Ekşi Duyuru

Bilgisayar ani bir şekilde kapandıysa o anda gezdiğiniz tüm sitelerin faviconları karışıyor(en azından bende) belki sizinki de böyle bir durumdur. düzelir favicon güncellendiğinde.

bende sp yazmıyor ama arasıra böle karışıklıklar oluyor

@montreal: evet, bilgisayar kısa süre önceki bir sorumda bahsettiğim gibi aniden kapanıyor. ondan olsa gerek.

Ayrıca fark ettim ki, makinenin fişini çıkartıp (muhtemelen sadece düğmesinden kapatınca da oluyordur, ama sinirlenip fişini söktüm direkt) bir 20 dakika bekledikten sonra sorunsuz şekilde açılıyor. Ben böyle bir durumda aşırı ısınmadan şüphe ederim normalde, ama aşırı ısınan makine niye mavi ekran versin? Direkt kapatmaz mı kendisini?

ANCAK,

Bir süre sonra random bir vakitte tekrar BSoD veriyor. Mesela az önce 2 saat kadar COD4 oynadım test etmek amacıyla, tam ikna oluyordum ki birden mavi ekran verdi.

Ne cins işmiş yahu?

katılıyorum, ısınma kaynaklı gibi, cod4 oynadığınıza göre anakartınız çok eski olmasa gerek, biostan sıcaklıklara bakın derim, olmadı açılınca bi programla. bir de voltajlara bakın belki psu bozulmuştur düşük ya da yüksek voltaj veriyordur işlemciye falan.

Hata raporum da şöyle:

Problem signature:
Problem Event Name: BlueScreen
OS Version: 6.0.6001.2.1.0.256.1
Locale ID: 1055

Additional information about the problem:
BCCode: 109
BCP1: A3A039D894D3582E
BCP2: B3B7465EE75140CA
BCP3: FFFFFA60006A0638
BCP4: 0000000000000001
OS Version: 6_0_6001
Service Pack: 1_0
Product: 256_1

@talemon: Sistem her şeyiyle gayet yeni (birkaç aylık). Şimdiye kadar hiç çıkartmadığı bu sorunu neden birden bire çıkartsın ki?

Windows Memory Diagnostics Tool marifetiyle bellek testi yaptım, ama araç hiçbir sorun bulamadı. Ne kadar güvenilirdir bilmiyorum, eklemek istedim. Sorun ciddi.

yeter artar bile. 30dk oncesinden gidin ama garanti olsun.

baska bir sey yok..hatta gittigin ido iskelesinde makinalardan da direk kredi kartını okutup alabilirsin biletini..

her haftasonu istanbul yenikapı seyahat ediyorum, sadece bileti aldığın kredi kartını oradaki idomatiklerden birinden geçirip biletini alıyorsun. sadece kredi kartı yeterli. biletini hareket saatinden 3 dakika öncesine kadar alman gerekiyor. ancak orada yolculuk öncesi çay sigara içerim demezsen 5 - 10 dakika önce orada olman yeterli.

babama gecen sene almıştık bir tane. snoopy markaydı. elektrik yerine usb ye bağlanıyordu güç için. seside çok çok güzel ve netti. şimdi ben kendi bilgisayarım için bulamadım maalesef (gerçi ben öyle heryeri gezmedim sadece göz ucuyla baktım) ama bulursam mutlaka alırım.
gözünüze çarparsa hiç kaçırmayın.
+1'i yoktu, sadece 2 idi.

ayirma i$lemini yapan aletler kabukla içindeki yemi$i ayirt edebiliyorlar ($eklinden sanirsam) ürün bölüme yerle$tirildikten sonra kabuklari kiriliyor ikinci i$lemde ise kabuklar ve çürük olanlar ayriliyor.

dedim ya, yöntemleri biliyorum, ama nasıl bu kadar başarılı olabildiklerini bilmiyorum. benim bilmediğim bir aşama daha mı var acaba?

bununla ilgili bir bulu$ vardi, tr nin mucitleri programina cikti sanirsam bi bayan, findik ayikalama makinesi eğer arayip videolarini bulursan belki bilgi edinebilirsin.

çoğu üretim hattında ayrıca bir sensor bulunur. kabuklar kırılıp uzaklaştıktan sonra bu sensor tekrar kontrol eder.

çook yedim çatır çutur kabuklu antep fıstıklı çikolata. zottirik marka değil hem de.

cogu uretim bandinda yuksek cozunurluklu bir fotograf makinesi bulunur, bu makine her 50 cm'lik bolumun fotografini ceker, bilgisayar isler, eger kabuk kalmissa ilerideki bir hava ufleme zamazingosu bu kabuga hava puskurterek banttan uzaklastirir.

(bkz: 8 sezon how it s made izlemenin faydalari)

sanırım subtitle workshop'ın yeni sürümünde böyle bir şey var. hangi format bilmiyorum, ama altyazıların fon rengini belirleyebiliyorsunuz.

en olmadı altyazıları .srt ya da .sub olarak hazırladıktan sonra oynatıcı programda renk ayarlarından bir arka plan rengi seçerek halledebilirsiniz.

2- istanbul avrupa yakasinda bir adet poligon biliyorum, (hala aciksa) kagithane'den topkapi yonune giderken genelde polislerin kullandigi bir poligon mevcut ancak ayrintilarini bilememekteyim.. halka acik midir, ne tarz silahlar kullanilir, ruhsat durumu filan bilemiyorum.

emniyetin sayfasinda okumustum bi aralar, yardimci olmaya calisayim nacizane.

1- silahinizla ruhsatta yazili adresten disari cikamiyorsunuz evet, yalniz emniyetten aldiginiz bi kagitla sanirim bu oluyordu. ama galiba bu dedigim saniyorum sikahi emniyete goturmek icin falandi. neyse

3- bunun cevabini da emniyetin sayfasinda okumustum.

yanlış hatırlamıyorsam şöyle idi bulundurma ruhsatı olan silahların taşınması;

misal arabadasın silahı bagaja koyuyorsun şarjör torpido da oluyor o şekilde taşımaya izin vardı sonuçta bir yerde bulundurma ruhsatı aldı isen elbet bu silahı nakletmek zorundasın adres değişikliğinde falan.

edit: yılların tecrübesi 30 yıllık emniyet mensubu babamın verdiği cevap; "bulundurma ruhsatı ile ne şekilde olursa olsun dışarı çıkmak istediğinde mutlaka emniyetten yazılı izin almak gerekliymiş" oldu.

1.poligona kendi silahınızla gidebilirsiniz.gideceğiniz poligonu belirleyin,ruhsatınızı aldığınız ilçe emniyet ruhsat büroya gidin ben şu gün şu saatte şuradaki poligona gidicem gelicem diyin,izin belgesi alın gidin.
3.bir silahın sadece bir ruhsat sahibi olabilir.her silahın ruhsatı ayrıdır.bir ruhsata iki silah kaydedilemez.babanız size bu silahı devreder olur biter.tabi bunun da işlemleri var.aklınıza takılan birşey olursa sorun çözeriz.

twe writing kısmı gerçekten. bilgisayar değil insan değerlendirmesi olduğu için puanın aralık olarak veriliyor, twe belli olunca da kesin puanın geliyor. ayrıca 6 üzerinden twe notun da var. boğaziçi'nin istediği 213'ün içine twe puanı dahil. ama ilk bölümleri iyi yapıp twe'den de mesela 3.5 alıp yine 213'ü geçebilirsin, bu yüzden ayıca twe de isteniyor.

@hapax: yani ben writing'ten tam puan alsam, puanım 268 TOEFL + 6 TWE mi olacak? çünkü boun sitesinde özel olarak belirtilmiş, "213 TOEFL + 4.5 TWE" diye.

evet aynen öyle olacak :)

Calisiyor. Ufak bir sorun buldum: mouse'u sari cizgi uzerinde dikine hareket ettirince I degeri guncellenmiyor. Anca yatay hareket olunca I guncelleniyor.

wpi: test ettiğiniz için çok teşekkür ederim. çok makbule geçti gerçekten. bu arada, i ve q değerleri sarı çizgiden bağımsız olarak sadece yatay eksendeki (x) hareketle güncelleniyor zaten? acaba ben mi yanlış anladım?

Çalışıyor. Ufak bir öneri, işaretleme yaparken her değer için tek nokta basmak yerine o anki noktayla bir sonraki nokta arasına line çizdirirseniz noktalar arasında birden fazla piksel boşluk olan bölgelerde de smooth bir görüntü yakalarsınız.

Edit: Pardon bir önceki noktayla diyecektim.

kendi cevabımı vereyim:

sanırım şöyle işliyor:
ağda yeterli sayıda online kişi varsa anlaşıp bir server açıyorsunuz, ve o server'ı ağdaki tüm online kişiler görebiliyor. sonra ona katılabiliyor vesaire.

abi hamachi biraz ince ayar isteyen bir program. ben de worms ve warcraft 3'ü denemiş bağlanamıştım. şunları yaptıktan sonra başardım.

1) Oynayacak adamların güvenlik duvarının kapalı olması lazım sanırım, bu kesin değil ama server pcnin mutlaka güvenlik duvarı kapalı olacak
2) Ağ Bağlantılarım'a giriyoruz, Soldan Ağ Bağlantılarını Görüntüle diyoruz. Sonra yukarda Dosya Düzen şeklinde giden sekmelerden "Gelişmiş" olanına tıklıyoruz, oradan gelişmiş ayarlar'ı seçiyoruz. Ve çıkan pencerede sağdaki yeşil oklar vasıtasıyla Hamachi ağını en üste taşıyoruz.
3) Eğer kurulu oyunu göremeyen bi tek sensen oyunu kuran abimiz Hamachi'den senin mahlasına sağ tıklayıp advanced diyor. Orada Peer VPN Alias kısmına senin IP'ni, IP'nin ilk iki hanesini kendi IPsinin ilk iki hanesiyle değiştirerek yazıyor.

Tabii bunların hepsi bir arada yapılacak diye bi şart yok. Hamachinin yeni sürümleri bi garip olduğu için her oyun için farklı ayar gerektirebiliyor. Yani garantili bir çözüm üretemedim evet. Ama isterseniz bendeki Crysis'le beraber deneme amaçlı bi hamachi ağı kurup oynayabiliriz, deneriz yani.

surucu/klasor ismine tiklaman lazim.

$oyle: img172.imageshack.us

aa, hakikaten. teşekkür ederim.

ama "bir üst klasöre çık" tuşu çok daha makbule geçerdi açıkçası.

backspace tuşu da işine yarayabilir. xp'de vardı öyle bi kısayol.

bende de oldu bugun bu. pek kullanmadigim bir pc oldugu icin yeni fark ediyor da olabilirim. yalniz degilsin en azindan..

ekrana görüntü mü gelmiyor yoksa hiç mi açılmıyor? Bende görüntü gelmeme sorunu vardı bunlar için bolca patch var. Google da ararsanız forumlar doludur. Ben patch ile çözmüştüm

ya "monitör" demişim ama, bilgisayar esasında. neden monitör dedim bilmiyorum.

yani makine uyuyor, ama uyanmıyor. ekranda görüntü yok, hdd ışığı da yanmıyor. bildiğin uyumaya devam ediyor yani.

atıyorum monitörü kapa 3 dakikaya, sistem bekleme beş dakikaya ayarlı olabilir. ona da bi bak, gerekirse sistem beklemeyi kapa.

Bu parayı alıp bankaya gidiyorsun, uzmanı getirin bana ben çok zenginim diyosun, böyle yüklü meblağlardaki portföyleri bölüyor, yarısını a tipi likit fon, dörtte birini b tipi slip don, sekizde birini de altın olarak değerlendirip riski azaltıyorlar, kalan sekizde biriyle de fındık alıyoruz diye biliyorum ama konunun uzmanı değilim tabi daha iyi bilen biri vardır illa ki.

%19 faizle vadeli mevduat açılırsa;

(100.000x0,19)/12 denilebilir kaba taslak.. vergisiyle falan aşağı yukarı 1.400 civarı getirir sanırım

repoyla uğraştığına değmez, vadeli mevduat daha tercih edilesi.. yatırım fonu da biraz daha az kazandırır muhtemelen

joelskellington'a katılıyorum hatta dediği gibi sekizde biri ile fındık almaktansa, tümüyle kurubakliyat işine girseniz daha kazançlı çıkarsınız(eğer bu işle uğraşan güvenilir bir tanıdık varsa). Zira her sene bir kurubakliyat mahsülünün fiyatı tavan yapmakta.

anaparanızı orta ve uzun vade de korumak istiyorsanız sadece faizi çekip anaparaya dokunmama yöntemi yetmez. anapara enflasyon karşısında erir. aylık uğraşması biraz daha zor tabi ama kabaca yıllık şöyle bir hesap yapalım. bugün paranızı mevduata bağladınız veya yatırım fonu aldınız. 1 sene sonra 11.07.2009 olduğunda paranız vergi vs düştükten sonra 115000 olmuş olsun.bisene sabrettim gidip şu 15.000'i harcıyayım hemen demeyiniz. yıllık enflasyon yüzde 10'sa harcayabileceğiniz tutar 15000 ytl değil sadece 5000 ytl'dir ki böylece anaparanız eksilmeden ve çoğalmadan aynı kalmış olur. kalan 110.000 ytl'yide yine bağlayabilirsiniz. kolay gelsin:)

not: bu arada güvenilir en az 2-3 bankadan paranızın tutarını da belirterek oran bilgisi alarak yüksek verene yatırmanız gerektiğini söylemeye gerek yok.

gidip bir daire aliyorsunuz ve ayda 500 ytl kira geliri gelirken bir yandan ana paraniz, evin degeri arttikca artiyor. ugrasi eksisi..

cok paraniz var ise hepsini bir yatirim aracinda degerlendirmemek, araclari cesitlendirmek faydali. ornek: 100.000 ytl'nin hepsiyle diyelim cok kazandiriyor diye dolar aldiniz, ama dolar habire dustu. veya ytl cok kazandiriyor diye faize koydunuz, hop kriz cikti sizin para yalan oldu. joelskellington'un dedigi gibi, sizin risk tercihinizle getiri beklentiniz arasindaki optimum noktayi bularak her ay belli getiriyi elde etmenize yardimci olacak hesap yontemleri ve bunu yapacak portfoy uzmanlari var. yalniz bu kisilere bu islerden anlamadiginizi/sevmediginizi cok caktirmayin, bazilarinin kendi ajandalari olabilir (daha dogrusu calistiklari kuruluslarin) ornek: eski uzanzedeler, anlamdan bilmeden offshore'a yonlendirilmislerdi.

ben vista ultimate x64 kullaniyorum.
feci memnunum. driver sorunun yok ise eger gozle gorulur bir performans arti$i olacaktir emin olabilirsin.

ozellikle matematiksel islem gerektiren programlar gozle gorulur bir sekilde hizlanabiliyorlar. tabi bunun icin 64bit optimizasyonu iyi yapilmis bir kod olmali.
mesela windows calculator cok daha hizli calisacak, ama 100.000!i falan hesaplatmak lazim anlamak icin.
satranc motoru rybka'nin 64 bit surumu, 32bit surumunun yaklasik 1,6 kati hamle hesaplayabiliyor. normalde bunun icin ikinci bir islemci veya cekirdek lazim.

elbette ki 64 bit işlemciler 4gb'tan fazla ram sağlamak haricinde çok daha fazla işe yarıyorlar :) 64 bit işlemci demek her tick'te 32 tane 0-1 işleneceğine 64 tane işlenmesi demektir. neyse, vista ise alsa tavsiye etmem, xp'ye devam et derim. vista bazen hiç olmayacak yerlerde performans sıkıntısı yaşatıyor.

evet, 64bit işlemcinin daha fazla ram'e müsaade etmekten fazlasını yaptığını biliyorum :) sorum zaten "64bit mi, 32 bit mi" değildi. "vista x64 mü, xp x64 mü" idi.

sistem özetimi şöyle vereyim bari:

* intel core2quad q9300 cpu @2.50ghz
* gigabyte ep35-ds3p motherboard
* 2gb 533mhz ram
* nvidia geforce 8800gt 512mb

şimdi, bir yandan da amacım dx10 kullanabilmek. o yüzden vista ihtimalini düşünmeye başladım zaten.

defrag iyidir hatta chdisk de yapsan iyi olur.

bir de xp ile 4 cekirdek uyumlu claısıyor mu ki ? sorunun kaynagı ordan da olaiblir.

ben de başka bir alternatif sunayım, power supply unit diyeyim. kaç wattlık bir PSU kullanıyorsunuz ? sisteminiz için ben en az kaliteli bir 500Watt öneriyorum. hatta belki 500watt bile yetmeyebilir.

ayrıca eğer sabit diskleriniz şu an doluya yakınsa, windows sanal bellek için yeteri kadar boş alan kullanamıyor da olabilir.
bilgilerinizin güvenliği için kısa sürede yedeklerini almanızı öneririm.

defrag'ın tek sıkıntısı bilgilerin uçtuğunda bunları tekrar geri çağıramıyosun.Çünkü o bilginin yazılı olduğu plakayı tamamen siliyor.Performans artışı olur mu diyosan kesinlikle olur.Tavsiyem sistemi SP3'e çıkar ondan sonra defrag al sistem rahatlayacaktır..

Eğer o hdd leri direk çıkartıp yeni pc nize format atmadan ve yeniden windows eklemeden taktıysan düşük performans göstermesi normal. Hem zaten windows şişmiş durumda hem de eski pcnin bi ton driveri yüklenmiş durumda. Yapman gereken windows un yüklü olduğu partisyondaki yedeklenmesi gereken şeyleri diğer partisyonlara atarak o partisyona format atıp yeniden windows yüklemek. Diğer partisyonlara da hem defag yapmak gerek. Hatta windows un defrag ı yerine diskeeper programını kullanmanı tavsiye ederim...

bryan fury: xp dört çekirdek destekliyor tabii, neden desteklemesin.

archetype: psu gerçek 460w, cooler master. sorun çıkartacağını sanmıyorum.

erkona: sp3'e hiç bulaşmayayım diyorum. windows xp pro sp2'den gayet memnunken sp3'e geçip her şeyi riske atmak istemiyorum açıkçası.

selimse: sanırım kısa süre içerisinde bunu yapacağım. c: ve e: sürücülerim ilk 200gb'lık hdd'me ait. onları formatlayıp direkt vista yükleyebilirim hatta.

bir kere sen oyle bir raporu 5 sn de alamazsın ki .
aldin diyelim ne kadar sıklıkla kullanacaksın . eger cok sıklıkla kullanacaksan bunu ozet tablolara atarak cozebilirsin (ikinci yontemin daha makul ).
tabii ki ozet tablonun guncelleme sıklıgı sistemin yapısı ile dogrudan iliskili bir duurm vs.. vs.. vs..

Valla google analytics bile real time calismiyor. Gerci onlarin veritabani kiyaslanacak gibi degil ama teknolojileride onla orantilidir.

en kısa zamanda geri götürünüz. zaman kaybetmeyiniz hatta en iyisi bugün imkanınız varsa geri götürüp durumu değerlendirmelerini isteyiniz. yanınızda denediğiniz cd'leri de götürürseniz yararlı olur.

içinizi rahatlatayım, sony ürün iade vb. konularında en iyi firmalardan biri türkiye'de.

abi $imdi "bir$eyi mi gozden kacirdik?", "bozuk olmayabilir mi?" ya da "firmware ile duzelir mi?" tarzi argumanlara girip adamlarin aklina karpuz kabugu getirme.

o driver cd'lerini (ya da kopya olmayan i$te hangi cd ise) yanina alip kutusu bilmemnesi her $eyiyle git dukkana. cahil taklidi yap. cali$miyor bu de. degi$im istiyorum de. servis olayina yana$ma.

windowsa online kayit yapmi$siniz artik geri alamayiz falan derlerse de cahil taklidi yap. "kayit nedir?" falan de.

bi de bolge sorunu falan derlerse "cd de bolge sorunu mu olur lan it?" diyebilirsin. ama onun di$inda cehalet tavsiye ederim.

gecmi$ olsun.

jack'e katiliyorum. once cahil roluyle basla olayi yokusa surerlerse dikles. esek yukuyle para veriyoruz bi de bunlarla ugrastiriyosunuz falan de. dudullu'dan kalktim geldim de. de oglu de. cemkir yani... ayrica calisan cd'den bahsetme. calismayanlarla git, bak bunlarin hepsi orjinal hicbirini calistirmiyo. depodan yenisini getirin bana de..

(bkz: cron)

mysql de job yazilmiyor mu ?

php ye yazarsınız, php gidip mysql'de ne iş yapılacaksa yapar

ccompiler: veritabanları konusunda yeniyim, bu yöntem karmaşık olmaz mı?

lord seithel: php'ye neyi yazacağım? bir önceki cevabınızdaki gibi cron kodu mu? yoksa direkt "her gün saat 12:00'de git şu veritabanına bağlan, şu tabloyu seç, şu id'deki şu bilgileri al, şu dosyaya (veya şu veritabanına) kaydet" mi diyeceğim? sanki php durduk yere kendi kendine işlem yapmazmış gibi geliyor ama?

lord seithel ve mrtksn: hemmen cron nedir ne değildir araştırıyorum.

php ile gerekli kodlari yazip cron ile bu php dosyasini cagiracaksiniz.

sistem agp mi pci-express mi? agp ise işin zor, iyi kart pek yok. olanlar da çok pahalı. pci-express ise 8800GT iyidir derim. ati'nin hd3870'i performans olarak 8800gt'den geri kalmıyor. lakin şöyle de bir şey var, crysis'i full detail'de çalıştırmak sli/crossfire sistemlerde bile kastırıyor. o halde 9800GX2 ya da 3870x2 gibi çift gpu'lu kartlara göz atın derim.

(git: 31671)

8800 gt derim başka da bişey demem,kullanıyorum mutluyum huzurluyum, çift gpular 500 liradan başlıyor ayrıca.

sofistike maymun: olaydan bayağı kopmuşum herhalde. agp kaldı mı ki hala? şimdiki p4 sistemim bile pci-express.

DirectX 10 destekli agp ekran kartları bile piyasaya çıkarılmaya hazırlanılıyor. evet belki artık yüzlerine bile bakan yok fakat üretici firmalar hala agp sahiplerinin üzerinden para kazanmaya çalışıyor.

kullanici bilgi dosyasi ucmus buyuk ihtimalle. biz bilgi islem olarak bu gibi durumlarda formati basariz :)

en son en iyi yapilandirmayla acmayi deneyebilirsiniz ki tahmin ediyorum bunu da denediniz.

bana da olmuştu aynısı ama yeni windows kuruvermiştim.
bu sefer araştırdım şöyle üç şey buldum
thinkinginpixels.com
www.geekstogo.com
www.winxptutor.com

çalıştığınız kurumun muhasebe departmanı gerekli işlemleri yapmanız için bir kağıt çıkarır, bununla bağlı bulunduğunuz ssk müdürlüğüne başvrursunuz, iki fotoğraf ve 50 kuruş verirsiniz. ben alırken böyle idi.

Biz stajda almıştık ve hiçbir işlemi kendimiz yapmadık. Bir fotoğraf, 1 YTL ve bir de nüfus cüzdanının fotokopisi yetmişti. Bence şirketin muhasebesiyle görüşmeniz yerinde olur. Onlar belki de kendileri yapıyordur.

karne kalkmadı mı yahu ? vizite ile gidiyorsun hastaneye tc numarasıylan oluyor ?

benim bildigimde karnenin kalktigi yonunde. hatta gecen ay muayene icin saglik ocagina gittim. muhasebe departmanindan aldiginiz vizite kagidini ilgili bolume veriyorsunuz, onlar size numara veriyor. daha sonra o numarayla gidip sira aliyorsunuz.

(bkz: #12513073)

para istemediler. sadece vizite kağıdı yetti. ne olur ne olmaz diye fotoğraf ve kimlik fotokopisi götür istersen.

bu hayvanlar besin bulduklarında -iç güdüsel olarak- yavruları olmasa dahi, olası bir tehlike durumunda yanaklarında saklıyorlar besinleri. depoluyorlar, hani gün gelir besin bulamayız, yavrucuklar aç kalmasın falan feşmekan.

yani sizdekinin de durumu gayet doğal.

hahah bende baştan anlamamıştım böyle ön kollarının üstü diyince. garip hayvanlar cidden

Başlığa çok güldüğümü belirtmeden edemeyeceğim. Hayvanın bir şeyinin olmamasına sevindim. :)

Benimkilerden birinin taşakları şişmişti. Başlığı okuduğumda öyle bişey sandım :D. Hep kuru yem vermeyin arada marul falan da yesin hayvancağız. Sulu sulu!

bu çok sık görülen bir rahatsızlık değildir. başka rahatsızlıklarla da karıştırılabilir. tanıyı kim koydu?

iyi bir klinik psikoloğa danışılmalı bence.

günün telaşı ile adam gibi yemek yemiyo bunlar, sonra bok var gibi bir de heyecan yapıyorlar, ayakta durmak da zor gelince vücut eytere bea çekiyor. aduket gibi bir şey yani.

burada potpori yapmislar o bayilanlardan:

www.evtv1.com

burada da benzer bir soru ve cevap var:

answers.yahoo.com

kisaca, bayilanlarin dizleri kilitleniyor ve ayakta kalmak zorunda olduklarindan bayilip dusuyorlarmis:

bu da kilitlenmis diz-locked knee- in tanimi:

orthopedics.about.com

sanki gözleri kararıyor bilinç gidiyor gibi geldi bana şu ilk videodan.ama neden dersen bilemicem tabi.

Olabilir. Ama Amerikalılar mesela sabıka kaydı dışında kendi araştırmalarını da yürütürler. Sonucu daha geç gelir ve ters birşey olursa işten çıkarırlar.

evet sabika kaydi benim bildigim.

Sabıka kaydıyla aynı şey değil bu, güvenlik araştırması.
İsminizi cisminizi araştırıyorlar, geliyorlar icabında ailenizle komşularınızla bile konuşuyorlar, ülkesine göre birkaç ayı bulabiliyor.

en.wikipedia.org

onu ben de arıyordum. tesadüf eseri buldum. dışişleri bakanlığından alınıyormuş. 2 adet form dolduyorsun. istersen gönderirim bende var. ama belgeyi alman ne kadar sürüyor bilmiyorum.
bu arada ben nato için istedim. belgelerde nato adı geçiyor. sanırım onu değiştirirsen işinize yarar. sonuçta dilekçe gibi bi şey.
edit;fakat benim dediğim belgeyi isteğe bağlı vermiyorlar. bir "üst yazı" olması gerekiyormuş. yani çalışacağın yada bu belgeyi isteyen tüzel kişinin isteği olması gerekiyormuş.

Her insan bir şeyler başarmak ister, düzen çok az kişiye bu fırsatı verir. Çoğu "pil" olarak kullanılır, birey dahi olamaz. Energizer tavşanı kadar anonim oluverir. Sonra mecburen insan o enerjiyi başka bir şeye yönlendirir, aklını kaçırır. Açıklaması budur bence. (Futbol/spor iyidir güzeldir, izlemesi de oynaması/yapması da. Burada neyi söylediğim anlaşılıyor umarım)
(bkz: #12988134)

Olay sadece "verili spor anlayışı" ile ilgili arkadaşlar. Birilerinin Gladyatör boşluğunu doldurması, her Türk gencinin kendini en az bir konuda uzman sanması gerek. Hep söylerler, ne demiş fakir bir Latin Amerika Ülkesinin başkanı: "3F yeter bu insanara, Futbol, Fiesta, Festival." Bizim durum daha vahim, bize sadece futbol yetiyor. Özetle: Futbol fanatiği olunmaz, futbol fanatiği oldurulur. Budur.

Bunun daha vahim bir yani ise toplumumuzda takim tutmayanalarin tam bir weirdo muamalesi gormesidir. ayrimciliktan iceri attirilmali bunlar vallahi.
(bkz: ayrimcilik sucu/1)

green street hooligans filmini izlemeni tavsiye ederim. orada taraftarlık olgusunu maç dışında anlatıyor.
"Bence Galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır. Galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım'' demiş mesela metin oktay eheh.

(bkz: maradona tarikati )

Efendi gibi takımını tutana saygım sonsuz ama abartan da çok fazla, holiganları da zaten Allah'a havale ediyorum...

Niye bu kadar çok para dönmesi gerekiyor bu işte ben de onu anlamıyorum, başka sporlarda da oluyor ama futbol abartı yani, bu kadar dengesizliğe kimse birşey demiyor mu, diyemediği içindir belki de...

kesinlikle renklere gönül vermek ile alakalı. elbette sarı ve kırmızı rengi çok sevmek değil bu gönül vermek dediğim. bir şeye tutku ile bağlanmak.

ben de futbola, takımına tutku ile bağlı olmayanları anlamakta zorluk çekiyorum mesela. anlamadım, anlayamayacağım, anlamak için zorlamıyorum kendimi.neyi kaçırdıklarının farkında değiller.

ha kamyonla hobim var, bir o kadar da kitabım. sinema-müzik konusunda da allah'a şükür iki kelime edebiliyorum; siyasetle de ilgileniyorum, üstelik aktifim.

anlatmak istediğim kişiden kişiye, yapıdan yapıya, bakış açısına göre değişiyor.

ben maça gittiğimde, binbir zorluk çekiyorum, uzun yol katetmek zorunda kalıyorum (tekirdağ-mecidiyeköy), hele bir de yağmur-çamursa iyice eziyet haline dönüşüyor; girmesi ayrı, çıkması ayrı dert anlayacağınız. fakat ne zaman ki merdivenlerden çıkıyor, kafamı kaldırdığımda ali sami yen'in çimlerini görüyorum, o an dünyada başka bir yerde olmak istemediğimi fark ediyorum.

bunu anlatabilmem çok zor. bir insanın bana futbolu neden sevmediğini anlatabilmesi de.

sebebi gayet acık bence..cocukken bir top bulursun yada bakkaldan 500 bin liraya alırsın.sonra bos bir arazi ve alsana spor.cocukken bı cok ınsanın bıldıgı spor seklıdır.voleybol oynayamazsın file yok, basketbol oynayamazsın pota yok gibi nedenlerden dolayı cocuklar sadece futbol a ılgı duymaya baslıyolar..ayrıca bunların dısında futbol gayet ucuz bır spordur.yanı cocuk aıleye deseki ben kayak yapmak ıstıyorum yuzmek ıstıyorum falan dıye.ailenin maddi imkanları cercevsınde gerceklesır bu olaylar..

okulda sadece futbol konusulur.arkadasları ben gs liyim sen hangı takımlısın dedıklerınde cocuk kendı kendıne dusunur ve takım tutması gerektıgını zanneder..o sen hangı takımlısın dıye soran cocukta babasının arkadaslarıyla muhabbettınde duymustur aslında futbol klublerını..

son olarak : bu ulkede hangı takımı tutuyosun sorusu tanısılan bı ınsana burcun ne soru cumlesınden önce sorulabılecek kadar önemlidir kimi cevrelerce..

guybrush threepwood: işte, o "renklere gönül verme" durumunu biraz açar mısınız? rengin dalgaboyuyla ilgili olduğunu ben de düşünmüyorum, peki ama nedir bu?

ayrıca takım tutmayan birini anlamak kolay olmalı: futboldan uzak büyümüştür, ailesi futboldan hoşlanmıyordur, çocuk futbolu tanımaz, dolayısıyla takım tutmayı yersiz bulur.

Aslinda futbol fanatikligi ile futbol takimi fanatikligini birbirinden ayirmak gerekir. Futbol fanatigi bir insan futbola asiri derecede ilgi duyar. Bu diger spor dallari icin de gecerlidir. Ornegin tenis fanatigi insanlar da vardir, F1 fanatigi insanlar da. Bu insanlar futbolla ilgilenmeyebilir ama tenis turnuvalari ya da F1 yarislari oldugu zamanlar televizyonun basindan kalkmazlar, maddi durumlari iyi olanlar bu sporlar icin ulke ulke dolasir. Ornegin bir cok arabanin vin vin vin son surat gidip de birbirini gecmeye calismasi bana sacma gelmesine karsin bunu buyuk bir heyecanla seyreden insanlar var. Yani bir spora ilgi duyuyorsun ve o sporun kurallari yapilis tarzi, yasattigi surprizler sana zevk veriyor ve o spor ile ilgili bir takim ya da sporcuya bir sekilde((bir zamanlar kazandigi buyuk bir basari, bir karsilasmada hakkinin yenmesi, sen cocukken cevrenin(abi, baba, dayinin) o takimi tutmasindan etkilenmek ya da yarattigi ters etki gibi nedenlerle) sempati duyup desteklemeye basliyorsun. Sevdigin bir yazari, sarkiciyi, aktoru, yonetmeni surekli takip edip onlarin yapitlarini seyrederken, dinlerken, okurken aldigin zevkten pek bir farki yok aslinda. Bir spor dalini seversin, o sporla ilgili bir takimi ya da sporcuyu desteklersin ve kazanilan basari ile sevinir, yenilgi sonrasi uzulursun.

Takim fanatikligi ise cok farkli. Futbol fanatigi oldugum ve destekledigim takimimin bir cok macina gittigim icin rahatlikla soyleyebilirim, takim fanatigi insanin aslinda yapilan sporla pek bir alakasi yoktur. Oraya kufur ya da kavga etmeye gider. Hayatta alinan bir cok yenilginin, basarisizligin telafisini destekledigi takimla yok etmeye calisiyordur. Daha fazla yenilgiye tahammulu olmadigi icin destekledigi takimin kazandigi basarilar onu sevindirmektedir ve bu basarinin kazanilmasi icin de gosterilen her yol mubahtir.

youtube'a erişebilsem fanatizm ve holiganizm hakkında çok iyi bir video linki yollayacaktım. yurtdışında olanlar, youtube'a erişebilenler vs. için söyleyim yine de; arama kutusuna cimbom old boys yazın, izleyin. karşınıza çıkan video holiganlık ile ilgili.

renklere gönül vermek küçük yaşlarda meydana gelen bir şey. 15-16 yaşına kadar futbolla ilgilenmeyip sonradan fanatik olan birini tanımıyorum. herkes kendi çocukluğunda incelenebilir. ben hatırlıyorum çocukken iki apartman arasındaki bahçede uygun ağaçları seçip kale yapardık ve mahallenin abileri ile birlikte burada futbol oynardık. o abilerden biri galatasaray altyapısında oynuyordu ve antreman olmadığı zaman vs. yanımıza gelirdi. bize de galatasaray formaları getirirdi (benim yaş 6-7), ne zaman sarı ile kırmızıyı yanyana görsem aklıma galatasaray gelirdi. evdekilerin de galatasaraylı olduğunu idrak ettiğimde o artık benim vazgeçemeyeceğim takımım olmuştu. şimdi elimden geldiğince maçlara gidiyorum.

uzun lafın kısası, çocuğun o yaşlarda başkalarından gördüğü her şeyi yapmak istemesi, bir şeye (bu durumda renklere) tutkuyla bağlanmak istemesinde yatıyor olay. ben kendim için bu sürecin nasıl geliştiğini anlattım, fenerbahçelisi de beşiktaşlısı da eminimki benzer süreçlere sahiptir. bir de şöyle bir şey var, her ne kadar taraftarları düşman olarak gösterilsele de üç büyüklerden biri bile olmasa, bu lig çok zevksiz olurdu.

sıfır vardır çok pahalıdır.turntable ın başka bir havası var diye fiyatlar tavan
ama bak ikinci el falanda temiz aletler var. urun.gittigidiyor.com

sıfır iğne bulunur da plak normal bir insan için çook pahalı.

darknum: para hiç sorun değil, neyse veririz


demeyi çok isterdim. :) kaça bulurum acaba, ikiniz de pahalı demişsiniz ama?

cgi.ebay.com
al bak buda ikinci el.

bulunur. technics yada onkyo dışında birşey bakıyorsan ortalama fiyatlarda denon bulabilirsin.. www.hepsiparis.com
...gibi. bundan başka modellerinide görmüştüm tr de.
ama bide güzel ülkemizde mahalle arası elektronikçi kültürü var. oralarda çok ucuza kapatıcağın gayet güzel 2. el pikaplara ulaşmak mümkün oluyo.

hmm bana sözlükten mesaj at. tanıdık bir elektronikçi var. haftaya kendisine uğramayı düşünüyorum. elinde varsa eski bişiy belki uygun bir fiyata satar. benim mesela pikabın otomatik sona gelince kapanma iğne kolunun yuvaya oturtma bozuldu. baktık yapılacak bir şey değil açtım içini nereden geçiyor başlatma kablosu buldum açma kapama için düğme koydum.

yani ucuz 2. el plaklar bu kadar özen istiyor.

tamamen bir müzik dinleyicisi olarak fikrimi belirtmek istiyorum naçizane. "ney" daha iyi gibime geldi.

ha calma-öğrenme zorluğudur, siz ne dersiniz bilemem. ama neyin daha zor öğrenildiğini duymuştum.

aralarindaki en basit 3 farki soyleyim:
1)klarneti bilmiyorum ama neyden ses cikarmak icin bir kac haftani vereceksin. temel notalari cikarmak icin ise bir kac ayini-belki de yilini- vereceksin; kendimden biliyorum. klarnette sesin bu kadar uzun ciktigini zannetmiyorum.
2) ney calmayi ogrenirken, karsina paso ilahiler gelecek, ilahileri calacaksin; gittigin kurslarda da mutaassip insanlar ve sohbetlerle karsilasacaksin. ben acikcasi bunu kaldiramadim, biraktim neyi filan, na orada duruyor ogrenciyken bok gibi para verdigim ensturman.
3)neyin bakimi zordur, sonucta bildigin su kamisi. cok hassas davranman gerekir, bi yere carptiginda onu mefta olacak; klarnette boyle bir sorun yok. bakimi da nasildir bilmiyorum.

edit: sorularina yanit vermemisim; vermeye calisayim.
1. ney icin ses araligiyla ilgili sunu soyleyebilirim, portenin en altindaki ve en ustundeki cizgilerden daha fazlasinin sesini cikartamiyordum ben-1 8-9 ay ugrastim yanilmiyorsam o ensturmanla.
2. ogrenim kolayligina yukarida deginmistim ama bir de ara sesler -diyez, bemol vs.- cikarmak icin kimi yerlerde deligin yarisini kapatiryorsun, kimi yerlerde basin ve baspare arasinda 90 derecelik egim vermen gerekiyor. bazen de dudagini saniyede bilmem kac titreteceksin falan filan...
3. iyi birsey almak istiyorsa, kafadan 200 dolleri gozden cikarmalisin. zaten daha sonra basladigin neyin yerine bir ust modelini almalisin. kiz ney den baslanur mansurla devam edilir genellikle vs..
4. bizim hoca studyoda kaydediyordu bunu, :S

xaphoon al, çal.
(bkz: xaphoon) (pocket sax olarak da bilinir, ufacık, taşınabilir ama klarinet gibi sesi olan bir enstruman)
youtube.com
youtube.com

çok teşekkürler. ney - klarinet arasında klarinet bana da daha mantıklı görünmüştü zaten.

ama kurukafa'nın önerisi de hiç fena görünmedi. dinledim, izledim, şahane sesi var xaphoon'un. türkiye'de bulunabilir mi? fiyatları nasıldır?

kurukafa,
bir ekşi duyuru sorusuna verdiğiniz cevabın sonucunu hiç bu kadar kısa sürede almış mıydınız bilmiyorum ama, xaphoon siparişimi verdim amazon'dan :)
teşekkür ederim.

48$ alet, 17$ shipping, toplam 65$.

benim daha iyi bir teklifim var; sifir maliyetle al sana ensturman:

youtube.com

adamin diger videolarinda da baska sebzelerden yapilmislari var.

kurukafa'da notalarin yerini bulur, al sana ev yapimi ensturman :P

eagle bedava mıydı tam hatırlamıyorum, kullanmayalı baya oldu.

gEDA: www.geda.seul.org
XCircuit: opencircuitdesign.com

doğru mu anladım:

www.csgnetwork.com

maalesef yanlış abi :)

bildiğimiz hoparlörün bildiğimiz ses dalgası frekansı cevabı şeyi zincirleme isim tamlamasını soruyorum ben :)

çünkü kablo yok. sebebi sesin dalgaya çevrilip baz istasyonuydu falan derken uyduya gidip aynı yoldan gideceği yere gitmesi.

yok, ben kısa mesafeli görüşmelerdeki latency'yi engelleme yolunu soruyorum. onda uydu girmiyor işin içine.

e yine aynı nedenden. telsiz gibi direkt cihazdan cihaza gitmiyor ki sinyal. cihazdan baz istasyonuna gidiyor, orada nereye gideceğine kadar veriyor oranın baz istasyonuna gidiyor. oradan cihaz bulunup cihaza gidiyor.

ya, ben soruda "0.30 milisaniye" yazmışım. halbuki "0.30 saniye" olacaktı. düzelttim.

hah, 0.30 saniye büyük bir gecikme. bunu azaltmanın imkanını soruyorum işte ben. bana öncelikli bir bandwidth ayırsa mesela Turkcell, 0.10s ve altı latency'lerle konuşabilir miyim?

ara ara başbakan, cumhurbaşkanı ya da benzeri bir zevat etrafta olduğunda jammer kullanılabiliyor. bunu da komplo teorisi olsun diye söylemiyorum. bir gün beşiktaş'ta otururken, telefonumun çekmediğini fark ettim. arkadaşlara sordum, onlarınkiler de çekmiyordu. hatta garsona da sorduk falan. olur ara ara.. jammer değişik bir şey..

jammer'dır. başbakan, cumhurbaşkanı bi de amerikalı diplomatlar araç konvoylarında kullanıyorlar. çok yakınındaysanız televizyon kumandası bile çalışmaz.

cep telefonu adıyla satmıyorlar mı onları?

:) ama cep telefonunda gereksiz birçok teçhizat var. yok efendim hafızadır, ses birimidir (mp3, radyo filan)... ben en yalın halini arıyorum. kendi telefonumu yapıcam (yok artık).

alibaba.com 'da olmasi lazim.

açtığın başlıklara bakılırsa gsm kontrollü bomba yapacaksın (yok artık). alibaba.com'da bulabilirsin. internette biraz eşinirsen de devre şemasını bulur bi elektronikçiye kendin yaptırırsın.

eheh, bomba yapmayacağım yahu. fizikçiyim ben (6. sene, mezun değilim henüz). o yüzden ilgileniyorum böyle elektromanyetik şeylerle.

büyük olasılıkla çaya konulan karbonat nedeniyle. özellikle aç karna içince fena yapıyor.

hmm psikolojik de olabilir...

çay benim kan şekerimi düşürür bazen ve mide bulantısıyla baş dönmesi olur. yanında bişiler yiyerek içerim çayı çoğuzaman sırf bu yüzden . belki sizinki de böyle bişeydir

çay zaten mideyi rahatsız ediyor, bi de dışarıda haşlanmış, yarım saat kaynamış bayat çay getiriyorlar. haddinden fazla demli çay kusturur. geçen ben bizzat kustum senin gibi de kafa yordum acep niye diye, ailecek bu cevabı bulduk. bilmem anlamlı geldi mi?

başlık yanlış formatta başlık açmaya örnekmiş bu arada. tabiki sözlük formatında , burayı bilemem.

aynı şekilde dışarıda bir yerde "şekerli" çay içtiğimde bende de vuku bulan hadise.

bana oluyor. denildiği gibi karbonat da olabilir, çay demleneli çok olmuş da olabilir. ben de yeni uyandığımda bi sigara yakmak için hemen sallama çay yapıyorum, midemi bulandırıyor. tabii evinizde yaptığınız çaya alıştığınız için dışarda içtiğiniz taze çaya bile mideniz tepki gösteriyor da olabilir. hastalığın da etkisi olmuştur kusmanızda. geçmiş olsun.

p.s.: earl grey candır.

daha once de sorulmustu:

(git: 26255)

bakmaya usendiysen , evet miliampermi$ :)

tdk çalışanlarıdır,başkası değil.

Şimdi şunu söyleyebilirim ;atasözleri ve deyimler diye bir sınırlandırma olacaksa tam yanıt vermem zor fakat türk dilbilimci ve türkologlar diyebilirim. Türkçe ile ilgili araştırma yapanlar,çalışanlardır bunlar. ilk tahlilde aklıma gelenler; Feyza Hepçilingirler,Yavuz Bülent bakiler, Mehmet Kaplan, Arif Hikmet Par, Seyit Kemal Karaalioğlu.. Arkadaşın belirttiği üzere TDK'nın da yayınları vardır muhakkak.

www.tdk.org.tr

Telefon bildigim kadariyla 3000Hz'e kadar. Ama mikrofon ve hoparlorler buna gore ayarlanmis midir bilemem.

hoparlörde problem yok, süper bir frekans yanıtı olmasa da duyulabilir aralığın büyük bir bölümünü verebilir. Mikrofon da aynı şekilde yalnız kayıt ve konuşma esnasında telefonlar filtreleme yapıyorlar, bunu engelleyemediğiniz için 3-4khz lik bir bant genişliğinden fazlasını elde edemezsiniz. Dikkat ettiyseniz bir konserde falan başkasını arayıp dinletmek istediğinizde müzikten çok kalabalığın sesi gider.

bant genisliginden ziyade cut-off frekanslari onemli degil mi bir veri tasinirken? yani 10 hz-1010 hz ile 10k-11k hz lik frekans araliklarinin bant genislikleri ayni ama farkli frekanslarda veri tasimazlar mi? filtre de zaten herhangi bir frekansin ustundeki/altindaki sinyali engellemiyor mu? yanlis mi biliyorum acaba?

soruda frekans aralığı diyorsa cutoff frekanslarından bahsediliyordur.

genellikle hoparlörde değil de hoparlörün yükseltici devresinde bir low-pass filter olsa gerek. telefonlarda da band-pass filter bulunuyor.

@egotm, frequency division multiplexing diye bir olay var. Taşınma esnasında olanlar son kullanıcıyı ilgilendirmez. Son kullanıcılara ulaşan frekans bellidir ~0-4khz.

@kimlanbu, evet o iletisim yonteminde farkli frekans araliklarinda farkli veriler tasinir.
www.tpub.com

bu yuzden, daha oncede dedigim gibi, sadece bant genisligini vermek eksik bir bilgi olur. konserde telefondan muzik sesinden ziyade kalabaligin sesinin gelip gelmemesi bu araliklarin-cutoff frekanslarinin-hangisinin kullanilip kullanilmadigina gore degisir. genislikleri ayni olmasina ragmen, 1. aralikta muzigin sesi gelmezken,3. aralikta ses gelebillir; demek istedigim bu idi?

ahize yerindeyken 50V civarı bir potansiyel fark var. ahizeyi kaldırınca -hook up- 7-9V gibi bişeye düşüyor. frekans cevabı ise 300Hz ile 3.5KHz arasında
nette sanırım karakteristik plotları bulabilirsin ama evden eve, santralden santrale bir miktar farklılık gösterecektir.
100Hz'ten 1000Hz'e giderken dalganın uğrayacağı distorsiyon ve genlik zayıflaması vs için plotlardan faydalanabilirsin

orijinal olarak voltajın değişmesi gerekir, çünkü yükseltici devre voltaj kontrollü voltaj kaynağı (opamp) kullanıyor olsa gerek. ancak elbette bir direnç üzerinde değişen voltaj = değişen akım şiddeti. negatif (feedback) resistance kullanılmadığı sürece bunlar iki uç arasındaki eşdeğer direnç oranında değişir. gerçi bunun da farklı istisnaları var ama neyse.

şimdi sinüsoidal ses dalgasının sadece frekans parametresi yok, genliği de var. frekans değişse genlik aynı kalsa uçtaki voltaj değişmez, fakat frekans sabit olup bu frekansın genliğiyle oynarsak uçtaki voltaj ve hoparlör şiddeti artar (umuyorum). yani sadece frekansla ilgili değil bu frekansın genliği de önemli potansiyel farkın oluşması için.

telefon hoparlöründe kullanılan elektriksel büyüklük mV mertebelerindedir. (kendi kulaklıklarımın özelliklerine bakarak söylüyorum kulaklığın gücü en fazla 100mW )

hoparlorin uclarindaki voltaj da akim da degisir. aralarindaki iliski de V = I * Z'dir, Z hoparlorun çelisi (empedans) olmak uzere. Z genelde gercek bir direnc ve fazda degisiklik yapan bir bilesenden olusur.

karsi tarafin verdigi sinyale V_i diyelim, hoparlore girene de V_o;
Ikisi arasinda V_o(w) = H(w) . V_i(w)
seklinde bi iliski vardir (denklem frekans bolgesinde.). H(w) da sistemin giristen cikisa kadarki durtu yaniti. Bunun grafigine bakarak frekansi 100'den 1000'e cikardiginda cikis voltaji nasil etkilenir bulabilirsin. muhtemelen genliginde ve fazinda degisiklik olacaktir.

hoparlor girisindeki voltajin Volt mertebesinde olmasi lazim. hoparlor 100mW gucundeyse mili seviyesinde olan akimdir gibime geliyor.

cok uzun zaman olmus bunlari dusunmeyeli.

sethi yazdıktan sonra düşündüm
evet akım mA seviyelerinde voltaj V seviyelerinde.
ohm kanununu uygularsak

edit:ohm kanunu uygulanmaz :)

sinusoidal dalganin gucu oyle hesaplanmaz, gorunen guc, efektif guc vs. var.
(bkz: rms)

Su an muhtemelen yoktur ama "guru"dan belki?

jimmy jib operatörü ilginç gelir bana. verdiğiniz örneklerdeki gibi yaratıcı değil ama olsun...

boom operatoru.

birkaç soru aşağıda sperm işçisi var sanırım
benim oyum ona

şenör denen adamlar var mesela total station ya da nivo kullanan adamın çırağı pozisyonundalar sanırım görevleri şeritli çubuğu tutmak olan

Plaza camı silicisi. Makara düzeneğiyle çalışan bir balkon gibi bir şeyin içinde durup dışardan camları siliyorlar.

hayvan psikologları

kanatlı hayvan yetiştiriciliği diye bir bölüm var meslek yüksekokullarında.

(bkz: plise)

bu tavuk üretme ciftliklerinde calisan adamlar var... civcivlerin cinsiyetini belirliyolar dişi ya da erkek die ayiriliyolar... ve deli para kazaniyolarmis... sanirim türk yok iclerinde uzakdogudan geliyolarmis vs. bir gastede röportajlarini okumustum... ha bir de şey vardi. öküz dergisinde röportaj yapmislardi bir ölü yıkayıcı kadınla... o da ilginc gelmisti. yutupda da rastlamistim bir videoya kurs acilmis bir yerde ölü yıkayıcılığı kursu sertifika vermişler filan :)

google türkiye ülke müdürü

türkiyeden degil gerci ama , amerika da doublespeak denen bi olgu var, hani biseyi baska biseyle anlatma gibi, örnegin sahada oynayan sporculara su veren elemana waterboy dersen sana dalabilir, cünkü onun ismi "rehydration consultant"

semen collector

"theriogenology" de bununla ilgileniyor galiba
en.wikipedia.org

hindi mastürbatörü olarak anılan bir meslek olduğunu biliyorum
bu durumda boğa mastürbatörü de olabilir

"kıyakçı" da deniyor sanırım. belki argosu da olabilir.

güzel belgesel konusu olurmuş bunlardan. daha önce duysaydım keşke :)

bu tip bir amaç için kullanmayacaksanız hala işime yarayabilir aslında.

burada attan nasil aldiklarini video ile gosteriyorlar. benzer durum bogalar icin de gecerli olsa gerek:
www.youtube.com

unfaithful

a perfect murder da sayılabilir..

intersection

match point

www.imdb.com

(bkz: closer)

(bkz: eyes wide shut)

tam olarak konusu aldatma olmasa da;

little children

heist. ( aldatma derken kastettiğiniz sadece kadın erkek ilişkileri mi yoksa çeşitli dümen dolap mı bilemediğimden çeşit olsun dedim)

hannah and her sisters

derailed

emrahin anasinin si.ildigi butun filmler.
(bkz: emrah kos anani sikiyorlar )

(bkz: fracture)

@annem bana kiz bul evlen dedi
benim de aklıma ilk fracture geldi ama aslında aldatma üzerine bir film değil fracture, sadece başlangıç noktası aldatma... Yine de izlenebilir elbet.

(bkz: yazgı)

--spoiler--
Butterfly on a Wheel
Malice
--spoiler--

itiraf

www.maxionline.net

www.meb.gov.tr
www.meb.gov.tr

Cümleten teşekkürler. İlerde duyuruya ihtiyacı olacaklar için yazıyorum, aralarında en kapsamlı olanı Google Calendar'a ait olanıymış. Umarım güvenilirdir de :)

Heat paste'ler var, onlardan alip islemci ile heatsink arasina sik. Biraz paraya kiyip, 30-40 dolarlik falan bir heatsink alip stok heatsinki degistirebilirsin.

dostum macun sürdün mü? cpu ile soğutucu arasına termal macun sürmen gerekiyor çeyrek leblebi büyüklüğünde ve onu cpunun üstüne temas eden noktalara yayman gerekiyor. yoksa bir işe yaramıyor fan vs. zalman'ın cpu cooler modellerini öneririm sana.

"evden çıkmadan" kısmına cevap verirsem fan almaya üşendiğim için çok uzun bir süre bildiğimiz vantilatörle kasayı soğutmuşluğum vardır. tabii o kadar çalışmadan sonra vantilatör bozulunca fan almak zorunda kaldım.

yavaş dönen fan için de eğer fanın motor miline ulaşabiliyorsan (üstteki etiketi kaldırınca gözüküyor olabilir) bir damlacık makine yağı veya yoksa zeytinyağı. aşağıdan akmayacak kadar az. fırıl fırıl döner.

güç kaynağını sınırlarında kullandığını ve yanmasına ramak kaldığını söylemeliyim. zaten çok güç çeken ve çok ısınan bir işlemciniz var. buna 3 gb ram ekran kartı 2 adet hdd de eklenmiş. tahminim usbye de bir çok güç çeken alet takılı. 80 derece çok kritik makinenizin değeri 500 600 ytl iken 40 50 ytllik psu kullanmayın. size tavsiyem sizin de dediğiniz gibi en az 500 550wlık gerçek çıkış veren güç kaynağı kullanmanız.

bir tavsiye olarak www.firebal.net adresindeki ürünü önerebilirim. fiyat performansı çok iyi. bu siteye de güvenebilirsiniz. herhangi bir uyumsuzluk sorunu olmayacaktır.

önerileriniz için çok teşekkür ederim atrin. görünüşe bakılırsa psu'yu alana kadar makineyi zorlamasam iyi olacak :)

bu arada, normal çalışma sıcaklığı 60 derece Celcius civarında seyrediyor, bunu da eklemek istedim.

linkini verdiğiniz aygıt şahane, ancak donanım konusunda internet'ten sipariş verip de sonra teslimatı beklemek çok ağır geldiğinden, illa ki gidip kendim almalıyım. bilgisayarı toplarken de aklımda coolermaster vardı, bari şimdi şunu alayım diyorum:

www.gold.com.tr

gereksiz masraf olur mu dersiniz? wattage hesaba katıldığında arada çok da bir fark yok gerçi.

bugune kadar, sıcaklık bilgisi veren bir everest psu görmedim. büyük ihtimalle sizin o psu değeri olarak gördüğünüz sıcaklık cpu değeridir. prescottlar işlemcilerde sık görülen bir sıcaklık.

özellikle prescott işlemcilerde fan ile işlemci arasındaki termal macun eğer kaliteli bir ürün değilse bir sene sonra işlevini yitiriyor. fanı söktükten sonra kaliteli bir ürün ile termal macun yenilemeni tavsiye ederim. güç kaynağı kısmında zaten herkes aynı şeyi söylemiş. asusun güç kaynakları iyi bence tavsiye ederim. aynı işlemciye sahip biri olarak ısınma sorunumu asus silent knight ile çözmüştüm. www.pclabs.gen.tr

opteron:
pc wizard programında "power/aux temperature: 63C" yazıyor. "power/aux temperature" da - internet'teki tüm kaynaklara göre - psu'nun sıcaklığı. başka bir anlamı daha varsa - ki umarım yoktur - bilgilendirir misiniz? çok teşekkürler.

trick style:
önerileriniz için teşekkürler. ancak makine kendisini kapattıktan hemen sonra cpu yakınlarına dokunuyorum, ve sıcaklığın el yakmayacak seviyelerde olduğunu görüyorum. şöyle söyleyeyim: elimi kasanın içine daldırdığımda, hissettiğim tek sıcak hava akışı, psu yönünden geliyor.

power/aux değerine hiç güvenmeyin bazen tamamen sallama değerler olabiliyorlar. pc wizard çok fazla kullandığım bir proğram değil, fakat şöyle bir şey söyleyebilirim eğer psu den çıkan ve ankartınızda fan konnektörlerinden birine bağlanan bir kablo yoksa o değer kesinlikle psu sıcaklığı değildir. zira, taktığınız güç kablolarının sıcaklık bilgisini iletmesi mümkün değil, her hangi bir yazılım da donanımsal destek olmadan herhangi bir donanım hakkında her hangi bir bilgi veremez. bana kalırsa en güvenilir yöntem bios a girip hardware monitor menüsündeki sıcaklık değerleri ile pc wizard değerlerini karşılaştırmanız.

en güzel yöntem koy elini psunun fanına bakalım üfleme sıcaklığı ne alemde. oradan anlarsın basit olarak. işlemcine gelince arkadaşların dediği gibi prescottlar soba olarak kullanılıyor. güzel bir macun ve 40 50 ytllik bir cpu cooler ile (tabi ki macunlayacaksın yoksa elveda işlemci) daha düşük değerlere ulaşabilirsin.

dsnless tercih et. access mi sql server mı?

access kullanıyorum.

ek$i sozluk gibi bir uygulama yazamazsin mesela.

(ek$i sozluk kadar buyuk)

niçin?

performans konusunda sikinti ya$arsin. (bu kadar geni$ icerik olursa)
sql server'daki geli$mi$ ozelliklerin bir cogu ms access'te yok. hatta nerdeyse hic biri yok.
access ile veri yazdirir, sildirir, duzenletir, sql sorgusu cekersin o kadar.

edit: basit bir sozluk uygulamasi yazarsin. bahsettigim bu kadar geni$ icerikli bir site/sistem.

o halde, sözlüğe nispetle çok daha az sayıda veri içeren (muhtemelen 20 kadar kullanıcı ve onların yazıları) bir web uygulaması yazacaksam access kullanmamın bir mahzuru yok?

peki az miktarda verinin çok sayıda ziyaretçi tarafından okunması sorun yaratır mı? niyetim o kadar uçmak değil ama, mesela 1000 ziyaretçi aynı anda girip, 20 kullanıcının yazılarını okusa, Access bunun altından kalkabilir mi?

asp + mdb tabanli hazir forumlar vardi zannederim.
cok kullanicili yoksa idare edebiliyor. fakat 1000 ziyaretci ile ba$ edebilir mi acikcasi emin degilim. denemedim en azindan oyle soyleyeyim (:

ayni anda 5 civari kisi kullanmadigi surecte en azindan sql server express dusunmelisiniz.

veritabanı dosyaları webden erişimi kısıtlanmış bir klasöre upload edilir.

CHMOD 751
boyle durumlar icin iyidir, guzeldir.

yani read, write ve bilumum izinleri kapatılmış bir klasör açacağım ve veritabanımı orada muhafaza edeceğim. doğru mudur?

peki bu şartlarda web uygulamam veritabanıma doğrudan erişebilecek mi, yoksa yeni ayarlar mı gerekecek?

world'e sadece execute izni verilmi$ bir klasor icinde olmali, evet. ya da bigman'in anlattigi gibi de olur.

mdb dosyalarina ado uzerinden ulasilir. windows'da bunun driverlari var. mdac odbc falan.

modeme bağlanarak.

switch yoksa run cmd enter ipconfig enter

router arkasındasınız sanırım. ipconfig sadece yerel ağdaki ipnizi gösterir.netstat'da aynı şekilde. router arkasındaysanız whatismyip.com benzeri sitelerden başka çözüm yok gibi. Google'dan "how to find own ip address behind router" şeklinde arattım ama dediğiniz yöntemden başka bir şey bulamadım.

yazilanlara ek olarak ipconfig ya da netstat vs. ile gorememenizin nedeni aslinda o ip'nin bilgisayarinizin degil router'in ip'si olmasi. sizin ip'niz local olan sadece. siz onun uzerinden router ile anlasip internete cikiyorsunuz.