[]
Kızların kendilerinden büyük erkeklere ismiyle hitap etmesi
Özellikle eli yüzü düzgün hanımlarda çok daha sık görüyorum, iş hayatında tavan yapıyor. İnşaat ve hukukla alakalı çalıştım/şimdi yatıyorum da ben ve sürekli samimiyete en ufak bir yer verdiğinizde bey kendisini abi'ye bırakacağına yekten isme evrilip cilveleşmeler oluyor. Veya sizin arkadaşınız olan bir hanımdan bahsederken ona da ismiyle hitap ediyor. hatta sizin bile abla dediğiniz birisinden de ismiyle hitap ediyor. arada nereden baksan 11 yaş var, az daha olsa seni doğurabilecek durumda zaten o kadın.
ben saygı adaplarına takılan birisi değilim, belki aranızda bunu az çok anlayanlar olmuştur ama bu durumu saygı/saygısızlık olarak değil de bir nevi bilinçli bir olay olarak görüyorum.
yani amirlerimle filan konuşurken ben bilinçli olarak asla ''siz'' kalıbını kullanmam, çünkü geçmişte yaşadığım bence acıklı bir olay var, o gün de geri adım atmamıştım şimdi de ''siz'' kelimesiyle göstermelik saygı tanımı vurgulamıyorum. Bu kadınlarda ki bununla da alakalı değil.
Kültürel olarak da mesela yurtdışında çok alışılageldik birşey isimle hitap edilmesi, ben zaten yabancı iş arkadaşlarıma bu yüzden hiç bir uyarıda bulunmadım çünkü onların ki kültürel miras ama bizde ki öyle de değil.
Bazen acaba bundan rahatsız olan tek ben miyim, yoksa bunu doğru anlayan tek ben miyim diye 2leme düşüyorum.
ben saygı adaplarına takılan birisi değilim, belki aranızda bunu az çok anlayanlar olmuştur ama bu durumu saygı/saygısızlık olarak değil de bir nevi bilinçli bir olay olarak görüyorum.
yani amirlerimle filan konuşurken ben bilinçli olarak asla ''siz'' kalıbını kullanmam, çünkü geçmişte yaşadığım bence acıklı bir olay var, o gün de geri adım atmamıştım şimdi de ''siz'' kelimesiyle göstermelik saygı tanımı vurgulamıyorum. Bu kadınlarda ki bununla da alakalı değil.
Kültürel olarak da mesela yurtdışında çok alışılageldik birşey isimle hitap edilmesi, ben zaten yabancı iş arkadaşlarıma bu yüzden hiç bir uyarıda bulunmadım çünkü onların ki kültürel miras ama bizde ki öyle de değil.
Bazen acaba bundan rahatsız olan tek ben miyim, yoksa bunu doğru anlayan tek ben miyim diye 2leme düşüyorum.
bunun nedeni tamamen, o bahsedilen kişiyi "asagi" görme cabasi bence.
ayni seyi, bir cok calisan, kendi üstleri için de yapıyorlar.
ayni seyi, bir cok calisan, kendi üstleri için de yapıyorlar.
- for the record (29.05.17 17:15:54)
rahatsız olurum ve kesinlikle izin vermem.
- elvedui (29.05.17 17:21:08)
bence üzerinde düşünmeye bile değmez. bir kadın sizinle cilveleşecekse "mete kudur bey" diyerek de cilvenin allahını yapabilir, ya da "mete kudur'cum" diyerek de iş arkadaşlığı seviyesini koruyabilir.
bir kadın olarak hepsi yaşça benden büyük erkeklerin arasında çalışıyorum. müdürler dışında herkese adıyla sesleniyorum. kaldı ki ne diyeceğim zaten, aynı işi yaptığım aynı seviyede olduğum insanlara "bey" demem, "abi" desem o ne öyle mahalle bakkalı gibi.
müdürlere "bey" diyorum, o da tamamen saygıdan. yaşla alakası yok.
iş hayatı dışında da böyle bu. arkadaşım seviyesindeki herkese ismiyle hitap ediyorum ve bu güne kadar "şu adam da benden 15 yaş büyük ama çok yakışıklı ya. abi demiyim şimdi yarın öbür gün lazım olur" diye düşünmedim hiç.
bir kadın olarak hepsi yaşça benden büyük erkeklerin arasında çalışıyorum. müdürler dışında herkese adıyla sesleniyorum. kaldı ki ne diyeceğim zaten, aynı işi yaptığım aynı seviyede olduğum insanlara "bey" demem, "abi" desem o ne öyle mahalle bakkalı gibi.
müdürlere "bey" diyorum, o da tamamen saygıdan. yaşla alakası yok.
iş hayatı dışında da böyle bu. arkadaşım seviyesindeki herkese ismiyle hitap ediyorum ve bu güne kadar "şu adam da benden 15 yaş büyük ama çok yakışıklı ya. abi demiyim şimdi yarın öbür gün lazım olur" diye düşünmedim hiç.
- istanbul kanatlarimin altinda (29.05.17 17:22:35 ~ 17:26:00)
seni bağlayan durumu göremedim. kadın kendinden büyüklere abi değil de ismiyle hitap ediyomuş. ee? yani?
ayrıca 11 yaş için az daha olsa seni doğurabilecek durumda demek saçma değil mi?
@subjektif soru sorup da beğenmediklerine tik atmamak ben duyuru kullanmayı bilmiyorum demekle eş değer.
ayrıca 11 yaş için az daha olsa seni doğurabilecek durumda demek saçma değil mi?
@subjektif soru sorup da beğenmediklerine tik atmamak ben duyuru kullanmayı bilmiyorum demekle eş değer.
- elorelia (29.05.17 17:27:02 ~ 17:37:01)
tıp fakültesinde, uzmanlığını almak üzere olan kadın bölümdeki yar. doç hatta prof. hocalara yasemin abla, neşe abla filan diyor
asıl bu acayip geliyor bana
abla/abi demeyelim, siz de demeyelim (öğrecisine "siz" diyen hocalarım da var bu arada ama az)
e ne diyelim?
Allah'tan akademide "hocam" var dışarıda o da yok, ne diyeceğiz?
hanım/bey diyorum ben sürekli.
ismiyle hitap ettiğim adam yok gerçi de olsa da cilveden değil.
asıl bu acayip geliyor bana
abla/abi demeyelim, siz de demeyelim (öğrecisine "siz" diyen hocalarım da var bu arada ama az)
e ne diyelim?
Allah'tan akademide "hocam" var dışarıda o da yok, ne diyeceğiz?
hanım/bey diyorum ben sürekli.
ismiyle hitap ettiğim adam yok gerçi de olsa da cilveden değil.
- niye ama (29.05.17 17:29:05)
Bu abi abla olayı da bir tür köylülük, ailen ne güzel isim vermiş tabii ki o kullanılacak. Ha arada resmiyet vardır hanım-bey olur ama ben bu abi- abla bekleyen tayfaya sırf ibnelik olsun diye bile ismiyle hitap ederim, benden 10 yaş küçük herhangi bir insanın da bana abi demesini beklemem. Bir tek kardeşimin bana abi demesi benim için yeterli. Kimse kimseye abi-abla demek zorunda değil, bu hayali ve gereksiz bir hiyerarşinin oluşmasına neden oluyor sadece.
- angelus (29.05.17 17:56:03)
Ben birlikte çalışılan insanlara bey/hanım şeklinde hitap etmek icin onlarin benden ust mevkide olmasi gerektigini dusunmuyorum. Arada samimiyet yoksa ve yaş farkı cok fazlaysa bey/hanimdir benim icin. Abi abla samimiyetine gerek yok is ortaminda. Kendimden cok buyuk insanlara onlar açıkça öyle istemedikce ismiyle hitap etmem. Samimiyet olur o zaman ismiyle hitap edilir.
- aquarium (29.05.17 18:08:48 ~ 18:12:24)
abi-abla hoşuma gitmeyen hitap şekilleri. yerine göre bey-hanım da aşırı resmi kaçıyor. yeterince yakın olduğum abi ablalara ismiyle hitap ediyorum .
- sedat peker in yegeni (29.05.17 18:09:22)
2.5 yaşında kızım adımla hitap ediyor.
- jamswety (29.05.17 19:25:16)
Ben rahatsız olmam. Bence herkes istediği gibi hitap edebilir. ben bazen abi diyorum bazende yaptığım iş gereğince "coach" diye hitap ediyorum. (spor sektörü) muhasebe kısmında çalışan kadına da yönetici olduğu için hanım diyorum. Baya bi karışık yani :) içimden nasıl geliyorsa öyle davranıyorum. Bazen sizli bizli konuşuyorum bazen direk senli benli..
- powerpufgirl (29.05.17 19:46:25)
Hanım / bey varken abla abi demek gereksiz samimiyet.
- cabiday (29.05.17 20:14:26)
abi, abla kesinlikle kullanmıyorum. iyi tanımadığım herkese yaşından bağımsız olarak hanım/bey diyorum.
benden büyük olan ama aynı konumda ya da nispeten yakın çalıştığım kişilere de (aynı ofis vs) ismi ve siz diye hitap ediyorum. "Siz de çay ister misiniz, Elif?" gibi saçma bir şey oluyor ama herkes benim böyle garip konusmama alıştı, yadırgamıyorlar.
benden büyük olan ama aynı konumda ya da nispeten yakın çalıştığım kişilere de (aynı ofis vs) ismi ve siz diye hitap ediyorum. "Siz de çay ister misiniz, Elif?" gibi saçma bir şey oluyor ama herkes benim böyle garip konusmama alıştı, yadırgamıyorlar.
- sopiro (29.05.17 20:27:53)
büyüklere ismiyle, küçüklere de "canım" diye hitap ediyorlar. nedendir bilmem.
- eindaclub (30.05.17 11:14:55)
gayet profesyonel bir davranış bence, erkekler yapamıyorlar.
- ravenudon (30.05.17 11:19:59)
abi derim faka bu benim o dediğim kişiden kafaca yüksek olduğum durumlarda olur,hanım bey derim bu da onlara iş yaptırırken .. yani kısacası ne söylediğinizin önemi yok nasıl ve ne için söylediğinizin önemi var ..
restoranda garsona 'patron' diye seslenirim, iş hayatında bazen müdüre 'üstad' derim.. neden çünkü ast ve üste iş yaptırmak zeka gerektirir
restoranda garsona 'patron' diye seslenirim, iş hayatında bazen müdüre 'üstad' derim.. neden çünkü ast ve üste iş yaptırmak zeka gerektirir
- taylor durden (30.05.17 14:06:48)
Abi / abla iş hayatına uygun hitaplar değil bence. Hanım / bey olur, onlar olmazsa zaten isim olur. Çok uzun yıllardır aynı iş yerinde çalışıyorum. Daha yeni direktör oldum. Beraber çalışırken ismiyle hitap ettiğim kişiye kendisi direktör olunca da ismiyle hitap ettim. Yeni tanıştığım junior arkadaşa da (eğer bir okul vs. bağımız yoksa ) bey / hanım diye hitap ederim. Ama şöyle bir gerçek var, düne kadar mesafeli olduğum için kendilerine Bey / Hanım dediğim direktörler şimdi bana "bey'i / hanım'ı kaldıralım" diyorlar. E aramızda böyle bir konuşma geçtikten sonra bey/hanım demem yakışık almaz.
- SiyamkedisiZorro (30.05.17 14:28:28)
anne babam yaşındaki uzmanlar dahil olmak üzere tüm uzmanlara, yard.doç/doç ise de genç görünmesine göre abla/abi. prof. ise hocam diyorum. ha bir de çok samimi olmadığım erkek asistan arkadaşıma da x hocam diyorum. kız ise zaten adı ile hitap ediyorum. Yürüme ihtimalim olan az samimi biri olsaydı işyerinde, muhtemelen ya hitap etmezdim, ya da x bey derdim. Olay yürümeyse böyle de olur +1
- fallopian (30.05.17 15:01:39)
bey/bayan + siz'li cümleleri önlerine yığmak gereksiz bir yakınlık, yılışıklık fikrine set oluyor. saygı'nın hangi kelimeyle göstermelik olduğunu ya da olmadığını belirlemek de bana kalırsa son derece kusurlu, birisi de çıkıp böyle düşünenler göstermelik saygı içindeler diyebilir, der de. Neyse, kimin nasıl düşündüğüne kafa yormak da gereksi diyorum, iyi çalışmalar diliyorum
edit: tik umrumda değil de başkalarına fikir sorup bunları da cevap kabul etmeyerek saygısızlığın da dik alasını yapmış oluyorsunuz. Bakın, sizin için güzel bir alternatif daha var, wordpad!
edit: tik umrumda değil de başkalarına fikir sorup bunları da cevap kabul etmeyerek saygısızlığın da dik alasını yapmış oluyorsunuz. Bakın, sizin için güzel bir alternatif daha var, wordpad!
- gkct (30.05.17 15:12:21 ~ 17:48:42)
bizim kültürümüzden gelen bir davranış şekli, kadınlar her zaman kendinden yaşça büyükler ile onların potansiyel erkek arkadaş adayı olduklarını düşünerek, isimleriyle hitap kullanırken kendinden yaşça küçüklere kendilerince "arkadaşça" düşündükleri hitapları kullanabiliyorlar. bu her zaman böyle değil ama genel olarak böyle bir düşünce biçimleri var. ben biraz büyük gösteren biriyim ve yaşımı öğrendiklerinde değişen hitaplarla karşılaştığım çok oluyor :)
tabii bunlar çok önemli değil. kadınları doğaları için suçlamak iyi birşey olmaz beyler.
tabii bunlar çok önemli değil. kadınları doğaları için suçlamak iyi birşey olmaz beyler.
- empty bottle (30.05.17 15:35:43)
Ben takilmiyorum oyle seylere ya. Ben de kendimdem cok buyuk kizlara ismiyle hitap ediyorum cunku:)
Bir de nasil alisirsan oyle gidiyor, buyuklere ismiyle hitap edilmez diye ogrendigimiz icin abi/abla denmeyince rahatsiz oluyoruz. Herkesin ismi var aslinda, isim neden konuluyor? Ismiyle cagirmak icin:) Bence cok kasmaya gerek yok:)
Bir de nasil alisirsan oyle gidiyor, buyuklere ismiyle hitap edilmez diye ogrendigimiz icin abi/abla denmeyince rahatsiz oluyoruz. Herkesin ismi var aslinda, isim neden konuluyor? Ismiyle cagirmak icin:) Bence cok kasmaya gerek yok:)
- stavro (30.05.17 15:57:14 ~ 16:12:33)
Evet bir saygısızlık saygısızlaşma var. Amerikan filmleriyle asimüle olmuş bir coğrafyada yaşıyoruz. Toplum kullandığı dildeki 3. tekil şahsı nereye koyacağını şaşırmış durumda.
Bunun dışında feministler medyayı ele geçirirken erkekleri reklamları, dizileri, filmleri kullanarak ciddi şekilde aşağıladılar. Bunun sonucu olarak da erkeklere karşı elle tutulur bir saygısızlık oluştu. Arşivimdeki örneklerin bazılarını buraya yazamam bile. Sonradan kadınlara neler yaptıklarının öğretilmesi gerekti. Medyada neler döndüğünden haberiniz yok tabi.
Aşağılamanın etkilerini gidermek için müdahele ettiğim başlıkların sayısı 20 olmuştur. İki tanesi aşağıda.
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com
Babayı nasıl itibarsızlaştırmışlardı? Reklam sloganlarından sadece birkaçı aşağıda.
● Bu iyiliği babanız olsa yapmaz. - Banka reklamı.
● Denizden babam çıksa yerim.
● Babana bile güvenme. - Baba yemeği döker anne gelmeden hemen önce bebek dökmüş süsü verir.
● Babana benzeme kendin ol. - Kızlar sokakta yürüyen bir erkeği arabalarına gezmeye davet eder. Adam emniyet kemeri olmamasını neden göstererek reddeder. Baba figürü içi geçmiş antika olarak gösterilir vs.
● DSLR kullanan yaşlı erkek fotoğrafçının (baba figürü) yakalayamadığı kareyi cep telefonuyla yakalayan ergen.
Hepsini sayamam. Aralıksız arka arkaya yapılmış tek hedefe odaklı reklamlar. Nedensellik ilişkileriyle birlikte tez yazmamı beklemeyin.
Bir zahmet bakın: Üniversitelerdeki FETÖ Tipi feminist Yapılanma
AKP'nin bilgisi dahilinde oluyor bunlar. Recep bahsetmişti! Bir başka AKP'li de CHP'lilere ithafen son referandumda AKP'nin bayan oylarının %60'ını almasını nereye koyacaklarını düşünsünler onlar dedi. Satın bakalım...
Bunun dışında feministler medyayı ele geçirirken erkekleri reklamları, dizileri, filmleri kullanarak ciddi şekilde aşağıladılar. Bunun sonucu olarak da erkeklere karşı elle tutulur bir saygısızlık oluştu. Arşivimdeki örneklerin bazılarını buraya yazamam bile. Sonradan kadınlara neler yaptıklarının öğretilmesi gerekti. Medyada neler döndüğünden haberiniz yok tabi.
Aşağılamanın etkilerini gidermek için müdahele ettiğim başlıkların sayısı 20 olmuştur. İki tanesi aşağıda.
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com
Babayı nasıl itibarsızlaştırmışlardı? Reklam sloganlarından sadece birkaçı aşağıda.
● Bu iyiliği babanız olsa yapmaz. - Banka reklamı.
● Denizden babam çıksa yerim.
● Babana bile güvenme. - Baba yemeği döker anne gelmeden hemen önce bebek dökmüş süsü verir.
● Babana benzeme kendin ol. - Kızlar sokakta yürüyen bir erkeği arabalarına gezmeye davet eder. Adam emniyet kemeri olmamasını neden göstererek reddeder. Baba figürü içi geçmiş antika olarak gösterilir vs.
● DSLR kullanan yaşlı erkek fotoğrafçının (baba figürü) yakalayamadığı kareyi cep telefonuyla yakalayan ergen.
Hepsini sayamam. Aralıksız arka arkaya yapılmış tek hedefe odaklı reklamlar. Nedensellik ilişkileriyle birlikte tez yazmamı beklemeyin.
Bir zahmet bakın: Üniversitelerdeki FETÖ Tipi feminist Yapılanma
AKP'nin bilgisi dahilinde oluyor bunlar. Recep bahsetmişti! Bir başka AKP'li de CHP'lilere ithafen son referandumda AKP'nin bayan oylarının %60'ını almasını nereye koyacaklarını düşünsünler onlar dedi. Satın bakalım...
- neotunc (30.05.17 16:26:29)
[]
Fazilet hanım ve kızlarında spoiler soruyorum
Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler Spoiler
bu zengin adam(babaları) fazilet hanımın küçük kızına aşık mı oluyor yoksa onu çocuğu gibi mi seviyor ?
bu zengin adam(babaları) fazilet hanımın küçük kızına aşık mı oluyor yoksa onu çocuğu gibi mi seviyor ?
Her sahnesine, oyuncularına, kalitesizliğine sövsem de izliyorum ve şuan başkasının izlediğini görünce çok heyecanlandım.
Çok beğeniyor, güzelliğinden büyüleniyor adeta, mümkün olsa karısı olmasını isterdi ama kızın masumiyeti de adamı çekiyor. Erotik bi beğeni değil. Yani arada işte tam net bişey yok şuan.
Çok beğeniyor, güzelliğinden büyüleniyor adeta, mümkün olsa karısı olmasını isterdi ama kızın masumiyeti de adamı çekiyor. Erotik bi beğeni değil. Yani arada işte tam net bişey yok şuan.
- megalomaniac (28.05.17 16:41:18)
selam ben de varım @megalomaniac :)
hele o brezilya dizilerindeki gibi önemli bir şey olduğunda v.s karakterlerin kelleleri 50 defa zoomlamaları yok mu.. neyse ben ki evde açık tv görünce bu ne böyle izlemeyin şunu bomboş programlardan başka bir şey yok diye söylenip kapatırken sanırım büyük ah almışım :D
soruya gelecek olursak şuan senaristler onun ucunu açık bıraktı baba tarafından bir beğeni var ama yönü belirsiz farkındaysan yağız a da yanlatıyorlar küçük kızı
yağız da açıklanamaz bir şekilde ablanın yörüngesinde
bana kalırsa burada izleyicinin nabzına göre şekillendirecekler şuan öyle bir portre var ki hepsi birbirine ilgi duyabilir kıvamda
hele o brezilya dizilerindeki gibi önemli bir şey olduğunda v.s karakterlerin kelleleri 50 defa zoomlamaları yok mu.. neyse ben ki evde açık tv görünce bu ne böyle izlemeyin şunu bomboş programlardan başka bir şey yok diye söylenip kapatırken sanırım büyük ah almışım :D
soruya gelecek olursak şuan senaristler onun ucunu açık bıraktı baba tarafından bir beğeni var ama yönü belirsiz farkındaysan yağız a da yanlatıyorlar küçük kızı
yağız da açıklanamaz bir şekilde ablanın yörüngesinde
bana kalırsa burada izleyicinin nabzına göre şekillendirecekler şuan öyle bir portre var ki hepsi birbirine ilgi duyabilir kıvamda
- esmeralda (28.05.17 20:02:00)
Diziyi izlemiyorum arada denk geliyorum merak ettim:
Bu afra saraçoğlu yaşlı adamın karısı mı? Severek mi evlenmiş çıkar ilişkisi mi? Bir ara izlediğimde kız başkasıyla sevgiliydi. Şimdi hem başkasıyla evli hamile hem de bu sevgilisi olan çocuğa bunu bize niye yaptın falan dedi? Nasıl bir ilişkileri var? Çocuk kimin?
Son olarak çağlar Ertuğrul kardeşinin sevgilisinden mi hoşlanıyor? Kız kimi seviyor anlamadım, ikisini de mi?
Bu afra saraçoğlu yaşlı adamın karısı mı? Severek mi evlenmiş çıkar ilişkisi mi? Bir ara izlediğimde kız başkasıyla sevgiliydi. Şimdi hem başkasıyla evli hamile hem de bu sevgilisi olan çocuğa bunu bize niye yaptın falan dedi? Nasıl bir ilişkileri var? Çocuk kimin?
Son olarak çağlar Ertuğrul kardeşinin sevgilisinden mi hoşlanıyor? Kız kimi seviyor anlamadım, ikisini de mi?
- geçerkenugradım (28.04.18 22:03:18)
oha bizden başka izleyende varmış duyuruda şok oldum. Arada denk gelirsem bakıyorum ben eşim daha fazla takip ediyor.
megalomaniac+1 resmen ayak kokan leş bir dizi ama izliyoruz.
megalomaniac+1 resmen ayak kokan leş bir dizi ama izliyoruz.
- basond (28.04.18 22:07:35)
[]
Şeytanı Anlamak
Selamlar
Öncelikle konuya kutsal kitapların yaklaşımlarını doğru kabul ederek başlayacağız. Ben durum hakkında pek bilgi sahibi değilim, öğrenmek adına bu sohbeti açmak istedim. Sanırım 2 farklı yerde melek de cin de denilen varlık; şeytan tanrının insanı yaratması üzerine ya tanrıyı kıskandığından ya da kendi gururundan insana secde etmiyor ve huzurdan kovuluyor. devamında ise cennet cehennem kavramından haberdar bir şekilde isyan ediyor.
şimdi bu anlatılan kısımda bazı problemler ve güzellemeler olduğunu düşünüyorum ama konuyu biraz yayarak öğrenme gayretiyle hızlıca yorumlamayıp, sizlerin de fikrinizi merak ediyorum. konuya alternatif bakış açısı getirmek, ve yaratıcının mantığını daha iyi kavrayabilmek için. Sonuçta ne yaparsak yapalım en uç seviyede bile var eden gibi düşünebileceğimiz inancındayım
Öncelikle konuya kutsal kitapların yaklaşımlarını doğru kabul ederek başlayacağız. Ben durum hakkında pek bilgi sahibi değilim, öğrenmek adına bu sohbeti açmak istedim. Sanırım 2 farklı yerde melek de cin de denilen varlık; şeytan tanrının insanı yaratması üzerine ya tanrıyı kıskandığından ya da kendi gururundan insana secde etmiyor ve huzurdan kovuluyor. devamında ise cennet cehennem kavramından haberdar bir şekilde isyan ediyor.
şimdi bu anlatılan kısımda bazı problemler ve güzellemeler olduğunu düşünüyorum ama konuyu biraz yayarak öğrenme gayretiyle hızlıca yorumlamayıp, sizlerin de fikrinizi merak ediyorum. konuya alternatif bakış açısı getirmek, ve yaratıcının mantığını daha iyi kavrayabilmek için. Sonuçta ne yaparsak yapalım en uç seviyede bile var eden gibi düşünebileceğimiz inancındayım
Şeytam kötü değil bence. Zaten diyor ben bu boktan insana neden secde edeyim. Şu gün dünyaya bakarsan pedofili vs bin türlü kötülük insandan çıkma. İnsan zayıf diyor ama insanın yaptığı zaten bunu kanıtlıyor. Bence şeytan cennete gitmeli sonuçta tek secde etmemiş kötülüğü direk o yapmıyor.
- fasulyek (27.05.17 22:32:13)
şeytanın haksızlığa uğradığını düşünmüşümdür hep. seni başkasına tercih etseler üstelik bunlara hizmet edeceksin deseler sen de siktiri çekmez miydin?
- sane ego (27.05.17 23:28:05)
Genel kanı, yeryüzünde işlenen ve affedilmeyecek en büyük günahın kibir olduğu yönünde. Bu anlatı, bunu destekliyor. Şeytan kendisini, yaratıcının emrine rağmen üstün görüyor. Kötülüklerin anası bu.
Üstelik, yaratıcıyı bizzat gören, onun varlığından ve büyüklüğünden emin olduğu halde kinrine yenik düşendir şeytan. Kötülüklerin anası da bu zaten. İşyerindeki çatışmalardan tut, kökelik sistemine kadar her günahın da başı bu.
Üstelik, yaratıcıyı bizzat gören, onun varlığından ve büyüklüğünden emin olduğu halde kinrine yenik düşendir şeytan. Kötülüklerin anası da bu zaten. İşyerindeki çatışmalardan tut, kökelik sistemine kadar her günahın da başı bu.
- lovemyself (28.05.17 00:00:04)
Yani kibirden kaynaklandığını bu yüzden en büyük günahın bu olduğunu düşünüyorsak, tanrı en büyük günahkar olmalı. Orada bi' hata var, öyle değildir o. Tanrı bu kadar salak olamaz.
bir de en ilginç kısmı; sonsuz acıya rağmen o yolu seçmesi, onun affedilmesi gerektiğini betimliyor. Mesele emre itaatsizlik olabilir, çok insani bir duygu bu itaat bekleme, velevki tanrıda da var. Ama o zaman, şeytana süre verilmesi ve şeytanın haklı çıkması sonucunu tanrı bildiği halde onu cehenneme atamayacaktır. zannımca şu dünyada şeytanın kazanmadığını söylemek biraz zordur. ve gittikçede kötüleşiyor kötüleşecek.
bir de en ilginç kısmı; sonsuz acıya rağmen o yolu seçmesi, onun affedilmesi gerektiğini betimliyor. Mesele emre itaatsizlik olabilir, çok insani bir duygu bu itaat bekleme, velevki tanrıda da var. Ama o zaman, şeytana süre verilmesi ve şeytanın haklı çıkması sonucunu tanrı bildiği halde onu cehenneme atamayacaktır. zannımca şu dünyada şeytanın kazanmadığını söylemek biraz zordur. ve gittikçede kötüleşiyor kötüleşecek.
- mete kudur (28.05.17 00:33:46)
[]
Çocukların Youtube''r'' olmasından rahatsızlık duymuyor musunuz ?
yararlı şeyler yapanlar var. bitanesi güneş enerjisinden elektrik konusunda vidyolar paylaşıyor ara ara bakıyorum. bu attığın örnekteki tam bi vakit israfı boş iş. ha merakla izledim nolacak acaba diye ama boş iş. bi de bunu internete yüklemeleri filan o eleşbaşları olan oğlum olsa sanayiye veririm öyle diyim.
- error522 (26.05.17 03:07:13)
Özellikle prenses bilmem neli olanlardan çok rahatsız oluyorum. Bir sürü cocuk tacizcisi varken hayatta kızımı oğlumu çekip koymazdım.
- fasulyek (26.05.17 07:22:51)
Çocukların yutubda instagramda falan çok aktif olmalarını tehlikeli buluyorum ama sonra da diyorum aman bana ne anası babası düşünsün.
- duru arsnova (26.05.17 08:39:40)
Ana babaları düşünsün.
- arnold schwarzeneger (26.05.17 09:01:38)
Senin gonderdigin ornekteki arkadas cocukluktan cikmis,genc adam.asil kotu olan fasulyek in de bahsettigi prensesli falan olanlar.prensesli falan diyince basrolde annenin oldugu dusunuluyor ama genelinde basrolde esinden ayrilmis baba var.hatta denk geldigim cogu rus kadinlarla evliliklerden olan cocuklar.sifir icerik,cahilce konusmalar,gorgusuzluk pazarlamasi en kotusude bilerek ya da bilmeyerek cocuk teshiri.geneli issiz gucsuz abiler bunu meslek haline getirmisler,cocuklarida sermaye olarak kullaniyorlar.
Youtube da bu konuda duyarsiz,simdiye kadar copright disinda bir mudaheleleri oldugunu gormedim,amerikada tepki gordugunde yayini engellemesine ragmen turkiyeyi cok umursamadiklari gercegi var.en kotusude siz kullaniciyi veya videoyu bloklasaniz bile related videolarda karsiniza cikmaya devam ediyor.gercek bir bloklama asla yok.(hatta birisi youtube icin bloklama programi yapsa ne guzel olur)
Youtube da bu konuda duyarsiz,simdiye kadar copright disinda bir mudaheleleri oldugunu gormedim,amerikada tepki gordugunde yayini engellemesine ragmen turkiyeyi cok umursamadiklari gercegi var.en kotusude siz kullaniciyi veya videoyu bloklasaniz bile related videolarda karsiniza cikmaya devam ediyor.gercek bir bloklama asla yok.(hatta birisi youtube icin bloklama programi yapsa ne guzel olur)
- duptıs (26.05.17 10:33:55)
[]
Çok acı yedikten sonra boşaltım yollarında probleme sebebiyet vermesin diye
Ne yenip içilebilir ?
Ayran yada Glutamin.
- viewport (25.05.17 00:58:02)
[]
Dine hakaret ve küfür neden suç
Şimdi bu konuda 2 yaklaşımım var, 1'si çok uzun olduğu için onda sadece ana fikri vereceğim. kafası çalışan arkadaşlar meseleyi zaten idrak edecektir. 2 yaklaşımda inananların refleksine dair.
1- tanrı yarattığı kullarından aciz mi ki kulları tanrıyı, diğer kullarından koruyup kollama derdine düşüyor
2- zaten tek tanrıya inanıyorsan sövdüğü şey keza aynı zamanda kendi tanrısı, neden tanrıyı sahiplenip sanki onun değilmişcesine öfkeleniliyor. ve bu suç sayılıyor.
1- tanrı yarattığı kullarından aciz mi ki kulları tanrıyı, diğer kullarından koruyup kollama derdine düşüyor
2- zaten tek tanrıya inanıyorsan sövdüğü şey keza aynı zamanda kendi tanrısı, neden tanrıyı sahiplenip sanki onun değilmişcesine öfkeleniliyor. ve bu suç sayılıyor.
TCK 216'da dine hakaret diye bir şey yok.
halkın belli bir kesimini din/dil/ırk/etnik köken üzerinden aşağılamak, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek gibi şeyler tanımlanmış bu maddede.
dolayısıyla devlet gelip de "tanrı o kadar aciz mi yav, sonuçta hakaret edeni de o yaratmış" gibi düşünemez. devletlerin dini yoktur.
ancak devlet bütün yurttaşların fikir, din ve vicdan özgürlüğünü korumalı, toplumsal barışı bozacak davranışları da engellemelidir. maddeyi tekrar okursanız dediklerimi anlayacaksınız diye tahmin ediyorum.
halkın belli bir kesimini din/dil/ırk/etnik köken üzerinden aşağılamak, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek gibi şeyler tanımlanmış bu maddede.
dolayısıyla devlet gelip de "tanrı o kadar aciz mi yav, sonuçta hakaret edeni de o yaratmış" gibi düşünemez. devletlerin dini yoktur.
ancak devlet bütün yurttaşların fikir, din ve vicdan özgürlüğünü korumalı, toplumsal barışı bozacak davranışları da engellemelidir. maddeyi tekrar okursanız dediklerimi anlayacaksınız diye tahmin ediyorum.
- luchetti (24.05.17 23:18:49)
sanırım siz dediklerimi anlamadınız.
devlet düşünmez, devlet yönlendirilir yönetilir. insanlar tarafından, devlet yerine insanlar(kimisi benden daha akıllı, kimisi daha salak) düşünürler ve uygulanacak kuralları da, devletin yöneleceği stratejiyi de belirlerler. gelişmiş organizmalarda sistem olarak daha sığ halini duyabilirsin esasında.
şöyle biraz daha yardımcı olayım; şimdi mesela ben bu ülkede yaşayanlar çoğunlukla müslüman diye islamdan örnek vereceğim. Velevki islam üzerine kutsal bir kavramla ilgili şahsi fikirlerimi beyan ettim, fikirlerimde zıvanadan çıkmışcasına bir küfür ve hoyratlık da var diyelim. işte burada suç teşkil ediyor. maddenin içeriğiyle ilgilenmeden; mesela halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğim düşünülüyor yargı sistemi tarafından.
bir de alternatif olarak konuyu biraz daha karmaşıklaştırabilirim sanırım; şöyleki bununla eşdeğer olduğunu düşündüğüm bir suç daha var. o da vatan millet sakarya kısmında. sanırım bülent ersoyu almışlardı ''çocuğumu askere göndermem'' gibi bir yaklaşımında ''askerlikten soğutma'' eylemi için. şimdi bunu şöyle yorumluyorsunuz; devlet kendi gücünü korumak adına bunu yapıyor. işte ben ilk bahsini ettiğim şeyle bunun temel sebebinin aynı olduğunu düşünüyorum. Ama neden suç olduğunu anlayamıyorum
devlet düşünmez, devlet yönlendirilir yönetilir. insanlar tarafından, devlet yerine insanlar(kimisi benden daha akıllı, kimisi daha salak) düşünürler ve uygulanacak kuralları da, devletin yöneleceği stratejiyi de belirlerler. gelişmiş organizmalarda sistem olarak daha sığ halini duyabilirsin esasında.
şöyle biraz daha yardımcı olayım; şimdi mesela ben bu ülkede yaşayanlar çoğunlukla müslüman diye islamdan örnek vereceğim. Velevki islam üzerine kutsal bir kavramla ilgili şahsi fikirlerimi beyan ettim, fikirlerimde zıvanadan çıkmışcasına bir küfür ve hoyratlık da var diyelim. işte burada suç teşkil ediyor. maddenin içeriğiyle ilgilenmeden; mesela halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiğim düşünülüyor yargı sistemi tarafından.
bir de alternatif olarak konuyu biraz daha karmaşıklaştırabilirim sanırım; şöyleki bununla eşdeğer olduğunu düşündüğüm bir suç daha var. o da vatan millet sakarya kısmında. sanırım bülent ersoyu almışlardı ''çocuğumu askere göndermem'' gibi bir yaklaşımında ''askerlikten soğutma'' eylemi için. şimdi bunu şöyle yorumluyorsunuz; devlet kendi gücünü korumak adına bunu yapıyor. işte ben ilk bahsini ettiğim şeyle bunun temel sebebinin aynı olduğunu düşünüyorum. Ama neden suç olduğunu anlayamıyorum
- mete kudur (24.05.17 23:28:04 ~ 23:29:02)
Hukukçu değilim ama sanırım önce din kelimesini çıkarıp "hakaret neden suçtur" diye bakmak lazım. Teknik olarak birisine ana avrat küfrettiğinizde ne o kişiye ne de annesine bir zarar gelmez, yani hakaretin suç olması aslında kendi başına anlamsızdır. Ancak eğer suç kabul edilmese ve cezalandırılmasa idi, insanlar bu konudaki hassasiyetlerinden (ya da zaafları da denilebilir) dolayı kendileri cezalandırmaya kalkışacaklardı. Dolayısıyla toplumun geniş bir kesimince tahammül edilemeyen ve cinayete kadar varabilecek başka suçların işlenmesine neden olabilecek davranışların suç kapsamına alınması, toplum yararı açısından bir gereklilik olabilir. Şimdi buraya din ya da başka bir alt unsuru da ekleseniz, aynı mantıkla düşünülebilir.
İnsanların (dine veya başka bir şeye) hakareti ciddiye almayıp gülüp geçtiği, hatta hakaret edene acıyarak baktığı bir toplum veya zaman diliminde böyle bir suç tanımına da ihtiyaç olmayacaktır doğal olarak.
İnsanların (dine veya başka bir şeye) hakareti ciddiye almayıp gülüp geçtiği, hatta hakaret edene acıyarak baktığı bir toplum veya zaman diliminde böyle bir suç tanımına da ihtiyaç olmayacaktır doğal olarak.
- mikro patlama (25.05.17 00:14:46 ~ 00:16:45)
şöyleki, küfür ve hakarette muhatabına fiziki bir eylem ya da aksiyom halini aldırıyorsun. ondan suç olması doğal.
mesela senin bilmemnaparım diyorsun, fiziksel bir yönelim var. buna gülüp geçmek için o kişiden belirleyici bir şekilde üstün(elit) olman gerekiyor.
ya da gerizekalı diyor; burada da bir durumu betimliyor.
hakaret bu yüzden, ettiğin kişinin şikayetine bağlı olarak suç teşkil eder.
Ama din kısmında, tanrının şikayetçi olması lazım. bu yüzden dine küfrün suç olması benim aklıma yatmıyor.
mesela senin bilmemnaparım diyorsun, fiziksel bir yönelim var. buna gülüp geçmek için o kişiden belirleyici bir şekilde üstün(elit) olman gerekiyor.
ya da gerizekalı diyor; burada da bir durumu betimliyor.
hakaret bu yüzden, ettiğin kişinin şikayetine bağlı olarak suç teşkil eder.
Ama din kısmında, tanrının şikayetçi olması lazım. bu yüzden dine küfrün suç olması benim aklıma yatmıyor.
- mete kudur (25.05.17 00:28:22)
Ben buna yanıt verdim zaten, tekrar yazayım, eğer dine hakaret suç olmazsa, bu tür davranışlar bireysel veya medya kanalıyla artacak, toplumun bir kesiminde aşırı tepkiye yol açacak, buna bağlı olarak çok daha ağır suçların işlenmesine yol açacaktır. Bunun dışında insanlar öfkelendikleri kişiyi bu yolla tahrik edebileceklerdir. Tabiki insanların bu hassasiyeti göstermelerini rasyonel bulmayabilirsiniz, "sen tanrının avukatı mısın sana ne oluyor?" denilebilir ama bu, pratikte ağır suçların işleneceği, gruplar arasında ayrışma, çatışma ve şiddet yaşanacağı gerçeğini değiştirmiyor. Yasalar mantıklı olmaktan önce toplumsal barışı korumak zorunda, "insan" mantıklı bir varlık değil çünkü.
- mikro patlama (25.05.17 00:47:34)
Birinin anasina kufretmekle dinine kufretmek arasinda bir fark yok bence. Sonucta insanlarin onem verdigi bazi degerler vardir. Annene onem verirsin, dinine onem verirsin, takimina onem verirsin. Ben gercekten gidip annesine bir sey yapmayacagim, o yuzden fiziksel bir mudahale yok. Dinine kufrettiginde de fiziksel bir mudahale yok. Fakat insanlarin deger verdikleri bir kisi, nesne veya olguya hakaret etmek onlari tahrik eder. Tahrik de suca meylettirir.
- sckxyss (25.05.17 00:53:41)
Din bir yaşam tarzı olarak düşünülebilir, üstte arkadaşın dediği gibi insanın değer verdiği bir şeyi aşağılarsan, yaşam tarzını aşağılarsan bence bireysel olarak da aşağılanmayı yahut ceza görmeyi hak ediyorsun. Bu cezalandırma işini devletin üstlenmesi ise işin daha düzenli yürümesini sağlıyor gibi görünüyor.
- mrsnpr (25.05.17 01:06:34)
dine, bir kişiye, patates kafalılara, gözlüklülere, araba kullanmayanlara, avm'ye gidenler falan hakaret hep suç, çünkü hakaret suç.
hedeften bağımsız olarak, hakaret suç.
hakaret...
hedeften bağımsız olarak, hakaret suç.
hakaret...
- babilbaligi (25.05.17 10:51:07)
Ankaralı değilim ama şu yer meşhur diye biliyorum. Böyle kızılayla sıhhiye arasında sanırım. Üst geçidin içinde dükkan.
- glamdr1ng (22.05.17 01:16:02)
örnek verseydiniz daha iyi olabilirdi sanki.
Benim hatırladığım kadarıyla yok.
Benim hatırladığım kadarıyla yok.
- Fusha (21.05.17 00:01:11)
@fusha nın dediği gibi örnek olsaydı iyi olurdu. Ama ne yapım ne çekim eki olarak da duymadım.
- zaxurani (21.05.17 01:36:54)
[]
Tanrının var olması/olmaması problemi
bilmem kaç yıllık evrende İlk benim aklıma gelmiş olamaz, benden çok daha akıllı adamlar bunu düşünüp tartışmışlardır elbette ama, hayatın bizi kandırmadığı zamanlarda; yani yalnızken. dışarısı ile bağlantımızı kesmişken (evet, hayat/doğa/insan-hayvan hangisini seviyorsanız bizleri kandırdığını düşünüyorum, yaşarken olaylar hafifliyor)
hayatın bizi kandırmadığı zamanlarda; tanrının var olup olmaması bir problem arzetmiyor, problem o'dur -ki tanrının ta kendisi.
Varlığının ya da yokluğunun ötesinde, yani varsa ? ya da yoksa ? sorularının bir amacı yok, ama tanrının bizzati kendisi bir problem ve bunun üstüne üstlük bir amacı da var. şaka gibi.
din rasyonel çıkarımlarla herhangi bir sonuca bağlanamıyor bir türlü, insanoğlunun ne yaparsa yapsın mistik bir tarafı var ve sanırım bu ölüm var oldukca olmaya da devam edecek. mesela geceleri yalnız uyuyamıyorum ben, aniden uyanıyorum ve hiçbirşey yokken yani sanrı görmemişim, rüya görmemişim birden korkmaya başlıyorum, neyden korktuğumu da bilmiyorum ama hemen oradan uzaklaşma ihtiyacı, güvenli bir yere geçme ihtiyacı hissediyorum -ki bunun için uyuyor olmama ya da uyanmış olmama gerek yok, bazen böyle evde otururken de bu hissi tadabiliyorum.
yani durağan anlarda güzel şeyler olmuyor ama kötü şeyler olabiliyor. güzellik için bir dış etken gerekiyor kötülük için ise var olmak kafi. bu yüzden tanrının varlığının bir problem doğurduğuna inanmaya başladım. varsa bile ölmeli. çünkü birey diğer insanlardan ve doğadan arındığında safi korku hakim. huzur değil.
durağan olan herşey dehşet verici. bu benim fikrim değil, benden akıllı olanların fikri zaten. durağanlık en büyük ceza ve bela.
tanrı varsa eğer asıl problem orada başlıyor diye düşünüyorum ve bilmiyorum; sizce tanrı huzur mu ? yoksa yük mü ?
hayatın bizi kandırmadığı zamanlarda; tanrının var olup olmaması bir problem arzetmiyor, problem o'dur -ki tanrının ta kendisi.
Varlığının ya da yokluğunun ötesinde, yani varsa ? ya da yoksa ? sorularının bir amacı yok, ama tanrının bizzati kendisi bir problem ve bunun üstüne üstlük bir amacı da var. şaka gibi.
din rasyonel çıkarımlarla herhangi bir sonuca bağlanamıyor bir türlü, insanoğlunun ne yaparsa yapsın mistik bir tarafı var ve sanırım bu ölüm var oldukca olmaya da devam edecek. mesela geceleri yalnız uyuyamıyorum ben, aniden uyanıyorum ve hiçbirşey yokken yani sanrı görmemişim, rüya görmemişim birden korkmaya başlıyorum, neyden korktuğumu da bilmiyorum ama hemen oradan uzaklaşma ihtiyacı, güvenli bir yere geçme ihtiyacı hissediyorum -ki bunun için uyuyor olmama ya da uyanmış olmama gerek yok, bazen böyle evde otururken de bu hissi tadabiliyorum.
yani durağan anlarda güzel şeyler olmuyor ama kötü şeyler olabiliyor. güzellik için bir dış etken gerekiyor kötülük için ise var olmak kafi. bu yüzden tanrının varlığının bir problem doğurduğuna inanmaya başladım. varsa bile ölmeli. çünkü birey diğer insanlardan ve doğadan arındığında safi korku hakim. huzur değil.
durağan olan herşey dehşet verici. bu benim fikrim değil, benden akıllı olanların fikri zaten. durağanlık en büyük ceza ve bela.
tanrı varsa eğer asıl problem orada başlıyor diye düşünüyorum ve bilmiyorum; sizce tanrı huzur mu ? yoksa yük mü ?
Valla bazen aynı şeyleri ben de bir müslüman olarak düşünüyorum ama cevap bulamıyorum.
- Fusha (09.05.17 23:26:30)
yük. kendinle ilgili olarak bahsettiğin şeylerde de mistik bir taraf göremedim. ateistim ve senin bahsettiğin korkuların yarısını bile yaşamıyorum sanırım. yani ya benim sülalem rahat ya da mevzu tanrı ile ilgili değil.
- zgrydn (09.05.17 23:38:59)
tanrı kendisini problem olarak vermiş. demiş ki beni çöz. o problemi çözen tanrıyı buluyor. ateizmle mümin arasında ince bir zar var. o zarı yırtan ateist iman ediyor. o yüzden bazı filozoflar iyi bir müminin iman etmiş ateist olduğunu söylerler. hz ibrahim'in kıssası da bunu destekliyor. batan güneş benim rabbim olamaz diyor.
tanrı benim açımdan Allah huzurdur... Varlığı beni teskin ediyor. tanrının yük olarak görülmesinin sebebi çözülememesinden. bir öğrenci düşünün problemde x'i çözemedi. o öğrenciye bu x, çözemeyince problem olur. off çözemedim diye hayıflanır. çözene de sevinç kaynağıdır.
tanrı benim açımdan Allah huzurdur... Varlığı beni teskin ediyor. tanrının yük olarak görülmesinin sebebi çözülememesinden. bir öğrenci düşünün problemde x'i çözemedi. o öğrenciye bu x, çözemeyince problem olur. off çözemedim diye hayıflanır. çözene de sevinç kaynağıdır.
- gotic (10.05.17 00:37:27)
Soruyu çok sevdim öncelikle, sorduğunuz için çok teşekkürler.Bu sorular akıllı insanların tartışmaya devam ettiği ve tartışmanın sonlanmayacağı sorular. O yüzden, akıllı insanlar da tartışsın, biz de kendi aramızda mis gibi tartışalım; ne güzel.
Önce katılmadığım yerlere geleyim. İlk olarak, durağanlığın iyi mi kötü mü olduğu da yine tartışılan bir soru. Çok akıllı adamların bir kısmı bunu ceza olarak görürken, bir kısmı da hedef olarak görüyor. Bu da cevapsız sorulardan biri.
İkinci olarak tam da o an, durağan bir an değil. Yani, 'an' tanım gereği durağan, herhangi bir an zaman içindeki bir nokta olduğundan durağan da; sizin o hissettiğiniz durağanlık tek bir an değil; kısa bir zaman süresi. Bu 'an' aslında varlığımızın tam da farkına vardığımız an. Bunun yalnızlıkla ilgisi hafif var, yalnızken veya oyalanmadığınızda bu kendi varlığından birdenbire haberi olma anını hiç yaşamayanlar var, yalnızken yaşayanlar var, sık sık yaşayanlar var, yanlarında insanlar varken birden geleni var. Bu çeşitli formlarda olabiliyor ve kişiye, hayata bakış açısında göre çeşitli tepkiler verdiriyor. Bu kavrama 'depersonalization' ya da 'hyper awareness of existence' deniyor. Bu aynı uyarana verilen tepkiler kişiden kişiye değişiyor. Bazılarında 'Boşluktayım. Nasıl yani?' diye başka bir boyuta kendi isteği dışında gönderilmiş gibi bir dehşete düşme ve korku yaratıyor. Bazılarında 'Boşluktayım, yer kaplıyorum. Oha, ben varım! Gerçekten varım' diye sevinç verdiriyor ve hatta bunu bilinçli yapmak isteyeni var. Bazılarında da 'Her şey ne kadar küçük ve anlamsız. O kadar uğraşıyoruz da ne gereği var' diye depresyona yaklaştırıcı etkileri oluyor. Dolayısıyla, herkeste ya da doğada safi korku hakim değil. Safi korku hakim olan kişinin kendi doğası. (Eğer doğru anladıysam)
'Depersonalization'dan bir sonraki adım da her şeyi bir bütün olarak ele alıp da bu hissedileni hissetmeye başlamak; yani, 'Oha, koca evren dönüyor. Hepimiz aslında boşluktayız. Her yer boşlukla kaplı' hissi. Yani, sadece kendini değil, uzayın varlığını hissetmek, uzayla birlikte bir varoluş krizi yaşamak. Tanrı da bu noktada kişiye göre yük de olabiliyor, battaniye de.
Bir de anlamadığım kısmı sorayım: Doğaya safi korku hakim olduğunda neden Tanrı problem olmaya başlıyor? Onun ara basamağı nedir? Yani, Tanrı korkuyu yarattığı için mi ölmeli? Ya da bizi korku ile baş başa bıraktığı için mi? Tanrının problem olan kısmı nerede?
Genelleme yapılır mı bilmiyorum. Bunu çalışmak lazım ama bazıları bu boşlukta Tanrıyı huzur olarak görüyorlar, çünkü Tanrı yanına geldiğinde (ya da içinde hissettiğinde) artık yalnız değil ve içi huzurla doluyor. 'ateistlerin içindeki korkunç boşluk' dedikleri de bu boşluk oluyor. Ancak ateistlerin çoğu zaten o boşluğu bu kadar dehşetle yaşamıyor sanırım. Olan da kendine başka yollar buluyor. İnanan için can yeleği, inanmayan için denizde ayağa bağlanan taş. Dinden bahsetmiyorum bu arada, o kısma girmedim. Sadece bir kavram olarak Tanrı'dan bahsediyorum.
Ben hala kararımı vermedim. Aslında durum biraz da 'Umrumda değil, ne yapayım yani' boyutunda, uçak korkusu dışında çok da aramıyorum, küçük aklıma yatmıyor. 'Akşam ne yemek yapmak lazım' daha dert edici bir soru bana. Tanrı inancıyla varlığını bağımsız görüyorum birbirinden. Tanrı varlığı-yokluğu beni rahatsız etmiyor. Kızgın, sitemkar, hayran ya da şükran dolu değilim. Tanrıyı huzur veya yük olarak görmüyorum; daha çok Joker gibi görüyorum. (Film olan değil, iskambil kartı olan) İhtiyaç anında kullanılan bir kart gibi geliyor. Daha çok "Mutlu ediyorsa inansınlar, negzel. Etmiyorsa da sallasınlar, ne gzel. Herkesin şeyine kimse karışamaz" modundayım.
Önce katılmadığım yerlere geleyim. İlk olarak, durağanlığın iyi mi kötü mü olduğu da yine tartışılan bir soru. Çok akıllı adamların bir kısmı bunu ceza olarak görürken, bir kısmı da hedef olarak görüyor. Bu da cevapsız sorulardan biri.
İkinci olarak tam da o an, durağan bir an değil. Yani, 'an' tanım gereği durağan, herhangi bir an zaman içindeki bir nokta olduğundan durağan da; sizin o hissettiğiniz durağanlık tek bir an değil; kısa bir zaman süresi. Bu 'an' aslında varlığımızın tam da farkına vardığımız an. Bunun yalnızlıkla ilgisi hafif var, yalnızken veya oyalanmadığınızda bu kendi varlığından birdenbire haberi olma anını hiç yaşamayanlar var, yalnızken yaşayanlar var, sık sık yaşayanlar var, yanlarında insanlar varken birden geleni var. Bu çeşitli formlarda olabiliyor ve kişiye, hayata bakış açısında göre çeşitli tepkiler verdiriyor. Bu kavrama 'depersonalization' ya da 'hyper awareness of existence' deniyor. Bu aynı uyarana verilen tepkiler kişiden kişiye değişiyor. Bazılarında 'Boşluktayım. Nasıl yani?' diye başka bir boyuta kendi isteği dışında gönderilmiş gibi bir dehşete düşme ve korku yaratıyor. Bazılarında 'Boşluktayım, yer kaplıyorum. Oha, ben varım! Gerçekten varım' diye sevinç verdiriyor ve hatta bunu bilinçli yapmak isteyeni var. Bazılarında da 'Her şey ne kadar küçük ve anlamsız. O kadar uğraşıyoruz da ne gereği var' diye depresyona yaklaştırıcı etkileri oluyor. Dolayısıyla, herkeste ya da doğada safi korku hakim değil. Safi korku hakim olan kişinin kendi doğası. (Eğer doğru anladıysam)
'Depersonalization'dan bir sonraki adım da her şeyi bir bütün olarak ele alıp da bu hissedileni hissetmeye başlamak; yani, 'Oha, koca evren dönüyor. Hepimiz aslında boşluktayız. Her yer boşlukla kaplı' hissi. Yani, sadece kendini değil, uzayın varlığını hissetmek, uzayla birlikte bir varoluş krizi yaşamak. Tanrı da bu noktada kişiye göre yük de olabiliyor, battaniye de.
Bir de anlamadığım kısmı sorayım: Doğaya safi korku hakim olduğunda neden Tanrı problem olmaya başlıyor? Onun ara basamağı nedir? Yani, Tanrı korkuyu yarattığı için mi ölmeli? Ya da bizi korku ile baş başa bıraktığı için mi? Tanrının problem olan kısmı nerede?
Genelleme yapılır mı bilmiyorum. Bunu çalışmak lazım ama bazıları bu boşlukta Tanrıyı huzur olarak görüyorlar, çünkü Tanrı yanına geldiğinde (ya da içinde hissettiğinde) artık yalnız değil ve içi huzurla doluyor. 'ateistlerin içindeki korkunç boşluk' dedikleri de bu boşluk oluyor. Ancak ateistlerin çoğu zaten o boşluğu bu kadar dehşetle yaşamıyor sanırım. Olan da kendine başka yollar buluyor. İnanan için can yeleği, inanmayan için denizde ayağa bağlanan taş. Dinden bahsetmiyorum bu arada, o kısma girmedim. Sadece bir kavram olarak Tanrı'dan bahsediyorum.
Ben hala kararımı vermedim. Aslında durum biraz da 'Umrumda değil, ne yapayım yani' boyutunda, uçak korkusu dışında çok da aramıyorum, küçük aklıma yatmıyor. 'Akşam ne yemek yapmak lazım' daha dert edici bir soru bana. Tanrı inancıyla varlığını bağımsız görüyorum birbirinden. Tanrı varlığı-yokluğu beni rahatsız etmiyor. Kızgın, sitemkar, hayran ya da şükran dolu değilim. Tanrıyı huzur veya yük olarak görmüyorum; daha çok Joker gibi görüyorum. (Film olan değil, iskambil kartı olan) İhtiyaç anında kullanılan bir kart gibi geliyor. Daha çok "Mutlu ediyorsa inansınlar, negzel. Etmiyorsa da sallasınlar, ne gzel. Herkesin şeyine kimse karışamaz" modundayım.
- aychovsky (10.05.17 01:40:59 ~ 02:11:01)
[]
İçtaş'ın inşaat grubuna ''Aysi'' diyen arkadaşım var
İçtaş holding'e bağlı inşaat sektöründe ki bir kurumunun ismini Aysi başlığı altınta okuyan bir arkadaşım var; kendisi treysanın komşu iştiraklerinden birinde üretim müdürü.
pazar günü olan sohbetimizde biraz dalga geçtim de kendisiyle; ''lan aysi dedğin şey ibrahim çeçen, bu nasıl İC değil de aysi olabilir'' filan diye güldüm ama şimdi, tayyip erdoğanın bi yerde konuşmasına sponsor olmuşlar ve yazılışının İÇ değil de IC olduğunu farkettim. Acaba dünkü sohbetin kontrasını fena halde yermiyim birdahaki buluşmada yoksa, hala doğru yoldamıyım ?
edit: arkadaşım türk. ama ibrahim çeçenin isim soyisim kombinasyonunun kısaltılmış hali nasıl aysi olabiliyor.
pazar günü olan sohbetimizde biraz dalga geçtim de kendisiyle; ''lan aysi dedğin şey ibrahim çeçen, bu nasıl İC değil de aysi olabilir'' filan diye güldüm ama şimdi, tayyip erdoğanın bi yerde konuşmasına sponsor olmuşlar ve yazılışının İÇ değil de IC olduğunu farkettim. Acaba dünkü sohbetin kontrasını fena halde yermiyim birdahaki buluşmada yoksa, hala doğru yoldamıyım ?
edit: arkadaşım türk. ama ibrahim çeçenin isim soyisim kombinasyonunun kısaltılmış hali nasıl aysi olabiliyor.
arkadaşınız ingiliz amerikalı daha doğrusu ingilizce konuşan birisi ise aysi okuması normal. türk olup firma impossible creation olsaydı yine aysi doğruydu. siz yersinşz onu
- oscar (08.05.17 16:25:50)
Herkes i ce inşaat diyor ona, hiç aysi diyen görmedim. Doğru yoldasın bence de. Yurtdışında sorun olmasın falan diye ç koymadılar heralde.
- ekaterina (08.05.17 16:29:48)
Çok şey yapma istersen. Çünkü İbrahim Çeçen kendi de AySi Holdinf olarak okuyor.
Ayrıca o IC İbrahim Çeçen'in baş harfleri ama kısaltma değil zira firmanın tam Adı "IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding"
Ayrıca o IC İbrahim Çeçen'in baş harfleri ama kısaltma değil zira firmanın tam Adı "IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding"
- zombi (08.05.17 16:33:52 ~ 16:48:27)
denetimde "aysi içtaş" derdik.
- orange coffee (08.05.17 16:47:16)
IC Hotels var yabancilar daha rahat telaffuz etsin diye IC Olarak geciyor. Ve evet aysi olarak okunuyor.
- loveisallaround (09.05.17 16:05:14)
[]
İstemeden de olsa yemek üzerine bir soru olacak(ekonomik sebeplerden dolay)
Böyle birşeyi sormayı gerçekten hiç istemezdim, katı bir şekilde karşı çıktığım bir durumu kendim gerçekleştireceğim sanırım ama, bu yüzden en azından ana sayfadan okunacak şeklinden biraz kotaralım diye giriş kısmını uzatayım, soru 1 alt paragraftan başlayacak. Bu ürünlerin reklamlarına da, görsellerine de hatta kelimelerin kullanımına da karşıyım normal şartlarda ancak, şimdi evde konuyu danışabileceğim kimse olmadığı için sucuk, terayağ ve peynir içeren bir soruyu okuyacaksınız. dilerseniz.
kahvaltı için yumurta yapıyorum ama, şu kısmını beceremiyorum.
şimdi tavaya bol terayağ koyuyorum, sonra kalın doğradığım sucuğu koyuyorum ve ben biraz pişsin diye beklerken yağ kararıyor ama böyle bayağı kararıyor kötü görünüyor sonra da sucuk da pütür pütür oluyor. yani sucuğu bi' türlü o istenilen yumuşaklıkta pişiremiyorum.
bir de üstüne kaşar ve yumurta atıyorum(çırpmadan) yumurtanın sarık ısımları çok dağılsın istemediğim için beyaz kısımları kendi arasında karıştırıyorum ama onlarda bi' türlü pişmiyor bu sürede sucuklar yanıyor sanırım. zaten beyaz kısım pişene kadar da yumurtanın sarı kısmı kayısı kıvamını geçmiş oluyor.
nerede hata yapıyorum, sıvı yağ ile mi başlamalı, yoksa sucuğu ayrı bir tavada mı pişirip sonra üzerine eklesem. çünkü sucuk yağını salınca siyahlaşıyor bence.
bir de içine biber ve geçen yazdan hazırlanmış domates şişeleri var bunları koymak istiyorum ama, pişme sırasını kestiremiyorum, geçen gün denedim biberlerde karardı ve büzüştü. görüntüsünü sevmedim, yemekte malesef görüntüye önem veriyormuşum onu farkettim o zaman.
yumurtayı çırpmadan ve sarısını da çok dağıtmadan(şöyle üzerine karıştırma aparatıyla bi' vuruyorum böyle kendi dağılıyor o halde kalsın istiyorum ama beyazı pişmiyor bu sefer asla)
kahvaltı için yumurta yapıyorum ama, şu kısmını beceremiyorum.
şimdi tavaya bol terayağ koyuyorum, sonra kalın doğradığım sucuğu koyuyorum ve ben biraz pişsin diye beklerken yağ kararıyor ama böyle bayağı kararıyor kötü görünüyor sonra da sucuk da pütür pütür oluyor. yani sucuğu bi' türlü o istenilen yumuşaklıkta pişiremiyorum.
bir de üstüne kaşar ve yumurta atıyorum(çırpmadan) yumurtanın sarık ısımları çok dağılsın istemediğim için beyaz kısımları kendi arasında karıştırıyorum ama onlarda bi' türlü pişmiyor bu sürede sucuklar yanıyor sanırım. zaten beyaz kısım pişene kadar da yumurtanın sarı kısmı kayısı kıvamını geçmiş oluyor.
nerede hata yapıyorum, sıvı yağ ile mi başlamalı, yoksa sucuğu ayrı bir tavada mı pişirip sonra üzerine eklesem. çünkü sucuk yağını salınca siyahlaşıyor bence.
bir de içine biber ve geçen yazdan hazırlanmış domates şişeleri var bunları koymak istiyorum ama, pişme sırasını kestiremiyorum, geçen gün denedim biberlerde karardı ve büzüştü. görüntüsünü sevmedim, yemekte malesef görüntüye önem veriyormuşum onu farkettim o zaman.
yumurtayı çırpmadan ve sarısını da çok dağıtmadan(şöyle üzerine karıştırma aparatıyla bi' vuruyorum böyle kendi dağılıyor o halde kalsın istiyorum ama beyazı pişmiyor bu sefer asla)
soruya ulaşana kadar akla karayı seçtim :)
Benim naçizane şöyle bir önerim var, sucukların bir tarafını pişirdikten sonra diğer taraffını çevirir çevirmez yumurtayı kırın. bir de benim annemin taktiğidir, sucukları pişirirken biraz ılık su ekleyin, şöyle çeyrek çay bardağı kadar. o şekilde pişince yumuşak oluyor.
yumurtayı da kırdıktan sonra mutlaka tencerenin/tavanın kapağını kapatıp ateşi kısın iyice, öyle pişsin.
Benim naçizane şöyle bir önerim var, sucukların bir tarafını pişirdikten sonra diğer taraffını çevirir çevirmez yumurtayı kırın. bir de benim annemin taktiğidir, sucukları pişirirken biraz ılık su ekleyin, şöyle çeyrek çay bardağı kadar. o şekilde pişince yumuşak oluyor.
yumurtayı da kırdıktan sonra mutlaka tencerenin/tavanın kapağını kapatıp ateşi kısın iyice, öyle pişsin.
- interview with the vampire (05.05.17 11:49:41)
sucukları ne kadar kalın kesiyorsunuz bilmiyorum ama tereyağı eridiği anda sucukların iki yüzünü de 10 ar saniye pişirip üstüne hemen yumurtayı kırın. ocağın altını çok açmayın, beyaz kısımları piştikçe üstte kalan pişmemiş beyaz kısımları aşağı aktarmaya çalışın, en son da bir 10 saniye kadar tavanın üzerine kapak kapatarak üst kısımların da iyice pişmesini sağlayabilirsiniz.
- luchetti (05.05.17 11:52:49)
Bunu görüntü olarak güzel yapanlar her bölgeyi ayrı ayrı pişiriyorlar. Yani sucuğu ayrı pişir, sonra sarısını atmadan beyazını pişir, ayrı pişirdiğin sucuğu bunun üstüne at, sonra uygun bir yere sarıları bırak herhangi bir kararma ya da görüntüyü bozacak bir şey olmadan sucuklu yumurtanı elde etmiş olursun ama bence çok zahmetli iş hiç uğraşılmaz, sırf sen sordun diye söylüyorum.
- angelus (05.05.17 11:58:13)
tereyağ koyma. sucuğun yağı fazlasıyla yeter. sucuğu koy pişsin, diğer tarafı çevirince yumurtayı kır. eğer yumurtayı dağıtmak istemiyorum diyorsan sucuk pişince al sonra yumurtayı kır.
- cekilmis gayfe (05.05.17 11:59:42)
Sucuğu daha ince kes. Çevirdiğin anda yumurtayı kır. Üzerini kapakla kapat.
- peggy (05.05.17 12:17:57)
Sucuk kendi yağında pişer. Tereyağınının yanma ısısı düşük kolay kararıyor. Tereyağını göz göz yumurta için kullan.
- fyodor dostoyevski (05.05.17 12:20:25)
sucuğun yağı yeter, hele sucuğu kasaptan alıyorsan kesin yeter.
sucukları ara ara ters çevir diğer yüzü de yağını salsın. onları yağını salacak kadar ters düz ısıttıktan sonra 20 şer saniye falan. henüz pişmediler, çünkü onların pişme süreci yumurta ve diğer ürünler eklenirken de devam edecek.
sonra yumurtayı at, yanma tehlikesi gösteren sucukları yumurta akının üzerine al çatalla, hemen pişer zaten.
domatesli karışım için ise benim yaptığım, yumurta ile aynı anda tavaya alıp, hiç durmadan hızla karıştırmak,tavayı çevire çevire, turuncu menemen kıvamına gelinceye dek.
sucukları ara ara ters çevir diğer yüzü de yağını salsın. onları yağını salacak kadar ters düz ısıttıktan sonra 20 şer saniye falan. henüz pişmediler, çünkü onların pişme süreci yumurta ve diğer ürünler eklenirken de devam edecek.
sonra yumurtayı at, yanma tehlikesi gösteren sucukları yumurta akının üzerine al çatalla, hemen pişer zaten.
domatesli karışım için ise benim yaptığım, yumurta ile aynı anda tavaya alıp, hiç durmadan hızla karıştırmak,tavayı çevire çevire, turuncu menemen kıvamına gelinceye dek.
- güneyli çocuk (05.05.17 12:28:34)
[]
House neden Chase 'i sevmiyor ?
sarışın olan, ama erkek. Allah kahretsin, bence dünyanın %90'ı kadın olmalıydı.
sb.
sb.
Seviyor yav, o gidince departmanı bile chase'in oldu.
Chase sıkışınca gidip başhekime ispikliyor çünkü devamlı.
İlk 8 sezon cuddy sonra da gidip foreman'a ispikliyor.
Chase sıkışınca gidip başhekime ispikliyor çünkü devamlı.
İlk 8 sezon cuddy sonra da gidip foreman'a ispikliyor.
- delaparma (28.04.17 09:44:35)
yok yok seviyor onu.
@delaparma peki son 8 sezon neler oluyor hocam?
@delaparma peki son 8 sezon neler oluyor hocam?
- mungojerry (28.04.17 13:47:20)
Kitabın son bölümünde domuzlar ve insanlar çiftlikte içki içip eğleniyorlar ve çiftliğin adını Beylik Çiftliği yapıyorlar. Bu sırada domuzlar ve insanlar arasında kavga çıkıyor ve çiftlikteki diğer hayvanlar domuzların da insanlara benzemeye başladığının farkına varıyor. Kitap böyle bitiyor.
- her seye atarlanan adam (27.04.17 22:34:51 ~ 22:41:20)
Kitap cok korkunc bitiyor. Domuzlar insanlara benzemis ve diger hayvanlar artik kimin domuz kimin insan oldugunu ayirt edemiyorlar.
- Traveller (27.04.17 23:09:36)
[]
Halit Ayarcı neden Hayri İrdal'ı seçiyor.
Anladığımız kadarıyla Halit Ayarcı olayın temel mimarı, hayrı irdal iseinançsız birisi ve çok doğrucu davut. neden halit ayarcı hayri irdal'ı seçiyor ?
onda kendisini gördüğünü söylüyor
- pide (20.04.17 16:40:40)
Enstitü fikri Halit Ayarcı'dan geliyor ama bunun için ortamı hazırlayan kişi Hayri İrdal. Olaylara inançsızlığı olabilir ama pazarlamada ve diğer bir sürü konuda (yanlış hatırlamıyorsam saat bankası, sloganlar bulma, bina tasarımı, personel eğitimi gibi konularda) onun yardımına muhtaç.
Bir nevi Halit Ayarcı olayın kurgulayıcısı, Hayri İrdal ise olayın ta kendisi. Sistemci açıdan dinamik-model, Tanpınar bakışı ile ise yürüyüş-mekan diyebiliriz sanırım.
Bir nevi Halit Ayarcı olayın kurgulayıcısı, Hayri İrdal ise olayın ta kendisi. Sistemci açıdan dinamik-model, Tanpınar bakışı ile ise yürüyüş-mekan diyebiliriz sanırım.
- nickalangeronimo (20.04.17 16:47:36)
Çünkü tamamıyla batıya ait olan Halit Ayarcı'nın doğudaki izdüşümü Hayri İrdal. Alter ego gibi, bir saatte farklı yönlere bakıp doğru zamanı gösteren akrep ve yelkovan gibi.
"Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır...Bu da gösterir ki zaman ve mekan, insanla mevcuttur."
Tanpınar çok gzel adamsın, özleniyosn karşim :))
"Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır...Bu da gösterir ki zaman ve mekan, insanla mevcuttur."
Tanpınar çok gzel adamsın, özleniyosn karşim :))
- otonomo (20.04.17 16:57:49)
Halit Ayarci fikri Hayri Irdal'i tanidiktan sonra olusturuyor bence. Yani Hayri Irdal'i gordukten sonra, onun ustune insa ediyor. Secimden cok ona yardim etme istegi var gibi geliyor bana. Kahvedeki bulusmalarinda Hayri Irdal maddi olarak cok cok zor durumda, hatta oraya Doktor Ramiz'den borc almak icin gidiyor. Saatcideki olaydan sonra Halit Ayarci, Hayri Irdal icin is icad ediyor.
- perkele (20.04.17 18:47:28)
[]
klasik müziği anlatacak, hakkında ders verecek videolar arıyorum.
Okulda 2 dönem, klasik müzik dersi almıştım, onun gibi, klasik müzik nedirden başlayıp da bestecilerin ve dönemlerinin özelliklerini anlatacak, eserlerin ayırt edici nüanslarından bahsedecek bir anlatı arıyorum.
- son barkod okuyucu (20.04.17 15:35:36)
khan academy'de de dersler vardı.
- anten (21.04.17 17:01:58)
Netflix var. Gerçek 1080p den kasıt nedir? Bitrate ne kadar yüksekse o kadar iyidir genel olarak ama 1080p için maksimum bitrate şudur diyemeyiz sanırım.
- orient blue (18.04.17 18:19:35)
Netflix var.
- eksi sozlukte eksiyen adam (18.04.17 18:30:31)
valla ben torrentten indirip izliyorum kalitsine önem verdiğim dizileri, bi torrentten indirdiklerim kadar kaliteli olmasa da popcorn time da fena değil ama sezon ve bölüm eksiklikleri olabiliyor.
bu arada attığın şarkıyı çok beğendim ve o grubun(ya da tek kişi mi?) same ol' şarkısı da baya iyi bilmiyorsan bakabilirsin www.youtube.com
bu arada attığın şarkıyı çok beğendim ve o grubun(ya da tek kişi mi?) same ol' şarkısı da baya iyi bilmiyorsan bakabilirsin www.youtube.com
- nundu (18.04.17 18:44:31)
amazon video var. prime varsa ücretsiz. 50 dk dizi 6-7 gb. gerçek 1080 mi bilmiyorum.
- kurnaz (18.04.17 18:51:23)
forza torrent. 6 kanallı ses ve 1080p diziler kodlaması h.264 se 4-5 gb; kodlama h.265 se 700 mb 1 gb arası tutuyor.
h.264 ve h.264 arasındaki farkı merak eden olursa;
www.youtube.com
bilgisayarla izlerseniz farkı kabak gibi görürsünüz. tabii olay şu; aynı kalitedeki h.264 codecli video 5 gb ise h.265 te aynı kaliteyi 1 gb civarında alaibliyorsunuz.
h.264 ve h.264 arasındaki farkı merak eden olursa;
www.youtube.com
bilgisayarla izlerseniz farkı kabak gibi görürsünüz. tabii olay şu; aynı kalitedeki h.264 codecli video 5 gb ise h.265 te aynı kaliteyi 1 gb civarında alaibliyorsunuz.
- washe (18.04.17 18:55:21)
[]
Bu kadar fiyat farkı nedir ? Lamborgini içerir
ben okunuşunu seviyorum, lamborgini
huracan ikisi de aynı model ama, fiyat farkı neredeyse 200bin euro
www.sahibinden.com
www.sahibinden.com
huracan ikisi de aynı model ama, fiyat farkı neredeyse 200bin euro
www.sahibinden.com
www.sahibinden.com
sanırım ötv'si ile ilgili bir durum. belirli bir sürenin altında satınca oluşan bir durum olabilir.
- proletarier aller lander vereinigt euch (18.04.17 04:14:10)
Yeşil olan Caner Erkinin karısının araba olması lazım büyük bi kaza geçirmişti park halinde bi vale alfa romeo marka bi araca vurmuştu diye hatırlıyorum... bu tarz araçlarda tampon değişse 100 bin euro fiyat düşer (o kadar değil tabikide abartı örnek veriyorum)...
- kilimanjaro (18.04.17 08:54:47)
Üç kuruş fazla olsun
kırmızı olsun
kırmızı olsun
- supermatik (18.04.17 12:33:15)
[]
Pay pal satıldıktan sonra kar etmeye devam etti mi ?
1,5 milyar dolara satılmış sanırım, elon musk tarafından. bunu alan firma bu parayı çıkartıp kar etmeye devam edebildi mi ?
elbette.
paypal için amaç sadece bir şirket satın almaktan ziyade, ebay için en çok kullanılan ödeme yöntemini satın almak ve aracıya booşuna para vermemek anlamına geliyordu, yani şirket partnerini satın aldı gibi. bu çok stratejik bir hamle, buna benzer hamleler illa kısa vade karı için yapılmayabiliyor, şirkete katma değer sağlıyor ek olarak.
yakın örneklerden instagram ve whatsapp var. ikiside kar yüzünden alınmış şeyler değil kısa vade için, ikisinin de en önemli değer, data ve iletişimde tekel olmak. facebook insanların şu anda global anlamda en büyük iletişim noktası instagram ve whatsapp ile. bu iletişimde üzerinden geçen dataya google ve apple ne kadar kaçak hat çekiyorlar ama bilemiyoruz.
paypal için amaç sadece bir şirket satın almaktan ziyade, ebay için en çok kullanılan ödeme yöntemini satın almak ve aracıya booşuna para vermemek anlamına geliyordu, yani şirket partnerini satın aldı gibi. bu çok stratejik bir hamle, buna benzer hamleler illa kısa vade karı için yapılmayabiliyor, şirkete katma değer sağlıyor ek olarak.
yakın örneklerden instagram ve whatsapp var. ikiside kar yüzünden alınmış şeyler değil kısa vade için, ikisinin de en önemli değer, data ve iletişimde tekel olmak. facebook insanların şu anda global anlamda en büyük iletişim noktası instagram ve whatsapp ile. bu iletişimde üzerinden geçen dataya google ve apple ne kadar kaçak hat çekiyorlar ama bilemiyoruz.
- kurnaz (15.04.17 20:24:53 ~ 20:25:47)
[]
Neredeyse bütün yöneticilerin patron yalakası olması.
Neredeyse kelimesini, en son ayrıldığım iş yerindeyken yöneticilik yaptığım için kendime kullandım. telaşa mahal yok.
tulum çekiyor bu konu, tanıdığım bütün yöneticiler patrona yandaş oluyorlar, hani şöyle karşısına çıkıp çatır çatır konuşabilen bi' yönetici ile karşılaşmadım.
bunun sebepleri maddi haz ve kar/zarar dengesi mi, yoksa gerçekten bi' süre sonra bunu inanarak mı yapıyorlar onu merak ediyorum. Çünkü inanmadıktan sonra bu kadar rol yapabileceklerini düşünmüyorum.
geçenlerde(baya bi olmuş yalnız) büyük bir grubun(iletişim ağında ilk 4'teler) kendi kutlamasına katılmıştık konuşmaya çıkan bütün yöneticiler türkiye grubunun onursal başkanı yalıyorlardı. Aklım almadı, onursal başkan da 80'lerde siyasi iktidarın boşluklarıyla o gücü arkasına almış bir şark kurnazı. o kadar. yani onu öven adamların CV'lerini bi' görseniz aralarında hiçbirisi normal zamanlarda benimle aynı mekanda bulunamazlar bile, herifler o derece okumuş. 30'unda yurdışında mba bitirmeyeni yok. Ama sürekli, saygıdeğer, ilerigörüşlü ve Allah başımızdan eksik etmesin büyük yol göstericimiz(!) dedikleri adamı yalıyorlar. lan bıraksanıza zaten 10 dk sonra o adam da çıkıp konuşma yapacak. 2dk kendi ufkunuzu şirkey vizyonunu anlatın, ya da alt kitle çalışanlarınızı motive edecek onları değerli kılacak şeyler söyleyin.
yani, ben hiç denk gelmedim yöneticisi ile aynı fikirde olmayan, onlarla sürekli bir çatışma içerisinde olsa da şirkette üst kademelerde çalışan birisine. biz de hiç '' dr. house'' yok o yüzden.
siz denk geldiniz mi ?
Edit: kendi kendini yalanlayan kehanet oldu ve şimdi arkadaşımın uyarısıyla ''levent abi var ya lan'' demesinden anımsadım, evet levent abi'de hariç. kendisi Ankara merkezli büyük bir altyapı firmasında genel kordinatör yardımcısı ama ben/biz defaat ve defaatle yönetim kurulu toplantısında bağırmalı çağırmalı ''hayır öyle birşey yapamayız'' demelesine denk geldim/geldik. hatta tüm kurulun önünde yine gk'ya karşı bizi de korumuşluğu var. hatta ve hatta doğudaki bir şantiyeyi de yine bizi koruduğu için kaybetme noktasına gelmiştik de adam yine de ''taviz yok çocuklar'' demişti. doğru evet, levent abi var bi' de. demek ki benim de şansızlığım bu adam, böyle bir adamın yanında mesleğe atılırsan sen de ukala olup çıkıyorsun. hayatımızı karartmışsın levent abi.
tulum çekiyor bu konu, tanıdığım bütün yöneticiler patrona yandaş oluyorlar, hani şöyle karşısına çıkıp çatır çatır konuşabilen bi' yönetici ile karşılaşmadım.
bunun sebepleri maddi haz ve kar/zarar dengesi mi, yoksa gerçekten bi' süre sonra bunu inanarak mı yapıyorlar onu merak ediyorum. Çünkü inanmadıktan sonra bu kadar rol yapabileceklerini düşünmüyorum.
geçenlerde(baya bi olmuş yalnız) büyük bir grubun(iletişim ağında ilk 4'teler) kendi kutlamasına katılmıştık konuşmaya çıkan bütün yöneticiler türkiye grubunun onursal başkanı yalıyorlardı. Aklım almadı, onursal başkan da 80'lerde siyasi iktidarın boşluklarıyla o gücü arkasına almış bir şark kurnazı. o kadar. yani onu öven adamların CV'lerini bi' görseniz aralarında hiçbirisi normal zamanlarda benimle aynı mekanda bulunamazlar bile, herifler o derece okumuş. 30'unda yurdışında mba bitirmeyeni yok. Ama sürekli, saygıdeğer, ilerigörüşlü ve Allah başımızdan eksik etmesin büyük yol göstericimiz(!) dedikleri adamı yalıyorlar. lan bıraksanıza zaten 10 dk sonra o adam da çıkıp konuşma yapacak. 2dk kendi ufkunuzu şirkey vizyonunu anlatın, ya da alt kitle çalışanlarınızı motive edecek onları değerli kılacak şeyler söyleyin.
yani, ben hiç denk gelmedim yöneticisi ile aynı fikirde olmayan, onlarla sürekli bir çatışma içerisinde olsa da şirkette üst kademelerde çalışan birisine. biz de hiç '' dr. house'' yok o yüzden.
siz denk geldiniz mi ?
Edit: kendi kendini yalanlayan kehanet oldu ve şimdi arkadaşımın uyarısıyla ''levent abi var ya lan'' demesinden anımsadım, evet levent abi'de hariç. kendisi Ankara merkezli büyük bir altyapı firmasında genel kordinatör yardımcısı ama ben/biz defaat ve defaatle yönetim kurulu toplantısında bağırmalı çağırmalı ''hayır öyle birşey yapamayız'' demelesine denk geldim/geldik. hatta tüm kurulun önünde yine gk'ya karşı bizi de korumuşluğu var. hatta ve hatta doğudaki bir şantiyeyi de yine bizi koruduğu için kaybetme noktasına gelmiştik de adam yine de ''taviz yok çocuklar'' demişti. doğru evet, levent abi var bi' de. demek ki benim de şansızlığım bu adam, böyle bir adamın yanında mesleğe atılırsan sen de ukala olup çıkıyorsun. hayatımızı karartmışsın levent abi.
Benim tanıdığım patrona yanlışlarını efendi bir biçimde söyleyen bir müdür 4 günde kovuldu. + işinde en iyisiydi.
- deadwampir (16.04.17 02:38:18)
[]
Casual(tam anlamını bilmiyorum bunun) Ceket
Kanvas pantolonların üstüne basic bir atlet onun da üstüne ceket ya da hırka giyiyorum sürekli. Altına da spor ayakkabı. Ceket önerileriniz varsa(bak şu olur) önerilere talibim.
atlet üstüne ceket mi giyiyorsun gerçekten? biraz ilginç geldi ama aşırı şık kaçmayan her ceket casual olarak giyilir zaten bence.
- nigeo (09.04.17 17:46:30)
blazer ceket diye arat
- freebird5406_2 (09.04.17 17:50:26)
aradığın şey blazer ceket.
bershka, pull&bear, h&m dengi mağazaları gezmelisin.
bershka, pull&bear, h&m dengi mağazaları gezmelisin.
- filteria (09.04.17 17:52:31 ~ 17:53:04)
- ofkeyle kalkanin yerine oturan yazar (09.04.17 17:56:01)
[]
İnsan geceleri daha mı güçlü hissediyor ?
Bunun bilimsel bi' açıklaması filan mı var yoksa açlığın verdiği etkiyle defolarak gidip uyuyayım mı ?
edit: ben şu taşı kaldırırım, ya da ben bu adamı döverim gibi fiziki güç'den bahsetmiyorum.
edit: ben şu taşı kaldırırım, ya da ben bu adamı döverim gibi fiziki güç'den bahsetmiyorum.
Benim de sık yaşadığım bir durum. En iyi fikirlerim hep gece geç saatte gelmiştir.
Linklerin çoğu İngilizce.
benzer başlıklar
eksisozluk.com
eksisozluk.com
-------
www.reddit.com
Bunu Reddit'te soran olmuştur dedim, arayınca üstteki link geldi.
"Gece nasılsa bir şey yapmayacaksın, onun verdiği rahatlamadan kaynaklanıyor" demiş bazı kullanıcılar.
Bence bu "güç gelmesi" olayı sessizlikten dolayı, hiçbir ses olmayınca insan düşüncelerini toplama imkanı sağlıyor ve böylece daha sakin düşünebiliyorsun. Ben böyle düşünüyorum.
Bilimsel açıklamasını arıyorum, benim de epeydir merak ettiğim bir konuydu.
Daha fazla link buldum, aşağıdaki Medium linki Salvador Dali ile alakalı.
medium.com
www.reddit.com
www.quora.com
www.quora.com
www.quora.com
Linklerin çoğu İngilizce.
benzer başlıklar
eksisozluk.com
eksisozluk.com
-------
www.reddit.com
Bunu Reddit'te soran olmuştur dedim, arayınca üstteki link geldi.
"Gece nasılsa bir şey yapmayacaksın, onun verdiği rahatlamadan kaynaklanıyor" demiş bazı kullanıcılar.
Bence bu "güç gelmesi" olayı sessizlikten dolayı, hiçbir ses olmayınca insan düşüncelerini toplama imkanı sağlıyor ve böylece daha sakin düşünebiliyorsun. Ben böyle düşünüyorum.
Bilimsel açıklamasını arıyorum, benim de epeydir merak ettiğim bir konuydu.
Daha fazla link buldum, aşağıdaki Medium linki Salvador Dali ile alakalı.
medium.com
www.reddit.com
www.quora.com
www.quora.com
www.quora.com
- hayirsiz (07.04.17 02:12:05 ~ 03:37:41)
gece çalışmaya ya da üretmeye yatkın olan kişilikler için doğru olabilir. kimisi 23.00'dan sonra tavuğa bağlıyor.
- rosencruz (07.04.17 03:35:58)
bence gün içindeki zihinsel ve bedensel yorgunluk mantıklı düşünmemizi engelliyor. daha bi vurdum duymaz sonuçları iyi tahlil edemez oluyoruz.
- lehim ve havya ile mikrocip yapan adam (07.04.17 11:16:15)
[]
Cern'de çalışmış sonra hapishanede olan bir kadın yazar vardı
sanırım robert lisesinin devamında boğaziçinde okumuş oradan da yurtdışına gitmişti, trt2 de belgeseli vardı. son zamanlarda da hapishanedeydi, neydi bu kadının adı ?
Aslı erdoğan
- ordinov (01.04.17 17:44:47)
Aslı Erdoğan evet
- mutlusismankedi2015 (01.04.17 19:12:39)
Aslı Erdoğan hayır
- prens zuko (01.04.17 19:21:48)
prens zuko +1
- burya (01.04.17 19:26:36)
[]
Camdan düşmek üzere olan kadının düşmesi
Merhabalar,
aslında başlığı yanlış attık, sorum kadının düşmesi ve insanlık hakkında değil. Zamanında ben de bir ağaçtan meyve toplarken ayağım kaymış ve dala o kadın gibi tek elimle tutunmuştum sonra gücümün böyle bir bardaktan boşalan yağ gibi boşalıp bittiğini hissettim ve elimi bırakmak zorunda kaldım. Bu neden oluyor, yani parmaklar neden kitlemiyor kendini, boşalıyor. o zamandan beri anlamamıştım, şimdi tekrar denk gelince yine aklıma geldi.
aslında başlığı yanlış attık, sorum kadının düşmesi ve insanlık hakkında değil. Zamanında ben de bir ağaçtan meyve toplarken ayağım kaymış ve dala o kadın gibi tek elimle tutunmuştum sonra gücümün böyle bir bardaktan boşalan yağ gibi boşalıp bittiğini hissettim ve elimi bırakmak zorunda kaldım. Bu neden oluyor, yani parmaklar neden kitlemiyor kendini, boşalıyor. o zamandan beri anlamamıştım, şimdi tekrar denk gelince yine aklıma geldi.
Kaslar taşıyabileceğinden fazla yüklendiğinde içinde bulunan "golgi tendon organı" sayesinde refleks olarak kasılmasını sonlandırır. Golgi tendon organı kasın gerimini algılar ve tendonun ya da kas liflerinin kopmaması için bunu yapar.
- dahayeniymis (31.03.17 20:31:03)
[]
Hangi duş juli
Selamlar, yaz aylarının gelmesi ve de uzun süredir evimden uzakta yaşadıktan sonra eve döndüğümde dolabı açıp 2-3 çeşit duş jeli görmek istedim ama nafile, varsa yoksa gitmeden aldığım adidasın mavi kapaklısı.
işte varsa beni bu dertten kurtaracak, ferahlık sağlayan ve çok güzel kokan 2-3 duş jeli tavsiyelerinize ihtiyacım var.
teşekkürler, esen kalın.
işte varsa beni bu dertten kurtaracak, ferahlık sağlayan ve çok güzel kokan 2-3 duş jeli tavsiyelerinize ihtiyacım var.
teşekkürler, esen kalın.
sebamed
- seyduna6687 (27.03.17 12:25:49)
cay agacli seyler.
- jimicik (27.03.17 12:30:28)
nivea creme care. al kullan bunu, daha da başka şeye ihtiyacın olmayacak. kokusu huzur veriyor.
- soso (27.03.17 13:08:06)
Dove vanilya
- filipis (27.03.17 13:41:26)
Üç farklı duş jeli kullanıyorum, palmolive vanilya, yves rocher kahveli olan, bi de le petit marseillais sütlü olan.
- mutlusismankedi2015 (27.03.17 13:59:26)
[]
Hediye olarak şerit metre (5-8 m)
Hediye olarak bi' tane şerit metre almayı düşünüyorum, öncelik kaliteli ve şık olması.
dekorun şu metresini beğendim, şeffaf meffaf tipi güzel, ancak daha hareketli, renkli şu var diyebileceğiniz birşey varsa sevinirim.
www.bauhaus.com.tr
not: evet, biliyorum biraz garip.
edit: şerit metre şart, stanley'in minik metrelerinden hediye etmiştim daha önce. Ama çirkin duruyor, dekor baya kaliteli bir metre esasında şeffaf olması da güzel olmuş ama sarı renk olmamış sanki. bir de metre ince olmamalı, kalın olmalı çünkü uzun ölçülerde kırılmaması lazım (3-3,5 m kırılmadan açılabilirse mükemmel olur)
dekorun şu metresini beğendim, şeffaf meffaf tipi güzel, ancak daha hareketli, renkli şu var diyebileceğiniz birşey varsa sevinirim.
www.bauhaus.com.tr
not: evet, biliyorum biraz garip.
edit: şerit metre şart, stanley'in minik metrelerinden hediye etmiştim daha önce. Ama çirkin duruyor, dekor baya kaliteli bir metre esasında şeffaf olması da güzel olmuş ama sarı renk olmamış sanki. bir de metre ince olmamalı, kalın olmalı çünkü uzun ölçülerde kırılmaması lazım (3-3,5 m kırılmadan açılabilirse mükemmel olur)
Laser metreler var onlardan al :)
- antipodes (17.03.17 16:36:10)
renklisini bilmem ama bi şerit metreyi öne çıkaran şey kalitesidir. diğer türlü, kullanılması eziyet olur. bu anlamda stanley iyi bi markadır.
ama işlevden öte anlamlı hediye olması bakımından düşünüyorsan ve şerit metre şart değilse katlanır tahta metrelerde (marangoz metresi diye de geçer) şekilli seçenekler var.
ama işlevden öte anlamlı hediye olması bakımından düşünüyorsan ve şerit metre şart değilse katlanır tahta metrelerde (marangoz metresi diye de geçer) şekilli seçenekler var.
- manuel mandalina (17.03.17 16:49:27 ~ 16:49:46)
Güzel hediye, şerit metrem olmasaydı ve biri bana hediye etseydi çok sevinirdim. Bence de kalınları iyidir. Ama stanley'den şaşmayın, evladiyeliktir. Arızalı şerit metreler çok asap bozar. Bence şıklığı boşverin, kaliteli olsun yeter.
- o midas (18.03.17 03:44:01)
[]
Steam Controller Almak
Selam half-life sevdalıları, nasılsınız ?
Bu kolu Amazondan alınca geliyor mu efendi efendi ? Yoksa vergi zart zurt diye kitliyorlar mı ?
Hepdisburada fiyatı =500
Amazon fiyatı 49 dolar
Bu kolu Amazondan alınca geliyor mu efendi efendi ? Yoksa vergi zart zurt diye kitliyorlar mı ?
Hepdisburada fiyatı =500
Amazon fiyatı 49 dolar
arkadaşım aldı. geldi.
- aşksız prens (06.03.17 19:02:47)
gümrüğe takılır ek vergi çıkar.
- kumulatifvergimatrahi (06.03.17 19:35:38)
ek vergiyi ödeyip alıyorsun zaten. ödeme ekranında ne kadar ödeyeceğin çıkar
- glamdr1ng (06.03.17 20:34:33)
[]
Android hesap makinesi
Casionun 2 sıralı olanlarını kullanıyordum iş yerinde ama heryere taşıması biraz zor. Androidde karekök, kare, parantezli işlemler için bu casio fx35 mi öyle birşeydi onların android uygulama çakmaları yok mu ?
genellikle hesap makinesinin kendi iç ayarlarında bilimsel ya da gelişmiş hesap makinesi şeklinde bir seçenek oluyor. ha, bulamazsanız da hesap makinesi açıkken telefonu dikey değil de yan tutun, açılacaktır (tabii, ekran döndürme açıksa).
- m e b (15.02.17 23:05:54 ~ 23:06:26)
[]
Bu tür şeylere inanıyormusunuz
en.wikipedia.org
farklı varsyasyonlarını da okumuştum, adamın birisi tuvaletteymiş, tuvalet ihtiyacını giderirken kapı açılmış, adam paniklemiş ve beyne pıhtı atmış adam ondan sonra dahi bi' ressam olmuş gibi gibi
farklı varsyasyonlarını da okumuştum, adamın birisi tuvaletteymiş, tuvalet ihtiyacını giderirken kapı açılmış, adam paniklemiş ve beyne pıhtı atmış adam ondan sonra dahi bi' ressam olmuş gibi gibi
Adam 42 yaşında kaza geçirmiş. O yaştan önce başarılı bir tıp kariyeri var. Zeki bir adam belli ki. Zeka yoktan var olan bir şey değil. Kaza sonrasında var olan zekasını travma nedeniyle başka şeyler için kullanmak istemiş ve bunda başarılı olmuş olabilir.
- dissendium (17.01.17 18:28:55 ~ 18:36:19)
Tarihte bir iki kişiye olmuşsa inanırım. Olasılık 10 milyarda bir ise, on milyar kişide bir kişinin başına gelmesi beklenir. Tek başına bu da değildir, yeteneğini kazadan sonra da keşfetmiş olabilir. Adam literatüre geçmişse inanırım. Buna dayalı olarak 'Aaaa, benim de kaynımın kaza geçirdikten sonra altıncı hissi güçlendi' dese inanmam.
- aychovsky (17.01.17 18:32:01)
Yazın şöyle bir haber vardı, beyin travmasından çıkan adam çocukken öğrendiği fakat kullanmadığı fransızcayı konuşmaya başlıyor, anladığım kadarıyla bir altyapısı olması gerek, travmadan sonra beynin o bölümü tetikleniyor ve üstün başarı gösterebiliyor
www.sagliginsesi.com
www.sagliginsesi.com
- freebird5406_2 (17.01.17 18:43:48)
[]
Büyük bir ekonomik kaynağı(para-altın v.s) gömseniz ne gömersiniz ?
Şimdi arkadaşımla düşünüyoruz da, TL gömsek para değişebilir, altın gömelim dedim ama altının da eski tarih yeni tarihi var ben onu anlamam dedi, dolar gömelim dolar değişmiyor değişmez dedim ama hisse senedi gömelim hem değer kazanır dedi, firma batarsa lan dedim, devlet kağıdı alalım dedi.
Ne gömmek mantıklı olabilir ?
edit: toprağın altına gömmekten bahsediyorum.
Ne gömmek mantıklı olabilir ?
edit: toprağın altına gömmekten bahsediyorum.
elmas
- senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine (12.01.17 18:48:16)
apple hissesi gömerim..
apple'ın yine fbi ile davalık olduğu gün parayı basarım apple'a, sonra zamanla sular duruldukça, ne bileyim çeyrek sonuçları güzel geldikçe yükselişin keyfini çıkarırdım.
* yatırım tavsiyesi değildir.
edit: kağıtları bir tüp içinde gömün. zaman kapsülleri gibi.
apple'ın yine fbi ile davalık olduğu gün parayı basarım apple'a, sonra zamanla sular duruldukça, ne bileyim çeyrek sonuçları güzel geldikçe yükselişin keyfini çıkarırdım.
* yatırım tavsiyesi değildir.
edit: kağıtları bir tüp içinde gömün. zaman kapsülleri gibi.
- tosiba (12.01.17 18:50:25 ~ 22:52:14)
külçe altın
- tutmayın küçük enişteyi, salıverin gitsin (12.01.17 19:20:47)
kağıt olmayacak. çürümesi bir iki ay sürer. kışın gömdüğünde yazın bir şey kalmadığını görürsün. paslanacak şeyler de olmamalı. en iyi seçenek altın ya da değerli taşlar (elmas, yakut, safir filan).
- tururo (12.01.17 22:13:58 ~ 22:14:10)
[]
Telefon da Europan sim card only yazısı var
Almanyadan telefon aldık ama üstünde europan sim card only yazıyor. Haliyle burada açamıyoruz gittik bir de bunu almanyadan 600 € ya aldık bilmeden. Bunu Türkiye de nasıl kullanabiliriz
europan sim card only yazmasının sebebi telefonların kutulu bir şekilde türkiyeye getirilip hiç açılmadan satılmasını önlemek amaçlıymış. kaçak mal girmesin hesabı.
telefona avrupa sim kartı takıp 5 dakika konuşunca kilit kalkıyormuş. yani telefonu ilk olarak avrupa menşeili bir sim kartla aktivite etmek gerekiyor.
telefona avrupa sim kartı takıp 5 dakika konuşunca kilit kalkıyormuş. yani telefonu ilk olarak avrupa menşeili bir sim kartla aktivite etmek gerekiyor.
- tavish11 (31.12.16 18:38:49)
[]
Excell' de otomatik fiyat artmış ya da düşmüş OK'u atıyor
hazır template'lerde wedding budget isimli hazır excell sayfasında, bi' hücreye girilen değer sağındakinden büyükse başına otomatikman yukarı yönlü yeşil ok atıyor. küçükse de aşağı yönlü kırmızı ok atıyor
Hücre formüllerini filan sildik, ama bu ok'un nasıl yapıldığını bulamadık. güzel bir aksiyon nasıl olduğunu çözersek başka şeylerde işimize yarar diye düşündük. nasıl yapıldığını bilen var mı ?
ek'te resim var.
Hücre formüllerini filan sildik, ama bu ok'un nasıl yapıldığını bulamadık. güzel bir aksiyon nasıl olduğunu çözersek başka şeylerde işimize yarar diye düşündük. nasıl yapıldığını bilen var mı ?
ek'te resim var.
koşullu biçimlendirme - simge kümeleri ile yapılıyor sanırım. kontrol edemiyorum çünkü şu an excel'im yok bi bakın
- yoggi (30.11.16 15:51:13)
[]
Android Cüzdan Uygulaması Var mı ?
Yaptığımız harcamaları girebileceğimiz, etkili bi' cüzdan uygulaması var mı android'de ?
tanrı sizi korusun.
tanrı sizi korusun.
play.google.com
ios ve mac için görmüştüm bunu, bankadan otomatik çekebiliyor(kredi kartı harcamaları var galiba, hesap hareketlerini bilmiyorum). bazı türk bankaları da vardı global bir standart olduğu için. özellik paralıydı, hiç denemedim. merak da ediyorum ama tırsıyorum da :)
onun dışında klasik gelir-gider uygulaması. windows/mac uygulaması falan da var, güzel baya.
ios ve mac için görmüştüm bunu, bankadan otomatik çekebiliyor(kredi kartı harcamaları var galiba, hesap hareketlerini bilmiyorum). bazı türk bankaları da vardı global bir standart olduğu için. özellik paralıydı, hiç denemedim. merak da ediyorum ama tırsıyorum da :)
onun dışında klasik gelir-gider uygulaması. windows/mac uygulaması falan da var, güzel baya.
- passion rules the game (24.11.16 13:51:09 ~ 13:51:29)
besyo hakkında güncel bilgiler sayfası var facebook'ta. bu tür şeyleri orada yayınlıyorlar takipte kalabilirsin.
besyoyu 2. öğretim okumak güzeldir kendini geliştirmeye daha çok zaman kalır.
besyoyu 2. öğretim okumak güzeldir kendini geliştirmeye daha çok zaman kalır.
- kemence (17.11.16 00:56:49)
[]
Betonda su geçirimsiz katkısı içi KRYTON
Kullanan inşaat mühendisi arkadaşlarımız var mı aramızda ?
Sika1 ve kryton arasınad 2leme düştüm. Önerilere açığım.
Sika1 ve kryton arasınad 2leme düştüm. Önerilere açığım.
Çevre Mühendisiyim.
Bartın ve Bilecik ilinde faaliyet gösteren, denetlediğim 2 farklı beton santrali Sika1 kullanıyor.
Bartın ve Bilecik ilinde faaliyet gösteren, denetlediğim 2 farklı beton santrali Sika1 kullanıyor.
- gonulcelen87 (15.11.16 21:01:21)
[]
Bedri Eyüboğlu'nun tablosunu bilgisayardan çıktı alsak bu suç mu ? Bir de
Büyük ihtimalle suçtur ama hijaye şöyle; bunun istanbul adlı tablosuna bi' arkadaşım aşık. Ona bu tablonun kanvasa basılı halini hediye etmeyi düşünüyoruz da (tablonun orjinali 1 milyon küsüre satımış, malum o kadar toplayamayız aramızda şimdilik :) ) bu büyük ihtimalle suç, bedri eyüopğlundan izin istemeyi deneyelim dedik, ama adam vefat etmiş, hak sahiplerinden izin istesek de vermeyeceklerini düşündük, daha önce Cemal Safi ile de benzer bir konuda irtibat kurmaya çalıştık, irtibat kurmamıza aracılık etsin istediğimiz kişiler bize çok kötü davrandılar ama sağolsun Cemal Safiye evinden ulaşınca biz o bize çok iyi davrandı ve ondan istediğimiz şeyi gerçekleştirmişti. Bu yüzden sanatçının kendisi dışında ki insanların o kadar da ''duygusal'' olmadıklarını düşünüyorum.
Neyse, böyle birşey yapsak başımıza ne gelir. Bu birinci soru
2. soru da bu istanbul tablosunun orjinal boyutları nedir, nasıl bulabiliriz ?
Neyse, böyle birşey yapsak başımıza ne gelir. Bu birinci soru
2. soru da bu istanbul tablosunun orjinal boyutları nedir, nasıl bulabiliriz ?
abi satmiyosun ki. bastirip hediye vereceksin, bir sey yok ki bunda. soyle bir beyoglu'nda dolas da gor kac milyonluk tablolar basilmis, sokaklarda satiliyor.
- hopeless (25.10.16 08:02:00)
evde asılı olduktan sonra kimse de gelip aha burda sahte tablo var diye evi basmaz ya da sizi tutuklamaz :) ayrıca öyle kötü davranışı ben görmüş olsam şu anda duvarıma bile asmıştım o tabloyu.
- safepassage (25.10.16 08:27:01)
Eger telif hakkiyla korunan bir eserse elbette suctur. Satmak icin basmiyor olsaniz bile bir eserin cogaltim hakki telif sahibine aittir ve onun rizasi olmadan cogaltamazsiniz.
Gidip bir yerde sergilemeyeceginize gore cikti alip eve asarsaniz basinizin derde girme olasiligi yok gibi bir seydir. Ancak bu illegal oldugunu degistirmez.
Not: hukukcu degilim.
Gidip bir yerde sergilemeyeceginize gore cikti alip eve asarsaniz basinizin derde girme olasiligi yok gibi bir seydir. Ancak bu illegal oldugunu degistirmez.
Not: hukukcu degilim.
- sckxyss (25.10.16 08:33:55)
Sanatcinin ölümünden 70 yil sonra telif hakki kalkiyordu diye hatirliyorum. Surda kalmis 30 yil riske girmeye gerek yok:) Ticari amacla kullanilmadigi surece bence de sikinti olmaz.
- Domuz (25.10.16 08:50:10)
Ticari amacla kullanilmadigi surece sorun yok, kisisel kullanim icin olmali ki sizinki oyle.
Mesela kanvasa bastirdiginiz yer cok begenir, gider basip dukkaninda satmaya baslar.. iste o suc.
Ps. Telif hukuku bilgisi olan biriyim, derslerimden biriydi. ama turk yasalarini bilmiyorum, avusturya yasalarini biliyorum. Ama turkiyede farkli oldugunu sanmiyorum.
Mesela kanvasa bastirdiginiz yer cok begenir, gider basip dukkaninda satmaya baslar.. iste o suc.
Ps. Telif hukuku bilgisi olan biriyim, derslerimden biriydi. ama turk yasalarini bilmiyorum, avusturya yasalarini biliyorum. Ama turkiyede farkli oldugunu sanmiyorum.
- kuehles blondes (25.10.16 09:20:53)
Korkma bastır . Ben bir milyon tane , kaplumbağa terbiyecisi , gördüm.
- dunyatuhaf (25.10.16 10:18:31)
@dunyatuhaf, sen gördüğün için yasal olmuyor. Osman Hamdi Bey öleli asır olduğu için oluyor.
- Domuz (25.10.16 10:35:03)
Adil kullanım (fair use) kapsamında değerlendirilir, bastır as evine.
Ama ticari faaliyete konu bir işyerine asarsan, herhangi bir biçimde kazanç elde ettiğin anlaşılırsa, o zaman sıkıntı büyük.
Ama ticari faaliyete konu bir işyerine asarsan, herhangi bir biçimde kazanç elde ettiğin anlaşılırsa, o zaman sıkıntı büyük.
- babilbaligi (25.10.16 10:44:59)
[]
Son kullanma tarihi geçmiş ekmek nolur
Elimizde 2 tane son kullanma tarihi geçmiş uno premium tahıllı ekmek var.
Noluyor bunların tarihi geçince ? dolapta duruyorlarmış ve geçeli de 3 gün olmuş.
Baktık yeşermemişler, yiyelim mi ? dışarıdan yemek mi söyleyelim ?
Noluyor bunların tarihi geçince ? dolapta duruyorlarmış ve geçeli de 3 gün olmuş.
Baktık yeşermemişler, yiyelim mi ? dışarıdan yemek mi söyleyelim ?
dolap dediğin buzdolabı mı? öyleyse ben yiyorum valla, buzdolabında duruyosa son kullanma tarihine 1 hafta eklemek gibi saçma bir şey edindim kendime. :)
- 10032007 (19.10.16 22:39:31)
Buzdolabında son tüketim tarihi geçmesine rağmen yediğim çok oldu aynı ekmeği.
- bir ileti paylastim (19.10.16 22:51:31)
katkı maddelerinden oluşuyorlar zaten. Bir şey kaybetmez, diye düşünüyorum.
- neynep (19.10.16 22:52:45)
benim aldığım ekmeğin üzerinde ertesi gün skt var. ben dolaba koyup bir hafta yiyorum.
üzerinde küf görünmüyorsa ye.
üzerinde küf görünmüyorsa ye.
- sttc (19.10.16 23:20:10)
Yazık lan o ekmek 5 tl. Çok hassas bir ekmek o. Bozulmadıysa da bozulması yakındır.
- petekpare (19.10.16 23:57:27)
[]
3 Yıl Önce alınmış solüsyon bozulmuş mudur ?
bundan 3 yıl önce siyah noktalar için doktor bi' solüsyon reçetesi yazmıştı(hazırlama ilaç) Sonra işte eczaneden aldık ama çok almışız, üzerine son kullanma tarihi yok, kullanılacak gün için de 10 gün yazıyor, koca bir şişe(öksürük şurubu şişesinde) Şimdi komşunun ergen yiğeniyle sohbet ediyoruz da dedim bende onun solüsyonu var vereyim sana da, sonra hafiften tırstım, allah muhafaza bu çocuğa zarar verirse malum çocuk ergen yemin ediyorum o da bana zarar verebilir. Evlerden ırak.
bozulmuştur.
- basubadelmevt (01.10.16 11:32:19)
Bozulmustur
- kuehles blondes (01.10.16 11:39:27)
[]
Banka şubesinden önceden haber vermeden ne kadar çekebiliyoruz
Şubeden şubeye değişir mi yoksa, şu mebladan üstüne önceden haber vermeniz mi gerekiyor diyorlar ?
aslında özelde şöyle, kendi hesabımdan 52 bin çekmem gerekiyor, bunun için bankaya önceden haber vermem gerekir mi yoksa şubeye gitsem kimliğimle alabilir miyim ?
aslında özelde şöyle, kendi hesabımdan 52 bin çekmem gerekiyor, bunun için bankaya önceden haber vermem gerekir mi yoksa şubeye gitsem kimliğimle alabilir miyim ?
şubede ne kadar tanınır olduğunuza bağlı, genelde o kadar para tutmazlar tabii ki, ancak müşteri temsilcinizle aranız iyiyse sıkıntı olmaz.
- hosein (22.09.16 15:18:54)
evet gerekebilir, o gün o şubenin ne kadar para çıkarttığını yada çıkartacağını bilemezsin, beklemek istemeyeceğin içinde açacağın bir telefon, vaktinden tasarruf ettirecektir.
bankada senden önce birisinin gelipte ne kadar varsa verin demeyeceğini bilemezsin yani.
bankada senden önce birisinin gelipte ne kadar varsa verin demeyeceğini bilemezsin yani.
- killerbee (22.09.16 15:22:37 ~ 15:23:06)
Şubeye gore, bankaya gore anlik 10-15 bine kadar aninda veriyorlar.
50 bin icin ertesi gun 10-11 gibi gelin diyolar genelde. Ama siz iki gun onceden haber verin yine de.
50 bin icin ertesi gun 10-11 gibi gelin diyolar genelde. Ama siz iki gun onceden haber verin yine de.
- bir3iki7 (22.09.16 15:25:33 ~ 15:26:09)
20-25 arası gidip çektim fakat 50 söz konusu olunca haber vermek mantıklı bir hareket olur sanırım. kimse beklemek istemez sonuçta.
- teknikekip (22.09.16 15:28:07)
çoğu şube aynı gün içinde 50 bin vermez.ertesi gün ödeme yaparlar muhtemelen.
- tosunpasa (22.09.16 15:28:33)
Şubeye göre değişir, haber verip gün içinde 35-40 bin çekmişliğim var. Ama normal bir şubeyse, 2 gün önceden falan bi telefonla bilgi verin.
- babilbaligi (22.09.16 15:32:03)
bölge önemli. beyazıtta, eminönünde 50 bin para değil.
çok ailenin yaşadığı yerde limit uygulanıyor.
çok ailenin yaşadığı yerde limit uygulanıyor.
- kurnaz (22.09.16 15:56:22)
bölgeye göre değişiyor. ancak ben böyle durumlarda önceden haber vermekten korkuyorum. istanbul'da bir çok defa toplu çekim yapan insanları takip edip paralarını gasp ettiler. bazı banka personelleri bilgi veriyor sanırım.
- paçalı don (22.09.16 17:13:45)
[]
Takım çalışmasından nefret ediyorum.
Bahsini ettiğim şey ortaklaşa birşey yapmak değil, ya da birisine sorumluluk vermek değil. Bahsini ettiğim şey, tek bir olay üzerinde ki farklı dinamiklerde görev dağılımının senden bağımsız olması. Tam anlayamadınız biraz daha açayım;
mesela lisede bir proje yapacaksınız, malum küme çalışması grubunuzda bi' tane spastik var ama bunu kabul etmiyor. çalışmanıza katılmıyor(bu şahane birşey) ama öğretmeniniz ona da bir görev vermiş, ve o kişi sorumluluğunda ki şeyin bilgisini sizinle paylaşmıyor. Hem yapamıyor hem de yapamadığını size bildirmiyor. Bildirse siz onun işini de yapmaya razısınız, yani onun olmaması değil mesele olması, hem yer işgal ediyor hem de uzlaşılmaz tavrı ile sizin ne yaparsanız yapın başarısız olmanızı sağlıyor. final günü gelip çatıyor ve geçmiş olsun bu dangalak için/yüzünden kaybettiniz.
Şimdi aynısını iş hayatına yoralım; bir proje üzerine çalışıyorsunuz, projeyi bulmuşsunuz fikri geliştirmişsiniz ancak agresif olduğunuz düşüncesi yüzünden proje bütün bir üretim ekibine dağıtılmış; kalite kontroller, teknik ofis hepsi olaya dahil olmuş ve vice ceo görev dağılımı yapmış buraya kadar sıkıntı yok, görev dağılımını kabul etmişsiniz. İş algoritmik olarak ilerliyor ancak size kadar gelen kısmında sıkıntı var, sürekli tekrar ediyor uyarıyorsunuz ilgileniliyormuş gibi yapılıyor ama ilgilenilemiyor, kapasitesi yetmiyor ancak uzlaşmacı bir tavırda sergilemiyor. Yapabileceğini düşünüyor fakat her toplantı da proje bu dangalak yüzünden bocalıyor, üretim aşaması olması gerektiği gibi sonlanmıyor, normal hayatta iyi niyetli insanlar olduğu için birşey de yapamıyorsunuz ama iş olunca alien gibi davranmaya başlıyor asla uzlaşmıyor, uzlaşmadığı gibi altından da kalkamıyor. en sonunda ekipten uzaklaştırılıyor. bunun üzerine zaten vasat olan ekibin geri kalanı da ''bizde uzaklaştırılırız korkusuyla'' işleri yapmayı değil de bahaneler üzerine çalışmaya başlıyorlar. geçmiş olsun, proje rafa kaldırılıyor. uygulanabilirliği yüzünden değil ''bu ekiple biz bunu yapamayız'' diye. kaybettiniz.
Oysa tek çalışsanız iş yükünüz artacak belki ama iş paylaşımı yüzünden aptalların aksattığı şeyler yaşanmayacak, geri dönüşü olmayan hatalar yapılmayacak daha da önemlisi lan bu dingil bunu yanlış yapar gidip bunun alt elamanıyla görüşelim onun haberi olmadan onlar yapsın kaygısı gütmeyecek, arkadaşınızın arkasından iş çeviriyor hissine kapılmayacaksınız, doğru danışmanlarla olayı götüreceksiniz fakat fikir ayrılığında karar mekanizması görevi elinizden alınınca herhangi bir kaybediş asabımı bozuyor.
Eskiden de sevmezdim bu takım oyunu şimdi de sevmiyorum, operatörlük işlerini yapıp kenara çekilmesi gereken andavallar sırf düşünebildiklerini zannedip ağzı var diye fikir beyan ediyor. Sonra senin baban prezervatif taksaydıda biz bu duruma gelmeseydik denildiğinde diyen kişi kaba oluyor. Ne ala memleket.
bu sadece iş hayatında da değil, piknik mesela; pikniğe gidilecektir ekip ayarlanır para toplanır ama kimse birşey almaya yanaşmaz, tamam lan biz alalım gelelim dersin o andan sonra telefon susmaz, şunu da alalım bunu da alalım diye. madem onları istiyordun neden başta söylemedin, yok ama başta söylemez
ya da bazen arkadaşlarınla buluşursun ve ''nereye gidelim'' sorusunu sorarsın kimseden ses seda çıkmaz, böyle mal gibi dururlar böm böm bakmalarını geçtim başka konu üzerine sohbete girişirler, ayakta 30 dakika bakarsın böyle yüzlerine, lan oğlum hadi bi' yere gidelim de oturalım dersin kimse fikir beyan etmez; sonra yürümeye başlarsın bi' iki mekan önüne gelirsin çatlak sesler çıkmaya başlar ''yok ya buraya girmeyelim, oraya gitmeyelim'' ee sen söyle nereye gidelim ''bilmiyorum ki'' ee napacağız böyle oturacakmıyız diye çıkıştığında da ''yok ya farketmez gidelim işte biyere'' denir, şaka gibi.
içinde başkalarının karar hakkının olduğu ve başarıya ulaşan tek bir iş görmedim, chp dahil bak abi akp'ye tek adamlık söz konusu çatır çatır sistemi işletiyorlar, iyi ya da kötü.
ya da online oyunlar mesela, takımda 1 tane dangoz çıkar uzlaşmazdır kendi kafasına buyruk ve ergen tavırlar içerisinde oyunu kaybetmenize sebep olur, söz dinlemez kendi birşeyin altından kalkamaz.
Takım oyunu dediğin şey berbat birşey, kesin messi de benim gibi düşünüyordur da millete yok ya futbol bir takım oyunudur filan diyordur.
mesela lisede bir proje yapacaksınız, malum küme çalışması grubunuzda bi' tane spastik var ama bunu kabul etmiyor. çalışmanıza katılmıyor(bu şahane birşey) ama öğretmeniniz ona da bir görev vermiş, ve o kişi sorumluluğunda ki şeyin bilgisini sizinle paylaşmıyor. Hem yapamıyor hem de yapamadığını size bildirmiyor. Bildirse siz onun işini de yapmaya razısınız, yani onun olmaması değil mesele olması, hem yer işgal ediyor hem de uzlaşılmaz tavrı ile sizin ne yaparsanız yapın başarısız olmanızı sağlıyor. final günü gelip çatıyor ve geçmiş olsun bu dangalak için/yüzünden kaybettiniz.
Şimdi aynısını iş hayatına yoralım; bir proje üzerine çalışıyorsunuz, projeyi bulmuşsunuz fikri geliştirmişsiniz ancak agresif olduğunuz düşüncesi yüzünden proje bütün bir üretim ekibine dağıtılmış; kalite kontroller, teknik ofis hepsi olaya dahil olmuş ve vice ceo görev dağılımı yapmış buraya kadar sıkıntı yok, görev dağılımını kabul etmişsiniz. İş algoritmik olarak ilerliyor ancak size kadar gelen kısmında sıkıntı var, sürekli tekrar ediyor uyarıyorsunuz ilgileniliyormuş gibi yapılıyor ama ilgilenilemiyor, kapasitesi yetmiyor ancak uzlaşmacı bir tavırda sergilemiyor. Yapabileceğini düşünüyor fakat her toplantı da proje bu dangalak yüzünden bocalıyor, üretim aşaması olması gerektiği gibi sonlanmıyor, normal hayatta iyi niyetli insanlar olduğu için birşey de yapamıyorsunuz ama iş olunca alien gibi davranmaya başlıyor asla uzlaşmıyor, uzlaşmadığı gibi altından da kalkamıyor. en sonunda ekipten uzaklaştırılıyor. bunun üzerine zaten vasat olan ekibin geri kalanı da ''bizde uzaklaştırılırız korkusuyla'' işleri yapmayı değil de bahaneler üzerine çalışmaya başlıyorlar. geçmiş olsun, proje rafa kaldırılıyor. uygulanabilirliği yüzünden değil ''bu ekiple biz bunu yapamayız'' diye. kaybettiniz.
Oysa tek çalışsanız iş yükünüz artacak belki ama iş paylaşımı yüzünden aptalların aksattığı şeyler yaşanmayacak, geri dönüşü olmayan hatalar yapılmayacak daha da önemlisi lan bu dingil bunu yanlış yapar gidip bunun alt elamanıyla görüşelim onun haberi olmadan onlar yapsın kaygısı gütmeyecek, arkadaşınızın arkasından iş çeviriyor hissine kapılmayacaksınız, doğru danışmanlarla olayı götüreceksiniz fakat fikir ayrılığında karar mekanizması görevi elinizden alınınca herhangi bir kaybediş asabımı bozuyor.
Eskiden de sevmezdim bu takım oyunu şimdi de sevmiyorum, operatörlük işlerini yapıp kenara çekilmesi gereken andavallar sırf düşünebildiklerini zannedip ağzı var diye fikir beyan ediyor. Sonra senin baban prezervatif taksaydıda biz bu duruma gelmeseydik denildiğinde diyen kişi kaba oluyor. Ne ala memleket.
bu sadece iş hayatında da değil, piknik mesela; pikniğe gidilecektir ekip ayarlanır para toplanır ama kimse birşey almaya yanaşmaz, tamam lan biz alalım gelelim dersin o andan sonra telefon susmaz, şunu da alalım bunu da alalım diye. madem onları istiyordun neden başta söylemedin, yok ama başta söylemez
ya da bazen arkadaşlarınla buluşursun ve ''nereye gidelim'' sorusunu sorarsın kimseden ses seda çıkmaz, böyle mal gibi dururlar böm böm bakmalarını geçtim başka konu üzerine sohbete girişirler, ayakta 30 dakika bakarsın böyle yüzlerine, lan oğlum hadi bi' yere gidelim de oturalım dersin kimse fikir beyan etmez; sonra yürümeye başlarsın bi' iki mekan önüne gelirsin çatlak sesler çıkmaya başlar ''yok ya buraya girmeyelim, oraya gitmeyelim'' ee sen söyle nereye gidelim ''bilmiyorum ki'' ee napacağız böyle oturacakmıyız diye çıkıştığında da ''yok ya farketmez gidelim işte biyere'' denir, şaka gibi.
içinde başkalarının karar hakkının olduğu ve başarıya ulaşan tek bir iş görmedim, chp dahil bak abi akp'ye tek adamlık söz konusu çatır çatır sistemi işletiyorlar, iyi ya da kötü.
ya da online oyunlar mesela, takımda 1 tane dangoz çıkar uzlaşmazdır kendi kafasına buyruk ve ergen tavırlar içerisinde oyunu kaybetmenize sebep olur, söz dinlemez kendi birşeyin altından kalkamaz.
Takım oyunu dediğin şey berbat birşey, kesin messi de benim gibi düşünüyordur da millete yok ya futbol bir takım oyunudur filan diyordur.
tamamını okumadım çok uzun.
ama bende anladığım işleri projede başkasının yapmasını sevmem.
brainstorm ya da buna benzer şeyler farklı ama güvenmediğim ve işini sevmediğim adamlarla çalışamam.
bu altım üstüm, benden iyi yada kötü bilen herkes için geçerli.
işini sevdiğim adamlar başka, onlarla çalışmak zevkli ve rahat. ama yine de onlarında projesine bakarım bitince.
ama bende anladığım işleri projede başkasının yapmasını sevmem.
brainstorm ya da buna benzer şeyler farklı ama güvenmediğim ve işini sevmediğim adamlarla çalışamam.
bu altım üstüm, benden iyi yada kötü bilen herkes için geçerli.
işini sevdiğim adamlar başka, onlarla çalışmak zevkli ve rahat. ama yine de onlarında projesine bakarım bitince.
- kurnaz (12.09.16 00:19:02 ~ 00:20:08)
doğru söylüyosun,
genelleme mi olur böyle demek tam emin değilim ama, ben bu yüzden tek adam iktidarlarının da kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. kişi sayısı hele üçü beşi geçti mi kalkıp bakkala kadar gidip bir şeyler almak kadar basit bir şey bile hem işkenceye dönüşüyo don lastiği gibi uzuyo hem de istediğin gibi ve tam yapabilcek kabiliyetin varsa bile yanındakiler seni de aşağı çekiyo o dediğin "yok ya buraya gitmeyelim şöyle yapmayalım bu da olmasın" sesleri yüzünden.
genelleme mi olur böyle demek tam emin değilim ama, ben bu yüzden tek adam iktidarlarının da kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. kişi sayısı hele üçü beşi geçti mi kalkıp bakkala kadar gidip bir şeyler almak kadar basit bir şey bile hem işkenceye dönüşüyo don lastiği gibi uzuyo hem de istediğin gibi ve tam yapabilcek kabiliyetin varsa bile yanındakiler seni de aşağı çekiyo o dediğin "yok ya buraya gitmeyelim şöyle yapmayalım bu da olmasın" sesleri yüzünden.
- dafaisss (12.09.16 01:31:26)
Nefret ettiğimi söyleyemem ama ben de çok hayranı değilim açıkçası. Nazlı nazlı, mıyır mıyır, parmağının ucuyla iş yapan kişiye sinir olurum, bunun tek istisnası var. Gerçekten çalışılan ve güzel paslaşılan bir takımsa tadından yenmez.
Zaten bu da uzun süren bir tartışma konusu. Takım çalışması verimli olmuyor, bir kişi çalışıp beş kişi yatıyor ve herkesi ortak noktalara çekerek hayal gücünü öldürüyor. Bu özellikleri çalışmalarda bol bol var. Ancak, bir yandan da herkesin ne yaptığını bilmek gerekiyor, sinerji gerekiyor ve artık bazı işler tek kişilik boyutu yapabilecek noktayı geçiyor.
Takımın iyi çalışıp çalışmaması tamamen o takımdakilerin aynı siklette, aynı önceliklere sahip insanlar olup olmamalarına bağlı. Usain Bolt ile beni aynı koşu takımına koysalar, takımcak dünya sonuncusu bile olabiliriz. Takım çalışmasının olayı aradaki güzel paslaşmalar ve paslaşılacak kişi var, paslaşılamayacak kişi var. Üstelik ben bir kişi için paslaşılacak insanken, başka bir kişi için paslaşılmayacak insan da olabilirim.
Üniversitedeyken genelde proje grupları üç kişilikti. Bir arkadaşımla o kadar güzel çalışırdık ki, 10 saat sıkılmadan oturup deli gibi iş çıkarırdık. Biz çok iyi paslaşırdık ve yaptığımız işten çok zevk alırdık. Gruplar üç kişilik olduğundan üçüncü bir arkadaşımız vardı hiçbir şey yapmayan, bilerek onu seçerdik; 'Gelecek üçüncü kişi gölge etmesin, başka ihsan istemeyiz. Grup dinamikleri çok iyi şu an'' derdik. O üçüncü kişi de kendisine verilen kapak çıktısı alma, verileri düzenleme gibi işleri düzgün yapardıı. İkinci sınıftan mezun olana kadar her projeyi birlikte yaptık ama notlarımız iyiydi. İş yaparken 'Daha iyisini yapsam daha mı çok para verecekler, bu kadarı yeter' diye savsaklayarak ve sadece iş olsun diye yapan biriyle ya da tek başına kapanıp işi yarışmaya döken biriyle iki kişilik takım olabileceğimi sanmıyorum.
İşim gereği takım çalışmasının içinde olmak zorundayım. Şu zamana kadar da birçok kişi ile geçici takımlarla çalıştım. Tek başına yapılmıyor araştırma artık. Bazı kişilerle iyi paslaşamadım, bazı kişilerle ise birlikte çalışmalara, iş yapmalara doyamadım. Belirli bir zaman sonra kimin kiminle iyi anlaştığı ve çalışabileceği belli oluyor zaten. İşler grup grup güzel yapılabiliyor. Herkesin herkesle çalışabilmesi çok uygun bir şey mi, bilmiyorum. Benim için değil. Bir kere hiç konuşamadığım, hiç ortak noktamızın olmadığı iki kişiye denk gelmiştik ve bir tanesi 'Biliyorum, çok iyi anlaşmıyoruz ama bu iş bitene kadar kankayız. Yapacak bir şey yok' demişti. Onlarla da çok güzel çalışabildik ve sonradan da isteyerek birlikte çalıştık. Sonradan da yakın olmasa da arayıp soracak kadar arkadaş olabildik. En yakın arkadaşımla çalışıp boğazını kesmek ve rendelemek istediğim de oldu. İyi ki kan tutuyor. Hala yakın arkadaşız ama birlikte çalışmamaya özen gösteriyoruz.
Burada anahtar kelime esneklik gibi geliyor bana. Esneklik güzel bir şey, herkese uyabilmek çok güzel bir şey ama bir de yapılması gereken bir iş var; o arada nasıl oluyorsa bir denge var.
İş dışı konularda ise ben arkadaşlarına katılıyorum. Hayat hedef belirleyip o hedefe doğru adım attığım bir şey değil; yaşadıklarımı sindirdiğim, gözlemlediğim, eğlendiğim bir şey. Dolayısıyla planlı olmasını çok da sevmiyorum. Biriyle dışarı çıktık diyelim. 'Şuraya gidelim', 'Buradan çıkalım, şöyle yapalım'lı şeylerden ziyade, 'Hadi bir çıkalım, yapacak bir şey buluruz nasıl olsa' kısmı daha keyifli geliyor bana. Bir de ne istediğimi düşünmüyorum ki. Birisi bir yere gidelim dediğinde ucundan ne çıkacağını bilmiyorsun ki. Birlikte oturup laflandığı, muhabbet sardığı sürece ben orada 30 saat oturur ve aynı sandalyeden kalkmam, içim kurtlanmaz. Yerin orası ya da burası olması beni ilgilendirmez, beni yanında olduğum insan ilgilendirir. Tabii yolda şuraya gidelim deyince, gidilecek yerin beğenmediğim bir yanı varsa da söylerim. Şöyle anlatayım; yukarıdaki proje yaptığımız arkadaşla birlikte dışarı çıkardık. Acıkırdık, 'Hadi, bir şeyler yiyelim. Ne yiyelim' derdik. İkimiz de karar vermezdik. Sonra yarım saat yürürdük. Diğerimiz 'Ya biz oturacaktık, ne oldu' derdi; 'Bilmem, muhabbet sardı. Ne yapalım' derdik. Üç dakika sonra konu yine değişirdi; bir yarım saat sonra yine 'Ne yapalım' derdik. Öyle öyle bir şey yiyemeden, aç acına evlere dağıldığımız çok olmuştur. Muhabbet sarıyordu, ne yapayım ben kararı, gideceğimiz yeri, yemeği. Bir de ikimiz de 'Sen söyle', 'Olmaz, sen söyle' kibarlığında insanlar olduğumuz için. İkimiz de 3-4 yer sıralar, sonra onları ikiye indirip yazı-tura atardık. Üst üste çok kere aç kalınca kendimiz böyle bir yol geliştirdik. Bu da güzel bir takım çalışması işte; ortada bir sorun var, karar veremiyoruz ve çözüm saçma da olsa üretiliyor.
Zaten bu da uzun süren bir tartışma konusu. Takım çalışması verimli olmuyor, bir kişi çalışıp beş kişi yatıyor ve herkesi ortak noktalara çekerek hayal gücünü öldürüyor. Bu özellikleri çalışmalarda bol bol var. Ancak, bir yandan da herkesin ne yaptığını bilmek gerekiyor, sinerji gerekiyor ve artık bazı işler tek kişilik boyutu yapabilecek noktayı geçiyor.
Takımın iyi çalışıp çalışmaması tamamen o takımdakilerin aynı siklette, aynı önceliklere sahip insanlar olup olmamalarına bağlı. Usain Bolt ile beni aynı koşu takımına koysalar, takımcak dünya sonuncusu bile olabiliriz. Takım çalışmasının olayı aradaki güzel paslaşmalar ve paslaşılacak kişi var, paslaşılamayacak kişi var. Üstelik ben bir kişi için paslaşılacak insanken, başka bir kişi için paslaşılmayacak insan da olabilirim.
Üniversitedeyken genelde proje grupları üç kişilikti. Bir arkadaşımla o kadar güzel çalışırdık ki, 10 saat sıkılmadan oturup deli gibi iş çıkarırdık. Biz çok iyi paslaşırdık ve yaptığımız işten çok zevk alırdık. Gruplar üç kişilik olduğundan üçüncü bir arkadaşımız vardı hiçbir şey yapmayan, bilerek onu seçerdik; 'Gelecek üçüncü kişi gölge etmesin, başka ihsan istemeyiz. Grup dinamikleri çok iyi şu an'' derdik. O üçüncü kişi de kendisine verilen kapak çıktısı alma, verileri düzenleme gibi işleri düzgün yapardıı. İkinci sınıftan mezun olana kadar her projeyi birlikte yaptık ama notlarımız iyiydi. İş yaparken 'Daha iyisini yapsam daha mı çok para verecekler, bu kadarı yeter' diye savsaklayarak ve sadece iş olsun diye yapan biriyle ya da tek başına kapanıp işi yarışmaya döken biriyle iki kişilik takım olabileceğimi sanmıyorum.
İşim gereği takım çalışmasının içinde olmak zorundayım. Şu zamana kadar da birçok kişi ile geçici takımlarla çalıştım. Tek başına yapılmıyor araştırma artık. Bazı kişilerle iyi paslaşamadım, bazı kişilerle ise birlikte çalışmalara, iş yapmalara doyamadım. Belirli bir zaman sonra kimin kiminle iyi anlaştığı ve çalışabileceği belli oluyor zaten. İşler grup grup güzel yapılabiliyor. Herkesin herkesle çalışabilmesi çok uygun bir şey mi, bilmiyorum. Benim için değil. Bir kere hiç konuşamadığım, hiç ortak noktamızın olmadığı iki kişiye denk gelmiştik ve bir tanesi 'Biliyorum, çok iyi anlaşmıyoruz ama bu iş bitene kadar kankayız. Yapacak bir şey yok' demişti. Onlarla da çok güzel çalışabildik ve sonradan da isteyerek birlikte çalıştık. Sonradan da yakın olmasa da arayıp soracak kadar arkadaş olabildik. En yakın arkadaşımla çalışıp boğazını kesmek ve rendelemek istediğim de oldu. İyi ki kan tutuyor. Hala yakın arkadaşız ama birlikte çalışmamaya özen gösteriyoruz.
Burada anahtar kelime esneklik gibi geliyor bana. Esneklik güzel bir şey, herkese uyabilmek çok güzel bir şey ama bir de yapılması gereken bir iş var; o arada nasıl oluyorsa bir denge var.
İş dışı konularda ise ben arkadaşlarına katılıyorum. Hayat hedef belirleyip o hedefe doğru adım attığım bir şey değil; yaşadıklarımı sindirdiğim, gözlemlediğim, eğlendiğim bir şey. Dolayısıyla planlı olmasını çok da sevmiyorum. Biriyle dışarı çıktık diyelim. 'Şuraya gidelim', 'Buradan çıkalım, şöyle yapalım'lı şeylerden ziyade, 'Hadi bir çıkalım, yapacak bir şey buluruz nasıl olsa' kısmı daha keyifli geliyor bana. Bir de ne istediğimi düşünmüyorum ki. Birisi bir yere gidelim dediğinde ucundan ne çıkacağını bilmiyorsun ki. Birlikte oturup laflandığı, muhabbet sardığı sürece ben orada 30 saat oturur ve aynı sandalyeden kalkmam, içim kurtlanmaz. Yerin orası ya da burası olması beni ilgilendirmez, beni yanında olduğum insan ilgilendirir. Tabii yolda şuraya gidelim deyince, gidilecek yerin beğenmediğim bir yanı varsa da söylerim. Şöyle anlatayım; yukarıdaki proje yaptığımız arkadaşla birlikte dışarı çıkardık. Acıkırdık, 'Hadi, bir şeyler yiyelim. Ne yiyelim' derdik. İkimiz de karar vermezdik. Sonra yarım saat yürürdük. Diğerimiz 'Ya biz oturacaktık, ne oldu' derdi; 'Bilmem, muhabbet sardı. Ne yapalım' derdik. Üç dakika sonra konu yine değişirdi; bir yarım saat sonra yine 'Ne yapalım' derdik. Öyle öyle bir şey yiyemeden, aç acına evlere dağıldığımız çok olmuştur. Muhabbet sarıyordu, ne yapayım ben kararı, gideceğimiz yeri, yemeği. Bir de ikimiz de 'Sen söyle', 'Olmaz, sen söyle' kibarlığında insanlar olduğumuz için. İkimiz de 3-4 yer sıralar, sonra onları ikiye indirip yazı-tura atardık. Üst üste çok kere aç kalınca kendimiz böyle bir yol geliştirdik. Bu da güzel bir takım çalışması işte; ortada bir sorun var, karar veremiyoruz ve çözüm saçma da olsa üretiliyor.
- aychovsky (12.09.16 01:31:48)
Yaaa iste asimetrik bilginin zararlari :/
En bastan iletisilse bu sorunlarin cogu yasanmayacak.
Ben de bildigim konulari baskasiyla paylasmayi vb sevmiyorum ama paylasmak zorundaydam bildigim-ilgilendigim projeyi bir sekilde liderligi ele almaya calisiyorum.
Ilgilenmiyorsam, ben o yonlendirilmis alakasiz kisisysem karismiyorum, denileni yapiyorum iste.
En bastan iletisilse bu sorunlarin cogu yasanmayacak.
Ben de bildigim konulari baskasiyla paylasmayi vb sevmiyorum ama paylasmak zorundaydam bildigim-ilgilendigim projeyi bir sekilde liderligi ele almaya calisiyorum.
Ilgilenmiyorsam, ben o yonlendirilmis alakasiz kisisysem karismiyorum, denileni yapiyorum iste.
- kuehles blondes (12.09.16 01:31:48)
[]
Hipnoz gerçek mi ? Ankara da yapan bir yer biliyor musunuz ?
Son zamanlarda baya merak eder oldum bu hipnoz olayını, yani bi' yaptırayım diyorum nasıl olacak. Ankara da yapan garantili bi' yer biliyor musunuz ?
sahne hipnozu ile medikal hipnoz farklı şeyler siz ne arıyorsunuz. evet gerçek ama çoğu insan hipnoza dirençlidir.
- orpheus (12.09.16 03:39:43)
[]
Sürekli Ezber Yapmak Ezber Kabiliyetini Arttırır mı ?
Aslında çocukluktan itibaren, sürekli ezber yapmak ve onu anlatmak(hafızadan çağırma) yeni bir şeyi ezberleme kabiliyetini arttırır mı ? tam olarak bunu merak ediyorum.
evet arttırır. tiyatrocular. tiyatro metinleri.
- karlmarx (09.09.16 02:01:43)
[]
Sarhoşken neden koşamıyoruz ?
Dün akşam gece halısaha maçı var dediler, bilenler bilir bizim ev şehre bi' hayli uzak. O yüzden çıkıp hem yemeği dışarıda yiyelim hem de birşeyler içer sonra da maça gideriz diye çıktık yollara. Alkolün tadını biraz kaçırmışım, ama bilincim yerinde, yani kafadan 5^6 yı filan hesaplayabilirim kafa zehir ve kendimdeyim de, maç başlayana kadar sarhoş olduğumu farkedemedim. Maç başladı, ben yapıştırıyorum sağ açıktan sürekli pası alıyorum ceza sahasına giriyorum çat, düşüyorum. başka pozisyonda topu alıyorum çalımlarla sürüyorum, çat yine düşüyorum. böyle birkaç pozsiyondan sonra kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı, arabaya kendimi zor attım. önründe sarhoş olunca kusamayan ben arabanın koltuğuna uzanır uzanmaz istifra ettim. Neyse, benim en çok merak ettiğim şey, şut veya pas verecekken yere kapanmam. neden böyle olmuş olabilir ?
Beyincik denen vücudun denge merkezi uyuştuğu için.
- utkumon (07.09.16 20:13:30)
alkol sinir sistemini etkileyen bir zehirdir aslında. bu sebeple merkezi sinir sisteminiz, beyinciğiniz işlevsiz hale geldiğinden ötürü koordinasyon gereken hareketler yapamazsınız. hani sarhoşlara düz bir çizgi üzerinde yürümesini söylerler de yürüyemezler ya, aynı hesap.
- jangbogo (07.09.16 20:29:18)
[]
''Etik'' olayını hakikaten bu kadar sallıyor musunuz ?
Şu günlerde başıma ne gelirse bu behzat Ç. yüzünden gelecek, tonla saçmalık ve yanlı bakış açısı var onları es geçiyorum ama şöyle bir hikaye var;
bu hayaletin manitası malum eşini ölürüyor ve gömüyor. Hayalet, Harun ve Akbaba'da ceseti tam çıkartıyorlar behzat geliyor birsürü tantana yapıyor, cinayetcimisiniz filan siz diyor. Sonuç olarak hep birlikte gömmeye gidiyorlar ama, yani zaten olması gereken de o değil mi ? Arkadaşınız her ne halt yerse yesin yine de sizin arkadaşınız değil mi ? ne yaparsa yapsın yine de o işte oğlum. Yani, iş etiği filan bunlar kıymetli şeyler mi gerçekten ?
edit: vallahi benim arkadaşlık anlayışım bu şekilde, ama neyseki şimdi konumuz bu değil. Hatta bunun yanında bir de dost yaklaşımım var ki aman tanrım.
Ayrıca okuduğunu idrak etme konusunda zorluk yaşayan arkadaşlarımız var aramızda diledikleri zaman tekrar tekrar okurlarsa yanlış zanna kapılıp gitmezler, ya da gitsinler bana neyse.
bu hayaletin manitası malum eşini ölürüyor ve gömüyor. Hayalet, Harun ve Akbaba'da ceseti tam çıkartıyorlar behzat geliyor birsürü tantana yapıyor, cinayetcimisiniz filan siz diyor. Sonuç olarak hep birlikte gömmeye gidiyorlar ama, yani zaten olması gereken de o değil mi ? Arkadaşınız her ne halt yerse yesin yine de sizin arkadaşınız değil mi ? ne yaparsa yapsın yine de o işte oğlum. Yani, iş etiği filan bunlar kıymetli şeyler mi gerçekten ?
edit: vallahi benim arkadaşlık anlayışım bu şekilde, ama neyseki şimdi konumuz bu değil. Hatta bunun yanında bir de dost yaklaşımım var ki aman tanrım.
Ayrıca okuduğunu idrak etme konusunda zorluk yaşayan arkadaşlarımız var aramızda diledikleri zaman tekrar tekrar okurlarsa yanlış zanna kapılıp gitmezler, ya da gitsinler bana neyse.
yoo ne halt ederse etsin arkadaşım değil. ve evet etik dediğin şey kıymetli.
- ghilleinthemist (01.09.16 20:32:31)
Benim adalet anlayışım son derece subjektif. Her şeye meyyalim. Üzgünüm rahatsız ettimse.. sizin hastalıklı toplumunuzun kodlarının yozlaşmamda payı büyük.
- kargn (01.09.16 20:58:46)
Örnek ne kadar etikle alakalı tartışılır, zira bahsi geçen durum baya baya suça ortak olma. Etiğin biraz daha üstünde bir şey var yani artık. Dİğer taraftan etik konusu ilginç; uymadığın zaman hukuki bir yaptırım değil daha çok sosyal bir baskı var; kötü, uyanık falan bilinirsin ama diğer taraftan da ciddi bir kazanç durumu söz konusu. Mesela iş başvurusunda kendi niteliklerini abartmak (Yalan beyan, sahte belge vb. bahsetmiyorum, o yine hukukun konusu) etik değil, işe alındığında bu özellikleri abarttığın farkedildiğinde kovulmasan da bir baskıyla karşılaşacaksın ama diğer yandan muhtemelen bu sayede bir sürü adayın önüne geçip işe alınıyorsun.
- salihdt (02.09.16 00:07:56)
Etik güzel şey,sonuçta hepimize lazım bir gün
- işteöylebirşey (02.09.16 00:11:28)
Tabi ki arkadasim ne halt yerse yesin arkadasim degildir. Kimseyle boyle mantiksiz baglar kurmam. Etik olayini onemsiyorum. meslek etigi de ayni sekilde.
- aquarium (02.09.16 00:17:42)
o zaman özgecan'ın katiline yardım eden babası ve arkadaşı da gayet masum insanlar?
- petekpare (02.09.16 00:19:07)
Etik > Arkadaşlığım. Ama kimseyi de kalkıp ihbar etmem (gibi geliyor).
"Abi git teslim ol" , olmuyorsa ilişkiyi kesmece.
"Abi git teslim ol" , olmuyorsa ilişkiyi kesmece.
- pikrua (02.09.16 00:27:15)
Kimseyle dogustan arkadas degilim, gobek bagimiz da birlitke kesilmedi. Asla arkadas olmayacagim insanlar gibi davranirsa artik arkadasim olmaz.
"Arkadaslik" olayini hakikaten bu kadar salliyor musunuz?
"Arkadaslik" olayini hakikaten bu kadar salliyor musunuz?
- stavro (02.09.16 00:59:06)
[]
Duyurulara cevap verenlerin/verdiklerin filan nicklerine bakıyor musunuz ?
Başlığın aslı sığmadı kusura bakmayın.
Kamuoyu yoklaması yapıyorum/yapıyoruz. Cevap verdiğiniz duyuruları kim açmış ya da sizin duyurularınıza gelen cevaplarda kim cevap vermiş diye dikkat ediyor musunuz ?
Ben hiç etmiyorum/etmiyormuşum az önce mesajlaşırken farkettik. Bunun ilginç bir durum olmadığını düşünüyorum, yani sonuçta mantıklı insanlarız ve sorduğumuz sorulara kim olduğunu önemsemeden bize bakış açısı ya da derman sağladığı için yöneliyoruz veyahut duyuruyu açanın kim olduğuna bakmadan derman olmaya çalışıyor ya da eğlencelik cevaplarla gülünecek şeyler çıkarıyoruz. Önce lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyene bakarım tribi bende yok. Benim için fikirler söyleyenlerden bağımsız olarak kıymetli/kıymetsizdir. Sizde var mı öyle şeyler ?
Kamuoyu yoklaması yapıyorum/yapıyoruz. Cevap verdiğiniz duyuruları kim açmış ya da sizin duyurularınıza gelen cevaplarda kim cevap vermiş diye dikkat ediyor musunuz ?
Ben hiç etmiyorum/etmiyormuşum az önce mesajlaşırken farkettik. Bunun ilginç bir durum olmadığını düşünüyorum, yani sonuçta mantıklı insanlarız ve sorduğumuz sorulara kim olduğunu önemsemeden bize bakış açısı ya da derman sağladığı için yöneliyoruz veyahut duyuruyu açanın kim olduğuna bakmadan derman olmaya çalışıyor ya da eğlencelik cevaplarla gülünecek şeyler çıkarıyoruz. Önce lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyene bakarım tribi bende yok. Benim için fikirler söyleyenlerden bağımsız olarak kıymetli/kıymetsizdir. Sizde var mı öyle şeyler ?
bakarım ben ama bildiğim bir şeyse soranı sevmiyorum diye cevap vermekten geri durmam. zaten öyle herkesi de aklımda tutamıyorum açıkçası.
- devilred (01.09.16 00:08:13)
hiç bakmıyorum desem yeridir. hatta millet burada birbirlerini nicklerinden falan tanıyor, şaşırıyorum.
- sir gawain (01.09.16 00:08:39)
baksam nolacak unutuyom.
- qazedcsrfvtyhngujmkol (01.09.16 00:10:42)
ben seni unutmuyorum, o nasıl bi' nick arkadaş.
- mete kudur (01.09.16 00:12:09)
Yok. zerre bakmiyorum. Bir duyuru once nerdeyse kufurlu cevap yazdigim birine sonra minnos bir mesaj atabilirim yani..
- mirandaiam (01.09.16 00:12:22)
Önce lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyene bakarım tribi bende yok.Bizde de bu trip yok.Bunun triple alakası yok.
- bardakigüneşgözlüğü (01.09.16 00:13:28)
Bakıyorum ben.
- petekpare (01.09.16 00:31:02)
nick altımda duyuruda araba tavsiyelerine yardımcı olduğumu yazanlar vardı, demek ki "a bu kim eyvallah" modunda bakanlar var. ben bakmıyorum genelde.
- rain when i die (01.09.16 00:34:07)
Bugünkü ifşalardan sonra cevapların sahiplerine bakarak okuyacağım. Bence buna hakkım var :D
- shadowcat (01.09.16 00:38:47)
Ben bakıyorum. Cevap vermek istemediğim birkaç duyurucu var; es geçmek adına bakmak zorunda kalıyorum.
- fraise (01.09.16 00:53:18)
benim duyurularıma gelen cevaplardan sadece trolleri aklımda tutuyorum oda kısa bi süre.
onun dışında zaten duyuruya şöyle bi baktığın zaman, kim trol başlık açıyor kim neler yapıyor sorulan sorulardan anlıyorsun.
onun dışında zaten duyuruya şöyle bi baktığın zaman, kim trol başlık açıyor kim neler yapıyor sorulan sorulardan anlıyorsun.
- killerbee (01.09.16 01:46:18 ~ 01:47:16)
kim sormuş bakarım ama "hmmm, şuna çok gıcığım, cevabı biliyorum ama yazmıycam işte" demem.
- for day to break (01.09.16 08:52:20)
üst üste gördüysem, iyi/kötü de olsa ucundan muhatap olduysam aklımda kalıyor. yoksa dikkat etmiyorum.
- piremses (01.09.16 08:54:46)
[]
Hukuk ve işletme/iktisat fakültelerinin taban puanlarını nereden bulabiliri
İnternette bakındım ama safi boş siteler google da çıktı, beceremedim. Bunların okullara göre güncel ve gerçek sonuçlarından yüksekten düşüğe sıralamalarına nasıl ulaşabilirim.
2016 puanlarına değil ama geçmiş yıllara yokatlas.yok.gov.tr adresinden bakabilirsin. bu yılın puanları ösym'nin sitesinde var ama sıralama halinde yayınlayan henüz yoktur sanırım. listeden okullara tek tek bakabilirsin ancak.
- nrmnm (21.08.16 21:21:46)
[]
Altın bozdurmak
Velevki yüklü miktarda altınınız var, bunu yarın bozdurmak mı mantıklı 20-30 gün sonra bozdurmak mı ?
yarın ne olacağı belli olmayan bir ülkede yaşadığımız için bu sorunun doğru bir cevabi yok.ben olsam sürem varsa beklerdim.
- valkin rockefeller (09.08.16 22:56:55)
Altının düşeceğini düşünüyorum. Gerilim ortamı geçti, Rusya ile ilişkiler düzelmeye başladı ayrıca TCMB açıklama yaptı. 2 gün daha durumu kontrol edin, anlık güncellemeler alın büyük ihtimalle bu fiyattayken bozdurmayı düşüneceksiniz.
- Polaroid (10.08.16 01:50:28)
[]
Zarada ki şu gömleği buluyoruz.
Şu diyince sanki fotoğrafı var gibi oldu ama yok malesef. zaten onu arıyoruz. Bir erkek gömleği mavi tonlarında, kolları katlanıp düğmelenebiliyor ve en önemli unsur gömlek cebini dışarı çıkarttığınızda mendil görünümü oluyor.
buldurursanız çok sevineceğim.
teşekkürler.
edit: inanılmaz birşey oldu, ve canı gönülden çok teşekkür ettiğim ThomasJefferson gömleği anında buldurdu. Gerçekten çok teşekkürler.
buldurursanız çok sevineceğim.
teşekkürler.
edit: inanılmaz birşey oldu, ve canı gönülden çok teşekkür ettiğim ThomasJefferson gömleği anında buldurdu. Gerçekten çok teşekkürler.
[]
Meslekler ve almaları gereken ücretler
Vergi denetmeni komşumuzun senin yaptığın işe göre aldığın para çok yüksek demesi zoruma gitti keza ben onun gibi düşünmüyorum. çünkü bence firmalar getirilere oranla ücret ödemeliler, bu yüzden ben maaş sistemine bile karşıyım ama o konuda elimden şimdilik birşey gelmiyor (bkz: memur çocuğu olmak) işbu yüzden saçmalığın dik alası olan sorumuza;aklınızda ki meslek grubu(meslek dalı değil, net iş) ve alması gereken ücret tutarlarını dileyen yazarsa biz de okur ve eğleniriz.
not: geyik cevapları anlayabildiğimiz ölçüde ''cevap bu'' olarak işaretlememeye özen göstereceğiz.
not: geyik cevapları anlayabildiğimiz ölçüde ''cevap bu'' olarak işaretlememeye özen göstereceğiz.
deneyimli öğretmenler - 5k-6k arası ortalama.
- freya (13.05.16 14:07:41)
öğretmen başlangıç - 2000 tl
- bobinhoo (13.05.16 14:17:41)
vergi denetmeni dediğiniz adam, işletme iktisat bitirip bi halt olamadığı için torpille maliyeye girip ruşvet yemek peşinde koşan niteliksiz bir adam.
çok ciddiye almayın.
vergi denetmeni - asgari ücret.
çok ciddiye almayın.
vergi denetmeni - asgari ücret.
- babilbaligi (13.05.16 14:25:26)
sen ne aldığını söyleseydin daha iyi olurdu.
vergi denetmeni hakkında abuk subuk konuşan arkadaşı ve vergi denetmeni olan şahsı da dikkate alma.
vergi denetmeni hakkında abuk subuk konuşan arkadaşı ve vergi denetmeni olan şahsı da dikkate alma.
- tosunpasa (13.05.16 16:07:59)
[]
Ankarada eskrim
Esgrim'in henüz nasıl yazıldığını bilmiyoruz ama koca koca 2 insan(yaşlar 29-27) ankara da eskrim öğrenip eğlenebileceğimiz bir aksiyon yeri arıyoruz. Münasip neresi olabilir acaba ?
çok alakasız olacak belki ama bilkent tiyatro bölümü eskrim dersi veriyor. belki sekreterliğini arayıp sorarsanız bilgi alabilirsiniz. o derslere katılamasanız bile belki ders verilen başka bir yer biliyorlardır.
- interview with the vampire (13.05.16 13:51:28)
çok pahalı değil mi? Şefim bana o zengin sporu, sen fakirsin yapma demişti:)
- geçerkenugradım (13.05.16 14:26:38)
bilkent spor merkezinde eskrim kursları oluyordu, belki onlar bir yere yönlendirebilir.
- kayranin kedisi (13.05.16 16:01:47)
Aksiyon arıyorsanız eskrime benzerliğiyle dikkatinizi çekebilecek "KENDO" yu sizlere tanıtmak isterim. Detaylı bir google aramasında herşeye ulaşabilirsiniz. Ankara'da kendo yapan kulüpler bulunmaktadır.
- skyfaller (13.05.16 16:33:07)
[]
Geç çekilen maaşı nasıl değerlendirebiliriz ?
Bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama, maaşlarımızı alınca hemen kullanmıyoruz yani, bir maaşımız bize 1,5 aydan fazla yetebiliyor, bu yüzden içinde bulunduğumuz dönemin maaşından ihtiyacımız olanı çekmemiz ayın ortasını geçiyor.
sonra lazım olur diye Yatırım yapmak gibi bir derdimiz şu ana kadar oluşmadı, onun yerine almayı planladığımız şeyler için para biriktiriyoruz ancak;
alacağımız şeylerin hepsi dolara endeksli(bu sebeple paramız aslında günden güne eriyor) ve biz tl olarak mevduat tutuyoruz, acaba diyorum hazır maaşlarımızda henüz bize yetiyorken çekeceğimiz güne kadar dolarla mı tutsak yoksa fon hesaplarına filan mı dalsak ?
edit: mebla belirtmedim ancak, toplamda her ay yinelenen 2 haneli bir değer için girişilmesi düşünülen bir aksiyon bu.
sonra lazım olur diye Yatırım yapmak gibi bir derdimiz şu ana kadar oluşmadı, onun yerine almayı planladığımız şeyler için para biriktiriyoruz ancak;
alacağımız şeylerin hepsi dolara endeksli(bu sebeple paramız aslında günden güne eriyor) ve biz tl olarak mevduat tutuyoruz, acaba diyorum hazır maaşlarımızda henüz bize yetiyorken çekeceğimiz güne kadar dolarla mı tutsak yoksa fon hesaplarına filan mı dalsak ?
edit: mebla belirtmedim ancak, toplamda her ay yinelenen 2 haneli bir değer için girişilmesi düşünülen bir aksiyon bu.
iki haneli derken 10 lira gibi mi ?!
- sparkle kiddle (17.04.16 18:34:53)
Mevla derken ? Yağdır mevlam su gibi mi
- Esinsin (17.04.16 19:17:44)
Alternatif bulamazsan gecelik faize yatir. Ihtiyac oldugunda cekersin.
- yons (17.04.16 19:48:58)