Ekşi Duyuru

Her salı gecesi gibi latin dansı yapmaya gideceğim. Belki dans ettiğim kızlardan bazılarına "Senin gibi bir kızın 14 şubatta burda ne işi var ehehe" diye yavşakça yürürüm.

lyon' da şarap tadıcam, polonyo' daki sevgilime de selfie atarım.

polonya*

karımla sevirişim heralde.

hehehe bekar ezikler sizi!

hiçbir şey.

buradan evi olan çok güzel bir kadın beni evine çağıracak ve tüm geceyi sevişerek geçireceğim.

öyle umuyorum yani.

çay içerim.

Hangi güne denk geldiğini bile bilmiyorum. Konuya o derece uzağım.

@sadakatsiz bu aralar duyurudaki favori cevabımı vermiş :/

Yalnız geçiricem bu sene, tangoya giderim veya spora giderim. Sıradan bir gün işte.

beğendiğim kıza "üstündekileri çıkar ne dediğin anlaşılmıyor" diyeceğim sonuçları göreceğiz

1 büyük daha açacağım, acıdan gebersem de gerçekleşmeyecek hayallerin şerefine :(

Calisicam. Arkadaşımın sevgilisi var onu idare etmem gerekiyor.

derya'dan ses çıkmadı. kitap okurum heralde.

işe gitcem.

sevgilim ile hiç bir şey yapcaz.

düşündüm de 7 yıl sonra ilk defa yalnız geçireceğim, şu an senin yüzünden ağlıyorum asdlklşk. hiç aklıma gelmemişti valla. işsizim zaten, o gün evden çıkmam asla. evde de kendime tatlı matlı yapar takılırım mutfakta, yalnız yalnız edeplice yerim sonra sldkcdsk.

www.youtube.com

Aşırı sıradan bir gün olacak. Gerçi aşırı sıradan olmayabilir de. Olağan dışı olarak gecenin bu yarısı na kadar uyumayıp tonlarca kozmetik bakım videosu izleyip organik araştırıp sevgililer günü indiriminden yararlanmayı planlıyorum. şiş ve mor gözler yahut uykusuzluk benden sorulabilir.

Yarın takip ettiğim diyet programına göre yağ emilim günü olduğu için bu etkiden faydalanmak icin somon yemeyi planlıyorum. Muhtemelen görüştüğüm erkek arkadaşımla olacak. Geçen hafta yine balık yerken demiştim önümüzdeki hafta şu gün gelelim mi diye. Seviyor böyle şeyleri sevmemi dikkat etmemi, bu da beni mutlu ediyor.

Gayet sıradan bir gün olacak yani. Şarap ve romantizm bile görünmüyor ufukta. Bazen sadece mutlu olmak yetiyor. Bu arada ilk defa bir sevgili ile gireceğim 14 şubat olacak. Önceleri hep ayrılığa kızgınlığa fln denk geliyordu gariptir.

gender studies

issiz feminazi yetistirir sonra kdnlara is verilmiyor yhaa .s.s.s

Bir arkadaşım matbaa öğretmenliği bölümündeydi. Her sene 40 kadar kişi mezun ettiklerini ve ancak 2'sinin iş bulabildiğini söylüyordu. Dünyanın en boş beleş bölümü değildir ama işsizlik oranı yüksekmiş. Öyle diyordu.

ne yazık ki sanat tarihi

astronomi, astroloji de olabilir tam adını bilmiyorum. Akbank gişede çalışan arkadaşım var buradan mezun.

Felsefe, tarih, sanat tarihi, jeoloji müh, maden müh, ziraat müh

astronomidir o astroloji olsa duramazdı.

bence de astronomi bu arada. yani boş beleş bir bölüm değil aslen ama işte ülke faktörü. hollanda'da astronomi bölümü mezunu olmak ile türkiye'de astronomi bölümü mezunu olmak farklı tabii.

bunun dışında, arkeoloji, antropoloji, sanat tarihi, latin dili ve edebiyatı da neredeyse mezunlarına işsizliğin kapılarını aralayan diğer bölümler.

bir sürü var, ama en birinci anadoludaki üniversitelerde güzel sanatlar fakültesi. eski bir kız arkadaşım kocaeli ünide fotoğrafçılık okuyordu, en son eskortluk yolunda gidiyordu son durum ne bilmiyorum.

fen-edebiyat fakültesindeki bütün bölümler.

boş beleş demeyelim ama iş bulamıyorlar diyelim. yoksa fiziğe boş beleş demek doğru olmaz.

Felsefe. Tek caren akademisyen olup kendin gibi bos beles adam yetistirmek:)

hepsinin boş beleş olduğunu düşünmesem de fen-edebiyat fakültesi bölümlerinin tümü işsizlik garantilidir.

sanat tarihi

zengin kodamanların kızları okusun diye kurulmuş bir bölüm ama Türkiye'de ÖSYM sınavlarından yeterli puan alamayan kekolar giriyor. Yurtdışında sanat tarihi okuyan insanlar kültürlü, saygın, düzgün insanlar, burada tam tersi.

Biyoloji konusunda sana katılmıyorum.
Yüksel lisansını tamamlayan bi arkadaşım şuan bi kolejde öğretmen gayet de mutlu.

Fen edebiyat fakültesinin tüm bölümleri diyemeyiz. Matematik bölümünde okuyan arkadaşlar eğitim fakültesinde matematik öğretmenliği okuyan arkadaşlara göre daha donanımlı oluyorlar ve kısa sürede iş bulabiliyorlar. Ben daha 1. sınıfken işe başlamıştım. Boş beleş demek zaten imkansız. Kimsenin mesleğini kötülemek istemem ama işletme, iktisat gibi sözel bölümler kaliteli bir işsizlik sunuyor. İngilizce, Almanca haricindeki çoğu dil bölümü (Türk dili ve edebiyatı dahil) işsizlik riski taşıyor. Ben sayısalcı olduğum için sözel bölümleri zor olarak görmüyorum. Buna hukuk da dahil. Tıbbın belli bir kısmı da dahil.

@megalomaniac biyoloji'ye katılmayıp yüksek lisansını tamamlayıp kolejde öğretmen olma örneği ağır ironi içermiyorsa çok komikmiş :)

Biri de dememiş ki çevre mühendisliği diye.

Fen Edebiyat +1 özellikle sözel bölümleri. İki yıllık meslek yüksekokullarını okuyun ve iş sahibi olun burada 4 sene ve çok daha fazlasını tüketmektense.

goodz +1

Hadi işletme neyse de iktisata sözel bölüm diyen arkadaşları gördükçe ufkum açıldı, bir ara her iki lisansın müfredatını atayım da onlar da ayni aydınlanmayı yaşasınlar. Bu bölüm mezunları İş hayatında sayısalcıyım diye geçinenlerden daha çok hesap kitap işi ile uğraşıyor, daha doğrusu hayatlarına işliyorlar.

Bunun haricinde işletme ve iktisat olduğunu düşünmüyorum, üstüne ne kadar koydukça o kadar yol alınan bölümler, kaldı ki işletmenin çok geniş bir iş skalası var. Asıl fikrimi beyan edeceksem olursam kamu yönetimi ve öğretmenlik olduğunu düşünüyorum. Atama işleri malum, iş bulmaları tamamen tesadüf olarak ilerliyor desem yeridir.

Hepsi +1

Duyuruyu da silmeyin olur mu

İletişim fakültelerinin tüm bölümleri.

@sytemofadownmanyagi, kardeşim ben makine mühendisliği okuyorum. İktisat bölümündeki derslerin yarısı hukuk dersidir. Senin atacağın üç beş sayısal dersle benim ufkum açılmaz. O derslerdeki matematiği biz okulda ön bilgi olarak görüyoruz. İş hayatında bir mühendisten çok matematik kullandığını iddia etmek? Çok iyiymiş. Çok basit bir makine parçası üretimi için bile sayfalar dolusu mukavemet hesabı yapıyoruz. İşin termodinamik, ısı geçişi kısmına girmiyorum bile. Lütfen mantıklı argümanlarla bölümünüzü savunun.

@disaendium sayılarla olan bağınızın kelimelerden daha sıkı olduğu yazdıklarımı anlamadığınızdan çokça aşikar. Size iş hayatınızda başarılar dilerim :)

bizde eğitim fakültesi diye bir şey var..y.dışında ise genelde, fen fakültesi okuyup öğretmenlik yapmak için ayrıca eğitim almak var. süreç içinde öğretmen oluyorsunuz. kadrolu olana kadar seneler geçiyor vb.
o yüzden aslında biyoloji okuyup formasyon almak veya eğitimde yüksek yapmak, öğretmen olmak için saçma bir durum değil. illa bilim y.lisansı olmak zorunda değil. fen fak. okuyanların kariyeri. argesi bilimi olmayan bir ülkede fen fak. okumak çok iyi olmuyortabi. fen. fak. mezunuym bu arada:) genetikçiyim, işsizlik sorunum olmadı orası başka.
Ama bu bölümleri boş beleş olarak görmüyorum. zira aslında müfredatları dopdolu ülke iş veremiyorsa, bu bambaşka bir durum. gıda mühendisliği de mesela işsizlik garantili oldu artık ama babalar gibi bölüm. istatistik, ekonometri resmen hardcore bölümler ama iş yok...bir de tabi işsizlik garantili bölümlerde giderek profil düşüyor, profil düştükçe mezunlara duyulan saygı azalıyor ve alan dışı iş bulma şansı da düşüyor. kısır döngü.

benim kafamın almadığı bölümler daha çok sosyal, edebiyat, iletişim, tasarım, işletmenin envai türevleri, medya, görsel ne biliyim ne gibi bölümler. 4 sene bu okullarda ne okutuyorlar, sıkılmıyorlar mı diye düşünüyorum hep.

@sytemofadownmanyagi, yok yok, gayet iyi anladım ben. Size de başarılar. :)

ayrıca öğretmenler atanamıyor diyen arkdaşlara vallahi yuh diyorum artık ya.
fizik, almanca gibi, en atanmayan bölümün öğretmenleri bile bir şekilde atanıyor, bizimkilerin hepsi atandı. dinci, sınıfçı, inglizceci, okul önceci iseniz zaten sınava girseniz atanıyorsunuz.

başka kimse öğretmenler kadar ağlamıyor, hepsi bu.
sülalem öğretmen. dersini 3 güne toplayamazsa müdürle kavga eden insanlar bunlar. hayatları ağlamakla geçiyor.

ben bu duruma pek katilmiyorum. bunu da asagida iletisim fakultelerindeki tum bolumler yazisini okuyunca rahatsiz hissedip yazayim dedim. soyle ki:

ben bir iletisim fakultesi mezunuyum(radyo televizyon sinema). cok da parlak bir universiteden degil bu arada. universite boyunca cevremde gordugum insanlardan daha birinci sinifta kimlerin o meslegi yapacagi, kimlerin yapmayacagi belliydi. sadece iletisim fakultesi ozelinde degil diger fakultelerde okuyan tanistigim insanlarda da.


turkiyede universitelerin yetkinlik kazandirmasi 'ali ata bak' cumlesini okuyan cocugun kazandigi okuma yetkinligi seviyesiyle ayni. yani sunu demek istiyorum. sen universitede 4 sene okudum artik uzmaniyim bu isin diye daha dunyadan haberin olmadan piyasaya atlayip bakin ben uni mezunuyum bana hemen iyi parali rahat bir is vermeniz lazim diye dolanirsan ortalikta uzgunum hayat boyu garantili bir issiz olabilirsin.

ne yapman lazim; kendini gelistirip sabretmen ve biraz sansli olman lazim. sonunda kazandigin yetkinlikle omur boyu issiz kalmamayi garantileyebilirsin. ama tabi ki bir cogumuz icin paranin hizli ve bol geleni onemli olunca sonuc pek degisemiyor.

edit: bir de simdi gordum. niye ama yazmis .4 sene iletisimde , tasarimda ne okutuyorlar sikilmiyorlar mi diye? sikilma kismindan degilde. o 4 sene de hic bir sey okutmamalarindan dem vuracagim. o kadar les durumdayiz ki adama bedavadan 4 yillik universite hakki veriyoruz 4 senede bi bok ogrenmeden okul bitiyor. geldi gitti kaldi etti yedi icti kulliyen zarar.

yaptigim isle alakali bir okul var kanada'da ve 1 senelik egitim veriyor. ucreti $120K civari. ama soyle ince bir fark var . bu okulu 1 yilda basariyla bitirirsen senin dunyanin herhangi bir yerinde sirketine almayacak adam kalmiyor pek karsinda.

niye ama + systemofadownmanyagi + 1

Sanirim herkes daha cok kendi bolumunu yaziyor daha cok, yoksa ac kilavuzu bak, ari yetistiriciligi, ascilik falan var, neredeyse bohcacilik konacak, bunlar bir yana, benim de kanaatim tum iibf bolumleri olmak uzere basta uluslararasi iliskiler denilen adi buyuk kendi kucuk bolumdur.. Uzak durun, aman diyim uzak durun...

su ürünleri.

Boş beleş lisans bölümü yok, boş beleş insan+eğitim sistemi var bence.

Küçükken sahip olmak istediğimiz ideal mesleklerden biri bilimadamlığı idi. Ancak bilim insanı yetiştirmesi gereken biyoloji, fizik, kimya, edebiyat vb bölümler boş beleş kategorisinde.

Diğer taraftan, etrafımızdaki tek tük insanlara bakarak genelleme yapamayız.

Eğer kafada bir ideal yoksa, garantili işsizlik değil de, nispeten garantili iş sağlayan bölümlere odaklanmak lazım. Yoksa bir insan işsiz bir bilgisayar mühendisi de olabilir, yüksek maaşlı bir kimyager de.

Bos beles bolum yoktur, bos beles insan ve bos beles sistem vardir +1

Muhendislerin cogu issiz su anda, issizlik dogru bir kriter degil yani. Su urunleri ya da sanat tarihi gibi bolumler yurtdisinda son derece gecerli ve saygin meslek dallari. Bizim yemekci ablanin kizi sanat tarihi mezunu, kiz burs kazanip yurtdisina yerlesmis orada akademisyen ve su an turkiye'de cogu iktisatci ya da muhendisin yasayamadigi bir hayati yasiyor. Aldigi oduller neticesinde ingiliz vatandasligi bile vermisler 2 senede.

Turkiye'de antropoloji okuyan kesin issiz ama yurtdisinda cok gecerli bir bilim dali. Yani bizim ulkede saglikcilar haric herkesin issiz kalma potansiyeli var o yuzden issiz kalma ile bos beleslik arasinda bir baglanti kurmak bizim ulkemiz adina cok dogru bir tespit degil. Biyoloji de muazzam bolumlerden birisi bu arada.

bütün fen edebiyat fakültesi

çoğu bilim dalı mezunları maalesef işsiz bu ülkede en güzeli merkezi yerde büfe derim.

Hiçbir lisans bölümünün "boş beleş" olduğunu düşünmüyorum, özellikle sanata dair bölümler nedense "boş" olarak görülmüş. Yapılan gözlemler bölümlerin değil, bu lisans bölümlerinde okuyan öğrencilerin çoğunluğunun "boş" olduğu yönünde oysa ki. Dolayısıyla birey hakkını verdiği sürece her lisans bölümü önemlidir.

Senede 2 mezun veren arkeoloji, sanat tarihi, biyoloji gibi bölümlerden o 2 kişi işini bulabiliyorsa, sorunu bölümde değil; diğer 38 kişide aramak gerekir. Hepimiz hemfikiriz ki, yetisi olmasına rağmen pek çok lisans öğrencisi aldıkları lisans eğitiminin üzerine koyacak bir çaba göstermiyorlar. Avrupa'da da olsa, Türkiye'de de olsa lisans eğitimi -özellikle sosyal bilimlerde- öğrencinin okuduğu bölüme dair bireysel çabasını gerektirir.

konu biraz detaylı. detaylarını özelden yazabilirim. gül kökü her zaman daha iyidir ama. lületaşı pipolar bir süre sonra istediğin tadı verememeye başlarlar çünkü gözenekleri tıkanır ve tütünden istediğin verimi alamazsın. gül kökü pipoyu ise (gerçekten gül köküyse) ömür boyu kullanabilirsin (bu noktada damarların önemi de büyük tabi) yeter ki bakımını düzgün yap. ayda maksimum 4 gün ve haftada sadece 1 gün içtikten sonra (haftada 1 e tekabül ediyor) cidden ömür boyu kullanırsın.

pembelerde demir oluyormus diye dinlemiştim. bizim dogal cankırı vs kaya tuzları daha saglıklı oluyormus.

yalansavar.org
Düz tuzun suyu mu çıktı allaseniz? Himalaya tuzuna güvenmiyorum da şu yazıyı yazan adama güveniyorum.

Yemeklere hiç tuz katmasak da ihtiyacımız olan tuzu sebzeden bakliyattan zahireden alabiliyoruz aslında. Bütün bunlar yalan hep.

pembe rengini veren bildiğin demiroksit. yani kısaca pas.

Evet Deniz tuzunun kötülenmesinler bir sebep var bunu göz ardınetmişsiniz. Sanayi atıklarını denize atıyoruz gençler oradan gelen tuzu yemek ister misiniz? Himalaya tuzunun bu kadar meşhur olma sebebi de bu. Sanayiden uzakta çünkü. Bim konusuna gelirsek bilmiyorum sonuçta pek çok sahtesi var ben almadan önce araştıra almıştım.

Ütopik. Ölümsüzlük değil fakat yaşlanmayı önleyici bir çok çalışma yapılıyor ve çok ciddi ilerlemeler söz konusu, ani ölümler için maalesef yapacak bir şey yok fakat yaşlanma ile ölümün yakın bir zaman içinde önüne geçilceğine inanıyorum ben.

ölürüz muhtemelen.

ben gülerim

özelleştirilemez. neden ve nasıl özelleştirilsin? karlı bir kurum değil. olma ihtimali yok.

başlıkta da dediğin gibi, mee yaparız.

emekli maaşı şimdi açlık sınırının altında zaten. emekli olup karnınızı doyuracağınızı düşünmeyin, şimdiden önleminzi alın.
ben emekliyim, eşim emekli, kira derdimiz yok. emekli maaşıyla geçinmeye kalksak yandık. çocuklar büyüdükçe masrafları çoğalıyor. okulu, evliliği... sağlık sorunu filan da olursa yandı gülüm keten helva.

soruya cevap: yol kenarlarında ebegümeci olur, ısırgan olur, biberiye olur, parklarda defne yaprakları var, çok ağacın yaprağı yenebiliyor, yenilebilen çiçekler var... bu nick tam yirmi alti karakter'in dediği gibi otları tanıyacağız ve mee yapacağız.
geleceğe not babında;" bir keçi ne yerse insan da aynını yiyebilir" der ot gurusu giritliler.

Amerikan sağlık sistemini gibi olacağız. Nasıl bir sistemse adamalara breaking bad senaryosuna ilham olduBu durumda.Sigorta şirketlerinin insafına kalacağız. Son çare bizde heisenberg olacağız.

İlgili belgesel (bkz: sicko) sistemi anlatmış.

Sözlükten gelsin; (bkz: amerikan sağlık sistemi )

bu hissi biliyorum. ama sebeplerini biraz düşündüğümde farklı şeylere bağlamıştım kendimde. öncelikle evet türkiyede özellikle zaten ortalama bi adam için işler kesat. yeteri kadar pozisyona giremiyorsun ki kaleyi göresin golü atasın. bunu futbol betimlemesi sevdiğimden yaptım. golle seksi kastetmedim yani. bana kalırsa işlerin bu kadar kesat olduğu bi memlekette internet de bizi fena halde oyalıyor. hakaten böyle bir dertten muzdarip kişinin internette yapabileceği pek fazla şey yok. yani normal hayattan daha iyi fırsatlar çıkmıyor. hatta bence internet bizi yani ortalama erkekleri iyice mahvetti. ki kendim yıllarını internette applerde heba etmiş bir hıyarım. bu iş gene şuraya geliyor: bu duruma hiç kafa takmadan hayatın içinde birşeyleri ciddiye alıp uğraşmak. bu şeyler biraz sosyal ve karşı cinsle iç içe şeyler olduğunda gol pozisyonları gelmeye başlar. yıllarca kendim gibi hiç düzgün bir ilişkiye başlayamayan senin dediğin duvara takılan arkadaşım boşlamış olduğu okuluna asılmaya başladı. kızları siktir etti. karı düşürmek için gittiğimiz clublara gelmez oldu, sonra bi baktım ki aşık olmuş bölümden bi hatuna. tatlı da bi hatun. demek istediklerimin özü şu : kendine ait bir gerçekliğin yani gerçek bir hayatın ve özgürlüğün varsa bir değerin var. yoksa ancak kimsenin seni ölçemeyeceği ve olduğundan farklı görünebileceğin applerde clublarda vb şansını denersin ve üzülürsün.

edit: tşk soru için. kendime yazmışım resmen ben bunları. zira hala bir hıyarım ve dediklerimi uygulamıyorum. işte böyle bi adamı kim ne yapsın?

galeri2.uludagsozluk.com

Sizin durumunuz bu. Bu kadar efendi olmaya gerek yok. Doğal takılın. İçinizden nasıl geliyorsa. Mühendislik fakültesindeki erkeklerin büyük bir kısmı, karı-kız muhabbetlerinde umutsuz vakadır. Birçoğu da vakti gelince annesi babası tarafından evlendirilecek tiplerdir. Mühendislik fakültesindeyim oradan biliyorum. Bu durumu düzeltmek istiyorsa önce mühendisliği bıraksın.

Üre cildi iyi nemlendirir baya üründe var ama benim cildiye doktorum üre içeren kremleri yüz için özellikle vermiyorum vücut için daha uygun demişti.

çok araştırdım yok. eldiven al onunla souldur veya kaşıkla dolduracasın.

evet, ahmet mahmut ünlü'nün "satranç haramdır" beyanatı, aynen senin bu dediğine bir güzel örnek teşkil ediyor. binaenaleyh, zinhar sıçmıktır.

Ya o öyle değil aslında, ben bunların ciğerini bilirim. Bu kitlelerin nesilden nesile hocadan talebeye aktarılan haramları günahları var. Kendilerini çok küçük görürler hocalarını şeyhlerini mürşitlerini büyük görürler. Bu şekilde şirke batarlar. Kuranda yazmamasına rağmen hocaları günah dedi diye bir şeyi günah kabul ederler. Bu şirktir. En basitinden bir mezhebe tabi olanlar, mezhep imamlarının haram listesini haram kabul ediyorlarsa yine şirk içindeler. Dinde kuralları Allah koyar. Kullar koyamaz peygamberler dahil.

Yani Bu insanlar bişeye günah diyorsa muhakkak onu birinden duymuştur. Bunlar "ben kimim ki kuranı anlıycam, hem bu din basit bişey değil, hocalarımın hocaları araştrmış ben ancak onlardan öğrenebilirim" kafasındalar

hocam bazı konularda günah nedir, ne değildir çok açık. anlaşılır şekilde yazmaya çalışacağım.

örnek vereyim, sen içki içersin. dinci sana der ki bu günah. e bu doğru, bu şirk koşmak değildir. çünkü bellidir, günah/yasak/haram(adına ne dersen de). ya da sen sevgilinle sevişirsin. dinci derki bu da günah. bu şirk olmaz, çünkü evet günah/yasak.

ama sen yemeği sol elle yedin diye, bu günah derse, "hsktir lan" diyebilirsin anlarım.

bu arada, satranç oynamak caiz değildir. cüppeli'nin söylediği doğru. ama işte akla ve mantığa uymadığı için... neyse devam edemeyeceğim.

Bazı densizler insanın cennetlik ya da cehennemlik olduğuna dair kararlar verebiliyor.

Okumamaktan, araştırmamaktan, biraz da doğada var olan hayvanlıktan kaynaklanıyor. Haklısınız bu konuda.
Tüm her şeyi sağlı sollu tartmak, irdelemek, ele almak lazım. At gözlüğü pek de iyi bir şey değil.

bunlar müslüman (teslim olmuşlar) olabilirler ama mümin (iman etmiş) değiller. Türlü şirk içindeler. Hristiyanları cehenneme kendilerini cennete koyarlar sorsan ama biri isa allahın oğlu diyor, biri muhammed allahın sevgilisi diyor. Ne farkı var. Farklı bir din olmuş, kuranın tabiriyle "atalarının dini" işte.

egolarının yükseldiğine katılmıyorum ama ikincisi doğru. sebebi de kendilerine görev olarak görmeleri ve günahtan alıkoyunca sevap kazanacaklarını düşünmeleri.

bu şirk koşmak değil.

Gerçekten günah / etik ahlaki olmayan bir eylemden alıkoymaya çalışmak tabii ki güzel ve erdemli bir davranıştır bence de. Birisi adam öldğrmeye niyetliyse onu durdurabiliyorsan durdurmalısın misal.

ASiri dincilerde her seyi gunah sinifina sokma durtusune sikca rastiliyorum ben de. Adamin isi gucu "gunah" olmus artik. Nerede ne gunah var onu arastiriyor surekli, hergun yeni bir gunah kesfediyor sagdan soldan duyup. Geri kalan gunah olmayan seylerin de gunah olma ihtimali uzerine dusunmeye devam ediyor, gunah oldugununa dair sozum ona bir ipucu buldugunda adeta seviniyor. Sevap da dinin bir parcasi ama sevapla pek ilgilenmiyorlar, hep gunahlarla. Bir gun kuran dile gelip "ulan yaptiginiz her dey ama her sey gunah!" dese ooleyy her sey gunah diye sevincten hava ucacaklar.
Birden fazla kiside gordum ayni durtuyu.

bir insanın karşısındakini günah konusunda uyarması şirk değil ki. bu insanlar kafalarına göre günah ya da haram belirlemiyor. zaten haram olan bir şeyi karşısındaki yapınca uyarma ihtiyacı hissediyor. yoksa haram olmayan bir şeye haram diyemez kimse ki bu da dinden çıkartır zaten.

bu şekilde uyarmanın egodan olduğunu sanmıyorum. belki bazı insanlar mahalle baskısı olduğunu düşünüp bundan rahatsız olabilir ama bu başka bir durum. şirk, ego doğru tanım değil.

Dini kaynaklarca genel olarak (yani tartışmalı durum olmadan) günah kabul edilmiş şeyleri (misal adam öldürmek) hariç tutarsak evet, şirk tanımına uyar. Ama bu kişiler şirkten değil de mesela ağızlarına bir damla içki değmesinden veya mahallede domuz eti satılmasından korkarlar. İlki düşünmeyi gerektirir, diğeri daha basittir. Çünkü kendi akıllarıyla düşünüp karar verecek kapasiteleri yoktur, bunu hakaret anlamında söylemiyorum, gerçekten yoktur. Kendi başına düşünemeyen diğer canlı türlerinde olduğu gibi sürünün peşinden gider, çobanın dediğini yaparlar, çünkü bu şekilde güvende hissederler. İronik bir şekilde aslında kuranda insanlara akıllarını kullanmaları, sırf diğerleri öyle yapıyor diye aynı davranışları tekrarlamamaları yönünde çokça uyarı vardır. Arkalarında yine düşünmeden herkesin birbirini onayladığı koca bir sürü olduğu için de kendilerine güvenleri çok yükselir. Bu yüzden birey kimliğini daha fazla geliştirmiş kişinin sürünün içinde "dans ederken" kendi hayrı için dikkatli olması gerekir :)

edit: sürüden kastım belli bir cemaat, din mensubu vs. anlaşılmasın, sürü davranışı gösteren insanların oluşturduğu kümeyi kastediyorum, her nerede olurlarsa.

Böyle saçma şey duymadım.

Kafasından kimse haram veya günah uyduramaz. Mutlaka Kuran'da veya sünnette bu içtihadın karşılığı olması gerekir. Senin bu içtihadın mevcudiyetini veya detaylarını bilmemen bunu ortadan kaldırmaz.

Kuran'da açıkça yasaklanmayıp peygamberin yasakladığı şeyler vardır. Zira peygamber Allah'ın iradesi dairesinde bu tür kurallar getirebilir, getiremez diyenler tövbe etsin.

Çünkü insanları uyarmayı, doğru yolu tebliğ etmeyi kendilerine vazife olarak görüyorlar.

İşin mahalle baskısı tarafının doğmasına sebep olan şey bu.

Bir de üstüne x günahtır, kaynak sahih-i mabadî diye bir şey attın mı; nurtopu gibi şirkin hayırlı olsun. Büyük şirke düşüyorlar ki seneye de girerler.

Göt korkusundan yıllardır Tarlabaşı'na gitmiyoru

Gripin - Bir Cevabım Var Mı?
Duman - Ah
Sezen Aksu - Farkındayım
Sezen Aksu - Eskidendi, Çok Eskiden


Bunlar, baştan sona beni, çaresizliğimi, pişmanlıklarımı, hüzünerimi anlatıyor. Dinlediğim an ruh halim çöküyor, gözlerimden yaşlar akıyor. Öyle rahat rahat dinleyemiyorum.

Yaşar - Aldanırım.
Sebebi çok saçma gelecek belki ama yine de anlatayım. Bir gün annem ile babam sert şekilde tartıştı. Annem, babamın bir lafına çok içerlemişti. Odama geldi ağlamaya başladı. Sonra "Ben çok yaşamam, erken ölürüm..." dedi. Kalktı, gitti. Bir gün Yaşar dinliyordum. O "Hatırlarım, 'erken ölürüm' diyişini..." mısrasına geldi. Annem hala mutlu değildir. Ben de hala bu şarkıyı hem çok severim, hem denk geldiğimde es geçerim.

aydilde-sen misin ilacım
coldplay-fix you
mazhar alanson- ah bu ben
portishead-roads

dinleyemiyorum. bir de ömrüm boyunca bir daha gitmek istemeyeceğim yerler var.. çeşme, selçuk gibi.. çok fazla anı ve hüzün var.

Benim yok abi gamsız adamım ben. Hoşgeldin şarkısını her gelen sevgilim ile dinleyip mutlu olurum hepsi hoşgeldi beşgitti. Hepsi güzel kötü anılar bıraktı. Hayat denilen şey de bu zaten.

eski oturdugumuz apartmanın önünden geçemem, candan ercetin - haydi haydi dinleyemem.
ahmet kaya yı 15 senedir dinleyemedim çatal mevzusu yüzünden içim parçalanıyor

yok. vardı. gelecekte de olur muhtemelen ama 6-7 ay içinde geçiyor en geç.

dinleyemediğim şarkılar var bende :/

Gidemediğim yer yok da şarkı var. Depresyonda olduğum dönem dinlediğim şarkıları dinlesem tekrar depresyona girerim kesin, asla açmıyorum.

Kısa bir dönem vardı sonra geçti.

Mugla Dalyan ve Iztuzu plaji. Tekrar gittigimde huzursuz etti.

relaxed muscle - mary (marie'yi hatırlattığı için)
tom waits - all the world is green (yine marie'yi)
u2 - new year's day (bir başkasını)
nick cave & the bad seeds - the good son (bir dönemimi)
yeni türkü - öldükten sonra (yitirdiğim birini)
bunları dinliyorum aslında da kahretmek için daha çok.

bir de bozburun'a gidersem nasıl hissederim bilmiyorum. aslında çok kötü anılarım yok, ama yitik hayaller yakama yapışabilir.

Duponta koyarsan duman yapacak ve yanma bolgesini karartacak.mumkun oldugunca filtre renklerine uygun gazlari kullanmak,cakmagin hem temiz yanmasini hemde kararmasini onluyor.

evet

etkiliyor. evet.

bu işin %100'ü zaten karşı taraf odaklı kardeş. o memnun olacak ki sende motive olacaksın.

O anki mood swing beni hangi role büründürürse.

etkiler. kedi köpek varsa hatta kalkmıyor sksjajka

Sevismek isdes bir fiil ve iki kisiilr oluyor. Partnerin tepkisi yonlrndirici belirleyici olur, onun disinda ortamin neresi oldugu muhim degil.

her iki durum da oluyor. bazen otopilot, genelde etkiler diyorum ben.

never autopilot

Ahaha. Otopilot mod ifadesine çok güldüm. :D

Karşımdakinin canı yanıyorsa, keyif almıyorsa dururum, neyin ters gittiğini sorarım elbette. Ya da en azından yavaşlarım.

Karşımdakinin memnuniyetini de gözettiğim aktiviteler (örneğin cunnilingus) esnasında da tepkisine göre serileşirim ya da bırakırım, bazen "iki gün yalasan da ben gelmem" diyenler oluyor çünkü.

Konsantrasyonumu sadece karşımdakinin memnuniyetsizliği, keyifsizliği bozar. Devam etmek için ondan onay alırsam deprem olsa durmam. Yan odada arkadaşı varmış, odada kedi varmış, telefon çalmış, kapı çalmış, umrumda olmaz.

"Maximum boner achieved"

ben ayıkken "takmak"tan sevişemiyorum bile, kafamda binbir türlü tilki dolanıyor, odaklanamıyorum. iki biradan sonra da boşalamıyorum ama, gerizekalı gibi yorulup düşene kadar öyle mal mal takılıyorum. zaten pek seksi olan bi adam değilim ama karşımdakilerin zerre zevk almadığından eminim jsfksl

RTE ölmeden görevi bırakmaz, ölünce de eski parlamenter sisteme döneriz.

art niyetli kişi yada kişiler değil validemizi isterlerse bizi bile belleyip düdükleyebilirler, durum bu.

rusya'da putin başkan olduğunda tüm yetkiler ona geçiyor. başkanlık süresi dolunca başbakan oluyor. bu kez tüm yetkiler başbakana geçiyor. benzer bir durum olur. ya görev süresini sürekli uzatırlar ya da yeni bir mevki bulup o mevkiye tüm yetkiyi iletirler.

Daha art niyetlisi gelmez merak etme

seçtiği kişi gelecek işte.

normal. sizin bi forumunuz yok mu bu arada?
snag.gy

forum var ama burası daha zevkli

ayakkabı, kitap, bebek bezi

Dairesel testere, matkap, spiral, dekupaj, bullhorn gidon bu kadar.

yurtdisindan; ayakkabi, polar kiyafet, bilgisayara 1-2 iviz zivir parca

yurticinden; 2-3 farkli siteden meyve-sebze,peynir,zeytin vb.; kırtasiye malzemeleri, çay-kahve,temizlik malz., parfum, kot

Aliexpressten cüzdan ve telefon kabı aldım en son.

erkek arkadaşıma hediye mont aldım bir de başka bir arkadaşıma hediye tişört aldım. genelde hediye alışverişlerini internetten yapıyorum.

kendime ise en son kıyafet aldım gene. pantolon bluz falan gibi şeyler. bir de saç köpüğü, şampuan, krem gibi kozmetik ürünlerini internetten alıyorum bazen, daha ucuz oluyorlar.

sehpa, dolap, çerçeve, kavanoz, dolap içi düzenleyici o.O

ben de bu ara b.kunu çıkardığımı düşünüyorum.

Bere :)

ekim ayı civarı, aliexpress'ten bisiklet için siyah ince rüzgârlık.
aylar olmuş online alışveriş etmeyeli.

Tabi ki ayakkabı <3
Evde internet alışverişi yüzünden 100 çift falan ayakkabım oldu. Durduramıyorum kendimi.

Ben lens aldım en son. Bir de yer aydınlatması sipariş verdim :)

kamp malzemesi alıyorum bu ay sürekli. baharda sezonu açarız işte ona hazırlık. portatif yastık aldım, portatif hamak aldım, şişme yatak aldım artık mat'tan kurtarayım kendimi diye. thciboda güzel şeyler bulursam alıyorum. bi de protein7 comdan güzel alışveriş yaptım geçen ay. bulursam güzel bir çakı yada bıçak istiyorum şimdi de. alışveriş keyifli bişey nabalım.

dun gece ayfon aldim :(

Selam, parfüm sisesini nerden aldin, link atar misin? Bulamiyorum istedigim gibi bişi.


En son ne aldıgıma gelince hepsiburadadan kapı stoperi aldım, ugurbocekli filan.Kargo bedavaydı ve lazımdı:D

Yatak.

İnternetten bir şeyler almayalı o kadar olmuş ki en son ne zaman ne aldığım gelmedi aklıma. %95 ihtimalle kitap almışımdır. Zamanı da 1 yıldan daha uzun süre öncesi bile olabilir.

tam hatırlamıyorum en son hangisiydi ama ya tenis raketi olmalı ya da plak. 1 buçuk seneyi aşmıştır bir şey almayalı internetten.

şu an kaçtansa o civardan açılır. 3.85'e kadar geriler.

dun gece gorulen gerileme piyasa kapanisinda spread acilmasindan dolayi oldu yani gercekte gerilemedi.

haftaya kactan acilacagini soylenenin aksine bilmenin mumkunu yok cunku aciklama abd piyasalari kapandiktan sonra yapildi (genelde oyle oluyor), yani ciddi hacimle tepki verdirecek acik bir piyasa yoktu. ne olacagi pazari pazartesiye baglayan gece 12 gibi acilan sydney vs. ve saat 2 de acilan tokyo vs. belirlemeye baslar. Ilk anda asagi ve yukari gap olsa bile bu piyasalar acilmadan ne olacagini bilmek guc.

www.etymonline.com

hayır. latince "confusus" kökenliymiş.
en.wiktionary.org
www.etymonline.com

A Confucian Confusion adında bir Edward Yang filmi vardır, soru onu çağrıştırdı. paylaşmak istedim.

Üçüncü evin pencerelerinden anladığımız kadarıyla daire aslında bodrumda, çok güneş almaz. Güneş girmeyen eve doktor girer.

İkinci ev affedersin Çin kerhanesi gibi ışıl ışıl ben sevmedim.

İlk ev olabilir ama ben çok anlamam bana güvenip alma.

hepsi yer altinda daha da kotusu beylikduzunde.

fiyatlar cok ucuzmus yalniz istanbulda 100 liraya sifir daireyi birak bakkal karton kutu bile vermiyor o yuzden bilemedim yalan ilan da olabilirler.

fotolar ile oynanmış. yani fotolar çekildikten sonra köşesinden değil de sağından ya da üstünden çekilerek perspektif yaratılıp geniş ve ferah gösterilmiş. bu evler aslında miniciktir. ayrıca bu devirde 100.000 tl'ye kimse kimseye istanbul'dan ev vermez. beylikdüzü bile olsa.

dolandırıcılar demek ki sizin gibi iyi niyetlilerden dolayı yaşamlarını sürdürüyor.

resimlerde oynama var gibi çok canlı ve resimler iyi bir noktadan çekilmiş. 100bine adam günahını vermez kesin bir hinlik vardır.

Arkadaşlar fiyatlara neden takılmış anlamadım. Beylikdüzü'nün merkezi sayılan Büyükşehir Mahallesinde 2+1 evler 250bin civarında.

Senin koyduğun yukarıdaki ilanlarda Cumhuriyet Mahallesi yazıyor ama onlar ya Beylikdüzü'nün Yakuplu bölgesinde veya Esenyurt'un Cumhuriyet Mahallesi'ndeki evler. Yakuplu'da sıfır binada 2+1 evler 150 bin zaten. Bu ilanlar ise bodrum/bahçe katı ve muhtemelen eski bir binada ve sadece içi yenilenmiş daireler. O yüzden fiyatlar normal.

Delta Gayrimenkul genelde Esenyurt civarında ucuza daireler satıyor. Aşağıdaki linkten fiyatlara bak:

deltagayrimenkul.sahibinden.com

Esenyurt ve Beylikdüzü-Yakuplu, Gürpınar civarlarında 100bin TL civarlarına daire bulmak mümkün.

penceleri yarım olan ev hariç diğer ikisi alınabilir.
hepsi bahçe katı, binalar yeni. evlerin çevresini incelemek lazım. bir tanesinin üstü kapalı terası var anladığım kadarıyla, bence en iyisi o.
fotoğraflara bakarak ev almayacağınızı düşünüyorum. gidip görmeniz hatta odaları tek tek ölçmeniz en mantıklısı olacaktır. ortalık çakal müteahhit kaynıyor. inşaatı başlamamış binayı yalan yanlış plan şemalarıyla satmaya çalışanlar var.

yahu birinci ev ile ikinci ev aynı? fark etmediniz mi?

biri kiracı varken çekilmiş, diğeri boşken.
bu arada fotolar o kadar kötü ki ben gidip görmeye bile çekinirim. yine de gidin canlı gözle görün. fiyatı filan uygun çünkü, geniş de ev.

ama üçüncü ev dedikleri gibi alt kat ışık almaz, ona bulaşmayın derim.

ben bu emlakçılardan bırak ev almayı selam bile almam. bütün resimleri sağa sola genişleterek evi büyük göstermeye çalışıyor şerefsizler

evler karanlık. fotoğraflarla oynanarak geniş gösterilmeye çalışılmışsa da zaten karanlık olduğu için ev eminim basık bir havaya sahiptir.

bence bir evin küçük olması kadar karanlık ve basık olması da kötüdür.

Türkiye'de toprak altı daire alınmaz(mış) çünkü maliyetten kısmak için yapılması gereken prosedür yapılmıyor(muş) ve bunun sonucunda o dairelerde çok rutubet oluyormuş.

Toprak altı: Kot farkı dolayısıyla bir tarafı açık olup, diğer tarafı toprağın içinde olan.

muhit

Gerçekleri söylüyorlar sadece. Cem Yılmaz'ın da bu konuda bir açıklaması var. "Herkes benim yokluktan bu günlere geldiğimi düşünüyor ama ben eskiden de zengindim. Biz hep havyar, hep rahatlık." benzeri bir şey söylüyordu bir gösterisinde. Haksız değil. Bu adamın 2000'li yılların başında Porsche'si vardı bildiğim kadarıyla. O yıllarda bile o arabayı alacak kapasitesi varmış demek ki. Ali Ağaoğlu da sıfırdan zengin olmuş biri değil. Ailesi zengin. Bu laflar biraz da okumaya g.tüm yemedi, ama bakın zenginim iması taşıyor. Sanki okul okuyanlar milyoner olmak için okuyor. Onlar bunun öyle olduğunu düşünüyorlar.

aslında ortamda iki farklı durum var buna sebep olan:
1. toplum içinde, okumuş olmanın getirdiği saygınlığa erişememiş olanların (ki bu bile tartışmalı açıkçası), bu eksik yönünü "bakın, neden okuyorsunuz? hayatınızı iyi şekilde idame ettirebilmek için. peki, ben bunu okumadan başardıysam, demek ki okumamamın hiçbir anlamı yok. yani bana bu noktadan vuramaz, eleştiri yapamazsınız." diyerek örtme eğilimi. bir nevi aşağılık kompleksinin bir türlü dışavurumu da diyebiliriz başka yönden de.

2. (bkz: survivorship bias )

ağaoğluna şirketi babasından kalmış
acun'un zaten abisi doktor, amcası akp milletvekili, kendisi de kadıköy anadoluda okumuş yani, öyle anadolunun bağrından yokluktan gelmiş kişiler değil bunlar yine de.

eskiden üniversite okumak da maddi-manevi anlamda daha zor olduğundan okuyan eden adama ihtiyaç var, okuyan-üniversite mezunu dil bilen adam az, dolayısıyla devlette de özelde de en klas ve iyi yerlere bu adamlar geliyor, en iyi paraları genelde iyi lise, kolej ve üniversitelerden mezunlar kazanıyor, zaten sayılı okul var o dönem.
fakir çocuğu da çalışıp okuyarak iyi yerlere gelip, sınıf atlayabiliyor.
ama şimdi geldiğimiz hal belli.

Manipülasyon doğrudan amacı olabilir, olmayabilir ama tabii ki manipülasyon. Bunu geriye götürecek olsam kendi çocukluğuma kadar götürebilirim belki ama bizim 8-10 yaş civarımızda 'Ya topçu ya popçu olacaksın' konuşmaları vardı. Tabii ki televizyonda topçunun, popçunun, 'it-girl'ün ya da benzer bir zenginin gördüğü saygınlığı ve parayı gören bir kişi (özellikle daha yeni hayatı anlama evresindeyse, çocuk veya ergense) neden çalışmak istesin ki? Hani, çalışması onu bir yere taşıyacak olsa bir motivasyonu olur ama hem sıkıcı sıkıcı şeyleri eşek gibi çalışacak, hem de getirisi bir topçu-popçu, vb kadar yüksek değil. Kolay yoldan para kazanmak ya da köşeyi dönmek her zaman bir kesimin isteği tabii ki ama ülkemizde yüceltilmesi, baş tacı edilmesi 1980'lerde gerçekleşen, 1980'le gelen bir durum. (En azından, dönem eleştiri filmlerinin gösterdiği kadarı ile). O dönem magazinin Ses dergisi formatından çıkıp halka erişir olduğu ve bayağılaştığı dönem, aynı şekilde arka arkaya sürekli pop şarkıcılarının çıktığı ve albüm patlamalarının yaşandığı dönem, peşinden gelen 90'lar zaten Televole'nin başladığı dönem. Yoksa bizim kanallarda Bill Nye'lar, Neil de Grasse Tyson'lar vardı da, bizim millet mi izlemedi.

'Okumadan da başarılıyor' mesajı veriyor tabii ki alttan alta ama bu bir anda gelen bir şey değil. Bu sürekli bir dönüşümün sonucu. Bunun ve birtakım politikaların sonunda da zaten cahilliğin iyiden iyiye neredeyse gurur kaynağı olduğu, birilerine 'entel' denerek güya aşağılandığı, yöneticilerine kadar cahilliğin içimize işlediği dönemlere geldik. Hatta buna cahillik demek ayıp olur; sonuçta bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Hepimiz bir noktada cahiliz. Buna cahillik demeyelim de, öğrenmeye direnmek, öğrenmemek için inat etmek ve bunu da başı dik bir şekilde savunabilmek diyelim.

Bu insanlar işvereni oldukları beyaz yakalıları sindirmek zorunda. Kendileri okumayıp zengin olmuş. Okumayıp amele olanlar da var ve asıl çoğunluk bu kesim zaten. Arada nispeten şanslı beyaz yaka var ve okumamış zengine karşı iş çevirebilme yeteneği teorik olarak bu beyaz yakada mevcut. Ha ama işte o beyaz yaka hakkında en alttaki amele bile "okumuş da noolyo, ilkokul mezunundan emir alıyo" diye düşünürse, beyaz yaka kendini değersiz hissedecek. Üstten alttan kuşatılınca kendi işinin patronu seviyesine ulaşamayacak. Verimli yıllarını patronu zengin etmeye harcayıp 40 yıllık şantiye mühendisiyim/40 yıllık fabrika müdürüyüm titriyle hayatını anlamlandıran bir beyaz yakalı posasına dönüşecek.

@aych
Beakman be mcgyver iyiydi bence, söylemeden edemedim.

"a variant name of mary the mother of jesus" diyor wikipedia.
üstelik önerilen kişilere baktığımızda da kadınlar çıkıyor:
en.wikipedia.org

kadin

kadın diye duymuştum ben de

soledad villamil diye bir kadın oyuncu vardı.

Başka bir seiko kinetic saatim var velatura değil ve hayır olmaz. Hatta benimki elime alınca dönüp o anki saati buluyor :O bi türlü aklım almadı nasıl yaptığını.

çüş çok pahalı.

benzeri aliexpress te 120 dolores. fiyatta sıkıntı yok bence.

bence ücreti ok ama tipini pek beğenmedim. böyle deri el yapımı dükkanı gush goods var instagramda yanlış hatırlamıyorsam. bakabilirsin.

3-5 kullanip bir daha yuzune bakilmayacaksa alinmasi sacma bence.

Uzun suredir pipo kullaniyorsaniz( boyle bir seyin eksikligini hissettiyseniz ya da hosunuza gittiyse) alin zaten.

Pipoya yeni basladiysaniz veya ev disinda pipo icmek gibi bir huyunuz henuz yoksa, biraz daha bekleyin, sonra karar verin...

kötü değil bence, alınır gibi. fiyat da aşırı pahalı değilmiş aliexpressdeki ile kıyaslayınca.

daha güzeli var mı diye biraz daha araştırır sonra da alırdım bulmazsam ben olsam.

tunel'in istiklal basinda solda bir magaza vardi deri cantalar satan. almadan once oraya da bir goz at istersen.

%40 zam ne ya?
apple music de bir alternatif.

fiyatları önceki kura göre çok aşağıdaydı zaten, doların daha da artacağını düşünerek geleceğe yönelik bir zam yapılmış olması muhtemel. şimdi %20 yapıp sene sonunda bi %20 daha yapsalar "bunlar da bokunu çıkardı" denmesi muhtemel. ha, şimdi çok mu alkış tutuldu; hayır. bu şekilde bir kere pahalandı diye konuşulup unutulacak, nelere zam gelmiyor muhteşem piyasalı memkeletimizde, unutulur gider.

diğer yandan bakarsak; oran yüksek ama meblağ değil, 10 lira veren insan için 4 lira daha vermek sorun olmaz. yavaş yavaş ısınıyorduk toplum olarak sanal bir hizmete para vermeye, tepkilerin gelmesi normal. zaten rakiplerinden çoğu alanda güçlü olduğu için "ona vereceğime buna veririm" demek çok makul bir seçenek olmuyor. bi de diğerlerine zam gelmeyeceği de kesin değil tabii...

Ben çok severek kullanıyorum spotify'ı. Telefonda, evde, arabada full kullandigimiz için, aile paketimiz de olduğu için 3-4 lira zam gelmesi benim için sorun değil. Baba jo da haklı bu arada, kardeşim yurtdisinda yüksek diye kullanmiyordu, biz aile paketine ekledik. Türkiye'de fiyatı düşüktü bir tık.

Deezer'ı ben bir ara kullandım, bir spotify değil kesinlikle.

6 kişi olup aile paketi kullanmak en güzeli

6 kişi aile paketi 15ti 21 olmus. kişi başı 3,5. hala tam bir "steal" yani.

Ben fizy kullanıyorum aylık 3 lira ve internet paketinden gitmiyor. Yolda şu şarkıyı bir dinleyim diyip paket derdi olmaması benim için büyük avantaj oldu.

şu programı aile paketi dışında kullanan net kerizdir. sözlükte hatta burada bile gün aşırı aileye üye arayanlar çıkıyor. gir birine. at sahibine üç beş lira aylarca kullan. hatta kimisi para bile istemiyor.

Kesinlikle doğal proses sonucu. Bunu bir türlü anlayamayıp her seferinde ağlamalarını ise aklım almıyor. Şikayet etmeyi seven tipler bence sadece.

kendilerinin kezban olduğunun farkında olmayan kadınlardır burada bile görmek mümkündür hala böyle tipler için taktik isteyenlerini.

pazardan çürük sebze almak gibi değil ki bu. seviyor, görmüyor gözü, görse de inanmak istemiyor. sonra da bitirecek kadar güçlü olmadığını farkediyor, uzadıkça uzuyor.

oh olmasın. onların yanında olun ki güçlü dursunlar, ders alsınlar.

ne haddinize? iyi akşamlar.

aslında erkeklerin g.tünü filan koklayıp anlayabilmemiz lazım ama niye olmuyor hala anlamadım.

Erkeklerin götünü koklamakla alakası yok, kadınların vajinasının da altın kaplı olmaması gibi. mizojinizm ile hiç alakası yok. Psikoloji gereği tatmin çabası bu. Kendi düşen ağlamamalı. Aglarlarsa da en itici insan tipi. Aşk adı altında psikolojik tahlil yapmaya gerek yok. Günümüz tüketimi belli, zor olana meyletmek. Olmayacak duaya amin diyip yoktan yere o kişiye hayaller addetmek filan. Neyse bence de oh olsun.

Valla benim gördüğüm örneklerinde hep anlaşılıyordu erkeğin piç olduğu. Hatta genelde kızın yakın kız arkadaşları da uyarırlardı. "O aslında iyi bir insan ama hayat ona kötü davranmış" gibi gerzekçe varsayımlarla sonunda sevişilip götlerine tekmeyi yedikleriyle kaldılar.

Oh olsun mu mevzusunda tamamen nötrüm. Ne acıyorum ne hak etmiş diyorum. Bana uzak olsunlar yeter.

Arızalı insanları ıssız adamları alıp türlü taktiklerle "adam etmeye" çalışanlar oluyor genelde. Benim de kız arkadaşlarım öyle. Nerde barzo varsa aşık oluyorlar sonunda ağlıyorlar. Oh olsun diyemiyorum ama üzülemiyorum da.

doğal bir prosesin sonucu tabiki
bile bile lades durumu. sonunun nasıl biteceğini bildiğin filmi sırf heyecan veriyor diye izlemek gibi birşey. ağlamaları ikiyüzlülük

iptal ettim geçen hafta cuma, avantajı çok azaldı, gereksiz hesaba gerek yok.

edit: maaş hesabımdan eft havale kredi kartı hiç bir şekilde masraf alınmıyor, platinum kart verdiler, sıfır ödeme yapıyorum. bunu göz önüne alarak söyledim, yoksa eft'ye para verilmemesi bile yeterli doğru o konu. ama diğer avantajları bence azaldı ilk çıktığı dönemlerle kıyaslanamaz bile. daha önceki denemelerde de gördük ki bankalar bu tarz girişimlerin diyeyim arkasında durmuyor. illaki dengeye getiriyor bir yerden sonra.

Sırf masrafsız eft için bile devam edilir.
Apple Store % 20 az ama hiç yoktan iyi.

abi makası fazla mı ya enpara'nın? ben öyle düşünmüyorum. kur birden fırladığında veya düştüğünde donduruyorlar ki bence normal

Önceki artısı dediğin sadece %50 indirim vardı, aylık maksimum 25 TL veriyordu. 2,5 yıldır enpara kullanıyorum; %50 kampanyasından toplam 60 TL iade almışım. Buna karşın 500'den fazla para transferi yapmışım, 1000 TL civarı avantajı olmuş, hesap işletim ücretinden de 250 TL ödemekten kurtulmuşum. Ayrıca hesaptaki paraya günlük faiz veriyor.

Benim için hesap işletim ücreti almaması, ücretsiz para transferi yapabilmem, makul seviyedeki döviz makası (birçok bankaya göre hala uygun bir makas var bence, her an her zaman olmasa da), ayda bir diğer atmlerden ücretsiz para çekebilmem yeterli özellikler.

Maaş hesabı dışında bunları sunan sadece birkaç alternatif var (cepteteb, nuvo, kuveyttürk - hatta kuveyttürk'te günlük faiz filan yok sanıyorum), o yüzden ben kullanmaya devam ediyorum..

spotify indirimi için devam edilir, aylık 7.5 lira ile 5 kişiyi de bağlayabiliyorsun. ayrıca yılda 1-2 kez babil kitap indirimi yapıyor. Muadili Cepteb'in yemeksepeti dışında başka indirimini görmedim. Kullanım kolaylığı, müşteri ilgisini düşününce bence hala dijital bankacılıkta en iyiler.

unuttum söylemeyi, her ay bir kere başka banka atm'lerinden para çekme de artısı.

Ben de enparanın düzeleceği konusunda umutlarımı yitirdim. Buna rağmen kullanmayı düşünüyordum ancak son aylarda yaptıkları şark kurnazı türü hareketler (ani kur hareketlerinde sistem kilitleme, şikayetler ve tepkiler sonrası bundan vazgeçip makas aralığını hem kalıcı hem de ani hareketlerde daha da açmak, kampanyalarını birer birer bitirmek... daha sayayım mı?) beni neredeyse tamamen soğutmuş durumda.

Doğru, halen google play vs. kampanyaları devam ediyor ama %20'ye düştükten sonra hiçbir anlamı kalmadı. Hangimiz ayda telefon uygulamalarına 100 TL harcıyoruz da %20'nin bir manalı getirisi olsun? Geriye ücretsiz eft vs kalıyor ki onun da alternatifleri mevcut.

2 seneden fazla süredir severek kullanıyordum ancak zorla tiksindirtti kendinden. Böyle giderse geleceğini de iyi görmüyorum.

Ben havale ve eft ücretlerinin olmaması, fatura ödeme konusunda hemen her kurum ve şirketle anlaşması bulunması sebebiyle hala severek kullanıyorum.

Çağrı merkezinin hızlı cevap vermesi ve gerçek çözümler sunması da başka bir kullanma sebebim.

Şubeye gidin, ortalama bekleme sureniz 7 dakika, aidat kestik bir yıllık sözünüze puan olarak iade edelim, para transferinizi x ücret karşılığında gerçekleştireceğim, onaylıyor musunuz tarzı cümleler duymaktan bıkmıştım. O yüzden kampanyaların kısıtlanması, faizlerin düşmesi cok etkilemedi benim enparaya olan bakışımı.

Katarlılar geldiğinden beri diken üstündeyim. Teoride döviz çekilebilen atmleri olmasına rağmen gittiğimde para bulamayıp zor durumda kaldığım oldu. Bir gün o websitesindeki listeyi çıktı alıp atm atm gezeceğim sonra da arayıp küfredeceğim galiba.
Yine de bırakmaya hazır değilim, eskiden Kuveyttürk kullanıyordum dısarda soruşturma geçiriyorlar söylentisi oldu parayı çektim. Maaş hesabının sürekliliği kesin degil. Yine gün sonunda adres enpara, ama ilk zamanlar olduğu kadar iyi hissetmiyorum. :(

şu ana kadar felsefeci, sosyologlarda bi de almanya da yaşayan amcamda gördüm.

felsefeci ve sosyolog profesör. amcam da çok kafası acayip bir adamdır. bi tane de öğrenci de gördüm, allah ım o kadar itici o kadar gereksiz görünüyordu ki. çocuğu zaten çok özenti bulurdum, kendi üstüne tüy diktiydi.

hicbir sey dusunmem. icerse icsin, bana da zorla icirtmiyorsa bana ne ki.

bayağı teferruatlı bir olay.
bir ara heveslenip araştırmış, sonra "kim uğraşır bununla" deyip vazgeçmiştim.

@filteria

o kadar mesakkatli degil aslında. temizlik ve bakım biraz önemli. doldurmasını yakmasını da hızlı bir sekilde ogreniyorsunuz zaten.

ailede mimar sanatçı ruhlu yaşlı bir eniştemiz içiyor. o yüzden midir bilmem hep daha bi zevk işi olduğunu düşünüyorum. sigarayla aynı klasmanda değil yani benim gözümde.

@muslugubozukhayrat

bir söz var, sigara yakıp atılıyor, ama pipo ömür boyu seninle kalıyor diye. o yüzden sigarayla kesinlikle aynı klasmanda değil.

bi de evden kokusu asla çıkmıyor. abi sigarayı biraz arındırıyorsun da pipodaki tütün hele aromalıysa kesinlikle çıkmıyor.

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine

dogrudur, aşırı duman veriyor.

Yaşını başını almış dayılara baya yakışıyor da arada okulda ders aralarında ve yürürken pipo içtiğini gördüğüm bi eleman var, evlerden ırak.

Gandalf içince çok yakışıyor.

bence çok yakışıyor kim içerse içsin.

50'li yaşların falan altındakilerde komik duruyor bence.

Sigaradan, nargileden, purodan farklı gormuyorum.

yanlarında oturmayı seviyorum çünkü pipo güzel kokuyor. kendim hazırlayıp içmeye üşeniyorum.

Hukuki bir metinden bahsetmiyorsunuz sanırım. Zira miras vasiyeti bırakılmıyor galiba bizim hukukta. Yani evimi şuna, arabamı buna bırakıyorum denmiyor. Hukukçular daha iyi bilir tabii.

Metin yazarı kimliğime söylüyorum:

- Aşırı duygusal olup kendinizi ve okuyanları üzmeyin.
- Cümleleriniz gayet açık ve anlaşılır olsun. Farklı yönlere çekilmesin.
- Bir öneri ya da istekte bulunuyorsanız bunu nedenleriyle beraber yazın.
- Ölmüş olduğunuz için duygusal bağlamda avantaj sizden yanadır. Bu avantajı baskı unsuru olarak kullanmayın.

Sahip olduğunuz herşeyi alacaklarınızı ve borçlarınızı varislerinize isim isim dağıtabilirsinix. Tek kıstas varislerinizin saklı paylarını ihlal etmemek. Bir avukata danışarak yapmamızı tavsiye ederim tabi

Ne istiyosan yaz götür notere sor. Bu böyle mi oluyo de. O seni sevk eder.

Kalbine de iyi bak.

Herşeyden önce öyle düşünme, düşünce önemli. tahmin edemiyeceğimiz kadar önemli hem de. bu kalp beni en az daha bi 70 yıl götürür diycen. güven bana.

soruya cevap:
vasiyette yer ve tarih olmalı diye biliyorum. annemin vasiyetinde yer yazmadığı için avukat geçerli değil demişti. biz elimizen geldiğince uyguladık gerçi ama onun esas isteğini yerine getirememiştik. hala içimde uktedir.

10 yaşındayken 11 yaşına geçersen hayatının %10u kadar tekrar yaşamış oluyorsun. 30dayken 31e geçince 1/30 oluyor. Çok da büyük, uzun bir şey değilmiş gibi geliyor.

eksisozluk.com

yeter ama bunu da mı yazmıslar.

anonymice işaretlendik ve kraken artık peşimizde

kraker severim ben .

rutin zamanın hızlı geçtiği hissini verir.
yeni değişik şeyler yapın. rutin olmasın

Simulation Hypothesis en.wikipedia.org

@qaza

vay arkadaş bunun da mı hipotezi varmış?

öyleyse çok saçma. yıllardır aynı grafikler.

@prolatier

hacı senin gpu yetmiyor belki? :p

eksisozluk.com

eksisozluk.com

Benden başka herkes robot olabilir mi

şu sıralar hayat acaba daha gelişmiş bir uygarlığın yarattığı bir simülasyon olabilir mi tartışmaları var, matrix gibi

- buraya video gelebilir -

Bu da başka birşey

Bay Spencer "Hayat, kurallara göre oynanması gereken bir oyundur.” dediğinde Holden Caulfield'ın dediği gibi

Oyunmuş, kıçımın kenarı. Oyun, öyle mi? Tüm asların bulunduğu takımdaysan, oyun o zaman, tamam; kabul ederim.Ya öteki takımdaysan, as oyuncu filan yoksa, oyunla ilgisi kalır mı bunun? Hiç yani. Yok oyun moyun.

bazen bana da böyle gelir.
kendim de dâhil herkesi gta1'deki, etrafta garip hareketlerle salak salak dolaşan sanal yaratıklar gibi görürüm.

bu da ilgini çekebilir.

www.slate.com
rationalwiki.org

araliksiz ictigin icindir. o saatlerce icenler ara ara iciyorlar.

Freelance çalışmak hangisiyse o

Tak diyene kadar ikincisi, sonra ilki. İkinciyle ömür geçmez, ilkinde de para yetmez.

İlkle ikinciyi karıştırmışım, düzelttim.

Ben şuan 2deyim 10 seneye 1e geçerim.

işe göre değişir sevdiğim bir işse koymz çok çalışmak kazancı da önemsemem.

1i seçtim.

önce 2 sonra 1

olmuyorsa 1

tabii ki birincisi. kendime zaman ayıramayacaksam ne yapayım kazandığım parayı. yani bir de işin komiği, ikinci seçenekte kendime zaman ayıramayacak olmama rağmen o parayı da belli şeyler için harcarım. ama o harcadığım paranın keyfini çıkaramam. atıyorum, araba alsam ne olacak? işe giderken kullanırım herhalde, ne güzel. ya da içerisinde pek zaman geçirmeyeceğim yeni bir eve taşınırım. ha yalnız yılda bi iki hafta tatilimi rahatlıkla yapabilirim, heh.

tabii yaşadığınız yer de önemli. istanbul'da az kazanarak geçinebilmek epey güç mesela, hayat kaliteniz ciddi şekilde düşebilir. az kazanarak basit yaşayabilmek ayrı, sefillik ayrı. onun haricinde sorumluluklarının olmaması da mühim. benden başka birisi daha varsa, durum biraz farklılaşıyor.

once iki sonra belki bir. belki diyorum cunku issiz bir adaya da yerlesebilirim. hayat planlarimda var.

Şimdi çalışmayacaksan ne zaman çalışacaksın?

Tabii ki 1. Her zaman 1.

Kısıtlı para ve iyi kazancı açmak lazım. Zamansız para da parasız zaman da pek bir işe yaramıyor. Kişinin maaş dışı ciddi bir geliri varsa, az para çok zaman mantıklı olabilir ama bütün kazanç maaştan ibaret olacaksa, en azından ek gelir elde edene kadar çok çalışıp çok kazanıp, az yaşamaya razı olunabilir.

Belli bi yere 2 zateb sonra hedefin 1e gecmek olacak.

günde 2 saat çalışıp ayda 1000 lira almanın bir işe yaramayacağını belirtmek isteyerek 1 diyorum.
gerçi kira ödemiyorsam ve merkezi bir yerde bir evim varsa günde 2 saate 1000 lirayı kabul edebilirim sanırım. 2 ay nasıl oluyor diye bakıp günde 4 saate 2000 seviyesine çıkarma şansımız var mı?

elin ayagin tutuyoken firsat da varken cok calisip cok kazanmak super mantikli geliyor acikcasi :)

Doğrusu şu:
35 yaşına kadar 2 yapıp yükseleceksin sonra daha az çalışıp daha da çok kazanmaya başlayacaksın.

Kesinlikle 1'i seçerdim ben. Çok paranın harcayacak vakit olmadıktan sonra bir faydasının olacağını düşünmüyorum.

Evet mesela burnunu karıştırıp çıkan sümüğü topak topak yapıp ilgili kişinin suratına veya kafasına fırlatmak muazzam samimi bir olay.

hayır yeni tanıştığın birine bunları yapmak daha da iğrenç. bunları yapmayı herkes iser ama her istediğini yapınca hayvandan farkın kalmaz

kişisine göre değişiyor.
küfür seven ve sevmeyen gibi

Ben de ofansif mizahı seviyorum ama bizim gibi alıngan toplumlarda çok yapılamıyor.

ben genelde manitalari enseden tutup sallayarak naber diyorum

Ünide ev arkadaşlarım ile aram böyleydi çok eğleniyorduk valla. Her pislik vardı ama kimse kimseye kızmadı. Herkes de intikamını aldı tabi.

Artık hayatım daha sıradan çevremdeki birisi ofansif bir şaka yapsa ters bir tepki veririm kesin. Daha durgun gibiyim şuan.

Ben alınganlıktan alabildiğine uzak biriyim ama böyle şeyleri iğrenç buluyorum. Kabalık asla kabul edilebilir bir şey değil benim için. Bunun samimiyetle falan alakası yok. Geğirikle, osurukla samimiyet olmaz.

kötü esprilerin ben de daha güzel olduğunu düşünüyorum, hatta daha fazla yarılıyorum. çünkü kimse gülmüyor ve bu buna komik geliyor.

"kaba davranış"tan kasıt "aa, meb, neden böyle bir şey yaptın ki?" demek yerine "hay amk meb, sebebi neydi ki?" demesi yönündeyse bu daha samimi gelir bana.

onun haricinde el kol şakaları, bedene dönük hareketler beni karşıdan soğutur.

hayır. recep ivedik mizahından tiksinirim. iyi espriler kesinlikle daha nadir yapılıyor ayrıca. ülkede adam akıllı zeka parıltısı gösteren insan kalmadı bir de kötü espri yapan kırolarla takılmam.

bahsettiğin şeyin espri/şaka ile doğrudan alakası olduğunu sanmıyorum. yani sen daha ziyade mesafe kırma iznini doyasıya yaşamanın ve arkadaşların, sevdiceklerin buna katılmasının verdiği samimiyetin ve sıcak duyguların insana kattığı güzel enerjiden bahsediyorsun gibi. tepiklersin ve ancak sen tepiklersin, sonra belki yere oturup durumakatıla katıla gülersiniz. senin o popoyu tepikleme, velet gibi cilveleşme "hakkın" var. sen güvende olmaktan ve bunu doğrulamaktan bahsediyorsun.

@godoşu beklerken

anlatmak istediğim buydu aslında +99

ortaokul ve lisede teneffüslerde aniden içimizden birini karambole alır, hafife alınamayacak bir şiddetle döverdik. bu bir sevgi olayıydı, bunu anlayabilecek ruhsal olgunluğa yıllar sonra eriştim.

yalnız şu saatten sonra sevginin de samimiyetin de böylesine tahammülüm yok.

O hayvansı sevgi yumağı en son orta okul lisede kaldı. Büyüdük ve topluma uyum sağladık. Olmaz değil ama şans var. Umarım bulursun

bence de popoya atılan güzel bir tekme gibisi yoktur:
imgur.com
chaplin kısalarını izlediğim sıralarda alışmıştım, bir arkadaşa atıyordum. öyle arkadaşı bulmak zor ama. benimki liseden kalma. artık daha da bulamam herhalde.

godoşun dedigini kastediyorsan baya güzel bişey.

Bir süre daha böyle idare ederim diyorsa tehlikeye atma. Ama emeğinin ciddi derecede sömürülmesi söz konusuysa bence teklif et.

gözlerim seğirdi. 5 sene zaman almamak nedir ya? giriş maaşın çok mu yüksekti?

@türkiye'de misin? yani yüksekse de 5 senede erimiştir biraz. bilmiyorum bana saçma geldi.

@ elorelia

türkiye icin yuksek ama yurtdısı ıcın ortalama altıydı.

iste hocam. 5 sene olmuş. az iş gönderirlerse de az çeviri yapmış olursun. emekten tasarruf edersin.

Yurtdisina gore demissin, odemeyi doviz uzerinden aliyorsan gereksiz olabilir. TL olarak aliyorsan tabii ki istemelisin.

imam hatipleri kapatırdım

İmam hatipleri kapatırım. Din kültürü ve ahlak bilgisi müfredatını değiştiririm. Din felsefesi falan olsun. Bana bağlı değil ama üniversitelerin yarısını kapatırım. Yüksekokula falan dönüştürürdüm. Belli bir puanın altında kalan öğretmenlerin atanmasına izin vermezdim. Öğretmenleri 2 senede bir alan sınavına sokarım. Kodlama, algoritma, bilim vs derslerini zorunlu yaparım. Tüm ingilizce öğretmenlerini işten çıkarırım. Yurt dışından hoca getiririm. :D

random okullara gider en tembel cocuklara tekme tokat girisirdim. bizim cocuklar bundan anliyor.

saka saka, saapardim. okulu 4 duvar, ogretmeni de memur yasantisindan cikarirdim. cocuklar disariyi gezerek ogrenecek. hocalar da cocuklari heryere goturebilecek baglantilara sahip olacak. atiyorum yarin google turkiye'ye gidiyoruz cocuklar diyip rahatlikla google'dan randevu alabilecek

okuldan atma. sınıfta bırakma vb. öğrenciye dönük yaptırımları artırırdım. şu an bunların hiçbiri uygulanmıyor. disiplin kurallarını bi 20-30 sene önceki haline getirirdim.

serbest kıyafet uygulaması yanlış. bunu da kaldırırım. üniforma şart.

100'lük sistemde not uygulaması yine yanlış. tekrar 5'lik sisteme geri geçirirdim. ilkokul için özellikle.

öğretmen seçme ve yerleştirme konusunda gerçekten çok titiz davranılmalı. öğretmenleri ayrıca takip etmeli. mümkünse öğrenciler vs. öğretmene not vermeli. ve mesleğini iyi yapmayan eğitimcilerin gözünün yaşına bakılmamalı.

ilkokulda el yazısı olayı saçma. bunu da kaldırırım. hatta bence şu an uygulanan tümevarımcı okuma yazma öğretimi de yanlış. tekrar tümdengelimci okuma yazma modeline geçiririm. biz fişlerle falan daha kolay öğrendik ki okuma yazmayı.

imama hatip olayı başlı başına ayrı bi mesele. ancak bu konuda kesinlikle bir sınır getirir ya da kaldırırdım. ilk etapta sınırlamak daha mantıklı olur. sınırlamaktan kastım da her ilde en fazla 3 tane imam hatip lisesi olabilir tarzı sayısal bir sınırlama.

son olarak geleneksel eğitimin gözünü seveyim. saçma sapan uygulamalara hiç gerek yok ilk etapta. geleneksel eğitime geri dönmemiz gerek. kuzey avrupa ülkerinden tut uzak doğu ülkerine hep geleneksel eğitimin meyvelerini yiyorlar. en azından 20 sene önce az çok çalışan sistemi ne gerek vardı bozmaya anlam veremiyorum.

imam hatipleri kapatırdım.
mesleki eğitime yani meslek liselerine gereken önemi verirdim.
daha fazla fen lisesi açmazdım, fen liselerinin durumunu iyileştirirdim.
katsayıyı tekrar getirirdim ve katsayının etkisi daha büyük olurdu.
liseyi 3 yıla, ilköğretim + orta öğretimi 7 yıla düşürürdüm; çünkü gereksiz uzunlar.
ilköğretim ve orta öğretimi tekrar birleştirirdim.
öğretmen maaşlarını biraz iyileştirirdim.

güzel yazı, el yazısı dersi varsa kaldırırdım.

öğrencilere ücretsiz öğle yemeği sağlardım.

osmanlıca ve inkılap dersini kaldırırdım.

din dersini ''gerçekten seçmeli'' yapardım. din dersinde inançsızlığa da yer verirdim.

ortak müfredat.

ilkokuldan beri eleştirel düşünce ve felsefeyi öğreten dersler. sokrates metodu işlenen müfredat. 15 seneye bir isviçre nesli gibi nesil hazırlanabilir, tabii yobaz aileler sıkıntı.

yazılım, makine öğrenimi gibi konuları da ekleyebilirdim.

Ego tatmin edilecem bir ortalama değil benim gözümde. Nice 4.00lar, 3.90 lar gördü bu gözler.Özetle bizimla degilsin.

az 4 olmasi lazim en az.... kufur edicem simdi :S

Zor bir bölümse arkadaşlarına anlat. Küfür yersen gerçekten iyi bir ortalamadır. Kolay bir bölümse hiç uğraşma.

Açık öğretim falansa iş yapmaz ama tabi ortamlarda örgün dersin kim bilecek.

Tebrikler güzel bir ortalama.

*edit: tebrikler :)* Boğaziçinde hava atılabilecek bir ortalama, koç'ta 4 çeken peynir ekmek gibi ornegin. Vizelerden başka şeylerin notlandirmaya kolay kolay giremediği devlet u üniversitelerine 31 yaşındayım ve 3.55'imle alayınızı döverim baskılı tişörtle işgaller düzenleyebilir ve ehehe tipe bak gülümsemeleri eşliğinde kenardaki börekçide batak çevirmek üzere bayıltılarak götürülebilirsin.

Çok iyi bir ortalama değil. Zaten o bölümden 3.50 altı yapanı dövüyorlar. Kötünün iyisi olmuş

YÖK not dönüştürme listesinde 89,50. Liseyi kaç ortalamayla bitirmiştiniz?

Enpara. Her şey ücretsiz (eft vs)+ başka bankamatiklerden para çekme ücretsiz+ spotify vs kampanyası

cepteteb

her şey ücretsiz, kredi kartı var, sahipleri arap değil.

ilaveten cepteteb normal hesaba gecelik faiz veriyor.

Eskiden olsa enpara derdim ama son 2-3 aydır yaptıklarından sonra, alternatif olarak cepteteb diyorum.

enpara ama tavsiye etmiyorum.

yuklu miktar para cekemiyorsun veya yatiramiyorsun. subeden yapabilirsin diyorlar ama bir keresinde geri cevrildim!

degismediyse herhangi bir atmden ayda bir kere ucretsiz para cekebiliyorsun.

bence tek artisi ucretsiz para transferi.

enpara bir sevgi olayı. cepteteb ise sürekli ayar ediyor.

cepteteb biraz uyuz ama ikisi de aynı sayılır. ikisini de kullanıyorum.

enparanın mobil uygulaması cepteteb'e on basar.

İkisini de kullanıyorum. İkisinde de TL cinsinden havale ve eft ücretsiz, hesap işletim ücreti yok.

Enpara'nın artıları: günlük çekim limiti 6000 TL, eft çok daha çabuk karşı tarafa geçiyor, ocak ve şubat ayları için ayda 3 kez başka atmlerden ücretsiz para çekme olanağı var, müşteri hizmetlerine çok hızlı bağlanabiliyorsun

Cepteteb'in artıları: neredeyse tüm atmlerinden döviz çekip, yatırabiliyorsun, yıllık ücreti olmayan bonus özellikli kredi kartı veriyor, kredi kartı ile yemeksepeti'nde %20 indirim sağlıyor, döviz hesabına günlük faiz uyguluyor

İkisi arasında çok büyük fark yok. Ama cepteteb ile eft nedense daha geç gidiyor, ve mobil uygulaması daha kötü. Döviz ve kredi kartı ile işin yoksa enpara daha rahat.

İkisini de kullandım.

Enpara'nın artıları; kullanım kolaylığı ve sadeliği, mobil ve web uygulamalarının hakikaten çok başarılı olması.

Cepteteb'in artıları; aidatsız kredi kartı, yemeksepeti-networkdry gibi indirimler ve kampanyalar, kredi kullanımında enpara'ya göre daha esnek olması, yurtdışı atm'lerden komisyonsuz döviz çekilebilmesi.

Enpara ilk 2 senesinde baya iyiydi ama Cepteteb piyasaya sonradan girmesi nedeniyle Enpara'dan daha fazlasını ortaya koymak durumunda kaldı, bence başarılı da oldu.

Şu an Cepteteb > Enpara > NUVO diyorum.

Cepteteb kredi kartı

Yok öyle bir dünya.

Hayır, 25 yaşa kadar o durum

www.youtube.com

öyle bir şey olsaydı ülkenin yarısı ölürdü.

uykuda(rem evresi) ejekülasyon oluyor.

sekssizlikten dolaylı olarak ölmek mümkün. sekssizlikten depresyona girebilirsin. sonra bu depresyonu kaldıramayıp intihar edebilirsin.

örnek: intihar eden aselsan mühendisleri.

Sex yetmezliği öldürmüyor süründürüyor. Seni değil ama:)

İnanki bu zamana kadar seks yapmadığı için infilak eden bi haber yada şikayete rastlamadım :)

Erkek tegenatia agrestis bir yıl yaşar. Dişi bulamazsa hormon patlaması sebebiyle bir yıldan kısa olur ömrü. Alev almaya en yakını bu.
Çoğu alan tutan kuş türü çift halinde daha büyük alan tutabileceğinden, sap erkekler diğerlerine göre belirgin şekilde az yaşar. Zaten ilk başarısız üreme sezonundan sonra daha dikiş tutturamazlar.

Hera tütüne bir sorum instagramda bulabilirsiniz. Ben mac baren denedim hep ama istanbuldaki arkadaşlar dunhill içer. Genelde teneke kutu tercih ederler

yiyince gözüm dönüyor koli koli yiyesim geliyor

almanyadayken severdim- 15 yıl önce filan.
ama ya benim ağız tadım değişti ya oradaki ürünlerle buradakiler bir değil, orada ve burada yediğim şeyleri aynı bulmuyorum
sırf hayal kırıklığı yaşamamak için burada hanuta denemedim.

metroda da var. beğenirim.

biraz triplex havası sezdim sanki?

hanuta harika lan. baslama bence sagkjsd.
bi de bunun kardesi var knoppers, bulabilirsen al.

xfl xpress ile 9 aralıkta sipariş verdiğim şey hala gelmedi. malum yılbaşı vs. çin çıkışlı bu arada. çok enteresan. hani nl post daha hızlı gerçi ama 10 gün de fazla hızlıymış.

ayni gun uc farkli siparis verdim NL ile. biri 9 gunde geldi, biri 20 gunde, digeri ise 1 ay oldu hala ortalarda yok. degisken yani baya.

Avrupa warehouse ndan gelmisse demek...

NL hollanda degil mi? Hollanda'dan cabuk gelmesi normal. Avrupa deposu +1

harika.

ben destekliyorum seni.

destekliyosan biraz parasal yonden destekle veriyorum ibanı bak

Helal süper devam

iş bulunca verdiğim para desteği oranında bana ödeme yapacaksan yollayayım.

hiç doğmamam gerekiyordu baştan büyük hatayı yapmışım.

korkaklık yapıp istediğim bölümü seçmeyerek 1 sene kaybetmek. sonra korkaklığı ileri boyuta taşıyarak gerizekalı gibi 3 sene daha kaybetmek. ha çok mu pişmanım? değilim. 18-19 yaş dönemim cidden fazlasıyla bunalımlıydı ve en çok istediğim, çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bölümü o dönemde seçsem belki de kişisel sorunlar nedeniyle başarısız olup bırakacaktım. o zaman tutunacak başka dalım ve alternatifim de kalmayacaktı. evet şu an 22 yaşındayım, elde sıfır var, hırt oğlu hırtım ama dört sene öncesine kıyasla daha stabil ve olgunum. neyi neden yapacağımı, neyin neden işlemediğini ve bundan sonra ne yapmam gerektiğini vs. daha net bir şekilde biliyor ve görebiliyorum. normal şartlarda bu sene üniversiteden mezun olacaktım. hayatımı şekillendirmeye karar ver(eme)diğimde 17 yaşındaydım. bazıları çok daha net ve başarılı olup yürüyor ama ben o kadar gafalı değilmişim demek ki, 3-4 sene debelendikten sonra kendimi bulabildim.

uzun lafın kısası en büyük hatam 18-22 yaş arasını büyük ölçüde "çöp" olarak geçirmek oldu ama yine de dövünüyor değilim. tek pişmanlığım kyk kredimi yiyip bitirmiş ve asıl okula gideceğim dönem için parasız kalmış olmam. yoksa 27 yaşında mezun olmayı çok dert etmiyorum; 21 yaşında üçüncü sınıfa kadar gelip sonrasında okulu bırakmaktan ve hiçbir zaman okumamaktan iyidir.

senle benzer bir hata olabilir. hayatımı şekillendirecek bir şeyi üstünkörü seçtim. şimdi debeleniyorum. hep debeleceğimi biliyorum. bunlar mutsuzlukların temelinde yatan sebepler oluyor ilerde.

Istedigim bolumu okumamaktir. Pes etmedim ama 27 yasinda basardim 1. Sinif olsamda gec kalmis olsamda para biriktirdim yurtdisinda basladim. Bence yapilan hatalar bazen dogrulari yapmamiza vesile oluyor.

hoyvan gibi şeyabmadım ama küçük ve alakasız hataların birleşmesi sonucu olarak mutsuz olduğum zamanlar oldu. fevri birisi olmak bir hata yapma sayılırsa onu söyleyebilirim.

hiç büyük hatam yok sanırım 19 yaşında olduğumdan dolayı, beklemedeyim :(

Hepimiz aynı durumdayız korkma :)

duyurum var +1

10 yılımı almış (eğitim + mezuniyetten sonraki 4 yıl) saçmasapan bir bölüm. hala daha bu bölümün işe yaramazlığını sürdürmem vs...

Ama 2017 ygs önümüzde :)

öncelikle @clones +1

ama daha somut örnek vermek gerekirse:

türkiye gibi bir ülkede, sağda solda, internette, mezunlarının deli gibi "okumayın işsiz işsiz gezersiniz" diye çığırdığı bir bölüm olan uluslararası ilişkileri okumak ve kendimi de geliştir(e)mediğim için şu an mal gibi işsiz işsiz dolaşmak.

Ülke degistirmemek hem de birkaç keze bu fırsatı tepmek. Yazık ettim bence.

Askerlik başvurusunda diplomayı götürmeyi unutmak.

Sonucunda uzun dönem yerine kısa dönem askerlik yaptım. Sağlıkçı olduğum icin uzun dönem garantiydi. Diploma götürmemem 6 ay boyunca vakit ve nakit kaybına neden oldu. Yıpranan psikoloji cabasi.

Yaşadığım yerden, insanlardan en çok o zaman nefret ettim. En çok o zaman çaresiz kaldım. Şimdi sil baştan bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

Ben de istemediğim bir bölümde okumuş olmak diyeceğim.

Lakin aslında bu bir hata mı onu da bilmiyorum. Bölüm tercihi yaparken lise zamanında kafamda hiçbir şey yoktu ve "hmmss şunu da yazayım yeaa" diyerek birtakım seçimlerde bulundum. Şimdi yıllar sonra bana hiç uygun olmadığını yeni yeni fark ediyorum. Bu yüzden de aslında kendimi değil, beni daha 17 yaşımda hayatımın sonuna kadar üzerime yapışacak olan üniversite eğitimimi, mesleğimi seçmek zorunda bırakan sistemi suçluyorum.

yüksek lisansı türkiye'de yapmak.

lisede yanlış alan tercihi ve sonra da yanlış bölüm tercihi. işin ilginci düzeltmek için de çaba yapmayıp, şu an yüksek lisanstan da mezuniyet olma aşamasındayım.

düşündüm ve en büyük diyebileceğim hata bulamadım, en ekstrem olanlar bile insani geldi. ama kendimi affedemeyeceğim, geri alabilmeliydim diyebileceğim hatalar listesi yapacak olursam başka insanları kırmak ya da başkalarına ya da başka canlılara zarar veren şeyler yapmak gibi şeyler sayabilirim.

şuan yaşadığım yer olan finlandiya gibi bir ülke varken, almanya denen yer için 1 yıla yakın süre kaybetmek.

yıllar önce amerikadan dönmek simdi de italyadan döncem galiba abv benim 5 sene sonra da bunu yazarım kesin aq kere aq

İyi bir işim,son model arabam ve hatırı sayılır miktarda biriktirdiğim param vardı.Önce işimden istifa ettim,arabamı sattım üstüne de banka kredisi çektim.Tası tarağı toplayıp başka bir ülkeye gidip restaurant açtım.İşler kötü gitti dönmek zorunda kaldım.Döndüğümde cebimde 50 dolar para vardı.Kredi borcunu kapatmak için babadan kalma arsayı yok pahasına sattım ve halen işsizim.

Ben de dil bölümü okumadım. Okulda açmadılar ailem de farklı okula yollamak istemedi. Şimdi sayısal bi bölümde 5. Yılım. Cuma günü sınavın ortasında sinirden sessizce ağlayıp çıktım. 6da bitecek herhalde.

Okulu 2 yıl uzattım, debelendim de süründüm de ama en büyük hatam bu değildi.

En büyük hatam bana değer vermeyen bir adamı çok sevmek oldu. Ve en kötüsü de onca yıl beni sevdiğini söyleyip cebinde tutmasıydı. Öyle birşey ki bütün olanlara rağmen gerçek manada hiç tanımasaydım bile diyemiyorum, içimde bir yer acıyor o güzel zamanları yaşamadığımı düşününce.

Hiç çok kırıldığınız için, bir aralık gecesi gecenin bir yarısı dışarda oturup soğuğun vücudunuz buz keserken acınızı unutturmasını beklediniz mi? Ayak parmaklarınızı ellerinizi hissetmeyecek kadar oturup vücudunuz ve siz soğuktan uyuşmuşken acının da biraz hafiflediğini hissedip buna mutlu oldunuz mu?

Uzun zaman oldu. Herseferinde ona karşı olan zaafımı kullandı, hiç düşünmüyorum derken kendimi onunla hergün konuşur bağlanmış halde buldum. O öyle biri ki beni herseferinde avcuna alıp oynattı, kırdı, yıprattı. Ben gittim seviyorum değiştim dedi ama sonra daha kötü kırdı.

Bu öyle bir kırgınlık ki, ne onunla ne onsuz ebedi. Bu kırgınlık öyle can yakıyor ki.

Bazı kadınlar güzel seviyor vesselam. Ama ne şans ki sevilen adamlar kırıyor o kadınları, öyle seven bir kadın dünyaya kolay gelirmiş gibi. Ama sevgi bin fersah kırgınlıkla bile geçen bir şey değil. Kadın sevgi onda ve kırıklar batarken yaşayacak artık.

O olmasa çok farklı biri olurdum sanırım. Kendimden verdiğim onlarca taviz hiç olmazdı. Kendime saygımda azalma olmaz gittiğim bilirkişiler kendine sevgin azalmış değersizlik duygun oluşmuş demezdi. Sonradan görüştiğim kişiler şüpheci ve heran birşey olabilir de gidebilirim gibi davranmaktan vazgeçer misin demezdi. Yolunda gitsin diye debelenmek, üzüldüğüm zamanlarda toparlanmaya çalışmak uyumak yerine kendime güzel şeyler katardım. Hayatım bir ayrıl bi barış sonucu herzaman yeni bir düzen oturtmak üzerine değil de oturmus bir düzende mutlu ve huzurlu geçerdi. Muhtemelen çoğu tıpçı kız gibi simdiye düzenli adam gibi bir ilişkim beni seven bir adam da olurdu. Muhtemelen daha mutlu olacağımdan bahsetmiş miydim? En kötü böyle olurdum zaten. Başka bir hayatı denemeye değerdi.

Üç ayda anca salgılanır o hormon. İki hafta git bi hamlığı at önce

Spor iyi bir şey. Az önce antrenmandan geldim, kuş gibiyim şu anda. Kilo varsa başlarda zor olur.

yavaş yavaş arttırma prensibi diye bir şey var.
Siz nasıl doğduğunuzda önce emeklediniz sonra yürüdünüz daha sonra koşmaya başladınız bu da öyle bir şey 10 yıl yattıktan sonra ilk seferde %100'ünüzü verirseniz yanlış olur

Muzikle destekle. En sevdigin sarkilari dinle spor yaparken. Baya motive ediyor.

çok yüklenme diyenlere +1.

şu da eklenebilir: hangi sporu yapıyorsunuz bilmiyorum ama nabzınızı ölçmeyi de deneyebilirsiniz. rakamlar yalan söylemez, böylece kendinizi "gerektiği kadar" yormayı öğrenirsiniz. (bunu ben de hala beceremiyorum)

sizin için spor yapmak bir disiplin olmalıdır. bir hayat tarzı olduğu zaman zevk alabilirsiniz. biraz dişinizi sıkın ve kendinizden emin olun. motivasyon için neden spor yaptığınızı düşünün. kendinizi geliştirmek için araştırmalar yapın. not tutabilirsiniz mesela eksik taraflarınızı gözlemleyip. bu tarz bir çaba hem işi daha zevkli hale getirir hem de daha profesyonel olmanızı sağlar.
hedef koymak ve bunun için çabalamak sizleri daha fazla motive edebilir. örneğin istanbul maratonda 10k koşuya kaydınızı yaptırın. veya boğazda yüzmek için bir program belirleyebilirsiniz.
ek olarak spor yapan arkadaşlarla iletişim içerisinde olun. birlikte aktiviteler hem dayanışmaya hem de tatlı rekabete yardımcı olur.

Çocuklarla konuşurken onların seviyesine inersen seninle daha kolay iletişim kurarlar.

bu bi amerikan filmi klasiği ya :D

daha kolay iletişim kurulduğu bir gerçek ama göstermelik yapılıyor bence. tıpkı çocuğa kızacakken tam adını söyleyerek kızmak gibi :D

aynı göz hizasından bakarak kendilerini daha değerli hissetmelerini sağlamak için olduğunu düşünüyorum.

ben bazen benden korkmamaları, çekinmemeleri için yapıyorum. ayrıca @lim5'e katılıyorum. farkettim ki bazen onlarla konuşmaya kalktığımda ya farketmemiş gibi yapıyorlar ya da anne babalarını arkasına saklanıyorlar, yani pek iletişim kurmak istemiyorlar. o yaşlarda muhtemelen ben de yetişkin biri benimle konuştuğunda çekiniyordum, ya da konuşmak istemiyordum. ama biraz eğildiğimde, ya da bir dizimin üstüne çömeldiğimde biraz daha iyi iletişim kurabildiğimizi düşünüyorum.

Kamera acisi icin de olabilir. Ikisini de rahatca ayni kadraja alabilmek icin yani.

E ben hep yapıyorum, Amerikan filmi klişesi mi o? Daha rahat konuşabilsin, benden korkmasın ve kendini eşitim hissetsin diye. Yanlış mı ki?

@freetakilir Başka nasıl kızılıyor ki çocuğa?

Ben şok, ben Cingılbört.

Tütün bozulmuş olabilir. Piponun da bakımının yapılması gerek diye biliyorum onun yağları falan oluyor o yolu temizlemek için. Teknik isimlerini bilmiyorum ama sözlükte pipo başlığı altında çok aydınlatıcı bilgiler mevcut bir bak bence.

Yeni bir KHK'yla polis isim isim ulaşabilecek gibi bir şey geçti ya, biri attı. Bizim sığırlar da heyecanla atladı üstüne.

Komplo teorisi seviyoruz ülkece.

Troll arkadaşlarsa kaos seviyor. Sebep o zannımca.

alacağın gün düştüyse cenabetlik bunun neresinde?

@cekilmis gayfe o acıdan dusunmemistim :)

aldıktan sonra düstü ise cenabet sizsiniz.
alacaktin ama henüz almadin ve fiyat düstü ise cenabetsizsiniz.

Balon?
Dolar, euro değer kazanmıyor, tl değer kaybediyor.