Ekşi Duyuru

ben okula götürürken sandviç yapar alüminyum folyo ile sarar öyle muhafaza ederdim, ayaküstü yenebileceği için de bulduğum ilk açık havada yerdim.

yulaf, meyve, yogurt, kuruyemis.

ufak buzdolabi poseti veya saydam plastik - kap (guvendigim markadan)

kıyafetli falan sefer tasları var, onlardan aldım.

iş yerinde kendi odam var zaten, mikrodalga fırın ve mini buzdolabı da aldım. öğle arasında ısıtıp odada yiyorum, sürüm ya da salata yapmışsam yemekhanede arkadaşlarla da yiyebiliyorum.

çalışılan masa bazen en rahatıdır ;)

çekmecemde süt-yulaf-kuru meyve-kuru yemiş-kase filan var. onlar hep orda, bittikçe takviye yapıyorum :)

evden bir şey götüreceksem de tek kullanımlılk kaplardan kullanıyorum. ( pazarda peynirlerin konduğu plastikler var ya, onlar) sabah kahvaltısına kadar en fazla bir saat onun içinde durduğu için pek sıkıntı olmaz diye düşünüyorum.

benkonusuyorum.blogspot.com.tr

Bunu kullanıyordum. Kaplardan birine ek bilme koyabiliyorsunuz. Içecek taşıma kabi da dahil. Kimi zaman içecek kabına salata sosu koyup yanına salata alıyordum. Kimi zaman zeytinyağlı yemek goturuyordum. Isitilmayacak şeyler taşıdım hep.
Kimi zaman kalkarsan birine domates salatalık diğerine peynir zeytin koyup yanına da simit alıyordum.

home ofis çalıştığım için yiyecek çok şey oluyor ofiste ve nadiren bişey götürüyorum o da kahvaltı için oluyor. tost, sandviç falansa peçeteye sarıp buzdolabı poşetiyle götürüyorum.

küçük kapaklı cam kaplarda götürüyorum. iş yerinde mikrodalgada ısıtıp yiyorum.

Tupperware kaplar kullanıyorum. Kıymalı yumurta lor peyniri domates salatalık falan iki öğün, bi öğünde Börülce pilaki zyağlı yeşillikli falan.

tupperware
şairler parkı yada sahil
iş çoksa ofiste

cam kavonoz ya da plastik kap. ama plastik kapların iyisinden bulup onlara koyup götürüyorum.

çok düşükse, çok fazla odaklanman gerekebilir.

bununla ilgili bir araştırma vardı. işte diyor ki bilmem kaç yıl sonra insanların gözleri evrim geçirecek ve şu ankiden şu kadar büyük olacak diye.

f.lux diye bir uygulama var, istersen onu kur. günün saatine ve dolayısıyla aydınlığa göre ekran parlaklığını ve rengini otomatik ayarlıyor. hiç rahatsız olmuyor gözlerim bu sayede, kendin ayar çekmektense otomatik işini bilen bir aplikasyona bırak olayı ;)

normal. herkeste var. bunun haricinde keske iki Saat buraya yazmaya calisana Kadar bi arkadasinin gozunu inceleseydin onda da var mi diye, daha kolay olurdu :D

Ben ıspanağı tost arasına koyuyorum harika oluyo. Mercimek falan sevmem de ıspanak, taze fasulye, pırasa gibileri yağsız tuzsuz yiyorum. Bazen baharat koyuyorum. Besin değeri için mümkün olduğunda haşlayın diyorlar evet ben tadını da seviyorum böyle.

Ilac ambalajiyla degil hasata kadar gecen sureyle alakali. Dolayisiyla acikta satilanlara be yapiyorsaniz ambalajlilara da aynisini yapmaniz lazim.

ben yıkamadan pilav yapıyorum. niye yıkıyorsun ki?

bi kaba koy. su doldur, iki elinle şöyle çırp bulguru, hafifçe yoğurur gibi. suyunu süz. bu işlemi 3 4 defa yap çok da pimpirik yapmana gerek yok.

Tel süzgeçte yıkanır
encrypted-tbn0.gstatic.com

Mercimeğide bulguru da yıkamak şart çok tozlu olur.

pilav süzgeçleri var ya ince ızgaralı ben onda yapıyorum.
sonra süzgeçte kalan bulgurları da bulgura su eklerken süzgeçi temizleyecek şekilde tencereye döküyorum :)

@cekilmis gayfe ben elmayı bile yıkamadan yerim patatesi de soymadan yerim kiviyi de yıkmadan kaubkla yerim de. bu kadar şey dedikten sonra evet niye yıkıyorum haklısın. Abartıyorum. nasıl olsa kaynıyor.

Bardağın içinde yıkayayım dedim bardağayapıştı sökemedim de.

aynen yıkaması da ayrı eziyet pirinç gibi değil namussuz. yıkamadan kaynat geç :) paket bulgurda toz toprak olmaz pek.

Bulgur yikanmaz

Burnunuzdan rahat nefes alabiliyor musunuz? Buna bir baktırın. Eğer burun etlerinde şişme vs. varsa gece burundan nefes alamadığınız için ağzınız açılıyordur bu da boğazın direk kurumasına ve tahriş olmasına sebep oluyor. Daha kolay mikrop kapıyor.

Benzer durumdayım. Benzer dediğim 20 yaşında kriptik tonsilitin her ay tekrar etmesinin devamında bademciklerim alındı. 5 yıl boyunca hasta olduğumu hatırlamıyorum. Ama son 1 senedir sürekli faranjit oluyorum. Başlarda yorgunluk, stres faktörlerinin birleştiği zamanlara denk geliyordu. Ama son bir ayda 2. kez olunca doktor alerjiden kaynaklı faranjit olabileceğini belirtti. Sebebini hala tam bilemiyorum ben de.
Çareyi; zencefil, adaçayı tüketimi, tuzlu-karbonatlı su ile gargara, pastil, vitamin desteği ile bulmaya çalışıyorum.
Sorunuza tam cevap olmadı belki ama sözlükte de bir entryde yazıyordu bademcik ameliyatı sonrası faranjit artıyor diye. Belki kaynağı budur. Ama çözümünü hala tam olarak bulamadım.

www.clickdesk.com var, isini gorur mu bilmem

Faşist ve Totaliter bir insan olduğumdan ötürü adana kebap yerim bende sıklıkla. Vegan olduğunu belirt gerekli tabi, ama bir insanın kendi reklamını yapması kadar leş bir şey yok bence. Duyar kasan ekşici mode on.

Makarna al bol bol haşla, patates iyidir, kızartması haşlaması vb.
YUmurta her öğrencinin fiks menüsü.



İnternette arayarakta rahatça bulabilirsin gerekli tarifleri

Valla veganlık zor iş. Anne evinde 2 çeşit vegan yemek çıkıyodu ama şimdi kendi başına her yemeği vegan yapıp gerekli gıdaları alabilmek için mutfakta biraz uğraşman gerekiyor.

Öte yandan bahsettiğin şeyler yemek değil lapa olur, 1-2 kere zorla yer sonra tiksinir bırakırsın. Yağsız makarna belki yenebilir, ama onu da sosla falan tatlandırman lazım işte. Vegan ve senin anlattığın basitlikte bir hayat kurtarıcı yemek düşünemedim şu an aklıma gelirse yazarım.

@karasakal oha adam vegan demiş yumurta tavuk göğsü diyosun

jasdhas :D eleman veganım diyor siz yoğurt diyorsunuz :D

neyse, veganlık zor zanaat. takdir ediyorum irade meselesi.
internette falan güzel vegan tarifler var. facebook sayfalarında da var ayrıca. kendi sütünü bile yapabilirsin badem ile.

bakliyat ve tahıllar senin ilacın. öyle yağsız tuzsuz makarnayı 1 hafta bile yiyemezsin sürekli halde.

en iyisi haftalık yemek planları yapmak. bozulmayan, 2-3 gidebilecek yiyecekler iyidir.

- kuru fasulye ve nohut geleneksel usulle çok lezzetlidir. haftanın 2-3 gününü kurtarır rahatlıkla.

- haftanın bir günü sebzeli bulgur pilavı yapabilirsin. hem çok besleyici hem de çok lezzetli ve pratik. 1-2 gün de o gider.

- 1 gün istiridye mantarı kavurup biber ve soğanve zeytinyağıyla onu yiyebilirsin. pahalı dediklerine bakmayın, beşiktaş pazarında kilosu 10 lira. en az 3 kere yemeğini yapabilirsin. porsiyonu 3 liraya gelir.

- istediğin her türlü sebzenin yemeğini blendar ile yapabilirsin. kara lahana, havuç, mısır, brokoli mercimek vs vs ne aklına gelirse.

- tek başına doyar mısınız bilmiyorum ama salatalar yapabilirsiniz çeşitli soslarla. vinigret sos salatayı yalnız da çok lezzetli yapabiliyor.

- nohut'un çeşitli şekilllerde kullanıldığı özellile arap mutfağının lezzetlerine bir bakabilirsinizç özellikle falafel ve çeşitli türden humuslar da yapmayı öğrenince bir alternatif olur sizin için.

- zeytinyağlı yapılan her türlü yeşilfasulye, patlıcan,enginar,pırasa vs sebze yemekleri de geleneksel yemek kültürümüzde epeyce yapılan alternatifler. annenizden tarifleri alıp yaparsınız işte.

- vegan beslenecekseniz yazdan kurutulmuş sebze ve meyveler de oldukça kurtarıcı olur kış boyunca sizi. bu yaz o anlamda hazırlık yapabilirsiniz.

Makarnanın hammadesinde yumurta yok mu yahu ?

Organik özel olanları da hayli pahalı diye biliyorum.

sabır diliyorum

önerilerim;

nohut, barbunya ve beyaz fasulyeyi çokça haşlayıp birer seferlik olarak buzdolabı poşetlerine paylaştırarak dondurucuda saklayabilirsin. sonra çıkartıp yemek, humus, piyaz şekillerinde yapabilirsin.

aynı şekilde taze fasulye, bamya, ıspanak, semizotu gibi taze sebzeleri ayıklayıp, yıkayıp bölerek dondurucuya atarsın.

patatesi de soyar dilimleyip poşetlere ayırıp dondurucuya.

sonra akşam mesela fasulyenin birini çıkarttın 10 dk.da yemek haline gelir. yanına da bir pilav ya da makarna yaparsın istersen.

www.veganyemekler.com
Standart zeytinyağlı yemekler. Aklına takılan bir durum olursa mesajlayabilirsiniz. Ben de kansız besleniyorum.

Durumun veganlığa uygun değilse yani zaman ve maddi olarak bi süre vejeteryan takıl en azından yemekleri senin istediğin gibi yapıp önüne koyan birini bıuuncaya kadar..öbür türlü yoğurt yumurta tereyağ vs olmadan çok zor,sağlığından da olursun..mercimek buğday blender falan uç hayaller bi süre sonra yapmaktan da yemekten de sıkılırsın tavşanım bile hep maydonoz yemiyodu sıkılıyodu..

Öncelikle kimse senin veganlığının nedenini sormamış, ay şu veganların veganlığının nedenini mutlaka cümleye sıkıştırmalarından bayılacağım.

Zeytinyağlı yemek yap, üç gün yersin. Salata da olur.

milyon değil milyar.

almanya için konuşucak olursam burda zaten her hafta mülteci karşıtı eylemler oluyor. kısacası avrupa kalifiye mülteciyi aldı gerisini bize postalıyor. bu arada demin forumda okudum mülteci diye gönderdiklerinin çoğu pakistanlı çıkmış, suriye savaşından kaçanlar değil yani. bu da avrupanın bize kazığıdır ki bize müstehaktır.

tüm mültecileri almayacak ama çoğu bize kalacak evet. bu arada üstteki yorumda bahsedilen pakistanlı çıkma olayı bize kakalama değil. avrupa ve türkiye suriye dışındaki ülkelerden gelenleri mülteci olarak kabul etmiyor. avrupa'da olanlar türkiye'ye yollanacak, türkiye da bu kişileri sınır dışı edecek. tabii biz nasıl sınırdışı ederiz, edebilir miyiz o ayrı konu ama anlaşma böyle.

Üç ve üç toplam altı milyar dolar verecekler, vizeleri kaldırmaktan vazgeçerlerse hepsi tekrar oraya yığılır, keyifleri bilir.

cok guzel hareketler / BKM Mutfak baya bi eleman katti piyasaya

Sadece Tolga Çevik az ünlü grubundandı, diğerleri ünlüydü. Tolga Çevik BKM'nin birçok oyununda yer alıyordu. Bana Bir Şeyhler Oluyor'da önemli bir roldeydi. Tolga Çevik az ünlü, az ünlü takılırken Komedi Dükkanı ile patladı. Ama genel olarak whoami + 1, BKM'ye 90'larda başlayanlar ve Bir Demet Tiyatro ekibi genelde iyi ünlü oldu.

Karbonhidrat yüklü beslendiğin için sık acıkman normal. Bitkisel yağ kaynaklarını -en iyi tercih zeytinyağı ve fındık yağı olacaktır- arttırıp, katı gıda porsiyonlarını biraz küçültebilirsin dengelemek için.

Kahvaltimi gec yapiyorum 10 gibi. Ekmek ve karbonhidrat iceren seyler yemiyorum ama karnim doyana kadar yiyorum. 5 saat falan hic acikmiyorum. Sonra yine ayni sekilde. Ögün aralarinda atistirmiyorum. Aksam belli bir saatten sonra yememeye calisiyorum ama bazen dayanamayip yiyorum. O da kuruyemis, yogurt, peynir vs oluyor.

parasız kalacağıma (hastalık var sağlık var) bu ay telefonu, sonraki ay bisikleti alırım. Yok sana gaz.

bisikleti taksitle falan alsanız? nasıl bir bisiklet? ne kadar tutuyor?

aynen tamamını değil de %80ini harcayıp parasız kaldıgım oldu. bu ay birini diğer ay diğerini al derim.

yapmadım, taksitle alışveriş bile yapmıyorum.

Her ay maaşından bir miktar biriktir. 50 TL de olsa at bir kenara asla hepsini harcama.

Çuvallama ihtimalin ufakta olsa varmış bence böyle bir şey yapma, hangisini daha çok istiyorsan önce onu sonra diğerini al.

ben elde para tutamayan, cebinde 500 lira varsa gidip 400 liraya yemek yiyebilecek bir gerizekalı olarak çok istediğim bir şey varsa direkt olarak onu alıyorum. paranın çöpe gitmesindense, istediğin bir şeyi alıp kenara koyabilmek daha iyi. benim gibiysen parayı elinde tutmayıp "yatırım" yap bu şekilde, bir ay aç gez. bunu hak ediyorsun çünkü.

yok benim maddi anlamda sorunum yoktur, biriktirip daha sonra da alabilirim dersen bekle, kendini sıkıntıya sokma boşuna.

ilk maaşla değil ilk 3 maaşla al bari kenara koyup.

uc gunluk dunya, harcadigin para hayatini degistirmeyecek.

simdi alirsan 1 yil sonra donup baktiginda bisikletin olmus olacak, almazsan bisikletsiz olacaksin ve hayatinda hicbir sey degismemis olacak. (harcamadigin para hicbir seyi degistirmeyecek manasinda)

yardir koca oglan.

Maaşın hepsi verilmez. Bisikleti iki taksitle al. Anlaş satıcıyla

Tasarruf etmemi sağlayacak dediğin için bisiklet diyorum. Aynı pozisyonda direkt elime gecen yarım maaşla bisiklet aldım. 1 sene oldu, hayatımdaki en süper yatırımlardan biriydi. Yine olsa yine yaparım.

Katlanabilir olacak büyük ihtimalle. SIfırları pahalı olduğu için, 2. el alacağım gibi. İthal markalar üdşnüüyorum. 2. el olacğaı için taksit zor gibi.

dostum taksidi tavsiye ederim.
peşin verip sonra parasız kalıp sürünüyorsun.
sonra o sürünmeyi kaldırmak adına borç alıyorsun.
daha sıkıntı.
taksitle bir televizyon almıstım hic farketmedim.

2-3 takside bölüp maaşın yarısı ya da üçte birini her ay bu işe ayırın, taksit olmuyorsa kredi çekin, böyle daha mantıklı.

yaptım, gidip 1000tl ye saat aldım.

Bizde bir süre kalan arkadaş katı meyve sıkma mak. almıştı. İlk etapta kullandık falan bikaç ay, şimdi yatıyor da, ama gayet hoş olmuştu davranışı. Evlerinde eksik olan bir ürün veya bu aralar bahsettikleri bir şeyi direkt alabilirsin.

evde bir eksikleri var mı? ne bileyim halısı olur, mutfak robotu olur vs. hem ortak kullanacakları bir eşya hem de bir eksikleri giderilmiş olur.

türkçe kursuna git hediyeyi sonra al :)
ev eşyası al, vardır bir ihtiyaç elbette.

Bütçenizi bilmiyorum ama tchibo'dan ya da başka bir marka kahve makinesi alabilirsiniz.

Ben katlanabilir bisiklet kullanıyorum 20 jant olanlarından, cok memnunum. En büyük artısı portatif olması tabii ki, iyi bir markadan alırsanız katlanmasi vs hem çok kolay oluyor, hem de sorun çıkarmıyor. Normal bisikletleri arabanın arkasına atmak bile zor oluyor. Bir de ben zaten minyon bir insan olduğum için diğer büyük bisikletleri kontrol ederken biraz sorun yaşıyorum açıkçası, bunda gayet rahatım.

Uzun yolda hiç kullanmadım, beylikduzu'nde oturuyorsaniz büyükçekmece sahili bilirsiniz. Genelde oralarda, site içinde ya da adalarda kullandım. Dolayısıyla uzun yol performansı nasıldır, bilmiyorum.


Katlanabilir bisikletlerdeki genel sorun frenlerdeymis sanırım çabuk bozuluyormus. Ben öyle bir sorun yaşamadım ama alırken dikkat edin. Bir de boyutları çok büyük olmadığı için iri insanlarda estetik olarak çok hoş durmuyor bence. Erkek arkadaşım 1.75 boyunda, o benim bisikletimi kullanırken normal duruyor ama bir arkadaşımız var, o kullanırken biraz komik duruyor açıkçası.

Normal bisikletlerin uzun yol performansları daha iyi tabii ki ama taşımak sorun iste. Arabada bile taşırken bir sürü ıvır ziviri var.

diğer duyurularına da baktım, öncelikle paranın bir bölümünü türkçe kursuna ayırmanı öneririm. hem iş hayatında hem de normal yaşantında pek çok probleme sebep olabilir.

183cm-79kg'yim, katlanır bisiklet kullanıyorum. herhangi bir rahatsızlığı yok, 10-15km yol tepiyorum sıkıntısız, daha uzununa henüz çıkmadım, yazın tuzla'dan bostancı'ya gitme planım var sahilden :) uzunçayırdan ataşehire gitmekte zorlanabilirsin, yolda herhangi bir şekilde bisiklet sürebileceğin yer bulunmuyor :(

Karaköy'den füniküler ile Tünel, 5 dk
Şişhane'den Zincirlikuyu 15 dk,
Zincirlikuyu'dan Acıbadem 10 dk,
Transferler 10 dk.

Süre: 40 dk, Ücret: 2.75 TL

bence o saatte trasik olmamasından yararlanmak lazım,
karaköy - kabataş - zincirlikuyu - 20 dk
zincirlikuyu - acıbadem - 15 dk
şeklinde daha rahat bir yol.

600 sayfayı otobüste nasıl başlayıp bitirdin anlamadım; kısaltılmış versiyonu okumuş olmayasın? Bir sürü faust'a denk gelme sebebinin,faust hikayesini goethe'nin başlatmamış olması; bir halk hikayesi ve birçok farklı kökene kadar uzanıyor (ortaçağ almanyası, yahudilik ve hıristiyanlığın ilk dönemleri gibi). Okumadan önce ne önerileceği ise, faust'tan ne beklediğine göre değişir. Yani kapitalizm ve modernleşme eleştirisine mi, alman romantiklerinde duygu-arzu-tatmin ilişkisine mi, antik bir nostalji özlemine mi? Özellikle karışık örnekler verdim çünkü sorun çok muğlak ve konu tahmin edilenin ötesinde geniş ve derin.

Bence, çok abartmadan, mitolojik ve tarihsel göndermeleri yerli yerine oturtarak; edebi eserin senin zihninde ne anlama geldiğinin farkına varman yeterli olacaktır. Okurken hissettiklerin sonucu kendi yapacağın yorumu küçümseme yani.

son sezonu baştan izlemeni tavsiye ederim. en iyi sezondu sanırım. bütün cevapları rahatlıkla bulabilirsin bu şekilde.

8'de kapanir, 19:45 gibi gitsen az dukkan bulabilirsin (valla farkettim de en az 5 yildir gitmedim yaziciogluna) 19:30 gibi oralarda ol bence.

yazicioglu cevresinde baska bilgisayarcilar da var exa eksen vb. onlarin acilis kapanis saatlerine bir bak belki daha iyidir.

ilk kapatan exa eksen falan oluyor, sonra gold falan kapatıyor karşı taraftaki. İş hanının içindekiler kafasına göre kapatıyor, kestirmek zor. disq'in söylediği gibi 7 en geç 7 buçuk gibi oralarda ol.

Sabah kalkınca 2 dk.

Akşam yatmadan 2 dk.

Fazlası zararlı.

Sabah estetik, gece sağlık için fırçalanır diye duymuştum bi doktordan.

Sabah ve akşam fırçala.
Yemeklerden sonra ağzını güzelce çalkala yeterli.

Bu kadarı zararlı. Dişini evde değilsen zorda kaldığında suyla boş boş fırçalasan bile olur. Diş ipi daha önemli.

Sabah ve akşam olarak günde 2 defa. Kaç kere fırçaladığından çok, fırçalamanın niteliği önemli. Dolayısıyla öncelikle doğru diş fırçalama teknikleriyle ilgili videolar izlemeni öneririm.

Çay konusuna gelirsek, diş fırçaladıktan sonra şekersiz çay içmek fırçalamayı etkisiz kılmaz. Ama bu doğru bi' bakış açısı değil zaten. Sen bakterilerle mücadele etmiyorsun, sadece ağız ph'ını düşürmelerine izin vermemelisin. Yoksa diş fırçaladıktan sonra da ağzında binlerce bakteri gangbang yapmaya devam ediyor.

Diş çürümesini basitçe; ağzında kalan gıda artıklarının(özellikle dişe yapışan şeker, karamelize şeyler ) bakteriler tarafından sindirildiğinde açığa çıkan asidik yapının, diş dokularını eritmesi olarak açıklayabiliriz.

Ayrıca ekstra tavsiye olarak şunu söyleyebilirim. Gün içinde ana öğünler dışında yemek yemen dişlerin için sağlıksız. Mümkün olduğunca aburcubur vs yi ana öğünlerin ardından tüketmekte fayda var. Yemeklerden sonra bir parça peynir yemek de oldukça faydalı.

Cevaplar pek tatmin etmedi. Şöyle yapmaya devam edeceğim.

Sabah evden çıkmadan yapamıyorum iş yerinde 1 dakika fırçalıyorum. Sonra öğlen yemeğinden sonra fırçalıyorum ve yatmadan önce. 3 kez. Ara öğün zaten yesem bile meyve ya da kuruyemiş oluyor. Fazla bastırmamaya çalışarak, dili de yapmaya çalışarak plakları bakterileri yoketmeye çalışarak yapıyorum.

Öncelikle evin ucuz olmasına baktım. Maaşımın yarısını ev kirasına verip oo ama karaköydeyim buruder havalarını sevmediğimden

Sonra işime yakın yerlere baktım Karaköydeyim ev merkezde ama işe çok uzak havalarını sevmediğimden.

Ev arkadaşım daha önce aynı iş yerinde çalıştığımız bir arkadaşımdı o gelir yatar bende gelir yatardım çok bişey paylaşmıyorduk, şimdiki ev arkadaşımda çocukluk arkadaşım bu konuda şansım yaver gitti diyebilirim.

Bence işine yakın ve ucuz bir yer bul derim, ha universite bitince adamlar seni şutlayadabilirler sonra kalma dımdızlak. Ben senin yerinde olsam her gün 3 saat yol çekerdim hele işe 3 gün gidiyor olsam hiç sorun olmazdı

Paganizme ozgu. Eski Turk toplumlarinda da kadin bireydi, Islamla beraber ikinci sinif insan oldu.

eksisozluk.com

paganizme özgür değil.

malesef biz erkekler her koşulda ve dinde, kadınları ezmeyi başarmışız. paganlar öyle yapmıyordu bi kere!!!!bir111 :((( diye düşünmek biraz hayalcilik olur.

- Spartacus dizisinde bahsedilen kadınlar kaymak tabakadan patriciler. Kadınlar zaten güçlü. Para gani. Çevre geniş. İlişen yanar. Patrici kadınlar equitelerden zaten üstünler. Özgür kadından kasıt Patrici. Alt sınıflarda ise bir erkeğin evlilik dışı ilişkiye giren bir kadını sorgusuz sualsiz öldürme hakkı var. İşte roman paganizmi.

- Vikings dizisinde kayınpederiyle sevişen kadın Pagan değil Hristiyan. Kendisi yine kyamak tabakadan. Bir prenses ve mustakbel kraliçe. Buna rağmen bir rahiple sevişti diye kulağı kesiliyordu ve rezil ediliyordu. Ayrıca kayınpederiyle ayıla bayıla sevişmedi. Biraz canını kurtarmak, biraz da emrivakiyle yaptı bu işi. Bu kadına özgür diyebilir miyiz?

- Viking kültüründe ise durum biraz daha farklı diyebiliriz. Evet onlar arasında nispeten kadınlar azcık daha özgür. Lagertha'nın ise istediği adamla sevişmesinin, ragnar'da ayrıldıktan sonra olduğunu hatırlatırım. Aynı zamanda Ragnar'ın Lagertha'nın üstüne kuma getirmeye çalışmasında da anlıyoruz ki, vikinglerde dahi erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesi rastlanmadık birşey değil. İşbu halde, kadınlar da birden fazla erkekle evlenemediğine göre onlarda da kadınlar ezilmekte diyebiliriz. (Lagertha'nın onu aldattığını Ragnar'a itiraf ettiğini hayal edin, ve Ragnar'ın ona neler yapacağını düşünün).

Sırf islamiyette veya herhangi bir dine karşılar diye de, paganizmi eşitlik örneği sananlara da itibar etmeyin.

Erkeğin kadına yaptığı zülum evrenseldir. Her hangi bir dinin bunu değiştirmeye gücü yetmez.

Neymiş efendim Türkler de islamiyetten önce kadın erkek eşitmiş. Sonra böyle olmuş. Eski efsanelerde adı geçen bir tane kadın kahraman bile yok. Anca ana, anca yar olmuş çocuk doğurmuş kadınlar destalnarda, ne eşitliğinden bahsediyorsunuz? Hep ikinci planda. Heğ geride. Neymiş, hatunlar hakan'la aynı seviyedeymiş. Ya hadi oradan ya. Kaymak tabakadan kraliçe olmuş kadınlar, islamiyet döneminde de gayet güçlü ve özgürlerdi zaten. Bkz, kadın sultan hayatlarına.

spotify

Winamp.
Youtube.

spotify ve tunein üzerinden radyo dinliyorum.

youtube
kendi arşivimi bsplayer vb şeylerle dinliyorum, program değişebiliyor.

keşif için uğraşmıyorum, dizi veya filmlerde kulak kabartmama neden olan bir sürü parça oluyor, yeni bir sürü grubu öyle duymuş oluyorum.

yıllardır eksen dinlemiyorum, geçen bir açtım, nonstop kuşağının yarısı 10 yıl önceki gibiydi mesela. ilgilendikleri ve pompaladıkları gruplar da yetersiz geliyor artık.

spotify

ben yeni şarkıları tumblrdaki blogların playlistlerinden keşfediyorum youtubedan indiriyorum winamptan dinliyorum

al bide şarkı paylaşiyim www.youtube.com

torrent'den tüm discography'i indirip winamp

youtube un sagdan cikan onerileri hakikaten muthis. bazen kendim oradan seciyorum, bazen siradakine atlamasina birakiyorum. youtubeda insan sikilmadan saatler gecirebiliyor hakikaten..

onun haricinde kendi arsivimden winamp ile.

veya pandora.com. muthis site ama ne yazik ki turkiyede engelli.

spotify

www.jazzradio.com
www.accuradio.com
www.rockradio.com

arşivim var oradan dinliyorum ama bazen bilgisayardan açıp uzaktan kontrol etmem gerektiğinde spotify'dan açıyorum telefondan kontrol ediyorum.

winamp
youtube

soundcloud
youtube
spotify (her pazartesiyi iple çekiyorum yeni müzikler önerecek diye)

eskiden olsa stereomood derdim.

youtube'da yerli ve yabancı diye iki liste oluşturdum. sürekli yeni şarkılarla güncelliyorum ve oradan dinliyorum.

Spotify/youtube.

"youtube un sagdan cikan onerileri hakikaten muthis.":
bir yere kadar. Ben nereden hareket edersem edeyim, ister isveç black metali, ister ted konuşması, ister 1 mayıs videoları. Youtube beni daime "songül karlı sütyensiz" videosuna doğru yönlendiriyor. Zannedersem bütün internet o videonun etrafına kurulmuş. O yüzden asla güven vermiyor.

kaburgaların kırılıp vücuduna giriyor, araba çarpmasından bir farkı yok.
bu olayın videosu var adama saniyesinde ulaşıyorlar ama su fışkırmasından anladığım kadarıyla acayip bir hızla giriyor.

abi su değil mi sonuçta? nereden çakılırsa çakılsın ölmemesi gerek. bu akrobasiciler ordan burdan metrelerce yüksekliklerden atlayanlar niye ölmüyor?

suya çarpması beton etkisi yaratıyor.

@freetakilir
bu işi profesyonel yapanlar vücutlarının suya temas ettiği ilk anda direnci minimuma indirecek şekilde giriyorlar suya. Bunun için yıllarca antrenman yapıyorlar. O yükseklikten suya başka türlü girersen suyun etkisi betona çarpma gibi oluyor.

Bi kova suya avcunla çok hızlı bi şekilde şap diye vursan bile duvara tokat atıyormuş gibi his oluşur. O yuzden yükseklik ve hız artıkça etki sertliği artıyor betona düşmüş gibi oluyorsun

yanlış hesaplamadıysam 115 km ile çakılmış, suyun yüzey gerilimi var o gerilimi yırtamıyorsun o hızda. araba kaza testleri 64 km ile yapılıyor dersek, kurtulma imkanı pek yok.

abi işte çivi gibi çakılacaksın o zaman ölmezsin bence. işin prosu olanlar havada şekil şukul yapıyo ama suya girecekken çivi gibi oluyorlar. bu nasıl düştü acaba

İç kanama.

boğaz köprüsünden atlayıp ölmeyenler var, tekniğe bağlı üstteki arkadaşların dediği gibi.
profesyoneller böyle yüksek yerlerden atlarken vücudu çivi gibi yapıp, popo loblarını ve makat deliklerini kastırıyorlar baya. çünkü makattan su girip bağırsakları patlatma riski var çivileme atlasanız bile. göbek üstü kafa üstü sırt üstü düşenlerin hemen hemen hiç şansı yok bu yükseklikte.

gecen quora'dan baktim ben de merak edip de nasil oluyor insanlar kopruden atlayinca diye. cevaplar:

- ic kanama: suya buyuk bir hizla giderken bir anda durma noktasina geliyorsun carpma aninda fakat organlarin bir anda durmuyor fizik kurallari geregince (atalet demislerdi), yirtilip, parcalaniyorlar.

- kirilan kemikler: kaburgalarin, boynun, kollarin her yerin kiriliyor beton etkisinden dolayi. kirilan kaburgalar cigerlerine ve kalbine batarak parcaliyor.

- kafatasi ve boyun kirilmasi: beynin hasar goruyor, boynun kiriliyor ve bilincini yitiriyorsun

- bogulma: bilincini yitirsen bile nefes alma refleksin devam ettiginden su yutup boguluyorsun.

illa ki oluyorsun serbest dusmede (okudugum quora'da golden gate'den atlayanlari tartisiyorlardi. yukseklik 66 metre.)

edit: okudugum quora'da buymus:

www.quora.com

edit 2: ayni yerdeki cevaplarin birinde diyor ki, bu mesafede (60-70 metre) duzgun sekilde atlayip, carpma etkisini atlatsan dahi inecegin derinlik minimum 100 metre oldugundan oturu bu sefer de bogularak oluyorsun.

edit 3: bir baskasinda da adam hesaplayarak aciklamis. tam dikey pozisyonda girsen bile ölüyosun çünkü çarpma etkisi aşırı büyük.

bogaz köprüsünden atlarsanız (ya da 60-70 metre yükseklik ve serbest düşerek, yani mont paraşüt etkisi falan yapmayacak) balıklama da dalsan, tam dikey pozisyonda ayak parmaklarını uzatarak da dalsan ölüm garanti. kesin bilgi, yayalim.

www.sfgate.com

Nasıl atlamak lazım peki, bacakları dizde kırıp karna yaslayarak top gibi olup bacak üstü mü ya da dimdik ayak üstü mü, o zaman da dizler zarar görür.

www.youtube.com

boğazdan atlayıp ölmeyen var demiştim, ardımdan mümkün değil yazmış quoradan alıntı yapan bir arkadaş. ama mümkünmüş, en az 13 kişi var atlayıp ölmeyen.

www.haberturk.com

+

www.milliyet.com.tr

üstelik bunlar intihar etme amacıyla atlayanlar. teknik bilmeyen, tamamen şans eseri hayatta kalabilmiş insanlar. teknik bilen bir kişi doğru kıyafeti giyerek atladığında neredeyse hiç zarar görmeden yüzerek kıyıya ulaşabilir.

60-70 metreden inince 100 metreye ihtiyaç duyulsaydı kimse sağ kalamazdı o seviyeden atlayıp. bu da baya ilginç bir tahminmiş:)

quora'dan alıntı yapan arkadaş yanlış anlamasın, kendisini kızdırmak için yazmıyorum bunları. insanlar yanlış bilgilenmesin diye yazıyorum.

@victum

dikkat ettiysen "tamamen serbest düşerek" yazmışım (kendi fikrim degil gerci, alintiyi aktardim). yani parasut gorevi goren bir şey olmayacak. ilk haberi actiginda dakka 1 gol 1 montu paraşüt işlevi gördü yazıyor. bir şekilde paraşüt görevi gören bir etken oldugunda hizin kesiliyor, daha yavaş düşüyorsun.

100 metre derinligi quora'da hesaplayan adam gayet yerçekimi ivmesi falan filan katarak matematigini koymus. ona konus :)

nasıl kurtulacağınızı da söyleyim bari, bunlar amerikanın çıkardığı askeri kitaplarda var.

tam dik çivi gibi girmeniz gerekiyor, ama temasınız parmak ucuyla olacak, öyle bir gireceksiniz ki denizin yüzey gerilimi yırtmanız lazım. girdiğiniz anda da kolları tamamen yana açarak dalışı durdurmanız gerekiyor.

tabi bunun bir garantisi yok, sonuçta 115 km hızınız var. bu teknik belki 65 metrede kurtarmaz ama 30 metrede kurtulursunuz.
o atlayan profesyonel sporcular 30 metreden atlıyor, sudaki balıkları bile çıkarıyorlar çarparsa öldürebilir çünkü. en ufak hatalarında 3 kaburga kırıp öyle çıkıyorlar.
10 metrede omurga kıran da görmüştüm belgeselde, 10 metreden 1 metre suya atlayıp hiç acı çekmeden çıkan komando da gördüm.. ben şahsen 2 metreden bile atlamam.

www.youtube.com

dunyanin en yuksekten suya atlayisi da bu prof. spor olarak. 52 metreden.

en.wikipedia.org

burada da hemen asagida en yuksekten atlamalar var. 52 metrenin ustunu deneyen herkes bir tarafini kirmis. demek ki sinir 52 lerde.

www.youtube.com

klozete tuvalet kağıdı serip oturuyorum ama geçenlerde bir yerde okudum bi halta yaramıyormuş o.

Umuma açık yerlerde sıçmamaya gayret ediyorum. Milletin tuvaletleri nasıl kullandığı malum.

Tuvaletten hastalık kapanı ne gördüm ne duydum. Bu kadar takıntılı olmaya gerek yok, kendinize zarar.

şirketten şirkete değişebilir.

kurumsal yerlerde ik'cılar erişebildikleri her yerden profilinizi görüntüler. kendi ağları vasıtasıyla sizi sorup soruştururlar. okuduğunuz okula/bölüme, ikamet ettiğiniz semte vs. göre daha önce siyasi parti üyeliğiniz olup olmadığını sorarlar. mülakatta tuzak sorular sorabilirler, "gezi direnişi" hakkında ne düşünüyorsun vs gibi. fakat bu kriterler daha çok başvurduğunuz pozisyonla ilgilidir. kurumun temsilini layığıyla yerine getirip getiremeyeceğiniz, kişisel düşüncelerinizi kurum politikalarıyla karıştırıp karıştıramayacağınızı anlamak isterler.

iki benzer ozellikte kisiden birini bu saydigin ozelliklere gore seciyorsa bir firma digerine karsi ayrimcilik "discrimination" yapiyor demektir.

Turkiye'yi bilmiyorum ama avrupa ulkelerinde bu sirkete dava acilabilir. (Tabi nasil ilerliyor bilemiyorum.)

Açıktan olmasa da yapabilir tabi.

Özellikle yazılım gibi rekabetçi sektörlerde beceriye ve niteliğe göre değil de böyle pazardan domates alır gibi eleman alırsanız batarsınız.

10 numara ust bostanciya gidiyor, ordan baska biseye binilebilir

22 senelik atasehirliyim daha caddebostana toplu tasimayla gidemedim :/

10 numeroyla bostanciya gidip ordan dolmusla gidiyoruz biz.kadikoyden gitmek cok uzatir yolu.

Üstbostancı durağında inip tekrar toplu taşıma olabilir mi?

Ya da 19larla sahrayideite inip oradan er2ye binebilirsin. Ancak cok sik gecmez er2. Bir de gz2 var. Ona da cemenzardan ya da goztepe benzincinin oradan binebilirsin. Bagdat caddesi goztepede iner biraz yurursun. Bir diger secenek de otobusten minibus caddesi goztepe duraginda inip goztepe benzinciden biraz asagi yurumek kosedeki seracinin oradan taksi dolmusla yine goztepe bagdat caddesine inmek. Bu arada sanirim artik atasehirden minibus caddesine minibusler de calisiyor.

Ust bostancida inip sahile yuruyup 4 numaraya binebilirsiniz.

kısa yol yok onu unut. bostancıdan bağdat caddesi ya da minibüs caddesini de düşünme oraları saat 9:00-21:00 arası kilitli (bostancı e-5ten caddeye çıkmak yarım saat 45 dakika sürüyor. hızlı yürüyüşle 6-7 dakikada yürürsün o yolu). anca kozyatağından ethem efendi caddesi başına otobüsle gelip cadde boyunca aşağı yürüyebilirsin. en kısası bu.

Saat 6 gibi çoıkıp 7 gibi varmam lazım. Trafik olur sanırım.

Burdan göztepe yapıp ordan selamşçeşöme parkı fşlan aşağı yürüsem olmaz mı.*

kısa mesafe değil o dediğiniz yer, o da olabilir :)

bimeks te 71 tl
(bkz: )eksisozluk.com

gecenlerde bunu aldım memnunum ama fıyatına gore ıyı

www.teknosa.com

çok karışık yazmışsın. neyse. e-5 de acıbadem köprüsünde inip minibüse binebilirsin acıbadem caddesinden. sadece yürüyerek gitmemiş olursun. 20-30 dk sürer trafikte

ilk 15 dk aktarma olmuyor diye hatırlıyorum.

Adidas kullanıyorum tam bir laptop boyutu sanırım 15.5 inç benimki. İçinde kitap parfüm cüzdan laptop spora gideceksem ayakkabı ve havlu taşıyorum.

17 inç için çanta almak zorunda kaldım ccs marka
herşey sığıyor ama çok ağır oluyor.

Bir 20lt, bir tane 25 lt, bir tane 35 lt ve bir de 65lt var. Sigmama durumu soz konusu olmuyor.

bundan kullanıyorum. 13" ultrabook, şarj cihazı, cüzdan, anahtarlar, flash disk vs. bir sürü başka ıvır zıvır var. küçük olduğu için bunu kullanıyorum.

www.webdenal.com

Jansport Envoy, 65 dolar. 30 litre civarinda. 17.3 inc leptop rahatlikla sigar. Birsuru bolmesi var, 3-5 gunluk seyahatlerde kullaniyorum daha cok.

www.amazon.co.uk

her sey..

Bende şuna benzer var www.boyner.com.tr

çanta patlayacka gibi. laptop, tablet, tişört alt pijama üst pijama çorap su şisesi zor sığıyor. Biraz genişini almam laızm. Attıkalrınız güzel. ama resimlre bakınca pek fark yok gibi hacim olarak. Görmeden alacağım gibi mecbur

monster'ın 17 inch bilgisayarın yanında verdiği çanta var.
laptop, adaptör, pantolon, 4 tshirt, 2 atlet, 2 boxer, 2 çorap, 1 hırka sığdırdım. su şişesi ve şemsiye bi de. yarım litrelik.

www.decathlon.com.tr
Kitap, kulaklık, tshirt falan işte baya iyi. Şans eseri decathlonda gezerken 1 ay kullanırım parçalanır diye aldım, 1 sene oldu sıkıntısız devam ediyor. Laptop falan taşımayı düşünüyosan olmaz ama. Küçük gelir.

Rulo yaparsan ince seyleri baya yer elde edersin.

kırışıklık sorun değilse rulo çok işe yarıyor. bir şeyleri çoraplara doldurmak da işe yarıyor. önce büyük şeyleri koyup, sonraısnda küçük şeyleri oraya buraya sığıştırmak daha kolay.

www.youtube.com

sırt cantası yeterli oluyor.
duruma göre havluda alabilir ama benim çok küçük bir havlum var o yüzden çok sorun olmuyor.
diş fırcası, yüz kremi temizleme şeyleri, iççamaşırı çorap

20 lt sırt çantam var, o yetiyor şimdilik.

Bilgisayarın kendisi, şarj aleti vs. derken çok ağırlık yaptığı için genelde götürmüyorum üç-dört gün kalmayacaksam. Çantaya da yedek tişört/uzun kollu, birkaç çorap, iç çamaşırı alıyorum. Macun, havlu, pijama falan arkadaşımdan istiyorum :)

iki gün de kalsam iki hafta da kalsam bir sırt çantası yetiyor. giymeyeceğim şeyi yanımda götürmüyorum.

çok paraya yönelik düşünmemek lazım. eğer ataşehirdeki yerin kullandığı geliştirdiği teknolojileri seviyorsan yani java üzerine yoğunlaşma hoşuna gidiyorsa orada kal. orası daha fazla geliştirici rolü gibi duruyor. diğer taraf daha çok hazır iş yazılımlarını kullanıyor anladığım kadarıyla erp ve crm ise. dolayısıyla senden beklenen hazır yazılımları öğrenmen uyarlamaları nasıl yapacağını öğrenmek olacaktır. çok fazla geliştirme kod falan olmayabilir belki. şu aşamada parayı boşver neyi sevdiğini bulmaya çalış çünkü eğer yanlış bir yerden başlarsa orda geçirdiğin vakit senin için kayıp gibi bişey oluyor iş değiştirmeye kalktığında biraz.

ataşehirdekini seç derim ben. sonrasında daha çok işine yarar. diğer taraftan inşaat sektörü dengesiz bir sektördür ve yakın zamanda oluşacak bir sorunda işten çıkarılman da çok olası. ataşehirde ise iş öğrenmiş olursun ki gelecekte daha çok işine yarar.

diğer taraftan acıbademde falan eve çıksam demişsin ama bahsettiğin maaş hiç oralarda eve çıkmanı sağlayacak bir maaş olmayabilir. planlarını bir daha gözden geçir derim.

istanbudaki uzakliklara hakim degilim ama teknik yonden bakacak olursak atasehiri sec. he parasi az demissin sanirim bu durumda eger bi 6 ay 1 sene idare edebilirsen atasehiri sec. bu sureci senin hizlandirici bisey gibi dusun, tamamen ogrenmeye dayali. alacagini alirsin sonra da seni daha az somuren bi yere gecmeye bakarsin teknik donanim kazanarak.

insaat sirketi pek iyi durmuyor

doğa sömürüsüne karşıysan neden kuru fasulye ve kuruyemiş yiyorsun? doğa sömürüsü olmazsa ekmeğe abanacaksın çorbayla.

Vedat usta var ata plazanin orda
Shorba falan var gunluk menusu 15-16 lira
Migrostan da ekmek al domates al sandvic yap

evden yap götür bir şeyler, sağlam bahanen de var nasılsa veganım içim rahat etmiyor dışarıdan yiyince dersin. sefer tası rulezzz

mercimek kofte, kisir gibi turk isi soguk tuketilebilenler evden getirebilirsin. migrostan yulaf ezmesi, badem sutu, elma olabilir. salatalik, domates vs baharatlarla soyle bir grillenmis tofu bile is yeri mutfagindan cikabilir, hazirlamasi cok vakit almaz diye tahmin ediyorum.
bu arada veganlik cok zor, size saygi duyuyorum.

Yemeksepetinden bakarak toplu halde görebilirsin restoranları hem fiyatlar da yazdığı için karar vermen daha kolay olur. Ama 13 tl'den daha ucuza bir şeyler bulman biraz zor. çiğ köfte var fiyatlar da diğer yerlerde nasılsa öyle. Ama her gün de çiğ köfte yenmez. Büfe tarzı yerleden tost vs söylersin ucuz olsun dersen. Arada da Kendin yemek yapıp götür bence.

bostancı dolmuşlarının oradan (akm'nin yanı) artık ataşehir'e de dolmuş kalkıyor. her saatte çalışıyorlar mı bilmiyorum.

Dolmuşlar hem pahalı diye düşünüyorum hem de köprüde filan trafik olmaz m, uzun sürer diye tahin ediyorm.

Ne kadar sürer kadıköyden 13. Çünkü ona göre çıkacğım taksimden.

8de çıksam
8.10da yenikağı,
8.20de kadıköy
8.30de 13e binmiş olsam olur mu

metrobusle uzuncayir, oradan metro ile yenisahra, oradan da 19e. trafige hic takilmamis olursun boylece.

19e 13'ten daha hizli. Bi de atasehir taksim dolmuslari var ama nerden kalkar kacta baslar bilemem

Yenisahra ünalan arası 2 durak, 10 dakika filan sürer. 19ede de 11 durak toplam, 5er olsa 1 saate yakın sürer mi o saatte acaba? 2 tane aktarma olacağı için fazla yüksek de olmayacaktır ücret. 1.20 + 50 + 4o sanırım tutacak.

Dolmuşlar biraz pahalı sanırım.

Unalan'da deli yol yuruyosun metrobus-metro gecisi icin. Metrobusle geleceksen direkt e5e inip ordan otobuse/minibuse bin. Ben olsam kozyatagi'na kadar gelirdim bu arada

Not:atasehirspor

En favori rotam eskiden minibusle uskudar, motorla besiktan, ordan da ne bulursamdi

Uzunçayırdan otobüs ne kadar sürede gider sabah?

taksim meydanın dibinde olduğum için fenikülerle kabataş, ordan üsküdar yapıp otobüs de olabilir ama o otobüs ne kadar sürede gider, bunu öğrenemiyoru internette.

16m'nin saatleri yazmıyo mu? o da epey hızlı

Durak bu da burak bey,

www.iett.gov.tr burya göre 16m yok.

metrodan yenisahrada inerseniz 14 şb iyi bence.

soyle bi duyuru acmistim, yardimci olur: www.eksiduyuru.com

Var. Okulda sık sık iciyodum bi ara baska vakit gecmiyodu. Bıraktım ama.

Açılmadı link. bir süre sonra vücut alışıyor buna ve sonra tatmin etmemeye başlamadı mı peki? Ben bir kaç gün denetyimledim. Çakırkeyif dolaşmak güzel bir şydi. Daha derin düşünmeyi de etkilyordu ve sporda da sorun olmuoyrdu. Alışmasından korktum vücudun.

bi süre sonra alışıyorsun kesmiyor. bide aptal yapıyor

gümrükte çalışırken behzat ç ve tayfası gibi yaşamışlığım var. gümrükçüler az çok bilir. çok iş yapan bir müşavirlikte çalışıyorsan mesai kavramı diye bir şey olmaz. gecenin bir yarısı gemi gelir, tır gümrükte kalır sorun çıkar, muayene memurunu evinden alırsın vs gece üçlere dörtlere kadar çalışıp sabah sekizde kalkıp işe geldiğim çok olmuştur. alkolsüz bu iş yapılmaz. öğle yemeğinden sonra iki bira çakılır. bürodan çıkar gümrüğe giderken tekelde ayak üstü bir bira atarsın. arada mola verir arkadaşlardan birini alır arabada serinlemek için bir tane daha... akşam yemeği var bunun. patron ofisi terkeder, meyhaneye çevirmezsen olmaz. öyle işte. yaşlandım valla.

ünide tiyatro bölümü okuyorum hocam. provalarda içmeyince çekilmiyor valla. yüzünü görmeye tahammül edemediğin insanla burun buruna 6 7 saat... bir şişe şarap alıyorum genelde iki gün yetiyor. etkisi geçtikten sonra gelen o saçma yorgunluk olmasa keşke.

acilmayan duyuruyu sadece sozluk yazarlarina acik bir sekilde acmisim. soyle ki:
i.hizliresim.com

web.trafi.com

(bkz: Trafi ) sitesinin verdiği güzergah.

uzunçayırda inip üsküdar-ataşehir dolmuşuna binebilirsin.
dönüşte de yine üsküdar'a geçip motor ile beşiktaş, ordan yürüyerek yada 30M (yada 30A, karıştırıyorum hep) ile maçka.

taksim ataşehir sarı dolmuş var yine kadıköy dolmusunun yanından kalkan direk önünden geçiyor gardenyaların (plazası neresi bilemedim)
edit:5 lira

Zaman zaman ütü yaparım. Özellikle giysiler yıkandıktan sonra gerekli olabiliyor. Kışın neyse de yazın tam bir işkence. Kimi giysiler kolay ütülenmiyor. Eğer bu işi sevmiyorsan gömleklerin üzerindeki kolay ütülenebilir yazısına dikkat et. Kolayca kırışmayacak bu tür gömlekler. Bir de gömleklerini ve pantolonlarını katlama, askıya asıp dolaba koy.

kırık yılın başında yaparım. o da artık giysi buruş buruşsa, askı telinin izi nal gibi belli oluyorsa vs. onun dışında hayır.

Kırışık pantolon, gömlek vs. çok kötü gözüküyor. O yüzden ütü gerekli. Kalan yazacaklarım için traveller +1

Ütü yaparım, sorguladım. Kumaş pantolon, gömlek kırışık giymeyi sevmem.

istisnalar tabii oluyor ama ütülememi gerektirmeyecek kıyafetler satın alıyorum. nevresim tarzı şeyleri ütülemiyorum, son bir yıl içinde gittiğim iş görüşmesi sayısı kadar gömlek / bluz ütüledim, hayat bana güzel.

Utulemiyorum ama bir sey cok kirismissa (ama lokal olarak, atiyorum sadece alt kismi kirismis) askiyla kapiya asip sac kurutma makinasiyla duzlestiriyorum :D

vaktim ve sabrım olsa her şeyi ütülerim yıkamanın üzerine 2 kat daha temiz oluyor bence hijyenik anlamda.

32 senelik hayatımda toplam 5-6 defa ütü yapmışımdır. 2 senedir de evliyim ama eşimin gömleklerini falan da ütülemem. üzerine kazak giyince kırışıklığı belli olmuyor zaten o yüzden kazak giydiriyorum. ütü çok lazımsa anneme ya da kayınvalideme yaptırıyorum.

hassas kumaşlı bir pantolon/etek/elbise veya gömlek söz konusuysa bence ütü gerekli, ama ben genelde kolay kolay kırışmayan tişörtler, gömlekler ve zaten doğası gereği pek de kırışmayan kazaklar giyiyorum. pantolonlarım da kot. bunları yıkadıktan sonra asarak kuruttuğum için zaten kırışık olmuyorlar pek. sonradan, katlamadan dolayı kırışmış olurlarsa giymek istediğimi ütülemek yerine de kırışmamış olanlardan bir tanesini giyiyorum, yani ütüleyeceğime başka bir şey giyiyorum. pek ütü yapmıyorum. ütü yapmayı sevmiyorum, ama belirli bir şey giyilecekse ve kıyafete ütü yapılması gerekiyorsa da ütüsüz olarak giymem/giydirmem.

bu konuda söyleyeceğim çok şey varmış. şaşırdım.

Iki yildir biraktim eksiklik hissetmiyorum.

Zombi

senin şekilcilik,estetik anlayışına uygun değil diye mi iyi şeyler düşünmezsin.


bay b

nasıl temiz oluyor, yüksek ısı mikropları mı öldürüyor?



Ütünün ne kadar elektrik harcayıp ne kadar tüketici bir şey olduğunu da belirtmek gerek. Zaten yorumlar da aksi yönde değil genel olarak. Ve tabi ki zaman harcayıcı bir şey olması.

gerektiğinde yaparım, hiç de üşenmem. eskiden toplu ütü seansları yapıyordum, gerekli gereksiz ne varsa ütülüyordum da son birkaç senedir onları bıraktım. ayrıca ütünün anında sonuç vermesine bayılıyorum, içimi rahatlatıyor o görüntü.

bence sorun olmaz. gezecekleri yerler mümkünse yol üstü mü olsun yoksa yoldan çok alakasız da olabilir mi? türkiye çok geniş bir coğrafyaya sahip.

Cizre

Asıl gitmek istedikler urfa da yol üstü de olabilir. Veya farklı yerler. 10 martta istanbula geleckler. yani vakitleri var.

Halfeti olabilir yol üstünde.

urfa'da göbekli tepe.

dünyanın en eski tapınağıdır.

Nemrut'a gidebilirler. Doğa turu falan seviyorlarsa ve araba kullanabiliyorlarsa Munzur vadisi milli parkını gezebilirler en.wikipedia.org Mardin'de merkeze ve midyat'a gidebilirler.

şu aralar o bölge mantıklı mı bilemedim, kapadokya falan gezsinler.

nasıl bir şey olacak tam anlamadım. yol boyunca gezilerek gidilebilir. istanbul çıkışlı bursa-eskişehir-ürgüp-mersin-adana urfa yapılabilir.

bu şehirlerden mersin ve adana yı bilmesemde hepsinde gezilecek görülecek yerler vardır.

dönerkende. maraş-kayseri-ankara şeklinde bir güzergah kullanılarak oralarda gezilebilr.

dediğim gibi ülke coğrafi olarak çok büyük. daha bunun karadenizi egesi doğu anadolusu var. sizin güzergahtan böyle bir şey çıkabilir.

yol üzerinde mi bilmiyorum ama urfa'dan önce kapadokya olabilir. hatay olabilir urfa'ya yakın.

halfeti +1
nemrut +1 ama martta yolu açılmış olur mu bilmiyorum. nemrut için gerekirse msj at adıyamandaki turun numarasını vereyim arabayla çıkmaya kalkmayın. bölgedeki diğer tarihi yerleri de gezdiriyor.
göbeklitepe +1

Hepsi bir aychovsky değil tabi!

eğer elektronik imza hizmetine sahipsen e-devlet üzerinden yapabiliyorsun diye biliyorum :)

kaymakamlık veya muhtarlık yolu gözükür...

Mobil imza yada elektronik imza sahibiysen eğer gitmeden halledebiliyorsun.

uzunçayır metrobüs durağından 5 dk, altgeçitten gidiyosun

nerden geleceksin? daha kolay cevaplanırdı. kadıköy-kartal metrosunda da ünalan durağı oluyor.

metro veya metrobüs ile gelirsen her türlü avm nin olduğu çıkıştan çıkman gerek. avm nin sağ yanında yürü 2. giriş kulenin girişidir. resepsiyona sorarsan sana yardımcı olur.

Kent Kule AVM'nin üstü zaten. Karşına alınca sağında kalan tarafta Kent etabı girişi var. Oradan gireceksin.

uzun çayır da in,minibüse bin önünde in uğraşma metrolarla.

Başlığı okuyunca her kadında var ondan demeye gelmiştim ama ayrıntıyı okuyunca bilemedim şimdi.

Bu muydu www.imdb.com

Japon filmidir kesin.

Değildi maalsef. Japon da değil.

Splice

diye düşünüyorum okur okumaz bu geldi aklıma kuyruğunda yılan gibi bişi vardı ve adamı sevişirken mahvetmişti.
acayip bi filmdi.

Saçlarım kıvırcık, yaklaşık 6-7 yıldır kendim kesiyorum.
Yıkıyorum, tarıyorum, hepsini iyice gergince arkadan 3 tane tokayla toplayıp, istediğim uzunlukta ucundan kesiyorum..
Ama dediğim gibi, kıvırcık olduğundan kesim hatası, farklar falan görünmüyor..

uzun vadede kendim is kurmayi planliyorum. Bu sekilde cozecegim.

8-5 gibi çalışan bir iş yeri ve evini yolunu buna göre ayarlayabilme başarısını göstererek olanları ve olacakları kabulleneceksin. Ya da en iyi şartları bulana kadar devam. Çalışmak zaruridir sonuçta.

Bazen diyorum ki zaman nasıl da geçiyor, yaş mevzusu derin konu.

Aşamıyorum, bunun bunalımındayım açıkçası bir süredir. Ne için bu denli çalıştığımı sorguluyorum zira çalışmalarımın karşılığını maddi ve manevi olarak alabildiğimi de düşünmüyorum.
50 yaşından sonra hayatı yaşamak istemiyorum, haftaiçi yollarda kısıtlı zamanımı da harcamak istemiyorum.
Kafayı ve parayı, biraz da cesareti toplarsam kendime büro değil de cafe açmak istiyorum.

Bu para ve zaman 2lisinin yanında unutulmaması gereken sağlık da var ve içinde bulunduğumuz ekonomik düzen orta gelir sahibi insanların bu 3üne aynı anda sahip olmasına pek fırsat vermiyor. Şöyle ki;gençken zaman ve sağlık varken para olmuyor, işe başlayınca para ve sağlık varken zaman kalmıyor, emeklilikten sonra da para ve zaman varken sağlık olmuyor. O yüzden üzerinde çok düşünmeye gerek yok gelişine yaşamak lazım. İyi bir aile ve arkadaş çevresi varsa bu 3lüden ortalama bir karışımla her zaman mutlu olursun ama onlar da yoksa 3lü tam olsa da mutlu olmayabilirsin..

belli bir yaşına kadar okumanın sınavlara falan girmenin sebebi sanırım kalifiye bir eleman olmak. böylece daha kısa süre çalışıp daha çok para kazanabiliyorsunuz. üstelik işin yorucu olmuyor ve saygın bir konumda oluyorsun flaan filan.

Bir süre çok çalışıp yatırım yapacak para biriktireceksin.

otobüs filan denk gelmen zor oralarda, mecidiyeköy'de metrobüsten inip ortaklar caddesi girişinde taksiye binsen en çok 5 lira tutar, yürünür de tabi o da ortalama 10-15 dk sürer bayır aşağı yürüyeceksin zaten.

web.trafi.com!route-search/%C5%9Ei%C5%9Fli%20%5Bistanbul%5D/fsq_4c0625ac761ac9b6327f2074/2016-02-10/Now

üstteki linkin tamamını kopyala, .com'dan sonra tane /# koy

65g tam onunden geciyor mecidiyekoyden simit sarayinin ordaki duraktan binebilirsn. Yada zincirlikuyudan 62ye bin. O da geciyor ayni yerlerden

Sırf bu yüzden otobüste ölesim gelir. Hadi mont neyse elimize aldık da kazak vs. olduğunda cehennem gibi oluyor içerisi amk bakıyorum herkes montla, atkıyla takılmaya devam ediyor.

İnsanlarda "Aralık - Şubat arası kalın montla, Ekim-Kasım-Mart-Nisan'da ceketle, kalanında ince hırkayla çıkmalıyım" mantığı olduğunu düşünüyorum. Çünkü seninle aynı şeyleri ben de düşünüyorum ve mantıklı bir açıklaması yok. Kalabalık toplu taşımada o montlarla duranların leş gibi terlemesi gerekiyor diye düşünüyorum, nasıl dayanıyorlar anlamıyorum.

Ya da bizde şöyle bişey var: Biraz hızlı yürüdüğümüz için metabolizma hızlanıyor. Otobüse girince o yorgunluğun getirisiyle terlemeye başlıyoruz, ceketi çıkarıyoruz. İnsanlar stabil hareket ederek bunu minimize ediyor olabilirler. Yahut genel olarak metabolizma seviyemiz farklı.

sabah evden çok erken çıkıyorlarsa üşüyor olabilirler. 5-6 gibi hava öğlene göre hayli soğuk oluyor.

long live +1
ağır kanlılıktan, uyuşukluktan falan herhalde bunların vücut ısısı düşük. bir üst geçit merdivenini 1,5 saatte çıkan insanlardan bahsediyoruz.
bırak toplu taşımada atkıyı montu çıkarmayı azıcık camı aralasan "hasta oluyoruz camı kapat" diye çemkiren var. "bu camdan giren soğukla hasta olacaksan sen öl zaten" demişliğim var bir kaçına. sıcaktan, havasızlıktan bayılacağım bir gün ya da katil olacağım. çok doluyum bu konuda.

napsın millet, kimisi toplu taşımaya binene kadar 15 dk belki daha fazla yürüyor. kalın cıksa otobüste terleyecek. ince cıksa gotu donacak dısarıda.

o zaman umut sarıkaya'dan gelsin
www.leblebitozu.com

Günlük hava durumu kontrol eder ve ona göre giyinirim. Kıyafetlerin şekil değil modüler ve efektif olmasına bakarım. Yağmur ve rüzgar geçirmez, çok sıcak tutan, Kapşonlu gibi duruma göre giyinirim. Sabah erken serin oluyor ama akşam dönüşte montu çıkartıyorum. İnsanlar kıyafet şekli bozulmasın diye soyunmuyor bence. İzmire kar yağarken süslü fularla yüzlerini örtmeye çalışan kızları izlerken, polar boyunluğum ve kar pantolonum ile sıcacık dolaşıyorum. Ha bide insan gençken üşümüyor.

Iste bunlar demir eksikligi anemisi. Milletce anemigiz

@long live +1
üşüyor olabilir, soğuğu sevmiyor veya hassasiyeti olabilir. ya da belki hava gün içinde soğursa diye düşünmüştür.

gençken ben de anlattığın gibiydim. kışın montumun önümü kapattığımı pek hatırlamıyorum, hep kızarlardı hasta olacaksın diye aldırmazdım. şimdi atkısız beresiz çıkamıyorum, azıcık rüzgar yesem o gece boyun, diş, gözlerin ağrısından uyuyamıyorum. yazın daha da zor, zaten sıcak, rüzgardan hiç koruyamıyorum kendimi.

sorgulayan, hava gunesli o zaman neden kat kat giyineyim diyen bir millet olsak zaten bu durumda olmazdik.
ek olarak insanlarin "ince montu" olmayabilir, ince montlari yirtik, eski, sandikta vb olabilir. zaten haftanin her gunu ayni pantolon-ayakkabiyi giyip cikmiyor mu bu insanlar, montun da farki yok belki de.