasını hala vicdanım sızlar kaç sene geçti.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (21.01.23 21:55:06) 
@pide; tamam da normalde hayvan dediğin koşacak, oynayacak, koklayacak, kemirecek. Felcli hayvan yatalak halde, sirf yemek yiyip nefes alıyor. Ben bu durumda kendimi öldürmek isterim bırak hayvani. Yaşamak değil ki bu.


  • logisticsmanager  (21.01.23 21:59:13) 
hayatımda 2 kere uyutma kararı aldım.

bir tanesi dışarda baktığım kedinin yavrusuydu. sanırım üzerinden araba geçmişti ve arka bacakları tutmuyordu. veteriner kurtulamaz dedi. uyuttuk.

ikinicisi de 18 yaşındaki kedimdi. böbrek yetmezliği üzerine kanser olmuştu. kanser tüm akciğerine yayılmıştı. nefes alamıyordu artık. gözleri de kör olmuştu. dili açık nefes almaya çalışıyordu. kanser çok hızlı ilerledi. acı çekmesine dayanamadım...
  • false pretension  (21.01.23 21:59:32 ~ 22:00:12) 
buna defalarca denk geldim, insanlar hayvan sevgisi son dakikaya kadar yanindayiz ayagina inatla uyutmuyor. komsunun 13-14 yasindaki golden'i kanser olmustu, aylarca inledi kopek her 15dk da bir, kimse iplemedi. icim acimisti kopege, agrisi var, duzelme olasiligi da yok. uyutmamak eziyetin krali bence, boyle hayvan sevgisi olmaz.

bir baska ornek, arkadasin kopegi 15 yasini devirmis, tamamen kor, bir suru eklem sikintisi var. Sadece yabanci biri geldiginde kokusunu alip yerinden havliyor, oldugu yerde yemek yiyor, ayni kaba ediyor vs. Kopegi boyle 1 sene inatla yasattilar, abicim uyutun, yok olmesini bekliyoruz.

Garip..
  • cooperr  (21.01.23 22:03:04) 
"kendinizi" öldürmek istersiniz, ama ona da ister misin diye soracağımız bir senaryo yok, onun adına acı çekmediği senaryoda bu şekilde bir karar veremem. felçli ve konuşamayan insan bir aile üyem olsaydı onun adına da karar veremezdim. köpek de sorumluluğu, bakımı bana bağlı olan bi aile üyem. kıreyzi dog leydi olduğumdan belki daha spesifik koşullar arıyorum bilmiyorum.


  • pide  (21.01.23 22:03:32) 
Bence kesinlikle uyutulmali. Yasama hakko falan bu muhabbetleri anlamsiz buluyorum. Yasayip yasamyacagina insanlar karar verebilmeli ve olumu yasamasindan daha rasyonel bir secim oldugu durumda uyutulmali.

Hayvana "bu aciya katlanarak yasamina devam mi etmek yoksa bir an once olup kurtulmak mi istersin" diye sorup cevap alamayacagimiza gore dogru olana biz karar vermeliyiz ve sahsi fikrim yarali, hastalikli, aci ceken, yasam kalitesi berbat bir seviyede olan ve durumdan kurtulamayan hayvan uyutulmali.

Hayvan uyutmayi insan uyutma ile kıyaslamayi da aşırı sacma ve mantiksiz buluyorum ve insanlar bana bu argumanla geldiğinde aciklama yapmaya neden bunu savundugumu aciklamaya gerek bile gormeyip tamam kardesim diyorum kapatıyorum.
  • stavro  (21.01.23 22:28:22) 
Yıgrencilik yillarindan beri baktığım hatırası olan bir Japon balığım var. Bi ara işten güçten ilgilenemediydim. Suyu falan balcik gibi olmus. Bi baktım yalpalayarak yüzüyor. Tamamen benim hatam yani. Hava kesesi patlamış iyileşmez dediler. Ben de böyle hayat mı olur aq diyerek Allah affetsin öldürsem mi diye düşündüm yalan yok. Bi de kendi hatam gordukce uzuluyorum. Suyun içinde yalpalayarak yüzüyor hayvan. E iyilesmeyecek diyor herkes. Eziyetten başka bir şey değil diyordum. İnsanız yani kıyamıyoruz öyle bir durumda ama öldürmek de şey yani geri donusumsuz. Valla bahsettiğim şey bir balık sonuçta geçen Bi oturuşta 2 kişi bir bucuk kilo hamsi yedik ehe ehe. Ama gerçekten benim hayatımın en karanlık günleri idi o hayvanı öldürmeyi düşündüğüm günler. Olm yem atıyorsun denk getiremiyor 2 3 kere U çekip geri geliyor falan tövbe estağfurullah. Su an iyi ama devriye falan atıyor kendi başına. Tam eskisi gibi sağlıklı değil ama yüzmeyi tekrar öğrendi. Rehabilitasyon oldu. Hepimiz gibi hayata tutunabildi bir şekilde. Acı çeken evcil hayvanını öldürmeyi düşünen herkesi SIFIR BIR CIO BABAya havale ediyorum. youtu.be


  • baba553  (22.01.23 04:56:19) 
uyutmak sözcüğü yerine öldürmek sözcüğünü koyun sorduğunuz soruda. vicdanınız el veriyorsa öldürün.
ben gıcık oluyorum bu uyutma lafına. ilaçla öldürüyorsun hayvanı işte. niyetinin ne olduğu bu fiili değiştirmiyor.

  • mustafakesekci  (22.01.23 08:23:22) 
@mustafakesekci; kendi hayvanim kanser olsa ve aci cekecek olsa ya da felc kalsa ve kosamayacak, yerleri kazamayacak yani onu köpek yapacak şeyleri yapamayacaksa ilaç ile öldürür muyum? Evet.
Çünkü hayvani hayatta tutan biziz. Hayat kalitesi düşerken ve bu hem psikolojik hem fiziksel olarak hayvanda gözükürken hala hayatta tutuyorsak orada hayvan için değil kendi psikolojimiz, ruh halimiz için yapıyoruz çünkü hayvani öldürmeye el vermiyor.

@baba553; aci cekmekten kastım 1 saat acı değil. 1-2 yıl sırf biz uyutmaktan korkuyoruz diye aci cekmeleri.
  • logisticsmanager  (22.01.23 13:53:33) 
[]

Vfs vize randevusu alamama sorunu

Ailem her sene geliyor, ilk defa başımıza geliyor boş randevu yok diyor vfs sistemi (Fransa için).

Nedir bunun durumu? Ne zaman bakmak lazım?

Uçuş tarihleri nisan sonu, o yüzden sıkıntı yok şimdilik ama gene de bir tırstım.

 
Hocam saatbaşı bak muhakkak denk gelecektir. Perşembe günü kovaladık cuma gününe randevu bulduk (2 gün önce). Bir benzeri durumu da 1 ay evvel yaşadık, sık sık bakın siz.


  • giovanne  (15.01.23 20:48:33) 
[]

Sirkete birini önerme hakkında

Simdi bende bir stajyer var, erasmus ile geldi.
Buralari çok sevdi tabi (ben de böyle olacagindan emindim), kalmak istiyor.
Burada kalamazsa da gene Avrupa'daki başka bir ofis vs de olur kafasinda.
Türkiye'deki arkadaşlarının durumunu gördüğü için normal.

Şimdi benim altimda çalışıyor zaten, performansini görüyorum.
Iyi kiz, akilli da ama şu ana kadar öyle acayip fantastik bir performans göremedim. Normal bir performansi var. Ingilizcesi de gelisse de ben onun yaşında çok daha iyi konuşuyordum (ikimiz de aynı okul ve bölüm mezunuyuz), o kısım biraz eksi puan.

Bana şirket sordu, bir mezun yetiştirme programi var 3 sene, 3 farklı ülke, 3 farklı departman. Ben de zamanında aynısını yaptim, o yüzden biliyorum. Buna Uygun olur mu vs diye.

Vallaha ne diyecegimi tam bilemedim. Çünkü kızı sevsem de sirkete de böyle bir program ile birini sokup sonra sıkıntı olsun istemem.

Sizce ben bu kızı daha iyi nasıl çözerim? Kompleks isler mi versem?
Yani anlamam gereken böyle bir programa değecek potansiyeli var mi ve yalan olmasın ama su ana kadar birkaç aylık performans için fifty/fifty durumundayim.

Bir de erasmus vs ile geldi ya, burada yabanci arkadaslar da buldu. Ilk defa yurtdışına çıktı. Ondan kafasi hala biraz erasmus öğrencisi gibi calisandan öte. Yani su an buranin keyfini çıkarsa da iş kismini ikinci plana attığı için de olabilir diyorum. O yüzden de çok onyargili olmak istemem ama sirkete birini sokacaksam, hele böyle bir programla belki de başka birinin yerini alacaksa, ideal aday olmasını isterim.

 
Verilen işi takip ediyor mu, hevesli mi, zamanı, stresi yönetebiliyor mu, o alanda kariyer hedefi var mı gibi sorulara cevap arayabilirsiniz. Her soru 5 puan olabilir. Bu şekilde 20 soru olabilir. Puan 80 90 geliyorsa önerirsiniz. Ama gerçekte biraz iş yüklemek çözülmesini sağlayabilir.


  • dissendium  (10.01.23 14:07:19) 
sorumluluk ver +1 ancak o şekilde çözülür. dil her türlü gelişir no problem bence.


  • theseachange  (10.01.23 14:22:24) 
ideal aday olsaydi bunu zaten görürdünüz bence. buraya sorup vicdanen yol almak istiyorsunuz ama akliniz zaten uygun degil diyor bence tabi.

kendisinin ilerlemesi icin tüm yollari gösterin ama kendinizin adininizin gececegi be kendinizi zor duruma sokacak bir ise girismeyin. cünkü burada cok yasanmislik okuduk, yardim ettikleriniz -özellikle ayni firmada- dönüp dolasip sizi kötü duruma düsürüyor.
  • c1b2k3  (10.01.23 14:45:32) 
torpil yapmayın. hakkıyla alıyorsa alsın. ileride başınıza iş almış olursunuz.


  • gabe h coud  (10.01.23 15:48:43) 
Torpil değil. Şirket içinde normal olan bir refere sistemi. Kızı direkt koymayacaklar tabiki ama sonuçta ben şirket içinde kizi refere etmiş olacağım.
Program zaten dışarı çok açılmıyor, genelde şirket içinde oluyor.

Önceden birkaç kişi için normal islerde yaptim, son noktaya gelenler falan oldu. Ama bu program için hic yapmadım ve güzel de program.

Kiz konusunda da; cok yogun dönemde geldi. Ciddi olarak böyle ilgilenemedim, normal operasyonel is yapti. Haliyle çok kompleks isler veremedim. Normal satin alma yaptı. Kesinlikle potansiyel var ama tam net ölçemedim su an için.
  • logisticsmanager  (10.01.23 16:05:52) 
refere et gitsin. o kadar ciddiye alinacak bir sey degil. ufacik bir stajyer star eleman olmadi diye senin itibarin zarar gormez, zaten herkes boyle birilerini refere ediyordur. ben de cok refere edildim ve ettim, hicbiri ortamlarda konusulmadi.


  • hot potato  (10.01.23 18:08:43 ~ 18:11:11) 
[]

Mouse önerisi

iş gereği günüm Excel dosyaları, raporlar vs kısacası bildiğimiz beyaz yaka dünyası.
Su an g603 var ama scroll bozuk, asagi gidiyorsun bazen yukarı gidiyor falan.

Acaba dedim şöyle infinite scrolllu mouse mu alsam. Baktim mx master 3 falan var ama çok kisi laf söylemiş belli sıkıntılar sebebiyle. Yok yazılımı sıkıntı yok üstündeki kaplama asiniyor vs vs.

Oyun vs yok, oyun icin razer viper ultimate var zaten.

Ellerim normal insan eli küçük vs değil.

Para muhim değil 100 euro vs veririm (Avrupa'dayim, oradan alicam)

 
aşağı çeviriyosun yukarı gidiyorsa pili azalmıştır. pili azaldığında bazen öyle oluyor, pili değiştir


  • birmilyonunvarmi  (20.12.22 15:26:49) 
MX master 3 genelde tasarımcılar kullanıyor. Çok para vermene gerek yok bence.
Logitech M705 hem ergonomik, hem sağlam, hem fiyat olarak avantajlı ve infinite scroll'u mevcut. Tavsiye ederim yıllardır kullanıyorum, bozulsa yine aynısından alırım.

  • kraldan cok kralci  (20.12.22 15:42:46) 
söz konusu 3 mouse'a baktım hiçbiri dikey değil. bu kadar pc başında duruluyorsa ileride karpal tünel sendromuna yakalanmamak için dikey mouse öneririm. ilk başlarda alışmak zor geliyor, hissiyat olarak arog'daki kalecinin penaltıyı kurtardıktan sonraki parmakları gibi birbirine giriyor ama alışınca büyük rahatlık. normal mouse'larda kolumuzdaki damarlar doğal konumda değil, damar damar üstüne biniyor, bileği 90 derece yukarı çevirince doğal konuma geliyor.


  • onemoremile  (20.12.22 16:55:11 ~ 16:55:36) 
xiaomi mouse kullanıyorum office uygulamaları yoğunlukta. memnunum. bir scroll bozuldu gönderdim garantiden yenisini gönderdiler. f/P ürünü hem ucuz hem basit hem kaliteli.


  • erty_ksk  (20.12.22 17:50:10) 
Logitech m191 tavsiye etmem. Scroll yaparken ara ara ters yöne gidiyor. Geçen aldığım bilgisayarın yanından Lenovo m100 çıktı o fena değil ama kablolu


  • inheritance  (20.12.22 19:50:06) 
[]

Hanima telefon önerisi

Esimde benim eski telefon vardi. Sarj etmeyi falan bıraktı garip bir şeyler oluyor telefona.
Tamir ettirmeye değecek bir telefon değil zaten temiz 4 yıllık ve hor kullanildi.

Simdi yeni telefon bakıyorum ve önemli olan sey;
Video çekimi. Eşimin kendi websitesi var ve onun için video cekse iyi olur diye bir ara konusmustuk.
Onun dışında hiçbir özellik önemli değil. Telefonu podcast dinlemek ve whatsapp dışında kullanmayan birisi.

Çok pahali olmasa iyi olur çünkü telefonu hor kullanıyor. Kendi isi gereği sürekli mutfakta olduğu için telefon yok un alıyor yok cikolata sıçrıyor vs. Yani riskli ortamda.

Iphone dedim ama hem pahali gelecek onun kullanımina göre hem de hayatımızda Apple ürünü sıfır (benim iş telefonu hariç), bilgimiz de sıfır.

Bir de tabi telefondan beklentisi video dışında sıfır olduğundan iphone'mus ayseymis yok bilmem kaç core islemciymis falan sıfır onem taşıyor.

 
  • zaman ilac degil insanlar unutkan  (16.12.22 02:57:53) 
kamera dışında hiçbir şeye önem vermiyorsanız buradan bütçeniz dahilinde listede en üst sırada bulunan model neyse ona bakın basitçe www.dxomark.com


  • konetsu  (16.12.22 05:18:23) 
butce sikintisi yoksa iphone al gitsin. hayatinizda apple urunu olmamasi sorun degil, bilgiye de gerek yok zaten.


  • hot potato  (16.12.22 07:59:50) 
konu kameraysa cevap iphone. eğer varsa bütçeniz alın en güzelinden bir iphone.

şu sert olan kılıflardan da alın bir tane, bitti gitti.
  • teritori  (16.12.22 08:45:31) 
Samsung galaxy a73, samsung galaxy a52s, samsung galaxy s20fe(snapdragon) veya s21fe.
"Konu kameraysa iphone" diyen insanlar 40bin liralık telefon tavsiye eder bana sorarsanız gerek yok. Tavsiye ettiğim telefonlar ois'e sahip kameraları da iyidir.

  • karacigerim vur kadehlere  (16.12.22 12:37:58) 
Sanırım toz ve su geçirmezlik için IP ratingi olan bir telefon almanız lazım. Bende Samsung Galaxy A52 var (IP67) bulaşık yıkarken lavaboya düşürdüm ama hiçbir şey olmadı mesela.


  • peki madem  (16.12.22 14:05:54 ~ 14:06:15) 
[]

Uygur Türklerinden terör örgütü çıkar mı?

Şimdi malum bu adamların durumu biliniyor. Bir iki yaptırım vs olsa da pek bir şey olduğu yok. hatta karşı çıkanlar avrupali, destekleyenler müslüman bu sebepten de garip garip yerlerde batı propagandasi falan yaziyorlar...
Türkiye zaten üç maymundan da fena halde bu konuda.
Kısacası bu adamlara yardım eden kimse yok ve eziyet altindalar.

O zaman bu adamlar pkk, eta, ira gibi bir örgüt kurarlar mi? Sizce bunun gelmesi gereken ya da geleceği nokta bu mudur? Yani kurabilirler/kuramazlar değil olay. Buradan çıkış yolu nedir?

 
cin kendi vatandaslarina bile cok acimasiz davraniyor. oradaki devlet kavrami turkiye ve rusya'dakinden dahi daha guclu.

bu baski altinda zor. bir de teror eylemlerinde bir sekilde disaridan desteklenmek gerekli diye dusunuyorum. yani rusya veya amerika'nin orayi kasimak istemesi lazim.

dunya ile bagi koparilmis bir grup insanin yapabilecegi bir sey degil teror. silah ve para bulmak lazim.
  • antikadimag  (12.12.22 03:22:28) 
@antikadimag; soruya baslarken kafamdaki soru "cikar mi"ydi ama aslinda soruyu "cikmali mi" olarak bitirdim.

Yani aslında merak ettiğim; bu noktada silahlı eylem/terör eylemi dışında bir seçenek var mi?
  • logisticsmanager  (12.12.22 03:25:06) 
zaten radikal islamcı terör örgütleri için bir üreme alanı orası. biraz propaganda biraz gerçek de olsa bir kişiye neresinden saldırırsan ona sarılır korumaya geçer onlar içinde bu çokça din.
ancak çin'de dijital ve fiziki gözetim tahayülümüzün ötesinde. yüz tanıma sistemleri, tüm telefonların bir şekilde takipte olması vs. rejim fazlasıyla güçlü görünüyor.

uygur türklerin yapılan konstantrasyon kampları, evlerine han çinleri yerleştirme gibi duyduğumuz okuduğumuz şeyler iğrenç. böyle bir boyutta yapılabilecek şeyler oldukça güç şiddetsiz mücadele imkanları, sivil direniş iş bırakma vs denenebilir ama çin ordusu bütün bölgeyi kapatıp insanları açlıktan bile öldürebilir bu golyat'ı da bir davut gerek diye bekleyecekler işleri zor.
  • Ufuk  (12.12.22 04:07:06) 
nasıl?
türkistan islam partisi'nin yaptığı binlerce vahşetten biri: www.diken.com.tr

suriyedeki en iyi organize terörist gruplardan biri. 2020'de türk bir teğmeni de vurmuşlukları var.
  • patronaj1  (12.12.22 10:51:08) 
@patronaj1; ya soruya çıkar mi diye başladım çıkmalı mi diye oldu. Yani soru aslında biraz genel de; ezilen ve çözümü olmayan halktan terör grubu çıkmalı mi gibi.

Peki bu arkadaşları neden hiç cin'e karsi bir şey yaparken görmüyoruz?
  • logisticsmanager  (12.12.22 10:57:38) 
@logisticsmanager suriye'de güçleri kesilince çinde de kesildi biraz. yoksa görüyoruz. haberlerde gördüğünüz "çin 2 uygur türkünü sokak ortasında öldürdü" başlıkları aslında "bıçaklı/silahlı 2 teröristi öldürdü" haberini taşıyor.
o cezaevi haberlerindeki "uygurlar zevkine hapise atılıyor" başlıkları aslında "teröristler islahevinde" haberini taşıyor falan.

  • patronaj1  (12.12.22 10:59:44) 
[]

Türk halkının sömürge konusunda söz hakkı var mi?

Misal deniliyor ya Avrupa iste zenginliğini sömürgeciliğe borçlu vs diye.
Ok, bu kadar basite indirgemek kolay olsa da tamam.

Peki türkiye? Benim bildiğim Osmanlı öyle minnoş bir ülke değildi. Bize sürekli okulda tarih eğitiminde sürekli Osmanlı'nın yaptığı seferler falan irak'a özgürlük götürmek isteyen amerika gibi anlatilsa da bu seferlerin amacı da oralarin hammaddesini, iş gücünü (gerek asker vs) falan kullanmak.

Şimdi tabiki Avrupa kolonisi ile Osmanlı kolonisi farklı yapıda olsa da bu osmanliyi tatlı, şeker bir devlet yapmıyor.

Bu noktada türk halkı neden Avrupalı devletlere laf ediyor da kendileri çok tatlı bir devletten geliyormuş gibi davraniyor? Cezayirli, senegalli, Faslı konuşsun, onlar sömürüldü. Türk olarak bizler neden kendimizi bu tarafa atıyoruz?

Yani benim bildiğim zamanında osmanli tarafından yönetilmiş sonradan özgürlüğünü kazanmış ülkelerin çoğunda "allahim ne güzel zamanlardı çok süperdi" diye bir olay yok. Aradaki tek fark Osmanlı imparatorluğu çöküşü sebebiyle yıllarca başka ülkeleri feth etmenin modern Türkiye'ye pek bir yararı olmaması mi?

 
osmanlı'da bildiğimiz sömürgeciliğin şartları hiç oluşmadı. feodal çağı artık köleleştirecek bir yer kalmadığı bir dönemde 1920'lerin başındaki bir burjuva devrimi ile atlattık daha.

osmanlı bir "imparatorluk", varlığını silah zoruyla ele geçirdiği topraklara ve insan gücüne borçlu. topkapı'daki bir takın parası bile libyalı bir köylünün "vergi"sine bağlı mesela. osmanlı bunu ümmet kılıfıyla yaptığı için sözlükteki sömürge tanımının ilk anlamına direkt uymuyor.

tabii bu devam ediyor. mke markalı silahlarla evi yıkılan bir suriyelinin şu an ayda 2.000 liraya ağır sanayide 15 saat çalışması gibi. 12 yaşında hayatında okul görmemiş bir mevsimlik kürt işçi çocuğunun bile isteğe 2022'de bile hala okulsuz ve evsiz bırakılıp bedavaya tarlalarda çalıştırılması gibi.

"Türk olarak bizler neden kendimizi bu tarafa atıyoruz?" sorusuna da cevap çok açık. "biz türküz, biz öyle şeyler bilmeyiz, biz insanın gibi insanız, en iyi millet en iyi ırk biziz."

bu konuya ilgi varsa okunabilir bi: www.kitapyurdu.com
  • patronaj1  (11.12.22 16:21:00 ~ 16:22:29) 
@patronaj1; yok zaten osmanli avrupa somurgeciligini yapmadı/yapamadı, onda eminim. Ama bize anlatilmaya calisilan bunun Osmanlı/türk halkı çok tatlı/şeker olduğu için olmadığı ama gerçekte olan çöküş döneminde bunu yapacak gücümüzün olmaması. Ha bir de tabi biz ümmet diyip din ayrımı yaptık ama diger devletlerde din ile değil millet ile ayrım var. Doğru mudur?


  • logisticsmanager  (11.12.22 16:25:59) 
Niyet farkı var bu konuda. Osmanlı fetihleri temelde İslam'ı yaymak amacıyla yapar. Buna gaza politikası deniyor. Osmanlı'nın parçalanmasına karar verilmesi ve bunun uygulanması ise dinden bağımsız, direkt Osmanlı topraklarını, petrollerini hedef olarak gören bir düşüncenin sonucu. Sömürgecilik aslında endüstrileşme için bir gereklilik. Osmanlı endüstrileşmesi Avrupa ülkelerine göre daha geç olduğu için sömürgeleştirme gibi bir gereklilik söz konusu değil. Osmanlı daha erken uyanmış olsaydı sömürgeciliği akıl edebilirdi belki de.


  • dissendium  (11.12.22 16:27:43) 
sömürgecilik konusunda not düşmek gerek: sömürgecilik kapitalizme özgü değil.


  • prole  (11.12.22 16:29:47) 
Yazdım yazdım sildim cevap da vermek istedim ama olmadı, neden öyle yaptığımı yazayım. Bir paragrafta yazdığımı dönüp okuyunca Avrupa'yı savunuyormusum gibi oluyor, öteki paragrafta bir bakmışım Osmanlici olmuşum :)

zor bir soru. Berrak bir cevap için kavramsal bir okuma gerekli bana kalırsa. Mesela sömürgecilik tam olarak nedir, farklı ekoller (tarih, sosyoloji, siyaset) ve kuramlarda bu kavram nasıl ele alınmış?
  • encokbenisevinnolur  (11.12.22 18:05:14) 
Her ulke kendini harika sekilde anlatir. Istanbul fethi yeni cagin baslangicidir. Bu sav sadece biz turklerin tanidigi bisey. Dunya tarih8nde boyle bisey yok.


  • halk  (11.12.22 18:53:02) 
malum şahsın hükümranlığı döneminde türkiye'nin esasında ne kadar boş bir memleket olduğu unutuldu abi. iş büyük oranda "akçomar" seviyesine indi; yani kötülüğün üstü daha kötü bir şeyle kapatılınca herkes ona odaklandı.

esasında türk ulusunun çok büyük çoğunluğu aşırı milliyetçi, dogmalara bağlı, analitik düşünme kabiliyetinden ve eğitimden yoksun, olaylara asla ve asla objektif bakamayan insanlar. hadi sıradan vatandaşın böyle olması zaten çok mesele değil ama karar vericilerin/politika yapıcıların da böyle olması her şeyi zorlaştırıyor.

sene 2022 olmuş adam ciddi ciddi almanya'nın, fransa'nın gelişimini sadece sömürgeciliğe bağlıyor. kendi fakirliğini de... "öyle zengin olacağımıza olmayalım" filan diyor. bu zihniyete bir şey öğretemezsin maalesef.

"osmanlı daha minnoştu" demek yanlış olmayabilir çünkü osmanlı gittiği yerlerde genelde yerli halka fazla karışmayan bir yapıdaydı ama bunun bize yansıması minnoşluk olarak olmadı. gittikleri yerde kendi kültürlerini empoze etseler, kültürel emperyalizme ağırlık verseler bugün belki daha zengin ve nüfuzlu bir ülke olabilirdik.

osmanlı bunu "sevimli" olduğu için yapmadı yani, öyle bir kültürü ve vizyonu yoktu sadece. kendinde bir şey yoksa gittiğin yere ne götüreceksin ki. anca vergi alıp cami filan yapmışlar işte, kafası çalışan işe yarar bir avuç adam var onların da yarısını öldürüyorlar zaten.
  • mark greg sputnik  (11.12.22 19:14:47) 
@mark; aslında demek istediğim o. Osmanli genel olarak ulus değil din üzerine gittiği için müslüman olduğunu sürece sorun yoktu. Belki feth edilen yerlerin yeniceriler tarafından yağma/talan edilmesi vs var. Sonra misal o ülkenin sonuçta cogu şeyi osmanli eline geçiyor ama tabi endüstri olmadığı için insanlar tarlada vs calismak, asker olmak dışında ya da vergi vermek dışında çok şey yoktur.

Ama dediğim de o; osmanlinin bunu yapma/yapmama sebebi çok tatlı, fedakar insanlar olmalarından değil. Ama Türkiye sosyal medyasinda anlatilmaya çalışılan osmanlinin elinde bu fırsat vardi da yapmadi, biz de sömürüldük ondan bu haldeyiz. Sömürülen fasli vs dostlarımıza destek havasi var. Ama Türkiye'nin somurulme ile alakası yok.
  • logisticsmanager  (11.12.22 19:36:19) 
[]

Türkiye'deki sokak hayvanına sizce çözüm nedir?

Ben kendi fikrimi söyleyeyim;
Hayko, heyco, hakko, horco vs bütün dernekler kapatılacak. Yüzde 90'i para yiyen, bagisinin hesabini soramayan dernekler. Isini iyi yapanlara da golge dusuruyorlar.

Bunların hepsi tek bir çatıda toplanacak, bu dernek defterleri vs çok ciddi denetlenecek. Devletten ciddi destek alacak aynı şekilde bagislarla devam edecek. Ileride başka dernekler de olabilir ama dediğim gibi iyi denetlenecekler. Her bağış makbuz ile ya da online olacak, takip edilecek.

Tek dernek ülkenin her şehrine barinak/lar kuracak devlet+bagis desteği ile.

Köpekler/kediler ilk 7-10 gün normal devlet barınağı, sonra bu yari özel barinaga yollanacak.

Sokaktaki köpekler sirayla toplanacak; karakter problemi olanlar (agresif, reaktif vs), ciddi hastaligi olanlar vs bulunulan durum sebebiyle uyutulacak. Uyutulmasina karşı olan varsa alıp kendi evinde bakabilecek.

Geri kalanlar sahiplendirilmeye çalışılacak ama bir noktada onlarda da yaşlı olanlar vs zamanla uyutulacak.

Barınaktan çıkan her köpek kisirlastirilacak, ciplenecek.
Cipli köpeklerini bırakıp sonra geri almayan kişilerin gelecek 10 sene köpek alması yasak olacak (para cezasi verirsek köpekleri öldürme ihtimalleri var)

Barınaklar ciddi denetlenecek, icindeki insanlarin kalifiye olmasina dikkat edilecek.

Saldırgan ya da tür olarak sıkıntılı olanlar agizliksiz gezmesi yasak olacak ve uygulanmayan para cezalari artık uygulanacak.

Ütopya tabi benim dediklerim. Olacaklar toplu zehirleme ile hayvanlar itlaf edilecek, barinaklarda birbirini kemirecek. Ya da sokaklar hayvan dolu olacak, köpeği olan rahatca gezemeyecek, köpekten korkan sokaga zor çıkacak, arada saldirilan vs insanlar olacak.

 
Evcil hayvan beslemek, satın almak, satışını yapmak, ve üretmek ... ruhsatlı olmalı. Ruhsat sahibi, kanunlar ile net sorumluluk ve ceza görmeli.

(1) Ruhsat: Ruhsatsız koyun beslemek yasak. Almak satmak da yasak vs. Ama köpek beslemek, almak, satmak serbest.

(2) Döğüş köpekleri: Unutmayalım, köpek döğüştürmek de serbest aslında. Agresif köpek yetiştirip, karşısındakini öldürmek üzere eğitim verip, sonra da sokağa atan çok insan var. Normal bir köpek insanı/çocuğu istese de öldürmez. Döğüşçü özel bir köpek ise öldürür. Köpek döğüşü yapanlar, maçı kaybeden köpeği sokağa atarlar. O köpek de ürer, ve herkese saldıran köpekler ortaya çıkar. Döğüş köpeği besleyen insanlar için kanunlar caydırıcı olmalı.
  • alfired  (26.11.22 11:07:52) 
Maddi gücünü hayvanseverlerden alan, hayvanseverlerin gönüllülük esasıyla çalıştığı modern barınaklar yapılmasına Belediyeler önayak olmalı.

Ve bütün sokak hayvanları sokaklardan düzgün bir şekilde, hayvanseverlerin nezaretinde Belediye ekiplerince toplanmalı diye düşünüyorum.

Çöplüklerden yiyecek arar durumdaki sokak hayvanları modern Türkiye'ye hiç yakışmıyor.
  • Mirket  (26.11.22 11:09:24) 
Zor vrutopik bir şey doğru. İş işten geçmeden doğru şekilde hareket edilmeliydi.
Soylenbir entry var, bunun doğruluğu yanlışlığı üzerine konuşulabilir

eksisozluk.com
  • kisa  (26.11.22 11:11:38) 
İnsanların dernek kurmaları bir hak, hem de anayasal bir hak (bkz. Madde 33)

Bunları denetlenmesi doğru, ancak kafanıza göre dernek kapatıp birleştirmeye kalkarsanız bu sadece hayvansever derneklerini değil her konudaki, her politik çizgideki, her türlü dernek faaliyetini etkiler ve anayasal hak ve özgürlüklerin yeniden düzenlenmesini gerektirir. Bunlar basit konular değil.

Sokak hayvanları konusunda popülist değil bilimsel mücadele yöntemlerinin izlenmesi yeterli zaten. Ancak böyle olmuyor, içinde bulunulan zamanda kimin sesi yüksek çıkıyorsa onlar memnun edilmeye çalışılıyor. Haliyle uygulanan şeyler sürdürülebilir değil, "nerde patlarsa orda değiştiririz" düsturuyla ilerliyor. Devlet her konuşanın lafına göre hareket eden, yönlendirilmeye açık, gazla iş yapan insan tipine benzememeli. Bilirkişi heyetleri ve bilim kurulları toplanıp alanında yetkin danışman grupların önerilerine dayalı uzun vadeli bir politika üretilmeli ve sürdürülmeli.
  • akhenaten  (26.11.22 11:18:39 ~ 11:25:20) 
Açıkçası bir çok yapıcı çözüm önerisi getirilebilir, bazıları da burada bahsedilmiş zaten... Ancak hemen her gerçek çözüm halkın ve devletin bugüne kadar hiç gösteremediği bir organizasyonel kararlılık gerektiriyor. Yani barınakların iyileştirilmesi, sokak hayvanlarının topluca kısırlaştırılması, hayvan satışının ve sokağa terkedilmesinin engellenmesi... Bunlar bu ülkede yapılabiliyor olsa zaten İsviçre falan olurduk, bırakın sokak hayvanlarını ülkede dişe dokunur sosyal ya da ekonomik dert kalmazdı.


  • salihdt  (26.11.22 11:33:29) 
Hayvan besleme ruhsatindan emin değilim çünkü o tam tersi hayvan sahibi olmayi zorlastirir. Bugünkü durumda misal Fransa'da konuşuluyor da ama orada bile dediğim gibi insanlarin hayvan edinmesini azaltacagi riski söylenirken Türkiye'de daha var o noktaya.

Devlet mama uretmesine katılmıyorum. Çünkü mama uretmek bu kadar kolay bir is değil aslinda. Ama bu noktada çok basit şekilde bu barinaklari birlestirince toplu alim gücü olacağından daha ucuza alınır. Ki düzgün olması lazim, her hayvan yiyemez. Misal benim köpeğimde çok hassas mide var, bu sebepten veteriner onayiyla alinan mama veriyoruz artık, o da bilmem kaç tane klinik çalışmalı sirketlerden geliyor. Devlet bunu yapamaz.

Sokakta hayvan kesinlikle olmamali. Ben birkaç kere Türkiye'deki barınaklarin videolarina baktım ama icler acisi durum. Barinakta bu halde olan hayvanlar sokakta ac, susuz, soğuk. Ya benim oğlan iki gün gaz sancisi cekti de kafalari yedim, sokaktakilere neler oluyor kim bilir.

Bu arada köpek yetiştirmek kesinlikle denetlenmeli. Öyle her önüne gelen yapamamali, yasak olmalı. Bir de barinaktan gelen hayvan kısırlastirilsa da satin alinan hayvan kisirlastirilamamali, kisi belki de yavrusunu istiyor vs. Buna karisamayiz.
  • logisticsmanager  (26.11.22 11:37:35) 
Valla ben acikcasi oyle tum hayvanlari barinaklara alalim, orda dursunlar olayina katilmiyorum. Sayi oldukca fazla oldugu icin tamamina bakim olayi da masrafli olacaktir.

Benim dusuncem, tum sokak kopekleri populasyonu belli bir esik degerinin altina gelene kadar hayvanlarin yakalanip uyutulmasi yonunde. Sayi idare edilebilir bir degere ulastiginda ise barinaklar devreye girebilir. Tabii bu cozumler zaten hep vardi sikinti ise @akhen in belirttigi gibi bu cozumleri kararlilikla uygulayacak bir sistemin olmamasi.
  • j r r tolkien hayrani  (26.11.22 11:52:00 ~ 11:52:54) 
@tolkien; yok ben de zaten bu sebepten belli kisminin uyutulmasini soyledim.
Misal zamanında epilepsi husky buldum sokakta, veterinere götürdüm. Epilepsi var, sahibi tahminen atti hayvani sokaga dedi. Malesef barinaga da gitse uyutulur kimse ilgilenmez dedi. Bu noktada uyutulmasi mantıklı ki böyle bir sürü hayvan var.

Yani zaten çözümün kolay olmayacagi çok açık. Bu noktada sahiplenilecegi düşünülen köpekler tutulup sahiplendirilmeye calisilir. Yani yalan olmasin ama tipik türk sokak köpeğini kimse evine almaz, anca önüne bir kap mama koyar geçer çoğu kişi. Bu noktada bu karma irka dönmüş sokak köpeği türünün uyutulmasi en mantıklısı olacak. Dediğim gibi o noktada isteyen olursa da sahiplenebilecek.
  • logisticsmanager  (26.11.22 12:05:55) 
ben zamanında peta başkanının mı ne bir röportajını okumuştum. yanlış hatırlamıyorsam kısırlaştırma ve bir kısmının direkt uyutulması dışında bir çözüm yok demişti. vahşi belki ama cidden başka nasıl olabilir bilmiyorum özellikle köpekler gibi aç kalınca vahşileşebilen hayvanlar için.


  • roket adam  (26.11.22 13:20:16) 
sahipli olanlar hariç, ben hepsinin uyutulmasından yanayım. sokaklarda hayvan olmaz. olmamalı. bunlar çeteleşip insanların can ve mal güvenliğine tehdit oluşturuyor. insanları öldürüyor veya sakat kalmalarına sebep oluyorlar. komşunun tavuklarını ve kazlarını yediklerini gördüm. telef olan bu kanatlı hayvanların hakkını niye kimse görmüyor?

ben türcüyüm ve kendi türümden yanayım. şu an yaşayabiliyorsam bu, insanlar sayesindedir, köpekler veya kediler sayesinde değil. hastalanında beni bir insan tedavi ediyor, bir köpek değil.

dileyen kedi köpek sahiplenebilir. pitbull vs. hariç. bu tehlikeli türler için caydırıcı cezalar getirilmeli.
insanlar hayvanları üstüne zimmet edip bakabilir. bunda sakınca yok. karşı olamam. ancak sokak köpeği kavramı oldukça yanlış bir şey ve toplumun işleyişine zarar veriyor.

belediyelerin barına ve mama için bütçe ayırması israftan ibaret. o köpekleri niçin besleyeceksiniz? inek beslersiniz anlarım, zira yanlış olduğunu bilsem de; insanlar inekleri yiyor. bir sonuç var burada. köpekleri besle besle nereye kadar? o bütçeyi daha verimli kullanabilirsiniz.

bazı insanların duygu tatmini için vergilerin harcanması durumuna katılmıyorum. uyutulmasının doğru olduğunu düşünenlerdenim.
  • Leonardo~Da~Vinci  (26.11.22 13:56:55) 
Başıboş köpek diye bir sey kesinlikle olmamali. Hayvanlara da kesinlikle eziyet edilmemelidir. Ideal olani modern ve temiz barinaklar kurulmasi ve tum hayvanlarin ciplenerek sahiplerine terk etmeleri durumunda caydirici cezalar verilmesidir. sahipsiz hayvanlar bu barinaklarda belirli bir sure bakilarak sahiplendirilmeli, aksi halde de uyutulmalidir. Bununla birlikte su an milyonlarca basibos kopek var. Bunlarin barinaklara alinip sahiplenmesi ici beklenilmesi uygulanabilir degil. Sayi cok fazla. Kopek basina 5m2 alan dusunulse 5 milyon metrekare alana ihtiyac var bunu kim sağlayabilir? 1 milyon köpeği beslemek için (ki 10 milyonu astigini soyleyenler de var) ne kadar kaynak ayirilmali? Bence mevcut durumda hayvanlari aci cektirmeden uyutarak devaminda bu problemin olusmamasi icin ilk basta soyledigim modern barinak cipleme ve caydirici cezalar uygulanmalidir.


  • kolaygelsin  (26.11.22 15:30:26) 
ülkenin genel işleyişi düzelmeden hiçbir konuda kurulacak sistem işlemez. bu da genel ahlak ve düşünce yapısıyla alakalı.


  • orpheus  (26.11.22 15:59:32) 
Ben yukarıda barınakların giderleri hayvanseverler tarafından karşılansın dedim. Bu düşüncemi biraz daha açmak için şöyle bir örnek vereyim.

İsmail saymazın şu twitinde bir şehit babasının evinin fotoğrafı var.
Bu baba, gerek Belediye'ye ve gerekse Devlete, çevre ve temizlik vergisi, KDV vs diye dünya kadar vergi ödüyordur. Ben bu babanın ödediği vergilerin modern barınak gideri olarak kullanılmasını kabul edemiyorum.

twitter.com

Sokaklara, kaldırımlara dökülen, yağmurda çamurda heba olan, gelen geçence çiğnenen yemlerin parası bu işe yeter diye düşünüyorum.
  • Mirket  (26.11.22 17:42:45) 
Çözümün iki parçası var:

1- Sokaktaki mevcut hayvan popülasyonunun azaltılması
2- Sokaktaki hayvan sayısını artıran aktivitelerin azaltılması

Birinci için yapılacak belli. Yani yakala, sahiplendir, kalanı uyut. Bunu özel şirketlere ihale edersin, koşulların insancıl olması için denetleme yaparsın, mis gibi ilerler. Belediyelerin yeterince efektif olabileceğini sanmıyorum bu konuda. Özellikle oy kaygısı, imaj vs. gibi bir sürü çözümsüz sorunları var onların, hiç bu işe bulaştırmaya gerek yok.

İkincisi hiçbir zaman %100 çözüm bulunamayacak bi sorun. Çiplendirme, köpek sahiplerine ek vergi getirme, zorunlu kısırlaştırma, hayvan satışı / sahiplendirme işini sadece devletin yapması vs. gibi bir sürü yöntem var. Ama burada 2 büyük sorun var:

1- Devletin bireyin hayatına müdahale alanının genişlemesi
2- Kaş yaparken göz çıkarılması. Misal, çipi / kısırlaştırmayı zorunlu yaptın, adam para vermemek için köpeği öldürdü / sokağa saldı. E daha kötü. Yakalaması da zor bunu.

Onun yerine sokakta besleme yapanlara ceza verilmesi, aşı karnesi denetimi yapılması, aşı karnesi olmayan köpeklere el konulması, büyük ırk köpek sahiplerine düzenli denetim vs. gibi önlemler daha iyi.

Mesela TR'de şey çok yaygın, adamın dükkanı var ya da inşaatçı, şantiyesi var vs. Adam getirip dükkana koyuyor köpeği ki gece hırsız gelirse hayvan korusun. Sonra taşınıp gidiyor ya da inşaat bitiyor vs hayvan kalıyor orada başıboş. Bu olmaz yani, böyle bişey görürse "nerede kardeşim bunun aşı karnesi" diyip sormalı, cevap alamazsa da köpeğe el koymalı. Köpek isteyen bunun sorumluluğunu alıyor olmalı.
  • plutongezegendegilmi  (26.11.22 17:59:03) 
aşılama, çipleme zorunluluğu ve kısırlaştırma. agresif köpek varsa ayrıca bunun bir protokolü olmalı.


  • yuto  (26.11.22 23:44:19) 
[]

farklı şeyler hakkında notlarınızı nasıl saklıyorsunuz?

Misal bir konyak karışımı içtim, çok güzel ama cok fazla bulunan bir şey değil. Misal 5 sene sonra unuturum.
Ya da farklı kağıt jilet alıyorum, içlerinden begendiklerim.
Ya da misal farkli cikolatalardan begendiklerim.

Yani böyle rastgele farklı konularda ileride bakıp "ya o içki neydi arkadaş" diyince hatırlayacabilecegim bir yöntem arıyorum.

Bu noktada app olarak da fiziksel not tutma olarak da açığım (ama bunda aradığımı nasıl bulurum bilemedim tabi).

 
Ben evernote kullanıyorum, çok kullanışlı geliyor bana. 11 sene oldu.


  • muhayyer divan  (21.11.22 02:45:30) 
ben de evernote kullanıyorum çok matah bir şey olduğundan değil de bir düzene girmenin nişanesi olsun diye almıştım. (giremedi)

neyse notlarınızı kategorize klasörlerde ve etiketler vererek girerseniz rahatça bulursunzuz. Arama fonksiyonu da var tabi. Hatta bahsettiğiniz şeylerin fotğrafını çekip üzerlerindeki yazıları algılayıp onları bile arama sonucunda karşınıza getirebiliyor.
  • anon1m  (21.11.22 03:25:09) 
Android telefonumda colornote diye bir program kullanıyorum. Bir yerde gördüğüm bir şeyse fotosunu çekip ayrı bir klasörde saklıyorum.


  • Tutkun  (21.11.22 08:08:54) 
Apple'ın notlar diye bir şeysi var, yıllardır her haltı orada saklıyorum.


  • babilfish  (21.11.22 09:00:19) 
Whatsapp da içinde yalnızca benim olduğum bir grup kurdum. Ona keyword ile yazıyorum. Mesela “çikolata asd” diye yazıp gönderiyorum. Gerektiğinde de çikolata kelimesinden aratıp buluyorum.


  • zimbirik  (21.11.22 09:17:29) 
evernote +1


  • gabe h coud  (21.11.22 10:42:09) 
Google Keep.


  • gallienus  (21.11.22 10:54:40) 
Apple notlar +1

Neden özellikle bir konu belirtip ve ona uygun bir şey arıyorsunuz anlamadım.

İphone notlar kısmına her şeyi yazabiliyoruz zaten konu farklıysa başka sayfaya yazın.

Arama kısmı var. isterse yüzlerce sayfa olsun konyak yaZınca anında bulabilirsiniz.

10 yıldır Kullanırım hiç sorun yaşamadım başka bir şeye de ihtiyaç duymadım.
  • respect  (21.11.22 14:53:50 ~ 14:54:56) 
@respect; çünkü 5 içki, sonra çorap markası, sonra özlü söz gibi bir şekilde gitmesin diye.


  • logisticsmanager  (21.11.22 15:27:04) 
Ben Google Keep kullanıyorum.


  • pispinti  (21.11.22 15:30:37) 
@zimbirik +1

Sadece kişisel, alakasız şeyler için.

Is için tam bir OneNote fan boyuyum.
  • materyalist imam  (27.11.22 01:11:53) 
[]

Gideceğim yolu abartiyorum değil mi?

Şimdi işime arabayla sabahlari 10-15 dk, gün içinde 8-9 dk olan bir yerdeyim
Sehrin iki durak dışında haliyle ne tam şehir havası var ne de çok sessiz. Tam arasi.

Köpek olduğu için bahceli yer ariyorum. Bir tane var bayadir, şimdi gözüme iyi gelmeye başladı çünkü kira ve bahçe olayi baya iyi (110m2 özel bahçe ve ardından sitenin kendi özel bahcesi de var).

Ama günde 30 dk toplam fazla yol yapacağım ve zamanında Türkiye'de günde 2.5 saat yolda geçiren biri olarak şimdi 10dkda eve varmaya o kadar alismisim ki gözüme acayip fazla geldi. Ama saçma olduğunu da biliyorum.
Normalde kiralik aradığım yerlerle arasinda toplamda günlük 10-15 dk falan oynar ama ocd gibi takılı kaldım buna.

Saçma di mi?
Benzin olarak da etkilemez çünkü öğlenleri eve geliyordum (iki saat öğle arasi), şimdi gelmem ya da çok seyrek gelirim. Bu şekilde günlük aynı km oluyor.

isteyip daha bulamadığım yerlerdeki evlerle kira farki 200-300 euro civari.

Tek ciddi fark; şehir merkezine öyle rahat rahat otobüs yok, olur da bir ihtiyac olursa zorlanirim.

 
Fransa övme amaçlı ironi değilse abartıyorsun.


  • dissendium  (08.11.22 18:06:20) 
Abi Fransa'da günde 2 saat yol giden adam da var, hatta sunu diyeyim; sehir merkezinde oturdum iki hafta ev ararken. Sabah 25-30 dk, aksam 1 saatte döndüm eve, 7 km mi ne ama deli gibi trafik var. Yaşadığım yerin trafiğini ovecek degilim, ondan sehirden kactim hep zaten :)

Yok vallaha insan alismisken sonra zor oluyor. Bu eve de ilk basta "yok ya uzak" dedim ama simdi hafiften isindim. Süper evler buldum ama 45 dk git, 45 dk gel acayip fazla geliyor. Ama aynı zamanda düzgün bir hayat için de abarti değil gibi geliyor.
  • logisticsmanager  (08.11.22 18:19:37) 
abartmiyorsun, insan alisiyor, o vakit senin vaktin ve kaybetmek istemiyorsun, istanbul ile karsilastirmanin anlami yok. eger bu evin yeri guzel, cevresi seni mutlu ediyorsa, evden aldigin konfor o sureye degiyorsa yap.

Fransa'da 2 saat yol giden benim, ile de france'da bahceli ev olsun dogayla ic ice olsun diye her gun iki saat harciyorum, degiyor mu bilmiyorum, paris e gitmem gerekmeyen bir bahar gununde degiyor, bahcede domates biber ekerken degiyor, yagmurlu sirret bir gunde degmiyor, herkes kendi hikayesine gore cevap verebilir...

bir de sen montpellier tarafindasi sanirim, misal ben buradaki bu uzun yol deneyimimden sonra montpellier'de calisip Saint-Guilhem-le-Désert'de yasasam bana hic koymaz, hafta sonrai full trekking yaparim mis gibi kirsal alan yol da yarim saat suruyor... hatta sosyal hayatinin vs iyi gelecegini bilsem cok daha uzaga bile gidebilirim ornek pezenas, sete filan...


duzeltme; sete o kadar da uzak degil gerci ama trafik olur muhtemelen : )
  • hewit  (08.11.22 18:39:39 ~ 18:41:15) 
kendi adıma konuşayım, o fazladan 30 dakika'nın 20 dakikası trafikte bekleyerek geçecekse olmasın, yok sürekli hareket halinde olacaksam bana uyar.

trafikte beklemekten nefret ediyorum, uzaklığın bir önemi yok yeterki hareket halinde olunsun.
  • selam  (08.11.22 19:43:31) 
ya zaten 15 dk yol gidiyorsun. 15 daha gitmen çok sıkıntı yaratmaz bence. bu çok da ciddi olmayan olumsuzluğa karşı evin pozitif yanlarını karşılaştır.


  • paintov  (08.11.22 23:29:19) 
[]

Türkiye'nin övülen sağlık sisteminde benim kaçırdığım ne?

Şimdi sürekli bunu duyarım "Türkiye'nin sağlık sistemi Avrupa'dan iyi".

Son zamanlarda Fransa'nın sistemi ile haşır neşir olmak zorundz kalınca ben bu "Türkiye'nin iyi olmasını" çözemedim.

Kişi başına düşen doktor sayısında rezil haldeyiz;
data.worldbank.org

Ülkenin dünyanın en iyi hastaneleri arasına giren bir tane bile hastanesi yok. Internette aratınca anca memorial Şişli çıkıyor duyulmuş o da memorial gruptan.

Ne devlet ne tamamlayıcı sigorta gözlük, lens, diş ödemiyor.
Tamamlayıcı sigorta önceden olan hastalık ödemiyor.
issizsen para vermen lazım.
Özele gidip para bayılmadığın sürece aylarca randevu bulmakta zorlanılan bölümler Türkiye'de de var. Harbiden bu konuda avrupa ile ne farkı var hala çözemedim.
Her ilacin ucuzunu oduyorlar, diğerine katkı payı var. Tamamlayıcı sigorta ilaca da karışmıyor.

Benim anladığım sağlık iyi denmesinin tek tarafı parayı bastırınca hizmet alabilme ihtimali. Yani bugün bunu ortadan kaldırsak kimse sağlığı övmez gibi.

Benim görmediğim başka bir şey var mi yoksa harbiden tek olay ülkedeki sağlık sektörünün hizmet degil endüstri hale gelmesinden ötürü parası olana hizmet verebilme ihtimali mi övülen?
Hayır özel Hastanesi olan sağlık bakanı olunca normal geliyor.

 
Türkiye'nin sağlık sistemi görece iyiydi çünkü bizde sağlık hizmeti siyaseten en güzel malzemelerden biri. Yani nasıl ki "Yol yaptılar" varsa "Hastane açtılar" da var. Haliyle bir sürü hastanemiz vardı. Gelişmiş ülkelerde, özellikle de bir eğitim ve araştırma hastanesinde uzman doktorla muhattap olmak kolay bir şey değildir. Bizde insanlar ellerini kollarını sallayarak uzman doktorlara gidip MR falan çektirebiliyordu. Doktorlarımız da kaliteliydi. Ancak tıp pahalı bir alan; ekonominin sallanmasıyla hem bu sallantıya girdi, hem de doktorluk mesleği ayaklar altına alındığı için bu nitelikli iş gücünden olduk... Dolayısıyla karşılaştırmanın tarafları önemli; ABD ile Türkiye karşılaştırılırsa düşük gelirlilerin sağlık hizmetlerine ulaşması konusunda Türkiye muhtemelen hala avantajlıdır ancak sosyal devletin güçlü olduğu bir Avrupa ülkesi ile karşılaştırılacak bir tarafı kaldığını sanmıyorum.


  • salihdt  (10.10.22 05:02:21) 
zamaninda iyi yatirim yapilmis. mesela kisi basina dusen yogun bakim unitesinde zirvedeydik corona basladiginda.

sistem cok pratik ve hizli isliyor turkiye'de. bir doktor haftada catir catir yuzlerce hastaya bakabiliyor. bu doktorlar icin yogun ve somurucu bir sistem olsa da iyi yetismelerini sagliyor cunku cok vaka goruyorlar. semptoma bakip sak diye cozum uretebiliyorlar cogu durumda. hasta da hizlica tedaviye ulasabiliyor. amerika'da bir acil doktorunun basit olmayan bir durumda seni dogru yere yonlendirme sansi dusuk. bir sey bulamadik diyip cikiyorlar isin icinden eger hayatin tehlikede degilse.

devlet hastanelerine ulasim da gayet kolaydi ben turkiyedeyken. gidip uzman doktordan randevu alip bedava gorunebiliyordum bir sonraki hafta. amerika'da aynisini yapmaya kalksam daha once gordugum tanidik doktor degilse 1-2 aydan onceye randevu veremiyorlar.
  • antikadimag  (10.10.22 06:55:57) 
hiç bir zaman iyi olmadı medya pompalaması

sadece 2005-2015 arası 10yıllık dönemde hastahaneler bilgisayarlı sisteme geçti. yani eskiden röntgen,tahliller fiziksel olarak doktorun odasına gitmesi bekleniyordu şimdi bilgisayardan okunuyor

bu doğal olarak işleri hızlandırdı, bizimkilerde

wow, waw, wühüüüü sağlık sistemi nasıl iyi oldu falan demeye başladı

sağlık sistemi iyi olsa hastahaneler, pastahane kadar olur zaten

küçük ve butik olur.
  • duyurukullanıcısı  (10.10.22 07:56:36) 
Yazdıklarınız doğru
Sağlık sistemimiz maalesef kötü durumda, aşırı yoğunluk ve kötü çalışma şartları nedeniyle sistem gerçek hastaları rezil ediyor. Top gibi sekip duruyorlar. Gerçekten hasta olmayıp tırt sebeplerle hastaneye gelenleri ise memnun eden bir sistem maalesef, kolaylıkla uzman doktora görünüyorlar (muayene oluyorlar diyemiyorum) e bir de eski hastanelere göre yeni hastaneler çok daha konforlu olunca görece sağlık sistemimiz gelişti algısı mevcut.

Halbuki makyajlı bı gelisme bu, nitelikte gerileme mevcut, içini boşalttılar
  • mey17  (10.10.22 09:53:21) 
bence de iyi değil. bu goygoyun bence 2 sebebi var.

1- doktorların sürekli kendilerini yüksekten satması. sorsan dünyadaki en iyi sistem, en iyi doktorlar burada.

2- yine hükümet yanlılarının algı operasyonu. bir de abd ile çok karşılaştırılır. "bak orada pansumana kaç bin dolar ödüyorsun burada bedava" gibisinden saçma kıyaslar yapıyorlar. halbuki orası liberal bir ülke, burası sosyal devlet.

temelinde hep aynı şey var. insanlar yaptıkları işleri daha iyi göstermek için algı kasıyor. ülkenin büyük bir kısmı da yurtdışını bilmediği için inanıyor.
  • blackkmamba  (10.10.22 10:16:11) 
çoğu ülkede türkiye'den çok daha efektif çalışan bir sevk zinciri ve birinci basamak sağlık hizmetleri var. pek çok ülkenin aile hekimleri veya general practitioner'ları, türkiye'de hasta bakan bir akademisyen hekimin pek çok gördüğü hastayı rahatlıkla tedavi edebiliyor. daha spesifikleşmiş hekimler de daha uzmanlık gerektirecek, daha nadir hastalıkları görüyor - tedavi ediyorlar.

türkiye'nin sağlık sisteminin iyi olarak algılanmasının önemli bir sebebi, insanların, hastalığının niteliği hakkında bilgi sahibi olmaksızın, istediği akademik titre sahip birine görece yakın sürelerde ulaşabiliyor olmasıyla alakalı diye düşünüyorum. söz gelimi kanada'da bir profesör görüşmesi bazen 1-2 yıl sürebiliyor. türkiye'de böyle bir şey olduğunu düşünebiliyor musunuz? isyan çıkar valla.

ikinci bir sebebi de hekimlerin çoğunlukla iyi yetişmiş olmasıyla alakalı diye düşünüyorum. türkiye'nin çoğunda tıp eğitimi nitelikli idi, özellikle tus'ta iyi bir derece yapabilen pek çok ülkede -dil bariyeri hariç- gerekli kalifikasyonları sağlayabilerek çalışabilir. örneğin amerika başta olmak üzere pek çok ülkedeki değerlendirme sınavı olan usmle, tus'tan daha zor değil. bunun üzerine, hekimler, ortalama bir batılı meslektaşından kat kat daha fazla hasta görüyor. verilen hizmetin kalitesini azaltmakla birlikte hekimin tecrübesini ciddi artıran bir durum bu.

bu dediklerimin tümü son senelerde değişmekte. göçmen politikası nedeniyle hekimlerin önemli bir mesaisi doğru dürüst anlaşmayı bile sağlayamadığı hastalarla geçmeye başladı. batılı meslektaşlarından kat kat daha fazla iş ve stres yüküne sahip olup dolar bazında çok daha düşük kazanıyor olmak pek çok hekimin ayrılarak yurt dışına gitmesine yol açtı, bu da randevu bulma zorluğunu daha da artırdı. son yıllarda bir sürü niteliksiz tıp fakültesi açıldı ve herhangi bir akreditasyon, kalifikasyon vs. aranmaksızın piyasaya sadece sayı artsın diye doktor sürülmeye başlandı. ben tus'a çalışırken başka bir şehirde yaşayan ve hastanelerinde pediatri uzmanı olmadığı için pediatri stajını görememiş bir hekim vardı. çocuk hasta göremeden hekim olan doktorlar var yani bu ülkede.

özetle, insanların sağlık sisteminin iyi olduğunu düşünmelerinin en büyük sebebi nitelikten ziyade nicelikti sizin dediğiniz gibi. önümüzdeki senelerde bu algının değişeceğini düşünüyorum.
  • gibicibicis  (10.10.22 10:28:02) 
"Depresyonunu çözemedik, o zaman seni öldürelim" diyen doktorlarımız yok:

www.wionews.com

Yaşlıları "zaten öleceksiniz siz" diye evlerine göndermek yerine tedavi etmeye çalışıyorlar:

www.aljazeera.com

"Parayı bastırıp hizmet alabilme" opsiyonu çok önemli ve iyi bir şey aslında, yoksa bu haberlerdeki doktorların eline kalma ihtimalin var. Kaldı ki TR'de hastane işleri cidden ucuz, öyle olmasa her yıl yarım milyon Avrupalı sağlık hizmeti için TR'ye gelmezdi, kendi ülkesinde tedavi olurdu.

Kaldı ki "parayı bastırmadan" sağlık hizmeti alabilme dünyanın hiçbir yerinde yok, her ay maaşının yarısını hasta olmasan bile bastırıyorsun zaten :)
  • plutongezegendegilmi  (10.10.22 10:49:02) 
@pluton; Türkiye'ye gelen Avrupalıları tanıyorum çünkü bu işi yapan arkadaşım var. Gelenler estetik (saç, dis, estetik, mide küçültme, penis buyutme vs) geliyor.

Belçika'daki kişi kendi istemis, kendisini öldürmeyi de denemis. Size göre yanlış olabilir, o sizin kendi dusunceniz.

Doğrudur kendi fikirleriniz. Ben genel halka göre bakıyorum, zengin kişi dünyasından değil.
Bu arada ben de zaten diğer ülkelerde bedava demiyorum. Ama zengin insana özel hizmet yok diyorum. Türkiye'de zengin ile fakir farklı hastahanelelerde artık çünkü parayı bastirabilen istediği hizmeti alıyor. Size göre iyi olabilir, benim dünya görüşüme göre değil.
  • logisticsmanager  (10.10.22 10:59:36 ~ 11:08:56) 
türk milletinin sağlık sisteminden anladığı randevu alabilmek sanırım. açıkçası neden böyle bir algı oluşturuldu anlamadım.


  • nothing in my way  (10.10.22 11:35:17) 
Özel hastaneler. Bazı ülkelerde özel hastane açılması yasak sanırım, sigortayla/paranla gidememek kötü bence de. Devlette yer bulamasam ucuzca bir özel hastanede bu akşamüstüne yer bulabilirim bunu biliyorum.

Ayrıca İstanbul gibi 18m kişilik şehirde bile acil ve gerekli radyoloji işlemleri çok hızlı ilerliyor.(devlette de) Tabii bu doktorların acayip hızlı ve çok saatler çalışması sebebiyle oluyor sanırım yani insan gibi çalışsalar bizde de olmaz.
  • nhk ni youkosu  (10.10.22 12:11:32) 
Gözlüğü geçtim önce bir göz muayenesi olabiliyor musun devlet hastanesinde ona bakmak lazım.


  • OrangeYellow  (10.10.22 12:30:46) 
@orangeyellow; cok okuyor ve duyuyorum. Çok ciddi sikinti varmis harbiden çoğu alanda.
Garip şekilde Türkiye'nin dalga geçtiği ne varsa oluyor. Millet 3-4 kişi aynı yerde yasiyor denilirdi, aynısı şu an oluyor. Millet aylarca randevu bekler denilirdi, gene aynısı oluyor.

  • logisticsmanager  (10.10.22 12:59:24) 
Ücretsiz sağlık sistemi yüzünden canı sıkılan hastaneye gidiyor. Bir şey bedava olursa kalite kalmaz onda.

Eğitim bedava diye herkes diploma aldı. Piyasa diplomalı işsiz dolu.
Sağlık bedava diye canı sıkılan doktora gider oldu. Gerçek hastalar gidemiyor. Ayrıca doktora şiddet falan hepsi bedava sağlık sisteminin ürünüdür. Bu masraflar ülkeye ciddi bir yük.

Artık bu bedavacı anlayış bitmeli. Makarna, para yardımı gibi sosyal yardımlar bitmeli. Bunlar çalışanın cebinden çıkıyor.
  • OrangeYellow  (10.10.22 13:25:20 ~ 13:26:31) 
benim cikarimim nufus yogunlugu sebebiyle isvec vs. gibi kucuk nufuslu ulkelerde bir doktorun belki 1 ayda gordugu hastayi bizim doktor 1 gunde goruyor. bi de bizim halk seviyor sıkılınca doktora gitmeyi. oyle olunca hem pratiklesiyor hem de pisiyor. doktoru da somuren bir sistemimiz var yani ama randevu alma suresi kisaliyor bekleme suresi azaliyor boyle olunca. isvec'te yasarken yillarca mide problemiyle ugrasip gitmedigi doktor kalmayan bir arkadasimdan turkiye'ye geldiginde gittigi hastanede bunca zaman hicbir doktorun aklina bile gelmeyen bir tahlil isteniyor ve alakasiz bir problemi oldugu kesfediliyor. sonra hizlica tedavi vs. derken mide problemini cozebildi mesela.

nufusu bize yakin avrupa ulkelerinde ise doktorlar insani sartlarda calistiklarindan (bu sefer de kalabaliktan herhalde) insanlar randevu bulamiyor.

yani doktoru somurmek uzerine kurulu sistem doktorlarin ozverisiyle ayakta durabiliyordu. artik "giden gitsin yerinizi doldururuz" diyen bi agiz var, biyikli. bizim doktorlar patir patir yurt disina gocuyorlar. bu gidisle doktorlarla anlasmak icin bizim arapca ogrenmemiz gerekecek sanirim.
  • in vino veritas  (10.10.22 13:31:15 ~ 13:32:54) 
Sağlık sistemi bir zamanlar iyiydi. Şu an iyi değil. Randevu alabilmek mümkün değil. Ben üniversitedeyken diş için randevu alabiliyordum. Sadece temizlik için bu arada. Diş ağrısı falan değil. Özelde temizlik için yüzlerce TL ödüyorsun. Devlet sana bu lüksü veriyordu. Çok eskiye gidersek çok kötüleşiyor. Ben gözlük alabilmek için 5'te uyandığımı biliyorum. Salgın, göç öncesi normal Türkiye söz konusuyken bir 10 yıllık iyi bir dönem var. Başka yok. Ama yine de iyi diyebilirim. Çünkü bizim hastanelerimiz gerçekten modern. Ünlü bir şarkıcı Romanya'da bir hastane paylaşmıştı. O hastane Türkiye'nin 40 yıl önceki hâlinden bile kötüydü. Dünyanın en iyi hastaneleri kriteri doğru değil. O hastaneler yurt dışından doktor getirip çalıştırabiliyor. Ona bakarsan yurt dışından bir sürü insan diş tedavisi için buraya geliyor.


  • dissendium  (10.10.22 13:41:27 ~ 13:47:54) 
Milyonlarca göçmenin ülkeye doldurulması ve şehir icindeki hastanelerin kapatılması sistemi çökertti. normalde bilgisayarın icadı ve doktorlarımızın köle gibi çalışması nedeniyle sağlık sistemi iyi sayılırdı.


  • vizivozo  (10.10.22 13:43:05 ~ 14:21:30) 
Bence temelde şu çarpık algidan kaynaklanıyor: "sağlık hizmetleri bedava" böyle bir şey yok. Devlet ben nasıl bir statüde çalışırsam çalışayım gelirimden/maaşımdan bir miktari bana sormadan alıyor, ve onun karşılığında bana ayrıca ödeme gerektiren durumlar dışında bilhassa ödeme yapmadan bazı sağlık hizmetlerini alabileceğimi söylüyor. Durum bu. Ama bu "bedava lan" olarak algılandığı için o da bir aşamada "iyiymiş ya süper"e dönüşüyor.

Halbuki bedava bir şey yok ortada. Belki sübvanse ediliyordur bazı şeyler ama onu da bana sormuyorlar.

Bunun dışında iyi dememiz için o iyinin bazı kıstasları olması gerekir. Bunu sadece Türkiye için de demiyorum. O "iyi"yi birileri belirleyip bazı endeksler oluşturuyorlar ama pekala ben sağlık hizmeti alırken bundan memnun kalmayabilirim ya da işin ehlinin de "iyi olarak şu durum da kıstas olmalı ama yer verilmemis" diyeceği şeyler illa ki vardır.
  • encokbenisevinnolur  (10.10.22 13:52:55) 
[]

iş teklifi geldi ama değiştirmek istemiyorum

Kendi firmamdan başka bir ürün grubunda daha az operasyonel daha çok stratejik, full remote, daha iyi maaş (yani maaş banti artışı var) teklif geldi.
Ama istemiyorum. Is stratejik olsa da bana şu anki isime oranla önü daha kapali geldi. Altında ekip yok, benim şu an 3 ülkede 8 kişilik satın alma ekibim var.

Ben teklifi mudurlerime söyledim, onlar da ik ile konuştu ve bu hafta karsi teklif getirecekler. Ik dediğine göre aynı maaş bantina gelmem zor ama olabilir (karari onlar vermiyor, daha üst yönetim veriyor). Ik piyasadan maaş teklifi bekliyor (hani benim gibi birini almaya kalksa kaca patlar diye).

Burada önüm açık. Bir sene önce üç kişi ekibim vardi. Su an üç ülkede 8 oldu. Yeni satın alinan firmanin da tedarik zinciri geldi. Üstüne erp geçiş projesi de var. Yani sürekli gelisiyorum, öğreniyorum.
N+1 mudurum 2025'te emekli ve yıllardır yerine gecmem istendiği hem müdürlerim hem ik tarafından söyleniyor ve plan da 2024 itibariyle geçişin başlaması.

Ben şu an çalıştigim yer bir tık az da verse burada kalayim diyorum çünkü daha 2 senelik müdürüm ve altımda adam olmayan bir pozisyona geçmem bence iyi değil ki kendi ekibimi de kurdum ve artık yönetim isinde cok daha rahatim. Iki sene beklersem ve beklenildiği gibi olursa iki belki üç müdür+15 kişilik çalışan ekibi olacak.
Buna ek olarak diğer yerin insanlarini bilmiyorum. Başka ürün gruplarında çok sıkıntı müdürler olduğunu biliyorum ve kendi müdürlerim süper insanlar. Az fark için (200 euro falan olur aylık aralarinda tahmini, cok ucmaz) alınması saçma risk geliyor.

Ne diyorsunuz?

 
görüşlerine %100 katılıyorum, bence kıpırdama. hele ki erp geçiş süreçleri çok ciddi tecrübe kazandırır. 200 euronun ne kadar fark ettiğini şimdiki maaşına oranlayarak sen değerlendireceksin tabi ama müdür pozisyonunda birinin maaşında %5-10 arasıdır diye tahmin ediyorum. özetle; otur oturduğun yerde bence :)


  • mustafakesekci  (01.10.22 15:33:18) 
Yani şöyle diyim;
Bana bugün zam gelmese tahminen yüzde 15-20 civarı artış olurdu bu teklif ile
Ama ben zaten karşı teklif ile yüzde 10 civarı artış bekliyorum(belki daha fazla) Arada yüzde 5-10 belki oynar oynamaz. Bu da 200-300 Euro arası para yapar.

Bana da öyle geliyor. Acil para ihtiyacim yok, zam alırsam zaten beni iki sene tutar o zaman müdür yerine geçince iyice rahatlarim düşüncem var.
  • logisticsmanager  (01.10.22 15:38:03) 
hocam öyle bir anlatmışsın ki sanki aradaki fark 200 değil, 2000 euro. 1200 bile değil bak.


  • edgenabby  (01.10.22 17:08:03 ~ 17:08:17) 
@edgenabby; aslında emin değilim çünkü teklifler yazılı gelmedi. maaş banti tahminen konusuyorum.
Bu arada bahsettiğim fark benim şirketin vereceği karşı teklif sonrası olur diye düşünüyorum. Yani su anki maaşım ile fark tahminen 700 euro falan olur. Bu da mantiken benim misal yarin sıfır full Peugeot 5008 kredisine girmem demek (hani etkiyi anlamak için) ya da ayda iki kere Türkiye'ye gidip gelmek demek.

Bu arada bahsettiğiniz parayi fark olarak almak Avrupa'da imkansiz. O kadar fark olmaz hiçbir yerde. ben kendi calisanlarimdan 600-700 euro fazla alıyorum. Benim müdür de benden 1.5k euro fazla alıyor olsun (63 yaşında adam)
  • logisticsmanager  (01.10.22 17:23:27) 
ayda 2 kez Türkiye'ye gelmek istiyorsanız (bunu istediğinize emin misiniz :p) yeni iş veya hemen yarın sıfır Peugeot alacaksanız. yani böyle ekstra paraya değecek ve hemen/çok yakında olmasını beklediğiniz istekleriniz/hedefleriniz yoksa yeni işe geçmeniz için hiçbir tanecik bile sebep göremedim.


  • summer timetable  (01.10.22 17:29:23) 
@summer: :) ya iste beklediğim maasa cikarsa ben de geçmem de sanki bu soruyu sorma amacım (ben de tam emin degilim) böyle bir değişim yapmam için ne kadar farklı olmalı gibi. çünkü firma karşı teklif vermese belki derdim ama vereceği için yüzde 99 kalma tarafindayim ama sacma karar vermek de istemem.

Galiba bir tam anlatilamayan sorum da müdürlüğe daha devam etmemin kariyer açısından mantıklı olup olmamasi. Çünkü diğer role geçersem ne zaman insan yonetecegim belirsiz ve bence çok deneyim isteyen bir olay.

Misal diger is gene insan yönetim olan ama daha üst pozisyon olsa o zaman daha zor seçim olurdu gibi.
  • logisticsmanager  (01.10.22 17:57:11) 
[]

Fransa erasmus stajı

Bir öğrenci erasmus staji için geliyor.
Aramızda erasmus staj belgelerini yaptik. (Convention de stage/agreement)
Kız konsolosluktan vizeyi de aldı "staj" diye yazılan.
Bu noktada ik fransa sisteminden staj belgesi yapmaya çalışıyor ve orada bu belgenin kişi gelmeden iki ay önce yapılması gerektiği ve vize almak için gerektiği yazıyor. Bizim de ilk erasmus stajyerimiz olacak hiçbir sey bilmiyoruz.

Şimdi aklıma takildi (IK ofis dışında); aranızda Avrupa'da staj yapan oldu mu? Bu erasmus belgesi staj belgesi dışında belgeye gerek oldu mu?

Hayır şurada bir hafta kaldı gelmesine hiç sevmem son dakika sorunu. Vizeyi almış insana sıkıntı çıkmasın diye her yeri arastiriyorum ama net bir şey bulamadım resmen.

 
Evet, ben Fransa'dayim öğrenci buraya gelecek.

Yani biz tam olarak ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz çünkü kişinin staj agreementi yapildi. Bu vizede sunuldu ve kisi stajyer vizesi aldi.

Simdi bir yerde bize işte staja baslamadan ve vize almadan bilmem ne sitesinden o staj anlasmasi yapılması lazımdı diye bir bilgi geldi ama kisinin zaten artık vizesi var, bunun ne alakası var anlamadık.

Yani mantiken bir kişi stajyer vizesine sahip olduktan sonra bir sorun olmasa gerek diyorum ama içime kurt düştü şimdi.
  • logisticsmanager  (29.09.22 20:35:04) 
[]

Ev fiyatlarında saçma bir artış yok mu?

Emlakçı arkadaş ile konuşurken fark ettim;
İzmir Güzelbahçe'de evler 18-20 milyon lira.
Bu parayla Fransa'da marsilya, nice gibi gene turistik bölgelerde aynı tip havuzlu evler var ki Türkiye'deki ortak havuz, fransa evin kendi havuzu.

Bu Güzelbahçe evlerinden birinde bir tanıdığın evi var, 2011 civarı 600 bine aldi. Işte 300 bin euro diyelim. Şu an evin fiyati 16-17, 800-900 bin euro.

Bu noktada işin sacmalastigini düşünüyorum. İstanbul hadi yok dünya kenti vs diye normallestirildi ama İzmir Güzelbahçe ne zaman dünya kenti seviyesine geldi?
Bu işte bir saçmalık yok mu yoksa ben mi önemli bir veriyi kaçırıyorum da ülkede evin euro degerinin 3 katina çıkması normal oluyor?

 
Saçma olan nedir serbest piyasada bir malın fiyatını piyasa belirler olması gereken bu ayrıca Fransa örneği doğru bir kıyaslama olmaz. Evinsatin alındığını zamanki döviz değerinin üstüne çıkması elbette normal


  • beemaker  (18.09.22 04:14:47) 
@beemaker saçma olan ülkenin yüzde 99'unun gelirinin döviz oranında bırakın 3 katını 1 katına bile cikamamis olması.
Fransa örneği neden doğru bir kıyaslama olmaz anlamadim. Marsilya izmir gibi hem kalabalık hem iş olan hem turistik hem deniz kenarı bir şehir. Mühendisi 400-500 euroya calistirmayan bir şehir ama villa fiyatı izmir ile benzer hale gelmiş iki senede.
Ülke günden güne fakirlesirken ev fiyatlarının bir iki sene içinde 3'e katlanması (bu önceden böyle değildi biliyorum) garip bir durum.
  • logisticsmanager  (18.09.22 04:30:19) 
sacmaysa toparlar yakinda piyasa. bu da belli olur zaten yakinda. ama sinirlari binlerce insana acik, girenin cikanin belli olmadigi bir ulkede, insanoglunun en en en en iki temel ihtiyacindan biri olan barinma konusunda da fiyat dususu bekleme. hea yarin seferberlik ilan edilir, 10 milyon kisi zorla enselerinden tutulup suriye'ye birakilirsa o zaman fiyatlar tepetaklak olur zaten. olacagindan degil de varsayimsal bir ornek sadece.


  • baldur2  (18.09.22 05:08:11) 
@baldur2 fiyat düşüşü beklentim pek yok. Daha çok fiyat sabitlenmesi+döviz kuru yükselisi beklentim var (döviz kuru yükselisini beklemeyen yok zaten). Ki bu arada her evin fiyatı böyle artmamis. Euro karşısında hala aynı fiyatta olan evler de dolu ama fiyatı Avrupa'nin sayılı şehirleri ile yarışır fiyata gelen yerleri çözemiyorum ki endeks sitesinden bakınca kira gelir orani bile 27-28 senelere çıkmis bu bahsettiğim evlerin.


  • logisticsmanager  (18.09.22 05:21:57) 
evet saçma. dolar bazında bir miktar geriler muhtemelen


  • abelardo  (18.09.22 07:06:51) 
20 milyon lira olan evi “barınma ihtiyacı” diye açıklamak çok doğru değil. O evi alan 5-10 sene sonra 25-30 olur diye alıyor. 10 sene sonra evin değerinin 15e düşecek olacağını bilse yemişim evini diyerek çadırda yaşar.


  • archmage mahmut  (18.09.22 08:53:11) 
Sadece Güzelbahçe değil. İzmir genelindeki saçma Bir fiyat artışı var. Güzelbahçe dediğin yer. Merkeze uzak bir lokasyonda millet Bir keriz bulurum bu fiyata itelerim kafasında. Mesele Bornova merkezde Kendi oturduğum evi tam 5 sene önce 320 bin liraya aldım. Şuan benim evden çok daha bakımsız arka cepheye bakan yan komşum evini 3.5 milyona satıyor. Bana sorarsanız o fiyata asla etmez. Benim evim onunkinden çok daha iyi , caddeye bakıyor manzaralı yapılı vallahi de billahi de benimki de o paraya etmez. Devamlı eve bakanlar geliyor gördükçe ne mal adamlar var diyorum. Piyasa şuan balon fiyatla dolu. Yazılan rakamlar keriz avı fiyatları. Başka bir şey de değil.


  • limonlu eksi  (18.09.22 09:13:22) 
turkiyede kim kime ne tutturursa sistemi var cunku. fiyat algisini emlakcilar belirliyor ev piyasasinda. ki o emlakcilar da gayrimenkul uzmani falan degik fransadaki gibi. hmmmm ne is yapsam, dur bi dukkan acayim da emlakci olayimci cogu da egitimsiz tayfa. tek motivasyonlari da komisyondan kolay para elde etmek. bu yolda da her yol mubah oldugundan kendileri icin, sacma fiyatlarla basbasa kaliyoruz.

ayrica baldura da katiliyorum. kontrolsuz girislerle artan nufus erirse o da bi degisiklik yaratir, piyasayi manipule edenler at kosturamazlar simdiki gibi. su an bizde nufus fazla, kaynaklar az cunku bir de.

guzelbahcedeki ev de iste tum bunlarin etkisiyle fiyati anlamsizca artan kotu dairelerin bir sonucu. e o daire o kadarsa, benimki bu kadar mantigiyla ilerliyor ulkede piyasa.

bir de izmirdeki o evi alan da turk degildir. turkiyede cografi mevki bilmeyen insan verir anca o parayi oradaki bir eve.
  • Kittie  (18.09.22 10:17:38) 
Var. Emlak turk insaninin yumusak karni ve suursuzca aliyor. Emlak kqybettirmez gibi hicbir ekonomistin anlamayacagi bir inanc var ama bunun aksini gosteren onlarca hesap gosterebilirim

Son 2 yilda dunyada emlak fiyati en cok artan sehir istanbul. Hicbir rasyoneli yok. 2000lerin basinda ragbet vardi kulturel ve ekonomik olarak ama bugun yok. Nedir bu artis? Ustelik arz fazlasi varken.

Bir arkadasimin oturdugu ev satildi. 3milyona. Alan adam once ben oturcam dedi. Sonra satisa koydu. 20 gun icinde 6 milyona cekti satis fiyatini Emlakcisi dedi diye. Ama rasyonel hicbir sebebi yok. Dolar bile artmadi.

Ailemde emlakci cok ve hepsi bekleyin diyor tanidiklarina su an almayin diyor.

Dunyada emlak fiyatini belirleyen parametreler belli. Su an bunlarin hicbiriyle aciklamak mumkun degil bu fiyatlari.
  • anten  (18.09.22 11:13:16) 
@anten güzel yazmış.

2000lerin başında ekonomik ve sosyal nedenler vardı evet.

şu anki nedenler:
ekonomik 1: enflasyona karşı koruma amacı
bu neden balona yol açtı. düşüş gelecektir.

ekonomik 2: artan döviz fiyatları ile gurbetçi ve araplar için cazip oldu.
bu neden de balona yol açtı. çünkü bu fiyatlarla artık türkiye cazip değil.

demografik: artan sığınmacı nüfusu.
bu önemli. artış devam ederse fiyatlar artar. etmezse artmaz.

kendisinin fikrini de merak ediyorum. şu an niçin artması için neden yok 2000lere kıyasla?

dip not: yukarıda ayrı bir cevapta fiyatların dolar bazlı bir miktar gerileyeceğini düşündüğümü söylemiştim. çünkü şu an dolar bazlı tarihi zirvelerdeyiz.
  • abelardo  (18.09.22 12:07:03) 
marsilya’da yaşamak istemeyen ve istemeyecek çok ciddi bir kitle var. türkiye’yi sevenler, çoğunluğu müslüman bir ülkede yaşamak isteyenler, vize vs sorunu olan ortadoğu vatandaşları, vs. yani bakış açın yanlış. senin için mantıklı olabilir ama mesela ben de kalkıp marsilya’dan yazlık almam şu an. gider tertemiz izmir’de bildiğim tanıdığım yerde hayatımı yaşarım. marsilya’ya da gezmeye giderim 2 günlüğüne.

bir de ülkenin genel durumu ile çok zenginlere hitap eden konut projelerini değerlendirmek yanlış. ülkede ortalama gelir artmamış olanilir ama zenginler çok ama çok daha zengin oldu. o parayı işte o tarz yerlerde harcayacaklar. o konutlar asgari ücretli ya da beyaz yakalı çalışan için inşa edilmedi zaten.

fiyatların düşmesi ya da sabit kalması için arzın artması ya da talebin azalması lazım. tanıdığım emlakçılar satacak kiralayacak ev bulamıyoruz diyorlar öyle bir stok krizi var şu an özellikle büyük şehirlerde. bu şartlar altında bence bir balon yok. kısa sürede ciddi sayıda konut yapılamayacağına göre ancak talep düşerse yani insanlar büyük şehirlerden kaçmaya başlarsa bir düşüşten bahsedebiliriz. böyle bir şey için de artık ancak büyük bir savaş falan olması lazım. deprem bile insanları buradan kaçırmıyor.
  • roket adam  (18.09.22 13:00:24 ~ 13:04:24) 
@roket adam; ben zaten Türkler neden Türkiye'de alıyor gitsin marsilya'da alsın demiyorum. Sadece ülkedeki konut fiyatının Avrupa'dan pahali olmaya gittigini söylüyorum. Yıllarca euro olarak sabit olan yerlerin bir anda nasıl 3 kat euroya karşı arttigini anlamaya çalışıyorum.
Olay madem konut eksikliği balikesir turistik yerlerinde de mi konut eksikliği var? Büyük şehir değil bir şey değil, sahil dışında hiçbir şey yok ilçede. 2016'da 110bin euro olan yazliga su an 280 bin Euro değerleme var. Yazlığın sahibi olarak saçmalık diyorum.

  • logisticsmanager  (18.09.22 13:34:14) 
logisticsmanager, gayrimenkul fiyatlarını neden maaşlarla kiyasliyorsunuz veya İzmir'deki bir evi Marsilya ile kiyasliyorsunuz? Gayrimenkul fiyatlanmasindan elbette gelirlerin bir miktar etkisi vardır ancak fiyatlanmayi etkileyen bir çok etken var. Pandemi döneminde yeni inşaat yapılmadı konut talebi var ama arz yok bu durum fiyatları yukarı çekiyor. Bunun dışında toprak fiyatları genel olarak dünya genelinde artıyor malum nüfus artıyor. Temelde fiyatları en çok etkileyen konu arzın talebi karşılamaması bir de inşaat maliyetleri artıyor. Yabancılara konut satışı %1 seviyesinde dolayısıyls yabancıların bu fiyatlarda pek bir etkisi yok malum yabancılar günah kesici ilan edildi her suç yabancıların üzerine yıkılıyor hatta konut fiyatlarından bile gariban siginmacilari sorunlu tutuyorlar şaka gibi


  • beemaker  (18.09.22 13:53:03) 
romario yanlışınız var varsayımlara dayalı yazıyorsunuz lüks konutun alıcısı Türkler. Yabancılar ise Beylikdüzü, Esenyurt gibi bölgelerdeki ucuz kalitesiz konutları satın alıyorlar 50 milyon TL üzeri konutların müşterileri hep yerli yatırımcı


  • beemaker  (18.09.22 14:03:24) 
@beemaker
"Yabancilara satış yüzde 1 seviyesinde" ==>değil. Iyi ki google diye bir olay var.
Suriye yok çünkü çoğu türk vatandaşı oldu.
Bu arada oran şehir şehir bakınca daha çok çıkıyor (tüm Türkiye'de ev almıyor sonuçta yabancilar, belli şehirleri aliyorlar)

www.google.com
  • logisticsmanager  (18.09.22 14:29:14) 
logisticsmanager, velev ki yabancıların toplam konut satışındaki payı %10 olsun yine sizin iddianızı haklı çıkarmaz kaldı ki bu paylaştığınız oran yazın gerçekleşen oran yazın yabancılara satış artar ayrıca bu satışlar sığınmacılara değil yabancı ülke vatandaşlarına yapılıyor çoğunluk İran Irak vatandaşı Suriyeliler sizin düşündüğünüz gibi konut satın almıyor veya kayda değer olmayan miktarda yani bu veri sosyal medya propogandalarindaki gibi konut fiyatlarını etkileyecek düzeyde değil konut fiyatlarinda artışın sebebi pandemi kısıtlamaların yoğun olduğu dönemde yeni konut üretilmesi dolayısıyla arzın talebi karşılamıyor oluşu ve ikinci sırada inşaat maliyetlerinin artmasıdır.

Iyi ki Google var yazmışsınız Google çoğu zaman yanıltıcıdır trend, korelasyon bilmeden düz mantık yorumlarsanız size meseleler saçma görünebilir bir kitabın ortasından bir cümle almaya benzer kaldı ki Google da ki her bilgi doğru değildir

Ayrıca Türkiye'de canlı bir emlak piyasası var emlak piyasasında Türkiye Avrupa birincisi Marsilya tercih gördüğü gibi İzmir'de tercih görüyor bir satıcı bir mali/hizmeti istediği fiyattan satışa koysun malın/hizmetin fiyatını piyasa arz talep eşitliği piyasayı belirler
  • beemaker  (18.09.22 14:47:21) 
Marsilya'nin en tutulan bolgelerinden, Turkiyedeki ile karsilastirdiginizla benzer yapilara baktiginizdan supheliyim. Birinde full kriter, birinde "su kadara bulunuyor" dogru bir karsilastirma olmaz. Kriter bulunmasi ise Guzelbahcede 3te biri fiyatina da villa bulursunuz.


  • dunal  (18.09.22 21:09:17) 
@dunal hayir guzel yerleri. Evler icin de ornek;
www.leboncoin.fr
www.leboncoin.fr
www.leboncoin.fr
www.leboncoin.fr
Marsilya'da da daha ucuz yerler var da ben ici yeni, ozel havuz, en onerilen mahalleler diye bakiyorum. Misal guzelbahce'de 1 milyon euroluk villalar bile baskalari ile dip dibe. Manzara cogunda yok cunku evler onlu arkali.
Ki daha cesme falan demedim ki guzelbahce bile merkeze 45 dakika falan.
Ki zaten bu ev fiyatlarinin iki senede doviz olarak 3 katina cikmasina hala aciklama bulmuyor.
  • logisticsmanager  (18.09.22 21:45:32) 
mesela şu da bir kriter, şu an marsilya'ya 1 milyon doları götürüp ev alacağım dediğinizde, bu parayı nereden bulduğunu soracaklar.
ülkemizde böyle bir şart epeydir yok. kara para aklama merkezi gibi bir şeyiz şu anda. iranlı adam geliyor basıyor parayı burada hayatını garanti altına alıyor. avrupa birliğinin ıvır zıvır mevzuatlarıyla uğraşmıyor. bu bile bir tercih sebebi yapar burayı.

  • roket adam  (18.09.22 21:52:57) 
Valla komsunun Muhammed Furkan isimli cocugu olmasi ihtimali gosterdigin mahallede Guzelbahce'den daha yuksek gibi geldi bana. Ayrica bu evler bakimli ancak yeni degil, karsilastirmada yipranma payini da dikkate almak lazim.


  • dunal  (23.09.22 16:38:55) 
[]

Izmir baklavacı önerisi

Tatilden dönüşte ofise ve hanımın ailesine birer kilo baklava/kadayıf karışık yaptıracağım. En son narlidere fistik'tan aldim ama beklediğim kalite degildi.
Simdi bir sürü baklavacı görüyorum mapste ama hangisi iyi bilgim yok.

Tercigim narlidere'den başlayıp Üçyol taraflarina kadar bir yerde olması
Karsi tarafta ya da konak/Alsancak trafigin icinde olmazsa sevinirim.

 
izmir'in neresinde bilmem ama bolulu hasan usta varsa oradan alabilirsin.


  • motosiklet burclu adam  (12.09.22 01:24:44) 
Ağam , petek pastanesi


  • bir ileti paylastim  (12.09.22 01:35:36) 
bilgin baklava, fıstık baklava


  • faithless  (12.09.22 04:49:57) 
Ağam
Doğan kaymak

  • Phoebe  (12.09.22 07:09:44) 
Ağam


  • mikahakkinen  (12.09.22 09:13:29) 
Karşıda olmasın deseniz de Petek Pastanesi
goo.gl

Merkezi Hatay'da (semt olan değil, şehir olan) ve inanılmaz güzel baklavaları var.
  • kobuzchu kiz  (12.09.22 09:26:19) 
petek pastanesi bayraklı avcılar excluive'de de açıldı. ofise söylemiştik, beğenmişti misafirler.


  • Phoebe  (12.09.22 10:36:41) 
Doğal 46

Baklavası Urfa'da yediklerime benziyor içi bol Antep fıstıklı. Ağam da güzel yapıyor ama fıstığı az o yüzden gerçek baklava diyemiyorum ben. Fıstığın damakta aroma bırakması gerekir, hamurdaki tereyağının değil.
Bunlar bir de Maraş dondurması yapıyor efsane. Maraşta yediğimden daha güzel. Uzun yol paketi de yapıyorlar kuru buz ile. Buca ve Bayraklı'da yerleri var bildiğim. Tavsiye ederim
  • hasmetizm 2046  (12.09.22 13:02:55) 
[]

Çocuk istediğimden emin degilim

Biz şimdi hanımla 5 yıldır evliyiz, ben iki yaş büyüğüm. Böyle bir 4-5 seneye yapariz diyoruz genel olarak, hem finansal olarak rahat oluruz hem de mental açıdan.
Zaten finansal olarak rahat olmazsak hayatta yapmayiz. Rizkiyla gelir muhabbetine dusmeyiz. Ben çocuk yaparsam ileride istediklerini verememe korkusu olmadan yapmak istiyorum. Hanim da aynı mantikta. Misal o tabi fransiz olduğundan hayat şartları daha farkliydi ama misal yurtdışında moda tasarimi okumak istemis ama ailesinin parasi yokmus. Simdi ona göre bunu yapamayacaksan çocuk yapmış olmak için yapiyorsun, bana da mantıkli geliyor zaten. Tabi kişiden lisiye değişir.

Hanım çok sevmiyor çocuk vs zaten. Ben seviyorum. Ama bu sevgim "çocuk yapmazsam olurum beni kimse tutamaz" değil.

Simdi düşünüyorum; kendimi 4-5 sene sonra bile çocuk sahibi çok net düşünemiyorum. Çok ciddi bir değişiklik gibi. Is yerinde çocuğu olanlarin cogu zor diyor, hatta iki çocuğu olan arkadaş simdiki aklim olsa yapmam diyor. ama diyenlerin eşleri itfaiyeci, polis falan haliyle calisma saatleri biraz ters. Mutlu olanların çoğunun da cocuklari büyümüş Artik lise üniversite.

Ben simdi cocuk diyorum ama yapmasam da mutlu olurmusum gibi düşüncem var.
Ama sonra ya ileride pisman olursam falan diyorum. Çok araliktayim. Daha uzun zaman var, acele yok da açıkçası çocuk istememin sebebi topluluğun kafama işlediği imaj, annemlere torun vermek mi yoksa harbiden çocuk istiyor muyum emin değilim.

Esimin ailesi çok gec cocuk sahibi olmus (anne 42 baba 49). Ülke de fransa olunca zaten çocuk sahibi olmayan çift sayısı cok, toplum baskisi yok ama benim kafamda var gibi.

Ne diyorsunuz? Benim gibi var mı böyle aralikta olan ya da Evli olup çocuk istemeyen/yapmayan var mi aramizda? Benim de arkadaş grubum masallah tavsan gibi üniversiteden mezun oldugumuz gibi ilk iki senede 3 kişi çocuk yapti. Şimdi bir tanesi daha sahip olacak.

 
benzer duurumlarda degiliz bekarim kadinim vs ama bana gire bir seyi istemek istemektir. suphe yoktur


  • ala09  (08.08.22 17:10:59) 
emin değilsen yapma. ben eminim, yapacağım. net. çocuk sahibi olanlar çocuk sevgisinin hayatta duyabileceğin en güzel his olduğunu söylüyor. zorluğu nedeniyle de keşke diyenler var.


  • gabe h coud  (08.08.22 17:29:53) 
Biz de sizinle aynı durumdayız.

Eşim pek çocuk sevmiyor, kendi çocuğunu da sevmeme ihtimalinden korkuyor. Ben oldum olası çocukları çok severim, genelde iyi anlaşırım, çocuklar da beni sever.

Yalnız ülkedeki ekonomik durum ve bu adamların yarın bir gün bizi muhatap edeceği iç veya dış karışıklık ihtimalleri ister istemez beni de düşündürüyor ve çocuk sahibi olma isteğimi törpülüyor.

32 yaşındayım, eşim de ben de mühendisiz, eve giren para Türkiye şartlarında gayet rahat yaşamamıza yetiyor şükür ama çocuk denkleme girince ürperiyorum biz bir şekilde geçinir gideriz vs. ama ona benden daha iyi imkanlar sağlayamazsam diye endişe ediyorum.

Sadece Türkiye'de değil dünyada da dengeler değişiyor, kaynaklar tükeniyor, iklimler, göçler vs. düşününce ne çocuğu diyorum ama sağda solda çocuk görünce de aman hiçbir zaman ideal ortam olmadı her zaman sıkıntılar vardı diyorum.

Bizde kafalar karışık kısaca belki birkaç sene daha düşünmekte fayda vardır hocam.

Benim evlenen arkadaşlarım da en geç birkaç yıl içinde çocuk sahibi oldular. Ama aynı yaşta olmamıza rağmen 40 yaşında gibi gözüküyorlar asdsadfdsd
  • chicha_v2  (08.08.22 17:39:44) 
ben cocuk sevmem, esim eh iste. 8 yillik evliyiz, cocuk yapmayacagiz. bu sekilde birlikte mutluyuz, bir eksiklik hissetmiyoruz. maddi acidan hic bir zaman yeterli olamayacagimiz bir seye de girmek istemiyoruz. su an evet yeterli imkanimiz var desek bile her gun her sey degisiyor.
cocuk zor. psikolojisi zor, cocuk sonrasinda ikili iliski dengesini yeniden kurmak zor, bedenen zorlayici bir deneyim zaten kadin icin. erkek tarafi desen ilk 2 yil bir sey anladiklarini sanmiyorum. cocuk yepyeni bir hayat, inanilmaz buyuk bir sorumluluk. zaten yeterince sorumlulugumuz varken daha da zorlayici bir sey katmak istemiyoruz hayatimiza.

bize bir sekil kodlanmis bence cocuk. yapmazsak gizli bir baski hissediyoruz. esimin ailesi olmadigini dusunuyor mesela cunku ne kadar istemiyoruz desek de buna inandiramadik.
ben sahsen cocugu her sekilde pismanlik olarak goruyorum. yapan da yapmayan da pisman. o zaman olmasin kafasindayim. muhtemelen cok guzel bir histir ama ben, sahsen, benim icin dogru bir karar verdigimi dusunuyorum.


ayrica chicha_v2+1. benden cok daha kucuk cocuklu insanlar yasima inanamayip sirrimi soruyorlar cocuksuzluk diyemiyorum :D (isin sakasi tabi)
  • 65 derece  (08.08.22 18:36:46 ~ 18:37:51) 
Eşin Türk değilse yap geç. Türkiye'de çocuğun işlevi çok farklı. Sen istemesen de yabancı kadınlar çocuğun sorumluluğunu alıyor. Gerçekten anne olmak istiyorlar. 3-4 çocuğu olup halen çocuk isteyen avrupalı kadınlar var. Bıraksan tavuk gibi yumurtlayacaklar


  • OrangeYellow  (08.08.22 18:48:27) 
Ben 30 oldum ve hala bir çocuk doğurup bakmayı düşünemiyor ve hatta istemiyorum. üstelik çocukları çok seviyorum ve çok iyi anlaşıyorum ama sadece sevmek yetmiyor, onunla ilgilenecek olmak bambaşka bir sorumluluk.
Belki önümüzdeki yıllarda isterim bilemiyorum ama şu an evli değiliz zaten. Erkek arkadaşım ise evlenip çocuk yapalım istiyor. Ben dürüstçe şu an istemediğimi söyledim ancak bu kararım belki ileride değişeceği için asla da demiyorum. Evlenirsek de hala istemiyor olursam ne yaparım işte onu düşünüyorum ben de. Bence siz de şimdiden düşünmeyin, zamanı geldiğinde hala istemiyor olursanız ona göre hareket edersiniz.

  • eksi sozlugun tatli insani  (08.08.22 21:51:12) 
30'ların sonu 40'ların başında evli çiftiz, çocuk yapmama konusunda evlenmeden önce anlaşmıştık.

Emin değilseniz yapmayın +1
Bir de reddit'te truechildfree, fencesitter ve regretfulparents subredditleri ilginizi çekebilir. Detay konuşmak isterseniz mesaj da beklerim.
  • kobuzchu kiz  (08.08.22 22:12:04) 
ben kendimi bildim bileli hep cocuk sahibi olmak istedim. hatta uygun sartlarim olsaydi 27-29-31 yaslarinda birer cocuk yaparim hayalini kurardim :) 34te ilk cocuguma hamile kaldim ama bu kadar cocuk seven biri oldugum halde is ciddiye bindikten sonra gercekten istiyor muyum, emin miyim, bakabilir miyim, cok buyuk bir sorumluluk altindan kalkabilir miyim diye cok cok dusundum. emin oldugumu anladiktan sonra esimle konusmaya basladik cocuk konusunu ve ondan sonra kalkistik zaten. cocugum olmasaydi da kesinlikle evlat edinecektim. ilk bir iki senenin cok yorucu ve zor gececegini biliyordum ama tahminimden gercekten daha zor oldu diyebilirim. 20 aylik su anda kendisi, hayatimiz bebeksiz halimizin normaline hala donmedi ama sanirim yeni normalimize de alistik diyebilirim, simdilerde son 1-2 aydir biraz daha kolay her sey ama 18+9 ay gercekten zor ve yorucuydu. bunu bilerek kalkismak onemli cocuk isine, yoksa pismanlik hikayeleri anlatirsiniz her yerde. gercekten uykusuz yasayamayan bir insanken neredeyse 2 yildir 5 saat kesintisiz uyudugum sayilidir mesela :) her bunyenin rahatlikla kaldirabilecegi bir sey degil yani ve bu isin sadece fiziksel yorgunluk kismi. daha bunun psikolojik kismi, maddi kulfeti var, var da var yani :). tabii boyle anlatinca korkunc geliyor ama icinde yasarken akip gidiyor diyebilirim. ben emin oldugum icin yorgunluklar ve diger seyler beni cok hirpalamadi mesela ama ufacik bir soru isareti olsa kafamda eminim cok farkli olurdu psikolojim. son olarak baska cocuk sahibi olmayi dusunmedigimi de eklemeliyim (yani en azindan dogurmayi dusunmuyorum). belki maddi acidan yetecegimize ikna olursak, birkac yil sonra bir cocuk evlat ediniriz diye de dusunuyorum ama. bu tabii cok havada bir fikir, ulkenin durumu ne olur, gidisat ne olur, maddiyat ne olur hepsi bir gaz ve toz bulutu kafamda su anda :) ne yazdim ama yaa :)


  • in vino veritas  (08.08.22 22:56:35) 
merhaba, biz de 5 yildir evliyiz, yaslar 31-35. cocuga karsi ikimiz de 'meeh' gozuyle bakiyoruz, cok asiri istemiyor veya ciddi sekilde nefret etmiyoruz. halimiz vaktimiz yerinde, ancak hayati da su an oldugu haliyle seviyoruz, cocuk karmasasina girmenin alemi yok su an modundayiz. hani olsa bakariz da ne gerek var gibi. esim gecen ya iste bilgisayar oyunu filan oynariz belki dedi, cocuk isteme sebebi o kadar.

ben hayati yasamayi cok mesakkatli buluyorum, hayatta kalma ugruna harcadigimiz caba (is guc okul patron toplum aile vs), hayata degmiyor bence. sirf bu sebeple cocuk yapma fikrine cok mesafeliyim, yarin bana beni ne diye yaptiniz allahsizlar dese verecek cevabim yok gibi.

tek makul argumanim, ilerde yapmazsam belki pisman olurum, olmayayim diye yaparim belki.
  • taurina  (08.08.22 23:42:29) 
ben sana bir dost tavsiyesi cocuk yapma.


  • sizofren06  (09.08.22 15:30:14) 
Benzer pozisyonda iken cocugu yaptim, ya$ 33 idi. Pisman degilim.

Ben kesin cocuk istiyordum cunku cocuklugumda etrafimda cocuk yapmamis birkac hatun vardi, birkac olaya sahit oldum ve o yaslarda hatunlarin bir kere dogurmasi gerektigine karar verdim. Benim hatun da pek cocuk sevmiyordu. Ilkinin maddi manevi ne kadar zor oldugunu gorunce tek cocukta durdum.

"Rizkiyla gelir" mevzusuyla ben de zamaninda dalga gecerdim, sonra basima gelince inandim. Palavra degil kesinlikle, ilk 2-3 sene ozellikle olmayacak isler oluyor, uzerine para yagiyor.

Baskalarinin ne yaptigiyla ilgilenme, siz kendinize bakin. Ben ne kadar zor olsa da "yapma" demem. Cocuk hem enerji isteyen bir olay hem de hatunlarin biyolojik saat olayi var, o yuzden 40li yaslara birakmadan aradan cikartmak lazim.

Bence tak fisi bitir i$i, 5 sene sonra baba diye pesinden kostugunda "iyiki" dersin. Ben diyorum..
  • cooperr  (09.08.22 17:52:19) 
çocuk işi mantıkla yapılmıyor zaten. her şeyi ölçüp bitip gündelik hayata göre tartarsan mantıksız gelir.
çocuk işi duygular ve ilkel dürtülerle yapılır, kötü anlamda söylemiyorum bunu ama durum böyle. yani başkalarından akıl alarak, mantıklı düşünmeye çalışarak, geleceği planlayarak çocuk isteme kararı verilmez.

yapıp geçeceksin ya da yapmayacaksın, çok ortası olan bir konu değil.

ayrıca inanıyorsanız gerçekten rızkı ile geliyor. bu demek değil cocuk olunca zengin olacaksınız. fakat bir şekilde size gelen güç mü desem, kısmet mi desem ama bazı kapılar açılıyor insana.
  • nuisance  (09.08.22 18:57:36 ~ 19:00:19) 
Biz de kararsiziz acikcasi, hatta gecen bir kadin dogum uzmanina muayene oldugumda cocuk dusunup dusunmedigimizi sordu. Hayır yani evet olabilir gibi bir cevap verdim. :D

Acikcasi bizi de ekonomik sartlar dusunduruyor. Eger iyi bir gelecek saglayamayacaksak cocuk yapmaya sicak bakmiyoruz. Cocuk sahibi olmak muthis bir seymis yapalim gitsin diyemiyoruz. Sıkıntı cekecek bir insan dunyaya getirmek istemiyorum.
  • kafasizbiri  (10.08.22 22:08:12) 
İstemiyorsanız mecbur değilsiniz ama gerekçenin "maddi şartlar" olması bana doğru gelmiyor. Bakıyorsunuz çok zengin ailenin çocuğu bunalımlı olabiliyor, ya da çoban çocuk il birincisi oluyor sınavda. Başarı ya da mutluluk maddiyatla bir yere kadar orantılı, ailenin sevgi ve güven sağlaması daha önemli.


  • firez  (15.08.22 00:57:59) 
[]

Leyla ile mecnun İngilizce altyazı

Hanımla netflix usa'den izliyorduk ama kalkmis.
Var mı İngilizce altyazı ile izlenecek bir yer?



 
Exxen'de varsa vardır.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (03.08.22 20:04:43) 
[]

Araba sigortası (yurtdışı)

Şimdi arabanın sigortasıni değiştireceğim.

Bir firma var, müşteri hizmetleri Fransa'da ama firmanin bürosu yok. Online sigorta. Yorumları iyi, fiyatı 670 civari.

Diğer firma bürosu olan firma (maif). Fiyat 760 civarı.

Genel şartlarda pek acayip fark yok.

Maif için kötü yorum da var iyi de. Ama birebir konustuklarim memnun, kayinpederde de maif var.

Sizce maif mi yoksa online firma mi?

 
[]

Kredi çekelim mi?

Anneme implant lazım, 10-15 civarı tutacak.
Kenarda 1000 eurosu varmış, onu bozarım demiş de ing müşterisi onlarda güzel kredi oluyor ondan bak dedim.

Ben zaten euro kazanıyorum, 10bin için 24 ayda 643 mu ne tutuyor, ben de öderim çok sıkıntı olursa ki bana lira borçlanmak mantıklı geliyor çünkü euroyu en kötü buraya tatile gelirken uçak vs için harcar ya da vize için.

Ne diyorsunuz? 10-15 bin içi 24 ay yapmak mantıklı mi?
10 bin 24 ay 5bin lira faiz tutuyor. Yüzde 3 mü ne.
Bu süreçte Euro değer kazanırsa hem kendi parasi değerlenecek hem de daha ucuz olacağı benim için de bir McDonald's parasına düşecek kredi ödemesi.

 
Lira borçlanmak mantıklı ama ihtiyaç kredisi oranları o kadar da kaçmaz fırsat değildir genelde. O kadar kolay cevabı olan bir şey değil yani ama sanırım ben de çekerdim.


  • jack of hearts  (20.06.22 21:27:22 ~ 21.06.22 01:44:40) 
Çek dostum dune kadar 5k faizsiz kredi falan veriyordu bazi bankalar yeni musterilerine


  • ala09  (20.06.22 22:12:32) 
Tabiiki çek. Özellikle kamu bankalarından.


  • primetime  (20.06.22 22:51:01) 
[]

Bulaşık makinesi programda şalter atıyor

Kayınvalidenin 10 yıllık Bosch makina.
Makine çalışıyor ama program devam ederken şalter attırıyor (30-40 dk sonra)
Sorun ne olabilir?
Yurtdışındayiz hâliyle öyle iki dk elektrikçi çağıralım kolay değil.

Benim sorunu anlayabilmek için yapabileceğim bir şey var mi?

Kayınvalide yeni makine dedi ama bana saçma geliyor. Yeni makine 500 euro, bu makine çalışıyor ama sadece şalter attırıyor. Bence sorun daha ucuza çözülur ki yeni makine ile olmayacağının da garantisi yok.

 
  • darkrocq  (16.06.22 14:51:05) 
Hangi aşamada atıyor sigorta? Su alma aşamasında mı? Suyu ısıtmaya başlama aşaması mı?

Isıtma aşaması ise rezistans arızalıdır %90

Makineyi başka prizde deneyin, o prizin başka sigortaya bağlı olduğuna emin olun.
  • John Bloor  (16.06.22 15:10:02) 
@john bloor kurutmada. Her programda kurutma zamanları. Hep sona doğru.

Su gidiyor ama bulasiklar kurumamis.
  • logisticsmanager  (16.06.22 15:12:09) 
Demek ki kurutma için kullandığı bir rezistans varsa o arızalandı, kısa devre filan yaptı.


  • John Bloor  (16.06.22 17:25:14) 
[]

Outlook email boşluğu

Hangi tuşa neye basınca oluyor bilmiyorum ama bazen yanlışlıkla bir şeye basıyorum ve outlook bir kolon boşluk ile başlıyor ve bundan sonra her email öyle oluyor. Nasıl çözdüğümu de anlamıyorum.

Bunun ne olduğunu bilen var mi? Google sordum ama bulamadım.


 
metni biçimlendir sekmesinde "girintiyi artır" ve "girintiyi azalt" butonları var. onla alakalı olabilir mi?


  • mustafakesekci  (08.06.22 10:27:11) 
[]

Hp omen 90+ cpu derecelerinde

Hanım origins oynuyor. Bir baktim cpu arada 100lere fırlıyor.
Fan max yaptım, maksimum processer poweri 98e cektim.
Simdilik 90 civarlarinda takiliyor, cok seyrek bazen 100 oluyor.
Hava cok sicak. Altinda dandik bir fan var eskiden kalma.

Laptop 15 aylık hala garantili yani.

Tavsiyeler? 15 ayda thermal paste bir şey olmaz bence. Fanlari hic temizlemedik, açmadan spray hava tutsak olur mu?

Başka öneri var mi?

Hp omen 15-en0133nf
Ryzen 7 4800h
Rtx 2060

 
www.youtube.com

ısı değerleri normal, videoda 5.39'da 92 derece görmüş.

öneri olarak kaliteli bir ek soğutma fanı kullanmış. onda da 79 dereceye kadar düşürebilmiş gösterdiğine göre. ürün bu:

www.amazon.it

bende de bunun 3070'li modeli var. 90 üstü takılıyor hep. soruna yol açacağını düşünmüyorum. gördüğüm inceleme videolarında hemen her laptop 90 100 aralığında çalışıyor.

bu arada videodaki performance, balanced dediği ayarlar hp'nin uygulamasından doğrudan ayarlanabiliyor, kurmadıysanız öneririm:
www.hizliresim.com
  • sarahkerrigan  (06.06.22 20:43:36 ~ 20:45:10) 
İşlemciyi Max. Boost Clock (Up to 4.2GHz) yerine base frekansta (2.9GHz) çalıştırırsanız ısınma sorununu çözersiniz. Darboğaz olacağını sanmıyorum güçlü bir işlemci.


  • dr doofenshmirtz  (06.06.22 21:03:24) 
[]

Eşiniz ve anneniz iyi anlaşıyor mu? Benimkiler uç örnek mi?

Vallaha yıllarca gelin, kaynana duyarız ya, nazar değmesin ama benimkiler vallaha zor bulunur tür gibi.
Eşim Fransız.
Ailem şu an bizde ziyarette.
Son haftalar şöyle geçiyor;
-Annemin duolingo'dan ingilizce çalışıp eşime "are you going to drink turkish coffee" ya da "good morning" falan demesi.
-Annemin eşime kazak, hırka, t-shirt falan örmesi (baya da güzel yapıyor ya), sonra eşime örgü öğretmesi
-Zaten eşim mantı, dolma, sarma, beyti kebabı vs her şeyi yapmayı öğrendi. Akıllarına gelen başka şeyleri de öğretiyorlar (şehriye çorbası, tarhana çorbası vs)
-Gün içinde Türkçe dublaj İngilizce altyazı the office izliyorlar, annem "ay bu dvayt beni bitiriyor ya, bu maykil'a da üzülüyorum" falan diyor.
-aksam 5 gibi annemin "cocktail time" demesi, eşimle oturup cin, karamelli baileys vs icmeleri
-annemin arada sırada eşime sarılıp "canım kızım" vs demesi. Gecen karnı ağrıdı, annem oturup baktı. Vallaha esim "ya sen bütün hayatını böyle mi geçirdin bu nasıl bir lüks resmen hayvan gibi anne hissi var ben hayatımda kendi annem tarafından bile böyle sevilmedim" dedi. Zamanında nikaha gelen ve annesiyle arası iyi olmayan bir arkadaşa da annem böyle güzelce sarilirdi zaten, kız son günü anneme size tekrar sarilabilir miyim kendimi iyi hissediyorum demişti.
-esim "ailen gidecek diye üzülüyorum sen niye uzulmuyorsun ya" falan diyor, ne bileyim bana normal geliyor sanki ama onun aile yapısı böyle değil ondan belki.

Neyse işte, vallaha çok alakasız bir ilişki var resmen. Etrafımda da pek yok böyle bir benimkiler bu kadar iyi. Vallaha geçen kalburabasti yaptilar beraber, bugün de nam nam gömdüler.
Mutlu ediyor tabi insanı, var mı sizde de böyle örnekler?
Ben de kayinpeder ile iyiyimdir de bu kadar değil tabi.

 
Kuzenimin eşi pek anne-aile ilgisi görmediği için teyzemin anaçlığını pek sever. Bizim anne tarafının ve kuzenlerin iyi görüşüyor olması da hoşuna gidiyor. Kuzen buluşmalarını "gelin" olmasına rağmen o ayarlar organize eder. Bayram diye kalkıp 300 km diye kayınvalidesinin anne evine gitti çocukları alıp, kuzenleri teyzeleri görücek diye. Ben üşendim gitmedim mesela.


  • Bruce  (03.05.22 02:05:26) 
1 hafta 10 gun boyle olur. Uzarsa tad kacar. Esas mesele hatunun sevgiye ac olmasi. Bazi yabanci kadinlar da turk hanzolara bu yuzden asik oluyor.


  • halk  (03.05.22 05:57:19) 
Esim yok. Yabanci yengem var. Gunaydin zor der.


  • geçerkenugradım  (03.05.22 08:00:43 ~ 09:06:01) 
Bu gelin kaynana muhabbeti bir kültür (süzlük) bağlamında gerçekleşiyor. Eşiniz başka kültürden geliyorken TR’de yaygın olana benzer bir ilişki olmamasına şaşırmanız şaşırtıcı bence. Ne bekliyordunuz, annenizin eşinizi sürekli eleştirmesini falan mı? Bir kere her şeyden önce iki taraf da bir terslik gördüğünde ekstra bir tolerans göstermeye meyilli olacaklar, zira ortada bir norm yok. E birbirlerini de sevmişler, umarım hep böyle devam ederler.


  • but that was just a dream  (03.05.22 09:01:27) 
Abimin eşi yabancı. Annemle aynı bu şekildeler. Ama benim annem ingilizceyi çoook daha az biliyo. Onun yerine abimin eşi türkçe öğrenmeye başladı.

Ve bu normal bir durum. Eşini seven kişi eşinin ailesine de ılımlı olur ister istemez eğer aileden kötü bi amaç vs sezmiyorsa.
Bu gelin kaynana muhabbetleri öğreniliyor ve aktarılıyor. Şartlanmışlık olduğu için biraz da öyle devam ediyor.

Bende kaynanamla kavgalı küs vs değilimdir. Ama yakın ilişkimiz yok o ayrı. Saygı ve sevgi çerçevesinde görüyoruz birbirimizi. Bizimki de alışılagelmiş klasik “gelin kaynana” ilişkisinden çok uzak o anlamda.

Ama bunlar normal işte.
  • zimbirik  (03.05.22 10:09:17) 
Evlendiginiz andan itibaren aynı evde yasasaydiniz ya da yılın belli bir dönemi (kış ayları) Fix birlikte yaşanıyor olsaydı daha iyi gozlemleyebilirdin djndnsj bu şekilde bana her şey normal geldi.

Bozulmasin, daha da iyilessin inş cjdjd ama gelin kaynana muhabbetinin kaynağı aynı evde yaşanan eski donemlerden cikiyor bence
  • abuzer  (03.05.22 11:00:44 ~ 11:01:38) 
@abuzer yaşadık aslında, yaklaşık 3-4 ay kadar. Ama geciciydi tabi evi kapatıp yurtdisina giderken.

Yok ya benim kuzenin esleri ile anneleri süper değil misal. Ama yakın yaşıyorlar ondan olabilir :)
  • logisticsmanager  (03.05.22 11:09:26) 
Evlilikte gerçekte ailelerin evleniyor olması konusu bence çok gerçekçi.

Günümüz orta sınıf türk toplumu bireysel hassasiyetler taşıyor. Aileleri ise çoğunlukla geleneksel değerleri savunuyor. Bunlardan bazıları daha ılımlı, örneğin baba evin direğidir diye diretmiyor ama ebeveynler çocukları ve onların eşleri üzerinde söz sahibidir, son tahlilde anne babaya hizmet edilir, isteklerine hürmet gösterilir görüşündeler.

Bazı aileler istisna olarak akraba bağlarını çok önemsemeyip çekirdek aileyi ön plana alıp evlenen çocuklarına alan bırakıyor.

Haliyle siz hangi tip aileye mensupsanız ve hangi tip aileye mensup bir kişiyle evlilik yaptıysanız bu dinamiklere göre sorun yaşama potansiyeliniz artıyor ya da azalıyor.

O kadar çeşitli kombinasyonlar var ki gerçekten uyum yakalamak zor.

Örneğin en sık olarak bir örnek vereyim. Kendileri bireysel özgürlüklerine önem veren ancak aileleri geleneksel değerlere sahip iki kişi mükemmel bir uyumla evlendiklerinde iki tarafın da ailesi bu haneye müdahil olup sürekli olarak çiftlerin alttan almak suretiyle kendi değerlerini yok saymalarına sebep oluyorlar ve nihayetinde gelin ve damat tarafının aileleri bu yeni kurulan aile için yalnızca bir külfet haline dönüşüyor. Bu olurken çiftlerin birbirlerine karşı saygısı yok oluyor ve çiftler adeta anne babalarını idare eden "kardeşlere" dönüşüyor.

Ondan sonra ya bıkmış bir evlilik devam ediyor, ya boşanılıyor ya da heyecan dışarda aranıyor.

Siz istisnasınız yani.
  • akhenaten  (03.05.22 11:45:43 ~ 11:47:27) 
Allah gecinden versin, annen elden ayaktan düşsün bi süre sizde kalmak zorunda kalsın aşır hizmet ihtiyacı dahi olmadan o zaman görürsün eşinin annene vereceği değeri. Eşin ve annen arasındaki canım cicim olayı çok normal. Kaynana gelin savaşları aynı evde oturunca, sürekli gidip gelinince, ortak bi çevreyi paylaşınca ortaya çıkıyor genelde.


  • mg3929  (03.05.22 17:46:17) 
mg3929 + 1

birbiriyle iyi anlaşan gelin ve erkek anneleri gördüm ama onlarda erkek anneleri iyi niyetli ve oğlunu kıskanmayan insanlardı. bence iş gelinde değil annede bitiyor. gelinleri canavara dönüştürenler erkek aileleri oluyor genellikle. gelinden düğün altınlarını alıyorlar, kölelik bekliyorlar (temizlik, yemek), kendi ailesini kurmuş oğullarından her ay para istiyorlar ya da kredi çektiriyorlar falan çok duydum bu hikayeleri. dur kocamın annesiyle uğraşayım diyen şirret gelin modeli bence çok az ya.
  • anais  (03.05.22 22:01:58) 
mobildeyim editleyemedim. bence sizin örneğinizde eşinizle annenizin anlaşması aşırı normal bi şey. anlaşmamaları bir tarafın problemli olduğunu gösterirdi zaten.


  • anais  (03.05.22 22:03:50) 
anais+1 gelin normal insan, annen iyi insan


  • ala09  (04.05.22 14:05:00) 
[]

Ncap hakkında ne düşünüyorsunuz?

Malum yeni teknolojiler sonrası euro ncap arabalarda bütün bu teknolojiler Standart olmazsa çok düşük yıldız veriyor.
En son olay dacia jogger arabaya "bunu test etmeye gerek yok sandero ile aynı araba, al sana aynı yıldız" diyince tepki almaya başladı.
En son şunu okudum ki mantıklı geldi;
www.irishtimes.com

Bir kere ikisi de aynı aksamda, o Zaman aynıdır saçma sapan bir yaklaşım. Vw bir sürü şeyi aynı kullanıyor, onlara da öyle yapılmalı bu mantıkla.

Buna ek olarak ncap insanların pahali araba almasina yonlendiriyor ama herkes alamaz diyor ki doğru.
Mantıken bugünün dacia'si 5 sene önceki bir çok arabadan çok daha iyi. Ama 5 sene önceki arabalar bugünün kriterleri ile degerlendirilmedi.

Bir başka eleştiri de bu teknolojilerin insanların daha dikkatsiz kullanmasina yol açtığı (zaten otomatik fren var vs gibi düşünmek ya da kör nokta algılıyor demek vs)

Siz ne düşünüyorsunuz? Bir öneri ncap'in teknolojiler ve çarpma testlerini ayırıp iki farklı puan vermesi bu şekilde arabaların carpma performanslarini görebiliriz. Sonuçta hangi teknoloji olursa olsun arabaya çarpıldıgi zaman önemi yok.

 
(bkz: iihs) bence daha doğru bir metric, yaya koruma vb ikincil güvenlik önlemleri önemli ancak sonuç aracın kaza performansını etkilemiyor.


  • captainmrg  (02.05.22 21:37:12) 
Belli bir seneden sonra sacmaladi.
Puntoya yillar sonra 1 yildiz vermisti. Araba 5 yildizla cikmis en saglam arabalardan biriydi, ama sensoru yok diye tabut damgasi yedi.

2015ten beri esp zorunlu, su an her araba zaten 5 yildizli hepsi surucuyu koruyor bu tip kurumlarin bir mantigi kalmadi.

Geyik testi izliyorum sadece.
  • divit  (03.05.22 01:12:09) 
@divit evet misal ncap iyi alıp geyik testinde sacmalayan da var. Yani ben bu kadar sensör koyup sonra "en ucuz 25 bin euro" mantığını çözemiyorum.


  • logisticsmanager  (03.05.22 02:04:00) 
[]

Babaya Akıllı saat önerisi

Duyuruya baktım ama tam aradığı cevabı bulamadım.
Babama (şeker, yüksek tansiyon ve bir iki sene içinde anjiyo geçirmiş biri) doğum günü hediyesi olarak akilli saat almak istiyorum.
Telefonu galiba huawei. Haliyle android lazım.
Yurtdışındayim oradan da alabilirim ama Türkçe arayüz olmalı tabi.

Kesin istediklerim;
Nabiz/kalp ritmi ölçer.
Düşme uyarısı olsa olur diyorum ama ya çok pahalı olacak bir de şu an gerekli mi emin değilim daha 55 yaşında, yanında ya annem ya da halam oluyor hep.
Ekranda bildirim olsa olur ama çok da önemi yok, zaten 7/24 telefonuyla birlesik yasiyor:)
Adım ölçer de olsa iyi olur. Sürekli "bugün x adim attim" diyip seviniyor :)
Yani başka ne lazım bilmiyorum. Ha bileği kalın biri haliyle öyle incecik olanlar falan olmaz. Normal saat zevki de böyle kolunda külçe çelik tasirmis gibi olanlardan takmak.

Şimdiden teşekkür.
Bütçe olarak 100-120€ civarı çıkarım heralde (avrupa fiyatına baktım tabi hep)
Xiaomi mi watch falan gördüm ama hiç bilgim yok.

 
fiyatı biraz bütçeni aşsa da samsung galaxy watch 4'ü öneririm.

nabız, tansiyon, ekg, adım sayma, stres, kandaki oksijen, horlama, uyku/uyku takibi, vücut kitle endeksi/yağ/iskelet kası/su oranı vs bunlar var. playstore, arama, sms, bildirimleri görme, hava basıncı falan çok şey var daha
  • birmilyonunvarmi  (19.04.22 13:30:55) 
@birmilyonunvarmi saate baktim ama çoğu şeyi çalışması için samsung galaxy telefon lazım.
Buna ek olarak ekg Türkiye'de çalışmıyor haliyle hiçbir mantığı yok.

  • logisticsmanager  (19.04.22 14:17:54) 
Xiaomi'nin eski usul boyutlu yuvarlak saatleri var. Ben de babama ondan aldım.


  • d max  (19.04.22 15:12:52) 
amazfit modellerine (gt 2 veya 3'lere) bakabilirsiniz. nabız, uyku takibi mevcut. telefona bağlanabiliyor, kolunuzdan telefonla konuşabiliyorsunuz vs.vs. fiyatları 120-60 euro civarı olabilir.


  • semyasa  (19.04.22 16:53:02) 
Biraz araştırınca samsung watch 4 huawei ile uyum sorunu olduğunu gördüm ve en mantıklı seçenek huawei watch gt 3 olacak gibi, daha pahalı ama olsun.


  • logisticsmanager  (19.04.22 17:21:14) 
eşim ve ben galaxy watch 4 kullanıyoruz. tavsiye ederim.

ben samsung, eşim xiaomi telefonla kullanıyor. uyum sorunu yaşamadı hiç. benim kullanıp onun kullanamadığı bir özellik yok.

ekg özelliğini 2 dk içinde aktif edebiliyorsun. bizimkilerde aktif şu an.
  • lancelot du lac  (19.04.22 17:31:49) 
@logisticsmanager herhangi bir uyum sorunu yok ve özelliklerin tamamı çalışıyor. Telefon xiaomi


  • birmilyonunvarmi  (19.04.22 23:26:51) 
[]

Ayrılacak elemanın isteği saçma değil mi?

Şimdi bende bir eleman var(di). Ben müdür olduğum dakikadan itibaren sıkıntı çıkarttı. Müdürlerle beraber tahminimiz bize ise girerken "ya ben burada yükselir giderim" diye girdi ama ben müdür olunca "e napicam ben oldu" ve sürekli sorun çıkardı.

Neyse bu sene performans görüşmesinde is performansı için normal verdik ama karakter kısmı için düşük verdik çünkü is arkadaslari ile sorun yasadi, başka departman ile sorun yasadi, bir ara bir yanlış anlamadan biriyle 6 ay konusmamis sonradan fark ettik, oturduğu büro değişti onda sorun cikardi, yeni eleman onun eskiden oturduğu yere geçti sorun çıkardı (özetlersek kendisi satin almaci ama planlama ile oturuyordu ama planlamaya yeni eleman alininca onun satin alma burosuna geçmesi gerekti), çalışan anketlerinde sürekli düşük puan verdi ama 1'e 1 görüşmelerde konuşmadi, sürekli çalışan sendikasına konuştu ama bize karsi hiçbir sey demedi.
Biz de karakter kısmını gelişmesi gereken yer diye vs düşük puan ve düşük zam verdik.

Sonra ben kizla yil sonu degerlendirmesi yaparken bazı noktalarda biraz fazla kati oldugumuzu düşündüm, belki bazi süreçler daha iyi yönetilebilirdi diye düşünüp bir de kiz bana böyle motiveymis vs diye konuşunca toplanti sonrasında kendi müdürlerim ile konustuktan sonra ek zam istemeye karar verdim. Bu da tabi holding tekrar onayı demek ve ek süreç. bu süreç de nisanda başlıyor (normal zam subatta onaylaniyor, ilk zam mart ayi sonunda mart ayı maasi ile aliniyor. Nisan ayında ek zam istekleri konuşulabiliyor)

Kiz 24 martta istifa sundu, başka is bulmuş ki ben aylardır iş aradığını hissediyordum ve sirket olarak ayrılmasindan mutluyuz. Hatta 1 hafta erken ayrilacak, istegini kabul ettik.

Yalniz kiz bana simdi bu ek istemeyi planladığım zammi sordu.
Ik zaten istifasini sunduğu ve 1 hafta erken gidecegi için kendi isimizi yaptık tabiki hayır dedi.

Yani kendim için düşünüyorum; Alacağı zammin maasa etkisi tam olarak 9 euro falan o da bir adet McDonald's menüsü anca.

Bu arada zam hakkini alamıyor vs değil. Bu benim kendi insiyatifim ile verdiğim bir karardi ve kendisine de kesin olmadığını ama ugrasacagimizi soylemistim.
Ama haftaya cuma ayrılacak çalışan icin ben holdinge ne diyeyim? 1 hafta sonra ayrilacak eleman için zam onayi verir misiniz kadar salakça bir istek duymamislardir heralde.

Sizce çalışanın bu isteği, ki hakedilmis bir olay da degil, 9-10 Euro için mantıklı mi? Çok saçma durmuyor mu? aylik maasinin 0.004'u oluyor konustugumuz para. Isini buldu ayrılıp gidiyor, issiz de kalmayacak.

 
Tabi ki sacma. Su aydan itibaren su kadar zam alacaksin seklinde kesin bir yazili bildirim yapilmamis. Ben olsam yukaridan onay gelmedi o yuzden bir sey yapamiyorum deyip basimdan savarim.


  • vudin  (05.04.22 18:36:07) 
mantıksız
sonunda ne çıkacak diye okudum o kadar, sne bir de bu kadar yazmışsın

  • mantık  (05.04.22 18:43:12) 
@vudin yok ya kiza kesin olmadigini ama ugrasacagimizi söyledim çünkü görüşmede motive, sanki ek gorevlere hazir vs gibi geldi. Dedim belki bu kizi hala kazanabiliriz yani.

Ik zaten mail atti, şirketten ayrilacagi icin zam isteği reddedildi diye, daha çok bilgi isterse bizle konussun dedi. Zaten ik'ci da baya şaşırdı isteğe ama neyse :)
  • logisticsmanager  (05.04.22 18:44:04) 
@mantik abi bazen linc yenilebiliyor bilgi olmayınca sonra "e bilgi yazmamissin başlıkta" oluyor :) bunları yazmasam kızın zam hakkını vermiyoruz gibi anlasilirdi diye bilgiyle yazdım.
Sonuçta 9 euro haksa alınmalı. Onun konuşması bile olmazdı.

  • logisticsmanager  (05.04.22 18:46:24) 
Holding'e birsey deme, eleman tatava yaparsa 10 euro ver eline, bir tane de kagit imzalat "ben elden 10 euro aldim" diye, yolla gitsin.

Bi arada binde 4 zam da efsaneymis, Evropa'da durum harbiden cohh eyyi :D
  • cooperr  (05.04.22 20:27:40) 
@coopper zammi o değil. Almasini düşündüğüm ekstra zam/12, bunun 10 günlük oranı çünkü 10 iş günü kadar çalışmış olacak, bunun üstüne Brüt net oranı.

Kısacası Avrupa'daki zam oranıyla alakası yok. Calisanlara genel olarak hesaplanan enflasyondan zam yaptık, üstü de oldu.
  • logisticsmanager  (05.04.22 20:34:56) 
@logisticsmanager

Ok dedigim gibi ben olsam elden veririm, kagit imzalatip sepetlerim.
  • cooperr  (05.04.22 20:51:30) 
10-12 euro bi şeyse, ve çok gürültü yapıyorsa elden verin geçin derim.


  • kaptankedi  (05.04.22 20:57:16) 
Elden vermek ayrı sıkıntı çıkartır. Onaylanmamış veya iletişimi yapılmamış ise bir şey yapmaya gerek yok bence.


  • efx  (05.04.22 21:40:06) 
Ek zam yaptırdım dediğiniz zam tam olarak 9 euro mu?


  • regina phalange  (05.04.22 21:56:24) 
"IK'dan ret geldi ben zaten orani bilemiyorum. Isterseniz IK ile gorusun bu konuyu, zaten bana da IK ile goresebileceginiz soylendi" diyip topu IK'ya atin bence.


  • 65 derece  (05.04.22 22:04:05) 
ben zaten akıl istemiyorum, holding reddetti çünkü işten ayriliyorsun dedim geçtim. Elden falan vermem tabiki, Fransa'da böyle bir iş yapmam :)

Benim sorum aslında bu çok saçma bir istek değil mi olayı. Yani ben inanamadim bunun konusulmasina, hatta ik ve benim müdürler de sasirdi.

@regina; hayır ek zam olarak yıllık 350 euro gibi bir şey yapmak istedim. Aylık 25-30 euro bir şey yapar nette, bir internet faturası işte :)
  • logisticsmanager  (05.04.22 22:09:00) 
Sacma bir istek, ne koparsam kardir demis herhalde


  • fakyoras  (05.04.22 22:34:00) 
evet sacma. ama zaten kiz da sacma biriymis, normal gelmistir ona :)


  • 65 derece  (06.04.22 10:11:30) 
Abi kiz "istifamin ekstra zam isteğini etkileyecegini dusunmemistim" dedi. Paralel evrende falan yaşıyor galiba, neyse :)


  • logisticsmanager  (06.04.22 12:35:15) 
Türk gözüyle baktığımızda aşırı saçma ama belki Fransız gözünden bakınca o kadar saçma değildir :)

Uzun süredir Fransa'da yaşıyordunuz sanırım, siz çok daha iyi bilirsiniz, ben de Fransız okulunda yaşlandığım için direkt şu geldi aklıma, bazen bazı Fransızlar hak konusuna obsesif derecede takık olabiliyorlar. Yani bir pirinç tanesinin hesabını yapabilirler gibi gelmiştir bana hep :))
  • la lykia  (06.04.22 12:55:48) 
@la lykia yok yani hak olsa harbiden hiç sorun değil. Misal harbiden her şeyin hesabı yapılır, iceride hiçbir şey kalmaz. Ortada hak edilmiş, garanti edilmiş bir olay yok. Ben bu kizi belki kazanabiliriz, belki ekibe entegre olabilir diye çok acayip bir fark olmasın istedim (ilk zamminda neredeyse 600 euro fark vardi diğerlerine oranla) ama ona da on kere garanti olmadığını ama ugrasacagimizi söyledim. Ayrılan adam için ben niye holding ile ugrasayim.
Kızın kötü ayrıldığı 3. Is yeri olacagiz, bu saatten sonra anca babasi referans olur, gelecekteki müdürlerine başarılar dilerim :)

  • logisticsmanager  (06.04.22 14:46:38) 
[]

Bu üniversite sistemi Türkiye'de var mi?

Fransa'da alternance diye bir olay var.
Direkt bizdeki çalışan kizdan örnek verirsem;
3 hafta is 1 hafta okul yapıyor, meslek tedarik zincirinde.
Sonuç olarak bu kız mezun olduğunda yaklaşık 1 senelik deneyimle çıkacak.
Planlama, talep tahmini, güvenlik stoğu, müşteri yönetimi, siop hepsini bilecek.
Üstüne erp bilecek, exceli daha iyi olacak.

Su sistem Türkiye'de var mi diye merak ettim. Ben hiç görmedim ama bana acayip mantıklı geliyor. Zaten bu mesleklerde teori değil pratik daha önemli.
Misal ben de lojistik mezunuyum ama sadece 2 ay staj zorunlulugu var (ben totalde 5 ay falan yaptım tabi). Saçmalık, hiçbir şey öğrenemez insan bu sürede.
Mezun olan adam da deneyimsiz mezun oluyor bu şekilde.

Misal bir arkadaşın oğlu da kimya teknisyenliğine girdi.
Aynı mantıkla uluslararası bir kimya ürünleri firmasında çalışıp para kazanıp okula ayda 1 hafta falan gidiyor. Hem iş yeri kazanıyor hem o deneyim ve para kazanıyor. Mezun olunca da büyük ihtimal isi hazır.

 
Türkiye'de buna en yakın şey uzun dönem staj adıyla var. Şirketler belirli dönemlerde uzun dönem stajyer alımı yapar. Özel sektörde büyük torpil var. Bizim bölümde bir kız Toyota'da çalışıyordu ama kızın derslerle alakası yoktu. Sırf adı olduğu için büyük şirketlerin kadroları dolduruluyor. Sistem zaten olması gereken sistem ama Türkiye'de tutmaz. Adamlar daha çalışanına sigorta yapmıyordu düne kadar. Öğrenci için kim sigorta ödesin. Ben iki ay staj yaptım. İki stajda da sigortayı okul ödedi. Şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz diye şov yapan şirketler bile sigortayı okuldan bekliyor.


  • dissendium  (31.03.22 21:43:18) 
buna en yakini meslek liselerinde vardi eskiden, hala var mi bilmiyorum, 17 yasinda haftanin 3 gunu calisiyordun, 2 gun okul...


  • hewit  (31.03.22 22:00:07) 
tobb etü'nün ortak eğitim sistemi bahsettiğinize türkiye'de en yakın şey
www.etu.edu.tr

  • ted  (31.03.22 22:10:32) 
4. En yakın gelsin o zaman :)

Teknoloji fakültelerinde ki bölümlerin son sınıfında iş yeri eğitimi olarak geçen bir sistem var. 8 dönemin en az 1 dönemi iş yerine gidiyorlarmış.
  • ceketimi alip cikcam  (31.03.22 22:48:09) 
hiçbiri değil, buna en yakını çıraklık meslek liseleri, diğer adıyla mesleki eğitim merkezleri.
bu liselerde bulunan bölümlerde okuyan öğrenciler haftanın belli günü okula gelirler ve sene sonunda hem yazılı hem de uygulamalı sınav olurlar.
bölümlerin kısıtlı olması ve liseden sonra böyle uygulamaların yeterli sayıda okulda olmaması ülkemiz için ara eleman sıkıntısını doğuruyor.
berber, kuaför, aşçı vb. meslek gruplarında okuyanlar, çıraklık ve kalfalık belgelerini de bu okullardan mezun olarak alabiliyorlar.
  • pccopath  (31.03.22 23:01:34) 
Ben bizzat lisede (turizm ve otelcilik meslek lisesi) böyle bir şey yaşadım.

Klasik liseler gibi eğitim sistemimiz yoktu, zaten bizim okulda biraz kendi sistemini, özerkliğini ilan etmiş gibi bir şeydi. Atıyorum normalde okullar Eylül başında açılıyorsa bizimkisi Kasım ayında açılıyordu, aynı şekilde normal okullar Mayıs sonunda kapanıyorsa bizim okul Mart sonunda kapanıyordu. İki üç hafta tatilden sonra okul açılana kadar ki süreçte staj yapıyorduk otellerde.

Artısı büyük mü? Eğer denetmen öğretmenler otellerin/işletmelerin hakkından gelebilecek nitelikteyse ve okulun sektör içerisinde ağırlığı varsa çok büyük artıları olan bir sistem.

Lakin gelgelelim bizimle beraber başka okulların öğrencileri de staj yaparlardı, bize yaptıramadıkları, yaptırmayı teklif dahi edemedikleri her işi o okulun öğrencilerine yaptırırlardı. Mesela biz staj parası+ek ücret olarak neredeyse asgari ücret alıyorken garibim o diğer stajyerler staj parası alıyorlardı.

Mesela bizimle beraber staj yapan üniversite (fakülte) öğrencileri de vardı, bize imrenerek bakarlardı. Çünkü ne staj parası alabilirlerdi ne de insan gibi iş öğretirlerdi.

Daha o günlerde anlamıştım, özel sektörde ki torpilin/imtiyazın kamu kurumlarında bile olmadığını.
  • skzr  (31.03.22 23:21:18) 
[]

Çok reklam veren firmadan nefret etmenin adı

Şimdi youtube reklamlarinda Olivier assurance var Fransa'da.
Günde en az üç kere duyuyorum. Biktim.
Öyle bir durum ki sigorta değiştirmek istediğimde özellikle almayacağım. O kadar sıkıldım.

Bunun adı var mı? Reklam yapayım derken çok reklamdan insanların tepkisini çekip satışı düşürme gibi.

 
daha bilimsel bir adı var mıdır bilmiyorum ama ingilizcede "advertisement/commercial wearout" olarak geçiyor.


  • sir gawain  (31.03.22 19:23:31 ~ 19:23:54) 
ad fatigue


  • hot potato  (31.03.22 19:32:02) 
[]

Ev almadan önce bölgede kiralikta oturmak

Şimdi Fransa'da yaşadığım şehirde ev bakıyorum ara sıra.
Ya müstakil ev ya da iki katli falan apartmanda. Ne denk gelirse iste.

Bölge yaşadığım bölge değil tam, şehrin dışında ufak köyler diyelim. Bugün işe 10 dkda variyorsam bu şekilde 20 dkda varacagim.

Ben de şu an şehrin tam dışında, tek otobus ile 10 dk içinde şehir merkezinde olunabilen, etrafında her yerde ihtiyaç olunabilecek magazalar olan bir yerdeyim. Yani biraz daha sessiz sakin bir yere geçmiş olacağım (burada da ses yok da biraz daha hayat var tabi). Yasadigim yerin güzelliği iste şehir dışında ama şehir içinde gibi.

Diyorum ki acaba direkt böyle ev alma diyip girismeden o bölgeye taşınıp biraz yaşasam, baksam nasıl hayat sevecek miyim, hanım sevecek mi vs.

Bu mantıklı mi sizce? Yoksa tatava yapma satın al geç mi?

 
bence her iki durumda da çok ters bir komşu, evde izolasyon vb. problemler vs. denk gelmediğiniz sürece 1-2 yıl o bölge size yeni olduğu için iyi gelecek.
fransada ev alma satma konuları sıkıntılı süreçlerse ya da maddi açıdan sizi zorlayacak bir sürece giriyorsanız kiralayarak deneme yoluna gidebilirsiniz ama onda da en az 3 yıl oturarak bakın ki ilk iki yıl daha önce de dediğim gibi size hoş geçecektir.
al sat derdi yoksa memlekette alıp geçin beğenmezseniz tekrar taşınma yolu açık ne de olsa.
  • erty_ksk  (30.03.22 11:40:17) 
oralarda emlak alışverişi bizimki gibi hızlı ve kolaysa tatava yapma al geç denebilir. Aldın oturdun beğenmedin seneye satarsın deriz.

Ama bu işlemler zor ve meşaketli ise bi denemekte yarar var.
  • John Bloor  (30.03.22 11:41:54) 
Ben yaşadığım şehire yeni geldim, mahalleleri, semtleri pek bilmiyorum. 3 ay merkezde otelde kaldım, 6 aydır da daha sessiz bi semtte evdeyim.
İlk geldiğimde merkez çok mantıklı geliyordu, şimdi az çok şehri öğrendim, buralarda oturulur diye 3-4 nokta biliyorum, ev alırken oralara bakacağım.
Demem şu ki:
Ev almak istediğiniz bölgeyi biliyorsanız, hiç gerek yok ara masrafa, al geç.
Bilmediğiniz bir yerse, yeniyseniz ev tutup yaşamak mantıklı
  • Corc  (30.03.22 11:42:34) 
biraz size bağlı bu. benzerini yaptım, şehrin o kadar dışındayım ki markete yürüme 20 dk uzaklıktayım. ama çok mutluyum çünkü müstakil. çünkü çocuğum gürültü yaparken aman alttan üstten şikayet gelecek mi diye düşünmüyorum. köpeklerim var apartmanda bakmanın ve kalabalık muhitte yürütmenin zorluklarını yeterince yaşadım. o yüzden tenha bölgede yaşamak benim için cennet gibi. aynı şekilde kimsenin de gürültüsünü çekmiyorum. belki biraz bitişik komşu. ikiz villa pırablımz :') tabii burda fransa ve türkiye insan profilleri de önem kazanıyor olası yaşayacağınız problemler açısından. bahçe işlerine meraklıysanız dalından meyve yemek, kendin sebze yetiştirmek gibisi yok. bunların dışında sosyal insanlarsanız biraz insan görelim diyorsanız çok sıkılırsınız tam emekli hayatı çünkü bu.


  • pide  (30.03.22 11:48:54) 
@john yok ya Türkiye'deki gibi değil kesinlikle. Hem uzun bir süreç hem pahalı (satış da da pahalı). Bir de ev de çok yok zaten piyasada Türkiye gibi sürekli al sat dönmüyor.

@corc ev almak istediğim bölgeyi bilmiyorum. Yani isim olarak biliyorum, arabayla geçtim vs. Ama daha ne bir akşam orada bir restoranda oturmuslugum var ne orada oturan biriyle konusmuslugum ne marketinde alışveriş yapmisligim.
Misal etraf dağlarla cevrili ve daga çok yakın yerlerin kışın güneş almadığı bilgisini gördüm simdi. Bunun gibi şeyleri hiç bilmiyorum iste orada.

Bu arada ara masraf da total 2 bin euro falan olur taşınma+emlakçı. Yani yoracak bir masraf olmaz.
  • logisticsmanager  (30.03.22 11:50:59) 
Kiracilik maliyeti 2000 euroysa denenebilir. Baktiniz cok uzak, icinize sinmedi merkeze gecersiniz.

Kagit uzerinde 20 dakika azmis gibi gorunur ama her gun git gel yapinca 10 dakika ile arasinda daglar kadar fark oldugu anlasilir. Baktiniz 20 dk koymuyor, muhit de iyi, yardirabella.
  • brkylmz  (30.03.22 12:21:59) 
En fazla yarım saat uzaklıktaki bölgeyi de önceden biraz araştır bir zahmet. Ev tutmaya bile gerek yok, her gün gidilebilir.


  • osssy  (30.03.22 13:16:24) 
kiralik mantikli. sehir hayati seven insanlar icin kirsal basta cok cekici gelse de ozellikle belli saatten sonrasi eziyet olabiliyor. mesela yemek olayi, mesela market olayi, aksam gidip bir seyler iceyim dediginizde gidecek yer bulamiyor olabilirsiniz ya da donus iskence olabilir gibi gibi.
Etraf daglarla cevriliyse gunes olayi sikinti olabilir, iyice bir izlemek lazim.
biz 3 ay koy gibi diyebilecegimiz yerde kaldik, dag ile cevrili :) gunes yok, oglen acik market yok, sehire gidip gelmek iskence, pazar gunleri disarda hic kimse yok, aksamlari disarda yemek yiyecek yer yok. iskenceydi sehire tasindik. bence imkan varsa kiralik ile deneyin once.
  • 65 derece  (31.03.22 10:25:24) 
[]

Çalışan iş yükü hesaplama

Şimdi bir adet kalıcı bir adet de sap'ye geçiş döneminde backup yapacak süreli sözleşmeli eleman alacagim, normal ekip 3 kişi.
Iş; satın alma.

Şu an ekibimin iş yükünü hesaplamak istiyorum ama bunu matematiksel olarak yapmak istiyorum.
Işte herkesin tedarikçileri var, bazılarının ekstra yükleri var (asn yaratmak, ay sonunda on time delivery hesaplamak, talep tahmini sapmasi hesaplama vs)
Done olarak bunlara ek olarak günlük kaç po yaratilmis, po'larda ortalama kaç tane ürün var vs gibi şeyler var.

Bunun için tavsiye edebileceğiniz bir yöntem var mi?
Yüzde yüz olmaz kesin de en azından başlangıç için.

 
Ticket sistemi kullanmaniz calisanlarin performanini olcmenize yarayabilir.

Satin alma talepleri calisanlarina nasil iletiliyor? Mail ile ise ticket sistemi tam sizin ihtiyaciniz karsilar.

Ozelden yazarsaniz size detayli anlatabilirim.
  • kaiserr76  (22.03.22 16:54:23) 
[]

Hayvan sigortası (yurtdışı)

Selamlar
Şimdi köpeğime sigorta yaptirayim diyorum, veteriner de tavsiye etti çünkü köpeğim reaktif ve ihtiyac olduğu durumda (aşı ya da ufak kontrol harici) sedatif verilmesi lazım yoksa ısırmaya kalkar (agizlik olsa da rahat durmaz yani)

Bir sürü sigorta var ama bazıları taninmis olmanin verdiği rahatlik ya da ünlü sigorta firmalari olarak çok dandik servis veriyorlar ya da fiyatlar uçmuş (aşağıda bahsedeceğim servisler için 50-60 Euro istiyorlar)

Iki grup ayirdim;
Ilk grup 3 adet internet sigorta şirketi, yeni çıkan sirketler bunlar. Enpara gibi düşünün iste, bunun sigorta şirketi versiyonu. Bunlarda karsilama oranından yillik toplam karsilamaya, gerekirse aşıları karşılamaya falan her şeyi modifiye edilebiliyor.

Ikinci grup tek var; benim banka. Iki tane formül var ya sırf kaza ya da olabilecek her şey dahil.

Iki grupta da aynı olanlar
Hastalik/kaza/kanser vs her durumda her maliyetin yüzde 80'i karşılanıyor.
Ilaclar da karsilaniyor.
Alt limit yok, yani 50 euro da gelse 1000 euro da devreye giriyorlar.


İnternet üzerinden hizmet veren yeni tip sigortalar, her koşulu ikinci grup ile aynı, sadece 2000 euroya kadar karsiliyorlar. Bunlarin genel ortalaması 26-27€ civari.

Ikinci grup; her şey dahil formülde yıllık 2500euro ama bir ek özellik de size sadece hayvan harcamalari için özel bir kart veriyorlar. Diyelim 1000 euroluk maliyet oldu. Siz bu kart ile ödüyorsunuz, onlar sonra karsilama orani vs hesaplayıp odenmeyecek kismi size faturalandıriyorlar. Kısacası acil durumda kenarda para var mi düşünmeye gerek kalmiyor.
Bunun maliyeti 31 euro, kısacası yillik 500 euro fazla limit + kart için ayda 4-5 Euro, senede 60-70 Euro ek maliyet var.

Bir diğer mantik da hiç hastalık vs almayıp sadece kaza almak ya da ödeme planini düşük tutup (yüzde 80 değil yüzde 60 falan ya da 2000 euro değil 1000 euro) iste max 20 euro ödemek.

Bu kart işi ile beraber her şeyi kapsayan bankanin sigortasi bana mantıklı geliyor, bir de kendi bankam olması güveni var.

Siz ne dersiniz?

Kapsamayan durumlar; aşı ile onlenebilen hastaliklar, sigorta öncesi bilinen hastalıklar, kötü davranma sebebiyle ortaya çıkan durumlar.

 
Oncelikle ust limit icin 2000bin euro dusuk :( onlari elemek lazim, en az 4-5 olmali bana kalirsa. Veteriner odemeleri ortalama ne kadarmis orda? Bir de eger kopeginizin turunun bir hastaliga yatkinligi varsa o hastaliklarin tedavileri ne kadar oluyormus filan degerlendirerek ust limit belirlenebilir.

Bir de sigortalar karisik olabiliyor, sartlarina iyi bakmak lazim. Kesin karsilastirma siteleri vardir, oralara bakabilirsiniz bakmadiysaniz.

Yeni sirketlerin (enpara gibi dediginiz) yorumlari internette iyiyse ve de regulasyona tabilerse (bulundugunuz ulkede kesin lisans almalari gereken bir yer vardir) korkmaya gerek yok. Bankalar vs odemede daha yavas olabiliyor yerine gore.

Biz kedimiz icin yilda 130 pound veriyoruz, 6bin pounda kadar karsiliyolar(hastalik basi) ve de hastaliklarin tedavisi sonraki donemlerde de devam ediyor.
  • fakyoras  (06.03.22 23:03:30 ~ 23:04:20) 
@fakyoras yani burada öyle 5-6 bin Euro yok hiçbirinde. Belki o kadar pahalı değildir, baktim;
Kanser radyografi; Total 1000-1500 euro
Kırık ameliyat;200-500
Hastanede yatma; günlük 50
Zaten yüzde 80 olduğu için 2500 euro desek totalde 3125 euroluk fatura almam lazım yılda, o da baya fazla. Ben daha ne duydum ne okudum.
Biraz baktim, uk'de Fransa'dan pahalıymış.
Gene arastirdim, yüzde 90'i 1500-2000 arasi veriyormus.

Bu arada bahsettiğim para yıllık, yani her sene 2500 euroya kadar karsiliyorlar.

Karşılaştıricilara zaten baktım oyle buldum. Karışık değil ya, direkt açık açık yazmışlar, bazılarında hastaliga vs göre belli şeyler var tabi.
  • logisticsmanager  (06.03.22 23:39:20) 
[]

Kolda deltoidden başlayıp parmaklara giden ağırlık/sızı

Sabah başladı. Normalde güç antrenmanı yapıyorum, dün öyle çok ağır olmasa da yaptım (squat/bench). Spor sırasında bir şey hissetmedim.
Akşam arkadaşla dışarı çıktım, gece falan da sorun yoktu.
Şu an sag kolumda deltoid bölgesinden başlayıp el/parmak giden sızı var.
Gucsuzlesme, bazen gelen sızı. Bazi pozisyonlarda rahatlıyor kolum ama hareket ettirirsem falan sızı tekrar başlıyor.
Böyle bir acı yok, igne batmasi falan gibi de değil ama genel kola yayılan bir sızı.

Bir fikri olan var mı?

 
Ağrı kesici kas gevşetici alın, masaj yapın. 10 güne kadar şikayetiniz geçmezse nörolojiye başvurun.


  • art pepper  (20.02.22 14:33:01) 
bench'te omzumu sakatlamistim yillar evvel, bahsettiginize benzer hissediyordum ama parmaga kadar inmemisti agrisi. Kolu (dirsegi kirmadan) kaldirmak imkansizdi bikac gun. sonra o agri gecti ama omzum baya zayifladi, rotator cuff egzersizleri yapiyorum ara sira .


  • reavelyn  (20.02.22 15:37:27) 
güç kaybı ve iğne batması hissediyorsanız fıtık olabilir.


  • false pretension  (20.02.22 16:42:48) 
Ibuprofen aldım biraz daha yattim kolum düzgün pozisyonda şu an daha iyi, bir sızlama yok. Iğne batmasi hiç olmadi zaten de kolumu oynatirken bütün kola sızı giriyordu ama başlangıç yeri omuz başından aşağı deltoid bölgesiydi. Oradan ele falan giden sızı.

Şu an sağ kolumda garip bir his var ama sızı değil de iki kol arasında his farki kesin var. Sanki sag kolumu kullanmışım gibi genel bir ağırlık var. Neyse sabah yerimde duramiyordum sizidan simdilik daha iyi gibi.

@reavelyn vallaha dün acelem vardı. Normalde bench yapmadan 3 set ısınma benchi yaparim ama direkt girdim kilo çok ağır değil diye. O sira bir şey hissetmedim tabi (zorlanma/ağrı vs). Spordan 4-5 saat sonrasında da iyiydi ama ihtimal var.

Bugün spora gidecektim ama dinlendirsem iyi olacak gibi. Bu kolla deadlift yapılmaz zaten.
  • logisticsmanager  (20.02.22 18:14:06) 
hocam ayni hikaye benimki de. isinmadan bench'e girip sakatlamistim. ben o an bi agri hissetmistim acikcasi ama idmana devam etmemi engellememisti. umarim cabucak iyilesirsiniz, ama yasiniza da bagli etkisi uzun surebilir biarz.


  • reavelyn  (20.02.22 19:11:00) 
[]

Arabalar vs dokunmatik/dijital ekranlar

Şimdi araba bakıyorum, hemen olmasa da alacağım.
Ama yeni çıkan arabaların hepsinin klimayi vs ekrandan değiştirme olayı biraz canımı sikmaya başladı. Bu ilk citroen, pejo vs vardi hadi onlari eledim ama şu an ford, vw grubu vs hepsi başladı.

Bu tarz araba alıp 3-4 sene sonra hala rahatça kullananlar var mi?
Yani telefonlarda bile bazen sacmalayan dokunmatik vs olaylarinsan sonra klima vs hic dokunmatige giresim yoktu.

Ayni sekilde dijital kadran olayinda da bir tik dikkat ederek bakıyorum. Güzel gözükenleri olsa da nedende klasik kadran daha güvenilir gibi geliyor.

Ama gittigimiz nokta bu gibi, her yer ekran her şey dokunmatik. Bu gidişle yakında reklam falan girecek ekranlara.
Ha bu arada sürekli İnternet bağlantısı olan araçlardan daha da korkuyorum.
Siz ne düşünüyorsunuz?

 
Ben olumlu düşünüyorum bi sıkıntı da yaşamadım.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (19.02.22 15:44:02) 
korkulacak bir sey oldugunu sanmiyorum 2008 model aracta aktif kullaniyorum sorun olmadi su ana kadar


  • ala09  (19.02.22 16:01:10) 
Hay yaşa. Hem dijital gösterge ekranlarını hem de tuşu olmayan tamamen dokunmatik klimalar/radyoları ben de hiç sevmiyorum. Ve maalesef gerçekten de topluca hepsi o yöne doğru gidiyor.

Ben analogçuyum abi tıkır tıkır tuş olacak, kadran, ibre olacak, cart diye el freni olacak... Ama bunlar olsun isteyenlere basic paket ticariler/pick-up lar dışında seçenekler giderek azalıyor.
  • 038576  (19.02.22 20:03:15) 
ben de aynı fikirdeyim ve nefret ediyorum. Audi MMI tarzı knob tabanlı kontrolörlerin ideal olduğunu düşünüyorum, klima kontrolleri vs dahil her şeyin ekrandan olduğu bir otomobili asla kullanmak istemiyorum. büyük ihtimalle bu trend zaten yavaş yavaş azalarak bmw'nin son iç tasarımları gibi hem dokunmatik, hem knob olan bir noktaya doğru gidecek diye düşünüyorum çünkü hiç bir fiziksel kontrol olmadan sadece tabletle araç yönetmek ucuz ve lame bir şey.


  • roket adam  (19.02.22 22:44:29) 
[]

Yüzde 50 maaş artışı ama 1 senelik kontrat

Arkadaş Türkiye'nin en büyük firmalarindan birinde çalışıyor ama ön kapalı. Herkes yaşlı.

Bir is teklifi var, şu anki maaşın yüzde 50 fazlasi. (14.5k şu an her şeyiyle beraber aldığı para vs 22 verecekleri para) firma dünyanın en büyük firmalarindan, amerika merkezli.

Pozisyon 1 yıllık ama bitiminde her şey düzgün giderse gene uzatabilir ya da kalıcı kontrat yaparız diyorlar.

Kisi evli, esi de çalışıyor. Çocuk yok, yas 28.

Mantıklı mi?

 
84 tl yillik fark.
kesinlikle giderim.
bu paraya bir yer onu cagiriyorsa demek ki issiz kalmaz. ayrica 28 yasinda. es de calisiyor.
  • Kittie  (18.02.22 22:18:45) 
mantikli


  • ala09  (18.02.22 22:18:58) 
Bu parayı alabilecek düzeydeyse işsiz kalmaz +1

Alınabilecek bir risk.
  • mg3929  (18.02.22 22:22:51) 
28 yaş için denenir, en kötü iş tecrübesi olur. bunu 35 sonrası için tavsiye etmezdim.


  • nuisance  (18.02.22 22:24:41) 
Direkt giderim. Bu yaşta bu durumda risk almayacaksa ne zaman alacak:)


  • bfm  (18.02.22 22:55:40) 
giderdim net


  • megacracker  (18.02.22 22:58:15) 
O parayı alabilen biri hırslıdır işsiz kalmamak için daha iyilerini de kovalar, yaş da müsait yıllık hesaba vurunca da kaybetmeye değmez. Denenmeli mutlaka


  • esinikaybetmiscorap  (18.02.22 23:14:14) 
Sanırım bir tek ben olumsuz yaklaştım. Ben gitmem. Çünkü sözleşme beni şüphelendiriyor. İşi beğenmezsin, çıkmak istersin, çıkamazsın. O yüzden ben gitmezdim.


  • dissendium  (18.02.22 23:40:07) 
Ben gitmiştim, buraya yazmaksızın.


  • baldan kaymak  (19.02.22 00:06:38) 
ben de giderim.


  • alt4y  (19.02.22 00:27:56) 
bence girmeli arkadaşın.
belli ki nitelikli bir çalışan. Dolayısıyla, 1 yılın sonunda işsiz kalacağına inanmıyorum.
Üstelik eşi de çalışıyor ve çocuksuzlar.
şartlar, daha elverişli olamazdı.
  • pangea  (19.02.22 16:25:55) 
[]

Dacia jogger'a kabariyorum

2019 fiesta var. Arabayi seviyorum ama şimdi köpek var bir labrador, eh 2-3 seneye çocuk da olacak. Şu an köpekle full+full gidiyoruz zaten tatilde.
Araba bakıyordum bagajli falan derken dacia jogger çıktı piyasaya.
Arabaya tamamen hasta kaldım. Bagaj hacmi vs tam istediğim.

Fikri olan var mi? Daha tam piyasaya düşmedi tabi martta yollarda göreceğiz gibi
Ama fiyat + bagaj + genel özellikler de iyi. Planim zaten köpek için özel kafed alıp arabanin arkasina koymak, onun için de daha güvenli. Dış hatlarını da beğendim ben.

Zaten Avrupa'dayim ne sehir içi ne otoyolda hiz yapmam, yapamam (hiz siniri otoyolda 130) haliyle motor da sorun olmaz.

Su an full+full hali 19bin euro. Başka önerisi olan ya da negatif yön diyebilecek var mi?

 
Avrupa’da ikinci el fiyatları ne alemde bilmiyorum ama ben olsam bunun yerine birkaç yaşında station, doğru düzgün (bütçe varsa premiumlar, o kadar vermek istemiyorsanız ford, vw grubu gibi), özellikle de güvenli bir araç bakardım.

Hızlı bir aramayla şöyle bir örnek buldum mesela;
tinyurl.com

Bunlar varken dacia alınmaz.
  • orient blue  (24.01.22 15:42:06) 
[]

Cansız şeylere çok sinirlenmek

Başlık açık oldu mu bilemiyorum ama normalde hiç sinirli olmayan biriyim.
Yani eşim, ailem, iş yeri vs hiçbir sekilde sorunum yok.
Ama cansiz bir şey oldu mu iş başka.
Geçen la vache qui rit açıyorum bir kirmizi serit açıldı ikincisi ortada kaldı yemin ediyorum peyniri yumruklamak istedim. Böyle beyne doğru sinir yükleniyor.

Ya da misal bilgisayar takildi is yaparken. bilgisayari böyle paramparca etmek istedim vallaha masaya yumruk vurdum sinirden. Hani bir kontrol mekanizmasi var o olmasa laptopu yere carpip rahatlayacakmisim gibi.

Ya da misal market torbasini katlayıp bir yere koyuyorum. Düşüyor, koyuyorum düşüyor. En son torbayi tekmeleyip yerde bıraktım.

Var mi başka böyle ya? Eşim alıştı artık gülüyor geçiyor. Zaten insana karşı olan bir olay değil tabi de krem peynir adamı sinirli yapar mi ya :/

 
digerleriyle bagi nedir bilmiyorum ama "wrap rage" diye bir sey var: en.wikipedia.org


  • robokot  (20.01.22 00:25:22) 
Abi yanlış anlama ama bunun "cansız şeylere karşı" diye bi durum yok belli ki öfke kontrolün yok, bunu başka bi insana yansıtmamanın nedeni denk gelmemesidir belki de bilemeyiz ya da canlılara gösteremediğin öfkeni bu şekilde açığa çıkarıyorsun.


  • Zaman Tamircisi  (20.01.22 00:25:54 ~ 00:27:41) 
Günlük normal dozda, canlılara karşı duyduğun siniri bastırıyor olabilir misin? Hani şu kimseyle tartışmayan, hep ılımlı tipler vardır ya...

Eğer öyleyse biriken sinirini duygusu olmayan, yıpranmayacak üzülmeyecek ya da sana diş göstermeyecek şeyler üzerinden çıkarıyor olabilirsin.
  • Bruce  (20.01.22 00:26:32) 
@zaman tamircisi 30 yaşında ve kavga etmemis, siddetle alakasi olmamis bir insan olarak hiç denk gelmemesi zor değil mi?
Bu arada öfke kontrolüm olmasa o krem peyniri dayak manyağı ettiydim :(

@bruce abi sirkette bile hiçbir olayda sinirlenmeyen, sakin duran adam olarak taniniyorum. Yani sessiz sakin bir adam degilim ama insanlarla iliskilerimde sakin biriyim.
  • logisticsmanager  (20.01.22 00:30:43) 
Belki öfke kontrolu değil de beklemek, kesintiye uğramak ile ilgili bir problemdir. Tez canlılıgin bir biçimi ya da. Yani kendimden biliyorum biraz da, benzer şeylere ben de inanılmaz sinirleniyorum bazen kendim bile şaşırıyorum. Pek sakın biri de sayılmam ama cazgır da değilimdir. Orada bastırılan bir öfke falan yok yani eminim ama böyle durumlarda yeri geliyor cildircak düzeye geldiğim oluyor. Çözümünü ben de bilmiyorum ama. Belki de çözüme gerek yoktur.


  • encokbenisevinnolur  (20.01.22 01:58:01) 
Bir dönem Çanakkale' de kısa bir süreç için eşyalı ev tutmak zorunda kalmıştım. O kadar gürültülü bir buzdolabı vardı ki evde; bir gece kalkıp saldırdım bir miktar boğuştuk :m

Amcamın da zamanında halamlardan dinlediğim müthiş bir anısı var. Bağ evinde testiyle tulumbadan su çekmiş eve doğru yürüyor. Testi kırılıyor, amcam başına oturup yarım saat sövüyor :v


Gerçek bir öfke problemi söz konusu değilse bence çok takılınmamalı.
  • lüzumsuz adam  (20.01.22 09:25:48) 
bana da çok sık oluyor abi de ben bu kadar yükselmiyorum. "cansız nesnelerin bana garezi var" olarak kabul ediyorum, daha baştan 1-0 geride olduğumu kabul edince işim ters bile gitse (ki gidiyor, pantolonun kemer tokası yanından geçtiğin kapı koluna nasıl takılır yani durup dururken, özel bir çekim falan olmalı aralarında. tek örnek değil tabii, murphy yasalarını her gün tecrübe ediyorum) "hah bak gördün mü, ben biliyorum başıma geleceği" diyerek geçiyor veya bazen keyfim yerindeyse gülüyorum bile.


  • gkhncnzdgn  (20.01.22 12:02:40 ~ 12:02:53) 
Kökeninde başka bir şey olma ihtimali yüksek ama bunu bizim buradan yorumlamamız, hatta sizin kendi kendinize ortaya çıkarmanız mümkün değil. Mantıksız olduğunu bile bile neden cansız nesnelere sinirlenesiniz? Farkında olmadığınız bir çocukluk travmanız olabilir, herhangi bir şekilde tetiklendiğinde oradan çıkıyor olabilir mesela. Kökenine inmek için terapist yardımı almalısınız.


  • gmzo  (20.01.22 12:09:17 ~ 12:10:01) 
sabırla alakalı bir şey
herkes işlerin ters gitmesine sinirlenir ama daha olgun tepkiler vermek gerekir özellikle eşyalar için çünkü etkileşim yok, değişen bir şey yok kızsan da sevsen de

ben de trafikte saçma şeyler yapanlara saydırmaya çok başladım
ama hayatımda sıfır küfür

bunun alışkanlığa dönüşmesinden korktuğum, insan ilişkilerinde anlık küfürler etmemek için azaltmaya daha sakin olmaya çalışıyorum
  • bir soru sorcam  (20.01.22 12:28:04) 
[]

Deneyimli yazilimciya hangi ülke?

Kuzeni yurtdışına getirme planımız var.
Aklina gelen ülkele (daha yeni basliyoruz ne yapariz ederiz konuşmaya);
Danimarka, Belçika, İngiltere, Hollanda ve Portekiz (random girismis, güzel vatanimiz fransa yok :(

Kariyer olarak; 10 yıldır Türkiye'de yabancı bir yazılım firmasında software architect ve development technical lead.
Çok anlamıyorum ama bir sürü yazilim ve web dili biliyor işte.
En son londra facebooktan teklif aldıydi ama çocuk var o dönem ailevi sıkıntı vardi gitmedi.
Simdi ülkenin hali dert oldu , esiyle de ayrildi iste tek çocuğunu görmesi lazim.
O yüzden tek gidecek. 37-38 yaşında bir birey

Özelikle yazilimcilar, böyle bir kişiye ve Türkiye zaten iyi kazanan bir kisiye ülke tavsiyeniz olur mu?
Çalıştığı yer sen yurtdışına git gene bize çalış falan da demişti ama zor iş o.

 
faang teklif almis tecrubeli biri her yerde calisir hangi ulkeye gitmek istedigine karar versin sadece. yani ise gore ulke degil de ulkeye gore is secebilir bence.


  • robokot  (19.01.22 22:21:41 ~ 22:22:00) 
Portekiz sacma, onun haricinde yukaridaki herhangi bir ulkeye gidebilir. Ulke degil is secmeli, neticede bahsedilen Hollanda ile Belcika arasinda falan onceden secim yapacak kadar bir fark yok.


  • hot potato  (19.01.22 22:28:59) 
bence hayat tarzına bağlı, deli doluysa sosyalse eğlenceyi seviyorsa ilk tercih ingiltere ve tabii ki londra. sosyalliğin de eğlencenin de dibine vurur. ikinci tercih hollanda / amsterdam.

yok para yapıcam sessiz sakin bi hayat arayışındayım çok sosyalleşmesem de olur diyosa danimarka ve belçika.

portekiz saçma +1.

kişisel : %60 londra , %40 amsterdam şuan. londrayı öne geçiren unsur multikültürelliği, ing'nin daha sosyal bi devlet olması, ve tabii ki ana dili ingilizce.

hollanda daha stabil, daha güvenli.
  • garavel  (19.01.22 22:38:46) 
Kişi öyle sosyal değil. Türkiye genel hayati spor, ev, çocuk. Hobileri falan var ama hiçbir zaman kopayim, egleneyim olmadi.

Çocuk için de iyi bir gelecek mantığı ile düşünüyor. Şimdi olmasa da ileride yanina gelir vs.

O yüzden sakin yer, düzgün kariyer vs eglenmekten daha önemli.
  • logisticsmanager  (19.01.22 22:42:02) 
Bence bi US şirketi bulup Portekiz'e gitsin. Remote çalışan yazılımcılar için oturum iznini kolaylaştıran kanunlar çıkardılar yeni, gelirin varsa rahat gidebiliyorsun.

Niye Portekiz? Çünkü havası ve yemekleri güzel, insanları da sosyal (1 portekizli tanıyorum toplamda, ama bi kaç ispanyol arkadaşım var, onlar iyiydi baya:). Bu yaştan sonra Hollanda'ya gidip, evde kendi başına otururken yağmurlu havada ekmek arası peynir kemirmenin bi anlamı yok.

Edit: üstteki cevabı mesajı gönderdikten sonra gördüm. Sosyal biri değilsen çok bi anlamı yok tabi.
  • plutongezegendegilmi  (19.01.22 22:44:57 ~ 22:46:21) 
Bu deneyime bence de nerede isterse orada yaşar +1
Gelecek fikri (çocuklar) + refah vs hem en optimumu hem en ideali danimarka tabiiki, sonra ingiltere.
Lig alçaltacaksa sırasıyla belçika ve hollanda diyorum.

Portekiz, ispanya falan yaşamak için dünyanın en güzel yerleri, insanın ömrü uzar. Ama çocuk var :/ ayrıca yaşamaya değil bir süre daha “çalışmaya” gidecek. Yani UK’den sterlin maaş alıp portekizde yaşama seçeneği bile çocukları düşününce anlamını yitiriyor.
  • rewlack  (19.01.22 22:47:01) 
Yaşamak açısından yazıyorum Belçika’da sıkılabilir. Danimarka gibi Kuzey ülkelerinin kültürlerine hemen alışması zor olabilir. İngiltere ve Amsterdam dil açısından çok avantajlı, evde zaman geçirse bile illa sosyalleşecek. Hollanda’da herkes İngilizce konuşuyor. Mümkünse 3 günlük kısa geziler yapabilir bu ülkelere


  • kaset  (19.01.22 23:24:42) 
Hollanda’da vergi avantajı da var. Ve bir sure çalışıp mavi kartını aldıktan sonra istediği yere yerleşebiliyor kafasına göre.


  • kaptankedi  (19.01.22 23:42:52) 
Hollanda ve vergi avantaji diyorum. Yani kaptankedi +1


  • kuehles blondes  (20.01.22 00:24:40) 
[]

Witcher ikinci sezonu sevmeyenler var mi? (Spoiler)

Ya kitapları okumuş ve oyunları oynamış biri olarak ilk sezon sonrası beni kaybetti gibi dizi.
Kitaptan uyarlama değil kitabı yeniden yazmak olmuş. Hikayenin yüzde 90'i kitapta yok bir de o kadar çok şey değişti ki kitabı takip edemeyeceği yerler var artik ya da etse de eksik olacak.

Begenmememi sağlayan olaylar;
- dizide herkes küfür ediyor. Çok da saçma şekilde. Yani witcher hikayesi ile uyusmuyor.
- dizide zaman diye bir olay yok. Herkes her yere isinlaniyor. Cirinin pesindeki eleman kaer morhen'e nasıl geldi, ciri son bölümde iki adam ölmürmus dolasirken yennefer ve geralt at ile nasıl son saniyede geldiler vs.
- vesemir dizideki en dandik karakter olarak yazılmış. Ağzından düzgün mantıklı bir kelime çıkmadi bile.
- slow motion kavga sahnesi lol.
- son bölümde yennefer geralt'in arkasindan "geralt" diye 2-3 kere bağırıp beni dinle diyor. Cintra'dan geliyorlar, bir iki haftalik at sürüş mesafesi napti yennefer iki hafta arkasından geralt diye mi bagirdi?
- yennefer cahir'in infaz sahnesinde etrafi yıkıp kaçıyor ama arkasından gelen yok. O kadar mage o kadar kral sıfır güvenlik, arkasından gelen sıfır.
- geralt yaratik avlamak için ciri'yi tuzak olarak kullanıyor.

Neyse, benim gibi baska düşünenler var mı merak ettim.

Misal şu an keşke hbo falan yapsaymis diyorum. Çünkü ilk sezonunda beni diziye çeken her şey gitmiş yerine saçma sapan bir şey gelmiş.

Bu arada kitap okumayip oyun oynamayip izleyen begenebilir bence.

 
Çok irdeliyorsun. İzle geç. Keyif almaya bak ayrıntı arayıp hata bulmaya çalışmak yerine. Oyunu oynadım.


  • Amory Lorch  (08.01.22 01:29:24) 
@amory lorch;ilk sezondan keyif aldım ikincisinden almadım. Bana göre kötü yazılmış bir dizi. Size göre olmayabilir, siz keyif aldiysaniz ne güzel.


  • logisticsmanager  (08.01.22 01:36:31) 
@logisticsmanager Game of Thrones'un 5 kitabını okudum. Hep ayrıntı ile doldurdum kafamı. Kitabıma uygun değil bu sahneler yav diyerek diziden soğudum.

Yıllaaaar sonra öğrendim ki cehalet mutlulukmuş. Kitap kitapda, oyun oyunda kalınca güzel. Dizisini ise bambaşka bir şeymiş gibi izliyorum.
  • Amory Lorch  (08.01.22 01:40:30) 
Oyunlari oynadim kismen(1 kismen 2 ve kismen 3)

Hikaye neymis diye videolar izledim.

1. Sezon gayeeet keyifliydi.
2. Sezon çöp kalitesinin bir tik ustundeydi. Mantik hatalarini gectim produksiyonda da bi pokluk var.
  • floydian  (08.01.22 01:53:05) 
@amory; yani belki anlasamiyoruz ya da soruda tam anlatamadim ama ben sezonu "kitaptan çok ayrilmislar" diye kötü bulmadım. Kitaptan ayrılma konusunda kötü bulma sebebim çok ayrilmislar ve bazı önemli karakterleri dandik yapmislar. Misal yennefer büyüsünü falan kaybetmiyor gözlerini kaybediyor, savaşı kazandiran yennefer değil vengefoltz, öldü sanılan mage yennefer değil triss falan filan bunlar kitaptan ayrılma ama o kadar da önemli değil denilip gecilebilir. Ama misam emyhr daha ilk dakikadan "ciri benim kizim" dedi. Ya da eskel şimdiden oldu. Yennefer ciri'yi kendi gücünü geri almak için kurban etmeyi düşünecek biri, geralt ciri'yi yem olarak kullanacak biri, vesemir ciri'yi witcher mutasyonuna sokacak biri oldu.

Ama benim asıl sorunum ellerinde çok iyi bir hikaye olmasına rağmen komple bastan olmayan bir hikaye yazmalari ve bunun da vasat olması. Yani eşimle konustum ki ne kitap okudu ne oyun oynadi, ilk sezonu iki kere izledim ama bunu izlemem dedi.

@floydian; ben son 4-5 bölümden zevk alamadim, baştakiler daha iyiydi ama genel sezon benim için çok yavandi. Bundan çok daha kalitelisinin olabileceginden eminim.
  • logisticsmanager  (08.01.22 02:14:42) 
Ben ikinci sezonun daha iyi (derli toplu) olduğunu düşünüyorum. İlk sezon standart izleyici için zaman vb. açılardan çok karışıktı. İkinci sezon daha herkese göre tasarlanmış. (Aslında haklısın işte oyunu kitabı bilmeyen rasgele insana göre tasarlanmış o yüzden detaysız, aptalca gelebilir size. Ama karakterleri hiç bilmeyen hatta ilk sezonu izlemeyen birine ikinci sezonu aç, keyifle izler. Tam netflix eğlencesi kafası işte)


  • nhk ni youkosu  (08.01.22 13:21:49) 
Kitapları okumadım, oyunu da oynamadım. İlk sezon akmıştı. İkinci sezonun sonunu zor getirdim. İkinci sezon ilk bölüm ve son bölüm hariç sıfır heyecan gibiydi.


  • baal  (08.01.22 13:24:36) 
3. Oyunu oynadım. Kitapların iki tanesini okuyabildim. Oyun kadar iyi değildi bence.
İlk sezonu sevmiştim. İkinci sezonu daha çok sevdim. Wheels of timedan daha güzel kotarilmis bir iş.

  • unalub  (09.01.22 00:39:45) 
[]

Yeni lastik çıkan ses

Arabaya yeni lastik taktırdım 1 hafta oldu. O sırada uzun yol yaptım ama dün giderken cam açıktı ses var; sanki böyle ses çıkaran oyuncaklar olurdu el çırpma sesi gibi öyle bir ses var giderken. Böyle taş değmesi mi desem garip ses çözemedim.
Normal olup olmadığını anlamadım.
Fikri olan var mı?
Lastikler Continental allseasoncontact.

 
Frekansiyel bi ses mi? Öyleyse taş sıkışmış olabilir olukların arasına.


  • himmet dayi  (27.12.21 19:13:35) 
Himmetdayı+1 bir de eğer ses belli bir hızı gecince titreme ile birlikte ise balans ayarı. Ama büyük olasılık yeni ve derin dişlere sıkışan taş parçası


  • primetime  (27.12.21 19:53:30) 
Bazı lastikler deseninden dolayı çok ses çıkarıyor, eğer yeni taktığınız lastik kış lastiği ise kesinlikle desen sesidir.


  • John Bloor  (28.12.21 10:36:00) 
[]

Elektrikli araç sorusu

Şimdi her yerde ev pohpohlamasi var. Ev alin ev alin, benzin fiyatlari ucacak diye. Bizim arac sarj cihazlarinin direktörü de toplantida sonraki arabaniz ev olsun goygoyu yapiyor da İsviçre'de yaşıyor yer gok sarj istasyonu, zaten direktör. Onun demesi normal.

Iyi guzel de bu sarj isini ne yapacagiz.
Evde sarj desen apartmanda zor çünkü komple yatirim lazim ya da apartmanin direkt buna uyumlu sekilde yapilmasi lazim ama eminim o apartman fiyatlari da temiz 50 bin euro ekstradir. Kendi bütcemde ev sarj yerine sahip ev bulmam gelecek 5 yilda imkansiz gibi.

Buna ek olarak hosuma giden arabanin elektrik versiyonunun +15-20 bin euro olmasi var. (Su açıklama misal;
www.greencarreports.com)


Eh arac sarj sistemi de 5 dk değil yani e napicaz sürekli sarj peşinde mi kosacagiz?

Bugün herkes ev alsa Türkiye'yi geçtim Avrupa'daki altyapi bile yetmez.

O zaman gelecek 1-2 senede araba alacak birinin evinde sarj cihazi yoksa ice almasi ya da en kötü hibrit almasi daha mantikli diyebilir miyiz?

 
Elektrik konusundaki amaç nedir? Küresel ısınma falansa onu geçin. Sorunun çözümüne katkınız çok çok az olacak. Hibrit daha mantıklı olur.


  • dissendium  (06.12.21 15:30:30 ~ 15:48:40) 
istanbulda bir sitede oturuyorum, bizde irili ufaklı birkaç tane elektrikli araç istasyonu var. ev sahipleri kapalı otoparka kendisi hat çektirip kendileri taktırmışlar, o şekilde kullanıyorlar. keza ofiste ve sık sık gittiğim avm'de de elektrikli araç sistemi mevcut. eğer şehir dışına çıkmıyorsan istanbul gibi bi şehirde bile mantıklı olmaya başladı yani, zira gündüz gezip akşam geri şarja takıyorsun sonuçta hızlı ya da yavaş çok fark etmiyor.

ama genel olarak herkes için henüz uygun değil çünkü özellikle şehir dışına çıkacaksan biraz zorluk oluyor gerçekten. bence hala biraz daha yolu var bu işin, ben de alacak olsam 2. araç olarak alırdım.
  • roket adam  (06.12.21 15:36:40) 
Türkiye şartlarında alınabilmesi için ülke olarak elektrik dağıtımına yatırım yapılması lazım.

Ev tipi elektrik ile evdeki otoparka bir şarj modülü yerleştirip aracını şarj edebilirsin. Ama tüm gece sürer. Ayrıca evine alıp koyacağın şarj modülü de ucuz değil. O yatırımı da otoparka yapman lazım araba aldığında. Zaten apartmanında kapalı otopark yoksa ya da sabit park yerin yoksa ev tipi şarj modülü alman da işe yaramaz.

Ayrıca şehirler arası seyahat edebilmek için hızlı şarj modülü bulman, yolda mola verip şarj etmen lazım. Bazı Benzinliklerde birer tane var. Bunların sayılarını arttıramıyorlar çünkü benzinliğe gelen elektrik altyapısı 1,2 tane hızlı şarj modülünden fazlasını kaldırmaz. Aracı 1 saatte şarj edebilmen için ülke olarak altyapının ona göre değiştirilmesi lazım falan.

Bu nedenlerle türkiyede elektrikli araç alıp kullanmanın 10 senesi var.

Temiz elnerji kullanan ülkeler iklim endişesi ile kümül değişikliklere ve yatırımlara gidebiliyor. Ama bizde öyle bi durum görmüyorum ben.
  • zimbirik  (06.12.21 15:41:50) 
çevreye zararım dokunmasın diye alacaksanız; elektrikli araçlar o kadar da çevreci olmayabilir.

biraz araştırırsanız, üretiminden ekonomik ömrünü tamamlayıp hurdaya çıkana dek geçen süreçte bir tesla aracın toplam karbon salınımı, mitsubishi benzinli küçük araçtan daha fazla olduğunu göreceksiniz. hele bir de az kilometre yapıyorsanız daha da fena durumlar.

eğer aracınız varsa, herhangi bir yeni araç almayıp mevcut aracınızı kullanmaya devam etmeniz çok daha çevreci bir tutum olabilir.

sorunuza gelecek olursak; evet, türkiye için mild-hybrid araç kullanmak çok daha mantıklı olacaktır. eğer ikametinizde sabit park alanınız varsa plug-in hybrid düşünebilirsiniz. oraya şarj ünitesi kurup, geceleri şarj edersiniz.
  • kaptankedi  (06.12.21 15:55:17) 
@zimbirik; direkt bu sektörde çalışıyorum. Tek sattigimiz bu değil ama elektrik dagitimindan stoklamasina arac sarj cihazina hepsi bizde var. Bir projede bir apartmanın bu sistem ile yapılması 250 bin euro falan demislerdi çünkü komple degismesi lazim. Bir de dediginiz gibi 20 tane sarj cihazi da koysan gelen elektrik sinirli olacağı için ya hepsine cok az elektrik gidecek ya da belli kismi çalışacak vs. Ki ben Fransa'nın 600-700 bin kişilik sehirlerinden birindeyim ve cok seyrek goruyorum sarj noktasi. Ikeada var ama tesla supercharger.

@roket adam; eminim paris'te de rahattir ama işte büyük sehirde olmayan kisi icin zor. Cok ciddi yatirim lazim ki daha araclarin cok pahali olmasi da var.

Anladığım kendi apartmaninda bu sistem olmayan ve ülke altyapisi da buna net sahip olmayan birinin gidip 15-20 bin euro ekstra vermesi anlamsiz.
Ben en kötü hybrid devam.
  • logisticsmanager  (06.12.21 15:56:32) 
Evet zaten AC ile kedi osuruğu kadar şarj oluyor. Yani aracın 400km menzili olsa dahi 3 gün üst üste 100km yol yapmak zorunda kalırsan, 4. Gün yolda kalmanız olası. O yüzden DC şart ama DC şarj da ucuz değil. Bence de hibrit araçlar olmasa bile plug-in hibrit araçlar popüler olacak.


  • malheiros  (06.12.21 16:48:49) 
Yanda 1 tane benzinli aracin yoksa elektrik arac sacmalik.

Gezdin gezdin eve geldin gece aniden arac lazim oldu ne yapacaksin.

Telefonu her yerde 30dk icinde sarj edebildigin halde, senede 1-2 kere powerbank tasiman gerekiyor cunku ters bir anda sarjin %10 kalmis olabiliyor.
  • divit  (06.12.21 16:55:21) 
elektrikli araçların yaygınlaşması konusundaki en büyük darboğaz bu zaten.

şu an istanbuldaki araçların %10'u elektrikli olsa ve genel olarak bu araçların çoğu akşam 8 sabah 7 arası şarj edilse. şehrin elektrik şebekesi çöküyor. bu araçların yaklaşık batarya kapasitesi 50-60kw - kayıpları vs eklersek daha da artıyor.

bu araçları 4 saat (bu bile yavaş) içinde şarj etmeye kalkınca bir aracın şebekeye olan yükü 20kw ve üzeri

şehiriçi elektrik sistemleri bir ev için yaklaşık 10-12kw (bunu da sürekli çekemeyeceği için) toplamda 10 daire için 100-120kw değil. 30-40kw toplam güce göre hesaplanıyor.

şu anda eşantiyon olarak 300 dairelik sitede 3 araç şarj etmek, koca avm içinde 5 tane şarj istasyonu kurmak kolay. gün gelip o siteye 50 araçlık istasyon, o avmye 100 araçlık istasyon kurmak gerekince işler karışacak.

sadece altyapı sorunu da değil bu, zaten elektrik talebi her gün artıyor bu defa hiç yetmemeye başlayacak.
  • orpheus  (06.12.21 16:58:16 ~ 16:59:21) 
@orpheus; zaten sıkıntı da orada. Biz su an bu yatirimi yaptik (apartmanlari vs böyle dönüşüm yapıp baştan aşağı yenileyip ev sürecine hatta enerji depolamaya hazırlamak) ama pahali haliyle herkes alamaz.

Mantıken kendi evinde/apartmaninda aksam takamayacak biri için pek anlami kalmıyor.

Belli ki hybrid şimdilik devam. Zaten kafamda hep bir adet benzinli araba hep bulundurmak vardi gerekirse ikinci araba elektrik yapilir.
  • logisticsmanager  (06.12.21 17:59:45) 
benim bildiğim örneğin bmw elektrik araçlar için şarj istasyonunu beraberinde veriyor. montajını kendileri mi yapıyor bilmiyorum ama. herkesin park yeri belliyse sadece montaja para veriyorsunuz. cihazın kendisi 1000 dolardan satılıyor şu an. bmw'den ekip gelip keşif yapıp bağlıyormuş.


  • false pretension  (06.12.21 18:07:11) 
Şehir içinde çok uzak olmayan mesafelerde küçük işleri görmek, ya da her gün işe gidip geliniyorsa Honda E gibi araçlar mantıklı olabilir bu arada.

honda.com.tr ya da hatta Citroen Ami? :)
  • kaptankedi  (06.12.21 18:20:32 ~ 18:21:09) 
10 kişilik bir aparmanda 5 kişi 5kw ile şarj olan araçları akşam yemekten önce eve gelip prize taksa apartman'ın tüketimide düşünüldüğünde apartman şalterlerini kaldıramazlar kavga çıkar.

Herkesin elektrik araç kullanabilmesi için şehir içindeki tüm elektrik altyapısının min 2 kat daha fazla güce göre yeniden hazırlanması gerek ki batarya teknolojisinin gelişmesine paralel olarak anlık çekilen elektriğin bir kaç kat artabileceği için alt yapının çok daha fazla güce göre tekrar kurulması gerek
Bunun içinde 20 milyon hanenin ve dağıtım sisteminin en baştan projelendirilmesi, yapılması tabi en başta bu elektriği sağlayabilecek tesislerin inşa edilmesi gerek.

Elektrik araç iyidir hoştur ama ülke olarak milyonlarca elektrik araç kullanacağım dersen çok çok çok ciddi paralar harcaman gerek. Gelişmiş ülkeler bu dönüşümü daha hızlı tamamlayabilir ama bizim gibi gelişmemiş ülkeler için kısa sürede harcanabilecek paralar değil.
  • srjkvon  (06.12.21 18:54:37) 
Her gün işe gidip gelmek, çoluğu çocuğu okula bırakmak için kullanılacaksa bence hybrid tercih edilebilir ama fiyatlar uçmuş.

Yaşadığım yerde orta donanımlı hybrid Yaris olmuş 24k, Jazz 26k, Corolla 30k. Bu fiyata birkaç opsiyon, kış lastiği, koruma filmi cart curt ücreti dahil değil.

30k'ya Corolla mı olur lan deyip üzerine 5-6k daha ekleyip MX-5 almaya karar verdim. Zaten tek yaşıyorum ve evden çalışıyorum. Benim gibi biri için yeterince pratik.
  • yürümeyin  (06.12.21 19:25:54 ~ 19:27:30) 
@yurumeyin; tedarik zincirinde olan sikintilar her şeyi pahalalastirdi. Biz misal yüzde 15-20 arasi zam yaptık bütün ürün gruplarina.

Zaten şimdi ihtiyacim yok ama bir iki seneye çocuk dedik, köpek var. Haliyle arabayı büyütmem lazım. O sirada da hangi teknoloji sorusu ortaya çıktı.

Su an çoğu araba fiyatlari saçmalık. 2022 sonu öncesi pek düzelme beklemiyorum.
  • logisticsmanager  (06.12.21 19:31:04) 
@logisticsmanager Finlandiya'da fiyatları arttıran emisyon vergisi. En azından üreticilerin web sitelerindeki fiyat listelerinde fazla bir artış yok ama bekleme listesi kabarık. İkinci el fiyatları acayip arttı ama.

Acil ihtiyacım olmadığı için ben de şimdilik beklemedeyim.
  • yürümeyin  (06.12.21 19:42:27) 
bir de şunu da eklemek lazım, pil dediğin olay kısıtlı ömrü olan bir şey. şu an mesela şikayetvar'da bir sürü yaris hybrid pil sorunu diye şikayet var, garanti süresinden sonra aletin pili bitmiş, hibrit fonksiyonu çalışmadığı için sıkıntı yaşıyorlar. bence onu da hesaba katmak lazım, pil maliyeti arabanın yarısı çünkü.

ha mesela fiyatı daha az olsa kesinlikle sırf istanbulda kullanmalık bir citroen ami gibi bir cihaz alırdım yani ancak vereceğim max rakam 50 bin tl.
  • roket adam  (06.12.21 23:06:21 ~ 23:11:01) 
@roket adam; ami burada zaten 7bin euro mu ne. Ama daha bir kere gördüm. Burada onu almanin mantığı heralde cocuklara vermek içindir. Misal benim müdür cocuklarina bu tarz bir olay almıştı ehliyet istemeyen. Bu da 14 yaş itibaren kullanıliyormus, mantıklı çocuklar toplu tasima vs kafayi takacagina.

Benim bildiğim hybrid pillerde 5 yıl garanti var. 5 yıl mi kullanmislar?
Biraz araştırdım, sorun yasayan var ama o kadar da yok gibi. Hatta ingiltere'de 10 yil garanti vermisler misal. Bu arada fiyat nasıl yarisi, baktım şimdi camry için misal 4 bin euro mu ne demişler. Yaris de 2 bin falan olsun.
  • logisticsmanager  (06.12.21 23:41:57) 
Türkiye’de sektörün içinden biri olarak durumu aktarmaya çalışayım. Elektrikli araç sahipleri ya günlük mesafeleri kısa işenir gel yapan gelir düzeyi orta sayılabilecek kişiler ya da yükse gelir düzeyinde 2 3 4. Aracını elektrikli alan kişiler. Bir de tek aracı olup elektrikli araç dünyasını içselleştirmiş ve hayatını buna göre organize esen kişiler kullanıyor elektrikli araçlar.
Şarj konusunda en ideali bir adet evde garajda, diğeri iş yerinde ve ayrıca araçta mobil şarj cihazı bulundurup bulduğun prize yapışmak.
Şarj cihazı kurulumları garajı olan sitelerden bireysel olarak kendi evinin elektrik sayacağından enerji alınarak kurulumlar var, site yönetiminin sakinlerin talebiyle ödeme sistemli olarak genel kullanım için kurdurduğu şeklinde olabiliyor. Enerjisa ve zorlu enerji gibi firmalar şarj istasyonları ve enerji dağıtımda da oldukları için sayaç abonelikleri vb tabi kolaylaştırıyor işleri.
Uzun mesafede istanbul izmir ve istanbul Ankara rahatlıkla yapılabilir ZES ve EŞARJ sayesinde. Otobanlarda hızlı şarjlar mevcut.
Yeni gelec K yasayla şarj istasyonları teşvik edilecek ve sayılar da çha da artacak.
Şarj içim gerekli elektrik enerjisi konusunda da akıllı şarj yönetimi, dağıtık enerji, yerinde yenilenebilir üretim ve tüketim, enerji depolama gibi yeniliklerle uzun bir sürece yayarak aşılabileceğini düşünüyorum.
Bataryalar konusunda şimdilik bir sıkıntı görünmüyor. Verimliliği azalan bataryaların da enerji depolamada kullanımına gidiliyor.
  • syabk  (07.12.21 01:13:54) 
[]

Yüksek tekrar deadlift hakkında

Şimdi 5/3/1 krypteia yapıyorum, ikinci programa geçtim.
Ilk programda hic sorun olmadi. 5 tekrar deadlift hiçbir zaman sorun olmuyor.
6*5 tekrar deadlift sonrası 5*10 tekrar var ikinci programda.
Bu noktada zorlanıyorum. 6-7 sonrası formu tutsam bile 10a gelemiyorum, alt bel kismi zorlanıyor. Omurga düz olduğundan eminim. Bir de super set olarak aralarda ya incline db press ya da incline bench db row yapıyorum.

10 tekrarlinin 3. Seti sonrasi belim baya zorlanıyor. Üstüne 5. Set sonrasi sol bacak rectus femerisde (galiba, sol ust, orta) de yorgunluk/ağrı yapti.

Su an ustunden 4 saat gecti, belim ve sol bacağım yorgun ama öyle bir acı falan yok.
Yalnız geçen hafta yaptığımda bu olunca sabah erector spinaeler agrili kalktim bir iki gün surdu geçmesi (yüksek tekrar deadliftin ilk haftası)

Deadlifti eccentric kisminda da kontrollu yapıyorum. Yani bari yere birakmiyorum. Ek olarak touch and go degil reset yapıyorum.

Ne diyorsunuz? Sizce nerede sıkıntı olabilir? Acaba kgyu bir 5 kg azaltsam olur mu? Yoksa normal alisinca gecer mi?

Max deadliftim 180-190 civari, 10 tekrari 120 ile yapiyorum.

 
[]

Döviz ile anlaşma yasak değil miydi?

Beşiktaş'in şu sponsorluğu nasıl döviz ile olmuş?
www.kap.org.tr

Sirketler Türkiye'de ama anlaşma döviz. Türkiye'de lirasını koruma sebebiyle döviz ile kira bile olmazken bu nasıl olmuş anlamadım. Ki başka sponsorluklarda da görmedim (misal bjk'nin göğüs sponsorluğu lira ile)

 
yalnız kira yasak diğer sözleşmeler serbest


  • paintov  (18.11.21 22:44:52) 
@paintov; değil.
www.resmigazete.gov.tr

"Türkiye’de yerleşik kişiler; yurt dışında ifa edilecekler dışında kalan, kendi aralarında akdedecekleri, iş sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.

(4) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.

a) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri,

b) İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,

c) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,

ç) Türkiye’de yerleşik kişilerin, kendi aralarında akdedecekleri, Türkiye’de başlayıp yurt dışında sonlanan ve yurt dışında başlayıp Türkiye’de sonlanan elektronik haberleşme ile ilgili hizmet sözleşmeleri."
  • logisticsmanager  (18.11.21 22:46:34) 
Yürürlükte olan tebliğ o değil. 1 ay sonra tekrar değişiklik yapıldı.

www.resmigazete.gov.tr
  • himmet dayi  (18.11.21 23:18:46) 
okudum ancak bu bir "tebliğ". kanunun serbest bıraktığı bir hususu tebliğle yasaklayamazlar. benim kanaatim o yönde. tebliğ yayınlandığı günden bu güne dövizle yapılan onlarca sözleşme gördüm


  • paintov  (18.11.21 23:22:51) 
konuya balıklama dalayım. resmi gazeteden bakarak mevzuat tararsanız güncel olanı bulamayarak hata yapma olasılığınız yükselir.

mevzuat.gov.tr adresinde bütün değişikliklerle takip edebilirsiniz. kaldı ki 32 sayılı karar ve bunun tebliğleri defalarca değişikliğe uğradı. doğru resmi gazeteyi bulmanız zaman alır. aşağıda tebliğin son halini ve değişiklikleri bulabilirsiniz.

www.mevzuat.gov.tr

@paintov tebliğler ile yasaklanabilir. 32 sayılı kararın 1.maddesinde şu yazar:

Bu Karar'a ve bu Karar'ın uygulanması amacıyla Bakanlıkça yayımlanacak tebliğlere muhalefet 1567 sayılı Kanun'la ek ve tadillerine muhalefet sayılır.

kanunda da benzer ifadeler var.
  • posthuman  (19.11.21 11:10:47) 
@posthuman

tebliğin yaptırımı gene tebliğde. 1567 sayılı kanunda düzenlenseydi olabilirdi. o zaman özel kanun genel kanun ayrımı yapılırdı.
  • paintov  (19.11.21 11:36:02) 
32 sayılı "karar" bu. bir de tebliğler ve tebliğde değişiklik yapan tebliğler var. karman çorman bir süreç bu tpkk.

www.tcmb.gov.tr
  • posthuman  (19.11.21 11:39:20 ~ 11:45:58) 
[]

bu micromanagement midir?

uzun oldu simdiden uyari.
simdi yil sonu degerlendirmelerinde uc calisandan birisi iyi niyetli micromanagement yaptigimi soylemis. bunu kendisiyle bir kac kere daha konustuk yil icinde, bazilarini ona anlattim bazilarinda da boyle birsey oldugu konusunda anlasamadik.

ornekler;
bazi mailleri onun yerine atiyorum==> normal calisanlar 4-5 arasi kapatiyor. biz mudurler genelde 6-7 oncesi kapatmiyoruz (ben hatta gece bile yaziyorum bazen eger gun icinde bir sebepten erken kapattiysam) birkac kere yarin ya da bir iki gun icinde konteyner ile yollanacak urunu hava kargo yapalim dedi mudur, calisanlar ciktiktan sonra. ben de maili direkt tedarikciye attim, bu calisan da cc'de. cunku belki de konteyner ile yollanmak icin limana yollandi bile, bilemiyorum.
ona gore benim ertesi sabahi bekleyip ona soyleyip onun atmasi lazim ama bu bana direkt sacmalik geliyor. tedarik zincirindeyiz, zaten asya ile aramizda saatler var.
birkac kere de benim cevap vermem gereken bir seye direkt cevap verdim ama ona gore benim ona soylemem, onun da tedarikciye yazmasi lazimmis.

gecen de gece mail atmama takildi, stresleniyormus ben gece mail atinca ama arkadas gece kimseye is yapin demiyorum, aksam erken kapattiysam gece maillera yetisiyorum yatmadan. daha bir kere acil bir sey yazmadim gece ama tek bu calisan streslenmis gece mail atinca.


haftada bir gun herkesin ve kendimin portfolyosunu acip garip bir sey var mi diye bakiyorum. misal gecmis donemde kalmis bir siparis, fazla/az kabul yapilmis siparis, haftalar once acilmis ama hala tedarikci onayi girilmemis siparis vs vs. bunun sebebi de benim n+1 ve n+2 ayni dosyayi kendi analizleri icin kullaniyor ve onlar boyle seyleri bulunca bana soruyorlar, sonucta bana da haftada bir gun kontrol et dediler. kimseye kendi portfolyosu icin "bu niye boyle, su niye boyle" sormuyorum (varsa da cok nadir olur, bir sorum vardir). genelde attigim email "fyi su siparis 3 hafta oncesinin onay tarihine ait ama hala yola cikmamis" diyorum. siparis listesinde 10 kusur bin sira var, insan arada gormeyebiliyor o kadar bilgi icinde (ben de gormuyorum bazen, excel tablosu sonucta) diger iki calisan "tesekkur ederim bakayim" diyor, bu calisan ise "ona ben normalde yarin bakacaktim" diyor.
bu noktada esim calisanin onun isini duzgun yapmadigini dusundugumu soyledi ama ben kendisine zaten bunu kac kere acikladim, herkesin portfolyosuna bakiyorum, herkese sadece bilgi maili atiyorum vs diye.

bana calisanin bu dedigi abarti geldi. cunku bir adet calisanimi micromanagement yapmak zorunda kaldim (sirket tarafindan zorunlu, kotu performans sonrasi), her emailinde cc'de olmak zorundaydim, cogu mailini yollamadan bana soruyordu falan. o noktayi birakali 1 sene oldu ama hala bana bir email atmadan soruyor, teams uzerinden ariyor bunu yapacagim ne dersin ya da belli raporlama yaparken bana da diyor bak sonuc x buldum, sence dogru mu falan diye.
ben de cok ciddi micromanagement olan yerlerde calistim hem fransa'da hem turkiye'de, birinde resmen mudur her sabah onaylanan siparislerimize tek tek bakardi, sorardi neden bu acildi vs diye. ayda bir de yanina oturtup tek tek portfolyomuza bakardi, safety stock levellerimiza, stok levellarina falan bakardi. aciklama isterdi cogu sey icin.

neyse yani bunlari gordukce ben harbiden micromanagement gormekte zorlaniyorum ki malesef sirkette de biraz bu kultur var; yani benim kendi mudurlerim operasyona katiliyor cogu zaman, e onlar bana gelip "su raporu hazirlarken x'in portfolyosunda sunu gordum, bir bakar misin x ile neden boyle" diyince ben de x ile beraber bakmak durumunda kaliyorum. gun gelir de mudurlerimin yerine gecersem bu sistemi belki degistiririm de yani birazcik da isleyis bu su an, ben junior manager olarak bunu yikacak da degilim.

siz ne diyorsunuz? junior olarak kendimi gelistirmek istiyorum ve bu tarz seylere acigim ki baska bir kac onerisi de oldu onlari mantikli buldum ama bu management olayinda ortayi bulamiyoruz bu calisanla.

 
Valla iş beklemez. Önünüze düşen acil gördüğünüz bir şeyi yapıp takibi için elemanınızı cc'ye koymanız bana micromanagement gibi gelmedi. Haftalık genel bir bakış bana işin içinde bir yönetici olduğunuzu gösteriyor, bir tür güvenlik ağı (safety net) işlemidir bu.
Bana kendi yöneticilerinin micro management yaptığı şikayetiyle gelen kişilere baktığımda bir kısmının hakikaten düşük performanslı ve takibe muhtaç kişiler olduğunu görüyorum. Örnek; diyor ki her yaptığım işe burnunu sokuyor, kendisi okumadan duyuru çıkamıyorum. Hakikaten micro management bu, ama yine bakıyorum bu arkadaşın daha önce çıktığı duyurularda bin türlü yazım yanlışı, dilbilgisi hatası var (üstelik Türkçe yazılmış metinler bunlar). Kurumsal format kullanılmamış, bir tanesinde eski format kulanılmış. E ne yapacak yönetici? Ya "kusura bakma" deyip baştan bir şans vermeden yollarını ayıracak, ya da bir süre böyle gidecek.
Ancak şöyle de bir durum var tabii; çalışan kendi işlerine detaylı bakıldığını düşündüğü an panik yapabilir ve bu daha fazla hata yapmasına sebep olabilir. Bunu da yaşadım. Bir değer analizi yapmak gerekecek böyle bir durumda.
Rutin yaptığınız kontrolleri çalışanlarınıza öncesinde haber verin, "ben her hafta salı günü bir önceki haftanın listesi üzerinden geçip üzerinden geçilmesi gerekenleri sizlerle paylaşıyorum. Bunlarla ilgili bana dönmenizi bekliyorum / beklemiyorum" diye. Aynı şekilde akşam atılan emailler için de geçerli bu. Gün içinde bazen o kadar yoğun oluyorum ki bana gelen emaillere ancak mesai saatinden sonra bakabiliyorum. İsterseniz elektronik olarak email gönderimini ertesi gün sabah saatine ayarlayabiliyorsunuz. Bunu bir düşünün derim.
  • SiyamkedisiZorro  (12.11.21 08:10:10) 
Öncelikle konuyu sizin tarafınızdan dinliyoruz, siz micromanagement yaptığınızı düşünmüyorsunuz ve haliyle yazdığınız örnekler de bunu destekler nitelikte. Karşı tarafın belki farklı örnekleri vardır. Sağlıklı olanı kendisiyle konuşmak.

1 - Eğer bir iş, bir kişiye delege edildiyse ve özellikle de 3. parti iletişimini bu kişi yürütüyorsa araya girilmemeli diye düşünüyorum. İşinizi, sektörünüzü derinlemesine bilmiyorum ancak ben işten çıktıktan sonra müdürüm normalde benim yaptığım işlere devam ederse iki şey hissederim
a) Bir şeyleri eksik yapıyorum
b) Çalışmam gerekenden az çalışıyorum

2 - Pozisyon gereği bir şeyleri kontrol etmeniz gerekebilir, bu çok doğal. Mail atmanız da bu kişiyi rahatsız ediyorsa farklı bir sisteme geçebilirsiniz. Mesela o Excel sayfasında bir kaç ekstra kolon olur; orada en son aksiyonun ne olduğu, bir sonraki aksiyonun ne zaman kimin tarafından alınacağı vb. belirtilir. Hatta basit bir formülle o tarih geçtiğinde ilgili satırın farklı renkte gözükmesi vb. sağlanır. Ya da başka bir çözüm olarak mail atılmaz da her hafta kısa bir statü toplantısı yapılır, herkes sorun yaşadığı, bekleyen vb. siparişlerini anlatı; herkes bilir, çözüm üretir vb. Böylece siz bir şeyleri dikte etmemiş olursunuz

3 - Gece mail atma olayı da aslında ilk konuya bağlanıyor. Bence bu konuda çalışan haklı. Bir kişiye mesai saatleri dışında; gece, haftasonu, resmi tatillerde vb. mail atıyorsanız o ister istemez karşı tarafta sıkıntı yaratıyor. Özellikle de yoğun çalışılıyorsa insanların akşamları ya da haftasonunda iş düşünmeden hayatlarını yaşamak istemeleri normal. Bu noktada konu yine aynı noktaya geliyor: "Müdürüm bu saatte çalışıyor; ben evdeyim, ya yapmam gereken şeyleri yapmadım ya da çalışmam gerekenden az çalışıyorum"; bunun çok da bir çözümü yok sanırım. Eğer mesai saatleri dışında gönderdiğiniz mailler her halukarda iş gününde dikkate alınacaksa, göndermeyin, yazdıysanız bile taslak olarak kalsın. Ama o mailin o saatte gitmesi gerekiyorsa, normalde o maili göndermesi gereken insan da siz değilseniz, şirket kültürünün ya da yapısının değişmesi lazım.
  • salihdt  (12.11.21 08:11:07) 
salihdt +1
lojistik sektöründe hiç çalışmadım, önceliklerini bilmiyorum ama gece 22:30'da bir e-mail görmek beni irrite ediyor her türlü.
o saatte çalışmak zorundaymışım hissi yaratır.
cumartesi gece 3'te mail atan bir yöneticim olmuştu mesela. aciliyeti olmayan bir konu için. garip buluyorum.
kendim geç saatte mail atarken de "delay delivery" yapıyorum.
ama sizde işler durma noktasına geliyordur o mail atılmazsa, o zaman bu durumu önceden söylersiniz çalışanlarınıza, hem beklentileri yönetmiş olursunuz, hem de iş aksamaz, micromanagement hissi de yaratmaz.

diğer konunun da dozu önemli bence. ben micromanagement'tan her işin içinde son kararı vermeyi isteyip ille bu olacak diye direten yöneticiyi anlarım, bazı konularda tam bilgisi olmasa bile işler tam istediği şekilde yapılsın isteyen. bi de üstüne yakın tarihli desdline'lar verip "do it do it!!" yaparsa tadından yenmez.

ps. tarzanca için özür. mobildeyim hızlı yazdım
  • dreamnesiac  (12.11.21 09:58:41) 
Çalışan haklı.

En başta eleman "micromanagement yaptığını düşünüyorum" dediğinde "hayır yapmıyorum" diye itiraz edip bunu ispatlamaya / açıklamaya falan çalışman tartışmayı baştan kaybettiriyor. Yönetici yönettiği kişilerle münakaşaya girmez, sorunu anlayıp çözer. Çünkü bu durumdan rahatsız olan karşıdaki zaten, sen değilsin, defansif pozisyona girmek yapabileceğin en kötü şey. Hem sorunu çözmüyorsun, hem de ekibin saygısını kaybediyorsun.

Doğrusu @salihdt'nin de dediği gibi elemanın şikayetçi olduğu noktalarda alternatif üretmek. İşte excel'de tablo aç, maili istiyorsan yine at ama elemana sabah iletilsin vs. "Biz neler neler gördük, şımarık bunlar" tutumu tatsız ve iyi bir yönetici olmanı engeller.

Bir ek nokta da "şirket kültürü bu, yapcak bişey yok" olayı hatalı. Şu dandik linkedin postları gibi olacak ama "yönetici/lider" muhabbeti yani, kendisi inisiyatif alamayıp üstü ne diyorsa onu uygulayacak insanların yönetici olmaması lazım, düz memuriyet bu. Ben böyle birinin altına çalışmak istemezdim, kendim de şu an bunun tam tersi yönde yöneticilik yapmaya çalışıyorum. Çünkü sorun çözmeyecek, yeni bir şeyler yapmayacak, kendi başıma karar vermeyeceksem ne yöneticiliği yapıyorum ki?

Ha mesela ben de çalışanın yazdığı her kodu satır satır inceleyip, gerektiği yerde düzeltmesi için yazıyorum ona. Bu mesela micromanagement değil, eğitim bu aşamada. Ama 6 ay sonra hala aynı şeyi yapıyor olursam micromanagement olur. Senin çalışan da şirkette yeniyse ya da junior'sa falan dersin "bi süre böyle, sonra tabi böyle olmayacak" diye.
  • plutongezegendegilmi  (12.11.21 10:16:42) 
micromanagement konusu hassas bir konu. basit bir şekilde "şunu yapınca micromanagement olur" gibisinden özetlemek mümkün değil çünkü uzun aylar yıllar boyunca biriken bir hadise. hem de iki tarafı da dinlemek lazım.

kaldı ki bazı konularda, bazı işyerlerinde micromanagement yapılması gerekebiliyor. micromanagement'ın kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. sadece bazı durumlarda daha verimsiz olduğunu ve uzun dönemde çalışanın gelişimini engellediğini söylemek mümkün. eğer çalışan gelişiminin engellendiğini düşünüyorsa, kendini daha özgür hissedeceği başka bir işyerinde iş bakabilir. tabii bir yandan da hatayı kendinde de araması gerekiyor. mesela ben şahsen detayları fazla aktarmayan, sonuç odaklı raporlar-yazılar hazırlayan birisiyim, patron da bu sebeple daha fazla muhatap oluyor benimle. şirket dışı yazışmalarımda (özellikle üst seviye) genelde cc'de kimse olmaz, böyle olunca da, patron pek hakim olamıyor ayrıntılara. ama öte yandan sürekli her mail'ine cc'de tüm şirketi koyan, tüm yazılarında bol bol ayrıntı ekleyen birisi, patronla daha az muhatap oluyor.
  • co2s2  (12.11.21 12:12:15) 
gece mail atmakla ilgili kısmın micromanagement olduğuna katılmıyorum. herkesin verimli olduğu saatler farklı, eğer gece cevap verme yükümlülüğü yoksa o zaman istediğin kadar mail atabilirsin. adamın uykusu tutmamıştır iş yapası tutmuştur mail atar ne var bunda yani.

ama diğer kısımlarda senin adamların yapması gereken işi sen yapıyormuşsun gibi geldi. bu hoş değil. evet iş hızlı çözülüyor belki ama doğru değil. işi birine teslim ettiysen o yapacak. aciliyeti varsa mesaiye o kalacak. sürekli çalışanlarının eksiklerini kovalayan bir yönetici profilinin mm olmasa bile doğru olduğunu düşünmüyorum. yönetici dediğin yöneticilik yapar, sen o işine odaklan. haftada bir gün denetleme yapmakta sorun yok ama onun da adını koy, net bir şekilde denetliyorum de. ama bir daha çalışanının atması gereken maili sen atma, iş gecikse bile bu çalışan üstünde stres oluşturur, aşırı saçma ve türk işi bir hareket yani. "bak sen uyuyorsun ama ben yöneticin olarak senin işini de yapıyorum ve çalışıyorum" gibi bi mesaj veriyor bence ve aşırı amatörce.
  • roket adam  (12.11.21 18:48:03) 
@roket adam malesef o mesaiye kal falan dediklerin bu ülkede yapilamaz. Haftada 37 saat calisan calisana "aksam 6da toplanti var" dersen kabul etmez. O zaman daha ciddi olay cikar. Ki dedigim gibi ortada bir is yok, bir anda ortaya cikan bir şey.
Yoneticiyle aksam taleplere bakarken ciddi stok sorunu olacağını gördük, tedarikci yarin yola mal cikaracagim demis ama konteyner ile. Bizim bunu kacirma sansimiz yok ve cin ile aramızda 7 saat var. Belki sabah ise başladığimiz zaman fabrikadan yollanmis bile olacak. Haliyle böyle saçma sapan bir riski alacak degiliz. Calisan da aksam 4-4.30 sonrasi calismak zorunda değil. Ki Türk isi diyorsun ama zaten "hemen su maili atip yarin yola cikacak ürünleri hava kargo yapalim" diyen müdür Fransız :)
Bir de benim kendi müdürlerim birşey gördükleri zaman çalışanın sabah gelmesini beklemeden, acilse, direkt email atıyorlar çünkü tedarikci zaten ic tedarikci hepimiz ayni firmanin calisaniyiz, en sonunda ceomuz ayni. Haliyle arada temsil sorunu da yok. Tedarik zincirindeyiz ve böyle "ya o maili ben atmalıydim" gibi şeyleri oldukça saçma buluyorum. Bazen iki saat deadline oluyor.

Aynisini benim müdürüm icin de zamaninda bana dedi kiz. Zamaninda bir konu için o müdüre sorarmis, müdür ona cevaplarmis o da ic tedarikciye soylermis. Simdi covid dönemi bu sorudan o kadar cok geldi ki zaman kazanmak için müdür direkt tedarikciye cevapları. Kıza göre bu kötü ama bir bakima kendisini cevaplayamayacagi ve her hafta önümüze gelen bir soruda zaman kazaniyoruz.
Bilmiyorum kendi açımdan böyle şeyleri hic umursamadigim için de olabilir.
  • logisticsmanager  (12.11.21 21:23:43) 
[]

Canon lens; sıfır mi ikinci el mi?

Selamlar
Şimdi malum tedarik zinciri yüzünden lens fiyatlari kafayı yedi.
Esim yemek bloguna sahip ve fotograf çekimi icin en güzel lens buymus;
Canon EF 100mm f2.8 L Macro IS USM

Ben bayadir fiyatlara bakiyorum ama düşmüyor yani. En düşük iste 950 euro.
Şimdi ikinci ellere bakmaya basladim.
Bir adet Almanya'da buldum, kutusuz satiyor ama 1 yil "limited" garanti demis, ne demekse. 600 euro kutusuz hali.
Bir de simdi benim eve 1 saat mesafede buldum. 650 euro, kutulu, satin alma faturali. Gelip test edip satin alin diyor.

Kısacası sıfırı ile ikinci eli arasinda 300 euro oynuyor.
Ne yapsam? Ikinci eli (ya bu Almanya'dan olan ya da bana yakin olan, gidip bakabilecegimiz) daha mi mantikli? Ya da fiyat düşmesini, en azından black friday falan mi beklesek? Ama onda da sanmıyorum nedense :/ düşse düşse 50 euro daha düşsün.

 
çok düşeceğini sanmam.

İyi kullanıldıysa, camda çatlak veya mantar/nem vs. yoksa, autofocus ve lensin üzerindeki odak halkası vb. şeyler düzgün çalışıyorsa ikinci el alınabilir bence. Türkiye'de ben satan kişinin profiline bakarım yani mesela ben her şeyimi manfrotto çantada bölmeler içinde tutuyorum, iyi lensleri kılıfla vs. böyle dikkat eden biri gibi görünüyorsa alınır. İlanda bile rasgele bir yere koymuş çok tozlu garip ortamlarda kullanılmış gibi duruyorsa çekinebilirdim.

o limited garanti veren ikinci el dükkanı falandır herhalde. Diğeri lensi kullanan gerçek insan tahminen.
  • nhk ni youkosu  (06.10.21 12:50:42 ~ 12:51:30) 
Lenste çizik yoksa, içine toz kaçmamışsa, netlik halkası otomatikte ve manuelde takılmadan hareket ediyorsa, diyafram yaprakları sorunsuz hareket ediyor gibi gözüküyorsa alınır. Denemeden almam ben olsam.

Kendi kameranızla gidin, yukarıda saydıklarıma dikkat edin, içinize sinerse alın.
  • kobuzchu kiz  (06.10.21 12:52:39) 
Yani bazi ikinci el dükkanlar var, misal 780 euro ama sallıyorum 30 ay garanti demiş. Tabi şöyle birşey var ki eşim sadece evde kullandığı için neden garanti ihtiyaç olsun bilemiyorum çok.

Peki sizce sıfırı 950 civarı olan bir ürün için ikinci el (dediğine göre çok az kullanim. Fotolar güzel gözüküyor. Kutusu da var. Zaten 3-4 tane daha Canon ürün satiyor. Tahminim fotoğrafa başlayıp bırakan biri) 650 euro uygun mudur? Bundan 3 sene önce sıfırı bu fiyatmis vay yalan dünya :/
  • logisticsmanager  (06.10.21 13:02:39) 
Alınır ama görerek alınır.
Sadece evde kullanacaksanız ve profesyonel değilseniz neden prime lens alıyorsunuz ki? Daha uygun fiyata farklı lensler alabilirsiniz…

  • her giriste sifresini unutan adam  (06.10.21 13:06:42) 
@her giriste; esim yemek blogu yapiyor, is olarak yani. Su an gelir getirmese de aylık bir 10bin tiklamaya ulasti. Elinde uzaktan foto çekmek icin lens var ama yakin cekemiyor.
Şu an bizde;
-eos 6d mark II
-ef 50mm 1.4 usm lens
-manfrotto 290 tripod var.

Bu lens de herkesin yazdığı lens. Bütün yemek bloglari vs bunu öneriyor.
  • logisticsmanager  (06.10.21 13:11:00) 
Yemek fotoğrafları için makro lens daha mantıklı, fikir doğru. fakat 100mm lens açı itibariyle biraz dar olacak, bazı kadrajları uzaktan çekmeniz gerekecek. gerçi Canon'un daha geniş açılı bir makrosu yok bildiğim kadarıyla, varsa da çiçek böcek çekilen 2.5x büyütme oranına sahip modeller vardır, o da L serisinden değildir tahminim. 100mm 2.8L iyidir.

lens ikinci el alınır mı konusuna gelince, lens asıl sıfır alınmaz. gerçekten ikinci elinden ucuza alabildiğim 2 lens dışında bugüne kadar hiç sıfır lens almadım. belki 15-20 farklı lens almışımdır, o ikisi dışında hepsi ikinci eldi. fotoğrafa heves edip lens alan ama kullanmadan satan çok kişi oluyor. bir kere kronik sorunlu bazı marka modeller dışında lenste garantilik bir işiniz çok çok nadir olur, o yüzden lens alırken en ideal fırsatlar yurt dışından alınmış, garantisiz ama hiç kullanılmamış veya içerden proje vs bazlı alınmış ama birkaç defa kullanılmış lensler oluyor. ön ve arka optikleri inceleyin ama sadece karşıdan bakarak değil, ışık yansımalarına tutup açılı da bakarak inceleyin, mikronluk çizikler varsa açılı bakarken fark edilir. iç elementleri inceleyin, toz tanesi vs var mı bakın. diyafram f11-f16 gibi değerlerdeyken diyafram bıçaklarına bakın yağlanma olmasın. fokus halkasını kontrol edin, akıcı dönüyor mu, atlama yapıyor mu diye. bir de yine en kısık diyafram değerlerine (f16 gibi) alıp mavi gökyüzünün fotoğrafını çekin. optiklerde leke falan varsa kısık diyaframda düz planda fark edilir. bu incelemeleri sorunsuz atlattıysa, kozmetik olarak da iyi görünüyorsa bunu almak yerine sıfır alırsanız fazladan 3000-4000 TL'nizi çöpe atarsınız.
  • phoarbix  (06.10.21 13:51:24 ~ 13:52:33) 
tamron yada sigma gibi kaliteli yan sanayilere de bakmani oneririm, fiyat cok fark edebiliyor. ikinci el lens gayet alinabilir birsey, pazarlik et mutlaka.


  • cooperr  (06.10.21 14:24:55) 
@cooperr; hanimin kafayi o konuda zorlayamam. Bütün bloglar bunu kullanıyor kimseden tamron/sigma duymadi haliyle zor.

@phoarbix; peki sizce bir 50-60 euro fazla verip garanti içeren/en azından sıkıntıda geri iade edebilecegimiz birşey olmasi mantikli mi olur? Ebayde buldugum; 1 sene garanti ve 30 gün içinde iade diyor. Tek farki orjinal kutusu yok, hiçbir problemi yok sadece lens takilma yerinde takilip cikarmaktan cizikler var diyor. Yakinimdaki 50 euro daha pahalı, garanti/iade yok. Cok az kullanildi diyor ama esim oraya gidip denerken sorunu fark edemezsem falan diye endise ediyor. Bir magaza falan olsa neyse :/
  • logisticsmanager  (06.10.21 14:41:43) 
50 euroyu iade edilebilir opsiyon için vermek mantıklı olabilir. kutusu olması şart değil, maksat lens temiz olsun. bayonet kısmında çizikler olabilir onlar önemsiz, görüntüye etkisi yok, kozmetik kusur bile sayılmaz çünkü o kısımları görmeyeceksiniz bile.

ikisi de ikinci el olan üründeki 50-60 euroluk farklar kabul edilebilir. zaten ikinci el alarak 350 euro civarı kar ediyorsunuz, önemli olan da o kısmı. zaten temiz, sorunsuz, garantili üründe ideal oran sıfırının 2/3’üdür, bunun üstü riskine ve nakit ödemeye değmeyecek seviyeye girmeye başlar. bence alabilirsiniz.
  • phoarbix  (06.10.21 19:46:37) 
Ebay'den aldim, 600 euroya. Satan kisi kendi tamir edip satiyormus, bütün ilanları kamera/lens, bir de 4 bin tane yorumu var. 1 sene birşey olursa nakliyeyi onun ödediği ve tamirini kendi yaptığı bir garanti veriyor.


  • logisticsmanager  (06.10.21 20:20:36) 
123456   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.