Ekşi Duyuru

Bence saçma olmaz. Taraflardan en az biri helallik meselesine inanıyorsa, bir hayli mantıklı olur hatta.

Bir de ekleyeyim. Bu olay şu an çevrenizde yaşanıyorsa, gerçekten acayip bir çevreniz var. Hiç bitmiyor olaylar.

@windowsguvenlikduvari, bence senin bana acayip takık bir kafan var. bak bu olay sana da yabancı gelmemiş. yani bu olay senin çevrende de bir şekilde dönmüş olmalı ki; beyninde vuku bulmuş. :D


çevremdeki olaylardan kasttettiğin yakınlarımın vefat etmesiyse Allah sana yaşatmasın.

yalandan ibaret olmaz.
eğer senelerce konuşmayıp da halen yanına gidiyorsa içinden gelerek gitmiş demektir.

bu tarz durumlarda insanların psikolojileri çok farklı işleyebiliyor. eğer küslüğün sebebi ölüm kalım meselesi değilse bence gidilir.

Saçma tabi tamamen ikiyüzlülük. ölüm döşeğine gelene kadar aklın neredeydi..bu saatten sonra alsan bile ne etik olark ne dini olark fayda etmez!

Sacma olmaz.

saçma olmaz

Saçma olur. Kör ölünce badem gözlü olur. Çok helallik düşünüyosan önce hak yemeyeceksin

Ayni filmi 2 dilde izleme.

Kitap okumak. Kitap okumak. Kitap okumak.

kitap ve dizi tabi ki etkili ama günlük konusmalar yapmak kadar etkili değil. gördüğün bir kelimenin anlamına bakmakla ihtiyacın olan bir kelimenin anlamına bakmak arasına çok fark var. o yüzden en iyi dil arkadaşları ile dil öğreniliyor. hem sen konuşuyorsun hem de nasıl konuşuluyor görüyorsun. Reddit te language buddies diye bir sub vardı sanırım.

eğer bir temelin varsa ingilizce kitabı sesli şekilde oku. hem aksanına yardımcı olur, hem de kelime sıralarına gramerine hakim olursun. birkaç ay günde yarım saat dene, speaking'teki farkı kendin görüceksin

Egzersizlerin hiçbiri tek başına yeterli olmuyor denebilir. Yoğun ve düzenli çalışma şart. Haftada en az bir kez konuşmak gerek. Bu konuşma öncesinde bol bol biseyler izlemek, dinlemek gerekiyor. Bire bir ingilizce dersime elementary podcastleri dinleyerek gittiğimde inanılmaz bir fark oluyordu. Biraz önce dinlediğim kulağıma kazınan şeyleri adeta taklit ediyordum. Beynin dinleyerek öğrenme yeteneği hakaten muazzam. Okuma açıkçası son dil öğrenme dönemimde en az yaptığım şeydi ama onda da sihirli biseyler olduğu kesin.
Ve sesli okuma.. Sesli okuma niye önemli? Çünkü konuşurken kullandığın uzuvlarını kullanıyorsun. O ağzın dudakların bi açılsın. Çünkü insan anadilini çoook ileri şekilde konuşuyor. Mırıldanıyoruz adeta birbirimize ve anlıyoruz birbirimizi.
Yazma ya da yazışma da düşük viteste konuşmak gibi olduğu için beyin için deadline olmayan keyifli bir egzersiz.

Şu teknik bu teknik diye öneremedim ama olaya bu şekilde komple yaklaşıp haftalık makul seviyede hedefler içeren egzersiz setleri hazırlamak lazım. Son olarak daha spesifik bir yöntemimle bitireyim.

Fırsat bulduğum her an yolda belde podcast dinliyorum. Anlamadan dinliyorum 'arkada çalsin' gibi. Bunun haricinde daha sakin ortam bulduğumda daha zinde hissettiğimde bir podcaste sariyorum. Otuz kere basa sarıyorum. 'Hop ne dedi?! 15 saniye geri sar..' haftada 2 3 podcasti böyle kafayi takip dinleyince bir sürü kalıbı kafaya uğraşa uğraşa sokmuş oluyorsun. Ama o kafaya soktugun kalibi haftada bir konusma yaparak oradan cikarmazsan içeride sönüp gidiyor. İnput outputa dönüşecek bu şart.

sınava çalışırken cümleleri ezberleye ezberleye mecburen öğrendim gibi bir şey oldu. Almanca içindi bu dediğim. İngilizce zaten İnternette her yerde karşına çıkıyor, en basitinden bir meme sitesinde dolanırken sözlüğe bakmadan bir sürü kalıp öğreniyorsun zaten. İngilizce dışındaki diller çok daha zor. keşke Almanca pratik yapabileceğim biri olsa ya, aslında en iyi konuşarak öğreniliyor

sürekli şampuan kullanmamak ve haftada bir veya iki kez duş öncesi hindistan cevizi yağı sürmek bu minvalde bakım sağlar.

yağlanıyor. doğal yağlar besliyor.

Saçın çok yağlı olması kötü ama güzel parlak ayakta durması için hafif yağlı olması lazım. Ben o yüzden bazen şampuanı çok az kullanıyorum arada bir şampuansız yıkıyorum.

Tek tek...

hayır bildirmez.

İzlenen ülkeyi ve kullabıcının hangi linkten geldiğini gösteriyordu zannedersem

eğer bilgi içerikli bir video yüklediysen izleyenleri tc numarasına kadar görebiliyorsun. ama normal videolarda nasıl bilmiyorum.

Hayir kim izledi gostermez.

bence hem kalabalık hem zararlı.

toprak , torf sterilize etmek için çok pratik, onun dışında benim bir işime yaramazdı, tabi poselen kupada nescafe falan yapmak için su kaynatma olayı da var ama kettle kullanır yine de mikrodalga kullanmazdım.

Biri verecekse alınabilir. Şimdiki evimde var, hızlıca birşeyler ısıtmak için iyi oluyor. Börek, gözleme vs gibi. Evde demirbaş olmasa satın almam sanırım.

Birincisi zaralı değil. (www.ncbi.nlm.nih.gov). İkincisi inanılmaz kullanışlı. Alın derim.

dolaptan çıkardığın yemeği tabağına koyup fırına attıktan 2 dakika sonra yiyebilme fikri çok güzel, yine de evimde halihazırda bulunmasaydı almazdım sanırım.

olmazsa olmaz değil ama olunca güzel bir ürün, çok kullanışlı. Al bence

"Hazır donmuş yemek yeme kültürümüz yok bi kere, ne gerek var?" dedim yıllarca ama eski iş yerimde öğle yemeklerimizi ısıtmak için kullanıyorduk, öyle öyle hastası oldum. Ocakta bütün yemeği alt üst ede ede, karıştıra karıştıra yemek ısıtmaktan nefret ettim.

Bunun dışında kıyma/et çözdürmek, çikolata eritmek için de işi kolaylaştırıcı bir alet. Sıfırdan mutfak yaptıracak olsam veya fırını koyacak yerim olsa bir tane edinebilirdim. Şu an biri verse bile kendime kalabalık edemem ama sizin tezgahınızda mikrodalgaya temelli ayıracak bir yeriniz varsa alın bence.

Zararlı olduğuna dair bir veri yok. Olabilir de tabii. Lakin çok kullanışlı olduğu gerçek. Özellikle evli değilseniz.

bekar evinin olmazsa olmazlarından biris.
evli evlerinin de işe yarayan aletlerinden birisi.

not: 10 sene bekar yaşayan, yaklaşık 10 yıldır da evli olan bir erkek.

yararlı/zararlı için şöyle bilgi vereyim: kanser tedavisi için radyasyon terapisinde 2.5 GHz kullanılırken mikrodalganın frekansı 2.2 GHz.
ısıtma tekniği, atom seviyesinde hızlandırma yaparak kinetik enerji oluşturup sıcaklığı arttırıyor. şu ana kadar zararı konusunda tam bir araştırma yapılamadı engellendi vs. bilinen zararı yok ancak bu frekansta çalışan ürünler çok akıl kârı değil.

işyerinde kullanana kadar ne kadar büyük bi icat olduğunu bilmiyordum. zaman tasarrufu sağlıyor resmen. ben olsam alırdım.

Herhangi bir zarari yok bildigim kadariyla sac kurutma mak. Daha zararli hatta, onune oturup calistirmayacaksaniz acayip faydali, kullanana kadar ne kdr kullanisli oldugunu anlamiyor insan

ABD başta olmak üzere tüm dünyada 1970’ten beri kullanılan, güvenliği kanıtlanmış görece eski bir teknolojiye hiçbir elle tutulur veri sunmadan “zararlı” diyen cahilleri lütfen sallamayınız.

Ya evet frekansmış... Ne idüğü belirsiz komplo teorisi üreten ve bilimsellikten uzak yorumları lütfen dikkate almayınız. Araştırma yapılması engellenmiş, güldüm buna.

Gerçekten çok kullanışlı, özellikle bir önceki günden kalma yemekleri ısıtmak için bulunmaz bir nimet.

şu an evimde yok ve yokluğunu bayağı hissediyorum. al derim.

çok kullanışlı oluyor tavsiye ederim. zararlı muhabbeti de şehir efsanesinden başka bir şey değil. su moleküllerinin ısınmasının nesi zararlı olabilir ki.
evrimagaci.org
evimizdeki kablosuz modem, cep telefonu, tv, radyo sinyalleri, saç kurutma makinası vs. mikrodalgadan daha zararlı.

ben hazzetmem kullanmıyorum.

1 - buna zararlı diyen ağır cahildir,
2- alın hiç olmazsa tost yapmak için bile harika sonuçlar veriyor.

pastirma: gonculer, pastirmaci fikret de iyi diyorlar ama denemedim.
manti: kasik-la(avm'lerdeki magazalarindan degil.kayseri park'in arkasindaki yerel magazasindan)

ben gittiğim de her şeyi pastırmacı fikretten aldım. gayet iyiydi, ikram ettiğim kişiler de beğendi, mahçup etmedi.

Eğer baskısı yoksa kütüphanelerden alıp fotokopi çektirebilirsiniz. Listedeki kütüphanelerde mevcut gözüküyor:

www.toplukatalog.gov.tr

uygun fiyatlı migros gibi yerlerde olan, hem rahatsız hem de dayanıksız modeller var.

rahat ve kaliteli istiyorsan decathlona bak, fiyatı yüksektir ama migros gibi yerlerde satılanlara benzemez tabii ki, hem rahartlık hem sağlamlık açısından

kollu ahşap olanlar nasıl ? onlar daha rahat gibi gözüküyor?

Onları sırtında tasiyamazsin. Araç lazım. Katlanmiyorlar ve ağırlar diğerine göre

uygun fiyat= çöp, bel ve sırt ağrısı, pişmanlık, küfür ve beddua.

alınması gereken: decathlonda 75 tl ye satılan en makulu.

hocam dechatlon'dan şaşmayın.

en kolay tasiyabileceginiz bu tipler, aliexpreste de var. ama ayi gibi oturursaniz kirilir. kibar kullanmak gerek.

www.hepsiburada.com


daha saglam ama daha agirlari icin de decathlon.

para son kriter olsun. o migros bim tipi katlanirlar bir yaz anca saglam kaliyor.

dekatlondakiler de ağır geldi bana. şunlar hafif gibi. rahatlıkları nasıl bilemiyorum bunu da.

www.hepsiburada.com

bunlar standart migros bim tipi katlanir sandalye. iki tanesi 110 tl diyor. yine 55e geliyor tanesi. belki birazcik daha kalitelidir.

55 verip onu alip bir yaz kullanacagina 75e bunu al, hep kullan

www.hepsiburada.com

benim adi ve rahatsız, migroslarda satılıyor dediğim modelin linkini paylaşmışsın.

migrosta satılanların ömrü sık kullanacaksan yaklaşık 2 sene. ayda bir iki kullanacaksan daha da uzun gider. decathlondakilere ise hiçbir şey olduğunu görmedim.

rahatlık açısından decathlondakiler daha önde tabi. ama migrostakiler de gayet idare ediyor. sonuçta saatlerce oturduğun zaman her ikisi de belli bir süreden sonra rahatsızlık vermeye başlıyor zaten. tam rahatlık için biraz paraya kıymak lazım. ben mesela amazondan bir kamp sandalyesi aldım 2 sene önce, evimdeki koltuğumdan rahat. şuraya linkini de bırakayım.
www.amazon.com

taşıma kolaylığına gelirsek, bence migros ve decathlondakilerin arasında ağırlık bakımından bir fark yok. ama decathlonu taşıması daha kolay. sandlyenin üzerinde entegre, sağlam bir taşıma ipi var omuzuna asmak için. migrostakilerin ise sandalyeden ayrı bir taşıma çantası oluyor, sandalyeyi onun içine koyup omuza asıyorsun. ama o çanta yırtılıyor birkaç kullanımda. o olmadan da omzuna asamazsın, katlayıp elinde taşıman gerekir.

hepsiburada'da linkini gönderdiğin sandalye de migrosnkilere benziyor ama eğer bu tip alacaksan o hepsiburadadakini alma, gene migrostan al derim. migrostakiler gene belli bir kalitede oluyorlar. internetten alınca aynısını aldım sanıyorsun ama gelen ürün baya kalitesiz oluyor.

iri yarı ya da uzun biri kullanacaksa kesinlikle decathlon'dan aşağısını almamak lazım yalnız. biraz hızlı oturdukları zaman migrosunkileri kırıyorlar :)

bir de decathlonda iki tip sandalye var, birinin bardak koyma yeri yok. tam bir fail. bardak koyma yeri olsun mutlaka.

Brain focus

Pomodro timer / android icin ama

Evde bunaldım ya. Bayram boyunca salon da kapalı olunca recep ivedik gibi depresyona girdim. Neyse ki bugün açılıyo. En faydalı uğraş. Bisiklet alıp gezebilirsin salon yoksa da.

PS4 + Bira + Pringles

Ev darlıyorsa ona çarem yok :)

Evet bisiklet aklımda. Havanın serinlemesini bekliyorum.

inanmıyorum aslında ama nedense içimde bir dua etme isteği var. büyük ihtimalle dertli olduğumdandır.

Yok knk. Marmaray bozuldu saat 5ten beri Esenler'de yeni geldim .mk. Uyurum birazdan otobüste.

Bira içecem ben :/

sabah yaptım ben strafordan 8 tane dua, isteyen olursa alıcı ödemeli gönderirim

Yok valla hiç gelmiyor. Eskiden etmişliğim var şimdi aklıma gelmiyor.
Test çözerek geçireceğim geceyi :)

çok kutsal bir gece, ben de kutluyorum geceyi, dördüncü kadehteyim şimdiden.

Yatmadan iki bira iyi giderdi.

alacağın cevapları bilmene rağmen bunu sormandan dalga geçilmelere hazır olduğunu anlıyorum. gelmiyor içimden.

yoo, niye dalga geçilmeye müsait soru olsun. gayet samimi sordum ki; nitekim efendice cevap veren de olmuş. sanki tüm kullanıcıların inançlarından emin gibi yazmışsınız.

Evet geliyor hatta bu gece hic uyumasam hep dua etsem. Belkide ihtiyacim var. Biraz kuran okurum sonra yatarim.

Kandil simidi+çay yaptım, dizimi izliyorum. Allahsızım dua falan yok.

eksisozluk.com

biraz eski ama güzel.

Ben bir arkadaşıma dümdüz söylemiştim ya. Anlattığın şeyler ilgimi çekmiyor, beni boğuyor, bundan sonra görüşmeyelim demiştim. Kız şok. Ama innanılmaz rahatladım, kesinlikle tavsiye ederim.

Ben de direkt bu anlattığın insanlar ve hayatları hiç ilgimi çekmiyor, bana anlatma valla fenalık geliyor, Ben böyle şeylerle ilgilenmiyorum demiştim. Bozuldu biraz ama anlatmayı azalttı en azından. Doğrudan söyle bence. Ben kendi hayatımda dedikodu olayına dikkat ediyorum, sen de bana anlatırken dikkat edersen sevinirim diyebilirsin gayet.

ekşi duyuru ve whatsapp da 3-4 kişi haricinden sosyal medya kullanımım yok.

bişeyleri sakladığım yok fakat bana cazip gelmiyor

foto çekersem instagramda değil, daha profesyonel foto paylaşım sitelerinde paylaşmak isterim mesela.

Twitter'da siyasi, İnstagram postlarında kendimi paylaşıyorum. Seviyorum fotoğraf çekilmeyi. İnstagram hikayelerinde ise gittiğim yerleri.. Mesela geçen Yuvakimyon rum lisesine gittim sergi nedeniyle açmışlar içini çok atmosferik bir yerdi. Bu hafta full İstanbul gezisi yaptım valla onları çekip attım.

Hiçbir şey paylaşmıyorum. Bundan bir altı-yedi yıl önce arada bir haber vs. paylaşırdım, bıraktım.

Hiç bir şey paylaşmıyorum

ara sıra instagram'da aptal saptal storyler paylaşmak dışında hiç bir şey paylaşmıyorum. biraz stalk biraz takip ettiğim bir kaç hatun kişisi harici alakam yok.

Hiçbirşey.

Twitter'da genelde kafa dağıtmak için takılıyorum ama paylaştığım şeyler genelde ruh halimi yansıttığını düşündüğüm alıntılardan oluşuyor.

Instagram'da birkaç ayda bir paylaşım yapıyorum. Sürekli fotoğraf çekinmiyorum çünkü. Daha doğrusu "Arkadaşlarım da bunu görsün" diyeceğim güzel anlar yaşamıyorum pek.

Facebook'ta artık takılmıyorum her ne kadar hesabımı silmesem de.

ameliyat eldiveni olmaz mı

Hemence yırtılır diye düşünmüştüm ama belki de yırtılmaz bir deneyim.

Ameliyat eldiveni kullanıyoruz biz.

nalburda satılan ucu plastik kaplı kumaş iş eldiveni kullanıyoruz biz. uygun fiyata alıp senede bir değiştirin.

Bulaşık eldiveni?

Nalbur eldiveni. Ama el toprağa değmeden çiçek mi ekilir?

eczanelerde 100 lü muayene eldiveni satılıyor, iki boyu var medium ve large.

ben aldım çok memnun kaldım şahsen, fiyatı da ucuz olduğu için bolca çıkarıp atabiliyorsun.

sadece toprak olarak düşünmeyin, kimyasal gübresi ayrı, hayvan gübresi ayrı, mesela kim solucan gübresi denilen solucan dışkısıyla avuç avuç oynamak ister ki?

cevap: tabii ki bok böcekleri :)

Bahçe eldiveni diye aratın.

Aslında ameliyat eldiveni en mantıklı. Toprağın dokusunu da hissediyorsun.

istersen bahçe eldiveni altına da giyebilirsin, bu iş eldivenleri bahçe eldivenleri su geçirmez değil sonuçta

ameliyat eldivenleri tekli pakette ve steril olduğu için çok pahalı oluyor.

muayene eldivenleri değil.

www.googleadservices.com

sahura kalk, yat olmasa sıkıntı yok. kalkmadan da olur ama kalkıyorum yine.

mide ve bağırsak problemi olanlar için çok zor geçtiği kesin. hatta kötüye etkiliyor.

benim midem sıkıntılı oruç tutunca rahatlıyor baya. yemek yemek yaramıyor sanırım :D

benim de karnıma iyi geliyor. alerjim olan gıdadan farkında olmadan uzak kaldığım yahut bunu aza indirdiğim için olabilirmişim gibi sonuç elde ettim kendi kendime okuduklarımdan.

Gece uyandıktan sonra uyuması zor olmasa etkilemiyor.

Bana bayağı iyi geliyor. Onun için ramazan dışında da tutuyorum ara sıra.

Oruç anım: 3 sene önce polatlı'da askerim. Hava var 40 derece filan. O sırada da aylardır yapmak için uğraştığımız voleybol sahası tamamlandı. Oruç tutmayan askerler deli gibi voleybol oynuyor. Dayanamadım ben de oynamaya başladım. Saat 3 filandı. İftara kadar nasıl dayandığımı Allah bilir.

oruç tuttuğum dönemler için konuşacak olursam; komple iptal oluyordum ben. hem bedenen, hem zihnen.

Ramazandan önce 3 hafta if diyeti yaptığımdan hiç etkilemedi diyebilirim. Sadece gün içinde kahve içerek yaşadığım enerji patlamaları yok. Bi de yeme aralığımızı kendimiz ayarlayabilseydik mükemmel olurdu.

Kilo problemim var. Ramazanin ilk 15 gunu 10 kilo falan zayifliyorum. Sahurda 2-3 hurma, iftarda 1 tabak yemek. O kadar. Su icmekten oturu daha fazla yiyemiyorum. Bu 10 kilonin yarisi odemdir, sudur muhtemelen. Kalan yarisi kilodan gidiyor. Hafifliyorum ramazan sonunda.

İlk hafta kabus gibi geciyor. Öluden farksiz oluyorum. Son hafta artik alismis oluyorum. 3 ay surse 3 ay tutar modda oluyorum.

Bayramda sapitmasam gayet guzel oluyor az yemek...

ilk 3 gün zor, sonra normal.

Oruç tutmadığım zamandan bir farkı yok, sadece çok güldüğüm zaman kusacak gibi hissediyorum nedense. İftarda yiyorum sahur yapmıyorum birde.

Ben en son tuttugumda oluyodum. Ondan onceki de oyleydi. Ac kalmak bildigin zor.

Çok yemek yemiyorum normalde de. Ramazanda yemek açısından sıkıntı olmuyor. Yorulduğum zamanlar susuzluk sorun oluyor sadece.

şansınızı bi deneyin ama çoğu video kayıdını şikayet olarak kabul etmiyorlar. show tv whatsapp hattı gibi bir yerlerde çıkınca işlem yapıyorlar.

Ben şekerimi tesadüfen öğrendim , öğrendiğimde 596'ydı. Gayet iyi duruyordum sadece felaket asabi biriydim. Şimdi az asabiyim :) Sanırım bünyeden bünyeye değişiyor reaksiyonlar. Çokta gençmiş , ömrüne bereket olsun.

Tip 1 diyabet zaten çocuk yaşlarda başlıyor diye biliyorum. Sebebi genetik falan. Vücut insülin üretmiyor. Ömür boyu iğne vuruluyorlar.

Hemen acile kaldırmak fazla temkinli bir davranış. Tabii çocukta bu düzey ayrıca bir etki yaratır mı, onu bilmiyorum ama kısa vadede şeker düzeyi 400'lere kadar çıksa bile gözle görülür bir etkisi olmaz genelde.
Sadece sık sık idrara çıkma ve belki ayaklarda vs. kramp olur.
Uzun vadede organlara zarar vermeye başlar. Umarım tip 1 diyabet değildir ve geçici bir şeydir. :/

Arkadaşınıza iletin lütfen eğer sadece dahiliyeye gidip tedavi başladılarsa bir an önce endokrinoloji servisine de mutlaka muayene ettirsinler. Beni insülinden kurtardılar ve 5-6 ay içinde böyle devam edersem ilaçlarıda bıraktıracaklar.

@synax, araştırma hastaneii'nde araştırıyorlar şimdi.

Kamyon şoförü müydü intihar eden?
Her meslek her iş kendine göre zordur da tahminim işin kendi zorluğundan ziyade az kazanması, arkada bıraktıkları vs olabilir

youtube üzerinde bir sürü kamyoncu videoları var. kolay değil.

zor çünkü gece de çalışmak gerektiren işlerden biri. uyku düzeninin bozulması işi zorlaştırdığı gibi psikolojiyi de altüst ediyor.

Aile yok. Aile varsa bile yok gibi. Düzen yok. Haliyle zor meslek

isveçte yaşıyor ve orada çalışıyor.
www.youtube.com
türkiye içi çalışıyor.
www.youtube.com
yurtdışında çalışıyor. bazen türkiye'de.
www.youtube.com
en çok abonesi olan bu arkadaş. ford bile yeni çekicisinin testi için bu arkadaşı seçti.
www.youtube.com

ve bunun gibi onlarcası var. yalnızlık, çalışma ortamlarının zorluğu, iş bulamama ihtimali, arıza halinde tek başına tamir etmek vs. zor. koca tırın lastiğini değiştirmek kolay değil. hele hele dilini bile konuşamadığın bir memlekette...
ets'deki gibi değil yani. bunu ben değil, onlar söylüyor.

çok zor iş lan.

bir kere günler boyu yoldasın. ben şuradan otobüsle 10 saat yol gidince kafam beynim kayıyor, bu arkadaşlar kim bilir kaç saat ne yollar yapıyorlar... kamyonun bakımı, onarımı, yolda binbir çeşit insan, üç kuruş maaş, karısı evde yalnız, çocuğu baba yüzü görmez, hastalığı sağlığı var, yeri gelir kendi anasını babasını bile gömemez.

kar, yağmur, güneş, sıcak, soğuk, tipi, ne ararsan bu şöförlerin üzerinde. polisi ayrı dert, bilmemne...

hakikaten çok zor iş...

oluyor

çare rock&roll.

kaleo dene veya chet faker... alt-j'de olabilir. bence istediğin şey bunlardan biri ;)

kapsamlı testler yapan özel laboratuvarlar var, google dan bulabilirsiniz.

Zeki ve kurnaz diyeceğim kişilerde şunu fark ettim: dikkati başka şeyde görünse de etrafı kesinlikle çok iyi dinliyorlar. Kendi lehine kullansın ya da kullanmasın, olayları çarpıtma becerileri genelde yüksek oluyor.

Babamın arkadaşlarından biri var, ilkokulda matematik öğretmeninin yazdığı formülü yanlış bulup kendi yöntemiyle aynı sonucu bulmuş, dersten kovulmuş tabii ne saçmalıyorsun sen denilerek.
İlerleyen yaşlarda yürüyeceği yolun karo taşlarının sayısını tek seferde sayması, çıkacağı merdiven basamaklarının sayısını çat diye söylemesi var. (inanmadım saydım tutturuyor)
Yaz-kış bi' gocukla geziyor seyyah gibi bi' şey oldu adam, hayatın anlamını buldu galiba.

10 senedir yanında asistanlığını yaptığım prof. hocamın insanı dehşete düşüren bir hafızası var. kendisi şu an çok meşhur bir üniversitenin rektörü.

Mesela herhangi biri, çalıştığı alanla ilgili bir şey söylediği anda "X dergisinin 1947 tarihli 56. sayısında sayfa 44-51 arasında onla ilgili makale vardı" diye nokta atışı referans gösteriyor. Söyleyen kişi ile bilim dalı ortak ama anabilim dallarının farklı olması bir şey değiştirmiyor. Ben böyle bir lüteratür bilgisi görmedim.

Birisi gelip diyor ki şu konuda tez yapmayı düşünüyorum. hocam hemen diyor ki, "x üniversitesinde 1997'de o konuyu şu kişi çalıştı. Onun talebesi y kişisi de o konunun farklı versiyonunu doktorada çalıştı. Şimdi z üniversitesinde bir çocuk da yüksek lisans yapıyor ama çalıştığı konu eksik. onun eksik bıraktığı tarafı da sen çalış. git çocukla iletişime geç yardımlaşın" diyor.

Bir kitapta, makalede gördüğü tek satırlık cümleyi noktasına virgülüne kadar hatırlayabiliyor.


Neredeyse kendi alanıyla ilgili tüm çalışmaları en erken tarihten bugüne hangi kütüphanede, hangi katalogda, hangi rafta olacak şekilde hatırında tutabiliyor.

Benim tez konumla ilgili yapılmış çalışmaları kütüphanelerindeki raflarına kadar söyledi. Git bunların hepsini oku, hatmet, öyle başla çalışmaya diye. Hadi tez konumu o belirlemiş olsa, zaten konuyu bilip tez konusunu o verdi, tabii ki biliyor adam diyeceğim de, hocam ben şu konuyu çalışmak istiyorum diye gittim. Adam bana binlerce adres verdi hatırından.

2.5-3 yaşında kendi kendime düşünerek okuma yazma öğrenmiştim. Orta okulda yapılan ülke çapında zeka testini de ful çekmiştim ama kopya zannetmislerdi.

Sonra eğitim sistemi çarkı içinde aptallaştım. Şu an aptal olarak hayatıma devam ediyorum. Böyle daha mutluyum.

zeka'nın tanımı basit aslında
"insan zeki bir varlıktır" cümlesindeki zeka ile paralel

bulunduğu duruma uyum sağlayan demektir zeki.
Ama her durum, araç kaza yapıyor, saliseler içinde doğru kararı verebilmek de zeka
Derste başarılı olmak da zeka.

Bulunduğu ortama çabuk adapte olup, ondan maksimum faydayı sağlayan herkes zekidir.

Iki tane üstün zekalı çocuk tanıyorum, farklı illerde. Ikisi de uzaya, gezegenlere takmış durumda.

Onun dışında normalin biraz üstünde insanlar da tanıyorum. Gıcık bir özgüven sahibiler, birkaç kere hatalarını buldum ama pek ciddiye almadılar, hata yapmış olabileceklerine ihtimal vermiyorlar çünkü.

bulunduğumuz mecra üzerinden cevap verecek olursak en ayırt edici özellikleri, mesela sözlük yazarıysalar, "zeki olmanın dezavantajları" başlığına yazmamış olmalarıdır diyebiliriz :dd buraya yazanların %99'u standart zekaya sahip değilse ben de bir şey bilmiyorum hahaha girip bi bakın yazılanlara keyfiniz yerine gelir

İşine yarayacak herhangi bir şeyi anında fark etmeleri. İyi ya da kötü fark etmiyor. Bu bir kişinin karaktee özelliği de olabilir ya da bir konunun akademiye katkısı da. İster manipüle etmek için olsun ister katkı sağlamak için olsun "ben buradan yürürüm"ü çok çabuk idrak ediyorlar.
Ama hafıza ve dikkat olayına katılmıyorum. Çok unutkan olanlarını ve dikkat aorunu yaşayanlarını da gördüm.

zeka meselesi aslında diğer özellikler ile karıştırılıyor,

belli bir gruba girdiğinizde aslında zeka artık fixleniyor iq nun 144 veya 145 olması çok bir şey değiştirmiyor.

oradaki mesele artık odaklanma durumu oluyor. kim ne kadar işine odaklanabiliyor asıl kriter o.

tabi diğer kriter de deneyim.

yani

zeka
odaklanma
deneyim

üçü bir arada bir kişinin performansını oluşturuyor. bu üçlü gruba sosyal ortamlarda zeka deniliyor ki yanlış bana kalırsa.

zekadan ziyade dediğiniz gibi deneyim de çok önemli. beyin isimli kitap okumuştum, yazar, bir konuda el çabukluğu kazanmış bir çocukla yarışıyor, bunların beyinlerini ölçüyorlar bazı gelişmiş sinyallerle, o sırada yazarın beyni daha çok çalışıyor gözüküyor, çocukta el becerisi kazandığı için beyni normal seyrinde gözüküyor. şimdi bu çocuğa zeki yada yetenekli diyemeyiz. belli ki, pratik yaparak kazanmış bu hüneri.

dedğiniz gibi duygusal zekanın da bazı konularda parlamada çok önemli olduğuna değiniliyor. bir konuda yetkinlik kazanmak çalışmakla, sorumluluk bilinciyle elde ediliyor ve sorumluluk bilincinin de duygusal zekayla yakın ilişkili olduğunu iddia ediyor aynı isimdeki kitap.

bunlar doğuştan gelen aykü denilen ölçümden farklı olarak elde edilen şeyler. ama öyle ya da böyle kendini yontmayı becermiş insanları merak etmiştim.

3 yaşında okuma bi kaç ay sonra yazmayı öğrendim.
5 yaşında 2 bilinmeyenli denklemleri akıldan çözebiliyordum.
En ünlü özel okullardan birinde ömür boyu burslu okudum.
Lgs’de “dersanesiz” 132. Üniversitede 368. Oldum.

Şu anda eğitim hayatımda tanıdığım tüm insanlar arasında en sağlam 2 ya da 3. Kariyeri yapmışımdır.

Belirgin bir özelliğim yok. Yapmam gereken her şeyi ekstra efor sarfetmeden yapabiliyorum.

23-24

21.5

Yaz kış sabit 23'te tutuyorum.

23 gece 19

yok

21-23

otururken fazla dikkat etmiyorum da yatarken minimum 21 21.5 tutmaya çalışıyorum. Eğer uyandığımda 21in altındaysa yataktan çıkamıyorum.

Yattigim odada var.
18-21 arasinda olmadan yataga girmiyorum. Hatta yatmadan once 1 saat odanin camlarini acip havalandiriyorum.
Yazin olmuyo tabi boyle bisey.

yürüyüşe çıktım akşam üstü. çocuk parkında mangal yapıyordu teyzeler. her yer tavuk kokmuş. bira içmek hariç her şey serbest sanırım parklarda. evet küçümsüyor ve beğenmiyoruz ama bu saygıyı elden bırakmayı gerektirmiyor. tartışma kültürü yok, kimse ne özürü ne teşekkürü bilmiyor. en entelimiz bile ilkel hayvan.

Mutlu degil cunku hic kimse. Mutlu degilsen ilk once olumsuzluklari gorursun. Ayrica elestirilince savunmaya gecersin insani bir zayiflik olarak. Ic gudusel olarak karsindakini kucumseyerek savunursun kendini. Biz icten ice ezik insanlariz. Istersen senelik 10 milyon dolar kazan, istersen binlerce insan pesinden kossun, istersen git Stanford'da ders ver. Carpik kulturun sonucu bu. Cocukken kalbi kirilmis insanlariz hepimiz ve bunun tamiri yok.

herkes demene katilmiyorum, hosgorulu, bilincli ve anlayisli insanlar var. ben bizzat tanistigimdan soyluyorum.
ben bu durumu tamamen egoya bagliyorum. ve bu tur seylerin sadece turkiye'de degil, dunya'nin her yerinde karsilasilabilir bir sey oldugunu soylemek istiyorum.
doktorlar egoyu en uc yasayan meslektir genelde. onlarin egolarini buyuten besleyen de biz toplumun kendisiyiz. kendi kendine oyle olmuyorlar.
insan istedigi kadar yetismis, okumus biri olsun ya da cahilin teki olsun farketmez, egolarinin farkinda olmadiklari icin egolarina hizmet ederler. ve bu gibi durumlarda birbirlerini kirarlar, ezer gecerler.

egoyu da bilinclenerek, varligimizin farkina vararak farkeder, neyi isteyip neyi istemedigini kavrariz. bu da bizi varliginin bilincinde olan bilincli bir insan yapar.

soruna cevap: hayır. sürekli bir sinir harbi. çok bıktım.

1-2 kilo civarı normaldir ama 2’yi geçmemeli, geçiyorsa tartı bozuk olabilir :)

mantıken içinde içtiğin su var, yediğin yemek var, dışkın var... :d 2 kilo fazla çıkması normal. bir günde kilo almazsın zaten. raad ol, onu dert ediyorsan.

Sabah-akşam’dan ziyade açlık-tokluk arasında fark oluyo bende. 1-2 kilo normal

laktozsuz süt denediniz mi ?

@delidir yakalayin, hayır denemedim ama sözlükte karaciğer için sağlıksız deniliyor. o yüzden cesaret edemiyorum içmeye.

şurda: eksisozluk.com

kefir denemis miydin?

@in vino veritas, kefir zayıflatıyor beni. bağırsaklarımın çalışmasında sorun yok zaten iyi çalışıyorlar. kabızlık sorunum da yok.

lor? lorlu yumurta akı omleti?

sütü yoğurdu marketten yemiyorsunuzdur inşallah?
günlük tam yağlı süt ya da köy sütü satan bi yer bulup;yoğurdu evde yapmanız gerek.

cevaben de;organik yumurta (numaraları 0 ile başlar) tam yağlı peynir, hindi, kırmızı et ve balık diyorum.

@jimjim, aslında hemen yanıbaşımda köy sütü satılıyor ama bazen marketten de alıyorum. market daha pratik çünkü biliyorsun. evde sütü alacaksın, kaynatacaksın, mayalacaksın derken marketten pıt diye alıp yemek daha kolayıma geliyor ama ev yoğurdu konusunda epey uzmanlaştım.

lorlu yumurta +1

et yemediğinizi varsayıyorum. kuru fasulye, bakla, soya vs. yiyebilirsiniz.

protein tozlarının üretim amacı tam olarak bu soru.

Mehmet öz sabahları 25 gram whey protein tozunu suyla karıştırarak içmeyi öneriyor.

kinoa, meksika fasulyesi, yoğurt olarak da yapamıyorsanız ada yoğudu, tire kooperatif veya zile yoğurdunu öneririm.

protein tozu candır. miden almıyorsa gerisi tıraş. yoğurtla sütle protein alınmaz. yani on litre harbi süt içsen anca belki...

Lor,yulaf ezmesi, baklagiller

yulafın neresinde protein var yav? 10 gram protein(o da dandik) alacan diye 50 gram karbonhidrat almak nasıl bir mantık?

milli mars ise rusya milli marsi birinci, dogu almanya ikinci sirada benim icin. milli olmasina gerek yoksa, mars sayilir mi bilmem de kizil ordu'nun "В Путь" efsanedir. red army choir - let's go diye aratinca cikar, mobil oldugum icin linkleyemiyorum.

Milli marşlarda İtalyanlarınkini çok seviyom. <3

Michael Schumacher yüzünden sanırım bu sevgi. Bir de euro 2000'den.

youtu.be

Kömünik marslar candir.

Böyle birde kanal var TSK Armoni Mızıkası marşları hoşuma gidiyor :)

www.youtube.com

Favorim youtu.be

marş olarak sayılır mı bilmem de her türlü "Si me quieres escribir" versiyonu

Polyuşko polye tabi ki.

Onun dişinda Katyuşa da olabilir marş sayilirsa.

Bi de sovyet milli marşi dişinda milli marş olarak kazakistan ve kanada milli marşlarını da beğeniyorum

www.youtube.com

Romanya Milli Marşı iyidir.

şu gominis marşı güzel: www.youtube.com

bir de venceremos var. o da güzel. www.youtube.com

bizden de en sevdiklerimden biri. sanırım marş sayılmaz. belki sayılır bilemedim: www.youtube.com

www.youtube.com

Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız!

Viyana senfoni orkestrasının yeni yıl konserini sonuna kadar izleme sebebim, radetzkymarsch

Sovyet marsi.

Aynen

@palve +1907

insan var insan var. bazi insanlar var -ki onlar cok nadir bulunur- konusmasina doyamazsin. bir suru sey ogrenirsiniz konusurken.

bu bahsettigin kesim gosteri toplulugu koleleleri. resim ve video ile beslenirler. konusmaya ve okumaya gerek duymazlar. dusunmek ve yazmak onlarda sadece tek cumlelik yazayim da millet gulsun amaciyla yapilir. bos ve beles isler.

bence bu bahsettigin durumun en buyuk nedeni teknolojik algoritmalarin insanlari robotlastirmaya baslamis olmasidir.

bunun herkes için geçerli olan bir cevabı yok. bazısı karakter olarak uyumsuzdur, bazısı asosyaldir, bazısının iki kelimeyi bir araya getirme becerisi yoktur, özgüvensizdir bla bla...

verdiğin örnekler anlattığın durumla bağdaşıyor mu onu anlamadım. iki örnekte de kişi o an için o şekilde konuşmayı seçmiş olabilir. bu onun diyalog kurma yeteneğinin göstergesi değildir.

- Özgüven eksikliği
- Sosyal fobi
- Bıkkınlık, dert sahibi olma
- Depresyon

Belki sadece yanlış yerdedir ya da daha nazik tabirle kendi dünyası ile pek kesişim alanları olmayan, frekansları tutmayan insanlarla diyalog kurmaya çalışıyordur. Diyalog olusmamasinin sebebi birindeki bir sorundan değil de karşılıklı bir uyusmazliktan kaynaklanabilir.

Adım ölçer de nabız ölçer de yakın sonuçlar veriyor. Uygulamanın yanında cihazin gelismisligi de önemli.

Ancak telefon her zaman yanımızda olmuyor ve adım konusunda ciddi bir fark olabiliyor. Dun yoğundum ve telefonum tüm gün masamda durdu, ne öğlende yanima aldım ne de ofis içinde gezerken. Toplamda 5bin adım farketmis.

Miband2 yi kullanıyorum. Düşünüyorsanız tavsiye ederim

Mi Band 3 var bende. Nabız ve adım sayar gayet düzgün çalışıyor denedim hanım manuel olarak saate bakarak da ölçtü nabzımı doğru çıkıyor. Adım sayma konusunda da bir yamuğu olduğunu zannetmiyorum çünkü ben bandla yanımda benle yürüyen eşim telefonla sayınca benzer sonuçlar elde ediyoruz.

Big baker
Ardıç cafe (gözleme+çay)

yüksel/konur'daki her yer olabilir.

Ardıç'ta Mistik Gözleme candır.

Aman gözleme filan yemem ben. Simit dünyasında güzel bir kahvaltı tabağı hazırlattım kendime, zeytiniyle peyniriyle. Mis.

akphoto1.ask.fm

kablelvuku ajahahahahaha

her öğünden sonra yediklerinizi fat secret'a ekleyin. kendisi toplayıp gösteriyor.

Ben hissederek ilerliyorum. O gun az kolati almissam zaten hissediykrum bugun cok az yedim biraz dsha yiyeyim diye.

bence genel olarak yediklerinin kaç kalori olduğuna bakmak yeterli. hassas hesap yapmaya kalkınca çabuk bunalıyor insan, bırakıyor. tabirimekruh yediğini fat secret'a ekle demiş de o iş o kadar kolay değil. kuru fasulye yedim diyelim. içine koyduğun salçası, soğanı, yağı vs. aynı mı olacak? hepimiz belirli ölçülerde, çok kolay ölçülebilen şeyler tüketmiyoruz. kaşarlı-sucuklu tost yapsan tek tek tartıp kalorisine bakman gereken şeyler ekmek, kaşar, sucuk, sürdüğün yağ vs... yani tam ölçüm yapmak, kalorisi belirli ve hazırlık gerektirmeyen bir yiyecek değilse, hemen hemen imkânsız.

en fazla "ortalama bir tabak kuru fasulye kaç kaloridir?" diye düşünüp, o değeri not edebilirsin. ha çok uğraşırsan evet %90 küsür başarı oranıyla kalori değerini çok yakından tayin edebilirsin ama sen de takdir edersin ki kimse bunu sürdürecek kadar işsiz olamaz.

bu kalori sayma işini makrolara da çok dikkat etmesi gereken, ağır spor yapan birisi değilsen çok da sallama derim. ben kendi adıma 1800 sınırı koydum kilo verirken. yediğim şeylerin kalorisini aşağı yukarı kaydediyorum. protein yedim mi? kursağımdan sebze geçti mi? su içtim mi? işlenmiş üründen, şekerden uzak durdum mu? aldığım kalori en az 1300-1400, en fazla 2000-2100 aralığında mı? öyleyse gerisi hikaye. nitekim bu yöntemle çatır çatır da kilo veriyorum pek kasmadan.

yoksa işte ben gofret yiyeyim, vay efendim 200 kalori boşluğum var lokum yeme hakkım doğdu vs. diye kasarsan ohooo içinden çıkılmıyor o işin. 200 gram yağsız tavuk göğsü yersen bunun kalorisini hesaplayabilirsin ama "yemek" pişiriyorsan hesaplayamazsın.

yazio diye bir app var cok memnunum. bir de apple watch hep kolumda. sorunsuz

@der meister zaten her yediğini tamı tamına hesaplaman imkansız, bu programlar sana ortalama bir sayı veriyor. bir tık daha az ya da fazla kalori almış olunabilir gayey normal. en iyi yöntem ve program bu bence.

kalorinin yanı sıra yaptığınız egzersizleri de ekleyebiliyorsunuz, yine ne kadar yaktınız ne kadar aldınız hesap ediyor.

Hayvan sahibi ol ya da çocuk bak. Sabır işi ikisi de.

Kafayı boşaltmak lazım. Hobi edinmen gerek. Spor yapabilirsin. Uzakdoğu sporlarına yönelebilirsin. Yüzme olur v.b. Kurslara gidebilirsin. Sevdiğin bir hobi bul.
Akşam geldiğinde bir dizi ya da film izle.

Dindar isen namaz kıl ya da Allah'a dua et.

Esnaflık yapmak tahammül eşiğini artırıyormuş, part time çırak olarak çalışmış bir arkadaşım söylemişti. Ondan beri imkan arıyorum ben de öyle yakında bir yer olsun diye ama bulamadım.

yasalarin ise yarayacagini hic sanmiyorum. atom bombasi, bilim ve teknolojinin bir urunu, keza ayni sekilde nukleer silahlar da. yasalar var ama kim dinler yasalari. gizliden gizliye yapiyorlar/gelistiriyorlar. iran, rusya, amerika, fransa...
neden? gozdagi vermek, gucluyuz'u vurgulamak.

robotlarda da durum ayni. yasak gelir belki ama dinleyeceklerini sanmiyorum. gizliden gelistirmeye devam ederler. sesini cikarma bak bizde bu var salarim uzerine diye birbirlerine embesilce karsilikli mesajlar vermeye devam ederler. politikacilardan insanligi dusunmesini beklemek abes olur.
ayrica bu islerde para da var. karanlik kapitalistler var. silah sektoru var.

yani anlayacagin yasalar bilim ve teknolojiye hic sinir koyamadi. koyamayacak da.
en iyisi insan iyi dusunup hayati iyiye yasamak, iyi isler, diger insanlar faydali isler yapmak. yikici isler degil.
diger yandan kotuluk hep varligini devam ettirecektir. ama sorun degil, iyilik her zaman ondedir. her zaman oldugu gibi.

yasaların gerçekten adalet için varolduğunu düşünmen ilginç.

Hayat oyle zaten. Bagirsan hakliyken haksiz duruma gecersin.

Bir de en bastan yumusak olmamak lazim. Is yerindekiler beni bilir. Cok da kizdiramazlar. Hayirsa hayir derim.

Benim bu. Damarıma basılmak diye bir şey yok. Proletaryanın çelik iradesine sahibim. Hatta sinir savaşında karşıdakini parçalarım, asla sinirlenmeme özelliğimle.

Benim bu, gunun sonunda kafada bitiyo.Daha hic bi zaman kizip bagirildiginda bir isin cozuldugunu gormedim. Gorulse bile kalp kirmadan imkansiz. Soylenecek soz karsisinda karsi tarafin tepkisi olculur kafada. Ona gore soz cikar agizdan. Gunun sonunda hic bir seye degmiyecek olmasi gercegi insani sakinlestiriyo.

genelde böyleyim, eskiden değildim böyle olmaya bir nevi mecbur kaldım.
bana bağlı takriben 50 tane personel var. benim bir üst yöneticim (GMY) o kadar sert bir adam ki ben yanında pamuk gibi kaldım ve mecbur iyi polisi oynamak zorunda kaldım. bu durum özel hayata da sirayet etti ve daha yumuşak bir insana evrildim.

memnun muyum?
sanırım evet.

Eskiden olsa böyle ayaklarımdan tepeme kadar ateşler çıkan şeyler karşısında artık böyle sıfır mimik boşboş bakabiliyorum. Yoga ve meditasyon saolsun..

Kan sekerin duser bayilirsin, yigilir kalirsin vs. Nefes nefese kalirsin yapamazsin yapacagin seyi. Agriyi dinlemez kosarsan falan da sakatlanirsin baglar kopar, doku yirtilir vs
Kalp krizi gecirmen icin kalp rahatsizligin olmasi lazim. Yoksa cok oncesinde zaten yigilir kalirsin.

@bos gezenin bos ustasi, kalp hastası olmayan biri de aşırı yorgunlukta kriz geçirebilir diye biliyorum, yanlış mı biliyorum?

Kusturur.

Belki ben yanlış biliyorumdur hocam. Ama kalp rahatsızlığı olmayan birinin eğer uyarıcı madde almadıysa efor yüzünden kalp krizi geçirmesi çok zor diye biliyorum ben. Hele hele 20 30 lu yaşlarda.

kütüphanede. özellikle iü merkez kütüphanede :D önemli bulduğum yerleri a4 kağıdına not almak ve kağıdı 2-3 kere okumak yetiyor. bir de üstüne bir arkadaşıma anlattığım zaman aklımda bayağı uzun süre kalıyor.

Güneşli havada, yazın en iyi öğreniyorum.

@yine de geldim dunyaya'nın anlattıklarına yakın bir tarzım var. özet çıkararak çalışırım ben. bir top teksir kağıdım her daim hazırdır.

dersi dinlemek
basit basit not almak
altini cizmek
daha once cikmis sorulari cozmek

Her işi rast giden olur mu? Öyle biri olduğunu sanmıyorum. Bazıları öyleymiş gibi yapıyorlar sadece.

şeyim şeyime denk. pek bi zorluğum yok, kendini kandırma :P

hergunbirkarikatur.blogspot.com

Arkadaşlarımdan var böyle. Ama şımarıklıktan göremiyorlar. Tabi her istedikleri olmuyor ama gayet dertsiz tasasız hayatları var. Arada hatırlatınca elde edemedikleri şeyleri söylüyorlar. Bir süre sonra istediklerinin bir kısmını daha elde ediyorlar ve yine memnun değiller. Oscar abimiz haklı elde etsen de etmesen de trajedi oluyor.

ben.
anlatsam cebimde tavşan bacağı taşıyorum sanırsın. en olmayacak durumlarda bile şansım yaver gitmiş ve bir çıkış yolu bulmuşumdur.

Ben de varım. Umarım kendi kendimi nazar etmem.
Hep şanslı görmüşümdür kendimi hayatım boyunca.

hey corc versene borc

+1

imtihan falan cok ortadogu konseptleri

Sağlık sorunlarıda mı yok bunların?

abi bu ne arabesk bir tondur. onlar torpilli o yuzden saglik sorunu yasamiyorlar diyene kadar rahatlamayacaksin sanirim.

herkesin esit oranda saglik sorunu oluyor normalde. onun haricinde de kendine bakan adamla bakmayanin durumu ayni degil tabi.

Ben arabesk bir ton olduğunu düşünmüyorum. Bilakis böyle insanların var olduğunu bilmek yaşama sevincimi arttırıyor.

Böyle bir arkadaşım var. Hatta hep "Yine mi dört ayak üstüne düştün?" diye takılırım kendisine. Çok güzel bir işi, çok iyi zekası, çok iyi bir yaşam tarzı ve çevresi var. Milletin belki de on hamlede başarabileceği bir şeyi kendisi tek, en fazla iki hamlede elde ediyor. Fiziksel olarak da iyi, gayet yakışıklı biri. Yani Allah "Yürü ya kulum" dememiş, adeta koşması için tüm güzellikleri ve kolaylıkları vermiş kendisine. :)

Hayatta kıyas yapma. yediğin yemek tabağındakidir. başkaların tabağında ne olduğuna bakman senin tabağındakileri değiştirmez o yüzden sadece kendine bak.

doakozmetik

proseedoils.com
www.artdehuile.com

simyaevi

En iyisi şarjlı diş fırçaları.Temiz hissediyorsun,pürüz falan da kalmıyor.Dişe tutman yeterli.O gerisini hallediyor.

Motor takmis gibi seri sekilde ileri geri hareket ettiriyorum.

Super soft diş fırçalarından al, onlar diş etlerini acıtmıyor hiç. Ben kazır gibi fırçalıyorum buna rağmen tahriş olmuyor.

motora bağlamak çok hoşuma gitti şuan saniyede on çeviriyorum hedefim saniyede 20'ye çıkmak.

Bu şekilde daha temiz olduğuna inanırsanız başka bir şey yapmanıza gerek kalmayacaktır.doğrusu bu çünkü

Doktorunun söylediği gibi yapıyorum. Tam temizlik hissi diş ipiyle oluyor bende.
m.n11.com ahanda bu diş ipi mükemmel. Bu da olmuyorsa bir de üstüne listerine falan yap. Şey bir de ben dilimi de fırçalarım her gün. Abartıyorum bazen ama gerçek bir ferahlık veriyor. Bunun için de sensodyne'in arkasi dil temizleyicili fırçasını kullanıyorum

dişi ipi katılıyorum.ama ben daire çizenlerdenim her ne kadar dikey tavsiye edilse de.

Ben ileri geri yaparak üstten, alttan ve içten fırçalıyorum. Dişçim arka dişlerimi iyi fırçalayamadığımı söylüyor hep bana da; ama midem bulanıyor arkaları fırçalarken. Siz de dikkat edin arkalara. Bir de dişçimin önerisiyle bir diş fırçası aldıktan sonra mutlu oldum, marketten aldığım fırçalara bakasım yok. Binlerce kıllı diş fırçası <3 ben.

illa ki kendi seçtikleri de vardır
ama benim bildiklerim başka kurumlardan kaydırdılar
ankarada her devlet kurumunun sosyal donatıları, orada görevli garsonu, hizmetlisi hatta pedikürcüsü filan zaten vardı...bakanlıkların genel müdürlüklerin misafirhaneleri filan vardı orada bi dolu personel vardı.
malum devletimiz bu sosyal donatıları tek tek sattı, iptal etti, ediyor
oralardaki personelden beğendiklerini, yaşı uygun olanı vb. saraya aldılar.
bir de sarayda sık sık devri daim oluyor onun sebebini bilmiyorum ama teorim şu:
bir dönem yol güzergahım saraydan mesai sonu çıkan temizlikçi vb. kadın personel ile aynıydı
kadınlar illallah ediyorlardı başbayanımızdan, (küfür kıyamet vb. diye)..sanıyorum istedikleri kişilerle çalışıp istemediklerine yol veriyorlar, 15 temmuzdan sonra iyice paranoyak olmuş da olabilerler.

Diyetisyenlerden biri komşumuzun kızı. Soyadı başkanla aynı. Babasıyla kendisi amcaoğlu olur. Oradan anla işte ne gibi insanlar çalışıyor.

Ben de orada neler döndüğünü çok merak ediyorum ama hiç bilgi sızıntısı olmuyor ilginç bir şekilde.

Baskanin bi kuzeni var ya yakin calisanlari onlar getiriyor sanirim koylusu, akrabasi sunu bunu.

Klasik "biz seni koruruz" tehdidi. Paranin hizli dondugu her sektorde vardir. Bar, kumarhane, sex isciligi. Bunlara dunyanin her yerinde cokulur. Buralar guvensiz biz seni koruyalim denir. Hem tehdit hem koruma ayni paket icindedir. Muhtemelen bundan bahsediyorlar.

nasıl oluyor ki acaba? internet üzerinden bulup görüşmüyorlar mı? twitter bence pezevenklik sektörünü de öldürmeliydi.

hangi otele gideceği, hangi taksiye bineceğine kadar takip ediliyor.
bağımsız çalışanı takip edip linç ederler.

hangi otellere baskın yapılacağını bile biliyorlar . o derece diyim.

Ne oldu?

Ardından oh gebermiş, ardından namaz kılan hocayı bilmem ne, kafir dölü... gibi şeyler yazıyorlar. Ekşi sözlükte değil. Yeni akit gazetesinin face okur yorumlarında.

Icinde bir seylerden dolayi biriken nefreti denk geldigi bir tarafa kusuyor insanlar iste.
Internet bunun icin ideal ortam.
Genel olarak hepimizin icin de az cok nefret var. Kimisininki olculu degil ve kontrol altinda tutamıyor.

Kendinizden pay bicin mesela.
Siz de bana kufur, hakaret, beddua saydirmistiniz bir keresinde dm ile yok yere. Ayni Ayşen Gruda'ya soylenenlere benzer hem de tesadufe bakin:)
Evinizin yolunu bir sekilde buluyorsunuz yine de. Bu da onun gibi.

@stavro, aynı şey mi? bu kadın kime ne yaptı? evet ben kendi yaptığımı da tasvip etmiyorum. öfke kontrolsüzlüğüm olduğunun bilincindeyim. düzenli terapiye gidiyorum. ayrıca kimseye de durduk yerde öfkelenmiyorum ve ne olursa olsun son durakta kimsenin canının yanmaması için dua ediyorum.

yani mesela Allah gecinden versin senin acı haberini alsam kahrolurum. tanımadığım halde.

Sen niye yeni akit okuyorsun ki.
Onlar kendilerinden olmayan herkese düşman ve evet fırsatını bulsalar kafamızı da keserler.

Ben bu kadini seviyordum. Genelde unluleri umursamam ama bu kadini yakin goruyordum nedenini bilmiyorum.

Nefret dolu bir kesim var. Agaclardan kedilerden kadinlardan cocuklardan kitaplardan, guzel olan her seyden nefret ediyorlar. Bagnazlik iste.

Eskiden olacak o kadar vardi, cok agir dalga gecerlerdi herkesle, kimse de bir sey demezdi, guler eglenirdik. Bence bunun mutluluk, eglenmeyi bilmek, hazim ile de alaksi var. kimi insanlar hazimsiz, geldikleri yeri hazmedemiyor, omur boyu mizahtan eglenceden keyiften uzak rezil bir yasamlari olmus, onun hinci ve nefreti oluyor. Bu insanlar boyle demiyorum, hasa, aklima geldi yazdim. Selam ve dua ile.

damakları erimiş olabilir.

Önerme yanlış. Sadece 80 yaşında diye deniyorsa inanılmaz saçma.

87 yaşında hastaya 9 implant ve ğatüne protez yaptık geçen sene.

Şimdi bu insan iki ay sonra ölür deyip yapmayalım mı?

87 yasindan sonra rahatca yemek yemek onun hakki degil mi? Parayi yanina mi goturecek?

Verdiginiz paraya degmez kismi cok iyi niyetli soylem degil bence. Aklinca sizi dusunuyor.

Geriatrik hastalarla ugrasmak zordur. Belki de ondan oyle dedi.

sabit protez yapılmayacaksa yani bu implantlı protez oluyor, doktor uğraşmak istememiştir. büyük ihtimalle elorelia nın dediği gibi damakları erimiştir hasta hiç memnun olmaz çok git gel yapar. doktor bu yüzden böyle söylemiştir.

protezin ağızda durması için kemiklerin alveolar kısmının olması lazım. hasta uzun süredir dişsizse durmaz ağızda. büyük ihtimalle implantı engelleyecek sistemik durumu var. tavsiyem üni hastanesine gidin, illaki yaparlar bişi.

Dinner for Schmucks

www.imdb.com

evet bu ön kol içindir zaten.

Bu sadece parmak ve belki bilek güçlendirir, genelde sporcular değil de parmak ve el ile iş yapan meslek grupları kullanır.

@John Bloor, ağır bir şey taşıdığımda kollarım titriyor, ona faydası olur mu? birde amuda kalkmak istiyorum.

Evet. Sadece parmak degil.

Bu ve bunun yuvarlak versiyonu ile tırmanış yaptığım zamanlar çok çalışıyordum. Bu bilek, ön kol ve parmakların kavramasını güçlendiriyor ama sadece bunu çalışmakla da bir yere varılmaz.

Amuda kalkmak için güçlü bir omuz, sırt, core ve glute kombinasyonu lazım, tek başına kol yeterli değil.

Bu ön koldan ziyade bilek için. Bahsettiğin şey için en güzel yol bi barfiks çubuğu al. Her derde deva bulursun :D

barfiks çıbığı da var da takacak yer bulamadım.

El ve parmak eklemlerinde herhangi bir tutukluk varsa, onu açmak için, fizik tedavi maksatlı kullanılabilir bu alet. İlk on onbeş günlük kullanımı saymazsak güce kuvvete herhangi bir katkısı olmaz.
Kuvvetlenmek için kasa uygulanan direncin belirli periyodlarda arttırılması gerekir. Gittikçe daha sert egzersiz hamurları kullanmak nispeten daha iyi sonuç verir. Ama yine de soru sahibinin amacına hizmet etmez.

www.gittigidiyor.com

ikeadan ışık geçirmeyen perdelerden aldım ben.tüm gün güneş gören odayı bile kapkaranlık yapıyor 24 saat boyunca.

en sevdiğim şeydir, o yüzden en güzel uykularım hep otelde gerçekleşmiştir.
yalnız eğer erken kalkmanız gereken bir işiniz filan varsa zor olabilir. öyle olsa bile sadece hafta sonu kullanırsınız :).

illa perdenin siyah olmasına gerek yok, ışık geçirmeyen kumaştan perdeler var, kendiniz de diktirebilirsiniz.

panjur kesin çözüm.

biz blackout perde kullanıyoruz oda kapkaranlık oluyor.

değişik renklerde ama ışık geçirmeyen perdeler var.
blackout perde olarak geçiyor.

koyu renk perde +1

ben uzun süredir uyku bandı kullanıyorum. bazı markalarınki çok dar oluyor ama pentininkiler hem yumuşak hem sıkmıyor. uyku bandına yine dönebilirsiniz.

blackout perde +1
evimin karşısında pavyon gibi ışıklandırılmış üç katlı kafe var. sırf onların yüzünden araştırıp bu perdelerden almıştım. on numara iş görüyor.

erken kalkmada da çok etkili bence. çünkü karanlıktan birden ışığa maruz kaldın mı uyku hemen kaçıyor. bende öyle oluyor.

kalin siyah perdeden ziyade diger arkadaslarin da belirttigi blackout perde bakmaniz daha iyi. eski isimin duzensiz saatlerinden dolayi gunduz vakti de uyumam gerekiyordu. bu perdeleri kapatinca oda kapkaranlik oluyor, mis gibi uyuyorsunuz.

kaliteli bir uyku için melatonin desteğinide araştırabilirsiniz.

Eskiden çok olurdu, iş hayatına başladıktan sonra tek düşüncem "akşam olsa da yatsak"

geliyordu. Çıldırdım rahatladım.

ölüm korkusu olabilir mi?

Eskiden daha çok olurdu.
Şimdi ara ara geliyor aklıma hemen başka şeyler düşünmeye başlayıp atıyorum kafamdan.
Böyle şeyler beni korkutuyor.

olmuyorum hatta hiçbir şey beni çıldırtmaz gibi geliyor. (çıldırmaktan kasıt, bildiğimiz medikal anlamda delirmekse)

Oluyor, yalnız kaldığım zamanlarda daha çok oluyor hatta, en yakın dün gece oldu.

olmuyorum. böyle şeyleri kafaya takanlar çocukça geliyor

Sürekli oluyor

oluyor. düşünmemeye çalışıyorum. yoksa gerçekten çıldırırdım.

hepimiz olucez dusuncesi geliyor arada. Oyle cildiracak gibi degil ama.

olmuyor.
şu gezegenden milyarlarca canlı gelip geçmiş.
biz de onlardan biriyiz işte.
pek bir önemimiz yok esasında. hele ki kozmik ölçekte baktığımız zaman çok daha berraklaşıyor bu manzara.
haliyle, çokta kasmamamk lazım.
gülelim, eğlenelip; çevremize olabildiği kadar pozitif katkı yapalım ve zamanımız gelince de... mortingen şıtrayze!

zamanın hızı, erken yasta olmesem bile olme zamanımın cok hızlı gelecek olması, tum bunların yanında yarın olme ihtimalinin de varlıgı, bunların hepsini dusununce cıldıracak gibi oluyorum.

ozellikle zamanın hızı moralimi cok bozuyor.

ölme korkusundan söz etmedim.

Surekli olumsuz düşünenler ilk sırada galiba. Endişeli panik tiplerden de hoşlanmıyorum. Surekli yakinanlar, yoktan sorun üretenler. Kafası rahat insanları seviyorum olumlu olumlu ohh

Niyet okuyan tipler +10000
Bir zamanlar en yakın arkadaşım olm tiple bu konuda çok tartışırdık. NEFRET ederim "Böyle böyle yaptın çünkü amacın şöyle şöyleydi..." gibi Sherlock Holmes'ün şeytan versiyonu gibi davrananlardan. Hayır yani, bir insanın iç dünyasına ne kadar hakim olabilirsin ki?


Özenti, kendine has kuralları/ilkeleri olmayıp rüzgarın estiği yöne dönen, bencil ya da egolu kişilere de tahammül edemiyorum.

Salaklar ve karşısındakini salak yerine koyanlar..

Sozelciler,doktorlar,disciler.

insanlar olmasa dünya bayağı güzel gezegen aslında ama n'aparsın leş bir türüz.
genel olarak insan sevmiyorum.

Kendini bir shit sananlar. Ezilince meslek ve para muhabbeti çekenler. Çok eğleniyorum, daha da ezikliyorum.

Kötü niyetli insanlarla, gevezelerle de anlaşamam asla.

yazılanları bir daha tekrar etmeyeyim. ben de ilk tanışmada burç soran, astrolojiye, fala inanan insanlarla anlaşamam.

Çok konuşan

Başlıyorum:
- Çok konuşanlarla, özellikle biri bir şey anlatırken araya girip yarım saat nefessiz konuşanlarla. Ayrıca gürültülü insanlarla
- Çok sosyal olup herkesi yanında sürüklemeye çalışanlarla, hayır arkadaşım pazar sabah 8'de kalkıp kahvaltıya gitmek ya da çarşamba iş çıkışı konsere gidip eve sabahın ikisinde dönmek istemiyorum, manyak mıyım?
- Hayır cevabını kabul etmeyen ısrarcılarla
- Her şeyi bildiğini iddia edip yanlışında ısrar edenlerle
- "Ya ben çok iyi niyetliyim, herkesi de kendim gibi sanıyorum"larla
- Hızla ve gereksiz samimi olan insanlarla
- Sahte bilimin her türlüsünü ciddiye alanlarla anlaşamıyorum.

Sakin, kendi halinde insan seviyorum.

Sozelciler +1, feministler, duyarcilar, koyu dinciler, en ufak seye sinirlenenler, feministler, tutarsiz dakkasi dakkasini tutmayan ruh hali degiskenler, ingiliz gazeteleri okuyanlar, bir de feministler.

Türklerle anlaşamıyorum malesef. 25 sene denedim olmadı.

dominant karakterli insanlarla anlasamiyorum.

Olm bunun bi adı yok tanımlaması yok. İşime gelmeyenlerle anlaşamıyorum yani.

karşısındakini aptal gören insan
kibirli insan.
eleştirmek için açığı gözetleyen eleştiriyi seven artniyetli insan, benim eniştem aynen böyle biri mesela. Adam bunu yapmak için doğmuş, konuşur bi hatani arar lafi sokar ve tüm cemiyetlerde dedikodunu yapar. tiksiniyorum kendisinden.

kendim dahil, çocuklar hariç kimseyle çok uzun süre anlaşamıyorum. bir türü diğerinden ayırmam çok zor.

Yalaka tipler, içten pazarliklilar, ben her şey bilirim havasıyla gezenler bir de gereksiz samimi olan insanlarla.
Haa bir de alinganlar var ki hepinizden nefret ediyorum

Patavatsız, ayarsız, sürekli birşey talep edenlerle, kendinş olduğundan farklı gösterenlerle anlaşamıyorum

sürekli olumsuz, ergen gibi her şeyden şikayet eden, her zaman mutsuz insanlarla anlaşamıyorum. Bir de başkalarının mutluluğundan rahatsız olup mutsuzluğundan beslenenlerle.

belki içten içe özenmesine rağmen insanların başarısını, işini, ilişkisini, evliliğini, görüntüsünü eleştirip kendince gömerek rahatlayan sorunlu insanlarla aynı ortamda kalınca çok yoruluyorum. Sırf kötülüğünden iyiye iyi, güzele güzel diyemeyen bu insanları uzak tutmaya çalışıyorum kendimden.

kinci ergenlerle anlaşamıyorum, genelde alındıkları şeyler osuruktan konular oluyor çünkü.

kızmışsın ama ben de anlamadım soruyu tam. 2-3 ay konuşuyo, ayrılınca acısını yaşıyor? konuşurken ayrılık mı oluyor?

2-3 ay konuşuyor ilişki bitiyor, bu kişi aşk acısı çekiyor. bu bir psikolojik rahatsızlık mı diye sormuştum? sanırım daha açıklayıcı oldu bu.

2-3 ay yoğun bi ilişki yaşandıysa, aşk varsa gayet acı yaşanabilir. çok da ilginç bir durum değil. sanırım siz 2-3 ayı kısa bir zaman olarak düşünüp bu acıyı yadırgadınız. ancak eğer arkadaşınız bu kişiden ciddi anlamda etkilendiyse bir acı yaşaması doğal.

konuştuğu kişileri bunaltması ayrı bir durum tabi..

Aşk varsa normal de, 2-3 aylık birini 2-3 ayda sallamaz duruma gelememek bence ağır psikolojik sorunların habercisi.