Ekşi Duyuru

Kesinlikle Ohrid ve St. Naum derim.

Ohri+1

ben de baktıkca ohride kaymaya basladım. hem daha yakın, hem gölü var, hem de cok güzel oldugunu soyluyorlar.

tiran-ohrid arası 132 km ama yolun kondüsyonu hakkında bilgi verebilecek olan var mıdır?

Ohrid +1

bu mevsimde ohrid soğuk olabilir. yol da tek gidiş geliş klasik balkan yolu diye hatırlıyorum.

Otobüs olması lazım çünkü Ohrid otobüs garında Tiran tabelası gördüğümü hatırlıyorum. Kesin bilgi değildir.

taşımak istediğin sayfanın alttaki sekme adına sağ tıklayıp taşı/kopyala seçeneğini seç. Gelen pencerenin üst kısmında diğer Excel'i seçebileceğin bir drop down menü var. Oradan o Excel'i seçip Tamam'a bas.

ekranları sağlı sollu ayır ortadan ikiye taşımak istediğin sayfayı alttaki sekmesinden tut ve diğer eklemek istediğin dosyanın sekme kısmına sürükle

Ek, iki dosya da açık olsun tabi ki.

hangi şehir?

paranın açamayacağı kapı yok. hayrına yapsınlar istersen kimse yapmaz, karşındakini memnun edersen o da bu riski alabilir.

@babil istanbul
@prasinos evet öyle tabi

istanbulda rus okulu olan bir tanıdığım var. mesajla teklifini ilet ben de bir sorayım kendisine.

soruyu cidden anlayamadım

Uluslararası okulda çalışıyorum ve sorunuzu ben de anlamadım. Neden okula gidip cocuk size gelmesin diyorsunuz? Çocuk niye okula gitmiyor?

Türkiyedeki bazı uluslararası okulların kardeş Türk okulları da oluyor. Çocuk oraya kayıt yaptırıp belirli müfredatları okumak için uluslarasına gidebilir. Uluslararası müfredatlar da IGCSE, IB, AP vs gibi şeyler yani, sadece lisede var. 9. Sınıfa kadar beklemeniz gerek yani.

Okulların parayla marayla çözebileceği şey değil bu. Yabancı anne/baba, Türk anne/babaya sahip çocukların hem yabancı hem Türk pasaporta sahip olmaları halinde bile devlet sorun çıkardı geçen sene. Türk olduğunu belgeleyen bir şeye sahip olmaması önemli. Ama sizin durumunuz zaten kritik, anne de baba da türk vatandaşı çünkü, kriterleri tutturmuyor yani çocuk uluslararası okullar için sanırım.

Benim çocuğum olsaydı ben yabancı ebeveynin vatandaşlığına geçirip Türk vatandaşlığından çıkmasına uğraşırdım açıkçası, çok direkt söylüyorum. Çünkü ödediği aidattan bilmemneye kadar istediği zaman değişiklik yapabilir hükümet, ortada kalır insan. Ve uluslararası okullar ile ulusal okullar arasında kalite olarak inanılmaz farklar var.

milletlerarası özel eğitim kurum'a kaydolup oraya devam edecekse (madem bunu istiyorsunuz) ki önce annesinin vatandalığına geçirilmesi şart (açıklamanızdan bunu anlıyorum) o zaman neden 2. bir "Turkler tarafından kurulmus ufak özel koleje" kaydolmasına gerek varki? bir okuldan alacağı diplomanın başka ülkelerde denkliği sağlanabiliyor ayrıca.

sorunuza cevap; evet mümkün. bizzati tanıdıklarım var. o niteliksiz özel okullara yeterli maddi desteği verir ve çocuğun okula devam edemeyeceğini (mesela panik atak, asperger sendromu, otizim vs) belgelerseniz -ki rapor almak da kolay- dışarıdan sınavlara girer ve o okuldan mezun olabilir.

Herkese tesekkurler. Evet soru biraz karmasık oldu. Durum aynen jimjim'in ozetledigi gibi. Yalnız cocuk anne vatandaşlığına geçemiyor çünkü annenin ülkesinin vatandaşlık uygulamasında anneden vatandaşlık geçmesi söz konusu değil. yalnızca babadan geçebiliyor(muş).

@sopiro, çocuğun annesi yabancı babası türk uyruklu ancak annesinden yararlanarak yabancı uyruga geçememe sebebi yukarıda açıkladığım gibi.

prasinos, sopiro ve jimjim'e mesaj attım. tesekkurler tekrardan

Günlük bence kişisel gözükse de içten içe günün birinde 'biri' okusun diye yazılıyordur. Yazsam o yüzden yazardım yani. Lan oturup anlatmaya kalksam kendimin bile aklına gelmeyecek özellikleri, huyları detaylı şekilde orada öğrenecek işte ne güzel diye düşünürdüm. Yoksa bunları yazıyorsun ama düzenli olarak geriye dönük okuyacaksın deseler elleh diye kaçardım ordan zira bırak günlükteki potansiyel buhranlı/ergenimsonik yazıları, iki dakika önce yazdığım şeyi bile okurken rahatsız oluyorum. Ya kendini beğenmiş, ya fazla laubali, ya gaddar, ya gereksiz duygusal geliyor. Geliyor da geliyor, önünü alamıyorum.


Edermiş gibi yaparım, sonra taam taam affettim hadi, artık kullanım kılavuzum elinde ona göre, huyumu suyumu biliyorsun, gereksiz trip istemem haberin olsun falan filan yapardım.

Yoo benim sevgilim benim bazı notlarımı okudu sorun etmedim. Ama okuyabilirsin demiştim zaten. Kendi bulup okusa da sorun etmezdim galiba.

sorun ederim tabi ki. ama benim sevgilim unutmuş olsaydı yüzde yüz ben de okurdum.

Ayrılırım, öyle böyle değil hem de. Yüzüne bakmam o saatten sonra. Terbiyesiz kadın.

Ben eline al bunu oku diye vermediysem sorun ederim, özel hayata burnunu sokmaktır bu. Kendim de asla başkasınınkini okumam.

Evet ederim ancak ben özel hayata olan saygımdan dolayı ne kadar merak etsem de onun günlüğünü okumazdım.

Okurken bundan rahatsiz olacağımı biliyorduysa sorun ederim. Ben de özellikle okumam istenmezse asla okumam.

ederim. gizli gizli telefon karıştırmaktan bi farkı yok. hatta daha kötüsü. okumasını istesem kendim veririm zaten. herkes sınırını bilsin. :d

Gunluk tutuyorsan elbet biri okur. Bu yuzden insanlar gunluk tutmuyor.

ne demek ya oku dedik mi de okuyor?! bana sorarsa ben de sorun etmezsem oku derim ama çok büyük ihtimal izin vermez ve gizli gizli de okunmasını istemeyeceğim şeyler yazıyor olurdum.

ben bulsam okumazdım, iznini ister vermezse ikna etmeye çalışır olmazsa da bi sigara yakardım nabayım.

Okumasını istesem zaten veririm +1.

Günlükler içten içe günün birinde birileri okusun diye yazılıyor olabilir ama o birilerinin kim olduğunu ve hangi günün biri olduğunu da yazan seçmelidir.

Ortalığı yıkmayı gerektirecek bir şey değil fakat okuyan kişinin kişisel eşyalara bir daha böyle bir saldırı yapmamasını öğrenmesi gerek.

Benimkini okusa dev kavga cikartirim+1

O unutsa kelime kelime hatmeder sonra da elimi bile surmedim derim+1

Böyle de karakteri oturmamış birisiyim. Harika valla ha böyle olmak.

Kızmaya halkın yok. Senin günlüğüne ulaşmak için özel bir çaba sarfetmemiş, planlamamış. Sen unutmuşsun o da okumuş. Ayrılırım, kavga ederdim vb diyenlere bakma sen. Onların da çoğunluğu benzer bir durumda okurdu.

Ayrılırdım. Bir insanın sevgilisine ait bu kadar özel bir şeyi okumaya cüret etmesi için ona hiçbir saygı duymaması lazım.

Okuyamaz.
Hadi ne olduğunu anlamadı açtı baktı normaldir ama anladığı an bırakacak.
Ortalığı ayağa kaldırırdım herhalde sinirden.

Not: Ben de okumazdım.
Böyle bir şeyi bir kere yaptım, fazla gençtim, arkadaşımdı, hala vicdan azabı çekerim.
Yapmayın.

Hiç sokak mahalle yazmasanız da bulur o kargo adresini.

iş bankasının uşak/merkez şubesi var ise her türlü ulaşır. adrese bile gerek yok.

o adresi zaten kimse okumaz, banka merkez şubesi kayıtlıdır. gider o kargo.

önemli bi kargo ise ara söyle şubeye. neden riske atıyorsun ki.

Banka değil Biletix'i arayın, yardımcı oluyorlar. İkinci çekimi iade edecekler. Başıma geldi. Bankanın yapacağı bir şey yok. Biletix iade edecek.

15 gün kadar önce eşim gidip geldi bu trenle Sofya'ya...
İnternetten ya da herhangi bir tren istasyonundan bilet alınmıyor ne yazık ki. Sirkeci'deki Tren Garı'na gitmeniz lazım bilet alabilmek için.

hayır 30 marta kadar olan biletleri satıyorlar. pegasus hub olarak saw kullanıyor zaten, yeni havaalanından pek etkilenmeyecek.

hayır pegasus zaten ana base olarak saw(sabiha gökçen) kullanıyor. 3. limanla pek ilgileri yok.

bağlantıyı kurduğunda telefonda usb bağlanabilirliğini seçin uyarısı çıkması lazım. sadece şarj, dosya aktarma, multimedya gibi kullanım seçenekleri var. araca göre değişiyor, o yüzden default gelen haricindekileri tek tek deneyip bakman lazım.

yalnız usb demişsin, aux ne alaka çözemedim. aux girişi varsa usb'ye bağlamana gerek yok ki?

androidi aux'tan araxa baglayip, teypten aux'u secmen (fm-cd-aux) yeterli. telefon gorusmeleri de dahil her seyi aktarir.

@bruce ve @brkylmz

evet, AUX bağladığımda muzik dinlemede ve diğer sesli faaliyetlerde sıkıntı yok ancak, USB ile bağlayabildiğimde, multimedya yönetimini araçtan kontrol edebiliyorum (teyp ve direksiyondan). aux olduğunda müziği telefondan değiştirmem gerekiyor. hoşuma gitmiyor.

Usb ile bağladığında telefondan da multimetya modunu seçmen lazom normalde, onu yaptin mi?

Duru Kuaför, Bomonti.
Şu sokakta gördüğün sağdaki küçük dükkan karşıda kepenkleri kapalı gözüken büyük yere taşındı. Fiyatları da gayet uygun.

bit.ly

doğalgaz: 25
su: 86
elektrik: 368

ev 120m2 x2 kat + 1 dönüm bahçe (aydınlatma sulama vb var)

Ağustosta ödediklerim:
Doğalgaz 7,5
Su 60
Elektrik 32
İnternet 47

İzmir, bir kişi, 2+1 çok ufak ev.

istanbul:
90 mt2, 2+1, 2 kişi + 1 kedi yaşıyoruz.
elektrik: 66
doğalgaz: 28
su: 45
internet + tv: 73

1 kişi, 2+1 80-90 m^2, istanbul

fiber internet 66 lira
doğalgaz 10 lira
elektrik 30 lira
su 15 lira

İstanbul ,2 kişi,80 metrekare ev
Su 115
Elektrik 105
Doğalgaz 40
İnternet 60
Tivibu 9

120 m^2, 2 yetişkin 1 çocuk ankara

doğalgaz: 100
su: 60
elektrik: 96
internet: 60

80 m2 ankara 1 kişi.

d.gaz: 10-15
elektrik: 30-40
su: 20-30

1) sanmıyorum
2) şöyle birşey mi? prntscr.com
3) bunu spotify'a sorsanız?

1. çalma listesinde fare imlecini bir şarkının üzerine götürün, herhangi bir yere tıklayarak istediğiniz yere sürükleyin.

2. ctrl basarak şarkıları seçin, ctrl+c kopyalayın listenize ctrl+v ile yapıştırın.

1- desktop için var, mobil için yok.
2- yok edit: var.
3- friends activity bug'ı var aylardır onu da çözmüyorlar, çözemiyorlar. anlamıyorum açıkçası. pek umurlarında değil gibi.

1) masaüstü'nde mümkünmüş sanırım, mobilde iken sort by: custom yaptığımda masaüstünden sıralamayı değiştirebiliyorum.
ama evet, altı üstü playlist sıralamak için çok çetrefilli.

1- Var
2- Var
3- Var

*Bilgisayar için.

1 - İlk versiyonlarda mavi ışık sorunu var diyorlardı ama onlardan kalmadı artık piyasada sıkıntı olmaz.

2 - Kesinlikle 1 makine + 1 kol ( kardeşin varsa 2 kol ) al daha uygun oluyor

3 - 500 GB alma bende var 7-8 tane yüksek GB lı oyundan sonra bitirip silmeye başlıyorsun yer açılsın diye . malm ps plus her ay 2 oyun veriyor mesela geçen ay mafia 3 verdi bu ay god of war 3 ve destiny 2 bu 3 oyunun toplamı 100 gb filan .

4 - Slim alınabilir daha iyi soğuttuğu söyleniyor

1200 - 1300 TL civarına bulunabilir 2.el 1 tb slim modeller

Ps4'ü çıktıktan 4 ay sonra aldım bir sorunla karşılaşmadım, arkadaş 1 sene sonra aldı bir sorunla karşılaşmadı sattı sonra hatta. Bu cihazlar genelde sorunsuz oluyor ya, ikinci el alabilirsin bence. Bir sorun çıkacağını zannetmiyorum. Şimdiye kadar hiç kimseden cihazım bozuldu diye bir şey duymadım. Çok ekstra şeyler olması lazım bozulması için.

Çok oyun oynayacaksan ve oyunları dijital olarak alacaksan ileride sorun olabilir 500 gb. Çünkü Artık oyunlar çok yüksek gb olmaya başladı. Makinanın içine yükle mükle derken hiç farketmeden dolabilir cihaz :) Hee ben oynar silerim, fazla yüklemem zaten, dijital almam kutulu alırım diyorsan sorun değil.

@eazy kutulu alsa bile oyunu kurduğu için yer sorunu oluyor

Sadece 2.el ps cafe cihazı alma 7/24 çalışıyor o makineler sıkıntı olabilir

Harici disk takılabilir.
500 gb olması sorun olmaz.

Cafe harici al geç derim.

kollar bozuk olmasın baboş gerisi zaten konsol

Şahıslardan ziyade garanti süresi veren ikinci el ps4-3 satan dükkanlardan almak daha güvenli. Belki bir tık daha pahalı olur ama uyanık bir şahsın dolandırma ihtimalindense daha güvenli olur. Aynı zamanda kırdırma oyun yükletme olayları da başlamış ps4 için ama fifa GTA bf1 gibi online oynaması zevkli oyunlar oynanacaksa kırdırmamak gerek.

The projects that application completed in the scope of services.

Projects completed within the scope of service application

daha doğru gibi geldi bana.

benim içime iki cevapda sinmedi, kendim de üretemedim :(

Projects whose applications/submissions were completed within the scope of service.

Kulağa tuhaf geliyor ama whose nesneler için de kullanılabiliyor.

@fotr evet whose kullanabilsem hicbir sorun kalmayacak. ama onceden yine burada sormustum yok efendim kullanılmaz diyenler olmustu

Whose kullanabilirsiniz. Şurada bir örnek var:
Because it is not possible to recover this missing information automatically, the projects whose bindings are missing will be treated as not under source control.”

blogs.msdn.microsoft.com

Bulamıyorsunuz.

göremezsin

mail hesabini ekleyip takvimini senkronize ettin mi? herhangi bir uygulamaya gerek yok.

evet ancak olmadı ya da yapamadım

etkinlik daveti geldiginde de maildeki baglantıyı acacak uygulamam olmadıgına dair uyarı veriyor

Genelleyemem ama benim de gözlemim bu yönde

Mutabıkım

Çıkış problemi güzel ama sözcüklere döküş biçimi hatalı. Yani bu mantığa göre kadınlar genetik olarak daha pozitif ve azimli. E dünya nüfusunun geneline baktığımızda işgücünün çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu gerçeğini ne yapacağız? Neyse, belli ki gözlem yapmaya meraklı birisin arkadaşım. Şimdi o gözlemlediğin insanlara tekrar bak ve bu insanların o ana kadar sahip oldukları, ellerinde bulunan nesnelerin, başarıların, hayatta gelebildikleri yerin hangisi ve ne kadarı için kendi imkanlarını, hangisi ve ne kadarı için başkalarının imkanlarını kullandıklarına bak. Ve bunu ölçerken dürüst ol ve hiçbir detayı atlama.

Sonra elde ettiğin bu istatistiği cinsiyete göre böl. Bunu yaparken de dürüst ol ve hiçbir detayı atlama. Kendi cinsini kayırma yani.

Bunu araştırmayı eksiksiz olarak tamamladığında gel tekrar konuşalım.

Kendi gözlemimden öteye gitmeyecek bir şeyler yazayım. Her türlü yalanlayabilirsiniz.

Erkekler küçüklükten beri “Erkek ağlamaz”, “Erkek güçlü olur”la yetişiyor. Geçen gün 2-3 yaşında bir oğlanı akrabaları denize götürmüşler. Çocuğu yüzdürmek için boyundan büyük yerlere getirmişler, babası tutuyor, yüzdürmeye çalışıyor. Derine geldik, su da soğuk; çocuk çok korktu. Diğer akrabası güya yatıştırmak istedi ve “Benim iki kızım bile senin kadar ağlamıyor, bir şey olmaz” dedi. Daha el kadarken korkusundan, üzülmesinden ve bunun en doğal ve en sağlıklı çıkışı olan ağlamasından utandırılan çocuk da duygusuyla yüzleşip en doğal tepkiyi vermektense bunları dile getiremez hale geliyor; getirse bile biraz duygusunun yoğunluğundan bahsetse erkekliği söz konusu olabiliyor. Hassaslıkla, Meriç’likle suçlanıyor. Kaç kadını ve kaç erkeği salya sümük ağlarken gördünüz? Ya da kaç erkek duyguları hakkında bir kadın kadar rahat olabiliyor ya da uzun uzadıya dile getirebiliyor.

Böylece duygu yüzleşilmiyor, bastırılıyor ve yeterince bastırıldığında refleks haline geliyor. İnsan duygusuzlaştığının bile farkına varmıyor, duygularını tanıyamıyor. Hatta, duygularıyla barışık insanı hassaslıkla, muhallebi çocuğuyla ve güçsüzlükle suçluyor. İlk erkek arkadaşım üzüldüğünde sinir olarak çıkardı, streslendiğinde sinir olarak çıkardı, utandığında sinir olarak çıkardı. Ya da hissettiğinin hayal kırıklığı olduğunu bilmezdi, “Üzülüyorum” dersi, hissettiğinin tükenmişlik olduğunu bilmezdi, “Yoruldum” derdi, vicdan azabını adlandıramazdı, “Haksızlık ettim galiba” derdi. Ben “Vicdan azabı mı” dediğimde “Evet evet, o” derdi. En son ne zaman ağladığını hatırlamıyordu mesela. İçe atılan, tanınmayan duygular düdüklü tencere gibi insanın içini katılaştırıyor ve olmadık bir anda da olmadık bir şekilde açılmış düdüklü tencere gibi patlıyor.

Kadınlar bu açıdan çoğunlukla çok şanslı. Kendimi bildim bileli arkadaşlarımızla duygularımızı konuşuruz, içimizde bir şey kalmaz, rahatlarız. Hatta, az önce telefonda bir saat duygularımızla ilgili konuştuk. Kadın arkadaşlar çoğunlukla eğitimsiz psikolog gibidir birbirlerine; tam da o an ihtiyacın olan şeyi söyler ve rahatlatır. En kötü anlattıkça rahatlarsın. Erkekler de böyle salya sümük ya da ayrınrılı öz duygu analizi oluyor mu bilmiyorum, oluyordur belki, ben bilmiyorumdur.

Duygusu ile barışık olmayan erkek yatakta da “Bu hareketimi sevdi, bu hareketimi sevmedi” gibi ikili düşünüyor, duygusuyla sevilen insan sana hayatın binbir tonunu gösteriyor.

Güçlü olmaya, güya “erkek” olmaya çalıştıkça kendine ihanet ediyor insan. Kendini bastırdıkça ve tuttukça artık daha zararlı şekillerde duygu patlaması oluyor. O duygu içeride durmaz.

Burada kadınların üstünlüğünden değil, şansından bahsediyorum. Erkekler de “Kodum mu oturturum” derecesinde maço yetiştirilmedilerse bu konuda daha şanslı oluyorlar. Tamamen yetiştirilme ve toplumsal rollerin halt etmesi olarak görüyorum. Üç yaşındaki çocuğa “Benim kızlarım bile daha az ağlıyor” diye ağladığı için suçlu hissettirmenin veya daha az erkek hissettirmenin bir sonucu olarak görüyorum. Birileri beni de güçsüzlüğümden dolayı sürekli uyandırsa ve suçlu hissettirse, paylaştığım içimdekinin gazını alamasa ben de dellenirim olmadık yerde.

@katil usak bu problemin ortaya cıkmasında kullanılan kaynakların da etkisi oldugunu dusundum ben de. tabiri caizse ayaklar üzerinde durma problemi. ancak benim kast ettigim suydu. iş hayatında erkeklerin daha çok müdahil olmasını bir kenara koyarak da cevaplandırabiliriz bunu. cunku bahsettigim durumda erkek is hayatını kenara atmıyor. devam ediyor ancak kendine zehir ediyor, gibi. su an istedigim sekilde acıklayamadım. cok ustunkoru oldu ama belirteyim dedim.

erkekte sosyal yük daha fazla ve erkeğin bunu taşıması gerekiyor bu bir zorunluluk halinde neredeyse. elbetteki en temel sağlaması gereken yük maddiyat. erkek gerektiğinde ailesine, kardeşine, eşine, akrabalarına bakabilecek durumda olmalı ve onların standartlarını arttıran veya belli bir konumda tutan konumda olmalı bu olmadığı zaman hem toplumsal hem psikolojik büyük bir yük biniyor erkeğin üzerine bu durumda eziliyor erkek. sosyal ilişkileride çok hızlı bozuluyor.

kadınlar biraz daha rahat bu konuda genelde kadının temel amacı hiç kimseye bağlı olmadan bir ekonomik özgürlüğe sahip olmak bu daha rahat kazanılabilir ayrıca sosyal ilişkileri daha kuvvetli o sebeple daha rahat atlatabiliyor depresyonları. toplumda kadının eve en az şu kadar para getireceksin şu mal varlıkların kesinlikle olacak ve bunların devamını sağlamak zorundasın gibi bir yükümlülüğü yok iken erkeğin bu şeyleri yapması neredeyse zorunlu hale gelmiş durumda.

mesela kadın depresyonu 1 hafta 15gün gibi seyrederken erkek depresyonu en az 6 ay oluyor.

extreme durumlar hariç tabi.

Katılıyorum.

Aynen krdşm.

Banka, ya da devlet dairesine gidecegim en temizi

Dişçi randevum var de.

tiyatroya gidicem saati erkenmiş de

+ dişçi

Bir isim var diyip izin istiyorum ben. Oyle yapsan olmuyor mu?

eğer iş görüşmesi filan değilse doğrusu nese onu söylemek en güzeli.
sonradan başın da ağırmaz hem.

akşam eve usta/servis gelecekti. aradılar erken geleceklermiş, acil çıkmam lazım.

sağlık ocağında ilaç yazdırıcam.

Biz hadi gorusuruz yarin diyoruz.

İlgimi çekmeyen bir konuyu biri uzatırsa ben söylüyorum, siz de söyleyin. Yazık demek ki daha önce böyle bir hobisi olmamış, bir üretkenlik yapmamış.

İş ortamında herhangi bir konudan bu kadar uzun bahsedilmesi beni de rahatsız ediyor. Mesela benim sevdiğim bi arkadaş vardı ama düğün vs. telaşesi vardı kendisinin. Herkese(ama herkese) nişanlısıyla resimlerini gösterir, saatlerce ne yaptıklarını anlatır, düğününden bahsederdi. Elbisesini vs. durmaksızın anlatırdı.
Yemek yerken aniden annesini amcasını vs. görüntülü arayıp "bakın bu megalomaniac" derdi. Çok rahatsız edici...
İşle alakası olmayan herhangi bişeyle sizi kilitleyen insanlar başlı başına rahatsız edici. Adamın hobisinin olması çok güzel ama içeriyi de hobisiyle boğması hoş değil.
Siz de mesela spor yapmaya çok düşkün olabilirsiniz ama masanızda dumble bulundurmadığınıza eminim, veya "öğle arası olsun da az daha kol çalışayım" demeyeceğinize eminim.

Kadınlar genelde çocuklarından bahsediyor, benim için bu kadar çok konuşulmasına gerek yok ama mutlu oluyorlarsa banane, konuşmak istemiyorsan zorla konuşturabileceğini sanmıyorum, bazı kişiler çok konuşunca biz uyarıyoruz, yeter artık bi sus diye, ben de açık ofiste çalışıyorum, ben de plazada çalışıyorum.
Bizim bu aralar muhabbet konumuz pilates, fitness vb :)

Bunlar hep aylaklıktan. Sen de ayrı bi antipatiksin.

onda sorun var ama sen de boş değilsin.

bu muhabbet beni bayıyor diyebilirsin. eğer senin ektiğin hakkında yorum yapıyorsa, ilgilenmiyorum istersen sen bak diyebilirsin.

duymazdan gelebilirsin. ofis ya bu yapacak bişi yok.

"Başkan, biraz da iş yapalım" der mesajı verirdim ben sert bir ses tonuyla.

Eğer ayarlayıp gidebilirseniz, geç başvuru günü oluyor artık sınavların. ÖSYM bir gün belirliyor 1 hafta kadar sonraya, o gün daha fazla para vererek başvurabiliyorsunuz.

ÖSYM merkezi dediği liseler de olabilir. yani sana en yakın bu işleri yapan liseye de gidebilirsin. ki git bence e-yds'ye 2 katı gömme.

valla ben de ta tuzladan kalktım kartala (maltepe parkın yanında) gittim. 30 saniye sürdü geri döndüm. 30 saniyelik iş için 1 saatim yollarda geçti :(

Ben 2 gün önce gittim. 5 dakika bile sürmedi. Düşündüğünüz kadar uzun sürmüyor.

bir kere fotoğraf çektirip 4-5 sene oturduğun yerden başvuru yapabiliyorsun. süresi dolunca da ücretsiz olarak 10 saniyelik işlemle güncelleyip bi 4-5 sene daha rahatsın. eskiden her sınav için başvuru merkezlerine gidip yeniden fotoğraf çekilmek gerektiğini falan düşününce makul bir sistem. fakat başvuru son günlerinde yine deli gibi kuyruk oluyor merkezlerde.

ankarada değilsen veya gitmek sorun olacaksa e-yds iyi bir alternatif değil. geç başvuru gününe kadar fotoğraf işini halledebilirsen %50 fazla ücretle yds'ye girebilirsin.

@nrmnm evet ancak geçen gün girdim uyarı yoktu, bugun girdim süre bitmiş. e-mail vs yoluyla uyarı yapıaliblir belki.

Yunanistana giderken ipsala da almıştık, sarp sınır kapısıda verir sanıırm.

telefon et istersen

+90 (466) 215 30 00

bankadan al uğraşma hiç

chart ekleyince 'chart in powerpoint' diye ufak bir excel kutucugu acilmasi lazim. o kutucuga gireceksiniz verinizi.
chart eklediginize emin misiniz? sekillerden daire eklemis olabilir misiniz?

@orange
chart ekledim sordugum seyleri de cozdum az once :) tesekkurler cok

Excel'de verileri tablo olarak hazırlayın. Hazırladığınız tabloyu seçerek F11 tuşuna basınız. Grafik sekmesi gelecek. O sekmeden grafik tipini değiştirin. Daha sonra power point'e ekleyebilirsiniz.

Nöroloji

Nöroloji ama bence fizik tedavi ve ortopedi uzmanına da danışın

Fizik tedavi

X z olarak kestirdim hiçbir şey olmadı.

1 kere x z olarak kesilmişti, sorun olmadı.

y.içi mi y.dışı mı?

Sıkıntı olmaz.

@hosein yurtdısı

net sıkıntı olur. ben kız arkadaşıma bilet alırken isminin son üç harfini -iye kısmını yazmayı unuttum diye yeniden bilet aldık. türk hava yollarına sorduğumda 3 harfe kadar sıkıntı yaratmayacak, anlam değişimi yaratmayacak kadar olanlarda sorun olmuyor ama 3 harf ve sonrasında kati suretle alınmıyor dediler. 2 yıl önceydi bu tabi. şuan ne durumda bilmiyorum. ilgili havayolunu arayıp sorabilirsin.

"Senle de yaparız program." der geçiştirirdim sanırım. Ama tabii geçmiş artık.

Tabi gidelim de; ama sonra üstüne yat. Ondan özel bir çaba gelmedikçe salla.

Diğer yandan da, valla hocam bazen reddetmek yerine geçiştirmek iyidir. Direkt hayır yerine "yaa tabi olur" de geç.

Hayır diyememek genel olarak sevilmeme endişesinden kaynaklanıyor, karşımızdakinin aklini okuma ve ufak problemleri felaket senaryosu haline getirme de eşlik ediyor duruma. Mesela bu durumda arkadaşınız böyle bir şey sorduğunda ona hayır derseniz, çok kirilacağı, alınacağı, arkadaşlığınizin bozulacağı hatta sizi artık sevmeyeceği ve bunu da başkalarıyla paylaşacağı gibi düşünceler saniyenin onda birinde aklınızdan geçiyor. Bunlar otomatik düşünce ama değiştirilebilir. Mesela belki de sizin dusuneceginiz kadar kirilmayqcak, kirilsa da sizi sevmemezlik etmeyecek vs. Böyle şeyler sorulunca panik olmadan kendinize düşünmek için bir iki saniye tanıyın v gerçek hissinizi çok bodoslama olmadan ifade edin. Örneğin, bu çok guzel bir fikir, başka bir zaman muhakkak yapalım ama uzun zamandir yalnız başıma gideceğim bir tatilin hayalini kuruyorum. Buna ihtiyacım var, beni anlayacağını biliyorum;)
Tabii bundan sonra da kırılma vs olursa o durumu da sirtlanmaniz,bununla baş etmeniz gerekiyor. Bunu çözmek yerine çin taviz vermemelisiniz. Başka bir konu üzerinden gönlünü alabilirsiniz belki ama hayır hayır kalmalı.

benimle git^^

bende de vardı, hala arada yapıyorum ama taktik şu: "fake it until you make it". başta garip gelecek ama şakayla karışık ters cevap ver. sonra bir bakmışsın hayır demek daha kolay olmuş. BEN BÖYLEYEM maskesi altında hötle yani. kibarca yapmaya kalkarsan alışamazsın yine her söylenene boyun eğersin.

Böyle durumlarda olayı zorlaştırarak karşı tarafı vazgeçtirmeye çalışıyorum. mesela "ama bak ben otele gitmeyeceğim her gün sokakta yatmayı planlıyorum." "restorana da gitmeyeceğim sokak yemekleri ile takılacağım" gibi. karşı tarafın hoşlanmayacağı şeyleri yapacağımı söylüyorum, kendileri vazgeçiyor genelde. biraz manipülatif ama iş yapıyor.
hatta "hemen sat tabi" diyip üste çıktığım bile oluyor. :)

Ben de direk reddedemiyorum malesef. ya da tabi olur diyip geçiştiremiyorum.

mesaj attim, silmeyin duyuruyu.

işyeri mi konut mu? riskler ne duruma göre değişir. tavsiye edilen danışmanlık ücreti saat x200(+) gibi düşünebilirsiniz.

kirtasiyede hazir kontratlar var 50 kurusa onlardan alip bosluklari dolduruyoruz keyfimizce.

kıçı kırık daireyi kiraya vermek için bi de avukata mı para vereceğiz? bizim şirketin büyük bir şirketin sahibinden kiraladığı konutun kira sözleşmesini yazdım word'de onu imzalatıcam.

büyük bir fabrika binasıdır dükkandır yoksa zaten kişiler aralarında bişeyler imzalıyor. zaten koskoca mağaza, avm dükkan vs.si olan adamın da avukatı vardır yani. ayrıca para verdiğini zannetmem.

Korkacak, çekinecek hiçbir şey yok.
Zaten ağrı, sızı olmuyor. Ben sadece ortamdaki kalabalıktan gerilmiştim. Bir de yüzünüzü bandajlıyorlar, gözü kapatmamamız için sanırım. 14 yıl oldu ben yaptıralı, çok memnunum.

benzer durumdayız sanırım (miyopum), meşhur hastanelerden birinde 3 yıl önce gözlerini yaptırıp memnun kalan arkadaşımın tavsiyesiyle geçen hafta doktorundan randevu alıp muayeneye gittim.
-bir dizi muayene, makine tetkiki sonucu doktor lazer ameliyatı olabileceğimi, büyük bir riski olmadığını ancak 10 yıl sonra yakın gözlüğünün kaçınılmaz olacağını söyledi
-2 yöntemden birini uygulayacağını birinin (lasic) 4500tl diğerinin (prk) 5500tl olduğunu söyledi, taksit yapıyorlar
-ameliyatı göze aldım ama 4500tl de az para değil, halen kararsızım

Saykodelik ışıkları ilk defa duyuyorum, o nasıl bir şeymiş yahu?

Ben de 11 sene önce oldum, iki gözüm de 3 derece miyoptu. Ertesi gün sabah uyanınca resmen "görüyorum, görüyorum!!" diye sevindiğimi hatırlıyorum:)
Hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biriymiş, hayat kalitem yükseldi resmen.

Ameliyat esnasında hiç ağrı hissetmiyorsun. Sonrasında birkaç gün yanma oluyor, o kadar.

Ben normalden daha ağrılı olan prk ile olmak durumunda kaldım, hiç öyle görüş gitmesi, saykodelik ışıklar görmedim ki görseydim eğlenceli olurdu. 5 sene oldu olalı, iyi ki olmuşum. Ameliyatta acı yok, benim operasyonun sonrasında 3 gün sızı oldu, klasik lazerde o bile yok sanırım. Bende de 3 gün sonra hiçbir şey kalmadı.

Ayıca önce doktora gidin test yaptırın bakalım uygun mu gözünüz korneanız falan.

cevaplar için teşekkür ederim.

@whoosie 5-6 yıldır aynı doktora gidiyorum. çok ilgili bir hekim. önümüzdeki haftalarda kontrole gideceğim ve bu konuyu da görüşüp muayene olacağım

Merhaba,

5 sene once oldum ben. Operasyon suresince zaten bir sey hissetmiyorsunuz. Gorusum kapanmisti ama saykodelik isiklar gormedim. Cok kisa suruyor. Ciktigimda basim cok agriyordu sadece yapilan mudahaleden dolayi. Onu da bir agri kesiciyle hallettim. Operasyondan hemen sonra tum bulanikliga ragmen gorebildigim kadariyla bile goruntum netlesmisti. Kisa bir sure icinde de tamamen duzeldi. Su an sadece bilgisayar karsisinda yogun calismaya bagli olarak biraz sikinti cekiyorum, onun disinda bir sikintim yok.

Operasyonun gerekliligi ile ilgili tartismalari okumussunuzdur, desteklemeyen bir kesim de var. Ben onunla ilgili bir sey demeyecegim, o kisisel tercihiniz ama ben hala cok memnunum. 4 numara miyoptum bu arada.

Zerre korkacak bir şey yok, sadece adı ameliyat.

5 yıl önce oldum ve benden sonra aynı doktora 20'den fazla kişi gönderdim. Şikayetçi olan kimse yok. Bazısının numarası 0'a düşüyor bazısı 0.25 0.50 falan ama gözlük ihtiyacı kalmıyor.

Ameliyat anında görüntünün gittiği bir an var ama korkutucu birşey değil. sadece gözüne ışık tutulmuş gibi bir aydınlık görüyorsun.

Ben bırak ameliyatı iğneden korkan adamım, ona rağmen çok rahat geçti. Gönül rahatlığıyla gidebilirsin. Sadece doktorunu iyi seç yeter.

niye özelden yolluyorsun de?
Mal bir arkadaş engellerim ben olsam

yanlışlıkla geldi galiba yazabilirsin, konuşmaya başlarsanız özelden göndermesine gerek olmadığını söylersin.
Kaale alıp cevap yazmazsa direkt engel.

İzmir'den giderseniz; İzmir'den Aydın'a kadar otoban. Gerisi zaten kolay. Eskişehir'den gidip yolu uzatmaya gerek yok.

Hiç bir fark yok. Google nereye gitmek isterseniz isteyin alternatif rota çıkarıyor zaten. Bazı otobüsler mesela o rotayı kullanıyor. Onunla da alakalı olabilir.

İzmir yolu mis gibi yol. Gidebilirsiniz.

@datnet maalesef yazdıgım konuma gondermiyor

Bahsettiğiniz konumun en yakınındaki pastaneden rica ederek bu işi halledebiliyorsunuz. Whatsapp üzerinden fotoğraflarla pastayı seçip kişinin hesabına pastanın ve sevkin ücretini gönderirseniz yapacaklardır.

sihirli spatula vs. ya da marias cheesecakes gibi bir yeri arayın. İlgili yere gönderiyor olabilirler. havale yaparsınız parasını, onlar da adrese bırakır.

beyaz fırın'dan yollanıyor da kayışdağı'na yollanıyor mu bilemiyorum. bir bakın.

Teoridefeminist +1
Ben öyle yapmıştım ankaradaydı.

Bu? youtu.be

@nifak tohumu yok maalesef :/

www.youtube.com

istanbul trafigina girmenin anlami yok bence.
yalova uzerinden gitmek daha iyi bence.

Daha önemseyeceğiniz bir şeyler yok mu bu hayatta? Maaş, para, çok mu önemli sizler için?

Birlikte olunmaz seninle bence.

Not : (10.000 TL)

"E sormasam da saçma gibi" ne demek neden saçma?
Sevgiliye, arkadaşa kimseye sorulmaz böyle sorular.
Ben kardeşimin maaşını bilmiyorum sormak da gelmez hiç aklıma.

bizde şöyle oldu, sevgilim direkt sordu ben söyledim, o da kendisininkini söyledi
o sormasa ben sormazdım

sorma sebebine göre değişir. durduk yere maaş sormam, sorulması da hoş gelmez ancak bir takım giderleri vardır ya da bir şekilde maaşı yetmiyordur o zaman ne kadar maaş alıyorsun ki diye giderlerin ve gelirlerin ne şekilde olduğunu bilmek isterim.

ortada fazla ve gereksiz harcamalar varsa onun iyiliği için burayı biraz kısabilir ya da şuradan şu kadar arttırabilirsin gibisinden tavsiyeler verebilirim.

Benim hatun telefon faturasını vs. yatırdıktan sonra bana verir parasını, öyle bir sorma - söyleme durumu olmadı. İhtiyacı olduğu zaman söylüyor bana, ben alıyorum ya da gerek olmadığını düşündüğümü söylüyorum. Öyle.

Not: evli değiliz.

İlla önemsediği için mi sorar insan, ben çok meraklıyım ondan bilmek isteyebilirim mesela eheh :D. Bence de kolay değil sormak, ancak parayla ilgili bir şey anlattığında “aa sen ne kadar alıyosun peki” denilebilir veya iş değişikliği yapmayı düşünürse, burda ne kadar orda ne kadar gibi sorulabilir.

Kasmaya gerek yok ya samimiyet oluşunca bir şekilde öğrenilir bence. Tanışır tanışmaz sormak zaten manoftheyear gibi düşünmesine neden olur :D

hiçbir zaman sormadım. hiiç ilgimi çeken bir durum değil. amaaaa yaşım gereği sevgilim/eş adayım olacak kişi öncelikle hayatın başında olmayacağı için kendisini geçindirecek biri olmalı. ne kadar kazandığını bilmeyeyim ama kendi hayat standardını devam ettirecek kadar kazansın. yani benimle birlikte olduğu için değil ama kendisi için. çevremde görüyorum mesela eşinden/sevgilisinden para isteyen (güya borç) yok efendim telefon faturamı yatırır mısın diyenler sonracıma yok haciz gelecek zor durumda kaldım borç verir misin diyenler falan. ne kadın ne erkek kısmısının böyle onlanlarından hoşlanmıyorum.

Bence sorulur, ben soruyorum. Cevap verirse verir, vermezse vermez. Israr etmem, bozulmam. Kac lira maas aliyon gibi degil de sen zengin misin yaaa falan diye sorarim.
Hatta bankada kac tlsi oldugunu da sorarim. Cevap verirse verir, vermezse vermez.
Parasinda gozum oldugundan degil, baska bisey.
Maaş sormak nerelisin, memleket nire, hangi köyundensin gibi seyler sormaktan daha az ayıp bisey.

sohbet esnasında denk gelirse (geliyor bazen) öyle öğrenilebilir ama özellikle sormak ya da bana sorulması beni gererdi, rahatsız olurdum

Bi de şunu söylemek istiyorum, bu konu bi kaç yerde daha konuşuldu. Dikkatimi çeken şu, artık eşler bile birbirine ne kadar maaş aldığını söylemek istemiyor, kocası kadının parasını alıyormuş da, zam almış saklıyormuş da, karısı ne kadar kazandığını bilse tatil istermiş de veya bilmesine ne gerekmiş ki?? aşırı saçma şeyler duyuyorum bu aralar. Bana bu tip içinde gizlinin saklının olduğu ilişkiler çok samimiyetsiz geliyor. 2-3 senelik sevgilim benden ne kadar kazandığını saklasa soğurdum galiba.

Sevgilim bilmeyecek de kim bilecek.

Ben sorulmadan kesinlikle söylemem, iş değiştirirken bir şekilde konu maaşa da geldi ve söyledim. Her ne kadar maddiyat kişinin özeli olsa da en yakın olduğun insanın sınırlarını net çizgilerle olmasa da bilmeli, ilişki dinamiklerini o şekilde ayarlamalı. Öteki türlü farkında olmadan karşı tarafı zorlamak, belki zora sokmak hoş değil.

Para meseleleri hem çok hassas hem de bir o kadar şeffaf olmalı düzgün ilişkide bence. Şunu alalım mı dediğinde sevgilin rahatça param yok, ileride alırız, başka önceliklerim var diyebilmeli.

Yeni işe basladiysa ne kadar maas veriyorlar falan diye sorarim ama halihazirda calisan sevgiliye iliski yeniyse maasin ne kadar diye sorulmaz. Onun disinda Uzun zamandir beraber olan ciftler icin sorun olmamali boyle seyler.

ben sözlükten öğrenmiştim. orda yazmasa soramazdım. daha önceki erkek arkadaşlarımın hiç birinin maaşını da bilmem. öyle her sevgiliye 'mayıışş kaç?' diye sorulmaz. işler ciddilerşir, o zaman konu açılır ve karşılıklı söylenebilir. yani belli noktadan sonra bilmek gerekir diye düşünüyorum.

şimdikinde nasıl öğrendiğimi hatırlamıyorum ama birkaç sene sonra o samimiyete ulaşınca "hacı sen ne kadar alıyon" diye sorarım diye düşündüm şimdi. ben de söylerim birlikte birikim planı yapabilmek adına.

plansız harcayınca milyorlar çok hızlı uçup gidiyor çünkü lüks yaşamasak da.

ne kadar kasıntı insanlarsınız. bazen düşünüyorum hangi alemde yaşıyorsunuz diye. sor tabi. istediğini sor sevgilin sonuçta.

Sorulmaz. Sorulmamali. Bence arkadaslarin sacmalamis.
Is cok ilerler evlilige dogru gitmeye baslarsa bir sekilde ogrenirsin zaten o zamana. Bana maasimi soran kizdan sogurum. Kendiligimden soyleyebiliri ama sorulmasindan hoslanmazdim. Sormazdim da.

sormam, karşı taraf sorarsa sorma stiline göre sormasını yadırgayabilirim ya da yadırgamam. sırf bu yüzden flört kısmını atladıktan sonra maaşı söylerim bi şekilde laf arasında ya da yeri geldiğinde.

Evliyim, eşimin maaşını bilmiyorum. Hadi bakalım.
Evin ihtiyaçlarını genellikle ben karşılıyorum. Eşim kendi işini yapıyor. Uni'de ders verdiği için oradaki kazancının mertebesini vize evrakları dolayısıyla biliyorum. Yatırım yapmak gerektiği zaman, ya da çocukların eğitim ücretleri için sorduğumda bana ilgili tutarı gönderiyor, bazen zamansal olarak tutmuyor vs. Ama bilemiyorum, belki ben fazla hassasım bu konuda.
No: 15+ senedir evliyim
Sonradan edit: hatun kişiyim

ben erkek tarafı olarak sevgiliyken sormam. o sorar ise de söylerim elbette. bence böyle şeyler ilişkinin aşamasına veya samimiyetine bağlı olarak kendiliğinden öğreniliyor.

evliysek zaten birbirimizin maaşlarını bilmemiz lazım, paraları tek bir havuzda toplayıp ona göre harcama yapmak için.

Sorulması uygun değil bence - bahsettiğin gibi ortak bir borca giriliecekse, evlilik planlaması yapılacaksa başka.
Sorulması için de iki kişi arasındaki samimiyet bu sorunun zamanını belirler bence.

zaten yediği içtiğinden iyi kötü ne aldığı bellidir ya. İyi kötü bir tahminim vardır.

Hiç sormadım, bi tane uzuuuun ilişkim vardı o zaman zaten kuruşu kuruşuna biliyorduk. Onun dışında ilgilenmedim de.. Evlenecek kadar ciddiye binersem sorarım.

laf arasında önemsiz bir şey gibi sorulup geçilebilir ben öyle yapmıştım :DD

erkek tarafiyim. aylik 6-7 bin tl aldigini bildigim ama (3 ay onceki olay) iphone4 kullanan is arkadasim vardi. cunku ailesine ve kardeslerine bakmakla yukumluydu. mezun olmadan once universitedeyken de insaatta amelelik yaptigini biliyorum. simdi bu adam gorece iyi bir maas aliyor olabilir ama yeri geldiginde zaruri ihtiyaclarindan bile kismak zorundaydi.

bir diger arkadasim, kadikoy'de yillarca ozel universiteye gitti burssuz. altinda arabasiyla istanbulda yasadi. instagrama odedikleri hesaplari atiyor bazen, 3-4 kisi ortalama 1000 tl harciyorlar gecelik. baba parasi. en son hala ogrenciydi. sorsan bu adam da harclikla geciniyor.

velhasil, insanin eline gecen parayi ne kadar kazandigi degil, ne kadar harcadigi belirler. insanin degerini de o parayi nerede-nasil harcadigi belirler. ben hic sormadim. soracagimi da sanmiyorum.

ha bir de, cok asik oldugum ve tek ciddi iliskimi yasadigim kisi bana para konusunda yersiz bir imada bulunmustu universitedeyken. 'ne kadar maas alcan ki sen zaten' gibi bir sey demisti sanirim. salaklik, o gun orada direkt siktiri cekmedigime cok pismanim. dikkat etmek lazim yani bu mevzulari acarken-sorarken.

sevgiliye bunu dahi soramıyorsak ve sanki parasında gözü varmış gibi algılanmaktan korkuyorsak neyi soracağız ki? üğpoıuy+1

hele sormam ama maddiyatla ilgili bir durum olursa ancak sorarımcılar daha fena bence, direkt karşı tarafın parasını kullanma üzerinden bir çıkarım yapıyorlar.

maaş sadece bize para lazımsa aydınlığa kavuşturulması gereken bir bilgi değildir bana göre. kişiye o sektörde belki de yanlış değer biçildiğini gösterecek, kişinin iş çevresi, patronu, tecrübesi hakkında bilgi verecek vs. her bilgiyi de kullanmak zorunda değiliz, bu benim öğrenmek isteyebileceğim ama kullanmayacağım bir açıklama olarak kalır. hayatımdaki en önemli insanlardan birinin her allahın gününün 10 saatini geçirdiği yerdeki karşı edimini bilmek istemiş olmayı merak duygusuyla da açıklayabilir ve üzerine planlar yapmak zorunda olmayabiliriz.

nasıl sorulur kısmına gelince, zaten parasıyla müstakbel herhangi bir planım olmadığından kurgulayarak sormam; sohbetin doğal gidişatı ekseninde ve öylesine sorarım işte.

ha, ben bunu sorsam, sevgilim değişik triplere girse ve korksa örneğin, sen beni sümük mü sandın der, fıtı fıtı efektiyle baş parmağım ile işaret parmağı arasında ovalar atarım muhtemelen. zaten sevgilimse parayla pulla hiç işimin olmadığını daha en başından anlamış olması gerekir.

bunu evlenmiş, eşinin maaşını sevgililik aşamasındayken de bilip eşinden para istememiş bir insan olarak söylüyorum.

Evet birkaç aydan sonra çözmekte fayda var. Sorma diyen arkadaşlara katılmıyorum - sevgilinizin maddi durumu ileride direkt sizin maddi durumunuz olabilir. 2 yıl çıktıktan sonra babadan 4 trilyon borç kalacağını öğrenmek tatsız olur. O yüzden sormak gayet normal. Ama acele edersen golddigger muamelesi görürsün.

Hatta sadece maaşı değil borcu harcı, bakmakla yükümlü olduğu kişiler, ailesinin durumuna kadar öğrenmeniz gerekli. Gerçekten başınıza büyük bela açabilir bu konu özellikle kadınsanız. Artı, adamın para harcamasını da izlemeniz gerekli, aldığı para nereye gidiyor? Neye harcıyor? Ne kadarını saklayıp ne yapıyor? Parayı yönetebiliyor mu? Bunlar aile kuracak bir birey için çok çok önemli.

Bunu soramadigin birisiyle nasil sevgilisin? O nasil sevgililik? Yaninda hic mi mobil app'ten havale cart curt bir sey yapmiyor?

ilişkinin başında sormak çok sakat, yanlış anlaşılabilir. ama bir noktadan sonra sevgilin olan kişinin maaşını bilmemek çok tuhaf bence. bir şekilde muhabbeti geçer ve öğrenirsin, bende hep öyle oldu.

ben sorma taraftarı değildim ama 4. ayımızda falan iş buldum, sektörü de bilmediğimden bana önerilen maaşı ona danıştım illa bana söyle danış diyodu. bu sebepten maaşımı biliyor. onunkini de sırf meraktan sormuştum. bana özel bişey kalsın demeye başlayınca uyuz oldum yok senin maaşın kadar zam aldım bik bik diyip duruyor bazen kafasına odunla vurasım geliyor. kadınınki sır olmazmış da erkeğin ki söylenmezmiş falan tavrı bu.

parasına taktığımdan değil, bu hallerine uyuz olduğumdan inatla öğrenmek istedim.

ne işe yarayacak o bilgi?

Faqirler boş yapmış. şükürler olsun hiç kimseyle para konuşma gereği duymadım. Ben birileri sorunca kazandığımın dörtte birini falan söylüyorum zaten. Hıı diyolar. Hıı tabi amk...

Porsuk kenari cimlerde demlenme?

Doktorlar caddesi, adalar tarafi hareketlidir su an. O taraflarda cafeler filan da var hep. Oraya dogru gidebilirsiniz.

sen çi böreğe çig börek diyen acemilere bakma. tabi ki ye. iyidir

bazı atm'lerden çekilebiliyor. aşağıdan aratıp hangi atm'lerde euro ve dolar olduğunu görebilirsin.

www.yapikredi.com.tr

atm üzerinde dolar euro işareti varsa çekiliyor ama çok az yerde var

bununla ilgili kesin bir kural yok ama matbu belgelerde kullanıyorum ben. orijinalde nasıl yazılıyorsa öyle.

eofis'e bakın, fiyatları daha uygun. hizmetleri daha kapsamlı.

ben haftanın 3 veya 4 günü home/ofis çalışıyorum. bazen evde durasım gelmiyor (haftanın 2 günü falan böyle oluyor) evime uzak olmasına rağmen workinton'a gidip orada çalışıyorum. kahvesi cookie'leri güzel, interneti hızlı, sessiz mekan... bugüne kadar gittiğim hiç bir workinton da aksilik yaşamadım. hatta te urban station zamanından beri aktif kullanıyorum. ayda 1 gün de para vermemek için cepteteb kredi kartı kullanıyorum oh mis hufsadf

her ayın kodu bir önceki aydan dağılıyor. bir kullanıcı max 1 kez kod kullanabiliyor. başkasına da verebilir.

Login olup bilet turunu platinium secince cep no ve sifre istiyor.

avusturya diyorum. zaten iliskilerimiz iyi degil ve bize killar. eger macar vizesiyle gecmeye kalkarsan killik yapabilirler.

ben avusturya vizesi alırken VFS'deki arkadaşlar uzun kalacağın yerin vizesine başvurman gerek, aksini kabul etmiyoruz demişti. FYI

macaristan ab den çıkması konu alan bir ülke. hatta burdan şengen alırsan bir kaç ab ülkesi kendilerinden vize alırken sıkıntı çıkarıyor. en mantıklısı avusturyadan almak.

örneğin kıbrısa girişte pasaportunuza kıbrıs mührü vurdurursanız yunanistan vizesi başvurusunda sıkıntı olabiliyor.

ilk giriş macardan oalcağı için kapıda "macar vizen yok" veya sonraki başvurularımda "vize aldığın ülkeden/ülkeye girmemişsin" şeklinde bir beyanla ugrasmak istemediğim için macardan almayı düşünmüştüm. öte yandan avusturya seyahat günü kadar vermesiyle de meşhur :( pf.

Schengen kurallarına göre en uzun süre kalacağın ülkeden başvuru yapmak zorundasın. Aksi takdirde başvurun işleme alınmaz. Eğer her ülkede eşit konaklayacaksan ilk giriş ülkene gidersin. Bu durumda en çok Avusturya'da konaklayacağın için Avusturya üzerinden başvuru yapacaksın. Pasaport kontrolünde neden Macaristan vizesi almadın şeklinde bir soruyla karşılaşırsan Viyana'da daha uzun süre kalacağım için vizemi oradan aldım dersen hiçbir şey demezler. Kural bu çünkü.

uun kalacağın ülkeden başvuracaksın

ya saf gibi bütün itenary'i önlerine koyarsan şengen kurallarına göre evet en fazla kalacağın ülkeden alman lazım. bunun yerine mutlaka giriş yapacağın ve en kolay olan ülkeden almanı öneririm. artık bileti ve rezervasyonları ayarlarsın.
sonra da diğer ülkelere giriş yaparsın kimse neden geldin kardeşim demez.
burada püf şu italya'dan aldıysan o dönemde italya'ya girmezsen sorun yok. ama bir sonraki dönemde hayırdır kardeş derler zorlarlar seni. alman polisinin 1 hafta vizesi kalan birine neden italya'ya gitmedin bakayım diye ülkeye sokmak istememesini bile gördü bu gözler. o yüzden vize talep ettiğin ülkeye girmekte fayda var.

çok geç evet. sabah 9’da geç bir saat.

biz de 9-7 çalışıyoruz aşırı saçma. zaten saat 5ten sonra kimse çalışmıyor herkes goygoy peşinde.

ben 8.30 - 18.00 çalışıyorum. 18.00'de çıkınca bile laf söylüyorlar bazen. "saat 6 oldu mu hemen kaç tabii" falan diyorlar. e kaçta çıkacaktık? hayatımızın büyük bir bölümü işte geçiyor zaten. kıymet bilen bir yerde olmak lazım.

Bu ne haftalik calisma saati 60 mi oldu ulkede

Akademik olarak bilinen bir şey zaten. Gerçek çalışma saati arttıkça verimli çalışma saati düşer. İşverenler verimsizliği görünce bunu telafi etmek için daha fazla mesai yaptırıp üstesinden gelmeye kalkıyorlar ama çözümü ters yönde arıyorlar. Amerikalılar 3-4 gibi çıkıyor işten. Günün yarısı onların. Böyle bir insan tatile bile ihtiyaç duymaz. Bizdeyse tatiller 15 günden başlıyor, tatile bir gidiyorsun, ambale oluyorsun ondan sonra. Ne dinlenmeye alışabiliyorsun, ne çalışmaya. Artık evden çalışma moda olmaya başlayacak ve işverenler de bunun faydasını görecek. Yavaş yavaş başlıyor. Geçtiğimiz yıl ben de yabancı bir firma için bu şekilde çalışmıştım ve şimdi işe gitmek acayip saçma geliyor.

Çok geç. Özellikle günün kısa olduğu kış dönemlerinde yıpratıcı olur.
Erken başlayıp erken bitirmek çok daha iyi bence. Saatleri benim düzenleme yetkim olsaydı şu anki çalışma saatlerimi 1 saat öne çekip 07.00-16.00 yapardım.

işe giderken ve işten dönerken de ekstra ayrı ayrı 1 saate yakın yol süreniz varsa gerçekten çok ve yıpratıcıymış derdim.

8:30 - 18:30 çalışıyorum.

sabah evden çıkışım 6:30, akşam eve varışım 20:30

teşekkürler.

@lafacukur Öğlen 1 saat öğle arası ve hatta ara verebilecekleri yarımşar saatten 2 mola ile günlük çalışma süresini 8 haftalık süreyi 40 bile gösterebilirler.

Haftasonu tatilse ve gün içinde 1 saat yemek molası varsa mesai 9 saate tekabül eder ve haftalık 45 saat şartı sağlanır. 10 saat iş yerinde bulunmak ile 10 saat mesai yapmak arasında fark var.

Ben de 8-6 çalışıyorum. Kışın çok fark etmiyor ama yazın hava aydınlıkken eve dönmüş olmak psikolojiyi gerçekten olumlu etkiliyor. Uyanık kaldığım süre değişmiyor ama durum böyle.

patronlara baksan hiç eve gitme. at oraya bi yatak gece gündüz çalış isterler.

haftalık çalışma saati 45'dir. eğer cumartesi çalışmıyorsanız 1 saat yemek molası sayarsak 45 saat çalışıyorsunuz ki bu yasal sınır. kanuni olarak şikayet edilecek bir şey yok ortada. saatler azaltılıp cumartesi çalışma talep edilebilir ki bunu istemezsiniz. en makulü 1 saat etken gelip 1 saat erken çıkmak. akşamki 1 saat gerçekten verimsiz geçer ama sabahları daha çok iş yapılıyor. böyle bir öneriyle gitseniz kabul göreceğini düşünüyorum.

işe başlarken farklı mıydı?
patronun garezi olduğunu sanmıyorum. siz de akşama kadar orada babanızın hayrına durmadığınıza ve hakkınızı aldığınıza göre yakınma hakkınız yok bence.

olması gereken çalışma saati: sabah 8 öğlen 2. çok net.

Çok zor gerçekten benim de aşağı yukarı aynı saatler.
09:30 gibi iş yerinde oluyoruz 19:00 da ben çıkıyorum patron 21:00 a kadar kalıyor.
Ayın 6 günü ben de dersim göründüğü için 21:00 da çıkıyorum.

Benim avantajım var akşam planım programım varsa 18:00 gibi çıkabiliyorum hatta gideceğim uzaksa 17:00 da da çıkabiliyorum anlayışlılar o konuda.

Normal zamanlarda da 18:00 da çıktığımı düşünsem 19:30 da evdeyim akşamları bir şeyler yapacak enerji bulabilirim ama bu sistemde 20:30 da evde oluyorum ve pek bir şey yapamıyorum maalesef. Sinemaya gitmeyi düşünsem bile çıkış saatini hesaplayınca kaçıyor heves.

Ben de daha erken başlayıp daha erken çıkmayı tercih edenlerdeniz.
09:30 - 19:00 olacağına 08:00 - 18:00 olsun razıyım.
Ama olmuyor işte :/

@lafacukur evet 40 saat calsııyorsunuz.

@naksidil yasal oldugunu bildigimi belirtmiştim. diğer dediklerinize katılıyorum.

@tosunpasa ben basladıgımda bu sekildeydi. gecen yıl 9-6 çalışılırken 9-7 şeklinde revize edilmiş. üslubunuz kulağa çok hoş gelmiyor. ben sadece kendim için değil, hem kendim, hem işyerim, hem de işime kattığım fayda açısında en yararlısının bu şekilde (8-6, ki yine toplam 45 saat eder) olduğunu düşündüğümü, patronların neden bu perspektiften bakmadığını, sebeplerinin ne olabileceğini sordum.

herkese cevapları ve kendi tecrübelerini paylaştıkları için teşekkür ederim.

9.30-19.00 çalışıyordum, cumartesi 9.30-14.30 şeklindeydi. 4 ay dayanabildim. eve git gel 1 saat sürüyordu, akşamları da trafiğe kalıyordum. 8'den aşağı eve dönemedim hiç.

oluyor bazen bug var sanırım. mesajı silin, yeni bir mesaj atın karşıya.

çerezleri silin tekrar deneyin.

@basond sonuc vermedi

Göktürk

tayakadın çok yakın ama şantiyede çalışan eski iş arkadaşım pek de yaşanabilecek bir yer olmadığını söyledi. arnavutköy en yakın şehir yerleşkesi, en mantıklısı orası duruyor.

kira ile ilgili bilgim yok ama sahibinden'e ufak göz atarak ortalama çıkarılır.

para varsa göktürk
para daha az varsa kemerburgaz
para yoksa arnavutköy

nodrap +1
fakat para varsa gokturk+kemerburgaz. kemerburgaz'da normal apartman daireleri hic de iyi sartlara sahip olmamasina ragmen gokturk'ten pahaliydi en son baktigimda.

iga'nin kampi var. muhendisler icin olan kismi iyi diyorlar.

edit: bu arada gokturk'te aidati 1000 dolar olan daire de gormustum, kirasi 1000 dolar olan daire de senin beklentilere bagli.

en iyi ortalama icin bkz: sahibinden.com

hangi işlemden dolayı vergi çıktı?

mevzuyu biraz daha detaylı anlatırsanız yardımcı olayım.

@kibritsuyu damga vergisinin 23üne dek beyan edilme zorunluluguna iliskin aysal dayanak arıyorum. son tebliğ vuk 371 no lu tebliğ mi bu konuda? 2007 tarihli olması beni sürüncemede bıraktı. öte yandan bu hususu duzenleyen son teblig oldugunu nasıl teyit edebilriim?

arkadaşlar o saatlerde geçiyorlar sabiha'ya, 8'deki uçak için 5:30 gibi gidiyolar

çok geçmiş olsun. acelem var ama yine de yazmak istedim. oluyor böyle şeyler deyip unutmaya çalışmak en iyisi. giden geri gelir merak etmeyin. sizlere bir şey olmaması iyi.
allahından bulsunlar.

Büyük geçmiş olsun. İnsan "cana geleceğine.." diyor ama yine de moral bozucu. Şimdi yapılacak işlere odaklanın; tekrar girmemesi için ne yapabilirsiniz? Kapıdan mı girmiş, pencereden mi? Alarm sistemi var mı? Komşularınızla iletişime geçin, ortak karar alın. Apartman güvenliğini sağlayıcı tedbirler alın.
Yine de tekrar etmekte fayda var, şükür siz yokken girmiş.

Bir arkadaşımın evine hırsız girmişti o da o sırada uyuyor numarası yapmış ne alacaksa alsın gitsin demiş içinden. Hırsız tüm işini bitirip çıkarken bunun yanına gidiyor ve bıçağı karnına dayayıp, uyumadığını biliyorum sesini çıkarırsan seni keserim diyor.

Çok daha beter senaryolar ile bitebilir bu süreçler bırakın gerçekten mala gelsin. Çok geçmiş olsun.

@SiyamkedisiZorro Çok teşekkürler. 1. katta dairemiz. Pencereden girmiş. Pencerelerimizin hepsi arkadan sürgülüydü, sadece iki pencerede sürgü yoktu. Onların birinden girmiş. Bir müsibet hesabı, o pencerelere de sürgü taktıracağız. Aslında site içindeyiz.

@gozu acik sevisen yahudi evet cok sukur en azından evde yoktuk. Aslında insan cok sinirleniyor, yanlarında zarar verecek birşey olmadıgını bilsek, "keşke evde denk gelseydi" diyesi geliyor insanın ama, neler neler var dediğiniz gibi. buna da şükür.

Sagliginiza bir sey olmamis. Huzurunuz, mutlulugunuz yerinde. Takmayin, evet sıkıntılı bir durum ama mal bu. Yerine yenisi elbet gelir. Sıkmayin caninizi, pozitif dusunmeye calisin.

bi ara bizim eve hırsız dadanmıştı. 2-3 ayda bir hırsız giriyordu. (yazın pencereler açık) sonra pencerelere parmaklık taktırdık o gün bu gündür hiç vukuat olmadı. geçmiş olsun. kötü bir his biliyorum.

hadi ordan ya bu şu filmin konusu, resmen izleyip buraya yazmışsın www.imdb.com

izlemediysen de izle, iyi gelir.

filmin konusu: bir kadın (duyarlı ve kendince bu yüzden ezik olduğunu düşünüyor) bir gün evine hırsız giriyor bilgisayarını ve babaannesinin gümüş kaşık takımını çalıyor.
maddi boyutuna takılmasa da evine birinin girmiş olma hissi onu sinirlendiriyor ve bunca yıllık topluma karşı biriktirdiği pasif agresif nefretiyle de gaza gelip hırsızı bulmaya çalışıyor bir komşusuyla.

falan filan...
güzel kafa dağıtırsın. (izlemediysen.....)

(bkz: kitapyurdu)

Bu konuda hiçbir garanti verilemez. Hepsi birbirinden dengesiz, cok acil ve onemliyse fiziki kitapcidan al. Yukarıda bir arkadas, kitapyurdu demiş ama mesela benim kendileriyle çok kötü tecrübelerim var.

Sahafsalih.com

www.eganba.com'nın yorumları genelde iyiydi ama son durum ne bilmiyorum.
ayrıca @istististist +1

Eganba

yok öyle bir site. alıp unut en iyisi.

Kitapyurdunda siparişi verdiğim gün kargoya veriliyor ertesi gün elimde oluyor. hep böyle oldu. daha dün sipariş teslim aldım. ben memnunum.

Egenba ve odakitap.

Kitapyurdu gerici molla zihniyetin sahip olduğu bir kurum uzak durun.

msj attım

Ben de mesaj attim

Trabzonspor un shopu var, onun onune birakiyo

kadıköy yönüne giderken üst geçidin hemen dibinde bırakıyor, havaalanına giderken de durakların biraz ilerisinde bi plastik kabin formunda bi yazıhanesi var, orada in/bin yapıyor.