Ekşi Duyuru

Böyle kaliteli dolma kalemler oluyor üstüne isim falan yazdırılan. Onlardan olabilir. Fiyatları tam bilmiyorum da 30'a da gördüm 120'ye de.

"Ay işalla düşmez" diyorum. Bileğe bağlamalık görmedim de, yüzük gibi parmağa takmalık kılıflar var, onlardan alabilirsiniz.

ekrana kırılmaz cam ve kasaya da koruyucu al zaten düşse de kırılmaz.

baglamak, neyi baglamak? cep telefonunu--->

cep telefonunu, dusmemesi icin bilege baglamaktansa iyi bir kilif almayi tercih ederdim.

koşu yaparken müzik dinlemek adına kola, bileğe bağlanan çok şirin küçük aparatlar var. geçen hafta buralarda konusu vardı, orda resimlerini gördüm neler neler yapmış adamlar. koşarken cep tel.den müzik dinlemek diye arat belki çıkar.

Düşün icindekı mi?

Benım hep kapalı içine poşet tıkadım dısında cam kapak var. Su akar yatağını bulur bi şekil kötü koku veya böcek geliyorsa kapat gitsin.

engeller

ilk defa senle bir konuda ayni dusundugumu hissediyorum :)

hayvanat bahcelerine karsiyim.

hindi kaz tavuk, bunlar kümes hayvanı olduğundan hiç sorun değil bence. Telleri aştıkları anda kurda tilkiye kurban oluyorlar zaten.
Bi tavşan aykırı oluyor. Benim pek de karşı olduğum bir durum yok.

geç kaldınız bahar dönemine artık

Kafana göre alıyorsan, elindekileri yavaşça bırak ve bir daha alma. Gerek yok.
Doktor yazdıysa, bu soruların cevabını o daha iyi bilir.

hem d2 hem d3 almanın bir nedeni var mı? benim bildiğim kadarıyla ikisi de d vitamini olarak kullanılıyor vücutta. tek farkı d2nin bitkisel kaynaklı ve biraz daha düşük emilimli olması.

Ben üniversiteye kaydolduktan sonra akbili yeniletmeye gittim üstünde lisenin adı yazıyordu, adam yenilemedi sistemde gerek yok bilmem ne deyip durdu. Ancak ben ihl yazan (sonradan okul ihl olmuştu) kartla gezmek istemiyorum, o yüzden kaybolmamasına rağmen kayıp başvurusu yapacağım bana çare olarak bunu bıraktılar. İsterse 50 lira olsun yenileme ücreti, lisenin adı yazmayacak arkadaş kafayı taktım bi kere. Büyük ihtimalle artık okulun adı yazmıyormuş zaten yani ünin adı da yazmayacak, olsun hiç olmaması da iyidir liseden.

şişli'den eminönüne birçok otobüs geçiyor onlardan birine binip eminönünde inersen eyüp otobüsleri oradan kalkıyor .

İstanbul için TRAFI uygulamasını dene. Muhteşem bir şey.

Telefon çok eski olduğu için olmuyor :(

web.trafi.com

Elindeki parayı kullanmayacaksan öylece duracaksa faize gerek yok.

Elde kalan 4000 TL'yi değerlendirip 4 yılda 2000 TL'den fazla getiri elde etmeyecekse mantıksız.

böyle soru soran bir kişi o 4 bin lirayı 6 bin liradan daha fazla hale getiremeyeceği için cevap bariz

Nakite ihtiyacı olduğu bir yatırım yapmayacaksa mantıksız.
Bir kredinin senelik maliyeti 20%'nin üzerinde, bu orandan daha yüksek bir kazanç için iyi bir yatırım yapılması gerekir.

Elinde mevcut öğrenci akbilin varsa, öğrenci belgenle süresini uzatabilirsin. Yeniden başvurmana gerek yok. Bir İstanbul Kart başvuru merkezine belgenle giderek 5 TL karşılığında halledebilirsin sanıyorum, ben öyle yapmıştım. Lisans eğitimimin üzerinden 1 sene geçmişti ve 1 sene boyunca kart öğrenci değildi. Sonra ikinci üniversiteye kayıt oldum ve yukarıda bahsettiğim gibi yaptım. Öyle işte.

vizeleme falan yaparak olabilir. online olarak olmuyorsa kadıköy, karaköy gibi bir merkeze gidip deneyin. kardeşim 1 sene öğrenci olmadığı halde üniversiteye kaydolduktan sonra lisedeki iett kartını kullanmaya devam etti. kendi bir şey yapmamıştı hatta kayıttan bir gün sonra mı ne telefonuna sms geldi mevcut kartınızı indirimli olarak kullanabilirsiniz diye.

En az iki kere bol bol sıkıyorum

Nein. 3 kere. Kuzey kutup, ekvador, guney kutup (*-*)/

en az iki.

Ben de anlamadim 2 3 kereyi. Her gun dusta 1 kere koyuyorum bir de yuz icin konjak sungeri var ona yuz yikama jeli koyuyorum. O kadar.

Bir kere sabun ya da duş jeli, üstüne bir kez de duş peelingi kullanıyorum.

Once sabun sonra bir kere dus jeli. Sadece dus jeliyle temizlenmis hissetmiyorum.

Banyo sabunuyla bol kopuklu bi kez

Duş jeli bi işe yaramıyor. Lifi sabunla bol bol köpürtüp bölge bölge temizlik yapıyorum. Bir kere sabunu sür tüm vücudu kesele diye bir şey yok. Bittikten sonra bir de duş jeliyle cilalıyorum. O da koku versin falan diye işte.

azar azar 5.

4 :/
firt firt firt pirt diye sikiyorum. ama aslinda 1 tane yeter. yaptigim eseklik. esegim ben.

1 kere

sen bildiğin dersi al, istersen diğer dersin kitabını internetten çalışırsın kendin. bütün kitapları upload ediyorlar.

Bildiğim kadarıyla mağazadan bir kağıt alınması gerekiyor vergi iadesi için, dolayısıyla da fiziksel bir yerden almak lazım. Ben john lewis'den almıştım, sıkıntı olmamıştı, oraya bakabilirsiniz.

Ayrıca arkadaşınız turist olarak mı gidiyor yoksa orada mı yaşıyor? Oturma izni varsa vergi iadesini verirken sıkıntı çıkartabilirler.

www.carphonewarehouse.com oxford'da ki yerinden almıştım, tax yapıcağımı söylemiştim uzunca bir kağıt verdiler sonra havalimanında iadeyi aldım

resmi olarak 1 yazsa 1de kapatmıyolardır emin ol. +2 saat ekle sen ona. dağıtım erken biter ama şubede işleri devam eder.

Yurtiçi 1e kadar dağıtım yapıyor, 5e kadar da gidip alıp gonderebiliyorsun. Bugüne acil bir paketimi sabah almaya gittim dağıtımda dediler eve gittim 5dk sonra kapı çaldı kargo geldi. Cumartesi dağıtım yaptıklarını ben de bugün öğrendim.

arkadaşlar benzer şekilde likör yapıyor.

Devlet el atacak o ise şimdiden ısmarlama haber yapmaya başladılar

Etil alkolün vergisi yükseltilir olur biter. Fazla dillendirmeyin böyle şeyleri. Haber yapılsın geçsin gitsin. Konuşuldukça dikkat çekiyor.

evde distile içki üretmek yasak. dizin yaptığınız tam olarak içki bile değil sıkıntı yok. ancak benim yaptığım beyazlıyordu, bir yerde bir hata var.

Riskli bir iş. Sahte rakı içipte ölen, kör olan insanlar var. Ters bir şey yaparsanız, ölebilirsiniz veya kör kalabilirsiniz.

Dikkatli olmakta, iyi araştırıp yapmakta fayda var...


.

Zaten sürekli gözümde ağrı vardı içerken :D pskolojik herhalde

Rakı öyle yapılmaz, damıtılarak yapılıyor. Çok meşagatli bir iş, öyle kahve zincirinde yapılacak iş değil. O yapılan olsa olsa rakı kokulu etil alkol olmuştur.
Beyazlamamasının nedeni alkol oranının yüksek olması. 40 derecenin altına düştüğü zaman beyazlar.

ölümcül değil. daha doğrsu acil kıstası yeşil kırmızı olarak ayrılıyor. o an ölümcül olması gerekiyor, kalp krizi vb gibi. yoksa çoğu hastalık tedsvi edilmez ise ölümcül. sabah da gidip yaptırsanız bir şey olmaz

geçen hafta şöyle bir olay olmuştu o yüzden aşı yaptırmak istiyorum dersen bu acil değildir o yüzden de ücretini ödemen gerekir. fakat atıyorum bir tarafına demir saplandı, bıçaklanma, kesi falan var o zaman prosedür gereği zaten acil müdahale kapsamında aşıyı da yaparlar.

Dİkenli tel çizdi karnımı mesela. Bİr kaç günlük çizik var

Tetanos aşısını sağlık ocağında da olabilirsinz

pis işi açman lazım şimdi ama bence şirket mailini kullanma.

Başka bir firmaya , kendi alışvefrişimdeki sorun yüzünden şikayet maili attım mesela iş mailimle. Biri buydu.

ha bu çok şey değil. bundan bişey olmaz. yani buna baksalar bile sana bişey itham edemezler.

Mailler gerektiğinde kontrol edilir

eğer doğaya salmak gibi bir fikirse sakın yapmayın. Bahçeli yerlerden kastın nedir?

Soru tam olarak, "bugüne kadar evde yaşamış tavşanı doğaya salsak ne olur?" ise; Cevabı:
Daha gün bitmeden sokak hayvanları tarafından yenir.

Tavsanlar evcillestirilemez yalnizca yetenekleri koreltilir. Bu nedenle dogaya birakilinca tavsan olur, bir bahceye biraksan kediler oldurur.

Hayır, sokağa değil. Evcil tavşan zaten doğada 1 yıldan fazla yaşayamıyor. Evcil kedi gibi değil. İnsana bağmlı maalsef çoğu zaman.

Bu tvşan zor şartlardai bir yerdeydi, doğaya salınmak üzere evde misafir edildi bir süre. Çünkü küçüktü bayağı, hemen gidemezdi.

Sonra doğa yerine kapalı bir alan bulundu. Kazlar, tavuklar vs olan. İnsanın gelp yem ot vs verdiği.

cocukken tavsanim vardi, bebilcan. bir iki sene baktik. kuzu kadar olunca salalim bunu dedik dogaya. koye giderken yol kiyisinda mola verip cikardik cimenlere. korktu gidemedi bir yere. koyde akrabaya biraktik o yuzden. sonra haberi geldi, kopek parcalamis tavsani.

öğrenci olduğunuza dair evrağı aöf hemen veriyorsa alırsın evrağını gidersin iett'ye yaptırırsın.

Onu sordum aslında.

Hep haftasonlari. Oturumlar derslere göre dağılıyor. Ustten, alttan derslere göre topluyorlar oturumlara. Benimki farklı değilse soyleydi ( farklı donemlerden, sınıflardan dersler alıyorum);

Cumartesi sadece 2. Oturum - pazar iki oturum da var

biri sıanva gireceğimiz yer. Diğeri ise kayıt evraklarını vereceğimiz yer mi?
- evet. sınav merkezini verilen tarihler içinde değiştirerek farklı bir şehirde/ilçede sınava girebiliyorsun. kayıt, belge alma, kitap alma, mezuniyet vs. işlemlerini bürodan yapılıyor.

neye göre 1.2 oturum belli oluyor? Ve hep hafatasonu olur değil mi?
- sınav tarihleri belli zaten (www.anadolu.edu.tr) haftasonu oluyor sınavlar. önlisansta 1. sınıf dersleri 9.30'da 2. sınıf dersleri 14'te oluyordu, yani hangi dersin sınavının hangi oturumda olacağını kendileri belirliyor. ben bu sınava şu oturumda gireyim gibi bir durum yok.

edit: "Cumartesi sadece 2. Oturum - pazar iki oturum da var" böyle bir durum yok. her 2 günde de 2 oturum sınav oluyor.

Amacına göre değişir. Merak ve keyif içinse felsefe. İş bulmada kolaylıksa işletme.

Sosyoloji nasıl?

İşyeri açmayı düşünüyorsan işletme çok işine yarar. Sosyoloji de iyidir, artıları katkıları olur.

bugünden itibaren hiç gün ışığı görmesen 3 ay yeter vücudundaki D vitamini stokları. günde 30 dakka güneş görsen D vitamini eksikliği hissetmezsin sağlık problemin yoksa. D vitamini eksikliği yaşamak için uğraşmak gerekiyor özellikle türkiyede. benim bildiğim bilgiler bu yönde. yani düşünmeye değmez.

Eksik bende d vitamini. 2 yıldır deniz havvuz gitmiyorum. Gİttiğimde de güneşten kaçtım hep :D

Ortamdakilerle aram iyi ise cinsiyet fark etmeksizin her türlü küfrü ederim. Bel altı espri, pis muhabbet olsun kaçırmam. İş ortamı, yaşça büyükler falan farklı durum gerçi.

küfürü geçelim zaten de genel olarak bir şey yapılacakken sonrasında "ortamda kadın var hoş değil" diye yapılmaması bariz bir ayrımcılık biçimi.

Birileri nezaket falan sanıyorsa değil.

edit: diziyi olayı bilmiyorum. görüşüm genel olarak.

O dizide o sahne 1950'lerde geçiyor. O dönemde eşcinselliği hastalık olarak kabul edip ilaçla tedavi etmeye falan çalışıyorlar. :) Doğru bir referans değil.

son yıllarda artış gösteren feminizim akımları neticesinde "kadın olunca ne değişiyor" sorunun cevabını vermek bilhassa internette doğrudan linç odağı haline gelmek demek oluyor.

"kadın olunca değişen şudur " demek kadın ve erkek eşitliğini bozmak olarak algılandığından ve eşitlik esas kabul edildiğinden, her şey en başından tabiatına uygun olmayan bir düzleme oturuyor.

her konuda olduğu gibi insanın tabiat arayışındaki referanssızlığı ve, kendini koltuğunun altına alıp kendi tabiatını arayışta gittiği son nokta ekşide başlık olarak açılmış:
eksisozluk.com
çoğu, yüksek zekasına rağmen aradaki bağlantıyı kuramaz.

"kadınlar varken" insanları kendileri de ne yaptıklarının farkında olmadan, münasip bir şeyi sığ düzlemde yapıyorlar.

bu esintilere şiddetle maruz kalan genç nesillere üzülüyorum.

Sikis var bu aksam cumlesini kafede arkandaki masadan birileri birilerini soylese, sen de ananla bacinla oturuyo olsan, rahatsiz olmaz misin simdi?

Herkes ortamina gore davranmali ve konusmali. Terbiye budur.

Açıkçası ben böyle bir kendini toplama durumundan hoşnutum, kimsenin belaltı anneli vs küfürlerini dinlemek zorunda değilim, kendi aranızda o iğrenç küfürleri edin illâ edecekseniz. Onun dışında muhabbet olarak siyaset de konuşun futbol da konuşun ama adabıyla konuşun, başüstüne. Ki anneli organlı küfürlü muhabbeti kadın arasında da olsa sevmem.

@mslny gibi kadınlar olduğu sürece bu noktada ilerleyemeyiz. "kendi aranızda" derken aramızdan kastı erkekler oluyor.

küfürlerden rahatsız olma potansiyeli cinsiyetlere göre değil, insanlara göre şekillenir. sen birisi kadın ya da erkek diye küfretmemezlik yapmazsın, insan olarak rahatsız olabileceği için küfretmezsin. ben çok barzolar gördüm, öyle küfürler ediyorlar ki ben bazen komik küfürler bulmak amacıyla inanılmaz küfürler eden insanım kendi kendimeyken ama benimkiler onların yanında solda sıfır kalıyor.

ana bacı muhabbeti yapan arkadaşa cevap bile vermiyorum. sikiş varsa var, ee? sikiş olumsuz bir şey mi ki bunu duymak da olumsuz bir şey oluyor? kelime en nihayetinde sadece, fazlası değil. "sikiş var." lafını duyduğunda birinin bence tepki vereceği nokta "sikiş" lafı değil de, senin özeline istemediğim halde niye maruz kalıyorum ben noktasında olmalı.

@i drive the hearse. madem sikiş lafında bir sorun yok, sen annen babanla konusurken sikiş kelimesi mi kullanıyorsun?

aga sen marjinal olmak için amma zorladın kendini ya. geçen gün de sen olsan bari dinliyorum diye beni engellemiştin :)

sikiş kelimesinin anne yanında kullanılmasını savunuyor yahu :)

Şimdi geçerli teammüller böyle. İlerde değişebilir de değişmeyebilir de.
Kadın varken küfredilmediği açık fıkra neyim anlatılmadığı gibi erkek varken kadınlar kadınsal muhabbet yapmaz genel olarak. Aileyle izlenecek film sorularının nedeni de aynı durum.

@güneyli çocuk; ekşideki başlıkla ilgilili videoyu izlemedim ama yazılanlardan anladığım kadarıyla bu aile olayı yanlış anlamış, yanlış uyguluyor olabilir. Batıda cinsiyet kalıpları olmadan yetiştirme düşüncesi ve uygulamaları 15 yıldır var, belki öncesi de vardır.

@dafuq; niye, annen sikişmiyor mu sanıyorsun? ya da seks esnasında "sik beni." falan demiyor mu sanıyorsun? anneliğin küfüre maruz kalıp kalmamayla ne alakası var? küfürü terbiye ekseniyle odaklı gören insan kimsenin yanında küfretmez. anne, baba, kardeş, yabancı fark etmeksizin. sokakta bağıra çağıra küfredip de eve gelip ailenin yanında kullandığı dile dikkat edince bir bok olmuyor kimse. ikili oynamakla bir yere gelinmez, her yanı aynı olmalı herkesin.

edit: dil kökeni açısından bakıldığında da "sikişmek" ya da "sikmek" bir küfür değil, eylemdir. bunu sokak kullanımında küfür olarak gören bir insan bir kadınla sevişirken küfür olarak gördüğü olumsuz eylemi ona uyguluyor olur. yani, içten içe kadını aşağılayan bir noktada görür kendini.

@i drive the hearse, siz istediğiniz noktada ilerleyebilirsiniz.? ben yanımda gece ne yapacağını sizin tabirinizle konuşan biriyle oturmam, o eylemi içeren küfürleri sanki elma armut dermiş gibi rahat konuşan biriyle de oturmam. Kadın da olsa o küfürlere tahammülüm yok. Geyik muhabbet şaka yollu küfürler vs ben de ederim ama kisinin anasını sülalesini katmam, hamdolsun zekâm sadece sadece o küfürlerle sınırlı değil. Ayrıca eylem dediğinizi zaten herkes biliyor sanki bunu uluorta o şekilde söylemek hatta kadınlarla ortamdayken bir marifet de mslny gibiler yüzünden yapamıyoz diyorsunuz, basitçe. Umarım hep kendiniz gibi insanlarla muhabbet edersiniz de böyle sıkıntılar yaşamazsınız, bütün eylemleri küfürleri söyler inceler eğlenir gülersiniz.

Cunku kadinlar "kufur cok ayip" diyor. O yuzden kufuru kadınlardan uzak tutmaya kasiyorlar. Erkekler kufure bir sey demiyor genelde.
Bir de ahh bu 3. dalga feminizmi..

@i drive the hearse. adamdaki terbiyeye bak. annemin seks hayatından bahsediyor ya
tamam siz evinizde ailecek sikmeli sokmalı muhabbet edin. beni de karıştırmayın muhabbetinize.

Küfür konusuna çok yanlış yerden bakan arkadaşlar var. Küfre karşı olmak salt feminizimle, kadınlıkla alakalı değil, esas olarak insan olmakla alakalı çünkü küfür insanı aşağılıyor.

* Küfürler kadını aşağılıyor. Erkeği aşağılayan küfür yok. Nedenini ve sonuçlarını düşünmek lazım bunun.
*Cinsellik doğal bir durum. Neden küfür konusu oluyor? Bir insan, hayata gelmesine vesile olan olguya neden küfreder küfrederse etkisi ne olur?
*Sürekli kadınına küfredilen bir toplumda yetişen bir bireyin sosyal, psikolojik vb. durumu ne kadar sağlıklıdır? O toplum sağlıklı bir toplum mudur? (görüyoruz, her gün biraz daha fazla)
*Cinselliği aşağılanan bir kadından nasıl bir eş nasıl bir anne olur?
*kadın cinselliğini aşağılayan bir erkekten nasıl bir eş, nasıl bir baba olur?
...

Sadece küfür değil günlük konuşmalarda seçtiğimiz kelimelerde de çok yanlış yerlerdeyiz. "kızların vermesi" mesela. ne alınıyor ne veriliyor, kasaptan et miı alıyorsun? Bi yemek/ içki ısmarlayayım o da bana versin.

Bütün bu söylemlerin küfürlerin aslında düşünclerin altında erkek kibri yok mu sizce de.

Bu yanlışlarımızın sonuçlarını hepbirlikte yaşıyoruz ne yazık ki farkında değil çoğumuz.

Biraz empatisi biraz farkındalığı olan kişi küfür etmez. İki ucu keskin bıçaktır küfür, hem edene hem edilene zarar verir. Bir canlıya bile isteye zarar vermek psikiyatride tedavisi olmayan hastalıklar arasında ele alınır.
Barışçıl toplum barışçıl gelecek istiyorsak küfürü hayatımızdan çıkarmamız lazım.

@i drive the hearse; eylemdir dediğin kelimenin kökü erkek cinsel organının adlarından biri.

Muhabbetlere bak ya

Kufur etmek ya da etmemek degil, kadinlarin yaninda kufur etmek ya da etmemek konu.

Batida cinsiyet kaliplarini ortadan kaldirarak yetisirilmeye calisilian nesillere uzuluyorum ben de.
Kadinlara uzayli muamelesi yapmamak, "kadinlar varken" mantigini ortadan kaldirmak icin - gercekte var olan - "cinsiyet" olgusunu kafalarda yok etmek gerekmiyor.
Cinsiyetler arasi esitlik baska sey cinsiyetin varligi baska sey.

Bir kere ayrımcı bir ifade olduğu kesin. Bunu yazalım bir tarafa... Ama herşey samimiyet düzeyiyle alakalı. Terbiye; tanımadığımız ve samimi olmak istemediğimiz (yaşı ve rütbesi sebebiyle) insanlarla aramızdaki bir duvardır. Duvar bir engel gibi görünse de terbiye duvarı koruyucu bir surdur. Arkasına saklanmakta yarar vardır çoğu kez. Hiç tanımadığınız birileriyle tüm duvarları kaldırarak iletişim kurmak oldukça risklidir.

darebee.com

bisiklet ve ürünleri

nintendo switch :D belki ayakkabi, kislik mont vs..

ebay'e bakarsaniz, teknolojide de indirim yakalayabilirsiniz. bir de zaman zaman ps4 vs oyun konsollari ucuz oluyor. viski-gin uygundur. iskoc biskuvileri (scottish bread) ucuz, kurabiye tadinda..

evet bisiklet ucuz sayilir da, getirmeye degicek bir bisiklet £500'den asagi olmaz.

film senaryo açısından çok boşluk bıraktı. oyunda -ve kitaplarda- apple genetik kod falan taşımaz. zaten 1492'de genetik kodu bulsa ne yapacaktı tapınakçılar? apple insanlardan önce dünya üzerinde yerleşmiş, teknolojik anlamda çok ileri bir uygarlığın ürünü: assassinscreed.wikia.com

hikaye biraz sümer mitolojisine benziyor. insanlar köle bir ırk olarak dizayn ediliyor. sümerde de tanrılar insanı çalıştırmak için yaratırlar mesela. apple'lar insanların beynini manipüle eden, büyüleyen şeyler. adem ve havva bu elmalardan birisini çalıp isyan başlatıyorlar vs vs

filmde sofia karakteri yazılamamış, hatta asıl elemanın babasına olan nefreti falan da temelsiz. yönetmen halbuki macbeth'i çok iyi yönetmişti.

oyunu oyna. ac 1 oyun zevki anlamında sıkıcı olsa da, senaryo anlamında en gizemlisi ve en çok bilgi verenidir. ac revelations'a kadar -o da dahil olmak üzre- ac tarihi hakkında bolca bilgi alıyorsun. sonraki black flag, rogue, unity, syndicate falan boş aksiyon oyunu.

assassin'ler müslüman değil bu arada. assassin'ler tarih boyunca pek çok kişi ve grupla ittifak kuruyor, lenin'le bile ittifak kuruyorlar. dinle falan bağları yok, nothing is true diyen adamların dinle bir alakası olamaz zaten.

Filmde tarafsız durmuş. hangisi haklı gibi bir şey göstemremiş ama asassinler daha iyi bir amaç uğruna dövüşüyor g,bi. diğerleri her ne kada barış diyorsa da. özgür iradeyi yok etmekle bunu sağlayacaklar.

assasinler nomralde öşldren katleden insanlar mı masumları?

ince tel kıyafet askısı alıp kendiniz o demiri yapmayı deneseniz?

bazı kalitesiz askılara elle bile şekil verilebiliyor.

encrypted-tbn2.gstatic.com

3 ayda yaklaşık 2-3 bin tl biriktiriyoruz. elimizde kayda değer birşey yok. elimizde derken telefonlarımız idareten, arabamız idareten, ev eşyalarımız idareten. kıyafetlerimiz idareten. çünkü onlar da ihtiyacımız karşılamaya yetiyor. mala mülke para yatırmak yerine, parayı biriktiriyoruz. hem memleketin hali ne olacak belli değil, yarın bir gün suriyeliler gibi olmayacağımızın garantisi yok. belki yurt dışına kaçar sermaye yaparız. hem de telefona veya kıyafete vereceğimiz parayla, her yıl yaklaşık bir ay yurt dışı tatili yapıyoruz. yani bugüne değil geleceğimize yatırım yapıyoruz.

Git tabii, noldu anlamadım de, belki kılcal damara denk gelmiştir belki başka bişeydir, burnumuzun içini göremiyoruz ki?

Geçmiş olsun.

Teşekkürler. Mesela smükülmeye çalışyıorum bir şey gelmiyor. Ama var gibi hissediyorum. Yukarlarda var. Ama o kadar yukarılara parmağım gitmedi bence.

bardaklar ters tabaklar düz
altında örtü ya da milli sarı bezimiz

Bardak ters, tabak düz.
Bardağın altında örtü var ama bazen de yok, duruma göre. Hepsi kuru.

bardak da tabak da düz. örtü falan yok

iyi de ıslak koyarak zaten hata yapıyorsun.kurutup ters koy.

Bardakları ters, tabakları düz koyuyoruz. Örtü yok.

Bardaklar ters tabaklar düz, altta örtü yok. Tamamen kurutup öyle yerleştiriyorum. 3 ayda bir de komple bardakları tabakları indirip hepsini yıkayıp dolap içlerini temizliyorum.

Her şey düz, örtü koymuyorum.

Bardak ters, tabak düz. No örtü.

Tabağı ters koyan var mı ki?

bardak ters, tabak duz, ortu yok, kurumadan rafa koymam.

Delikli ikea rafına ters

kapakli dolabın içine, her şey düz, örtü yok. bardakları kapalı koyunca içinde koku oluyor sevmiyorum.

bi tesisatçı çağırıp düzgün şekilde açılması lazım boruların, lavabo açıcılar açamaz o kadar çamuru.
spiral bir teli sokuyorlar, o şekilde boruyu temizliyorlar. başka türlü baş edemezsin.

Klozetin boru çapıyla küvetin boru çapi yapısı aynı değil, sevmesen de klozete dök bundan sonra.

Tesisat malzemeleri, japon pazarı gibi yerlerde hosein'in bahsettiği spiral teller satılıyor. onlardan al bi tane çok pahalı bişe değil. denersin açılmazsa tesisatçı çağırırsın
Bir de bol su döküp pompayla çekersen boruyu tıkayan çamur pislik filan kıpırdar suyla akıp gider. Önce pompa dene sonra spiral olmadı tesisatçi.

Trollziya +1. Yaşanmıştır sırf komşunun senin gibi davranması nedeniyle bizim evi bok bastıydı zamanında. Sonrası inşaat zaten.

Klozete dök+1
Kendi kendine açıcı kullanıp durma boruları eritirsin +1

benim aklıma takılan sıçtığımız yere neden kirli suyu dökmeyi sevmiyorsunuz? Klavuz teller var. nalburda olur. Bununla deneyin

st1.myideasoft.com

Klozete dök, basina is acacaksin.

neden kirli suyu sıçtığınız yere değil de banyo yaptığınız yere dökmeyi tercih ediyorsunuz? Pompayla deneyin

nalbura göre değişir. çoğu esnaflık duvarını yıkalı çok olmuş, önüne geleni kazıklama derdinde olduğu için marketten 1.40 a alır size 2.5 a satar.

fiyatını sorun çekinmeyin, işinize gelen yerden alın.

hiç bulaşma nalburlara, anlaşmalı nalburumuz bile arada sırada geçirir bize. dışarıdan gelen sıradan müşteri tam yolunacak kazdır. Yinede yakında varsa sor ama sanmıyorum daha ucuza geliceğini ( toplu alımın hariç tabi)

Daha ucuz olma ihtimali çok düşük aynı miktarda ürün alamadıkları için. Ayrıca küçük esnaf gelen müşteriyi kazıklamaya çalışır. Bunu da katınca iyice zorlaşıyor ihtimal

Fiyatını bilmediğim şeyi esnaftan almamaya çalışıyorum. Denk getirirlerse ayakta sikiyorlar.

anahtara kadar olan tellerde sürtünme kayıpları oluşur başka da enerji harcanmaz. o da neredeyse sıfır.

Harcamaz.

teorik olarak harcar ama bu ihmal edilebilecek kadar düşük seviyededir.sayaçlar bunu ölçebilecek kadar hassas değil. harcamaz kabul edilir.faturaya yansımaz. yani harcamaz.

kokusu gitmezse eğer böyle şişeler var. onlardan alırsın.

İçine su koy beklet sonra o suyu dök tekrar takrar bir iki gün aynı şekilde su koy değiştir gider koku.
Ya da bir hafta ağzı açık balkona koy koku çekilir.

evet grölsch, ben de çok etkilenmiştim bu şişeden ilk gördüğümde.
bunu temizlemek yerine şeffaf olanlardan satın alsan daha iyi olur bence.

Koku gidermek için şişeye sıcak su koyup içine biraz hardal sıkabilirsin. 1 gece kalsın koku büyük ölçüde gidiyor.

camasir suyuyla temizleme olayini ben de gormustum fakat bu sadece gecici bir cozummus. olay rutubetin oldugu yerdeki nemi almak veya nemi uzaklastirmak. havalandirmak gibi.

öncelikle rutubetin kaynağını bulmalısın. rutubet nerden çatı katı dış cephe vs. çamaşır suyu vs temizlemeye yönelik çözümler. odada akvaryum varsa çıkarmalısın mutfaga yakın oda ise yemek buharı etkiler.

çözüm olarak odayı havalandırmak ve nem alma cihazı ile nem dengesini degiştirmek çözüm olur.

paraüstünü fazla veriyordur.

Paraüstünü fazla verme, ürün girmeyi unutma, kampanya ve ürün fiyatları ile ilgili sorunlar, ödemeyi eksik söyleme, arada bir sahte para vs. gibi şeyler. Bakkallara oranla daha az açık verme ihtimalleri barkod sistemi sayesinde.

Mağazadan çalınan ürünler, kasadan geçmez. Kasiyere kasadan geçenlerin hesabını sorarlar. Gün sonunda Z raporu alınır, Z raporunda kaç para vermesi gerektiği bellidir.

- Yanlışlıkla fazla para üstü vermiştir.
- Tırnakçılar oluyor, para çalmıştır.
- Sahte para almıştır.

vs. vs.

Belli bir yere kadar toleransları var (~100 TL civarı). Sonrasında maaşından kesilir.


.

kasadaki ilk günümde 70 tl civarı açık vermiştim.

neden olduğunu konusunda hiç bir fikrim yok.

Eksil veya fazla para vermekten kaynaklanır. Ürünle ne alakası var?

Bence de alakası yok da. Kasadayken kasiyerle konuşıuyorlardı." O çocuğın geldiği gün, 50 lira açık verdim " tarzı şeyler. Çaldı sandım bir an yoksa napmışi olabilir ki? Kasaya yklaşma imkanı yok müşterilerin. Çalamaz yani kasadan para.

Makine sorunludur belki.

Bazen müşteri 50 vermiştim diyebiliyor.
Bazı kasiyerler çok saf...
Ben de 10 sene önce kasiyerlik yaptım 3 ay. Kasamda maksimum 1,5 lira fark çıktı. Market sahibiyle kavga ettim. Çıkmak istedim.
İşten çıktığım gün kasamı aldım gittim hesaba. kasamdaki saydığı parayı hesap makinesine yazdı hesaplayan eleman. gülümseyerek z raporundakini de yazdı. kuruşuna kadar aynıydı.

Ama tabi bu şans. ondan öncesinde de 30 kuruş 70 kuruş filan oluyordu. O da 1 kuruş vermememizden.

0,07 olursa 0,05 isterdim fiks. 0,08 olursa 1,10
fazla istediklerim huysuzlanırdı bazen, onlara da 10 verirdim.

ben 20 vermiştim diyen bir müşterim oldu sadece. aç bak aç görceksin kasayı dedi. açtım, kasamda hiç 20yoktu. yüzünü göreceksiniz.

neyse anılarım canlandı...

Yeşil zeytinde boya olmaz da bunlar çok dandik be. Çiğden alıp kendin yap. Zor değil. Bi de zeytinler daha toplanmadı. Bunlar geçen senenin zeytinleri.

Vİtamin açısındansıkıntı yoksa sorun etmiyorum :D tat pek önemli değil

Alırsan biberli olanı al diğerlerinin tane sayısı fazla, küçük tatsız zeytinlerdir onlar.

erimiş olabilir erimemişse içine kimyasalı dayamış olabilirler.

O biberlileri sakin yemeyin. kostikle yapiyorlar onu. zeytin dedigin tuz limon su ile yapilir.

Biz saten alçı kullanmıştık duvarı kırdıktan sonra doldurmak için. O da beyaz renkte ve geç donuyor.

Birisi tamir alçısı (kartonpiyer alçısı asıl ismi) çabuk donar, diğeri bildiğin sıva alçısı. Hangisini kullanırsan farketmez, hepsi aynı işi görür, sadece donma hızları farklı.
Ama mahalledeki nalburdan alsan kilosu 50 kuruş olan şeye 5 TL verme.

Eğer kabuk tuttuysa ve yara tamamen kuruysa elleşmeyin hiç. Kendiliğinden düşer bikaç güne.

Öğrenci akbili için aylık akbil ücretini istiyorlar yeniden çıkarttırabilmek için ama şöyle düşün, başkasına verdin 4 basıştan sonra güvenlik yakaladı aldı kartı 4 basıştan elde ettiğin kar 2 lira zarar 85 lira.
Ayrıca 2. De 200 tl üçüncü ihlalde bir daha kart çıkartamama. Bence gayet caydırıcı.

(bkz: letgo'da ücretsiz iett taşıma kartını satan kişi)

Kırmızı ışıkta geçmenin cezası ikiyüz kusur lira, direksiyon başında cep telefonu ile konuşmanin cezası yüz lira bile değil... Öyle düşün.

içerde, kapı önünde çıkarır, orda bırakırım. halı yok zaten, temizlikte temizleniyor oralar. annem görmediği zamanlarda eğer bişey unuttuysam odama ayakkabı ile giderim. kıyafet vs deneyeceksem ayakkabıları odaya alır odada da giyerim. o kadar takıntılı dğeilimdir.

kapının önünde çıkarıp, alıp içeride ayakkabılığa bırakıyoruz ayakkabıları. hijyen açısından çok önemli bence.

bizim evde de böyleydi. ama halı kapının 80cm kadar gerisindeydi.
ben o mermere basıyordum daha sonra ayakkabıyı oradan alıp ayakkabılığa koyuyordum.
ama ailem bu şekilde yapmamı kabul etmiyordu. dışarıda çıkart diyordular. :)

içerde kapının hemen önünde çıkarıyoruz. yağmur, kar varsa dışarda çıkarıp yere gazete veya bez serdikten sonra içeriye alıyoruz.

Aile evimizde disarida cikaririz. Kendi evimde ilk girdigimiz anda halidan çok önce buyuk bir bosluk ve yan tarafta ayakkabilari cikardigimiz kiler gibi bir bölme var. Orada cikarip giriyorum. Girişin müsaitlik durumuna bagli yani. Ama musait de olsa annem eve oyle girmemize izin vermezdi herhalde.

Evin içinde antrede çıkarırım, ama misafire ayakkabı çıkarttırmam. İçeri ayakkabıyla girilmesinden rahatsız olmuyorum. Evi düzenli olarak temizliyorum zaten, sıkıntı olmuyor.

içeride kapı önünde çıkarmak +1

o kadar mikrop fobisi oluşturmamak lazım. kaçamazsınız her şeyden.

Dışarıda çıkarıp içerideki ayakkabılığa koyarım, asla içeride çıkarmam. Evde kombin denemeleri yaparken de yere gazete serer sonra giyerim ayakkabıları. Takıntı boyutunda bir davranış değil bence, gün içinde nerelere basıyoruz ohoo.

Bu biraz şart şurt işi. Asla içerde çıkarmayız, eşiğe ayakkabıyla basmayız, çoraplı çorapsız katiyen ayakkabıyı çıkarıp apartman içindeki yere basıp eve girmeyiz. Ayakkabı çıkacak eşiğe basmadan direkt eve ayak basılacak. Ayakkabı da kapıda konmayacak tabii. Bu düzende olan dikkat eden çok yoktur, bunlardan birini yapanı tümüyle temiz kabul etmem açıkçası=)

Ayakkabıyı dışarda çıkarıp ayakkabılığa koyuyoruz biz.

Dışarıda çıkarır, içeride paspasa ya da ayakkabılığa koyarım. İçeriye girmeyi/ girilmesinden hoşlanmam.

İçeri girerim, ayakkabımı öyle çıkarırım.
Evde bir şey unuttuysam geri döndüğümde çıkarmam alacağımı alır öyle çıkarım.

Mutekkebir +1
Obsesif degiliz diyenlerin de hepsi obsesif:))
Annem yillarca misafirlere ayakkabi da cikarttirmadi, ben de istemeyecek tiplere cikarttirmam. Ya da ev pek temiz degilse cikarmayin ev cok temiz degil zati derim. Koleradan filan olmuyoruz cok sukur:)
Bizjm basimiza onlarin basina gelmeyen ne geliuor acaba meraktayim.

Misâl şöyle şeyler oluyor bizde, halılar leş olmuyor, ayaklarımızın altı gayet temiz oluyor, yatağımız, koltuğumuz kirlenmiyor. Dışarının çamuru pisliği eve girmiyor, temizlik için ayrı bir güç harcamıyoruz çünkü evin her yeri aynı oranda tozlanıyor, Kapının önünde yığıntı olmuyor vs. Ki bu obsesiflik değildir, obsesif; evine temiz olduğunu bildiği komşu-evlat-torun farketmeksizin gelip gittikten sonra dahi oturduğu yeri silmek, ola ki diğer odalarda da gezdi yedi içti vs tüm evi temizlemek, halı koltuk silmek vesaire. Anormal olan bunlardır.

mantıken onların benim çantama torbama bakma hakkı yok. hak iddia edicekseler girerken çantaları vb. alıp dolaba koymaları gerekir.

ama işin hukuki kısmını bilmiyorum.

istanbulda büyük bir avmnın iyi bir mağazasında yaşandı olay;

3 kişi mağazadan çıktık. cihaz öttü. çanta sadece bende vardı torba çantaydı küçüktü bir de.

güvenlik direk geldi bakmak istedi. arkadaşım bir anda sinirlendi tartıştı. sonra müdür geldi o biraz daha ılımlıydı. böyle bir suçlamayla karşı karşıya gelince arkadaşım çılgına döndü. ben güvenlik işini yapmaya çalıştığı için sinirlenmedim tepki vermedim. arkadaşım çantayı alıp yere fırlattı. güvenliği dövmesin diye ayırdık hatta. :)

polis gibi yetkileri var. çantanıza bakabilir, üzerinizi arayabilir, kimlik sorabilir. alıkoyabilir seni. yetkileri görev yaptıkları alanla sınırlı ve tutuklama falan yapamaz tabii ki.

Evet yapabilirler. Çantadan şunları vs. çıkarın diyebilirler. Çantaya bakabilirler. Amaç burada birini rezil etmek değil konunun açığa çıkmasını sağlamak ve şüphenin giderilmesidir.
Marketten dışarı çıkılsa bile onlar avm güvenliği ile koordinelidirler.

Ancak bir yere girerken kendinizi aratmak veya çantaya baktırmak istemezseniz - zorla - bakamazlar ve içeriye de alınmazsınız.
Güvenlik, - bulunduğu noktanın - bir nevi polisidir. Yaptığı işler kanuna dayalıdır.

Nasıl polis gibi yetkileri var?. Hangi yetki bu? Gerçekten merak ettiğim için soruyorum. Ben itiraz etsem de üzerimi arama yetkisi var mı?

(git: www.ozelguvenlik.pol.tr)

aranan kişileri yakalama yetkisi bile var. elbette bir polis değil tam anlamıyla ama yetkileri geniş. sadece avm guvenlik görevlilerini de düşünmeyin. havaalanlarında, başka hassas kurumlarda görev yapanlar var.

elle arama konusu yoruma ve uygulamaya biraz açık bir konu. ama herhangi bir cihaz ile (xray, dedektör) arama yapabilirler. İstenildiği taktirde tabiki polis çağrılır ve aramayı onlar dahi yapabilir. Giriş çıkışların yoğun olduğu yerlerde işlerin de hız kazanması açısından elle arama da yapılabiliyor.
Mesela stada daha girişlerde bu elle arama konusu özellikle uygulanır.

Hic bir yetkisi yok. Suphe varsa polis cagrilir polis arama yapabilir. Hakkinizi gasp ettirmeyin. Burasi muz cumhuriyeti degil

Polis gelene kadar bkelememe de gerek yok dğeil mi. İsterse kameradna bakıp teşhis ederler

Polis gelene kadar bekletme yetkileri var polis çağrılacak bir durum oldu, size yönelik bir suçlamaları varsa.

Resmi yetkileri paylaşılmış, neden bu kadar ısrar ettiniz merak ettim. Bir olay mı oldu acaba?

Çantaya siz izin vermediğiniz sürece bakamaz.

Polis gibi yetkileri falan yok, paşa paşa polis çağıracak üzerimi elle arayacaksa, illa çantama bakacaksa.

Hiçbir yetkisinin olduğunu düşünmüyorum, ne durdurma, ne de arama, her şeyi geçtim ne yaptırımı olacak, çantanızı aratmazsanız göz altına mı alabilirler, yolunuza devam edersiniz, en fazla polis çağırır.

Polis gelene kadar beklemek zorundasınız diye de bir şey yok.
Kanun şu:
www.ozelguvenlik.pol.tr

isteyen incelesin

@Cursed Chico
Polis gelene kadar beklemek zorundasın.

@ özgürlük savaşçısı bir çok üye,
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak ne acı..
araştırın biraz.
Olur ki acil bir sorununuz olduğunda yardıma çağırdığınız güvenliğe, en baştan hiç bir yetkisinin olmadığını düşündüğünüzü söyleyin.
samimi olun biraz.

Şu olay vardı mesela

indigodergisi.com

hukuğunu bilemem ancak girişte bana bu bilgilerin verilmediği hiçbir yerde; hiçbir şüpheyle beni tutamaz/alıkoyamaz ve eşyalarımı arayamazlar. izin vermem, olay çıkarırım.

böyle bir şey yapacaklarsa girişte de böyle hakları olduğunu söyleyecekler müşteriye. müşteri de giriyorsa onu bilerek girecek. hiç yoktan yere gelip, 2000 TL verip kurstan aldığı bir belgeyle benim haklarıma böyle dalamaz.

@ i drive the hearse
gerçekten parlak fikirlerin var.
O zaman emniyete/karakola girmeden önce her türlü bilgi belge ve yetki açıklaması iste. ne güzel değil mi? İstediklerinin tam yeri orası :)
kurstan alınan belgenin tabiki - tek başına- bir hükmü yok ama yapılan iş kanuni. ve o kapı giriş çıkış yerinde bulunduğu için kapıcı sandığınız o güvenlik çalışırken - devlet memuru- hükmündedir.

parlak fikirlerim yok arkadaşım, polisin devletin resmi kolluk gücü olduğu tüm vatandaşlar tarafından bilinen bir şey. dolayısıyla, polisin yaptırım gücü olduğunu özel olarak açıklamasına gerek yok. aynı şey özel güvenlikler için geçerli değil.

- tüm vatandaşlar tarafından bilinen bir şey - işte o vatandaşların iyiliği için yapılıyor bu tür uygulamalar. bir kanunu o vatandaşların bilmemesi ona uyma zorunluluğu bulunan vatandaşların üzerilerindeki sorumluluğu kaldırmıyor.

Özel mesajın kapalı. Mesaj gönderemedim.

Benim mi özel mesajım kapalı. Öyle bir ayar yapmadım.

kulaktan dolma bilgim, uygulama ve okuduğum mevzuattan çıkardığım sonuç; neredeyse polis yetkisine sahip olduğu(ydu).

haklı itirazı var arkadaşların. demokratik bir ülke olsak, yasalar böyle muğlak olmaz; uygulayıcılar da kafasına göre davranmazdı. biliyorsunuz ki değiliz ve her geçen gün de daha kötüye gidiyoruz.

bir vakıf üniversitesinin kütüphanesinden çıkarken çantalar aranıyordu yıllar önce. ki, arayan da orada part-time çalışan öğrenciydi.

ne bir güvenlikçi, be bir çavuş, ne bir polis ne de yeni (yine!) göreve başlayacak bekçilerle bir sorun yaşamak/yaşamanızı istemem. bu ülkede en ufak yetki verilen herhangi bir insanın bir anda devleştiğini ve kendisini kral gibi gördüğünü unutmayın. sizi/bizi koruyacak yasalar da, kurumlar da, medya da, yargı da, kamuoyu da yok.

elbette itiraz edelim, kimlik isteyelim, soralım neye dayanarak üzerimizi/çantamızı arama hakları olduğunu; öğrenelim haklarımızı ama, ite bulaşmaktansa çalıyı dolaşmak yeğdir. bu sözü de son zamanlarda çok kullanır oldum :)

"esnaf gerektiğinde asker polis ve hakimdir" dedi mi bu ülkenin başı? dedi! "normal" bir ülkede bunu çoban söylese kırk tane ihlalde hakkında dava açılır.

özel güvenliğe gelene kadar akşam olur. o yetki muhtarda da var, esnafta da var, apartman yöneticisinde de var. yeni türkiye "jungle" cumhuriyeti!

Normal cam kavanoz. Paşabahçe kavanozu diye geçiyor sanırım, beyaz metal kapaklı olanlardan. Boşaldıkça bulaşık makinesinde yıkıyorum. Daha hiç paslanmadı.

Cam kavanozda saklıyorum hepsini.

Bulaşığı makinede yıkıyorum artık. YIkamadan önce suya tutuyorum. Ordan gelenler ve sebze yıkamadan gelenler.

ELimle bile gelmez gibi bence , uzun sürecek tek tek almak.

Süzgeç kötü olabilir mi?

Eğer aldığın pet şişe temiz ise ok ama değilse başka bir plastik kabın içine koymak gerekir. Siyah zeytin için çiçek yağında saklayın derler, zeytinyağı bozarmış. Önce biraz yıkayın, sonra plastik şişe/plastik kavanozun içine koyun, içine çiçek yağı koyun ve kapağını iyice kapatarak serin bir yerde muhafaza edin. Haftada bir kabı alıp sallayın.

hayır, cam olanlar için aynı şeyler geçerli değil bence.
en azından cıva açısından vesaire.
çünkü burada belirtilen şeylerin çoğu metal konservelerde görülen sorunlar.

ama konserve edilen ürünlerin kötü malzemeden seçilmesi gibi şeyleri elbette bilmek zor.
ancak üreticinin fabrikasına falan gidip görmek lazım.

Camlarda bir şey yok diye biliyorum.

Zaten cam ve çelik olmayan bir şeyi almayın. Metaller ya bpa içeriyor ya ağır metal içeriyor. Bunları öğrendikten sonra evdeki bütün termosları attım. Plastiklerin de altında üçgen içerisinde numaralar var o numara koduna göre alabilirsiniz.

Kapaklar metal ama.

Bence kedi kopek sahiplenmek pek de durust olmayan bir eylem. Ornegin ben senin vegan oldugunu biliyorum. Sirketlerin hormonlarla 3 gunde 15 kilo hale getirdigi tavuklara acimadan o tavuklari sansli kedi ve kopeklere yediriyoruz. Yani sansli bir canli icin binlerce sanssiz canlinin aci cekerek yasamasina ve olmesine neden oluyoruz. Bu durum Amerikali cocuklar Nike giysin diye calisan Bangladesli cocuklarin hikayesine benziyor. Onlar hayvan acidan anlamaz diye bir tartismaya elbette girmiyorum ya da hayvanlar insanlar icin yaratilmis ya da evrimlesmis seklinde sig tartismalara.

kısırlaştırmak gerektiğine inanıyorum.
çünkü ülkemizde sokak hayvanlarının bu kadar aşırı olmasının öncelikli nedenlerinden biri kontrolsüz çoğalma ve kısırlaştırmama zaten.

sokağımda sahiplenilebilecek 10 tane yavru varken, benim kedim iki ay sonra unutacağı annelik hissini tatsın diye orada burada perişan olacak yavruları dünyaya getirtmem.
bunu mantıklı bulanın da aklından şüphe ederim.

"o zaman insanlar da üremesin" falan diye düşünenler var.
ama insanların hayvanların yüzde %98'inin aksine, zevk ve ihtiyaç amaçlı seks yaptığını da unutuyorlar.
üstelik, bir kediyi doğurtsanız, sonraki ilk kızgınlık döneminde yine çiftleşecek, yine çiftleşecek ve yine çiftleşecek.
özellikle cahil kesimde nüfus planlaması yapmama örnekleri çok olsa da, insanların genel geçer kısmı bir ya da kaç çocuk istiyorsa o kadar çocuktan sonra üremeyi durduruyor.

bir kedinin ya da köpeğin kısırlaşmadan bir yıl içinde doğmasına neden olduğu yavru sayısıyla, insanınki bir değil.

bunu da açıklamak istedim konu açılmışken.

hayvan hakları olan kısım da şöyle...
ben kedilerimin hepsini sokaktan kurtardım.
benim sorumluluğum ona bakmak, onu sağlıklı tutmak, onu mutlu yaşatmak.
sokaklarda sefil olacaklarına ya da dediğim gibi iki ay sonra unutacakları yavrularına sahip olmak yerine, benimle sağlıklı, uzun ve güzel birer ömür yaşamaları daha doğru.
yani dediğim gibi, özellikle ülkedeki hayvan durumu göz önüne alınacak olursa, kısırlaştırmanın hayvan hakları ihlali falan olduğunu düşünmüyorum.
bunun öyle olduğunu düşünenin de yine aklından şüphe ederim.

kısırlaştırdım. veteriner prostat kanseri riski olur kısırlaşmazsa demişti. diğer köpeğime sürekli çiftleşme hareketi yapıyordu.
bunun dışında zaten çiftleştirmeyecektim, çünkü doğacak yavruların akıbeti benim sorumluluğumda olacak. ben bakmayacak olsam da vebali bana. ki türkiye'de gözüm kapalı kimseye sahiplendirme yapamam, ömür boyu bakar bu diye kimseye güvenemem. ciddi sorumluluk isteyen bir şey. ve o yavrular da büyüyünce kısırlaşacak mı yoksa onlar da mı yavrulayacak, sonrası ne olacak vs vs.
hayvanın doğasına müdahale kısmına gelince, zaten doğası mı kaldı? evde bakıyorum, yürüyüşe çıkartıyorum, yemeğini veriyorum. evcil hayvanın doğası diye bir şey yok, doğal olan bu değil ki. bakımı benim sorumluluğumdaysa olası her şeyine müdahale etme hakkını kendimde görürüm.
herhangi bi barınağa ya da orman beslemesine gidip hayvan kısırlaştırılmazsa ve çiftleştirilirse nelere sebep olunduğu görülür zaten.
bunları düşünüp kısırlaştırdım.

BEn de vegan mamalar var ve evet, vegan olmayankar kadar sağlıklı ya da kediyi vegan yapmak ne kadar doğru tartışmalarına girmek iste miyorum. Ama zaten veganların bir çoğu vegan olmayn mama kullanıyor türkiyede. Başka hayvanların bedenlerini kullanıyor. Şu an için zorunluluk biraz bu durum.

İnsanlar Kedilerin köpeklerin yaşam alanıarını işgal edip onları çöp kutularına, otoban kenarlarına mahkum edince, bir kaç insanın eve alıp onlara evini açması pek de zorba bir eylem görünmüyor.


Evcilhayvanlarda kısırlaştırma ömürlerini uzatıyor. HOrmonlarını bastıracak kadar sevişemedklerindne sanırım.

Doğasına dokunmamamız gerektiğini düşünüp ilk kedimizi kısırlaştırmadık. 3 yıl sonra yavru dişi bir kedi aldık eve ama ikisini buluşturmadık. Yavru olan çok hastaydı onu iyileştirmek için odama aldık. Kokusunu aldı ve sesini duydu yine de. Zaten amacımız iyileştirip salmak ya da birine vermekti neyse. Dişinin kokusunu alınca bizimki tuhaflaştı çiftleşmek istedi yavru diye uzak tutunca hep depresyona girdi, egzama oldu, çocuk gibi hastalandı iyileşemedi bir türlü ve bir gün kaçtı gitti. Sonraki aldığımız kediyi anında kısırlaştırdık. Sitede beslediğimiz kediler var. Saldırgan köpek çok olduğu için yavruları parçalanıyordu korumak isteyen anne de yaralanıyordu. Onları da sırayla kısırlaştırdık.

Şehir hayvanseverlerinin en büyük çelişkilerinden biri bu bence. Hayvanların ev ortamına uygun olup olmadığını düşünmeden kendi keyifleri için evlerine alıp sonra kısırlaştırmayı savunuyorlar. Kontrolsüz çoğalma varmış. Evlat edinsen "bu kalabalık dünyaya bir insan daha getirmesin" diye kısırlaştıracak mısın?

biatta hiberna +1

@ossssy durumun vehametini anlayabilmek için gerçekten barınak gezmeli, çaresizce yardım etmeye çalışan insanların evindeki onlarca hatta yüzlerce kedi gerçeğiyle yüzleşmeli, her gün sokaklarda ezilen öldürülen tecavüze uğrayan hayvanlara çevirmelisiniz odağınızı.

İnanın o kadar hızlı çoğalıyorlar ki yetişmek mümkün değil. Sırf bizim sitedeki dişi kedi bile bu sene 3 doğumdan 10 yavru doğurdu. Bakın bu tek bir dişi kedi. Yavrularına bakmaya çalışırken erkek kediler tarafından tekrar zorla çiftleşmeye zorlanan sadece tek bir kedi. Her gün bu ülkede doğan kedi yavrularına yetişmek imkansız. Boşu boşuna sokaklarda ölüp gidiyorlar. Köpek üremesi daha kontrollü ve az. Ama kedilerin çoğalma ve aynı hızla da sokakta ölme oranı o kadar yüksek ki insan hayret ediyor.

İşte o doğan zavallı yavrucaklar üç gün sonra arabanın altında kalıp ölmesin -zaten yaşam şansları çok çok düşük- diye kısırlaştırmayı savunuyoruz. Bir arkadaşım bu zavallı hayvanları sokaktaki vahşetten kurtarma işine girişti de şu an 50 kedi var bahçesinde. Kimse sahiplenmiyor, kimse evinde istemiyor, e sokakta ölüyorlar.

Kedi hayvanının nesli tükenme riski baş göstermediği sürece inanın kısırlaştırmak vahşetle ölmelerinden daha iyidir.

Ayrıca kediler ev hayatına uygundur. En sevdikleri yer evdir. Kendi keyfimizden almıyoruz ayrıca. Ben kendi kedimi mesela, o kadar çaresizce evin önünde ağlıyordu ki 1.5 aylıktı, yalnızdı, açtı, ölmek üzereydi, almazsam öleceğini bildiğim için onu orda bırakmaya vicdanım elvermediğinden sahiplendim. Ay tüyü kılı diye eve almasaydım 3 gün sonra ölüsünü bulduğumda "aman evim tüy olmadı" mı deseydim? Merhamet ve şevkat çok yüce duygulardır.

Lütfen ama lütfen allahın yarattığı canlıları günümüz şehir hayatında ölümden kurtararak evlerine alan insanlara ve sokaktaki canlılara karşı daha nazik daha kibar olun.

Köpekleri niye kısırlaştıralım öyleyse?

Bana kalırsa insanlar da üremesin zaten. İnsanları da kontrollü kısırlaştırmalıyız ya da doğacak çocuk sayısına göre ceza vermeliyiz nüfus 2-3 milyona düşünceye kadar. Doğmuş olanların yaşam hakkı ayrı da, bundan sonra en fazla iki çocuk, ki o bile fazla diye düşünüyorum. Bu benim kendimce ütopik görüşüm ama biri önerse karşı çıkmam.

Hayvanlarda ise ev hayvanları için kısırlaştırma uygun olabilir, olmayabilir. Duruma bağlı. Geçmiş yıllarda ailem sokaktaki bir kediye bakıyorlardı, ki evde bile değildi. Onun 5 yavrusu, 4 torunu derken 20-30 kediyi geçti ve mahalleli yetişemiyor. Sokak kedisini alıp kısırlaştırmak tabii ki çok anlamlı değil. Yalnız, kedileri apartmana tıkmak da ayrı bir konu da, ev hayvanının ömrü ile sokak hayvanının ömrü bir olmuyor. Annemlerin gözü gibi baktığı sokak hayvanı her akşam ayrı bir yara, ayrı bir iltihap, ayrı bir sakatlıkla eve geliyor. Daha önceki ev kedimiz de bahçeye, vb. çıkabiliyordu ama o 16 yıl kadar yaşadı. Burada bir sokak hayvanı 5 yıl yaşadığında 'Bir ayağı çukurda, taş çatlasa iki sene' diyoruz. Yani, bir yandan ömrünü uzatıyoruz ama bunu yaparken de 20 metrekareye tıkmak da işkence. 16 sene yaşayan kedimizi kısırlaştırmıştık, çünkü hayvan acı çekiyordu, kız kedi. Bir doğursa her sene 4-5 yavru verecek. Onlar nasıl olacak, ne yapacağız diye düşünüyorduk. Üstüne de doktor 'Kısırlaştırmazsanız, bazı hastalıklara açık olur' dedi, onun üstüne kısırlaştırdık.

Köpeklerde durumu bilmiyorum.

Ossy +1

Hayvanlar için "iyi" olana karar verip onlar icin yapmak başlı başına üst tür kibri. Bana her türlüsü iğrenç geliyor. Hele bunu hayvana iyilik olarak pazarlamak.

kedim var. ve evet sancılı bir kısırlaştırma operasyonu ve iyileşme süreci geçirdik. fakat her şeyi ile değdiğine inanıyorum. kedim daha önce iki doğum yapmıştı. ve inanın toplamda beş yavrudan yalnızca ikisi hayatta kaldı ve onları da sahiplendirene kadar canım çıkmıştı. şimdi ne kedimin kızıştığı için evden çıkma isteği, ne doğum sancısı ne de yavruları sahiplendirme stresi yok. resmen huzurluyum. size de en kısa sürede yaptırmanızı öneriririm.

birden fazla kedi sahibi olmak mecbur bırakacaktır. sokak kedileri cins olmuyor ve sahiplendirmek çok zor.
@traveller sen kendi yediğin yemekten verebilirsin elbette. eskiden mama da yokmuş kedi kumu da. ne pişerse evde ondan yermiş kedi. ki köylerde hala aynı şekilde, kimse mama almıyor. tavukların yetiştirilme çeşidine biz değil devlet karışacak, temel insanı haklarımızı bile savunamazken bunu savunmayı denemek bile çok zor bu memlekette. hayır sanki sebzeleri cennette yetiştiriyorlar, ölümsüzlük pınarının suyu ile büyüyorlar. yol kenarındaki tarlalarda egzoz gazını yiye büyüyor organik diye aldıkların, kimyasal gübreler ile büyüyor, üstüne pis derelerde yıkanıp temizleniyor bu sebzelerin kumları. genetiğine tohumuna hiç girmiyorum.

@cursed chico hem evde hem bahçede baktığım onlarca kedi var, hepsini elimden geldiğince kısırlaştırıyorum. bu sene eğer komşunun bırakıp gittiği 5 kediyi de kısırlaştırmasaydım şu an bir 20 kedi daha olacaktı bahçede. evdekilere gelince hem en önemli stres kaynağından kurtarıyorsunuz, hem de birçok kanser türünden. yavruların sahiplenilmemesine, saçma sapan insanların eline geçmesine değinmiyorum bile.
@doxanikee ben merak ettim burada neyi "pazarlıyorum"?
somut ya da soyut anlamda olsun ne yaptığını, nelerle uğraştığını bilmediğiniz insanlar hkk önyargılı konuşmayın.
biri köpekleri sormuş, onların hali daha da beter. ama tabii gidip gerçekten görmek lazım barınakları, çoğalınca ormanlara atılan hayvanları. "hayırsız ada" neymiş bir okumak lazım. öyle sallamakla olmuyor.

blatta hiberna + 1

Bunca senedir kedi bakarız. Aralarında cins olan da vardı sokakta gözümüze hoş bakan da, paspasın üzerinde can çekiştiği için kurtarıp evimizin kedisi yaptığımızda. Eğer sokaktan da alsan bir kere ev kedisi yaptın mı ondan sorumlusun. Bu demek oluyor ki hayvan istediği gibi sokağa çıkıp çiftleşemeyecek. Ve o zaman hayvan bildiğin acı çekiyor. Dişi olsun erkek olsun bu durumdaki bir hayvanı kısırlaştırmak en doğru çözüm. Doğurganlığını kısıtlayarak nasıl bir kötülük yaptığımızı anlayabilmiş değilim. Kendimiz de doğum kontrol hapı, spiral, kondom kullanmayalım, 15 tane çocuğumuz olsun sersefil...

tuzu pişerken atıyorum diğer bahartları piştikten sonra

tuz genelde domatesle beraber, diğerleri de altını kapattıktan sonra diye biliyorum.

en azından yaptığımda öyle yapıyorum.

köri altını kapatmadan önce olabilir, ondan emin değilim.

Pişerken atıyorum

Ben piserken atiyorum cogu zaman. Piserken dedigim sonlara dogru. Baharatlar yanar diye oyle yapiyorum ben de. Ama yilda 1-2 kez yemek pisiririm en fazla:)

pişerken atarım. hele ki kimyon gibi nispeten ağır aromalı baharatları bazen sarımsaklardan sonra atar pişiririm. mesela zerdeçallı pirinç pilavı da yaparken zerdeçalı önceden pişiriyorum (yakmadan tabii), sonradan eklemiyorum. köri de aynı tarzda, zencefil de. tazesini sarımsaklarla birlikte atıyorum tavaya. ama bazen kekiği sonradan ektiğim oluyor. gerçi çok kekik kullanmıyorum şu sıra. yazın bol bol fesleğen, domates. köri, kimyon falan hep kışlıktır benim için.

Pişmeye yakın atıyorum ben de

yaprakli baharatlar en son piştikten sonra atılır. diğerlerini de yemeğe göre değişir.

Niye etmesin anlamadım? Saatin nesi var ayrıca?

kriptik tonsillit mi var? ederler, antibiyotik verilir.

Araştırma yapılmış mıdır bakmak lazım. Bildiğim kadarıyla birbiriyle uyumsuz baharat yok. Faydalı sanılıp faydalı olmayanlar var, ilaç kullanıyorsan almaman gereken gıdalar olabiliyor.. Baharatlar çok miktarda tüketilen şeyler değil, birbirleriyle uyumsuzlukları varsa da dikkate değer değildir tahminimce.

Böyle bilimin daha el atmadığı ya da varsa bile henüz bilmediğim konularda ben geleneksel olana bakıyorum. Bunun iki nedeni var; ilginç şekilde ninelerimin yaptıklarını bilimin desteklediğini görüyorum ve vücudum ona alışkın.
Mesela babaannem ısırgan otunu mutlaka ebegümeciyle pişirirdi. Geçtiğimiz yıllarda ikisi birlikte olunca faydalı olduğu bulundu. Yaz aylarında sirke kullanımımız artardı şimdi düşününce ne kadar doğruymuş diyorum çünkü yazın yeşillikler meyveler derken çiğ tükettiğimiz gıdalar fazlalaşıyor sirke sindirim sistemine destek oluyor vb.

Vücudumuz yaşadığı yere uyumlanıyor. Arsenikli su içtikleri halde normal normal yaşayan insanlar var dünya üzerinde :)
www.sciencealert.com
Biz de atalarımızın yedikleri, bize yedirdiklerine göre şekillendik. Bizimkiler baharatları ayırmazlar, onla bu yenmez demezlerdi, onun için ben de canımın istediğini birlikte kullanıyorum. Hergün her yemekte kaşık kaşık kullanmıyorsun ya, karıştır gitsin. Çok almadıkça dikkate değer olumsuz bi etkisi olmaz.