Ekşi Duyuru

zamanında çok oynardım, iyi derecelerim de vardı, sonra büyük çaplı bi turnuvaya katıldım, taksimde, lavuğun biri teorik oynuyordu bense düşünerek, adam açılışı sağlam yaptı teorik oynadığı için, sonra atak üstüne atak ve aldı maçı, tahtayı kafasında kırasım gelmişti o günden sonra bi soğuğum satranca azizim.

Düzenli olarak turnuvalara giden biriyim.Gördüğüm kadarıyla geçmiş yıllara göre ilgi artmış durumda.Özellikle okul çağına gelmemiş jenerasyon çok ilgili.Aileleride yönlendiriyor bu da demek oluyor ki ileride daha da ilgi artacak.Ayrıca satrançta kemikleşmiş bir kitle var yani hayata bir defa girince bir daha çıkmıyor.

kreşlerde, ilkokullarda satranç öğretimi çok yaygınlaştı son senelerde. zamanla da artacaktır.

benim ortamım genelde okul kantininden ibaret, orada da genelde en azından 1 masada satranç oynanıyor olur hep.

ortaokulda ben de sık sık oynardım, turnuvaya bile katılmıştım 3-4. maçımdan sonra turnuva 1. ya da 3. sü gelmişti ona elenmiştim, o günden sonra bikaç ay daha oynamışımdır sonra soğudum elimi bile sürmedim.

Ama satranç ilginç bir oyun, hocamı doğru düzgün yenmişliğim yokken arka arkaya 4 kere yendiğimi bilirim tek seferde.

Aynen öyle oldu.Sadece satranç değil, internetten iletişim kurup fotoğraf paylaşmaya başlayınca insanlar, bu tarz pek çok oyun geride kaldı.Çoğu kişi de tavla bildiği halde oynamaz örneğin, "Şimdi tavla mı/satranç mı/... oynayacağız yeeaa?" derler.

satranca ilgi artmış durumda hem de 10 küsur yıldır, bir sürü arkadaşım satranç dersi verip hayatını kazanıyor.

ilgi her geçen gün artıyor esasen. biraz yavaş ilerlediği doğrudur. geçmiş yıllara göre daha iyi noktadayız ama halen dünya çapındaki büyük ustalarla rekabet edebilecek noktada değiliz. elit seviyede gm olarak maalesef hiç oyuncumuz yok ama alttan güzel bir jenerasyon geliyor.

kulüpler ve ilgi açısından ise güzel şeyler oluyor.
mesela genç im'lerden deniz özen'in kurucu ortağı olduğu göktürk satranç akademisi kuruldu ve çok hızlı ve başarılı bir giriş yaptı.

bununla birlikte dijital ortamda da gelişmeler yaşanıyor.
tsf sitesinden turnuvaları takip edebileceğiniz gibi tüm turnuvaların listelendiği siteler de mevcut.

www.satrancistan.com

Çocuklar için çok fazla kurs vs var da. Yetişkinlerin oynayacağı yerler yok. Bir sürü kafeye gittim. Sadece birinde vardı.

Bence bayağı arttı. Queen's Gambit isimli Netflix dizisinden sonra özellikle, ben de tekrar satranca geri döndüm ve 2 yıldır bağımlı gibi oynuyorum her gün 1 saat - bazen daha fazla. Hatta bayağı da ilerledim çünkü internette çok fazla satranç içeriği mevcut; açılışlar, oyun ortaları, oyun sonlarıyla ilgili birçok ders var. Satranç puzzleları var bedava. Stratejik ve/veya taktiksel kavrama geliştiren birçok içerik mevcut. Eski önemli oyunları hamle hamle analiz edebiliyorsun. Kendi oyunlarında blunderları, iyi hamlelerini vs tek tek bakıp anlayabiliyorsun.

michael jackson.

bence söylediklerinin dışında bir sebebi var ama belirtmeyin demişsin.

michael jackson

tarkan derim. tarkanı nadir dinlerim ama seçme sebebim maykılın sesini sertleştirerek söylemesi

o kadar acıkladım ama:

ses kalıtesıdır muzıklerıdır sanata katkılarıdır danslarıdır <<<<< degıl>>>>>.

ses olarak <<<sadece ses olarak>>> hangısı daha cok zevk verır?

bu.

Tarkan.

michael jackson'ı dinlemekten daha çok zevk alıyorum, gerek ses kalitesi olarak , gerek şarkıları olarak.

T

m.j. sesi, tarkana göre çok daha enerjik, insana hayat veriyor.

Ben ikisini pek birbiriyle kıyaslayamıyorum ama overrated takılmamak gerek. Kanımca Mustafa Topaloğlu'nun sesi ikisini de duman eder..

tarkan kim la
maykıl ceksın tabiki

Michael Jackson

www.imdb.com
bu olabilir mi?

genel bir sertifika / test yok.

bu işte genelde tecrübe esas alınıyor. ya da üniversitede bölümünü (lisans ya da yüksek l.) okuyorsun... bölümlerin kendi içinde sertifika vermesi gibi durumlar olabiliyor. örneğin boğaziçi çeviribilim'de okurken belirli bir sınavı geçmen gerekiyor simultane çevirmen olarak mezun olman için. her üniversitede böyle olduğunu düşünmüyorum. yüksek lisans programlarına da girişte sınav vardır muhtemelen...

The American Journal of NeuroPsychiatry

new yorker

the economist okuduğum yıllarda biraz zorlanıyordum.

3-4 saatlik mesafelerde bazen yiyecek içecek falan bile taşıyanlar oluyor otobüslerde.
ağustos sıcağı olmadıkça çok fark edeceğini sanmıyorum.

edit: zaten gıda taşımakla ilgili sormuşsun. neden "bile" dediysem :)

yolculuğun ne zaman olduğu da önemli. gece yola çıkıp sabaha karşı varış terminaline giden bir otobüsün bagajı gayet serin olur. püfür püfür.

kentpark da decathlon da var. fakat satıldımı satılmadımı bilemiyorum. gitmeden arayınız

final destination'lardan biridir.

edit : hatta 4'tür.

son durak.

final destination 2

kök çarşısının alt katında anka var, çok komik bir fiyata çekiyorlar.

istanbul'daysan beyazıt'taki fotokopicilerde var hepsi. ciltli olarak satıyorlar.

(bkz: eraser)

iobit Advanced SystemCare(free) kur. onun yardımcı programlarında(alet çantası) "dosya öğütücü" var. ister oradan seçersin ayrıca sağ tık listesine kendini ekliyor, herhangi bir şeye sağ tıklayınca "dosya öğütme" seçeneğini göreceksin.

Evanthia Reboutsika - Carousel

www.youtube.com

ingilizcesi love me if you dare.

türkçesini de ben yazayım bari.
cesaretin var mı aşka?

bu arada filmi özetleme şekliniz şahane olmuş :)

ankarada metro market var mı bilmiyorum fakat orda satılıyor.

metro market

ben gecenlerde eczaneden sogukta durmasi gereken bir igne alirken, yaninda aku de verdiler. Igneyle beraber 10 tl odedim. Eczanede satiliyor olabilir yani.

amerikadan getirtene kadar istanbul'dan getirtsene. burda mutlaka vardır :)

istanbul'da da çok pahalı. amerika'dan doğrudan ankara'ya gelecek adamla getirmek daha mantıklı.

:) ???

eğer sadece okumak için istiyorsan kütüphanelerde bulabilirsin

yok altını çizmem falan da lazım. yarın öbür gün tekrar etmem de lazım.

istediğim şey 2:

1. bu gazete BENİM olacak, bende duracak.

2. altını çizicem kurcalıcam.

2023 yolculuk ta galiba

edit www.youtube.com 1.05den sonra

hayır yok.. zaten nadirkitapta satış yapabilmeniz için mesaj üzerinden konuşmak zorundasınız.. başka şansınız yok.

@inayet prensi:

niye mesaj üzerinden konuşmak zorunda olasınız ki? ben hiç mesajlaşmadan da bir sürü kitap aldım?

yok yav ben yanlış anladım. kastettiğim ordaki kitapçılara kitap satışıydı.. yani özelden telefonumu mailimi falan vermiştim defalarca bi sorun çıkmadı. zaten yönetim kendisi diyor mesajla iletişim bilgilerinizi verin diye.

siz de fark etmişsinizdir gerçi adam ayaktada duruyor da, biraz internette baktım birbuçuk metre civarındaymış.

normalde çok akıntı yok aslında. vidyonun başları merkeze çok yakın yerde geçiyor, neredeyse akıntı olmaz bile. bazen kapakları açıyorlar anca o zaman suyun aktığı oluyor. temizlemek için kanalı boşalttıkları zaman gördüğüm kadarıyla bir 8-10 metre civarı vardır. ancak dibi bataklık olduğu için çıkmanın çok zor olduğunu söylemişlerdi.

10-15 m ne ya okyanus mu burasi
google'dan porsuk derinlik diye aratinca çikmi$ olan degi$ik haberlerden gorulen derinligin 2-3 arasinda oldugu
ornek:
www.sabah.com.tr
www.haber365.com
www.haber3.com

Buarada sozlukte tanriya sukur olay ucuz atlatildi gibisinden konusuluyor.cocuk yasiyor ama doktorlar ve ilkyardim egitimi almis kisiler.bilirlerki beyin birkac dakikanin uzerinde oksijensiz kalirsa hasara ugrar..oyuzden ilkyardimda hersaniye cok kiymetlidir..bu kardesimizde tirsak arkadaslar yuzunden muhtemelen yasiyacak ama ya bitkisel hayatta yada zeka ozurlu olarak,,1.5 metre buarada

3. bruno mars - the lazy song

1. katy perry - firework

2. The Black Eyed Peas - Just Can't Get Enough

katy perry'nin bu şarkısı 2010'da çıkmış. benim dediğim tam 1 sene önce idi. ergen annesi ile falan tartışıyor evde.

şarkı katy perry'nin de değil zaten. money şarkısı ile eşzamanlı idi ama söyleyen rihanna olmalı.

1. pink-you are perfect şarkısında da öyle bir şeyler hatırlıyorum sanki. ama olmayabilir de :)

bunun melodisini tribünde söylüyorduk hep, ben de merak ettim şimdi orijinali neymiş. "tribüncü arkadaşların dikkatine" şeklinde bir not düş bence başlığa:)

Dale dale boca ;)

www.youtube.com

(bkz: dale boca)

www.youtube.com

adnan.sahin@x.com

büyük firmaların e-mail formatı genelde:

isim.soyisim@sirketismi.com

adnan.sahin@x.com

xxx@adnansahin.com

adnan.sahin@yahoo.com

live.com gmail.com

mynet falan değil yani

adnansahin@adnansahin.com

yada

adnan@adnansahin.com en resmisidir

herhangi bir devlet üniversitesinde tıbba girme imkanı yok malesef. ikinci bölümde matematiği de feni de full yaptığını varsayarsak 10 bini zorlayan bir derecesi olur.

ege tıp yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 3500le kapatıyor aşağı yukarı. otalamanın üzerinde bir tıp. en düşük tıp ise en son kahramanmaraş sütçü imam idi. bu da yaklaşık 10 bin ile kapatıyor. türkiye'deki en düşük tıbbın puanı odtü'deki sayısal bölümlerin çoğuna girmeye yetiyor öyle diyim.

eğer ikinci bölüm matematiği 80'de 70, fen'i 90'da 80 civarında yaparsa sayısal puan türlerinde ilk 20 bine, biraz zorlarsak 15 bine girebilir. 15 bin iyimser bir tahmin olur.

ilk 10binde değilse özel tıp bile ihtimal dışı olabiliyor. ilk 5000 en kötü belki 6000 devlet için

yakın doğu tıp olabilir.

Girme şansı yok malesef ne demek ? Matematik bilmiyor musunuz ? Girebilir, lysde zorlamalı cok yüksek puan yapmali, ygssi 60bin olup, lysde 20bine giren insanlar var sayısal için söylüyorum. En düşük devlet tıpı rize tıp sanırım 20bin, doğuda da olabilir emin değilim. Bu çocugun kesinlikle giremicegi yerler var ama o yerler herhangi bir tıp değil.

tıpa giremez girmesin zaten tıpa gidende akıl yok. geçen sene 2 bininci oldum. odtü havacılık ve uzay mühendisliğindeyim. türkiye'de tıp okunmaz.

Tekrar okudum, editliyorum.
Söylediğin şartlarda, devlet üniversitesinde tıp fakültesi imkansız.
Fullese dahi giremez.
O evladımızın yerinde olsam, hedef olarak önümüzdeki yılı belirleyip şimdiden deli gibi çalışmaya başlardım. Okul puanı da, çok düşük falan olmadığını varsayarsak ege tıpa rahatlıkla girebilir.

Yani oturup kazananmıyorum bu sene diye ağlamaktan çok daha verimli olur.

Rize tıp 11bin bu arada.

Yanlış düşünerek o kişinin moralini bozmayın.Bu sınav (YGS), herkesin girdiği bir sınav.Yani evet, o listede eşit ağırlık ve sözel öğrencileri de var.Ancak mesele bu değil.YGS'de 47 bin düzeyinde ise rahatlıkla LYS'den sonra ilk 10 bine girebilir.Bu tamamen LYS netlerine bağlı.YGS'de 65 binlerde olup tıpa girenler var.Moral bozmadan çalışmaya devam.Söylenenlere de kulak asmayın.

Telefondayim, düzeltme yapamıyorum, 10bin yazicaktim rize tıpa, 20bin yazmışım pardon.

kanaatim odur ki

1- hakim savcı olması olayı bütünüyle değiştirir
2- avukat olursa oturup ciddi ciddi çalışsa bile yetmez. bi kere temel kanunların bir çoğu değişti, ceza, ceza usul, medeni usul, yakın zamanda ticaret ve borçlar, iş kanunu... 3-4 hafta yalan olur. 3-4 yılda, olaylarla karşılaştıkça büyük oranda kendini 2.0.1.2'ye yükseltmiş olur.


edit: tamam lan çok insafsız oldum 3-4 yıl olmasa da kafandan 1-2 yılı var.

20 yılda çok fazla kanun değişti. hele hmk için 1 sene dondursan yeterli. hukuk nosyonu alan biri tabii ki bir şekilde üstesinden gelir ama 3-4 hafta yeterli olmaz bence. 1 yılda falan toparlar sanki.

güzel soru
elimizde 91de mezun olması gerekirken olmamış-ama olay sadece bir iki sınav hani bitirdi bitirecekken- yurtdışına gitmiş hukuk konusu dışında işler yapmış, dönmüş dolaşmış 2008 (den sonra ama hangi yıl bilmiyorum) diplomayı almış, stajı tamamlamış bi tane var. Avukatlık yapıyor.

@kulustur:

bir, adam 20 sene kitap açmadan yaşasa ne olur demedim ki. adamın bilgileri beyninde taze ama bilgiler eski.

iki, 1992 de sabah sıfır pratikle işe yeni başlayan avukat hakim savcı ile 2012 de sıfır pratikle işe başlayan avukat hakim savcıyı mukayese ediyoruz. pratiksizlik eşit.

üç, faraziye zaten, neredeydin bu kadar sene denmiyor.

buradaki soru 1992 nin hukuk bilgilerine sahip adam bu gün ne yapar? o kadar.

ne demek istedigini tam anlamasam da "remember he was feeding that right elbow" diyor sanki.

bana da feeding that right elbow dedi gibi geldi. devamında üçüncü kaldırışı yapmadığını falan söyledi gibi. snatchi kaldırış olarak yorumladım. kolunu dinlendirdi demek istedi bence.

workshop'lar genellikle tüm üyelere açıktır. alakası var mı?

yok bu bir sıfat.

"x session" diye geçer. "herkese açık, tüm üyelere, tüm üyelerin katıldığı, hazır bulunduğu" gibisinden.

hatta "vay anasını böyle bir kelime de varmış" demiştim.

executive session?

değil. executive session için gizli celse denmiş gerçi ama belki ayrıntısı farklıdır ama değil.

en.wikipedia.org

belki buradan yola çıkabilirsin. ya da kelime aklına gelebilir.

jam session? aslında müzik terimidir ama böyle bi araya gelme şeysi de içeriyo gibi sankim

jam session değil. wikipedia linkini de okudum gözüme çarpmadı o kelime.

open session diyelim?

plenary session

bütün üyelerin hazır bulunduğu oturum anlamına geliyor.

esas bkz ı buna verelim:

(bkz: plenary)

oald8.oxfordlearnersdictionaries.com

cumartesi oldugunu, siranin da olacagini dusunerek 2 saat surer en az diyorum. 2 30 net ayirin.

alakası yok.

bu olay bakirkoy'de bi hastane'de bi ameliyat oncesi hastaya bi sey yememesi gerektigini soyleyen doktoru "hamile karimi niye ac birakiyorsun?" diyerek dovmeye kalkmasi..

edit: www.iha.com.tr

ankara'da ve istanbul'da fırtına nedeniyle böyle sanırım. akşama doğru internet bile saçmalamaya başladı.

bazı gsm operatörlerinin şebekelerinde problem yaşandı gün içinde diye haber okumuştum. ondan olabilir evet.

Fırtına nedeniyle GSM operatörleri zor anlar yaşıyor. Bir dost

notere falan gerek yok ya, konuşarakta halledebilirsiniz. adama önceden söylersiniz yani böyle böyle diye. hem osman'ıda üzmeyin.

sende 3 ay oturduktan sonra sat?

edit: neresi saçma aq yaa.

aq? saçma oldugun kadar varmış.

kuzum senden akıl isteyen mi var? bulmusum musterıyı sımdı satıyorum işte. aklın erıyorsa bılıyorsan anlat yoksa "3 ay sonra sat nedir ya"

aq.

@sivrisinek:

tamam ama osman beni hemen çıkaramasa da 3 ayı beklemek zorunda da değil. beklemekle yükümlü olduğu süre 2 ay olmalı.

kiracı işi bana karışık geliyor. benim niyetim 2nolu maddeyi uygulamak.

@corazon valiente:

sadece tapuda imza atıyorsun satarken. ayrıca sözleşme yapmıyorsun. işte niyetim de zaten 2 nolu maddeyi uygulamak.

sözlü iş falan sevmiyorum. adam gece açsa kapıyı girse, mahkemeye ver falan ohoo.. 2 gece rezillik yaşasan yeter. mahkemeye verene kadar garantiye almak lazım.

ilgili yarihleri içerir kiras sözleşmesi, tahliye taahhüdü artin cezai şart

Biz de evi böyle almıştık. Adam dedi ki, evi alacaksın ama ben taşınacağım yere tadilat falan yaptırıyorum, bilesin ki sen evi aldıktan sonra 2 ay daha bilabedel ben oturuyor olacağım. Yazı yazdık, karşılıklı imzaladık. Adam neredeyse 3 ay sonra çıktı p.venk. Ben zor durumda kaldım. O 2 ayın sonunda keşke ihtarname çekseydim diyorum. Neyse, geçti gitti.

Kız, "yaşımı büyük söyledim, bilmiyordu" dese ?

yok yok

herkes acık ve net konusuyor.

erkek dıyor kı "bılıyordum yaşını"

kız dıyor kı "bılıyordu yaşımı"

herkes her seyı bılıyor.

bu halde ceza alır mı ?

deniyor ki , hadi bu kiz kucuk , akli ermiyor , iliskiye girmenin sonucu nedir nasil olur kafasi calismiyor , ama be adam sen kazik kadar adamsin, senin bunlari bilip dusunmen oyle hareket etmen gerekiyordu . kiz sana yalvarsa da yapmayacaksin .
fakat , kiz 17 falansa , oglan da mesela 19 20 diyelim yasi kizdan cok buyuk olmasin , oyle ahim sahim bi ceza almiyro saniyorum . hapis yatmak olmuyor galiba

Kızın isteği olması veya yaşını yanlış söylemesi değiştirmiyor. Ceza var her türlü. Cezanın boyutu değişebilir tabi şartlara göre onu tam bilmiyorum.

işte ne kadar ceza alacak? yıllarca yatacak mı mesela?

kızın ya da ailesinin sikayetçi olması gerek. 1 ay yatar
biliyorum :/ asdsa

(bkz: Damatlar koğuşu)

kamu davası her türlü açılır, kaçışı yok o işin.

yersin cezayı.

birde o yaş kızlar genelde duygusal olarak stabil olmuyorlar, bir gün aşkım diye ilişkiye girip ertesi hafta bana tecavüz etti, rızam harici beraber oldu diye karakola başvurabiliyorlar dikkat et. son 2-3 ayda en az 3-4 haber gördüm benzer şekilde.

şikayet süresi 6 ay bu arada, unutmayalım.

facebook (sanırım twitter da) bu tür marka ve özel isimlerde (ünlü isimlerde) marka tarafında ve kişi tarafında oluyor. yani birisi alırsa ve siz "almışlar lan bana verin onu" deyince kişiden alıp markaya veriyor.

marka tescil belgenizle facebook veya twitter'a başvurduğunuzda o markayı bir kullanıcı da kullansa ondan alıp firmaya veriyor.

3

5

sözlük 6 günde yaratılmıştır, 7. gün de coderların dinlendiği kutsal gündür.
bunu herkes bilir.

ilk hali belki 3 günde yazılmıştır. ama şuanki hali mümkün değil

"muhterem kardeşlerim"

@egomanyak:

bu hangisine yanıt oldu?

'ey din kardeşlerim' diye başlarım her duyuruma.

bana 'abi,hacı,lan,olm' lu laflar kötü gelmiyor. sonuçta millet burda derdini soruyor. kişi kendini ne kadar rahat ifade ederse,cevap verecek olanlar da ona o kadar iyi yardımcı olabilir. ki zaten bunlarda bir saygısızlık yok bence. yazan kişi,yazış şeklinden vs. kendini belli ediyor. takılmıyorum bunlara pek.

haksız mıyım lan?

Sinema ile alâkalı bir duyuru açarken; "sevgili Atilla Dorsay'lar;"
Bilgisayarla alâkalı bir duyuru açarken; "sevgili Dennis Ritchie'ler;"
Aşkla alâkalı bir duyuru açarken; "sevgili Cezmi Ersöz'ler;" vb...

Bu hitap şekline buradan aşina olmuştum, ben de kullanmaya gayret ederim, çünkü sevimli geliyor. Herhangi bir şeyle alâkalı duyuru açarken potansiyel cevap verecekleri o şeyin duayenleri gibi göstermek, onları hafif şımartmak, cevabı yazmaya teşvik etmek güzel görünüyor gözüme, küçük bir şımarıklık barındırıyor. Ben böyle hitap etmeyi seviyorum, doğrudur-yanlıştır, bilemedim şimdi..

+ soru başlıkta diye başlayan girişler.

bu hitaplardan ziyade kisinin samimiyetine bakiyorum,nasil kullandigina bakiyorum.

günlük hayatta haci,baba,amk gibi hitaplari sevmem ama duyuruda kullanima göre hos kacabiliyo.ondan dolayi kisinin kullanimina bagli olarak kil olmak ya da cok eglenceli bulmak degisken.

2- sevgili güzin ablalar/abiler.

1.dert döken tarz hoşuma gidiyor. "öyle oldu da böyle yaptım ne yapsam ki daha başka akıl verin..."
2.şu şudur bu budur. bu nasıl çalışır? (devlet dairesine arzuhal yazıyor sanki, az rahatla)

Ey cemaati muslim diycem bundan sonra

nitelik nicelikten önemli benim için, bazı kullanımlar konuya göre çok alakasız ve rahatsız edici dururken bazen de cuk oturuyor. bu sebeple bütüne bakıyorum misal yukarıda örnek verilmiş sevgili atilla dorsay'lar sinema sorusunda hoş olabiliyor mesela. zeka pırıltısı olan her şeyi severim yaratıcıysa ve yerindeyse seviyorum yok yaratıcı değilse veya yerinde değilse sevemiyorum.

"selam ey x'ler" tarzı olan şeyle bazen çok cıvıyor ama genelde seviyorum onları. özellikle yaratıcı olanları. o hitabın özelliği soru hakkında ipucu vermesi. o sebeple kullanışlı.

abi, hocam a karşı kötü hisler beslemesem de şan, olm, aq, panpa, kanka, ayaklarını sevmiyorum.

dini şeyler dışında hiçbir kelimeden rahatsız olmam

hepsinin kökeni budur:

dostlar, romalılar, yurttaşlar, dinleyin;
ben caesar’ı gömmeğe geldim, övmeye değil.
insanın ettiği kötülük yaşar ardından,
iyilikleriyse toprağa girer kemikleriyle.
bırakın, öyle olsun caesar için de.
soylu brutus muhteris dedi caesar için:
öyle idiyse, ağır bir suç bu,
ve caesar bütün ağırlığıyla ödedi suçunu.
burada brutus ve ötekilerinin izniyle
(çünkü brutus şerefli bir insandır,
ötekiler de öyle, hep şerefli insanlardır)
konuşmaya geldim caesar’ın cenazesinde.
dostumdu; vefalı ve dürüsttü bana karsı;
ama brutus muhterisdi diyor:
brutus şerefli bir insandır.
caesar nice esirler getirdi roma’ya,
fidyeleriyle devlet hazineleri doldu:
bundan ötürü mü muhteris göründü caesar?
fakirler ağlayınca gözleri yaşarırdı;
bir muhteris daha katı yürekli olsa gerek,
ama brutus muhterisdi diyor,
brutus’sa şerefli bir insandır.
geçen bayram hepiniz gördünüz,
krallık tacını üç kez sundum ona,
üçünde de almadı. ihtiras denir mi buna?
ama brutus muhterisdi, diyor;
brutus’sa şerefli bir insandır, şüphesiz.
ben brutus’a karşı konuşmuyorum, hayır;
bildiğim kadarını söylüyorum yalnız.
hep sevdiniz onu bir zamanlar,
boşuna da değildi, elbet sevginiz;
sonra ne oldu da yanmıyorsunuz ölümüne?
ey düşünce, yırtıcı hayvanlar arasına kaçmışsın;
insanlar yitirmiş akıllarını... bağışlayın beni;
yüreğim şurada şimdi, caesar’ın tabutunda:
konuşamam dönünceye kadar bana.

marcus antonious'un tiradı, julius caesar, shakespeare

bence ingilizce öğrenmek için çeviri okuma. ne kadar iyi olsa da anadilden çıkmış kaynak daha o kültüre yakın.

gerçi Today's Zaman'da bir sürü native speaker de varmış ama... bilemiyorum işte.

yani tabi sonuçta destek olacaktır illa ki... ama türkiye ile ilgili haberleri dış haber kaynaklarından da okuyabilirsin mesela.

tavsiye ederim onları. haberlerin çok çok az bir kısmı çeviri oluyor, genellikle ingilizce hazırlanır metinleri. dediğiniz gibi çokça da native ya da bilingual yazar vardır. ancak bunları okumaya başladıktan sonra da BBC'dir The Guardian'dır vazgeçmemek lazım.

öncelikle kimse sana reklam gösterdin diye para vermez, ha veren vardır ama o da gösterim olarak değil reklamı koydun olarak reklamı aldığın gibi verir "aa 100 defa göstermişin al 99$" demez kimse onda da zaten doğal olarak bi tık beklentisi vardır. tıklanması veya artık bi satış olması önemli onun ölçülmesiyse tamamen x.org/x.jpg'in yüklenmesiyle veya senin x.org'a bağlanmanla alakalı ve bunun kontrolünü zaten x.org yapar, sen reklamı engellediğin için x.org/x.jpg'i yüklemezsin haliyle x.org'a da bağlanmazsın, dolayısıyla sayılmaz. yani evet anlar. kaç kez gösterildiğini ise reklamcı kurum her türlü ölçer, ha senin siten vardır çok meraklısındır belki bu adam bana yalan söylüyo diye düşünür ayrı bi sistem kurarsın o ayrı. reklamına veya reklamverene göre 3 aşa 5 yukarı aynıdır, anca nası para verceği(tık başı vs) ve oran değişir. gidipte hiç bi reklam servisi kendin ölç biz sana güvenelim demez zaten

Reklamlar iki sekilde ucretlendirilir; gösterim başına ve click başına. Bu site ve benzeri küçük trafikli siteler daha ziyade tiklama bazlı reklamlar ile satılır. Yani reklamı görüp de tiklamamak ile gormeyip de tiklamamak arasında fark yoktur.

Reklamın tiklama, gösterim adeti de adserver denilen reklamların verilerini saklayan sistemler tarafından ölçülür. bazen de bu reklamlara tiklayinca bir aracı linke gidilir, oradan da firmanın sitesine gidilir. İste bu aracı linkin ziyaret adeti de click adeti olarak baz alınabilir.

Reklamı gizleyen kisilerin bilgileri ise yaramaz. Ama sitenin banner gösterim adeti ile ziyaret adeti arasında önemli bir fark bulunursa o zaman site reklamlar konusunda değişik yapacagı anlaşılabilir.

Ek olarak @egomanyak son cümlende bahsettigin şey yanlış. Hala daha reklam ajanslari olmayan firmaların %30'u reklam alanı satın aldıkları firmanın adserver sonuclarını baz alır.

Ayrıca satis bazlı, gun bazlı fiyatlandırilan reklam modelleri de vardır. Fakat bunlar tüm satılan reklam modellerinin %1'ini bile oluşturmaz. Proje olarak kabul edilir.

ikincisi pitch black mı acaba?

2-"Mission to Mars" olması lazım.
www.imdb.com

1- little miss sunshine olabülü.

ikincisi şu sahne olmalı: www.youtube.com

Frequently Asked Questions About Time Travel
www.imdb.com

hot tub time machine olabilir mi?

bu da anlattığına çok benzer bir film ondan dedim.

@cro.magnon:

yanıt ermanen'inki.

adam 92 saniyede yanıt vermiş. sayfayı ne zaman yeniledin de soruyu gördün de aklına geldi de imdb'den link verdin de yapıştırdın da... inanılmaz. 92 saniye, tebrikler.

sorun ses kartında.

bende ddizi videolarına tıklayınca 'jibik' diye ses geliyor.

the descent

bi de part 2 var.

the descent..müthiş bir filmdir bu arada.gerilim-korku filmi kıtlığı yaşanan şu 5 hatta 10 senelik dönemde gelmiş en iyi filmlerden biridir

onu seven sanctuma bayılmış diyolar.

ispanyol triangulo..açı yani

alm: dreieck. eck köse demek.

arapçada müselles galiba.

gen= Kenar < Fa kanār sözcüğünden esinlendiği rivayet edilirse de Yun gōnía (köşe, açı) daha belirgin bir çağrışım kaynağıdır. Karş. Yun trígōno (üçgen) vb.

kaynak:www.nisanyansozluk.com

kürtçe: sêgoşe

sê: üç
goşe: köşe, açı

cekce trojúhelník, uc kose.

japonca sankaku.
san=üç
kaku=köşe (açı)

hollandaca: driehoek. üç açı/köşe.
çince: san jiao. bu da aynen üç açı/köşe.

fransizca'da : triangle

www.imdb.com

a

üflemeden yerim

b.

a

a. temiz hayvandır , calıskandır.

a

a

a.

c)ya bu tiksintiden ziyade hijyenle de alakalı biraz. sonuçta karınca hayvanı her yerden gelmiş olabilir. pislik taşıyordur vs. dolayısıyla tiksinti oluşturur. bu yüzden de asla yemem. yani cevap b.

a

o karıncalar dışarıdaki ölü sıçanı da kemiriyorlar. o yüzden

b

a

a

a şıkkı.

açıklama:

karıncalar temiz hayvanlar genelde. havadan bile daha temiz olabilir hatta. dışardan gelip yıkamadığımız elimizle yediğimiz ekmek bile çok daha tehlikeli olur. kendilerini temizlerlemiş ve anitbakteriyel sıvı salgılıyorlarmış.

bir de toksik karınca çeşitleri de var ama evlermizide bulunmaları zor bir ihtimal. onun dışında karasinek değmiş bir ekmeği yemem mesela, onlar pis hayvanlar :)

a

edit: karıncada kan yoktur o nedenle tiksinmenize gerek yok.

@blackmail:

hayvan difüzyonla mı yaşıyor?

tiksinmek = kan mıdır?

karincadan tiksindigimden degil ama yemem

adana

karıncayı da yerim haha. şaka şaka.
kovarım karıncayı ordan, yemeye devam ederim. ya da yiyesim gelmediyse o kısmı hafif koparır atarım.

garip bir şekilde karınca birkaç tane olunca tiksinti yaratmıyor bende. çocukken çok oynadığımdan mıdır nedir bilmiyorum. devasa karıncalar olmadığı sürece, atıp yiyebilirim de. o ana bağlı. ama insanlar genelde karıncadan pek tiksinmiyor.

@truvaiti

tinsinmenize gerek yok derken, karıncanın kanı olmadığı için herhangi bi hastalık bulaştırma riski yoktur demek istedim.

c)karıncayı kibarca alıp ayakaltı olmayan bir yere koyar yemeğime devam ederim.

burning bright
çok güzel filmdi.

alanyaya benziyor.

düden şelalesi, lara

arkdada sağlam falez var e palmiyelerde var akdeniz de bir yer

mevlanakapı

düden +1

Antalya - lara

Bizim evin aşağısı :)
Düden +1

Muhtemelen bunu Fethullah ve Amerika'da onu yöneten birkaç kişiden başka kimse bilmiyordur.

kusura bakma ama sacma olmus be haci. Dusun kì usa'i.saniyo musun ki obama yonetiyor o gidince super guc(!) olma durumu falan bitecek?
Ayni durum iste.saniyor musun ki M.fetullah gulen'in elinde hersey.degil tek kisiye baksaydi bu isler zaten yurumezdi.muhim olan kisiler degil hedefleri

ben olcam , tahtın yasal varisi benim inşallah .. 2.3.4.5. varisler de çıkarsa yeni bir dizi çekebiliriz "games of thrones - abiler edition" diye

@kiz kurusu:

ne alaka tam saçmalamışsın şimdi "obama usa'i yönetiyor o ölse amerika süper güçlüğü kaybedecek" örneğini çok mu aradın? 5 yaşındaki çocuk hatta karga amip hepsi güler buna. ben böyle bir şeyden mi bahettim veya ne alaka şimdi?

sen boşver kim neyi nasıl yönetiyor yok hedefti bilmem ne idi yok tek kişi idi...

sen biliyorsan şayet bu cemaatteki en güçlü diğer kişiler söyle yoksa da sağol.

valla ya obama bir ölse bitti yani amerika di mi ? ben diyorum cematteki 2. 3. 4. adam kim sen bana "eee obama ölse amerika süper güçlükten düşer mi sanıyorsun" diyorsun.

cemaatlerin işleyiş biçimleri ile cemiyetlerin işleyiş biçimleri farklı. Obama gittiği zaman ABD yönetimi belki gücünü kaybetmez ama cemaatlerde liderin kaybı cemaatin çözülmesine bile sebep olabilir.
Buna en güzel örneklerden birisi de AKP olacaktır zannımca, Tayyip Erdoğan'ı çıkarın AKP'den sizce ne kadar oy alır? Ne kadar süre daha iktidarda kalır?
İş bu sebeple aynı kefeye konamaz örgütlenme biçimleri.
Gülen Cemaatinde de özellikle cemaatin kamusal yüzü için adı geçen isimlerden birisi Eyüp Can idi bir zamanlar. Gerçi kalktı geldi şimdi burada Radikal ile uğraşıyor ama sonrasında ne olur kim bilir.

abiler diye bir resim var. oradakiler onlar..

hüseyin gülerce bir nevi sözcü/ikinci adam.

o öldükten sonra büyük ihtimalle bir dağılma yaşanacak ve tek bir çatı altına kalmayacak şimdi ki gibi. onun izinden gidenler şuanda dahi parça parça olmuş duurmda. farklı kollara ayrılacaklardır çok çok büyük ihtimalle.

o vefat etse başında imam olacak ve nasılbilirdiniz diye soracak başka birşey olmaz

voice of amerikada bazı haberleri okuyor learn english altındaki haberleri. bir ara international herald tribune vardı onlar artık okumuyorlar.

vikikitap ya da vikikaynakta da var böyle şeyler. mesela bunun gibi, en.wikisource.org 4 bölüm de seslendirilmiş.

görme engelliler için yapılan birşey bu. hatta bu şekilde sesli kitapalr da bulabiirsiniz.

tunalı dnr'da bilimum yabancı gazeteleri bulabilirsin.

ben ekşisözlük'e neredeyse hiç girmiyorum ki birinci nesil yazarım. Ama her gün ekşiduyuru'da saatler harcıyorum.

son 3-4 aydır ben.

ben

önceden sürekli ekşide "bugün" ile güncelleyip yeni başlıkları okurdum ama şimdi burda sürekli yeni bi duyuru çıksada okusam diye vakit geçiriyorum.

yazar değilim ama duyuruda çok daha fazla vakit geçiriyorum.

ben

ben.

ben.

bilhassa son bir senedir neredeyse hergün burdayım.

eski uçmuş yazarlığım tekrardan dirilince eşit şekilde girer oldum.

ben

ben daha keyifli vakit geçiriyorum

o

ben sözlükte günün en çok entry girilen başlıklarını inceledikten sonra buraya giriyorum, sadece ilk sayfadaki duyuruları okuyorum, sonra tekrar sözlüğe giriyorum, en son bilgisayarı kapatmadan tekrar duyuruya geliyorum bazı duyuruların cevaplarını + mesajlarımı kontrol etmek içün.

en azından son 2 senedir ben. zaten en çok girenlerde listedeyim.

ben de olabilirim.

hayır ben!!!

hangi sözlük ?

fazla durmuyorum artık orda.

eskiden 10 duyuru 1 sözlük gibi oran var iken
şimdilik 4 duyuru 6 sözlük oldu

bir kaç günlük internet kullanım oranım:

eksiduyuru.com an itibariyle tam 14 saat
eksisozluk.com 3.18

internette toplam 28 saat geçirmişim.

tam bğaımlıyım, bi de sınav haftasındayım.

son yarım yıldır ben.

ben

bi kaç aydır ben. özellikle ilişki sorusu, işte ne biliyim boktan hayat soruları falan ilgimi çekmeye başladı son zamanlarda. çünkü bi süredir kendi hayatımla paralellik göstermekte. itiraf ediyorum bunları görünce biraz rahatlıyorum sadece ben değilmişim hayatı boktan giden diye. no offense:)

herkes mutlu olsun tabi mutluluğunuzda gözüm yok :)

bu konuda uzak ara sampiyon ataturkiye arkadasimizdi. kendisini genc yasta kaybettik ne yazik ki... bu basligi gorunce onu hatirladim. mekani cennet olsun.

ben

zaten kaldım üds'den . şaapmayın , utanıyorum

bakıcak birazdan.